Oldu ama erkek olduğum için böyle olmuş olabilir. Yoksa kendi aralarında her türlü yalan dolan dönüyordu. Bana bişey yapmıyorlardı

lisede olmadı. üniversitede oldu. akraba içinde de oldu.

Olamadı, eksikliğini derinden hissettiğim bir şey.

Üniversitede oldu, 14 yıl olmuş, hala da çok yakınız. (hepsi evli, biri çocuklu)

kocaya kapak atanların hepsi uzaklaştı.

Oldu, devam ediyor. Liseden 2 kişi, üniden de 2 kişi.

Lisede 5 kişilik kız grubumuz vardı, ünvde herkes farklı yere gitti ama hala görüşürüz yaşlar 35 oldu. Bir tanesi zaten en yakın olduğum arkadaşımdır yıllardır ayrı şehirlerde olsak da.

Datnet+1:)). Iki, uc kisi var.

sadece üniversitedeki ev arkadaşlarım. gerisi ile daha nadir görüşüyorum.

olmadı. olamazda. götü başı dağılıyor sonra.

Dişi kişisi olarak daha çok erkek arkadaşım oldu. Hatta en yakın arkadaşım erkek. Ama kızlardan sadece sık konuştuğum 3 kişi oldu gerisi standart arkadaş grubuna mensup.

Liseden de universiteden de hatta eski isyerlerimden bile epey var, erkekler de var ayni bu sekilde. Birbirimuzin en buyuk destekcileri olmusuzdur hep, iki eli kanda olsa iyi gunumde de kotu gunumde de kosup gelecek kivamda. Yanlis anlamazsaniz tavsiyem boyle insanlar hic karsiniza cikmiyorsa neden bu tur insanlarla saglam iliskiler kuramadiginizi da dusunebilirsiniz.

Eski iki işimden de edindiğim yakın arkadaşlarımla hala çok güzel sürüyor ilişkimiz. Hepsini çok seviyorum ama liseden hiç kalmadı, üniden de 3 kişi var, farklı şehirlerdeyiz bu yüzden ancak yılda bir yüzyüze görüşme, arada whatsapp ve telleşme ancak oluyor.

Liseden de üniversiteden de oldu, hala devam ediyor.

olmadi, kiz arkadas grubum olmadi,

evet,

Çünkü konuşkan, girişken bir tipsin

duruşunu, konuşma tarzını vs de dikkate alırım. genelleme yapmak yanlış ama genel olarak öyle bir intiba yaratır bende de.

Ağzının hangi konularda laf yaptigina gore degisir ama genel olarak evet oluşturuyor.

@damla sakızlı dondurma, peki öyleyim diye birlikte olduğu insana saygı duymayan, gözü dışarıda biri olmak zorunda mıyım? Bu beni güvenilmez biri mi yapmak zorunda?

Hayir, cinsiyetci bir yaklasim degil. