Fotoğraf çekse ne dersiniz

Maket yapmak (plastikten başlayıp ahşapa geçiş) çok faydalı olabilir. Özel yapıştırıcıları mevcuttur sıfır kokulu ve bu iş için yapılmış. Öok tavsiye ederim.

Fotoğraf çekmekte farklı bakış açılarıyla özellikle tecrübeyle yoğrulmuş bir hayatın bakış açısıyla bambaşka bir deneyim olabilir.

bilgisayarla haşır neşir edin. wow oynasın, xbox alsın; bol bol pes atsın. kilden vazo mazo bir şeyler yapsın. kişiliği hakkında biraz bilgi versen daha çok ve uygun şeyler çıkabilir sanki

briç oynayabilir. hem ileride oluşması muhtemel şizofreniyi de engelliyor. çok ta zevkli bir oyundur.

bence tek bir seyden her turlu sıkılabilir. bir combo yapsin beyefendi.

sudoku ile tum gun gecmez mesela ama tercihlerden biri olabilir.

yuruyus, sudoku, balikcilik (mumkunati varsa), ahsap boyama (gerci boya olmasin demissiniz), belki muzik seviyorsa ud falan gibi bir enstrumana merak sarma.. biraz ilgi alanlariyla da alakali yani

seramik.

Hanıma ev işlerinde daha çok yardım edin mesela :)

akvaryum güzel ve zevkli bir hobidir.

garanti bankasının bireysel emeklilik sistemine üye olanların hizmetine sunduğu hobi kulüpleri var, çeşit çeşit hobiler var. bir bakın isterseniz. hem amcamız sosyalleşmiş de olur :) (çok mu düz bir cevap oldu?)

zen bahçesi yapsın. minik minik taşlar, ufak havuzcuklar, kum, bitki ..

özel ilgi alanına giren uğraşları tercih etmelidir. bir kişiye yaptığı uğraş çok keyif verirken bir başkası aynı uğraşıdan nefret edebilir. neleri sever? bilemeyiz.
seçimini kendi yapsa daha iyi olur bence.

(bkz: flight simulator)

klüplere kaydolun, orda edindiğiniz arkadaşlarla çok güzel aktiviteler yapılır..

borling falan oynarsınız.. birbirinize laf sokarsınız..

chainmail denen bi hadise var. eski zamanlarda kullanilan bi zirh. ben uzun sure yaptim. acayip bagliyor insani.

varsa mangir motorsiklet.

gene mangir varsa pilotluk eigitimi

hala kaldiysa motorlu maket ucak ucurtma

bol öpücükler sevgiler, ben bunları koyarım önüne beğendiğini alır, beğenmesse bırakır kaçar.

efendim el melakeniz varsa mütevazi bir atölye kurmaya başlayın şöyle yavaştan. ahşap/tahta işleriyle birşeyler inşaa etmek hem başlangıç için iyi hem de ucuzdur. baktınız zevkli geliyo yoktan bişeyler yaratmak, demir işleri de katmaya başlayabiliriniz yavaştan, veya tahtadan devam edebilirsiniz.
internette birsürü diy (do it yourself) projesi var, ingilizceniz varsa fikir almak için bakabilirsiniz.

başlangıç olarak da evinizde iş görebilecek basit birşeyler tercih edebilirsiniz mesela işte efendim laptop sandlayesi olur, hamak ayaklığı olur artık işinize ne gelirse.

rubik küp verin eline, 70'e kadar oyalar. :)

iyi de boyle ortada geziyosa kedi yer onu.
daha dun bi kedi karga yavrusu kapti da, arsadaki tum kargalar delirdi. once buna mi bi cozum bulsak

not: ps3 hala donmedi, seni de ne zamandir yenemiyorum. stop.

peynir?

ciddi cevap: "Kargalar neredeyse herşeyi yer. Kargaları bir fast food restoranının, park yerindeki çöplerden kendisine bir ziyafet çekerken bulabilirsiniz. Onlar böcek, kurt, fare, yumuşak meyve, mısır ve diğer lezzetli şeyleri yerler."
www.hep1.com

kargalar balkona kahvaltı sofrası kurduğumuzda dalıp kaşar peyniri götürüyorlardı. o olabilir. ya da ceviz verin, ceviz yiyorlar galiba.

evet yiyebilir, ancak çok kedi yok etrafta, olanlar da küçük, esas karga yer onu :).

ps3 garantisi öyle herkes muzdarip. pes gitti artık. endwar al onda kapışırız çok sağlam. stop.

jangara ahahah. güldük de, cidden yiyorlarmış yav.

o zaman sabah kaşar peyniri ve cevizi deneyeyim bakalım.

herkese teşekkürler.

:) benzer bilgi de vikipedi'den:
"Kargalar hemen hemen her şeyi yerler. Çöplükleri karıştırırlar, böcek, kurt, fare, leş, böğürtlen, mısır gibi çok çeşitli besinlerle beslenirler. Yetişkin bir karga günde 300 gramdan fazla yiyecek tüketir. Bilindiği kadarıyla, kargalar ceviz, palamut, incir gibi orman ürünlerini de tüketirler. Onları tüketirken, bir yandan da yayılmalarını sağlayarak doğaya katkıda bulunurlar."

kedileri kesebilirsin yani. arada bi ziyafet de çek hayvana.

yav ben çok severim o kerataları, misafir edebilirim kendisini istanbuldaysa.

kediyi de yer mi acaba :)

ukde, maalesef kendisi ankara'da. bana iyice alışırsa ben de bahçede bakarım ona. omuzda kargayla gezmek falan, karizmatik olur :)

hacı gözlere dikkat et öyle bi niyet varsa bak. şaka değil, kapar mapar...

şimdi aklıma takıldı, hakkaten besle kargayı oysun gözünü mü?

eğer öyle değilse neden karga? atalarımızın kargalarla ne alıp veremediği var? bununla ilgili sağlam bir teorisi olan var mı?

en önemli kanıt: "ataların boşa gitmiş sözü yok."
ayrıca hayvanın gaga yapısı da uygun. bu durumda "neden?" değil, "neden olmasın?" diye sorulmalı.

papağan mı sandın ? yanılırsın, kuş kısmının en akıllı ve huysuz familyası kendileri. omzumda gezeceğini sanmam:) ama kuzgun olsa güzel hırsız olur tahminim ,her gün iki üç parlak ziynet eşyası getiriverir(getirdiklerinin değersiz de olabilitesi var tabi:) )

neden olmasın?

iliskinize karısmak istemem ama uzun bir süre olmadı ise evcillestirme yemeğini seni fark etmeden vermeye dikkat et
ucması lazım onun ucması, eğer iş işten geçti de alıştıysa insana kolay gelsin diyorum
www.birds.cornell.edu/crows/babycrow.htm
bak bakalım ingilizce ama
la traviata;
kedilerle kargaların amansiz savası bu
kedi yavrularının gözlerini oyup, kapıp gidiyor o haydutlar da kimi zaman

arkadasımın babası besliyor terasta karga
ama sadece besliyor yemeğini veriyor, biraz da catıda zaman geciriyorlar sonra ucup gidiyor Ali ama hayvan sorumluluğu baska bir sey
karizma mı?
bi de karganınkini düşün bir insanı ayakları altında taşıyor olacak
onunki de fena değil hani :)

karizma ve omuzda gezdirmek, şakası tabi ki işin yahu :).

gdduman: evcilleştiğini zannetmiyorum. bahçede dolaşıyor ama insanlardan kaçıyor, bir tek bana böyle. platonik galiba :). beslerken de dikkat etmeye çalışırım. olmadı camdan falan atarım beni görmeden. nasıl uçar bilmem ama.

verdiğin kaynağa göre, yuvadan uçmadan önce de atılabiliyorlarmış, belki de öyle bir durumdur, zaten pek bulaşmayın diyor, fazla bulaşmamak en iyisi evet.

@pasaq, süt kuşlar için çok zararlıymış. süt şekerini sindiremiyorlarmış, isahal olup ölüme kadar gidiyormuş mazallah.

kargalar da konuşabiliyor bir de.

ya düzgün bir kuş olsa eğitirim de, karga bu yav. deli gibi yer içer :) bir de geceleri gözler de savunmasız :)

gdduman'ın verdiği linkte evcilleştirmeye çalışacağınıza çekin vurun demiş resmen :). çok stresli oluyorlarmış öyle durumlarda.

ps3 sever mi ki?

istanbul avrupa yakasında getir besleyeyim çakalı.

etraftaki diğer kargalar size saldırmıyor mu? bi kere yere düşen bi yavru kargayı kenara kaldıralım dedik, gak, gak, gak, tepemizde kıyameti kopardılar. saldırdılar resmen.

o tarafta işim olsa getirirdim kesin. belki yaza :) karga kalırsa o zamana kadar tabi.

cruor: ya normalde hep kargalar olurdu, ama bu sene pek karga da yok ortalıkta. nereden geldi bu ufaklık bilmem. görseler saldırırlardı belki.

TCK M. 278

(1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması hâlen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Mağdurun onbeş yaşını bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan özürlü olan ya da hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılır.

Suçun hayvanlara, mala, hürriyete, hayata, vücut dokunulmazlığına vb. karşı olması ile ilgili olarak yasakoyucu bir ayrım yapmamıştır.

bildirmek zorunlu da tanıklı zorunlu değil çok yanılmıyorsam.

Ceza Muhakemesi Kanunu bu soruya da aşağıdaki biçimde yanıt vermektedir:

ÇAĞRIYA UYMAYAN TANIKLAR

Madde 44 - (1) Usulüne uygun olarak çağrılıp da mazeretini bildirmeksizin gelmeyen tanıklar zorla getirilir ve gelmemelerinin sebep olduğu giderler takdir edilerek, kamu alacaklarının tahsili usulüne göre ödettirilir. Zorla getirilen tanık evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse aleyhine hükmedilen giderler kaldırılır.

(2) Fiilî hizmette bulunan askerler hakkındaki zorla getirme kararı askerî makamlar aracılığıyla infaz olunur.

TANIKLIKTAN ÇEKİNME

Madde 45 - (1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir:

a) Şüpheli veya sanığın nişanlısı.

b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi.

c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu.

d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları.

e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlâtlık bağı bulunanlar.

(2) Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanunî temsilcilerinin rızalarıyla tanık olarak dinlenebilirler. Kanunî temsilci şüpheli veya sanık ise, bu kişilerin çekinmeleri konusunda karar veremez.

(3) Tanıklıktan çekinebilecek olan kimselere, dinlenmeden önce tanıklıktan çekinebilecekleri bildirilir. Bu kimseler, dinlenirken de her zaman tanıklıktan çekinebilirler.

ha yalnız bir de şu var: ekşi duyuru'da verilen yanıtlardan sorunuzu karşılayanlara tik atmazsanız 7 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. aklınızda bulunsun.

böylesi ciddi suçlara birincil tanık olunduğu halde sessiz kalmanın cezasının olması doğaldır.
(bkz: yataklık suçu)

becca, öncelikle saol :D.
bu suçu hayvanları koruma temalı bir afiş çalışmasında kullanmayı düşünüyordum. ama bazıları siktir lan o kadar da değil dediler, bilemedim ben de.

rica ederim. bu arada geçmiş bir etkinlik ama belki ilginizi çeker: www.istanbulbarosu.org.tr

ayrıca böylesi bir afiş bence gayet de güzel olur. üstelik dediğim gibi, mevcut hukuki düzenlemeyi de yansıtmakta.

seve seve kabul ederler. bilgisayarcılar beleşe elemanı çok severler. hatta genelde maaşlı elemanın bile maaşını ödememek için binbir takla atarlar.

e sen bildiğin stajer olayım diyosun!? beleşe elemanı kim istemez?

peki iki veya üç ayda öğrenebilir miyim işi?

öğrenmek kolay (kolay değil tabi ama kolay, yapılabilir)
ama (istanbulda yaşadığını varsayıyorum) binlerce bilgisayar servisi var. durumlarını içeriden bilmiyorum ama mantıken bir çoğunun sinek avladığını hissedebiliyorum. bu durumda öğretmeye hevesli olabilirler fakat ileride iş bulabilir misin bilmiyorum...

