geri gelmesi lazım bi süre sonra, benim 4ste öyle oldu. aynı sorunu yaşayan başkaları da vardı, bi arat istersen.

Gelmıyor :(

fabrika ayarlarına alıp yedeğini geri yükle. düzelir belki öyle.

Yedek almadım ki

apple.stackexchange.com

ayarlar -> icloud da kişiler var. onu açtım demiş sen de dene bi bakalım.

izlemiyorum.
lm izlemiştim bi süre sonra sıkılmıştım.

izlemiyorum. lm de izlemedim. komik de değil.

izlemiyorum. lm de ızlemedım

izliyorum, lm de izliyodum.

izlemiyorum. lm de izlemedim. izleyenlere şaşırıyorum gerçekten (diğer yabancı dizileri izledikten sonra)

İzliyorum, Leyla İle Mecnun'u da izliyordum.. Bu ekip ne yapsa izlerim..

izliyorum. lm de izliyordum

"izlemiyorum, komik değil"
"izlemiyorum. lm de izlemedim. izleyenlere şaşırıyorum gerçekten (diğer yabancı dizileri izledikten sonra)"

al birini vur ötekine.


izlemediğin dizinin komik olup olmadığını nereden biliyorsun? insan hiçbir zaman gösteriş budalası olmamalı vesselam.

30'un üzerinde yabancı dizi izleyip aynı zamanda leyla ile mecnun izleyebilen bir adamım. (ben de özledim'i de izliyorum)

lm'ye birkaç sezon bakmıştım sonra bıraktım. ben de özledim'i izlemiyorum. zamanım yok. muhtemelen bizimkilerin yanında yaşasaydım izlerdim can sıkıntısından ya da bişi yapmamaktan. fakat zaman yok usta.

izliyorum, lm izlemedim.

Lm izlemyodum bunu izliyorum

İkisini de izlemedim ama lm cok iyi oldugunu biliyorum sadece uzun geliyor turk dizileri bana o kadar zaman harcamak istemiyorum. Himym daha iyi en azindan 20 dk.

lm'yi melis birkan geldikten sonra bırakmıştım tahammül edilemez bulduğum için kendisini. ben de özledim'e de arada bi bakıyorum bu da çabuk bayar gibi duruyor bakalım.

lmyi izledim iki leyla'nın bulunduğu son bölümlere kadar.
diğerini izlemiyorum.

izlemek istiyorum ama lm 'de sezon sonuna kadar izlemedim. sanırım 90 küsürlerde kaldım. kaldığım bölümüde anımsamıyorum önce lm'yi mi bitirsem yoksa yekten başlasam mı bilemediğim için, bilgisayarda kayıtlı değerli bir dosya olarak duruyor. ama bence lm den daha güzel bir proje çıkacak.

lm izliyordum. ben de özledimi izlemyorum antipatik buluyorum. ha işler güçleri de aynı nedenden izlememiştim.

TV izlemiyorum.
Ben de Özledim'in iki bölümünü internetten izledim.
Leyla ile Mecnun izlemedim.

İzlemiyorum ama ikisini de izlemeyi çok istiyorum. LM bölümler biriktikçe üşendim kaldı öyle, buna da şu an sebepsizce başlamıyorum ama istek var.

Soruna gelince ikisini de izlemedim.

İzlemez olur muyuz ya.

Leyla ile Mecnun'un her bölümünü izledim. Birkaç yıl geçsin yine izlerim.

Ben de Özledim, LM kadar samimi olmayacak gibi geliyor bana. Komedi yanı önceki diziye göre daha ağır basıp duygusallığı azaltacak gibiler. Tabi daha çok erken konuşmak için.

izliyorum ve izleyicisiydim. bu ekip siyah beyaz dizi yapsınlar. dümdüz duvara baksınlar yine izlerim.

İkisini de izlemedim, televizyon izlemiyorum.

izlemiyorum. lm'nin bir bölümünü dahi kaçırmamıştım.

Lm izledim bende özledim izliyorum ama hiç beğenmedim. 2 bölüm daha izler sonra bırakırım büyük ihtimal

ingilizce web sitesi olan bir rus çiçekçi sitesi bulursan sorun hallolur bence. ben avusturalyadaki birine çiçek yollamıştım, hiçbir sorun çıkmadı.

2011 de interflora ile Finlandiya'ya cicek yolladim sorunsuz.. Ama bayagi tuzluydu.. Son durumunu bilmiyorum..

Megafon'un dedigi de mantıklı.. Aslinda interflora da bunu yapiyor sizin yerinize..

www.roses.ru
www.sendflowers.ru

Ben İngiltere için yapmıştım benzer sitelerle. İşin komiği buradan ucuz ve güzeldi.

quik olmaz o halde 90+ onlar. adidasa bak ama fiyatlarını bilmiyorum

Parayi bi kere bayil 100 lira git quicksilverdan al. Benimki 3 yildir sapasaglam duruyo.

adidas da muhtemelen saglam durur yıllarca ama, quiksilver al.

Ellesse almıştım 2003'tü hala duruyor sapasağlam, ama fazla denize girmediğimden sağlam kalmış olabilir, fakirim ben :D

Sevda Sözleri

Büyük Saat

YKY'nin şairlerin kendi seslerinden şiir kitapları iyidir bir de.

şairleri yazayım, kitaplarını bulursunuz zaten:

turgut uyar (ilk cevaptaki kitabı yazan)

edip cansever

ismet özel

sezai karakoç

özdemir asaf

ülkü tamer
ahmet telli

" 1

yetmis iki gündür bir dolapta kilitliyim.
yalnizca anahtar deliginden hava giriyor ve ölü bir isik siziyor içeri.
yalnizlik hiç de tanrisal degil, görkemli degil.
o yalinzca geçmisle gelecek, ölümle yasam arasinda kocaman bir karanlik nokta.
geçmisi ve gelecegi olmayan, ölümle yasam arasinda irinli bir leke yalnizlik denilen.
simdi ne varsa, anahtar deliginden sizan havayla isikta... ( farkina varsalar, kapatirlar miydi onu da?)
bütün bellegimdekileri yokettim.
elektrikli bir aygiyla yaktim, jiletle kazidim.
çigliklarin araligindan uçurdum hepsini, kuledip savurdum.
adimdan gayrisini bilmiyorum.

2

zamani yiyip bitirdi karanlik.
gece yoktu.
günes çoktan kömürlesmis ve yeryüzü yapiskan bir karanlikla örtülmüstü.
yabanil sesler geliyordu derinlerden ve karanligi ince bir biçak gibi yirtiyordu.
saklayan kirbaç gibi...
aci duvarini asan bu sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabugunu zorluyordu artik.
sesim yoktu.
karanligin karninda yitirdim sesimi.
kör bir kuyuda unutulan yusuf'tum belki.
ama durmadan soruyorlardi.
tanrilar bilmiyordu sorduklari seyleri, peygamberler büsbütün hain çikmisti.
ama yine de soruyorlar, soruyorlar, soruyorlar...

3

iki seyi bilmek istiyorum.
(belki ayni seyi iki kere bilmek istiyordum.)
duvarlarin rengi neydi?
derimin rengi neydi?
dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarimla, avuçlarimla,
dilimle dokunuyorum.
duvarlarin bir rengi olmali.
ama hiçbir duvarcinin, hiçbir ressamin bu rengi bildigini sanmam.
adi yoktu bu rengin, kimyasi yoktu.
belki renksizligin rengiydi bu.
çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarlarin rengi...
adimdan gayrisini bilmiyorum.

4

bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum bedenimde.
anahtardeliginden sizan ölü isikta ellerime bakiyorum. ellerim...
sanki bir kadinin memelerini hiç oksamamis, sicakligini duymamis.
ellerim...
her dizesi çiglik olan siirleri hiç yaratmamis sanki.
ne beyaz tenliyim artik, ne esmer, ne de kara...
cüzzamlinin, vebalinin bir rengi vardir.
irinin bir rengi...
ölunun bile bir rengi vardir ama derimin rengi yoktu.
belki çürüyen bir kentin rengiydi bu.
çürüyen bir dünyanin...
adimdan gayrisini bilmiyorum.

5

killi, ayaklari üzerinde duramayan bir yaratiktim artik.
soyumun neye benzedigini unuttum.
'insana benziyorlardi' diye duymustum bir vakitler.
demek ki simdi maymun halkasinda insanlik...
adimdan gayrisini bilmiyorum.

6

agzimi anahtar deligine dayayip havayi emiyorum.
böcek sokmasi gibi bir yanma duyuyorum bogazimda.
oysa kuru bir yapragi bile dalindan düsürecek gibi degil bu esinti.
belki çöle dönmüs topraga tek yagmur damlasinin düsüsü yalnizca.
çamur gibi bir yagmur damlasi...
ama toprak, bu damlayla çatlatacak bagrindaki tohumu.
çöl, bütün vahalarini bu damlayla yesertecek...
genzim yaniyor.
ince bir kan seridi siziyor dudaklarimdan.
kirli, sicak ve simsiyah...
adimdan gayrisini bilmiyorum.

7

suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde.
yetmis iki gündür sakindigim ve her gün ancak bir kere dudaklarimi degdirdigim...
dilimi bir köpek gibi degdirdigim.
(dilin suya dokunusu... bir süngerin denizi yutusu yani. bir çölün seraba kesilmesi bir an için.)
her gün ancak bir kere degdiriyorum dudaklarimi suya. dilimi kaçiriyorum artik.
sünger, bütün vantuzlarini birden uzatmasin diye... batakliktaki suyun da bir su yani vardir.
çürüyen bir bedenin bile dayanilabilir kokusuna.
kutuda kalan son bir yudum su, bu bile degildi artik.
küstü, öldürdü kendini su...
su çürüdü...
adimdan gayrisini bilmiyorum... "

eksisozluk.com

t.s. eliot

the waste land

çorak ülke / thomas stearns eliot

1922

`nam sibyllam quidem cumis ego ipse
oculis meis vidi in ampulla pendere,
et cum illi pueri dicerent: sibulla ti thelis;
respondebat illa: apothanein tehelo.' (1)

ezra pound için
il miglior fabbro (2)

i. ölülerin gömülüşü

nisan en zalim aydır, gövertir
leylakları ölü toprakta, yoğurur
anılarla istekleri, uyarır
uyuşuk kökleri bahar yağmuruyla.
kış, sıcacık tuttu bizi, örter
toprağı unutkan karla, sürdürür
kısır bir hayatı kuru köklerle.i
yaz şaşırttı bizi, starnbersee'ye gelince
deli bir sağnakla; sığındık sıra kolonlara,
derken yeniden güneş, uzandık hofgarten'a,
birer kahve içip konuştuk bir saat kadar.
bin gar keine russin, stamm' aus litauen, echt deutsch. (3)
ve çocukluğumuzda, arşidüklerde kalırken,
yeğenimgillerde, kızakla gezdirirdi beni,
ve ben korkardım. ama o, marie, derdi,
sıkı tutun marie! ve yamaçtan kayardık.
dağlardaysan, orada özgür bulursun kendini.
çoğu geceler okurum, kışın da güneye giderim.

