Aynısı bende de vardı ama haklı gerekçelerle, klozet duvarının arkası oturma odası idi. Daha pantolon indirsen duyuluyordu. Kim girse girsin, müzik, ses ne kadar açık olursa olsun bir noktada löp diye bir su sıçrama sesi duyuluyordu. Dışarı çıkıp sokakta bir köşeye salsam o kadar gerilmezdim herhalde. Olsun, osuruğa gülenin osuruk kadar aklı yoktur diyelim.
Tuvalet orası, kimse gül kokmasını beklemiyor.
Japonlar da çok utanıyorlar tuvaletteyken, ezilip büzülüyorlar. Onlar için bir tuş yapmışlar bazı tuvaletlerde. Sen yaparken, ona basıyorsun. Sifon sesi çıkarıyor bir süreliğine. Sonra yetmezse tekrar basıyorsun. Sen de cepten oyun flaan aç, Super Mario, Angry Birds sesleri eşliğinde yap.
Şimdi işerken rahatım da daha sıçtığım gerçeğiyle şu yaşta hala kendim yüzleşmiş değilim. Yani biliyorum tabii de, biri bana söylese "Valla mı, bu sırrımı nereden biliyor" diye de şaşırırım. Samimiyetten değil, kakamla barışık bir insan değilim. Yine de biyoloji üstün geliyor, başkasının evi dinlemiyorum. Ama sevgili evi apayrı, o durumda ben de kakaya büyük anlam yüklüyorum. "Bu kaka ile, artık pembe dünyadan, güzel ilişkimizden sonsuza kadar ayrılacağımıza; ayaklarımızın yere basacağına, seni iyinle, kötünle ve bokunla seveceğime sonsuza kadar söz veriyorum" diye konuşma yapasım bile geliyor.
0