öğrenmek istediğin şeye bağlı biraz da. ben ilk pc aldığımda zırt pırt virüs girerdi tabi o zamanlar daha olaydan bi haberim virüs nedir, trojan nedir, antivirüs firewall olaylarından haberim yok. pc yi koltuğumun altına alıp servise götürürdüm ve uzuuun saatler beklerdim sıranın gelmesini ve işlemin bitmesini. ve o kadar bekledikten sonra yapılan şeyin kısaca "virüs girdiyse format at, kart yandıysa yenisini tak" olduğunu söyleyebilirim. yani ben bile oturduğum yerden şu anda o adamların yaptığı işi yapabilirim tabi o kadar pratik değilim. sana da el çabukluğu ve pratiklik kazandırır diye düşünüyorum. ama bu işlerden anlamayan çok adam var işin çakallıklarını öğrenirsen iyi para yaparsın.

hatirlarim da ogrenciyken veri girisi yapmistim. formun tanesini girmek 100bin lira idi ve ben 4500 tane form girmistim 2.5 gunde, adamlar da pat diye parami vermisti. yillardan 2001 vs idi sanirim ve 2.5 gunde 450milyon almistim. yeme icme yol hersey dahildi o 2 gun. mutfak emrimize amadeydi. neredeyse 10yil olacak, ben hayatimda o kadar kolay ve hizli para kazanmamistim.

sayet sadece maddi dusunursen veri girisi isi bakabilirsin.(klavyen hizli ise yalniz)

@fdegir: klavyem gayet hızlı da. veri girişi işi nedir?

2-3 ay çalıştırıp sonra tekmeyi basmaları da olasıdır, haberin olsun.

ankara da isen bi yer ayarlayabilirim.
[email protected]

@ anki06: sağolsın hocam. ankara epey uzak bana :).

hibernate modunu kullanmak pekala geçici de olsa bir çözüm olabilir...

bir sey gec cevap veriyordur muhtemelen. ayni modellerde ayni sorunu yaptigina gore bu sonuca vardim.
cozum driverlarin guncellenmesi olabilir. driver guncellemeleri yoksa o zaman vista ile ilgili yapilabilecek bir sey yok muhtemelen, windows 7 deneyin :)

Toshiba'nın ilk kurulumda gelen saçma programları da olabilir, elli tane program açılıyordu bende de, bir çok cd yazma programı, internetten kayıt olman için vs vs, onları iptal edip (bkz: msconfig) ile tekrar deneyebilirsin.

interneti yeni bağlattım. driver güncellemelerini deneyeceğim. "msconfig"de ise "hizmetler" sekmesinde "tüm microsoft hizmetlerini gizle" dedikten sonra bluetooth haricinde her şeyi devre dışı bıraktım hiçbir sorun kalmadı. ekstra olarak güncellemeleri de yapıp test edeceğim bakalım ne sonuç verecek.
ilginiz için teşekkürler

batı ataşehir kentplus'dayım dediklerinizden sadece avrupaya yakınlık konusu sorun ama çevre yolunun dibinde tavsiye ederim, mükemmel. bir araştırın derim.

o bütçeye merkezi bir yerde,istediğiniz tarzda ev bulmak zor.bi 50 100 bin daha çıkmanız gerek.

vala ben etiler'de daha geçen sordum bi tane. (gerçi hisarüstü sayılır ama)
120 mkare 3 oda bi salon, köşe filan, 3. kat olmalu ve güvenlikli sitede.
450.000 son dedi emlakçı. bi bakın isterseniz çanakkale kalebodur sitesinde. bizim düşündüğümüzün üstünde ama sizin için uygun olur belki.

www.sahibinden.com&keyword=nautilus

bahçesi yok ama kocaman terası var diğer özellikler uyumlu sayılır.

kuzguncuk derim sakin ve cok nezih uskudara taksiyle 5dk ordanda motorla vapurla karsiya. ev fiyatlari merkezde biraz tuzlu yalniz bi kac yokus cikmaya basladin mi epey dusuyolar. insanlari cok cana yakin zaten sozlukte kuzguncuk basligina baktiginda olumsuz hic bir sey gormuyeceksin... cok rahat ust taraflarda o fiyata mustakil ev bulursun.. bi de bisiklet alirsan senden daha rahati yok acikcasi

yaklasik 1 senedir burda yasiyorum kirada oturuyorum ancak hayatimda yaptigim en olumlu ev tercihi burasi...

bu arada baskasinin parasiyla ev aramakta pek keyifli oluyomus : )
eger tasinirsan komsuluk kontenjanindan komisyon isterim : D

@atrin, ataşehir ters kaçıyo galiba planlarıma :)
@buffy, aslında güzelmiş hem metro da geliyo oraya di mi
@buyerson, yokuş mu :@? aslında sağlıklı yaşam açısından mantıklı olabilir. evet kuzguncuk seçeneğini de araştırayım.

www.emlakkulisi.com

bu siteyi ziyaret etmeni öneririm.

subtitle workshop isimli programla ayarlayabilirsiniz. nasıl ayarlanacağı başlığında yazıyor.

bsplayer kullanırsan ctrl ve sağ sol ok tuşlarını kullanarak altyazı düzeltmesi yapabiliyorsun.

Mac olduğunu söylemeyi unuttum.
VLC kullanıyorum

düzgün ayarlıyorsanız ve sonrasında yine kayıyorsa fps sorunu da olabilir. altyazı fps'sini çeviren programlar var onları bir deneyin isterseniz.

25 fps göstriyor movie infoda... ben de 25 fpsler üstünden gittim...

fps olayı komple yalan bir olay. altyazı ile alakası bile yok. zira srt uzantılı altyazılar frame'e göre değil, süreye göre ayarlanıyor. altyazınız srt ise 23 fps 25 fps olayı tamamen saçmalık. 23 fps olanları da deneyin. çoook 25 yazan filmeme 23 yazan altyazı, 23 yazan filmime 25 yazan altyazı indirdim. cuk diye de uydu.

yalnız sub uzantılı altyazılarda dikkat etmeniz gerekmekte.

@kibritsuyu; koskoca bir terminolojiyi cope atmissin :)

fps olayi her ne olursa olsun onemlidir ama her sey demek degildir. fps'in mantigini soyle anlayabiliriz;

bir film var diyelim .srt. bunun icerigi soyledir;

2
00:00:03,200 --> 00:00:07,400
- Ulrik, I don't think I can manage.
- No.

bu dosyayi gidip time adjuster ile acalim ve donustur diyerek 25 fps ile mdvd yapalim. bu defa altyazi soyle olacaktir;

{80}{185}- Ulrik, I don't think I can manage.|- No.

bunu tekrar geri 25 fps ile donusturursek yukaridakinin aynisini elde ederiz ama oyle yapmaz da 23,976 fps ve subviewer modunda cevirirsek su elimize gecer;

2
00:00:03,300 --> 00:00:07,700
- Ulrik, I don't think I can manage.
- No.

Ne oldugunu gorduk mu?

ayrica (bkz: fps)

e sonuç? :)

@entrapmen sana laflar hazırladım :) ama önce arkadaşa cevap vereyim.

sonuç şu ki, 23 fps altyazıları da deneyin. onlar da olmazsa subtitle workshop başlığığndaki adjust yöntmelerini deneyin. daha da olmazsa altyazıya uyumlu film indirin. lost 4x05'e göre altyazı bulamayıp baştan indirmiştim ben mesela.

demem oldur ki süre bazlı altyazı indiriyorsanız (çevrilmiş oynanmış da oraya eski frame rate'i yazılmış olabilir, güvenmeyin 25 yazıyor diye 25 olduğuna. yalan onlar) hepsini deneyin.

23 fps'lik filmime 23 fps'lik altyazıların hiçbiri uymayınca 25'liklerden en çok indirilenini denemiştim de cuk die oturmuştu. şimdi ilk işim, filmim 23 fps olsa bile en çok indirilen altyazı 25'lik ise önce onu deniyorum.

gelelim hazırladığım laflara. buradan aşağısı soruya cevap değildir, kafa karıştırmasın. aslında aynı şeyi söylüyoruz. ehh elbette süre bazlı altyazıyı frame bazlı altyazıya çevirip, frame rate'i değiştirip geri süre bazlıya çevirirsek yamulur. örnekte 80. karede altyazı başlasın, 185. karede bitsin deniyor. saniyede 23 kare oynatan şeyin 80. karesiyle, 25 kare oynatanın 80. karesi elbet farklı yerlere denk gelecektir. ama süre bazlıda öyle mi? 3. saniyeden altyazı başlasın deniyor. isterse saniyede 100 kare oynasın. üçüncü saniye aynı nokta değil midir? fazla kareler sadece aradaki görüntünün daha ayrıntılı, akıcı olmasını sağlayan, insan gözünün bile fark edemeyeceği kareler değil midir? (slow motion fast motion falan oynamadığını varsayıyoruz elbet).

bu altyazıların hiçbir yerinde "şu kadar frame rate'e göredir" yazmıyor ki. 25 rate srt'yi açıp sub yapsak, sonra da 23 fps'ye ayarlayıp tekrar srt yapsak, adna da "ulan bu 25 fps'lik altyazıydı önceden" diyip divxplanet'a "25 fps'lik altyazıdır" yazsak ne olur? işte arkadaş gibi 25'lik zannedip indirirsin, ama 23 fps'ye göre ayarlayıp çevirdiğimiz için izlerken kayar.

@kibritsuyu;

zaten normalde bilen adam oyle bir sey yapmaz. misal ayni kaynaktan ayni film ripleniyor diyelim. (normalde olmaz ama oldurduk varsayiyorum) 23,976, 25 ve 29,97 seklinde 3 tane olsun. bunun icinden altyaziyi da aldik diyelim. bu altyaziyi 25 fps olarak aldiysak arkasindan 23,976 ya ve 29,97 ye donusturursek o vakit cuk diye oturur bu altyazi.

sayet farkli kaynaktan bir film ripleniyorsa iste o zaman abukluklar ortaya cikiyor. filmin girisinden sonuna kadar sureler tamamen degisebiliyor. genelde zaten uymayan altyazilar bu tur is bilmez gruplarin nereden geldigi belli olmayan kaynaklardan rip yapmalarindan kaynaklaniyor.
bu arada bu tarz olaylara tekrar rip indirmeksizin bir cozum var ama biraz ugrastiriyor ve hali hazirda farkli bir dilde bile olsa bir altyaziya gereksinim duyuyor(bkz: #9329976) ben bu yolla cok senkron tutturdum :)

benim bu yuzden asil onerim kesinlikle scene gruplarini ve/veya adi bilindik afr gruplarini indirmenizdir. bu sayede hic bas agrimiyor.

walla elle tek tek yaptım. 1 gb daha indirmeye gözüm yemedi diyelim :)

edit: teşekkürler arkadaşlar en azından baya bilgi sahibi oldum

bende de kafasına göre oluyo. chrome'da da sağlam

cache temizleyin.

en son hangi eklentiyi kurdunuz?
foxrecovery bunu yapıyor mesela.

bi şekilde kaynaştırman gerekli.. bu da diğer köpeklere yaklaştırarak olur.. ben bunu denerdim ama sana denemelisin diyemem..

sevgili dostum. Öncelikle köpeğinin yanına yaklaştıracağın diğer köpekleri düzgün seçmelisin. yani sakin hayvanlar olmalılar. Sonra köpeğine pinch denilen bir tasmayı takmanı tavsiye edeceğim. pozitif bir metod değildir ancak kısa sürede sorunu çözmeni sağlayacaktır. Diğer köpeklerin yanına giderken gayet sakin olmalısın; çünkü sen heyecan yaparsan köpeğin agresifleşecektir. İplerin senin elinde olduğunu ve her şeyin kontrol altında olduğunu hayvana hissettirmelisin. Unutma, sen o sürünün liderisin ve kime saldırılır, kime saldırılmaz kararı sen verirsin. Başlangıçta köpeğinin diğer köpeklerle oynamasını falan hemen beklememelisin. Sosyalizasyon yavruyken aşılması gereken bir süreç, bu yüzden senin işin çok da kolay değil. Lakin elindeki ırkın yumuşak bir ırk olmasından kelli umutluyum. Köpeğine zaman ver. Diğer köpeklerin yanından geç git, onlar hiç yokmuş gibi. Eğer köpeğin onlara sakince yönelirse dokunma, koklaşsınlar. Lakin bir hamle yapması durumunda tasmasını sertçe evet sertçe çek. Pinch dediğimiz zıkkım iyi kullanılmazsa köpeğe bir faydası olmaz. Bu yüzden bunun için sana yakın bir eğitmenle iletişim kurmanı tavsiye ederim, fakat yapamıyorsan bir denemelisin. Pinch tasma köpeği yalama hale getirmemeli. orada kesin olarak yapılmaması gereken bir davranış var ve onu cezalandırıyorsunuz, köpeğiniz bu hamlenizden sonra size dönebilir, eğer böyle bir şey olursa kendinizi korumalı ve köpeğin sizi ısırmasına izin vermeden askıda bekletmelisiniz. Bu ağır bir ceza olacaktır fakat köpeğiniz size ya da başkalarına saldırırken bir kez daha düşünecektir. Daha önce çok fazla köpekle tanışmadığı için bu davranış iyice oturmadan bence önünü kesmelisiniz. Ve unutmayın, çevrenizde iyi huylu köpekler olsun. Sizinki çemkirince karşılık verecek değil, kuyruk sallayacak sakin köpekler...

