Benim gördüğüm pul koleksiyoncuları genelde ülke bazlı gidiyordu. Yani atıyorum Gürcistan'ın çıkardığı her pulu, her sene satın alıyorsun. 10 yıl sonunda elinde 10 yıllık Gürcistan pul koleksiyonu oluyor. Ne kadar çok ülke tamamlarsan o kadar iyi. Geçmişi istersen kovalaman lazım, nerede dönüyor bilmiyorum.

Alışverişleri genelde internet üzerinden yapıyorlardı.

hobi kolleksiyonu olarak başlayacağın herhangi bir ucuz görüken alan bile zaman geçtikçe çok yüksek fiyatlara çıkacaktır. pul kolleksiyonu yapmak gibi, senin heryerde ucuza bulabileceğin pullar zaten milletin elinde bol ve değersiz gözüken pullar. hani kolleksiyon değeri taşıyan nadir bulunan bir kaç pul fiyatına bak bakalım, kaç tllere çıkacak. bu yüzden ben mantıksız buluyorum.

1) evet, zevk meselesi. pulları biriktirip, inceleyip, bakmak hoşuna gidiyorsa neden yapmayasın.
2) istediğin yerden başlanır. topladıkça öğrenirsin, özel bir alan hoşuna gidiyorsa oradan geliştirirsin.
3) biriktirilir. genelde pullar damgalı ve damgasız (kulanılmamış) olarak ikiye ayrılır.
Ne kadar iyi kondüsyonda olursa ve ne kadar nadirse o kadar para eder. pullara dokunurken hırpalamamaya dikakt et, bir pul cımbızı edinirsen daha iyi olur.

Sadece oneri olarak soyluyorum, klise olayan bir koleksiyon yapsanız?

koleksiyon isinin genetik bir hastalik oldugunu dusunuyorum, dedemde vardi, ondan babama sonra bana gecti.

ne zaman basladiginin onemi yok. elinde hic pul yok ise ben olsam ufak da olsa bir koleksiyon satin alarak baslarim sonra bosluklari doldururum falan, sonu yok.

ben pulcu degilim ama pulun guzel tarafi cok yer kaplamamasi ve cok secenek olmasi.
kolay gelsin, insanin bir hobisinin olmasi guzel.

merhaba,
şu an hatırımda olmayan ve pullarla alakalı kapsamlı bir kitap vardı. onu edinmenizi öneririm. osmanlı posta tarihi, türk posta tarihi, pul, sürsarj vesaire nedir, önce araştırıp öğrenmenizi tavsiye ederim. ben koleksiyonuma başladığımda elimde genelde türk, rus, bulgar pulları vardı. daha sonra tüm türk pullarını tamamlayınca bıraktım :)
kolaylıklar dilerim, zira bu iş bildiğiniz hastalık

şuradan pulları inceleyebilirsiniz: www.pttpulmuzesi.org.tr

dünyanın ilk sekizgen pulu da bu topraklardan çıkma :)

3. sezonu dün bitirdim, aynı şeyleri düşünüyorum. sanırım mystery/thriller havasından düz aksiyona dönüşmüş olması beni rahatsız etti.

netflix ilk sezon tutan islerini hep ayni formulle devam ettirmek gibi bir hataya dusuyor niyeyse. belirli bi sablonlari var ve tum dizileri buna uyduruyorlar.

guzelim black mirror'i bile satin alip bok etmeyi basardilar.

cok izleniyor ki boyle yapiyorlardir. adamlarin hbo gibi iz birakacak dizilere ihtiyaci yok.

Dustin tatlı ve komik bir karakter olabilir ama ilk yazdığımda da dediğim gibi çocuğu komik buldular ve sürekli onun üzerinden saçma saçma espriler üretmeye çalışıyorlar. Dizinin ana konusu yok bir kere. Ortaya karışık. Öyle olunca da her sezon gereksiz bölümler izliyoruz. 2 ve 3.sezonun konuları ne kadar kötü Allahım. Onlar nedir öyle ya!

Sanırım Netflix'te olup bozmayan diziler sadece Avrupa dizileri. Onlar en fazla 2-3.sezon sürüyor ama bu? İlgiyi buldular ya tamam. Oynat dur.

3. sezonu bu gün bitirdim ben ve baya beğendim. İkinci sezon konusunda hak verebilirim ama çünkü geçen sene izledim ve şu an aklımda hiçbir bilgi yok olay örgüsüne dair ikinci sezonun.

Bu sezon biraz yavaş başlıyor ama son 4-5 bölüm bayaaa iyi bence

Winona Ryder çok kötü oyuncu değil mi ya!! O kadar sırıtıyor ki kadın anlatamam. En kötü cast seçimi bence. Rol yapamıyor. Role girmesi gereken sahnelerde face palm yaptırıyor bana. İnanılmaz kötü bir oyunculuk.

dünden beri ben de alıyorum, muhtemelen genel bir arıza.

metroyla dolaşana kadar garın önüne çık hacettepeye direk dolmuş gidiyor. hacettepe sıhhiye dolmuşları.

gar'dan ulus metro'ya binip kızılay yönüne gideceksiniz. kızılay'dan sonra metro beytepe'ye kadar gidiyor. beytepe'de indikten sonra da ring var kampüsün içine.

Tecrübeye / şirkete / pazarlık becerine göre çok değişiyor. Benim 2-3 yıllık tecrübesi olan arkadaşlarım, iyi şirketlerde 7-10 arası alıyorlar genelde.

çok değişken. şirket naslı bir şirket kurumsal mı patron şirketi mi, pozisyon tam olarak ne vb vb... linkini attığınız siteler bunları bilmediği için ne yazıkki doğru bilgi vermeleri mümkün değil. keza bizim de mümkün değil. son çalıştığım yerde çıkarken 10k üzerinde maaş alıp evden çalışıyordum mesela. patron şirketiydi, aynı şekilde benimle neredeyse aynı işi yapan bir arkadaş turkcell'de 5.5k alıyordu. yani detaylı bilgi bulmanız mümkün değil.

elektronik mühendisiyim, kendi çalıştığım firmaya baktım, aşağı yukarı doğru yazıyor.

Ben aldım. Çıkmış soru çöz dana gibi. Çok uç noktalardan saçma sapan sorular çıkabiliyor, dolayısıyla dedicated bir çalışma yerine genel tecrübe önemli ama, basit konseptleri oturtursan geçme şansın epey yükselir.

- Scope
- Inheritance
- Types and Casting
- Syntax

Bunlardan hatırladığım kadarıyla bi 40 puanlık soru çıkıyordu. Boş geçmemek lazım. Örneğin Java'da, değişken isimlerinin $ işareti ile başlayabileceğini biliyor muydun? :)

Daha yeni ogrendim kitaptan :))

python ile yazdım, gayet kolay ve basit oluyor gerekli her şey var çünkü.

api kullanmak tabii ki, selenium tarzı şeyler verimli olmaz diye düşünüyorum.

bu tarz işler için en uygun dil python. sayısız kütüphanesi var.

Merhaba

Java'yla yazdım. twitter4j kütüphanesini kullandım.

hocam bot'un ne iş yapacağına göre değişir. legal bi bot olacaksa, api rate limitlerine uyacaksanız, twitter api'ı baya güzel. tweepy isimli çok güzel bir python modülü vardı onun için.

illegal bi bot olacaksa selenium.

IP değiştirme gibi durumlarda ne tür yöntemler uyguladınız? Kiraladığınız serverin hizmetleriyle mi çözmeye çalıştınız?

Nodejs, javascript kodlarının server tarafında çalışmasını sağlayan bir platformdur. Node + React + Meteor dediğinden anladığım; Node altyapısını kullanarak Meteor ile back-end tarafı, React ile front-end tarafı geliştirilecek sanırım. Meteor'un resmi sitesinde React, Vue, Angular gibi frameworklerle entegre biçimde çalışıldığı söyleniyor.

Rendering işleminden bahsedecek olursam. Mesela PHP'de client tarafından ulaşan istek sonucunda server tarafında dosya çalışır ve çıktısı client'a gönderilir. Gelen statik çıktı gösterilir. Diğer tarafı ele alacak olursak; örneğin eğer bir projede Angular kullanıldığında server tarafından JSON data gönderilir. Angular bu datayı kullanır ve ekrana yazdırır. Bu noktada oluşabilecek SEO problemlerinin önüne geçmek için serverside rendering kullanılıyor. Angular tarafında serverside rendering yapabilmek için Angular Univsersal dediğimiz teknoloji kullanılıyor. Ben Angular kullandığım için React ve Vue tarafında bu işler nasıl yürüyor bilmiyorum. Eğer React kullanacaksan "react serverside rendering" şeklinde arama yaparak sonuca ulaşabilirsin.

