(bkz: 2012) istemediğin kadar yorum var.

görsel efekt izlemek için gidebilirsin.

güzel film.

bunu alan bunu da aldi:

independance day basta olmak uzere, dunyanin basina gelen felaketleri bol gorsel efektle soslayip sunan, blockbuster tabir edilen kliselerle bezeli her turlu hos ve de bos film....

talcid vs

iki soda cak...

ılık suyun içine biraz bal karıştırıp içerseniz midenizi rahatlatıcaktır.

bir bardak soğuk sütü yavaş yavaş iç. sütün ph ı mideninkinden hayli yüksek, içtikte mideni yatıştırır. bir anda hepsini içersen 15 dakika sonra tekrar aynı şeyleri yaşarsın o yüzden yavaş yavaş iç. talcid de bir çözüm ama ne gerek var boşa ilaç kullanmaya...

gaviscon. içmeden önce ve sonra da alırsan misler gibi mideyle uyanıyorsun. akşamdan kalmanın en iyi çözümsüsü de şey. izotonik sporcu içecekleri. bedenin dengesini hemmencecik geri kazandırdıkları gibi dilini de farklı bir renk haline getiriyorlar.

ihmal etme derim benimde öyle başladı şimdi tedavi görüyorum 1 yıldır sonuç alamazsam işitme cihazı kullanıcam.çünkü duyma kaybı varmış.işitme testi yaptır derim.ben ihmal ettim ilerledi:(

kulak zarı travması mı ne olsa gerek. bende de var benzer bir durum. bir konserden çıktım 2 sene önce, o gün bu gündür sol kulağım susmadı çın çın çınlıyor, tiz ve yüksek seslerde de sizdeki durum oluşuyor bazen. bence fazla kafaya takmayın yaşamınıza kaldığınız yerden devam edin.

Korktum şimdi:S İşitme cihazı kullanmamı gerektirecek bir durum olur mu acaba? Çünkü bir iki senedir aynı şekilde bir değişiklik yok durumda.

aynı şey yıllardır bende de var. bak soracaktım unutuyorum. çok yüksek sesli müzik dinlemiyorum ben birşey olmuyor o zaman. bir de gergin olduğum zamanlar oluyor bende bu. bence de fazla kafaya takacak bir durum yok. en az 10 yıldır böyle yaşıyorum ben..

@metox
bu durumda bir artma ya da kulakta duyma problemi hiç olmadı di mi?

valla şimdiye kadar bir problem olmadı. ilerleme de olmadı. sadece yüksek sesli yerlerde (özellikle tiz seslerde) biraz rahatsız oluyorum o kadar.

bende de vardi benzer bi$i, cizirdama degil de tokmakla vuruyorlar gibi dom dom dom... gittim doktora. kulak zari titretme yaptilar (operasyonun adi bu degildi tabi ama hatirlayamadim simdi. ama titresim yollayip zardan gelen titresimi olcuyordu kisaca) bi$i cikmadi.

odyometre (haha bunu hatirliyorum iste) ve isitme testleri yaptilar. cillop gibi cikti, hatta doktor "vay vay bayagi iyimis" dedi.

neyse, bi$i cikmadi sonucta. arada hala gumpler kulagim, bu da boyle. @brnbrs'in var olan bir problemi belki bu vesile ile ortaya cikmistir.

sleeping with the enemy?

evet sleeping with the enemy

aynen bu film çok teşekkürler.

bizim kedide de geçen aynı şey olmuştu. bir baktım gözü buğulanmış, insan kör olacakmış gibi korkuyor. iltihap filan mı kaptı acaba diye korktum. veterinere götürmeye vaktim de olmadı, akşam eve geldiğimde gözünü rahatça açtığını ama buğunun hala olduğunu gördüm. yarın götüriim kesin dedim. sonra öbür gün eve geldiğimde hiçbişey yoktu.
silikon kum kullanıyorum ondan olabileceğini düşündüm, eşelerken gözüne gelmiş filan olabilir diye. öyle kendi kendine geçtiş yani bizimkisi.

kedilerimden birinde 3 aydır ağız enfeksiyonu var, sayısız veterinere götürdüm. karaciğer ve böbrek iltihaplanmasından şeker hastalığına, zehirlenmeden lösemiye kadar her biri farklı teşhis koydu. resmen sürünüyor, bir ara acı çekmesin diye uyutmayı bile düşündüm. sonuç: ben kendim antibiyotik tedavisi uyguluyorum 1 haftadır ve hayvan ilk defa iyileşme yönünde bir adım attı. şu an veterinerlere olan güvenim sıfır diyebilirim ve içimdeki küfretme arzusu öyle böyle değil.

bunu neden anlattım, veterinerinize asla %100 güvenmeyin. okuyun araştırın, sorun soruşturun. uzun süre kedi besleyenlerin tecrübelerinden faydalanın. bir şekilde kendiniz de teşhis koymaya çalışın.

ankara'da iseniz veterinerlik fakültesine götürebilirsiniz. göz iltihaplanması olan bir kedimi terramycin göz kremi ile tedavi ettim daha önce ancak buğulanma hakkında fikrim yok ne yazık ki.

geçmiş olsun.

yav ben bi kere (ne bir kere, kaç kere) benimkinin gözüne parmak attım. o zaman da böyle buğulanır gibi oluyordu, zor açıyor falan. ama sonra gözü akmaya başlayınca (böyle yaş döküyor) buğulanma geçiyordu. en uzunu 10 gün sürmüştü en kısası da 2 gün... biraz sabredin geçer.

bence kusması daha ilginç gerçi. sizinki normalde kusmayan bir kedi iken kusuyorsa o zaman bir hastalığı vardır. kedi hayvanı hastalığını iyi saklayan bir hayvan maalesef. siz gün gün takip edip en saçma detayı dahi veterinerle paylaşın, sonunda iyi olacaktır :)

geçmiş olsun

kusma olayı geçti zaten o bambaşka bir konu. üşütmüş kerata, onun çaresini bulduk. benim korkum gözü için. geçer bir an önce umarım..

ingilizce biliyorsan (ki biliyorsun :)) bence kursa gitmene gerek yok. bol bol deneme testi çöz, nerelerde tökezlediğine bak, ona göre çalış. çünkü bu testler bir yerde el alışkanlığı meselesi. örnek olarak ben structure'da kötüydüm, oturdum kelebekli mavi bi kitaptan eski usul gramer çalıştım :) aynı şekilde nette konuşma ve yazma örnekleri/tüyoları var. senin ihtiyacın olan bunlar. kır dizini çalış...

"bu durumda en önemli şey konudan çok sınav tekniğini kapmak benim için." bence kosarak saglam bir toefl merkezine gitmek ve deneyimli bir ogretmenden bire bir ozel ders almak ucuncu bir yol olarak sunulabilir, oneririm.

ikinci olarak zaman probleminin olup olmamasi durumu ? eger "en az bir yil kadar zamanim var." diyorsa bir kisi, o zaman onun icin kursa gitmek daha akillica olacaktir. lakin "yok, isi kisa vadede koparmak istiyorum." diyen birisi icinse ozel ders almak en verimli ve mantiklisi.

cevremden sinava girenler ve kurslara gidenler oldugundan bir kac kelam edebilirim. istanbul icin 7-13 kisi arasinda siniflar da ders veriliyor. boylesi daha ekonomik gelebilir ama diger katilimcilarla aranda her kulvarda (kavrama, anlama ve aktarma gibi konularda) seviye farki olacagindan verilen kursun cok faydasini gor(e)mezsin. en basitinden her ne kadar kurumumuz toefl seviyesinde olan ogrencileri siniflarina kabul ediyor; kayit oncesi sinava tabi tutuyoruz. vb. diyorlarsa da pek inanma, ticari kurum sonucta ve bariz seviye farki oluyor ogrenciler arasinda. seviye farki olayi onemli, bu durum senin kursa olan ilgini azaltabilecegi gibi sinava olan motivasyonunu da olumsuz etkileyebilir.

ben henüz sonucumu alamadım ama sınavım iyi geçti, tavsiyelerimi sıralayayım :D

kursa gitmedim ben.. bi arkadaşımla beraber çalıştım. reading'i biriyle çalışmanın mantığı yok tabi.. soru tiplerine alışmak yeterli oluyor readingte..
listening için ise, biriyle beraber çalışmak faydalı olabiliyor.. çalışmasanız da olur.. not tutmak çok önemli listening'te.. bikaç tane tam listening testi yapmanız faydanıza olur.. konstanrasyonu sağlamak, sürekli gelen soru tarzlarını öğrenmek, nereyi dikkatlice not tutman gerektiğini öğrenmek felan pratikle olan şeyler..

speaking'te ise biriyle beraber çalışmanız şart bence.. özellikle okurken ya da dinlerken not tutmak, sonra hazırlanmak sonra cevap vermek, bunu yaparken verilen süreyi optimum derecede kullanmak.. biraz formata alışmayı gerektiriyor..
writing'te ben cambridge toefl prep. kitabından çalışmıştım.. barron'a da bakmıştım, cambridge bariz iyi ona göre diyebilirim.. formata uygun, thesis'e topic sentencelara dikkat edip, linkin wordleri felan güzel kullanıp bikaç da klişeyi tamamlarsanız halledersiniz.. integrated writing task'ta da not tutmak çok önemli bence..

not tutmanın önemli olmadığı tek yer reading sanırım, aslında onda da tutabilirsiniz eğer isterseniz, not tutmanın mantığı konsantrasyonu yüksek tutmak , yoksa tuttuğunuz notların çoğuna bakmıyorsunuz :D

internette (torrent sitelerinde rs sitelerinde vesaire) cambridge'in kaplan'ın vesaire softwareleri oluyor 300 500 mb, içinde practice testler ve de complete testler oluyor.. bende vardı az biraz formata alışıyorsunuz, bilgisayar üzerinde afallamıyorsunuz.. onlar yararlı olabilir.. bi tanesini oturup tam çözdün mü dersen, cevabım hayır ama çözmemiş olduğum halde faydalı oldu..

en son olarak da kursa vereceğiniz 800 900 lira yerine hazırlanan bi arkadaş bulup, onla beraber çalışmak vesaire motivasyon açısından iyi olabiliyor..

ben bir hoca önerebilirim. şu an kendim de ders alıyorum. gerekli olan her şeyi gösteriyor bana. benim kitaplarda dikkatimden veya kitaplarda yazılmayan kaçan onlarca detayı öğrenmeme ve denemelerde skorumun gerçekten yükselmesine neden oldu kendisi. kendisinden 2 - 3 ders alırsan senin seviyende birisi için bence geçmemek için sebep yok. hoca, kurs seçimi çok önemli. ve biryer dahaönerebilirim internet üzerinden özel ders olarak. özellikle ibt için. ilgilenirsen mesaj at sözlükten.

farklı programla dene yada firewallu kontrol et. sonradan yüklediğin virüs programı falan etkiliyoo labilir.

bir de bazı tracker 'lar ratio'nuz bi oranın altına düştüğünde ya dl'u kısıyor ya da %99'da takılıyor...

valla formülü hatırlayamadım. iktisadi büyümeye giriş/charles jones 'ta olması lazım ama benim kitabı bulamadım. açıköğretim kitaplarında da vardır kesin.

yunusemre.anadolu.edu.tr

edit : bölülü mölülü basit ve özlü bir formüldü ama hafıza-i beşer nisyan ile maluldür :D

bir hatırlayabilen ya da yukarıdaki soruyu çözebilen olsa çok sevinecem. çözeni de çok sevicem. söz :)

Y1-Y0 / Y0

yani=> ΔY/Y =>7/100 =>0,07=> %7

hocam çok teşekkür ederim. bi de bişe sorucam sorudaki diğer verileri de kullandınız mı çözerken ?

bu değişmez... ehliyet veya pasaportla girmen gerek.

ben gosterdim girdim.. bi sorun olmamıstı (4 ay oldu gireli)

ben de nufus cuzdaniyla girdim gectigimiz aralik ayi icinde, herhangi bir sorunla karsilasmadim.

gecen ay ehliyetimle girdim ben, fakat onumdeki cocuk tc kimligini gosterdi, biraz mirin kirin ettiler imzasiz falan diye, sonra 'neyse' dediler aldilar cocugu. sisli'deki bilge adam'da oldu bunlar.

kisacasi goturebiliyorsan ehliyet veya pasaport gotur, yoksa da bir sekilde hallediyorlar iste.

benim kedim balkondan düştü 1,5 ay önce. hemen veterinere götürdüm, röntgen çekildi ve kırık olduğu tespit edildi. ameliyata aldılar ertesi gün ve platin takıldı. 1,5 ay hastanede yattıktan sonra dün eve getirdim. pazar günü platini çıkacak ama tam olarak iyileşmesine 20gün var daha..
diyeceğim o ki veterinerden röntgen çekmesini isteyebilirsiniz. ama veterinere güveniyorsanız ve siz de kırık olmadığını düşünüyorsanız, biraz daha sabredeceksiniz.. bu arada ankara'da yaşıyorum, maalesef veteriner öneremiyorum..