hangi kökler kavrar, hangi dallar bezer
buradaki taş yığınını? ey insanoğlu
bunu bilemez, sezemezsin, çünkü bildiğin yalnız
bir kırık putlar yığınıdır ki güneşte kavrulur
ve ona ne ölü ağaç gölge, ne cırcırböceği erinç,
ne de kuru taş su sesi verir. yalnız
burası gölge, altı bu kızıl kayanın,
(sığın gölgesine bu kızıl kayanın),
ve ben öyle bir şey göstereceğim ki sana,
ne seni durmadan izleyen sabahki gölgendir,
ne kalkıp seni karşılayan akşamki gölgendir,
sana korkuyu göstereceğim bir avuç tozda.

frisch weth der wind
der heimat zu
mein irisch kind,
wo weilest du? (4)

"bana sümbülleri ilk verişin bir yıl önceydi,
sonra sümbül kız koydular adımı."
- ama döndüğümüzde, gün sonu, sümbül bahçesinden,
kolların dolu, saçların ıslak, bir türlü
konuşamadım, gözlerim de seçmedi, sanki
ne diriydim, ne ölü, ne de bir şey biliyorum,
sırf bakıyordum ışığın gözüne, sessizlik.
oed' und leer das meer. (5)

madam sosostris, şu ünlü falcı,
iyice üşütmüştü kendini ama
en akıllı kadın diye bilinir avrupa'da
elinde bir deste hayın kağıtla. işte, dedi,
senin kağıdın, boğulmuş finikeli gemici,
(şu inciler onun gözleriydi bir zamanlar, bak!)
işte belladonna, kayalıkların ecesi,
durumların ecesi.
işte üç değnekli adam, işte çarkıfelek,
ve işte tek gözlü tüccar, bu kağıda gelince,
bu boş kağıt, tüccarın sırtındaki şeydir,
onu da görmem yasaktır. peki nerede
asılmış adam! suda ölümden sakın.
kalabalıklar görüyorum halka olmuş yürüyor.
falınız tamam. sayın mrs. equitone'u görürseniz,
deyin ki yıldız falını kendim getiririm:
öyle zamandayız ki su uyur düşman uyumaz.

düşçül kent,
kirli sisi altında bir kış sabahının,
bir kalabalık aktı londra köprüsünden, sürüyle,
ummazdım, ölüm çökertsin insanları sürüyle.
duyulan, kesik ve seyrek, iç çekişlerdi,
ve gözleri kendi adımlarındaydı her adamın.
aşıp tepeyi aktılar king william caddesinden
saint mary woolnoth kilisesine, kulede çan
ölü bir sesle tınlarken son vuruşunda dokuzun.
bir tanış görüp durdurdum haykırarak, "stetson!
"sen ha! gemilerdeki yoldaşım benim, mylae'de!
"şu ceset, bıldır diktiydin ya bahçene,
"filiz verdi mi? bu yıl durur mu çiçeğe?
"yoksa o beklenmedik don bozdu mu tarhını?
"öyleyse uzak tut köpeği, insanların dostudur,
"yoksa tırnaklarıyla kazıp çıkarır gene!
"sen! hypocrite lecteur! - mon semblable, - mon frère!" (6)

ii. bir satranç partisi

kadının koltuğu, yaldızlı bir taht gibi,
çil çil yansıdı mermerde ve ayna
- destekleri salkımlı asmalarla bezenmiş
birisinden bir altın küpidon baka kalmış,
(biri de gizlemiş gözlerini kanadıyla) -
çiftleyip alevlerini yedi kollu şamdanın
yansıttı ışığı masanın üzerine, tam da
yükselirken mücevherlerinin parıltısı
öbek öbek atlas döşeli kutulardan;
fildişi ve renkli camdan şişeciklere,
tapasız, sinmiş acayip, sentetik parfümleri,
macun, toz ya da sıvı - bunalttı, şaşırttı
ve boğdu duyuları kokularla; tedirgin olup
pencereden gelen esinle, kokular yükseldi
besleyerek upuzun alevlerini şamdanın
ve savurdu dumanları bölmeli tavana,
tedirgin edip desenlerini oymalı tavanın.
geniş kızılağaç kaplama, renkli taşlarla çevrili,
bakır kakmalı, bir yeşil, bir turuncu yanıyor
ve bu içli ışıltıda oyma bir yunus yüzüyordu.
antik şömine üstündeki tabloda anlatılan,
sanki bir pencereydi ormana açılan,
değişimiydi philomel'in, o barbar kralın
onca zorladığı; ama bülbül kesilmiş orda,
sarmıştı tüm çölü kirletilemez bir sesle,
ve hala ağlıyordu ve dünya hala o yolda,
"cik cik!" kös dinlemiş kulaklara.
ve zamanın öbür solgun artıkları da
anlatılmıştı duvarlarda; ısrarla bakan biçimler
dört yönden sarkmış, eğilip susturuyordu odayı.
sürüklendi merdivende adımlar.
ocağın ışığında, fırçanın altında, saçları
alevli oklar gibi dağılmış
işıl ışıl konuşurken, artık zalimce susacaktı.

"sinirlerim bozuk bu gece. çok bozuk. gitme kal.
"bir şeyler anlat. neden konuşmazsın hiç. konuş.
"ne düşünüyorsun? ne düşüncesi bu? ne?
"ne düşünürsün böyle bilmem ki hiç. düşün bakalım."

sanırım biz dönekler geçidindeyiz,
ölü adamlar orda yitirmişti kemiklerini.

"nedir bu gürültü?"
eşikten esen yel.
"peki ya bu gürültü? zoru nedir bu yelin?"
hiçbişey gene hiçbişey.
"bilmez
"misin hiçbişey? görmez misin hiçbişey? hatırlamaz mısın
"hiçbişey?"
hatırlarım
şu incilerdi adamın gözleri bir zamanlar.
"diri misin, değil misin? hiçbişey yok mu kafanda?"
ama
o o o o şu şekispiyerimsi cümbüş-
hem ne incelik
ne yetkinlik
"ne yaparım şimdi ben? ne yaparım ben?
"öyleyse hemen fırlayıp sürterim sokaklarda,
"saç baş darmadağın. peki ne yaparız yarın?
"ve her günü tanrının?"
sıcak su saat onda.
yağmur varsa, kapalı bir araba saat dörtte.
sonra bir el satranç oynayacağız,
kapaksız gözlerimiz kısılmış, kulağımız kapıda.

kocası terhis edildiğinde lil'e dedim ki -
esirgemedim sözümü, hem yüzüne söyledim,
vakit tamam, beyler, kapatiyoruz
bak albert dönüyor, çekidüzen ver kendine biraz.
bilmek ister n'aptın sana verdiği parayı,
dişlerini yaptırman için. verdi, hem de yanımda.
gel çektir tümünü, lil, güzel bir takım yaptır,
inan ki, demişti, yüzüne bakasım gelmiyor.
al benden de o kadar, dedim, albert'ciği düşün bir,
dört yıldır askerdeydi, gününü gün etmek ister,
bunu sende bulamazsa, başkaları var, dedim.
ya, öyle mi dedi. olabilir a, dedim.
o zaman bir kapı bulurum, dedi, ama açık konuşsana.
vakit tamam, beyler, kapatiyoruz
o işten hoşlanmasan da dayanmalısın, dedim.
yok, yapamam, dersen, başkaları seçip kapar.
albert çekip giderse, bilir miydim? deme sakın.
utanmalısın, dedim, böyle yaşlı görünmekten.
(oysa ancak otuz birinde.)
elimden ne gelir, dedi, suratını asarak,
hep aldığım o haplar, düşürmek için, dedi.
(beş tane vardı, minik george'da az kalsın ölüyordu.)
ezzacı her şey düzelir, dedi, ama nerde eski halim.
sen eni konu aptalmışsın, dedim,
ya albert rahat bırakmazsa, sil baştan, dedim.
çocuk istemiyordun da niye evlendin?
vakit tamam, beyler, kapatiyoruz
neyse, albert geldi o pazar, sofrada sıcak domuz budu,
yemeğe bırakmadılar beni, tatmalıymışım sıcacık -
vakit tamam, beyler, kapatiyoruz
vakit tamam, beyler, kapatiyoruz
iğgeceler bill. iğgeceler lou. iğgeceler may. iğgeceler.
haydi eyvallah. iğgeceler. iğgeceler.
iyi geceler leydiler, iyi geceler sevimli leydiler,
iyi geceler, iyi geceler.

iii. ateş töreni

irmağın tentesi çökmüş: damar parmaklarıyla
son yapraklar kavrayıp gömülür ıslak setlere. yel
arşınlar kavruk ülkeyi duyulmadan. su perileri gitmiş.
nazlı thames, usulca ak, bitinceye kadar türküm.
üstünde ne boş şişeler, sandviç kağıtları,
ne ipek mendiller, karton kutular, izmaritler,
ne de başka izi yaz gecelerinin. su perileri gitmiş.
ve dostları, kent kodamanlarının aylak mirasçıları,
gitmişler, adres filan bırakmadan.
leman gölünün kıyısında oturdum da ağladım.
nazlı thames, usulca ak, bitinceye kadar türküm,
nazlı thames, usulca ak, sessiz ve kısadır sözüm.
ama ansızın soğuk bir yel ve duyarım ardımda
kemik takırtıları ve kikirdemeler, kulaktan kulağa.
bir sıçan otların arasından usulca süzüldü
yapış yapış karnını toprağa sürterek,
avlanırken ben durgun sularında kanalın
havagazı fabrikasının ardında, bir kış akşamı,
aklımda kral kardeşimin uğradığı deniz kazası
ve kral babamın ölümü, ondan önce.
aşağıda ıslak toprakta çıplanmış ak gövdeler
ve basık ve kuru tavanarasındaki kemikleri
yıllardır takırdatan ayaklarıydı sıçanların.
ama ben ardımdan, zaman zaman, duyarım
korno-motor seslerini ki getirirler nasılsa
sweeney'i mrs. porter'a baharda.
ooo! dolunay doğup üstüne parlasın
mrs. porter'la kızının
onlar sodalı suda yıkar ayakların'
et o ces voix d'enfants, chantant dans la coupole! (7)

cik cik cik
cık cık cık cık cık cık
onca zorlanmış
tereu (8)

düşçül kent
boz sisi altında bir kış öğlesinin
mr. eugenides, izmirli tüccar,
tıraşsız, bir cebi kuşüzümü dolu,
cif londra: belgeler para ödenince,
kaba bir fransızcayla, ne dersin, dedi,
canon street otelinde öğle yemeğine,
sonra hafta sonu tatiline metropole'de.

erguvanımsı saatte ki bakışlar ve sırt
doğrulur masadan ve insan makinesi bekler
avara çalışan, bekleyen bir taksi gibi,
ben tiresias, iki hayat arası bocalayan, kör,
pörsük dişi memeli yaşlı adam, nasıl sezmem,
erguvanımsı saatte, akşam saatinde ki çırpınır
yuvaya doğru, gemicileri yuvaya getirir denizden,
daktilo kız çay zamanı yuvada, sabah sofrasını tpolar,
sobasını yakar, düzenler hazır yiyecekleri masada.
pencerenin dışına korkusuzca astığı
iç çamaşırları güneşin son ışınlarıyla yanar,
ve yığılmış üstüne divanın (geceleri yatağı)
çoraplar, terlikler, kombinezonlar, korseler.
ben tiresias, pörsük hayvan memeli kocamışa yeter
yeter de artardı bu sahne, gerisine gelince -
yolu gözlenen konuğu bekledim ben de.
adam, iğrenç suratlı bir gençtir, gelir,
sıradan bir emlakçı katibi, küstah bakışlı,
aşağı kesimden biri ki kurumlu hali sırıtır
bir bradford milyonerinin ipek şapkası gibi.
umduğu gibi, zaman en uygun zamandır,
yemek bitmiş, kadın oyalamaya çalışır,
istemese bile engel de olmaz kadın.
ateşlenmiş ve kararlı, adam hemen saldırır;
hiçbir engele rastlamaz yoklayan eller;
karşılık mı bekler adamdaki kör gurur,
kayıtsızlığı da hoş karşılar.

