duyabilen bir kulak olduktan sonra elbette vardır diyorum.

ses nedir?

titreşimle boyuna dalga oluşturan her şeyin sesi vardır, duyabildiklerimiz ve duyamadıklarımız.
duymamaız gerekenler ve duymamız gerekenler.

yoksa sen duymuyor musun?

merak edene tavsiye: karincalar isminde bir kitap var...

onlar -karincalar- hakkinda ne biliyorsan degistirecegi gibi, !insaniz olum biz, azini burnunuzu kirariz istesek! tavrimizin o hayvanlar` karsisinda ne kadar da angutca oldugunu cok harika bir dille anlatan siradisi bir eserdir.

yeterince yaklaştığında duyabilirsin. al birisini koy kulak kepçene.

oha nasıl duymazsın :)

kulağınıza bi karınca sokun anlarsınız var mı yok mu.çıkarmak içinse kulağınıza fener tutun..

Hehe, çok komik. Neden dalga geçiyorsunuz soruyu soran arkadaşla. Olmadığını düşünüyorsanız "yoktur" yazın veya hiç bir şey yazmayın.

Neyse ben cevap veriyorum. Vardır. Gerekli teknik imkanlar sağlanırsa duyabilir, hatta kaydedebilir, bilgisayarda kaydedilen bu seslerin şiddetini yükseltebilir, hatta kimi çıkarımlara bile ulaşabilirsiniz. ("Karıncalar, yüz yirminci adımlarından sonra mutlaka bir süre dinleniyorlar, filan gibi)

tanrı ile ilgili bir söz vardı.tanrı kara gecede, kara taşın üzerindeki, kara karıncayı görür; ayak sesini işitir diye.ayet dahi olabilir.

İnsan kulağı 16Hz - 20Khz arasındaki sesleri işitebilir. Karıncanın ayak sesleri insanın duyamayacağı kadar düşük bir ses.

bence microcosmos'u izleyiniz.

referansa

www.sourberry.org sayfanın altındaki ben de butonuna tıklayıp, o formu doldurmaya ve beklemeye..

edit: ben de değil şu formu'ymuş..

spreadsheets.google.com

çeviri yapanlar var.

gittigidiyor satışı. (ben yapmıyorum bi' arkadaş)

temizlik malzemesi satan şirketler oluyor, onlardan toptan alıp annenin arkadaşlarına filan satılıyor.
mesela;

www.biobellindafirsati.com
(bkz: bir arkadaşım ekolü)

özel ders + kişisel danışmanlık

düğün salonu fotoğraf işletmeciliği. tanıdığınız varsa işlek bir yerde salonun fotograf işletmesini alabilirseniz min. gecede 300-400 lira cebinize kalır. haftasonları 4 düğün olduğunu sayarsak 1 haftada 1500 lira net kazanırsınız.

profesyonel dolandırıcılık, düşünün bi neler bulacaksınız.

şoförlük yapabilirsin.

sermayen varsa garanti para kazandıracak bir iş biliyorum. lakin ünv. mezunu olman gerekiyor.

p.s. sermayeyi dükkanın için kullanacaksın.

-oriflame, avon distribütörlüğü
-çeviri
-işportacılık
-stand hostesliği
-toplantı ve fuarlarda çevirmenlik
- kedi - köpek bakıcılığı (Türkiyede yaygınlığı nedir bilmiyorum)
- baby sitting

var, şimdi güvercin beslediğim için bazen ortada kalan yavrular oluyor; kuş yemi satan yerlerde yavrular için toz gibi mama var bir de biberon, bunu sulandırıp besliyorsun. yaşama şansları %50. ölürlerse de üzülme fazla olağan bir şey bu.

sizin kokunuz bebelere geçerse anneleri geri döndüğünde öldürüyormuş galiba, ama sallıyor da olabilirim. göz önünde bulundurun yine de.

hayırsız anaları yuvaya döndü, her şey kontrol altında. penceremin önüne neşeyle sıçmaya devam ediyorlar.

Direkt bir örnek veremeyeceğim ancak, büyük bir ihtimalle cemaat yurdu bulacağınızı göz önünde bulundurun, çünkü maalesef İstanbul'da ucuz cemaate bağlı olmayan pek yurt yok özel olarak. Ayrıca Avrupa Yakası demişsiniz ama bunu biraz daha özelleştirmeniz gerek çünkü Büykçekmece de Avrupa Yakası'nda Sarıyer de. Yani yaşayacağınız yeri belirtin ki ona göre yardımcı olunabilsin. Trafik en önemli sorunlardan biri malum...

kyk öğrencisiysen kyk yurtlarında kalabilirsin.

avrupa yakası ama avrupa yakası'nın neresi?
ucuz ve özel öğrenci yurdu, abi-şakird öğrenci yurdu olur.. içeri girerken ayakkabıyı çıkartıyorlarsa direk kaç oradan..
otel ararsan da;
orta kısımlarından bir yer söyleyeyim; avrupa yakasının..

topkapı'da kale taraflarında ucuz ve temiz (temiz derken "fuhuş oteli falan değil, normal otel" o anlamda) yerler var.
30 ytl'ye falan kalabiliyorsun günlüğü..

ikünün yurtları 3 ay için fazla istemiyorlar biliyorum. konforlu değil ama rahat takılırsınız.

iş çıkışı sinemaya git, 2 günde bir.

depresyondur uzun zamandır kurtulamıyorsanız bir psikolog'a görünmekte fayda olacağını düşünüyorum.

1-hemen her gün yaklaşık gün boyu süren mutsuzluk
2-hemen her gün yaklaşık gün boyu süren ilgi kaybı veya hayattan zevk almama
3-önemli derecede kilo kaybı ya da kilo alımı ya da hemen her gün iştahın azalmış ya da artmış olması
4- hemen her gün uykusuzluk ya da aşırı uyku
5- hemen her gün psikomotor ajitasyon veya retardasyon( bedensel huzursuzluk veya ağırlık gibi)
6-enerji kaybı, yorgunluk bitkinlik
7- hemen her gün değersizlik, aşırı ya da uygun olmayan suçluluk duyguları
8-hemen her gün düşünme ya da düşüncelerini yoğunlaştırma yetisinde azalma ya da kararsızlık
9- yineleyen ölüm düşüceleri(intihar düşünceleri vs)
Bular depresyonun tanı kriterleri. Burda hemen her gün, gün boyu ibaresine dikkat
1. veya 2. şıklardan en az biri olmak üzere en az 5 madde size uyuyorsa depresyonda olabilirsiniz bir psikiyatrist yardımı almakta yarar var.

bence yeni insanlar tanimaya cali$, ne bilim yardimi olur belki

@ ehbe

1,2,3,4,5,6,7,8,9 bunların hepsi uyuyor

geceleri bölük pörçük uyuyorum, sürekli uykularım bölünüyor. ölümün değişik şekillerini düşünüyorum bu çok korkunç bir şey ama sürekli aklımda bu dolanıyor. durup dururken ağlamaya başlıyorum ve durduramıyorum.

sanki kapana kısılmışım gibi. hayatta yapacak hiçbir şey yokmuş gibi

aynı durum bende de var. hatta biraz daha abartılısı. ben işe gidiyorum ama işimi yapasım dahi gelmiyor. sadece zorunda olduklarımı yapıp günü kapatıyorum genelde.

bunu değiştirmenin tek yolu hayatının gidişini değiştirmeye bir yerlerden başlamak. misal kendim için yaptığım planda ilk hamle spor yapmaya başlamak. ardından sigarayı bırakmak v.s.. kendini zorlayarak da olsa bir şeyleri değiştirmeye çabalamalısın. saldıkça daha beter hale geliyor. (sana değil aslında, kendime söylüyorum bunları)

psikolojik destek şart. sanayi toplumunun önemli kayıplarından birisi içinde bulunduğunuz durum.

direk bir psikiyatriste gitmeni öneriyorum. İlaç ve psikoterapik destek alman gerek bence bunları çekmek zorunda değilsin. Ve de kesinlikle bu sorunları kendi başına çözmeye kalkma.

yapmak istemediğiniz şeyler, alışkanlık haline gelmeden çözüm bulmanız önemli bence. yoksa ilerideki yaşamınızı etkileyebilir. biraz çevre değişikliği iyi gelebilir.

söylemekle olunmuyor ama ya aşık ol, ya da yüksek adrenalin gerektiren ilgini çekicek bişiler yap. kimyan illla ki dengelenecektir. yapay şeyler yutmaktansa önce doğal çözümleri dene baktın olmuyor o zaman bir psik.e git anti depreşen vercek iki kelam edicek yapay bir dinginlik elde edeceksindir ama senin olmayan bişi olcak ve yine daralacaksındır. her ne yapıyorsan senin istediğin, seçtiğin birşey olsun.

(git: 75826) etrafta ne çok mutsuz insan var değil mi :)

sakız çiğne.
yürüyüşe çık.
kursa yazıl.
yüksek sesle şarkı söyle evde.
kendini temizliğe ver.
en basidinden amaç edin kendine.

gel dünya turuna çıkalım seninle, olur mu?

aha aynı ben.

galiba sevgili bulmak lazım ama o da ha deyince olmuyor be. çaresizlik kötü bişi sanırım. (bkz: life sucks )

Arama nedenim babamın rahatsızlığı. Doktor nefes darlığı oldukça kullanması için evde bir adet bulundurmamızın iyi olacağını söyledi.

oksijen tüpünün kaplayacağı hacmi taşınmasını v.s. göz önünde bulundurun.

konsantratörler ufak çantalar boyutuna indi. taşıma derdi de az. uzun vade de daha makul gibi

Önemli olan tüplerin ne kadar süreyle oksijen verdiği. 1o litre demiş ama bu ebatta bir tüp ne kadar süreyle idare eder hiç bir fikrim yok.

öncelikle geçmiş olsun. kondansatörün ne olduğunu bilemiyorum. oksijen sürekli takılı olmayacaksa uzun süre gider. biraz ağır olur tüp ama onlar da boy boy olur. (tabi hafifledikçe daha kısa sürede tükenir.) sonuçta hastaya taşıtmayacaksanız, sizin kaldırıp odadan odaya götürmeniz çok da zor olmaz. ayrıca oksijen tüpü tekrar tekrar doldurulabilir.

kullanım süresine de kesin bişey söylemek zor. hastanın ne kadar kullanacağına bağlı.

ufak bir araştırmayla şöyle bir formül buldum:

Akış süresi (dakika ) = [Gösterge basıncı (atmosfer basıncı) - Güvenlik miktarı x faktörü]/[Akış hızı ( litre / dakika )]

karışık oldu, şuradan okuyun: www.oksijenservisi.com

tekrar geçmiş olsun.

Evet de, benim o kuvveti d2f/dx2 olarak hesaplamam gerek. Sorun burada başlıyor.

elektrik alanda hareket diye google da aratırsanız yeterli olacaktır.

o da bir seçenek tabii. rahatlamak için size sınavı düşündürmeyecek şeyler yapmanız gerekir. bol bol müzik dinleyebilirsiniz, arkadaşlarınızla buluşup muhabbet edebilirsiniz, kitap okuyabilirsiniz vs vs..

bence beygir gibi girmeyin.

daha 1 hafta var:) bugünden demişsiniz de.