şimdi bir şey olmaz diyip hayvanın sakat kalmasına neden olmayalım da... veterinerin iyice muayene ettiğine inanıyorsanız muhtemelen bir şeyi yoktur. genelde travma sonucunda oluşan yaralanmalar, darbe nedeniyle oluşan inflamasyon nedeniyle yaralanmanın ertesi günü ağrı yapmaya başlar, bir kaç gün içinde de geçer.
ama içiniz rahat etmediyse röntgen çektirmekte fayda vardır her zaman...

parmak kırığı olabilir. parmak kırıkları genelde röntgende görünmüyor. ama zaten görünse de çok enteresan bir şey yapılmayacaktı. çünkü bu tip minik kırıklar ne herhangi bir sargıya alınabiliyor, ne de ameliyat edilebiliyor. parmak kırıksa kediniz bir süre üzerine basmayacak ve zamanla kaynayacak. benim kedimin parmağı kırılmıştı, sadece zaman verdiler, herhangi bir şey yapılamadı. şimdi çok sağlıklı.
ama başka bir kırık varsa ve görülmemişse tehlikeli olur tabi.

edit: ben röntgen çektirdiniz sanmıştım, sanırım çektirmemişsiniz. kesinlikle çektirmelisiniz. sadece muayeneyle hiçbişey yok dedikleri kedinin kalçasının kırık çıktığına şahit oldum. röntgensiz asla olmaz.

kırık olmadığından emin olmak için röntgen çektirmeniz gerekecek. sırf muayene ile tespit edilemez. teşhisi konulmayan şeyin tedavisi de olmaz.

öğrenci bütçesini çok sarsmamak için belki veterinerlik fakültesini deneyebilirsiniz.

eğer kedinin dayanılmaz ağrıları yoksa yani bağırmıyor ya ad yemekten kesilmiyorsa, tekrar tekrar hayvanı veterinerlere sürüklemeyin derim. zaten oraya gittiklerinde akılları çıkıyor korkudan. bir de hayvan 3. kattan düşmüş zaten aklını kaybedecek kadar korkmuştur ve bedensel olarak da sarsılmıştır haliyle. ayağının üstüne basamaması normal. ne kadar kırılmasa da ağrıyordur. azıcık bekleyin derim...
geçmiş olsun...

veteriner röntgen çekmeden kırık yok dediyse,mutlaka bi röntgen çektirin derim.eğer kırık yoksa psikolojiktir,benm kedim de düşmştü kırığı yoktu ama adım atmaya korkuyordu,yemek yemiyodu,sürekli yatıyodu.Kısacası hayata küsmüştü..İhtiyacı olan sevgi ve güvende olduğunu hissedebilmek olabilir :) kırık yoksa olabildigince sevgi aşılamaya çalışın,işe yarıyo...

valla moda caddesimidir bilmiorum ama nautilusun ordan yukarıya devam edince ışıklardan sola dönüp bi 100m falan gidince sağ tarafta bahçe katı bi yer vardı.ben bikaç kez götüdüm.memnun kaldım.geçmiş olsun.röntgeni ihmal etmeyin ama.

gitmedim ama friends iyi bir veteriner diye biliyorum. kırık çok ağrı,sızı ve şişlik yapar, veteriner bunları görmediği için kırıktan şüphelenmemiş olabilir ama yine de güvenmiyorsanız röntgen çektirmekte fayda var.
enjeksiyon tedavisi uyguladı demişsiniz. ne enjekte etti acaba veteriner? ağrı kesici falandır sanırım. kırık olmasa bile herhalde ağrısı vardır, ağrı kesicinin etkisi geçtiği ve ayağı ağrıdığı için de pek hareket etmek istemiyordur. yeme-içme durumu nasıl? yemek ya da tuvalet için yerinden kalkabiliyor mu?
geçmiş olsun.

cevap için teşekkürler. bugün itibariyle topallıyor. parmaklarına dokunduğumda dört ayağından da acı alıyorum. bundan da kırık olmadığını, sonucun psikolojik olduğuna varıyorum -aynı doktor gibi- aslanlar gibi yiyor, içiyor. hatta bugün mutfak dolabının üzerine zıpladı üç ayakla. ama genel olarak yatıyor yatıyor ve yatıyor

@serafettin,

yeme içmeye başlaması çok iyi işaret :)) korkmuş demek hayvan

sözlük formatına uygun bir yazar olduğunu söylemişsin ama soru başlığa cevap entry girmişsin. bu konularda moderasyonun yaptırımı zaten belli. uçanları bile görüyordum. sen yine çaylak olmuşsun.

askerlik gibi sozluk. devrecilik onemli, kidem vs. sen ucarsin, eski nesillere kimse birsey demez. dikkatli olmak gerek.

çaylaklığının sebebi son silinen entry'nde moderasyonca çok vahim sayılan bir hata yapıp, soru başlığa cevap entry girmen. sırf bu hatadan nice sabırtaşı uçuruldu... uçurtma şenlikleri bile yapıldı, bissürü soru başlık açarak.

not: gözlemlediğim kadarıyla bir diğer uçuran/çaylak eden format hatası "...bik bik bik dediğim/eden başlık". malum, başlık başa giyilir

çaylaklığa düşürüldüğüm entry bir anket entry'si.
aşağıda yazayım aynen.

başlık, sözlüğün en mal yazarı/yazarları

entry

mal
mal
mal
mal

daha uzar bu.

imza, girecek hiç bir kategori bulamayan suser.

entry silinme gerekçesi, tanım tanım devamı yada bkz olmadığı için.
eski nesiller bu tip başlıklarda resmen sohbet ediyorlar.
onlara hiç bir şey olmuyor, kayırılıyorlar sahiden.

düşünüyorum da,bu silinen entry dolayısı ile çaylak olduğum için, sözlüğün en mal yazarı ben oldum sanki:)

aynı başlığa girilen diğer entry'lere bakmanızı rica ederim.
adam benim demiş mesela, bu tanım mı oluyor?
diğerlerine ve bu tip entry lere baktığınız zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacağınızdan eminim.

@mustee,

1- başlık tam olarak şöyle: ekşi sözlük'ün en mal yazarı/yazarları kimdir bu soru cümlesi, sizin girdiğiniz entry ise direkt cevap.

2- diğerleri cevapları bkz şeklinde girmiş. bu formata aykırı değil ancak aşırı yapılması format abuse sınıfına giriyor. örneğin bkz fasiliteleri ile diyalog. bahsettiğiniz sohbetler yazarın tarihçesine not alınıp, birkaç tekrardan sonra (kaç tane bilemiycem, mod'lar cevaplar bu kısmı) bu yazarlar da çaylak ediliyor.

@no avalon
alakan için çok teşekkür ederim.
umarım yazılanları galadnikov da görmüştür.
yine de bir şansımı denemek istedim belki bir şeyler olur diye.
gördüğüm yazarlar arasında gerçekten 40-50 hatta daha fazla entry'si silinen yazarlar var. ama eski nesillere karşı moderatörler bu kadar kesin tavırlı değiller.
şimdi en az bir kaç ay daha beklemem gerekecek belki de yeniden yazabilmek için ben buna üzülüyorum.

onlar da haklı değil mi sence? geçmiş nesillerin çoğu zaten eski olduğundan sözlük formatını yalayıp yutmuş. 9-10 ve 11ler arasında sabırtaşları da mevcut. yani entryleri onaytan geçmemiş yazarlar. tabi ki bu nesiller daha çok kontrole tabi tutulacak, tabi ki daha küçük hatalarda cezalar verilebilecek.

@slavez
haklısın söylediklerinde ama ben sabırtaşı da değilim. neyse yapacak bir şey yoksa önce lanetin kalkması için bir haftayı, sonra da tekrar yazar olmayı bekleyeceğiz mecburen.

Arabayla 20 dk kadar. Taksi de rahat bi 25-30 yazar heralde.

antalya ince uzun bir şerit, havaalanı şeridin bir ucunda (doğu) :p

yarım saat kadar sürer, 35 civarı yazar

Sabırlıyım beklerim dersen Belediye otobüsleri de merkeze gider. hem de sadece 1,3 TL.

eğer nezlen ağır geçiyorsa burun akıntısı o kıvamda olur. kendimden biliyorum hatta şu an aynen o evredeyim. nezle hafiflemeye başladıkça o pıt pıt damlayan sıvı koyulaşır. (evet farkındayım çok iğrençleştim) ve sana bi tavsiye: eğer burun akıntın cidden çok fazlaysa ve cildin de hassassa (iki gün sonra burnun yara içinde kalıyosa) aynı mendili defalarca kullanma. al bi rulo tuvalet kağıdını yanına ve her yaprağı sadece bir sefer kullan ve at (ben çareyi tuvalet kağıdında buldum). geçmiş olsun...

normal selpak ya da tuvalet kağıdı yerine ıslak mendille burnunu silersen, nezlen 10 gün bile sürse burnum kabuk bağlayıp yara olmaz.
ayrıcana hani şu ananelerimizin sıkça kullandığı vicks var ya burnuna ondan sür.ii gelir ferahlatır, hemen akıntının bitmesini sağlar.
geçmiş olsun her ikinize de...

sümük o. henüz iltihaplı (dolayısıyla kıvamlı) sümük safhasına gelmemişsin ondan öyle akıyor. akması tıkamasından daha iyidir.sahi hiç olmadı mı daha önce? bana hep olur :)

beyin suyu o :) yani benimkinin öyle olduğunu düşünüyorum.
yoksa sümük aslında. içinde ekstra maddeler olmayınca öyle su gibi şeffaf olur. sinüs kaynaklı herhalde. mesela o akıntı benim burnumu yakıp yara bile yapıyor.

nedeni, inflamasyon nedeniyle damar ve doku geçirgenliğinin bozulmasına bağlı sıvı artışı, seruma benzer.

kibarlık. yemek yerken afedersin sıçmayı işemeyi çağrıştıran tuvalet demenin alemi yok.
lavabo nerede --(aklıma tuvalet gelmedi)
tuvalet nerede---(sıçmak işemek osurmak) bak olmuyor işte..

ground ben de onu diyorum işte, eskiden kibar değil miydi kimse o zaman ?
hiç sanmıyorum.

Kibarlıkla falan alakası yok bence. Nedenini ben de merak ediyorum, ama galiba anlamak zor bu ifadeyi ve neden kullanıldığını. Kullananların çoğunda ortak bir özellik var gibime geliyor, ama söylesem o çoğunluğa girmeyenler, benzemedikleri kişilerle aynı ifadeyi kullanmalarını falan kabullenemez falan, uzun hikaye.

Ben ısrarla tuvalet sorarım, ne yani elimi yüzümü de yıkayabilirim, tuvaleti de kullanabilirim, boklu çişli çağrışımların bir alemi yok. Tuvalet tek çağrışımı olan bir sözcük de değildir, bir romanda falan "Sabah tuvaletini tamamladı." cümlesini okuyunca elini yüzünü yıkamak, saçını taramak, süslenmek vb. değil de işeyip sıçmayı anlayan nesle aşina değilim.

tuvalet esasen fransızca'da süslenmek, üstünü başını düzeltmek, fiyakasını kontrol etmek anlamına gelirken bizde sıçmak osurmak olarak algılanmış. lavabo da ingilizceymiş, tipk bir fransızcadan ingilizceye kayma.. çok kelimede yaşandı bu durum.
ben tuvaleti kullanacağım zaman tuvaleti, lavaboyu kullanacağım zaman lavaboyu soruyorum. bir de asla külot demiyorum hep don diyorum. çok mu kabayım?

Bunun benzerleri de var, aklıma geldi (sebepler benzerdir sanırım):

Kıç, göt: Popo
Pipi, çük: Penis
Kusmak: İstifra etmek

Bunlar aynı anlama gelse de, ikinci şekilde söyleyince kibar oluyor. Halbuki aynı şeyi ifade ediyorlar.

ayakyoluydu hela oldu.tuvaletti lavabo oldu...sakattı engelli oldu engelliydi bişe daha oldu ama hatırlamıyorum...aylar önce memo temmelçizer abimiz yapmıştı bunun hakkında bişeler...8,10 ay kadar önce bulursan oku...hatırlıyorum çok komikti...

