pentagram anatolia var.

oryantal/ortadoğu olmasa cok var..

@widee olmayanlar da olabilir ??

Turisas
Korpiklaani
Ensiferum
In extremo
Tyr
Northland vs su an aklıma gelenler. Daha cok var ama..

@advocatusdiaboli super.. eyvallah :)

@widee hepsini dinleyeceğim çok sağol müsait bir zamanında diğer aklına gelenleri de yazarsan sevinirim..

Turisas
Korpiklaani
Ensiferum
In extremo
Tyr
Northland

bunlar genelde iskandinav kokenli gerci...

bathory
eluveitie
melechesh
amorphis
primordial
mithotyn
einherjer

kasmayalım kendimizi, buradan buyur: www.metal-archives.com

@x13 bu hizmetin bedeli ödenmez ....cansın çok sağol... :)

In extremo orta avrupa şarkılarını da çalıyor sadece iskandinav değil. Dünya'dan folk metal gruplarını inceleyin hocam belki adı sanı duyulmamış hoşunuza gidecek yerel gruplar vardır.

flametal var flamenko ve metal kombinasyonu. çok seviyorum ilk albümlerini. değişiklik olur

Myrath vardı benim sevdiğim.

Wardruna -- > www.wardruna.com (bunu unuttuğum için çok ayıb etmişim)
Fintroll

Wardruna iyidir, ama o taraflara kayıyorsak yavaş yavaş neofolk'un da kapıları açılmaya başlıyor demektir. Last.fm'e girip beğendiğin grupların sayfalarında gezin, orada benzer sanatçılar bölümüne de daldın mı gelsin yeni yeni gruplar. Hatta Last.fm hesabı aç, 1-2 hafta boyunca dinlediğin müziklerin istatistiklerini tutsun. Sonra last.fm'in kendisi önersin "gel kardeş bak bunu dinle" diye.

Zobili istersen dead island var. Gelecekte geçen RPG'ler de var ama genelde geçmişte geçiyorlar.

fallout 1-2-3-new vegas, deus ex serisi, system shock 1-2, kotor 1-2, shadowrun serisi ilk aklma gelenler.

Fallout geçmişte değil gelecekte geçiyor mesela,bence müthiş. The Walking Dead ise RPG değil Adventure diye biliyorum. RPG için eskilerden baldur's gate I-II, icewind dale I-II,planescape torment,arcanum önerebilirim.

Dediğiniz oyunların videolarına baktım ama oyuna yön verme durumu göremedim. Yani replikleri seçma, karar verme ve bu kararların oyunun akışını etkilemesi gibi seçenekler yok sanırım. RPG dediğinde olması gerekmez mi? Mesela şimdi hatırladım Indigo prophecy vardı, o da TWD gibiydi. Yön veriyorduk.

Bu arada fallout oynamıştım ama mouse ile oynandığı için oyunun içine pek giremiyorum.

@advocatusdiaboli Sadece bu kaynaklarla kendini sınırlaması tuhaf değil mi? Ayrıca mutlaka belli bir senaryoya bağlı olacak ama biraz da esnek olmalı.

Anlaşılan RPG türü bana göre değil.

black isle oyunları, planescape: torment, baldur's gateler, fallout 1-2, diyalog derinliği ve senaryo olarak gayet baş yapıttır.
gene benzer arcanum vardı güzel diyaloglarıyla da işte izometrik sana gelmedi anlaşılan.

mass efectleri söylememişiz, onları bir dene 1-2-3 saveleri bir sonraki oyuna aktara aktara oynayabiliyorsun, galiba senin aradığın mass effect

Var öylesi ama çok değil.

istemezler.

çevremde 18 yaşında 30 yaşında adama kaçan çok gerizekalı var. anca öyle olur herhalde.

19-20 yaşında boğaziçi koç gibi üniversitelerde 3. 4. sınıfta kız mı olur la? Okumamış salak biri veya hayattan tek beklentisi sevişmek olan birileri bulunur ama genelde kariyer planlayan insanlar yanaşmaz böyle şeylere . Sevişmek isteyen de bağlanmak istemez zaten .

sanirsin koc sabanci bogazicinde okuyanlar isvicreden ithal. en nihayetinde turk insani. tamam belki turkiye'nin en zengin en egitimli kesimi ama yine de ozellikle koc/sabanci guruhundan bahsediyorsak sadece aile parasi yiyen, masterini doktorasini da tirt okullardan alicak bir dolu insan var.

ustelik istanbul'dan ve hatta bebek/nisantasi civarindan hayatlari boyunca cikmadiklari, dunyada olan bitenden habersiz olduklari icin de saflar. 30-35 yasinda bi adamla olmanin havasi var gibi salak fikirlere sahipler.

azcik karizma olan, azcik da genc gosteren boyle bir adam gayet kolay kapicak kiz bulur buralardan. ha kiz buyuk ihtimalle baglanir, boyle adama baglanilmiycagini anliycak olgunlukta olamaz cunku. ama adam eglenir keyfini cikarir sonra da pat diye ortada birakir.

bana tam tersi gibi geliyor

Belki benim gördüklerim böyledir.

valla hiç bilmiyorum yeni nesili ama eğer öyleyse de kesinlikle bu internetten. gerçi internette daha kolay kendini ifade edip daha çok açılıyor da olabilirler. bilemedim amk.

tam tersine, asosyal ve çekingen olanlar azınlıkta. büyük bir çoğunluk o manita senin bu manita benim, o mekan senin bu mekan benim takılıyor, eglence ve mekanlar hınca hınc dolu her aksam. millet asosyal takılsaydı böyle olmazdı bence.

Tam tersi bence. Aşırı sosyal ve ukalalar. Lakin sosyallik anlayışları cafe restoran gezip bol bol fotoğraf çekmek ve tabii ki sosyal medyada paylaşmaktan ibaret. Bomboş bir nesil.

yanlış düşünüyor arkadaşlar aslında. evet kendi çevrelerinde ve internette aşırı ukala ve yavşak davranıyorlar fakat çoğu aslında özgüven eksikliği çekiyor. o sosyalliklerinin sebebi sürü gibi gezmelerinden yoksa tek başlarına özgüvensizlikten bakkala gidemeyenleri var.

bi bardağa bi limon sık üstüne soda.. fondip yap.

talcid, rennie tarzı anti asidlar işe yarar, eğer gaz ağrısıysa metsil, kramp tarzı bir şeyse buscopan. Ama limon gibi asitli şeyler içmeyin aman daha kötü yapar.

1 yeterli yahu naptın. saçındaki nemi yok eder çok sampuanlamak.

kadınım, özür dilerim :(

1 yeter

2

4 çok hocam. sonra saçlar dökülür aman diyim.

1de yağlardan anca arınıyo 2 de tertemiz oluyo. he yağlı değilse hergün duş alınıyosa 1 de yeterli. 3 ve fazlası gereksiz para israfı.

1

2 iyidir. seninki çok fazla.

uzun süre duş alamayıp saçlar çok yağlandıysa 2, rutin duşsa 1.

hocam ne yaptın, ne kadar az kimyasal kullanırsan o kadar iyi ve ayrıca cildin nem dengesi de maf oluyor.

Çok sık duş yapıyorsan her seferinde saçını yıkamak bile gerekmez. Kimyasalı arttırdıkça saçının yağlanması vs. de artar

eğer bir önceki gün duş almışsam 1, almamışsam 2.

ayda bir falan duş alıyorsan 4 iyidir de düzenli duş alıyorsan naptın sen öyle yazık saçlarına 1 yeterli

1 kere

1

1.
uzun saçlı erkek.

saç bakımı ile ilgili video ararken uzman tvde denk gelmiştim bu soru ile ilgili bir videoya. Hergün duş alıyorsanız 1 defa yeterli 2-3 günde bir alıyorsanız 2 yeterli diyordu.Ondan önce de 2 kez sürerdim zaten.

çok yağlı cildim var o yüzden cevabım 2

normalde 3 ama her gün her gün uzun süreceği için 2.

1

Her gun dus aldigim icin 1

her gün duş alıyorum. 1 kere şampuanlayıp 1 kere kremliyorum. 2 yi anlarım da 4 çok fazla.

1. mayalanır ve fermantasyon sonucu etanol oluşur.

2. gaz dediğin karbondioksit.

maya falan bir şeyler katılarak bekletilince içindeki alkol ortaya çıkıyordu sanırım bi zamanlar bizimkiler yapıyordu şarap öyle hatırlıyorum. 2.sine bir çok ek madde ekleniyor

1- Aslında benim deneyeceğim başka bir şey var alkollemek için. Şimdi ama bu üzüm falan değil. Onun alkollüsü yok dolayısıyla mayalamak nasıl olacak? :) Yani olmayan mayayı bulamam ki? Hakkaten yoğurt olayına döndü. Mayayla oluyorsa ilk yoğurt nasıl yapıldı hesabı :)

Etik alkol fermantasyonu yapıyor içindeki mikroorganizmalar. Enerji elde etmek için glikozu oksijensiz ortamda etik alkole kadar yıkıyorlar. Laktik asite yıkarlarsa yoğurt oluyor. Sirke de saraptaki etil alkolün yine bakterilerle asetik asite yukseltgenmesiyle oluşuyor.

neyi mayalayacaksın? bazı meyvelerin mayası kendinden oluyor. ekstradan eklemeye gerek kalmıyor.

Onceliklie gida muhendisi değilim
Bilindigi uzere her gıdanın icinde bir miktar seker var ve bu seker biraz bekletilip damitilinca alkol olusur o yuzden herseyin ickisini yapmak mümkün sadece biraz curutup bekleyip icindeki alkolu isi yoluyla ayirmaya bakar. Alkolun buharlaşma isisi sudan dusuk oldugu icin belli bir isiyla buharlasan alkol damitilinca alkol elde ediliyor.
Herhangi bir siviya karbondioksit eklerleniz sivida cozulen CO2 o icecegin gazli olmasını saglar piyasadaki bütün soda ve gazli icecekler bu yolla elde edilir. Asitli olmasi bambaska bir durum.

her gıdanın içindeki şeker kendiliğinden alkole dönüşmez. bunun için mutlaka o dönüşümü sağlayacak bir mikroorganizma olması gereklidir ortamda. mikroorganizma olması da yeterli değil, mikroorganizmanın işlev görebilmesi için gerekli koşulların sağlanması da önemli. öyle şekeri beklettik, oh alkol elde ettik gibi bir şey mümkün değil.

2- (bkz: sodastream)

1- olayı bakterilerin evriminden ele almak yerine mayalamak istediğin maddeyi söyle ne yapmak istediğini söyle sana nasıl yapacağını söyleyelim.

mayalanabilecek tüm meyvelerden şarap yapılıyor zaten. ayrıca elma ve/veya armut kullanılarak (bkz: cider) yapılıyor. bunun dışında yüksek alkollü içkiler de benzer şekilde yapılıyor. tahıl (buğday, arpa vs.) veya meyveler önce belirli mayalarla mayalanıp sonra da distile ediliyor. ek ıvır zıvır varsa ( anason vs.) sonradan eklenerek değişik içkiler imal ediliyor. Fakat maya çeşitleri değişik örneğin kimi nişastayı sindirebilirken kimi yüksek aside dayanıyor gibi olmalı durum. lisans düzeyinde biyoloji ve biyoteknoloji bilgim var bir aralar da şarap, rakı yapımını incelemiştim bayağı fakat maya konusunda direkt bilgi veremiyorum.

2. soruna gelirsek karbondioksit suni ve doğal yollarla sağlanıyor. Fanta, maden suyu, suni köpüren şarap gibi içeceklere genelde şişelerken ( şişelenemeden önce de olabilir) karbondioksit basılıyor. Fakat çoğu bira veya şampanya (doğal köpüren şarap) gibi içeceklerde karbondioksit mayanın solunumu sonucu çıkıyor. Örneğin temel olarak şampanya beyaz şarabın tekrardan şeker ilavesiyle ikinci kez mayalanmasıyla oluyor diye biliyorum.

Ek olarak eğer mayalanırken kabın üstü açılırsa alkol bozulacağından sirke yaparsın, eğer hava kilidiyle kaparsan şaraba dönüşür. hava kilidi karbondioksidin dışarı atılmasını sağlarken, oksijenin ve zararlı organizmaların içeri girmesini engelleyen bir aparat bu arada.

Daha da ek olarak çoğu şarap üreticisi istenmeyen organizma ve mayalardan kuertulmak için meyve suyunu kükürtler. istenmeyen mikroorganizmalardan kurtulduktan sonra istediği mayayı bu karışıma ekleyerek şarabın bozulmasını önlerler.

@camussar Evet "Antepliler" bayağı tutulan bir yer.

milanoda da pazarciklilar var, Kahramanmaraş demiyorum bak, direk ilce. kebapcilarin tamami oradan. diger illerde de rastladim.

biri geliyor zamaninda sonra yegenleri falan getiriyor oyle artiyorlar. benim caddenin kebabcisi da pazarcikli, yegeni kardesi falan da çalışıyor, hepsi sonradan ilki sayesinde gelmis.

İsveç'te de Türklerin %95'i Konya Kulu'lu mesela. Biri gidiyor sonra tüm tanıdıklarını getiriyor şeklinde ilerliyor durum sanırım.

@no christ requires via macmahon'da pazarcıklılar kahvesi vardı.
lig tv ve rakı vardı. sayende nostalji yaptım.