@shadowhook
verdiğin tavsiyeler tehlikeli, anladığım kadarıyla da sufigay bu konuda deneyimsiz. dediğin gibi doğru kullanması mümkün değil gibime geliyor.
can yakan tasmalar stresi arttıracaktır. süreci de zorlaştırır. ve yanında sen olmadığında saldırgan davranışı engelleyemeyebilir.
köpeğini birazcık gözlemle; saldırganlığın sebebi korku mu? yüksek bir ihtimalle korkudur ve ölmektense karşı saldırıya geçmeyi tercih ediyor. çok sakin huylu ve çok az hareketli/oyuncu olmayan köpeklerle bol bol birlikte vakit geçirsin.

bir film ya da kitapta görmüştüm. köpeğin teki kendini insan sanıyordu. belki sizin köpeğiniz de o yanılgıya düşmüş olabilir. doğduğundan beri insanlar ile büyüdüyse.

köpek kuyuruğunu sallarken sağ tarafa doğru birazcık daha fazla gidiyorsa kuyruk o an mutludur, eğer ki kuyruk sallarken sol tarafa doğru daha fazla sallarsa tedirgin stresli veya sinirlidir.

kömürlükte yaşadığı için zamanında büyürken stres içinde büyümüş sanırım, zaten belli bir stresi var, ve bir köpek gördüğünde de azcık artsa onun eşik değerini aşıyor muhtemelen. öncelikle sana saldırması kabul edilemez bir davranış. patronun kim olduğunu göstermelisin. malesef ceza uygulaman gerekir sana saldırınca. ama doğru davranışlarda ödüllendirerek ona o davranışın doğru olduğunu göstermelisin. yaninda köpek kurabiyelerinden de taşı bence. bu stres seviyesini azaltmak için başlarda çok gürültülü kalabalık yerlerde tasmasını sıkı tutarak beklet, bu tarz yerlere alışmasını sağla, çocuk parklarının etrafında dolaştır, gürültüye çocuklara alıştır ki, bi çocuğa saldırma ihtimalini kaldır ortadan.

stresini arttıran her şeye saldırabilir dikkatli olmak lazım.

bir de national geographic HD de köpekli bir belgesel çıkmıştı, sorunlu köpeklerin eğitimini gösteriyordu, bunlar travma yaşamış ve doğuştan zihinsel özürlüleri de içeriyordu. aynen seninkine benzer bir durum vardı orada. kolayca diğer köpeklere alıştırıyorlardı köpeği. o belgeseli paylaşım ortamlarında bulmaya çalış, sorunun cevabı yöntemi orada.

selamlar soufigay,

daha öncede yazmıştım, köpeğinizin mutlaka bir profesyonel eğitmen tarafından görülmesi ve değerlendirilmesi gerekiyor diye, gene aynı şeyleri biraz açarak yazmak istedim.

öncelikle zor bir durum, köpeğin sosyalizasyon eksiklikleri olduğu ortada. ancak agresyonun sosyalizasyon eksikliğinden mi, yoksa fobik mi olduğunu bilemiyoruz şu anda. sosyalizasyon periyodundan olsa insanlara da aynı agresyonu gösterme ihtimali büyüktü. şu anda canlı olarak görmediğim bir köpek hakkında kesin yorumlar yapmak istemiyorum, ancak bana agresyonun sebebinin bölge koruma ve/ veya yanlış işaretleme olduğu gibi gözüküyor. ha bu nedir?

sahip köpeğini yanlış işaretler, misal elimizde bir golden var, karşıdan bir köpek geliyor sahipli, diğer köpek golden' a havladı, golden' da diğer köpeğe gider yaptı. sahipte bundan onore oldu ve köpeği motive etti, sevdi, aferin oğlum dedi vs. köpek burada gider ile ödülü bağlar. her gördüğü köpeğe bunu yapar, daha sonra bu davranış pekişir, alışkanlık olur. alışkanlığa da örnek olarak; köpeğe otur komutu öğretirken mama verilmesini ve daha sonra köpeğin acıktığı zaman karşınıza geçip oturmasını verebiliriz. işte burada bu çok küçük bir örnek, yani olay köpeğin sosyalleşmesi vs değil, bu sebeplerin bulunup söndürülmesi, yoksa ben size yazarım zıt koşullandırma tekniğini, sistematik duyarsızlaştırmayı, shadowhook' un bahsettiği pinch kullanımını vs. ama bunun sebebini bilmeden sonuca gidemeyiz. neden yapıyor? o yüzden bir çiftlikte bir eğitmen tarafından gözetilmeli ve teşhisi konmalı.

ben köpek konusunda biraz ince eleyen biriyim, bana sorarsanız köpeği elden çıkartın. hayatımın uzun bir bölümünde pitbull, kangal, rottweiler, alman çobanı vs. oldu, en sayko modellerini bile davranış açısından izleme şansım oldu, yakınlarına girdim bir şey olmadı. bağdat caddesi' nde yürürken bir golden tarafından ısırıldım, yani köpeğin adına kanmayın, köpek köpektir ve 42 dişi vardır, her an dönebilir. elinizdeki köpeğin çevreye zarar vermeyeceğinin bir garantisi var mı? yok. o zaman kendi risklerinizi minimize etmelisiniz.

agresyon çok ilginç nedenlere dayanır, travmatik olabilir, genetik olabilir, köpek bunu kullanıyor olabilir. olabilir de olabilir. yurtdışında bu tip köpekler için rehabilite imkanı vardır, ancak rehabilite edilemeyen veya rehabilite olamadığı için sahiplenme şansı olmayan köpekler uyutulur. bu çevredeki diğer köpekler ve insanların sağlığı için şarttır.

velhasıl konunuz çok hassas ve bu konuda çok detay girmek istemiyorum. profesyonel birileri bakmalı köpeğinize.

spotify davetiye istiyor. var mi gonderebilecek olan?

spotify ingiltere dışı çalışıyor. üyelik işlemini ingiltere'den bir ip'ye yaptırın, sonrasında tr'de de kullanılabiliyor. ama malesef davetiye yok bende de. daha şahane bir güzellik yapayım (soruya da cevap olmuş olsun hem) : listen.grooveshark.com :)

@electropie
Teşekkürler. Site güzelmiş.

Last.fm'in programını yükleyip ordan dinlemeyi denediniz mi?

gözlerini para bürüdü diye yorumlamak hatalı. bir sürü copyright ıvırı zıvırı vardır keyfi değildir o.

last fmin kendi programından dinlenebiliyor hala.. bugün dinledim:)

www.deezer.com

gayet güzel.

1- sanmam. havuz sistemi falan gibi bir geyik yok sonuçta. ayrıca uydunet kullanan kişi sayısı da azdır diye tahmin ediyorum.
2- uydunet(kablonet) ile adsl'den daha iyi ping süreleri alırsın. türkiyede ortalama 15 ila 25 falan olur. yurtdışı için de 50 görürsün gibime geliyor. bunu tamamen 5 yıl önceki kablonet deneyimime dayanarak söylüyorum.
3- adsl ile de birden fazla ip alamıyodun zaten. eğer kastettiğin statik falan olayıysa bilemiyorum tabi ama statik değildir herhalde ip.
evet o şekilde bağlayabilirsin. otomatik ip alımında niye sorun çıksın çıkmaz heralde. olmadı işletim sisteminden ayarlarsın her birine ip verirsin zor değil yani.
ttnet zulmünden nasıl kurtulursun bilemedim

beşiktaşı bilmiyorum istanbulda da değilim ama kablonet pingleri genelde yüksektir. en azından izmir bornova için halen yüksek. beşiktaşta kablonet kullanan bir yerden oynadığınız server neredeyse oraya doğru bir ping testi yaptırırsanız speedtest.netden ping süresi hakkında bir fikir verebilir sanırım.

@redlinetheturk
Uydunet'i arayıp sordum, bir switch yardımı ile bağlantıyı dağıtabilirmişim. Bu demektir ki 4 girişli ADSL modemi switch olarak kullanırsam paylaştırabiliyorum bağlantıyı.

@prodeq
Beşiktaş'ta Kablonet veya Uydunet kullanan cafe olduğunu sanmıyorum. Ama ADSL ping süreleri o kadar uçuk ki başka bir sağlayıcının bu kadar kötü olabileceğini sanmıyorum.

Bugün Uydunet'e başvurup yarın da TTnet'i kapattırarak Telekom'un zulmünden kurtuluyorum. İlginiz ve cevaplarınız için teşekkürler... :-)

7 gb ram varmış gibi çalışmaz ama bilgisayar, 3gb ram 4gb de sanal bellek olarak kullanırsın. ne işine yarar onu da bilemedim...
hafıza kartları ram kadar hızlı çalışamaz ki...

@redlinetheturk ama hdd'den hızlı çalışıyor sanırsam.

readyboost her usb desteklemiyor, istediğin performansı alman için özel readyboost destekli usb kullanmalısın. tabi ki ram kadar etki yapmaz, ancak hdd'den daha hızlı.

başlığa baktınız mı?
(bkz: nzb)

nzbsites.com

(bkz: steam) :)

torrent diye bisey duymussundur..

duymadıysan da oyun adı ve rapidshare filan yazarak google a sürprizlerle karşılaşabilirsin..

nzbmatrix.com

başkalarının yazdığı modüllere falan silip kendi ismini yazmadığın sürece sıkıntı olmaz heralde...

köpek 1 yaşında ve eliniz 2 gündür kan içindeyse mütemadiyen psikopat bir köpeğiniz var, tez vakitte elden çıkartın, ha eğer maximum 2 aylık bir köpek ise işler değişir. o zaman elden çıkartmayın.

sadece buraya değil, herhangi bir köpek forumuna bu tip sorular yazarken köpeğin yaşı, cinsiyeti, nereden alındığı, anne ve babasının genel karakteristiği, neler yapıyorsunuzda köpek ne yapıyor, köpeğin genel hareketleri nasıldır gibi gözlemlerinizi anlatırsanız ve bunu detaylandırırsanız o zaman daha isabetli öneriler gelebilir. ha ben elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım ama şu anda olamam çünkü önümde sadece elleri kan içinde kalan bir sahip var. bunun yüzlerce sebebi olabilir.

köpek kaç aylık ? yapılması gereken eğitimin neresinde siniz? eğer sadece ısırma problemi varsa bu çok normal bir durumdur küçük köpekler için, ısırma bile denmez dişleriyle yoklama dır o :) böyle bir şeyi yapar yapmaz parmağınızı onu rahatsız edecek kadar sert bir şekilde retriever ın boğazına sokup yüksek sesle hayır yada yapma diyin. olumsuz her hareketi için aynı uyarıyı kullanın hayır yada yapma. ortalıkta oyuncak bırakmayın, sadece siz istediğinizde oyun oynanır. yanlış yapınca oyuncaklarını alın. her gün eğitmeye çalışın, eğitimleri tok karnınayken yapın ve 20 dakikayı geçmesin.
asla sofradan yemek vermeyin. sürekli boynunda tasma ve kayışı ile gezdirin.
Daha fazlası için leerburg.com a bakın eğitim videolarını internetteki kaynaklardan da bulabilirsiniz. Bu yöntemle 2. köpeğimi eğitiyorum ve sonuçlarından çok memnunum

bence köpeği hiç bir şart altında çıkarmayın elinizden. sabreder ve uğraşırsanız sıkıntılara değecektir.

köpek öyle kendi kendine eve ve evdeki insanların hayatına uyum sağlayabilen bir canlı değildir. köpek aldığınız zaman ciddi bir eğitim vermeniz gerekir. o kendiliğinden olacak iş değildir. eğitim verilmemiş köpek de yanlış davrandığında o köpeğe manyak diyip, elinizden çıkarmak çok cahilce olur. golden retriever genellikle çok heyecanlı bir köpektir. oyun arkadaşı olarak alınır genelde. çocuklu ailelere daha uygundur. sevecen, hareketli ve oyuncu bir hayvandır. delirip sizi fazlaca rahatsız etmesini engellemek istiyorsanız gün içinde mutlaka ona vakit ayırıp onunla oynamanız gerekir. bu seansları düzenli yaparsanız o da diğer zamanlarda sizin başka şeylerle meşgul oluşunuza saygı duyar hale gelecektir. genel olarak eğitimi için saldırmamayı, ısırmamayı öğretmeyi istiyorsanız, ne yaptığını anlamasını sağlamak zorundasınız. çok heyecanlı olduğu için heyecan anında ne yaptığının farkında olmaz. genellikle zarar vermek için ısırmazlar. ısırdığı zaman tepki verin. sadece yanlış bir şey yaptığı zaman kullandığınız bir ses tonunuz ve kelimeniz olsun. mimiklerinizi de kullanın. köpekler yüz ifadelerinizi okuyabilirler ama köpek eğitimi ayrıntılı bir iştir, böyle etrafa sorarak olmaz. kaynak bulun, kitaplar alın ve istikrarlı olun.