@kediebesi, "lavabo" da fransızca :)

kibarlaşma herhalde "ben elimi yıkamaya gidiyorum, çişle kakayla işim olmaz" mesajında saklı..

amerikalılar da "restroom" olmadı "washroom" der...

bu tur seylerin ozellikle bir etkiye dayanarak degistigini sanmiyorum. Sadece yeni akim (trend) olarak bir sekilde baslayip arkasi geliyor ve o kullanimi yerlesiyor. Bence dostum -> baba -> kanka -> haci -> hocu -> moruk -> hafiz -> ... gibi gecislere benzetilebilir bu, sadece cok daha yavas ilerliyor. Ileride bir gun lavabo yerine sadece 'disari' da kullanilibilir mesela, bilinmez.

(bkz: euphemism )

uyuyan kedi değil no avalon :) pardonemua
esasında latin kökenli. fransızca laver fiilinden çok latince lavare fiilinden geliyor. bize ingilizlerden mi geçmiştir fransızlardan mı bilmiyorum, herhalde fransızlardandır.
ayrıca lavaboyu sorunca lavaboya mı sıçcaz konusu çok saçma geldi bana.
restoranda gidip masaya oturursunuz di mi? kimse hayır ben sandalyeye oturuyorum, masaya oturmam diyor mu?

tuvalet yerine lavabo diyenlerin genelinde bir telaffuz sıkıntısı da seziyorum.

kalın a ile, "lağabo" diyorlar...hata "lağaaaabo".

@kediebesi, sanırım no avalon'a cevap verdin, ben Fransızca demedim, zaten daha çok tuvaletten bahsettim.

ya bana tuvalet yerine lavabo nerde demek kibarlıktan öte kıroluk geliyor, tüylerim diken diken oluyor. sanki duvara yapışık bi lavabo var ortada, tuvalet yok.

cilt doktoruna inanmiyorsun da bize mi inanacan? valla bildigin sivilce bu, oyle gorunuyor. o jel olmadiysa, baska pomat verirler, olmadi peeling verirler...

sülük koy, geçmezse bana gel.

Aynısı bana da olmuştu doktor Tetra diye bi antibiyotik verdi. 1 ay boyunca her gün kullandıktan sonra indi nihayet orda mor bi iz kaldı onu da peelinglerle hallettim.

Dermatoloğunuz "artık sıkma yeter" demedi mi? Karşı koymak imkansız ama bunların hiç kurcalanmaması gerekiyor. Anlattıklarınız yağ kistinin iltihaplanması gibi, her sıkmanızda yağ kesesini büyütmüş oluyorsunuz... Bir de genel cerrahiye göstermenizi öneririm, özellikle beyne yakın olanları risk teşkil ettikleri için operasyonla alıyorlar.

Notos Kitap'ın vardı, 10 haftası 560 TL, ilk iki ayda taksitle ödeniyordu.

notosedebiyatatolyesi.blogspot.com

ankara'da ise um:ag seminerleri...

istanbul'da arıyoruz.

chrome kullanıyorum bende herhangi bir sorun yok

hmm.firefox da eklenmiyor. ie de denedim ekledi. yol gösterdiğin için sağol.

ekledi bende. hatta tasarımı değişmeden önce sepete eklediğim ürün de hala sepette duruyor.

edit: ben de chrome'dan baktım.

ekledi bende firefox'ta. firefox ayarlarınızda sorun olabilir ya da bir eklenti engelliyor olabilir.

java'nız aktif mi? ff'de genelde java engellendiğinde bu tür sorunlar çıkıyor. bir fikir yani :)

1. soruyu anlamadım :) ama "production line yenilecekmiş, doğru mu?" gibi algılayıp yanıtlayayım... boşverin yav. benim mbp ilk çıkanlardan, aldıktan üç ay sonra bissürü bişi yenilediler ama ben 4 senedir canavar gibi kullanıyorum.

2. matlab güzel çalışıyordu ama comsol'u bilmiyorum. yine de kafaya takmayın, bunlar intel çip olduğundan windows kurulup dual boot yapılabiliyor (bkz: bootcamp).

3. 13 inç (netbook kadar olması) bence gayet taşınabilir. benim mbp 15.4 inç bir de netbook'um var, taşıyorum yani :)

4. türkiye ile ab fiyatları aynıdır. ama abd fiyatları neredeyse yarı yarıya. olanağınız varsa oradan alın. ayrıca macbook'u da alternatif olarak düşünebilirsiniz.

@no avalon: kendime cevap vereyim.

4. yok yahu. yari yariya fark yok abd ile bendeki fiyat arasinda. abd'de bu alet netten 1500dolar (~1000euro) 300 euro fark ediyor. abd'ye gitme ihtimalimiz cok dusuk oldugundan buralardan bakiyoruz.

store.apple.com

yok yav, 1200'den başlıyor. düşük sales tax olan (mesela new jersey - %4) 1300'ün altında alabilirsiniz. ama en düşük konfigürasyonu. aynı modelin türkiye fiyatı kdv dahil 1400 euro civarı (3128 tl- store.bilkom.com.tr

mesela apple almanya'ya baktım, kdv dahil 1,149 euro.(store.apple.com yuh olsun bilkom'a şimdi ama...

bence kristal kum alın, daha az koku yapar.
mama, kap gibi şeyleri herhangi bir petshoptan daha kolay alırsınız.

kedi kristal kumu sevmeyebilir. bu durumda topaklanan herhangi bir kum olur. alice'in yeşil olanı iyiydi zannedersem.

mama kabı veteriner, petshop heryerde var. plastik mama kapları bazı kedilerde alerji gibi bişi yapıyor, dudağında (ya da dudak gibi yerinde) sivilce çıkıyor. öyle bir durm varsa, çelik alın. su kabı ve mama kabı ayrılabilir olsun, suyunu daha sık tazeleyeceksiniz.

mama olarak, bütçeniz müsaitse premiumla besleyin. kedinin yaşına ve kilosuna mama tipi değişir. söylerseniz belki daha rahat cevap verebiliriz...

ha bi de, hayırlı olsun :)

kristal kum + kapalı tuvalet kabı on numara bir düzenlemedir evde kedi beslemek için.

şahsi tavsiyelerim: yaş mama mümkün olduğunca vermeyin, ancak böyle çook keyifsiz olduğu günler olursa ya da kesinlikle mama alacak haliniz yoksa o gün verin.
ben keimi bir öğün premium mama bir öğün normal yemekle besliyorm (normal yemek derken patlıcan oturtma değil tabi, fasulye falan sevdiği için veriyorum onun dışında çeşitli eti ciğeri pişirip pişmiş havuç ve bezelyeyle çekiyorum, yaş mama gibi oluyor)
kuru mama kesinlikle premium olmalı, pahalı ama daha az vereceğiniz için bi nebze kurtarır. marketten premium mama alamazsınız, pet shoptan ya da veterinerden alırsınız. içindekiler kısmında ilk olarak et ürünü yazdığına emin olun.

taşıma kabı çok da büyük dert değil, bir tane orta boy alığ yıllar boyunca kullanabilirsiniz.

siteyle ilgili olarak bu soruyu aylar önce ben sordugumda bana gelen cevaplar şöyleydi:
www.juenpetmarket.com
www.arkadaspet.com
www.teleskopakvaryum.com

öncelikle hayırlı olsun. güle güle büyütün.

uzun zaman içinde bir sürü kedi bakmış büyütmüş bir kimse olarak diyebilirim ki, en önemli şeyi tuvaleti. mümkünse genişçe bir tuvalet kabıyla kristal kum deinldiği gibi iyi bir kombinasyon. size de ona da rahat. bi de kakasını çişini yaptıktan sonra topaklanan kısmı alır atarsanız hem kum uzun süre gider, hem kedi memnun olur.
geri kalanlarında tamamının keyfe keder olduğunu düşünüyorum. çok keyifsiz, iştahsız ve hastaysa biraz damara göre şerbet yapıp şımartılabilir ama onun dışında "biz ne yiyosak o kardeşim!" moduna alıştırırsanız hem çeşitli beslenir, hem siz rahat edersiniz. eti meti bezelye havuşla çekip yaş mama gibi yapmak da şahane fikirmiş bu arada. bi de ciğer haşlardık biz bi zamanlar. bayılırlar ama ev cesetle doluymuş gibi kokar.
sevgiler. sıkıştırınız kediyi birazcık benim için.

kedinizin ufak olduğunu varsayarak almanız gereken şeyleri şöyle sıralayabiliriz:

-kedi taşıma kutusu/kafesi: aşılarını yaptırmak için veterinere götürürken çok işinize yarayacak. kucakta taşımak ya da iyi kapatılamamış karton bir kutu kedinin yola fırlaması v.b. durumunu engelleyemeyeceği için bu taşıma kabını almalısınız. üstelik evde olduğu zaman da -büyük ihtimalle-kutuyu yuvası olarak belirleyecek, koltuk tepesi, sizin yatağınız v.b yerlerde yatarak ortalığı tüye bulamayacaktır. (21,90-TL)

buna bakabilirsiniz: www.juenpetmarket.com

-tuvalet kutusu: kediniz ufak olduğu için başlangıçta üstü açık,plastik ve kenarları kedinin girebileceği yükseklikte bir kutu yeterli olur. plastik olması özellikle önemli. karton v.b. malzemeler ıslandığı zaman tahammül edilemez bir koku yapacaktır.kumu

topluca değiştirdiğinizde çamaşır suyu ile yıkamanızı tavsiye ederim.(11,82-TL)

mesela bu: www.juenpetmarket.com

-kum temizleme küreği: kumunuzu temizlerken kullanacağınız, kirli kumu temizinden ayırmaya yarayan kürek. kumdaki artıkları şeffaf buzdolabı poşetine koyup, ağzını bağlayıp atarak temizlik işini oldukça pratik bir şekilde halletmiş olursunuz.(1,70-TL)

buna bakabilirsiniz: www.juenpetmarket.com

-kedi kumu: marketten alabilirsiniz. silikon kumlar-daha pahalı olmasına rağmen-dityomitli kumlara göre uzun süre kullanılabilir. kediniz ufak olduğu büyük ihtimalle tuvaletini yaparken deli gibi kazacaktır. bu yüzden ağır, iri taneli kumları almanızı tavsiye ederim. ince taneli kumları dağıtabiliyorlar kolayca. (ortalama 4,00-TL)

www.juenpetmarket.com


-kedi tırmalama çubuğu: kediler doğaları gereği sürekli tırnak törpüleme ihtiyacı duyan hayvanlardır ve bunun için de halı, koltuk gibi yarı sert yerlere gözkoyacaklardır. eve alacağınız bir kedi tırmalama çubuğu eşyalarınızı korur. halı ya da koltukta tırmalama
yaptığını gördüğünüz anda hayır demek ve kediyi alıp çubuğun başına getirip evet demek öğrenmesi çin yeterli olacaktır. ancak bu eğitimi kedi ne kadar küçükse o kadar kolay verebilirsiniz. bu yüzden çubuk almayı ihmal etmemenizi öneririm.
(23,56-TL)

buna bakabilirsiniz: www.juenpetmarket.com

kedi maması için kap: mama ve suyu ayrı ayrı kaplara koymanızı tavsiye ederim. yani iki gözlü kaplar yerine tek gözlü iki ayrı kap alabilirseniz, suyun mamayı ıslatması ya da suyun içine mama düşmesi v.b. durumlarını yaşamaz, kedinize sürekli temiz mama ve su
bulundurmuş olursunuz. unutmayın kuru mama kullanıyorsanız kedinizin suyunu mutlaka kontrol edin, günlük olarak taze su ile değiştirin!ben kendi kedilerimde mama için çelik, su için plastik kap kullanıyorum. (ortalama 2x2,5-TL)

-kedi maması: özellikle ufak kedilerin büyümeleri 1 yaşına kadar devam ettiği için bu dönemde paraya kıyıp kaliteli bir mama (kitten) almanız önemli. çünkü kuru mamadan aldığı protein, vitamin ve mineral ihtiyacını ne olursa olsun siz başka yemeklerle
karşılayamazsınız. (tavuk, ciğer v.b.gibi) hatta mümkünse tek çeşit mama ile besleyin. yedireceğiniz farklı gıdalar kedinin damak tadının çeşitlenmesine ve devamında seçici davranmasına ve beslenememesine sebep olabilir. bu yüzden kuru mamadan şaşmayın!

