çamlık sitesi durağından geçen otobüslere bineceksin.

Ulus tarafından kalkıp, aştinin önünden geçen bilkent-ösym dolmuşları var, kampüsün içine kadar gidiyor, teknoplaza binasının alt tarafında kalan büfenin ordan geçiyor. Ona bin. Kimlik kontrolü yapılıyor evet. girip misafir kartı alırsın, dolmuş bekliyor.

bazı dolmuşlar doğu kampüse gidiyor binmeden sor merkez kampüs mü diye. 111 çok alakasız yerden geçiyor, hazırlıkta doğu kampüste zaten.

111 ebesinin nikahına gidiyor sakın ona binmeyin. binerken de sordum, şoförün bile cyberpark'ın ne olduğunu bilmemesinden kıllanmalıydım.

cyber'ın ana girişi beytepe köyü yolunun üstünde. 175 de o köy yolundan geçiyor. cyber'ın kapısında meteksan'ın orda inersiniz.

bi de merkez kampüse giden 110 numaralı otobüs varmış ama daha hiç rastlamadım kendisine.

cevaplar için teşekkürler. peki bu 175 güvenpark'tan kalkan 175 değil mi? benim saat 9 buçuk gibi orda olmam lazım. hareket saatlerine bakıyorum. 06:30, 7:50, 10:45 diyor, daha sık seferi olan başka otobüsler geçmiyor mu?

evet 175 o 175. şimdi ego'nun otobüs takip şeyinden baktım. 110 diye bir otobüs bulamadım, ya ben salladım, ya kaldırıldı. bilkent tarafına giden de sadece 111 var. bir de beytepe köyü'ne giden, cyber'ın da önünden geçen 175. başka yok.

teşekkürler. bu nizamiyede kimlik kontrolü nasıl? bekliyor mu otobüsçüler? ayrıca ne kadar uzak nizamiye, a plazaya ?

ben hiç otobüsle gitmedim. arabayla gittim, 175'i de arabayla giderken gördüm. cyberplaza'ya gidiyordum. ama arabayla girişte kimlik falan soran olmadı. elimi kolumu sallayarak girdim, cyberplaza'nın misafir otoparkına park ettim. bir tek bina girişinde turnikeden geçiş kartı verdiler o kadar.

evet arkadaşlar. bir gün hiç bilmeyen biri gitmek isterse yol tarifini yazıyorum. bugün gittim, gördüm öğrendim.

güvenpark'tan gidecek olanlar 175 nolu otobüse biniyor yaklaşık 45 dk - 1 saat içinde cyberpark'ta oluyorsunuz. otobüs önce bilkent park sitesinde dolanıyor ordan çıktıktan sonra otobüsün gittiği güzergahın sağ tarafı orman ve cyberpark girişinde de cyberpark tabelası var, ayrıca kocaman meteksan yazısı var. otobüste burda indiğinizde hemen karşınızda nizamiye var. kimlik kontrolü yapılmadı. güvenliğe sorup cyberpark tarifini alabilirsiniz. ya da yolu izleyip hafif sağa dönüp, diğer güvenliğe de sorabilirsiniz. zaten karşılıklı aynı iki binayı görürsünüz. A ve B blok olmak üzere.

Ama 175 nolu otobüs cyberpark'ın olduğu yere girmiyor. nizamiyede inmeniz lazım.

Ayrıca sıhhıye'den dolmuşla gelirseniz daha rahat olabilir çünkü, cyberpark'ın bulunduğu yere, bilkent'in içine giriyor yani. sürekli dolmuş gördüm oralarda. dönüşte de dolmuşları tercih etmek daha mantıklı olur.

yani gitmesi de gelmesi de kolaymış. umarım yardımcı olur.

foxit iyidir bence de. adobe pdf reader kullanıp her açılışta tüm şirket çalışanlarının isimlerini okumak nedir allasen.

en iyisini kullanıyorsun.

foxit en iyisi bence de

Foxit ve Sumatra diyordum ben de, ama pdf'lerini düzenlemek, üzerine yazıp çizmek, özellikle de yazıların kopyalanabilmesi için OCR (optical character recognition)özelliği sizin için de önemli ise, "PDF-xChange Viewer".

Birden fazla belgeyi, aynı pencerenin farklı sekmelerinde görebilmek de cabası :)

Bir yıldır kullanıyorum, deli memnunum.

edit: "Adobe Acrobat (reader olmayan) + ABYSS Fine Reader" yerine tepe tepe kullanınız

okumak için en iyisi pdf xchange. foxiti sorun çıkardığı için silmiştim ama şimdi ne sorunu çıkardığını hatırlamıyorum açıkcası.

Şahsen eski bir foxit kullanıcısı olarak iki yıldır "pdf xchange viewer" kullanıyorum. Gayet memnunum.

Sekme, işaret vb koyma, ekran görüntüsü alma ve en önemlisi OCR desteği var.

tabiki de PDF-XChange Viewer. bu kadar sistemi yormayan ve kullanışlı olanını denemedim hiç. bir sefer deneme amaçlı kurdum ve bir daha vazgeçemedim.
ayrıca ücretsiz versiyonunu kullanmama rağmen fikrim bu. ücretlisinde ne gibi ek özellikler var bilemiyorum artık. üstelik 16-17 mb boyutlarında.

şebeke ile iletişime geçmediği sürece sorun yok.

hatsız yap gıtsın yatarken.

Telefonların maksimum radyason yayma zamanı, arama geldiğindeki ilk birkaç saniye ve de yakın şebekedeki arıza nedeniyle daha iyi çeken baz istasyonuna geçiş zamanları. Mesela şebeke çok az çekiyor/çekmiyor gibiyse telefonu hiç yanına alma, tabii ki uçak modu en iyisi.

derler ki:

yatarken telefon nerede duruyorsa aynı mesafeyi düşün. hoparlörün o kadar uzağına yerleştir. telefon seste değişikliğe neden oluyor mu omuyor mu? telefonu bir çaldır değişiyor mu değişmiyor mu?

samsung chat 335 dibinden dahi etkilemiyor ancak ablamdaki nokia c bişey bişey 1-2 metreden durduk yerde arama olmaksızın cızırdatıyor.

şimdi bu şehir mitinin de doğruluğunu sorgulamak isterim. Ama muhtemelen etki alanına dair ipucu vermesi mantıklı.

uçak modunda zaten herhangi bir yayın yapmıyor.

açık olsa bile telefondan çıkan radyo dalgalarının canlılara zarar verdiğinin bir kanıtı yok.

şöyle düşün zaten her an uzaydan ve güneşten gelen telefondakinden daha fazla kozmik radyasyon ve radyo dalgalarına maruz kalıyorsun

elektromanyetik radyasyon ile iyonize radyasyon farklı şeyler. insan vücudunun kendisi bile radyasyon yayar ona bakarsanız :) hiç bir zararı yok diye biliyorum. bilmem kaç birimi bilmem kaç cm2 de bilmem kaç derecelik ısı artışına sebep oluyor. saç kurutma makinaları elektrikli sobalar falan bunun bin katı falan. rahat olun.

-5. kattayım.
Sanırım yeterli olur.

2 kişiyiz. karşılıklı masalarımız. 6. kattayım. çay kahve istediğim zaman istediğim kadar içebiliyorum. temizlik her aksam yapılıyor. çöpler bosaltılıyor masalar siliniyor hatta masamı bile topluyor, masamı topluyor derken dagınık evrakları toplu halde buluyorum. tabi gizlilik derecesi olan şeyleri masa da bırakmıyorum. bi maslak manzaramız var hiç yoktan iyidir.

30 civarı. dışardan pek ışık almıyor (binanın arasına bakıyor daha çok), gürültü yok, telefon sesi seyrek, konuşmalar genelde sessiz (dışarıdan birileri gelmedikçe). temizlik her akşam yapılıyor. çay kahve için otomatik makine var ama dandik. cafe var bir de. istersek kendimiz de kettle ile yapabiliyoruz.

tek basima kendi odamdayim. bolme duvarlarla ayrilmis kucuk bir oda ama penceresi buyuk ve ferah. gayet sessiz, aydinlik. duzenli temizlik yapiliyor. cay, kahve makinesi hemen koridorda.

aynı katta yaklaşık 100 kişi. yarısı müşteri ilişkileri. sabahtan akşama kadar 50 kişi aynı ağızdan telefon ile konuşuyor. senden daha kötüleri de var.

şu an ofiste tekim pencereden kar yağışını izliyorum. öğleden sonraları temizlikçi kadın geliyor. çay kahve gırla.

19 kişi büyük bir servis, gün ışığı pek almıyor ama paso çay kahve içiyoruz.