öss sabahı zaten yapma. sakın. bugün yaparsan da eğer yaptıktan sorna ayı gibi yemek yiyenlerden, tatlıya saldıranlardansan yapma. bir gün önceden değiştirme vücut düzenini. ama ben haftada beş altı yaparım, tek rakibim thy vs diyorsan yap tabi.
rahatlamak istiyorsan deniz kenarına -varsa- inip derin nefes alarak yürü. olmadı müzik falan dinle.

öss yarın =)

@abtash
bi hafta yok sınav yarın :)

sınavdan bi gün önce en azından rahatlatır ama sınavdan hemen önce yaparsan fazla rahatlamadan konsantrasyon eksikliği çekebilirsin.

oha lan sınavın yarın olduğunu da duyurudan öğrendim ben haftaya sanıyodum. koparsın o zaman.

ben de girecek tanıdıkları bi ariyim ayıp olacaktı. duyuru da olmasa ne yapacaktık.

orgazm sonrası tatlı bir yorgunluk çöker, rehavet yapar, uyku gelir. o yüzden sabah tavsiye etmem ben.

@abtash
arama tanıdıkları, ayıp filan olmaz. "hadi hayırlısı, inşallah istediğin yeri kazanırsın" tarzı konuşmalar sınav öncesi pek iyi gelmez :)

21 civarı yapki rahat uyuyasın. Sabah zımba gibi kalkarsın..

çıh çıh geç oldu, önceden böyle bir ıkıntınız olduğunu bilseydim geneleve götürürdüm hepinizi.

@huleyn
aramam gerekliydi, yani pek görüşmediğim ama hatırlamam gereken bi arkadaş, aramasam unuttu olurdu o yüzden aradım, iyi de yapmışım, normalde bana da saçma geliyor. ama bu arkadaşı aramam gerekliydi. neyse.

nerede toplandığını yazsanız yardımcı olacak arkadaşlar çıkacaktır. ( muhaha)
pisikçiyim ama bir bilgim yok. ama ses boşlukta yayılmazzzzzzzzzzzzzzzzzz

İşte aslında onu bilmiyorum; "uzayda toplanır" diyelim kısaca, böyle her çıkardığımız ses aslında yok olmuyormuş, yükselip hep bir araya geliyormuş bunlar. Böyle yumak yumak ses oluyormuş. Mesela biz 1947 yılında "höyt!" dediysek o ses hala bir yerlerde varmış, filan.

İşte bunun "Bilmemne paradoksu"/"Çatırtı etkisi"/"Çubuk Bükülmesi" vb bir adı varsa diyorum, olur ya, onun üzerinden gideceğim.

ses dalgalari degil de radyo dalgalari olacak o.

Radyo dalgaları olsun ok. Onlar nerede toplanıyor acaba?
Benim Fen Bilgisi'm hep kötüydü zaten.

simdi genis bir konu ama soyle soyleyim:

dunyadaki radyo dalgalarinin cogu uzaya gitmiyor, iyonosfer tabakasindan yansitiliyor ya da absorbe ediliyor. ama radyo astronomide kullanilan radyo dalgalari (cok yuksek frekanslar genelde) uzaya gidebiliyor, boylece dunya ile uzay gemileri arasinda iletisim yapilabiliyor. dusuk frekansli radyo dalgalarida da gelis acisi genis olursa uzaya kacabiliyor. uzaya kacabilenler birkac isik yili uzakliga bile gidebiliyor, baska uzay cisimlerinin manyetik alanlarindan etkilenmedikleri ve kozmik tozlar tarafinda emilmedikleri surece... konuyla ilgilenen bilim dali da radyo astronomi. yalniz uzay kismiyla igileniyor.

konuyla ilgili genis aciklamalari da su linklerden bulabilirsin:
en.wikipedia.org
radiojove.gsfc.nasa.gov
www.astrosurf.com
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org
www.astrosurf.com

Bir yerde toplandigini bilmiyordum. Benim bildigim su anda klavyemden cikan tikirtilar uzayda bir ugultu olarak yayiliyor. Anlamli sesler olmuyor, yalnizca ugultu.

Aslinda cok ilginc! Su anda dinledigim ve icerigiyle beni duygulandiran sarkilar da yalnizca bir ugultuya donusuyor. Tarihte soylenmis onemli sozler de. Soz ucar yazi kalir. hmmm, bu duyuruyu takip edecegim.

EDIT: Bu arada "Erkegim" notu komik olmus :)

evet evet vardı böle bişi, hatta okan bayülgen bir programında bahsetti galiba eskiden. araştırıciim.

ben de radyo dalgası olarak değil de her türlü ses olarak şeyolduğunu duymuştum. uzaya yayılmıyor, atmosferde bi katmanda (iyonosfer?) takılıp kalıyolardı. hatta ilerde teknoloji ilerleyince onları dekode edip geçmişin seslerini dinleyebilecekmişiz felan.

ben de bir şey duymuştum.

mesela, bazı şarkılar birbirine çok benzer ya(çalıntı olmayanlardan), işte şarkıyı yazan, besteleyen falan geçmişte söylenmiş şarkının farkında olmadan dediğiniz olaydan ötürü sesini duyuyormuş. böylece ilham geldi oleyy diyerekten şarkıyı yazıyormuş.

diye duymuştum.

tam anlatamadım ama yeni uyandım anca.

@pozitif dusunce de kazanir,
senin dediğin olay şey mi? battlestar galactica'daki all along the watchtower şarkısıyla ilgili Ronald D. Moore diyordu, bazı şarkılar evrende öylece kendileri vardır ve bazı müzisyenler onları alıp yorumlarlar gibi bişey.
gerçi konuyla ilgisi yok bunun.

hatta buldum ne dediğini:

"The notion is that the music, the lyrics, the composition is something divine, it's eternal. It's something that lives in the collective unconscious of the show, it's a musical theme that repeats itself. It crops up in unexpected places, and people hear it, or pluck it out of the ether. It's sort of a connection of the divine and the mortal -- music is something that people literally catch out of the air... Here is a song that transcends many different aeons and cultures across the star, and was reinvented by one Mr. Bob Dylan."

kozmik fon ışınlarından mı bahsediyosunuz acaba? evrenin ilk zamanlarına dair dalgalar alınıyo falan.. bu mu?

ses dediğiniz şey titreşim. titreşim dalgaları halinde ilerler ve belli bir frenkansı dalga boyu vardır. aynı ortamda önüne başka bir ortam çıkana kadar devam eder. sonra 2. ortama geçerken dağılır mağılır az yada çok değişime uğrar. böyle böyle gidebildiği yere kadar (soğurulduğu) gider sonra yok olur denilebilir. o yüzden birikmesi gibi bir durum olmakta. (yanılıyor olabilirim açıp detaylı araştıramıyorum şu anda.)

elektromanyetik dalgalar bambaşka bir olay. orada titreşim filan etkili değil. bu yüzden uzayda zaten ses ilerleyemezken bu dalgalar ilerleyebilir.

uçakla. rahat gidersin pasaportla oraya gidip orada indikten sonra alıyorsun vizeyi.
beye geldin diye sorarlarsa, ticaret araştırması için fln de. sormazlar da zaten.

www.dunyadevletleri.com
www.advanceyed.com

türk vatandaşıysanız 30 günlüğüne girebiliyorsunuz vizesiz

şoyle oluyor, herşeyden once konsoloslugu arıyorsunuz, prosedurde bir degişiklik var mı ogreniyorsunuz. Cok yardımcılar, hatta iletişim bolumunden mail atın, onlar size geri donus yapıyorlar cep telefonunuzu falan bırakırsanız.

sonra ucak biletinizi alıyorsunuz. ucaga binip gidiyorsunuz. pasaport kontrolunden gecerken 30 gunluk vizeyi veriyorlar turk vatandaşlarına. (TC vatandaşı oldugunuzu varsayarak soyledim bunu, yoksa araştırın tabii.)

Thy'nin su anda Johannesburg biletleri 500 euro civarında.. Cape town da keza oyle birşeyler olmalı.
eger yakın zamanda başka ulkelere gittiyseniz istedikleri bazı saglık prosedurleri olabilir takip edilmesi gereken. Ornegin ben sarı humma aşısı olmustum, bir sertifika veriyorlar onu yanınızda taşımanız gerekiyor vs. ama sizin icin boyle bir durum soz konusu degilse, gerek yoktur. Yine de yanınıza alerji ilacı falan alın.

şimdi orda kış mevsimi oldugunu da unutmayın, hazırlıklı gidin :o)

kısaca diger bircok ulkede olan 6 fotograf, banka dokumu vsgibi şeylere ihtiyacınız yok.
iyi yolculuklar.

maxpayne

su var bir de:
www.imdb.com

(bkz: pi)

Merhaba,
Dogville ve Manderlay olabilir sanırım. Üstelik dekor kullanımı minimum düzeyde. Tiyatro-film izlemek gibi.
Kolay gelsin.

kiss kiss bang bang var bir de.

(bkz: memento), kesinlikle pişman olmazsınız. izleyin.

trainspotting de öyleydi hatırladığım kadarıyla.

revolver

choke

american beauty

narrator u farklı ama oldukça sevimli bir film var;

(bkz: stranger than fiction)

(bkz: the illusionist)

sin city candır bak mesela iç ses ne diyor

Hard Goodbye

"it's going to be blood for blood and by the gallon. these are the old days, the bad days, the all-or-nothing days. they're back!"

ve choke u da seversin çünkü fight club ın yazarından

Teşekkür ederim hepinize de başka cevaplar bekliyorum hala...Bu arada tik atmadıklarım daha önce izlediklerim olduğu için tiksizler (:

(bkz: double indemnity)

jules et jim

Kitaptan ziyade fiziğin hobi olan kısmı yani aradığınız kısım, internette çok daha geniş yer kaplamakta. Bilim-Teknik'in internet sitesinin içine düşünüz.

sadece fizik'te değil abi. kimya falan da olsa aslında güzel olur. uygulamada ilginç şeyler arıyorum aslında.

Tamam abi işte en işe yarar elle tutulur yöntem bu. Ben şu şekilde yaptım ödevimdi; Bilim-Teknik sitesinde fizik kimya matematik dallarında ayrı ayrı anlatılıyor herşey. Bu tarz araştırmalarla uğraşmayı seviyorsan eğer siteden çıktı al ve bir fotokopiciye git. Orada sana kapaklı mapaklı kitap haline getirsinler. Ödeyeceğin bütün masraflar 3 TL'dir. Hem de kendi toplaman bir kitap yapmış olursun. Gereksiz ıvır zıvırla uğraşmazsın. Kitaba sadece istediğin şeyleri dahil edersin. Yaparsan kargoyla bir adet yollarsın :)

edit: Çıktı almak pahalı olabilir. Sayfaları usb'ye atıp çıktıyı internet cafeden almak yerine ofsetten alabilirsin ucuza gelir. Tabi kendi yazıcın yoksa.

bir üninin kütüphanesine git kırtasiyesicisine fotokopicisine git bulursun.

etrafına bir bak annesinden babasından kısa olan kaç yetişkin var?
hatta insanların boyu uzadığı için kale direklerini bile yükseltme konusu vardı bir ara,
evrime inanmıyorum o ayrı.

iki nesille trend çıkarmak da şahane olmuş.
hayır, böyle ayırt edilebilir bir fark olduğu üzerine bir genelleme gütmek mümkün değil.
seni böyle düşündüren ne bu arada?

neandertallere falan oranla daha küçüğüz evet, ama bu illaki insan evrimleştikçe daha da küçülecek demek değil. çevre koşullarına göre avantajlı olan neyse o olur. ki 1 metre olmanın bir avantajını göremiyorum. ama asıl mesele şu, bugünden bunu söyleyemeyiz. evrimin gidişatını tahmin etmek kumar oynamak gibi birşey. atıyorum küresel ısınma ağzımıza sıçarsa kim küçülür kim yokolur belli olmaz.

neanderthallerin ortalama boyu 164–168 cm, homo sapienslerinkiler ise 150-180 arası.
fakat boy uzunluğu çevresel etmenlere ve beslenme şekline göre büyük değişkenlik gösteriyor, mesela 500 yıl öncesine göre 10-20 cm uzun olmamızın evrimden çok beslenmeyle alakalı olduğunu düşünüyorum.