@deneme2

mangal kebap. sampiyonlar ligi macini izliyoruz tum kebabcilarla :)

kaliyor
evet

yalnız piyasadaki o uninstaller programların çoğu malware deposu. revo öyle değil sanırım ama ekleyeyim dedim.

teşekkürler cevaplar için.

ağva falan.

listelist.com

madem amaç araba yolculuğu sahil yolundan şile , ağva, kandıra güzergahını izleyip oradan da kerpe, kefken şeklinde gidebilirsiniz. Kerpe'de yazlığım var o yüzden buradayım ben yazları. amaç doğa gezisi falansa kesinlikle buralara gelin.Yalnız çok trafik var buralarda herkes istanbul'dan kocaeli tarafına kaçıyor sanırım. Nereye gidecekseniz gidin aman yollara dikkat edin, marmara'nın sahil yolları çok kötü çünkü lokasyon farketmeksizin zonguldak'tan anadolu yakasına kadar her yeri gezdim çok fazla kaza oluyor yollarda.

atmacaya benziyor. vakt-i zamaninda bu pezevenklerden bir tanesi balkonuma dusmustu, ogrencilik vakti, tavuk donerle besliyordum, serefsiz sonra gitmis nat geo wild belgesellerinde oynamis, belgesel sonunda ne bir tesekkur ne bir sey. ulan it ben de tavuk doner yiyordum napayim yani, pirzola mi yedireyim sana.

eksiduyu.ru

bu duyurudaki kuşa benziyor.

ebabil.

ebabil

evin, doğrudan toprakla temas eden duvarı var mı?

mesaj attım ama buradan da yazayım evet evin doğrudan toprakla temas eden duvarı var, bir de altta bodrum katı var. Orası da çok nemli ve rutubetli bir yer.

doğrudan toprak ile temas eden duvar rutubet yapar. toprak ile temasını kesmekten başka kalıcı çözüm yoktur. bunu, toprağı dıvardan uzaklaştırarak ya da toprak ile duvar arasına sağlam, zarar görmeyecek bir yalıtım malzemesi döşeyerek sağlayabilirsiniz.

suriye olayı dümen, konyanın tüm çingeneleri suriyeliyim ayağına istanbula akıyor.

olaya çok yüzeysel bakıyorum ve dilencilik ile aylık 800 tl'den çok daha fazlasını kazandıkları için olabilir diyorum.

deckard'a katılmakla birlikte bu hükümet bakabileceğinden çok suriyeliyi içeri aldı ve kamplar yetersiz olduğundan bunlar ülkelerine geri dönmemek üzere her yere yayıldılar diye düşünüyorum

Kamplarda beslenme ve tuvaletle ilgili sorunlar varmış. Mütemadiyen zehirlenmeler yaşanıyormuş, salgın hastalık varmış falan filan. (gönüllü doktordan dinlediydim)

2 saatte 150 tl bozukluğu tümlettiklerini gördükten sonra pek aramıyorum nedenleri niçinleri. (mekan ankara-emek-bahçelievler)

ya ben hiç para veren görmedim onlara, ciddi misiniz?
olm benim tipim de müsait düşünsem mi ne

Arkadaşlar ben bu soruyu bu insanları ötekileştirmek, ırkçı düşüncelerle cevap verdirtmek için açmadım. Lütfen sözlüerimize dikkat edelim.

Kim olursa olsun bir insanı ötekileştirmek, ırkçılık yapmak iyi bir şey değil.

Suriyeliyiz, kahrolsun esed, din ,iman vs. diyorlar hacı amca görünümündeki esnaftan bedava geçiniyor, para alıyorlar. bu dindar kesimin gözünde öyle bir algı yaratıldı ki Suriyeliler için feci para kazanıyorlar.

Tabii bu geçici bir kazanç kapısı bana göre 1-2 sene en fazla 5-10 yıl sonra kimse takmayacak ASuriyelileri maalesef ve çok daha kötü şartlarda yaşayacaklar. Çünkü niyetleri iyi olmasa da bizdeki mafya kültürü pek yok onlarda. Yakında sokak mafyası kovacak semtlerinden bunları şimdilik suriyeli ayağına bizim dilenciler de parayı götürüyor ama hep böyle devam etmeyecektir. O zaman beş parasız ne yapacaklar ben onu düşünüyorum.

Tahminen iyice suça bulaşacaklar, bir kısmı kendi düzenin oturtacak ama çoğu dışlanıp kendi mahallelerine kapanacak. Sanmıyorum Suriye'de iç savaş sona erse de geri döneceğini hepsinin tahminen Avrupa'ya gitmeye çalışacaklar.

Ucuz iş gücü olarak görülüyorlar şu an o yüzden elleyen yok. Tayip bile Suriyelilerden sonra en az üç çocuk söylemini azalttı. İşgücü geliyor Suriyeden mis gibi. Olan gariban halka olacak. İş gücü azalacağı için tahminen iyice milliyetçileşecekler Avrupa'da, Amerika'da olduğu gibi ama bir de Kürt, Türk diye ayırıyouz zaten birbirimizi uzun süredir o yüzden neler olacağını kestirmek zor.

Bana göre Suriyelilerin ülkemize entegrasyonu yapılabilirse çok sorun değil ama göründüğü gibi entegrasyon falan yok ortada.

Geçtiğimiz hafta tanıştım bir kadınla yanında da çocuğu. İki çocuğu daha varmış. Eşi Esat tarafından öldürülmüş. Hatay' daki kamptan çıkmak zorunda kalmış. Çünkü bir çocuğu kanser ve İstanbul' a sevk edilmiş. Hastaneye yatışı için olan belgeleri göstermek istedi. Gerek olmadığını söylesem de gösterdi. Çocuğum hasta olmasa çıkmazdım ordan dedi. Kampları sorduğumda tek tuvalet var kadın-erkek karışık kullanılıyor, banyo belki on günde bir sıra gelirse yapıyorduk dedi. Kamp pisti ama yemekler güzeldi hamd olsun cevabını verdi. Güvendeydik en azından dedi. Şimdi çocuğunun hastane yatış tarihine kadar Unkapanı' da bir depoda 400 lira kira vererek kalıyormuş.

Ben inandım. O çocuğun gözündeki minneti gördüm. Kadının içli içli ağlamasını gördüm. Ve gerçekten o insanlar için, Suriyeli veya değil, evsiz barksız sahipsizse kim olsa üzülürüm.

Şunu da ekleyeyim marifet ülkeye tıkmakta değil bu insanları, insani şartlarda yaşama imkanı da vermek. Bu böyle olmadığına göre potansiyel suçlular ne yazık ki akın akın sokaktalar.

ben bir ara sözlükte bu sorunun cevabının sokaklarda kalanların kamplara gidemeyiz gidersek orda kan çıkar demeleri olduğunu okumuştum. (mezhepsel, ırksal durumlar yüzünden) sonuçta bu insanların iç savaş olan bir ülkeden gelenler olduğunu düşününce mantıklı olduğunu düşünmüştüm durumun ama doğru mu bilmiyorum.

ötekileştirmek gibi olmasın ama yolunuz şirinevler'e düşerse beklerim. Şirinevler'de meydanın az ilerisinde bankamatikler vardır. 2 yıldır burada yaşıyorum hep oralardan çekerdim para ihtiyacım olduğunda. Şimdi ise çok daha uzaktaki alışveriş merkezinin içinden çekiyorum. gidiş 15dk dönüş 15 dk yürüyorum. sebep mi? bir suriyeli koluma yapışmadan paramı çekmek istiyorum. Adamlar bir gün parayı benden önce makinadan kapıp kaçacaklar diye korkuyorum. Ötekileştirmek gi,bi olmasın ama bunu finlandiyalı, norveçli, japon, alman, amerikalı, hollandalı, ıraklı, afgan, kenyalı kim yaparsa yapsın düşüncem aynı olurdu.

Bir de aynen şirinevler'de meşhur şipşirinevlerin arasında şipşirin bir üst geçit vardır. Haberlere çıkar 5-6 ayda bir yaya trafiği kilitleniyor diye. O üst geçitte (yeni gelen çingene dilencilerle birlikte) inanılmaz bir suriyeli dilenci nüfusu var. şimdi çingeneler de suriyeli taklidi yapmaya başladılar.
Suriyeliler şimdi seyyar satıcıları da tehdit etmeye çalışıyorlar ama şirinevler'de kime çattığını bilemediklerinden bir iki kere temiz dayak yediler şimdi duruldular. uzun süredir duymuyorum suriyeli kavgası.

Bu adamlar çocuklarına ilahi benzeri bir şeyler okutturuyorlar. çocuklar yalınayak falan. içinde allah mallah geçen melodiyi duyan teyzeler amcalar atıyorlar paracıkları önüne. günde 200 tl kazandıklarını söylemiş arkadaş. o bile bana az geldi. çünkü maddi yardımın dışında manevi yardım da oluyor.

Geçen eşim giymediği montunu verecekti (4 ay oldu gerçi geçen dediğim. şubat sonu). Çocuk almadı montu. bana para ver dedi. zaten başka türkçe cümle pek kuramıyorlar.

Bu adamların kamplarda böyle yaşam koşulları bulması imkansız. acıyıp yiyecek alıp verenler, din sömürüsüyle paraları dökülenler, kıyafetlerini verenler, akbil basıp metrobüse bindirenler. şerefsizim 10 yaşında çocuk benimle eşimin toplamından fazla kazanıyor bir ayda.

kafanı güneşten koruyacak bişiler götür yanında deli gibi güneş alında bekleyeceksin çünkü.
gitmeden evvel karnını iyice doyur. yanına ağrı kesici falan alsan iyi olabilir.

İlk saatlerde çişini yaptın yaptın, sonra o prefabrik tuvaletler gerçekten birer bok çukuruna dönüşüyor. Erkekler için daha kolaydır mutlaka ama o koku bile yeter. Gerçi siz isteseniz çayıra çimene bile yaparsınız. Biz hiç yapamıyoruz. Bak şimdi çok sinirlendim, daha yazamicam.

dışarıda içip öyle gidin. içeride alkol pahalı oluyor.

sırt çantasıyla gitmezsenınız sevınırım.

-Girmeden once karnini iyi doyur +1 Hatta metallica sahneye cikmadan 1-2 sandavic daha ye iceride. Konserde yiyecek icecek alman kalabalikta zor olacak.
-Gunes kremi kullanmayi unutma.
-Sapka +1
-Gunes gozlugunu evde unutma
-Agri kesici +1 ayakta bekle falan karninda acsa yorgunluktan basin agriyabiliyor.
-Ben olacak ahmak gibi sahneye yakin olacagim diye gidebildigin kadar onlere gitmeye calisma. Kalabalikta preslenip organlarin birbirine giriyor, ileri gittikce igne atsan yere dusmedigi icin o ter kokusu saha icindeki oksijeni bitiriyor, hava degil buharlasmis ter soluyorsun, ben bir kere bayiliyordum gozlerim karardi. Metal kpnserine deodorant kullanmadan gelmek bir rituel mi acaba bilmem:)
- Cok icme, yorgunluk falan birlesince konserden birsey anlamazsin
-Son olarak Metallica sahneye cikmadan on gruplarin sarkilarina bagira bagira eslik edip cosup kendini yorma, enerjini asil gruba sakla:)

saha içiyse ortam o kadar tıkış tıkış olacak ki arada bile oturup iki soluklanamayabilirsin. o yüzden saatlerce ayakta beklemeye razı ol şimdiden. bu sebeple converse ghibi düz taban değil de daha rahat tabanı olan bir ayakkabı giyersen rahat olur. neden bilmiyorum çok yoruluyorum ben konserlerde ayaklarım ağrıyor hep, başka problemim olmuyor ama.

valla 3 kere gittim metalika konserine, üçü de saha içiydi. portatif tuvaletler var, ben bir erkek olarak çok zorluk çekmeden kullandım. kızların işi zor tabii. ben sarhoş gitmeni tavsiye etmem, konseri tam olarak özümsemek için bence ayık kafa gitsen daha iyi.

3 ayda bir kırık aldırmaya gidiyom ben.

2 ayda bir kırık aldırıyorum. olabildiğince mahalle berberine gitmemeye çalışıyorum. en son kestirmek istediğimde güvenilir bi kuaför için bayağı aradım gerçekten. kuaförünüzü iyi seçin

saça da sakala da yıllardır dokunmuyorum mağara adamı gibi dolaşıyorum, mutluyum. düzenli yıkanıyorum ama pis bir herif değilim :D

saçım uzunken 6 ayda 1 altları, kırıkları filan aldırıyodum sadece.

iki yılda bir kere gittim 3 cm'e yakın kırık vardı, onları aldı. enseyi temizledi. ense tavuk cücüüü gibi oldu. 3 cm kesince de ister istemez bi kısaldı saç. bir daha da gitmeyi düşünmüyorum.

bu kırıkları kuaför kendisi görüyor mu ne kadarı kırık diye, ben anlamıyorum açıkçası, geçen gittiğimde berbere adam dedi ne diyon kardeşim diye, ben de kes abi 3-4 cm işte diye rastgele söylemek durumunda kaldım.

4 yıldır uzun saçlıyım, 6 ayda bir bir karış kısaltırım. (10 santim civarında.)

Kuaförüm yıllardır aynıdır. Öyle her önüme gelen berbere kuaföre girmem. Tabii sakal tıraşıysa ayrı. Onda da zaten sinek kaydı yaptırmam her yerde.