85 kisi acik ofis. ama 4'er kisilik ufak bolmeler var. Bolmeler baya yuksek cok gurultu olmuyor. 8.kattayiz 2.kopru manzaramiz var. Cay-kahve ve soguk mesrubat sinirsiz. Abur cubur dolu bir sepetimiz var. Her gun ogleden sonra meyve geliyor. Her sabah temizlik yapiliyor.

küçük bir odada 2 kişiyiz. temizlik sabahları biz gelmeden yapılmış oluyor. çay, kahve serbest.

uçak hangarında çalışıyorum,
yaklaşık 200 kişi aynı anda farklı uçaklarda çalışıyoruz,
ofiste çalışmıyorum temizlik sürekli yapılıyor gürültü oluyor
-10 derecede dondurucu rüzgarda gece 12 den sabah 5 e kadar kanat üzerinde ellerim titreyerek çalıştığım oldu.
40 derecede mezar gibi bir yerde günümü geçirdiğimde oldu.

Biz de 7 kişiyiz ofiste. genelde çok sessiz bir ortam oluyor, sadece klavye sesi duyuluyor. Bazen de biri müzik açarsa hafiften o çalıyor.
Çay kahve vs var. bir duvar sadece pencerelerle dolu, aydınlık yani ortam. Temizlik düzenli olarak yapılıyor.
şimdilik ofisten aktarabildiklerim bunlar, evet tekrar sanxis'e dönüyoruz.

ah ah çay kahve yasak :(

bizde de üretim gürültüsü var. fabrikanın köşesinde pimapenden yapılma küçük ofis işte. 5 kişiyiz. temizlik de ayda yılda bir...

Kahvem yanımda
Tek kişiyim odada
Evden çalışıyorum
Karşımda pencere ve kar
İstediğim zaman telefonumu kapatıyorum
Bazen arkadaşlarım geliyor
Onlarla muhabbet ederken de çizim yapabiliyorum
Gün ışığından faydalanmak için çok erken kalkıyorum

8 kişiyiz,önümüzde bahçemiz var,istediğimiz kadar çay kahve içiyoruz,o diil dışarıdan istediğimiz yemeği söyleyebiliyoruz(tutarına bakmaksızın),her akşamüstü meyve servis ediliyor,bunun dışında akşamüstü dışardan pasta börek de söylüyoruz.
( hepsini şirket ödüyor)

@sanxis soruna cevap vereceğim fakat nasıl oluyor da öyle sağlıksız bir ortamda çalışmanızı bekleyebiliyorlar? iş yeri kaynakları departmanınız yok mu? bir de ne iş yapıyorsunuz merak ettim.

Bizim ofis 15 kişilik filan yalnız genelde 10 kişi gelir. Telefon çok nadir çalar. Cep telefonlarıyla konuşanlar dışarı çıkar. kübiklerde oturuyoruz. kocaman camdan bir duvarımız var dışarıya bakan, ışık gayet iyi yani. ses durumu fena değil, konsantre sağlanabiliyor. temizliğimiz de pazartesi-çarşamba-cuma öğlenleri yapılıyor. çok detaylı olmuyor ama idare ediyor. Çay ve kahve mevcut.

-5. katta çalışan arkadaş ne iş yapıyor merak ettim, insaf yani.

@interview with the vampire eski çalıştığım ofis'te iki kişiydik. temizlik yapılmıyordu, çay kahve vardı ama bitince patronun tekrar almasını beklememiz gerekiyordu ki bazen uzun süre almadığı oluyordu. kışın ısınma kötüydü, temizlik yapılmadığı gibi bizden bekleniyordu ve yapmayınca bir de üstüne laf sokmaya çalışıyordu hain patron. çalışma saatleri "esnek"ti ve maaşlar da düzenli ödenmiyordu.
şirket küçük olduğu için başka departman yoktu ve salak gibi patronu yarı yolda bırakmamak için işten istifa etmiyorduk. Bir de sürekli düzelecek, büyüyeceğiz, birileriyle konuşuyorum ortak olacaklar vs deyip duruyordu. Bir süre sonra tübitak'tan destek alıp gebze'ye geçtik orada şartlar biraz iyileşmişti ama yine her şey düzensizdi ve sonunda istifa ettik iki çalışan da. şimdi biraz, yok yok çok salaklık yaptığımızı düşünüyorum. bence kötü ise çalışma ortamınız patronun yalanlarına inanmayın. patron her zaman patrondur. o bir şekilde kendini döndürür, onu yarı yolda bırakacağınızı vs düşünmeyin.

aynı odada demiyeyim de, aynı lobide 5 kişiyiz. açık ofis normalde şirket, ama biz biraz daha ayrılmış bir ortamdayız onlardan. florasan ışığı var, gün ışığı yok. ses olarak yalnızca çok hafif bir havalandırma sesi geliyor. çay, kahve vs kendimiz istediğimiz kadar alıp içebiliyoruz. çaycı çayı yalnızca demliyor, ve boşları topluyor.

ek: her akşam temizlik yapılıyor. 10-15 dakikada bir bizim lobiden bi kişinin mutlaka 3-5 dk lık bi görüşmesi oluyor.

ben tekim ama tüm odaların kapıları açık olduğundan pek izole bir ortam yok. çayım kahvem istediğimde gelir suyum masamdan eksik edilmez. üst katta dokuma makinası olduğundan sürekli titreşim ve ses var o olmasa çok mutlu olurdum. başka bir şikayetim yok

ben de yazayım bari.

-1. kattayız ama kotta. o yüzden manzaramız var fena değil. ofis aydınlık. düzenli temizlik yapılıyor.
3 kişiyiz ofiste ama bi şef var o da cam bölme gibi bir yerde onun haricinde 2 kişi orta büyüklükte bir ofis genişçe masalar ferah bir çalışma ortamı.

ha şantiyedeyken 25m2 de 7 kişi çalıştığım olmuştu 6 ay falan. ayrıca bir toplantı masası bir de plotter vardı. aşırı sıkışıktık ama öyle çalışmanın da avantajları vardı.

Merak eden arkadaşlar olmuş..
-5. kattayız, reklam ajansı.. 70 küsür kişi..
Gün ışığı yok. Sigara içmediğimden binadan çıkmıyorum.
Akşam olduğunu sadece saate bakarak anlayabiliyorum.

@barix e tabi canım o ne öyle ya. yarı yolda filan kalmaz kimse. böyle düşünmeyin.

5 kıattayım , halka şeklinde bir çalışma odası duvar yok tamamen cam ve ışık giriyor (camlar kısmen filtreli )

35 kişi aynı odadayız , (diğer birimlerden gelenleri saymıyorum ) 4 lü yonca şeklinde paneller bilgisayar ekranından alt seviyede , herkes birbiriyle konuşuyor , muhabbet ortamı bol ve gerekli.

telefonda konuşanlar kendi arasında konuşanlar , uzağa seslenenler herşey var..

herkes mühendis veya programcı..

çayın kahvenin dibini buluyoruz gün boyunca. telefonlar hiç susmaz , temizlik hergün yapılıyor.

Rahat pampa. Sağımda Galata Kulesi solumda Galata Köprüsü var. Genelde odada yalnızım. Ziyaretçi olmadığı sürece soran yok.

6 katlı binanın 2. katındayım, open office çalışılıyor, kat için 800 m2 desen burada 30 kişi vardır. en üst katta restoran, an alt katta çok güzel bir spor salonu var. katın her tarafı cam (plaza) güneş alıyor. temizlik vs akşamları yapılıyor. mutfak ve sohbet odası var, büyük yuvarlak koltuklar, çiçekler vs.

ofiste dönem kapanışları dışında sürekli geyik, muhabbet döner, sesli değil tabi, sohbet odasında ya da masa başlarında 2li 3'lü gruplar halinde. haftada en az 2 kere doğum günü partisi, bilmem ne partisi verilir, cuma günleri öğleden sonra da happy hour yapılıyor.

ben vergi ve finans müdürüyüm, gün içinde toplantı üstüne toplantı yapıyorum.

2. kat.
odamda tekim.
yaklaşık 25-30 kişilik bir ofis.
odanın bi duvarını kaplayan bi cam mevcut epeyce aydınlık.
çay kahve servisi var.
her akşam çöpler alınır masam silinir.
pazardan pazara temizlenir oda cuma akşamından dağınık olsa p.tesiye toplanır.
harbiye manzaralı
bilgiişlem odasından bildiriyorum.

aynı odada 3 kişiyiz ama oda zaten maksimum 3 kişi alabilecek kapasitede. ışık yeterli, yan taraftaki sekreteryadan biraz ses geliyor ama aşırı değil. çay, kahve servisi var. temizlik her haftasonu yapılıyor.

bizim de açık ofis 5'i devamlı 1 de ara sıra gidip gelen elemanımız var.elektronik sektörü olduğu için üretim gürültüsü hiç yok.ama satışcı da bu ofiste olduğundan sürekli müşteri gidip geliyor onların sesi çok rahatsız ediyor bazen.aydınlanma, ısınma konusunda sıkıntı yok. full cam bi cephe, kalorifer ve klimayla ısınıyoruz.çay kahveyi de sekreter yapıyor biz mutfaktan alıyoruz.