(bkz: enflasyon)

forum.memurlar.net

(bkz: para basınca enflasyonun artması)

bir de şunu düşünmek gerek, para basma maliyetli bir iştir, yani para astıkça paranın da değerini düşürmüş olursunuz çünkü onu basmak için harcadığınız maliyet yüzünden bastığınız para kendi değerini koruyamaz.

işin biraz daha incelemek isteyip de temellerini araştırmak isterseniz, şurası iyi bir başlangıç olabilir:

en.wikipedia.org

edit: la traviata'nıın verdiği linkte ne de güzel tartışmışlar :) ama sonucu söyleyeyim, o borç kapanmayacak, kapanamayacak. en azından alışageldiğimiz ekonomik sistem içerisinde.

diyelim hükümet işi gücü bıraktı, darphanelere eşşek gibi para basmasını emretti. darphane de milyonlarca tl para bastı. ne olur? piyasa parayla dolar ve bunun bir sonucu olarak para değer kaybeder. piyasada bol bulunan ürünün ucuz olması gibi. sonra kaçınılmaz olarak enflasyon yükselir. 10 liralık ürün 100 lira olur. bir şekilde ekonomi kendini dengelemeye başlar. her şeyin fiyatı artar. buna oranla maaşlar çok az bir miktarda artar. millet ay sonunu zor görür vesaire vesaire..

ekonomist değilim, yanıldığım noktalar olabilir.

Para basılmamasının en önemli sebebi enflasyondur. Zira basılan para bir şekilde piyasada tüketicilerin varlığına katılacak ve tüketicilerin talepleri artacaktır. Artan talep sonucu sınırlı olan arz talebi karşılamakta yetersiz kalacak ve ürün fiyatları yükselme eğilimine girecektir. Dolayısıyla fiyatlar sürekli olarak bir yükselme eğilimine girecek ve allah muhafaza bu işin sonu dört nala enflasyona kadar gider.

her para bir girdinin, bir üretimin göstergesi/değeri olarak basılıyor. karşılığı olmayan para basmak bir şekilde açık vereceğinizin resmidir.

bildiğim kadarıyla ne kadar bastığınız önemli değil. devletin paranın değerine eş miktarda hazinesi var. altından. altın sabit kaldığı sürece ne kadar kağıdınızın olduğu önemli değil.
ancak amerika bu duruma istisna. parası dünyanın her yerinde değerli olduğu için basıp gönderebiliyor(du) borcunu kapatmak için. bir söylentiye göre saddam petrolünü dolar değil euro ile satmak istediği için devrildi deniliyor. falan da filan...

gerekenden cok para basılırsa sayet millette balya balya para olur, ancak o balyalarla alacak seyler cok azdır. cunku o balyalardan baskalarında da mevcuttur. sizin iki balya onerdiginiz mala beriki 3 balya onerir, boylelikle enflasyon alır basını gider. oyle gider ki sabah aldıgınız ekmegin fiyatı ile aksam aldıgınız ekmegin fiyatında oynamalar olur. paranın degeri o kadar duser ki 5-10 balya parayla yarım ekmek alacagınıza yakıp ısınmak yeg tutulur. ikinci dunya savası oncesi ve sonrasında almanyada olan da budur. insanlar bir cuval parayla yarım kilo bulgur almak yerine banknotları sobalarda yakıp ısınmayı tercih etmislerdir.

çok olan her şey değersizdir. parasız bir ekonomi düşün. çocukların oynadığı bilyeli oyunlarda en benzersiz misketin en değerli olması gibi. az bulunan değerlidir, çok bulunan değersizdir.
Türk Lirası basılırsa, paranın alım gücü düşer, değersizleşir yani daha az şey alınmaya başlar aynı miktar parayla, yine aynı şekilde daha az Dolar eder Türk Lirası. Buna "Dolar yükseldi" de diyoruz aslında bazen :)

Para basarak borç ödenemez de, bütçe denkleştirmesi yapanları da gördü bu ülke :))

paramızın uluslararası arenada bir değeri olsaydı, altınımıza karşılık olmadan da para basabilirdik ama paramız o kadar değerli değil malesef. para basarsak, kısa sürede sıfırlar artar, afrika'da, afganistan'da olduğu gibi insanlar balya'yla para verip bir ekmek alır.

İnanmayacaksın ama para ekmek, bilgisayar, masa gibi bir üründür. Piyasaya fazla miktarda arz edilen her ürün gibi, onun fazlası da değersizleşir. Giderek değerini yitiren para konseptine enflasyon diyoruz.

ekonomist ağızlarını bırakıp çok basit bir şekilde şöyle yorumlarım ben hep.

çift kefeli terazi düşün. bir kefesinde para var, bir kefesinde de piyasadaki parayla alınabilen şeyler var. bu terazi sürekli dengede olmak zorunda. şimdi bir para basarsak, yani para olan kefeyi ağırlaştırırsak ne olur, para tarafı ağır çeker. nasıl dengeleriz? parayla alınabilen şeylerin değerini de öteki kefeye koyduğumuz para kadar arttırırız ki dengelensin. ne oldu? parayla alınacak şeylerin fiyatı, koyduğumuz para kadar arttı.

işte buna enflasyon diyoruz.

para basıp piyasaya sürmeden, sadece borçlarımızı ödemek için kullansak ? saçmaladım mı ne ?

@sarere
amerika uzun süre bunu yaptı, parasının uluslararası arenada geçerliliği olduğu için, ama o da bir yerden sonra patladı, taşıma suyuyla değirmen dönmüyor.

medya patronu olmak isterdim. düşünsene gerçeğin ne olduğunu sen belirliyorsun, yaa...

insaat muhendisi
cok sevdigimden degil, yasamak durumunda oldugum, istedigim yerlerdeki is firsatlarindan oturu..

viper pilotu.

O olmazsa dış ticaret. Uluslararası ilişkiler okuyup dünyanın 4 1 yanıyla irtibat halinde olacağım herhangi bir mesleği yapmak isterdim.
Ya da Acun gibi gez dolaş işleri.

yat tayfasi,
deniz kuvvetleri calisani,
diplomat,
vahsi yasam biyologu,
dunyayi gezen belgeselci,
cruise calisani

genelde dunyayi gezebilecegim bir meslek iste...

formula 1 pilotu. aşağısı kaldırmaz yalnız.
(halen çalıştığım sektör bilişim)

edit: ayrıca (ben de) çevre mühendisiyim, daha onla ilgili bişi yapmadım.

elektronik mühendisiyim.
şu krizde derim ki göz doktoru ya da matematik öğretmeni olmak şahane olurdu.
göz doktorluğu tüm dallar arasında en temiz olanı. mat. öğretmeni ise normalde benden az kazanır ama özel ders vs işleri ile beni geride bırakabilir isterse. saati 100tl lerde özel dersler duydum be. oha.

moda okuyorum, heykel okumak isterdim.hala da istiyorum. ama parayı yaşarken kazanmak istediğim için malesef böyle bir seçim yaptım...

serseri.
(bkz: serseri olmak için gerekenler)

herhangi buyuk bi gemide calismak isterdim ya. fotografci olur, garson falan da olur. boyle iste.

süreç yönetim danışmanı

TV'de resim seçici olmak isterdim. Hani bir ton kamera görüntüsünden o anda ekrana hangisini verileceğini seçen.

büyük bir uluslararası örgütte uzman (nato, bm vs..)

kafam olsaydı erken yaşta, daha okulum bile bitmeden mali müşavir yanında part time çalışmaya başlayıp, okul bitince full time çalışıp, stajımı yapıp mali müşavir olmazdım. eşimi dinleyip, erken vakitte kpss kurslarına falan gidip, banka sınavlarına girer müfettiş, uzman falan olurdum, hiç olmadı devlet kuruluşlarında, bakanlıklarda müfettiş, uzman falan olurdum.

işletme mezunu olup da mali müşavirliğe heveslenen varsa olmasın. sınavlara çalışıp banka müfettişi olmaya, kpss kursuna gidip devlete girmeye baksın.

şu anda güverte okumadığım için olabildiğine pişmanım. gemiciler inanılmaz paralar alıyor. mesela güvertede yerleri silen çocuk en az 1000 lira para alıyor. okul bitiren her hangi bir kimse, 4000'den falan işe giriyor. uzak yol kaptanları 10000-20000 gidiyor.

gazeteci ama dergi ya da haftalık cumartesi-pazar gibi bir ekte kültür sanat editörü.
çarpıcı konuları dosya olarak yapabilmek.
ne bileyim cezaevlerini yazabilmek rahatça, tiyatroları yazabilmek..
ah ah.

eczacı olasım var. olasım var demeyeyim bu saatten sonra zor artık. hiçbir ciddi fikrim yok çalışma koşulları hakkında ama dışardan bakınca cok pratik geliyo. kalfayı koy dükkana takıl filan. necisin derseniz avukatım.

avukatım ama doktor olmak isterdim sanırım.
bir de acayip bir rol model gördüğümden sanırım eğitimci olmak isterdim ama öğretmen filan değil, eğitim danışmanlığı şirketi olan bir eğitimci.

reklamcılık olabilirdi.. işin iç kısmını çok iyi bilmiyorum gerçi ama renkli kişiliklere sahip yaratıcı çalışma arkadaşlarıyla çalışmak zevkli olurdu diye düşünüyorum.. yaratıcılık gerektiriyor oluşu da biraz cazip geliyor açıkçası..
şu kriz şartlarında reklamcılık sektörü de biraz sekteye uğramıştır muhakkak ama yine de dediğim gibi, yapmaktan zevk alabileceğim bir işmiş gibi geliyor..

onun dışında trader da olabilirdim belki. forex işleriyle falan uğraşan.. bu biraz daha stresli bir iş tabii. sürekli ekonomi haberleri, bol zigzaglı grafikler falan.. bilgi ve deneyim de gerektiriyor haliyle. sezgilerinize de ihtiyacınız olabiliyor tabi.. ama tüm bunlara güveniyorsanız, ve sağlam sayılabilecek bir parayla da oynuyorsanız çoğu kişinin 1 ayda kazandığı parayı 1 günde, hatta birkaç saatte bile kazanabiliyorsunuz. (tabi aynı oranda yitirme riski de var)
elinizde kapitaliniz varsa krizden etkilenme gibi bir durum da yok. sonuçta iyi yada kötü, dünyadaki ekonomi piyasası sürekli akıyor; ve size sadece doğru hamleleri yapıp kazanç sağlamanız kalıyor..
ayrıca bu senaryoda işe gitme gibi bir zorunluluğunuz da yok. gözünüz ekranda olsun da, ister yatağınızda çalışın, ister starbucks'ta çalışın, ister masabaşında çalışın. yeter ki gözünüzü ekrandan ayırmayın.

bu arada, endüstri mühendisiyim. kendi mesleğimden de memnunum, çok memnunum tabi ama yukarıda saydıklarımı da içten içe merak ediyorum. (gerçi 2.sini yapabilme gibi bir şansım var. ama gerekli bilgi ve kapitale sahip değilim işte.. :p)

endüstriyel tasarımcı olup şöyle dahiyane şeyler yapmak isterdim:

www.le-clochard.com

ya da cafe açmak. Kendi açtığım yerde pastacılık yapmak.

national geographic fotoğrafçısı.

Polisiye filmler içinde HEAT , daha sonra tabii ki Twelve Monkeys ve matrix'de..

E tabii ki, The Shining ve A Clockwork Orange..

hong kong express
12 monkeys
brazil

the great train robbery - yanılmıyorsam konusu, senaryosu olan ilk film

citizen kane - senaryosunun güzelliğini geçtim film çekim tekniği açısından neresinden tutsanız ilkleri bulursunuz hep.

the kid - bu benim chaplin hayranlığımdan, oyunculuk ve kamera kullanımı açısından aslında herhangi bir filmi.

