günde en az yarım saat koşu şart.

her zaman yediklerinin yarısını yiyip çeyreği kadar da ara öğün (meyve/suyu)tüketsen olur. 2.5km az değil. vki'ne göre 4 litre su içmelisin.

ilk 2 hafta:
sabah: müsli + meyve suyu (şeker ilavesiz) veya süt
öğlen: 200 gr. haşlanmış veya ızgara tavuk (göğüs eti) yağsız ve tuzsuz olacak
16:00 da: bir yeşil elma
akşam: yine tavuk (20:00 dan sonra bişi yeme)

ikinci 2 hafta:
sabah: müsli + meyve suyu (şeker ilavesiz) veya süt
öğlen: bir porsiyon sebze (yağsız tuzsuz)veya salata (yağsız tuzsuz)
16:00 da: bir yeşil elma
akşam: bir porsiyon sebze (yağsız tuzsuz)veya salata (yağsız tuzsuz)

Not: ekmek, şeker, çikolata, unlu mamuller vb tüketmeyeceksin. en fazla pazar gününden pazar gününe çok az miktarda.

ben bu şekilde 2 ayda 8 kg. verdim, spor yapmadan.

heh işte yeme konusu pek yapamıyorum :) aç kalırsam baş ağrısı yapıyor, ancak yine de azaltmakta fayda var. su konusunda sıkıntım yok, normalinden fazla içiyorum zaten.

çalıştığım yerde spor salonu imkanı var, daha çok salon sporu seçeneklerini öğrenmek isterim. yani hızlı giriş yapıp kendimi de sakatlamak istemem.

"şunla başlayıp şu kadar süre şunu yapıp sonra şuna yönelirsen" tarzında öneriler daha beklediğim.

aç kalmıcan ki zaten. porsiyonları azaltcan ama aynı zamanda öğün sayısını arttırcan. 5-6 saatte bir değil 3 saatte bir bir şeyler yiceksin. tabi ara öğünde daha az ye. kuruyemiş-meyve falan.

ayrıca taş devri diyeti'ni uygulamaya çalış.

www.bodybuilding.com/forum

tranformation kismina girip balinalarin nasil karin kasli adamlara 1 senede donustuklerini gorecek, programlarini, yediklerinin listesini inceleyeceksin.

bunlari hep soyledik biz...

agirlik kaldirmaz, spor yapmazsan gobek de gider ama kaslar da gider ve sonucunda pamuk gibi derisi olan, ve hala kat kat gobegi olan bir insan olursun.

sacma sapan diyet onerilerini de birakin artik

ayrica eksibition'a takil, nufusun yarisi spor yapiyor erkeklerden, gor bak neler yiyiorlar...

(bkz: askerlik)

bende çok işe yaradı ;)

du bakali ne olacak. öneriler için teşekkürler.

Şehir merkezi sıcak olur nem falan tişört gömlek vs., yalnız yaylaya çıkılacaksa hırka ve şemsiye bulundurulması iyi olur.

poyrass, teşekkür ederim.

yayla için güneş kremi de tavsiye ederim, birden yanabiliyorsunuz. şehir merkezi çok çok nemli, bilin. bir de şemsiye.

hmm. güneş kremi. bu iyi oldu. bi de şort filan giyebiliyor muyuz acaba..

son bir haftadır hava serin ve yağmurluymuş, ayrıca sakın merkezdeki havaya göre giyinip yaylalara çıkmayın birbirlerine pek uymuyorlar. merkezde sorun olmaz ama yaylara çıkarken üşüdüğünde giyip, piştiğinde çıkarabileceğin sweat, hırka gibi şeyler mutlaka olsun. ayrıca şort da giyebilirsin.

çok teşekkür ederim, gerçekten faydalandım.

kronik yorgunluğun metabolizmasal nedenleri olabilir; mesela kansızlık, demir eksikliği vs.. bir doktora gidip buna neden olabilecek değerlerine bir baktır derim, zira tıpçı olmayan biri olarak otururken bile yorulmak biraz buna delalet gibi geldi bana.

bu şikayetlerle doktora gittim kışın, kan değerlerimde sorun çıktı kan ilacı verdi. Aşırı uyku hali ve yorgunluk için de modiodal verdi ki mucizeviymiş resmen.

b vitamini kompleksleri ise yarayabilir. kimileri pharmaton diyor boyle durumlar icin ben bir faydasini gormedim.

tahmin hakkımı tiroitten yana kullanıyorum.

tahmin hakkımı (bkz: depresyon ) ya da (bkz: tükenmişlik sendromu)'ndan yana kullanıyorum.

gece diyil de gündüz uyumanız bünyeyi bozmuş bence. zaman zaman yapılabilir, ama sürekli böyle oluyorsa dinç olmanız zor. hem verimsiz, hem de yetersiz sayılacak bir uyku. gece uyusanız altı saat dinlendirir, ama gündüz insan on saat de uyusa yorgun kalkıyor.

peki hangi tıp uzmanına gitmek gerekiyor? nörologmu, iç hastalıkları uzmanı mı kime? aile hekimi demeyin dövüyordum adamı

eczanelerden d3vit ampülü al ayda bir iç
günde en az 30 dk dik güneş altında kollar bacaklar yüz açık kal (tercihen 1 saat)
b12 vitamini desteği al.
günde en az 2 gr c vitamini iç ve bol bol yeşil ot yeşil biber brokoli c vitaminli meyveler ye.
şeker ve beyaz unu hayatından çıkar işlenmiş gıdaları da.
Balık ciğeri yağı, balık yağı, ot yiyen hayvanın tereyağı, yoğurdu, kefiri, köy tavuğu veya doğal besi tavuk yumurtası, yağlı balıklar, kırmızı et, kırmızı pancar, kabak çekirdeği, ceviz. bunlar sınırsız yiyebileceğin gıdalar.
sözlükte taş devri diyetini de inceliyebilirsin.

maden suyu sade olanlardan, içine limon ve de bol su. su tüketimine yaz aylarında da dikkat etmiyoruz. az su demek az dikkat demek.

(bkz: antichrist) çok az insanın bildiği, insanı havadayken düşmeden 10 kere bunalıma sokacak dehşet bir film.

the road ile antichrist'ı listeme aldım. bunların yanında daha çok böyle yalnızlığı çaresizliği falan işleyen bir film var mı bildiğiniz?

(bkz: pi)

yönetmeni de requiem for a dream'in yönetmeni.

(bkz: the mist)

the mist'i izlemiştim. pi'yi de listeye aldım.

breaking the waves

üç maymun+ 10000

the stoning of soraya m.
lilja-4-ever

dolayli celda 211, agora, 8mm, biutiful

uc maymun u izleyip umdugun gibi bulursan son donem Zeki Demirkubuz filmlerine de bir goz at mutlaka.

aslında türk sinemasını takip etmeyen biriyim. üç maymunu izlemeyi düşünmüyordum ama bu kadar önerilince izlemekten başka çare kalmadı:) öneriler için teşekkürler.

(bkz: irreversible)
(bkz: lilja 4-ever)

(bkz: eraserhead)

(bkz: biutiful)
bunalım garantilidir.

biutiful'u izledim. filmi beğendim ama o kahpe karı filmden soğuttu beni.

Hachiko. Beni bile ağlattı amk. :)

yahu bir de kurdun günü "le temps du loup" uff adını yazarken bile canım sıkıldı bak.

dancer in the dark

kar'ı bilemem ama, ben olsam hepsini hemen oder aradan çıkarırdım.

eğer 13 binliranı kullanmadan 2016 ya kadar tutabilecek ve o arada borç taksitlerini ödeyebilecek gücün varsa tabikide taksitle öde.

madem şu an ödemen gereken başka birşey yok, krediyi bir seferde kapat gitsin. yoksa ileride para sıkışıklığında kredi arada gümlüyor.

şimdi 80 olan para 2.5 yıl ortalama vadede 100 olacaksa; ortalama bileşik getiri %9.33 olmalı.

başka deyişle: taksitli ödeyip paranı biriktireceksen yıllık %9.33 getiri elde etmelisin. yoksa peşin ödeme daha avantajlı.

9:30

başlık israfı olmasın. yarın yanımızda nüfus cüzdanı ve sınav giriş belgesinin yanısıra 1 adet fotoğraf da mı olması gerekiyor?

www.osym.gov.tr

oyle gozukuyor ama pek açık da değil sanki...

Çok benziyor ama ubuntu değil bu. "J" harfine bak mesela ya da "l" (küçük L).

DejaVu sans condensed

Aynen öyle..Başarılar

ivit.

www.osym.gov.tr

ben de konuya dahil olmak istiyorum:D Benim de 2+1 Creative var. Windows 7 kullanıyorum.

Sesini ince ince arttır yada azalt. Doğru noktayı bulunca ses de kesilecektir. Kaynak: Daha önce kullandığım her iki Creative 2+1 sistemi.

Aynen Creative 2+1 ...Gören gerizekalı sanıcak aldım elime kumandayı, dayadım kulagımı speaker a azaltıp arttırıyorum...ı ıh =)

Genelde bu tarz sorunlar elektrik tesistatindan ya da pc ile speaker in faz farkindan kaynaklaniyor. ben bunu cozmek icin pc nin topraklamasini kesiyordum. yani pc guc kablosunun topragini bir elektrik bandi yardimiyla bantliyordum. speaker in adaptoru nasil bilmiyorum ama eger o da pc ile ayni guc kablosunu kullaniyorsa ona da ayni sey yapilabilir.

(bkz: noise)
(bkz: white noise)

topraklama sorunu veya bilgisayardan speakera giden kabloda temassızlık olabilir, veya jak girişinde sorun olabilir jakı biraz oynatmayı dene.

kulak uğultusu çok önemsiz bir şeyin belirtisi olabildiği gibi beyin tümörünün belirtisi bile olabilir (ciddiyim,2 gün önce bir arkadaşa kulak uğultusu için gittiği doktorda tümör teşhisi kondu)
1 aydan uzun sürerse doktora gidin.

kulak deyip hafife alma hemen bir kbb dohtoruna git.
duymadır dengedir hepsi kulakta olan şeyler.
kulakta oluşabilecek rahatsızlıkların belirtisi ya uğultu ya çınlama olur zaten.
ağrı varsa olay kopmuş demektir.
geçmiş olsun.