@justamiracle : Yazık bana :)

ayazağadan tutarsan fiyat uygun bulursun muhtemelen tek otobüsle de itüye gidersin. ama semt olarak ben ayazağa da yaşamam mesela.

Pınar Mahallesi var ama yakında oralara kentsel dönüşüm girecek. Fiyatlar uygun, evler güzel değil ama muhit güzel.

Kentsel dönüşüm girerse ortada kalır, ben de yokum bir de onunla uğraşmayayım taa oralardan.

Peki Ayazağa niye kötü, suç oranı yüksek bir yer mi?

insan profili kötü, köy yaşantısı gibi ama şehrin içinde.

Gerek yok o zaman Ayazağa'ya, başka yok mu böyle oturulacak düzgün bir yer?

istinye olabilir mesela. bir minibüsle 10 dakikada itüde olursun. ya da 4 leventi düşünebilirsin. ikinci seçenekte metro da var. o nedenle taksime filan da yakın sayılır (15 dakika tutuyor)

bence de 4 levent. Benim tanıdığım çoğu itü'lü orada oturuyor.

4. levent ve istinye'de kiralar binlerce lira değil mi?

700-750 ye, tek başına, eli yüzü düzgün zor. fiyatı arttırın biraz yoksa dedikleri gibi ayazağa pınar mah olur. ama birini daha bulup 1200 civarı içinizin de rahat edeceği bir eve yerleştirebilirsiniz kuzeninizi.

Hmmm, sıkıntı o zaman desenize. Başkasıyla da çıkmak istemiyor, başka yere bakacağız o zaman. Allah kahretsin bu İstanbul'da kiraları o fiyata çıkaranları. Sarıyer falan ucuz mu peki, gerekirse yarım saat bir saatte gitsin okula.

Osmanbey'de olur.

karın sertliğine, havanın soğukluğuna göre değişir. yumuşak pofuduk bir karsa 1,5-2 metre gidersin.

birinci katın çamaşır iplerine kadar. altından karı kaydırıp çapraz gitmeye başlarsan ayvayı yersin yalnız :D

çok eğlenceli gözüküyor. bence en azından birkaç kat inersin :)

en alta kadar inmezsin tahminimce. biraz inersin daha sonra altında kar toplanmaya baslar boşlukları doldurursun. tahminimce 3-5 metre falan inersin ya da karın duruma baglı olacak degişir. dik bir şekilde civileme girersen daha cok gidersin heralde. sürtünen yüzey azalacagindan

dizine yada beline kadar batarsın.

bayağı batarsın bence. 1. kata kadar inersin.

Beline kadar. Çok ağırsan bile boyunu geçmez derinliğin.

Kaçıncı katın camından kendini bıraktığın da önemli duruyor, 7. kattan bırakmanla 12. kattan bırakman çok farklı olur :)

Benim sorudan anladığım, "20 metre kar olursa ve tam karın üstünden kendi ağırlığımızı bırakırsak" şeklinde. Yeni daha da yükseklerden çivileme vs dalmak değil. Genel olarak insan kara kaç metre batar şeklinde bir soru.

@onakomabunako: elbette farklı olur. 6. kat diye o yüzden belirttim zaten.

@harzem: anladığınız doğru. tabi onakomabunako'nun söylediği gibi karın yüksekliğine göre değişeceğinden yükseklik de verdim. belki değişmiyor da olabilir de, değişir gibi geldi bana.

yok mu daha açıklamalı cevaplar? ben de 3 metre en fazla diye sallıyorum.

şimdi şöyle bir tablo buldum karın yoğunluğu ile ilgili. yerleşmiş kar 200 - 300 kg/m^3 diyor, 200 alsak. 6. katın pervazına kadar olan yüksekliği de 18 metre alsak (mesafe algım pek iyi değil). altımızdaki karın biz üstüne düştüğümüzde sağa sola kaymadığını farzetsek. bizim kilomuzu dikkate almadan, karı buzkar (firn) haline gelene kadar sıkıştırdığımızı varsaysak. buzkarın yoğunluğu da 400 - 830 kg/m^3'müş, 800 alalım. bizim batırdığımız karın alanı da 0.25 m^2 olsa (hep sallama bunlar).

0.25 m^2'den 18 metrelik, yani 4.5 m^3'lük kar var altımızda. 4.5 metre yerleşmiş kar da 4.5 * 200 = 900 kg yapar (tüh 40 yapmadı). 900 kg kar 800 kg/m^3'lük bir yoğunluğa çıktığında 900 / 800 = 1.125 m^3'lük bir kar olur. 0.25 m^2'lik bir alanda bu 4.5 metredir. bu hesaba göre en fazla 13.5 metre aşağı gideriz (yaklaşık 2. kat?). ama bir insan sadece ağırlığıyla karı o kadar sıkıştıramaz bence. ha tabi karın bir kısmı sağa sola da kayıp sıkışacak ama yine de o kadar aşağı inemeyiz gibi.

o kadar hesap yaptım bir işe yaramadı. :(

karın sıkışabilme oranıyla ilgili bi durum bu sonuçta. gözümde kayakçıların düşüşlerini filan canlandırıyorum baya bi dalan oluyor ama onlar da epey kuvvetli düşüyor vs vs

içindeki su donmuş olabilir mi? okurken aklıma direkt o geldi.

@bruges
dün akşam oldu, su donacak kadar soğuk değildi. Ayrıca ilk başta biraz su geldi, sonrasında kesti.

vanayı kapatmış olmayasın açacagın yerde

@nofearman
petekler ısınıyor. Su ve gaz vanalarında sorun yok.

Su giriş vanası kapalı olmasın?
Edit: kapalı değil demişsin, bir elektronik cihaz tamir yöntemi olarak kapatıp açmayı denesen?

@slayerrr
denedim, resetledim, su ve gaz vanasını kapatıp atım, elektriğini kestim açtım vs.. ama olmadı.

sıcak su vanası yarı gevşek haldeyken nasıl olduysa kapanmış, az önce farkettim. açtım düzeldi :/

vana olduğunu tahmin etmiştim. tikleri alabilir miyiz ? :)

@nofearman
al ozaman. :)

img594.imageshack.us

fotoğraftaki işaretli yerde tikli bişi kalmasın düzelir.

odaklanma ve motive olamama sorunu bende de var.sonradan olmadı hep vardı.hiçbirşeye dikkatimi veremem.yapacağım işleri sürekli ertelerim ve genelde yarım bırakıyorum.hani mesela biri bişey yaparken seslenirsin duymaz ya öyle insanlara çok özeniyorum :)

ee, nası yapcaz:(

biri bişey yaparken seslenirsin duymaz ya öyle insanlara çok özeniyorum. Acaba gerçekten de mi motive olup duymuyolar yaa çok merak ediyorum çokta özeniyorum nası yapıyolar acaba :((

bilsem :)psikiyatriste gidilir heralde

yok hacu ben psikiyatrisede gittim çözüm degil ilaç verdi tedaviyi sonuna kadar gittim tık yok hacu.heralde allah vergisi öyle olanlar yaw :))

b12 vitamini eksikliği olabilir. kan değerlerini ölçtür. ayrıca depresyondaymışsın gibi hissettirir b12 vitamini eksikliği. bi araştır googledan

b12 ile birlikte yesil cay ve kafein'i de arastirin bence.

yesil cay ve kafein de odaklanmayi guclendiriyor, ne derece etkili bilmiyorum ama ozellikle spor yapanlar tarafindan iyi bir antreman icin tercih ediliyor.

aracı kurumlarda hesap açıyorsun, online hesabın oluyor, eft yapıyorsun hesabına, buradaki paranla iki tıkla alabiliyorsun.

hesap açmak için ücret istemez. minimum tutar da yok, 2 lot bile alabilirsin.

hava olsun diye banka ya da yatırım hesabı açtığın kuruma gidip en az 20 imza falan atacaksın sonra sistem için kurulumlar falan filan. boşver sen hisse senedim var de havanı at yine

www.bim.com.tr

ibrahim halit çizmecinin payına bak.bi rivayete göre para üstü çıkışmayınca kasadan,elemanı para üstü oranında ortak yapmışlar.

yok yav öyle pek bir bürokrasi yok, www.tacirler.com.tr 'ye gir, oradan pdf sözleşme indir, imzala ve kargola, bu kadar basit.

www.camismenkul.com.tr

yatırım hesabı açtıracaksın bankalardan veya aracı kuruluşlardan, yılda 40 lira gibi bir işletim ücreti alıyorlar.

hava atmak için hisse alacaksan bence alma, git yatırım fonu al hiç uğraşmamış olursun.