Stalker
Kagemusha
Man Bites Dog

kill bill 1-2
bin jip
spring summer fal winter and spring

(dört mü oldu lan?)

seyir zevkini, kişisel beğeniyi falan geçersek sinema tarihi açısından bakıp verilebilecek cevaplar şunlar olabilir. film indirip izleyecem, bana şukela tavsiye lazım diyorsanız dikkate almayın.

intolerance- d.w. griffith (kurgu adına ilk ve en önemli örneklerden)
potempkin zırhlısı- eisenstein (montaj nedir eğretileme nedir simgeleme nedir falan fıstık, bugünkü sinemaya ilk adımlardan )
citizen kane- orson welles (biçim biçim biçim, ışık gölge, kontrast, alan derinliği vs)

iyi, kotu ve cirkin
the pink panther serisi (sirf peter sellers yuzunden)
modern times

ben biraz klasikciyim aslinda, yeni filmlere sinemaya yon veriyor gozuyle bakamiyorum malesef. gelien teknoloji yuzunden film sektorunun buyumesi cok dogaldir. o acidan aksiyon, korku, bilim kurgu tarzi filmlerde yer alan gorsel efektler belki iyi oluyor ama sinemayi "sinema" yapan urunler degildir bence. filmlerdeki dogallik ve senaryonun guzelligi daha onemlidir benim icin.

taxi driver
fight club
a beautiful mind
slumdog millionaire (bu belki olmayabilir kararsız kaldım,bendeki de dört oldu adsf)

bir tanesi "alfred hiçkok" abimizden olsun bence.

ilk aklıma "kullanıcı: admin, şifre: admin" geliyor. kullanım kitapçığında belirtmemişler mi?

edit: şu kılavuzun ikinci sayfasında şöyle yazıyor;

"When you have identified the correct Wireless Access Point, note the IP address that is listed.
Launch a Web browser on the computer that is physically connected to the 802.11g Wireless
Turbo Multi-function Access Point. Enter the IP address for your Wireless Access Point. This will
open the Web Configuration Utility. The default user name is admin. There is no default password."

ama sen "şifre yok dedim laftan anlamadı" dediğine göre bilemedim şimdi.

www.usr.com

kitapçığına bakmayı denedin mi? admin admin gibi default kullanıcı adı şifresi olması lazım

default olarak admin admin denedim olmadı. Fabrika ayarlarında boş olarak geldiği yazıyor kitabçığında, o şekilde de olmadı. Nasıl olacak anlamış değilim.

Edit: Kullanıcı adı:admin, şifre: boş olarak denedim oldu.

taşınabilir diskten falan bulaşmıştır.
spybot search and destroy ile temizlersin.

Başlat>çalıştır>gpedit.msc yaz tamam de.
Kullanıcı yapılandırması>yönetim şablonları>sistem>ctrl+alt+del seçenekleri'nden düzeltebilirsin..!
Görev Yöneticisi devre kaldır özellikleri'ni açıp devre dışı bırakı seçersen görev yöneticin çalışır hale gelecektir.

XP Home kullananlar ise Çalıştır a regedit yazıp enterlayın.Sırayla
HKEY_CURRENT_USER-Software-Microsoft-Windows-CurrentVersion-Policies-System
Disable TaskMgr Ona sag tıklayın. değiştir den
1 yazan yere 0 yazın.

gpedit.msc'den görev yöneticisi ile ilgili ayarları da yaptım ama yine olmadı, deli oldum ya anlatamam size, iki kere formatladım hala var hala var...

(bkz: combofix)

Maalesef combofix'te çözüm olmadı...

değil tabii ki.

peki nasıl oluyor? görüntü kesintisiz devam ediyor gördüğüm kadarıyla.

yani ona bakarsanız filmlerde de kesintisiz görünen sahneler kaç parçada, kaç defada çekiliyor. yapılamayacak bişey değil yani.

gerçek olma ihtimali var diyordum ki yere çarpmanın tek yan etkisi olarak mal bir sırıtma görünce adamda vazgeçtim...

her seyi gectim sese dikkat et, adamin ayak sesi cok net duyuluyor, mikrofon net aliyor her sesi, ama herif betona dustugunde 1 desibel ses bile yok. guzel yapmislar ama emege saygi.

Yere tahta gibi düşer mi hiç bir insan? Adam aynen tahta gibi düşüyor. Direkt yalan.

15-16. snler montaj gibi..

gerçek tabi ki.
var böyle 25 metreden kendini kafaüstü çakıp yürüyüp giden adamlar.
benim halaoğlu var mesela. ama o 10 metre yapabiliyo en çok.
başağrısı yapıyomuş çok.

bence de gerçek. patricia teyzem 20 katlı binadan atladı ve ölmedi. üstüne de bir çek aldı. şimdi cayman adalarında yaşıyor.

Bunun daha yaratıcısı vardı sanki

(bkz: muk kemmel bir atlayis)

heroes'daki claire ve bu videodaki abi. bu ikisi disinda yapabilen yok dunyada.

sanıyorum, bu olay türkiyede gerceklesmemis. eger öyle olsaydı, yaslı teyzelerimizin ''aman evladım yapma'' kendini bilmez genclerimizin ''anlatsana nan mınakodumunun cocugu'' gibi kelimeleri duyma ihtimalimiz bir hayli yüksek olurdu sanırım,
binanın üzerinden atlaması ve yere cakılması arasındaki gecen sürede, cansız manken gibin duruyor, ayrıca etrafında videoyu ceken kisiden baska kimseyide göremedim. tamammen, cesitli hilelerle sanal ortama yansıtılan bir gosteri.

ehheh. elemanlar iyi uğraşmışlar bunun için. greenbox/bluebox ile yapmışlar. çok canları sıkılıyodu heralde.

her şeyden geçtim, direk beyninin dağılması lazımdı.

formattan sonra düzelir o yeni bir şey almasınız olur yani. içindekileri kurtarma yolunuz var mı bilmiyorum. olmayabilir.

başka bir usb kablo ile tekrar deneyin, wd ler gücü usb den aldıklarında kablo yada port voltajı yetersizse mık tık hık sesleri çıkarıp sıçıyorlar.

benzer bir durum başıma gelmişti, acronis değil dos'taki chkdsk işimi görmüştü, denemediysen onu tavsiye ederim. teknik servise verdiğinde onlar garanti dahilinde cihazı tamir ederler bir arıza varsa, veri kurtarma yapmazlar (beleş). bir de ubuntu live cd'si ile açmayı dene şu hdd'yi. madem 98'te çalışır diyorlar, ntfs ile bi alıp veremediği vardır belki.

ek'e cevap, seagate tartışmasız bir numara.

gecen hafta external wd diskim mefta oldu benimde..410gb kadar verim puff oldu gitti, umarim ayni durum ile karsilasmazsiniz.

ben yanlislikla harici diske quick format( sag tiklayip format seceneginden hizliyi secerek ) atmistim. ayni anda 2 gb flash kartimi sokmustum dalginliga gelip silmistim 200gb veriyi. ama geri kurtardim %90'ini, yani en son care format atmak olduysa hizli at ve kurtarmayi dene...

@only
peki ne kadar sürdü o kadar veriyi kurtarmak?ayrıca klasör yapıları, dosya isimleri filan olduğu gibi döndü mü gerisin geri???

bir arkadaşından duymuştur, bunun yerine kaynağını unuttuğunu söylemiştir. o arkadaşı da abisinden falan duymuştur...

(bkz: sehriban coskunfirat)?

1994 değil ama o. 1995-1996 falan olması lazım.

''sene 94, satanizm yeni çıkmış, biz mezarlıkta içiyoruz yine, işte abi...'' diye de bir forumda imza gördüm ama devamı yok sanırım

kargo olarak ptt ile değil dhl,ups,fedex ile yolla derim. ptt'ye güven olmuyor; ufak bir hard disk gönderecektim ptt görevlisi içinde önemli bir şey varsa sakın ptt ile yollama dedi mesela...

rejimi falan salla. hele mevzubahis morbid obezite değil de bira göbeği ise. onun yerine sporu öneriyorum. mekik çek abi?
dünyada içkinden güzel şey var mıdır? niye mahrum kalasın... azıcık tembellik tozunu üzerinden at, (yeni) bir spor dene, rejime falan hiç gerek yok.

birayı seviyor da içmiyorsan günah ya...

alkolün etkilerine gelince. alkolün karaciğerde parçalanması için gerken enerji alkolün verdiği kaloriden daha fazladır. bu yüzden net olarak baktığında aslında alkol alarak kilo bile verebilirsin gibi durur. ama alkolün vücuttaki suyu tüketmesine ne demeli? yağ eriten - kas yapan metabolik faliyetler bir hayli suya ihtiyaç duyuyorken, buna dikkat etmekte fayda var.

onun dışında başka bir rahatsızlık yoksa durduğun kabahat. iki duble de bana koy.

@lhun

İşte iş güç koşturmaca derken spora fırsat kalmadı. boy 183 kilo 73'tü 71'e düştü. iyi gibi duruyor fakat şu göbek olayı sıkıyor insanın canını :)

Sporada sanırım önümüzdeki hafta başlayacağım.

rakiyi mezesiz icebileceksen 2 tek bir sey yapmaz.

beyaz sarap + raki rejim ickileridir benim bildigim

1,5 sene kadar önce günde minimum 2 paket içtiğim sigarayı bırakmamdan sonra yemeğe abandım ve 83ten 98e kadar çıktım. bira göbeği falan o biçim. neyse yemeyi azalttım h.içi 2 akşam 1saat koşuyor 3 akşam da evde dambıl çalışıyorum. h.sonu spor yok içki yemek var.
bira içiyordum h.sonları ama şimdi votkaya geçmeye karar verdim. hamallığı da yok.göbek daha gitmedi 90 kiloya kadar indim. ama gidicek kararlıyım:) boy 1.89:)

diyeceğim o ki; kendini çok kasma. bi iki biradan bi bok olmaz. ama rahatsız ediyorsa işte rakı, votka fln iç. bi de ben şöyle yapıyorum misal pazar günü pizza mı yedim kendime pazartesi günü extradan 20 dakika fazla koşacağıma dair söz veriyorum. he sözümü tutuo muyum?hayır.pazartesi akşamı 30 dakika fazla koşuyorum( inceden psikopatlık mevcut evet:)

hocam birayı kesme be :) yediğini kes ama birayı kesme. şöyle haftada 5 kere en az 40 dakika kardiyo yapsan yeterli olur zaten göbeğin gitmesine. ama tabi kısa vadede bi sonuç beklenmeyecek. en az 2 ay bir süre tanı kendine, farkı bariz biçimde görürsün. anahtar kelime "kardiyo".

edit: bu arada 183 boy 71 kiloda ne göbeği allah aşkına? :)

20 cl kadar bira içmenin bir zararı olmaz. ama fazlası içilmemeli.

duyuruya salça ol mode on:)
@joelino ; bu kardiyo ne ola ki:) anlat bana öğret:)

o 2 duble olmaz, 5 duble olur, yanında da peynirdi, salataydı derken rejim gider. :)

kilo vermek için sadece spor yeterli değil. ha diyorsanki cross trainer ile bir saat kasarım hacı, iki duble rakını paşa paşa içersin.
tek bir formül var: alınan kalori<yakılan kalori
alkol tüm kalorilerin anasıdır, bunu da bilin...

@charlesbukowskiineksi

(bkz: cardio)

ara vermeden hafif tempoda 40 dakika civarı koşmak mesela tabi bu senin kondisyonuna bağlı, fazlaysa hafif degil biraz daha tempolu koşabilirsin , ya da 40 dakika civarı bisiklete binmek, aklına ne gelirse işte

Cardio: kalp atış hızını şu an tam hatırlayamadığım fakat normalin üstünde bir seviyeye çıkararak terlemeye ve vücudun yağ yakımına yarayan çalışma türü. Koşu bandında 5-6km'nin üzerindeki yürüyüşler, kondisyon bisikleti (programları vardır ayrı ayrı) ve elliptical cihazı benim cardio çalışmalarında kullandığım aletler. Haftanın en az 3 günü, gün başına 40-60dk çalışırsanız çok faydasını görürsünüz. 20dk tempolu yürüyüş, 20dk bisiklet ve 8-10dk eliptical başlangıç için iş görebilecek bir program.

ayni ikilemi o kadar cok yasadim ki. gerci ben her aksam 'uf bugun cok yoruldum 1-2 bira iceyim diyodum' :) haftada 1-2den bir sey olmaz hatta faydalidir. butun hafta calis, didin haftasonuda gobegi dert et, olacak is mi? bana kalirsa cuma, c.tesi icmen lazim, yoksa stres yapar daha cok gobek yaparsin:) hem kilon olsa bari. erkek adamin biraz gobegi olur noolmus yani.
illa gobeksiz olacam diye kasiyosan kendini, internette 'slim in 6 weeks' diye arat, onlarin great abs videosunu indir. 7dk ayir gunde 6 haftada tas gibi karin kaslarin olsun. tecrubeyle sabit..

@joelino
@stephen dedalus:
akşamları 10dk yürüyüş akabinde 20dk. koşu , geriye dönüp 20 dk. daha koşu, 10dk. yürüyüş eve dönüş ( home sweet home )- ki eve geldiğimde tişört sırılsıklam oluyor - ben ne zamandır kardiyo yapıyorum da haberim mi yok o zaman?

@legalalien:
bi' buldursan ya paşam videoyu. çok büyük swvabı var:)

@ alkolik imam: duyuruna çok sardırdığımın farkındayım. özür:)

rakı ve cin rejiminin içine etmez, faydası bile dokunur. bira ya da herhangi bir şey için de kesinlikle yasak diye düşünme. zamanla sinirlerin bozulur =)
bir de rejimin yanında ufaktan spora başlaman lazım. neyse benim anlamadığım şey, 183 boy 71 kiloda bira göbeği ne geziyor?

Şurada kalori tablosu var
cachafm.azbuz.com

Okuldan girdiginiz icin ve belirli sabit local ip adresiniz olmadigindan dolayi gayet normal.

senin ip değişmiş olabilir mi???

-redlinetheturk; ip adresi tabiki degisecek. Okuldan yani belli bir network agindan nete baglantigi icin tek basina degil. Eger tek kullanici isen senin evindeki ip adresi 192.168.1.2 ya da 10.0.0.2 ya da 192.168.2.2 'dir. Evinden ikinci bir bilgisayarda nete baglanir ve agdan ip alirsa; aldigi ip adresi 192.168.1.3 olacaktir.

Kafa karistirmayalim...

yeniden indir, durakla devam et çoğu zaman hata veriyor rapidshare'de.

flashgetin ayarlarından premium hesabının kullanıcı adını ve şifreni tanımlatırsan öyle bir sorun olmaması gerek. bende bazen uğraşamıyorum yok durdur sonra programı kapat falan. sağ tıklayıp hemen kapat diyorum flashgeti...bi problemim olmadı şu zamana kadar.

bende kayıtlı o ayarlar, ancak ona rağmen indirse bile genelde part hatası veriyor.

bende bazen şu şekilde oluyor;

bazen firefox ayarları kendi kendine sıfırlıyor, giriş yaptığım forumlar falan tekrar giriş yapın diyor, haliyle rapidshare de kullanıcı girişi istiyor. flasgette hata veriyor. ama onun haricinde hiç bir sıkıntım olmadı yani.

bana öyle olduğu zaman inatla yeniden başlatıyorum, bir yerden sonra devam ediyor download'a. etmediği zaman da sıfırdan başlıyor zaten. ancak şöyle de bir sorun var ki, böyle durumlarda bazen dosyayı bozuk olarak indiriyor, en baştan indirmek gerekebiliyor.

Flashget'te "araçlar" menüsündeydi sanırım, "varsayılan indirme özellikleri" var. Oraya rapidshare kullanıcı adını ve şifreni girersen, hiç kopma olmaz. İstersen download'u yarıda bırak, dünyanın öbür ucuna git, yine deva edebilirsin. Yıllardır bu şekilde kullandım, hiç bozuk dosya inmedi.

Not: Kullandığın internet tarayıcısında rapidshare üyeliğine giriş yapmış olmana gerek yok. Hatta linklerin üzerine tıklama, direkt sağ tıklayıp flashget'le indir de. Hatta flashgot sayesinde birden fazla linki seçip "seçilenleri indir" yapabilirsin. Ama sakın linke tıklayıp rapidshare sayfasından "premium"a tıklayarak indirme. O zaman yarıda kesilme olabilir.

@edgenaby: dediğin gibi yapıyorum zaten.. yukarda da dedim flashgot yaptım diye, rapide girip indireceksem neden flasghot yapayım?
ama olmuyor işte hata veriyor, 10 linkten 2-3 tanesi arıza çıkardı, onları da yeniden indirdim artık.

rapidshare'in sunucuları bazen devre dışı kalıyor. senin dosyan da büyük ihtimalle o sunuculardan birinde. linki browser'a kopyala oradan bak durumuna indirilebiliyor mu deyu...

Flashget'te "varsayılan indirme özellikleri"ne rapidshare kullanıcı adı ve şifreni girmiş miydin?

%35 de fat32 dolaylı hata vermez galiba? bad sector olabilir mi? dosyayı başka bir bilgisayar yahut harici hard disk ile deneyin

ntfs, bad sector yok, bir kac forumdan baktim isletim sisteminin kurulu oldugu disk uzerinde acin dosyayi diyorlar ancak orda silebilecegim en ufak bir dosya bile yok (zaten toplam boyutu 11gb) harici hard-disk te henuz denemedim..

hata $undan kaynakli:
muhtemelen .rar icindeki dosyayi drag and drop yontemiyle cikarmaya cali$iyorsunuz. o sebeple once winrar dosyayi temp klasorune atiyor. sonra ta$iyor istediginiz yere.

fakat, dosyayi secip "extract to.. / dizine cikart" butonunu tiklarsaniz yukardan ve cikarmak istediginiz surucuyu/klasoru secerseniz direkt oraya cikaracak, temp'e atmaya cali$mayacaktir.

winrar kullanıyosunuz galiba? sağ tuş extract yapınca direk bulunduğu yere açması lazım fakat dosyayı çift tıklayıp açınca oradan extract edince önce sistem partisyonunda geçici bir yere açıp sonra istediğiniz yere taşıyor. sağ klik?

baticon kullanılabilir. fakat dikkat edin baticonlu yarayı yalayınca kusar köpek. uyuz konusunda çok bilgim yok ama mesela vücudun belli bir yerinde tüy kalmaz deri gözükür bitek. o olabilir... tavsiyem veterinere telefon açın yahut bir petshop'a girin, genelde ıvır zıvır bir sürü ürün olur. anti bakteriyel temizleme mendilleri vardı mesela köpekler için o olabilir...

baticon iyidir. merhem sürmek dışında yapılacak en güzel şey ise, yara eğer köpeğin patisindeyse ona sıkı bir patik giydirmektir. maalesef yaraların canını okuma gibi kötü huyları olduğundan patik de kar etmeyebilir. o zaman elbet ki yara enfeksiyon kapar. veterinere götürürsün. köpeğin kafasına şeffaf, antenvari, ilginç bir plastik nesne takar. köpek eve geldiğinde, kafasındakine hakim olamadığından ve görüş alanı azaldığından her yeri birbirine katar. kırılan tabak çanağa, devrilen vazoya doyamazsın.
(...)

uyuzda once bolgesel olarak derideki killar azalir ve kasinir. zamanla kasinmalar iyice artar, vucudu yara olur, cok kotu kokar ve deride tuy hic kalmaz.
not: kopegin kasiniyorsa ve yine tuyde bolgesel azalma varsa bu egzama da olabilir.

baticon bu konuda iyidir. ancak bu tip durumlarda asla gözden kaçırmamanız gereken şey, yaranın etrafını traş etmektir. yara etrafında olan tüyler enfeksiyon riskini yaratır, enfeksiyon olmasa bile iyileşmeyi geciktirir.

(bkz: yeni baslayanlar icin linux)

ya işte sorun bu.

bilgisayara yeni başlamıyorum hatta oldukça ileri seviyedeyim.
verdiğiniz link bana sıfırdan bilgisayar öğretmeye çalışan sayfalar.

aradığım:

windowsta şu iş ---> linuxta böyle yapılır.

windowsta google ---> linuxta google

tamam.
isterseniz siteyi kapatsınlar. google'a linklesinler.

soru spesifik bir sorudur.
isteyen ingilizce keywords ler verebilir google için. örnek: sıfırdan linux öğrenmek isteseydim "start form scratch" işimi görürdü.

daha da spesifik olarak sorarsanız daha rahat cevap verilebilir aslında. alan çok geniş çünkü. bir de önce linux kursanızda ondan sonra sorun yaşadığınız şeyleri sorsanız daha rahat öğrenirsiniz bence. zaten kurduğunuz dağıtımın forumlarında istediğiz bilgiye ulaşırsınız. ama okumak içinde www.belgeler.org fena değildir

işte windowstaki ne işler? genelde ne yapıyordunuz? örn oyun oynamak, film izlemek, ofis uygulamaları, genel bilgisayar administre faaliyetler de iş, program geliştirmek, server koşmak, grafik tasarım, 3d tasarım da iş.

sorum şu DEĞİL --> hangi program nasıl kullanılır?

sorum şu --> sistem idaresiyle ilgili windowsça soru soracağım linuxca karşılık verecek site, kaynak (ingilizce olabilir)

örnekler:
msconfig'in karşılığı ne?
servislerin karşılığı ne?
regedit karşılığı ne?


windowsça bir şey yazacağım. hemen linuxcasını gösterecek. gerisi önemsiz.

@can see
soruyu ilk sorduğunuzda yeterince spesifik değildi. windows'ta "uzman" olan biri google vasıtasıyla her/çoğu şeyi bulabilir.
mesela msconfig in linux diye arattım. ilk çıkan şey ubuntuforums.org idi. bana ayar vermeye çalışana kadar yazdığım şeyi uygulasaydınız eminim ki ihtiyacınızı karşılardınız.

elmayı armuta çevirmeye çalışmadan önce ikisini de elinize alıp yoklayın bence.

yes=evet
no=hayır

bu elmayı armuta çevirmek demek değil. bir dili başka bir dile çevirmek. apple ve pear birbirine çevrilemez.

soru basit.
windows linux karşılaştırmalı sözlüğü, kılavuzu.


dünya üzerinde en az bir proje bunu denemiştir. onu arıyorum.

@can see
sen çok yanlış yerden girdin olaya. linux windowsla aynı mantıkla çalışmaz,yönetilmez o yüzdende tam anlamıyla regedit in tam karşılığını bulamazsın. en güzeli seninöncelikle başlangıç için ideal ubuntu,pardus gibi bi dağıtım kurman. ondan sonrada eğer istersen kurulumu 2-3 günü bulabilen ama tüm ayarlarını kendin yapabileceğin gentoo gibi fantastik bi dağıtımda kurabilirsin.

okuma içinde elinin altında linux kurulu olmadan bişeye yaramaz o yüzden çok kafaya takma.önce kur ondan sonra zibil gibi wiki,forum,ücretsiz dağıtılan e-booklar var.

yani kısacası windowsdaki bilgini bi kaç sayfa bişey okuyarak aynen linux e aktaramassın.tabiki deneyimin faydası olur ama önce kullanman görmen lazım.

evet olabilir.

yine de bu konuda karşılaştırmalı bir referans olmalıydı.
hayret.

o vakit google a "linux administration" yazıp okumaktan başka çare yok. iki sistemin mantıksal olarak çok farklı bir yapılanması olduğundan bizzat karşılık olarak bulacağın şey azdır.

deli ettiniz beni...
soru hala açık.

daha yüksek vermesi lazım. çözünürlükleri ayarlerken lcd tv'yi masaüstünü uzat'a getirmen lazım (öyle bişeylerdi işte) yani senin ekranı kopyalamasın, yeni bir masaüstü yansıtsın. ozaman gerekli çözünürlüğe çıkarsın...

tamam masaüstünü yeni bağladığım ekrana uzattım. kmplayer ı da o ekrana geçirip orada açtım. bu sefer de fullscreen yapınca filmin gözükmesi gerekenden daha az kısmını gösteriyor. ve yine piksel piksel bir görüntü..

ikinci ekranın çözünürlüğünü düzgün ayarlamalısın. başka bir problem olması çok zor. kaynak video kalitesi iyi mi?

laptop 1280x800 (widescreen)
diğeri 17 inç lcd. 1280x1024 (widescreen değil)

ikisi de yukarı çözünürlüklere ayarlı. optimum verebilecekleri görüntü bu yani. kmplayer dan da mı ayar çekmek gerekiyor acaba? çok karışıkmış o da.

genişletirsen aynı çözünürlüğü devam etiriri tek ekran gibi sen klonlayacaksın, ekrankartına göre değişse de ekran özelliklerinde 2. ekranı seçip çözünrlüğünü ayarlayabilirsin
clip2net.com
gibi

Zayıflama hapı, mucize zayıflama ürünü vb. şeklinde pazarlanan ürünlerin ya gerçekten zayıflatıcı bir etkisi yoktur (sadece bağırsak çalıştırarak ishal olmanızı sağlarlar) ya da etkisi sağlığınızdan ciddi anlamda bir şeyler götürür. Zayıflamanın yegane yolu sağlıklı bir diyete riayet etmek ve spor yapmaktır, bu ürünlerde mucize aramayın, sağlığınızı da tehlikeye atmayın. Ayrıca şunu da hatırlatayım ki, bu ürünler ilaç değil, ilaç onayına sahip değiller.

www.farmafil.com

valla açıkçası ben de tavsiye etmem. hayatınızdan yıllar götürür. çok tehlikeliler ve bıraktığınız anda verdiklerinizden fazlasını geri alıyorsunuz.

hormon rahatsızlığı yoksa ağzını tutunca zayıflanıyor

ağzını tutuncadan ziyade aslında doğru yiyine
bir diyetisyeni deneyin hem obşa emek harcamamış hem sağlıklı,kalıcı kilo vermiş olursunuz

imza:
20kilo vermiş insan

@demlikposet: 20 kiloyu ne kadar zamanda verdiniz?

altı ayda vermiş olmalı
imza: 25 kilo vermiş, 10 kilo daha verecek olan insan

tatlılar yüzünden. tatlı olmayan öğünlerde de kebap filan var o yüzden. tereyağını falan da bol katıyorlardır oh mis gibi.
benim diyetim galiba günlük 1500 kalori. benim yerime de yiyiniz...