(ortalama 5 kg. mama 50 lira) eğer buna ayırabilecek bütçeniz yoksa goodys marka mamayı tavsiye ederim. market mamaları arasında bulabileceğiniz en kaliteli mamadır. unutmayın kaliteli mama daha az kaka ve çiş, dolayısıyla kum masrafında da azalma demektir.

hem kedinizin sağlığı için de gerekli...!

www.juenpetmarket.com

-tüy fırçası: kedinizin tüylerini düzenli fırçalamak hem onun hoşuna gidecek, hem tüylerini güçlendirecek hem de sağdan soldan tüy toplama sıkıntınızı azaltacaktır. bunu sık dişli bir saç fırçası ile de yapabilirsiniz. yok ben illa fırça almak istiyorum
diyorsanız: (8,48-TL)

www.juenpetmarket.com

www.juenpetmarket.com'dan defalarca ürün aldım, hiçbir şikayetim de olmadı, fiyatları da pek çok yere göre gayet uygun.

petshoplar'dan, veterinerler'den ve marketlerden çok daha ucuza ürünleri burada bulabilirsiniz.


listedekilerin haricinde acil olarak almanız gereken bir şey yoktur. aşısı yapılan ve parazit ilacı içirilen bir kediye (eğer sokağa çıkma alışkanlığı da yoksa) pire tasmasına ihtiyaç yoktur. her ne kadar avlanmalarını engellemek ve nerede olduklarını bilmek açısından yararlı olsa da pek çok kedi tasmayı,hele çıngıraklı tasmaları sevmez.evden çıkmayacak bir kedi için tasmaya da ihtiyaç olmaz. yavru kediler oldukça oyuncudur ve genellikle sizin para döküp aldığınız oyuncaklar(oyuncak fare 5lira) yerine kendi istedikleri şeylerle oynarlar (çorap, kalem v.b.)bu yüzden yaratıcılığınızı kullanarak ona oyuncak yapabilirsiniz. mesela alüminyum folyodan top, eski ince çoraplarla yapılmış toplar veya pinpon topları kedinizin favorisi olabilir. boğazına dolanabilecek ya da
içine girip boğulabileceği şeylerden özllikle uzak tutun(yün yumakları, poşet v.b.)

kediler (çok istisna durumlar olmazsa, katrana,boyaya bulaşmak gibi) yıkanabilen hayvanlar değildirler ve genellikle suyu sevmezler. üstelik kullandığınız sabun ve şampuanlar onun derisine uygun olmadığı için egzama, kepek gibi cilt sorunlarına yol
açabilir. bu yüzden kedinizi yıkamayın, bırakın kendisi yalansın. kazara yıkanması gereken durumlarda (örneğin ishal olup üzerini batırması gibi) sadece ılık suyla yıkayın. gözlerine su gelmemesine dikkat edin ve yumuşak bir havlu ile kurulayın.


kedinizle birlikte keyifli günler dilerim!!!

kum olarak alice'in yeşil olanını hararetle tavsiye ediyoruz. (kristal olarak adlandırılanlar bildiğiniz silikon, ne olduğu belli değil. ben kullanmıyorum.)

kedi yavru ise 1 yaşına gelene kadar yavru kediler için olan mamalardan alın.

market mamalarından kesinlikle almayın. veterinerlerde ve pet shoplarda satılan kaliteli mamalar vardır. bunlardan kullanın. market mamaları ucuzdur ama ileri yaşlarda sağlık sorunlarına yol açıyor. veterinere deli gibi giden ve para saçan birisi olarak bunu istemezsiniz diyorum.

iyi mamaların kilo ile satılanları var. market mamalarından biraz pahalı oluyor.

ayrıca (git: 54943)

kristal kum kullanma. slikozis hastalığına neden olabiliyor. zaten maksimum 1 hatfa kullanırsın çünkü sapsarı oluyor çişten dolayı.

ince taneli topaklanan kedi kumu al. golden white ve alice yeşil (alice ultra) iyidir.

kristal kum resmen mikrop yuvası. topraklaşan akkum var. 5 kg'si 15 lira falan. hem de en ucuzu ne koku yapıyor ne mikrop. 1 ay da dayanıyor.

@jeanne hebuterne ben de akkum kedi kumu kullanıyorum. iki kedim var ve performansından çok memnunum.

yavru olduğu için kendini güvende hissetmesi uzun sürebilir. sanırım ortamını çok fazla değiştirmezseniz zamanla alışacaktır.

yavrum ya korkmasının yanında kendine has bir utangaç karakteri olsa gerek. endişelenmeyin zamanla diyalogunuz düzelecektir.

ustune gitmeyin, koselere sikistirmayin, surekli sevgi dolu yumusak ses tonuyla konusun (canim cicim agucuk vs...), o gelmeden elinize almayin, gitmek isteyince birakin. ensesindeki deriyi de ovalayin minciklayin :)) neyse... kendi haline birakin biraz size guvensin, gelir o.

evet hiç üstüne gitmeyin hatta hiç ilgilenmeyin. o yavaşça köşesinden çıkar, etrafı keşfe çıkar yakında. ayrıca tepenize de çıkar bir iki gün içinde. yemeğini suyunu kumunu gösterin ve kendi haline bırakın :) çok korkmuştur yazık ona, ebesi kıyamaz ona :)

diş eğer restore edilebilir durumdaysa ve de pulpa iltihabı olusmus ya da pulpa ölmüş ise dişe kanal tedavisi yapılır.evet bir önceki asaması dolgu oluyor.daha da öncesi için ise şimdi yeni tedavi yöntemleri uygulanmaya baslanıyor yavas yavas, ozon terapi denilen ve bu sayede baslangıc cürüklerine dolgu da yapmadan iyileşme sağlanmaya calısılıyor.
moraliniz bozmayın, kanal tedavisi olan diş cekilecek diye bir olay yok.eğer kanal tedavisi iyi yapılabilirse diş size uzun süreler hizmet verir.

bende kanal tedavisi olmuştum sanırım 12 yıl filan oluyor dişim yerinde ve hala çekilmesini gerektirecek bir durum sözkonusu değil...

yaklaşık iki ay önce 2 dişime birden kanal tedavisi yaptırdım. ben de sizinle aynı durumdaydım, yani hiç ağrım, sızım yoktu. ancak dişlerim içten içe çürümekte ve bazı bünyelerde de bu ağrısız gerçekleşmekteymiş. belki sizde de aynı durum söz konusudur?

çürükler hava almıyorsa ağrı yapmaz. içten çürümüş olabilir. bi de bildiğim kadarıyla ön dişlerde dolgudan ziyde kanal tedavisi yapılıyor.

yine de geçmiş olsun...

sorun şu, ben de dahil bazı bünyelerin acı eşiği yüksek oluyor. yani dişiniz çürüyene mahvolana kadar sorunu anlamıyorsunuz. ama bi aşama sonrası sinirlerim mahvolması ve su bile içememek söyliyim. diş konusu önemlidir, bence kesinlikle doktorunuzu dinleyin, yok yere hadi kanal tedavisi dememiştir.

bende de bi dolu insanda da kanal tedavisi var, bir sorun yaratmıyor. benim de şu sıralar sorunum kanal tedavisi gören dişimin diş etinin çekilmesi ve bunu aylar sonra farketmem, diş hooop diye düşecek diye korkuyorum, hafta sonu direk dişçime gideceğim.

Bundan yıllar yıllar önce :) neyse bir kaç sene önce dişimde yapışkan tatlılar yerken sızlayan bir dişim vardı. Bir kaç doktora gittim kanal tedavisi olacak dedi. En sonuncu gittiğim kanal tedavisinde sinirleri alıyoruz, bu nedenle 5 bilemedin 6 sene sonra bu diş gider. İdare et en son dayanamadığında kanal tedavisi yaparız dedi. Neyse bende tesadüfen almanyaya gittim ve orad da tesadüfen diş doktoruna gittim. Hmm baya kötü dedi. Ve kanal tedavisi yapmadan bildiğiniz dolguyu yaptı. Öyle bir dolgu ki heryer dolgu oldu. Ama his hala var.Sıcak yerken soğuk yerken hissediyorum.

ikinci bir olayıda geçen gün yaşadım. Bundan yaklaşık bir sene önce 3 tane diş doktoruna gittim. 20lik dişlerin kesinlerinle çekilecek. Dedi hepsi. Hatta iki tanesi için cerahi operasyon yapılacak dediler. Sonra bende bir tanesi için randevuyu aldım bir ay sonra sıra geldi. Sıra geldiğinde cerrahi operasyon yapmadan çektiler. Sonra diğerlerinide çektirmedim. Geçen diş taşlarını temizletmek için gittiğimde 20 lik dişlerimi sorduğumda neden çekilsin çekilmesine gerek yok dedi doktor.

Bununları niye anlattım. Eğer imkanınız varsa iyi bir yere gidin.Dişçiler kadar saçma sapan farklı teşhisler koyan bir de psikatristler vardır herhalde.

size sorunu göstermesini isteseniz? ya da başka bir doktora da danışın bence, gerçekten külfetl, zahmetli bir iş. girişmeden iyi araştırmalı.

ilk gidilen doktorda hele ki ağızda şikayet yokken böyle bir şey söylüyorsa hiç güven verici değil. sağlam bir dişçi bulun kendinize. her doktorun her dediğini de yapmayın. tüccar oldular artık. güvenilmiyor...

Çok emin değilim ama bunların birbirlerine uymalarını sağlayan adaptörler var diye biliyorum.

bunları birbiriyle seviştiren adaptörler var. google'da hdmi to vga veya hdmi to scart olmadı dvi to vga (anladın sen onu ;)) diye aratırsan, bol bol çıkyorlar :)

s video çıkışı varsa laptopta (tv-out diye de geçer) o daha kolay olur, ses için yine uğraşırsın da.

bildiğim kadarıyla hdmi-scart converterlar pahalı.

dealextreme'De bi ton böyle şey var. ama 3-5 değil 30 dolar seviyesindeler.

kanserli bezeler acımaz.
büyük ihtimalle kanallarda iltihap olmuştur. ya da yağ bezesidir. her ihtimale karşı gerekli kan testlerini (prolaktin gibi mesela) ve ultrasonografiyi yaptırınız. iltihap ise antibiyotikle geçer. haftayadan önce gidin büyümesin. geçmiş olsun
kokama :) (korkma yani)

ps: ayın hallerinden de bir hesap edin derim ayrıca ;)

ben bu tip bir enfeksiyon geçirdim ve tırsılacak gibiydi cidden. beyaz kan hücreleri (he bravo ingiliz seni) yani akyuvarların sayısı tavan yapmıştı ve iki haftalık antibiyotikle zor geçmişti. o yüzden çok da rahat davranmayın pliz :)

ya tırsıcak bir şey yok. beze olur ve acır da. sen gene de bir baktır ultrason falan. ama yağ bezesidir, ufakken bende de vardı, hatta acırıd ama artık hiç acı yok. varlığını da sen bu duyuruyu yazana kadar unutmuştum.

daha önce böyle bir şey yaşadım. memedeki bezeyi fark ettiğin andan itibaren büyük ihtimalle elin hep oradadır. dolayısıyla sürekli ellediğin için minicik olan beze daha da irileşmiştir.
şimdi ne yazarsak yazalım burada kesin bir cevap veremeyeceğiz. çok büyük ihtimalle benimki gibi bir durum. kanser değilsin ama sen yine de bir doktora git geciktirmeden :)


not: eğer yaşın gençse zaten kanser olma ihtimalin çooooooooooooooooooooooooooook zayıf.

Erkek arkadaşımın koltuk altında çıktı (hatta oraya dokununca yüzük parmağı istemsiz bir şekilde hareket ediyordu), dün doktora gitti. Doktor kesin bir şey söylemedi ama stress ten kaynaklı olabileceği yönünde konuşmuş, birkaç ilaç vermiş. Bence sen de bir doktora görün en yakın zamanda :)

yine bir arkadas ekolunden ornek verirsem, boyle yag bezesini elleye ovalaya patlatmisti. kucucuk bir operasyon yerine kocaman bir operasyon gecirmek durumunda kaldi. onun icin doktora git o halleder.

ha @kediebesi'nin dedigi gibi, kanserli beze acimaz. iltihapli acir. bir de kanserli (allah korusun tabe) dokunun uzerine ve cevresine denk gelen deride de degisim olur, farkli gorunur, boyle kabuk baglamis tahris olmus gibi.....

düz bi cevap olucak belki ama uyurken çok enerji yakılmadığından üşümeniz normal :)

endişelenmene gerek yok. ya hasta olucaksındır ya da çok yorgun düşmüşsündür bana da aynısı olmuştu merak etme...

annemin klasik lafıdır "oğlum üstün ince uyuma, üşürsün". üstümüz ince uyumayalım, terli terli su içmeyelim.

bizim orda derler ki "uyuyanin uzerine kar yagarmis" :)

Hmm şu anki durumum şu.
Sanırım ateşim varsa azaldı, 3 kat üstümde var + kalorifer yanmakta ve üşümüyorum ama sıcaklamıyorum da. Hafif halsizim.
Şimdi merak ettiğim soru şu: Saat 2'de frp oyunumuz var. Acaba çıkıp oynasam mı? Yoksa ne olur ne olmaz deyip evde istirahat mı etsem?