"hiç girme kasa her zaman kazanır" filan diyenler de bu işten anlamayan tipler, boş beleş konuşuyorlar.

(bkz: borsa/@akilligelisim)

kesikleri biraz abartmıs gibi

bedava verseler giymem, ciddiyim

bedavaya veren adamı döverim :P

zara'nın bütün kotları dar paçalıdır, dar kesimdir. hadi bu özelliğini geçtim, fotoğraftaki kot bence çok yırtık. ben olsam almazdım. ama zevk ve tercih senin elbette.

edit: şimdi baktım da kazak güzele benziyo ha :)

kötü bence, alıp lookbooka filan fotoğraf koyacaksan olabilir tabi.

stylish olucam derken apaçi olmaya neden olabilir.

bok gibi.

üstüne para verseler giymem. zaten taşlanmış kottan nefret ediyorum.

gaziosmanpaşa apaçisi gibi gösterir. o kotla ferrariden inersen ancak kimse kotu farketmez.

Çok kötü değil.Biraz neyle giydiğine bağlı.Aynı resimdeki tarz giyiniyosan müthiş apaçi olur.Üstüne bi oduncu gömleği atıp bi skate ayakkabı giyersen çok güzel olur.

giymem için üstüne 2000-3000 lira para verilmesi gerekir. o derece kötü :)

kötü.

Her şeyini geçtim arkasını gördün mü arkasını o cep faciası nedir öyle.

yok ya muhteşem valla. al giy. halkın tepkilerini ölç. sosyal deney yapmış olursun :)

gerçekten kötü ama üstüne para verirlerse giyerim niye giymeyeyim sanki nedir altı üstü tipsiz bir pantolon:)
üstüne şık bi şeyler giyip saç-baş yaptırdıktan sonra sorun değil yani:)

şanzelize cafe' de fena ortam yaparsın panpa.

Daha düne kadar bunu giyene "hamal" diyorlardı. Neden zevklerinizi saçma, kapitalist satış politikalarına feda ediyorsunuz? Şık olmak böyle bir şey değil. Akıllı olmak hiç değil!

symbol cafe taksimde.

taksim symbol nesil

(bkz: istiklal caddesi falcısı)

@pass iş yerindeyim, ekşi açılmıyo, bi copy paste yapman mümkün müdür?

copy paste


bugün gündüz vakti istiklal caddesi'nde mal mal yürürken, anonslu press tesislerinde pvc ile kaplandığı 500 metreden belli olan renkli a4 kağıtlarıyla kahve falı marketing'i yapan apaçileri görünce düşündüm, aceba şu anda masaları bomboş olan cafe'lerde av bekleyen falcılar mesleki açıdan hangi konumdalar diye. çünkü fal işi endüstriyel olmasa da kültürel olarak büyük bir yer kaplıyor türk milletinin yaşamında. bu işin bilimsel olarak bir standardizasyona kavuşturulması lazım. falcılar kimlerdir, eğitimleri nedir, öğretmenleri kimlerdir, falcıların ne tür yetkinliklere sahip olmaları gerekir, fal işinde başarı kriteri nedir, yorum kalibrasyonları nasıl sağlanır, rütbeleri var mıdır, hiyerarşi nasıldır, denetim mekanizmaları var mıdır, denetçilerinin yetkinlikleri nelerdir diye bir sürü şey düşündüm ve dayanamayıp akşam vakti girip fal kahvesi içtim melekler kahvesi'nde. ayrıca bugün henüz hiç kahve içmemiştim ve başım lodostan dolayı ağırmıyordu. bugün istanbul'da lodos da yoktu bence. çekiçleme vardı. değişik bir rüzgar o. yukardan iniyor, sert vuruyor. kahve alarmıydı bu.

neysene. merdivenaltı üfürükçülerini incelemedim daha ama bu cafeterya falı işinde ekonomik olarak ciddi rakamlar sözkonusu. yani bana göre ciddi. orta şekerli bir mekanda, en fazla bundle olarak 1 lokum veya yaprak çikolatanın verildiği, lezzeti değişken bir fincan türk kahvesini 3 ila 5 tl'ye içebilirken, fal bakan yerlerde bu rakamın üzerine kafadan 10 tl bindiriyorlar. malûm mekanlarda ortalama olarak fallı kahve 15, falsız kahve 5 lira. kahve içene mi fal bakıyorlar yoksa fal baktırana mı kahve sokuyorlar bilmiyorum ve küçük esnaf çakallığıdan mütevvelit bu pazarlama tekniğini çözemiyorum..

mekanda müşteri debisine göre 1 ila 5 falcı bulunabiliyor. fal işi resmi olarak yasak olduğu için su dolu balıksız fanus, mum, tütsü işine çok girmiyorlar. yoksa ilginç şapkalar takar merlin gibi dolaşırlardı beyoğlu'nun arka sokaklarında. fallı mı falsız mı olduğunu belirttiğiniz kahvenizi içtikten sonra organize edilen falcılar ya sizi huzularına kabul edip gaz odasına alıyor ya da onlar sizin yanınıza teşrif buyuruyor. ilk görüş intibaı bu saniyede olgunlaşıyor. ilk iş parmağınıza, sonra da tipinize ve kıyafetinize bakıyorlar, çünkü işin yolu yüzükten geçiyor. yüzük varsa başka, yoksa başka konuşulacak. sonraki aşamada da kadın, erkek veya efemine olan falcı işinde eğer kaşarlanmışsa, sizin tepkilerinizi iyi okuyor ve nisbeten size en uygun sonuçları çıkarıp fal diye yutturmaya başlıyor. eğer falcı amatörse sohbet ayağına ağzınızdan laf alıp, vereceğiniz cevaplara göre tahminler yapmaya çalışıyor. çakala bak. biyopsişik dalgalanma olmadan inisiyasyon olmaz atasözünü bir öğreten olmamış kendisine. sonra başlıyor sizden gelen ipuçlarına göre sallamaya, yazmaya. öyle yuvarlak, öyle objektif cümleler dönüyor ki fal seansında, anlattıklarının sizinle veya size benzer bir şahısla bir yerlerde çakışmaması imkansız. bazıları işi abartıp hediye olarak tarot falınıza da bakıyor. hatta bazıları kahve falına bakmadan tarot üzerinden sallıyorlar da sallıyorlar. kahveye sıra gelmiyor bile. o kartlara baktıklarında da sanmıyorum ki simgesel yorumlar yapsınlar. çünkü falcı kişilerin öyle profilleri olabiliyor ki siksen 10 tane kartın ne ifade ettiğini aklında tutamaz; korelasyonlarını mı yorumlayacak? bu akşam benim baktırdığım da çok sağlam yorumlar yapmadı. mesela:

evlenmem için ailem baskı yapıyormuş. [bu ülkede mahalle baskısı görmeyen insan sayısı sıfırın altında.]
işimle ilgili bir sıkıntı varmış ama, yılbaşından sonra düzelecekmiş. [zam ayı geliyor, kesin onu düşündü. zam yok ayrıca.]
duygusal sıkıntıları 2 aya kadar toparlayacakmışım. [pek sıkıntı yok o tarafta mesela.]
bacakların üstünde, boynun altında sağlık sorunu var ama geçecek. [vücudun yarısını söyledin.]

baktım falcı bana evlenecek bir kadın, çalışacak daha iyi bir iş ve piyangodan 3-5 trilyonluk bir ikramiye ayarlayamıyor, gittim alkole vurdum kendimi başka bir mekanda. 3 saat sonra kafayı kırıp manhattan'da foursquare check-in'i yaptım badge açtırmak için. onu da itiraf edeyim kurtulayım.

zumbara.com a bakınız. tam istediğiniz gibi başlıklar görmüştüm.

FUUUUUUUUUUUUUUUUU

allahu akbar diye haykırıp ofiste heyecan yaratmak isterdim.

E-MEK-Li OL-MAK İS-Tİ-YO-RUM!*

*ve derhal bir hamak bulup haftaiçi haftasonu demeden üzerinde takılmak istiyorum.

şöle altımı sıyırıp ofis içinde "s.kerim programınızı da raporlarınızı da laaan"
diyerek koşmak. ikide bir aklımdan geçiyor, yakındır.

köşede bir mühendis kadın oturuyor iki saattir aramadığı arkadaşı kalmadı, "ay şekerim, şöyle oldu, ay yılbaşı böyle eğlendik." bi bitmedi gitti anasını satayım konuşması. Gidip telefonun ahizesini komple koparıp camdan atmak, sonra "heeeeyyyyyytttt, aynı maaşı alıyoruz lan çalışın şerefsizler!" diye haykırasım var, zor duruyorum.

jamiryo diye haykırmak istiyorum

kadıköy de ev bulun bana allahsızlaaaaaaaaaaaaaarrrr

oracle ın aq diye bagırmak istiyorum.