Beyler yanlışınız var. Homosapiensler, neanderthallerden türemedi.

homo sapiensler ya neanderthallerden ya da homo erectuslardan evrimleşti, hâlâ tartışılan bir mevzu bu.

nihayetinde yakın akraba hacı. illa ki türedi demedim :) ama kafatası hacimleri insandan büyük bildiğim kadarıyla.

Üniversite hastanelerinin dışındaki hastanelerden alınan rapor üniversite medikolarında onaylanmalı diye biliyorum. Tavsiyem Psikoloji bölümüne gitmen. İleride bir sorun çıkarır mı bilemem ama doğru düzgün nedenler sunarsanız, rahatsız olduğunuzu inandırıcı bir dille anlatırsanız raporu vermemesine imkan yok. Bu yolu deneyen 2 kişi tanıyorum. Bir çok kere denemelerine rağmen daha raporu alamadıklarına şahit olmadım.

bizim okulda finallerde rapor geçerli değil vize de engel olayı var ama finale girmedin mi bitiyo. rapor işinin olduğuna eminsin değilmi sonra daha beter olmasın durum

telafi sınavları için "make up = matkap" eşitliğini gözardı etmeyin yalnız. 10 gün sonra gireceğin sınav, hocanın gıcıklık potansiyeli de varsa bayağı can yakıcı olabilir. hele bir de tek senin için sınav hazırlamak zorunda kalacaksa şimdiden geçmiş olsun.

finallerde geçerli, bir günlük rapor olsa da geçerli.
tek benim için sınav sorusu hazırlamayacktır buna eminim, 10 gün sonra şimdikinden daha iyi durumda olurum :).

parfumeri
esanslar
parfumblog
benimkokum
miskokuyorum

blog eau de parfum
fransızca sallanmış içinde parfüm geçen bir şeyler..

snifsnif

besincihis.

esansen
makes scents

kokaksu.blogspot.com

(bu arada birini beğenip söylerseniz isim babası olduğumuz blogu bizde bileliim : )

@netizen: yok, hatta biliyorum o kelimeyi, anlamından dolayı bir süre nasıl bir insan ismi olur diye düşünmüşlüğüm bile var :)

daha, nasıl desem, "trendy" içerikli bi blog olucaa için düşünmüyorum şimdilik. ama akılda ne varsa ortaya dökmek en iyisi, güzel çağrışımlar oluyo

@demlikposet: tabi, söylemez miyim :)

@genel: flakon kelimesine sıcak bakıyorum baya. parfüm şişesi demek. ama tek başına çok boş duruyo (zaten adres de kapılmış) öyle yani, anlamsız ama çağrıştırıcı isimler de olabilir, kelimelerle oynanmış da olabilir, hecelerin yeri değiştirilmiş, alakasız harfler eklenmiş olabilir, msb'ninki gibi efektli şeyler olabilir, herşey olabilir, aklınıza ne gelirse buyrun yazın, yazdıklarınızın hepsi işime yarıyo şuan. teşekkür ederim herkese :)

misgibi.com

yani parfümlerle ilgili blog için bence bu tek seçim =)

ben sürtünme kuvvetinin önerisini biraz geliştireyim "eau de blog" nassı !?!

eaudeblog çok hoş, benim de aklıma geldi, hemen baktım: kapılmış :)

kokuyorum.blogspot.com

x.blogspot.com ve x= favori parfümünün
olur mu öyle bişi?

Daha sonra resmi işlere de kullanmayı planlıyorsanız takım elbise veya ii bir kıyafet ile çektirin. yoksa pek önemi yok tabii.

cok paspal olmayan bir gomlekle cektirin derim erkek oldugunuzu varsayarak.

farketmez pek. stajyerde çok bakmazlar. ama sonra da kullanırım dersen düzgünümtrak bir şey giyiverirsin.

staj yaptığınız yerde (eğer sağlam bi yerse tabi) dosyanız tutuluyor, ileride iş başvurusu falan düşünüyorsanız, düzgün bi resim olsun, gömlek tercih tabi ama, düz renk bir t-shirt de olabilir.

polo yaka.

kardeşim zamanında t-shirtle çektirmiş fotoşok yapıp döpyes giydirmişler, güzel olmuştu. fotografçıya bir sorun derim katalogunu göstersin.

e aşk böyle bişey zaten. bugün var yarın yok.

ayakları kokuyordur kesin

aşk iğrenç bi şeymş o zaman ben onun vampir dişlerinde gördüm bunu.gözümüm önünden ona aşık olduğum zaman dilimleri geçti o vampirliği görünce allahm aslına daha çok aşık olmam lazım vampir gibi adam ama niye böyle oldum ben vampirleri de severim üstelik hayır aşkın gerçek yüzü bu olamaz hayyyıırrr

ilk gülümsemesini gördüğüne göre daha taze pırpırdır o. muccuğu çaktığı anda auran açılmıştır, ya da çakran. uyu geçer.

aşkın da öyle çok bilimsel bi açıklaması yok ki zaten. operasyonel bi tanımı bile yok.

Kış güneşine aldanıp erken açan bitkilerin iki gün sonra hava soğuyunca soluvermesi gibi olmuş senin aşkın. (eksilen romantizme takviye yapayım dedim)

bence senin canın sıkılmış sadece...

(bkz: infatuation)

ulasabilecegini fark edince bitmis iste askin, bunda bir surpriz yok?

cinsel çekimin bir anda yok olması?

1.asik oldum
2.guzel gidiyordu
3.gulumsedi
4.askim söküldü

sanirim 5 dakika icinde oldu olaylar. bence akliniz size oyun oynuyor, ya da duygulariniz sapitmis. gercek bir asktan bahsedemeyiz burda.

aşık falan değildin..
aşk o kadar basitçe sönüverip uçacak kadar saçma bir şey değil..
aşk çok kompleks bir şey..

"yahu ne hoş çocuk" seviyesindeydi senin ona karşı hissettiklerin..

gülüp, kont drakula dişlerini gösterince de tersine döndü düşüncelerin..

ayrıca canın dayak istiyor...

aşk öyle bir şey değil be kardeş...
dişle götle bilmemneyle olmuyor.
hani evet bir anlık tiksinebilirsiniz ama aşk işte defolarına rağmen ve/veya defolarını görmeyerek kör körüne dalmaktır.
hele ki başlangıç evresinde :)

10 gündür aşıktım herhalde ama keşke uçup gitmeseydi en azından 1-3 ay daha aşık kalabilseydik.gerçekten yazık oldu ona da bana da.sürekli aşık bi tip deiliz nihayetinde.kolay bulunmuyo ha bi de ben ayhh ne hoş çocuk demem direkt girişirim banane "elalemin hoş ççocuklarından"

siz sevgiden bahsediyosunuz.aşıktım ben :(

hoşlanmak deniyor buna, kavramlar karışmış.

hoşlanmışsın sadece, yaşını bilmiyorum ama, henüz aşkı yaşamamışsın bence.

(izle: how I met your mother 4x24)

dut =)

peder.

direk kokoş diyin işte olmuş o.

patice

bıdık

proc

safinaz

haydariye
nonoş
mazbut

astra, bella, cleo, mimi, tara, viki, bianca, tai

mehtap,
şehnaz,
mişa,
konkeni, ben de önercektim.

kimse söylememis herkes beni beklemis;

fifi

paris. göbekadını da hilton koyun bence. evet evet paris.

fizik bölümünü 3. sınıfta bırakan 2 kişi tanıyorum.

gel gel bir sen eksiktin.
yazacağımı yazdım.

@milk it: kultur mu o bahsettigin? yoksa fizigi birakan zaten cok heryerde.

ders saydırırken, derslerin aynı olduğu halde ders saati sasyıları farklı olduğunda bile sıkıntı çıakrtaibliyorlar. üniversiteyi arayıp sorun isterseniz bu konuyu.

yok olmuyor bir şeyler, ama ben login olduğumda bazen chat olayınının tam ortasında kalıyorum, konuşmalar bir yere akdar sürüyor sonra ben login olduğum için diğer taraftaki arkadaşımız düşüyor chatten.

olmuyor ayni anda, bir onceki logout oluyor otomatikman. boylece hacklenmis miyiz anliyoruz

ayni internete bağli, ayni ip'den bağli, ama farklı iki bilgisayardan bağli olunca bağlanılabiliyor..
ve iki bilgisayarda da senkronize yürüyor facebook..
mesala ben bu bilgisayardan bağliyim, birisi ile chat penceresini açıp chat yapıyorum, bir şeyler yazıyorum.. yandaki, aynı hesaba bağli facebook sayfası açık bilgisayarda da chat penceresi açılıyor.. benim bu bilgisayardan yazdıklarım, yandaki bilgisayarda da sanki başında birisi oturuyormuş, yazıyormuş gibi gönderiliyor, aynen görünüyor..

ancak farklı ip olunca, 3 dakika kadar sonra, birisini atıyor facebook.. "you must re-login to continue at this process" gibi bir uyarı veriyor, nereye tıklarsan tıkla..

o idare , idareli kullanmak anlamında alt bir espri.
o bahsettiğin yer ( atıyorum tamamen) otopark gişesi gibi bir yer, hani çipi var diyor ya, kartlı arabalar da bizi yemez demeye getiriyor olabilir. ya da diğer reklamda trene beleş bindikleri için bu reklamda da beleşe bir şeyler apıyorlar imajı.

1) immobilizer denen sistem genel anlamıyla aracın anahtarına yerleştirilmiş bir çip ile gerçekleştiriliyor. misal ben senin arabanın anahtarını kopyalattım anahtarcıda. eğer aracında immobilizer sistemi varsa ben kopya anahtarla kontağı açarım ama motoru çalıştıramam. bu çip yok çünkü bende. im-mobilize edilmiş oluyor yani aracın motoru. benim reklamdan anladığım adamların bu çip sistemini de bi şekilde taklit edebildiği.

gişe sahnesinin bir alakasını olduğunu düşünmüyorum replikle. otopark gişelerine emanet edilen anahtarlardan birini yürütüyodur belki.