(bkz: tinnitus)

tinnitus'a benziyor, geçmiş olsun.

yalnız kulak çınlaması değil bu bildiğin uğultu. sivrisinek sesi gibi işte.
şiddetli bi ses değil ama vınnlıyor işte arada.
kbb ye mi nöroloji ye mi gitsem ben şimdi?
önce kbb ye görünmek daha akıllıca sanırım.

once kbb, o bisey bulamazsa norolojiye yonlendirir.

kulak uğultusu herhangi bir operasyonla geçip geçmeyeceği belli olmayan bir şey. iç kulaktan gelirse çözümü yok. çünkü iç kulakla ilgili tıbbın eli kolu bağlı. o yüzden kbb doktorları sana uğultu veya çınlamayla ilgili kesin bir teşhiste bulunuyorsa; "şundan dolayıdır. hallederiz" fln. oradan koşarak uzaklaş.

bence ilk olarak odyo testine gir. duyma kaybı %20 ve üstünde değil hiç uğraşma. gerek yok.

kulak kiri ya da iltihap neden oluyor buna genelde...

tinnitus var bir de evet, ama o değildir umarım, ki sanmam da...

oyle olmasi gerekmiyor mu zaten?

teorik olarak rapor doktorun muayene etmesi, film çekilme vs sırasında geçerlidir. raporu aldıktan sonra allah göstermesin bir kazaya kurban gittiğinizde kimse sağlık raporunun hala geçerli olduğunu iddia edemez.

lokal.
ayrıca sancılı olan ameliyatın kendisi değil, sonrasındaki süreç.

lokal. ameliyat sonrası anestezi etkisi geçince bayağı ağrı yapıyo ama ağrıkesiciyle üstesinden gelirsin. dert etme...

hiç merak etme, korkma da... lokal olur, ameliyattan da korkma sakın. şimdiden geçmiş olsun.

çok teşekkürler, korkmuyordum da o video mahvetti walla beni, neyse teşekkürler tekrardan.

lokal anestezi..

offfffffff çok pis acıcak. dişlerinden kanlar fışkıracak. tohtorun da çektiği diş takriben 30 cm uzunluğunda olucak. ciddiyim.

alınırken hissetmeyeceksin, anestezinin etkisi geçtiğinde kısa süreli ağrılar olacak, ağrı kesici yazacak zaten hekimin.

kötü olan ise 1 hafta boyunca patates püresi, danette, puding tarzı şeylerle besleneceksin ve konuşabilmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu farkedeceksin.

açıkçası bi 10 dakika düşündüm bir fikir bulamadım, neden sonuç ilkesine dayanarak varsayımlarda bulunabiliriz, çekirdeği çevresindekilere dokunmadan dünyanın merkezi boş kalacak şekilde çıkaramayız, çekirdeğin milyarlarca yıl sonra soğuyarak katılaşabileceğini hayal edersek yerküre üzerinde belli varsayımlarda bulunabiliriz, yine içe veya dışarı doğru bir patlama ve çatlama olmaz diye düşünüyorum.

kimse oraya inip arastirmadigindan su anda teori soyle: nikel ve demirden olusuyor, bu baglamda dunyanin kutlesini arttirdigindan yercekimini arttiriyor, bir de ic ve dis cekirdeklerin donusu nedeniyle olustugu dusunulen manyetik alan var.. yani cekirdegi komple cekip aldik diyelim, herhangi bir patlama olmaz ama belki kutleye bagli olarak gocmeler olabilir, aydan ve gunesten biraz daha uzaklasilabilir vs.. yine de manyetik alanin gitmesi ve yercekiminin azalmasi atmosferi uzaya karistirir ve sicakliklarin acayip yukselmesine yol acar. kisa (kime gore neye gore) bir tektonik etkinlikten sonra bir daha herhangi bir deprem vesaire olmaz.

kabugu parcalarsan da cekirdek ucup bir yere gitmez, death star goruntusune sahip olursun. yercekimi teorisine gore iki kutle birbirini ceker, ama kutlesi daha fazla olan az olana dogru daha yavas gelir. eger carpisma olmayacak sekilde ise, yani birbirlerine bitisik halde birakirsan her hangi bir hareket olmaz. cekirdegi cikarip mesela ay ile dunya arasinda birakirsan, cekirdeksiz dunyanin kutlesi cekirdeginkinden daha fazla ise dunya kendisine dogru yavasca (ama kendisinin cekirdege gittiginden daha hizli) gelen cekirdege carpar, belki parcalanir, eger parcalarin ivmesi geride kalan herhangi bir kutlesel cekimin kuvvetinden kurtulabilecek kadar yuksekse kuyruklu yildiz ve meteor olurlar..

tabii cekirdegi ve dunyayi ayirip sabit birakinca ille de birbirlerine carpmak durumunda degiller, iki turlu donme hareketlerini de kaybederlerse ve aralarindaki mesafe yeteri kadar uzaksa daha birbirlerine carpmadan kutle hesaplarina ve bulunduklari yerlere gore mesela gidip gunese, aya, vesaireye de carpabilirler. teoride ay da boyle bir seyin gelip dunya'ya carpmasindan olusmus, yani herhangi bir kutlenin ne yapacagi hizina, diger kutlesel cekim etkilerine ve donme hareketi ile bir centrifugal-centripetal force dengesi olusturup olusturmadigina bagli. daha unuttugum veya yanlis hatirladigim varsa eklenir umarim...

soğumuş gezegenler hala dağılmadan patlamadan durabiliyor -bu yanlış anlamış halimin cevabı-

merkezkaç kuvvetine göre şekillenirdi yine. her iki biçimde de.

çekirdeğin etkisi hem itme hem çekme şeklinde. kütlesinden dolayı kendi dışındaki herşeyi yer kabuğunu kendine çekmekte, bu çekmenin etkisi ile sıkışmakta ve bu sıkışmanın etkisi ile yer kabuğunu itmekte. bir denge sözkonusu.

de ki çekirdeği çıkardın, yüzeye yakın ince bir kabuk kaldı, bu kabuk muhtemelen kendi çekim merkezi sebebiyle kırılıp daha küçük bir kütle olacak şekilde buruşacaktır.

ya da merkezde ufak bir bölge çıkardın. o zaman buraya yakın tabakaların sertligine göre çıkardığın bölge o şekide kalacaktır. ama dünyadaki kütle kaybından dolayı yeryüzündeki çekim kuvveti azalacaktır. bununla birlikte çekirdek magma gibi bir sıvımsı tabaka ile dolu olduğundan, daha da muhtemelen çıkan boşluk yukarılardan inecek tabakalar ile dolup denge sağlanacaktır.

de ki yer kabuğunu zayıflattın. bu zaten günümüze kadar olan bir süreç. yanardağlarda magma sıkıştığı için, serbest kalmak için dışarı çıktığına göre, çekirdek öyle bir durumda dışarı çıkmaya çalışacaktır. tabi bu durumda onu içeride tutmaya çalışan yerçekimi ile bir yarış sözkonusu.

bu arada belirtmeden geçemeyeceğim merkezkaç kuvveti diye bir kuvvet YOKTUR.

hocaya göre değişir o not. ben olsam bu nota B veririm. (A, A-, B+, B, B-, ... sisteminde)

b derken bb mı

ortalamanın 0.44 standart sapma uzağına falan denk geliyor bu. muhtemelen ya curve olur ya curve'ün bi üstü olur. (curve'e ne veriyorsa artık.)

gizli kamera yerine normal kamera taktık, bilgin olsun diye tebliğ edilmesi gerek.

bence de gizli olmasın, aldığınız bakıcı da bile bile gelir bu durumdan haberdar olarak

çok ayıp.

bakıcıya söylemişler kamera takacağız diye. kesinlikle kabul etmem, başkasını bulun demiş.

kimsenin kabullenebileceğini zannetmiyorum. daha önce çocuk bakmış ve çocuğuna bakılmış birisi tarafından tavsiye edilen birinin bulunması en mantıklısı bence.

siz bütün gün patronunuz tarafindan kamera ile izlenseniz hos olur muydu sizin icin. en basta insan haklarina aykiri, güvenmediginiz kimseye cocugu emanet etmeyin. birsey yapacaksa kameranin görüntü alamadigi noktada yine yapar ne yapacaksa.

İyi de, kamera olduğunu bilen bir bakıcı, eğer ki kötü niyetli ise, zaten normal davranacaktır. Bir sonraki iş deneyiminde de kötü niyeti devam ederse, bu sefer başka bir çocuğun canı yanacak ve belki de psikolojisi bozulacak.

Birçok örnek gördük haberlerde, gizli kamera sayesinde o bebeklerin nasıl hırpalandığını.

etik midir değil midir bilemem pek umrumda olmaz böyle bi durumda olsam. yaklaşık 2 ay evvel böyle bi olayla karşılaştık. kuzenimin bebek bakması için görevlendirdiği kadın eve erkek arkadaşını alıyomuş. kamerayla değil de ses kayıt cihazı açık bırakılarak öğrenildi bu durum. her türlü önleminizi alın. gizli olmasa da haberdar ederek yerleştirin kamerayı en azından böyle abuk olaylarla karşılaşmak durumunda kalmazsınız.

sonuçta amaç kadının özel hayatını kayda almak değil, kendini savunamayacak ve başına neler geldiğini anlatamayacak bir bebeği korumak. haberlerde görüyoruz bakıcıların ufacık bebeciklere neler yaptığını. referansları ne kadar iyi olursa olsun, evde kimse yokken kadının bebeğe neler yaptığını kim, nasıl bilecek. yeğenimin bakıcısı tüpü açık bırakarak uyutuyormuş mesela çocuğu, tamamen tesadüf eseri ortaya çıktı bu durum.

valla patron beni kamerayla izlese gözleri dolardı heralde.

daha önce bu durumda bulunmayanlar anlamayacaklardır kasmayın.kimsenin alnında yazmıyorya güvenilir veya güvenilmez diye kalıcı zararlar gelmesindense takın gitsin kamerayı söylemenize gerek yok.çünkü söyleseniz bu sefer başka odada yapacak eğer kötü niyeti veya ihmali varsa.bi süre izleyin güvenilir mi diye sonra gönlünüz rahatlarsa çıkarırsınız.yalnız şöyle bir durum varki elbette size karşı olmayan ama garip davranışlar görebilirsiniz her insanda olabileceği gibi bu kayıtları asla saklamayın veya başka birşey için kullanmayın bu sefer size tazminat davası açabilir.

cevap veriyorum. bir arkadaşımın arkadaşı evine kamera koymuş kaydetmiş. bakıcı dövüyormuş malesef. ama eşini bile gizli kamera ile izlemek suç olduğu için polise bildirememişler, kadını kovmakla kalmışlar.