"400-600 liraya eşyalı minik bir stüdyo daire arıyorum sevgili dostlar. beşiktaş, şişli yahut beyoğlu muhitlerinde. selametle canım, hayırlı işler olsun, yaratan sizinle olsun."

valla 1 haftada "intihar mı etsem lan.."'dan bu hale geldim. çok mesudum çok sakinim şu anda.

ferdi tayfur - çiçekler açsın 'ı da bağırarak söylemek istiyorum 2 gündür ayrıca.

buuuuuuuuuuuuuuuuurrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrssssssssssssssssssssssssssss

"kahrolsun otomatik kapılar!"

teknik çeviri yapıyorum da. içim dışım somun cıvata kremayer pinyon oldu. şiştim.

ama karar verdim. boş günlerimde rastgele firmaları arayıp "montaja gittiğiniz bir gün ben de yancı olabilir miyim" diyeceğim. artık otomatik kapı mı olur, baskı makinesi mi olur, dalgıç pompa mı olur allah ne verdiyse. üç beş yeni şey öğrenirim hiç olmazsa :)

1) imaj aldığın andaki verilerin neyse aynılarını alırsın (eğer imaj dosyası bozulmazsa, o zaman hiçbir şey alamayabilirsin)

2) genelde bir yere kadar işletim sisteminden yürütülüyor işlem, sonra bilgisayar yeniden başlatılıp işletim sistemine girmeden önce kalan kısmı tamamlanıyor. sorun olmaz yani.

1- veri kaybı riski adımları dogru yaparsan yok. ( yedegi aldıktan sonra check etme olanagı var o checki yaparsan sıkıntı olmaz. ayrıca tib uzantılı bir dosyaya yedek alıyor onun yanına da metafile diye bir dosya bırakıyor 2 tane dosyan oluyor yedekten sonra yani bu metafile i silersen yedekten geri dönemeyebilirsin.)

2-yedekledigin image i harddiskten geri kurmak için acronisi kurduktan sonra programın içinde bootable acronis yapmak için bir sekme var. ondan cd ye acronis yazıyor program. o cdyi yazdıktan sonra bilgisayarı cd ile başlatıyorsun direk acronis aciliyor. bilgisayarda windows yüklü olmasa bile acılır yani. oradan usb diski takıp yedek dosyasını gösteriyorsun maksimum yarım saatte geri yüklüyor. senin durumunda cok data olmayacagı için 10 dakika da yükler heralde. hooopp yedek aldıgın haline geri dönmüş oluyorsun.

selametle.

Old holborn sarıyı tavsiye ederim. Mavisi ağırdır sarısı iyidir. Golden da iyidir yeşil olanı. Drum mavi de gider. Açık tütüne geçme daha ucuz ama ağırdır be.

O aparatlarla, sarma makinesi yani, sararsın da elin alıştıktan sonra daha da hızlı sarabilirsin. Sarma makineleri 15 tl bir şeydi en son. Tütün 50 gr.lık, arap kağıdı( çarşaf), filtre dahil 19 tl ye alıyorum ben. Günde 1.5 paketi aşan bir insan olarak tütün de 1 hafta gidiyor. Arada dayanamayıp paket de almıyor değil tabi insan.

sen ucuz olmasını düşünüyorsun holborn falan alma bence. git adıyaman orta sertlikte al açık olarak. yanında makinesini al hazır sigara gibi olan filtreli kagıtlarından al. doldur 200 tane agzı kapalı kapta sakla tabakana doldur gez. bitince yine doldur. emin ol ay sonunda cebinde para kalacak ayrıca tadı da marlboroyu aratmıyor..

adiyaman tutununu ben de tavsiye ederim. yanina da bir kutu imparator hazir sarili ve filtreli kagit alirsin. o dedigin aleti de aldin mi tamam elin alissin 15 20 saniyede bi sigara yaparsin.

lost tadında flashforward vardı. tek sezon yayınlandı ve iptal edildi. fakat şu sıralar 2. sezonu çekmeleri gündemdeymiş.

lost room diye bir dizi var. toplamda 9-10 bölüm onu izle. tadından yiyemeyeceksin. kısa dizi bu.

teşekkür ederim, önerilerinizi değerlendiricem, pilot bölümlere bi bakalım bakalım. bi sezon sezondur. tadında bırakmaları daha iyi bence.

Pınar Batum'un "Yok öyle bir dizi" diye yazdığını okumuştum bir yerlerde.

(bkz: the 4400)

İlk sezonlarda gizem unsuru bol, ama doğaüstü olaylar da yok değil, belirteyim onu. Bir de dizi çok garip bir yerde bitiyor. Bazıları "dizi bitmemiş yea" diye şikayet ederken benim gibilerse "tam tadında bitti, sonunu izleyicilere bıraktılar" diyebiliyor.

mini dizi var, seversin.
3 bolumcuk.

(bkz: the lost room)

"Revolution" izlenebilir. Ben çok sevmedim o ayrı.

muzik kulağı ?

yok müzik kulağı değil

"nihai kulak" diyeceğim ama değilmiş ona benzer bir şeydi sanki

(bkz: mutlak kulak)

absolut kulak falan da derler

absolut kulak +1

Muhtemelen kasası para ediyor bu aletin. Yoksa işlemci ram falan düşük.

bu alet suya toza karşı dayanıklı bir alet. askeri amaçlarla dağ bayır gezen mühendisler ve oto tamircileri cok sık kullanır. üzerine makine yağı bile dökülse bişi olmuyor alete. internette bir sürü videosu var suyun altında yıkıyorlar calismaya devam ediyor. para eden kısmı bu özelliği tabi ki. oyun oynamak için degil bu alet. standart işlerini zor şartlar altında yapabilmek için. bende çok aşeriyorum buna ama...

verilir de cok rugged bir sistem araniyorsa, acik havada olcum neyim yapilacaksa alinmasi tavsiye edilir. yoksa bence agirligi bile bir dezavantaj.

daha tehlikeli olan ve dikkat etmen gereken sey; bir mevzu sirasinda elindeki kurusikiyi gercek zannedip esas kursunun yemen. bir cok kez yasanmis bir olay

sen kurusıkıyı çıkardığın anda adam belindeki gerçek 14'lüğü çıkartıp beynini dağıtır o stresle. ölüm korkusu kötü birşey. sakın kurusıkı bulundurmak gibi bir hataya düşme.

faturası var ise suç değil. çünkü faturada oyuncak olarak geçiyor.

kafaya yakın yerden sıkarsan ölümcül oluyor

topluluk içinde taşımak yasak diye hatırlıyorum.

ayrıca sadece istanbul'da, silahlı cinayetlerin %8'inin trafik tartışmaları sonucu işlendiğine dair bir istatistik okumuştum.
bu çok büyük bir oran.

sakin olmak lazım.

BU tür olaylarda genelde tecrübesizler bilgisizler ve iş olsun diye silah taşıyan garibanlar gider, ki bu durumda sen gidersin.

sadece 5 dakika bekletti diye karşısındaki gencecik çocuğu vuran piçler biliyorum, genç tanıdığımızdı, evlenecekti, öldü.

O silahı çekersinde adam seni kurşunlarken ne b.k yersin onu bilmem.

veya sen silahla tehdit etmeye kalkarken o sana levyeyle filan dalsa gene olay b.ka sarar, silah çeken sensin çünkü.

Hİç bunlara girme, trafik kurallarına uy

maalasef silah oyle herkese cekilecek bir sey degil. hele istanbul da hic degil.
eger kendinizi guvende hissetmiyorsaniz, ruhsatli bir tabanca alin, tasima ruhsati edinin, ancak ve ancak kisisel guvenliginiz tehlikedeyse silahi kullanin.
yoksa obur turlu, silah cekildigi anda kasit aranabilir. basiniz cok agrir. (gerci turkiyede yaniniza kar kalir da, kanunlar adamina gore isliyor iste)
daha karsi tarafin nefsi mudafasi hakkinda bile bahsetmedim dikkat edersen.

belki tam benzemiyor ama buradan aşina geliyor olabilir:

www.youtube.com

i feel supergood

ben şu aralar fena halde that 70s show'a sardım (:

it crowd olabilir. bazen south park'ın rastgele bir bölümünü seçip izliyorum yemek yerken. american dad de olabilir...

the it crowd önerilmiş ama o toplam 24 bölümlük bir dizi.
ben de coupling öneriyorum ama o da toplam 28 bölüm.
the big bang theory olabilir, şu an 6. sezonda (devam ediyor).

aşırı absürd komedi severim dersen testees var, gerçi o da 13 bölüm toplam.
black books iyi diyorlar, o da 18 bölüm toplam.

bms izlemedim. aslında friends de sevmem, seinfeld aşığıyım. bu yüzden önerdiklerimi beğenir misin bilemem.

böyle güzel ve çerezlik diziler zaten kısa oluyor. bence bunlardan izleyip bittikçe yenisine başlamayı dene.

awkward diyorlar. bir de the hard times of rj berger var.

lost room 4 bölüm sürüyor 10 numara dizi tam çerezlik

binadan çıkmamış demek ki bavul. tüm kat kameralarına bakın bir de.

tum kat kameralarina bakamiyoruz malesef, cunku guvenlik biz katlara bakmiyoruz, her katin kendi kamerasi var. onlar da sirketlere ait dedi. haftasonu oldugu icin ofisleri fln da gezemiyoruz. baska bi kattan calisan alip kendi ofisine koymus da olabilir. ama bavul calmanin mantigini anlamiyorum. insan laptopi alir gider, tum bavulu almak ne aq. gotune mi sokacak? polis de tanidik degilse sallamayacaktir. en kotu kamera kayitlarina bakar ama bulunmazsa yrn onu da yapicam mecbur.
bu arada plazada her katta baska sirketler var plazada, bavulum da yangi merdiveninde duruyodu..

