vardı oyle modeller.

var ama oldukça pahalı. bluetooth teknolojisi kullanıyorlar sanırım.

yok yok. kabloları iyice sıkıladım, elden geçirdim. parazit gitti stereo geldi. şimdi kroşeyle veriyorum çivileri kablonun beynine. istemem kablosuz hoparlör. kanser yapar.

kablosuz hoparlör var ancak ne kadar saçma ki her hoparlör için bir priz bulmak zorundasınız.

Var ama yavan.

(bu da çok kısa olmuş)

Neyse, illa bu sorunu ses kaybetmeden çözmek istersen ve kablosuzluk bir yerde lazım ise, önce hoparlöre adam gibi kablo çekip onu bir amfiden geçirip sonra kablosuz ağa yönlendiriyorsun.

ha gerçekten çok ve lüzumsuz para harcarsan (daha kaliteli olsun diye değil, aynı şeyi daha pahalı almak için harcanan para ölçeği) olanı da var o ayrı.

askere gitmeyi istemek mi?
hakkımı sana veririm seve seve git yap gel benim yerime =)

eminim adına askerlik yapmanı isteyecek 1 milyon kişi bulabilirim. hatta bir kaç milyon :D

benim yerime de gidebilirsin.

bence değilsin normal :)

senin canın sıkılmış bence sadece...

böyle milliyetçi bir kardeşimiz olmadığını varsayarak söylüyorum, sadece "gitmek" gibi derdin sanki?

lakin askerlik öyle hava değişimi şeklinde bişi diil, bilesin...

çok var bu psikolojide insanlar emin olunuz. ama bu tarz kişileri ekşisözlükte ve ekşiduyuruda bulamazsınız genellikle o ayrı :) Bu arada gayet normalsiniz.

okul bitmeden askere gidip de uzun dönem mi olmak istiyorsun?

(bkz: içimdeki vatan sevgisini öldürdüler amına koyum)

yok okul bitmeden degil tabi de sunun surasinda 6 ay falan kaldi aslinda bitmesine.

Askere gitmek istenir mi yaa :)

askerlik kimin için, militarizm nedir ve asker neyi koruyor isimli bir araştırmaya ihtiyacın olduğunu gösteriyor.

hayır.

@rygard: farkindaysan askere gidip de vatanimi korumak istiyorum, dusmana silah sikmak istiyorum gibi sovenist bir ifade kullanmadim.

ya ben senin soruyu nerenden anladigimi anlamadim, ya da sen her turk erkegin sike sike askerlik yapmak zorunda oldugunu bilmiyorsun.

askerlik hayal ettiğin gibi bir yer değil.

gayet normalsin, korkma. hatta okul biter bitmez aldır askerlik kararını gecikmeden. kariyerin bölünmesin. şunun şurası altı ay. kafan tazelenir.

normalsin.
hatta gidip üstüne askerden dönmek istemeyen adamlar biliyorum. vatan millet sevdasından değil, ortamı çok sevmişler.

istanbul üniversitesinin beyazıt kulesi cikisindan ,sirtini eminonune vererek yurumeye başla ,yokus aşşagi inerken kavaflar ve cantacilar carsini sor.

ama once outdoor sitelere bir bak ,ikinci el interrail cantasini satan da var o paraya alacagin canta ile cok da konforlu seyahat edemezsin.

iyi yolcululuklar

duyuruyu tara. biri "çanta var, ihtiyacı olan var mı?" diye soruyordu bugün.

o duyuru dışarıya kapalıymış.

beyazıtta mercan diye bir yer var,baya fazla cantacılar var orada,
85 lt lik dagcı cantasını 70 TL ye aldım. MCS diye bir dukkan var orada MCS marka canta satan, cok guzel memnunum ve en ucuzu ve en kalitelisi, 3 hafta once gezdim dolastim aldım.

compiz

güzel kardeşim, compiz'i windows altında nasıl kullanayım, wmvare kasacak olsam, ikinci işletim sistemi yüklesem, libraryleri editleyecek enerjim olsa neden windows altında arayayım ki?

LiteStep var benim bildiğim.(GPL)
www.litestep.net

beraberinde gelen oyun, utility vs. var mı bilmiyorum ama.

kde nın windoz versiyonu vardı sanki.

döndürürken dikmeyi deneyin. bir taraftan indirin diğer taraftan kaldırın efektif boyu azalacaktır geçer muhtemelen.

onu denedik hatta dik bir şekilde 3. merdivene kadar çıkarıp oradan yatırmayı denedik ama nafile. merdivenlerde öyle bir nokta varki akıllara zarar. herşeyi kilitliyor.

10-15 metre ise gayet guzel çekilir.biz buzdolabı çekimiştik oyle. ama her alt katın balkonuna bi adam dikmek gerekebilir. saga sola carpmasın die.

bizim giriş merdivenlerinde de öyle sakat bir nokta var. bazayı çıkartmamıştık biz de. alt kattaki komşunun balkonuna kadar ip bağlayıp yukarı çektiler, sonra bizim eve getirdiler. olabiliyor yani de. bunu yapacak babayiğit bulmanız lazım.

aslında şöyle bi durum var, ilk balkon bizimki ama dediğim gibi biraz yüksek normal ilk balkonlara göre (normal ilk balkon ne ola ki?)

sorun aslında burada, o babayiğitleri bulmak mesele. ev kızların evi..

nakliyecilerde makara falan oluyor bazen o adamlar halleder gibi geldi bana

benim evim ikinci katta ve yüksek giriş. yani komşuların evi normalde 2. kat oluyor. bizim nakliyeciler yaptılar bu işi.

balkondan çekmek çok da zor değil

yukarıdan değil aşağıdan iple kontrol etmek gerekiyor, bir de kılavuz hattı gerekiyor sağa sola çarpmasın diye.

olası bir aksaklıkta alt katın camlarının inme ihtimali + ev sahibinin kafasının ciddi anlamda kırık olması sebebiyle bazayı spotçuya veriyorum. ikea dan baza-karyola karışımı bir ürün alıp paketi güzel güzel eve çıkarıyorum.

herkese teşekkürler

yanlış hatırlamıyorsam recovermyfiles diye bir program vardı onunla geri getirebilirsin ama dosyalar karmakarısık geri gelecektir....

karmakarisik derken'

Power Data Recovery diye bir program kullanmıştım hemen hemen hepsi aynıdır bu tür programların. adidastan saatmi olur karışık derken şunu kastetmiş mesela bütün word dosyaları bir arada ve isimleri text1 text2 text3 şeklinde oluyor. aynı şekilde video fotograf müzik dosyalarıda formatlarına göre aynı yerde ve adları sıralı biçimde oluyor yani hepsini teker teker açıp ne olduğunu anlaman gerekiyor.

undelete plus işini görecektir. c ve d de tarama yap oda en son silinmiş dosyaları sana göstersin istediklerini hemen geri alabilirsin. deneme sürümü yetmezse rifat at hotmail dot com dot tr

sistem geri yükleme ile bi kaç gün öncesine dönün ?

sistem geri yükleme denediniz mi?

klasörler falan gelmeyecek yani elinde bir top dosya olacak. ve kurtardığın dosyaları cye kaydetme yoksa onun üstüne yazdığın yerlerdeki silinmiş dosyaları kaybedersin.

hemen tüm data recovery programları çok da zorlanmadan istediğin işi yapar.
(bkz: veri kurtarma yazılımları)

Ayrıca bilgisayarını şifresiz kullanma

sıkay, turkish tekila: sistem geri yüklemeyi yapmasam iyi olur, bil.da pardus vardı, onun yerine tekrar win yükledim. bu sefer de sahte yazılım olayından dolayı şu sahte xpyi orijinal yapma programlarıyla uğraştım, sürekli hata verdi kabul etmedi, en sonunda bil.cıya götürdüm, o da iki saat uğraşıp, farklı farklı programlar deneyip becerdi.
bunu da yeğenin ortalığı karıştırdığı günün sabahında yapmıştım.

o yüzden yazılan geri getirme prgoramlarını deneyip, oradan teker teker ayıklayacağım artık, başa gelen çekilir.

tekrar teşekkürler.

adidastan saatmi olur, emininsel,zengec, argent dawn, rygard:
sizlere de teşekkürler.

20 yıl boyunca camiyle arasında 3 apartman bir sokak olan bir dairede yaşadım.. çift cam yoktu pencerelerde ama ses her türlü geliyor camiden.. sadece ezan olarak da düşünme sela (salâtmış doğrusu) da okunuyor misal.. bir süreden sonra alışıyor tabi insan ama alternatif varsa kesinlikle onu değerlendirmeni tavsiye ederim..

3 caminin arasında oturan biri olarak söylüyorum ki; sabah ezanlarına uyanmayı bir süre sonra bırakıyorsun. Alışıyorsun ama ikindi, akşam, yatsı zamanlarında eğer evin içinde biriyle konuşuyorsan 10 dk ara vermeli ya da haykırmalısın :)

havaalanı yada tren yolu yanında oturmak gibi bir şey cami yanında oturmak, zamanla yıldırmaktan çok alışırsın.

ayrıca çevrede minarenin boyuna yakın bir bina yoksa şayet ve senin evde bitişik ise ezan sesi sana biraz zor gelir hatta duymama imkanın bile var(bi akrabanın evi bitişik olmasına rağmen biz ezan sesnini duymamıştık tüm gün boyunca), ama varsa ses binalardan yansıyıp caminin yakınında daha çok duyulabilinir.

hmmm bir ikindi vakti emlakçıyı kafalayıp gideyim o zaman.

aslında cami olmasının iyi tarafı da var emlak değerini düşürüyor heheh :)

hatta bir mucize olur da ezanın okunması mahalle halkının insiyatifine bırakılırsa, satarsam kâr'a da geçerim epey heh heh

kimdir nedir demeden kufreder bulabilirsin kendini bi sure sonra. ola ki bi gun camlari acip odalari havalandirayim desen 5.1 surround sistemle dinlersin boguren mikrofona ek olarak.. (adamin oksuruk/tiksirik ve mikrofon cizirtilari da bonus). ali$iliyor elbet ama algida secici veya takintili bi insani rahatsiz ediyor; hayattan, vesaire tum maneviyattan sogutuyor.
gunumuzde neredeyse her haneye bi cami dustugunden (ya da cok yakinda bu proje gercekleseceginden)daha iyi bi secenek varsa degerlendir diyemiyorum : )

gule gule oturunuz yeni evinizde:)

bakalım ya. çok hiddetli bir adam olmadığımdan ötürü müezzini sniper ile indirecek kıvama gelmem zaten heralde.

ama hoparlörünü bozabilirim belki ara sıra. mikrodalga fırının kapağını açıp minareye doğrultup çalıştırarak filan. heheh.

cami minaresinin yanında oturmuşluğum var 10 sene. ezan kulağıma bağırıyodu balkondayken. o kadar alışıyorsun ki şimdi bunu okuyunca anca aklıma geldi. hiç olaya bir dezavantaj gibi bakmamışım. sabah ezanını 1 2 hafta duyarsın ondan sonra bişicik olmaz. eğer ciddi fiyat ucuzluğu varsa kaçırma bence.

Yazın serin odaya geçiyorum, ezan sesi devamlı geliyor. yaz başından beri en fazla 3 kere uyanmışımdır sabah ezanıyla. Bir süre sonra alışılıyor. Tren yolu kenarı, havaalanı yakını vs. çok daha gürültülü gelir devamlı olduğu için.

ben de yaz okulunda bikaç ay evi caminin karşısında olan teyzemlerde kalmıstım. sabah ezanı sanki beynimin içinde okunuyor gibiydi. eğer uykuna düşkünsen bi süre sonra sinirlerini bozabilir.

belki merkezi sistem vardır yani camiden değil de bir direkteki spikırdan geliyordur. yapılmışlığı var mı bilmiyorum ama şikayet edebilirsin. sonuçta 12den sonra gürültü yapmak yasak değil mi?

evet bir süre sonra alışıyorsun.

(bkz: türkiye çok süper laik bir ülkedir)

hem caminin çaprazında hem havalimanına yakın sayılabilecek bir yerde oturan biri olarak(bir de çok işlek bir sokak, minibüsler fln geçiyo sürekli) diyeceğim tek şey şudur; alışırsınız! en fazla bi ay sürer. misafir gelenler çok yadırgıyor ilk günlerde ama biz hiç duymuyoruz bile sanki.

eğer sadece sizseniz alışırsınız bir süre sonra. yalnız bebek varsa sabah ezanlarında biraz sorun olabilir. malum sabah ezanı biraz daha uzun sürüyor diğerlerine göre. buna benzer bir durumda olan yeni bebekleri olan bir arkadaşım imamla görüşerek hoparlörün yönünü biraz çevirmelerini sağlamıştı. ama çoğu zaman bu anlayışla karşılaşmak mümkün değildir tabi.

siz yine de bir ikindi vakti eve gidip deneyin, garanti olsun. evin camiye uzaklığı, hoparlörün gücü vs. hepsi farklı değişkenler. her ev için aynı sonuçları vermez neticede.

Benim evimde 23 yıldır Cami'ye çok yakın ve hala sabah ezanlarında sesi duyup irkildigim oluyor, bende çözümü sabah ezanından sonra uyumakta buldum ;D ama cidden ses çok fazla geliyor özellikle yazın camları açık tuttugun için her ezan vakti konuşmuyor bitmesini bekliyoruz .)ama o kadar da önemli degil alışıyorsun cidden...