bunun üzerine arkadaşım da kıllandı. çinden bir gizli kamera aldı e-bay üzerinden. eve koydu, izledi, ve allahtan onda böyle birşey olmamış. ama önceki bakıcı ile olanları çevredeki diğer bakıcılar duyduğu için daha bi nizami davranmış olabilirler zamanla tabi.

sonuçta, siz farketmeyebilirsiniz ama o risk hep var. benim çocuğum ise söz konusu olan etiğin ta amk ben ama neyse. siz bakıcıya da bildirip kamera koyabilirsiniz bence...

etik değildir.
suçtur.

kendi evinize her türlü takabilirsiniz, suç değildir ancak amaç bebeği korumak olduğunda kamerayı gizlemek çok saçma. amacınız; bebeğe hiç bir şekilde zarar gelmemesini sağlamak olmalı, zarar gelmesi ve sonra zarar vereni yakalamak değil. gizlemeden takın. ben ve ailemde pek çok insan evimizde kamera kullanırız. bugüne kadar hiç bir çalışanımız bu ayıp ya da kabul etmiyorum vs demedi. kabul etmeyende problem vardır, emin olun. "patronunuz sizi izlese hoş karşılar mısınız" filan diyorlar da... milyonlarca insanın iş yerinde kamera var. restoranlarda, bankalarda, ofislerde. herkes zaten izleniyor, bu ayıp falan değil çünkü orası iş yeriniz. özel hayat ihlali filan yok. kadının evine takmıyorsunuz ki, kendi evinize, kadının işyerine takıyorsunuz.

marketlere takılan kamera ile eve takılan kamera arasında her halükarda fark var bence. markette (tabi kleptomanları/hırsızları yok sayarak, genele konuşuyorum) yapılacaklar belli, zaten üst baş giyinik, ihtiyacımızı alıp ödeyip çıkacaz. ama elxa'nın dediği gibi evde, bebeğe zarar verme amaçlı falan değil, sadece bizden başka kimsenin görmesini istemediğimiz bir şey yapacak olsak her defasında kamera olmayan bir odaya (tuvalete falan) mı kaçıcaz? saatler boyu asker gibi yaşanmaz haliyle :)

nacizane panoptikon diyorum ben, elbette bebek söz konusu, zaten izlenmiyor muyuz her tarafta falan diyerek hakli cikilabilir ama kamera ile izlemek, izlenmek insanlik ayibidir. bu ayiba ortak olmayin bence.

@saatgeceninonikisi; orayı ev olarak düşünmeniz yanlış. ortam ev olabilir ancak orası o kadının iş yeri. ofiste çalışan bir insan olsanız, nasıl başkasının görmesini istemediğiniz bişey yapacağınızda tuvalete vs gidiyorsanız, o kadın da gayet onu yapacak. bu işkence değil, orası işyeri! hepimiz iş yerlerimizde böyle yaşıyoruz. evinde gibi davranmamalı zaten o kadın. işyerinde evinde gibi rahat olamıyor diye o kadına üzülünmez yani olması gereken bu.

şöyle yapılabilir bakıcıyı da ürkütmeden. mesela gerekli yerlere kamerayı koysunlar açık açık. birka. farklı yere de şu sahte kameralar var 15 liraya falan pilli. harekete duyarlı yalandan oynuyo moynuyo ışığı yanıyo. onlardan koysunlar. bakıcıya da evimizde kameralı güvenlik sistemi var derler. böylece hem bakıcı sırf kendisi için konmuş gibi çekinmez hem de işini görür. ne biliyim bi fikir....

gizli kamera ile izlemek etik değil ama bakıcı kamera olduğunu bilirse bence gayet doğal bir durum. bunu kabul eden birisini bulun, sonucta pek cok anaokulunda da var kamera, veliler izleyebiliyorlar cocuklarını istediklerinde.

bugün işyerlerinde dahi telefonlar konuşmaları "güvenlik sebebiyle" kayıt altına alınırken, iş ortamınız kameralarla gözlemlenirken, şirket cep telefonunuzun her türlü ses ve yazılı kayıtları tutulurken, şirket aracınızla her anınız ekranda izlenirken hatta şirket cep telefonunuz da bu yolla takip edilirken bahsi geçen evde kamera ile izlenme olayı da bundan farksızdır.
size tüm bu kayıt işlemleri yazılı olarak tebliğ ediliyorsa ve sizde bu tebligatı alarak, okuyarak kabul etmiş sayılıyorsunuz mahkeme nezdinde dahi.
yani işverenin "bu telefonla yapılan görüşmeler kayıt altına alınıyor" diye telefon üzerine yazı koyması seni uyarması demektir.
buna karşılık sen o yazıya rağmen o telefonda sevgilinle "akşam süperdi, mahvettin beni" muhabbeti yapıyorsanız kendi kendinizi deşifre ediyorsunuz demektir.

kaldı ki bakıcının da bu noktada durumdan haberdar edilmesi birincil şarttır.
anne-baba biz bu kameraları güvenlik maksadıyla koyduk diye belirtmesi gayet yeterlidir etik açıdan.
zaten kameradan endişe duyanla işiniz olmasın. işini doğru yapan insan kamera önünde de yapar, kamerasızken de...

evli değilim, çocuğum da yok ama eğer olsaydı ilk tercihim ailemden birine baktırmak ya da işime evden devam ederek en azından 1,5-2 yaşına gelene kadar kendim bakmak olurdu. sonuçta minicik bir bebeğin en çok ihtiyaç duyduğu kişi annesi, sabırla ve sevgiyle yaklaşacak kişi de yine anne. ancak illa yabancı birine baktırmak zorunda kalsaydım kesinlikle her odaya gizli kamera yerleştirirdim ve bakıcının da bundan haberi olmazdı. etik de zerre kadar umrumda olmazdı. kendi çocuğumun güvenliğinden, ilerideki psikolojisi ve ruhsal gelişiminden daha üstün görmüyorum kabul edilen etik değerleri.

bilimsel veriler ortada; şiddet eğiliminin dışa vurumu -istisnalar olsa da- alınan eğitimle ters orantılı. ülkemizde de yerli bebek bakıcılarının çoğu başka hiçbir iş bulamadığı için bebek bakan ve eğitim düzeyi düşük insanlar. herhangi bir psikolojik değerlendirme testinden geçmiyorlar. nereden bilebilirim bebeğim ağlarken dizi keyfi bozulan bakıcının hıncını benim çocuğumdan çıkarmayacağını? çocuğumu kazara düşürse bile belki bana haber vermeyecek işten atılmamak uğruna ama zamanında fark edemediğim için çocuğumda kalıcı hasarlara sebep olacak. belki mesai saatlerinde çocuğu uyutup kendi de uyuyacak ya da eve yabancı insanları alacak. bebek bakmak o kadar ciddiyet gerektiren bir iş ki, saniyelik boş anınız bile çocuğun hayatına malolabilir. (kendi çocukluğumda da yaşadığım bazı olumsuz şeyler var bu konuda, o yüzden çok çok temkinli yaklaşmak gerek diyorum.)

Bebeğim var, bakıcım var ve kameramda var. Bakıcımın kamera olduğundan haberi de var. Bütün gün oturup ne yaptığını izlemiyorum ama içim rahat olsun diye arada bir bakıyorum. Zaten her şeyden önce Allah'a emanet diye çıkıyorum evden, çünkü her yere kamerada koysan kötü niyetli insan ne yazık ki yapacağını yapar.
Bu arada kameradan ziyade bebeğin davranışları daha iyi bir ipucu olur bakıcının ona nasıl baktığı ile ilgili.

Bir de sonuç olarak ; mevzu 6 aylık savunmasız bir bebekken yemişim etiğini afedersiniz.

Not = bu arada kamerayı kabul etmeyen bakıcıyı da anlamadım. Görüştüğüm her kadına mutlaka sorarım, kamera istemem diyen çıkmadı. Hatta şu an bebeğe bakan ablamız, ben olsam ben de koyarım, istiyorsan her odaya koy demişti. kadının izin vermemesi bana garip geldi.

sevgili snowflakes; senin türkiyedeki yaşam koşullarından haberin var mı acaba ki, para tatlı geliyor diyip, çocuğuna daha iyi bir gelecek sağlayabilmek için çalışmak zorunda kalan bir insana, istifa etsin kendisi baksın diyebiliyorsun. bez, mama, doktor, ilaç, aşı, kıyafet vs artı bir de her ailenin normal kira, elektrik, su, mutfak masrafı tek maaşla, hem de büyük şehirde!! sen şimdi dersin ki imkanları yoksa doğurmasalarmış.

arkadaşımın çok eskiden beri tanıdığı yardımcısı, bebeği olduktan sonra da bebek bakıcıları oldu. güven vs. ye rağmen, mutfak ve salona ( evde bebeğin en çok vakit geçirdiği 2 yer) kamera taktırdılar. internetten online izlenebilenlerden. her özlediğinde açıp seyrediyor. hem özlem gideriyor hem de bebeğinin gününün nasıl geçtiği hk. bilgisi oluyor. ne kadar yiyor, uyuyor vs.
güvenilsin ya da güvenilmesin bu tip durumlarda kamera konmalı.

gizli yapmak suç ve etik değil ama şüphelensem ve çoğu yere hakim, kamera taktırcak maddi gücüm olmasa gizlice yerleştirim. başka bi durumda hayatta yapmam ama böyle bir durumda yaparım. baktım dövüyo vs., adam tutar bir tenhada ben de ablayı dövdürürüm. bu durumda dağdan taze inmiş bir ayı olabilirim ve olmayı da şahsen sorun olarak görmüyorum.

not: kamerayı kabul etmemesi normal bir tepki değil. kolay değil ama bulunur illa iyi bir bakıcı.