Eğer bir proje yapacaksan back-end ve front-end katmanlarını birbirinden tamamen ayır derim. Back-end'de sadece API sunarsın. Front-end tarafında da aldığın veriyi sunarsın.

gozyakansakiz +1, eklemek istediğim ufak bir nokta var.

React ile SSR (server side rendering) yapabiliyorsunuz, ama bunu neden yapmak istiyorsunuz ki? SEO içinse, Google SPA uygulamaları crawl edebiliyor. (Bing falan edemiyor gerçi, ama tüm arama motorlarında olmak önemli mi?). Bir de performans olayı var ama uygulama çok büyük değilse hiç gerek yok diye düşünüyorum.

Hem server'da render ettirip hem api olarak kullanabilir miyim? Evet. Hem SPA hem de SSR kullanırsanız isomorphic uygulama deniyor onlara.

Bir de React yerine Vue tavsiye ediyorum. Hangisi daha iyi tartışmasına girmiycem ama çok seviyorum Vue, bi bakın derim :)

Dik duruyordur, zayıftır, tavırlar mimikler vs. Oluyor öyle insanlar.

topuklu giymemişse kimyasalla alakalı olabilir.

uzun ince yapılıdır, başka türlü zor. topuklu giymediyse tabii.

burnu havadadır, kafasını kaldıra kaldıra konuşuyordur

Saçını şaha çıkacak şekilde bir model yapmış da olabilir.

ya 170 olduğunu söyleyen abartıyor ya da 162 olduğunu söyleyen boyunu bilmiyor.

cünku yanyana durdugunda ayni gozukuyorlar demissiniz. bu farkla yanyana duranlari ayni boyda gormek icin kör olmak lazim. topuklu giymeden ayni boyda gozukuyordur herhalde bunu sordugunuza gore.

Peygamber olabilir

10 cm goz yanilgisi icin fazla. Hikayedeki insanlar boylarini dogru bilmiyordur.

gizli topuklu ayakkabı vardır.

170 olanlar bence 170 in altinda olduklarindan abartiyorlar.

bundan sonrasi da durus ile alakali. dik duruldugunda benden daha uzun gosteren arkadaslarim var bir iki santim kisa olmalarina ragmen. kendileri sporcu gerci. o yuzden posture onemli. benim kafa hafiften one dogru yanlis oturma dikkat etmeme gibi nedenlerle gencken.

Bizim milletimiz boyunu olduğundan 10 cm uzun söylediğinden olabilir,muhtemelen ikiside 162'dir.

ayakkabı düzdür de, ayakkabının içinde topukluyla duruyor gibi kalın bir tabanlık vardır. gizli topuk mu diyorlar neyse işte.

kısanın saçı kabarık olabilir.

ursula'nın bilim kurgu romanları (mülksüzler, karanlığın sol eli vs.) distopya sayılabilir mi bilmiyorum. çok gerçekçi değil, mesela 1984 veya cesur yeni dünya daha gerçekçiydi bana sorarsanız, ama aşırı güzel romanlar, mutlaka okuyun.

Murathan Mungan şairin romanı

Yeni atlantis, güneş ülkesi, ütopya

Bu kitaplar orta çağda ütopya olsun diye yazılmış olabilirler, amma ve lakin ki öyle değildir. Okursan/okuduysan görürsün. Gerçekten ütopya olarak düşünülüp yazılmış olmaları gerçeği okurken tüylerin diken diken olmasına ekstra katkı sağlıyor.

Gülliver'in Seyahatleri

distopya utopya denmis ama thomas more bir kere bile anılmamış. püü.

Thomas More UTOPIA derim (iki o lu da olabilir)

ps: adam katolik kilisesince AZİZ ilan edilmiş bir adam.

1984 ve cesur yeni dünya ile karşılaştırınca ursula le guin bana daha ağır geliyor.

direkt mülksüzler ya da karanlığın sol eli yerine rüyanın öte yakasından başlayabilirsin. daha hafif, yine de dolu bir kitap, daha kolay sindirilebilir. tam distopya olmayabilir ama.

yine okumadıysan yevgeni zamyatinden bizi okuyabilirsin.

Ron dennis + 1 . Dünyaya orman denir i de okuyabilirsin , yok ya ursula’nın bütün romanlarını okuyabilirsin

2900 liralık laptopta harici ekran kartı bile yok.
ikincisi için birşey diyemiyorum. ama ikisi arasında kalsaydım ikinciyi seçerdim.

2. daha iyi ama ben olsam başka seçeneklere de bakarım.

Hocam ilk üründe herhangi 3d bi oyunu oynamanız zor. İkincisinin eski de olsa en azından ekran kartı var, yani oyunları low seviyede oynarsınız muhtemelen.

Başka seçenekler de olabilir. Bütçe 3000TL diye düşünüyorum ama önemli olan nokta Teknosa veya Mediamarkette satılan bir laptop olması benim için. Başka tavsiyeleriniz varsa seve seve alırım.

Alınır oynanır, çerezlik, vakit öldürmelik bi' oyun. Oyunu çevrimiçi oynayabiliyorsunuz, zaten bütün düşmanlar CPU, PVP yok, 4 kişilik party oluşturup yakın arkadaşlarınızla daha zevkli hale getirebilirsiniz.

bende ilk çıktığı günden beri var fakat son 3 senedir zaman zaman oynarım kurayım dediğim hiç bi zaman 1 saatten fazla oynamadım çok sıkıcı

sistem şöyle.

oyunu normal, medium, hard ve infinity olarak bitiyorsun.

yani hep aynı bölümler aynı şeyler 4 tekrar yapıyorsun. ondan sonra işte level falan alıp da mob kovalamaya başlıyorsun.

kaldı ki reaper of souls falan alman lazım bence paranı daha eğlenceli bişeye harca

diablo 2 hd olabilir mesela.

oynamadıysan borderlans 2 iyidir, tam paket al, günde 2 3 saat oynarım dersen 1 2 sene oynarsın.

S A K I N

D2-LoD fanatiği olarak söylüyorum: S A K I N.

alma hocam
sıkılırsın
oynayan kimse de kalmadı

diablo 1-2 oynayıp geliyorsan leş gibi.

öylesine takılayım diyorsan da eh işte.

Yeni Air'den bahsediyorsanız pek bir numarası yok. Macbook Pro'dan daha hafif ama daha kalın ve fiyat olarak da çok yüksek. Bunun yerine ikinci el Dell XPS 13 veya 15 bakabilirsiniz.

Bunun yanında bence 2. el bir Macbook Pro da iyi bir tercih olacaktır. Çünkü development için MacOS daha iyi kanaatindeyim.

görür. benzer işler için kullanılıyor. yenileri azcık pahalı yalnız...

Update: 2017 mac pro aldım. Az pahalı ama fena değil.

sırf para için ise bu rakama geçmem.

kurumsalda işim garantiyse, krizde adam çıkarmıyorlarsa kesinlikle değiştirmezdim.

Ben is degistirecek olsam minimum 35%'e evet derdim.

ben olsam geçerim, 2 sene sonra da odan başka bi yere geçerim.

%20 az. Enflasyondan bile düşük.

Aynısını yaptım. Çok memnun değilim ama çok kötü de değil. Küçük firmalarda hızlı yükselmek daha kolay, paradan ziyade kariyer için geçtim, o fırsatı bekliyorum.

geçmem

Bu aralar kipirdamamakta fayda var. %20 is degisimi icin az

% 30 ve üzeri ise geçerdim.

merhaba. kendi şartlarıma göre düşünürsem geçmezdim.

Yok. Oyunlar en az para kazandıran uygulamalardı en son baktığımda. Sikik sokuk productivity app'leri bile daha çok para kazandırıyor, kaldı ki oyun yapmak daha zor.

Günde 10k app yükleniyordu geçen sene. Reklam bütçen yoksa para kazanamazsın. Oyunun 4 katı reklam bütçesi ayırıyorlardı. Oyun 1 milyon dolar ise 4 milyon reklam bütçesi olmadan oyunu tanıtmak zor. İn app alışverişten kazanıyor şirketler. Para var ama tek kişinin yaptığı oyundan bir şey beklemek zor.

Aslında bugünlerde millet yazmaktan çok editlettiriyor. Güzel para var. Hazır bir ingilizce oyunu alıyorsun. Türkçeye çeviriyorsun, kendininmiş gibi google play store da yayınlıyorsun. Sonra biraz seo ile gelsin paralar.En güzel yanı da daha sonra oyunu sat gitsin.