2- soyle oluyor sanırım, daha onceden kamuya ait ve tek bir şirket iken su an bogazici elektrik idaresi vikvik gibi busuru şirket oluşmus durumda.

bir üründen ne kadar kar ediyor?

satılan üründe sadece kontrol maliyeti var. başka maliyet yok. o da 20tl. 20 liraya satılan üründen 180lira, 210 liraya satılan üründen 190 lira kar var.

Fiyat Miktar Maliyet Kar
200 100 20 18000
202 99 20 18018
204 98 20 18032
206 97 20 18042
208 96 20 18048
210 95 20 18050
220 90 20 18000
230 85 20 17850
240 80 20 17600
250 75 20 17250

(bkz: excel'in kopegiyim)

cevap 18050 o zaman :D şimdi buna uygun denklem yazmaya sıra geldi.

benim denklem biraz saçma oldu ama sonuç doğru galiba.

a= fiyat artış yüzdesi olmak üzere:
M=maliyet
satılan ürün sayısı=(100-a)
ürünün birim fiyatı=(200+2a)

(100-a)*(200+2a)-20(100-a)=M
M=18000-2a^2+20a
türevi alıp sıfıra eşitlersek:
-4a+20=0
a=5
%5 zamlı satış yaparsak maksimum kar oluyor.

sağlamasını yaptım yolun doğru çıkıyor ama bulduğun sonuç yüzde değil gibi.

sorun halloldu.

bu yazdıklarını print al herkesi salona topla ve oku bu kadar basit garantili net :)

haklı olmadığını nokta yok gibi. bence direk söyleseniz anlarlar ve ailenizin sizi ayrı bir eve çıkarmak için maddi gücü varsa bunu kabul de ederler..

benim üniversiteye gelmeden önce görüşüm şuydu, ailemden kesin olarak ayrılmalıyım. gerek onlar benden gerek ben onlardan ne kadar çabuk uzaklaşırsam o kadar iyi. uzun süre yanlarında kaldığınızda çok alışıyorlar size ve iş hayatında filan "yavru kuşun yuvadan uçacağı" gerçeğine uzak kalmış oluyorlar..

valla, mumutum öyle kıracaklarını zannetmiyorum seni.
bir de, yıllardır ailesiyle istanbulda oturmuş biri olarak, istanbul, üni 1-2-3 te iken bir kaç kere eve yurda çıktım, mesele şu: maddi olarak karşılayabiliyorsan problem yok.

bu konuyu nasıl açarsan aç bozulacaklardır muhtemelen. evet alınacaklar, belki üzülecekler ama yine de yapmalısın bence, cesaretini takdir ediyorum. söylemek istediklerini çok iyi anlıyorum, ben de çok istiyorum kendi evime çıkmayı ama artık üniversite bitene kadar bekleyeceğim. çünkü vakıf üniversitesindeyim, bursum yok ve mimarlık okuduğum için part-time çalışmam çok sözkonusu değil. yani muhtemelen bunu yaparsam okul uzar ve ben sadece aileme daha fazla masraf çıkarmış olucam. ha, ailemin durumu fena değil ve şu an ayrı eve çıkarsam bunu karşılayabilirler ama ben onlara sırtımı daha fazla dayamaya utanıyorum. vakıf üniversitesine gitmeye de beni ailem ikna etti, (başka bölümde ya da başka şehirde okuyabilecek puanım vardı) ama bazen ben bu yükü taşımakta zorlanıyorum açıkçası. lan ben de kaşla göz arasında mızmızlanıp durdum kendi derdimi yazıyorum... neyse diyeceğim o ki şu yazdıklarına bakarak koşullarının çok iyi olduğunu söyleyebilirim, yerinde olsam bir dakika durmazdım. hiçbir şeyin seni engellemesine izin verme.

okulum uzak ve evde ders calisamiyorum favori bahaneler bu konuda.

hak verilmez alinir derler ya, o misal. yukarda yazildigi gibi uzulme, bozulma, kirilma vs mutlaka olacak ondan kacarin yok, sadece oranini bazi kucuk hamlelerle azaltabilirsin belki.
mevzuyu siz degil, sorun bende yaklasimi icinde goturursen, onlari suclamamis olursun. bu onemli yani siz soyle yapiyosunuz, siz boyle yapiyorsunuz, ben xxx hissediyorum tadinda yaklasirsan, sana anlatacaklari, savunma yapacaklari suruyle sey olur, haliyle cok kirilirlar da.

o nedenle iste okul uzak, mumkun oldugunca kendi ayaklarimin uzerinde durmak istiyorum, hayata daha iyi hazirlanirim,gibi gibi yaklasimlarla anlatmaya calisin derim. ozgurluk argumanina girerseniz, onlar da ama biz senin iyiligini dusunuyoruz olayina girerler ve isler iyice sarmallasir.
kolay gelsin

önce "beni bunaltmayın, biraz rahat bırakın, lisede daha rahattım yeminle" ayakları yapın, nabız ölçün :) olmazsa eve çıkarsınız.
bir de şöyl bir durum var ki göz ardı edilmemesi gerekiyor, lisede yurtta kalmışsınız, bekar evinde değil. aileler yurda daha çok güveniyor (niyeyse?).

arıyorlar soruyorlar diye cevaplaman gerekmiyor tabi, o kısımdan basla oncelikle.

kaslar ve kaslar değil sanırım aranan cevap,
nochristrequiress'in bahsettiği ağrı sadece aşk acısı yaşandığında değil, aşık olunan ya da hoşlanılan kişiyle karşılaşıldığında da hissedilen bir ağrı.
nedir acaba bunun biyolojik sebebi sevgili ameliseverpiesaylavyucular?

5-6 ay önce bilim haberleri arasında vardı, karnımızda ikinci bir beyin bulundu diye gudik bir başlığı vardı.
temel olarak bir araştırmada oralarda çok duyarlı bir bölenin olduğuna dair bilgiler bulunmuş.
karın ve beyin kelimelerini birlikte googlayın alakalı şeylere ulaşacaksınız.

nikdediginnedirki'nin bahsettiği bu sanırım.

ahmetdursun374.blogcu.com

ben de en çok arigold un değindiği, buluşma anında çekilen ağrıdan muzdaribim. çok sinir bi durum, tamam gastrit vardı fln ama ilaç kullanıp asitten fln uzak durunca geçti o, binbir türlü heyecan verici dehşet verici çoğu insanın dayanamyacağı durumla karşılaştığım halde tık gayet soğukkanlıyım, hatta çevremde nam salmış birisiyim. ama şu çok sevme durumu ne lanet bir şeydir ki her buluşmada ortaya çıkıyor, zehir ediyor.

ticari bir istek değil ki bu.bir ödev olduğunu söylemiştim zaten.ticari olması için benim de bu slogandan maddi bir fayda sağlamam gerekmez mi?en fazla yapabileceğim sınıfta yağtığım sunumda "x kişiye yardımlarından ötürü teşekkür ederim" gibi bir cümle sarfetmek olur malesef bir öğrenci olarak.

"sür lekenin üstüne rahvan gitsin"

-crystal clean ile suyu sabunu lekeyi unutun.
-lekelendiniz mi? panik yok, crystal clean var.
-o en güzel bluzunuzla/gömleğinizle/pantolonunuzla rahat olun, crystal clean var.

aklima olacak o kadar reklamlari tarzi seyler geliyor :)
bikac tanesini paylasayim, belki isinize yarar.

crystal clean, suyu sabunu dert etmeyin.
crystal clean, aninda temizleyin. (veya aninda temizlik)

(ben yazana kadar entari dolmus bura)

suya gerek yok, tek başına etkili

jules et jim. bunu 2 kere seyret sonra mesaj at, öyle liste vermekle olmaz yavaş yavaş tüketmeden gitmek gerek.

çok fransız filmi izlemem şahsen ama "la haine" süperdir.

Je vais bien, ne t'en fais pas.

la fille sur le pont
jeux d'enfants
ayrıca da film değil ama, notre dame de paris'nin müzikali süperdir, garou, bruno pelletier falan olan kadrosuyla :)

(bkz: Les quatre cents coups) 400 darbe diye geçer..

(bkz: kapitalizm)

tekstilde bir mantık varıdr. eğer bir üründen 50 tane varsa ve bunun 35 tanesi satılmış, kâr edilmiş ve satışın toplamı bu ürünün 50 tanesinin maliyetini kurtarmışsa kalan ürünün hepsi kârdır. yani 20 ye de satsa 50 ye de satsa o kendine kalacaktır. bir sene bekletip yıpratacaklarına modası geçeceğine sezon sonu indirimi yapıp paraya çevirirler.

bana biraz abarttın gibi geldi. %75ten fazla indirim olmuyor...

8 ytl'ye mal etmişler negzl lan. zaten sizin ordan aldığınız o ürün değil o ürünün ismi. adamlar markalarını duyurmuşlar cümle aleme yapacak birşey yok. modacının 100 bin dolara sattığı elbise 50 bine mi mal oluyor hayır ama adamın adı var işte.

fiyatlar nokta atışı şeklinde aklımda değil..
ama 200 küsür ytl'lik bir elbiseyi çok kısa bir süre sonra 20 küsür ytl'ye aldık..
% oranını ben hesapladım şimdi..

demek istediğim şey zaten işin bu kısmı değil...

yaptıkları şey gerçekten iğrenç ve terbiyesizce bi hareket.. onu demek istiyorum ben esas olarak..

bir diesel kot malatyada 4 liraya mal ediliyor.
bende var birsürü.

nerde bu mağaza ? hangi subesi?
biz de bilelim ama demi? zira burda da elbiseler 190- 230tl arası.almak istiyorum ama kralı olsa o kadar para bayılamam

aman be şakaydı:)

merhaba komşu sizde bir fincan kapital düzen var mı? biz de hiç kalmamışta bizim çocuk merak etti hayatında hiç görmemiş..

hâla bu tür indirimlerin gerçekliğine inananlar var demek ki.

10 liralık malı 100 liraya satıp insanları keklerler sonra yeni keklenecek maalr için raflarda yer açmak için maliyetine değil bedavaya satsalar ne yazar ki?

sizin kara ka$ınıza kara gözünüze inditim yaptıklarını sanmıyorsunuzdur umarım.

cebinixdeki paraya bakın, gerisi hikaye.

mağaza sahibi sayılırım.
öncelikle sen bu markayla anlaşırken, adamlar senenin şu dönemlerinde şu kadar indirim yapacaksın der. sen mecburen kabul edersin, hayır diyemezsin. yılın normal zamanlarında kar ederken indirim zamanı kar etmezsin, zarar edersin. mesela ben %60 indirime girdiğimde %2 zarar ediyorum.
ama marka zarar etmiyor, kendisi 10a maleediyor, mağazasına 40a satıyor, mağaza da 100e satıyor, iyi para kazanıyor sonra da indirim zamanı 40-50ye satıp stokları boşaltıyor, hala elinde mal kalmışsa da çok daha ucuza satıp bitiriyor, elinde kalan malı asla fabrikaya geri gönderemiyor.
bunun dışında bildiğim kadarıyla, mango ve zara kendi malını kendisi satıyor, yani mağazanın sahibi aslında fabrikanın-markanın da sahibi. bu yüzden indirim zamanı benim yapabileceğimden çok daha fazla indirim yapabiliyorlar. mesela yukarıdaki örneğe göre bana 40a malolan mal mango mağazasına 10a maloluyor.