(ve ben, tiresias, önceden acısını çekmiş
aynı yatak-divanda oynanan oyunların,
ben ki thebai surlarına sırtımı dayamış,
yürümüşüm safında en aşağılık ölülerin.)
adam son bir öpücüğe daha kıyar,
el yordamıyla iner ışıksız merdiveni.

kadın döner, bir an pencerede görünür,
sanki habersizdir aşığının gittiğinden,
kafasından puslu bir düşünce geçer:
"neyse bu da bitti, iyi ki bitti hem."
bir gün gelir düşer de yosma kadın
yalnızken gene dolanırsa odasında,
eli saçlarına gider kendiliğinden
ve bir plak koyar gramafona.

"sulardaydım, bu ezgi çalındı kulağıma"
ve strand boyunca, queen victoria caddesine dek.
kent, ey kent! arasıra duyarım
lower thames caddesinde bir meyhaneden
bir mandolinin hoşa giden dertlenişini
ve öğle yemeğindeki gürültüsüyle sohbetini
balıkçıların ki orda yaşar duvarlarında
magnus martyr kilisesinin,
büyülü görkemi iyon beyazıyla altın renginin.

irmağın terlediği
yağ ve katran,
mavnalar sürüklenir
alçalan sularda,
al yelkenler
dopdolu
yelle, yelpirder koca serende.
mavnalar yıkar
sürüklenen paraketeleri
varırlar aşağı greenwich'e
köpekler adasından ileri.
weialala leia
wallala leialala

elizabeth'le leicester
çekilen kürekler,
teknenin kıçı
yaldızlı deniz kabuğu
al ve altın,
sert soluğanlar
yıkadı kıyıları,
güneybatı yeli
çan seslerini
ak kulelerin
weialala leia
wallala leialala

"tramvaylar tozlu ağaçlar.
highbury'denim. richmond'la kew idi
beni mahveden. bir kanodaydı, dapdar,
richmond'un yanında kaldırdım dizlerimi."

"moorgate'in gediklisiyim ve gönlüm
kırık dökük. her şey olup bitince
ağladı adam ve sözerdi 'yeni bir yarın'.
ses etmedim. nemeydi benim gücenme."

"margate kumsalındayım.
bağlayamam ki
hiçbir şeyi hiçbir şeyle.
ucu kırık turnakları kirli ellerin.
benim halkım gönülsüz halk, ummaz ki
hiçbir şey."
la la

sonra vardım kartaca'ya

yanıyor yanıyor yanıyor yanıyor
ey tanrım sen kurtar beni
ey tanrım sen kurtar

yanıyor

iv. suda ölüm

fenikeli phlebas, öleli iki hafta olmadan
unuttu martı çığlıklarını, soluğanları
ve kâr ile zararı.
bir akıntı, deniz altında,
sıyırdı kemiklerini fısıltılarla. yüksele alçala
yeniden yaşadı evrelerini yaşlılığıyla gençliğinin
kapılırken burgaçlara.
yahudi ol, olma
sen, ey çarkı çevirirken yelden yöne bakan!
düşün phlebas'ı, o da yakışıklı ve boyluydu eskiden.

v. gök gürültüsünün dedikleri

vurunca meşale kızıllığı terli yüzlere
inince dondurucu sessizlik bahçelere
başlayınca can çekişme taşlık ülkede
bağıranlar ve ağlayanlar
mapusane ve saraylar ve yankıması
gök gürlemesinin, bharda, uzak dağlarda
o adam ki yaşıyordu, şimdi ölüdür
bizler ki yaşıyorduk, şimdi ölüyoruz
sabrımız tükenmiş

burada su yok yalnız kaya var
kaya ve susuzluk ve kumlu yol
yol döne döne tırmanıyor dağlara
dağlar ki sırf kaya, su yüzü görmemiş
su olsaydı durup içerdik birer birer
kayalar arasında kim durur, kim düşünür
ter kupkuru, ayaklarsa kuma gömülü
hiç olmazsa su olsaydı arasında kayaların
ki ölü dağın çürük dişli ağzıdır, tüküremez
kişi burda dikilemez, oturamaz, yatamaz
üstelik sessizlik de yok bu dağlarda
ama kuru kısır gök gürlemesi var, yağmursuz,
üstelik çile yerleri de yok bu dağlarda
ama asık mor suratlar sırıtır ve hırlar
çatlak duvarlı evlerin kapılarından
su olsaydı
kaya olmasaydı
kaya olsaydı ama
su da olsaydı
ve su
bir pınar
bir gölcük kayalar arasında
hiç olmazsa su sesi olsaydı
değil ağustosböceği
ve türküyen kuru otlar
ama bir su sesi kayalardan
şakırken yalnızgezer ardıç kuşu orada çamlarda
şıp şıp şip şıp şıp şıp
ama ne gezer su

kimdi o üçüncü, hep yanında yürüyen?
sayınca bir sen varsın, bir de ben
ama ne zaman uzayıp giden ak yola baksam
birisi daha var daima yanında yürüyen
akıyor sanki boz harmanisiyle, kukuletalı,
bilemem artık erkek mi, kadın mı
- ama kimdir öbür yanında yürüyen?

yücelerden gelen şu ses de nedir
anaların yaktığı ağıdın mırıltısı,
nedir şu kukuletalı insan yığını, kaynaşır
sonsuz ovalarda, tökezler çatlak toprakta,
ki kuşatılmış dümdüz bir ufukla yalnız,
hangi kenttir şu dağların üstündeki
çatırdı ve sessizlik ve patlamalar erguvan gökte
yıkılan kuleler
kudüs atina iskenderiye
viyana londra
düşçül
bir kadın uzun kara saçlarını gerdi eliyle
ve zırıldattı tellerinde bir ezgiyi
ve bebek yüzlü yarasalar erguvan ışık içre
islık çaldılar ve kanatlarını çırptılar
ve kara bir duvardan aşağı sarktılar başaşağı
ve havada tepetaklaktı kuleler
çalarak hatırlatan çanları ki saatleri vurur
ve boş sarnıçlarla kör kuyulardan yükselen türküler.

dağlar arasındaki bu kokmuş çukurda
solgun ayışığında, otlar türkü yakıyor
çökmüş mezarlar üzre, kilise avlusunda
bomboş bir kilise, yelin cirit attığı,
cam çerçeve yok, kapı gıcırdar durur,
kuru kemikler incitmez ki kimseyi.
sırf bir horoz kurulmuş çatı direğine
ku ku riku ku ku riku
bir şimşeğin yalazında. sonra çileyen bir bora
yağmur getiren.

ganj cılızlaşmıştı ve bitkin yapraklar
yağmur bekliyordu, kara kara bulutlar
yığılırken çok uzaklarda, himalayalarda.
cengel sinmiş, kamburlaşmıştı sessizce.
derken konuştu gök gürültüsü

da

datta: verdiğimiz nedir?
dostum, tutkuyla titremekte yüreğim,
bir anlık kapılışın korkunç ataklığı,
ki bir sakınganlık çağı da onaramaz bunu,
bununla ama sırf bu tutkuyla varolduk
ve bu, ne ölüm ilanlarımızda izlenebilir
ne iyiliksever örümceğin sardığı anılarda
ne de mühür altında, sıska dava vekili kırar
bomboş odalarımızda

da

dayadhvam: duydum anahtarlar
bir kez döner kapıda, ve yalnız bir kez döner
düşünürüz anahtarı, herkes kendi zindanında
düşünmekte anahtarı, bir zindanı onar herkes
ancak akşam saatinde, göksel söylentiler
bir an için umutsuz bir coriolanus yaratır

da

damyata: tekne yanıtladı
neşeyle, yelken ve kürekte usta ellere
deniz durgundu, yüreğin yanıtlayacaktı
neşeyle, çağrılsaydı bir, usulca atarak
altında yoklayan ellerin

oturmuş kıyıda
avlanıyordum, ardımda çorak düzlükler,
topraklarımı işleyebilecek miyim hiç olmazsa?
londra köprüsü yıkılıyor yıkılıyor yıkılıyor
pi s'ascose nel foco che gli affina (9)
quando fiam uti chelidon - ey kırlangıç kırlangıç (10)
le prince d'aquitaine à la tour abolie (11)
bu parçalarla yıkıntılarımı payandaladım
ya, siza uyarım öyleyse. hieronymo delirdi gene.
datta. dayadhvam. damyata. (12)
shantih shantih shantih (13)

t.s. eliot,
çeviren: "eliot" suphi aytimur,
"t.s. eliot / çorak ülke, dört kuartet ve başka şiirler", adam yayınları.

(1)
sibyl'i cumae'de kendi gözlerimle gördüm
cam bir kavanoz içinde yaşıyordu,
oğlanlar sorunca, "sibyl ne oldu?"
yanıtı hep şuydu, "ölümü özlüyorum."
petronius'dan
satiricon, bölüm 48
(çevirenin notu: sibyl'e (kahin kadın) sonsuz hayat verilmiştir ama sonsuz
gençlik değil. yüzyıllar boyu kocadıkça gövdesi küçüle küçüle bir çekirge
kadar kalır. daha da büzülecek ama ölemiyecektir. yani hem zamanın, hem de
doğum-ölüm-yeniden doğum halkasının dışına itilmiştir.)

(2) daha iyi usta

(3) hayır rus değilim, litvanyalıyım, alman kökenli.

(4)
dağlarından yurdunun
yel eser serin serin
irlandalım, çocuğum
gurbet elde neylersin?
r. wagner (tristan ile isolde)

(5) boş ve ıssız gene deniz.
r. wagner (tristan ile isolde)

(6) sen! dönek okur! - benzerim, kerdeşim benim!
c. baudelaire

(7) ve ey çocuk sesleri, kubbelerde çınlayan!
verlaine

(8) tereu: bülbül sesine öykünmede kullanılır.
tereus: philomel'i kirleten kral.