- alakasız gibi ama kardeşime yardıma gelen evli kadın, temizliğe gitti evlere manitalarını atıyordu. evet çoğul. saklıycak, gizliycek bir şeyi olmayan insan kameraya şarlamaz mantıken.

bu konuda www.bebekizle.com sitesini ziyaret edin, hem bilgi edinirsiniz hemde çözüm bulabilirsiniz. şu an istanbulda 1000 in üzerinde ailede bu sistem kullanılıyor. Gizli kamera kesinlikle olmamalı , etik dışında burda amaç bakıcının bir şey yapmasını engellemek, gizli kamerayla ancak olanı izlersiniz.

hocam doktora niye gitmiyorsun? göz ciddi ve narin bir organ. merhemle iyileştirmeye çalışıyorken bazı şeyler için çok geç kalınmış olabilirsin, allah göstermesin.

benimde 8-9 sene önce 1-2 defa oldu. gece bişey yokken sabah bir uyandım, bir tanesi neredeyse hiç açılmıyor diğeri de bayağı şiş. doktor allerjik, mevsim dönüşlerinde olur demişti, damla verdi. Geçiyor sonra. Ama doktora git tabi.

doktora koşşşş

aşıları bir an önce yaptırmak gerekiyor. benim hatırladığım, özellikle kanser aşısı.

bir de benim eski oturduğum yerde (zemin kat) yan komşu kedilere çok düşkündü, balkonuna sürekli mama kor kedileri beslerdi. siz böyle yaptığınızda sadece o gelmeyecek gibime geliyor. başka kediler de oraya alışıyor olacak. ses olucak ve komşularınıza rahatsızlık veriyor olacaksınız. özellikle baharda bebek ağlaması gibi dayanılmaz sesleri oluyor geceleri. bunları da bilmenizi tavsiye ederim. kısırlaştırma konusunda birşey diyemeyeceğim. ama bizim kedimizi kısırlaştırdıydık, hem o hem biz çok rahatlamıştık. kısırlaştırmak ömürlerini de uzatıyor.

aşı için küçük olabilir, bi veterinere gösterin de söylesin. sokakta bulunduğu parazit aşısını düzenli yaptırın. kısırlaştırma için yaşı zaten bayağı küçük. dişiyse altı aylıktan önce kızışmaz. pire tasması çok faydalı olur, hem üzerine tel'inizi falan yazacak şekilde olanlar. alıştırması biraz kasar ama :))

öncelikle vitamin,iç parazit vs gibi aşıları mutlaka yaptırın..pire vb şeyler için tasma veya spreyler var bunlarıda yapmış olurlar..veteriner hekime götürmenizde fayda var..

www.wolframalpha.com
burada çözümü var ama sanırım l'hospitalli çözüyor.

yukarıdaki linkte en sonda da verilmis.

sin, cos ve ln fonksiyonlarinin seri formlarinin ilk bir-iki terimini yazip bolme islemini yaparsaniz x sıfıra giderken doğru sonucu bulursunuz.
sinx=x-x^3/3!+x^5/5!...
cosx=1-x^2/2!+x^4/4!...
lnx=(x-1)-(x-1)^2/2... (0<x<2)

içtiğinin zehir olduğunu düşünerek içip ölen idam mahkumu duymuştum. ama senin dediğin daha farklı tabi.

edit: anlatamamışım tam olarak. zehir içirerek idam edicekler adamı. adam içiyo zehri ölüyo. sonra bakıyolar ki meğerim zehir değilmiş içtiği felan öyle bişey.

(bkz: plasebo etkisi)

beyin hayal gücümüzün ötesinde karmaşık birşeydir evet. zehir içtiğini sanan biri ölebilir.

ama zihnin temel fizik kanunlarını ihlal etmesi söz konusu olamaz. ( alakasız gibi oldu ama çok alakalı.)

edit: hah ağzını yiyeyim sp-qs, evet placebo etkisidir burada sözkonusu olan. ancak bu kadarla sınırlı değil. beyinin karmaşıklığı için nörolojik hikayelere de bir göz atmak lazım: (bkz: oliver sacks).

öyle bir video varsa benimde izlemem lazım :D ..
telekinezi ile ilgileniyorum Lucid Dream konusunda ilerleme kaydettim, psi-whell taktiği felan öğrettiğim kişilerde hastalık oldu. Astral yapamadım :( sıra onda :D

Bu aradığın şey, bilinç altı ile ilgili.

fringe'de işlendi bu konu. adam kendisine keskin kelebeklerin saldırdığını sanıyordu ve vücudunda kesikler oluşuyordu. bu kadar ileri düzeydeki tepkiler sci-fi dan öteye gidemiyor.

Hiç atmıyorum, hipertansiyondan korunuyorum.

Siz de atmayın, siz de koruyun kendinizi.

[Çoğu besin maddesinin içinde zaten tuz var. Siz de atmayın.]

Umarım dışardan iyot takviyesi alıyorsunuzdur, yoksa tiroid problemleri kaçınılmaz...

Şimdi şöyle bir gün ben yanlışlıkla ablamın çorbasını içme gafletinde bulundum.
Aman Allah'ım böyle birşey olamaz..
O yüzden değişiyor ama yarım paket makarna için 1 yemek kaşığı tuz atmıştım ama çok tuzsuz geldi bana tadı.

aliskanliklarinizdan nasil kurtuluyorsaniz bundan da oyle kurtulun
kimi kademeli kurtuluyor, zamanla azar azar
kimi kokten tek seferde
bir de o kadar tuzu haslama suyuna koyuyorsunuz degil mi
bu bile fazla yahu?
bir davranisin aliskanliga donusma suresine dair bir seyler okumustum
her davranis icin farkliliklar gosteriyordu ama onunuzde bir surec koyun bir de ingilizce ama
www.pickthebrain.com

düzeltme: ben haşlarken hic tuz kullanmadigim icin fazla geldi, herkesin pratigi tabi ki farkli

hiç atmıyorum tuzsuz yiyiyorum.

tencereye değil tabaga atıyoruz.

makarnada tuz oranı benim bildiğim su miktarına göre ayarlanıyor. 1 litre suya 1 silme tatlı kaşığı tuz koyuyorum ben. genelde iki litre su kullandığımdan 2 silme tatlı kaşığı.

ölçün doğru, ancak o kadar olur zaten. fazlası iyi değil. az gelen üstüne eker yemeğin. çok tuzlu diyen kişi içinde o geldiği zaman az tutarsın tuz miktarını. herkesin damak tadı değişik, burada şöyle yapmalısın ya da şu kadar miktar koymalısın dememiz pek bir şey ifade etmiyor açıkçası.

ben cok az atarim, bir cay kasigindan birazcik daha az zira bizim salcada tuz var.

her seferinde tuzsuz olmasın diye şeker kaşığı kadar koyuyorum ve tuzlu oluyor :(.

sanırım 1 çay kaşığı atmak ya da hiç atmamak en iyisi, özellikle tuzlu salça atılıyorsa.

makarnaya atılan tuz direkt makarnaya geçmiyor ki? suya atıyorsun tuzu bir miktarı makarnaya geçiyor. o yüzden noma problema.

gida muhendisi olan arkadasimin soyledigine gore gunluk almamiz gereken tuz miktari yedigimiz ekmektekinden fazlasi degilmis...yani bir yemege kattigimiz herhangi bir tuz miktari her durumda fazladir...

makarnaya tuz yemek kaşığıyla konur ama silme yemek kaşığı biraz fazla olmuş. yarım kaşık uygun. yemekle özdeşleşmesi açısından ayarı dengelemek iyi çünkü makarnanın üstüne tuz atmak pek hoş olmuyor. ama yine de yemekleri az tuzlu ve az şekerli yapmak daha mantıklı. bunları az tüketenleri mağdur etmeyin.

çok tuz!! oha!!

ama kademeli azaltmanda fayda var yoksa halsizlik yapıyor. tencereye az tuz at (bir tatlı kaşığı mesela) illa ekleyeceksen tabağındayken ekle, onu da abartma

@groove salad: Tiroid hormon düzeyim gayet normal, hiçbir problemim yok. :)

kalabalığı takip ederek çıkıştan soldan devam edeceksiniz.büyük kavşak var ışıklardan karşıya geçip sağdan devam.kime sorsanız gösterir.köprünün altından baktığınızda ali sami yenin duvarlarını kendiniz bile görebilirsiniz.

metrobüsten mecidiyeköyde inin. 5dk yürüyüşle stada ulaşacaksınız. ofisi de sokak numara adresinden bulabilirsiniz heralde..

evet ilk defa bunu söyleyeceğim için çok mutluyum. mecidiyeköyde in. kime sorsan gösterir.

ben de heyecanlandım bunu söyleyebileceğim için: metrobüse biniyorsun, şak mecidiyeköy, çok kolay.

metal ve radyasyon yayan cismi tamamen kaplıyor ise mümkün (bkz: faraday kafesi).

yok böyle birşey değil ise, şekli ve malzemesi ne olursa olsun yalan, düzmece ve dolandırıcılıktır. kanmayınız.

kaynak: akıl, mantık, fizik.

not: annem de nereden duyduysa kaktüslerin radyasyonu azalttığını, wireless modemimizin yanında bir adet küçük kaktüs besliyoruz. ham yapıyormuş radyasyonu...

buna benzer birşeyi ben de antalya'da bir avmdeki fenerium'da görmüştüm. nedir, ne nedğildir diye sorup bir de fiyatını sorayım dedim: herifçioğlu 120 tl demez mi! o göt kadar şey! "ya bi yürü git amcaoğlu bizi mi düdüklüyon? dedim- içimden- ve gittim. diyesim, bir boka yarayacağını tahmin etmediğim bir hede.

tamamen keriz avı başka bişey değil. bir arada cep telefonunun piline yapıştırılan bi sticker satıyolardı hikayeye göre pil %20 uzun gidiyormuş. hatta bu meret darty gibi zincir mağazalarda bile satılıyordu. utanmadan bide hikayeden çalışma prensibinide açıklamışlardı. okudu okudum bir sürü yazı yazıp hiçbirşey anlatmamışlar.

kısaca yok öyle birşey.

birde asıl zararlı olan nükleer radyasyon ile elektromanyetik radyasyon birbirine çok fazla karıştırılıyor.

faraday kafesi olursa cep telefonu sinyal alıp vermez ama?

emin olun o tarz şeyler gerçek olsa zaten üreticiler anında telefonlara koyar, üzerine de pazarlamasını yaparlardı. aynı benzin tasarrufu sağlayan katkı maddeleri gibi.

pdt pacific day time. türkiye +2 de. dolayısıyla 19:08:36.

yalniz, PDT GMT-7 iken, turkiye GMT+3'tur. yaz saati yani. haliyle 20:08:36 oluyor.
PST olsa GMT-8 (ki su an bu sekilde) turkiye de GMT+2 oluyor.

fader doğru söylüyor. benim hatam. doğrusu 20:08:36.

ben hala kurtulamadım. kolay değil.

bir işi son ana bırakmamış olmanın, halledip aradan çıkarmanın, kafanda ve midende gezinip duran o "yapmam gereken bi iş var ya ooof" duygusundan kurtulmuş olmanın verdiği hazzın bağımlısı ol. bi işi bitirince o anın tadını çıkar, o hafifliği yaşa ve kutla. bi süre sonra sırf o hazzı yaşamak için işlerini zamanında yapmaya başlayacaksın telaşla.

var aslında ama göründüğü kadar basit değil. kendimi zorliyim değişeyim diye olmuyor.

bi kitap var onu okumanı tavsiye ederim

(bkz: overcoming procrastination) türkçe çevirisi (bkz: ertelemek yasamı kacırmaktır)

size bağlı. şirin bir dizi. ben epey heyecanlı başlamıştım, ama 3. sezona başlayamadım, izleme hevesim kalmadı pek, çok işim var. 8 bölüm de nah şurda duruyor.