Saçına düzgün bakarsan hem sağlıklı uzar, hem sorunu az olur. Arada argan, zeytin yağı, yumurta akı, ısırgan, badem, yılan yağı ve çam terebenti gibi maddelerin olduğu karışımlardan sürersen -ayda 2 kere yapsan kafi- öyle mağara adamı gibi de olmazsın.

kendi ısıtıyorsa neden iki hortumu da bağlamak gerekiyor? 40 dereceye kadar sorunsuz yıkıyor çünkü ama 40 derece üstü bir program seçersem su alıp 2 tur dönüp stop ediyor.

e hava alır öbür girişten ondan iki hortumu da bağlamak gerekiyor musluğa şundan takıp bağlayın iki ucu da : www.muslukcu.net

@rexex

problem şu ki o resimdeki çoğaltıcı zaten takılı ama diğer uca da bulaşık makinesi takılı :)

sorun diğer hortumdan hava alması ise bir şekilde o hortumun ucunu tıkayıp filan çözebilir miyiz?

un, süt vs. ile beşamel sos gibi bir şey yapılabilir sanki ama güzel olur mu bilmem.

ben diyette olduğum zaman kori soslu tavuk yemek istediğimde krema yerine yoğurt koyuyordum tat olarak iyiydi tat farki çok azdi ama görüntüsü kötüydü kesik kesik bir görüntü oluşmuştu
yemekten anlayan bir arkadaşım yoğurda süt karıştırmami onermisti ama denemedim

süt dene

soruna bağlı eğer malware ise malwarebytes anti-malware, eğer virüs ise benim virüs sorunumu sadece avast'ın ücretsiz sorunu çözdü, onun dışında kayıt dosyasını yedekleyip ccleaner de kullanabilirsiniz bu üçlüyle hallettim sorunlarımı ben. Ama tek bir iyi anti-virüs yok işte spesifik sorunlara göre farklı antivirüs motorları işe yarayabiliyor.

iyi bir saatçi de tamir edebilir aklınızda bulunsun. Ben 2 - 3 kez yaptırdım o işi, tabii orjinali gibi olmuyor orası ayrı.

sıcak sulardaki saatçi amcalar yapabilir belki.

Lake Fellenzee-Hundshtayn diye buldum bir yerde. hindistan mı yani?

hundstei diye yazıyor. orayı aratınca da isviçrede bi yer çıkıyor. fotoğraflar da yakın. orasıdır herhalde.

adsfadsfda evet isviçre olması daha mantıklı :D

avusturya diyor ama?

en.wikipedia.org

söylendiği gibi hudstein'miş. bir dağ. Seealpsee ve Fälensee vadileri arasında. alplerin alt kollarından biri sanırım. isviçre'de.

haritada yeri bu: www.google.com!4m2!3m1!1s0x479b263141eb398b:0xcf0c3a4b12407b68

en.wikipedia.org
Hatta mekanı buldum diekt :
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org:F%C3%A4lensee_2.jpg

fanı temizleyip termal macunu yenileyin. bir de laptop soğutucu alın.

İçini açıp fanı temizle. Fanı sökmelten korkuyorsan en azından sıcaklık ayarı 0 dayken fön makinesi ile soguk hava üflet.

30lu yumurta kolisini bilirsin. Kartonun sağ hava giriş yerine denk gelen kısmını kes üzerine laptopu koy. O karton hem iyi soğutucu hem iyi ses yalıtımıdır şekli dolayısıyla. En ucuz çözüm bu

rexex+

daha iyi hava sirkulasyonu icin, laptopun altina kitap koyabilirsin; ama fan delikleri acikta kalmali yoksa ise yaramaz. laptop sogutuculari yardimci olabilir ama cok fazla sicakligi dusurecegini sanmiyorum. ayrica, dizustunde kullanmak yerine, sert bir yuzeyde calistirirsaniz bir miktar sicaklik duser.

ben bol gözlü alet çantası kullanıyorum gayet iyi

ya bi de sırtta da taşınabilen cinsinden olması gerekiyor, belirtmeyi unutmuşum.

izin konusunda sıkıntı olacağını sanmıyorum, yurt dışına çıkacak olsaydı gerekirdi.

izine gerek yok ama önceden bileti alırken hava yolu şirketine bilgi verin. Belirli bir kontenjanları oluyor o yüzden ben uçağa alamamıştım kedimi başka biri rezervasyon yaptırmıştı.

önceden bilgiyi verdim, fakat van kedisi olduğu için sorun çıkabilir dediler(telefondaki thy görevlisi). ben de önceden tecrübesi olan biri varsa diye sorayım dedim.
teşekkür ederim.

iç hatlarda olmaması lazım açıkçası ben de yurtdışına götürülmesi yasak diye biliyorum. benzer örnek mesela madagaskar lemurunda var.

insanların anlamadığı bişey var. biz et yemeliyiz. yanlış olan et yememiz değil. hayvanlara aslanlar da eziyet ediyor. azcık ng wild izleseniz anlicaksınız. bütün vejetaryenler izlemeli. doğa çok acımasız. hayvanları kesmemiz kan, vahşet nolur kendinize gelin bunları yapmamız lazım. ha ama sadece yemlenen hormon verilip şişirilen hayvanları yemememiz? işte bu sistem. ve buna yemeyerek karşı durulmaz. yemeyenler sadece kendilerini kandırıyor. herkesin katil olduğu bir yerde öldürmeyerek vicdanını rahat tutmak gibi; engellemenin yolu bu değil. bence.

soruna cevap vermeyip başka bir şey söylesem ama bana saydırmasan? :)
şimdi eğer et "yiyememe" değil de "yememe" varsa, ye! bak sağlıkçı bir öğrenciyim, şehir dışındayım. parasızlıktan değil, sadece uğraşamamaktan aile yanındaki gibi et tüketemiyorum ve beynimi gerçekten etkiliyor. yıllar içinde farkettim. ayıptır söylemesi, kurban bayramı tatillerinden dönüşte filan maksimum güçte oluyorum. demem o ki "bir güç var"

Başta protein alamıyorlar. Proteini bakliyattan almaya çalışıyorlar lakin bitkisel proteinler eksik amino asitli proteinlerdir, daha anlaşılır olmak gerekirse tırt proteindir. Vücudun günlük ihtiyacı olan proteinleri hayvansal kaynaklardan almak gerekir, bitkisel proteinler hayvansal proteinin ikamesi olamaz.

Gerekli vitamin takviyeleri almak şartıyla sürdürebiliriz,örneğin b vitamini sanıyorum bitkilerden alınamıyor. ha aldığın o vitaminler hayvan deneylerinde kullanılıyorsa iki ucu boklu değnek.

ayrıca doğadaki hayvanın avlanıp beslenmesiyle bizim endustriyel hayvancılığımız bir tutulamaz kesinlikle, gözlerimizi kulaklarımızı kapamazsak tüm vahşeti öğrenebiliriz. ben rahat rahat bahçede gezen eziyet etmediğimiz tavuklarımızın etini yumurtasını tüketiyorum, kendi ellerimle kestiğim hayvanı yiyorum, vahşetime katlanarak yiyorum etlerini. bu bile etik olarak sorgulanmalı, durup düşünülmeli bir.

Hayvansal proteinler bitkisel olanlardan daha kalitelidir. Vücut daha kolay alır ve kullanır. Daha verimlidir yani. Dengeli ve yeterli beslenme diye bir şey var. O gunde yemedigin eti yine etle kapatmak zorundasın. Et yemeyeyim fazladan üç bardak süt içeyim, ıspanak yiyeyim olmuyor. Kafanız çalışmaz, kansız olursunuz, bağışıklık sisteminiz çöker. Et yemeyeyim takviye kullanayım mı diyeceksiniz? Dogamizi inkar etmeyelim. Kedi yavrusunu da vegan beslemiş sahipleri, ölmek üzereyken bulmuşlar. Doğasına aykırı.

Hayvanlara tavuk çiftliklerinde işkence yaptıkları doğru. Bu durumda pazardan köy tavuğu alabilirsiniz. Yumurtanizi pazardan, sütünüzü mahalle sütcüsünden alın. Dikkat edin de Brusella, salmonella olmayın.

giderek salaklaşırsın

gayet sağlıklı sürdürürsün. birsürü vegan arkadaşım var. ben henüz olamadım. compadrito doktor değil mi cevabını idrak edemedim. hayvansal protein kadar pislik bir şey olamaz. sürekli et ye bakalım kanser oluyor musun olmuyor musun?

b12 eksikliği çektiklerinden bunu tablet olarak almaları gerekiyor. Eksiklik aşırı düzeye varınca tablet de etkilemiyor direkt b12 iğnesi vuruyorlar. B12 tableti et gibi koktuğu için içmeyip b12 eksikliği yaşayan bir tanıdığım var oradan biliyorum. Bir de lahana falan fermente edilince b12 üretiyor bakteriler deniyor ama bilemiyorum onu.

Fakat söyle söyleyeyim bir insan gerekli supplementleri dışardan karşıladığı sürece sadece bitkisel veya hayvansal beslenerek hayatta kalabilir. Fakat doğal olanı hayvansal ve bitkisel ürünleri birlikte tüketmemizdir. İnsan evrimi boyunca beslenmemizdeki et veya bitki oran sürekli değişip bir o yana bir bu yana gidip geldiyse de, temel olarak hepçil canlılarız. Vücudumuz için gerekli aminoasitlerin, vitamin ve minerallerin tamamını tek tip beslenme ile doğal yollardan karşılayamayız.

Protein eksikliği çekmezsin büyük ihtimalle bunu insanlar yüz yıllardır ete ulaşmak zor olduğu için baklagillerden ve tahıllardan karşılamışlar zaten, fakat işin daha doğal ve sağlıklı besleneceğim düşüncesindeyseniz veya hayvanlar eziyet görmesin mantığındaysanız tarım alanı açmak için yağmur ormanlarına ve içindeki canlılara ne yaptığımızı inceleyin bir. İnsan nüfusu çok fazla bu yüzden artık dünya'ya yük olmaya başadık ticari hayvan ve bitki üretiminin bu düzeyde olmasının sebebi bu. Eziyet ediyoruz insan dahil tüm hayvanlara ve bitkilere.

Vejeteryanlık bir tercih olarak saygı duyabileceğim bir şeydir her ne kadar vejeteryanlığın tam karşıtı bir beslenme biçimine sahip olsam da fakat veganlığın daha çok birinci dünya insanlarının tüm dertleri bittikten sonra ellerini attıkları bir konu olduğunu düşünüyorum. Ciddi bir pazar payı var vegan ürünlerin vs. Amerika ve Avrupa'da yıl içinde yüzlerce kitap yazılıyor, vegan restorantlar bir tabak fasülyeyi uçuk fiyatlara satıyor falan ama sıkıntı şu ki veganların çoğu kendi küçük dünyaları haricinde pek bir şeyi umursamıyor. Tamam hayvanlar eziyet çekmesin bunda hemfikiriz ama Afrika'da insanlar temiz su bulamıyorken içecek, sularımız kirlenirken vs. sanki hiç bir sorunumuz yokmuş gibi hayvansal ürünler kötüdüre bağlamamalıyız durumu bence. Tamam bununla da mücadele edilmeli ama Dünya'daki tüm kötülüklerin sebebi de Hayvansal ürün kullanımı değil. Organik etiketiyle satılan ürünlerin üzerindeki pestisit miktarının organik olmayanlarla aynı olduğunu biliyor muydunuz mesela? Bununla ilgili bir makale vardı hatta bulabilirsem atarım. Kısaca suya toprağa o kadar işlemiş ki endüstriyel ürünlerimiz. Yan tarafta fosur fosur böcek öldürücü ile tarım yapılırken 500m ileride nasıl organik üretim yapmayı düşünüyoruz ki? Tamam tek sebebi biz değiliz bunun bitkiler ayı kimyasalı doğal olarak üretiyorlar zaten. Bu kadar kimyasala rağmen insan ömrünün sürekli artması da Dünya açısından bir problem ölmüyoruz daha da uzun yaşıyoruz evet belki daha çok hasta oluyoruz ama aynı oranda da kendimizi iyileştirecek teknolojiye sahibiz.

Yani demek istediğim Dünya üzerinde asalak gibi yaşarken buna çözüm ne greenpeace gibi örgütler ne de veganlık gibi felsefi akımlar. Bizim daha farklı bir politikaya ihtiyacımız var...

Niye yazdıysam bunları :D Asıl sorumuza gelirsek özellikle b12'yi dışarıdan desteklerseniz bitkisel beslenerek de gayet sağlıklı yaşayabilirsiniz fakat besinlerinizi ormal omnivor beslenen birine göre daha ciddi planlamanız gerekiyor lahana salatası, çorba ile sağlıklı beslenemezsiniz mesela ülkemizdeki vejeteryanların çoğunda böyle sağlıksız bir beslenme biçimi var. ---İşim gereği günde en az bir vegan/vejeteryan veryansın maili aldığımdan ( facebook sayfamız var da :D ) çoğuyla konuşma imkanım oldu da- Yani b12 seviyesini sağlam tuttuğunuz, protein, karbonhidrat ve yağ açsından da dengeli beslendiğiniz sürece benden çok daha sağlıklı olacağınız kesin en azından. Yoksa insan gerekli maddeleri dışardan alarak damar yoluyla da beslenebilir ( tamam bu çok sağlıklı bir şey değil ama mümkün sonuçta) Unutmayın neyle beslendiğinizden çok sağlıklı beslenip beslenmediğiniz önemli yoksa iki kilo kaldırınca bayılıp kalan, her şeyi unutan, kemikleri sayılan bir insana dönersiniz.