Plaza hangisi belki yardim edecek birileri vardir

maslak - beybi giz

bavulun oldugu yeri kamera gormuyo malesef.. bavul yangin merdivenindeydi. merdivene acilan kapilarda kamera var ama 31 kat var ve her birinde ayri sirket var. bizim kameralara baksak bile ust lattan girip bavulla alt kattan cikmissa bizim kameralarda cikmaz. ama yabanci biri yok. yani calisanlar belli, gelen kargocular bile ayni i.nsanlar.. benimki zaten salaklik, kicimin kenarindan ayirmamam lazimdi ama bu kdr kamera varken aq kim calar? hem de bavul ya? sapik midir nedir?

saati az bucuk kestirebiliyorsan 31 kat olmasının hiç bi önemi yok kolayca araştırılır, sadece polis karakoluna gidiyorsun şu an, keşke gündüz farkedince anında çağırsaydın. polis kayıtları istiyor merak etme. benm laptopu çalanı kamera kayıtlarından şüphelendikleri elemanı sorguya çekerek buldulr.

herkese cok tesekkurler. tikleri eve gidince aticam.. buldular cantami; temizlikcilerden biri cantayi karistirip laptopla hard diski alip cantayi da depoya saklamis, posetle de sallaya sallaya cikmis. polisi arariz diyince zaten eli kolu titredi, gidip evden alip geldiler onlari da, sorun yok. bu da bana ders oldu iste. sikayetci olmadik esyalari verdigi icin. cocugu da varmis, hastaymis fln fln. pzts gunu hakli nedenle isten atilacak. sgk dokumu de masama birakilacak. ben de agladigimla, otobusu kacirdigimla, tatilimin bir gununun pic olmasiyla kaldim iste.
gokten 3 elma dusmus, 3'u de benim kafama dusmus. o 8 yillik laptopu adamin kafasinda kirmak vardi da onun yerine kendisi sgk dokumunu sokar gotune artik.

şirketinin anlaşmasına göre değişir.

2012 yılına ait yemek kuponları ve kart bakiyelerinin son kullanım tarihi ile ilgili önemli duyuru
05 Kasım 2012

2012 yılı Ticket Restaurant yemek kartı bakiyelerinin ve yemek kuponlarının 31/12/2012 Pazartesi günü saat 24:00’e kadar kullanılması gerekmektedir.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 1, 23/8, 38, 39, 84’üncü maddeleri, KDV Kanunu’nun 29/3’üncü ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 25’inci maddesinde yer alan hükümler uyarınca, yemek kartlarındaki bakiyeleri ve yemek kuponları ait oldukları yıllarda kullanılmaları gerekmektedir.


2012 yılına ait yemek kuponlarının son kullanım tarihi olan 31 Aralık 2012, aynı zamanda kuponların ön yüzünde de belirtilmiştir. Bu nedenle, 2012 yılına ait yemek kuponlarınız 01 Ocak 2013 tarihinden itibaren üye kuruluşlarımız tarafından kabul edilmeyecektir.

Aynen sırket ne anlasma yaptıysa ona gore degısır.bızımkı devredecek mesela

Çok enteresan yalnız. Adamlar Gelir vergisi kanununu gerekçe göstererek sıfırlanacağını yazmış sitesinde ama şirketin anlaşmasına göre değişiyor durum. Ya yalan söylüyorlar duyuruda, ya da suç işliyorlar. İkisi de vahim.

Yok. Admin olman yada admin olan birinden yardim alman lazim. Local admin sifresini kirabilirsin erd commander tarzi programlarla ama tavsiye etmiyorum

hani diyorum ki bir uygulama açsam da o açıkken bilgisayar "hımm şu an aktifim, en iyisi şifre ekranına geçmeyim ben" desin. ama yapmıyor namussuz, klavye ya da mouse da bi hareket olmayınca hoop kapatıyor dükkanı

makro uygulamaları var, istedigin dakika aralıklarla fareyi oynatıyor.

makro işi güzel göründü gözüme. tabi cahillik başa bela. şimdi de google amcaya o uygulamaları sorma zamanı geldi. teşekkür ederim.

ufaklık seni fena halde yiyiyor. kesin counter-strike oynamaya gidecekler diğer enceklerle.

tatil değil. ana sınıfları bile gidiyor.

@nofearman ufaklık b.sayara meraklı ama daha counter yaşına gelmedi :)
ana sınıfı zaten.

okulun işgüzarlığı demek ki.

bir günde gitmesin ya :)
tatil değil ama senin için ben tatil ettim de

@Ramiegovic, ufaklığa sen bakacaksan göndermeyelim okula :)

kestir bence, uzun saçlı halin çok bakımsız görünüyor. kısa saç daha modern bir hava katmış.

arada kaldım, oylama yaptım oy çokluğuyla uzat dedim.

ama tanıdığım ve sevdiğim biri olsaydın ne uğraşacan yav, kes gitsin derdim.


çok yardımcı olmuşumdur diye düşünüyorum.

kestir.

birayı da azalt.

@kayranın kedisi
orda zaten festival alanındaydım bakımsızdı epey ama bence de çok salaş görünüyor o hali.

kestir, kısa daha iyi görünüyor.

kısa. amma erkek arkadaşını da ezme bence seni öyle beğeniyorsa uzat.

kısa kalsın bacım.

Ben de benim hatuna kestirme diyordum. Bir gün gitmiş kestirmiş acayip hoşuma gitti. Şimdi de uzattırmıyorum. Sende de güzel durmuş, git kestir.

kestir, birde gözlerin niye hep kapalı :)

arkadaki gitar kılıfının üzerinde es müzik mi yazıyor?

kestir elin yüzün açılır
edit: yere oturma çocuğun olmaz

uzat.

kısa daha güzel.

uzat

Kestirme, yüzün yuvarlak çocuksu oluyorsun...

Kestir... Kısa daha hoş olmuş...

kestir, kısa hali çok daha güzel.

dalgaların çok güzel. uzun halinde de aynı bakımı yakalayabilirsen baya güzel görünür. ama eğer yamşıyorsa omuz boyu daha iyi, hem uzun gibi hem bakımı kolay. daha kısası yüzünü toparlak yapabilir. en az çeneden iki parmak uzun gibi olsun. hatta bence esas kahkülden vazgeçmen gerek, uzun kısa önemli değil. onu yaptığın an çok acaip bir havan olacak erkek arkadaşının bile dibi düşer hatta sen bile çok şaşarsın içimden neler çıktı diye :)

uzun saç erkek dünyasında tahrik unsuru ama bacım senin uzun saçlı halin daha ziyada bakımsız, hatta halk arasında horpuk diyebileceğimiz türden.

kısa saç ile çok daha bakımlı duruyorsun.


sen kestir.

uzun daha güzel. çok uzadıysa uçlarından bir karış falan kestir, rahatlarsın.

uzat

çoğunluk kestir diyor ama sanırım uzatıcam çünkü erkek arkadaşım ısrarla kestirme diyor. kıramayacağım onu.

2. resme şukelayı verdim

ikisi de güzel. ama şimdi kış kestirme. baharda kestir. yazın rahat edersin. şimdi kesersen yaza yine uzun olur.

vur 3'e gitsin

Uzun kalsın.

bence bırak dağınık kalsın. kestirme boyat sen daha iyi olur. :)

kısa saçlı haline daha güzel diyenler bence şu yüzden diyor;
çünkü uzun saçlı resmin kısa saçlı kadar hoş çekilmemiş, giydiğin şeyler, çekildiği yön, duruşun vs değişik. kısada kahküllerine düzgü şekil vermişin ama uzunda öyle değil. yani saçının şekliyle pek bi alakası yok fotoğraf daha güzel.

yüzünün şekline göre uzun saç daha uygun, yüzünü daha hoş gösterir her zaman.

erkek arkadaşın ne derse yap yoksa yalnız kalırsın.

monkey +1
kestirme.

bence kestir ama erkek arkadaş kestirme diyorsa kırıkları aldır sadece.

oha, aleni caps!

kestir bacım, kısa hali daha modern durmuş.

saç kestirme taraftarı değilim ama kısa halini daha çok beğendim.Bence kahkülleri uzat saçı kızıla boya gözlüğü bırak;)

kestirsen tam süper olacak

3 numaraya vur.