20 yıldır cami ile arasında 10 metre olan bir apartmanda yaşıyorum. Ara sıra sinir bozuyor ezan sesinin desibeli, ama çoğu zaman duymuyorum bile. Alışa bilmene bağlı aslında.

1.5 yıl bir cami ile ses savaşı yaptım ben. Sonuçta yönlendirilmiş düşük frekanslı ses ile adamları yıldırdım ama o zamana kadar az çekmedim.

içinde hissedersin sesi, aman uzak dur.

evet mümkün.
mesela benim şu an kullandığım klavyenin response time'ı 7.92 ms, delay time: 250ms. normal klavyelerin 22ms / 750ms.

bir de delay time yazılım ile değiştirilebiliyor bir yere kadar genelde. Windows için Control Panel'De Keyboard bölümünü kurcala, orada ilk sayfada olmalı delay ayarı.

cift notalara basamamanin sebebi klavyedeki tuslarin 3'erli matrixler halinde ayni kablodan bilgi aktarmalari. yani ornek verirsem, tuslari ASDFG seklinde ayarlarsan ASD tuslari yukaridan asagiya ayni kolonda bulunduklari icin ucune de ayni anda basabilirsin. yanliz ASG tuslarina ayni sekilde basamazsin. birinin sirasi oburunun kolonuna denk geliyormus.

basit olarak nedeni bu. ama ayrintisini cok da bilmiyorum, uzun zaman oldu okuyali bu yaziyi.

hızlı tren mevzuunu bilmiyorum ama, tren garı ulus'ta. indiğinizde otobüs ile kızılay'a gideceksiniz. kızılay güvenpark'tan da odtü minibüslerine binip odtü'ye gidebilirsiniz.

hızlı tren ankara eskişehişr arası çalışıyor, aktarmalı bilet alıyorsun.
haydarpaşa'dan trene biniyorsun, eskişehirde indiğin platformun karşısından hızlı trene geçiyorsun, 14 dakika sonra tren kalkıyor. 5 farklı saat var hızlı tren için. Tren varken ankara istanbul arasında otobüse tenezzül etmek bile saçma bu arada.

sabah ile kastın 7 9 arası ise aktarma yapacağın tren eskişehir ekspresi;
haydarpaşa'dan 7.10'da kalkıyor, 10:56'da Eskişehir'de oluyor. hızlı tren de 11.10da Eskişehirden kalkıyor ve 12:38'de ankara'da oluyor.

Odtü'ye gitmek:

a) İstasyondan çık, sola dön, 50 metre yürü ve otobüs durağında beklemeye başla. nadiren de olsa Kızılay otobüsü geçer. Beklemekten sıkılırsan b'ye geç

b) istasyonun ortasında peronlar arası geçiş yapılan bir merdiven var. işte oradan indiğinde aşağıdaki koridorda, istazyon tarafına gitmek yerine zıt tarafa git. tünel devam edecek ve hakikaten tuhaf bir dizi dükkanın olduğu bir yerden geçeceksin. zaman tüneli gibi. yürümeye devam et, en sonunda karşına yeryüzüne çıkan merdivenler gelecek, say hello to mordor! heh. Maltepe'desin, hemen ileride Ankaray girişi var. gir oraya, tekli kart al ve Ankaray'a bin (metronun yandan yemişi bu) Kızılay'da in. merdivenlerdne çık, güvenpark denilen bir alana çıkacaksın, oranın en ucunda odtü dolmuşları kalkıyor. kolay bir yer, kaybolman çok olası değil. Ha olurki bulamadın Kızılay'da, odtü dolmuşları gayet bilinir bir lokasyondadır, sormak bulmanı sağlar.

Daha direkt hatlar da var odtü'ye ama kaybolursun falan, gelip alamam sabah sabah.

hızlı trenden sonra internetten bilet almak işkenceye dönüştü, gişeden almanız daha iyi olur.

(git: 21982)
(git: 22454)
şurada kargo fiyatı yazıyor bir (git: 48890)
(git: 49724)
(git: 59543)

tam cevap var mı içlerinde bilmiyorum ama elbet fikir vereceklerdir=)

teşekkürler ama yönlendirdiginiz duyurularda elektronik urunler vardı. 37 dolar gibi bi shipping ucreti görünce 7 dolarlık bi ayakkabıya sormak istedim, saçma geldi.

amerika'dan priority mail'le filan geliyorsa normal ne yazik ki. arama ekraninda
"Sort by: Price + Shipping: lowest first" secip "Shipping to" yu Turkiye seklinde ararsaniz daha ucuz bir shipping yontemi kullanan satici bulabilirsiniz bir ihtimal.

her satıcının her ürünü için farklıdır. bazı satıcılar otomatik bir hesaplama tool'u koyar, diğerleri için mesaj atıp sorarak öğrenirsin.

1) elektronik esya (notebook, cep telefonu vs) ki sizin de dediginiz gibi az cok sermaye gerektirir.

2) elbise (t-shirt, pantolon isine girenler cok)

Ne getirirsen getir gümrük denen naneye takılacaktır, o da astar yüz muhabbetinden çok avantajlı olmayacaktır.

bas gitar. (fender musicman)

bong.

supplementler

burda 30 dolar turkiye de 250 ytl dusun artik. hatta ben gondereyim.

gümrük için bir şeyler ayarlarsan buluruz her türlü, bak "buluruz" diyorum :)

(bkz: virtualization)

geleneksel surucu dedigimiz teriminin aciklamasi nedir peji aptala anlatir gibi anlatin

o geleneksel sunucu olmasın?
yani bildigin, kabinet içindeki fiziksel sunucu
sanal sunucu ise vmware falan işte.

her işlev için fiziksel makina koymak yewrine, güçlü işlemci kapasitesine sahip daha az sayıda fiziksel makina kullanıp, bu cihazlar üzerinde sanal makineler oluşturarak yapılan network.

Kullanımı ve yönetimi daha kolay
Ödenen lisans ücretleri daha düşük
Tekrar kurulumu daha kolay
Kapladığı alan daha küçük
Toplam maliyetleri daha az

olduğu için kullanılır.

arabayi aldiktan sonra tekrar servise gidip baktirabilirsin en azindan.

sunroof'un HOLLANDIA markaysa,(ki o firma kapandı) evet banada komple değişecek demişlerdi, inat ettim açtım baktım, küçük bi dişli var o yalama yapmış, aynısı yaptırdım, 20 liraya, kendim taktım, kütür kütür çalışıyo, püfür püfür esiyo, hani bilgi olsun diye söylüyorum..

Sanayide çalışan seçerlerken "presentabl olmak ve hırsızlığa yatkın olmak" gibi bir kriter bulunmuyor. Hizmet aldığın başka bir yerde kandırılma olasılığın ile aynı.

BBC'nin Supernatural Science diye bir belgesel serisini izlemiştim. "Open to Suggestion" isimli bir bölümünde, insanların hipnoz yoluyla korkularını yenmelerini anlatıyordu. Hatta hipnozdan önce örümcek lafını duyunca acayip tırsan insanlar, hipnozdan sonra elinde tarantula falan gezdirmeye başlamışlardı. Yani var böyle bir şey hakkaten. Ben de nefret ederim bu arada hamamböceğinden.

hamam böceği konusunda aynı durumdayım, görünce korkudan ağlamaya başlıyorum, diğerleri anlayamıyor kesinlikle bu durumu. gecende evde görmüştüm böceğin oldugu tarafa geçemedim bile, salonda koltugun üstünde uyudum. ama ertesi gün hemen markete gidip şu tabletler var ya onlardan aldım, ve o günden sonra bir daha görmedim. 3 ay süreyle değiştirmek gerekiyormuş. işe yaradıgını düşünüyorum.

siz yine uyumuşsunuz. gece 1:40 tı cumartesiyi pazara baglayan gece. böcek çıkınca eşim beni annemlere götürdü. gece orda uyuduk. bütün evi ilaçladılar ertesi gün. 2 gece daha kaldıktan sonra öyle dönebildim eve. böcegi gördügümde o evde nasıl uyuyabilirim ki?

peki acaba o böcek yemlerinden koyarsam, gitmişlerken yemek için geri gelmezler mi?

uyudum ama mecburiyetten uyumuştum gözlerim kızarık bi şekilde ağlamaktan :) zaten o yemlerin en güzel tarafı o yemleri yedikten sonra gidip yuvaları nereyse orda ölmeleri. ortada böcek ölüsü falan olmuyor, ben de tahammül edemiyorum ölüsünü bile görmeye yani canlı olması değil hamamböceği türünden bi böcek olması yeterli.

www.izmirhipnoz.com
işe yarar mı ki böyle bişey?

Valla bende korkudan çok sinir olma durumu var. Hatta o kadar sinirleniyorum ki görünce bi tanesini cıplak ayakla ezmisligim bile var. Bu size korkmama konusunda yardımcı olurmu bilemem ama böyle insanlarında oldugunu bilmek belki iyi gelebilir :)

aynı korku bende de var. üstelik benimkisi daha beter. bi tane böcek gördüm geçen gün. üstüne sıktım sıvı ilaçtan. aslında ben sıkmadım sıktırttım ya neyse hehe. sonra diğerleri birden bi çıktı. aman allahım 15 tane falan. hepsi de yarım parmak. erkek arkadaşımla evden kaçtık geçenin 4ünde. o raid tabletler bir yere kadar işe yarar. evde 1 tane gördüysen tahmini bir 35 tane kadar vardır. çok iyi kamufle olurlar.

korkunu yenmenin özel bir çaresini bilmiyorum. ben ölüsünü bile görmeye dayanamıyordum ama şimdi ölüsüne alıştım mesela. ama canlısını görünce feci oluyorum.

eğer dışardan geliyorsa ve uçan cinstense sineklik yaptırabilirsin. ayrıca kapıların altına köpük falan da sıkabilirsin.

geçmiş olsun. bende de böcek sorunu vardı, hatta ekşi duyurudan sormuştum, nasıl yok olur bu böcekler diye, insanlar çeşitli cevaplar verdiler sağ olsunlar.ben kendi sorunumu şöyle hallettim. küvet altına radyatör altına makina altına her yere ama her yere, raid in böcek yemlerinden koydum. evi düzenli olarak iki günde bir çamaşır suyu katkılı bir deterjanlı suyla siliyorum, ıslak bırakmamaya gayret ediyorum hiçbir yeri, elimden geldiğince kuruluyuorum. pencerelere şu sineklik tüllerden alıp geçirdim, pencereleri kapatmama gerek kalmıyor. detan ın da böcek yemleri var, bunları da kullanabilirsiniz. ama en önemlisi galiba, bütün evi baştan ayağa böceğe karşı ilaçlamak. komşular ilaçlamak istemiyorsa bile en azından sizin evinizin temizliğinden emin olmanız çok önemli. kafanız biraz olsun rahatlıyor. bir de tuhaf gelebilir birçok kişiye ama dönüşüm'ü tekrar okuyun bana iyi gelmişti:)) tekrar tekrar geçmiş olsun. allah başka dert vermesin. (bkz: kertenkele )

etrafta yemek kırıntısı bırakmayın.

şahsen denemedim ama eft diye bir teknik fobilerlerin ortadan kaldırılmasında etkiliymiş diye duymuştum. hatta çok kolay ve kendi kendinize yapabileceğiniz bir şey; fobi gibi derin korkular için bir uzmanla yapmak daha iyi olabilir.
bir araştırın isterseniz.

böcek bu, duvardaki çatlaktan, pimapen aralarındaki boşluktan , tuvaletten bile gelebilir. korkutmak gibi olmasın ama üstünüze tutunup da evinize girebilir bile. çok çabuk yumurtlayıp yayılıyorlar bir de. ben de korkuyorum bu böceklerden, korkmanın yanında tiksiniyorum bi de. yeni binalarda, bina içindeki boşluklar daha az olduğu için böcek bulunma şansı daha az ama bence böcek yüzünden satmayın evinizi.
bir de, siz ilaçlasanız bile yan daireden gelecek sonuçta.
böcekli çizgifilm izleyip hayvana sempati falan geliştirmeye çalışsanız? en azından hayatınızın normal akışını bozmaz tek bir böcek, yine korkun problem değil :)

korkudan tedavi ile kurtulabilirsiniz. hatta kendinizin uygulayacağı bir yöntem size. böceği alın, üstüne kullanmadığınız, atacağınız cam bardaklardan birini kapayın. masanın bir ucuna koyun, izleyin bir süre. yavaş yavaş yaklaştırıın kendinize. sonra içinden çıkamayacağı bir kutuya koyun. ona dokunmaya çalışın. çok zor olacak sizin için ama deneyin. en sonunda da onu avcunuza alın. iğrenç bir böcek ama yapın bunu. korkularınız geçecek bir süre sonra.

ayrıca siz yine şanslısınız. evinizi böcek basmamış daha. ben 6 ay böcek basmış bir apartmanda yaşadım. düşünün ki bu apartman ayda bir ilaçlanıyor ama geceleri 50-60 tane böcek fışkırıyor her yerden. tabak çanağımızı evin orta yerinde tek bacaklı bir masanın üstünde tutmak zorunda kalıyorduk. ilk taşındığımda böceklere fobim vardı. gece bir tane görünce yorgunluktan sızana kadar kaşınır dururdum. sonra bir gün mutfak tezgahından üstüme atladı bir tanesi. evet o kadar da cesaretli hayvanlar. neyse delirdim ertesi gün kıstırdım birini. üstte anlattığım yolla hapsettim ve çıplak elim ile öldürdüm. sonra kaşıntılar azaldı yavaş yavaş, sadist yanım ortaya çıktı. lanetli tepedeki doktor vannacut gibi oldum, acayip şekillerde öldürdüm hepsini.