2 senedir et yemiyorum ve gerçekten zekamın gerilediğini çok net hissedebiliyorum. bunun dışında devamlı halsizlik, sabahları rahat uyanamama da cabası. yiyebiliyorsan et ye. bünyeden bünyeye değişir. ben b12 hapı ve iğnesi de kullanmama rağmen böyleyim.

hayatkısa,

cevâbımı niye idrak edemedin biliyon di mi?

duman yada sis yakışır buna :)

fog reyiz :)

bostik

rengine bakıp isim vermeye kalkmayın bence. başka bir şeye benzeterek var etmeyin onu. bir canlı olarak kendi başına kabul edebilecek bir isim koyun. mecnun da olur hüdaverdi de, bulut da olur gemi de.

Jon Snow

kül

Gümüş

bence acele etmeyin.
karakterine uygun isim koymak daha güzel oluyor.
biraz takılın birbirinizi tanıyın :)

bana kalırsa direk kedi olsun ama o olmaz deyip isim isim isim diye tutturdular. acele etmemiz lazım yani.

kedi süper isim. ben de kedime hep kedicik derdim sonra dedim en güzel isim kedicik öyle kaldı.

hayalet olsun.

E minnak olsun işte.

haydar

Süreyya.

Leo, Leon

(bkz: külbastı)

lütfen püskevit olsun

yer elmasi

yumuk

bu tam bir cafer.

sikici.

ya kızmayın da. hani oyunda char lara takılır ya. sikici, sokucu, yalayıcı... o biçim.

bu tam bir joffrey

ya da Tyrion

selda veya selin

abi erkek dedim yav ne selin'i asdsfgdsasd

Casper.

pardon, hakan veya murat derim ben. şaka yapmıyorum bu arada :)

teddy

içinde p, s ve ş harfi olan isimlere duyarlılıkları daha fazla. bunu göz önünde bulundurarak koy ismini bence :)

eğlenceli ve absürt bir şey olsun diyorsan kaşık koyabilirsin. paspas olur, sevdiğin bir filmden karakter olur, hayatındaki önemli ve eğlenceli bir şey olur. tuttuğun takımla ilgili olabilir mesela, benim kedim simsiyah kuyruğunun altı ve göbeği gri, cinsi york chocolate. çarşı koyduk adını :) bu tip şeyler işte.

"ortak" koy bence. farklı olsun.

taci

Bence o aleti başkasına okutmuş, sana da söyleyemedi daha :)

Ara, ''Abi satacaksan alacağım, yoksa daha ugraştırma beni, ben de başka bir tane bakınayım. Arıyorum açmıyorsun,arıyorum geri dönmüyorsun.'' de çok ihtiyacın varsa; ama ben olsam ehh be der, aramaz, o aradığı zaman da aldım ben başka yerden derdim.

Edit: Buluşmaya karar verdiğiniz gün bugün değil galiba? O gün de geçmiş? Bugün değilse bahsi geçen 2. randevu, arama. Onun sana satası yok.

hiç uğraşma , paraya ihtiyacı kalmamıştır yada vazgeçmiştir.

muhtaç olsa kapına gelip teslim eder.

o da bir ihtimal ama sanmıyorum ki iki üç günlük sahibinden ilanı vardı sadece ve piyasası da acayip az olan bir şey yani pek ihtimal vermiyorum satıldığına ama aramak da istemiyorum artık kesinlikle .

paraya ihtiyacı kalmaması da bir ihtimal de işte insan arayıp söyler en azından geri döner, neyse artık hem fikir almak hem de biraz iç dökmek istemiştim.

edit : evet dündü ikinci buluşma tarihi ama bir kere aradım açmadı geri de dönmedi insan en azından mesaj atar abi kontörüm yok sen arasana diye onu bile yapmadı pezevenk. ben onun satasını...

satmaktan vazgeçmiş büyük ihtimalle ama bunu söyleyemeyecek kadar da çekingen biri. Veya başkasına sattı, bozdu vs ama söyleyemiyor da olabilir.

Dinleyici amcanın o işi yapacağını filmin başında evine götürürken anladım ben. İster kezbanlık diyin ister fazla türk filmi izlemek diyin ne derseniz diyin valla. Biz öyle gördük. Kim sokakta bulduğu kadını evine davet edip sadece kahve verip yolluyo be! O kadın giderken ben vah vah çekmeye başlamıştım, yanılmadım. Uzun lafın kısası film benim için bundan ibaret.

işte bunlar hep seks... ( düz adam modu )

Bende de aynı hissi uyandırdı. Bir de hepsi aslında Jerome'un komplosu muydu gibi bir düşünce de oluştu kafamda. Bir de yaşlı bakir adam kibarca sorsa tabi olur derdi sanki kadın ne bileyim. Öyle hisler... Ama en çok erkek milleti işte peeeh dedirtmeye çalıştığını düşündüm.

sonu adamin uzerine bitti, halbuki kadin napmaya devam ediyor diye bitebilirdi.
bu arada o son sahnede adamin tipi, hal hareketleri aklima geldikce bi gulme aliyor beni

www.dusuncetarihi.com
Ilk bölümün sonunda eros'un yerini finalde thanatos alıyor. Biraz freudla bambaşka anlamlar çıkıyor filmden.

kendimce anladığım;

kadın bi ara milletin zayıf noktasını bularak işkence yapıyordu onlara. pedofili adama denk gelince ona anlayış gösterdi. yani adamın elinde değil. böyle bi dertten muzdarip ama hiçbir şey yapmamış, kendi bile farkında değil belki de.(bunların yüzde 95i eyleme dökmüyor demişti) adama muamele çekiyor hatta. kendisine yakın hissediyor çünkü.

bizim stellan abimiz, yani yaşlı adam aseksüel ve bunca yıl seksten uzak bir hayat yaşamış, toplumdaki algılara rağmen(istese temiz götürür bence). bu olay bizim kadın için takdir edilesi bişey. zor olanı yapmış çünki. ama sonunda sırf merak edip o duyguyu yaşamak için tecavüze kalkışması kendisiyle çelişmesi demek. gerçekten istediği için yapmıyor çünkü. belki de yapmış olmak için.
kadının tepkisi tecavüzden çok o kısmıyla ilgili gibi geldi.

saçma olabilir tabii. çok anladığımı söyleyemem genel olarak.

önce katil olmaktan kurtulup sonra katil oldu işte kader

böbrek gibi geldi bana sırta omuriliğe yakın bi yere gelmiş

omurgayı tutturmuş helal olsun. tam oraya gelmediyse bile oldukça yakın. zaten omurgaya geldiyse ölüyorsun.

Sol ciğer ve kalbin alt kısmına denk gelmiş olabilir.

ben adamın bıçaklandığı anı üçüncü izleyişimde görebildim.

devamında başka bir darbe gelmemiş mi? adam bıçaklandıktan sonra "napıyon lan" dercesine arkasına dönüp, basıp gidiyor diğer tarafa. nasıl ölüyor ki?

ayrıca "omurgaya geldiyse ölüyorsun" ne, bilgisayar oyunu mu bu? niye ölüyorsun? ne oluyor yani beyin mi ölüyor omurgaya gelince?

omurganın içinden omurilikler geçer. omurga omurilikleri korur.

bu omurilikler beynimizden başlar kuyruk sokumumuza kadar gider. organları yöneten sinir sistemi yani.

zarar görürse felç kalınabilir. kötü sonuçları olur. ölmek tercih edilir.

videoda bıçaklanan dallama o anın şokuyla elbette hiç bir şey hissetmemişti.r yarın birgün siz de pıçaklansanız ilk an "noldu lan bi sıcaklık bastı" gibi şeyler geçirirsiniz kafanızdan.

@saturn, öyle de, sonra nasıl ölmüş ki? yani beyni mi durmuş mesela? kan kaybından mı ölmüş? ne olmuş da ölmüş?

hiç bıçaklanmadım ama çok tehlikeli bir yerden olmadığı sürece bıçağı önemsiz görüyordum ben hep. yani şah damarı ya da kalbe gelmediği sürece pek bi halt olmaz diye bilirdim. bi sevdiğimin mesela bacağından bıçaklasalar tamam telaşlanırım elbet ama "ölmez lan" diye düşünürüm ister istemez.

yanlış mı düşünüyom? sırtından bıçaklanıp ölünür mü yav? daha korkunç oldu şimdi bıçak iyi mi.

bıçak hayati organlara gelirse bağırsak böbrek karaciğer akciğer kalp gibi öldürücüdür küçük bir delik bile iç kanamaya sebep olabilir.
Bıcaklanmak teklikelidir.

akciğer + aort diyorum. aort tam kalbin altında ommurganın hemen sağında yer alıyor. O çocuğun omurgayı delebilecek kadar güçlü olduğunu sanmıyorum. Bıçak dibine kadar girdiğine göre kaburgaların arasından akciğere sokmuş dibine kadar .

ayrıca adam büyük ihtimalle iç kanama ve kan kaybından ölmüştür. gerçi o kan karın zarından geçip karın boşluğuna dolabilir mi bilmiyorum ama akciğer delindiyse kendi kanında boğulmuş olma ihtimali de var.

tam kalbine gelmiş gibi görünüyor. ama 3-5 dakikada ölmek için kalbe gelmesi şart değil.

omurilik o kadar savunmasız değil. omurgadan çıkan ve bi kafes gibi birbiri ile bağlı kemik zinciri arasından geçiyor.

fabrika ayarlarina geri dondurebilirsiniz.

ayarlar/hesaplar/yedekle ve sifirla

garantisi yoksa cyanogenmod yükleyin kendi programı var usb ile bilgisayara bağlayıp programı çalıştırıp adım adım dediklerini yapıca yüklüyor tavsiye ederim.

Dalga mı geçiyor? Ne demek sabaha kadar biraz daha nefes almasını sağlamak.. neden gidemiyorlar? Para mı sorun ya da vasıta mı?

ventolin var mı evde? ne ilaçlar var bi yazın hele. doktora gitse iyi olurdu bronşit falan varsa buhara ihtiyacı olabilir.

ya inanamiyorum bu durumdaki bir cocugu heme hastaneye goturmeniz gerekir. nefesi hiriltiya, tikanmaya basladiysa durum cok feci yerlere gelebilir. gelmese de o cocukta buyuk travma olur. lutfen goturun cocugu hastaneye, ne gibi bir engel var, kirsal bolgede falan misiniz?

atesin sebebi nedir? nefes alamamasinin sebebi nedir? burun tikanikligi falan mi yoksa nefes yollari mi daraldi? ikincisiyse hastaneye gitmemek buyuk aptallik olur.

hiç yoksa durumu abartın 112'yi arayın ya.gidememek ne.para veya kırsalda olup olmamak sorun mu 21.yüzyılda.nitekim arkadasın sana ulasabildiğine göre 112'ye falan da ulaşabilir.

taksi çağırın, ambulans çağırın gitsin çocuk acile bir şekilde. Çocuk lan bu mümkünatı yoksa da yaratacaksınız. Komşudan yardım isteyin en kötü götürün bir şekilde nefes darlığı çok acil bir sorun sabahı falan olmaz bunun.

ventolin ve ona benzer bir ilacı sakın kullanmayın. alerjisi olup olmadığını bilemezsiniz. çocuğun ventolin'e alerjisi varsa öldürebilir.

ayrıca 112'yi arama fikrine katılıyorum. çekinilecek veya "abarttık mı acaba" denilecek bir durum değil. siz 112'yi arar ambulans çağırırsanız durumu olduğu gibi anlatın, "aman ayıp olur biraz daha abartayım da gelsinler" diye düşünmeyin ki durumu sizden daha acil biri olursa ona gitsin. sizin de içiniz rahat etsin.

ayrıca o durumdaki çocuğa verdiğin bu kadar bilgiyle dünyanın en iyi doktoru bile doğru tavsiyeyi veremez. o yüzden tavsiye veren olursa da dinleme. buradada kimse o durumdaki çocuk için tavsiye verip şunu şunu yapın demesin lütfen. her türlü şey olabilir, doktor bile olsanız hastayı görmeden nasıl kafanıza göre tavsiye veriyorsunuz? ventoline alerjisi varsa çocuk napacaksın fayfim? te allam.

nerede olduğunuzu da yazın lütfen. hastaneye gitmek mümkün görünmüyorsa mümkün hale getirebilir duyuru aracılığıyla.

düzgün nefes alamamanın binlerce sebebi olabilir. basit bi nezle de nefes almakta güçlüğe sebep olabilir. kimse buradan bir şey söylemeyez. kaloriferin üzerinde konacak bi kase su da iş görebilir, acile yatmak da gerekebilir. nefes darlığı ciddiye alınması gereken bir şey. lütfen hastaneye gitmek mümkün görünmüyorsa 112'yi arayın ya da yerinizi yazın buradan bir yardım eden çıkabilir.

ack3000 kaç tane ventoline anaflaksi geliştiren hasta gördün? ben hiç görmedim de. ama bronşitten nefes alamayan çocuk çok gördüm. hoş bir durum değil. yarak kürek 3 gram bilginizle yorum yapmayın şuraya.