@erasmusda beni hep ispanyola benzettiler +1500

kakülden kurtulun bence

resim madem kamuya açık, söylemeden geçemeyeceğim naçizane bi öneri : kaşları ip inceliğinden kurtaralım

uzun halini daha çok beğendim,biraz daha bakarsan kendine uzun saçlarla daha çok giderin olur. öptüms;)

kestir diyenlere katılıyorum , belki de resmin kalitesi oraya itiyor insanlari , eşdeğer resim olsa daha iyi eleştirebiliriz bence.

değil

yarım olabiliiiğ

borsa full calisiyor bankalarında yarım olacagını sanmıyorum..

the fountain

being there 1979

the tree of life

cloud atlas, inception, limitless. daha yazarım bi ara.

daha dün izledim;

upside down

onun dışında mainstream olmayan birkaç öneri;

in search of a midnight kiss
middle men
triangle
nueve reinas

inside man

Hafta içi iki gün. Hafta sonları değişiyor, ayda 2-3 kere de haftasonları görüşüyoruz. Gözden ırak gönülden ırak neticede.

Erkek değilim ama her gün görüşmek sıkıyor bence de biraz.

bi ara aynı evde kalıyorken her gün görüşüyorduk :D
daha sonra ailem gelince yanına taşınmak durumunda kaldım, o zaman da haftasonları ve hafta içi de 1-2 gün.
şimdi haftaiçi kursa gidiyorum sadece hafta sonları kaldı. ama bazen hafta sonları da görüşemediğimiz oluyor. nadiren ama.

İdeal olanı haftada 2, en fazla 3 olmalı. İstisnalar hariç.

Her gün. Belki 1-2 gün kaçıyor arada, mesai uzaması, yorgunluk vs gibi sebeplerden.

sevgilisine gore degisiyor. hem kulturu, hem zevki ile bana uyan biriyse vaktim olan her gun gorusurum, hatta firsatim varsa birlikte eve cikarim. degilse haftada bir falan. tabi onlar hep cabuk biten seyler oluyor.

Her gun.

joelskellington +1

benim her gün gelmek istiyo var bi tane adı da ellooweeth.

olur mu arkadaşlar böyle iş bi yol gösterin geçen çarşamba geldi, pazar öğlen gönderdim. pazartesi akşamı geldi gitti, salı geldi çarşamba sabahı gitti, şimdi de beni kandırmaya çalışıyor yarın akşam geleyim cumartesi senle işe giderken çıkarım diye, hep yalancılık hep yalancılık.

ilişkinin başlarında daha sık görüşülür ama normal seyre dönünce 2-3 ideal.

cumadan pazara birlikte kalıyoruz yetiyor ile yetmiyor arası bir şey.

sıklık kişiye göre değişir, kimi az görüşülen, kendi başına birşeyler de yapabileceği bir ilişki ister.
kimi de her gün yanında olsun ister.
karşıdaki erkeğe soracaksın bunu, ya da bırakacaksın o ayarlayacak. çünkü ilerde problem yaratır bu tür sorunlar, üzülürsünüz.

öyle hergün olur gibi geliyo da aslında olmuyor ya ayrı vakitlere de ihtiyaç var herkesin bi hayatı var neticede. erkek değilim.

2 iyidir. insanız yoruluyoruz birader, sevgimizi bispat etmek için illa ebemiz mi sikilsin, trafikte zaten can burnumuza geliyor. istanbul için konuşuyorum.

haftada 2-3 den fazlası zarar, spora da gitcez, erkek arkadaslarımızla da takılacaz, alilemizle de vakit gecirecez, bunaltmayın bızım de bıraz ozel hayatımız olsun.

her gün görüşüyoruz. yeri geldiğinde ben yeri geldiğinde o bazı şeylerden fedakarlık yapıyor görüşebilmek için. 4 aydır görüşmediğimiz 2-3 gündür

her gün ne ya çok sıkıcı olur bi süre sonra. biz hafta içi 1 ve hafta sonu 1 defa kesin görüşüyoruz. bu minumum sayı, maximum da 4 falandır. kadınım.

bankayı ara ana bacı kay. tabi kart ödemelerini düzenli yapıyorsan biraz küfrettiğinde bonus olarak falan geri yatırıyorlar. maaş müşterisisiysen zaten direk küfür et.

ee aradım şimdi xx bey böyle bi uygulama yok dedi.

olduğunu kim söyledi

tüketici hakları hakem heyeti ilçelerde kaymakamlıklarda illerde bilim sanayi teknoloji il müdürlükleri bünyesinde çalışır.
1- bankaya iade etmesi için yazı yaz. red gelirse
2- kesilen döneme ait ekstrenle beraber thhh başvur . 2-3 ay gibi bir sürede kesin alıyorsun.

1-ya anlamıyorum finansbank çağrı merkezindeki kız yok böyle birşey diye iddia ediyor.
2-ziraat bankası çağrı merkezindeki kızda doğrudur beyefendi ama emin değilim diyor allah allah alayı mal bunların.

Bildiğim kadarıyla kredi kartı aidatları iade alınabiliyor bir şekilde ama hesap işletim ücreti alınamıyor diye duydum. Fakat dediğim gibi emin değilim.
En azından bundan sonrasında sorun yaşamamak için Kuveyt Türk ile çalışabilirsiniz. Hiç bir koşul olmaksızın hiçbir hesaptan işletim ücreti almıyor.

Superonline - Uydunet - TTnet sırasıyla tercih ederdim ben olsam.

superonline kota olaylarına dikkat et.

kirk karaktere sigmayacak adamın yaptığı sıralama tercih sebebi.

uydunet. çünkü adil kullanım sınırı yok.

SUPERONLINE FIBER

Afyonkarahisar'dayım bu arada. Afyon'a Uydunet yokmuş :(

taksime git istiklal caddesinde pasajlar var sağlı sollu sanırım atlas pasajı falan gibi isimleri vardı binanın içinde bir yerde git oraya orada var.

atlas pasajında var diye biliyorum.

Kadıköy'de onun karton olanından vardı 3-5 ay önce. Akmar'ın arka kapısının orada resim malzemeleri satan bir yer var (Güven değil diğeri). Orada vardı işte.

dükkanın adını unuttum ama yerini hemen tarif ediyorum... İstiklal'de Gs lisesinin yanından aşağı doğru in, Cezayir sokağının girişine gelmeden sağda film müzesinin hizasında skateboard'lar satan bir dükkan var, orada bu maske ve çeşitlerini bulabilirsin.

hepinize cok tesekkurler. koli bandi kafasi senin dedigin yerde buldum gercekten. tarihe not dusulsun!

cihazı bir inceleyip ellemeden karar verme bence.

görmeden bir şey denemez bence en matıklısı bir teknoloji markete gidip çalışır halini görmek dokunmatiği falan çok öenmli şarjı şarjda ısınması gibi.

Fiyat güzelde makina nasıl karambol. bence riske değmez.

en ufak bir arıza vb durumda a101 zaten sorgusuz sualsiz iade kabul ediyor. her şeyi güzel ama beğenmedim, hevesim kaçtı desen bile kabul ediyor. al dene, sıkıntılıysa iade edersin.

aslolan şarjı. bizde bir tane buna benzer bir şey aldık. maalesef elektriğe bağlı olarak kullanıyoruz.

ekranı yumuşak plastik gibi duruyor. eğer öyleyse kötü.

alınır mı o abuk subuk şeyler bee bilinen markalarınki bile dandik çıkarken böyle kumar oynanır mı düşün bakam bi

sinirlerden gelmiyordur o ses :)

Ölecek miyim?

boyun kütletmesi. bende sürekli oluyor.
merak etme bir sıkıntı yaratmaz ama sürekli de yapma. kireçlenme yapar diyorlar.

bende de var. iyi bir şey değil tabi ki. sık yapmamaya çalış, çok rahatsız olduğunda yaparsan rahatlarsın ama dediğim gibi ne kadar az o kadar iyi.

boyun saga sola yatirilmaya(cevirmek degil) pek elverisli degildir esasinda. yani intented amac disi kullanmis oluyorsun. spor zamani anca iste yap esneme hareketlerini.

eklemlerin arasında biriken parçalar ve hava onlar dert değil ama boynunu geriye dümdüz kafadan yatırma, omurgayla birlikte olması gerek o hareketin yoksa sıkıştırırsın. yırtık foto da demiş zaten.

en güzel hareketlerden biri şudur, rahatlamak için onu yapabilirsin bu dediklerin yerine. elini sağ şakağına koy ve kafanı sağa ittirirken eli sola ittir, hafifçe tabi. aynını sola, öne, arkaya da yap. elini alına koy, elini geri ittirirken alnınla da elini ittir. boynu en iyi rahatlatan şey oradaki kasların güçlü olması, omurganın düzgün durabilmesi ve bu sayede kafanın taşınabilmesi. kafamız çok ağır. bunlar olmayınca ağrı oluyor.