önce sağlık.

Çıktım öef diyerek. Neyse ki iyiyim.

problem göz kapağında değil de içerdeyse göz kapağının içine sürülür genelde.

göz kalemi çeker gibi alt kapağa sürülüyordu.. yatmadan önce tabi :)

icine surecen, goz merhemi iste :) ben gormeden beceremedigimden aynanin karsisina geciyordum, alt kapagi iyice asagi cekip merhemi sikiyordum. sonra kapatip, cumburlop yatak...

prospektüste de m yazmıyor?

prospektüste de yazmıyordu evet. kek gibi kapağın altına üstüne sürdüm. problem içerde halbuki. teşekkürler ekşi duyuru.

Merhaba,
Doktorun bana anlattığı şekilde anlatayım: Göz kapağınızın altını iyice aşağı çekiyorsunuz ve cebe (boşluğa) kremi sürüyorsunuz. Sonra gözlerinizi kapatıp bir parmağınızla gözünüzü hafifçe ovalıyorsunuz. Bu kadar. Gözünüzü açtığınızda etrafı bulanık göreceksiniz bir süre. Geçer.
Geçmiş olsun. Kolay gelsin.

mininova tv dizilerinde bir numaradir. isohunt da cok tracker barindirir. bi de rahmetli demonoid vardi of off..

direkt uçağa git. bagajın varsa "bagaj teslim bankosu"ndan bagajı vermeyi unutma. başka bir işlem yok.

çıktı almana bile gerek yok aslında kontuar da kimlik gösteriyorsun yeterli oluyor.

@pposeidon1,

cikti almana gerek var, eger direkt ucaga gideceksen. o senin binis kartin. ama dedigin gibi binis kartini kontuardan da alabiliyorsun. yine de printer varsa bas binis kartini da bi daha ugrasma kontuarla :)

benim kaynımda da var. fizik tedavi iyi geliyor bunlara hiç denediniz mi? sadece kremle nereye kadar? teyzeniz yüzebiliyorsa yüzsün, fizik tedavi görsün filan. geçmiş olsun

dolgit krem önericem ama ağrısı kesilince zorlamasın boynunu...

yalnız muscoril birikimli etki eden bir ilaçtır. yani minimum iki gün düzenli kullandıktan sonra fayda görmeye başlarsınız. söyliyim dedim :)

gerekenler yapilmis zaten. kas titremesi var mi? sakinlestirici verilebilir. buzu, buyuk damarlara tatbik etmeye calisin.

veterinizi arayin. bu saatte acik degilse ve cok endiseliyseniz fakulteyi arayin. arabaniz varsa ve cok cok cok ama cok endiseliyseniz fakulteye goturun.

bana sorarsaniz buz tedavisine devam :) hatta uyluklarina falan tatbik edin.

kas gevşetici yapılmıştı.4 gündür kakasını yapamıyor sadece çiş.ıkınıyor ama yapamıyor.veterineri bunun da ateşinin yükselmesine yardım ettiğini söyledi.neyse ki buz kolonya tedavisi işe yaradı.ateşi düşürdük şimdilik :)

yanında olduğunuzu bilmesi yeterli. siz ondan daha serinsiniz, rahat olabileceği bir şekilde yaslanıp onu serinletebilirsiniz.

köpeğin ateşini nasıl ölçüyorsunuz?

@galahad

aynı insan gibi koltuk altına sıkıştırıyon dereceyi. en azından ben öyle yapmıştım ölçmek istediğimde.

galahad ; digital derece ile poposundan ölçüyorum tabiki

ha ok. rektal ölçüyorsanız problem yok, diğer şekilde yüksek gösterebiliyor.

köpekte ateş düşürme teknikleri insanla aynı üstadım, ya soğuk duşun altına sokuyorsun, ama suyu ılıktan soğuğa çevirin, şok olmasın hayvan, agresyon gösterebilir, ya da direk kullanılmayan bir battaniyeyi ıslatın ve köpeği battaniyeye sarın.

kaka için ben kedime zeytinyağ içirmiştim.. hemen işe yaradı. deneyin isterseniz. bir zararı olmaz sanırım.

merkez bankasının amacı sadece para basmak değil. para politikasını uygulamak , faiz oranlarını değiştirip reel sektöre para giriş-çıkışını ayarlayamak gibi bir çok görevi var. şimdi türkiyede bağımısız olduğu için artık hükümetin para kasası durumunda değil artık bu saydığım unsurları piyasa koşullarına göre özerk olarak ayarlıyor. eskiden altını baz alarak bastığı parayı (yani öyle olması gerekiyordu ama maaşlar yatmayıncada kafadan bastılar) hatırladığım kadarıyla hazinenin tahvillerini satarak piyasadan parayı çekebildiği gibi tahvil alaraktandan piyasa para sürüyor. tabi çok büyük meblalardan bahssetiğimiz için ve "parayı kafana göre basmaman" için tekel olması faydalı. -hatam varsa düzeltin- tabi 5-6 para birimi çıksa kime güvenerek çıkacak bunlar koçun bastığı para birimin güveniyle besim tibukun bastığı para birimi aynı güvende mi olacak kim ayarlıyacak bunu., tl nin faizi %18 iken doların faizi neden %3.5 buna benzer bi durum çıkar ortaya.

yonetim olarak money supply i tamamiyle ozel kuruluslara vererek genel toplumun ozel amaclara buffer olmadan acik kalmasini mi istiyorsun, yoksa devletin halk tarafindan yonetildigi kurgusunu yaratip parayi da bir nevi bagimsiz gozuken devlet kurumu kontrolune vermek suretiyle insanlara bir ""lender of last resort" var, korunmalisiniz merak etmeyin" hissi mi vermek istiyorsun, bu sayede devlet olarak kapitalin buyuk kismini toplumun ust seviyesi olarak sen mi kontrol etmek istiyorsun, iste cevabin orada yatiyor. yani devleti sen kontrol ediyorsan, paranin kontrolunu de sana rakip olan yine ust duzey (ama o esnada senin kadar guclu olmayan) kisilere de vermek ister misin, yoksa kendinde tutmak ister misin?

ha nedir? bagimsiz para birimi olayi 1600-1900 lu yillar arasinda denendi, ama sonra halklar buyuk krizler gordukce (kendi paralari cekildikce) ayaklandi ve olay cikardi, ve merkez bankalari olusturularak durum bir nebze kurtarildi, bence.

esasta tabii ki 5-6 farkli para biriminin olmasi daha karli olur, ama bu da duruma nasil bir acidan baktigina gore degisebilir. acilabilecegin pazarlar, musteri potansiyelin, kur farkindan genel toplumun yasayacagi kayip (bunun genel utility e olan zarari) ilgili karliligini goturur mu, iste o dusunulmeli tekrardan, ozellikle bu kadar buyumus bir dunyada. ha bir de bono diye bir olay var...

bu basılan para sonuçta banknottur. bunun karşılığı kimin elinde olacak?

soruya soruyla cevap verip perde arkasındaki cevaba göre yanıt vereceğim. Bir ülkede 5-6 farklı para birimi çıksa, rekabet olsa ne olacak? Yaratılması istenen nedir?

arkadaslar biraz aciklamis ama bir daha soyliyim: "kagit para" ya da "kaydi para" paranin ortaya cikisi boyleydi. butun bankalar ellerinde bulundurduklari altina karsilik, altinin sahibine bir kagit veriyordu. bu kagit da altin gibi kabul goruyordu. ozellikle ekonomik genisleme donemlerinde altin ihtiyaci artip da yeni madenler bulunamayinca, bu kagitlar bir nevi karsiliksiz (yani altin karsiligi olmadan) dagitilmaya baslandi. Ve bahsedilen 17.yy - 18.yy banka krizleri ortaya cikti. bu guven bunalimini asmak icin "para" basma tekeli MB'lere verildi.

Altin standarti kalkti tabi artik ama bir merkez bankasinin en onemli (hatta tek) ozelligi guvenilirliktir (gavurca 'credibility'). devletten gayrisini biraz sikar. yine de Federal Reserve'un tarihine bir bakmanizi oneririm, sorunuza buyuk oranda cevap orda :)

Yukardaki tarihsel onermelere ek olaraktan:

[ Bu paralarin hepsinin ve her birinin ulke capinda kabul gorecegi var sayilirsa!.. ]

1 - Sabit Kur Haline: Sadece farkli fotograf, cicek, bocek gormus olurus bi ise yaramaz.

2 - Degisken Kur Halinde: Sistem buyuk ihtimal coker! Cunku (en basitinden spekulatif) degisiklikler temelde para kiymetini etkileyen en buyuk etken olan arz-talep dengesinin icine eder. Elinizdeki hic bir paraya guvenemez olursunuz. Akabinde, bir gun 250 Berk Yilmaz Birimi olan patatese 10 Akce verirken, obur gun 250 Berk Yilmaz Birimi olan ayni patatese, bu sefer 100 Akce vermek zorunda kalabilirsiniz. Neticede pazar guclu para birimine dogru yavasa (tercihen) bir seyir izler. Boylece yoktan yere gereksiz enflasyon - deflasyon yaratip birilerinin cebindekini birilerine vermis olursunuz.

Ayrica belki alakali olur diye soyleyeyim: Moore diyor ki Amerikan "Federal Reserve is as 'federal' as Federal Express (FedEx)."


[ PS: Ekonomi bilgim 0 (yaziyla "sifir") o yuzden surc-i lisan ettiysek mesaj atiniz efendim... Buradan yazip elaleme madara etmeyiniz :P ]

hong kong'da bu var. iki ayrı bankanın bastığı iki ayrı para birimi tedavülde. neden olmasın ki eğer insanlar o paraya güvenip alışverişlerinde kullanıyorlarsa bal gibi olur. sorun şu ben TCMB'nin bastığı türk lirasına güvenmeyip bir çok alışverişimi dolar euro üzerinden yapıyorsam, farzımahal garantilirayı neden kabul edeyim ki ?

cevaplarda biraz kavram karmasasi var gibi?

farkli bankalarin banknot basmasi, o paralari o bankalarin futursuzca "harcayabildigi" anlamina gelmez. o paralari kim "garanti" ediyor, altinda kimin imzasi var o onemli. parayi kim basarsa bassin bu hak devletindir. cunku devlet senyoraj gelirini kimseyle paylasmaz. paylasan varsa, bunun karsiligini farkli finansal yollarla geri aliyordur.

Hong Kong ve Britanya'ya bagli yerlerde farkli bankalarin bastigi banknotlarin bir ozelligi de esdeger olmalari. sorudaki gibi "free floating" degiller bu yuzden uygulamada pek bir anlamlari olmuyor. zaten hepsini devlet garantiledigi icin free float olmalari da anlam tasimazdi.

soruda kastedilen "free floating, devletten bagimsiz, merkez bankasi olmayan bir ulkede bankalarin para basabilmesi" icin... o paranin arkasina bir sey koymaniz lazim. altin gibi. yoksa haybeden "para bastik kardesler buyrun malinizi bize bunun karsiliginda verin" diyen olursa... "ben de ciklet kagidi bastim onune imza attim ben de bunu kullanicam artik odemelerimde" diyen cok kisi cikar. sistem yurumez. trampaya geri doneriz.

aslinda kastedilen ulkelerin paralarinin birbirlerine karsi asiri dalgalanmalarindan korunmak sanirim. ama "dis ulkelerle" doviz alisverisi farkli sey, ic pazarda kullanilan banknotlari rekabete birakmak ayri sey. ic pazari farkli dovizlere, faiz oranlarina vb. acmanin ortaligi karistirmaktan baska bir katkisi olmaz. senyoraj gelirini artik MB degil de, farkli bankalar elde etmis olur.

Dün akşam saat 13:30-19:00 arası "hiçbir iş yapamayan" ama buna rağmen ofiste durdurulan biri olarak şunu bilmeni isterim ki bugün de yalnız değilsin.