eğer az böcek varsa raid yemler çok etkili. kapılarınzın eşiklerine bakın. oradaki çatlaklardan geliyorlar. ve merak etmeyin tırmanma yetenekleri çok yok. çok hafif kaygan yüzeylere bile çıkamıyorlar. ayrıca cifin içinden geçemiyorlar. cif dediğim bulaşık deterjanı. boğulup kalıyorlar içinde. neyse kurtulmak istiyorsanız dediğim yolu yapın. hayatı zindan etmeyin kendinize.

ayıadam o dediklerini yaparsam ben kendimden geçer, bayılırım. mümkün degil yani canlı böcegi gözlerimle izleyebilmem

yavaş yavaş yapacaksınız hemen değil. yemeksiz baya bir süre yaşıyor onlar zaten. kapayın bardağı masanın diğer ucundan izleyin. bir nevi evcil hayvan. yavaş yavaş alışacaksınız zaten. fobiniz çok kötü ise bunu 1 hafta-2 hafta gibi süreye yayabilirsiniz. onu o bardağın içinde izlemek bile sizi biraz rahatlatır.

ben de öyleydim. gördüğüm an çığlık çığlığıa bağırır, kaçardım. kaç kere banyoda böcek gördüğüm için haftaalrca banyoya girmeyip, arkadaşlarımın evine yıkanmaya gittiğim olmuştur. nasıl aşıldı? sorumluluk bilinciyle. ailemle yaşarken bunları gördüğümde çığlık atıp kaçıyodum. biri gelsin öldürsün istiyordum. yalnız yaşamaya başladım. şans işte. taşındığım evde de bunlardan vardı. iş başa düşünce az çok alıştım. uzaktan ilaç sıkabilmeye başladım en azından. ama yine de ölülerini kaldıramıyor. arkadaşlarımı çağırıp onlara kaldırtıyordum. sonra bi kedi aldım. böcekler evde zehirli yemleri yiyip salak salak ortada dolaşıyor ölmeden önce. ya kedi bunları yerse, ya dokunursa, zehirden etkilenirse kaygısıyla gördüğüm yerde kedi ona ulaşmadan öldürmeye ve hemen alıp ortadan kaldırmaya başladım. kendi korktuğunuz şeyden bi başkasını korumanız gerektiğinde korkuyu atabiliyorsunuz.

uç öneri. önce evini pro bir şirkete ilaçlat, gelen personel herkesin kapısını çalsın ve ilaçlama isteyip istemediğini sorsun. bir kaç gün boyunca komşularının kapılarına şekerli su dök, yakalanma. bir ay sonra tekrar ilaçlama için adamları çağıri apartmandakilere yine sorsunlar.

1 buçuk milyara gayet sağlam bir sistem toplarsınız bence. ya da en fazla 2ye. piyasayı çok bilmiyorum, şirket broşürlerinden gördüğüm kadar.

şahsen intel ve nvidia derim. amd veya ati diyen de çıkacaktır elbet.

saatlerce oyun oynayacaksanız sağlam bir fan alın. stock fan kullanmayı düşünmeyin bile. onun dışında fantatikleşirsek özel soğutma sistemleri var.

edit: monitör falan almayacakmışsınız. 1500ün altında da sağlam bir alet toplanır.

İşlemci için i7 ler kendisi olsun,ddr3 rami olsun anakartı olsun pahalı bir seçenek şimdilik. İntel Q9XXX serilerine bir bak.

Anakartta Asus P5Q serisine bak, bu E olur Pro, Deluxe olur yada standart modelde işini görür misliyle. Anakart olarak alternatifin Gigabyte GA-EP45-DQ6 olabilir.

Ram alırken şu double kitlere bak. 2 Gb alırsan 2*1, 4 GB ise 2*2 olan kitlerden. Erişim değerleri için(DDR2 için söylüyorum) CL4 yada 5 kafi gelir onun içinde. Geil,OCZ,A-Data Vitesta,G.Skill,Crucial,Mushkin iyidir. Kingston alma derim.

Ekran kartı içinse şuan için HD4870 oldukça iyi bir seçenek gibi duruyor. Piyasadaki ve yakın gelecekte çıkacak bütün oyunları full ayarda rahat rahat oynarsın. İnternetten Nova bilgisayarda 250 ye düşmüştü en son. Bu kartın şöyle bir eksisi var yalnız, Bu kartı alırsan kasanın güç kaynağı iyi olmak zorunda. Gerçek değerli bir 450-500w gerekir. Bunun alternatifi olarak daha az güç çeken HD4770 tavsiyemdir. Ama para sorun olmaz diyorsan Nvidia nın gtx260 ve üstünü tercih ederdim ben. Ati şu sıralar fiyat/performansta daha iyi.

İnternetten EXA, Nova filan iyidir. Gold, Eksen de internetten satış yapıyorlar.

istanbulda bu firma ama ününü çok duydum fiyatlar da çok iyi bi bak derim;
www.inventus.com.tr

hd4870 denmiş, eklemeden geçmeyeyim. mevcut 4870lerde (kırmızı versiyonda) kalibrasyon problemi var. bios flash edilmesi gerekiyor, zira aygıt idle'da 80derecelerde çalışıyor.
bunu seçeceksen göz önünde bulundur derim.

Önerilere göre bi liste oluşturmaya çalıştım;

CPU - Intel Q9xxx Series C2Q İşlemci
MBI - ASUS P5Q-SE P45/LGA775/PCI-E/DDR2
RAM - PC HI LEVEL DUAL KIT 4GB (2x2G)
VGA - ATI-POWERCOLOR HD4770 DDR3(128BIT) PCI-E
HDD - 3.5 160GB SAMSUNG SATA2 8MB
ATX - EVEREST 607LB Peak 300W LCD Panel Black Kasa

Bunlara ek olarak bi de DVDRW alıcam. Yaklaşık 1000 lira tutuyor. Fiyatı uygunmudur? Yada aralarında almak kerizlik olacak parçalar varmıdır? Vs. Vs.

çok anlamam modellerden falan ama seçtiğiniz hard disk kapasitesi oldukça düşük geldi bana? 160 gb yetmez ki? üniversitede elinize sürekli film/müzik/dizi arşivi geçer taşınabilir hdd'ler vasıtasıyla.

bence hard diski 500 gb yapalım :)

Genel olarak silmeye meyilli bir insan olduğum için pek ihtiyaç olmuyor HDD'ye. Yani bitirdiğim diziyi DVD'ye arşivleyip kaldırıyorum. Filmleri de aynı şekilde türlerine göre. Bir tek müzikler sürekli kalıyor bilgisayarımda onun için de hayli hayli yeter gibi. Olmazsa bi external HDD alırım diye düşündüm.

board için tekrar düşün derim. ddr3 ram desteği veren bir board daha uygun olabilir. bir mesajda dediğim gibi kasaya dikkat et, üzülürsün sonradan fazlaca.

Fiyat aralığınız belli, amaçlarınız belli, o zaman bunlar doğrultusunda bir sistem toplayabiliriz. ayrıca İzmir konusunu da göz önünde bulundurmak gerekir.

öncelikle yazdığınız sistem hakkında bir kaç yorum yapalım, daha sonra parçaları toplarız.

işlemci için Intel 9 serisinden C2Q istemişsiniz. bunların en ucuzu 400 liradan başlıyor, ve şu anda 4 çekirdek kullanan uygulamalar yaygın durumda değil. 2-3 senelik sistem düşünüyorsanız olabilir ama bence yine de gereksiz.

anakart güzel pas geçiyoruz :)

ram 4 gb düşünmüşsünüz tekrar bakarız.

ekran kartı, ki burası temel direği oluşturacak, 4770 demişsiniz 128bit ayrıca fiyatı 200 civarında bunun yerine 48x0'ler daha performanslı, onlara göz atınız.

HDD 160 gb, silme huyunuz olsa bile, geniş kapasiteli bir HDD daha iyidir. çok fiyat farkları yok zaten.

kasa 300 wattlık ek bir güç kaynağı şart.

bu bilgiler ışığında naçizane öneride bulunmak gerekirse;

işlemci>>> intel core2duo e8400 >>> 318 (ereyon)
anakart>>> asus p5q pro >>> 292 (vatan)
ekran kartı>>> sapphire 4850 1Gb >>> 238 (ereyon)
ram>>> corsair 4Gb (2x2) xms2 1066mhz >>> 134 (vatan)
hdd>>> western digital 500Gb (caviar black) >>> 117 (vatan)
kasa>>> izmir içi pek uygun kasa bulamadım bunu tekrar araştırınız, yalnız sizin sistem de, bu sistem de 300w ile çalışmaz.

kasa hariç 1099'a geliyor fakat sizin sistemden daha performanslı, çünkü oyunlarda ekran kartınızın yarı yolda bırakma ihtimali var. ayrıca bu sistemde de ekran kartı 1Gb çünkü izmir içi bu uygun gözüküyor bulabilirseniz daha ucuza 512Mb olanını alınız çünkü arasında performans farkı yok. tekrar takıldığınız, sormak istediğiniz bir yer olursa yardımcı olmaya çalışırım.

abi yeni bir akim baslatabileceginin farkinda misin? bugune kadar hep abd'den iphone getirme duyuralarina alismistik, ve dahi bundan bezmistik. ama sen cok farklisin hedeflerin buyuk. sapka cikarttim.
soruna gelince hic bir teknik, burokratik bilgim olmamakla beraber bu isin astarinin yuzunden pahaliya patlayacagina dair kuvvetli bir his var icimde. gel sen vazgec bu sevdadan, iphone getir.

taşıma bedeli astronomik olacaktır.

kaldı ki tasıma bedeli yanında o arabayı ülkeye soktugunuzda sizden vergisi zaten alınacak.

bedelsiz getirmek için yurtdışında uzun bir süre ikamet etmiş olman gerekiyor.
bununla ilgili detaylar.. (www.gumruk.gov.tr


yok bu kriterlere uymuyorsan...
gelecek araç 3yaşından küçük iken senin üzerine geçmiş olmalı.ust sinir yok. 2000cc ye kadar %160 2000cc üstü %210 maliyeti var bu işin.

bunlarin disinda bir yerden alinti. direk cevap aslinda..

"Merhabalar arkadaşım.Amerikadan araç getirmek biraz zor bir meseledir.Ama imkansız değildir.Bahsettiğin gibi 25 yaş altı 2. el otolar getirilebilir şahıs adına.Ticari amaç güdüyosan zaten bir distrübütör olarak getirebilirsin.Bunun için bir Amerikan oto firmasının distrübütörlüğünü lman gerekir.Neyse konuyu dağıtmadan mevzuya gelelim.5000 dolarlık bir Camaro getirmek istemişssin.Bunun sana maliyeti kargo dahil.20000 dolar civarında olur.O yüzden pek mantıklı değil.Ama değer olarak yani burada satmayı düşündüğünde iyi bir paraya satabileceğin bir araç getirmek istersen oldukça karlı olacaktır.Örneğin Bir Mustang.Kargo ücreti her araç için hemen hemen aynıdır 4000 dolar.Getirebilmek için gerekenleri sıralayım.İlk olarak parayı bir banka aracılığıyla transfer etmen gerekir aksi taktirde elden ödem şeklinde yaparsan.Türk hükümeti 1000 dolar gibi saçma bir ceza keser.Sonra aldığın kişiden proforma fatura diye bir fatura alman gerekir.Bu fatura aracılığıyla işlemleri başlatabileceksin.Aslında arabayı almak çok kolaydır.sadece ödemeyi yapıp bir belge imzalarsın araba senin olur.Türkiyedeki gibi notermiş trafikmiş muayeneymiş vizeymiş uğraşmazsın.Her neyse.Proforma faturayı aldıktan sonra kargo şirketine aracı verirsin.Araç yola çıkar.Ama bundan önce işlemleri en az 20 gün önce başlatman gerekir türkiyede.Çünkü aracın buraya gelmesi 1 ay sürer.Ve işlemleri tamamlaman yaklaşlık 50 gün sürer.O yüzden arabayı alır almaz işlemleri Türkiyede başlatacaksın ve aracı 20 gün sonra kargoya vereceksin.Diyelimki 16 bin dolara bir 66 Mustang aldın.4000 dolar kargo ödersin.Artı olarak aracın kargo ücreti dahil fiyatından yani 20000 dolar üzerinden %84 bir gümrük vergisi ödersin.Daha sonra ödediğin vergi toplamlı ücret üzerinden %20 bir vergi daha öderisn.Bu vergi de aracı türkiyeye kaydederken.Sonra bir gümrük müşaviryle anlaşırsın o da işlemleri senin için burada halleder.Maliyeti 3000 dolardır hemen hemen.Sonra muayene yaptırırsın vize alırsın üzerine alırsın derken 700 doların daha gider.Toplamda sana kargo dahil 20000 dolara malolan araç,vergiler ve prosedür dahil.45-50 bin dolar arasında bir fiyata mal olur.Daha sonra bu aracı 60-70 bin dolara rahatlıkla okutursun.yaklaşık 15-20 bin dolar kar edersin.Ama getireceğin araç gerçek ve sevilen bir klasik olmalı.Bunun içinde türkiye şartlarını iyi araştırman gerekir.Ununtmadan araç işlemler hallolmuş bir şekilde ülkeye girmelidir aksi taktirde gümrükde beklediği gün başına ücret ödersin ki o da başa beladır.Aklına takılan her hangi bir şey olursa bu işi benden daha iyi bilen ve şu anda getirdiği 66 Mustang kobra gümrükte olan bir arkadaşa seni yönlendirebilirim.Hoşçakal.."

bence kargoyu ucuza kapatman için, doğu asyadan gelmen mantıklı olur gibi. dünya turu da atarsın. olaki gelirsen o şekilde tc ye yaz bi duyuru daha.

splinter cell chaos theory nin öyle bir seçeneği olması gerek tam emin değilim ama.

sistem kaldirir mi bilmiyorum ama gears of war olabilir.