Zeyna ve herkül tadında, eğlenceli bir dizi, Çok süper diyemem ama orta dünya şovalye kıyafetleri falan seviyorsan bence izlenmeli.

İnternetten 1-2 bölüm izle, ona göre sezonu indirirsin.

izleme sürekli kendini tekrar ediyor 1 sezon 2 sezon hep aynı hikaye ilerlemiyor dizi

meeh. çok sıkıcı bence.

güzelim hikayeyi en kötü işleyen yapım bence.

daha iyi bir alternatif olmadiginda cerez niyetine gider. arada bi helecan yapiyor ama spartacus'ten falan sona cok balon kaliyor: ) (dusun yani, chuck bile fasafiso gelmeye basladi bana) bi de, tekrar bolumlerine o kadar cok denk geldim ki, yeni sezonu izler miyim bilmem.

diziport.com
şuradan bi takıl. ben hala izliyorum. mesela 1. sezondaki bir bölümün aynısının biraz tıpkı olmayanı 3. sezonda işlenmişti. ama eğlencelik sonuçta. her pazar akşamı diziportta çıkıyor, tekrar falan sıkıntın yok yani. ilk sezon görsel efektleri biraz tırt olsa da sonraları fena değil. bir de esas oğlan ibrahim üzülmeze benziyor falan, beşiktaşlıysan sarar seni:D

selena gbi bişey.

ilk sezobn pek sarmıyo sonunu bildiğin için sıkılıyosun her bölümde farklı macera falan ama 2. sezondan itibaren maceralar birbiriyle çakışıyo falan sarıyo baya yani

jinekoloji

kadın/anne sağlık merkesleri de var, istanbulda. aklinizda bulunsun.

nerde var mesela?

www.tasdelen.org

www.ibb.gov.tr

kadın doğum diye de geçer pek çok yerde.

Bevliye diye geçtği de olur bazı bazı

son güne kaldıysa çözümlü soruları ezberle.

Ben de boyleyim ama artik koyverdim plan yapmiyorum.

bi arkadaşım kendine verdiği sözleri tutamayınca öz saygısını yitirdiğinden bahseder.
ben hemen hemen tüm sınavlarımı son 2 saat çalışarak geçiyorum. tabi özel ilgi isteyen istatistik, makro iktisat gibi derslere toplamda en az 8 saat ayırmak gerekir ki istatistikten boş kağıt verdim :|

(bkz: procrastination)

sınavda başarılar.

her çalıştığın saat sonunda kendini ufak ufak ödüllendir aralar vererek çalışabilirsin ben kendime çikolata ısmarlardım :)

farz Bayram ise farza yakın vacip diye biliyorum

cuma namazı dört mezhebe göre de farzdır

peki bunun nerde geçtiğine dair bilginiz ya da bilgisi olan birinden öğrenme durumunuz var mı?

diyaney ilmihal p268
Cuma namazı farz-ı ayındır. Farz olduğu, Kitap, Sünnet ve icmâ ile sabittir.
Kur'ân-ı Kerîm'in 62. sûresi, cuma namazından bahsettiği için Cuma
sûresi olarak adlandırılmıştır. Bu sûrede yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Ey
iman edenler! Cuma günü namaza çağırılınca Allah'ı anmaya (namaza)
koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz
kılınınca yeryüzüne yayılın da Allah'ın lutfunu arayın ve Allah'ı çok
çok anın ki felah bulasınız" (el-Cum‘a 62/9-10).

Farz olan namazlar, aynî farz (farz-ı ayın) ve kifâî farz (farz-ı kifâye) olmak
üzere ikiye ayrılır. Farz-ı ayın olan namazlar yükümlülük çağındaki her
müslümana farz olup, her biri ayrı ayrı bunu yerine getirmekle mükelleftir.
Farz-ı ayın olan namazlar, her gün beş vakit namaz ve her hafta cuma günleri
kılınan cuma namazından ibarettir. Günlük farz namazlar sabah namazı 2
rek‘at, öğle namazı 4 rek‘at, ikindi namazı 4 rek‘at, akşam namazı 3 rek‘at ve
yatsı namazı 4 rek‘at olmak üzere toplam 17 (on yedi) rek‘attır. Cuma namazı,
cuma günü öğle namazının vaktinde cemaatle kılınan ve farz olan kısmı 2
rek‘at olan bir namazdır. Cuma namazı kılınınca ayrıca öğle namazı kılınmaz.

Farz-ı kifâye olan namaz ise, bir müslüman öldüğünde başta yakınları,
komşuları ve tanıyanları olmak üzere müslümanlarca kılınması gereken
cenaze namazıdır. Bu namazı birileri kılınca öteki müslümanlar cenaze namazı
kılmadıkları için sorumlu olmazlar. Sevap ve fazileti ise namazı kılanlar
elde etmiş olurlar.

bana değil.

anladığım kadarıyla ikinci cümle kitapta geçen bir kısım değil yalnızca bir yorum. yazdığınız ilk kısımda ise (el-Cum‘a 62/9-10) içeriği olarak ""Ey
iman edenler! Cuma günü namaza çağırılınca Allah'ı anmaya (namaza)koşun ve alışverişi bırakın" denmiş.
fakirlere yardım edin denilen bir satırın fakirlere yardım etmek farzdır diye yorumlanmaması gerektiği gibi bunu da yorumlayamaz mıyız?

çünkü bunun dışında hiçbir yerde cuma namazının farz olduğu belirtilmemiş ve islam alimlerinin de kesinlikle farzdır diyemediğini duydum. bu tartışmanın açıklığa tam olarak kavuştuğu bir yazışma vs gördüyseniz ya da görürseniz bana da iletin lütfen..

in bruges

grave of the fireflies

imdb top 250
www.imdb.com

sevmediğin türleri, eski yapımları, izlediklerini elersen geriye eminim bikaçı kalır.

(bkz: 12 angry men)
(bkz: the fall)
(bkz: memories of murder)

cennetin rengi, the fall, rain man

the invention of lying

yeni izlediğimden: (bkz: das leben der anderen)
www.imdb.com

before the rain / pred dozhdot

deniz kızı ponyo
blade runner

leon yææ

manyak olayım sonunda diyorsan "oldboy"

bir insan güneşli pazartesileri izlemeden ölmemeli.

sonbahar

I'm a cyborg but that's ok

Arizona Rüyası

bi kubrick filmi yazmamışsınız arkadaş!

yönetmen stanley kubrick'in tüm filmlerini izle kemalist kardeşim.

Kaikias vardı. Guzeldi ama cok pahalıydı.

aksoy pansiyon'a gidin.
nazire teyze ile tanışın, sonra bir daha başka pansiyon aramayın.
www.eksisozluk.com

action.

bodozlama dalsana kanka, apaçilerin işte ben bu huyunu seviyorum. biz hayran hayran feysbuktan bakıyorum resmine derken, onlar bin kez saldırıya geçmişti. kaybedecek bir şeyin olmadığına göre, feysbuktan karala bir şeyler. ya da federasyona rüşvet falan verip aynı maça düşmeyi sağla :)

dualarım seninle lan, valla :)

aynı ortamda bulunmaya çalış.
sonra ne bilim kahvesine falan tavla maçı yapalım de hani iyi bilir misin de ? evet falan derse gel kahvesine yapalım falan hesabı.öyle işte.yada ufak bir tanışma sonrası facebook tan ya şunu soracaktım unuttum hesabı birşey de .

@ucamayanadam Aynı ortamda bulunmamız çok zor maalesef :( Ama o bişi sorcaktım muhabbeti hoşuma gitti.

Bunun dışında da fikirlerinizi bekliyorum duyurucular..!

eğer yanyana geldiğinizde birbirinize yakışıyorsanız, kızın sevgilisi yoksa ve senden hoşlanabileceğine dair içinde bir şüphe yoksa, bir şekilde (winston'un dediği gibi rüşvet vererek vs) onunla tüm maçlarda bulun, ikinci maçta ne tesadüf diyerek yaklaş, sonrakilerde pek ilgi gösterme, üzerine düşme, tanış ve bir şeyler gelişirse gelişsin.
internet üzerinden iletişim kurmaya çalışmanı tavsiye etmem.

bu dünya üzerinde gidip o kızla ondan hoşlandığınızı söyleyerek başlayabileceğiniz uzun ve sağlıklı bir ilişki türü malesef yok..

winston insanı kızı facebook dan ekler ve olaylar gelişir..

bak winston insanı, burada i$ tamamen senin açıklığına kalmı$. ben $u anki kız arkada$ımı, aynı öyle bir durumdan tavladım, yani aynı havalimanında farklı $irketlerde farklı vardiyalarda calı$ıyoruz, bir kere sigara içilen yerde merhaba merhaba, muabbeti dı$ında bi diyalogumuz geçmedi.

yani giri$ken ol, çekingen olma, yapı$tır mesajı yorumu, ama orjinal olsun, sıradan bi insansan bile, orjinal görün, ek$i sözlügü alet edebilirsin mesela bu i$in içine. sözlüge takılıomusun falan gibisinden. ne bilim, pek zor gelmedi gözüme.:)

burdaki herkese katılıyorum tek ekliyceğim atlama bir adım at biraz geri çekil oda üstüne düşme gereği duysun biraz

bak beyim, sana iki çift lafım var. sen ki koskoca hakemsin. kızımız da masa hakemi. belki sen de masa hakemisin. ama sonuçta hakemsin. kız da hakem. ama masa hakemi. sizi kader birleştirmiş. mesleğinizle ilgili bir şey yapman lazım. çantasına basketbol toplu anahtarlık at demiyorum, ama bir basketbol maçına davet et. bir şekilde basketbollu film bul izlet. onun masa hakemi olduğu maçlara gidip onu izle.

ortak bi tanıdık yok mu yaa. gerçi olsa o kapıyı zorlardın zaten.. bi şekilde aynı ortamda bulun abicim.
"oldu görüşürüz" ün dediği gibi kesinlikle onun görev aldığı maçlara git. selam ver.. ama öle kafayı eğip sora da dönme. rahat davran. bi iki bişi söle geyik. her karşılaşmanda daha fazla konuş. ama rahat rahat. farklı farklı şeylerden bahset. görünce de bi an çok sevinmiş gibi yap ama sora herkese böleyim ki ben triplerine gir. kızlar beni görünce zaten bayılır tarzı bi adam değilsen sakın öle baştan hoşlandım beğendim olaylarına girme. facebook u falan sittiret. ilk hedef seni görünce tanımasını sağlamak. daha sonra seni bi şekilde düşünmesini sağlıycaz. ilmek ilmek örücez bu ilişkiyi. yap şu işi be olm.

olum çok fena gaza geldim. Nasıl olsa kaybedeceğim birşey yok. Neden bekleyeyim ki? Hemen hafif atağa geçiyorum...

saçlarınızın yıkama sıklığını azaltmanız gerek. önce birkaç gün saçlarınızı yıkamadan durmaya çalışın. bunu 2-3 kere yapınca yağlanmanın azaldığını göreceksiniz. sonra gün aşırıya düşürün.