üzülme ben de bu durumda çalışıyorum destek olabiliriz birbirimize:p

29 ekim'de calistirmayi yasaklayan kanunda (diger resmi tatillerde calismayi sizin de kabul etmeniz durumund ve 1 gunluk ucret karsiligi isci calistirmak mumkun) aksi durum icin yaptirim ongorulmediginden, acilan mahkemeler yargitaydan donmus. yine de isterseniz i$ mahkemelerinde sansinizi deneyin, belki parasini alirsiniz :)

birkaç farklı yol takip edebilirsiniz ;

1-ölümüne söver, ana baba bacı gardaş düz gidebilirsiniz.
2-il/ilçe SGK müdürlüğüne şikayet edebilirsiniz (ha sonra sizi işten çıkarır ona bişey diyemem, ama onun da kolayı var efenim, bi güzel davanızı açar, seve seve tazminat ödetirsiniz, amma ve lakin bu krizde bir daha nerden iş bulurum efendi ? diye sorarsanız, haklısınız..
3-yok ben çalışırım, 1 kat zamlı ücretimi de alırım, oh laa laa diyebilirsiniz ki bu durumda bunu kanıtlamanız gerekir o da bi hayli zordur eğer size bordro falan vermiyorsa
4-Allahım neydi günahım ?

sadece sövmekle yetiniyoruz. telefınla ihbar gibi bir yer olsa anında gizli ihbarda bulunurum valla. dün öğleden sonra ve bu sabahtan beri bir kere santral telefonu çalmadı yahu.

Bilimum Teknosa, Bimeks, hatta Carrefour türevlerinde mevcut. 80-90'dan başlar...

yalniz alirken bulundugunuz ilde servis var mi, bi bakin. dandik bi piranha aldimdi 10 lira daha ucuz diye, kosa kosa gidip geri verdim (ankaradayim).

yerine sunny marka aldim, indirimde 75 liraydi, normal fiyati 80 (bimeks'de, ha hepsini gezdimdi tabe :). cok memnunum kendisinden, tavsiye ederim.

mediamarkt'ta premier marka dvd/dvix player 44 tl. kaçırmamanı tavsiye ediyorum. fiyat müthiş.

peki, usb girişi olan aygıtlara şu taşınabilir hdd'leri bağlayabiliyor muyuz?

bende minton var bi tane. flash diskten izlerken takılıyor. aleti kapatıp açmanız gerekiyor. hele hard disk takınca bazı dosyaları hepten görmüyor. minton'dan uzak durun. diğer markalar hakkında bilgim yok ama benimkinde olduğu gibi abuk sorunları olabilir. dikkatli seçmek lazım.

bunlarin bir kismi o kdar gelismemis oldugundan bagladigiz usb aletin buyuklugune gore performansi dusuyor veya harici diski gormuyor bile.

~80 tl civarindakiler bu konuda sorunsuz. benimki canavar gibi gosteriyor mesela. piranha'yi geri verme sebeplerimden biri se bu idi...

aşağılık kompleksi gibi geldi.

sanane akıl hastalığından ya da diğer şeylerden, o onun kendi sorunu. işin içine yalan girmiş bi kere isterse dünyanın en iyi sevglisi olsun silerdim hayatmdan. yalan varsa gerisi yalan anlıycaan.

Şizofren gibi değil de daha çok bana şizoid gibi geldi. Tabii tam gözlemlemeden "şudur" demek hem imkansız hem de doğru değil.

sizofren falan degil, terbiyesiz. yahu adam/kadin ilgi cekmek icin yalan soyluyor, abuk sabuk hareketler yapiyor. cocukken annesi az sevmis, babasi birakip gitmis benim teshisim bu.

(bkz: borderline kisilik bozuklugu) bu taniyi seviyorum. hatta bence ileri evreleri.

böyle bir insana vakit harcamakla hata ediyorsunuz desem ukalalık olacak ama evet ukalayım. ben size takıldım siz nasıl bir zevk alıyorsunuz bu insanın sacmalıklarıyla uğraşırken onu merak ettim ben.

kusura bakmayın ama hayali bir ilişki yaşayan sizsiniz. ilişkinin anlattığınız kadarıyla büyük bi kısmında hiç görüşmemişsiniz. internetten tanışılır, sevgili olunur da, buluşmadan sevgili nasıl olunuyor? ekrandan yazıştığınız insanların yarısından fazlası kendini hayali tanıtır zaten. normal bi sevgilinin bunları yapmasıyla bir tutulamaz bu durum. bisürü entrika anlatıyorsunuz ama bunlar olurken bu insanı daha hiç görmemişsiniz. ilişki yaşamamışsınız ki ilişki yazışmışsınız.

Sanmıyorum.

umarım. çünkü son lokmalarda gebericem gibi hissettim. hah dedim gidiyorum. ah şu tencerenin sonunu bitirme takıntım olmasa..

sade mi; tereyağlı+soslu, sarımsaklı yoğurtlu mu? (canım çekti laan)

ölmezsin. konuştum o da yok dedi. yemeseydin ölebiliten daha yüksek olurdu ama.

vasiyetime sadece buzluktaki kalan 500 gr mantıyı yazabilirim ne bilim beni mantıyla gömün falan:P sarımsaklı yağlı pulbiberli of ofofof tek basıma yemeğe oturursam böyle oluyo işte yokki bi eşlik eden. tabi onun için de sakıncalı sonra doymam adamı yerim falan huahu

benim dayım bu yüzden öldü

soda ic :) antidottur

nerden bulim o çayı oha nane kayrnatsam falan?
clementayn senin dayın boğazdan atlamamış mıydı?

nese ben bi soda içim

ben yaptim ustune de koca bir dilim pasta yedim. gittim geldim sanirim hatirlamiyorum pek

3 porsiyona yakın mantı yedim ustune de baklava.midem kötü oldu ama napayım.ölmedim işte.daha bu civarlardayım

rivayet odur ki;

--- spoiler ---


bundan 420 sene önce osmanlı zamanı 510 gram mantı yiyen yeniçeri askeri sürekli su içiyormuş. yeniçerinin yakın dostları, yeniçerinin bu durumuna üzülüyorlarmış. derken sabah ezanından son bir sela sesi duyulmuş. duyanlar şoka uğramış. çünkü sürekli su içen yeniçeri askeri nalları dikmiş. öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazında toprağa verilmiş

--- spoiler ---

kayserili olarak ve mantıdan nefret eden biri olaraktan ben yeseydim kesin ölürdüm. ama sanırım ölmezsin benim halam bi tepsi yiyor öyle tencere falan uğraşmıyor.

memleketin tek ayısı benim sanıyodum rahatladım:P kardeeeşleriim kardeeşlerim oyunuzu bana verin

- back up alacagin mailbox'i select et (birden fazla mailbox icun shift'e basili tut,
- ctrl+click yap, cikan menuden 'archive mailbox' i sec,
- save etmek istedigin folder'i sec, 'ok' de,

et voila!! back up'i aldin :d

gerekmiyor.

waive, vazgecme feragat etme gibi bi$i. mesela bir dersi daha once almis oldugun icin, o bilgiye sahip oldugun icin "waive" edebilirsin.

1) ankara'da bi bok yapilmaz :( ben cok sikiliyorum. (noktalar yok lutfen :p)
2) servisler kaldirildi ama bazi saatler arasi izin veriliyor. yanilmiyorsam 00:00-06:00 arasi. emin degilim ama.
3) hava nane molla onun icun indoor aktvite onerecem mesrebinize gore secin:
- muze gezmesi (anitkabir, anadolu medeniyetleri, arkeoloji muzesi ~ozellikle anadolu medeniyetleri ama)
- avm gezmesi, ki favori ankarali aktivitesidir. asti'nin dibindeki armada, yine eskisehir yolu uzerindeki cepa, metro ve minibus erisimli ankamall.
- sinema ~ butun avm'lerde mevcut.

sokaklarda gezebilirsiniz, melih gokcek'in muhtesem eserlerini de gorebilirsiniz. hava duzelirse parklardan segmen, kugulu, papazin bagi ve botanik bahcesi gezilebilir. bunlar birbirine yakindir. papazin bagi daha yukardadir ama. genclik parki da yeni acildi ama nasil bi$i gormedim.

ekleme: resmi tatil di mi, tuh.. muzeler yatti zannedersem :)

tunalı hilmi ve arjantin cd. gidebilirsin idare eder oralar yada armada da takılabilirsin ama belli bi saate kadar ancak. bende pek sevmem Ankarayı...

servis yoksa bile taksi 15 lira filan yazar en çok sanırım.

Bu akşam için "şöyle güzel altenatif müzik dinleyeyim iki bira içeyim, ama kafam da şişmesin. ayrıca aştiye kolay ulaşayım" diyeceğim mekan tavsiyesi var mıdır? Biraz araştırma yaptım. Nefes Bar diye bir yer çıktı karşıma. Tavsiye edilir mi?

tunus caddesinde (akay kavşağına yakın) zodyak veya james cook'ta oturabilirsin. kızılay'a yakındır. biraz daha pahalı bi yer istersen cafe bien vardır bülten sokak mı orası? yine tunus'a yakın..
illa kızılay'da takılacaksan da sakarya'da blues'a git. tunalı'da çok yer var ama... kıtır var, sekans var sakal var var oğlu var.

hatun takmıs sanki.

evet muratti nin belli bi kokusu vardır içen kişiyi hemen anlarım.Bana çok bunaltıcı bir koku geliyor tabi kişiye göre değişir.

sen değiştir a.qduğum desene
böyle bir taciz olamaz ya
e sen de git dışarda ya da başka yerde iç madem çok kasma
sigaranı değiştir ne demek ya
oha
kızıyorum
biri beni durdursun
kendim duruyorum
tahriklere açığım

hatta bence muratti en az kokanlardandır yani.

erkeksen ve hatun hoşuna gidiyosa hiç çekinme direk yazıl ters tepmeyecektir.

kadınım. erkek olsam dahi yazılmazdım patronuma.
sadece bilmek istediğim acaba ben içtiğim için mi fark etmiyorum kokuyu? winstonda da durum aynı mı olur sizce değiştirsem?

odanda sigara içebildiğine dua et kızım!
sigaran kötü kokuyoo diye içmeni engelleyeceğini sanmıyorum. direk yasaklama hakkına sahip sonuçta...

winston icme derim, samsun un cok az ustunde. cok feci kokar.

ehehe... muratti icmeyi igrenc kokusu yuzunden birakmistim :-) cok bozdular coook... gerci komple sigarayi biraktim artik. yalniz bu koku olayi kisilere gore degisir, herkes ayni kokuya ayni tepkiyi vermeyebilir.

güzelleri güzeli brc'cim, sana marlboro lights menthol öneririm. koku yok bişi yok oh mis.

hmm demek ki cidden takmış sana ki sonuçta odanda içiyomuşsun. (ohh ne güzel talih kıskandım gibi gibi ehehee). benim bildiğim muratti kokusu en az kalan sigaralardandır ki aileden gizli sigara içenlerin tercihidir bu yüzden. winston lighta geçtim ben kırmızıdan daha az kokar dene istersen.

odasında sigara içyormuş da şükredecekmiş de...
arkadaş kanunen yasak değil mi bu bok? evet yasak.
kadın patron diye kendi içiyor mu
evet içiyor
sana da bu izni vermiş mi
vermiş
demeden önce!
ne izni be?
izin yok ortada patron da götünden hak uydurmasın

ben de bi işe girdim
ikinci patron yok binada içmeyin dedi sorduğumda gidip aşağıda içiyodum
dün aşağıda çalışan çocuğa yaptığı amelelik de yardım ettim abi gel benim odamda sigara iç dedi içiyodu eski çalışan soğuklarda dışarı çıkma dedi
öğlen 3. katta yemekten sonra sigarayla aşağı indiğimi gören patron da burda içebilirsiniz ya da isterseniz benim odamda dedi
ha yani alan memnun veren memnun
eskiden parliament içiyordum sigarayı bıraktım geri başladım malum işmdi marlboro içiyorum ama muratti içecem de bana sigaranı değiştir diyecek adamın da işinin de iş yerininde... samsun içerim, winston içerim sarar sarar tütün içerim "sana mı kaldı içtiğim sigarayı senin burun keyfine uydurmak ulan yavşak" derler adama
ben diyorum

muratti kötüymüş
ben güzel buluyorsam ne olacak
bu konuda genel geçer yargılar var mı?
şahsen kaliteli bir tütünün kokusunu çok severim
tiksinen de olabilir

pek çok sigaranın kokusu farklıdır
keyfimin kahyası mısın deyin tabi ki bu şekilde değil "içtiğim sigaraya karışmazsanız memnun olurum sayın sik kafalı" deyin örneğin, daha üsturuplu yani.
ya da eyvallah etmeyeceğiniz başka bir çözüm bulun.

bir gün herkes maltepe içecek !
in god we trust

karluk'a biri bi dal bağlasın, gergin bugün :)
muratti ile ilgili yorumum yok.

brc bence o dediğini kesinlikle yapmalısın :D

arkadaşlar önerileriniz için çok teşekkürederim. marlboro light deniyim dedim 5,5 fiyat çektiler 5'e razıydım, camel mavi kutu aldım. aslında muratti kutusuna koysam cameli algısal placebo yapsam hatuna hahah nasıl fikir:))

Diger sigaralar yanmis kagit veya odun dumanina maruz kalmaksa muratti yanmis plastik dumanina maruz kalmak gibidir.. Yeni boza icmis gibi olur insan.. Digerleri kola veya cay kahve icmissin gibi.. Bogazinin icini bi jelatin tabakasi kaplamis gibi olur ve biri seni boguyormus hissi olusur.. Fake parlamenttir..

captain black iç bulabilirsen gitane' da olabilir

calisma ve sosyal guvenlik bakanligindan izin alinmasi gerekiyor resmi tatillerde calisabilmek icin,oncelikle boyle bir durum varmi onu arastir bence.