(9) sonra kendilerini arıtan alevlere daldı.
dante, araf

(10) ne zaman kırlangıç gibi olacağım.
pervigilium veneris

(11) aquitane prensi yıkık kulede
gerard de nerval

(12) ver. duyuları paylaş. denetle.
upanishad'dan

(13) barış. barış. barış.

eksisozluk.com

çok teşekkürler herkese

iletişim kurma, laaaps diye karşısına çık bi süprizle.

not: önceki duyuruyu okumadım.

olayı çok büyütüyormuş gibi yapma bence. yani gece tam 12'de süslü bir mesaj atma. şöyle öğlen ya da akşama doğru sıradan bir mesaj at yeter.

neden cevap yazmadığını anlayamıyorum. niye? o sana yanıt yazmadı daha önce diye mi? bence o bunu bilinçli olarak yapmadı, başka bir şeyle uğraşması falan gerekti, hop onunla ilgilendi. unuttu... ama sen çooook önemsediğin için onu taktiklere boğuyorsun kendini, böylece de ilişkinin doğallığı güme gidiyor. at abi mesaj madem onu bu kadar önemsiyorsun. de ki "alooo, mesajımı görmedin mi? soru sorduk ulen!" de mesela... ona da yanıt vermiyorsa bilemem. kutla doğumgününü de ayrıca, aç bi telefon. ölücez hepimiz. olursa olur olmazsa koy .ötüne. sevgilerimle.

içinden nasıl geliyorsa öyle yap.

birilerinin keyfi öyle istemiş, başka açıklaması yok diye düşünüyorum. şahsi yazar hesabım geçen yıl eften püften, şu an kaldırılmış bir kural için kapatılmıştı, daha da açılmadı. böyle de bir yer işte sözlük.

sevgiler.

büdüt: işbu yorum mevzubahis kişinin -anlatıldığı gibi- bütün kurallara uymuş masum bir yazar olduğu varsayılarak yapılmıştır.

büdüt 2: tuborg yesili'nin gösterdiği şey açıklayıcı bence. bu denli önemli toplumsal bir olayda zarar verici nitelikte dezenformasyon yapmak büyük cüretkarlık.

büdüt 3: her gün doğru yalan yüzlerce haber yapılıyor -en azından yazıyor okuyorsak- hepimiz biliyoruz. arkadaşın sadece bir haberde yer alan fotoğrafa bakarak "ethem sarısülükün dhkpcli olduğu, türk bayrağı yaktığı, elinde silahla teröristlik yaptığı -yükleme dikkat- ispatlanmıştır," diyebiliyorsa moderatörlerin de pek tabii uçurmaya hakkı var bence.

o1306.hizliresim.com

öldürülen bir gencin arkasından atıp tutarken, nefret söylemleri yaparken düşünseydi belki azıcık uçmazdı.

terörist dediği ethem sarısülük ile ilgili haber,

www.hurriyet.com.tr

buna rağmen nefret söylemleri pek de olağan değil.

yapılmış haber üzerinden tespit ortaya koymak ne zamandan beri nefret söylemi?

gün içerisinde malum başlıklar altında bir kaç saatinizi ayırırsanız nelere, ne manevi değerlere, ne kişilere değil nefret söylemi inanılmaz boyutlarda dehşet verici hakaretler ve küfürler edildiğini görebilirsiniz.

anlama sıkıntısı oldu sanırım.

bu yorum değildir, haber üzerinden kişisel yorum başka bişey '' bilmeden ve bilerek bok atmak'' başka bişey.

nefret söylemi nedir bence bir öğrenin. tck'yı açıp okuyun isterseniz.her ne kadar hukuk devleti olmasak da şu an nefret söylemi yapmak tckya göre de suçtur. yani yapılanın sadece sözlükte değil tckda da karşılığı var.

ethem sarısülüğün ailesi isterse ilgili şahsa dava açabilir. öldürülen bir kişiye '' terörist'' yaftası yapıştırılmış.

bu mu yorum? sözlüğün ne olduğu hangi başlıklarda neler yazdığını gayet iyi biliyorum. hepsini temizleme şansı sözlük benim olsaydı olurdu. ama ben sözlük moderatörü değilim.

oo bu hep yapılıyor ama diye, ciddi bir konu olan nefret söylemini kabul edecek değil kimse.

kaldı ki tekrar ediyorum neftet söylemi tckya göre de suçtur. ilgili kişi tck madde 216ya ek olarak

www.netgazete.com dan da ceza alabilir

kızılbaş, ateist, terörist bunlar kimsenin kimseye hakaret etmek için söyleyebileceği şeyler değil.

hele ki öldürülen biri hakkında ''dhkpli terörist o ''diye kimse götünden yalan uyduramaz. net olmuştur umarım.

sevgili tuborg yesili, siz bllltn'ı şikayet ettiniz galiba. ben prosedürlerden pek haberdar değilim, siz daha iyi bilirsiniz.
bllltn'ın sarısülük konusunda gösterdiğiniz hassasiyeti başka umarım daha başka konularda da gösterirsiniz. siz onun nickaltına da bazı şeyler yazmıştınız, yazdıklarınız da hala duruyor. her neyse...

değer yargılarınız izin verir mi bilmem ama kişisel görüşlerinizin taban tabana zıttı karşı görüşe sahip insanlara gösterdiğiniz bu "haksızca uçurulmayı" müdaafa etmeyi öyle umut ediyorum ki başkalarına yapılan sözüm ona nefret söylemlerine karşı da yaparsınız.

yazdıklarınız hala ama hala 5 ay önce yazılmış, gg gerekçesiyle silinmiş 2 tane entrynin sahibinin uçurulmasını açıklayacak nitelikte değil.


haberde videolarda yazarların ve tv kanallarındaki programlarının yaptığı tespiti hala bllltn'a yamamaya çalışıyor olmanızda ne kadar hoşgörülü (!) olduğunuzun apaçık kanıtı niteliğinde.

ayrıca benim soruyu sormamla beraber sizin cevap yazmanız da özellikle bllltn ile aranızda atışma olmuş olması da sizin "ben moderatör değilim" sözünüzü inanırlılıktan uzaklaştıran bir durum.

kimseyi ilgilendirmez ama açıkçası ben bllltn'ı sizin bilhassa sizin sayenizde uçurulduğunu düşünüyorum.

tekraren söylüyorum, ortaya koyduğunuz hiç bir argüman 5 ay önce yazılmış ve silinmiş 2 adet entry yüzünden bir yazarın tek seferde uçurulmasını meşru göstermez, gösteremez.

öncelikle üslüba dikkat terbiyesizleşmeyin. ''yamamak'' nasıl bir tabir? orda da yazılan bir şey var ve bu yazılanın sorumluluğu yazan kişiye yani arkadaşnız olduğunu iddia ettiğiniz nefret söylemi yapan şahsa ait.

her şey ortada yani.

benim ne şekilde hassasiyet göstereceğim ne yapacağım ne yapmayacağım sizi zerre kadar ilgilendirmez.

sözlük kuralları nedir, ispiyon nedir, sonucu ne olur, kim nasıl uçar bir yazar olarak öğrenin bence.prosedürlerden haberdar olun ki bilmediğiniz bir konu hakkında 2li tartışmaya girmek gibi saçma bir üslup takınmamayı belki öğrenirsiniz. yazdığım hala bllltnin nick altınfa tabiki duracak. diğer duranlar gibi.

sözlük kurallarını öğrendiğinizde tek bir nefret suçunun uçurulmaya yeterli sebep olduğunu görürsünüz. kaldı ki bllltn adlı güya arkadaşınız olan şahsın tek bir nefret suçu yoktu. aa ama hepsinden caps alamadık kusura bakmayın :)

hangi tv kanalında öldürülen bir gence terörist dendi? haa doğru yalakçı göt yalayan yandaş medyaysa kastettiğiniz zaten şu aşamaya kadar kendi seviye ve yandaşlığınızı ortaya koydunuz.

daha fazla çirkinleşmeyin bence.

sözlükten bu kadar bi haber olmanız ilginç, diyelim ki ben modaretörüm ( ki buna sözlüğü bilen yazar arkadaşlar gülecekler ) neden bu yazarın uçurulduğunu düşündüğümü açıkladım.

zorunuza gitmesin bu kadar :) nefret suçunu oturup size anlatmayayım açın bir tck okuyun. olmadı sözlük kuralları belki sizi keser. olmadı gidin bir moderatöre mesaj atın sorun, twitterdan ulaşın sorun.

istediğim soruya da cevap verme özgürlüğü taşıyorum sanırım.

meşru görmemeye devam edin o zaman siz :) hadi bakalım iyi geceler.

bu işte her kafadan bir ses çıkıyor ama, men's health'te okuduğum kadarıyla spordan önce protein tozu içmek zayıflatabiliyormuş.

on serious mass derim takviyeye de.

ilk asamada hicbir sey kullanmaniza gerek yok.

illa kullanacaksaniz sadece protein tozu kullanin. marka olarak burada savas cikar, marka tartismasina girilirse.
ben bircok markayi denedim. bazisinin tadini begenmedim, bazisi sutte/suda pek karismadi, bazisinin ise hic ise yaradigini dusunmedim. ben bunlari dusunur veya soylerken bazi diger kisiler o marka hakkinda dusunduklerimin aksini soyledi.

yine de uyduruk markalardan uzak durun. bcaa degerlerine dikkat edin. en pahalinin en kaliteli olmak zorunda olmadigini bilin.

bu programa protein desteği gerekmez bence. yağlanmana sebep olur

zaten aslında marka değil de nasıl birşey alsam gibi bir soruydu.

protein tozu mu?
amino asit mi? vb.

bu isle uzun yillar ugrasan herkes sadece protein tozu diyecektir. arnold hocam misal birazdan gelip diyebilir bunu. desin hatta.

Yıldırım Türker, Koray Çalışkan, Bülent Usta severim. Pınar Öğünç'ün yeri de ayrıdır.

yankı yazgan

Türkiye'de köşe yazarı olup da eskilerin gazetecilik anlayışına uygun biçimde, içeriği zengin,"makale" yazan ve herhangi bir düşünceyi tartışabilen tek bir yazar bile yok.

markar esayan
hayko bağdat
ruşen çakır
yıldıray oğur
merve şebnem

tam liberalim evet.

zevkle okunabilecek nitelikli yazar yok. bir tane bile.

ek: nitelikli yazılar gazete denen nanenin sınırlarına sığmaz, okumaya değer yazarlar gündelik hay huya kapılıp yüzeysel olamaz, derinliği de (hakkıyla derinse tabii) gazete hiç kaldırmaz, okur da pek bakmaz.

@tedirginlik hucresi, nitelikli yazıları gazete kaldırır, matbuat tarihi, nitelikli yazıların bulunduğu günlük gazeteleri de arşivlerinde bulunduruyor.

hayır. ya tablette ya telefonda kullancan.