Seo derken bildiğimiz google seosu mu? Yoksa oyunların içinde reklam vermek filan mi? Instagramda da baya oyun reklamları çıkıyor. Acaba etkili olur mu? 1000 tl basayim diyorum reklam işine. İyi bir miktar sayılır mı yoksa çok az mı kalır?

Kenara attığın parayı iki katla kalan paraya göre hayat kaliteni arttır.
Ya da 2.5 e katla

fazla harcama yapmak illa ki yaşam kalitesini artıran bişey değil. evde temizlik, yemek filan için birilerini tutabilirsiniz, bu baya rahatlatıyor insanı. onun haricinde bence yatırım yapın, erken emeklilik güzel bişey.

kenara at 3 5 vakit sonra 1000 liraya 2 ekmek 1 kutu yumurta alcaz böyle giderse.

Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür… Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür… Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür… Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür… Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür… Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür… Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.

ben demiyorum ganhi diyor.

Ben olsam şöyle güzel havuzlu bi spor kulübüne falan yazılırdım ayrıca ertelediğim isteklerimi alırdım.

@Jactan

Psikoloji bilimi de böyle diyo.

Yatırım yap. Biriktir.

Maasin artmadi once bunu bil ondan sonra tekrar dusun.
Ben 2 sene once 3bin dolar aliyordum, ustune 3 kere zam aldim, maasim artmis oldu senin hesapla.

3 kere zam aldim ama ayin ortasinda bitiyor maasim.

Hayat kaliteni gerçekten artıracak şeyler bulursan artır bence. Yoksa paranı kaptırma kimseye

Gercekten hayat kaliteni artiracak seyler olsaydi onu buraya sormaz direkt yapardin.
Parani altin veya dövize dönüstür, bu sekilde biriktir.
Hayat bu belli olmaz ne olacagi.

plutongezegendegilmi, kisa +1

bence de birikim... ha, çamaşır kurutma makinanız yoksa mesela, onu alın; arkadaşlardan birinin söylediği gibi temizliğe yardım alın; bu gibi zaman tasarrufu sağlayacak şeyler de yatırım.

Hayat kaliteni arttıracak şeyler 3 k ile satın alınmıyor. Ve kısa vadede gerçekleşmiyor hayat kalitesindeki değişim.

Bu yüzden birikim yap. İleride bu sorunun cevabını tekrar düşün.

Mevcut enflasyon karşısında aslında hayatınızda büyük bir değişikliğe yol açacak bir zam da olmamış sanki. Olması gereken bu; çoğumuzun alamadığı zammı aldığınız için sizin adınıza sevindim. Kenara atabildiğiniz kadarını kenara atın, sonra yeterli para birikirse güzel bir tatil hediye edin kendinize.

kisa +1
ayrica bence kesinlikle daha fazla kiyafet vs. almayin, yukarda dedikleri gibi ihtiyaciniz olan alet fln varsa alin. onun disinda illa bir sey yapacaksaniz, dil kursu olur, enstruman calmak olur o tarz bir yere para verin. ayrica mutlaka doviz veya altin alin epey, hem cok lazim olacak hem de seyahat edersiniz, ki yapabileceginiz bir cok seyden daha fazla deger katacaktir, hazirda para olur vs.

Zammı kenara atıp eski maaş miktarını harcamalara dağıtabilirsin.

Evet, istediğin yerine banner falan koyabiliyorsun.

teşhir/suç teşkil eder mi? / etmez.

lakin şöyle;
yaşadığınız yer tamamen camlarla kaplı bir site ise; orası, o ev o camlarla kaplı şekilde ruhsatını almış, satışa sunulmuş halde ise. yok değilse evet suç.

Yani siz, XX lira vererek bir evin mülkiyetini aldınız, o ev cam bir ev, o evin içerisinde nasıl dolanırsanız dolanın bu mahkemelerin konusu olmaz, olamaz. şundan kaynaklı olamaz, mülkiyet hakkı vb bunları geçiyorum hiç bir birey evine perde asacaksın diye bir zorlamaya (bildiğimiz hukuk düzeni içinde zorlanamaz) #PerdesizYaşamEngellenemez

Lakin siz yapı imar planına karşı bir şekilde evin duvarını yıktırıp üzerine çıplak gezeyim gibi bir hayal içerisindeyseniz ceza yersiniz ama bu ceza yine çıplaklıktan olmaz :/

Kapina polis gelir, yasanmis cok olay var

@avarel dalton
ben de benzer düşünmüştüm. ayrıntılı açıklama için teşekkür ederim.

@acemi
kapıya polis hangi hakla gelir çok merak ettim. elbette herhangi bir hak ile gelemez de, gelip ne diyecek diye merak ettim.

benim elime böyle bir suc ihbari gelse ve yetkili olsam. cezayi yapistiririm. bazi seyler yazili olmayan kurallara ait. bu da öyle bir sey.

@xv17jds
Yazılı olmayan kuraldan nasıl ceza yapıştırıyorsunuz polis bey? Sizin için uygun gelmeyen şeylere kafanıza göre mi ceza keseceksiniz? Valla iyi ki yetkili olmamışsınız.

barandogan.av.tr
Buraya göre teşhir suçu sayılıyor.
Zaten suç oluşturmasa, burası benim mülküm deyip camın arkasından birçok değişik suç işlenebilirdi.

@mikro patlama
tam olarak merak ettiğim bu. evin salonunda çıplak olamıyoruz ama yatak odamızda olabiliyor muyuz? nedir bunun sınırı? illa perdemiz mi olmalı? çıplak olmak ne kadar suç ki camın arkasından başka suçlar ile analoji kurulabiliyor? merakım çıplaklığın ev sınırları içerisinde hangi şartlarda suç olduğudur. (ya da hiç olmadığı)

@xv17jds hiç bir şey yapmazsın kardeşim, kişilerin yaşam alanı olarak seçtiği yerlerde ne yapacakları sadece kendilerini ilgilendirir, o seçtikleri alan içerisinde "senin yaşamına müdahale etmediği sürece" istediğini yapar, ve sen "gık" diyemezsin.

bu kişiye, ev satıyorken "sana sattığım evin içinde şu şekilde dolaşacaksın" demek gibi bir şansın ve haddin yok, istediği gibi dolanır. bahse konu "ahlaki" değerler, kişisel saçmalamadan öte değildir, senin için değer olan başka bir insan için değer değildir, benim kutsalım bu gibi bir davranış, aklı başında kimse tarafından kabul görmeyecektir.

ve sen yetkili olmadığın için sanırım sevinmeliyiz, ve senin zihniyetine karşı durmalıyız.

bizim kapıya polis geldi. alman ev arkadaşım duş sonrası odasına çıplak giriyormuş. karşıdan biri şikayet etmiş. ben evde değildim, polisle telefondan konuştum. "burada kızlı erkekli yaşanıyormuş" da demişti hatta.

karşı binadan biri “çoluğumuz çocuğumuz var” diye polisi arar, polis kapıya gelir, ikaz eder; tecrübeyle sabit.

Linkte gayet net açıklanmış. Anlamayacak bir şey yok. İlla şu oda bu oda diye bir ayrım da yok. Siz enteresanlık peşindeyseniz başka.

"Teşhircilik suçu, bir kimsenin cinsel organını veya vücudun diğer cinsel bölgelerini belirli bir kişiye yönelik olmaksızın teşhir edilmesi (gösterilmesi) ile oluşur. Teşhircilik yapma, kanunun madde gerekçesine göre ahlak temizliğine aykırı bir hareket olduğu için cezalandırılmaktadır.

Failin belirli bir kişiye karşı cinsel organını veya vücudun cinsel bölgelerini göstermesi teşhircilik suçu olarak değil, cinsel taciz suçu olarak nitelenir. Teşhircilik suçu, fiilin belirsiz sayıdaki kişiye karşı işlenmesi halinde söz konusu olur. Örneğin, cinsel organını camdan göstermek, çıplak bir şekilde sokakta gezmek."

@nihayet
bir hukuk sorusuna 'enterasanlık peşindeyseniz ayrı' diye cevap vermeniz ilginç oldu :)
evde çıplak dolaşmak teşhircilik mi sayılıyor? yasa bunu mu söylüyor gerçekten?
tekrar tekrar okudum ama yazılı metinden bunu çıkaramadım zira.

Öyle diyorum çünkü metin gayet açık.

Yasa maddeleri genel manada cümlelerle kurulur. Usul budur. Siz "evde çıplak gezmek suçtur ve mutlaka perde takmak gerekir" gibi bir madde arıyorsanız bulamazsınız çünkü bu sefer adamın biri şeffaf perde takar kıllık değil mi? Öbürü işyerinde çıplak dolaşır, itiraz edenlere "ama yasada evde diye yazıyordu" der. Kanun koyucu insanın aklına gelebilecek bütün cinlikleri düşünerek o yasak bu yasak diye upuzun bir kanun maddesi yazmaz. Hem pratik değil hem de sonu yok bunun.