@ rising creeps

öyle bir izin alma durumu yok.

o halde yine calısma bakanlıgına sikayet ediyorsunuz.

peki ekstra olarak çalıştığınız tatil gününün parasını alabiliyor musunuz?
nerede çalıştığınızı bilmiyorum, ben de bir aralar lüks bir otelde çalışıyordum. resmi tatillerde de çalışmak durumundaydık tabii, aybaşında o günlerin parasını alıyorduk.

biz de çalışıyoruz yaa. izin mizin de yok mesai falan da yok ki normal gün de depocular geç vakte kadar kalıo bazen adamlara değil bi kuruş vermek yemek bile vermiolar. güya 5 firmalı holdingiz bir de. isimsiz ihbar yapabilen varsa yapsın bizim gibilere yaa.

parasını vereyorsa problem yok ama para vermiyor ve çalıştırıyora,şikayet edebilmen lazım.resmi tatillerde çalıştığını belgeleyebilirsen, işten ayrılırken o çalıştıgın gunlerin parasını alabilirsin.cok bilgili degilim,bir bilene sorman daha iyi olur.

oncelikle is akdinizde veya (varsa) toplu is sozlesmesinde resmi tatil calismalari hakkinda bir duzenleme varsa ona gore hareket edilir. yoksa is kanunu 44. maaddeye gore calisanin onayi gerekir. eger resmi tatil gunu calisirsaniz is kanunu madde 47'e gore normal ucrein disinda gunluk ucret odenmeli.
29 ekim'de ise tum isyerlerinin kapanmasi gerekir. ancak aksi durumlar icin kanunda yaptirim ongorulmediginden acilan davalar reddedilmis.

eger zorla calistirirlarsa calisma bakanligi mufettislerine sikayet edeblirsin. sikayeti bildigim kadariyla is mahkemelerine yapiyorsun ama emin degilim.

buzdolapları eskidikçe çıkardıkları sesler artar ve çeşitlenir :))

benimki işiyor bile...

no frost dolaplarda olağan seslerden bu. kendi içerisinde oluşmuş buzları yok etmeye çalışıyor. ancak uyandıracak kadar ses çıkarması garip.
emin olmak için servis çağır istersen.

oncelikle tesekkurler cevaplar icin..

yetkili servisini cagirsam muayene icin para isterler mi?

10 senelik bi model garantisi falan yok haliyle.

evet, isterler tabe... bedava bi$i var mi su alemde? bence gereksiz, aletin sadece eskimis. buzdoloplari yedi gun 24 saat senelerce calisir. performans/ses sorunlari normal. bizim bi tane vardi 20 yillik, durdugunda "oh be" diyorduk, oyle gurultuluydu.

dostum dolabın arkasında motorun üzerinde bir plastik alet var bizim. O yerinden çıkmış inanılmaz bir ses yapıyordu böyle titreme sesi falan filan bir sürü ses. onu biraz ittiriyorsun içeriye doğru oturtuyorsun yerine 3 ay rahatsın. umarım aynı sorundur :)

Ya şimdi şöyle bir şey var. Normal grip de adam öldürebilir. Domuz gribinin öldürebilitesi ise normal gribe göre öyle aman aman fazla da değildir.

domuz gribinin tehlikesi, eger agir seyrediyorsa ve profilaktik antibiyotik tedavisi hizla uygulanmazsa, zatureye yol acmasi. soyleynlerin yalancisiyim, bu zature de hizli ilerleyip olume sebebiyet verebiliyor.

domuz gribi herhangi bir gripten daha bulasici olmasa gerek. bulunulan ortamin sik sik havalandirilmasi, ellerin bolca yikanmasi, o ellerin yuze goze fazla surulmemesi ve benzeri onlemler yeterli olacaktir.

abartıyorlar.

ben ankarada olsaydım ben de takardım maske.nolur nolmaz.

yurtdışında maskeyi hasta kişiler takıyor.

yuzde yuz kacar, gezer dolasir ciftlesir geri gelir. velev ki bir arabanin altinda kalmasin veya birileri "a ne seker kedi, hadi eve alalim" demesin. isterseniz telefon numarinizi iceren bir tasma takin da sahipli oldugunu ve kiminle kontak kuracaklarini bilsinler...

kimi kedi sokak hayatında başarılıdır. alfa olur, diğer kedileri pataklar. arabaları kollar. ama kimi kedi de bu konuda çok beceriksizdir. iyi niyetlidir, insanlara yanaşır. diğer kedilerden dayak yer. köpekleri tepesine toplar, yani başına her iş gelebilir.
durumu siz değerlendireceksiniz. kediyi takip edebilirsiniz mesela sınırları ne kadar. sadece bahçede mi takılıyo yoksa iki mahalle aşağı kadar gidiyor mu vs vs özgürlüğünü kısıtlamak (özellikle de kızgınlık zamanı) hem size hem ona zorluk yaratır.

Cevaplar için herkese teşekkür ederim.

internet download manager kullan bence. günlük 10gb trafik limiti.

o değilde demonoid öldü mü gelir geri bence :) üzdü bizi.

Ohh, korkutmuştu beni yaa, 7euro'yu zaten acıya acıya verdim, bi de 10 gb için miydi bu diye...

Demonoid gelir de gitgide kaybediyor böyle aylarca offline kaldıkça.. Üzülüyoruz mütemadiyen.

demonoid back up'larini alinca geri donecegini soyluyor. ama back up'i birkac ay geriymis data loss olacak dediklerine gore :(. cabuk donsun insallah

Damarların üst üste binmesi gibi bir durum olabiliyor. Size de olmuş olabilir bir gösterin doktora.

damar degil tendondur o. gece ters yatmissindir.
ayrica (bkz: damar damar üstüne gelmek)

nasılsa doktora gidecekmişsiniz. o yüzden ben tıptan biraz uzakta fikirler vericem.
geçen gün yutub da bi kadına rastladım, kendisi yoginiymiş (bu noktada yoga nedir? yogi kimdir diyerek eski bir arkadaşı anmak istiyorum izninizle :P) şimdi bu hanım diyor ki kadınların sıkıntıları kök çakrada, yani kıçımızda birikirmiş. mantıklı aslında başımız sıkışınca kıçımızı da sıkıyoruz. e tabi bu beynimize kadar vurabiliyor kimi zaman. rota hep aynı, kıç ağrısı, bel ağrısı, sırt ağrısı, boyun ağrısı, baş ağrısı. bunlar hep omurgamızın, tek bir rotanın, dev elektrik kablomuzun üstündeki noktalar. bu noktalarda rahatlık sağlamak inan çok işe yarıyor.

şimdi ablaya geri dönersek, abla kalça açıcı egzersizler anlatmış. sitesi yogatic.com. denedim, etkisine inanamadım. bilgisayarın önünde böyle gülümser halde kalakaldım, mışıl mışıl uyudum. ne zaman bu tür hareketleri denesem sağım solum ağrıyordu fakat bu egzersizleri yapınca bittiği an vücudumun hiç bir yerinde kasılmış kalmış, sıkışmış bir nokta yoktu. vücudunuza sizden ayrı bir şeymiş gibi davranmayın. yani bir makina gibi, bozulmuş gibi. başınız sizden ayrı bir yerde ağrıyıp size acı çektirmiyor. başınız sizsiniz. (allahım sanırım zirvede bırakacağım duyuru olayını, başınız sizsiniz dedikten sonra claimer ın yorumunu çok merak ediyorum ehehe)

aşağı kısımlara yorum yapamayacağım ama baş ağrısı ile ilgili aynı sorunu neredeyse 2 haftadır annem de ben de yaşıyorduk. ikimiz de migren hastasıyız. meseleyi ona yorduk. artık annem dayanamadı ve 2 gündür mr tomografi vs. işi ile uğraştı. az önce sonuçlar geldi. doktor sinüzit var o da baş ağrısını tetikliyor demiş. 2 hafta önce de ağır bir grip vakası geçirdik. alakalı galiba ikisi.

belki bi bağlantı kurabilirsiniz. tabi doktorda fayda var.

b12 vitamini alın ekstradan kullanın bence, zaten suda eriyen vitamin birikmez zehirlemez, + wapf.org a göre nüfusun büyük çoğunluğunda eksikliği var ki normal olması gerek diye kabul edilen değerler bile aslında düşük. Onun dışında b12, yorgunluk bitkinlik için taş devri diyetine geçmeni öneririm. beyaz un ve şekeri keseceksin. Süt yerine fermante süt ürünleri kullanacaksın. Yeşil otla beslenmiş hayvanların etini filan yiyeceksin. işlenmiş gıda tüketmiyeceksin filan. Sırf şeker ve beyaz unu bırakman bile %80 yorgunluk olaylarını azaltacaktır.
Son söylediğin için bence parana kıyıp ucuz da olsa bir doktora git, o kadar hassas bir konu.

sinüzitim yok, ama 1,5 hafta önce çok şiddetli nezle ve grip geçirdim. belki de onun etkisidir. ama bu kadar kusmalar falan normal mi bilmiyorum, pzt'den beri bu üçüncü, midem çok kötü oluyor kusmaktan.

yoga pilates ıvır zıvır istiyorum ben, araştırmasını da yapıyordum, siteye hemen göz atacağım. herkes çok yorgun göründüğümü söylüyor, ne kadar uyusam yetmiyor. b12 için hangi ilacı öneriyorsunuz?

cinsiyetiniz kadınsa, adet döneminiz yakınsa uykuya doyamama, yorgunluktan kolununu kıpırdatamama durumu olabilir. ayrıca migreniniz de bu sebeple şekil değiştirmiş olabilir. bir de yazınızdan kahve bakarak bugünlerde biraz fazla stres altında olduğunuz, canınızın bir şeylere sıkıldığı sonucuna vardım :) eğer öyleyse, bu da bir sebep olabilir.

ancak makat kanamasını çok ciddiye almanızı önerecem. basit fissür veya basur da olabilir, kalın bağırsakta polip de olabilir.

geçmiş olsun.

evet kadınım ama adet dönemim yeni bitti, adet dönemine doğru o yorgunluklar olur da bitince olmaması gerekiyor böyle. hele o başağrıları. şu an midemi zor tutuyorum. niye bu derece migren atağı geçiriyorum anlamadım.

çok ciddi bir besin zehirlenmesi geçirdim, sonra basur sorunum oldu, muhtemelen onla ilgili makat kanamam. doktor görmeli tabii. iş konusunda stresli olduğum bir şeyler var. belki de sebep bu bilemiyorum ama fiziksel bir şeyler yanlış gibi hissediyorum psikolojikten öte.

ben b12 eksikliği sorunu hiç yaşamadığım için özellikle marka öneremem ama bildiğin büyük bir ilaç şirketinin varsa al, dozu yüksek olsun ve one a day olmasın sadece b12 olsun. Vejateryen bir diyetin varsa b12 eksikliği bunun sonucudur.
www.zargan.com
bunu oku. İngilizce biliyorsan aşağıdakiler senin yaşadıklarına benziyor sanki. Bilmiyorsan çevireyim türkçeye.
Pernicious (that is, "deadly") anemia occurs when a person lacks the intrinsic factor and cannot absorb B12. The most common underlying cause of pernicious anemia is an autoimmune reaction that attacks and destroys the stomach cells that produce intrinsic factor. The disease is characterized by immature, abnormally large red blood cells (macrocytes), which are very inefficient at carrying oxygen, and by white blood cells with abnormal nuclei.

Early symptoms of pernicious anemia include paleness, weakness and fatigue; severe anemia causes shortness of breath, dizziness and a rapid heart rate.