Counter, War Rock, Heros 3

mmorpg işine girin bence. dungeons and dragons online iyidir mesela.

kesmez diyorsan heroes 3, CnC generals + zero hour

left 4 dead deneyin. sistem kaldırırmı bilmiyorum gerçi. ama yanınıza 2 tane daha adam alın iki botla uğraşmayın. veya eskiden rainbow sixler vardı onlar da güzeldi. raven shieldda varmı co-op bilmiyorum gerçi.

cepa'da vardı bir restoran. adını anımsayamadım..

arjantin caddesi'nde sushico, gop'ta ve park caddesinde quick china..

cepa'daki yer fan fang, bestekarin oralarda da bir yer vardi sanki..

panora veya gop sushico. quick china'dan sushi konusunda daha iyi (genelde)

cepa fan fang

bestekardaki mekanda sushi yoktu hatırladığım kadarıyla.
hiçbir alternatifi düşünme, quickchina ya direk.

en güzeli quick china'dır.
ayrıca minaseranın (çayyolu) yakınlarında bir yer daha açıldı sushisu oranınki de başarılı.

sushico tabiki

Yok sushisu rezil. pirinçler bizim baldo pirinç,ister istemez lapa oluyorlar. Ayrıca balığı pirince yapıştıramıyorlar, sostan çıkarıp ağzınıza atma sürenizde geçen zamanda lapa pirinç kütlesi 3 takla atıp 2 salvo yapıyor.

Eğer sasimi seviyorsanız gidin ama. güzel kesiyorlar balığı.

bestekarda vardi en son, arkadasim tunali'da icip icip midye yerine sushi diye tutturmustu hatta
quickchina en guzeli tabi ki

quickchina'nın suşileri, sushico'dan daha güzel

vga to dvi/hdmi çevirici.

ses falan?

temel olarak baglanti kablosuna ihtiyaciniz var.

ancak laptop'un uzerindeki cikislari ve tv'nin uzerindeki girisleri daha detayli yazmaniz gerekiyor...

@ucan sincap
süper cevap :] kabloya ihtiyacım var biliyorum hocam.. ne kablosu diye soruyorum, hani bunlar standarttır falan diye.. cihazlar bende değil şu an o yüzden ayrıntı yazamıyorum..

ehehe...tesekkurler efem! de bu kablolarin standart oldugu vakitler nuh nebi'de kaldi :P

iyi ihtimalle goruntuyu s-video ile, sesi de kulaklik girisine takdiginiz coax cikisli bir kablo ile halledeceksiniz.

siyah kisim bilgisyar'a [yer varsa], sari kisim tv-in'e [yer varsa]

images.gittigidiyor.com

siyah kisim bilgisyar'a - headphone [yer vardir mutlak], kirmizi - beyaz kisim tv-in'e [yer varsa]

img.donanimhaber.com

@ucan sincap
bu süper oldu eyvallah.. bu 3'ünü scart adaptörü gibi birşey de birleştirebiliyorduk sanki değil mi? yamuluyorsam düzeltin..

şöyle birşey
img.tomshardware.com

svideo olmaz, çamur gibi görüntü alırsın. vga'dan hdmi'a dönüştür.

Ses için çok özel bir kabloya ihtiyaç yok. tv'deki girişe uyan muhtemelen çift lale jaktır, diğer ucu da standart stereo tek jaktır (kulaklık kablosu gibi)

Ses için varsa harici hoparlor kullan, televizyonun üstündeki nasıl olsa dandik bir şey.

evet scart tvde girisi varsa birlesir ucu voltrani olusturur vesselam! :)

adaptor ucu alirken mutlaka stereo olanindan alin. [madem o kadar masraf etmissiniz ] yani sari - beyaz / kirmizi girisleri olsun mumkunse... [ kasmayin ama bulabiliyorsaniz tum deliklerinden igne cikan adaptor bulmaya calisin ileride de kullanirsiniz belkim ...]

cevaplar için teşekkür ederim.. 2 seçenek olması iyi oldu, hangisini bulursam onu alırım artık..

bir grup arkadaş olarak flying spaghetti monster'e iman etmekteyiz.

tantuniye tapanlar var :)

(bkz: tantuni tarikatı )

yıllar önce vantilatöre tapan bir adam tanıdım ben.

ya ben de eksisozluk diye bi site var oraya tapiyordum, fakat cemaatden atildim.

cok var benim gibisi.

ayrintili bilgi istersen;

dinin adi- eksisozluk
allahinin adi- ssg
peygamberlerinin adi- moderatorler
kitabi- format

siyah taşları kutsal belleyen tanıdıklarım var. ben şahsen roka, fava, çinekop ve göbek marula tapıyorum. (akşam masasında tek ibadet olarak)

insanin dogasinda var puta tapmak en yobaz adamda bile var, kimse kendine putperest demez ama, sakal-i serif olsun, turbe olsun veya ataurk bustu olsun objeleri inanclarina araci ettiklerini dusunen aslinda dogrudan o objeye takan insanalar cok var etrafta.

internete tapan fazla sayıda insan var yurdumuzda...

f tipindeki f ye tapanlar da mevcut. o da bir nevi put.

turan fantazisine girip samanizme ya da göktanri dinine kayanlar var bazi bazi.

bi forum vardı ya sözlükte çok muhabbeti dönmüştü... hani işte ak yeleli ibnenin oğlu filan gibi ünvanları oluyodu kullanıcıların... lan adını nasıl unuttum bilmiyorum ama sözlükle çatışmaya girmişlerdi filan... aptal olduğu için atıldı filan diyorlardı...

neyse o forumda şaman olanlar vardı. işte "göktanrıya şükür bilmem ne kadar önce ben de şaman oldum" filan diyorlardı malla

klavyeden insert tuşuna basman gerekiyor.

edit: klabye yazmışım ben de. geç olsun yanlış olmasın diyorum.

klavyede insert tuşu.

edit: hızlı olmam lazım çok çalışmam lazım

insert tuşuna basman lazım!

(hiç işim olmaz hızla falan!)

tellcom - turkcell

kocnet sandıgın gibi bi yer degil.

Büryan abim, nasıl bi yer sandığımı nerden biliyon yaw?

koçnet'de kızlar teklif ediyormuş.

marka degeri olarak ddimdi.

natro - pepsi (ihs coke, o nedenle şey ettim)

kocnet-dell (yetkili satıcısı oldugundan)
borusan-bmw (duzgun işleyise binaen)

pringles wireless diyeceğimm ama el yapımı zor diyorsunuz.

7dbi omni bir anten alip deneyebilirsin. 30 lira civarında olması lazım.

Ancak Söylediğin iki olasılık da mümkün (senin anten mi güçsüz, yayın yapan mı). bu sayede hangisi sorunlu öğrenmen lazım önce. Bunun için

kendi bilgisayarının bulunduğu noktaya başka bir cihaz koy. kendi bilgisayarının yerini değiştir, yaklaştır. bunun sonucuna göre hangi tarafta problem var öğrenirsin.

Sorun olmayadabilir. 50 60 metre arada fazla da duvar varsa, senin sorunun ile karşılaşmak için hayli yeterli bir mesafe standart antenlerde.

Başka bir çözüm de yönlendirilmiş anten olabilir (eğer sadece iki istemci varsa tabi) fiyatına göre seçebilirsin senin için uygun çözümü.

anten iş görmesse iyi bir access point'i bridge olarak da kullanılabilinir.

boşver sen el yapımı takıl çok zor şeyler değil onlar ben de böyle birşey bulmuştum zamanında deneyeceğim bir ara heheh. 8km diyorlardı sanırım menziline.
www.usbwifi.orconhosting.net.nz

anten değiştirmek çözüm olabilir gibime geliyor, sizin problem biraz range ile alakalı sanırım.. anten kullanınca sinyalde bir güçlenme olmuyor ama uzaklıkta avantaj sağlıyor diye biliyorum..

alternatif olarak daha güçlü anteni olan bi routerla deneyebilirsiniz.. bendeki linksysde 10 dbilik anten var yanlış hatırlamıyorsam, ama 2 oda öteden doru dürüst de çekmiyor duvarlardan dolayı.. o da var =)

alkolün birleştirici etkisiyle aşılır..

1. durumda onlara soru sor. Açık uçlu sorular sor ki anlatsınlar, ara sıra da ne kadar da ilginç bir şeyden bahsettiklerinden bahset öv ve taktir et. Hem bilmediğin bir şey dinlemiş olursun, ben bu şekilde kalorifer tesisatı nasıl kurulur gibi konularda bilgi sahibi oldum,

2. durumda da soru sor. ama gergin insalarsanız iş yerinde sorma, ne biliyim..iş hayatı böyle bir şey alış bence.

İletişim kurarak kazanır ve geliştirirler. Kullandıkça konuya dair exp alır ve level atlarlar.

Diyalog başlatıcı kalıplar bulabilirsin kendine iki spesifik sorun için. Dinlemek önemlidir bu noktalarda. KArşındaki kişi yüzde yüz boş konuşmuyor ise mutlaka zatın sarf ettiği sözler arasında bir argüman vardır. Duruma göre karşı argüman geliştirebilir yada söz konusu konuyu geliştirici argümanlar sunabilirsin. Yazmak ile konuşmak arasında çok ciddi br fark yoktur eğer çok yavaş yazmıyorsan. Eğer diyalog için pratik yapma şansın az ise yazarak da bu konuda ilerleyebilirsin.

Hiç olmadı ağzı laf yapan bir kişiyi işe almak da başka bir çözüm olabilir.

Bu iş göz reflekslerinin çok önemli olduğu bir iş mi? yani bunu neden istiyorlar, formalte mi yoksa F1 pilotu mu olacaksın? Yoksa ehliyet için istenen ayarda bir rapor mu?

Eğer standart bir uygulama ise göz hekiminin olduğu herhangi bir sağlık kurumu verir. Bir çok poliklinik. Sağlık karnesi kullanımı bitti sanırım. Eğer sosyal sigortan varsa polikliniklerde düşük bir fark ödersin (atıyorum 5 -8 tl) yoksa muayne ücreti ödersin (20 - 60 tl) her koşulda nüfus cüzdanın yetmeli.

Yapman gereken önceden randevu almak. Herhangi bir hastanede de yaptırabilirsin ama biraz daha yavaş işler randevu alma süreci.

Sağlık ocağı'ndan emin değilim, göz doktoruna sahip olup olmamaları ile ilgili olsa gerek.

ben de anlamadım formalite icabı galiba. yoksa yapacağım iş yazılım mühendisliği. ben bir sorayım yakındaki sağlık ocağına o zaman onlar yönlendirir kendilerinde yoksa.
teşekkürler.

linksys ve us robotics kullandim simdiye kadar. pek sorun cikartmiyorlar. kendi tecrubelerime gore sadece anten gucune dikkat edin diyebilirim.

alında standarttan uzaklaştığın nokta, ekstra sinyal gücüne ihtiyacın olan nokta olmalı. Yani en ucuz modeller dahi standart bir evde sorun yaratmaz. Öte yandan çok manyetik alan, fazlaca duvar, fazalaca mesafe varsa o zaman alternatiflere yönelmek gerekiyor.

www.bimeks.com.tr

@rygard
Gayet yan oda için. Öyle 40-50 metrelik bir durum yok.

hiç fark etmez, en ucuzu o zaman. Taktığın an bozulmasın (feridun wirelesscilik ve tavukçuluk ltd. şti. olmasın) yeter.

forwarding hizmeti var mi onu bi sorun. Para verdiginize gore olmasi lazim. Yeni bir email adresi alin. Superonline adresinizin ayarlarindan reply-to adresini yeni email adresiniz olarak ayarlayin. Zamanla hersey duzelir.

forward olsa ne olur? adamların serverından çıkmadan siliniyor mail. forward ettiğim yere de gelmez ki. yine uyarı zambırtısı gelir.

var hakları evet :)
oradaki her byte superonline'a ait.
En güzeli telefon açıp "mail'ımı şuraya yönlendirin ama sizin spam sunucularınızdan/kurallarınızdan geçmesin" demek.

edit: forward olsa ne olur'a dair, bir kaç şekilde forward eiliyor maillar. birincisi tıpkı account içinden forward etmek gibi; işe yaramaz. ikincisi account üzerinden move etmek, genelde bu mail accountları spamassassinidir, spamprotudur makinalarının arkasında olduğu için bu da işine yaramaz. üçüncü metod dns'den geçtikten sonra geçerli olacak kural yazmaktır. bu biraz domain forwarding'e benzer. yani "eğer xx@superonline adresi taşıyan bir mail ulaşırsa, bunu mail.superonline.xy'ye göndermek yerine yönlendirileceği adres3e gönder" demek. telefonda bunu yapmayacağını sylerse ısrarcı olmak lazım, çünkü yapılamayacağı koca bir yalandır :D

bu arada mail'ının [email protected] olduğunu varsayıyoruz. yok eğer benim hede.com.tr diye domain'im var orada da adresim [email protected] ama bu superonline'da duruyor gibi bir durum varsa insanı rüyasında smtp'ler kovalar mazallah!

aslında iki şekilde de hizmet alıyorum bu adamlardan. sorun yaratan [email protected] adresi. hakikaten hede.com.tr diye domainim ve [email protected] diye mail adresim de var ve superonline'da duruyor (hosting hizmeti de alıyorum ayrıca yani). ona pek fazla mail gelmediği için fark etmedim, şimdilik sorunsuz çalışıyor gibi ama [email protected] olan problemli.

diğer domain'i başka bir şirkete almanı yada aynı şekilde yönlendirmeni öneririm.

superonline diye biten için ise helpdesk ile tekrar bir konuşmak, yardım edemediklerini söyledikleri noktada bir üst çalışana çıkmak lazım.