Whatsapp bir cep telefonu uygulaması. Tabletin bir telefon numarası olmadığı için hesap alamazsın (sanırım, en azında ios için böyle)

kullandım ama, şu an kullanıyorum yani. nasıl olduğunu merak edenler için :

gmail'e tel rehberini senkronladım. tablete whatsapp apk ile uygulamayı kurdum ve çalıştı.

ipad için konuşursak, jailbreak'le kullanabilirsin diye biliyorum. android konusunda ise bilgim yok.

ipad de şu an pratik bi kullanma yöntemi yok. (ios 7 cıktığından dolayı eski yöntemler işe yaramaz oldu.)

diğer türlü her türlü tablette kullanmak mümkün.

ama iki ayrı cihazda senkronize çalışmıyor işte. ya telefonda kullancan ya tablette. her ikisini de kullanamıyosun. (acı verici bi durum)

ben kullanıyorum ama başka bir numarayla.

telefonda kullandığım numarayla tablet veya pcde kullanma şansım var mı?

leoparın var olduğu biliniyordu fakat pek görüntülenememişti. bunun dışında sırtlan ve kurt da var.

keşke öldürülmeden ele geçirilebilseydi ama direkt saldırmış çobana, canını zor kurtarmış adam herhalde anladığım kadarıyla.

* anadolu leoparına pars diyoruz. nasıl amerikalılar amerikan leoparına panter diyorsa.

leopar değil anadolu parsıymış demek bilgi için tşkler beetlejuice

keske oldurulmeseymis ama saldirinca insanlar can havliyle o kadar ince dusunemiyor tabii.

nadir bir tur ve devami varsa koruma altina alinmali.

cok da guzel hayvanmis

en.wikipedia.org

ingilizcesi leopar ama.. pars turkce leopar falan mi demek acaba..

edit: pars leopar demekmis evet
www.ingilizce.tk
tr.bab.la

harbiden Türkiye de leopar var mı yaa?

edit: varmış. yazık olmuş

Bundan birkac ay once de KTU resimlerini yayinlanmisti;yerlerini tespit ettiklerini ancak korumak icin gizli tutacaklarini soylemislerdi.Muhtemelen baska bolgelerde de hala yasayan parslar vardir.

varsa bile bitirirler aga. hatta afedersin kaptan idris'in dediği gibi 's.kerler olum hepsini s.kerler'. tanrı da kısasa kısas yapar ins.

bundan birkaç ay önce şağdan hoca tarafından görüntülendiği medyada yer buldu zaten.

webtv.hurriyet.com.tr

bu adam buldum dediyse bulmuştur emin olun...

çok genç ve güzel görünüyor. öldürüldüğü için çok çok üzgünüm.

saldırma olayı inşallah doğrudur adamda sinsi bir gülümseme var günahı boynuna

goodreads.

goodreads. neokur'a da üye olunabilir yanı sıra.

goodreads.

evvet. kütüphaneden kütüphaneye değişebilir ama.

son teslim tarihi resmi tatile denk geliyorsa ceza olmaz. ama süre dolduktan sonraki tatiller dahil olur.

alarm yok :D poğaça , çay

5 20 , pattesli yumurta

öncelikle sen delisin her gün bu soruları sormaya başladın :))

kavurmalı kaşarlı tost + sınısız çay

kahvaltı yok alarm da yok. hayat cok guzel lan.

alarm yok.
dunden kalma pizza.

home office. alarm yok. yumurtalı ekmek istedi canım.

5:30 a kurdum.

kahvaltıda müsli var.

portakal suyu,simit poğaça tost kombosu.6.00

6.30 Peynirli gözleme veya yumurta. Belki bıldırcın yumurtası da olur.

Sen de cevap veriyosun ama :)) kendim yapiyorum deme kavurmali kasarliyi. Eger kendin yapiyosan adresini yaz sabah geliyorum :)

7:30
sigara

9.30 bilemedin 10.00
Yaprak sarması ve çay miss.

10'a kurucam alarmi. istanbul'dan kastamonu'ya oradan da sinop'a yolculuk var. 1 gece kalip donucem.
kahvaltida annemin yaptigi kozlenmis kirmizi biberli muthis bir sos ve yaninda da migros'tan 2 liraya aldigim ucgen peynir var.

7:30
muhtemelen kahvaltı etmicem, uyanık kalmak için bi kahve olur en fazla.

sevgili cevaplayanlar, bikaçınız hariç hepiniz okula muz götüren çocuklarsınız. menemenmiş :|

07:30 alarm, 08:00 kalkış. geç kaldığım için kahvaltımı bilemeyeceğim asla.

saat 9.00'a. peynir, zeytin, yumurta, domates-biber-salatalık-yeşillik, sigara böreği, çay, meyve.

7 , 3 yumurta 100 gr ezine peyniri

5:30, kahvalti yok gittigim sehirde ederim. herhalde 8 gibi varirim o zaman allah bilir ne yerim.

gecen duyurucunun biri simit soruyordu. aklıma düşürdü. sabah gidip simit alıp yiyip yatcam. öğlen 3te falan kalkarım tahmınen.

7 ama uyanamıycam muhtemelen, kızarmış kepekli ekmek üstü light peynir bal

yarın tatil burda. halloween :)
kahvaltıda kaymaklı ekmek var. yanında da kola. bekar evi bu kadar.

assignment biterse 08.00, bitmezse 07.00. kahvaltı yalan.

öğlen bire kurucam, 3 de anca kalkıcam. gece çalışmanın zararları. mikroldagaya pizza atıp yicem:/

:)

10.30
peynir, domates, salatalık, yeşil zeytin, kepek ekmeği, ayva reçeli, çay

08.00

Bim burgeri, bimden burger ekmegiyle servis edilecek. sallama cay veya sicak cikolata.

Insan issiz hedefsiz olursa hergun sorar da sanane

Bi kavurmaliya eve mi gidiyosun

takip numaranız olmaz bir kere, ptt de kaybolan paketler meşhurdur, paket kim vurduya gider, nerede benim paketim diye soramazsınız bile.
bir de takipsiz paketleri şahsen size teslim etme gereği duymuyorlar, bizim apartmanın girişine atıyorlar mesela. bence gümrük falan takılmasa bile o fiyatta bir ürün için gereksiz risk.
verecekleri takip numarasıyla yalnızca türkiye ye girene kadar takip edebileceksiniz. o da satıcının bakın ben gönderdim demesine yarayacak sadece.
ptt de ad soyad adres vs. ile sorgulama yapamazsınız zaten, takip no yoksa paket allaha emanet

Takip numarası şart. Gümrüğe takılmış olma ihtimali yüksek.

Peki gümrüğe takılması durumunda,yine Ptt ile haber gelecek sanırım,bundan kaç gün içinde haberim olur ? Biraz daha bekleyip görebilecek miyim kargonun geldiğini yoksa üstüne soğuk su içeyim mi ?

140$lık kulaklığı ele alman biraz zor. keşke satın almadan önce açsaydın duyuruyu. 200 dolara yakın alırsın bence. emin değilim

böyle bir şey yapılabilir diye duymuş idim..

neden olmasın diye düşünüyor insan. ama her halükarda arayıp sorun yatırmadan, burası türkiye.

genelde elinizdeki makbuza göre işlem yapıyorlar. 4 yıla kadar pasaport süreleri ücretlendiriliyor. 4yıllık parayı yatırdığınızda pasaportunuz 10'yıllık çıkmış oluyor ilginç şekilde.

emniyetten pasaport büroyu arayın aslında. ya da pasaport.gov.tr de bir iletişim numarası olacaktı oraya sorabilirsiniz.

6 ay mı? paran yancak sa yansın yeniden mi uğraşıcaksın bu işlerle çıkarabiliyorsan 10 yıllık çıkar 10 yul kafan rahat olsun.

Arkadaşlar sonucu buraya yazıyorum. Belki zamanötesinden alüminyum desenli kardeşlerimizin başına gelir de atalarımız da bu sıkıntıyı yaşamış diye bu soruyu görürler umuduyla...

Evet aradaki farkı yatırıp 6 ay yerine 1 yıllık çıkarılabiliyor. Ancak fark ücretini her banka almıyor. Misal finansbank a gittim onlar fark alamadıklarını söylediler ve halkbank tan hallettim. Sorunsuz olarak emniyette işlemleri tamamladım.

supradyn all day

çok uyuduğun için yorgunsun. 6.30 - 7 saat arası uyu düzenli bir şekilde, atarsın.

düzensiz uyuyor olabilirsin.

düzensiz uyudugumu sanmıyorum da cok uyuyorum. 11 - 12 arası yatıp 9.45'te kalkıyorum hergün

Ayni sorun bende de var. spor ise yariyor gibi.

Modiwake kullanabilirsiniz.

hannibal

ne kadar yeni?

house of cards -ilk sezon bitti-
sherlock -2 sezon bitti-
suits -2,5 sezon bitti-

orange is the new black

medcezir.


şaka lan şaka.

master of sex+1

Hep yabanci yazmislar turk dizisi yazmaya cekindim, sori.

new girl

siberia yarım kalmasaydı izlemeden ölme derdim ama bok gibi yerde bitirdiler güzelim diziyi. yine de süper 11 bölüm izlemek istersin belki.

@takilagimacanim, türk dizisi de olur.

Kayıp dizisini merak ediyorum, seveceğime emin gibiyim. Biraz izledim, fena değil. Başlarım bir ara.
Trt'de Buğra Gülsoy'un oynadığı diziyi de merak ediyorum, ona da bakarım biraz.
Ve tabi ki Ben de Özledim...

Kayıp izliyorum. Mete Horozoğlu çok yağuşuklu yav.

dizi de fena değil ama Mete olmasa izlemezdim muhtemelen.

kaçak.

house of cards, ben çok beğendim.

onların iyileri oldum olası pahalıydı, merkur olsun parker olsun, yolda seyyarların sattığı çin malı olanlar var ama onlarda pek adi oluyor, almışken merkur long handle 180 ya da parker 22r long handle al, yani zaten evladiyelik aletler direk.

1 milyoncularda görüyorum ben.

tahtakalede bolca görmüşlüğüm vardır. hatta bir pasaj var, böyle içinde sadece berber malzemeleri (ustura, jilet, traş makinesi vb.) satan dükkanlar var. pasajın yerini tam hatırlamıyorum ama. zaten karışık bir yer orası. oralara bak, kesin vardır. yoksa da nereye gitmen gerektiğini söylerler.

www.geltir.com a danışabilirsin

tahtakaledeki dükkanın adı da zazahandı yanlış hatırlamıyorsam

boncuk isleri
maket yapimi/yapistirmasi
evde kucuk tamiratlar

taşları kopan küpeleri yapıştırıyorum ben.

kabartma isi vardı, tam adını hatırlayamadım. bi levhanın uzerine sekil cizip kabartıyorsun, sonra icini silikonla dolduruyorsun falan

Fayans ya da cam uzerine istedigjn sekilde cizim ya da uc boyutlu heykel calismalari yapip sonra ordan ayirip istedigin sekilde kullanabilirsin.

www.seslisozluk.net bi bak kanki

www.askoxford.com

kriterlerinizin hepsini karşılamasa da tureng.com güzel bir site.

dictionary.cambridge.org

Oxford'dan şaşmayın.
oald8.oxfordlearnersdictionaries.com

var

Hakan Günday'ın "Daha"sıyla imza istemeye gideceğim. Kendisi Hakan'ı sever, bakalım nasıl bir durum olacak :)

Denk gelirsek selamlaşırız diye şey ettim. Mini duyuru zirvesi bile olabilir.