Those suffering from pernicious anemia require very high levels of B12 to overcome the lack of intrinsic factor. The traditional treatment was one pound per day of calf’s liver, providing almost 200 micrograms B12. Today doctors prescribe injections or oral supplements of even higher doses.

aslında işyerinizi beklemeden bir örnekle birlikte hastaneye başvurabilirsiniz. acil bir şey olabilir ayrıca halsizliğinizin nedeni bu kan kaybı olabilir. divertikül denen ufak yaralardan varsa bağırsakta, lifli yiyecekleri kesiyorlar mesela. kısa zamanda öğrenmekte fayda var.
b miks-c seviyorum ben b vitamini olarak. bi de yakın zamanda antibiyotik kullandınız mı? b vitamini eksikliği yapıyormuş.
yorgun olduğunuzu düşünerek pilatese abanmamanızı öneriyorum. önce yoga ile güç toplayın bence. yogada hareketler çok değişmiyor. ancak bunları yapış hızı ve sıralaması ile değişik noktalara odaklanıyorlar. ben bu kadının sitesini samimi ve nasıl diyeyim, şefkatli buldum. özellikle yoga for a bad day ve yoga for a very bad day videolarını çok sevdim. yalnız çok dikkat etmek gerekiyor, sakatlanmak mümkün. ısınma ve soğuma mutlaka yapılmalı. ben de öyle yavaş yavaş kendi kendime ve yeni yeni :) keşfetmeye çalışıyorum bakalım.

antibiyotik mi :)
şöyle söyliyim önce idrar yolu enfeksiyonu geçirdim, antibakteriyeller kullandım, 2 hafta sonra çok şiddetli bir bağırsak enfeksiyonu geçirdim, hastaneye falan kaldırıldım zehirlenmeden ötürü, mahvoldum ve yine antibakteriyel kullandım, 1,5 hafta önce grip oldum faranjit vs oldum yine mahvoldum ve antibiyotik kullandım. şu an enkaz gibiyim. tamamen enkaz gibiyim ama. bu baş ağrıları çok şiddetli. midem sürekli kusmaya hazır. b12 eksikliği bu kadar şiddetli şekilde kendini gösterebilir mi ya?

bu arada şundan da bahsedeyim, kendime dikkat eden bi insanım, midemde gastritim var, düzenli ve hafif yerim, lifli gıdalarla beslenirim, arada abur cubur yediğim olur ama nadirdir, deli gibi su içerim. bi keresinde kırmızı etten zehirlenmiştim, 13-14 yaşlarımda, çok kötüydü sonra kırmızı et yemedim 4 yıl kadar, o da kan değerlerimi düşürdü. nedeni budur tamamen, vejeteryan değilim ama zamanında yemediğim kırmızı et benim hayatımı ciddi şekilde etkiledi.

yoga sitesi cidden güzelmiş, yarın bakacağım, ben de zamanında çok spor yaptım, ama fitness, bünyem güçlensin diye, işti bilmemneydi yalan oldu tabii ama araştrıyorum, kendi kendime de çok basit mide kol bacak hareketleri yapıyorum videolardan görüp, tabii önce ısınarak. yoksa sakatlık çıkar. ama bu site harikaymış.

dün bir akradaşumla konuşuyorduk, bence kesinlikle prebiyotik yoğurt tipi şeyler yemelisin. bunca antibiyotik yüzünden bağırsak floranin bitmiş olmasi lazım. o bakterileri geri getirmelisin. :)

nerden bulunur o yoğurt sahi?

ya benexol b12 vitamini vermişti doktor zamanında, kullanmamıştım, dün aldım bugün aldım ve kendimi iyi hissediyorum ama kanama az da olsa devam ediyor aşağı kısımda :)

yalnız benexol b12 kilo aldırıyor mu bir bilginiz var mı?

kilo aldıracağını sanmam. bahsettiğim yoğurt da her markette var. activia filan diye satılıyor.

ulnar sinir sıkışması yaşadım, tendonite bağlı olarak. doktor ameliyat öngörmemişti. eğer uygulayacağı tedavilere cevap alınmazsa son çare olarak sinir yolunun değiştirilebileceğini, ama gerek kalacağını zannetmediğini söylemişti. üç-dört ay dinlenme ile sinir sıkışması tamamen geçti. ama tendonit 15 yıldır arada ağrı yapar :) mouse kullandıkça malum parmaklarım sızlar :)

kanımca operasyon sonrası sinir sıkışmasına bağlı şikayetlerin geçer. ancak basıyı kaldırmak için sinir dokusuna müdahale gerekecekse, sinir dokusu geç iyileştiği için his kaybının falan tamamen geçmesi minimum altı ay alır.

ameliyattan başka çare yok muymuş, o kadar ileri mi? bazan doktorlar çok kolay kesiveriyorlar da, o manada.

iki farklı doktordan ameliyat cevabı aldım (emg çeken doktoru da sayarsak 3)

[email protected] bu adresle iletişime geçin. kendisi new york apple bayisi bir türk. her istediğinizi uygun fiyata getirtiyor.

1- taşınabilir ürünlerde apple garantisi worldwide'dır. "değildir" diyenleri öperim, abd'den aldığım macbook pro'yu burada garanti tamir ettirdim. ancak imac gibi desktop vs ürünlerde garanti yalnızca o ülkede geçerlidir.

2- "hangi model" sorusunun cevabı ne yapmak istediğinde gizli :)

3- macpro: film editleyen, grafik tasarım yapan falan insanların kullandığı dört çeker bir makine. neyine gerek?
macbook pro: ekran ebadı 15.4 inçten başlayan, yüksek konfigürasyonlu taşınabilir pc
macbook: ekranı 13.3 inç, işlemci vesair konfigürasyonu mbp'den daha düşük, daha çok öğrencilerin tercih ettiği taşınabilir pc
macair: evinde imac ve benzeri desktop aleti olan ve taşınabilirlik adına ek olarak kullanıma uygun böyle zarf gibi pc. eğer tek bilgisayar kullanacaksınız bunu önermem pek.

proların da 13.3 olanı çıktı.

supradyn energy

Patron kamçısı! Şşrrakkk!

Evet aslında gerçekten sormak istediğim motivasyonla alakadar bişiler imiş. İşimi seveceğimi düşünüyorum ama saatlerinin çok yoğun olması ister istemez bi takım dıştan müdahalelere ihtiyaç bırakıcak gibi görünüyor. Zaten şimdiden iç sıkıntısı doluyum umarım kırbaç ve supradyn birlikte işe yararlar:) Teşekkür ederim cevapladığınız için..

ödenecek faturalar.

eve daha erken gelmeye çalışın :)
çift maaş vermesi lazım bu kadar çalışıyorsanız.

pharmaton kullan. pahali ama kesin cozum. bir de b12 iceren b kompleksi vitaminleri ile takviye et. otobuste uyumayi ogren. uyku motivasyon + enerji icin en onde gelen ihtiyac. ikincisi de beslenme. bu ikisini ihmal edersen bitersin, ihmal etmezsen biraz dayanip oyle bitersin. 12'de eve gelecegin is senin icin uzun vadeli olmayacaktir.

bazen problemi cozmek yerine problemin kaynagini ortadan kaldirmak daha dogru oluyor. ben yaptim ve cok mutluyum su anda.

Her gün 12 olmayacağını düşünüyorum bende ama, işin yapısı gereği 3 4 hafta üstüste çok geç saatlerde döneceğim eve, sonra 1 hafta normal sonra yine devam:) Üstelik tek maaş:)
Uyku düzenini sağlamak hatta beslenme düzenini sağlamak bile zor görünüyo bu şartlarda, üstelik benim gibi haftada 2 gün okula gitmiş biri için.
Pharmaton u hiç duymamıştım, araştırdım ve öğrenmem çok faydalı oldu benim için, çok teşekkür ederim hepinize

sabah 8 gece 12 çalışanlar birkaç sene sonra başka iş buluyorlar :) arada kazandıklarını harcayamadıklarından cukka iyi bir motivasyon oluyor.

"iki sene daha dişimi sıkayım da ev/araba alayım"

kalkar kalkmaz 1 büyük bardak su iç kahvaltı etmeden çıkma sakın evden yoksa acayip bitkin hissedersin bi de evdeyken meyve ye
ama işini sevmiyosan hiçbiri fayda etmez

tamamen motivasyonla alakalı benzer saatlerde bende çok çalıştım tek ayakta tutan hırs, azim ve yüksek motivasyondu. okuldan yeni çıkmışsın fazlasıyla olmalı zaten bunların hepsi sende..

Zaten amacım iki üç sene dayansam yeter:) Ama belkide ayak uydurup devam edebilirim tabi de, 2 sene çalışsamda burda ancak motosiklet alabilirim, ucuz iş gücüm benim.
Anladığım kadarıyla azimli ve hırslı olmak en az kullanılan vitamin kadar etkili. Umarım bende de vardır, en azından yapabildiğimi görürüm.

sabah 8 de evden çıkıp gece 12 de geliyorsan burada ciddi bir sorun var demektir.iş miş değil o, angarya.

garipliği yazsaydınız keşke. ama cevap belki bunla alakalıdır. (bkz: #16141721) yani o harika dediğimiz entry'ler 3-5 kötü oy alınca listeden düşüyor.

evet, @jugador'un dediği olay. gofret beyin'in en beğenilenleri bunlar mı şimdi?

en begenilenlerini bilmem ama benim begendiklerim de onlar :) biz kendisini oyle sevdik, komik olarak degil de ciddi olarak...

yok, ben de beğendim, eyvallah da 10 entry'nin 10'a da mı böyle olur? hadi zamanında haftanın beğenilenlerine 120 tane entry sokan bi yazar olmasa gözüme çarpmıycak da... misal benim de bilgi veren faydalı entry'lerim var, gel gör ki yaralı parmağa işemeyen entry'lerimden mürekkep o liste.

ben deloitte'a söyleyecem, incelesin bu gofret beyin künyesini.

en beğenilen entry'lerin bana göre çok dandik bir sistemi var. şindi burda ya hiç kötülenmemiş ya da çok az kötülenmiş entry'ler bulunmakta. gofret beyin'in sevenleri olduğu gibi sevmeyenleri de çok. e haliyle yazdığı entry'ler beğenildiği gibi kötüleniyor da. bu yüzden en beğenilen entryleri daha az dikkat çekmiş fazla kötülenme fırsatı bulunmamış entry'ler o listeye giriyor. yani senin dediğin o haftanın en beğenilenleri bile o listede bulunmuyor mesela. çünkü beğenildikleri kadar kötülenmişler de.

bildiğim kadarıyla, haftanın en beğenilenlerine giren entryler yazarın kendi beğenilenler listesinden çıkıyor. o yüzden o meşhur entrylerini biz tarihçesinde göremiyoruz.

haftanın en beğenilenleri sadece şükela oylarıyla ya da (şükela-çok kötü) formülü ile belirleniyor (2. bence). ama kişisel en beğenilenler beğenilme oranıyla belirleniyor. fark bu yüzden oluşuyor. gayet normal aslında.. 100000000 kişinin beğendiği bir entry, 1 adet çok kötü alırsa ve ilgili yazarın 10 adet yeterince şükela almış ama çok kötü almamış entry'si varsa çok sıfırlı oy alan entry listeden çıkar. evet.

ben hep öyle yapıyorum buzluktan çıkarttıktan sonra hemen pişirin dolapta bekletmeyin yeter

tavuk çok ince bir çizgi. bozulunca kendini belli etmeme olasılığı çok yüksek. hele ki yaz sıcağında. temkinli olun derim. zehirlenmesi fena oluyomuş.
-15,20 derece C filan öneririm ben. :)

gidin bi parça taze tavuk alın koklayın dolaptan çıkardığınızıda koklayın fark yoksa yiyin başka sorusu olan?

tavuk icin derin dondurucuda bir ay fazla tutmayin derler. ne kadar dogru bilemem ama tavuk zehirlenmesini bildigimden uymaya calisiyorum diyim :)

isterseniz mikrodalgada cozdurup hemen pisirin, fazla ortada dolasmasin....

tam bilemiyorum ancak tavuk zehirlenmesinden korkunuz efendim. kendi başıma geldi ve çok hızlı bir şekilde gelişti herşey

tavuk tam olarak 3 ay kalir derin dondurucuda...
bisi olmaz.

alır almaz buzluğa atıp (buzluk = -18 derece), son kullanma tarihinden çok sonra çıkarıp yediğimiz çoktur. hiç de zehirlenmedik bugüne kadar.

size güvendim dün akşam yedim, bişeycik olmadı :)