Israrla yapmazlarsa da yapılacak bir şey yok, yavaş yavaş başka bir mail'a geçeceksin, auto reply auto forward ve biraz zaman ile sağlıklı iletişime kavuşacaksın.

kusura bakmayın ama "superonline" yazısını gorunce ki yeri değil kusura bakmayın ama bir kaç sey bende pöykürmek istiyorum. dediğiniz gibi taa 98 den bugune kadar dial-uplarını kullanmıs 2003 de adslin gelmesiyle birlikte sırf mail adresim devam etsin diye paketimi devam ettirdiğim, en zor yıllarında yanında olduğum superonline, bizler için bugune kadar hiç bir şey yapmamıstır. aynı seyleri bende yasadığım için bundan tam 4 ay once aramızdaki ilişkiye son vermek zorunda kaldım. superonline nın ücretsiz posta servisi olan superposta.comun bile gmail altında calısan bir sistemi varken nedense @superonline.com un tarihi eser olarak nitelendireceğim bir posta arayüzüne sahip. teknoloji bu kadar hızlı ilerlerken kardeşim ne diye su posta sunucunuzun arayüzünü değiştirmiyorsunuz diye binlerce kez müşteri hizmetlerine e-posta atmama ragmen cevap bile alamadım. heleki her alahın günü 1000 taneye yakın sildiğim spam mesajları soylemek bile istemiyorum :))

bence siz siz olun superonline.com ile ayrılık çalısmalarına baslayın.

not: superonline.com aboneliğimi 4 ay once kapatmama ragmen kullanabiliyorum... arada bir girip kontrol ediyorum...

1-bilmem ankara'da değilim.
2-benim var. gariplik sanırım biraz ama abartılıcak birşey de değil. yolda yürürken elimde birşey olmazsa (anahtar, telegon, vs) ben de rahatsız olurum mesela...bardayken elinde şişe olmadan duramayan biri vardı arkadaşım...tesbip kullananlar da aynı şeyi söyler aslında elleri boş durmasın diye devamlı vıtvıt onu çekerler-sallarlar. Aşırı düzeydeyse, mesela sakız olmayınca dışarı çıkmama kararı verecek düzeye geliyorsa bu utangaçlığın e yardım almak gerekir sanırım. yoksa çiğne gitsin işte negzel.

sakız çiğnemek güven veriyor galiba.bende sakızla kendimi daha rahat hissederim.

1-samanpazarı
2-biraz yabanisin, çok değil.

1- kızılay'da üst geçitlerdeki elektronik eşya satan yerlerde vardır.

1-) japon pazarına bak ama walkman nedir mp3 player falan al diyesim geldi
2-) bendeniz sakız çiğnerken feci halde çenem yorulduğu için çiğnemiyorum, onu bilemeyecğim

1- Amerikan çarşısında bulabilirsin, alt katta elektronik dükkanı çok.
2- 'cinematography' güzel demiş, ben de ellerim boş yürümeyi sevmem. Okula giderken defter, kitap, çanta vs oluyor da başka yere giderken sıkıntı :) Anahtarlığı çıkarıveriyorum derhal. Çok da büyütmemek lazım, zamanla geçer herhal.

aslında böyle daha iyi değil mi?

geçer, geçer.
arada bana da oluyor öyle. dönem dönem değişiyor bünyenin dayanıklılığı.

bozmayın, süper işte.

içmeden önce bir kaşık zeytinyağı iç.

Düzenli olarak içersen normale dönersin. Ara verdiysen oluyor öyle.

tamamen alışkanlıkla ilgili. eğer önceden çok içip sonra ara verdiyseniz, tekrar başladığınızda aynı dayanıklılıkta olmuyorsunuz. şimdi tekrardan içme sıklığını arttırırsanız eski performansınızı yakalarsınız.

daha ne.

yok sarhoş olmayayım diyorsan, daha tok karna içmeye çalış.

alkol tüketim sıklığı ve miktarı toleransı etkiliyor. çok değil düzenli içerseniz kısa sürede eski formunuza kavuşursunuz.

bende de ayni durum var, gerci ben karacigeri portletmisim, onunla da alakasi olabilir dedi doktor. hatta "agzina bile surme" de dedi ama neyse artik... istersen sen de al bir karaciger fonksiyon testi.

e yaşlanıyorsun ablam! gayet normal. Genç bünye ile yaşlısı bir olur mu hiç!

Ben de 30 bira içtiğimi hatırlarım gençlikte, şimdi 8 9 bir içsem uyumaya gidiyorum.

Zaten aynı süratte nonstop içmeye devam edersen 10 yıl sonra hedef amatem. İyidir böyle, hiç bozma.

Sarhoş olmaya psikolojik altyapı hazırlamak alkol almaktan daha önemlidir. "Sevgilimden ayrıldım içelim abi" diyen birine icetea içir, ikinci kutudan sonra sarhoş olup dökülecektir.

Bu biraz senin olaya bakış açınla alakalı. Ben de sıkıntılı olduğumda 239783. biradan sonra hafiften sarhoş olmaya başlıyorum.

içmeye başlamadan önce kepekli ekmek ye.

kimle içtiğine bağlı bence.

Kötü haber; psikolojik sorunlarınız var
İyi haber; deli değilsiniz.

Büyüme çağınızda şöyle ağız tadıyla kavga etmemişsiniz sanırım, onun eksikliğini hissediyorsunuz. Ya da etymişsiniz ama çoğunlukla dayak yemişsiniz.

Bir tedavisi şu şekildedir; egonuzu güçlendirin. Herhangi bir şekilde. Resim filan yapın. Takdir edilin, doyun. Kendinize değer verin. Böylece içince ortaya çıkan bu düşünceler yerini "ulan son resmimi var mı beğenmeyen hieeyyt"e dönüşür.

Kolay gelsin. Dayak yemenize gerek yok.

sebebini düşün. sadece madde ile rahatlamışken dışarı bir öfke çıkarabiliyorsun. belki normal hayatta gerektiği yerde sebep olan şeye öfkeni gösteremediğinden? belki birşeylerden çok korktuğundan? diplerde birşey olmalı.
bi kere dayak yersen muhtemelen susarsın ama sebebini ortadan kaldırmış olmazsın. derinlerdeki sen hafif özgür bırakılınca sana birşeyler anlatmaya çalışıyor! :)

psikolojik sorunlu etiketi yapıştırmadan biraz düşünün. adam bunun iyi birşey olmadığının farkında ve gelmiş öneri istiyor. bence fazlasıyla bilinçli, ve herhangi bir psikolojik sorunu yok. psikolojisi nefret dolu bir insan böyle birşey yapmaz.

günlük hayatın acısını çıkarmaya çalışıyorsun bence. ben de içip de sevmediğim birine dalmıştım. 1 ay önce hatta. ama sebebi vardı. ve çok geçerli bir sebepti. eğer kafam iyi olmasa yapmazdım belki. neyse, adam boksörmüş. siyah kuşak. yanağımda ufak bir izle atlattım ama o dayağı yedikten sonra kendime geldim :)

ilk dayakta geçmez, iki üç gibi akıllanırsın "bir şeyler yanlış galiba lan" diye.

ay pardon psikolojik demiştim ben de yanılmışım. herşey süper abicim takma ya. günlük hayatın acısını çıkarmak için içip sevmediğin birine dalmak çok doğal bişey ki zaten? mesela baba dışarda birşeye sinirleniyor eve gelince karısına çocuğuna dalıyor rahatlıyor. veya abi borca giriyor işi iyi gitmiyor geçen adanada olduğu gibi ailesini kurşuna diziyor. bunlar sadece aynı senin tepki akış mekanizmanın büyük bir etkiyle karşılaşmış hali ama çok normal şeyler ki abi? zen meditasyon bir, içerde birikmiş tepkiyi alakasız/suçsuz insanlara yöneltmek isteği iki. bunlar hayatın tadları. aynen devam.
neyse, şimdi ben gidip boksta bi siyah kuşak alayım da boksa "renk getireyim".

içme güzel kardeşim

www.publicproxyservers.com

sockslist.net

www.byterelay.com

Yıkanmaz, yıkanırsa tadı bozulur. Ağaçtan topladığınız gibi yiyin. Bir zararı olmaz. En azından bunca yıldır öyle yiyorum bir zararı olmadı. Ama çok titizseniz çok az içme suyu dökerek yıkayabilirsiniz.

düzeltme: imla.

efendim yıkanmaz çünkü zaten toplanırken ortuye düşürüp topluyorlar. hatta bişey soyliyim nereddeyse hiç el değmiyor yani sopalarla indiriliyor ortuyle kaldırıp goturuyolar. yiyin bıcır bıcır.

illa yıkayacağım diyorsan:

büyükçe bir kap içine bir süzgeç, süzgecin içine de dutları koy.
Kabı ağzına kadar su doldur, içine az miktarda )gerçekten az yarım kapak en fazla) sirke ekle. 1 2 dakika dursun, süzgeci (ve haliyle içindeki dut'u çıkar, kaptaki suyu döküp temiz su koy durulamak için yada süzgeçin içinde suyun altına tut. Servis et.

Afiyet olsun

çöplerini de yiyonuz mu peki siz?

Çöpleri de yeniyor, zararı yok ama ben daha çok çöplerini çıkartmaya üşendiğim için çöpleri ile beraber yiyorum.

cık bozmaz, ıslanmasından daha fazla bir etki yapmaz tadı üzerinde. hijyen konusunda paranoyak bir arkadaşımıza ancak böyle dut yedirebiliyorduk.

yıkmayın, mındar etmeyin, ahımı almayın. dalından koparın, kuvvetlice üfleyin (toz, börtü böcek gitsin diye) sonra atın ağzınıza yiyin. afiyet olsun. (karadutsa bana da gönderin lan nolur?)

sirkeyi özellikle yeşillikler için başka meyveleri tarım ilaçlarından arındırmak için kullnabilirsiz. merak etmeyin tadını etkilemiyor. ama dutta bişey yok bence de.

sapıyla yiyin. ayrıca dut ağacından düşersen sakat kalırsın.

ananem, bi kilo dutu atmıştı yıkadım diye. yenmezmiş yıkanınca. sanki siyanür döktük üstüne. yaşlılar feci nevrimi döndürüyo bazen.

yıkanmaz, ama yıkanırsa da yenir yani, yazık atmayın.

sacma bir seye kalkismadan once bir kez daha dusunmesini isterdim daha ziyade. ne kadar uzebilecegini ailesini ve de.

muhterem romalılar diye başlayacaksa o da istemezdim.

Sadece yazdıklarınızdan sonra onların neler hissedeceği ve düşüneceğini hayal edin, intihardan nasıl etkileneceklerini... Önemli olan not değil intihar etmek.

bu arada, soru "intihar edeceğim not bırakayım mı?" şeklinde bir soru değil. daha çok "bir not bıraksa daha rahat hisseder misiniz?" şeklinde bir soru. bırakmazsa "deyyus iki satır bile yazmadan gitmiş, bizi hiç düşünmemiş" der misiniz?

tüm açılarıyla, her yönüyle değerlendirdiğinizde hangisini tercih ederdiniz?

giden gittikten sonra ardında not bırakıp bırakmadıgına dair düşüncelere dalmam. zaten kaybın büyük olmuştur intihardan sonra daha yıkıcı ne olabilir bundan başka?

insan aslında ölmekten korkmaz, arkada bırakacaklarının hüznünden korkar. kimsenin kimseyi bu derece üzmeye hakkı yok.

ha asıl derdin onları üzmekse, bunu başka yollardan da deneyebilirsin.

ben bırakırdım. sevdiklerimi rahatlatmak için değil, kendimi rahatlatmak için. söyleyemediğim şeyleri söylemek için belki de.

notta ne yazacağına bağlı. sitem mi edecek özür mü dileyecek itham mı edecek teselli mi edecek sevgi mi ilan edecek vs...
ama genelde iyi şeyler yazacak insan pek intihar edecek ruh halinde olmayacağından, sessiz sedasızca gitmesi tercih edilebilir.
ha intihar kendi halinde zaten bir mesaj içeriyordur, etrafta sağ kalanlara bir suçluluk yükleme prosesidir, haliyle aslında yazmadan da ifade etmiş olur kendini giden. gerçi o ne anlatmaya çalışırsa çalışsın, karşısındakinin algı sınırlarıyla güreş tutup öyle girecektir mesajı, kalanların beyin kıvrımlarına.

her şekilde gereksiz... siktirolup gitmenin ölüm içermeyen yolları da var.

isterdim, en azından intihar olduğuna niye olduğuna falan vakıf olursun

not bırakmak iyidir. en azından arkada kalan insanlara suçluluk duygusu bırakmazsın, polisle başları daha az derde girer.

ben not bıraksa da bırakmasa da, bunu bana ve ailesine yaptığı için asla affetmezdim, o yüzden farketmez...

not değil de sayfalar dolusu yazı bırakmak daha anlamlı olur sanırsam. not bırakmasın doyurucu şeyler yazsın.

sen mi bırakacan, yoksa bir arkadaşım ekolu mü yine ? =)

ben istemezdim bırakılmasını. bir de onu okuyup okuyup kahrolmak istemezdim sanırım.

ben olsam kesinlikle birakmam. o not her okunusunda farkli anlamlar cikartirlar o nottan. o yuzden en iyisi yazmamak.

ben intihar edecek duruma gelsem bırakmazdım, düşünsün dursunlar, kendilerini yesinler diye herhalde, sonuçta intihar eden kişi kendini kurtardığını düşünürken geride kalanlara da en büyük cezayı vermiş oluyor herhalde.

not bırakmaktan ziyade video kaydı daha enteresan olabilir diye düşündüm bir an. hatta intihar anı. misal, önce bir otomobile 2 adet video kamera yerleştirilir, biri yolu gösterecek şekilde, diğeri sürücüyü. veda konuşmasından sonra yaklaşık 170km/s ile duvara ya da uçuruma doğru hareket edilir. ertesi gün hber bültenlerinde tüm türkiye izler.