Yaşa maddesinden bağımsız olarak bir örnek vereyim:

Müzik dinlemek suç değildir ama siz gerekli yalıtımı sağlamadan yüksek sesle müzik dinlediğiniz vakit (bu müzik değil akşam haberleri de olsa farketmez) insanlar bundan şikayet edebilir ve siz dışarıya taşan sesten sorumlu tutulursunuz. Aynı şekilde dışarıya taşan görüntüden de sorumlusunuz.

Toplumsal hayatın getirdiği karşılıklı bazı yükümlülükler vardır bunu anlamak bu kadar zor olmamalı.

Yapacağınız iki şey var. Ya çıplaklığın normal kabul edildiği kabileler var, oralara gidip yaşayacaksınız, ya da femenciler gibi yasal sonuçlarını göze alarak bir çıplaklık aktivisti olarak zorlu bir hayata baş koyacaksınız. Bu konuda kendinizce bir farkındalık kampanyası başlatıp insanları böyle bir hayatın çok daha iyi olduğuna ikna etmeniz lazım ki işler sizin istediğiniz gibi olsun. Ancak hiçbir özgürlüğün insanlara altın tepside sunulmadığını da unutmayın. Hayatta başarılar :)

Perdem yok, evde genelde cıbıl geziyorum. Henüz başıma bişey gelmedi.

Sanırım biraz da yaşadığınız muhitle alakalı. Bizim burada pek çomar yok çok şükür.

Bol bol pratik hocam. Başka yolu yok. İlerleyemediğinizi düşünüyorsanız yeterince zaman ayırmadığınız içindir. Sizi tek seferde ileri bir noktaya götürecek sihirli değnek yok malesef. Sadece yazmaya odaklanmayın, örnekleri inceleyin, kod okuyun. Farklı platformlardan örnekler bakın vs. Bol şans.

Bu isler yetenek isi, gunde 10 kere gosterdigim analistler de ertesi gun unutup geliyor.

"kod kafası" diye bir şeyin olduğuna inanıyorum evet ama öyle ileri düzey bi beklentim yok. yani profesyonel olarak değil de hobi amaçlı öğrenmek istiyorum -şimdilik-

temelde biyerlerde eksiğim olduğunu düşünüyorum ya da beynim bu işe uygun değil bilemedim.

yaklaşık 10 yıldır kod yazıyorum, keyword'lerin çoğunu hatırlamam çünkü dillerde gereğinden fazla keyword var bence. allahtan editörler aldı yürüdü de 2-3 harf yazınca tak diye getiriyor gereken kelimeyi.

terörün politik bir kavram olduğunu düşünmektedir.

pek sempatizanı.

Uyesidir.

Sempatizan uzak dur

Sempatizandır.
(Bkz: gerilla)

pkk'ya pekeke der mesela o

sempatizandır yada yan kollarına üyedir. 155'i ararın.

Haysiyetsizliği şiar edinmeyi amaçlamaktadır.

teroristtir.

Dombilidir, taocudur.

benim karsilikli konustugum birisi ise ben duzeltirim, elmaya armut denmez. hani bazi tartismali konular vardir hayatta ama pkk nin bir teror organizasyonu olup olmadigi bunlardan degildir. bunlar kurt degil masa dersin anlarim, amaci sudur degil budur dersin yine olabilir ama terorist mi degil mi diye bir tartisma olamaz, cunku sagolsunlar terorist olarak butun krilterleri sagliyorlar.

genelde bunu iki grup yapar, birincisi zaten söylenmiş.

ikincisi de arabulucu olma ihtimali görüp taraflar arasında niteleme yapmak istemeyen bürokrat grubu. bunlar "iki tarafa da eşit mesafede duralım ki, yarın bunlar masaya oturursa bize de iş çıksın" kaygısıyla hiç niteleme yapmaz, sadece durumu tespit eden nitelemelerle yetinirler.

edit: "pkk terör örgütüdür" demek bir yorumdur. Bence doğru bir yorumdur. Fakat sen eğer -olası bir- ateşkes görüşmesine arabuluculuk etmeyi düşünüyorsan bu tip yorumlardan kaçınmalısın. Arabulucunun tarafsız olması şarttır.

PKK'yı şirin göstermek, terörist dememek için çırpınıyordur. Hiç şüphe yok ki sempatizanıdır.

Çevremde çok fazla hdp ve pkk destekçisi var, akrabalarım içinde de. Emin olun aşırı yobazlar, irticadan ve aşırı dincilerden çok daha tehlikeliler.

Burada da eminim pkk sempatizanı vardır, eyvallah ne yapsak düşüncelerini değiştiremeyiz.

Ama tek bir şey söylemek istiyorum;

Kardeşim bu örgüt sadece güvenlik güçleriyle çatışan bir örgüt mü? Eğer cevabınız evetse tamam, gerilla diyelim, militan diyelim.

Ama diyebiliyormuyuz ki "PKK hiç sivil öldürmemiştir, hiç öğretmen öldürmemiştir, hiç işçi öldürmemiştir, hiç hedef gözetmeden bombalı saldırı yapmamıştır"

Bunu diyebiliyor muyuz?

Hayır, o zaman buz gibi terör örgütüdür PKK.

Örgütleri sınıflandırırken kullandıkları yönteme göre mi sınıflandırıyoruz yoksa amaçlarına göre mi? Mesela siyasi parti diyoruz, amaca göre sınıflandırma; siyaset yapmak için kurulan örgütlenme diyoruz, miting örgütü demiyoruz. Terör örgütü diyince de sanki örgüt şamata olsun, gırgır olsun diye terör yapma amacıyla kurulmuş gibi bir algı oluşuyor bende, halbuki terör amaç değil kullanılan yöntem orada. Tam olarak sorunun cevabı olmadı ama konunun PKK vs. değil de gramer açısından ilginç bir yanı var.

Gerçi o açıdan silahlı militanlar çok daha kötü bi tanım, o yüzden arkadaşının temel motivasyonunun gramer olmadığını söyleyebilirim.

Polislere güvenmiyorum.

Kameraların arkasındaki insanların kim olduğuyla alakalı. İnsanın gücü ele geçirme gibi zaafları olmasaydı Bu toplumu izleme sistemleri distopya yerine ütopya yaratırdı. Sıfıra inen suç oranları, verimli örgütlenme gibi. Ama işte illaki birileri sabote edecek, kötüye kullanacak diye düşünüyorsun ki çoğunlukla da öyle.

Her adim basi kamera olmali ama bunlari kimse izlememeli, asla geriye donemeyecek sekilde sifreli olmali.
Mahkeme karari oldugunda acilabilmeli, acildiginda da kullaniciya haber verilmeli.

Bu da birak bizim ulkeyi dunyada bile imkansiz. Boyle ideal sistemler var(veritabani diyelim) uluslararasi sertifkali falan, onlara bile birileri mudahale edebiliyor.

Hash'li saklaniyor sandiginiz sifreler lazim olunca şak diye aciliyor.

Ben kameradan da ote artik hepimizin birer cip yardimi ile isaretlenmesinden yanayim. Polis istediginde kim ne zaman nerede bulunmus gorebilmeli. Evet dogru ellerde olmasi kosulu ile.

Bence insan haklarına aykırı.

İnsan hakları vb. konularda bir şey diyemeyeceğim ama kamu güvenliği açısından çağımızda olmazsa olmaz konumunda. Öyle ki devletin gören gözü diyebilirim. Birçok olay mobeseler sayesinde aydınlatılıyor. Genelde yerel kameralar kalitesizliğinden dolayı bir işe yaramıyor. Mobeseler daha profesyonel cihazlar olduğu için suçu aydınlatmada daha başarılı. Emin olun başlığa yazan arkadaşlar terör potansiyeli olan il ve ilçelerde ne kadar işe yaradığını görseler daha farklı düşüneceklerdi. Varlığı bile çok büyük caydırıcılık.

olmasi gereken birsey. sokaklar halka acik yerlerdir, privacy'den bahsedilemez. toplumun guvenligi icin olmali.