8 ytlye mal olması bana abartı gelmedi. mango tamamen tarzını satan bi mağaza. yani ürün kalitesi aşırı düşüktür. pazardan alacağınız herhangi birşeyle aynı değerdedir. sattıkları şey sadece tasarımdır. bu sebeple çok ucuza mal ediyor olmaları şaşırtıcı değil.

isteyen her yazar bunu yapmakta serbest.
www.eksiduyuru.com

linki okumaya üşenenler için ben de söyleyeyim: şarkı istiyor olabilir.

herhangi bir film linki verdikten sonra cevap silinmesin diye ayrıca.

genelde illegal istekler olduğunda..

illegal olmayan bir duyurumu ben yazar olmadığım halde 'sadece ek$i yazarlar görebilir' ibare iele görünce lan acaba yazarmı olduk :'+^^+%)(/=#$½ diye geçirdin içimden baktım hemen ama tabi hala çayylağız. moderatörüm gör bu çağrımı bari ilanımızı silmekten beter ettin bizi de çaylaklıkltan kurtar bi maille. ([email protected] ile kayıtlıyım sour a:)

(bkz: götümüze girebilir)

işgüzarlık :)

içeride neler dönüyor neler, orjiye üçüncü arayan mı dersin, şoko partisine kiralık ev arayan mı...içerisi acaip...

desem de böyle bir şey yok,

bir yazar; ligtv linki, rapidshare linkleri, torrent, zart zurt ve de zort başlıkları altında toplanabilecek illegal linkler arıyorsa ya da böyle uç düşünceler hakkında bilgi almak istiyorsa dışarıya kapatıyor.
bir de bazen kişisel şeyler içeren konuysa da kapatılabiliyor, en azından ben öyle yapıyorum.

ben bazen bişilerin ilanını veriyorum, mesela ucuza kitap. dışarıdan alıp satmasınlar okusunlar diye. bir nevi sözlükçü kaynaşması.

temel olarak öğrenirsiniz. ama tam gitmek lazım işte, çoğunlukla sallıyor insanlar o yüzden verim alınmıyor. bence arapça çok rahat öğrenilir.

kurs kalitesinden ziyade sizdeki azme bakar bence. çok kaliteli kurslara gidip pek bir nane öğrenemeyenlerin yanında evde, cd'lerden filan çalışarak kpds'den 50 - 60 alanların da varlığını düşünürsek..
yoktan iyidir. sizde de o gayret varsa, kim tutar...

ismekteki hocaların sağlam olduğunu duymuştum ama sadece duydum.

ismek'in sitesinden size yakın semtlerdeki kursların doluluk durumlarına bakın önce. büyük ihtimalle dolu oluyor çünkü.
ismek hocaları genel olarak iyidir.

dil kursu için ismek kursaları başlangıç için iyidir

ismek'te hangi kursa giderseniz gidin beraberinde din eğitimi de alıyorsunuz. Ders veren hocalar aynen misyoner gibiler. Bilgilerinize.

asider diye bir hataylılar derneği var taksim'de. orada da ücretsiz Arapça kurslar verildiğini duymuştum.
asi-der.org

ismek güzeldir.kurslar eylül ekim gibi başlar. misyonerlik konusuna gelince; yok öyle bir şey...

ne misyoneri ya, tamamına yakını kafa dengi insanlar. taksimde parti yaptığımız hocalar var o derece.

yanlis bilmiyorsam yatak odana girmisse ve oldurursen nefs-i mudafaa gerekcesi ile yirtabiliyorsun.

daha iki üç gün önce bir başlıkta soruldu ve bayağı tartışıldı. hukukçu zeke kardeşimiz cevaplarıyla bu yatak odası olayını benim nezdimde şehir efsanesi olayı haline getirdi. inceleyiniz incelettiriniz dediğim duyuru (git: 74048)

silahla adam vurmak o kadar kolay bir şey değil kendni bile vurursun, olmadı alır silahı elindeno panikle seni vurur. hele soyulacağım diye vurmak hiç doğru bir şey değil. insan sonuçta.
hırsızı gördün mü, öyle bir nara at ki " heyyyytt uleyynn gibi" tüm apartman yıkılsın.
bak neler oluyor o zaman.

metal küresel ufak bilyemsi şeyler atan silahlar var. co2 tüpü yardımıyla atış yapıyor ve oldukça güçlü bir cihaz. attığı merminin oldukça küçük olması hem karşı tarafa kısmen zarar vermeyi hem de başınıza iş açacak bir durumdan kaçınmayı sağlıyor. hiç lazım olmadı insana karşı denemedik ama bir tane almıştık zamanın birinde ve araştırdığımızda bulundurmanın ruhsata tabi olmadığını öğrenmiştik. nitekim alırken de birşey sormuyorlar.


edit: havalı silah diye geçiyormuş adı.

öğrenci halinizle eve hırsız girdi diye size silah ruhsatı vermezler. o yüzden bir haydar edinin. onunla döverseniz hırsızı aranızda boğuşma geçeceğinden nefsimüdafaa ya girer. boşverin silah işlerini. okul bitip askere gidince elinize alacaksınız zaten o soğuk çeliği.

pencereye demir falan taktir, ne yap et, ama silah alma. silah bulundurman, eger hirsizin da silahi var ise onu kullanmasi icin neden olur. normalde hirsiz iki cep telefonu alip gidecekken bosu bosuna kendi kendini tehlikeye atma.. bu baglamda illa silah alacak isen, kuru siki kesinlikle alma, cunku sen silahini cekince eger var ise o da cekecek, ve sen vurmazsan vurulursun. unutma, onun seni vurmasi icin senden daha cok nedeni var.

zaten eger hirsizin silahi yoksa ve acik bir neden olmadigi halde sen kendininkini kullanirsan, bu da olum ile sonuclanirsa, ne kadar hafifletici neden olursa olsun (kendinde olmamak, elindeki seyi bicak sanmak vb... ) bir miktar yatarsin. 2 cep telefonu icin gereksiz yere yatmanin da anlami yok, alarm taktir, demir taktir, hic olmadi birak calsin.

Benzer cevap veren arkadaşlar var ama yinelemek geldi içimden; atalarımız ne güzel söylemiş: "iti dövme korkut" diye... kuru sıkı silah bence çok iyi bir çözüm olabilir. ama tipi gerçeğe benzemeli ve yere ya da havaya sıkman iktiza ederse sesi de yüksek olmalı, kulak çınlatan cinsten. inan bir kere korkuttunmuydu, apartmandaki diğer daireleri komple boşaltsalar da bir daha senin daireye girmeye yeltenmeyecektir.

bir de; ona fiziksel zarar vermeden belli uzaklıkta kalarak tehditler savurman en iyisi. Benim amcaoğlu arabasına giren hırsızı eşşek sudan dönmiycekmişcesine ıslatmıştı. gerçi kendince haklı sebepleri vardı; zira çalınmaya kalkışılan teyp, arabaya taktığı 4. teypti. ve evi müstakil bahçeli bir evdi. adan 38-40 yaşlarındaydı. amcaoğlu çok sağlam dövdü ve elini ayağını bağlayıp karakola götürdü. lakin 3 ay davalarla mahkemelerle uğraştı durdu. hırsız 15 gün iş göremez raporu alınca bizimkine de 20 gün hapis cezası çıkardı nöbetçi mahkeme. neyse ki kefalet ödeyip sıyrıldı.

sözün özü; nesnel bir zarara yol açmadan halletmeye çalış bence sorununu...

çelik kapıların kenarına bar takıyorlar levyeyle daha zor açılsın diye, en azından caydırıcı olur. ben başucumda iki adet boken bulunduruyorum. bir de; balkon, koridor gibi hırsızın girmesine müsait yerlere harekete duyarlı lamba takarsanız o da bir miktar caydırıcı olabilir.

onun psikolojisini kaldırabilecek misin hayatın boyunca. yani adam vurmak için izin istiyorsun resmen. onun yerine güvenlik önlemlerini artır silaha vereceğin parayla.

buraya kurusıkı yazanlar, simultane kardeşinizi öldürtmek mi istiyorsunuz?
diyelim ki hırsız silahı görünce o karanlıkta gerçek sandı ve çıkardı kendi tabancasını sıktı ne olacak?

arkadaşım pazarda 1 liraya satılan kapı ve pencereler için alarmlar var. tak pencerelerine açıldığı an deli gibi bağırıyor. ne gerek var bunlara. ha çok mu korktun taktır evine pronet alarm. ayda 30 lira mı ne. adam vurmak falan bunlar kolay işler değil.

Öyle ruhsat almayı kolay mı zannettin kardeş, her evi soyulana silah verseler işin sonunda herkesin bir silahı olur. Zaten yeteri kadar silahlı adam var anasını satayım, kimle dalaşsan hemen silahı çıkarıyor. O silahı elinden alıp ağzını yüzünü kırmak da var, ama ondan sonra bir yerde sıkıştırıp 10 kişi silahla üstüne geliyorlar. Neyse.

Hukuki olarak benim bildiğim kadarıyla yatak odanda bile vursan yine bir şekilde ceza alıyorsun. Ancak hırsız, çalma fiilini tamamlayıp geri balkona döndüğünde aşağı inmek üzereyken müdahale etme hakkın doğuyor. Hatta hatta jandarmalar ve kolluk mevzuatında da tartışma konusudur, hırsızlık fiilini tamamlaması için bir ayağının balkondan dışarıda ve elinde çaldığı eşyalarla duruyor olması lazım. Saçma mı, evet son derece saçma.

Bana sorarsan hırsızın balkona çıkmasını adımını falan beklemem. Büyük konuşmayayım ama boğazına sağlam bir kroşe çakardım büyük ihtimal gördüğüm yerde. Bıçaklı silahı varsa sol elini çapraz şekilde kalbini koruyacak şekilde yaklaşıp burnuna veya boğazına vurabilirsin. Hatta boğuşma anında çok zorda kalırsan ve adam öldürmeyi göze alırsan baş parmağını şah damarına doğru tüm gücünle itebilirsin.