Pek bir çaresi yok maalesef, öyle yıkama sıklığını azaltmak anca daha yağlı saçla dolaşmaya yarar. Nizoral, neutrogena t-gel, tresan ısırgan otu, sebamed anti hair loss, bunlar az da olsa işe yarayanlar.

Ayrıca saçın o yağa ihtiyacı olduğunu, sık yıkamanın cildi kuruttuğunu okumuştum bir yerde. İyi dengelemek gerek bencede. Gün aşırı yıkamak en iyisi..

az yikamak ++

test edildi onaylandi, ama alisana kadar sebat edecen

kısa kestirmek.

Benim de yağlı saçlarım. En son body shop'tan rainforest serisinin balance türü şampuanını aldım, 400ml 20tl falandı sanırım. Normal şampuanlardaki birçok katkı maddesini kullanmamaları da ayrıca güzel. Her gün yıkıyorum ben ama birkaç kez yıkayamadığım 2 günde hem yağlanmadılar hem de şampuanın kokusu geçmemişti.

Yine de aşırı yağlanan saçlara karşı en etkili çözüm bence saçları kısaltmak, kısa olsalar da yağlanıyorlar ancak uzun saç gibi göze batmıyore.

her gün yıkamamayı denedim ama bi faydasını görmedim. saçı kısa kestirmek biraz can acıtır ama bu uğurda kesilen saçlar ne ulu ne güzel saçlardır=)o değilde stephen dedalus'un tavsiyesi pek cazip gözüktü.

jap.physiology.org

buradaki formüle kafanızdaki ortalama insan vücudu ölçülerini koyarak hesaplayabilirsiniz.

yoğunluğu sudan azıcık daha az çıkacak ona göre.

istanbul'daysanız bu ve bunun gibi insan bedeniyle ilgili birçok ilginç bilgiyi daha edinebileceğiniz bir yer: www.bodyworlds-istanbul.com

yaklasik 70000 cm kup

@hiko seijuro, usta bunu okuyan nasada işe girsin ya:D hem bu surface falan diyo onu da ölçemem ki yani, nasıl olucak...

şöyle diyim, 180 boyunca, 70 kg ortalama bi adam olsun bu? kaça anlaşırız?

ortalama bir insanin yogunlugu da yaklasik 1. yani su ile yaklasik ayni.

70 kg birinin hacmi > 70000 cm^3'tür. (70000-72000 mesela.) boyu uzunsa eni dardır fittir falan filan...

dove gentle exfoliating'ten memnunum.

diadermine arındırıcı temizleme köpüğü.... yıllardır piyasadaki bütün ürünleri deneyip sonuç alamayan birinden tavsiye....

Sadece yağlı olan bölgene kil maskesi uygula. Eğer karma bir cildin varsa kuru olan bölgelere uygulama çünkü daha da kurutabilir cildi. Bu kil maskelerini herhangi bir aktardan alabilirsin ayrıca.

diadermine ürünlerini bende tavsiye ederim, çok fazla ürün seçenekleri mevcut ama genelde iki kategorileri var, ya kuru/hassas ya da normal/karma. yağlı ciltler de normal/karma ya giriyor

sarı ışık (akkor lamba) güneş ışığına daha yakın olduğu için insan gözüne daha uyumludur.

beyaz ışık yapay olduğu için gözü/beyni daha çok yorar.

sarı ışık hüzmeleri gözü daha az yorar.

sarı ışık. görüntü kalitesi beyaza göre iyi değil ama yormuyor.

ailemin evinde de kendi evimde de nedense beyaz kullanılıyo, ama ara sıra sarıya geçince dünya varmış diyorum. beyaz sağdan soldan fazla yansıyo. hele ki bişey okuyosanız işkence.

ozel kalemi ve bir alicisi var.
her turlu bilgisayari baglayabilirsin yeter ki kendi yazilimi kurulabilsin bilgisayara.

aliciyi usb ile bilgisayara bagliyorsun. kendi yazilimini yukluyorsun. program calisinca ilk olarak projeksiyon cihazindan verdigi goruntu uzerinde kalibrasyon islemi yapiyor. kalem ile gosterdigi noktalara dokunuyorsun, o kadar.

ondan sonra o kalem senin mouse'un oluyor.

fader'ın bahsettiği "kendi yazılımı" büyük ihtimalle eBeam'dir. bi yerlerden demosunu (ya da malum yollarla tam sürümünü) edinip inceleyebilirsin.

akıllı tahta bir balon. en iyi teknoloji malesef en iyi öğretim yardımcısı olamıyor.

teknolojiden anlayan ve iyi öğretmen olanların bile bir iki kereden sonra bu tahta ile uğraşmadıklarını biliyorum.

akıllı tahta markasına modeline göre son derece kullanışlı olabiliyor. benim eski çalıştığım okulda dincisinden matematikçisine kadar öğretmenlerin %90'ından fazlası bir şekilde kullanıyordu.

sorunuza gelince; benim gözlemlediğim kadarıyla kullanımı hiç zor değil. takıldığınız yerler olursa muhtemelen okulun ilgili bölümü size yardımcı olacaktır.

kasım ayı sonuna kadar gitmelisiniz, yanınızda 4 tane resim götürmelisiniz, ayrıca diplomayı da ne olur ne olmaz götürün derim.

kasım ayı sonuna kadar evet.

fotokopi sirasinda uzun kuyrukla oluyor o yuzden onceden cektirip gitmen yararina olur. nüfus cüzdanı fotokopisi (bende 3 tane ), diploma fotokopisi (bende herbirinden 4er tane) ve kimliginle gitmen yeterli. fotografa gerek olmadi.

Fotoğraf konusu daima problem olabiliyor, bu nedenle yanında 6-7 tane götür ne olur ne olmaz. Benden 6 fotoğraf istemişlerdi, nereye neden bilmiyorum.

Bu konu önemli aslında. Bir süre tepede kalsa iyi olurmuş.

benim de merak ettiğim birşey var. bilen arkadaşlar yanıtlarsa sevinirim. ayrıca başlık açmak istemedim.

yarın şehir dışına çıkıyorum iki hafta kadar yaşadığım şehirde olamaycağım. acaba sevk evraklarını gittiğim yerdeki şubeden alabilir miyim? önceki işlemlerimi yaşadığım yerdeki şubede yaptırmıştım.

diplomanı da götür. görmek istiyorlar. yoksa geri dönersin. götür mutlaka.

ilaç yardımcı olur evet. psikiyatriste git.

ama öncesinde başka seçenekleri de denemiş olman yararına olur. her ilacın yan etkileri olur biliyorsun.

günde iki kere satranç oyna kazanmak için oyna ama. ilk başlarda hep yenileceksin de bi iki ay içerisinde dikkat konusunda ne kadar geliştiğini görürsün :)

b12 vitamini eksikligi olabilir, hic olcum yaptirdin mi?

çok güzel bir noktaya değindin.. ne zamandır aklımda aslında ama yaptıramadım.

3d görmemizin nedeni her göze ayrı görüntü yollanması. bunu da dikey ve yatay polarizasyon kullanarak yapıyor abiler. gözlüğün bir tarafı dikey polarizasyon oluyor diğer tarafı yatay. iki gözlük camını üst üste koyarsan hiç ışık geçirmez mesela. tabii bu en basit sistem daha bir sürü polarizasyon çeşidi var ama benim kafam almıyor.

en basit anlatımıyla, gözlerimiz aynı değil farklı açılarla gördüğünden derinliği algılayabiliyoruz. aynı mantığın uyarlanışını düşünelim, 2 farklı açıyla çekilerek üst üste binen ve bu sebeple çıpla gözle bakıldığında net algılanamayan bir görüntü var karşımızda.

etrafındaki odaya, kaf bi anı oynatmadan kısa kısa aralıklarla bi gözünü bi de diğer gözünü kırparak bak bi hele.

göreceksin ki iki gözün gördükleri arasında ufak farklılıklar var. sana yakın eşyaların birbirine göre konumları epey değişiyor. uzaktakilerde fark daha az. işbu farklılığın sebebi her bir gözümüzün odaya aslında iki farklı noktadan bakıyor olmaları. beynimiz ise bu iki görüntüyü işleyip odayı bildiğin oda gibi 3 boyutlu olarak (yani hangi cisim diğerine göre nerede, derinlik vs) algılamanı sağlıyor.