Cok agir gizlilik ihlalleridir. Faydadan cok zarari vardir. Kisisel ozgurluklere buyuklugu maalesef anlasilmaktan cok uzak bir tehdittir. Boyle sistemlerin emin ellerde olacagi ve kalacagi dusuncesi cok naif bir inanctir.

rahat rahat hırsızlık yapamaz olduk ag... şaka bir yana kişisel hakların ihlali olarak görüyorum. uç bir örnek olabilir ama bugün cidden çok çok fazla sıkışıp acilen bir duvara işesen yarın haberlerdesin... halbuki bu durumun önüne geçebilmek için kamuya açık wc'ler çok çok az. bunun dışında milyonlarca örnek daha var. ben basite indirgedim.

Bence çok daha yaygınlaşmalı, her yere yerleştirilmeli. Bir insan, mesela bir çocuk kaybolduğunda kaybolduğu andan itibaren adım adım kameralardan takip edilip nereye gittiği/götürüldüğü bulunabilmeli.

Sokakta gezen insan için özgürlüğünün kısıtlanmasıyla ne alakası var Allah aşkına?

Gizli bir şey yapmıyorsam sokakta kaydımın alınması neden kötü olsun, en basit ihtimal ile eşinizi aldatıyorsunuzdur kayıt altına alınmak istemezsiniz.

Çin'de en son vatandaşları yürüyüşlerinden (arkaları dönük olsa bile) tanıyacak bir sistem geliştirilmişti. [1]

Bence bu kadarı biraz fazla, ulusal güvenlik ayağına kulağımızın arkasını bile devletlere emanet etmek rahatsız edici. Amerika'da da trafikte dubalara, tabelalara, akla gelmeyecek başka bir sürü yere kameralar yerleştirilmiş ve bunlar FBI, DEA, NSA bunlar sürekli izliyor, dinliyor, takip ediyor insanları. [2]

Bence bu kadarı fazla. Engellenmiş bir sürü saldırı, bizim ruhumuz duymadan paketlenmiş bir sürü kişi vardır eminim ama sadece izleyici cihazların sayısını/yaygınlığını artırmak da tek çözüm olmamalı. Biraz gizlilik lütfen...

[1]: www.dunyahalleri.com
[2]: qz.com

Bu konuda akademik bir çalışma var mı bilmiyorum ama etkinliğinden şüpheliyim. Adam canlı bomba olmuş veya terörist, eylem yapacak, aman kamera var yapmayım en iyisi diye vazgeçecek değil. Hırsızlık açısından belki faydası olabilir de, o da hırsızlığın yapılacağı evi/dükkanı ilgilendiren bi konu, sokak kamerasına ne gerek var? Gasp falan desen orada da sorun adamı korkutarak çözebileceğin kadar basit değil. Dolayısıyla bu kameraların asıl konuyu çok ciddi bir şekilde ıskaladığını düşünüyorum genelde.

küçükken eğitmek epey kolay olacaktı fakat şimdilerde eğer sabırlı davranırsanız aşılmaz değil.
ısırma huylarında ona ses yükselterek tepki verebilirsiniz. bu tekniğin tutmama sebebi birden fazla eğitmeni oluşu olabilir.
köpek size alıştıysa örneğin kliniğe gelen bir köpeğe şöyle yapmıştık: ısırmaya çalıştığında ağzına yatay olarak elimi sokup alt çenesini aşağı doğru iterek hoşuna gitmeyen bir hareket yapıp eğer bir daha ısırmaya çalışır isen bak bu olur mesajını vermiş 1-2 hafta çabalamıştık. her ısırma yeltenişinde elimi görüp vazgeçiyordu.
dediğim gibi eğitimi tek bir kişiden alması gerekiyor. 2 kişi farklı eğitim uyguladığı zaman maalesef etkisi kayboluyor.

aç bırakabilirsiniz ceza olarak, su çok önemli onu almayın önünden ama mamaya 2-3 gün bile dayanabilirler elbette çok abartın demiyorum ama cezalandırma olarak kullanın. ısırdı mı mama kabını önünden çekip ağlayana kadar koymayabilirsiniz.

kerkinme hareketi konusunda maalesef yapılacak bir şey yok kısırlaştırmak bunu azaltabilir ama hayvanın aşırı içgüdüsel bu davranışını herhangi bir yöntemle bastıramazsınız. zaten zararsız bir olay uyarınca bırakıyordur diye tahmin ediyorum tabii kerkindiği konum önemli eheh

Hocam 7-8 ay çok genç daha, eğitebilirsiniz yani sorun olmaz. Genç olduğu için biraz fazla heyecanlıdır, hele terrier'ler zaten öyle ama yeterince emek harcarsanız sorun olmaz.

Ben genelde ilgi göstermeme tekniğini uyguluyorum. İstemediğim bir şey yaptığında kızıp başka odaya geçiyorum, 3-4 dakika bekledikten sonra tekrar yanına gidiyorum. Bunu 5-10 sefer denedikten sonra anlıyor genelde.

Azgınlık dönemi. Kısırlaştırın

Biraz geç olmuş ama arama ile gelenlerin işine yarayabilecek şöyle oldukça faydalı bir seri var.
www.youtube.com

herkes ya da her yer böyle değil. çalıştığın kurumların ve yöneticilerin kalitesi burada devreye giriyor. iyi bir yönetici altında bu tarz durumlar daha az görünür.

benim naçizane önerim: sen yardım et, destek ol ve bilgini paylaş. Şikayet etme ve suçlama. Karanlıkta ışık ol. Bunun meyvesini her zaman alırsın.

Türkiyede çalışana verilen ile çalışandan istenen arasında avrupa birliği ülkelerine göre dünya kadar fark vardır. bu nedenle kalite istemek lüks kalır. türkiye'de çalışandan kalite beklemek, mc donald's daki kasiyerden işine aşkla tutunmasını beklemek gibidir. dünyaca ünlü bir finans devinin tr iştirakinin finansal risk müdürü'yüm. benim sorumluluğumdaki 15 konudan birini grubun avrupa birliği ülkelerindeki iştiraklerinden birinde 3 kişilik bir ekip it ve danışmanlık desteği alarak yapıyor.

Burada asıl dar boğaz "işi bilen tek kişi"nin olması. Açıkça konuşmak gerekirse o kişi de bunca senelik tecrübesinden şunu biliyordur ki herkese yardım etse kendi işini bitiremez. Kimse diğer ekiplere destek verdi diye ona aferin demez, işini zamanında bitirmediği için bir de fırça yer. Muhtemeldir ki o zamana kadar ona-buna yardım edip sırtına basarak onu geçen bir sürü yeni yetmenin de ardından bakakalmıştır.
Bunun çözümü o kişinin bir tür yönetici olarak atanması, maaş ve haklarının ona göre düzenlenmesi, işinin de bu koordinasyonu sağlamak olması. Ama o zaman bir ilave yönetici kadro açıp beslemek zorunda olan işveren buna yanaşmıyor. Sorumlu bencil o işi bilen kişi değil. Daha yukarıdaki.

Hocam eğer karşıdaki elemanın size yardımcı olmak / işi öğretmek gibi bir sorumluluğu yoksa ve/veya size işi öğretmekten bir fayda elde etmeyecekse niye uğraşsın ki?

Ben yazılım sektöründeyim, danışmanlık için ek para almıyorum, ama işe her gelen junior bir sürü soru soruyor. Onları eğitmekle uğraşsam kendi işimi yapamayacağım, onu da geçtim kendimi geliştirmeye de fırsat kalmayacak. E ben ne yapayım?

@plutongezegendegilmi

Neden uğraşsın? Çünkü aynı kurum çatısı altında bir değer üretmeye çalışıyoruz ve takdir edersiniz ki hiçbirimiz her şeyi öğrenerek doğmadık. Sancılı bir süreçte elimizden birileri mutlaka tutmuştur. Biz de başkasının elinden tutalım ki ürünümüz kaliteli olsun, işler savsaklanmasın, bir "yaratı" ortaya koyabilelim.

Benim gözümün önüne gelen figür "Feridun Bitir", kısa yoldan köşe dönmeye çalışan milyonlar var ve bencillik kanımıza işlemiş.

Gözümün içine baka baka "Ben her şeyi kendim öğrendim, sen de öğren" diyen adamın işe girerken sunduğu projeyi okul arkadaşından alıp kendi yapmış gibi sunduğunu biliyorum.

@monogram hocam ben pluton'a katılıyorum. sen anekdotal örnek veriyorsun. eğer ilgili kişiye sen operasyonel olarak çalışmayacaksın, görevin takımının eğitimini sağlamak olacak, onların yeterliliklerinden sorumlu olacaksın. maaşın ve ünvanın da şöyle olacak deseler tabiki bunu yapsın. ama böyle bir görev ve maaş vermek istemeyen işverenin amatörlük ve cimriliğini sen o adama yüklemiş oluyorsun. problem kapitalizmin cost cutting'i "yapabildiği" yerden yapması.