Yine de değmez, görme böyle durumlarda hırsızı. Bırak gitsin. Hukuk ne yapar ne eder seni suçlu çıkarır nasıl olsa.

insan vurmanın odası koridoru olmaz. sizin hâkimiyet alanınızda bulunan, o an var olmaması gereken ve oradaysa malınıza veya canınıza kastettiği açık görünen bir yerdir ev. evin neresi olursa olsun. sonuçta kendinizin ve yanınızdakinin başta canını ve vücut bütünlüğünü, daha sonra malını vs korumak durumundasınız. bu açıdan 1-0 öndesiniz.

ancak karşıdakinin oluşturduğu tehdidin büyüklüğü ile sizin bu tehdidi bertaraf etmek için giriştiğiniz eylemin de bir yerde orantılı olması icap eder.

hırsız eğer kılıç kuşanıp gırtlağınıza dayanmamış ise silah kullanmanızı önermem. yok ille kullanacağım diyorsanız öldürme değil, etkisi hâle getirme kastınızın olduğunu insanların açıkça anlayabilecekleri hedeflere nişan almanızı öneririm. (Tabii nişan alma gibi bir lüksünüz varsa silahlarla şu ana kadar olan ilişkiniz dâhilinde!)

güzel kardeşim silah almayı düşünmekle en iyisini yapmışsın.ayrıca öğrenci adama silah ya da ruhsat vermezler diye birşey yok!ülkemizde 21 yaşını bitiren herkes silah ruhsatı alabilir,ancak taşıma ruhsatı biraz zor.sen zaten evin için alacaksın,bu yüzden senin bulundurma ruhsatı ile işin var.silah olarak da senin işini kırıkkale bile görür ki bu silahı ilçe emniyet müdürlüklerindeki ruhsat bürolara sorduğunda illa bedelsiz olarak devretmek isteyen yaşlılar,vs. bulursun.5 yılda bir harç ödeyeceksin o kadar altı üstü,ekmek istemez su istemez...
bu ülkede kasıtlı olarak bireysel silahlanmanın önüne geçilmek isteniyor ama birgün hepimiz silah bulabilmek için ne yapacağımızı bilemez çaresiz bir haldeyken silahın ve bireysel silahlanmanın değerini anlayacağız.
bu arada sakın ruhsatsız filan işine girme!

ear pulling, ear twisting + discipline, violence anahtar kelimeleriyle googlelandığında baya bir sonuca ulaşılıyor konu hakkında. başlangıç olarak da şu var mesela : answers.yahoo.com

var var, fransız filmlerinde bolca var.

evet ya ben de fransız diycektim, fransız bir subayın askerini azarlarken kulağını çektiğini görmüştüm.

yasal değil kimse vermeye razı gelmez. biraz geri dururlar. hatta günlük rapor vermeyen doktorar yüzünden okulu bile uzattığımı bilirim, (ama öcümü almıştım)
çocuğun okulu herhalde lise fln, müdüre git rica et durumu anlat, o güne izinli yazan bir dilekçe yazar verir. ben hatırlıyorum lisede öyle bi tane almıştım.

özel hastaneler veya poliklinikler vs. parayla satabiliyor. en azından eskişehir'de yapan var. 50 liraya yapıyorlarmış sanırım. hangi şehirde olduğunuzu bilmiyorum ama okulun nerelerin raporlarını kabul ettiğini öğrenip böyle yerlerden parayla rapor verebilecek bir yer bulursanız olabilir gibi geliyor.

hiç bir doktor kendini böyle bir riske sokmaz.
gidip ilkokul lise artık neyse okul idaresiyle veli olarak görüşün. şansınız daha yüksek olur.

doktor değilde bir hastane görevlisi, hizmetli hatta herhangi bir doktorla arası iyi olan çaycı alır.
en azından ben kendime almıştım devlet hastanesinden.

verirler vermesine de, herhangi bir rapor alabilmek için muayene tutanağı (adını unuttum) orada isminizin olmaıs lazım. hani olur ya bir teyit durumunda feci patlar.

dı keybıl gaaaay

filmini anımsadım doğrusu :-)

Valla çok hassas bir durum ama siz bi yere gitmedikçe zamanla vazgeçecektir herhalde...

senin arkadaşın; kendisinin senin en iyi arkadaşın olmadığının farkında mı?
değilse, bunun farkına varması çok önemli bence. ona (varsa)kendi en yakın arkadaşından çok samimi bir şekilde bahsedebilirsin, durumun farkına varacaktır.

sen onun tek arkadaşı olabilirsin ama o senin tek ve en iyi arkadaşın değil bunu kibarca söyleyebilirsin belki.

@karluk: hiç vazgeçecek gibi görünmüyor. 1 seneden fazla oluyor görüşmeyeli ve her hafta farklı bi planla geliyor.

@mumutum: ortak okul arkadaşları dışında bildiğim arkadaşı yok. okulun ilk zamanlarında sınıftaki bütün kızlara asılmış, hemen herkes illallah diyor bahsi geçince. erkek arkadaşlarla da bi arası yok.

@argent dawn: evet de işte çok büyüyor gözümde bu olay. bazı zamanlar çok patavatsızlaşabiliyorum. saçma sapan bir şeyler söylemekten korkuyorum.

benzer sorunu "please repeat after me" şeklinde sürekli yaşıyorum. hayır diyemeyen yufka yürekli insan şeysiyiz biz, öyle miyiz neyiz sanki? bence öyleyiz. neyse... eğer ailenizle yaşıyorsanız, bu sıralar biraz ailemle vakit geçirmeliyim dersiniz. aramız bozuk dersiniz ya da ne bileyim desteğime ihtiyaçları var dersiniz. hm eğer yok ailenizle yaşamıyorsanız "sevgiliyi buldu beni sattı" damgasını yemek sizi rahatsız etmeyecekse sevgili bulduğunuz yalanını söyleyin, ona vakit ayırmanız gerektiğini söyleyin.

mesafe araya zamanla giriyor. çat diye olmuyor, olursa da kalp kırıyor. bence bu son sözlerden gayet hoş arabesk şarkı sözü olur. evet böyle.

evet görüş onunla. ona onunla konuşmak istediğini söyle ve bir yerde buluş. buraya yazdığın son cümlelerini de tekrarla anlar zaten. ha seviyor aşık filan diyecektim( sen kadın mısın bilmiyorum ya :) ) de demişsin zaten; önüne gelen kıza asılıyor filan.
ona onunla sadece bir tanıdık olarak kalabileceğini söyle yeter.

sorun sizinle ilgili, sizden kaynaklı.

çok açık olarak kendinizi ifade edebilecek bir insan değilsiniz ve boşuna insanları da yoruyorsunuz.

en kolayı bu sorunuzun linkini ilgili kişiye mail ile yollayın. o sizin beceremediğinizi göz açıp kapayıncaya kadar halleder.

selamlar.

----
edit. no offense.

madem görüşmek istemiyorsunuz bunu açıkça söyleyin. kaybedecek hiçbir şeyiniz yok ki. ne yani bir daha konuşmaz diye mi korkuyorsunuz? zaten istediğiniz de bu :):) rahat olun yani böyle stres yapmaktansa konuşmak ve kurtulmak en iyisi.

çözüm değil ama çok benzer bir durumda düşündüklerimi aktarıyorum
kendinizi onun yerine koyun, normalde bu insanın sizin verdiğiniz işaretlerden durumu çoktan anlamış olması gerekiyordu, kimse o kadar saf olamaz aptal ayağına yatmak işine gelir. o yüzden sizin onun arkadaşlığınızı istemediğinizi ona söylemeniz onun için yeni birşey olmayacak zaten biliyordur.
Hiç arkadaşı olmaması da zaten doğru düzgün sosyal beceri geliştirememiş olmasından kaynaklanıyordur, sınıftaki tüm kızlara asılmış falan. Ancak ona hayır diyemeyecek kadar nazik birilerine yapışarak sosyalleşebiliyor sanırım. manipülasyon amacıyla zayıflığı kullanmakla gücü kullanmak arasında etik açıdan çok fark yok bence.

Ama siz de kendinizi bu durumdan kurtarmak için birşey yapmalısınız ve elbette sonuçları olacak. Bu durumun böyle kalmasının ve değişmesinin olası sonuçlarını düşünün tartın seçim yapın.

Hatta bence en iyisi ona ne düşündüğünüzü açık açık söyleyin ki belki bi silkinir ve daha makul davranmak zorunda hisseder. İnanın çok büyük bi iyilik yapmış olursunuz kendisine

bence sana yazıyor.

etkili bir yöntem olan 'zaafların üzerine gitme' yöntemi bnde işe yaradı. şöyle anlatayım beinde sizin gibi beni pek açmayan bir arkadaşım vardı. kötü biri değil ama dediğin gibiydi.neyse baktım olamayacak(1 sene çektim ama) zaaflarının üstüne gittim.dakik birisi değildi. bir randevu verip 15-20 dk bekletiyordu.geçenlerde yine aynısını yaptı. bende dakik birisi olduğumu ve yaptığının büyük terbiyesizce olduğunu sertçe ifade ettim. kendisi sinirlendi felan ama dediğim gibi büyük tepki verince aramız bozuldu. şu an sadece meraba meraba:)

az kasar kod yazarım diyorsanız matlab.

C:\Windows\System32\taskmgr.exe

ama sanırım gene "it has been disabled" diyecek..
gene de bir bu yola gidip çift tıklayın..
umarım açılır.

Başlat -> Çalıştır -> gpedit.msc
. Kullanıcı Yapılandırması
.. Yönetim şablonları
... Sistem
.... Ctrl+Alt+Del Seçenekleri
..... "Görev Yöneticisini Devre Kaldır" a çift tıkla "Devre Dışı" seçeneğini işaretle.

Ayrıca, lmgtfy.com

Edit : Hala düzelmiyorsa trojan yemişsiniz. Bir antivirüs ile taratmanızda fayda var.

antivirüs yüklesem bile açılmıyor. bilgisayara 3 defa format attımi bana mısın demiyor.

format attığınız cd üzerinde oynanmış mı saf mı? oynanmış cd ise normaldir, saf cd bulun. saf cd ise, imkansız.

(bkz: ComboFix)

tuşlar çalışıyor mu?

cevaps ın dediği gibi. cd de veya format attıktan sonra bilgisayardaki diğer verilerde hata var.. bunlar indirilen driverlar.. d sürücüsü.. harici disk vs vs olabilir. saf bir xp cdsiyle denediyseniz ctrl alt ve delete tuşlarınız çalışıyorsa. çalışmaması imkansız... görev çubuğuna sağ tıklayıp görev yöneticisine tıklayın.. en kısa yolla öyle denersiniz tuşların sağlam olduğunu :)

oraya bir telefon hattı bağlayıp 146'dan internete bağlanabilirsin... ama inan ki gerek yok, üzülme bir delik için bu kadar.

fax kullanarak :) veya 56k dan baglanarak sonra da faturayı odeyince kendine gelerek.

Faks almak ve göndermek için çok kullanışlı bir delik o.

benim o delik fanın yanında oludğu için, ona s.k ayarladım taharet borusundan, süper bir fan ve buz aparatı yardımıyla soğuk havayı üflüyorum buraya. on nemoro oluyo. tasarımı kötü o da olsun, bir gün resmini çekip bitiona koycam.

üsküdarda adım başı 400 e 500 e ev var. bi yürüyün göreceksiniz ( çamlıcaya doğru)

(bkz: kuzguncuk)

uskudarda camlıcaya dogru nerde 400 500 e ev var ılk defa duyuyorum. kuzguncuga gelınce ınternetten aradıgınızda goreceksınızkı 600 e bıle bulmak zordur kuzguncukta. sız ıstedıgınız fıyatlara ev bulmanız zor. umranıye tepeceıkte bıle...