Ama yapmayın, yaptırmayın böyle şeyler! Hayat güzel, herşey mutlaka yoluna girer. Gün gelir dertler mutlaka biter. İntihar kolaya kaçan zavallıların işidir, önemli olan hayatta kalmak.

intihar en acik not zaten.

herkese tek tek bıraksın isterdim. tabi öncelikle intihar etmesin isterdim.

isterim.
nedeeeen nedeeeen diye kafayı yemem.

istemem.
yazdığı nedenleri neden çözemedim, neden göremedim, ne yapmış olsaydım da intihat etmezdi diye kafayı yerim.

Ekran kartı kötü, disk az, cpu kötü. sana yeterse al, ben almazdım.

Ram 4 gb ve 500 gb hard disk gayet iyi, ekran kartı(512 mb) yeterli, monitör için detay bilgi yok ama 20 inç olması güzel. CPU(işlemci) biraz daha iyi olabilirdi ama bahsettiğiniz işler için fazlasıyla yeterli. fiyatı size uygunsa olumsuz birşey yok gibi.

hemen hemen fiyatı aynı olan ama işlemcisi bence daha iyi olan şu bilgisayarı alacam ben de istersen bir incele: www.hepsiburada.com

tabi bi tarafta casper bi tarafta hp :)

flexin, bu gayet iyi aslında. bir casper bilgisayar kullandım, 5 yıl oldu hala da kullanıyorum zamanında almıştım. arada ufak tefek arızalar çıkardı ama hala çalışıyor, oyun bile oynatıyor rahat rahat. HP kullanan kardeşim onda ısrarlı ama casper neden olmasın?

bunu görmemiştim teşekkürler :)

hp'yi geçin, beş para etmez benim gözümde. casper kesinlikle daha iyi, işlemcisi bin basar. bu bilgisayar sizi idare etmekten öteye bile götürür. casper'ı alın derim. diğer özellikleriyle de hp'den daha iyi, fiyatı da az. şukela yani.

o pc bahsettiğiniz işleri yapabilir, zaten sims3 denmiş onu da hayli hayli kaldırır. anlamam diyorsanız sizin için gayet uygun bir olay, biraz daha anlarım diyorsanız daha kalitelisini daha ucuza toplayabilirsiniz. illa aklınızı çelmem gerekirse şöyle bir şey de mevcut:

www.hepsiburada.com

hemen hemen aynı fiyata geliyor.

masaüstü alacaksanız casper almayın. kötü yani arkadaşım kullanıyor camdan fırlatma modunda sürekli. hp ise çağı yakalayamamış bir bilgisayar markası kesinlikle. . ayrıca masaüstüe 2 ghz cok düşük. ama anneme uygun yazmışsınız. benim annem de bu toshiba satallite notebooklardan kullanıyor hızlı falan olmasa bile temiz bilgisayar en düşük modeli sanırım annemdeki. 2007 senesnde almıştı.

fan da olabilir. hard disk daha çok gidip gelen değişik bir ses çıkarır. benim şu an kullandığım makina tam 7 senelik. ram'den başka birşey değiştirmedim.

işlemci veya güç kaynağının fanıdır o. kasayı açıp fanları elektrik süpürgesiyle temizleyin derim :)

benim şuanki alet 4 senelik. bugün rami 512 den 2gb a arttırdım (55 tl), hem hızlandık, hem de paso pagefile a başvurarak harddiskle haşır neşir olma azaldı. haliyle aynen ses de azaldı. bu çözüm bir.
ikincisi diski de bir defragmante etmekte fayda var. (beleş)

sonuç sessiz bir bilgisayar. (paha biçilemez)

defragmantasyon sesi oldukça düşürür, eğer ses hard disk kaynaklı ise. defragmantasyon bi işe yaramadıysa sorun hard diskte değildir.

herhangi bir flight simulator ile kargo ucagi pilotu rp'si yapilabilinir. harddisk sesini diger tum seslerden ayirt edebilirsin (traktor gibidir). ama sanmiyorum o kadar fazla ses yapacagini. buyuk ihtimalle o seslerin hepsi fanlardan geliyordur, ozellikle de psu. cpu fani degistirmediysen stock fan denilen cakma fanlardandir o da baya ses yapar.

ilk olarak ac kasayi oyle calistir, bir bakin hangi fan cok ses yapiyor. sonra hepsini temizle. hava puskurten bir elektrik supurgesi ile cok rahat ve kolay temizlersin. ha dersen ben soker takarim o zaman cikartip el ile de temizleyebilirsin ama psu'nun elde kalma ihtimali var.

güç kaynağı olabilir. işlemciyle güç kaynağının tozunu alıp içine biraz makina yağı dökmeni tavsiye ederim(fanın ortasındaki etiketi çıkartarak ulaşabilirsin).

20 metre mesafeden sesi duyulan bilgisayarımın, bu yöntemden sonra çalıştığını anlamak için dibine girmem gerekmişti.

fazları tek tek durdur, herhangi biri sesi keserse sorunu buldun. Değişmezse, hdd'yi makinanın dışında çalıştır, bak bakalım ses miktarı değişecek mi. Ardından hss'nin kablolarını tamamen çıkar ve makinayı aç. Kötü dizaynlı kasalarda diskin titreşimi yüzünden tuhaf sesler çıkabiliyor.

bildiğin avi olması birşey ifade etmiyor. görünen o ki divx player'ınız gerekli kodeğe sahip değil. divx player'ın yazılımını güncelleyebileceğinizi sanmıyorum. geriye iki seçenek kalıyor:
ya dizileri tek tek divx player'ın tanıdığı bir kodekle yeniden dekode edeceksiniz, ya da kıçınızı kırıp dizileri paşa paşa bilgisayarda izleyeceksiniz.

avi to mpg filan diye aratın çıkar googlede. onalrla decode edip yeniden izleyebilrisniz. tabi dosya boyutuna göre kalite fark eder.

önce divx player için update var mı onu ara. MArkadan çıkmasa da arkasında bir yerlerde üretim kodu vs var mı yada yazılı8mın içinde versiyon gösteren bir şey var mı buna bak.

Divx playerları update etmek kolaydır. dosyayı indirirsin, özel bir isimle dvd/cd'ye yaazarsın cihaza takarsın. cihaz o ismi görünce update eder zaten. (eğer başka bir işlem gerekiyorsa indireceğin dosyanın yanında bir manual de vardır illaki)

eğer bu olmazsa sendeki dosyaları dönüştürürsün, tek yapacağın codec değiştirmek. Virtua dub ve beraberinde gelen programlarla raw haline getirip tekrar riplemek idi eskiden tek yol. Şu an google'da codec changer yazdığında zibil tane otomatik program geliyor. divxplayer'ında izleyebildiğin dosyalardan birinin codec'ine bak (gspot codec information adlı program ile) sonra elindekileri o codec'e çevir.

arada bir espri mahiyetinde mehter marşı iyi gider.ortaçağ illa da batı değil sonuçta.

(bkz: blackmore's night)

bolca film müziği mecburen; merlin, Arthur/excalibur filmleri, gladiator, stardust vs vs. Enya'nın bazı şarkıları, Dead can Dance'in bazı şarkıları, üç beş Suzanna Reeves, Riverdance, the old embrace silentium gibi gudik grupların bazı şarkıları. Toptan indirip dinleyip uygun playlist yapmak lazım.

Forest Greene, flüt sonatlarının büyük bölümü ilk aklıma gelenler bunlar dışında.

lorena mckennitler, iskoc muzikleri. braveheart yuzunden mi bilmiyorum, gayda duydugum an ortacag'a donuyorum.

(bkz: ensemble galatia)

blind guardian'în soft sarkıları olabilir..

direkt ortaçağ müzikleri var. hatta yurtdışındaki büyük marketlerde ortaçağ müziği için özel bölümler bile vardır.

trubadour, minnesanger adı altında bulabilirsiniz. zamanının halk ozanlarına verilen isimleridir bunlar. tek sesli gayet eğlenceli, dans bile edilebilecek güzel müziklerdir.

bunun dışında yine ortaçağ döneminden birçok dini müzik vardır. gregoryen şarkıları gibi. arada bunlar da kullanılabilir.

windows'da bu bölge bu kullanıcı adına özel olsun, başkası erişemesin tadında bir bölüm var. muhtemelen o işaretli imiş.

admin olarak girersen sanırım ulaşabilirsin (Administrator). Çok sorun vs çıkarsa başka bir makineye yada aynı makineye slave olarak tak diski, al içinden (sadece owner'ını değiştirmen yetmeli)

doktora git.

kızma bana.

(bkz: düz adam)

o kadar mı kötü :)

kökten çözüm olsun istedim. sağlık konusunda verilebilecek bilinçsiz cevaplar daha kötü yapabilir seni.

karadenizlilik varsa doğal. bizim akrabaların hepsi öyle. 5 dakika sonra tekrar hayata dönüyorlar hiçbir şey olmamış gibi.

bana da oluyor, hatta 3 5 saniye falan da sürmüyor, gençken bu tip şeyler yüzünden de başıma baya bir bela açmışlığım vardı, kavga gürültü. Zamanla kontrollü olmayı öğrendim.

Sinirlenmen çok önemli değil, sinirlendiğin zaman verdiğin tepkileri kontrol etmek için terapi yöntemleri deneyebilirsin. Mesela ben zihnimde üç boyutlu satranç oynardım devamlı. Bir dönem empati denedim ama karşımdakini algılayınca daha çok sinirlendim :)

Doktor yardımı da düşünülebilir, bu biraz olayın şiddetine bağlı. Ama psikiyatrist'dense psikolog ile başlamak belki daha doğru olabilir bu noktada. Olaylara spesifik çözümlerden ziyade bu tepkinin asıl nedeni konusunda yardım edebilirler.

bende de var bu kısa süreli deli sinirlenme sorunu, çözümünü bulmak lazım. sinirden gözümün sol tarafa kaydığı ve kontrol edemediğim olmuş çok kere ve evet karadenizliyim :)

(gizli) guatr olabilir. ölçüm yaptırmanda fayda var. çünkü guatrın belirtilerinde arşırı terleme ve aşırı sinirli olma durumu söz konusu.

ingiilizcesi sorun olmayacaksa buna ' anger management' diyorlar. kontrol altina alma, azaltma amacli kurslar, kitaplar oluyor. arastirirsaniz isinize yarayacak bir seyler bulabilirsiniz.

ideefixe'in veritabanı gerçekten türkiye'de satılan kitapların büyük bir çoğunluğunu kapsıyor, stokta olmasa bile en azından basılmış olanları görebiliyorsun. Bu yüzden benzeri durumlarda, eğer ideefixe'de bulamıyorsam, kitapyurdu'ndan da kontrol ettikten sonra o kitabı bulunamaz olarak kabul ediyorum.

Bu noktada Amazon'dan satın almak, ot püsür ile uğraşmak değil, minimum efor ile aranana ulaşmaya karşılık geliyor.

yok öyle bi kitap. ama kuzey mitolojisi mi ne oyle bir şey vardı sanırım imge yayınlarının. imgede bi sor derim. yoksa da yabancı memleketten alacaksın malesef. ama pandora.com'a da bakmanı öneririm. istanbuldaysan bir de homer'e.

valla tam bir cevap olmayacak ama kelt mitolojisi, martin mystere'nin bazi maceralarinda islenmisti.

eğer önlem alınmamış olsaydı haftalarca hiç göremezdin diyelim.

deli gibi DDos saldırısı alıyordur o site şu an. bir çeşit gelenektir, ipini koparan ddoslar.. öss zamanı daha da boku çıkar. 2003'de öss'den bir hafta önce, test için açtığımızda sunucuları, anında 50mbit trafik gelmeye başlamıştı. Ki bu adamların ösym gibi devasa bwleri de yok, hatırı sayılır sunucuları da olsa sonuçta bir üniversite.

ayrıca hayır "hackerlık" yapıp, sızıp kendi notuna bakamazsın.