Selam, bir süredir teknoloji/girişim alanında gezinen birisi olarak kendi dertlerimi anlatayım.

1) Kalifiye eleman yok. Yani 20 yıllık developerlar var tabi canavar gibi ama girişimcinin ona o maaşı verme şansı yok, hatta verse bile, o elemanın risk alıp şirkete gelme ihtimali çok düşük. Gençler de o kadar iyi değil ne yazık ki.

2) Eleman buldun, yüksek maaş vermemek için hisse öneriyorsun. Bu durumun hukuki bir düzenlemesi yok. O yüzden aranızda anlaşsanız bile yarın öbür gün bir sıkıntı durumunda ne olacağı meçhul.

3) Stopaj diye bi sik var. Tek seferlik bir iş için adamı işe almak istemiyorum, dışarıdan yaptırıcam. Ama adam şirket değil. O yüzden o iş için fazladan %30 vergi ödemem gerekiyor.

4) Bunların haricinde marka/telif vs. en azından teknoloji alanı için çok büyük problemler değil bence. En azından ben hiç duymadım.

Mümkün, güzel Android dersleri var internette. Udemy mesela bu alanda çok iyidir.

Bir de eğer ilk kez programlama yapacaksanız, Android'e dalmadan önce bi Java dersi falan bakmak isteyebilirsiniz.

mümkün, hatta kursa gitmek kendi disiplininizi sağlayamıyorsanız saçma, youtube'da onlarca değil binlerce kanal var istediğiniz dile özgü, online kurs sitelerini saymıyorum bile, ilk yapılacak iş ne yapmak istediğine karar vermek, sonra o istek için neler gerekli onları araştırmak en sonda da öğrenme sürecine geçmek şeklinde olmalı.

Ayrı bir duyuru açmadan buradan sorayım. Bir site var ne rss desteği var ne abonelik sistemi var ben bu siteye yeni içerik yüklendiğinde bana haber verilsin istiyorum. Böyle birşey mümkün mü? Mümkünse nasıl öğrenebilirim?

hangi dilin işime yarayacağını nasıl bilebilirim? benim tüm akademik ve mesleki hayatım, bu işin tekniğine alabildiğine yabancı olarak geçti. işsizim, çok vaktim var ve kafamdaki şey de aslında sadece içerik göstermek üzerine. görsel + metin. bir takım platformlar gördüm, yazılım bilmeden aplikasyon yapabileceğini vaad ediyorlar. ama hazır vaktim varken, neden öğrenmeyeyim ki de diyorum.
sadece metin ve fotoğraf gösterebilmek için hangi dili öğrenmeye başlayayım?

@kezbanparis'te, hocam o yazılım bilmeden uygulama yapın şeyleri çok kısıtlı, yani doğru düzgün bir şey yapmak mümkün olmuyor genelde onlarla. Android uygulaması yapacaksanız Java, ios yapacaksanız Swift öğrenmeniz lazım. Bir de JavaScript öğrenebilirsiniz isterseniz, hem websitesi hem de iki platform için de mobil uygulamalar yapabilirsiniz.

Şu sitedeki adamın kursları bence epey güzel, bazıları birazcık eski olabiliyor ama genel olarak beğeniyorum.
thenewboston.com

mümkün ama takıldığın noktalarda soru sorabilecek bir veya birkaç kişi olması lazım.

facebook grupları veya slack kanallarını kovala. herhangi bir şeyi kendin araştırarak öğrenmek her zaman vakit alır.

@gibicibicis, hocam bunu da duydum ama,

1) bu karar nerede yayınlandı, okuyayım bakayım diyorum, ortada hiçbir şey yok, bulamadım.
2) eczacılar odası ve il sağlık ilacın 25+ verilmesinde sıkıntı yok diyor. (telefonla arayıp sordum)

Yani ortada nasıl bir düzensizlik var anlamak mümkün değil.

Ben 2 hafta önce raporla aldım

yazı eczacılara gitti. çalıştığım ildeki (Eskişehir) sağlık müdürünün yazısını kopyalıyorum, diğer illerde de benzer uygulama var sanıyorum:

Bilindiği üzere İlimizde bulunan sağlık kurum/kuruluşlarında görevli hekimlerce yazılan ve İlimizde faaliyet gösteren serbest eczanelerce karşılanan kırmızı reçetelerin kontrolleri Bakanlığımız Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kuruntunun 2017/1 sayılı genelgeleri doğrultusunda Müdürlüğümüzce yapılmaktadır.

Kırmızı reçeteye tabi "Metilfenidat" içeren Ritalin 10 mg Tablet hakkında zaman zaman tarafımıza iletilen 25 yaş üzeri kullanımlarda oluşan tereddüt üzerine konu hakkında ilgi (a) yazımız ile Bakanlığımız Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kuruntuna görüş sorulmuş olup; ilgi (b) de kayıtlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun cevabi yazılarında

"Metilfenidat içeren;

Concerta Kontrollü Salım Tableti adlı ilacın terapötik endikasyonlarında narkolepsinin bulunmaması dolayısıyla bu endikasvonda kullanılabilmesi için Kurumumuza Endikasvon Dışı İlaç Kullanım Başvurusu yapılabileceği;

Ritalin Tablet adlı ilacın terapötik endikasyonlarında ise narkolepsinin bulunması dolayısıyla yetişkin hastalarda narkolepsi endikasvonunda verilebileceği mütalaa edilmektedir.

Ancak, Ritalin Tablet'in Dikkat Eksikliği - Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olan 18 yaş üzeri hastalarda kullanımıyla ilgili güvenlilik ve etkililik üzerine veri bulunmadığından, 18 yaş üzeri kullanımı endikasvon dışıdır ve bu yaş grubunda DEHB teşhisi ile kullanılabilmesi için;

Kurumumuza Endikasvon Dışı İlaç Kullanım Başvurusu yapılması gerekmektedir hükümleri doğrultusunda işve işlemlerin gerçekleştirilmesi gerektiği " ifade edilmiştir. Konunun Kurumunuzda görevli ilgili tüm personellere iletilmesi hususunda; gereğini bilgilerinize rica ederim.

Doktorla konuşun 25 yaş altı bir tanıdığınıza yazsın gidip eczaneden alıp size versin. Çoğu kişinin aklına gelmiştir bir akıllı ben değilim tabi. Ama bu kuralı dolanmak çok da zor değil. Doktor kabul etmese bile bir tanıdığınız doktora gidip belli şikayetleri iletse yine yazabilir.

@gibicibicis, hocam bu yazının hiçbir yerinden "25 yaş üzerine (hele dehb için) Concerta yazılamaz" anlamı çıkaramıyorum. Ritalin için tamam, ama Concerta için değil. Acaba "etkin maddesi aynı zaten" diye mi böyle bir fikir yürütüyorlar? Öyleyse o fikir yürütme de yanlış, çünkü etken maddeleri aynı olmasına rağmen use-case'leri farklı bu ilaçların.

Merak edenler için, Ankara İl Sağlık Müdürlüğü, Eczacılar Odası ve SGK'yı arayıp dilekçe vererek bilgi istedim. Üçü de 25+ yaşta (parasını benim ödemem karşılığında), reçeteli Concerta almamı engelleyecek bir sıkıntı olmadığını söylediler. Daha sonra bu bilgilerle eczacıya gidip ilacı alabildim.

@bayc, hocam zaten alacak olduktan sonra milyon tane yöntemi var, sokakta satıyo millet de, gayet düzgün ve legal hakkımı bu şekilde kullanmamı engellemelerine sinirlendim ben.

java ise (git: projects.spring.io)
"web işlerini rails ile daha hızlı yapacaksam" -> evet daha hızlı yapılır.
"IoT işlerine de yanlıyorum" -> phyton , ruby den daha iyi ama ikisi de çok işini görmeyebilir.
bana sorarsan da (git: docs.microsoft.com)

Node.js, go bunlara bakin derim.

hocam benzer bir dilemmaya zamanında ben de düşmüştüm, tercihimi python'dan yana yaptım. bir yıldan fazla süredir django ile uğraşıyorum. epey güzel, ama senin durumun için gereksiz karmaşık olabilir. benim projeler biraz büyük ve kalabalık bi ekiple çalışıyoruz, bu framework'ler de bu tarz durumlarda asıl faydalarını gösteriyorlar.

bunların yerine, single page framework'lerden birini kullanıp (react, angular vs.), arkaplana tornado (veya flask) + mysql basabilirsin. iot'ye bulaşacaksan python öğrenmen zaten çok faydalı olur.

tam django ya da rails diye ikiye indirmişken şimdi tekrar kafam karıştı. :)

şöyle sorsam;
yapmak istediğim web uygulamasında arabalar var diyelim, her arabanın da özelliklerinin listelendiği bir profili var. kullanıcı arabaların özelliklerini ayrı ayrı görebilecek, ancak hangi özelliğin kendisi için daha önemli olduğunu işaretleyerek kendisi için en uygun araçları listeyecek.

misal;
konfor - çok önemli
performans - hiç önemli değil
yakıt tüketimi - önemli
ikinci el değeri - önemli değil
maksimum bütçe - 150.000 TL

size en uygun araçlar;
mercedes c 180
toyota avensis
honda accord
vs.


böyle bir filtreleme ve listeleme yapacak ve ön yüzde bootstrap kullanacak bir web uygulaması için hangi dili önerirsiniz? ve önerdiğiniz dil ile böyle bir uygulamayı çıkartmam ne kadar sürer? (1 ay öğrenme süreci + 5 gün geliştirme süreci şeklinde belirtirseniz süper olur.)