@fayfim ha iyi sen hiç görmediysen tamam o zaman. bunu dedikten sonra gelir "%1 ihtimal yaaa bilmeden konuşmayın" falan da dersin gerçi, zihniyet belli. şu zihniyet yüzünden her gün kaç insan ölüyor şu ülkede. neyse.

112'yi arayın ve yerinizi söyleyin lütfen..

allah korusun öyle bir şeyi düşünmüyorum bile ama bu çocuk eğer ölecekse ventolin alerjisinden değil ventolin bulamadığından ölecek. doktora gitse iyi olacağını zaten yazdım. adam mümkün görünmüyor yazmış.

dediğimiz gibi doktora gitme şansı varsa ilk yapman gereken şey o. ama yoksa ve evde ventolin varsa ver kardeşim. allerji falan olmaz. rahat ol. bu kafayla kimseye hiçbir girişim yapamazsın. hastaya anjiyo yapılması lazım yüzde 1 ölüm riski var, yapmayalım. yok öyle bir şey.

Acile anafilaksi ile gelen adama da nefes alamiyorsa ventolin verilir zaten. Acil teknik donanımın bulunduğu bir ortam olduğundan bu sıkınti olmuyor diyerek elestirseniz tamam derim ama ventolini baştan alerjiye sebep olur diye kotulerseniz olmaz. Daha ellerinde hangi ilaçların olduğunu bile bilmiyoruz zaten.

Soruya cevap 112yi arayın gidemiyorsaniz gelsinler. Musluğu açıp soğuk buhar solutursaniz faydası olabilir. Ateşi için ılık duş aldırmak çözüm olabilir. Kolonya ile silin. Islak bez koyun. Boğazı mi ağrıyor, ateşi kaç derece? Hiçbir bilgi vermemissiniz. Hastaneye mutlaka gidin.

teşekkürler arkadaşlar. arkadaşımla görüştüm şimdi, her şey yolundaymış. hastane uzak olduğu için,
araç olmadığı için hastaneye gitmeyi düşünmemişler. ambulans'ta heyecandan akıllarına gelmemiş.

zenginlik anılarını sorarsan anı olarak daha cok bilgi gelebilir.

jamswety abicim ya herkes mi zengin :D

açlıktan ölmek üzereyken 250 bin'e çeyrek tost almıştım bir kere. onun da cebimde kalan son para olduğunu fark etmeyip eve yürüyerek dönmüştüm.

şuan arkadaşımdan 1 lira istedim bir püskevit aldım ki sabaha kadar karnım acıkmasın diye. yarın allah kerim.

illa ki vardır hacı aklımda değil çok beteri olmadı sanırım ama parasızlıktan sevgilimle buluşamadığım olmuştur eskilerden

gectigimiz yaz bir gun is bankasinin atm'leri calismaz olmustu, is bankasi kartları pos makinelerinde gecmiyordu. cebimizde de 10-15 lira vardi. kiz arkadasimla ziraat bankasi'na gittik, bakiyeye baktik, sonra kalan 1.73, 1.85 gibi kusuratlari tansas'ta pos makinesinden gücün çektirip marmara gold almistik 4 tane.

ayın son 3-4 günü,cüzdanda var 5 tl. arkadaşım dedi ki (birlikte kalıyorduk o zaman) 5 tl verebilir misin akbilimi dolduracağım. çok zor durumdayım, kadıköy'e gitmem gerek vs.vs.vs. bugün çekeceğim zaten sana para akşam veririm. o an verdim.. sonra düşündüm benim de akbil boş, evden kıpırdayamam. neyse kız akşam gelecek, bekliyorum. gelmedi. sevgilim diyor buluşalım yok diyorum biraz keyifsizim. ertesi gün, diyorum ben bugün dinleneyim.
o gün takı tuku kutularının içinden 5 kuruşlardan 10 kuruşlardan topladım 1 lira çıktı. 1,5 litre su aldım. 3 gün onu içtim. sonra tabi erkek arkadaşım gel dedi ben seni bugün yemeğe götüreceğim azıcık et yedireyim sana. gittiğimiz yerde benim birlikte kaldığım kız ve sevgilisini gördük. donatmışlar masayı. baya keyifliler. o an acayip fakir hissetmiştim kendimi. üç günün ağırlığı zaten. öyle işte.

Fukaralıktan akbil yükleyecek param yoktu, akbili iade edip 6 lira alıyodun o zaman depozito gibi. O parayla eve gitmiştim ;'(

babam iflas etmiş ben daha 4-5 yaşındaymışım.sokakta balon görmüşüm baya da istemişim niye şımarıklık yaptıysam :( babam cebini karıştırmış ve simdinin parasıyla 50 kuruş gibi bişey, 50 kuruşu bile yokmuş.annem babamı ilk ve son kez ağlarken görmüş o gece.duygulandım ben de şimdi anlatırken :(

Arkadaşımdan hatıra diye uzun süredir cüzdanımda sakladığım 20 euro'yu bozdurup yemek yedimdi.

Cebimde 50 kuruş olduğu zaman okula 3 gün boyunca yürümüştüm, tabi eve de. (Darphane-Beyazıt)

Bir keresinde kız arkadaşımla parasız gezerken, normalde para olmadığını bildiğim iş bankası kartımı atm ye daldırdım ve içinde 30 tl olduğunu farkedince havalara uçmuştuk. Karnımız doymuştu.

Lisede kaç kızla parasızlıktan çıkamadım hatırlamıyorum bile..

Domates alırken gecen gün, yeşil sapları mi kocanları mi ne olur ya, onlari temizleyip öyle tarttim ki tartarken daha hafif gelsin. Vay mk iyice boka batmisim.

okulda girmem gereken 2 ders var ve 2 saat boşluk var aralarında. param olmadığı gibi evde de ekmek bile yok. yani okulda geçireceğim 5 saat içerisinde bir şey yemezsem bayılırım heralde. sonra aklıma hala pişman olduğum bir fikir geldi. evde, avrupayı gezerken biriktirdiğim drahmi, forint, kron vs bozuk paralar vardı. bizim okulda da abur cubur veren otomatlardan var. lan dedim o alet en fazla boyutunu anlayıp ona göre anlıyordur kaç tl attığını. ben de o paraları deneyerek aletten tutku almayı başarmıştım. 20 çek kronunu 1 tl mi ne sanmıştı. peh..

numuneden etimesguta yürümek.

kız erkek toplu pikniğe gitmiştik. tüm parayı savurduk , en son içkide aldı arkadaşlar benden para istediler ben de verdim. 0 kaldı. yağmur yağdı üstü kapalı yeri kiralamıştık ona verceğimiz parayı unuttum.parayı veremedik en çok ben utandım sevdiğim kızda oradaydı :D
gitmeden öncede en yakın arkadaşım al şu 50yi lazım olur demişti boşver moruk demiştim :)

babam aylik akbil alayim diye para veriyordu lisedeyken. ilk ve son ay okula fazla gitmiyorum diye yuruyerek geliyordum eve (nisantasi-ortakoy arasi). artan parayla da muzik cd'si filan aliyordum. babamin yine issiz oldugu bir donem olmustu ortaokuldayken. kiz arkadasim oduyordu hesaplari. liseden once dersler iyiydi, dersanemizi kendimiz kazanip gidiyorduk da lisede dersaneye de gidemedik. liseden sonra para kazanmaya basladim, ondan sonra isteyip de yapamadigimiz seyler olmustur, ama fakirlik cektim dersem fakirlik cekenlere ayip etmis olurum.

liseye kadar babamdan neredeyse hiç harçlık almadım. lisedeyken haftalık harçlığım 5 milyon liraydı. bunun 2 milyon lirası yol parasına giderdi, geri kalan 3 lirayla 3 defa simit-çay alma şansım vardı. kardeşlerimse 5 lira harçlık alabildiğim için beni kıskanırdı.
markete aylık alışveriş yapmaya gittiğimiz zaman tek bir çikolata, cips vs alma hakkımız oluyordu. bazen bir şeyi canım çok isterdi gidip babama sorardım bunu da alsam olur mu diye. hiç alma demezdi.
ilkokuldayken bir uzaktan kumandalı araba yarışı gibi bir oyuncak vardı. 800 bin liraydı fiyatı. ne heves etmiştim. hala fiyatını da o an düşündüklerimi de hatırlarım.
zengin değildik belki ama çok fakir de değildik yine de çok şükür. yine orta okuldayken eve bir gün kerhane tatlısı denen tatlıyla geldiğimde ağlamıştı babam. çocukken canı çekmiş, alamamış. benim elimde görünce koskoca adam ağladı. o ağladı, ben şükrettim.
şimdi istediğim her şeye ulaşabilecek bir seviyedeyim çok şükür. ve bunun için allah'a şükretmediğim tek bir gün bile yok. çok şükür.

Isınmak için odun çaldım.

Londra'daydım, param yavaş yavaş tükenmek üzereydi, gurur yapıp evdekilerden de istemiyorum. Tesco, Sainsbury's gibi marketlerden alışveriş hak getire, kaldığım yerden yürüyerek 30-40 dakika uzaklıktaki 99p (bilmeyenler için: ne alırsan 99pence) denen ucuzluk marketinden alışveriş yapıyorum. Bir gün gittim kampanya mı ne varmış meyve suyunda. 1 litrelik meyve sularından 4 tane alırsan 99p. Önce dedim 8 kutu alayım lan şunlardan. Sonra dedim 12 kutu olsun, sktret 16 alayım su niyetine içerim her gün, zaten yaz günü. Bir daha git gel olmaz, 2 saate kalmaz fakirler üşüşür bitirir stokları. 16 kutu meyve suyu ile marketten çıktım. Normalde insan kasiyerden falan utanır, ama o marketin çalışanları full Hintli olduğundan hiç gocunmadım:) Bir elimde 8 kutu, diğer elimde 8 kutu poşetlere paylaştırdım, ama nasıl ağır geliyor bir de yaz günü. 30-40 dakika yürüyerek, dinlene dinlene kaldığım yere ulaştım. Otobüs desen marketin önünden kalkıp gene evin önünde indiriyor, ama fakirlik işte otobüse 1,5 pound verirsem ne anladım ben bu indirimden:)

cebimde bir liram vardı, arkadaşlar yemek yemek istemişti. küçüktüm de bayağı, "fakir ama gururlu" diye sandviç vardı. onu sipariş etmek zorunda kalmıştım... patatesli ekmekti... :(

adam londra'daydım diye başlayıp fakirlik anısı yazmış ya la. saygılar.

Fakir değildik , babam cimriydi....

lisede büfede herkes sosisli yerken büfeciyi veresiye için ikna etmeye çalısmam acınası bir durumdu.. Ama lise kafası işte. simdi olsa yemezdim o sosisliyi.

Yemekhane'den yemek yiyecek param yokken son paramla poğaça alıp yemekhaneden çaldığım ( çalmak da sayılmaz iki dilim aldım sadece) ekmeğin arasına koyup yemiştim. Neyse ki evim çok yakın da yol sıkıntı değil.

Bir de küçüklüğümden bir anı. Babam iflas etmişti ve annemin memur maaşı ve bir yığın ödemeyle ortada kalmıştık. Annem işe gitti babam da beni anneanneme bırakıp bir iş görüşmesine katılacaktı sanırım. Ama ay sonu ve babamın cebinde yol parası bile yok. Eskiden hatırlayanlar olur cam 5 lt lik depozitolu su şişeleri olurdu, hala vardır belki ama damacana geldi mertlik bozuldu, bakkala onu satıp dolmuş parası yapmıştık. Aklımda kalan tek şey bakkaldan bir tane sakız almak istemiştim ama babam alamamıştı, demek ki para ucu ucuna yetiyordu. Şerefsiz bakkal verseydi bedavaya bir sakızı ne olurdu ki. Lan bak aklıma geldi yine sinirlendim.

Hayir yok..

Fakirlik anım yok ama dedem sağolsun fakir adamın yaptığı birçok işi yaptım zamanında, hayatı öğrenmek açısından. Varlık içinde yokluk çektim yani. Şöyle ki, yaşıtlarım hatta imkan olarak kendilerinden kat kat iyi olduğum yaşıtlarım denizde muza binerken ben bılaşık yıkadım, sanayi de çalıştım, tuvalet bile temizledim. Komik tarafı da işe son model arabayla bırakıp alırlardı. Daha önce de yazmıştım, ne zaman diplomamı elime aldım o zaman ağanın torunu oldum.