üniversitenin serverları gayet iyi fakat milyona yakın insan aöf'de okuyo belki de fazla, bilmiyorum. bunların yüzde biri bakmaya kalksa 10000 kişi eder ki bu herhangi bir üniversite serverı için oldukça fazla.

Mobilöğren Kayıt - Açık Öğretim Fakültesi


KAYIT boşluk TC Kimlik No yazıp 3926 ya gönderin


Açıklama: Bu komut ile mobilöğren üyeliğiniz başlar.


Tüm Sınav Sonuçları - Açık Öğretim Fakültesi

NOT yazıp 3926 ya gönderin

Açıklama: Sınav sonuçlarınız cep telefonunuza gelir.

2005-2006 gibi yaygınlaştı işte. sözlükten de bikaç kişi yaygın olarak kullanınca başkaları da her yerde yapılır oldu. bi de bunların orjini sdfjklsdfjkl'dir. dikkatli bakarsanız bi döngü var ahaha.

bence sempatik bi betimleme.

Yaşamın kaynağı sözlükmüş...

:-)) Arkadaş bunun kaynağı kesin olarak sözlük mözlük değildir zaten öyle kaynağı olacak bir şey de değil ki. Bu bir refleks ya hu. Çok komik bir şey olunca kişioğlu ne bok yiyeceğini bilemeyip, ne kadar güldüğünü anlatmak isteyince rastgele basıyor klavyeye.

rastgelelikten biraz uzaktir. Turkiyede internetin ilk yillarinda boyle bir gulus stili yoktu, bir zamandan sonra insanlar boyle gulmeye basladi. Lokal bir olgu yani, ecnebilere yapinca anlam veremiyorlar ornegin.

(bkz: asdgfad diye gulup karsidakinin anlayacagini ummak)

mizah dergilerinden türeme diye hatırlıyorum

irc kökenlidir. ilk kez 90 91'de yaygın kullanılmaya başladı, Türkler tarafından kullanılır, el oğluna yazarsanız huh falan der. sağ elin rastgele basımında yüksek olasılıklı bir çıktı kombinasyonudur.

yıllardır vardır bence ama iğrenç olduğu kesin, ahaha, muhaha, zuhaha daha sevimli bence.

sdfjsdljkfs öte yandan 10 parmak klavye kullanmanın işaretcisidir. 2-3-5 parmağı ile yazanlar pek yanaşmaz bu harf öbeğine.

www.eksiduyuru.com buradan aldin degil mi?
bu yazarla sizi bulusturup kavga ettirtecem sdfjsdljkfs

evet var. Hem sesi hem görüntüyü kablosuz olarak ara cihazlar ile iletebiliyorsun, bir alıcı bir de vericiden oluşuyorlar. Elbette daha pahalılar, zira bir de hoparloru beslemen gerekiyor.

İnsanlar haydi cihazlarımız kablosuz olsundan ziyade zorunlulukl halinde kullanıyorlar bu tip şeyleri daha çok. Ses kalitesinde de kayıp yaşıyorsun.

o hayali karakteri kullanarak başka birini ima etmiyorsanız nasıl girsin ki? şikayet edebilecek kimse olmayacak. ama sadece küfür etmek için böyle bi işe kalkışanların tarihçesine not alınacaktır bence.

Var böyle bir şey yada yakın.

(bkz: melih'in götü)

sana bir şey olmaz, elini korkak alıştırma.

ağustos? ben öyle biliyorum yani.

eylül başı galiba
bu arada ford connect bak bence. tepee çok şişirme.

bir sonraki yılın modelleri genellikle en erken bulunan yılın son çeyreğinde (eylül sonu yada ekim başı) piyasaya sürülmeye başlanır.

eylül-ekimde bulunur hale gelir.

bu yıl öngörülenden biraz daha geç olacaktır. hala deli gibi araç satıyorlar, sıralar 2 ayı buluyor.

ııh bulunmuyo baktım fotolarına, zaten o hızda giderken silecek falan kalması mümkün değil. (bilenler tam olarak yazar)

edit: tamam google images ve mantıkla düşünmek yanıltmış olabilir, ee silecek kopmadan nasıl duruyo peki o hızla giderken?

türüne göre silecek olabilir ama genelde alkolle yıkıyorlar camları diye biliyorum. bir de özel cam kullanıyor olabilirler.

sorduğun belirli bir uçak tipi var mı? yolcu uçağı mı, planör mü mesela?

su var mıdır bilmiyorum ama airbuslarda kesinlikle silecek var bizzat çalışırken gördüm.

mach 1'den yavaş giden uçaklarda silecek var, cam suyu standart değil, olanlarda alkol oranı yüksek.

boing olur, pırpırlı olur, planör olur. farketmez.

"1 mach'tan yavaş giden uçaklarda silecek olur" genellemesi doğru değil. t-41, sf-260 gibi uçaklarda yok mesela. bazısında var, bazısında yok dersek doğru olur.

benim gözümün önünde pilot camdan sarktı, elindeki bezle ön camı bir güzel sildi. (uçmuyordu o an tabi, uçsa benim gözümün önünde nasıl yapabilir bunu, ama keşke öyle olsa, ne süksem olurdu ha, neyse)

sizden başka fabrika yok mu ? onlar nasıl çözüm buluyor bunu öğrenin bence, he eğer tekseniz, bol şans.

Çölde tek başımızayız. On kilometre uzağımızda şehir ve dev bir sanayi bölgesi var ama artık yılanlar ve diğer hayvanlar uzaklaşmış oradan. Diğer ufak tefek yerlerin(benzin istasyonları filan) bazıları önemsemiyor, bazıları da zehirli yumurta kullanıyorlar.

okuyun ufleyın saga sola ayetler fln asın. cok etkili.

En onemlisi yilanlarin saklanacaklari yerleri engellemek ve girebilecegi acikliklari kapatmaktir. Fabrika olunca biraz zor tabi.

Yilanlarin ilgisini ceken seyleri de ortadan kaldirmak gerekiyor ama ne fabrikasi oldugunu bilmiyorum tabi, ilgisini ceken sey kacinilmaz olabilir.

Yilani uzaklastirmak daha zordur, onun avladigi hayvanlari uzaklastirabilirsin.

Vahsi col kuslari oluyor, onlardan beslenebilir. road runner var mesela.

Ya da bu isi bir profesyonele birakirsin. Profesyonel yilan yakalayicilari oluyor, cogu bedavaya yapiyor ama fabrika gibi buyuk bir yer icin parayla tutman gerekebilir.

not: kimyasallar ve ultrasonik sesler ise yaramiyormus genelde. limon agaci ve tutun bitkisi bir nebze ise yarayabiliyormus.

bryan fury - Çok iyi fikir. En azından çalışanları sakinleştirir. Huzur verici. Lakin çok pahalı. Çalışanların içinde müslüman, hristiyan ve hindu var(eşit oranda). Hepsinin hocası, duası, ritüeli ayrıdır şimdi.

oncelikle farelerden kurtulmayi deneyin? fare yoksa yilan da gelmez besin zinciri kirildigi icin. ayrica cekirge gibi irice haseratin da yilanlarin besin listesinde olmasindan mutevellit onlara karsi yurutulecek bir mucadelenin yilanlar icin de etkili bir cozum oldugunu soyluyorlar.

akustik bir cozum olup olmadigindan emin degilim. zaten bu isler muhtemelen yilanlarin kafatasi boyutlariyla alakali bir frekansta ses uretmeyi gerektirecegi icin tek bir cihazin tum dunya yilanlarina karsi cozum uretmesini pek olasi gormuyorum. eger kimyasal yollardan da hoslanmiyorsaniz geriye besin zincirini kirmak ve dogal dusmanlarinin tarafini tutmak kaliyor. yanlis hatirlamiyorsam gelincik denen hayvan yilan (da) yiyor. belki bir koyden cok sayida gelincik edinip etrafa salabilirsiniz.

yılanların öcü diye bişey vardı. ben derim ki pek bulaşmayın bu yılan hayvanına.

onun dışında, yılanlar gerçekten ses konusuna duyarlı yaratıklar. onları rahatsız edebilecek seslere gelmiyorlar. kafa dinlemek istiyor hayvanlar. öte yandan, yılanlar ne kadar zehirli? mesela zehirsiz, tehlikesiz şeylerse bırakın uğraşmayın. fabrika çalışmaya başladığında zaten gürültü vs den hayvanlar bir süre sonra vaz geçecek. zehirli, insan yiyen boyutlardaysa işiniz iş. zaten hayvanlarda doğal termal kamera var. vücut ısınızdan buluyor sizi.

yani demem o ki,yılanların türünü belirleyin önce ve zoolog birini bulun. deyin ki acaba bizim fabrikanın gürültüsü yılanları kovar mı? yok kovmazsa, o zaman para verin.

ermanen - Fabrika boru fabrikası. Yılanların ilgisini çekebilecek hiç bir şey yok aslında(eğer boruları karşı cins yılan sanacak kadar azdılarsa bilemem). Belki kapalı alan, gölgelikler. Ama onları yok edemeyiz.

Road runner fena fikre benzemiyor. Dur yarın bir satınalmaya sipariş edeyim, iki tane örnek getirsinler. bir deneyelim bakalım. Yanlız onun bir de belalısı vardı, onu da yanında vermesinler.

Tahminen çöl fareleriyle besleniyorlar ama onları ortadan kaldırmak da kolay değil.

Fabrikadan uzağa (çok da uzak olmasın) su ve süt olan serince bir yer yaptırın. Belki oraya toplaşırlar.

feeling the blanks - Fabrika binası yeni(bir iki aylık), şimdi makinalar monte ediliyor. Fareler henüz yerleşmedi. Belki de hiç yerleşmeyecek. Öyle köşesi bucağı olan bir fabrika değil.

simdi bunu en iyi araplara sorarak ogrenırsın bence, yılan sokmasından ciddi bi sayıda olen olmaıdgına gore antin kuntin de olsa bi yontem bulmuslardır/biliyorlardır onlar. koylu fln birilerini bulup onlara danısmak en iyisi.

feeling the blanks - ne bok yedim ben - Aslında cihazların masrafı değil benim sorunum. Hatta bugün satınalma bölümüne sipariş ettim bile. Benim korkum şu ki cihazlar iki üç hafta sonra gediklerinde işe yaramadıkları görülürse o kadar zaman hiçbir önlem almadan geçmiş olacak. Giden paradan çok geçen zamana yanarım.

ya fabrika çalışmaya başladığında zaten gidecek onlar.

ya bunca sene ramses serisi okumanın bir getirisi... aklıma ne geldi... bu yılanlar soğan kokusundan tiksiniyordu kitaba göre. hatta çöle girerken üstlerine başlarına soğan sürüyorlardı. off sinekkovar gibi üstünüze yılankovar sürün siz de. kimsenin şikayet edeceğini sanmam. hiç değilse yılanların insanlara zarar vermesi engellenir bu cihazlar gelene kadar. veya fabrika çalışmaya başlayana kadar.

ne bok yedim ben - Yılanların zehirli olup olmadığından asla emin olamayacağız. Anladığım kadarıyla değişik türler var ve hepsinden örnek yakalayıp uzmanına sormak mümkün değil. Zaten mümkün olsa bile ve dahi uzman hepsinin zehirsiz olduğunu söylese bile sorun çözülmüyor. Çalışanları inandırmak mümkün olmaz. Zaten yerli halkın söylediğine göre hemen hepsi zehirli olurmuş(hatta bazıları ölümcül).

haşerat için kullanılan ultrasonik ses cihazları fare vb hayvanlar için en ufak bir etki yapmıyor. ablamın evinde bu cihazlardan 2-3 tane var. fare sayısı ise gün geçtikçe artıyor. yılan için farklı etki eder mi bilmiyorum ama benim fikrim bu cihazların etkisiz olduğu yönünde.

pichoscosama - Güzel fikir ama güvercin beslemeye benzemez. Ben nereden gönüllü bulayım böyle bir iş için. Kaplarına sütü dükerken yılanların sabırsızlıkla elinizdeki kaba atladığını düşünüyorum da... Kabus gibi.
Bir de daha uzakta yaşayan ve aslında bize bulaşmayacak yılanları da alıştırmayalım bizim oraya.

bryan fury - Burada yaşayan Suudi Araplar hep şehirli. Onlardan bir fayda yok, bilgileri benden az. Civarda bir sürü Bedevi yaşıyor. Çadırlarda diyemeyeceğim, çadırların yerini teneke binalar almış. Ama gene de göçebeler. Ancak yabancılara çok kapalılar. Ayrıca tabiiki sadece Arapça konuşuyorlar. Suudi Araplardan birini tercümanlığa ikna etmek yılanları tek tek yakalayıp 100 km öteye bırakmaktan daha zor. Yoksa eminim yılanları Bedeviler kadar iyı bilen yoktur.
Edinebildiğimiz tüm bilgiler buradaki hurdacı esnafı, benzinciler bir de dağa taşa boru döşeyen firmalardan.

ne bok yedim ben - Evet fabrika çalışmaya başlayınca motor titreşimleri yüzünden pek yaklaşacaklarını sanmıyoruz. Bir de çok fazla araç trafiği ve insan olacak. Şu soğan fikrini söyleyim. İsteyen sürünür.