çok iyi fikir valla. bir yerlerde bulusup gidebiliriz

Gelecek olan varsa bana veya megafon'a ulaşıversin telefon alsın madem. :)

www.youtube.com

The Lumineers - Ho Hey mi acaba?

yok o degil, bahsettigim sarkı acayip hızlıydı. adeta bir kovboyun silah çekme hızındaydı hatta.

hicbiri degil :(

virgin radio ve power fm'de çalınan tarzda bir şarkı, öyle anlatayım

sonunda buldum. merak eden varsa buyursun
www.youtube.com

nerede bulursanız bulun, hemen şimdi kullanmayacaksanız 3 ay civarı bekleyin kışın tam ortasında alın bence.

cok fark etmez zannediyorum, yani 40-50 tl icin beklemek istemiyoruz dogrusu. daha fazla oynar dersen isler karısır amma

kitten bozma olması bir şeyi değiştirmez zannediyorum, sıfır fiyatına bakıp 100-150 lira asagıya verebilirsin, cabuk satılması gibi bir derdin yoksa tabi.

sıfırı 650 tl'ye bulunuyordu birkaç ay önce. temizliğine göre fiyat belirleyin. (çizik vs. olup olmamasına göre)

ambara ver olmadı direkt giden otobüs varsa ona ver ya da tanıdığın bir esnaf vardır, esnafın kargo şirketleriyle sözleşmesi vardır. onun dışında istediğin kriterlerde gönderi yapamazsın.

abim ığdırdan askerden gelirken ptt kargo ile göndermişti bandırmaya çok büyük bir valizi.

PTT bir tanıdığın valizini 3-4 sene önce Muğla'dan Ankara'ya 20-25 liraya götürmüştü.

otobüse ver derim. kargo 30 lira alacaksa otobüs 15 lira alır. şehire vardıktan sonra gider terminalden ya da yazıhaneden alırsın.

ptt kiloya bakar zaten, ucuzdur da.

muavinin eline 10 lira tutuştur götürsün terminale kadar. oradan biri alsın ama.

64.

64 bite 32 bit programlari yuklediginde onlari program files x86 klasorune atar. Seninkisi 64 bit.

İşlemci instruction set 64 bit, işletim sistemini de 64 bit kurmuşlar. Kurulan 32 bit programlar x86 klasörüne konuluyor.

yalnız c icerisinde program files(x64) yok, bu bir seyi degistirmez degil mi?

Sadece Program Files vardir. Yaninda bir sey yazmayan. Yani toplamda iki program files olacak.

Program Files
Program Files(x86)

(bkz: laminate veneer)

dişin arkasına takılan teller var bir de onlara bakın derim.

lingual ortodonti

Neden olmasın? Konunun cinsellik olması önemli değil, başkalarının özgürlüklerine sahip çıkmaktır bu durumda aslolan.

Neden mümkün olmasın? En basitinden her sene kendilerini gösterdikleri yürüyüşlere katılarak; daha da basitinden toplum içinde ve yakın çevrenizde bu konuyla ilgili destekleyici görüşlerimizi belirtmekten çekinmeyerek; haksızlığa uğradıklarına şahit olduğumuz noktalarda arka çıkarak; varsa işyerimizde çalışmalarına olanak tanıyarak; dışlamayarak, hak ve özgürlükler konusunda elimizden geleni ardımıza koymayarak destek verebiliriz.

gayet mümkündür neden olmasın?

şahsım heteroseksüel bir birey olarak elimden gelen desteği kendilerine veriyorum.

nasıl olur sorusuna cevaben, bilişim sektöründe çalışıyorum, bilişimle ilgili işlerini ücretsiz veya maliyetine yapıyorum


direk alakası olmasa bile şöyle güzel bir şiir var,

eksisozluk.com

mümkün ben veriyorum mesela.. herkesin hayat tarzı kendine özgü olmalı, özgür olmalı diye veriyorum.

prison break.
sonra bana önerdin artık diğer diziler hoşuma gitmiyor deme ama...

mad men. sonra bana gelip de ben bu yaşıma kadar boşuna yaşamışım deme ama...

ben bostan korkuluğuyum zaten di mi.

The Wire. Sonra bana "benim dizi diye izlediklerim neydi o halde" deme ama...

Shameless
sherlock

the newsroom

white collar, suits sonra tesekkur edersin.

supernatural

Goygoy arıyorsan New Girl.

konuşmalarınızı bir şekilde kaydedin. sonra direk tüketici heyeti.

dsmarta geç, o zaman onlar hallediyor :)

Hocam bunların internet şirketi de bana benzer bir kazık attı. Bende tövbeliyim. Şöyle çözersin ya da az zararla kurtulursun. Kaymakamlıklarda hakem heyeti var. Onlara dilekçe veriyorsun . Onlar senin yerine uğraşıyorlar.

Tüketici hakem heyetleri di mi. Doğru söylüyosunuz. Görüşme kayıtlarını ise zaten tutmak zorunda onlar di mi. Öyle yapayım.
He, d smarta geçip hepten delireyim:)) yok yaaa! Aylardır tv seyretmiyorum, ne d smartı
Teşekkürler.

efsane duyuru olma yolunda bu duyuru bence :)

Diğer kedileri uzak bir yerde tutma ihtimali var mı?

yok ya diğer kediler çingen (ırkçı söylem olarak değil), hatta anne kedi çöp taşıyodu bahçeye, bebek bezleri falan dolmuştu etraf, kovduk 2 kez, 3 kere geri taşıdı

yemek veriyosun yine bizimkine sulanıyolar

:D bırakın öyle kalsın, hazır dünya barış günü bırakalım bu kavgayı.
www.youtube.com

mizacı böyleyse pek dokunmamalı. sokakta baktığımız bi erkek kedimiz var, eski kedimin evden kaçan yavrusu. şu sıra 7-8 yaşında. başlarda herkesten hareket eden her şeyden kaçardı. şu an bütün mahalleyi siyah beyaza boyadı kendisi. habire birilerini tokat manyağı yapıyor.

O zaman sizin kediyi ayırmak lazım, ama yerinizi durumuzu bilmediğim için pek fikir yürütemiyorum.

Splinter ustadan yardım isteyelim diyesim geliyor ama demiyecem.

tekvando kursuna yazdırın.

bi de, ben kendi kedilerimi biraz sert severim. insan gibi sevmem pek. sağ elimde upuzun bi kedi pençesi izi var (bu sokaktaki alfa erkeği kedimin anasından yadigar). kedi dünyasında miyagi san hatta siplinter usta diye bilinirim nihehe. kedilerin dalağını sevdiğim ve kendimi parçalatmaktan korkmadığım için genelde agresif ve dik başlı kedilerim oluyor, daha yetiştirdiğim kedinin sokakta madara olduğunu görmedim. kedinin hep tetikte olmasını, en kötü ihtimal olay yerinden hızla kaçabilecek kadar çevik olduğunun farkına varmasını sağlayın derim. yani çaresiz hissetmesin kendisini. en kötü ihtimal topuklayabileceğini bilsin. kalanını kedi erkekse testosteron dişiyse prolaktin halleder.

o zaman @kargn bayramdan sonra yanına staja göndericem

benim ilk kedi deneyimimm olduğu için korkak davrandım ben de. köpek insanıyım normalde, kedileri sevmem. tabi bu, bizim maymunla tanışana kadardı :) kedi tırmalamasından falan çekindiğim için baya sakin sakin seviyorum :D

normalde anneleri yavruları, hayatta kalmaya hazırlamak, kendini korumayı öğretmek için baya sert sıkıştıra sıkıştıra, hart hurt ısırıp özellikle ensesini boğazını yakalayıp ciyaklata ciyaklata seviyor.ben hatta ilk gördüğüm zamanlar cıngar çıkarıyordum ay ay ay yavrusunu boğuyor diye, cıyk edene kadar boynunu ısırıp kucağına kıstıran anne kediyi görünce, sonra hemen bırakıp yalayıp sevip yavruyu tekrar kapıveriyor bu sefer bacağından. sizinki anasız büyüyünce eğitimi eksik kalmış.
neyse sizin kedi bu konuda idmansız kalmış, azıcık haşin sevip ciyaklatsaydınız, en azından pençe atmayı tepiştirik dediğim arka ayaklarıyla fıtı fıtı vurmayı falan öğrenirdi.
ama bence endişelenecek bir şey yok, kediler gayet hayatta kalma yeteneği yüksek hayvanlar, sonra çoğu yavru kedi benim gördüğüm kadarıyla atak olmayı, mamayı kapıp kaçmayı, dayak yiye yiye öğreniyor, bizim bahçede bir vahşi ana ve 2 yavrusu vardı yavrular birbirlerine bile hırrlar hıss lardı mamayı diğerinin ağzından kapıp alnının ortasına sümsüğü yerdi. aynı yerde büyümüş birbirine alışmış bu kediler, zaten aşırı hasar vermezler yavaş yavaş o da mama kapmayı öğrenip bu dünyada kendine bir yer edinir. şimdilik aynı anda bahçenin iki ayrı ucuza mama dökmek denenebilir, diğerleri musallat olana kadar biraz da olsa kendi yiyebilsin, kendi mamasını bilsin, yavaştan kendi mamasını savunmaya başlasın diye.

kedi arka ayaklarını kullanıp kapışıyorsa eğitimi tamam olmuştur. böyle biraz zorlayıp, ufak ufak sinirlendirip hırçınlaştırınca falan. kimi kuyruğunun köküne temastan hoşlanmaz kimi gıdısına kimi burnuna kimi göbeğine kimi arka ayağının buduna. illa saldırmasını sağlayan bi açma kapama düğmeleri vardır. biraz kızıştırıp ön ayaklarıyla ve dişleriyle bir cismi ya da elinizi kapmalarını sağlayıp sonra da arka ayaklarıyla saldırı yapar şekilde tepişmelerini sağlarsanız, en önemli silahının farkına varacaktır. bu tür bir kavgada kaçan taraf insan tarafı olmalı. böylelikle yan yatmış halde kuyruğunu yere vururken zaferinin tadını çıkarabilir kedi hayvanı. özgüven patlaması falan da yaşar.

kargn arkadaş doğruları söylemiş. savaşçı bir kedi yaratmak istiyorsanız üstüne gideceksiniz, severken hoyrat davranacaksınız. o da böylece karşılık vermeyi öğreniyor ve silahlarının farkına varıyor (tırnak saldırısı, arka ayağını saniyede 5 kere kullanabilmek gibi) bizim kedimiz de dışarıya gidip geldiği vakitlerde diğer kedileri az tokatlamadı bu sayede. diğer kediler miyavlar bu kafasını "ya sabır" diye aşağı çeker, sonra kafası o haldeyken zıplaya zıplaya dövüşürdü. kaçtı sonra. dövüşçü ve agresifti, engelleyemedik.

bilmiyorum.

ne facebook'ta, ne twitter'da, ne instagram'da, ne foursquare'de şu kişi senin profiline girdi diye bi şey yok. olmaz da.

web'den silebilirsin. haberdar olamaz.

silemiyorum. ilk check in'im olduğu için sanırım.

web sitesinden profilini, sonra check-in'i tıkla. mekan bilgisi fotoğrafları vs. geliyor. fotoğrafların sağ altında "check-in'i sil" var.