ümraniye şerifalide o fiyata çok güzel daireler bulmak mümkün. internetten bakarsan 450-550 arasına evler var ve bütün binalar yeni. odalar kocaman, güneş görür vs. ayrıca gidip-gezerek bakarsa aynı evleri 350-400e de tutabilir ve evlerin içi gerçekten harika. ama semtin ulaşım sorunu var, eğer arkadaşının işyeri kadıköyde falansa her sabah 1,5 saate yakın yolda zaman harcayabilir (arabası varsa max15-20 dk.)
bana sorarsa şerifaliden bir ev tutsun ve arabası da yoksa tüplü uno falan alsın 5000tl alır oyle bir arabayı, satsın düğünde takılan altınları

ankara yoluna doğru inmeyi de düşünebilirsiniz, namık kemal mahallesi, istiklal mahallesi vs. gecekondulaşmanın çok olduğu fiyatların düştüğü yerlerdendir. bulgurluda bile çıkabilir böyle daireler.

iyi de boyle ortada geziyosa kedi yer onu.
daha dun bi kedi karga yavrusu kapti da, arsadaki tum kargalar delirdi. once buna mi bi cozum bulsak

not: ps3 hala donmedi, seni de ne zamandir yenemiyorum. stop.

peynir?

ciddi cevap: "Kargalar neredeyse herşeyi yer. Kargaları bir fast food restoranının, park yerindeki çöplerden kendisine bir ziyafet çekerken bulabilirsiniz. Onlar böcek, kurt, fare, yumuşak meyve, mısır ve diğer lezzetli şeyleri yerler."
www.hep1.com

kargalar balkona kahvaltı sofrası kurduğumuzda dalıp kaşar peyniri götürüyorlardı. o olabilir. ya da ceviz verin, ceviz yiyorlar galiba.

evet yiyebilir, ancak çok kedi yok etrafta, olanlar da küçük, esas karga yer onu :).

ps3 garantisi öyle herkes muzdarip. pes gitti artık. endwar al onda kapışırız çok sağlam. stop.

jangara ahahah. güldük de, cidden yiyorlarmış yav.

o zaman sabah kaşar peyniri ve cevizi deneyeyim bakalım.

herkese teşekkürler.

:) benzer bilgi de vikipedi'den:
"Kargalar hemen hemen her şeyi yerler. Çöplükleri karıştırırlar, böcek, kurt, fare, leş, böğürtlen, mısır gibi çok çeşitli besinlerle beslenirler. Yetişkin bir karga günde 300 gramdan fazla yiyecek tüketir. Bilindiği kadarıyla, kargalar ceviz, palamut, incir gibi orman ürünlerini de tüketirler. Onları tüketirken, bir yandan da yayılmalarını sağlayarak doğaya katkıda bulunurlar."

kedileri kesebilirsin yani. arada bi ziyafet de çek hayvana.

yav ben çok severim o kerataları, misafir edebilirim kendisini istanbuldaysa.

kediyi de yer mi acaba :)

ukde, maalesef kendisi ankara'da. bana iyice alışırsa ben de bahçede bakarım ona. omuzda kargayla gezmek falan, karizmatik olur :)

hacı gözlere dikkat et öyle bi niyet varsa bak. şaka değil, kapar mapar...

şimdi aklıma takıldı, hakkaten besle kargayı oysun gözünü mü?

eğer öyle değilse neden karga? atalarımızın kargalarla ne alıp veremediği var? bununla ilgili sağlam bir teorisi olan var mı?

en önemli kanıt: "ataların boşa gitmiş sözü yok."
ayrıca hayvanın gaga yapısı da uygun. bu durumda "neden?" değil, "neden olmasın?" diye sorulmalı.

papağan mı sandın ? yanılırsın, kuş kısmının en akıllı ve huysuz familyası kendileri. omzumda gezeceğini sanmam:) ama kuzgun olsa güzel hırsız olur tahminim ,her gün iki üç parlak ziynet eşyası getiriverir(getirdiklerinin değersiz de olabilitesi var tabi:) )

neden olmasın?

iliskinize karısmak istemem ama uzun bir süre olmadı ise evcillestirme yemeğini seni fark etmeden vermeye dikkat et
ucması lazım onun ucması, eğer iş işten geçti de alıştıysa insana kolay gelsin diyorum
www.birds.cornell.edu/crows/babycrow.htm
bak bakalım ingilizce ama
la traviata;
kedilerle kargaların amansiz savası bu
kedi yavrularının gözlerini oyup, kapıp gidiyor o haydutlar da kimi zaman

arkadasımın babası besliyor terasta karga
ama sadece besliyor yemeğini veriyor, biraz da catıda zaman geciriyorlar sonra ucup gidiyor Ali ama hayvan sorumluluğu baska bir sey
karizma mı?
bi de karganınkini düşün bir insanı ayakları altında taşıyor olacak
onunki de fena değil hani :)

karizma ve omuzda gezdirmek, şakası tabi ki işin yahu :).

gdduman: evcilleştiğini zannetmiyorum. bahçede dolaşıyor ama insanlardan kaçıyor, bir tek bana böyle. platonik galiba :). beslerken de dikkat etmeye çalışırım. olmadı camdan falan atarım beni görmeden. nasıl uçar bilmem ama.

verdiğin kaynağa göre, yuvadan uçmadan önce de atılabiliyorlarmış, belki de öyle bir durumdur, zaten pek bulaşmayın diyor, fazla bulaşmamak en iyisi evet.

@pasaq, süt kuşlar için çok zararlıymış. süt şekerini sindiremiyorlarmış, isahal olup ölüme kadar gidiyormuş mazallah.

kargalar da konuşabiliyor bir de.

ya düzgün bir kuş olsa eğitirim de, karga bu yav. deli gibi yer içer :) bir de geceleri gözler de savunmasız :)

gdduman'ın verdiği linkte evcilleştirmeye çalışacağınıza çekin vurun demiş resmen :). çok stresli oluyorlarmış öyle durumlarda.

ps3 sever mi ki?

istanbul avrupa yakasında getir besleyeyim çakalı.

etraftaki diğer kargalar size saldırmıyor mu? bi kere yere düşen bi yavru kargayı kenara kaldıralım dedik, gak, gak, gak, tepemizde kıyameti kopardılar. saldırdılar resmen.

o tarafta işim olsa getirirdim kesin. belki yaza :) karga kalırsa o zamana kadar tabi.

cruor: ya normalde hep kargalar olurdu, ama bu sene pek karga da yok ortalıkta. nereden geldi bu ufaklık bilmem. görseler saldırırlardı belki.

şu anda o parayı çatır çatır yiyoruz.
welcome to istanbul.

karar veremeyeceğim ama bu hikaye bana çok ama çok tanıdık geliyor. daha önce birden fazla kez duyduğuma, hatta aile büyüklerinin tembihleri arasında yer aldığını hatırlıyorum.

hep te bir maske takarak lösemi olurlar.

ben cocukken yazlikta bir adam sitenin orta yerinde yere ativermisti kendisini, bayildi diye site ahalisi basina toplandi su falan derken adam gozlerini acti anlatmaya basladi cok hasta oldugunu, tedavinin pahali oldugunu, hic parasi olmadigini, ailesinin sefil durumda oldugunu falan aglayarak. cok inandiriciydi herkesin ici burkuldu. yardimsever site ahalisi aralarinda para toplayip adama verdiler ustune adami arabaya atip hastaneye de goturduler. hastanede "bir tuvalete gidiyim once" demis gidis o gidis bir daha da goren olmadi. havalandirmadan kacti kesin :)

kesinlikle dolandırıcılık. geçmiş olsun.

akrabalarınızın yardımseverliği cidden takdire şayan, ancak üzgünüm.

olay antalya'da gerçekleşmiş bu arada. bence de olay senaryo gibi, yazık.

telefon konuşmasına kulak misafiri olmuşlar. adam dilencilik yapmamış sonuçta.

telefon konuşmasına şahit olmak gerçek olduğu anlamına gelmeyebilir. en güzeli 500 tl gibi büyük bir mebla vermeyi göze almışlarsa bari hastaneye ödeme yapma seçeneği akıllarına gelseydi keşke. o zaman garanti olur. elden para vermek " ya doğruysa " mantığı oluyor, insanı şüphede bırakır.

gecmis olsun akrabaglarina. o kadar saglik dernekleri egitim dernekleri vakiflar varken tutup sokaktan gecen adama 500-tl vermesi olmamis.

şu ya da bu şekilde kendilerini 500 tl parayı ihtiyacı olan birine verecek durumda görmüş bu insanlar. dolandırılmışlar mı dolandırılmamışlar mı bunu tartışmak çok yersiz. neden yersiz? çünkü akrabalarınız yardım etmek istemiş ve etmiş, zaten eğer yardım yanlış adrese ulaştıysa o insanın başı her türlü derde girer... ilahi adalet demiyorum, bu kesinlikle dünyanın kanunu, iyilik iyiliği ve kötülük kötülüğü çeker. akrabalarınızın da içi rahat olsun bence, dolandırılmadıklarını ve büyük bir iyilik yaptıklarını düşünsünler sadece.

parayı alan aile gün itibariyle çifti aramış ve teşekkür etmiş, yeşil kartın karşılamadığı zaruri ihtiyaçları karşıladıklarını, imkan olduğunda parayı ödeyeceklerini belirtmiş, tabi böyle bir şey istenmeyecek kendilerinden lakin durum buymuş belirteyim.

herhangi bir camii.

Yazılım mühendisliği. bu biraz da dersin hocasına bağlı. endüstri mühendisliği için örneğin, kimisi fortran anlatır, kimisi .net kimisi c++.

elektronik.

elektrik-elektronik mühendsliği

itü de yer alan uçak- uzay, makina, elektronik, elektrik, inşaat, gemi-inşaat, telekominikasyon, işletme, endüstri, tekstil, maden, kontrol, petrol, cevher hazırlama, matematik, kimya, fizik, meteoroloji mühendsilikleri. itü de bu bölümler bu dersi alır. daha vardır, ama benim aklıma gelenler bunlar.

sayisalla ogrenci alan bircok bolumde c++ dersi ve benzzeri programlama dersleri gosterilir.
ustune basa basa gosteren hangi bolum var dersen; oyle bi bolum yok derim kesinlikle!

Sanırım mekatronik öğretmenliği ve uygulama mühendisliğinde de var..

odtü matematik kendi bünyesinde seçmeli olarak açacakmış diye bir dedikodu dolaşıyordu, ne kadar doğru bilemem.

bilgisayar programlama bölümünde var

lanet olsun atom fiziğine de öğrenciliğe de
c, c++, matlab, C#, cobol, her biri ayrı ve zorunlu ders.
mühendislik bile değil. fizik. muhahaha

kou metalurjide öğrettilerdi.
hatta kocaelide inşaattakiler filan da alıyordu. kısaca 1. sınıfta tüm mühendisler alıyor diye sallayacam tutabilir.

Bu arkadaşların da dediği gibi mühendislik bölümüne göre değil de üniversiteye göre değişir genellikle. Yani A üniversitesindeki bütün mühendisliklerde c++ öğretilirken B üniversitesinde bütün mühendisliklerde pascal öğretilir. Ama tüm mühendisliklerde bi programlama dili öğretilir diye biliyorum ben...

cam ürünlerinin kalıplarını imal eden yerlerde bulunur. guitarman'la irtibata geçebilirsin. yardımcı olacaktır.

herhangi bir züccaciyede de olabilir pek tabi.

paşabahçe'de var

eminönü'nde mısır çarşısının tahtakale çıkışından çıkılır ve kapının karşısında yeralan sokağa girilir, bu sokakta girişinde teflon tencere vs. satılan bir sokak var iki yanında boncukcu vs dükkan olan. çıkmaz bir sokaktır ve dipte alta doğru merdivenleri olan bir pasaj bulunur. bu pasajta bir dükkanda bulunur şişe mantarı, köşe bir dükkandır, camekanında hatta deney tüpleri falan da vardır..

dur la, ben nerede görmüştüm? eminönü değil hatırlym yazcam.

yedikule.