7/24

3-10 (1984-91) yas arasini gaziosmanpasaya bagli olan arnavutkoy'un 15-20 haneli bir sokaginda gecirmistik, sokakta elektirik ve su yoktu. su ihtiyacimizi bir kac km otedeki yalaktan doldurdugumuz sular ile karsilardik, bu durum kis aylarinda tam bir eziyet oluyordu.

kira olan evimiz 2 oda ve bir holden olusan bir gecekondu idi. badana, boyasi ve disardan sivasi olmayan evin sag tarafta kalan odasinda cam/cerceve ve zeminde harc bile yoktu. acik pencereyi cuvallar ile kapatmistik, zemini de toparkla doldurmustuk. tuvaletimiz de yoktu, yaklasik 30-40mt ilerdeki komusunun tuvaletini kullandik tum bu zaman boyunca. banyo ihtiyacimizi ise toprak olan odada legende yikanarak karsilardik.

isinmak icin komur kullanilan o donemde komur alacak paramiz olmadigi icin 2-3km ilerdeki ana caddeden gecen terkos tarafindaki komur ocaklarindan gelen as900 vs gibi kamyonlarin dusurdugu ufak tefek komur parcalarini topardik. bir arkadasim bu kamyonlardan birinin arka tekeri tarafindan parcalaranak oldu gozumun onunde.

sadece biz degil mahalle komple fakir ya, boklu dere dedigimiz bir dereden balik tutmaya ve en azindan bununla kendisinin ve ailesinin karnini doyurmaya calisan bir arkadasim da bulundugu yerdeki topragin dereye kaymasi sonucu balciga saplanip gozlerimizin onunde boguldu, su siralar ona dair hatirladigim tek sey ise mahallenin en iyi kalecisi oldugu..

bir keresinde amcam misafirlige gelmisti, gelirken de peynir zeytin getirmis kahvatiyi zengin goren ben laps laps gotururken zeytinleri kulagimin cekilmesiyle beraber "cursedcim, zeytini bir kerede degil, yarisini bi lokmanla diger yarisini da sonraki lokmanla ye" diye uyari almistim amcamdan. 33 yasina geldim hala zeytini yarim yarim yerim bilincsizce.

amk hangi birisini anlatayim bitmezki. bunlardan milyonlarca var bende.

tum bu yasadiklarimdan sonra birileri gelip bana dertliyim, sorunlarim var diyor, bana imkanim yok diyor. :')

o kadar fena şeyler anlatılmış ki benimkine fakirlik demeye utandım. sabah kalktım deli gibi açım, ekmek mekmek bi cacık yok evde. o gün süt alacak param olmadığı için nesquick kahvaltılık mısır gevreğini tane tane yemek suretiyle karnımı doyurdum. sonraları bakkala gitmeye üşendiğim zamanlarda yine tane tane yedim, öyle de güzel oluyor leblebi gibi. işte yokluğun insana öğrettikleri!

ilkokul dershane çıkışı. arkadaşla ben deli gibi açız eve yürüyerek gitmemiz lazım ve beş kuruş para yok ciddiyim beş kuruş yok. neyse yürürken yerde para bulduk 50bin miydi 100bin miydi hatırlamıyorum dedik olum bi tane daha bulursak çubuk kraker alır yeriz. o gün o beynimiz o kadar çalıştı ki o kadar stratejik noktalara gittik ki fazlasını bile bulduk ve bi nebze de olsa karnımızı doyurduk. şu belediyenin parklara kondurduğu kondüsyon aletleri var ya hah oralara bakın bozuk lazım olursa.

var. o anıları hiç unutmayacağım.

Fakirlikten sayılmaz pek ama o anda başka param olmadığı için açlıktan ekmek arası soğuk pilav yemiştim. Hatırladıkça hala midem bulanıyor :D

çocukluğumda çok var, evet.

üniversitede öğrenciyken üç arkadaş evde kalıyorduk. Su faturamız klozette arıza olduğu için çok uçuk bir miktarda geldi. Ödeyebildiğimiz kadarını ödedik ama yetmedi. Elimizdeki parayı bu faturaya yatırdığımız için paramız bitti. Önce suyumuz kesildi, ardından elektrik faturasını da yatıramadık o da gitti. Evde su ve elektrik olmadan yaşamaya çalışıyorduk para biriktirine kadar. Klozette olan arıza sebebiyle wc de tıkandı. Bi iki hafta böyle idare etmeye çalışmıştık. En son daha ne olabilir diye düşünürken tek olan anahtarı evin içinde unuttum, kapıda kaldık. Çilingire para verebilmek için kaç kişiyi aramıştık.

googledan ac resmine bak kiyasla kardesim

Rengi siyah, top gibi vücudu var, bacakları kısa.
Karadulun karnının alt kısmında, kırmızı leke oluyormuş.
Ayrıca karadul para ediyormuş

Türkiye'de karadul yaşıyor mümkün yani. Aslında karadul dünya'da yaygın görülen bir örümcek cinsi. Fakat Türkiye'de yaşayan karadul şu oluyor: ''Latrodectus tredecimguttatus''

ayrıca zehirli olarak şu var bir de :"Latrodectus geometricus"

Bir de tarantulalarımız da var :

"Chaetopelma olivaceum"

"Chaetopelma concolor"

Çok şirin değiller mi?

@rexex,
geçen 3-4 cm biraz büyük bir böcek görmüştüm, tarantula yavrusu muydu ki...

belli olmuyor ki. ama rasta da olabilir, o kalınlıkta da rasta olabilir.

rastanın tüm parçaları ( adı var mıdır ki tek tek büklüm vs gbi?) eşit boyda olmak zorunda değil. Kendi rastasını kendi yapan insanlar var, eşit olmasını istemeyenler de var daha doğal dursun diye. Rasta büyük ihtimalle o yüzden ama eşit boyutlarda değil.

peki burda var mı hiç rastalı kız? :(

var

sana ne ulan varsa burda rastali kiz

rastalı kız da erkek de var burda..

bu bana rastaymış gibi gelmedi.

not : 9 senedir saçlarım rasta

@hernezıkkımsa

Ama kayıyo ayakkabıda onu napcaz? Her ayakkabı için ayrıca alıp ayakkabıya mı yapıştırayım?

dayhman.

Deıchmannda var şeffaf istediğin ayakkabıya takabiliyorsun, yapışkanı geçince suyla temizleyip tekrar yapıştırabilirsin .İster sabit kullan ister çıkar :)

watsons ya da gratis mağazalarında da var sanırım tabana yapışan tabanlıklar.

yapışan jel taban var yahu. watsons'da var, gratis'te var, deichmann'da da var.

Tree of Life?
Karagol, Izmir

festival.electreelife.com

www.facebook.com

Karadenzde transfest? Hippi falan. Addssfa.

ayatafestival.com bu var bir de muğla'da ama Karadeniz'de bilmiyorum.

Ya Kaçkarlar'da mı Ayder'de mi öyle bişi hatırlıyorum, baktım ama bulamadım da ama bu gönderilenlere de bakıyorum sağ olun dostlar

kardan adam festivali olmasın?

www.google.com.tr

annen kezbanlık yapıyor.. annen ölücek bigün sen istemediğin adamla başbaşa mı kalıcan. evlen almanla.

bence en doğrusunu yaparsınız evlenerek, insan annesine ne kadar bağlı da olsa minnet borcu da olsa, hayatını tamamen annenin istediği gibi yaşamak seni mutsuz edecek, oysa ki annen kendi kararını verip mutlu olduğunu görünce zamanla alışır, zira hiç bir anne çocuğunun mutsuz olmasını istemez aslında, ilk önceliği budur, bunu kendi fark etmese bile. annenizle açık açık konuşun, kendi sevdiğim adamla evlenemezsem kendi istediğim hayatı yaşayamazsam, ilerde bu keşkeler pişmanlıklarım olursa, bu kararları verip mutlu olmama engel olarak seni görürsem daha mı iyi diye. bence akışına bırakın, kendi isteklerinizi dinleyin. başkalarının söylediklerini yapıp pişman olmak, kendi istediklerini yapıp pişman olmaktan çok daha ağırdır hep. ben seçtim mutlu oldum ya da olmadım ama içimde keşke kalmadı diyin.

evlen, almanya'ya aileni ve anneni getirir gezdirirsin, gönlü olur, seneye yaz da buraya tatile gelirsiniz. iki sene sonra da torun görünce kırgınlığı kalmaz.

Kesinlikle istediğiniz insanla evlenin, istediğiniz hayatı yaşayın. Ama annenizi ikna edin. Muhtemelen bize söylediklerinizi annenize de söylemişsinizdir, tekrar edin. Açık yüreklilikle hislerinizi anlatın. Her daim onun yanında olacağınızı söylein. Skype yaparsınız, ilk dönemler sık sık ziyaret edersiniz. Onu götürüp gezdirirsiniz. Bir şekilde rızasını alın. Sizin iç huzurunuzu bulabilmeniz için bu gerekli.

ben ailenin, özellikle annemin rızasını her şeyin önüne koyarım. kadın endişelerinde ve evhamlarında (yersiz olsa da) haklı. müstakbel alman enişte hakkında şüpheleriniz yoksa, daha doğrusu sadece annenizin şüphesi varsa bu evliliği ertelemenin manası yok. annenizin bilgisi dahilinde (istemese de) evlenin. küsmeye, darılmaya gerek yok. 5 yıldır nasıl davranıyorsanız kadına, aynı şekilde davranınca, bir de sarı sarı torunlarını kucağına alınca bir şeyi kalmaz. annen ölüp gidecek fikri saçma bir bakış açısı. çevremde anne ve babasının rızası olmadığı işler yapıp sonra onlar ölünce pişmanlık yaşayan bir sürü insan var. bu bakış açısıyla değil, onu hayatınızda tutacağınıza dair kendinize söz vererek istediğiniz saadeti yaşarsınız. inşallah.

Evlen tabi ki. Anneannemin bir lafı vardı, "su aşağı aşağı akar" diye. Yani kendinden büyükler yerine kendi çocuklarını / geleceğini düşün anlamında. Annenin mutluluğuyla kendi mutluluğunun arasında seçim yaparken kendini seç, annen senin mutluluğundan mutlu olmayı öğrenir kısa sürede. Ama sen evlenmeyip mutsuz olursan, anneni mutlu edemezsin. Seçimin zor değil.

Ama annene önceden haber ver. Sonradan öğrenmek çok koyar, önceden öğrenirse kızar eder ama yok sayılmış hissetmez. Her iki durumda da fırça yiyeceksin, önceden bilirse gelecekte daha kolay olur senin için.

bence anneler herşeyden önce çocuklarının mutluluğunu isterler. kültürümüz konusunda kesinlikle haklısın. bizim insanlarımız dar beyinli ve arada 16 yaş olması senin için sorun değilse bence başkaları için de olmamalı. çünkü adamla sen evleneceksin, el alem evlenmeyecek anlatabiliyo muyum. buradan gidersen belki başka kız kardeşin de varmış sonuçta, annen o kadar yalnız kalmaz gibi. ama ekstrem bir olay demen vs vs aklımı da karıştırmıyor değil. fakat şu da bir gerçek ki, eğer o kişiyi tüm kalbinle seviyorsan, gerçek aşk dünyada en fazla saygı duyulması gereken duygudur. herkesin bu konuda sana saygı duyması gerekir diye düşünüyorum. gerçekten zor bir durum, iyi düşünmende fayda var. işin, annen, ortamın hakkında kökten değişimler söz konusu, sanki ben buradaki kültürden sıkılmışsın da bir kaçış arıyomuşsun gibi de düşünmüyor değilim. hani kötü alışkanlıklarım olacak, işim iyi ama sıkıcı, zaten ortamdaki insanlar da bana hitap etmiyolar, kadın üstünde de baskılar var sürekli vs tarzında şeyler söylediğin için böyle algıladım. eğer buradan kaçış arıyosan bir kez daha düşün derim, eğer gerçekten tüm kalbinle adamı seviyosan da kimsenin düşüncesini umursama derim. karar senin.

ne istiyorsan onu yap. sonuçta bu senin hayatın. 'millet ne der?' baskısı ile bir ömür geçmez bana göre.

annen de bir zaman sonra alışır eminim.

evlenin bence de ama şöyle bir durum var : turkiyede iyi bi meslegim var demişsiniz. Sanırım Almanya'ya yerleşeceksiniz , orada da mesleğinize devam edebilecek misiniz? Ev hanımı olmayı düşünüyorsanız yapmayın aman diyeyim alışamazsınız, bir süre sonra ilişkinize zarar vermeye başlar bu durum.

Sağ tarafa takıyorlar bir de altın takmıyorlar genelde gümüş takıyorlar . sünnetmiş

hehe ben dini bütün(!) bi adama sormuştum da, altın tutkuyu azaltır falan demişti. uçkur korkusu her yerde.

Dinen sol elinle taharet alman lazım, sol elinle tuvalette poponu yıkarsın, sağ elini sürmezsin, olur da yüzüğünü çıkarmayı unutursan yüzüğünü pisletmemiş olursun.

sol elle taharet alındığı için pek de efektif olmuyor sol ele yüzük takmak. altın kullanmayı da erkeklere haram olduğunu söyleyen hadisler mevcut, doğrudur. dönemin iktisadi ve gündelik hayat normlarında değerlendirilmiş. ama islam dinine inanmış bir insan hayatını bu kaidelere göre idame ettirdiği için "ya bu kural çok çağ dışı :(((" falan demez, Allah'ı ve peygamberini sevdiği için ona uyar. Bunun için gümüş kullanımı yaygındır müslüman erkeklerde.

ama erkeklik hormonunu azalttığına dair iddianın bilimsel bir dayanağı yok. böyle şeyler rasyonellikle açıklanması zaten gereksiz olan inanç mevzusunu karalamaya yarıyor.

şimdi sorunca ayet, hadis, sünnet diyip olaya büyük bir anlam yüklemeyi sever bizi millet ama aslında sebebi çok basit; taharet alırken yüzüğe pislik bulaşmasın diye (bu tabirleri kullanınca ilginç oldu ama bildiğin kıçını silerken bok bulaşmasın diye kardeş).

Evet takılıyor. (Benim için)yobaz turnusolü.

bana sünnetten ziyade solak olmakla alakalı gibi geldi hep yıllardır. sağ elini kullanan biriysen yüzük rahatsız edebilir, sola takarsın. solaksan da sağa.

Ayrıca gavurlara muhalefet için de pek ala sağ parmağına takabilirsin.