Telefondan da, web'den de girdiğinde silersin ve başkasının profiline girdiğinde gözükmez...

instagram -> ayarlar -> paylaşım ayarları gibi bir şey

galaksi

yoktur.

aldığımdan beri değiştirmedim, gerek duymadım laptop resmi var.

k1309.hizliresim.com

benim masaüstüm bu.

i.imgur.com

windows 7 orcinal temasındaki.

db.tt bu da masaustu sayilir bence

surekli olarak ve manyakca bir hizla degistiririm. su anda boyle:
i.imgur.com

img.haberler.com

beyaz üzerine siyah ile unutma bu son şans kazanmak zorundasın yazan bi resim.

www.thefreshfilms.com
bunun daha kalitelisi tabi.

simsiyah ekran ve şu ana kadar dikkatimi çekmedi. niye soruyorsun lan böyle şeyler ben karamsar bi' insan mıymışım böyle yoksa şeytana mı tapıyorum vay amk simsiyah masaüstü nedir ya.

fsa.zedge.net

smboyd92.files.wordpress.com

üç adet golden retriever yavrisi.

pek istediğin gibi bi şey değil biliyorum ama atatürk kitaplığı risale arşivi var okuyabiliyorsan ilgini çekebilir:

ktp.isam.org.tr

altkitap

ilçe kaymakamlığında tüketici heyeti var, oraya başvuracaksın. sıkıntını anlatırsan onlar yol gösterir.

gayrettepe, 4 levent, hatta osmanbey.

700'e ancak sarıyer, büyükdere, ayazağaKÖYÜ (ayazağa değil yani) belki 4.levent de bulabilirsin.. ilk söylediğim yerler de metrodan sonra zamlanmış olabilir..
ya da ev arkadaşı bulacaksın..
bu arada çapa, fındıkzade falan oraları unutmuşum..

Ayazağa Köyü, Ferhatpaşa, Pligon, İstinye Dereiçi, Derbent.
Bunlar Maslak'a yakın olan ve kiraların daha ucuz olduğu yerler. Ya da en azından öyleydiler, son durumları bi' araştırmak lazım.

adiniz da ayni degilse veya tipiniz cok benzeyip de onun kimligini kullanamayacaksan binemezsin

Abine ait bir kimlik/pasaport/ehliyet ile binmeyi dene. oraya kadar gelmişken ben anlasam bile alırdım uçağa...

Değiştirme şansınız yok, sizde gidemezsiniz...

Hangi şehirdesin ?

Havalimanı çalışanıyım, belki elimden bir şeyler gelir.

Kayseri-istanbul yarın 22.00 seferi

nexus 4?
s4 mini?

vatanda 1300 liraya note2 var eğer hoşunuza gidiyorsa iyi bir tercih olablilir.

lumia 920

bende alacağım ama bütçe yetmiyor.

note 2,nexus 4. Windows phone'da deneyebilirsin beğeniyorsan

nexus 4

4s

40 tane 3310 alabilirsin. tanesini 1 yıl kullansan 40 yıl gider.
www.sahibinden.com

kaydedip kullanabilirsin, bir şey değişmedi.

Unlocked olması gerekiyor. Eğer sim lock varsa burda

hızdan önce 3Km'yi duraklamadan bitirmeye odaklanmalısın. yavaş tempo ile başlayıp 3Km'yi her seferinde bitir öncelikle.

beslenmene dikkat et. eğer hayati bir meseleyse yüksek rakımlı yerlerde takıl idmanlar dışında da.

bir de koşu bandı ile asfaltta koşmak farklıdır. hatırlatayım.

nop'un dediği gibi, koşu bandı ile asfaltı bir tutma ve sana tavsiyem bundan sonraki antrenmanlarını asfalt zeminde yap. hatta eğer imkan, olanak var ise yarışın yapılacağı yerde çalış.

3000 m. koşmak için antrenmanlarda daha fazlasını koşabiliyor olman lazım. yani antrenman yapacağın asfalt zeminde 5000 m antrenmanı da yapman lazım ki 3000'i rahat koşasın. bir yarışa yönelik antrenmanlar öyle yapılıyor, yani hedef ne ise sadece o koşulup bırakılmaz, daha fazlası yapılır ki dayanıklılığın artsın. o yüzden çıkabildiğin kadar çık mesafelerde.

orta mesafe koşularında son sprint de önemlidir, onu da geliştirmeye bak. kendine bir mesafe belirle (mesela son 300 m) ve ondan sonra sprinte geç. antrenmanlarında bunu es geçme.

önce durmadan bitirmeyi başar. sonra sırasıyla son 500m,1000m ve 1500m'de hızlanmayı dene.

Gerçekten çok önemli ise akademi sınavlarına (polis - harp akademisi, besyo v.s.) adam hazırlayan spor salonlarından birine kayıt ol durumu anlat, profesyonel destek alırsın.

hayati öneme sahip değil ama benim için önemli tabi
bunu başarırsam süper olucak
gün aşırı 5 km koşu hedefi koydum kendime şimdilik ama denenmiş öneriler varsa da yukarıdaki gibi benim için önemli

çok rahat yaparsın spora hevesli biri isen. askeri bot ve kamuflajla 18 dk'da koştuğum mesafeyi teskereye yakın 10-11 dk civarı koşuyordum. üstene tonla barfiks, şınav halata tırmanma vs... tabi gençlik yıllarında belli bir dönem futbolla uğraştım.

@fengarinin dediği gibi hedefin 5.000 koşmaya çalış. araba gibi düşün ibre 250 gösteriyor ama normal şartlar altında bunu yapması imkansız gibi.

sadece gün aşırı 5000 koşarak istediğin hedefe varman zor. 3000 m yarışmak için zınk diye 5000 m koşma antrenmanı da çok sağlıklı olmaz, alışkın değilsen sakatlık da çıkabilir.

şöyle bir şey yap mesela:

1. gün: 6x1000 m (2 dk dinlenme)
2. gün: 6x600 m (200 m hafif tempo koşu ile dinlenme)
3. gün: 5x400 m (2 dk dinlenme)
4. gün: 200 m, 300 m, 400 m sprint
5. gün: dinlenme
6. gün: 1 saat uzun koşu (orta tempo)
7. gün: 30 dakika hafif tempo koşu
8. gün: dinlenme
9-16. gün: ilk hafta programı aynen
17. gun: 5x2000 m (90 s. dinlenme)
18. gün: 5x800 m (90 s. dinlenme)
19. gün: 10x400m (90 s. dinlenme)
20. gün: dinlenme
21. gün: 5000 m.
22.gün: 30 dakika hafif tempo
23. gün: 10x400 (90 s dinlenme)
24. gün: 200, 300, 400 m sprint
25. gün: dinlenme
26. gün: 3000 m.
27. gün: 3000 m.
28. gün: dinlenme
29.gün: 3000 m.
30. gün: dinlenme

not: antrenmanın başında sonunda ısınma, esneme. özellikle sonundaki esneme kritiktir, çalışan kaslarını esnetmezsen ertesi güne tutulur kalırsın.

uğraşma bence rakibin kesin geçer 4 km yi 10,38 koşmasına rağmen 4. olan kuzenimden biliyorum(600 metre TR birincisi ayrıca)

@donmezer: çocuğun motivasyonunu bozmasana arkadaş, bir çalışsın bakalım 1 ay. olursa olur, olmazsa da kendisini geliştirmiş olur, belki başka yarışa katılır vs.

1 ayda f16 pilotu olunmaz :) oyle bi iman gücü yok boşuna kendini yoracak dediğin antrenmanlarda kesilecek yarıda bırakacak tek yapması gereken karşındakileri şaşırtması o da kesilmemek kaydıyla ilk çıkışta 750 800 metreyi 20 km/h koşup onların tempoya uymasını sağlamak onlar tam açıldığında yavaşlayıp 8-9 km/h e düşüp 1-2 dakika nefeslenmek sonrsında da kalanı kenter yapmak yarışta 1.liği ele almak isteyen olursa tempoyu zorlar diğerleri de uyarsa kazanabilir !

arkadaşlar rakibim 1 kişi

@Dönmezer'in bahsettiği yasal stratejilere, şaşırtmalara da açığım (:

dönmezerin dediği şey 3000 m yi istediğin sürede koşmaktan daha zor. çünkü o tempo ve devamında yarışı bitirmek fantastik bir kondisyon ister, bahsettiğin kondisyon durumunu göz önüne alarak önermem, yarışın ortasında şişer kalırsın.

ha illa taktik istiyorsan, moskova dünya atletizm şampiyonasındaki erkekler 3000 m finalini izle. mo farah'ı yormak için yarışın temposunu belirleyen öndeki kenya ve etiyopya grubu dönüşümlü olarak 400 m hızlı/ 400 m yavaş koştular. mo farah yoruldu evet ama kendileri de bitti son 400.

yani diyeceğim şudur, bu tür taktikleri deneyebilmen için kondisyonunun çok çok iyi olması gerekir. sen henüz o noktada değilsin, o yüzden bu 1 ay çok sıkı çalış ve yarışta da dengeli ve kontrollü git, son 400'e beraber girmeye bak. devamında da atak yapmaya çalış.

Dün ilk denememi yaptım
2 km'yi 12 dakkada koştum

yani durum şu an için vahim arkadaşlar (:

ağır tempoda koşmama rağmen ilk 500 metrede şiştim

günde bir kaç kez 3km'yi çok ağır tempoda koş dediğim gibi.
fazla vaktin yok. sabah erken kalkıp enerjisi yüksek hacmi az bir şeyler içip sabah serinliğini değerlendir.

her koşudan önce kanını enerji verici şeylerle doldur. ama mideni doldurma.

bir haftada "ciğerlerin açılması" denen şey olur.

profesyonel olmak istiyorsan bence özelliklerini falan öğrenerek başla. daha faydalı olabilir. o özellikler doğrultusunda farklı işler çıkaracaksın çünkü. hem makine hakkında bilgin olur hem de içine sinen makineyi almış olursun böylece. :)

@seksli harf,
pek proflukta gözüm yok, sadece deneyim kazanmak, kendi yağımda kavrulmak istiyorum. çektiğim fotoların eli yüzü düzgün olsun istiyorum. teşekkür ederim önerin için :)

canon 1100d/1000d

ikinci el 550d

dslr sucks yurt dışı imkanı varsa olympus pen e-pm2. ille de dslr diye tutturduysanız zaten 1100d den başka bir seçeneğiniz kalmıyor ki, o kamerayı alacağıma gider başka başka şeyler alırdım. ikinci el eos 550 d iyidir, sakın ola ki 500d falan almayın, o da baya kötü bir kamera.