öğrenci adamın günde en fazla 2 öğün yediğini hesaplamışlardır.

Fazla bence, karşılaştırma için www.bilkent.edu.tr bakın, ekmek ve tatlı seçeneği ile bile o kadar yükselmiyor neredeyse...

Normal. Askerde de günde 4500~5000 kalori veriliyor.

gayet normal değerlerdir.
iü ye mahsuz değil. tüm üniversitelerin öğle yemekleri 1000~1500 kaloridir.

fazla, normal kilo da bir kadın hatta erkek için bile çok fazla. Ama tabi güzel bişey, spor yapıyorsan yada fiziksel efor istiyen bir işe sahipsen ihtiyaç duyarsın ona göre şeetmişlerdir... sen ihtiyacın kadarını ye .

diyoki, kendi çaldığını kendin dinleyemezsin koçum... yani yayın var fakat bunu sen dinleyemezsin...

bulunduğu yere geri götürüldüğünde itlaf edilmesi mi? neresi orası amerika falan mı? burada kimse kimseyi itlaf edemez, köpeğin kuduz olmadığı da apaçık ortada.

öyle bir ederler ki hem de.

umarım yeni bir ev bulur kendine.

sevgili redline doğru diyor, misak-ı milli sınırları içinde hiç bir zaman köpek itlafı olmamıştır, hatta belediyelerimiz bu konuda çok düşünceli ve hayvan haklarına saygılıdır. bu ülkede barınaklarda bile köpek itlafı yapılmaz, her şey 4/4 lüktür. tür. tü. t.....

hocam köpek nerede, bu tip ilanlarda lokasyon bilgisi de verirseniz hiç olmazsa daha sağlıklı bir araştırma yapılır.

birseyler yapabilmeyi cok isterdim:( ancak kopegi beykoz hayvan barınağı dışında bir barınağa mesela yedikuleye goturebilirsen. bu hayvancağız kotu durumda diye, en azından kısa bir süre yer sağlayabilirler ona. umarım iyi olur yakın zamanda.

istanbul'da ares. yakın çevredeki illere de yolculuk edebilir ama.

entellektüel kesim benim gibi cahil bir kişiyi iki dakikada cehennemin dibine soktu :(
yüce türk devletine olan güvenimi nasıl da sarstınız :((
sevgili galahad bu yarak gibi yerde hayvan haklarının bit kadar önemi olmadığını ben de biliyorum. fakat köpeğin itlaf edilme ihtimali var demek, birileri bunu öldürecek biliyorum bunu demek. bu belgelenip sorumluların götünden kan alınır, hele ki yerel seçim döneminde.

bu bazaar denen yerlerde var, konur karanfil'de filan. bi de odtü'de de var, hani bulamazsanız

arkadaşım sarma tütün içine karanfil katarak djarum'a oldukça yakın bir tat elde etmişti, bilginiz olsun

tunalıda dışarısında kodak'ın reklamlarının olduğu bi pasajın hemen girişinde ki büfeden bulabilrisin, adını hatırlamıorum şuan pasajın ama ertuğ civarında. bilkent 2'nin marketinde satılıo ayrıca ankuva'da ki tobacco shopda zaman zaman getiriyo.

Ankarada Ertug pasajına sırtını ver, yolun karşısına geç orda kücük bir tezgah açan sigaracı var...ondan al.

hastalık kaynaklı olabilir mi? orasını burasını kurcaladınız mı, iltihaplı yara vardır belki? özellikle kıçını kontrol edin...
büyük ihtimalle yıkarken iltihaplı yarayı daha da açtınız.
ayrıca veterinere götürün bence...

erkekse kokar o. doğaldır. katlancaksınız. parfüm falan da sıkmayın hayvana, içindeki alkolden ötürü bağımlılık tehlikesi var.

@soda
bizim erkek kedi kokmuyor? hatta ilk defa duydum öyle bir şey. bildiğim kadarıyla kedilerin kendini temizleme huyu da kokuyu yok edip tehlikelerden sakınmak...

sanırım biraz eksik bilgi vermişim. yaklaşık 10 yıldır kedi beslerim evimde, bir sürü de sokak kedisini alıp tedavi edip sahiplendirdim bugüne kadar. az buçuk anlarım dillerinden yani.

@redline, iltihaplı yarayı yıkarken açmadım, çünkü yarası falan yok. yara kokusu değil zaten. pis kokuyor hayvan.

@maden suyu, erkekse kokar derken? evde 8 yaşında bir adet erkek tosunum var 8 yıldır mis gibi kokar. bir kaç erkek kedi daha almıştım eve, sokaktan gelmelerine rağmen kedi gibi kokuyorlardı, zaten bir süre evde yaşayınca temizlenip mis gibi kokarlardı.

teşekkür ederim.

kedi ve köpekler için yapılmış kuru şampuan diye bişi var. toz halinde, pudra gibi. heyvanın üzerine döküp fırçalıyorsunuz. tertemiz oluyor. bir deneyin derim.

bsplayer ile izle, ctrl+ (sağ/sol) yön tuşlarını kullan

filmlerin bölündüğü yerler farklı,hepsi 3'er CD.sorun senkrondan öte altyazı farkı. misal bahsi gecen versiyonda ilk cd 50 dk.da biterken benim indirdiğim 57 dk sürüyor gibi.

Subtitle Workshop adında bir program var. Bunu bulun böylece altyazıların zamanlamalarını yapabilirsiniz.

Kurduktan sonra frame i seçin(yanda olucak hemen) daha sonra konuşmanın başlaması gerektiği yerde durdurun ve altyazının görünme süresine göre zamanlamayı düzenleyin. Bunun için Edit->timings->set delay

opensubtitles'a bakın. birinden biri mutlaka uyacaktır.

- çünkü sürekli farklı şeyler oluyor. oyunun kendini tekrar ettiği yerde zaten oyuncu sıkılıp bırakıyor.
- öss gibi bir şey, zeka ile çok ilgisi yok genelde fps'lerin. yani eşitlik söz konusu, ne kadar kasarsan o kadar iyileşebilirsin oyunda...
- içindeki bastırılmış şiddeti dışa vurabiliyorsun. kendi gözünden bakmaya en yakın format olduğu için de gerçeklik duygusu yaşayabiliyorsun.
- çocuk oyuncular bile rahatlıkla çözüp oynayabiliyor.
ayrıca mouse'tan çok daha fazla etken var; ses dinleme, el göz kordinasyonu vb.
- holivud filmi karakteri olabiliyorsun; yapay bir açlığı doyuruyorsun...

günlük sorunlardan uzaklaşmak..

- kafa dağıtmak için birebir. bulmacalı senaryolu birşeyler oynadığım zaman daha çok sinir stres yapıyorum
- eğer netten oynama imkanın varsa oyun monotonlaşmıyor. sürekli farklı saatlerde farklı kişiler farklı haritalar oluyor sıkmadan oynanıyor.( urban terror için konuşuyorum kesinlikle tavsiye ederim :))

gerçek hayatın futbolu neyse, fps de bilgisayar oyunlarının futboludur. hızlı düşünme, bilek kabiliyeti, takım oyunu vs.

fps yüzünden ne turnuvalarda can aldım be, baldan, şekerden tatlıdır be.

romantik komedileri ya da polisiye romanları sevmek gibi bir tercih ve kişilik meselesidir bu. bütün gün hayatın bulmalacalarından kaçmaya çalışan yorgun bünyeler, üç arkadaşıyla omuz omuza vererek, internetin de yardımıyla, fazla kafa yormadan basitçe eğlenebiliyor (L4D).
bir de, FPS kamerasının "bizzat oyunun içinde olma hissi"ni en iyi veren bakış açısı olması var tabi.

"mac ip numarasi" nedir ?
kim, neresinden uydurmu$ cok merak ettim.

inanmayiniz oyle $eylere. baglanti hizi client tarafi (modem, hat vs.) ile alakali degildir. telekom hatta ne atarsa hiz odur.

çoook eskiden kablo internette kablolu modemlerin bazılarında yapılıyordu, uncap denilen bir hadiseydi.
on saniye içinde anlarlar maksimum. cezası eşek sudan gelinceye kadar dayaktır... yapmayınız etmeyiniz...

diğer arkadaşlar da cevaplamışlar ama boşuna zaman kaybetmemeniz için ben de açıklayayım bundan bir iki sene öncesine kadar kablo modemlerin bazılarında (tamamında bu yapılamıyordu) içerisindeki konfigürasyon dosyası düzenlenerek bunu yapabiliyordunuz bu dosyada modemin MAC adresine bir hız ataması yapılıyordu kablo net görevliler gelip bu dosyayı oluşturup modeminize atıyorlarladı fakat o zamanlarda kontrol modem tarafında yapılıyordu şimdi ise sanırım hem modem hem uzak server tarafında yapılıyor çünkü artık bu yöntem işe yaramıyor o dönemde bir çok defa özellikle gece yarısından sonra korkunç hızlar görmüştük kablonette pek öyle yakalama cezalandırma olayı da olmadı şimdilerde işe yaramıyor ama.

ADSL'e gelince ADSL kablonetten farklı olarak size özel bir port açıldığı için doğrudan sizin kaynaklarınız yönetilebiliyor, kablonette ise ortak kullanılan bir kablodan tabiri caiz ise bir dereden akan suya boru atıp suyu pompayla çekmek gibi çalışıyor bu yüzden bu tür açıkları olabiliyordu adsl için bu durum söz konusu değil ne yazıkki her bölgede adsl hizmeti verebilmek için abone sayısına göre bir dağıtıcı devre bulunuyor siz bakır kablolar yoluyla kendinize açılan bu porta yönleniyorsunuz bu port size kaç Mbit akış hızı vermişse en fazla o hızla dolaşabiliyorsunuz nette.

çok teşekkürler
bahsedilen zaten cablenet'miş ben de yeni şeettim :)

hapşırınca bütün organlar 1 saniyeliğine duruyor diye bir geyik okumuştum, ne derece doğrudur bilmem. bu yüzden kalp durup birden pompalayınca belki damarların ebesini belliyorlardır, damar tıkanıklığı vardır belki? ne olur ne olmaz tohtura gidin derim...

hapşırınca damarlarda ki kan basıncı artıyor.daha önce hapşırırken damarları çatlayanların olduğunu okumuştum yani pek iyi bişey olmayabilir.
bu uyuşma sürekli oluyorsa bi doktora gözük istersen.

henüz başka bir semptom üretmemiş başlangıç aşamasında boyun fıtığı olabilir.

delikan76 dogru soylemis. hemen kontrol ettir.
bu arada; delikan76 sozlugu niye biraktin be abi?

(bkz: delikan05)

(git: 55412)

Ag Baglantilari'ndan Kablosuz'a sag tiklayip özelliklere girdikten sonra, "Paylasim" sekmesinde "Internet Baglantisi Paylasimi" gibi bir sey olmasi gerekiyor. Oradan; "Diger ag kullanicilari, bu bilgisayarin Internet baglantisi yoluyla baglansin" secenegi secilimi?

Bu arada Isletim Sistemi belirtmemissiniz. Ben Vista'ya göre anlattim.

vista değil her iki bilgisayarda da xp kurulu

Masaüstünde ağbağlantılarımda kablosuz ağa sağ tıkla ve özellikler oradan gelişmiş ve Diger ag kullanicilari, bu bilgisayarin Internet baglantisi yoluyla baglansin" seç ve uygula daha sonra kabloyu bağla, eğer iki bilgisayar otomatik ip alırsa sorun yok interneti dene. Eğer bağlanmaz ise; dizüstünde ağ bağlantılarımdan Ev ve Küçük iş yeri ağı kura gel . İleri-ileri geç ve bu bilgisayar mesken geçidi ya da ağımdaki başka bir bilgisayar üzerinden internete bağlanırı" seç ileri de ve tamamla sihirbazı. Bu da çözmez ise ve sorun ip ataması ise el ile iki bilgisayara da ip ata.

www.metacafe.com
daha rahat olur sanki...