Ruh, dinen sol el ile taharetlenmen lazım, istersen kıçını itfaiye hortumuyla yıka, makbul değil.

Sol elle pis işler yapıldığı için sağa takarlar, ha sağa takmışsın ha sola ne farkı var yobaz turnusolüymüş. En fazla nişanlı mi evli mi onu ayırt edemezsin.

Sağcılar sağ ele solcular sol ele takıyor gibi bir geyik de var.

yüzük olayı anlatılmış zaten, sünnetten dolayı sağ ele ve gümüş takılır.

beni şaşırtan ise taharet musluğu var diye götü elle yıkmaya gerek yok diyen arkadaşlar.

yahu pembe mi sıçıyorsunuz anlamıyorum ki?

sadece su tutarak nasıl temizlenir o göt?

ayrıca su tutarak bütün boku pisliği etrafa saçmıyor musunuz?

o göt tıpkı yeni yıkanmış çay bardağı gibi gıcır gıcır ses çıkarmadan temizlenmez lan!

hatta gıcır gıcır ses çıkararak yıkadığınızda bile kağıt ile kurulanırken bazen tam temizlenmediğini görürsünüz.

amma boktan konu oldu be :p

Otel belki odalarının belli bir yüzdesini booking.com'da satışa sunuyordur.

cakabo+1 oteller online rezervasyona tüm odaları koymuyorlar. Fiyatlar da değişken olabiliyor otelin ücretine göre, daha ucuz da olabilir daha pahalı da.

booking, site üstünden gerçekleşen rezervasyonlardan yüzde 10 - 15 gibi bir komisyon alıyor. ("booking sikiyor" denmemeli bence çünkü yine ve her zaman varsayımsal bir am sikme... bir kadınlık aşağılaması, terk!)

single oda öyle büyük ve şehir dışı bir otelde çok fazla yoktur gibime geldi. kendine ayırmış, booking e koymamış olabilir. fiyatlandırma vb admin panelinden gayet manuel yapılan olaylar. kafasına göre yapıyordur otel müdürü vb. ama farklı fiyat yapmak booking sistemine göre yasak olabilir, mantıken öyle olmalı gibi geldi bana.
istersen booking i bilgilendir bi...

Hıc de osurmuyor sevgılım, nıye osursun cart curt?

ya dünyaya zararın dokunmasın açma suyu..
yardır la.. seviyorsa toplu paket aldı..

çok abartıyorsunuz. bazı insanlardan çekinilir de sevgili bu. hem sifon musluk vb duyunca anlayıp daha çok komiğine gidebilir.

yapacaksanız da akıllı telefonlar için flush mı ne bi uygulama vardı onu kullanın suyu gereksiz yere harcamayın.
ha bir de i harfi çok güzel, kullansanıza :)

Ahahah :) olur oyle. Soyle dusun, sevgilin ciksa tuvaletten sonra sen girsen, icerde hafif bi koku duysan igrenir misin? Nolucak, ona olan gorusun mu degisecek? Insanin dogal bi ihtiyaci sonucta bu. Cis sesini de duysun kimse sen tuvalete girdiginde seni dinlemiyo merak etme :)

oha çok abartmışsın bence. bunu erkek arkadaşına anlatsana? bence her şey konuşulmalı. boşaltım sistemi gizli ya da ayıp bişey değil. hatta bence yapabiliyoken yap. ben tuvalet olayını yekten sevmediğim ve sistit olup durduğum için beni elimden tutup tuvaletin kapısına götüren bi erkek arkadaşım vardı hasta olucan diye. relax ol

konuşun bu konuyu belki o da sıkılıyordur senin gibi.
kokusundan çekiniyorsan da 1-2 kibrit çakın tuvaletten çıkmadan diyorlardı. çakmak da olur.

oha lan neler neler okudum. rahatlık konusunu fazla abartmış insanlar. patır patır sıç ona şarkı türkü gibi gelir ne demek?

ayrıca hiçbir kız arkadaşımın yanında hiçbir yönden gaz çıkarmadım. zaten çıkarılmasını da rahatsız edici buluyorum. evet, bağırsak ve gaz üzerine yapılan komediden de bir gram haz etmiyorum.

işemek konusunda sorun yok. işe. zaten kapı kapalıyken o ses de çıkmaz. diğeri konusunda ise çözüm bulunursa iyi olur. gerçi ben evim dışında zaten, hiç büyük tuvaletim gelmiyor bile. tabii ya geceyarısı büyük tuvalete gitmek biraz abartı da olsa çözüm olabilir. aslında tuvaletleri ses geçirmez yapacaksın kimsenin derdi olmayacak :D

10 aylık ilişkide iki taraf neredeyse birlikte gider tuvalete ne diyorsunuz yahu. Bu kadar çekindiğinize göre karşı tarafa olan hislerinizi tekrar gözden geçirin "oldukça samimi" değilsiniz belli ki . Kısaca ilişkinizde bir sorun var. Bu ufak bir örnek verdiğiniz ama bu durum doğal değil.

valla seni anlayabliyorum. çünkü kız arkadaşım(şu an ayrıyız ama ben seviyorum hala. ayrıllalı da yeni oldu) 1,5 yıllıkken bile büyük tuvaletini yapamazdı benim evide :) hatta bunu konuşmuştuk bi kere birbirimizle. bir yere doğru yürüyorduk. yarım saat boyunca yürümüştük ve bunun muhabbetini yapmıştık :D önce bi başkasının evinde büyük tuvaleti yapmanın zorluklarından ve rahatlıklarından konu açılmıştı. sonra laf laafı açtı ve kendi durumlarımızı konuşmuştuk gülerek. o an söylemişti ben hala sende yapamam diye "ay yok hala yapamam ben" demişti. ben ise o bendeyken bir kere büyük tuvaletimi yapmıştım. o da çok mecburi kalmıştım artık :)

yani lafın kısası bi yere kadar normal bu durum. kız arkadaşıma bakınca seni anlayabiliyorum. ama bizim aramızdaki o konuşma geçtikten sonra ikimzide daha bi rahat olmuştuk. sen de çok kasma. ne bileyim bi ara şakayla karışık "senin tuvaletine hiç sıçmadım ben biliyo musun" falan de.

@rexex ne alaka ılıskıyı gozden gecırmekle yahu? Her ınsan bu konuda bu kadar rahat olmak zorunda degıl. 10 aydır sevgılıyız dıye bırımız sıcarken oburu koltuk altına agda mı yapsın nedır anlamadım?

@saturn tesekkurler, boyle dıle getırmek ıse yarayabılır benım ıcın de :))
ve dıger tum arkadaslara da tesekkurler cevab veren..

çok acayip bir çiftsiniz hiç mi birbirinize oral müdaleler yapmadınız ki hala aranızda çis sesi bok sesi osuruğun lafını yapıyorsunuz.

çözüm; durmadan sifonu cekip su sesiyle bastırmak, eğer hala içinden sçmak gelmiyorsa kendi çıkardığın sesten rahatsız olamamk için kulaklıkla müzik dinlemek.

cevap yazarken bu kadar sıç bok kullandığımı hatırlamıyorum.

yanına kibrit al sıçacağın osurcağın zaman işin bittikten sonra bi kibrit yak koku felan kalmaz. Metanı yaktığı için koku olmuyor, almanların yaptığı en mantıklı iş herhalde.

sıkıntı yapma 2 sene sonunda salonun ortasına sıçacak kıvama geliyosun.

Koku bırakma yeter. Çişi kesik kesik yapmak egzersiz aynı zamanda. Tutma içinde hiçbir şeyi, zararlı. En son altına yaparsın, gülerken kaçırırsın falan sonra daha fena olur.

yahu siz ilişkiye başlarken ben sıçmıyorum, işemiyorum falan mı dediniz? ya da sesi duyunca, karıya bak la amma işedi diyecek bir adamla mı birliktesiniz? yoksa içselleştirdiğiniz değer yargılarını beyfendiye mi yansıtıyorsunuz? niye cart curt osursun sevgilim dediğinize göre kendi fikirlerinizi ona yansıtıyorsunuz. bence yıldönümünüzü beraber osurarak kutlayın. ilişki nefes alsın.

pembedir zaten sizinki, dert etmeyin.

Neredeyse 20 yil sonra marsa koloni kuracagiz millet olarak kac kitaya nam salmis yukmetmis adamiz ugrastigimiz seylere bak.

Bir kere birisi tuvalete girdikten sonra 5 dakika-10 dakika beklenilir karsi tarafi gucendirmemek icin erkan adap denen bir sey var.
Sese falan gelince bir bu ikincisi ise issizlik sorunu o derece.

Umumi tuvaletlerde cok olur, hatta musluk acilir tam osururken oksurulur falan komik olan bu degil aslinda komik olan su, bazen senkron kaymasi yasaniyor adam.gaz cikisiyla oksuru tutturamiyor once ohoum.sonra bir ugultu bir kararti.boyyylee.

Neden utaniyorsunuz hocam korkmayin yandaki de orada kahvalti yapmiyor tuvalet orasi tuvalet. Ha arkadasinin evinde siz mutfaga pisliyorsaniz orasini bilmem:)

Burada ben hayatim boyunca hicbir kiz arkadasimin yaninda da osurmadim.

Azcik da dalga gecmeyi.ogrenin uzerinizden o gerginlik atilir.boylelikle.

Ben mesela arkadaslarla oturuken cisim geldi mi? Hocalar bana musade ben bir baligin suyunu degistirip geleyim derim bazilari.ne baligi falan der, yazan kiz varsa, ayy ne tatli ya senin baligin.mi var ccokk seker.der.

Sonradan anlayanlar olur ve yarilirlar.

Sen de tuvalete girdin mi ilk postayi birak ikinci pirtigi da birakip.ciktiginda bebegim tuvaletimiz cevrimdisi acisi yuklenme dolasiyla.gececi bir sure gizmet verememktedir.de. Durumu anlar.

Zamanla da samimiyet bunu astiriyor simdi dusundum de.erkek arkadaslarla otururken eskiden bu sese kulak.verin diyip.bayagi bayagi sessizlik saglatip.yelleniyorduk ya da parmagimizi uzatip.sunu ceksene derdik cekince.koyverirdik.

daha sevgili olamamışsınız o yakınlık yok o zaman O.o

ev eğer küçük ise gayet normal bi durum. 1+1, 2+1 evlerde boyle sikintilar yasaniyor, bende yasiyorum. tuvalet ile salon dip dibe osursan, cok net duyuluyor.

en iyi cozum, muslugu acmak yada sifona basarak sesi bastirmak ;)

Aynısı bende de vardı ama haklı gerekçelerle, klozet duvarının arkası oturma odası idi. Daha pantolon indirsen duyuluyordu. Kim girse girsin, müzik, ses ne kadar açık olursa olsun bir noktada löp diye bir su sıçrama sesi duyuluyordu. Dışarı çıkıp sokakta bir köşeye salsam o kadar gerilmezdim herhalde. Olsun, osuruğa gülenin osuruk kadar aklı yoktur diyelim.

Tuvalet orası, kimse gül kokmasını beklemiyor.

Japonlar da çok utanıyorlar tuvaletteyken, ezilip büzülüyorlar. Onlar için bir tuş yapmışlar bazı tuvaletlerde. Sen yaparken, ona basıyorsun. Sifon sesi çıkarıyor bir süreliğine. Sonra yetmezse tekrar basıyorsun. Sen de cepten oyun flaan aç, Super Mario, Angry Birds sesleri eşliğinde yap.

Şimdi işerken rahatım da daha sıçtığım gerçeğiyle şu yaşta hala kendim yüzleşmiş değilim. Yani biliyorum tabii de, biri bana söylese "Valla mı, bu sırrımı nereden biliyor" diye de şaşırırım. Samimiyetten değil, kakamla barışık bir insan değilim. Yine de biyoloji üstün geliyor, başkasının evi dinlemiyorum. Ama sevgili evi apayrı, o durumda ben de kakaya büyük anlam yüklüyorum. "Bu kaka ile, artık pembe dünyadan, güzel ilişkimizden sonsuza kadar ayrılacağımıza; ayaklarımızın yere basacağına, seni iyinle, kötünle ve bokunla seveceğime sonsuza kadar söz veriyorum" diye konuşma yapasım bile geliyor.

Arkadaşlar siz o sifonu çekerek gaz çıkardığınızda tuvaletin içindeki gürültüden dolayı ses kamufle oldu sanıyorsunuz da :D dışarıdan o iki ses gayet ayrı ayrı farkedilebiliyor :D belirteyim dedim :D:D:D

yemektehamsivar, öyle bir zamanda sevgilinden açık açık "şu müziğin/televizyonun sesini açsana biraz, tuvalete giricem de? ^^" de. Böylelikle hem tatlı hem espirili bir dille konuyu biraz açmış olursunuz. Sonrası daha kolay olabilir.

çok tatlısın yemektehamsivar :)

çok seven insan sevgilisine karşı mükemmel olmak/görünmek ister bence. sende de böyle diye düşündüm. umarım öyledir :P

müzik/tv sesini açabilirsin biraz.

Bu ilişkide bi eşik. Biz de konuşmuştuk zamanında bunu. Ben de çiş neyse de ötekinde feci geriliyodum yapamıyodum bi türlü. Sevgilim yanımda osuruyodu ben de kızıyodum hatta. O da diyodu 'kızım bak senden çekinmiyorum işte ne kadar rahatım yanında' O osurunca ben yan odaya kaçıyodum. Deli gibi gülüyoduk.