şu tarz küçük aynasız makinalarda artık oldukça iyi iş görüyor, özellikle sokak fotoğrafçılığında çok tercih ediliyor.
www.amazon.com
www.amazon.com

şöyle bir karşılaştırma da mevcut
www.stevehuffphoto.com

hem taşıması kolay, hem manual ayarlar var, lens değişebiliyor. macro çekim faln için uygun olmayabilir belki bilmiyorum ama ben böyle bir makina düşünmeye başladım açıkçası.

alamıyorsun.
edit: aşağıda yazdım izmir'de oturan tanıdığım 3 yıl önce alamadı bu parayı, tam olarak ayrıntılarıyla bilmiyorum. dağıtım şirketiyle konuşman iyi olur.

alamıyor musun? emin misiniz? bir kiracı oturmaya geldiğinde kendisi açtırmalıysa çıktığında alamıyor mu?

depozito ödüyorsun açtırmak için.çıkarken de geri alıyorsun.

İstanbul için konuşuyorum; bir banka hesap numarası veriyorsunuz, 1 ay falan sonra hesabınıza yatıyor. Hangi banka olacağını da yanlış hatırlamıyorsam onlar söylüyordu. Yalnız güncel bilgi değil bu, ben İstanbul'dan ayrılalı oldu biraz.

o bahsettiğin şey güvence bedeli. doğalgaz üyeliği açtırırken veriyorsun. üyeliğin durduğu sürece o para da durur. üyeliğini kapattırırsan bir kısmını veya tamamını (orasını tam bilmiyorum) geri alabiliyorsun. ama o daireden çıkıp başka daireye üyeliğini aldırırsan yani üyeliğini kapattırmazsan güvence bedelini geri alamazsın.

3 yıl önce aynısı tanıdığımın başına geldi alamadı. ev sahibi /doğalgaz dağıtım şirketi ile konuşmak en iyisi.

senın üstüne yaparlarsa evet alıyorsun.cıkıcam dersende gidiyosun,dogalgazımı kapatın dıyosun. iban istıyorlar. sonrada gelıp kapatıyorlar. ist yoğun oldugu ıcın 1 ayı bulur geri alman.

300 liranın tamamını almıyorsun, depozito 180-200 cıvarıydı yanılmıyorsam.

depozitoyu alabiliyorsun ya da baska binaya tasindiysan orasi icin eksik aliniyor.

başka bir yere taşınınca orada da açtırman gerekiyor ve sürekli zamlandığı için zamanında ödediğinden fazla bir tutar oluyor. bakıyorlar önceden ödemen var, ödediğin kadarını düşüyorlar üstünü istiyorlar.

yok gaz kullanmam dersen alırsın da aradan epey zaman geçmişse o para, pul oluyor...

davaro muydu?

bu salı sallanır çarşamba çarşafa dolanır muhabbetinin olduğu film değil mi yada şener şen ile oynadığı vardı bir tane hangisinden bahsediyorsun

davaro var, sahte kabadayı var. ne ararsan var.

salako...

rolün adı sefil bilo ise onda ilyas salman oynuyordu. kemal sunal'ın oynadığı bilo rolu hatırladığım kadarıyla yok.

bahsettiğin gibi arkadaşının yanına gidip eşkiya olduğu film davaro veya salako olabilir

avrasya. kayıtlar devam ediyor. koşu kasımda.

nike 7k kayıtları başladı

www.yaristakvimi.com

tesekkurler ama o da cozmedi, tum baglantıları kopardım izinleri kısıtladım yine aynı problem

oha bu 500 ederse bendeki 3bin eder

sende ne var ki?

İtalya da 2500 dolara satılır niyeyse euro değil;D sen takılma boşver çarşamba sosyete pazarında 10 lira

150-200-250. modeline göre değişir.

180-500 olması lazım. üst limitten emin değilim.

ortalama bir ray ban 200 eur'dan başlıyor, 1850 eur'ya kadar çıkıyor.

sezon sonu pazarlıklı fiyatı 150'den başlar.

anlayamadım ya...

şimdi douchebag'in dediğine göre taban fiyat yaklaşık 500TL,
e siz 150-200 diyorsunuz?

yaz ve kış aylarında fiyatlar değişir. şu an da fiyatlar kabarık olan bu.

200den 500e fırlamaz herhalde?!

www.asos.com

100$ gibi fiyatlara olan modelleri bile var.
türkiye'de pazarlıkla polarize camlı olmayan modelleri ortalama 300tl civarı bir fiyatla alabilirsiniz.

yeni sezon fiyatları: www.ray-ban.com

türkiyede tl karşılığına bir 50tl daha ekleyerek alabileceğiniz yaklaşık fiyatı bulursunuz genelde.

taban fiyat 150-200 dediysek indirimli fiyatlar. etiket fiyatına bakarsan 300'den aşağı zor bulursun türkiyede. atasunda turkcellilere %30 indirim vardı mesela. yeni sezon bir gozlugu 260'a aldım geçen ay. şu olabilir. www.ray-ban.com

türkiyenin ve bazı diğer ülkelerin dolaylı yoldan -direk de olabilir emin değilim- desteklediği silahlı örgütler sivil kürt halkını hiçbir ayrım gözetmeksizin katlediyor.
büdüt: antik.eksisozluk.com

olay şöyle; türkiye sriyeli muhalifleri destekler, bunların arasına sapkın selefi-vahabi örgütleri (el kaide) de dahil olur, bu elemanların içinde öldürdüklerinin kalbini pişirip yieynler bile mevcut. başından beri t.c. hükümeti bunlara destek verdi. şimdi şler biraz değişti, dinci teröristlerin ne mal oldukları ayyuka çıktıkça aleni destek azaltılmak/çekilmek zorunda kaldı, ki bunda abd-israil'in de el kaide sapıklarından desteğini çekmesi etkili.
ek olarak pyd'nin öldürülen sivilleri destek toplamak için kullanması gibi bir durum da sözkonusu. bir yandan bir psikolojik savaş yürütülüyor bir nevi. ancak bu sivillerin de öldürüldüğü meselesini değiştirmez. t.c. hükümeti aynı anda hem el kaideye hem de pkk'ya ve onlar aracılığıyla pyd'ye taviz verdiği için sonuç bu oldu, şimdi taraf seçmek zorunda ve ne yapacağını bilmiyor. tabi bu arada ölenler yine sivil.

yaw he he! Sıvıl kurtler katledılıyor hep kurtler katledılır hep kurtler haklıdır dıgerlerı katlıam yapar. Az akıl fıkır ya. El kaıde ve pkk nın uzantısı pyd surıyenın kuzeyını kontrol etmek ıcın savasıyor olay bu. olayı ajitasyona baglamak kurtlerın vazgecemedıgı psıkolojık savas yontemkerınden bırı. O yuzden turkıye x i desteklıyoru dıle getırenlerın ıran surıye ve ırak destegıyle sıvıl katlettıgını gormezden geldıgını unutmayın. Dune kadar adını sayamayacagımız ulkelerın mayınlarıyla sıvıl asker katledenlere bak hele c4 paylayıcıları magarada mı uretıyordunuz kuzum kım desteklıyordu sızlerı? Iste bunların uzantısı pyd ozerk bır kurt devletı kurmak ıcın sayıca azınlıkta oldugu ya da hıc olmadıgı sınır hattınının bellı kısımlarını bıle ele gecırmeye kalkınca el kaıde otur asagı dedı destek veren herkesı dusman bellemıs durumda. Gerısı kurtlerın tırıvırısı...

insanlar katlediliyor, özet budur

@bacardifunto cevap vermiyorum diye coşma. acını anlarım, ama nefret kusmaya kalkma her önüne gelene.

ben okuduklarımın yalancısıyım. diyelim ki türkiyenin hiç alakası yok. suriyede savaş karşılıklı olmasına rağmen her gün bağıran çağıran zalim zulüm var diyen siyasetçilerin neden hiçbiri rojava'da katliam oluyor, yardım edelim demedi? en azından bir düşünün.

büdüt: antik.eksisozluk.com

palavra...

türkiye'nin öso'ya yardım yaptığı bir gerçek. öso ilk başta belki haklı bir amaç için çıkmıştı yola ancak dışarıdan silah yardımı ve el kaide'nin karışmasıyla basbayağı katillere dönüştüler. el nusra gibi örgütler radikal amaçları doğrultusunda eylem yapmaya, alevileri ve kürtleri hedef almaya başladı. ilginç olan türkiye destek vermişken, el nusra'nın reyhanlı saldırısını ve el kaide'nin somali vb saldırılarını gerçekleştirmesi. şimdi de yine radikal sunni örgütler rojava'ya saldırıyor.

suriye de 3 senedir yüzbinlerce insan hayatını kaybetti. bu ölen insanların bizzati sorumlusu da cihatçı selefi oç ları.

ve bu cihatçıları birinci elden destekleyen ülke türkiye. şimdi olayın ucu kuzey suriye nin petrolü olunca kürtlere bulaştı. bir anda herkes katliam katliam diye ortalarda gezmeye başladı.

doğrudur çok büyük katliamlar yapılmakta.. peki ölenler kürt olunca mı aklınız başınıza geldi ? senin katliamın benim katliamın ayrımı mı var ?

bdp büyük bir sınavdan geçmekte.. ya gerçekten ezilen kürtlerin yanında olacak ya da akp ile işbirliğine devam edip küresel planlara hizmete devam edecek.

@bacardifacundo

ben hiçbir yerde terörizmi savunmadım, ancak sen acını dindirmek veya unutmak için nasıl ırkçılıkla dolmuş veya doldurulmuşsan bana terörist diyerek hakaret ediyor, büyük ihtimal kendini rahatlatıyorsun.

ispiyoncu ve korkak meselesine gelelim. birine terörist demek alenen hakarettir, davaya kadar götürebilirim. kimse de bu adam şu akrabasını kaybetmiş böyle diyebilir diyemez mahkemede. sadece şikayet ettiysem acını anladığım içindir. cevap vermediğim için korkak zannettin heralde, o da seninle uğraşmak istememem dolayısıyladır.

baktım bu kadar kin dolusun, bu açıklamayı yapmayı gerekli gördüm.

kürt meselesine gelince ben onların yöntemlerinin değil, davalarının haklı olduğunu söyledim. yaşamadan, duymadan, görmeden yorum yapmak herkesin yaptığı şey. hala savaşı, iki taraftan insanların ölmesini istiyorsan devamını okuma, bildiğini okumaya devam et.

yok eğer bu adamlar salak mı niye bunu yapıyorlar dersen oku. her konuda olmasa da hakları var birçok konuda. dersim katliamı denen bir şey var en azından. ha sorunları terörle çözmeye çalışmak seçilebilecek en kötü yöntem. bunu da hiçbir yerde savunduğumu göremezsin.

ki burada, bu ülkede çile çeken sadece kürtler değil, ermenisi arnavutu yunanı da var -hepsini de ayrımcılığa karşı desteklerim.

bundan sonra birilerine laf edeceksen laflarını bir yere dayandır, ya da konuşma. kin ve iftirayla etrafa saldırma.

selametle.