Bizim de var basimizda benzer bir sorun multi milyon dolarlik tesis kuruyoruz ama her hafta birelerini yilan ya da akrep isiriyor. Ya bizim akrebimiz de var. Proje mudurunu yakalarsam sorarim napiyolarmis diye ama bizim ilk planimizda bu hayvanlarin panzehirlerini santiyede bulundurmak vardi zira medeniyete de uzak biryer adam yolda olur.

yukarıda cevaplardan biri limon ağacı demiş ama limon ağacı dibinden yılan yumurtası çıktığını gördüğüm için o konuya şüpheyle yaklaşıyorum.

katran döküldüğünü duymuştum ama yılana karşı mı akrebe karşı mı onu bilemiyorum..

edit: sordum, ikisi için de dökülüyormuş

sonik titrewşim cihazlaını bundan yıllar önce, benzer bir problem için, alakasız bir coğrafyada biz kurmuştuk. Yılanlar üzrinde etkili evet. Fakat çok büyük bir alanda etkili değiller, yüzde yüz çözüm sağlamıyor, hayvan sadece rahatsız oluyor, mesela gelip senin fabrikanın içine yuva kurmuyor. Ama delicesine de kaçmıyor.

Ancak amaç tüm hayvan/böcek grupları ise tek başına da işe yaramıyor bu aradai frekans hesabı.

Bu iş için genelde kimyasal katkılı dış çephe boyalarındanh da yardım alınır. ama o iklimde performans verebilecek derece güçlü bir ürün, bırak doğal hayatı, insan bile zehirler gibi geliyor. ÜÜreticileri ile bir görüşmek lazım.

Bu arada sakın ha sakın tutup bilmemne hayvanı bunların tüketicisi, dur 200 tane satın alıp salalım bakalım ne olacak gibi bir moda girmeyin derim. Ekosistemi değiştirdiğinde sonuç mutlaka ve mutlaka ölümcül olur. Bir anda fare salgını, çekirge istilası, tuhaf tuhaf şeyler ile uğraşırsınız.

Merhaba,
Size önerim sınır çizmenir olacaktır. Elbette rüzgar vb sebeplerle çizdiğiniz sınır kalıcı olmayacaktır onun için sınır çizeceğiniz etken maddeyi bu rüzgarlardan dağılmayacak bir şekilde muhafaza etmelisiniz. Sadece yılan değil, akrep makrep hiç bir şey girmez.

Uluslararası düzeyde yapılan ve dünya liderlerinin de katıldığı bir toplantıda da bu uygulanmıştı. Ancak tabii ki onlar bu tozu muhafaza etmek kaygısı duymuyorlardı çünkü o organizasyın bir kaç gün sürmüştü ve rüzgarı çok olmayan bir yerdeydi.

hakiki bir bedevi bulun, ya da en yakından bir köylü. gönlünü kazanın, size sistemi anlatsın. o adam son 10.000 yıldır orada çünkü. bütün yöntemleri biliyordur. hatta, herodot'un tarih'inde bile "uçan yılanların ülkesi" gibi bir benzetme bulunur arabistan için. aslında ben bir ortaçağ kaynağında daha görmüştüm günlük hayattaki yılanlarla nasıl mücadele edildiğini ama, yazık ki şimdi hatırlamıyorum. hatırlarsam yine yazarım.

eğer ki hakiki bir bedevi ile karşılaşırsanız sorununuzu düzgün bir dille anlatın ya da anlatacak birilerini bulun. kendisine pahalı olmayan hediyeler verin, o setup'ı yapacaktır.

bedeviler, mür ve adacayi yapragi yakarlar yilanlari uzaklastirmak icin. bu kucuk alanlarda ise yarar ve zaten gocebeler. fabrika olayi farkli biraz, bir profesyonele danismak lazim.

yılan sudan geçemez. çok büyük bir şantiye değilse etrafına hendek kazıp su doldurabilirsiniz. içerideki yılanları hallettikten sonra dışarıdan yılan giremez.

Ananem köyde, yılanları uzak tutmak için yumurta kabuğu yakardı teneke bir kovanın içinde. Yalnız içeriğinde başka otlar falan var mıydı onu bilemiyorum, eve gidince kendisine soruciim. Eğer işe yarıyorsa, etrafa sistematik olarak bunun dumanını püskürtecek bir sistem geliştirilebilir belki.
Belli bir süre sonra da soğurlar fabrikanızdan, gelmezler diye tahmin ediyorum.

"yilan sudan gecemez" onerisi uygulanirsa, yilanlara kalici bir yuva vermis olursunuz. Zira bu hayvanin ideal yasama alani su kenaridir :)

kibritsuyu - ermanen - demirlisomya - karluk -
Fabrika arazisi 500x700metre lik bir dikdörtgen şeklinde. Civarına duvar ya da su kanalı inşa etmemiz en azından şimdilik mümkün değil. Şu anda tel çitimiz var ama ancak civardaki bedevilerin develerini engelleyebiliyor. Zaten onlardan da bir şikayetimiz yoktu. Bu arada çölde tel çit sahibi olmak kadar fantazi bir şey yokmuş onu da öğrenmiş olduk. Bir rüzgar esiyor, ya kumları alıp başka yere götürüyor, tellerin altı iki karış açık kalıyor, zorlasalar develer bile geçer ya da başka bir rüzgar esiyor, kumlar teli örtüp elli gidiş gelişli otoban haline getiriyor.
Arazinin içinde bir sürü bina olacak. Her birinin civarında tütsü yapmaya kalkarsak(ki bazı binalar bir hayli büyük) Zerdüşt ayini yapmaktan Suudi polisi bizi kesin içeri tıkar. Zaten arazi Olimpiyat Stadı gibi, sürekli rüzgar var. Keşke fabrika yerine rüzgar türbini kursaydık diyorum ama Arabistan'da kime enerji satabiliriz ki?

allah kolaylık vermek size : )

Benim dediğim sınır bir tozla çiziliyor. Siz bu tozu rüzgarda dağılmayacak şekilde ya bir şeye hapsederek ya da birbirine yapıştırarak çizebilirseniz yılanlar burayı geçemeyecektir. Dediğim toza böyle haşereler yaklaşınca gerisin geri kaçı kaçıveriyolllar.

comet crash: kule savunma mı ne deniyor türkçe'de (tower defense), o tip bir oyun. türü seviyorsan bayağı iyi.

rag doll kung fu alma, çok kısa. bir günlüğüne bedavaydı ben indirdiydim o zaman. güzel ama para vermeye değecek kadar sürmüuor.

flower: bu da bayağı güzel bir oyun. herkese göre değil yine de, sözlükten bakarsın.

bir de çok ucuz değil bunlar yav. iki tanesine verdiğin paraya çok sağlam bir blu-ray oyun alabilirsin.

not: ülkelere göre farklılık olduğunu zannetmiyorum. ayrıca bir hesap açıp bakabilirsin zaten, ama yoktur.

fark kesinlikle var. ben önce uk hesabı açmıştım. bazı oyunların demoları bulunmuyordu. mesela ragdoll kung fu sadece amerika için bedava yayınlandı.

final fantasy serisi

aslında çok olasılıık var.

bilgisayara nasıl bağlı? 6 kablo mu 3 kablo mu 1 optik mi yoksa 1 coaxiel mi?

ilk ve öncelikle;

windows'da ses düğmesi altta görünüyor mu? görünmüyorsa driver tarafında sorun var. (düğme altta görülsün diye default ayar yapıldığını varsayıyorum)

bunu geçtiysek, denetim masasından ses ayarlarına gelip, önce her şey doğru mu görünüyo bunu kontrol et. doğruysa hoparlör tipini de4ğiştir (stero yap sonraa tekrar 5.1 yap)

burayı geçtiysek arada baka bir mixer programı, ikincvi üçüncü parti ses programı var mı bunun ayaları.

bunu geçince kablo kontrolüne geliyor sıra.

Ardından çözülmedi ise seti başka bir kaynağa bağla, ses alıp alamadığına bak. (mp3 player bile olabilir)

bunların sonucuna göre çözülmedi ise yaz, diğer olasılıklara bakalım.

ses ayarlama düğmesi arızası da buna neden oluyor olabilir bu arada (düğme birşekilde minimumda kalmıştır) analog düğme anladığım kadarıyla, onu aradan çıkarmak bu durumda çözer sorunu eğer öyle ise, olmadı açılabilir vs. neyse feedback önce.

hacı benim 2.1 de öyleydi iki saat uğraştım çözemedim meğerse sorun pc çıkışındaymış. pc'ye takılan çubuk var ya adı neyse işte. orada bir temassızlık varmış. bi oynadım düzeldi. bu ihtimal de var yani :)

@cro magnon pc ye takılan çubuk ne onu anlamadım ben ?

hoparlörlerin pc'nin ses kartı çıkışına takılan jakı var ya. jak bildiğin jak.

*setten pc'ye giden kabloları çıkarıp, sistemin sesini biraz açtıktan sonra kabloların ucuna dokunduğunuzda, "dızzt dızzt" sesleri çıkıyor mu? çıkıyorsa ikna edici düzeyde olması gerekir.

*eğer çıkıyorsa, ses kartınızla ilgili bir sorun olabilir. önce driver güncellemesi yapılabilir. dahili bir kart kullanılıyorsa, bios'da ses çıkışının açık olduğu kontrol edilebilir.
*pci slotuna takılıysa, pci slotunu değiştirip deneyebilirsiniz, imkan varsa..

*pc'ye bağlanabilecek farklı bir ses seti ya da hoparlör var mı? bunu deneyebilirsiniz.

* hoparlörler bağlıyken cep telefonunuzu yanında tutup arama yapın, girişim sesi ne düzeyde? normal düzeydeyse, hoparlörler sağlamdır.
pc'den kaynaklanan bir sorun olabilir..

ek: benim başıma şöyle bi şey gelmişti, yağmurlu bir akşam 100m ötedeki binanın paratonerine yıldırım düşmüştü ve elektrik kesilmişti. onboard ses kartım da bu yüklenmeden dolayı yanmıştı. kısa devre ya da tamamen donanımsal bir sorun olması söz konusu da olabilir.

@rygard ;

"bilgisayara nasıl bağlı? 6 kablo mu 3 kablo mu 1 optik mi yoksa 1 coaxiel mi?"

ses kartı çıkışım onboard 3 soket var.5.1 in kablosu ise 3lü jack ve 5.1 olarak bağlı değil yani.tek jakını bağlayıp bütün kolonlardan ses alıyorum.

"windows'da ses düğmesi altta görünüyor mu? görünmüyorsa driver tarafında sorun var. (düğme altta görülsün diye default ayar yapıldığını varsayıyorum)"

evet görünüyor hoparlör resmi ve realtek işareti de var.oraları da kurcaladım ama bişey olmadı yine.

"burayı geçtiysek arada baka bir mixer programı, ikincvi üçüncü parti ses programı var mı bunun ayaları"

düzgün bi şekilde çalışıyordu bozulduktan sonra veya önce hiç bi şey yüklemedim.

"bunu geçince kablo kontrolüne geliyor sıra."

3lü jak ama ben sadece birini takıyorum demiştim.kullanmadığım diğerlerini denedim onlardanda bi ses alamadım.

"ses ayarlama düğmesi arızası da buna neden oluyor olabilir bu arada (düğme birşekilde minimumda kalmıştır) analog düğme anladığım kadarıyla, onu aradan çıkarmak bu durumda çözer sorunu eğer öyle ise, olmadı açılabilir vs. neyse feedback önce."

tekerlek bi iş görmüyor şimdi ama hoparlörlerden çok az da olsa ses geliyor.ama ben tekerleği sonuna kadar çevirsemde bişey olmuyor.

"Ardından çözülmedi ise seti başka bir kaynağa bağla, ses alıp alamadığına bak. (mp3 player bile olabilir)"

işte bi tek bunu denemedim, deneyemedim.deneyecek bişey yokki başka :)

şimdi driverini güncelliyorum niyeyse bakalım bişey olacak mı.

şuan ses kartına kulaklık bağladım ve normal çalışıyor bi sorun yok gibi.

şöyle de bi sorunum daha var. driver güncellemesi yapamıyorum.hata veriyor.resimde ki gibi bi hata.

ilk soruya ekledim

resim biraz ufakmış ama sanırım "realtek hd audio driver kurulumu yapılamadı!" gibi bir uyarı vermiş.
güvenli modda yüklemeyi denemek sonuç verir mi? ya da kurulumun dizinini başka bir dizine ya da diskin farklı bir partisyonuna?

@paradoxica evet biraz ufak olmuş resim ama doğru okumuşsun.
gücenli kipte de aynı hatayı veriyor.ama diğer seçeneği denemedim.

ek: yükleme cd'sinde sorun olma ihtimaline karşı driver'ı bi de internetten indirip denemek de ayrı bir umut kapısı olabilir
(kişisel not: müzik dinleyememenin nası bi acı verdiğini biliyorum, aklıma her geleni yazıyorum kusura bakmayın eheh)

seninkiler daha güzel arkadaşınınkilerden benim önerim kamil.tabi kamil adlı bi yakının varsa hoş olmayabilir bnm yok öle bi yakınım köpek alırsam kamil koyarım

delikanlı bi alman kurduna "olmaz" ismi çok yakışır. olmaz ne ya pürrt şeklindeki tepkilerle uğraşmam derseniz, solmaz da olabilir.

zek

saddam