Bi gün sabah uyandım baktım tuvalet tıkalı. Çağırdım ilk şüpheliyi tabi. ''Ne yaptın lan tuvalete?'' dedim. Artık nasıl becerdiyse gideri tıkamış! Hiç iğrenmediğim gibi utanıp sıkılan hallerini daha da sevmiştim. Açıkça konuşun, şakaya vurun, sonsuza kadar böyle idare edemeyeceksin zaten. Büyütme gözünde bak neler var :)

ben de komşular duyarsa diye korkuyorum.

kakanı yapmazsan osurursun o daha kötü. ne yapacağını bilemezsin. gülünür geçilir ama yine de niye böyle bişey yaşayasın değil mi? rahat rahat yap tuvaletini. bir de koku olayı oluyorsa onun hatası. tuvalette sprey olur, çıkarken basılır. niye yok evinde onun?

Favorilerimde kendine yer buldu duyurun.

Ses sistemi varsa müzik falan aç, ya da sevgilin telefonda konuşurken fırla işini gör.

Karizmatik.
+
Kan emici.
=
Vampir.

diktatör..

tayyiple ikisini kafa kafaya tokuşturmak istiyorum.

diktatör baya. dediğim dedik. yasakçı.
ama rusya'yı, ülkesini seviyor. amerikaya karşı bir kutup oluşturabilecek en uygun liderlerden biri.

9gag'e düşen fotoğraflarına hastayım.

Rusya'yı karizmasıyla ayakta tutan diktatör. Yoksa iyi bir yönetici olduğuna inanmıyorum.Rusya gibi bir ülkeyi karizma sahibi olmadan ayakta tutamazsınız zaten. Karizmasını ve geçmişten gelen KGB bağlantılarını vs kullanarak Rusya'nın yönetimini tepeden tırnağa eline geçirdi.

Tayyibin karizmatik hali kısaca, eskiden rte de karizmatikti gerçi ama son yıllarda çöktü iyice. Arada yaptığı kontrolsüz çıkışlarla, başarızıs pr çalışmalarıyla vs. dağıttı politik karizmasını. O da karizmasını sert adam imajıyla toparlamaya çalışıyor. Oysa baştan Obama, Putin gibi bir PR çalışması yapıp tamamen bağlı kalabilseydi Türkiye'nin diğer ülkelerle olan imajını sağlama alabilirdik. Oysa sert adam, hayt huyt karizması sadece ülke vatandaşlarına söküyor yoksa elin Avrupalısının, Amerikalısının geçmişten gelen bir Hitler fobisi var.

Putin'den girdik nereden çıktık bak.

tayyibin kafasında diyoruz da o kafaya ulaşmak için sebepleri var en azından. doğalgaz,silah sanayisi falan derkene dünyanın 3'te biri bağımlı kendisine.

bizde ki deli oluyor ona göre

Çıplak el ile ayı avladığına dair söylentiler var...

Dedikleri gibi Tayyip kafasında ama takip ettiğim kadarı ile adam hiç olmazsa ülkesini seviyor esas farkı o.

bölüm sonu canavarı

genelde evde takılırlar.düğünde göbek atarsan onları etkiliyebilirsin.

kadın matineleri, altın günleri falan oluyor. beğenecekleri tarzda kap kacak, el işi falan satan bir satıcı rolünde gidersen etkilersin bence.

truman+1 buradalar
sayıları duyuruda oldukça fazla yaşları da (:

Genelde pazarda oluyorlar. Pijama ve çorap satmayı deneyebilirsin.

Dul ya da bekar olmalı. Mümkünse cahil olmasın

Hemen Leporidae!

Paket mi yapak evde mi yersin?

bir tanıdık vasıtasıyla leblebi gibi toplayabilirsin o tarz kadınları bir de üzerlerine yapacağını söylersen iş tamam (evi, arsayı vs canım.)

Sosyete pazarları kesinlikle. Ben o kadar dengesiz kadın/erkek oranı görmedim.

wide +1000

güzel kadın bekar kalmaz pampa heves yapma bence de.

arkadaşlar bir feministin gelip haklı olarak ağzınıza sıçması an meselesi. uyandırayım. ne pis genellemeleriniz varmış.

soruya cevap olarak; nerede takılırlar bilmem ama iyi bir kariyer şart.

hatun senden etkilenmek isterse elindeki anahtari sallamandan bile etkilenir. ama istemezse ne yapsan bos.

ha yolu yok mu var. paran filan varsa at arabaya bi kac gun gezin tozun tamam o is zaten:)

Sen kac yasındasın? Ablam 36 yasında ve su an 28 yasında bı sevgılısı var. Kendısı evlendı bosandı.(ablam) adam da doktora ogrencısı. Ablamı cezbeden sey adamın karızması oldu ve de genclıgı. 28 ama 23 falan duruyo. Sasılası bı durum ama cok mutlular. Nerde tanıstılar? Arkadas ortamında. Yanı ozellıkle 35+ kadınları bulabılcegın bı yer bılmıyorum ben..

Spor salonları.

ahaha soruya bak.
benim kankalar sakin bir yerde atıştırıp içiyorlar ya da eski 45liğe gidiyorlar.
bi de semp pazarı, avm starbaksları falan var işte.

kıvırıp gözüne sokuyorsun şortun.

kardeş hep bayrak direği gibi geziyorsan sorun şortta değil sende bence yoksa paçadan çıkmadığı sürece göze batmaz öyle pek. Tabii şort diye slip mayo kıvamında dar bir şey giyiyorsan o başka tabii.

her şort belli etmiyor. ben de bi tane aldım yeni, o çok belli ediyor. evde deneyince farkettim. mağaza farketmmişimişm. başka bi şortum var ama mesela hiç belli etmiyor. pipim yokmuş gibi adeta. kumaşıyla kesimiyle vs alakalı galiba.

çıkar da bi saygı duruşunda durak.

istikbal göklerdedir dostum. yukarı baksın.

public merakim olmadigindan disari cikarken evde birakiyorum ben. evde film falan aciyorum cani sikilmasin diye. uslu uslu beni bekliyor kerata.

Bol soda ve su içirin. Tatlı bir şeyler yedirin, kusarsa kussun. Bırakın dinlensin.

Bonzai olabilir içtiği, esrar ilk içişi değilse bu hale sokmaz.

yani birak kendi haline. takilsin oyle. agir agir su icir, birazdan bi seyler ister zaten cani, ekmek falan yesin, midesinin suyunu alir.

ilk içişi, ayaklarımı hissetmiyorum filan diyor. dediklerinizi yapayım, ekmekle su var. tşk

ayaklarini hissetmemesi normal :)

youtu.be

tatli bir sey yedir, acik havada yurut. coffeshop larin tavsiyesidir.

kova ne lan?

kova, götü kesilmiş bi 5 ltlik su damacanasıyla esrar içme yöntemi.

kafanıza sıçayım sizin gençlik.

o kusma halsizlik vs kan şekeri ve tansiyonun birden düşmesinden kaynaklanıyor. Tatlı bir şeyler yemek, içmek iyi gelir her halde temiz hava bir de. Gerçi iki saat olmuş ayağa kalkmış olması gerekiyor çoktan. Hala o vaziyetteyse ambulans çağırın.

bi yatır bi yere 20 dk kendine gelsin. sonra midesi kazınır zaten yiyecek bir şeyler ver ardından da tatlı yedir. geçmiş olsun.

reçelli ekmek yedirdim oturtup. yatıyor saatlerdir yanımda, şimdi uyudu herhalde, seslenince "hı" filan diyor. hastanedeyim, ambulans mı çağırıyım. rezaletten odadan dışarı çıkaramıyorum. milletin haberi yok. iyi ki burdan sormuşum, aklıma hiçbir şey gelmezmiş yoksa

geçer merak etme. boşuna üstüne gitmene yok o pişman olmuştur zaten. güvende hissettir kendini ona ihtiyacı var en çok.

askılıarnın sarkık-gevşek olması ile ilgili olabilir.
bir ara bundan muzzdariptim, tam sırtıma oturacak hiç sarkmayacak şekilde sıktım askıları, bir daha olmadı. belki sebebi başkaydı da denk geldi bilemiyorum.

karın ve göğüsten kemerli bir çanta kullanın. Dağcı abiler karın ve göğüs desteği ve ayarlanabilir kayışları ile saatlerce yürüyorlar ağırlığı tüm sırta dağıtıyor böylece sadece omuzlara değil.

Ben olsam kasayı yapıştırmayı mutlaka denerdim. Garantisi yoksa tabii.
Ayrıca garantisi yoksa telefon senin demektir. Aç, yapıştır, sıkıştır, tamamdır.

hmm doğru ekran olayını hiç düşünmemiştim. Kılıf kullanmak mantıklı olabilir ama sorun şu ki o kalın gibi olan şarj aletleriyle şarj oluyor ama daha ince orjinal şarjı temassızlık yapıyor kalın şarj aletleri de yavaş yavaş o metal parçayı genişletip bir süre sonra onun da bozulmasını sağlıyor. Ekran değiştirmek de masraflı olacağından benim için onu da yaptıramam herhalde açıp içten epoksilesem mi acaba tutar belki diyeceğim de o da olmaz herhalde. tam temas sorunu da değil aslında kablo takılıyken telefonu sağa sola çevirince bir yerde görüyor onun dışında görmüyor neden öyle anlayamadım belki de kablolarda ya da lehimde bir sıkıntı vardır aslında iyice bir inceletmek lazım telefonu.

S4'lerde ve note3'te kablosuz sarj olayi var. s3'te var midir bilmiyorum, bi baksan?

100. yıl ulus dolmuşu ile çukurambar tarafında, 100. yıl- Kızılay dolmuşu ile de 1427. cadde tarafında inerek yürüyebilirsiniz.

Geriye kalan insanlarin vefat ettigi anlamina gelir. Kurtarma calismalarina ara verip daha sonra cesetleri geri almak icin calisma yapacaklar gibi geldi bana.

karbonmonoksit çok zehirlidir ve her yere çok kolay nüfuz eder. duvardan bile geçebiliyor diye biliyorum. bu nedenle oksijen maskesi gibi yöntemler sadece maruziyeti azaltır diye düşünüyorum. yine kandaki co belli bir orana geldikten sonra ortam terk edilmelidir.

kendim de co zehirlenmesi geçirdim ve insan gerçekten fark edemiyor. ölümden döndüm ama farkında değildim.

Yangının hala devam ettiği için çalışmalara devam edilemediği söyleniyor. Saat 2'de yeniden başlayacaklarmış fakat üzülerek söylüyorum çıkanların ölü olması muhtemel.

@vendorth, @divit tüm bedeni kaplayan, karbon monoksitin kana deri yoluyla da karışmasını maksimum oranda engelleyen yapıda bir kıyafet ile sıvı oksijen tüplerinin(45 dakikadan daha fazla dayanırlar dıye biliyorum sıvı olanlar) yeter gibi geliyor sanki? (yüreğim ve aklımı ferahlayacak cevaplar arıyorum çaresizce)

Ha dersek ki ne öyle bir kıyafet var ne öyle bir tüp zaten onu yıl 2014 aklım hiç almıyor. Uzay elbisesi vari yapıda hareket kabiliyetini engellemeyen bir şey vb...

inilebildiği kadar inilip oksijen tüplerinin yedeklenmesi, kurtarma çalışması sırasında tükenmesi durumunda yedeğin takılması?

@latios, @birfincankahvedahaisteyenadam cevaplarınız çok değerli ancak gazın sağlık açısından riski kafamı kurcalayan.

Mesele karbonmonoksit var diye girememeleri değil ki.

Ölen öldü, biz cesetleri toplamaya giricez diyorlar netçe. Keza karbonmonoksit oksijen ve karbondioksit in aksine hemoglobinle sıkı bağ yapıyor.Dolayısıyla havadaki oksijen oranı tekrar normale dönse bile kurtulma gibi bi ihtimalin sözkonusu değil.

buradan karbonmonoksit zehirlenmesi hakkında bilgi alabilirsiniz: evrimagaci.org

Karbonmonoksit tam yanma gerceklesmezse ortaya cikar. Yani ortamda yeterince oksijen olmadiginda. Ayrica su an sozkonusu olan yanici madde komur oldugundan yarim yanma esnasinda cok fazla duman cikarir. Bu nedenle tek problem Zehirli atmosfer degil muhtemelen gorusu engelleyen dumandir.

Zaten ne yazik ki tek hava girisi olan bu madenin hava girisinden karbon monoksit ciktigi anda (ki ilk gun gerceklesti) icerideki arkadaslarin hepsi vefat etmislerdir.

@hatunlarin tercih ettigi pic, cevap verdiğin için teşekkür ederim ama zaten bunu ben de belirttim: ''Bu durumda umut kalmaması haricinde çalışmalar hangi sağlık riskine dayanarak durduruldu?'' :) Sorduğum içeridekilerin hayatta olup olmamaları meselesi değil, ben de umutlu değilim zaten.

@rexes teşekkürler, cevabınız çok kıymetli, ancak duyuruyu açmadan önce ilgili konuda birkaç bir şey ben de okudum, sorduğum soruya cevap olamadığı için duyurunun kapısını çaldım :) Sorduğum şey karbonmonoksit zehirlenmesinin nasıl gerçekleştiği değil, kurtarma ekiplerinin korunması için hava geçirmeyen bir kıyafet ve oksijen maskesinin yeterli olup olmadığı?