3D televizyonlar işte bunu yapmaya çalışıyor. yani iki görüntü oluşturup her göze uygun görüntüyü vermeye çalışıyor. ki idealde bu görüntü daha film çekilirken iki farklı kamera ile çekilerek yapılmalı, kameraların objektifleri arasındaki mesafe de ortalama olarak bir insanın iki göz arası mesafesi olmalı).

peki bunu nasıl yapıyor? bunun birçok yöntemi var. en bilindik olanı iki görüntü arasındaki farklılıkları sağ göz için bir renk sol göz için başka bir renk yapmak ve sadece bu renkleri geçiren gözlük filtreleri kullanmak. örneğin sağ göz (atıyorum) mavi, sol göz kırmızı olacak şekilde. böylece görüntü çok güzel olmasa da iki gözün farklı imgeler görmesi ve beynin de bunu birleştirmeye çalışması ile 3d derinlik hissini yaşayabiliyoruz. bu yöntemin dezavantajı renklerle epey oynanmış olduğu için gözü yorup gerçekçi görüntü hissi vermemesi.

ikinci yöntem gözümüzün ışığın polarizasyonuna olan duyarsızlılığını avantaj olarak kullanmak üzerine kurulmuştur. örneğin sinemalarda perdeye aynı anda iki polarizasyonda görüntü düşürülür, birisi sağ birisi sol göz için çekilmiş görüntüler. bir de gözlük takar seyirci, bu gözlükte bir taraf sağ dairesel polarizasyon diğer taraf sol dairesel polarizasyonu engelleyecek/geçirecek çekildedir. bunun avantajı renk ve derinlik kalitesinin daha iyi olması gözü daha az yorması vs dir. gözlüklerin yatay dengesi ve hangi göze hangisinin takılacağı önemli olduğu için, kafa hareketlerinde görüntüde bozulmalar yaşanır. beyin bir aşamaya kadar bunu hissettirmemeye çalışsa da sonuç filmi izlerken oluşan yorgunluk, mide bulantısı vs olabilir.

başka yöntemler de var tabi de işleyiş bunun gibi bişey.

antidepresanı veren doktora söyle, her antidepresan her kişide farklı etki yapar bi benzeri durum bi akrabamda olmuştu doktor ilacı değiştirmişti
sonuç olarak mutlaka doktorunla görüş bence.

konuştum doktorumla zaten cok mutlu değildim ama iyice hayattan kopardı falan dedim. hastalığa vermiş olduğun tepki isyan bu geçer gibi şeyler soyledi. yalnız ben bunu 1,5 aydır kullanıyorum ve gercekten uyumaktan başka hiçbirşey ypamak istemiyor canım. almadan önce her ne kadar hastalıkla boğuşsamda hayatta yapmaktan en cok keyif aldığım şeyi yapabiliyordum.

hangi ilactir bu ismini vermende bi sakinca yoksa?

@ennoia anafranil

dostum okbli isen eğer anafranil sana ilk etapta ağır gelebilir.Mercimek kadar ilaç fakat etkisi çok fazla.Ben faverin kullanıyordum ilk zamanlar senin dediğin yan etkileri gördüm daha sonra normale döndü.Zaten doktorun sana bu geçiş dönemini atlatman için xanax benzeri ilaçlar yazması gerekirdi.
Uyku halini ise soracak olursan kim ne derse desin.Anafranil benzeri ilaç yutan kimse geceleri uyumada çok zorluk çeker.Fakat sabahta yataktan kalkmayı bilmez.Bu hem depresyonun hemde ilaçların getirmiş olduğu bir yan etkidir.Uykudan kurtulamazsın.

antidepresanlarin bu gibi etkileri oluyor malesef. Doktor degilim ama bugune kadar antidepresan kullanan kim gorduysem gunler boyunca surekli uyuduklarina sahit olmusumdur. Zira bir donem bende kullanmistim ve ayni etkileri bendede gosterdi surekli uyuma hali vs. sonra doktoruma bunu soyledigimde ilac alma saatimi degistirtmisti belki sana da boyle bisi yapabilir. Ayrica kullanmaya alistikca o etkinin azaldigini da gorceksin, sadece alisana kadar bu tur etkiler yogun oluyor.

kendimden tecrübe: doktorla konuşup ilacı değiştirmek. 1.5 ay ilaca alışmış olmak için uzun bir süre. demek ki ilaç size uygun değil. sizi daha iyi hale getirmesi gereken bir ilaç daha kötü hale getiriyor ve doktor hastalığa verilmiş tepki, isyan gibi birşey diyebiliyorsa önce o salak doktoru değiştirmek lazım (dediğini yanlış anlamamışsanız ve aktarmamışsanız tabi)...

hocam anafranil iyi uyutur, cinsel olayları da bitirir neredeyse. ve kaşıntı, kalp çarpıntısı, kabızlık gibi durumlar da yapabilir. ama bunlar kişiden kişiye değişiyor tabii ki. ama sende anlamsız bir mutluluk da yaratır zamanla. eğer ciddi bir sağlık problemi yaratmadıysa kullanmaya devam et, her antidepresan zaten fizyolojiyi baya hırpalar, normal yani.

teşekkürler oncelikle hepinize cevaplar için.
@matsiyah evet okb var 75 liğini kullanıyorum birde sabah ve akşam olmak üzere.doktora soylemelimiyim baska bi ilaç versende düzelsem falan diye peki?

@ennoia uykum olduğunda bile uyumak benim için bi kabus oluyor 4 saat uyuyamadığımı hatırlıyorum gozumden uyku akarken bile. ama uyuyuncada bir ömür uyurum kac saat aralıksız yani.

yeni basladiysaniz yapabilir. ilk bir ay beklemek gerekir yan etkilerinin gecmesi ve ilacin etkisini gostermesi icin. ayrica -doktorunuz da demistir muhakkak- en az 6 ay kullanmalisiniz.

eger ciddi sikayetiniz varsa, ayni doktora tekrar gidip durumu anlatin. ayni ozellikte baska bir ilac verecektir. ya da verebilir diyeyim.

@ms mistery 1.5 ay oldu kullanmaya başlayalı ve resmen perişan etti artık hastalığımın etkileriylemi ugrasıcam yorgunluklamı uyuyamamklamı bide basıma cok fena bi depresif hal verdi yani evden cıkmayı canım istemiyor evde hiçbişey ypamak gelmiyor içimden çaresiz bir durumdayım artık. ek bir ilaçmı verecek napcak artık tekrar konusucam sanırım doktorumla.

tum bunlar okb oldugunuz icin de oluyor olabilir. bunun uzerinde cok fazla dusunuyor olmaniz yani. doktorunuza gidin, derim.

hiiç normal.

antibiyotik bakterileri öldürür. vücudunda, bağırsaklarında sana yararlı, yaşaman için gerekli bakteriler de arada büyük oranda azalır. bu yüzden bir miktar ishal yapabilir. gereğinden fazla kullanırsan ve o yararlı bakteriler de tamamen yok olursa kolay kolay toparlanamayacağın bir şekilde hasta olabilirsin. antibiyotikleri kafanıza göre, sık veya gereğinden çok kullanmamak lazım (ağrıkesicileri de), yoğurt yemek lazım vs vs...

5-7 kilo fazlayı vererek olabilir

olay tamamen kiloylamı alakalıdır?

yaşın 21 olmasından dolayı sanırım rahatlıkla "olay tamamen kiloyla alakalıdır" denilebilir. şayet ileri yaşlarda deri sıkılığı genç yaşlardakinden daha gevşek olduğu için, ileriki yaşlarda kilo verilse de gıdı kalabiliyor hafif sarkık vaziyette.

kimi insanın yapısal gıdısı vardır zaten bunun farkındadır insan. onun dışında kilo verirsin gıdı gider

Sakal bırakabilirsiniz. Bazı gıdıları gizleyebiliyor.

bu konuda bir sehir efsanesi der ki, sakiz cigneyin bol bol :)
olabilir yani bilemiycem...

efenim yüz yogası diye bişey duymuştum. bir araştırın isterseniz.

gıdınıza mekik çektirin.

sakız çiğneyen biri olarak söylüyorum . hiç bir etkisi yok.
ayıca şu hedbang mi gagbang mi :) (kafa sallamaca) e vardı o belki işe yarar.

(bkz: etkili gıdı eritme yolları)

bölgesel eritme yoktur, motto bu.

Yapmanız gereken daha fazla vakit geçirmeden belgelerinizle birlikte şubenize gitmek. Belgelerin neler olduğu burası dahil, her yerde yazıyor. Askerlik işi ihmale, savsaklamaya gelmez.

belgeleri hazırladım yarın zaten gidiyorum işlemler için ama öğrenmek istediğim başıma tam olarak ne geleceği. tutup askere almaya fln kalkarlar mı yoksa dava mı açılır? ya da 3 gün için müsamaha gösterme ihtimali var mı? stres oldum.

1 yıl onun suresi.

İlk fırsatta git, müsamaha gösterme şansları artar. Belli bir günden sonra cezanın maddesi değişiyor, ve ceza da büyüyor.

Şu günlerde yoklamanı tamamlarsan mahmekeye verirlerse son güne bıraktım, yoğunluktan dolayı yaptıramadım diyip, 2-3 gün fark ile yaptırdığını gösterip %99 berat edebilirsin.
Doğru şubeye...

bugün şubede sana benzer biri vardı. 31 ekimde gelmesi gerekiyormuş kaçırmış. stres olmuş. bütün gün koşturdu işlemlerini bitirdi akşam da tecilini yapmış olarak çıkıyordu yanılmıyorsam. ankara askerlik şubesi de epey yoğundu bu arada. büyük ihtimal her yer öyledir. erken git. haber vermiş olayım. kolay gelsin.

paranoid corpse ben de ankarada yaptıracam:) içimi rahatlattın saol. yarın sabah 8 de kapıdayım:) tekrar teşekkürler.

sıranı beklerken okuyacak bişeyler al yanına. saatlerce mal mal etrafa baktım durdum. tok git.

hmm tamamdır. tecilde sorun çıkarmasınlar da 1 hafta da sıra bekleriz sorun değil:)

benim durumumda olanlar için güncelleme yapayım.dediğim gibi sabah erkenden askerlik şubesine gittim belgelerimle. tecil istedim belgeler onaylandı, askeri hastaneye sevk verildi, muayene oldum 2 yıllık tecilimi sorunsuz yaptırdım. bana ne niye geç kaldın diyenler oldu ne de yoklama kaçaklığıyla ilgili birşey söylendi. biraz koşturarak bir günde hallettim. cevap yazan herkese teşekkürler.

bios pili ?

masaüstülerde bitmiş bios pili idi bu problemin kaynağı. muhtemelen laptopunda da öyle.

bana da oluyo bu sıklıkla kitap okurken, dikkat dağınıklığı deyip geçiştiriyorum ama hakikaten sinir bozucu bi şey.. eskiden böyle değildim, şimdi en sürükleyici kitaplarda bile bi anda kopabiliyorum.. orada okuduğum bi kelime bi şeyi tetikliyor sanki beynimde böyle, ordan düşünüp duruyorum ama gözümle de okumaya devam ettiğim için bi bakıyorum sayfa bitmiş falan.. çözümü ne bilmiyorum ama şahsen suçu bilgisayar başında ve internette çok vakit geçirmeye bağlıyorum ben, dikkat eşiğim çok salak bi seviyeye geldi bu bilgi çöplüğünde..