şimdiden çok teşekkürler.

2-3 günlük araştırma ve kafa karışıklığından sonra sanırım bugün phyton öğrenmeye başlayacağım.

nodejs diyorum hala. isterseniz beraber bakabiliriz yapmak istediginiz ise.

hocam ben olsam django rest framework (backend) ve angular (frontend) kullanırdım. tasarım işinden çok anlamıyorum, süper görünmez, ama ortalama 1 haftada çıkarırım gibi.

öğrenmesi de, django rest -> 2 hafta, angular -> 2 hafta ile 1 ay sürer. tabi ilk uygulamaları geliştirirken biraz daha yavaş olur ama zamanla baya hızlanırsınız bence.

not: django rest'in güzel tarafı, ilerleyen zamanda mobil çıkaracaksanız backend'i aynen kullanabilirsiniz. angular'ı da ufak ayarlarla web-view aracılığıyla mobil uygulama haline getirebilirsiniz.

Ben hatırlıyorum ama american horror story'nin içerisinde geçiyordu sanki bu olay.

Aynen american horror story içinde geçiyordu.

Benzer durum benimde basima geldi ama turk telekom ev telefonu icin. Aramistim musteri hizmetlerini ekipler gelip bakacaklar size bilgi verecekler demisti 2 gun sonra telefonuma mesaj geldi sorun bizde degil kendiniz halledin falan tarzinda ondan sonra elektrikci cagirdim o da yapamadi bisey. 3-4 kere arayip Turk telekoma ariza kaydi biraktim en sonunda evime gelip kontrol ettiler ve yaptilar. Sende benzer seyi yapabilirsin :)

evin içindeki agın ağ geçidine ve gugıl' a aynı anda ping at, ikisinde de paket kaybı varsa ev içi sadece gugıl da varsa super arkadaşların bakması gerekli

benim fiber internet sorununu da çözemediler. modem falan değişti gene yok. ben de kapattım taahhüt bitince. kablonet kullanıyorum mutluyum. kurtar kendini kesin çözüm.

Site içindeki kablolar sizin sorumluluğunuzda. Çevir sesi yoksa problem santralde, portta falandır. Superonline ADSL'de sadece kağıt üstünde var. Türk Telekom web sitesinden çevir sesi yok diye arıza kaydı bırakın, halletmeleri lazım.

Öncelikle; hayır, Pluton gezegen değil.

Sitenin yetkilileri varsa ki vardır, onlara iletmelisin sorununu. Benzer durum AVM'lerde de oluyor. Servis sağlayıcı dükkana kadar çekmez hattı. AVM'nin ankastresine kadar getirir. AVM yetkilileri de hattı ankastreden mağazaya iletir. Mağaza ekibi de mağaza girişinden alır ve gerekli bağlantıları yapar. Kimse bir başkasının sorumluluğundaki alana müdahale edemez.

2 haftalık uğraş sonucu sorun çözüldü.

6-7 kere superonline'ı arayıp darladım. normalde super'ciler ttnet'i arayıp onlara baktırıyorlarmış ama ısrarlarıma dayanamayınca kendi elemanlarını gönderdiler. gelen super'ci eleman (iyiydi sağolsun) ankastreden bizim portu bulup orijinal kabloları yedek kablolarla değiştirdi, sorun çözüldü.

siteler için konuşuyorum: eğer apartmanda oturuyorsanız servis sağlayıcınız sadece apartmana kadar getirmek zorunda. eğer müstakilse direkt evinize kadar getirmek zorunda. önemli olan ilgili "bina"ya getirmekmiş. aklınızda bulunsun.

Kablonette aynısı başıma geldi. 4-5 kez arıza kaydı bırakmama rağmen çözemediler ve sabrım taştı. BTK üzerinden çatur çatur sıraladım, bana hizmet vermiyorlar cayma bedeli ödemeden aboneliğimi iptal edeceğim vs bayağı çemkirdim. Ertesi gün gelip bozuk kabloyu değiştirdiler. Önce beni arayıp idare etmeye filan çalıştılar, telefonda da bayağı çemkirdim ve beni aramayın resmi olarak dilekçe yollayın, btk üzerinden yazın filan tarzında arıza çıkaracak müşteri profili sergiledim akşamına internete kavuştum.

sikayet.btk.gov.tr

dile göre değişir. her dilin "iyi" sayılabilecek dokuman çeşidi farklılık gösteriyor.

kitap kaptanınız, videolarda yardımcınız olsun.

kitaptan öğrenin, bir noktada hata, eksik merak olursa videolardan tamamlayın.

Valla bizim zamanımızda internet karneyle dağıtıldığı için ben kitaplardan öğrendim, eğer güzel güzel okuyup takip edersen iyi bir yöntem derim. Ama onun da sıkıntısı, eğer framework vs. gibi bir şey öğreneceksen sürüm güncel olmuyor, uygulamada sıkıntılar çıkarabilir. Bu framework'e hakim olduktan sonra çok problem değil tabi ama başlangıçta can sıkabilir.

Video da iyi güzel bir yöntem ama, internette benim denk geldiklerim genelde epey özensizce hazırlanmış. Bir de öyle düz düz izlemenin hiçbir faydası olmaz, kodu senin de yazarak falan takip etmen lazım.

Codeacademy filan gibi siteler bence fena değil, ama asıl "öğrenme" kısmını oradaki alıştırmaları yaparken değil, temelleri öğrenip kendin bir proje geliştirirken gerçekleştiriyorsun bence.

önce kitap sonra video diyorum ben de.

Aynı konuyu üç faklı ortamdan öğrenerek ilerle, en sağlam bu olur zannımca.

site, kitap, video ile ilerlemeyi tercih ederim, kitap dediysemde dil kitabı değil tabii, daha genel konulara eğinen misalen computer vision yada deep learning gibi kitaplar.

aslında bu üç yöntemde senin nasıl öğrenebildiğin ile alakalı bir durum, ben okumayı tercih ederken başka bir arkadaşım ne kadar okusa da anlamıyor, video izlemeyi tercih ediyor o öyle öğrenebiliyor. Bir başka arkadaşım ise site yerine kitapları tercih ediyor o öyle öğreniyor çünkü sitelerden okurken başka konulara linkler oluyor o linklere tıklayıp dikkatini dağıtmak istemiyor bende ise eğer okuduğum kitap/döküman içerisinde bilmediğim bir terim, deyim kısaltma yada anlamadığım bir konu var ise (yazar daha önceden bu konu hakkında bilgim olduğunu varsaymış veya ileride bahsedilen konuyu detaylı anlatacak) geri kalanını okuyamıyorum aklım o bilmediğim şeyde takılı kalıyor o nedenle illaki google araması yapacağım anlayacağım, tabii o da başka konuya gidiyor vs. yarım saat sonra tekrar geri dönüyorum ilk dökümana ama bende böyle öğrenebiliyorum ancak.

dolayısı ile sen kendine bakıp en iyi nasıl öğrenebildiğini tespit etmen lazım ve ona göre medya seçimi ve ardından kaynak seçimi yapman lazım, bu seninle ilgili bişi bizim neyi tercih ettiğimizin yada vereceğimiz tavsiyemizin sana bir faydası olmaz.

kitap sıkıcı gelmiyorsa kurnaz +1

yoksa video için youtube'da özensiz hazırlanmış "complete" playlist'ler yerine pluralsight gibi sitelerden bakılabilir. tabi orda da tam anlaşılmayan bir kısım varsa youtube'a ya da google'a yazılıp daha iyi bir açıklama aranabilir.

undertale aldım ben. baya 96-97 civarında rating'i var. indiriyorum şimdi.

ben farcry primal, gta5, yada the witcher 3 düşünüyorum. üçü de 100 tl civarında, üçünden bi tanesini ancak alabilirim.