Kullanacak her daireye hız limiti koyulmazsa bir daire tüm bant genişliğini de kullanasbilir download'a abanıp, o zaman diğer dairelerde google bile açılırken kasılır. Pek işe yarar bir yöntem değil yöneticinizin aklına gelen şey...

yasallığı pek takmamakla beraber , yasal olmadığını da söyleyeyim, bu arada vdsl için yeni modem gerekeceğinden o modemde bantgenişliği sınırlama özelliği olursa ya da (bkz: qos) benzeri bir özellik o zaman sorun olmaz.

iki tane bağlatırsanız rahat olur gibi sanki, daire başına da 17ytl düşer; çok büyük bir meblağ değil...

valla ortak kullanım durumlarında sınırsız interneti bulan adam elbet abanır yani. bir kişi bile sömürmeye başlasa ondan sonra milletle papaz ol. modemden falan "toplamda şu kadar eşit parçaya dağıt" gibi bir şey olmayacaksa sömürülür o bağlantı. dağıtma imkanı olacaksa da 32/20 olur zaten.

siz "yok ağa ben almayayım" diyin;
1. yasal değil.
2. online oyun oynamaya gelince ping'leriniz 500-700'ü görürse mutluluktan ağlarsınız, yoksa 1sn falan görürsünüz bence. ping-latency öyle tavan yapar.
3. yasal değil.
4. biz türk'üz, apartmanda biri torrent'e abansa, -ki bir hıyar mutlaka abanır, -ben olsam abanırım-, inen torrent başına simultaneaus connection'u 300-500 falan yaparım, qos falan da fayda etmez, bütün bant genişliğini sömürürüm.
5. router'i kim idare edecek, sizin daireye bağlantı nasıl gelecek? her daireye 1 lan kablosu girecek ise eve 2. pc aldığınızda ne yapacaksınız, wireless ve laptop kullanmak istediğinizde ne yapacaksınız, başkalarına bağımlı hale geliyorsunuz.
6. apartmanda azıcık bu işlerden anlayan biri varsa qos ile oynayarak da bandwidth'i kendine ayrıcalık verecek biçimde ayarlayabilir.
7. network güvenliği diye bir şeyden bahsedemezsiniz.
8. yasal değil.

bence çıkıntılık yapıp "yok aga ben almıyorum" diyin, pişman olmazsınız.

zeytin, peynir, reçel/bal, yağ, yumurta, çay, ve de ekmek. ne varsa eskilerde var sucuk mucuk kapitalizmin bize hediyesi.

ballı süt de güzel olur hem besleyici hem lezzetli. ama yan etkileri var, çok içince tırmanma isteği uyandırıyor.

tarhana çorbası. ciddiyim.

paça ya da ciğer adanada bazen bunlar yenilir,ıyk mıyk demeyin hiç süper oluyor ayrıca muzlu süt ve karışık tost ayrı bir güzelliktir.

Ege işi olursa domates, çökelek, zeytinyağı kombosu da düşünülebilir. Bir de Kafkaslar var sabah akşam yoğurt yiyip 150 sene yaşıyor adamlar.

bir kibrit kutusu kadar b.peynir, bir ince dilim ekmek, taze sıkılmış meyva suyu
:(

kekikli, sumaklı, limonlu zeytinyağına ekmeği bana bana adam akıllı bir kahvaltı yaparsan bir daha ki kahvaltıya kadar acıkmazsın. yanında da çaydan öte daha sağlıklı bir meşrubat tavsiyem. su olur, süt olur, meyve suyu olur. ben çaysız yapamam ama ne bileyim çok karaladılar garibimi, sanırım sağlıklı olmasını istiyorsan içmemelisin.

menemen 1 numara :)

herkes kendi sevdigini yazmis, saglik ikinci planda sanki.
bu sayilanlardan biraz protein biraz karbonhidrat kombosu yapin yeter. ekmek ve un urunlerine abanmayin, tamamdir.

sporcuların yedikleri protein ve karbonhidrat içeren tozlardan kullanabilirsin.

ama 10 günde kilo alma bence ya. biraz böyle kalın gösterecek şeyler giy.

-Bol mayonezli ketçaplı kızartmalar
-Mideyi şişkin gösterecek tereyağlı makarna
-Poğaça, katmer, baklava bilumum hamur işleri
-Gece yarısına doğru içeriği ağır sandviçler
-Aklınıza her geldiğinde light olmayan çikolata, bisküvi
-Aktivitelerin azaltılması (Seks, Mastürbasyon, Spor gibi)

sağlıklı kilo almak istiyorsanız düzenli spor yapın.

once sigaraya basla sonra bırak

uyu ya. en etkili kilo aldıran şey. geceni gündüzüne kat. tabi aile ile kalıyorsan zor oluyor biraz. düzenli beslenme bir de. paso mcdonalds burger, king takıl 6 aya yüz kilo olursun.

okul bitince zaten yağlanacaksın, o yüzden kilo almış gibi görünmeye çalışman daha sağlıklı olacaktır: kalın giyin hep.

illa alıcam diyosan ilaç falan kullanayım deme. bu günden başlayıp gidene kadar her gece bir tam kokoreç ye. löp löp et olur, pıt pıt yağ olur.

aktibol kullan, eczanelerden temin edebilirsin. bir aralar bende kullandım her ögünden yarım saat önce alıyorsun günde 4-5 defa alıyordum. fiyatı 4-5 lira kadar cok cüzi bi rakam. cok kısa sürede ayva göbek yapmıştım. yan etkisi yok, yalnız ciddi anlamda kabızlık yaşatıyor. yediğin herşey vucudunda bolunene kadar cıkmıyor kısacası, bununla birlikte yağlı seyler yersen kısacık surede gobeklenirsin. bildiğim kadarıyla aktibol de ameliyat sonrası hastalara kaybettiği kilolarını alması için doktorlar tarafından sıkca veriliyor. zaten ilaç üzerindede yan etki konusunda bi sorun yok. tabi bence sen en iyisi beni boşver bilen birisinden emin ol. ama aklının bir ucunda dursun aktibol tavsiye ediyorum.

(bkz: mucizevi tribal enfexion diyeti)

yedikten hemen sonra sıçmayın, sindirsin önce bir vücudunuz :)

yalnız kilo alcam diye kızartmalarla mayonezlerle dans etmeyin, iki yıl sonra sevişirken birden kalp krizi geçirip hastanelik olabilirsiniz...
kilo almak farklı sağlıklı kilo almak farklı, iç organlarınıza tecavüz etmeyin lütfen.

alkol ile aran iyise, yatmadan 1-2 saat önce iki bira + çerez yada cips.

biradan daha hızlı kilo aldıran bir şey görmedim. ne kadar sağlıklı bir kilo alım şekli, tartışılır tabi..

eski kaşar (trakya tercihimiz) + efes pilsen (x4 min)

ortakapı: alkım'dan yukarıya doğru çıkın, akmar'ın olduğu köşeyi geçin ilerde sağda.

kumluk tarafındaki otobüs durağının karşısındaki binalara bakınız orda beksav yazısını görürsünüz cafesine gidin çay çorba kek vsv gayet ucuzdur ve garsonlar bunaltmaz hele haftaiçi gidersiniz varlığınızı bile unutabilirler

ben de ortakapı diyecektim ki ismini hatırlayamadım bir türlü.

ortakapı'nın yerini biraz daha iyi tarif eder misiniz?

"yukarıya doğru çıkın akmarın köşesini geçin" demişsiniz ama akmar "yukarı" bir yerde değil ki, gayet de aşağıda.

alkım (artık) akmarın aşağısında.

alkim in ordan giriyorsun. yukari dogru cikarken; sola dogru bir sokak goreceksin. bu birinci sokak. gec onu. yukari dogru giderken bu sefer dortyol gibi bir yerle karsilacaksin. bu dortyolun sol tarafi; akmarin oldugu kose sayilir. sen gene o dortyoldan da hicbir yere sapmadan sagina bakarak devam et o zaman goreceksin.

2 - 3 sene oldu kapandı mı bilmiyorum.Khalkedon kitapevi vardı.Caferağa spor salonunun tam karşısında. Oturup birşeyler yudumlayarak kitap okuyabiliyordunuz bir köşesinde. Ayrıca fanzinleri karıştırmanızada ses etmiyorlardı o vakitler. Şimdi hala açık mıdır?Nedir? Ne değildir?Fikrim yok.

Khalkedon hala duruyor, aynı yerde

sahaf var gayet sessiz sakin bir yer ve fazla sayıda kitap barındırmasa da kitaplıkları da mevcut.

yurtta veyahut ne bileyim kalacaginiz yerde problem cikartmazlarsa neden olmasin?

Götürülür tabi ki ama size çok ayak bağı olur. Erasmus eğitimin yanında parti, eğlence, gezmek görmek demektir. Çantanızı alıp birkaç günlüğüne sağa sola gitmek isterseniz köpek sizi bağlar.

evet erasmus'a evcil hayvanınızla gitmek yapacağınız en büyük hata olur, erasmus yapmayın daha iyidir yani :)

evet o hiç aklıma gelmemişti...

kisilik bozuklugu hatta antisosyal olanina dogru meyil var gibi geldi. cozum eyleme dokmeden terapiye gitmek
edit: 4-5 sene once cok negatif oldugumu dusunerek depresyon suphesiyle psikiyatriste gittigimde "bu senin kisiligin. tedavilik bi durumun yok, kendi kendine halletmeye calismalisin" cevabini almistim. belirteyim.

Aşağılama olarak alma; şu anda kaç yaşındasın ve bu bahsettiklerin kaç yıldır var. Eğitim durumun nedir? Meseleğin nedir?

"hislerin" sürekli mi var yoksa ara ara gidip geldi mi? İnsanlara karşı "deprestiği" kimi zamanların ortak bir durumu var mı? Veya tetikleyici olarak ortak gördüğün bir değişken var mı?

...Ayak üstü "ön görüşme" sorularımdan sordum sana. Devam edersen ederiz.

www.marijuana-uses.com

kediler hakkında çok bilgim yok ama karakteristik olarak böyle bir sebepten depresyonun mümkün olmadığını sanıyorum. veterinere falan götürdünüz mü? belki bir hastalığı vardır ya da kızışma dönemine girecektir. ya da o da aynı saldırıya maruz kalmıştır, o yüzden depresyondadır.
cat nip diye bir hadise var onu deneyin isterseniz, belki keyiflenince yemek yer.

kediler deprosyana girer mi bilmiyorum.Belki hasta falandır.
Antidepresan al eczaneden=)

bir azgınlık durumu söz konusu ise anlayabilirsin, görünce seni poposunu döner, sana sürünür, kuyruğu hep dik durur indirince de yampiri durur.

Eğer yaşanan olayın hemen sonrasında böyle davranmaya başladıysa dediğin gibi depresyona girmiş olabilir. değişikliği sevmiyorlar hele ki kardeşinin ortalıkta görünmemesi depresyon sebebi bence. Fazla bunaltmadan ilgi göstermek, mümkün olduğunca yanlız bırakmamak gerek sanırım. Bunun dışında aklıma bir şey gelmedi.

myriamonde veteriner ya da hayvan uzmani degilim; ama benim kedimin de yavrulari kopekler tarafindan boguldugunda 3-4 gun boyunca yavrularinin boguldugu yeri balkondan izlemis ve hicbir sey yememisti. 2004 yilinda oldu bu, sonralari duzeldi, simdi hala hayatta. :)
Eklemek istiyorum yeniden, belki patolojik bir durumdur, istersen veterinere gotur ama inanilmaz bir tepkileri var bu olum olayina gercekten de kedigillerin. Amerika'da hayvan psikologlari oldugunu ve hatta bir komsunun hayvanina depresyon tanisi koyup bir seyler verdigini hatirliyorum(niye depresyonda bilmiyorum, ekonomik krizden olabilir) ama bu Turkiye'de var mi onu bilmemekteyim.
Cok gecmis olsun..

öncelikle cevaplayan herkese teşekkürler.

tekrardan ikinci bir kedi edinmeyi düşündüm aslında ama sonra territory kavgasıyla iyice saçma ortamlar olur diye vazgeçtim.. veterinere gidicez işalla haftaiçi, o vakte kadar bir bilen çıkar mı umuduyla şeyetmiştim zaten buraya da.

kediler depresyona girer, alıştıkları şeyler değişirse, ev değiştirirlerse vs.

kediniz hem depresyona girmiş olabilir, hem de henüz kısırlaştırılmadıysa kızgınlığa girmiş olabilir. öncelikle veterinere danışın. kızgınlığa girmiş kedi poposunu illa bişi yapmaz. huzursuzlaşır, bağırır, falan.

ve önerim yanına yine bir erkek kedi arkadaş alın.

arkadaşı gittiği için depresyondadır gercekten. cunku onunla yasamaya alısıyor, biz kedilerden birini yaramazlık yaptıgı icin odaya kapattıgımızda bile diğeri üzülüyor bi köşeye çekilip ooyle oturuyor. kokluyor mıyklıyor demişsiniz, arkadaşını arıyordur. kısacası evet olabilir, üzülmüştür ve o yuzden yemek yemiyordur.

çok guzel üç aylık bir kedicik var eger isterseniz yeni bir kedi almak. tuylu pofuduk ve rengarenk kendisi, adı da beyaz pati, patisinin yarısı beyaz yarısı renkli ve altlarının da yarısı pembe yarısı siyah boyle değişik mis gibi bi hayvan. düşünürsen hemen haber ver resmini yollayayım:)