dikkat dağınıklığı, hiperaktiflik. psikoloğa gitmelisiniz. böyle insanlar çok fazla

yeni nesil böyle malesef (suçlama değil gözlem). eğitim/psikolog ile çözülecek bir problem. ama üzerine gitmek, üzerinde vakit harcamak gerekiyor. bir anda sadece bir şeye yoğunlaşmak konusunda uğraşmalısın. psikoloğun yanında, meditasyon deneyebilirsin. iyi bir meditasyon alışkanlığı problemini ortadan kaldırabilir. sorun fizyolojik ise biraz daha zor tabi.

bende şundan yanayım çünkü aynı şeyler bende de var. yavaş okuyor olabilir misin? ben yavaş okurdum o yüzden hep dalar gidermişim bunun yavaşlıktan olduğunu bilmezdim. bir yerde okumuştum denedim şimdi hızlandırdım okumamı şimdi biraz daha iyiyim dalıyorum ama en azından okumamı kontrol altına alabiliyorum engel olabiliyorum dalmalarıma çoğu zaman. tam olarak yenemedim ama önceki gibi rahatsız edici bir durumda değilim artık.

deep435'in söyledikleri konusunda:

günümüzde çizgi filmler olsun, reklamlar olsun, bilgisayar oyunları olsun; bebekleri ve çocukların ilgisini kısa kısa sürelerle, yoğun ama anlık çekme peşinde. bir şekilde bu hale geldi. hal böyle olunca, vurdulu kırdılı, rengarenk, tuhaf tuhaf kısa seslerle (en favorisi pırt sesleri, geğirti sesleri) dolu baştan sona çocuğun ilgisini çeken ama başıyla sonu arasında ilgi olmayan programlarla büyüyor çocuklarımız, kardeşlerimiz. level atlamadan başka düşünme gerektiren amacı olmayan oyunlar var mesela. çocukları tv seyrederken, oyun oynarken seyrediyorum. dudaklar düşmüş, dünya ile ilişiği kesilmiş haldeler. ama ne zaman ki ritm düşüyor tvde, dikkat hemen başka birşeye geçiyor. bırakıyorlar, sabredemiyorlar. sabır sıfır. artık sayfa ile kitap okutmaya çalışıyor veliler. çocuğu ile oyun oynamayı yanlış uygulayan anne-babalar yüzünden çocuklar tek başlarına kaldığında şaşırıp kalıyorlar, kendi kendilerine oyun oynayamıyorlar. sürekli ilgilerini çekecek birşey arayışı içindeler.

konuyu uzattım ama demek istediğim şu:

daha hızlanıp dikkatin dağılmasına izin vermemenin doğru bir strateji olduğunu düşünmüyorum. elbette bir değişim yapacaktır. ama o zaman bu insan yaptığı her işi hızlı mı yapmalı, dersi hızlı mı dinlemeli, bir resme hızlı mı bakmalıi mp3lerini hızlı mı dinlemeli.

çözüm hızlanmakta değil yavaşlamakta ama o yavaşlıkta bile konsantrasyonunu toparlayabilmekte yatıyor. bu da malesef emek gerektiriyor. sonucunun bütün bir ömür boyu sizden ayrılmayacak bir yetenek olacağını garanti ederim.

normal olmadığını söyleyebilirim. varis, şeker, kalp sorunlarınan herhangi biri bile olabilir. doktora git (normal de olabilir ama hiç böyle bir normallik duymadım)

kendisi trakya bölgesinin en başarılı taklacı güvercin yetiştiricisidir. saygımız sonsuzdur bu nedenle.

(bkz: ssg)

televidyon.com

ssg hasmetbabımızın hikmetleri cok aslında burda anlatmakla bitmez. nefesi her turlu server a iyi gelir ıısınma donma kitlenme yuzu gormez. her server kurulumunda okuyup ufletiriz.

Bizi o kurtardı, yoksa hepimiz matrix'de esir kalacaktık.

güvendiğim bir kaynak ara ara su içtiğini söyledi bana. bir de yemek yiyormuş her gün.

Sorma
Söyleme
Görme

açılımında olan bir kısaltmadır.

EkşiSözlük ve Bavyera sitelerini kuran gizemli şahsiyettir. Gizli kalmak için bu ismi seçmiştir. WikiLeaks'le de ilişkisi varmış diyorlar. Mabalı boyunlarına...

Tek bir kişi ya da ekip de olabilir.

nasıl uğraşma ya, beni zehirliyor evde

balkona çıkıp içmesini bir şekilde ayarlarsın sen zaten dostum. ama bıraktırmaya gelince orda bi dur. duygusal sömürü, iğrenç fotoğraflar, kanser hastaları, ve aklıma gelmeyen bilimum yöntemlerin hiçbirisi kendisi bırakmayı istemiyorsa işe yaramaz. tecrübemden biliyorum, bağımlılık bu...

allen carr diye bi bey amca var dostum onun sigarayı bırakmak için beyin yıkama tekniği var. adam 1 saatlik fln bi program hazırlamış. izliyosun ve evet gerçekten iilk başta destwekleyici oluyo. sonrasındada sen motivasonunu düşürmemesini sağlarsın bi kaç kez daha izletirsin. ben bu yöntemle bırakan insanları tanıyorum. ama ben bırakamadım. ama şuan içerken taa kaç sene önce izlediğim o vidyonun yarattığı vicdan azabıyla içiyorum. tekrar denemeyi düşünüyorum. bence dene

önce onu bi anlamayı dene. bu gerçekten bir bağımlılık çünkü. sigara içen herkes -hemşire olmasa bile- zararlarını en az 4 sayfa sayar. içme demek yetmez. kendine küfrede küfrede içen onlarca insan tanıyorum. bırakabileceğine inanmıyordur. inanmadığı için de "seviyorum, beni sakinleştiriyor vs" gibi gerekçeler öne sürüyordur. mutfaktan, balkondan kokusu sana geliyorsa da, sen algıda seçicilik yaşıyorsundur. çok yakın değilse koku o kadar gelmez. koku da seni zehirlemez zaten. dumanı direk solumuyorsan. yani sen bu konuda o kadar hassaslaşmışsın ki, her durumda kokuyu duyuyorsun.

3-5 gün bir arkadaşınla anlaş. Git onda kal...

Annene; ben artık dayanamayacağım de. 3-5 gün arkadaşımda kalacağını ve para durumumu ayarlar ayarlamaz ayrı eve çıkacağını belirt...

Kabul ederse işine gelir. Kabul etmezse yine işine gelir...

Ama en azından kafasında bir ışık yakarsın. Belki bırakmayı düşünür veya dener.

allen carr
sigarayı bırakmanın kolay yolu


kitabı okuyup bıraktım, ne kadar içtiğmi söylemeyeyim.

2) Bi keresinde Sabanci grubundan bi firma maille uzgunuz almadik demislerdi. Baska bir firma da arayip maalesef tercih edemedik demisti ama orda son 3e kalmistim. Zaten toplamda 3 is gorusmesine gittim. Arada ariyolar yani merak etme.
Yalniz benim de bi sorum var. Bu soru isaretinden once altcizgi ne ayak? Bayagidir goruyorum cok yapan var. Nedir olayi bunun? Ayri soru acmiyim simdi kayasin aradan.

ben de merak ettim soru işaretinden önceki alt çizgileri.

soru hakkında ise: bir insan topluluğunu işverenler ve iş arayanlar diye rastgele iki parçaya ayırıyorsun. dolayısı ile dürüstlüğe prim veren halk olmadıkça kurumların böyle olması kaçınılmaz. isterse yabancı menşeili olsun. yüzü kızarmadan kopya çeken bir toplumuz. cv'sine bilmediklerini bilir gibi yazanlar cabası. her toplum da hakettiği şekilde yönetilir. bunu bilir bunu söylerim.

öce sizin sorunuza cevap: valla msn kullanmaya başladığımdan beri ki yıllar yıllar önceye denk geliyor bu soru işaretlerim öyle. neden bilmiyorum.

@mabl: ya son 3'e falan kalınsa haber etmezlerse iyice eşeklik zaten ama ben gittim iş görüşmesine bu akşam haber veririz en geç pazartesi dediler. haftalar geçti üstünden. kariyer.net falan olsa tamam görüşmeye gitmesem tamam cv topluyorlar lazım olur ilerde diye diyecem ama öyle de değil. bunu yapan da bildiğin dünya devi şirket. bundan sonra karalama kampanyalarıma bir isim daha eklendi.

@paranoid corpse: doğru diyorsun da niye böyle pis bir yer oldu bura ya. torpilsiz staj bile yok insana. ben de eskiden torpil ne ya ayıp başkası yapsa hoşuna gider mi diyordum şimdi fırsatım olsun geri durmam. adam amcasının oğlunu alacak işe ilan veriyor. o zaman ilanı niye veriyorsun.

Tam emin degilim, kurumsal sirketlerde nasil isliyor bilmiyorum ama o ilk mulakatta elenen elemanlari arayip kazanamadiniz daha sonra tekrar deneyin deme gorevi sanirim ordaki sekreter seviyesindeki bir personele ait. O da nasil olsa soran eden olmuyor, o kadar isim var bi de bunla mi ugrasicam, zaten aldigim para 600 milyon, patron da taciz edip duruyor diye salliyorsa, bence gayet normal durum :)

1- kurumu bilmem de; kişiler kalmadı dersek sanki biraz haksızlık ederiz gibime geliyor. belki az; ama gene de varlar. çalıştıkları kurum boktan da olsa; ona karşı direnç gösterenler, oradakiler gibi olmayanlar var.

2- valla, şirketlerin denyoluğu ya da kişilere hiç önem vermeme durumlarıyla ilgilli sanırsam. şöyle birşey olmuştu vakti zamanında: bir tanıdığım, büyük bi şirketin iş başvurusuna gitmişti. demişler ki biz sizi sonra arayacağız(6789 tane sınavdan geçtikten sonra deniyor tabi bu.) sonra şöyle bi 5 ay felan geçmiş; - tabi, o sırada bizimkisi başka bir işe girmiş, anlaşma manlaşma yapılmış; artık kendini o işe kanalize etmiş vs- arayıp işe kabul edildiniz! demişler.

filmi izle keyfine bak bence. nereye gidip neden döndüğünü anlarsın.

Açık söyleyeyim, Superman adına bir talihsizliktir bu film. Özellikle Christpher Reeve(R.I.P) abimizin rol aldığı filmlerden bile kötü bir yapım. Kostümünden oyunculuk becerisine kadar, tepeden tırnağa bir hayal kırıklığı. Eğer özellikle çizgi romanlarından temelli bir Superman hayranıysan hiç izleme bence.