Bişey olacağını sanmıyorum.Onlar eğer bi kere yazılmışsa dvd ye bilgisayarda tutulması gerekmez...Yani en azından ben yaptım oldu aynı şekilde recovery dvdleri ile laptopda...

acer ise harddiskinde de fabrika ayarlarına geri götüren bir recovery kısmı vardır. bilgisayar açılırken alt+f10 yaparsan bilgisayar ilk satın aldığın haline döner. hardiskinde ona bir zarar vermezsen makineye istediğini yaptırablirsin. bişey olursa alt+f10 yaparsızn zati.

@etna; zaten benim anladigim arkadas o kisimdan kurtulmak istiyor.
mermer'in soyledigi gibi dvd ye yedekledikten sonra o kismi ucurabilirsiniz bence de. hic olmadi bir deneme yapin win 7 ye gecmeden evvel, oradan kurmayi deneyin eger oluyorsa oluyordur =) saglam kaziga baglamis olursunuz hic yoktan.
diger turlu de cok sorun degil bence. kullanilan vista surumune sahip olup (xp ise daha iyi) ustune bir de serialini bir kenara not almaniz (altinda etiketi yoksa) kafi gelecektir. ustune bir de acerin sitesinden driverlari indirirsiniz, mis.

ne yaparsan yap orayı silme.
hatta varsa boş hdd den eskiyi birebir oraya kopyala ondan sonra yap.
öyle dvd ye recovery alınca olmuyor tekrar, alt+f10 layıp yürümek. baya bi uzun işlemler silsilesi.

evet o recovery kısmından kurtulmak derdim zaten, vista var ondan kurup giderim 7 olmasa bile.

madeni para almayanlar çokta kafasına göre kur yaratanları ilk kez duyuyorum.

nihayetinde adam bir işletme sahibi, bir tane döviz bürosu yok memlekette. istediği fiyatı çekmekte serbest bence, bence diyorm bak.
kanunda ne yazar bilemem, bir regulasyon var mı haberim yok.
ama zaten adamlar arasında deli rekabet var banknotlar için. ayrıca piyasada madeni euro sahteciliği de var.
adamın yaklaşımı biraz bodos olsa da haksız değil kanımca.

sanırım bankalar alıyorsa daha iyi bir çözüm olur. bu şimdi aklıma geldi cünkü bende bozdurmaya çalıştım, hiçbir büro almamıştı.

sanayi ticaret il müdürlüğü'ne bir yol uğrayıver. böyle bir uygulama yapamaz hiçbir kurum/kuruluş.
bir de merkez bankası temsilciği var ise bulunduğun yerde onlar bozarlar paranı sanıyorum.

ya böyle madeni paraları shell de fln bakkalda da olur. öyle kullanın.

amaç zaten "nerden bozdurayım bu parayı" sorusunun cevabını almak değil yahu, taş çatlasa 4 lira sonuçta.. adamın kafasına göre iş yapmasıydı beni fıtık eden..

teşekkürler herkese..

bunlarin hepsi yasal. istedigi fiyattan alma hakkina sahiptir herhangi bir doviz burosu. eger soyledigi fiyat ile verdigi miktar uyusmuyor ise, ya da fiyat ayarlamasi bir scam yaratiyor ise, sizden madeni parayi alip bunu defterlerine islemiyorsa, ya da buna benzer sekillerde bir is yapiliyorsa o zaman yasal degil denilebilir.

simdi "madeni para oldugu icin bu kadar verebiliyoruz" demesi biraz dogru, cunku doviz burosu alim-satim arasindaki kardan calisir: yani bir gun elemanin teki elinde bond cantayla gelir bir milyon turk lirasi vardir icinde, bunu dolara cevirmek ister, doviz burosu ya adamin istedigi fiyattan alici bulacaktir, ya da adamlarina hemen soyleyip bulundugu yere gore maksimum yarim saat icinde bunun piyasa fiyatini (bkz: tahtakale borsasi) bulacaktir. eger alici bulmus ise alicinin fiyatiyla saticinin istedigi fiyat arasindan kar yapacak, "ben sonra satarim bunu" diyor ise de kasasina koyup en kisa zamanda aldigi fiyattan daha yuksege satmaya bakacaktir. doviz burosu bu sekilde kar yapar. herhangi bir dovize ya da altina vb. ye cekecegi fiyat da bu baglamda talebe gore belirlenir. eger para kasada durursa kaybeder, kasada yalnizca reserv durmalidir, geriye kalan para her gun aktif olmalidir, "working capital" "working" olmazsa kazanamadigi kazanc aslinda bir kayiptir. bu baglamda ne aliyorsa en kisa zamanda elden cikarmalidir, ve aradan kazanc saglamalidir. yok "x haftaya kriz olacak, dolar stokluyorum," ya da "fazla dolar var elde, altin alayim hedge olsun" vb.. falan diyorsa o da olur, yani stratejik tutma da yapilabilir..

neyse madeni para olayina geri donersek, madeni paraya talep yoktur. (yani kimse senden 1 saat sonra oraya ugrayip "madeni 2 euro istiyorum, aliniz 4.2tl" demeyecek, eger oyle olsaydi umurunda olmazdi..) madeni paralarin basildiklari ulkelerin disinda tutmamasinin nedeni guvenliktir, yabanci madeni paralarin orijinalligini kontrol edebilecegin arac-gerec cogu doviz burosunda yoktur. (agirliginin, elektrik rezistansinin ve manyetiginin, bu sekilde yapiminda kullanilan maddelerin ne oldugunun vb. nin kontrol edilmesi lazim, bunlari yapan aletler orta boy bir buzdolabi buyuklugunde, pahali, ve her degisik ulkenin madeni parasi icin en azindan software lazim) bu demek ki o parayi satmasi icin aktif olarak onu satin alan / kontrol eden, veya yine bu riski kabul eden bir yere gitmesi gerekiyor. eh masraflarini da senden cikariyor, olay bundan ibaret.

ayrica eklemek isterim ki ben de doviz burosu olsam, eger yakin zamanda avrupa'ya giden bir tanidik yok ise, ya da eninde sonunda degerinden de fazla bir fiyata eritecek birisine falan satamayacak durumdaysam, (ya da eritmesi icin satacagim kisinin verecegi fiyattan daha ucuza musteriden alamiyorsam) ben de madeni para almazdim. elden cikaramayacagim seyi niye alayim ki ben, elden cikaramiyorsam da bir degeri yok o madeni paranin, aldigim kisiye bedava para vermis oluyorum..

Bize tayt yakışmıyor.

anime&manga cosplayleri için konuşursam asyalılar dışında cosplay olayını kıvırabilen görmedim.

asyalılar dışında dünyada fink atıyor brezilyalılar olsun amerikalılar olsun, hatta avrupalılar olsun. türkiye de emo kavramı girmiş bir kere. cosplay ın olması için anime manga fanlarının deli gibi coşması lazım. tv lerin yayınları bu konuda yetersiz. v.s v.s

öncelikle tasarımın gündelik hayatın içinde kanlı canlı kendini göstermesi gerekiyor.bu da kültürle ilintili bir mesel...
o kadar kostüm,aksesuar için küçük çaplı bir prodüksiyon gerekiyor. tanıdığım tüm tiyatro sahne/kostüm tasarımcılarının (bkz: sahne tasarımcısı) ilgisini çeker bu konu fakat genelde okulda yapılan öğrenci işi denemelerde kalıyor bunlar .

Cosplay yapılması için anime ve manganın ülkede yaygın olması lazım. Orjinal dvd ve cilt cilt mangalar satılacak, ondan sonra da bunun distribütörleri Anime Convention düzenleyecek. Bırak anime-mangayı, Danimarka'da baharın gelişini kutlamak için Sakura Festival düzenlenmiş, kimonosunu çekip gelenler olmuş.

Konu yine geyiğe bağlanacak ama Türkiye'de cosplay olması için refahın artması lazım. İnsanların daha fazla kazanıp hobilere yönelmesi ve hobilerine harcama yapması gerekir. O zaman işte birileri çıkıp anime fuarı düzenler ve reklamı yapılır, böylece herkesin haberi olur. Ben de dragonslayer'ım ile teşrif ederim.

cosplay degil ama larp yapilirdi bazen.

lem yelid velem yüled: (git: 69921)

iyyakenabüdü amin.

bi manası yok, senaryo onların hepsi.

o harf dizilişi üzerine kim ne demişse sallamıştır. bir tek Allah bilir sırrını.

şizofren sayısı çok olunca hastaneye yatırmıyorlar işte. olay bu

manasız değil. eğer normal olarak sorsaydın gel bir gün anlatayım derdim.

Bildiğim kadarı ile o harflerin sırrı bilinmiyor.

Diğer yandan, "her şeyi bilen abi"lerin her fırsatta sallamaya çalışması da sinir bozucu olmaya başladı.
Adam(ya da bayan) soru sormuş, konuyu bilmiyorsan gölge etme, inanmıyorsan bu senin seçimin ama dalga geçmeye çalışmak ne haddine.

aslında şarkıya başlamadan önceki "deneme ,ses bir ki bir ki" den çok bir farkı yoktur okurken.önce bu harfler (ki genelde elif lam mim dir)uzuuun uzuun eliiiiiiiiiiiiiffffffff--leammmmmmmmmmmmmmmmm-----miiiiiiiiiiiimmmmmmmmmmmmmmmmmm diye ezan gibiokunur ve uzun bir es ten sonra anlamlı ayetlere geçilir. bu arada yasinde bunlardan biridir. yeaaaaaaasiiiiiiiiiiiiiiiiin (ya,sin harfleri)hiç bir anlamı yada benzer kullanımı yoktur.bu konuda hadis dahi olmamasına rağmen piyasada sallayanlar çoktur.

Tanrı'nın Doğum Günü- buRAK özDEMİR

O harfler üzerine yazılmış bir kitaptır.
Ayrıca (bkz: huruful mukatta)

sözlükte ve burada sayıları artmaya ve gittikçe daha fazla seslerini duyurmaya başlayan "dinci/yobaz" tayfasınının bu demokrat tavırları bir yerlerden tanıdık geliyor ama du bakalım...

geçenlerde tek e tek özelde konusu geçti .
murat bardakçı tribe girip şu hn. o konuyu çok bilir fakat bu konuyu sır gibi saklar falan dedi.
hatta kendisininde bildiğini ima etti fakat fatih altaylının üstelemelerine karşısürekli ''olay olur '' gibi yorumlar yaptı .
bir giz mi yaptı gerçekten biliyor mu anlamadım.

manasız harf dizisi olduğunu düşünüyorsan, anlamını neden soruyorsun. çözmüş olmalısın.

radmin yapabilir belki.

team viewer ile mümkündür efendim. Denemek lazım