Okuldan atılma yok. Boş geçmesin diyorsan sınavsız ikinci üniversite programlarına bakabilirsin..

2nin altında kalınıyor mu ya iletişimde? 1.80 değil mi? garipmiş.

atılmak diye bir şey yok rahat ol.

valla 1.80'i de tutmuyor (:

ben çalışıyorum da sınavdan sınava gidebiliyorum en fazla. elimde not vs de olmayınca yorum sorularını yapıp fix 40 alıyorum sınavlardan. sonra ff oluyor. sonra olmuyor işte :((

eksisozluk.com

ben 2 seneyi 2.0 altında geçirdim, atan falan olmadı, sonradan toparladım gerçi. bahsettiğim zaman dilimi 2013 - 2015 arası.

Keser.

yasal açıdan düşünmüyorsak, neden olmasın diyorum.

Yasaları yok sayıyorsak, evet. Sonuçta türkiyenin tüm internet altyapısı ve mobil dahil iletişim altyapısı türk telekomdan geçiyor olmalı, türk telekomdaki fişler kesildi mi, oldu da bitti maşallah. Tv meselesinde karasal yayınların kesilmesi zor, uydu yayını ise türksat tarafından 1-2 dk'lık iştir sanırım. Digitürk başka uydu kullanıyordu, o sıkıntı olabilir biraz.

Tabi yine de böyle bir şey siyasi çekişme ortamında olabilecek bir şey değildir bana göre.

eutelsat vb. yabancı uydular üzerinden internet hizmeti verenler haricinden kesilmesi o kadar da zor olmasa gerek...

internete bağlanmanın çok değişik yolları da var, yani ülke dışına ulaşımı kesse bile ülke içi devam edebiliriz.

misal:

venturebeat.com

başlanacak bi iş yok bence ortada. al bir press bir de kahve çektir dertsiz tasasız kullan. makine önermem ben hele hele tek kişiysen ve evet french presste daha güzel oluyor kahve.

@floydian evet, tek kişi kullanacağım.
Peki marketlerde hazır satılan filtre kahveler french press için uygun mu yoksa illa çektirmek mi gerek alırken?

marketlerdekiler çok dandik oluyor genelde. tchibo hem taze hem ucuz. starbucks da aynı ama daha pahalı.

makine kesinlikle daha iyi. biraz daha para verip makine alın bence.

makine bana meşakkatli geliyor uğraşması falan.
french presste suyu kaynatıyorum koyuyorum tamam. kahveyi de tchibo guatamala çektiriyorum taze taze.

Burdan buyrun
mokapota.com
mokapota.com
mokapota.com

French Press'in filtre kahve olmadığını savunanlar gördüm. Filtre kahvede daha çok suyun kahvenin içinden geçmesi varken french press'te kahve su karıştırılıp sonra filtreleniyor. O yüzden farklı diyenler olabiliyor.

French press ile kahve makinesinde demlenen kahvenin tadı farklı oluyor. Ama başlangıç seviyesinde tat farkından çok kullanım basitliğine bakmanı öneririm. Tek kişi kullanacaksan french press, çok kişi kullanacaksanız kahve makinesini tavsiye ederim.
zamanında bir şeyler yazmıştım, daha detaylı okuma istersen;
medium.com
medium.com

Kısaca cevaplayayım.

1. Teknik olarak metal filtreden geçirilmiş bir filtre kahve. Ancak gövde yapısı haliyle bildiğimiz filtre kahveden farkı var. Kağıt filtreden geçirdiğin daha dengeli, daha pürüzsüz bir gövdeye sahipken metal filtreden geçirdiğin daha az homojen ve daha derin tadım notlarını alabileceğin bir yapıdadır. Bazen daha derin tadım notları kötü olabilir. Fazla kaynar suyla temastan yanık tatlar alabilirsin.

2. Eğer 40-50 lira french press için bütçen varsa, üzerine 20-30 lira daha koyarak Hario V60 ekipman alabilirsin. Hario ile demlemek hem çok pratik hem de french press ve makinelere göre çok daha iyi.

3. Makineden öte kahve önemli. Benim önereceğim filtre kahve budur www.aroastinglab.com

Ben tek kişiyim ama makine kullanıyorum. Şu Delonghi'nin klasik filtre kahve makinelerinden almıştım, 10 yıldır çalışıyor alet. Makine dememin sebebi de şu: kahve içeceğim zaman tek bardak içmiyorum, yapıp 2-3 bardak içiyorum, o sürede de makine sıcak tutabiliyor. French press kullanırsan ve birden fazla bardak içmek istersen her seferinde yeniden demlemen gerekecek. Bence uzun iş.

@bestianlory; evet hario v60 kullanıyorum 5-6 aydır, inanılmaz memnunum, bıraktım french press'i:)

Hollanda konsolosluğunun vize işlerine hangi kuruluş aracılık ediyorsa arayıp onları darlayabilirsiniz. Malum artık her konsolosluk vize işlerini acenta vasıtasıyla yürütüyor. Eskiden bir ara idata'ydı Hollanda vizeleri için başvuru yeri, şu an neresi bilmiyorum.
Ha ama bu işlerle çok uğraşmış biri olarak fikrimi istersen. Dersen ki ben arayıp bunları darlasam bi faydası olur mu, yok arkadaşım, hiçbir faydası olmaz maalesef.

hollanda konsolosluğunu arayabilirsiniz. vize danışma hattı her gün sadece belli saatler arasında açılıyor ve düşürürseniz milyon kere çaldırın, açmıyorlar deyip kapatmayın.

illallah dedirttiler be arkadaş, acenta hiç bişey söylemiyor işte, tek söylediği büyüklelçilik yapıyor biz bilgilendiriyoruz, bizlik bir durum yok. O zaman ben konsolosluğa gitsem mesela doğrudan? ne oldu bilader bizim iş kaç hafta oldu uçak var diye? Sizce bir artısı olur mu?

çat kapı giderseniz büyük ihtimalle kapıdan bile sokmazlar. girişteki güvenlik görevlisi zaten olaya tamamen hakim, şunu yap bunu yap deyip gönderecektir.

sitelerinde vize hattının numarası vardı bir bakıverin. dediğim gibi telefon edip sorun.

niye sinirleniyorsun ki abi, millet beğenmiş ki senin işlerini taklit ediyor. negzel.

caps verirsen linç ederiz.

telif söz konusu değil bahsettiğiniz durumda.

"ee bunu başkası da görüp çekmiş olabilir, niye sana ait olsun"

alacağınız cevap budur.

abi bence en güzeli portala yazma, hiç karıştırma. şu duruma düşmek var
www.youtube.com

ama bundan sonra camiadan birisine portföyünü gösterme durumun olursa sıra o fotoğrafa gelince çıtlat kulaktan kulağa yavaş da olsa yayılır.

Zaa portala üye ol, çemkir, seni paketlesinler, xd

asdkfjsdf. güldüm.

Kimin daha önce çektiği raw 'ların tarihlerine bakılarak anlaşılabilir. Ayrıca hiç bir şey orijinal değil. Kasmaya gerek yok rahat ol

azizakın udjaudıajoa

esinlenmedir o ;) senin fotoğrafını senden izinsiz kullanmış olsa çalmış olur ama adam senin çektiğin yeri arayıp, gidip aynı yerden fotoğraf çekiyorsa prodüksiyon olurXD

hoş değil elbet ama topu topu 7 yer var kaç ayrı foto çekilebilir ki;)

tamam şaka bir yana fotoğrafarı buraya yüklersen daha iyi olur. halk oylaması yapar, gerekirse adamı evinden aldırırız.

enpara.com'dan açabiliyor olman lazım. diğer bankalardan olmuyordu en son denediğimde (2 sene filan). o yüzden özel bir sebebin yoksa enpara'yı deneyebilirsin.

enpara +1

kanuni online hesap açamazsınız. enpara bile gelip sizden imza alıyor başvurunuzu online yapıyorsunuz sadece. teb'in de böyle bir hizmeti başladı sanırım.

Diş fırçasıyla fırçala, o da olmazsa fazla bastırmadan törpülemek işe yarar. Bi de çıplak elle bulaşık yıkamak da bi çözüm olabilir.

sigarayi da surekli ayni yerde tutma, hatta kullukle kullan. elinde ne kadar fazla kalirsa o kadar cok renk atar. tirnaga yakin yerde tutmamaya calis bence.

limonla ovala

yukarıdakiler işe yaramadı, çamaşır suyu bastım. sonra da elektronik sigaraya geçtim zaten, en temizi.