çok sevindim , vakit ayırdığınız için sağolun

ekran çözünürlüğü, işlemci ve ram boktan... bana ne dersen al.

o değil de fiyat iyiymiş vaktiyle görseydim de pedere bunu alsaydım dedim şimdi.

boşa para yazık valla.. Gel neo V satayım sana o paraya cillop

ericssonlar çok güzel ondan al bence. bunu alırsan parayı çöpe atmış olursun gibime geliyor.

LG ekran barındırdığı için al derim. Ama geriye kalan tüm gerekli özellikleri tırt. Adamlar yapınca böyle yapıyor. üzülüyorum.

fiyat performans olarak güzel telefon

htc ya da sony ericsson'un giriş seviyesi telefonlarından birini al bunu alacağına.

hocam telefon çok yavaş sakın alma.

terim diye isim olmaz arkadaşım. eşini dinle kır dizini otur. terim terim ben seni fena si...im diye dalga geçerler çocukla.

bosanırsan cocugu anneye verirler. bunu goze alıyorsan bosan.

eşinize katılıyorum.
Terim nedir abi:)
ve harbiden dalga geçilir yani.
bunun örneklerini çok görüyoruz. bırak isimle soyisimle bile dalga geçiliyor.
çocuğa bunu yapma hakkın yok.

Boşan

boşan +1
önemli bir problem.

hatırlıyorum yıllar önce mustafa sandal oğlum olursa adını "yada" koyacağım diye röportaj vermişti. oğluna "yaman" adını verdi. sen de verme kardeş.

kadın haklı

boşanma, eşin haklı. Terim hoş bir isim değil.

aman deyim çocuk hayata 1-0 yenik başlamasın.

Eşine katılıyorum. Kötü bir isim..Yine de ikinci bir isim olabilir diye düşünüyorum. Sınıf başkanlığı v.s ise çok boş bir muabbet olmuş. Sınıf başkanı ya da ondan öte milletvekili olsa ne olur? Statüler bu kadar önemli mi gerçekten?

hahahaha terim nedir deli misin iyi boşamamış daha
daha bi şemsiyene sahip çıkamıyorun çocuğa nasıl sahip çıkacaksın hem

terim diye isim olmaz. bu çocuk nüfus idaresi dahil ismini yazdıracağı bütün kurum ve kuruluşlarda "kerim" olur, hayatı boyunca dünya kadar zorluk çeker. kimse ismini doğru anlamaz.

dalga da geçilir de onu falan geçtim.

bir önceki duyurunda 40 kişi arka arkaya berbat isim dedi, artı eşin de kabul etmiyormuş. hala diretiyorsan boşan bence de. herkes için en hayırlısı.

fatih koy lan, terim ne

çocuk olsam terim adlı çocukla çok pis dalga geçerim ayrıca başkanlık seçiminde oy vermem.

fatihterim koy en iyisi. bitişik.

garanti bankası hoşdere şubesi'nde bi güvenlik görevlisi vardı 7-8 sene önce, adı "karamurat". yaka kartında yazıyordu "karamurat bilmemne" diye. babası nasıl gaza geldiyse artık.

boşanırsan çocuk hayata 1-0 yenik başlar, terim koyarsan 3-0 hükmen mağlup başlar. bence fatih koy, geçinip gidin işte.

Kadin seni bosasin

izin mi istiyosun bir de?

o nası' isim la?! tamam, zevkler-renkler vs. ama höh arkadaş. ahdım olsun, çocuğuna terim ismini verirsen benim çocuğu senin çocuğun üstüne salarım, ismiyle taşak geçtiririm. çocuğuna şimdiden söyle travmalardan travma beğensin. ergenliği sik gibi geçicek.

terim deyince aklına fatih terim gelen büyük bir kitle var, bunu da göz önünde bulundur bence. yani ne kadar iyi olabilir ki terim adı :/

boşanma, bebeye yazık :(

ha ama ille başka bi kadın arıyorum diyorsan da eşine yazık, boşan gitsin :(

karın haklı, terim diye isim mi olur

terim, amına gömerim.
terim, seni sikerim.
terim, gel ağzına vereyim.
terim, dön de götüne gömeyim.

olmaz yani böyle bir isim.

bu yüzden boşanmayı düşünebiliyosan direk boşan zaten uğraştırma kadını.

bir ara ecevit diye isim konulmuştu baya. terim'in de olabilitesi var. boşan.

terim diye isim filan olmaz. bu sebepten boşanmayı düşünüyorsan en kibar tabirle "hööh" derim sana. eşin haklı.

ernesto koy.

yıllar sonra çocuk bu başlığıda sen tarafından açılıp adını da terim koyduğunu bi düşünsene içler acısı halin.

isim çok kötü!

eşin haklı amk. terim ne. hay koyacağın ismi..

yazik cocuga yapma. sirf sen istedin diye cocugun omrunu heba etme. terim si....rim, terim kokuyor gibi dalgalara maruz birakma. cocuklar cok acimasizlar bu konularda unutma.

bence metin ali feyyaz koy. şaka bir yana büyüyünce çok karizmatik bir isim gibi dursa da ergenlikte marjinal bir isim olacağı için çok dalga konusu olur. he sen dersen ki ben oğlana kung fu da öğretecem o zaman buyur. bu sefer de sizin oğlan çok kavgacı diye okul yollarına düşersiniz..

adını söylediğinde herkesin anlamı ne diye soracağını da göz önüne al. bizim sınıfta bir çocuk vardı her hoca çocuğa adının anlamını sorardı. bir yerden sonra biz bile sıkıldık. bir de o çocuk büyüdüğünde fatih terim modası geçmiş olabilir. mesela şimdi adı bechanbauer (nası yazılıyorsa artık) veya prekazi olan bir çocuk ne kadar popüler olabilir ki? mesela tanju ismini bile duyduğumda tüylerim diken diken oluyor benim..:)

-adın niye terim?
+babam fatih terimi çok severmiş de ondan
-fatih terim mi, o kim yaa..

Terim diye isim mi olur?? galiba galatasaraylı olduğunuz için böyle bir şey yapıyorsunuz ama yapmayın. yazık çocuğa be.

terim ne ya kötü isimmiş beğenmedim bende çok dalga konusu olur bencede gel vazgeç bu sevdadan,

isim gerçekten kötü. Değişik olsun diye artık terim ne yahu.. Çocuğunuzu düşünün biraz !!!

cok doğal anne çocuğuna terim isimini vermek istemeyebilir sizin de buna saygı gösterip başka alternatiflere yönelmeniz gerekir ilişkinizi ve zaten 9 ay boyunca bir sürü çileler çekmiş anneyi bu meselelerle yıpratmayın yazık

eşin sana boşanalım demediği için şükret.ne sabırlı insanlar var ya :)hakikaten terim olmaz.efenin yanına başka isim seç.ayrıca hiçbir kadın çocuğunun adına terim konmasına izin vermez,gel sen bizi dinle :)

fenasi terim koy, iki isim moda

çocuklara isim konulurken mutlaka sonuna bey veya hanım ifadesini getirip yüksek sesle söylemek gerekiyor kulağa nasıl geliyor diye. zira bu çocuklar hep kundakta kalmayacak, büyüyüp iş hayatına girecek. deneyelim şimdi sizin durumda; terim bey. kesinlikle hayır oyu kullanıyorum.

derwall ismi de güzel. onu da bi düşün.

lafım eşine, boşansın senden o nasıl isim ya.

böyle bir isim teklif eden eşle bir gün daha evli kalmam. eş dediğin az çok bir genel beğeni, zevk sahibi olur. köylü müsün arkadaşım?

parasi olmayip maca bilet parasi bulan tiplerden bir farkin yok

Terim ne dostum sacmalama. Bosanma sakin halledin aranizda bu meseleyi. Kadin sonuna kadar hakli. Baska isim bulun.

iki isim koyun evet ikincisi de fatih olsun

the descent öneririm. gerilim hat safhada

tastekid.com'a esotsm filmini yazıp önerilerini aldım. diğer filmleri de siz yazıp benzer filmlere ulaşabilirsiniz.

tinyurl.com

Leon
Snatch
Fight Club


Ayrıca www.imdb.com

THE FALL
THE GUİTAR

John Q
apollo 13
A Wednesday
deception
ip man
hitman
sorry if i love you
taken
The Girl with the Dragon Tattoo
the kingdom
the reader
traitor
vantage point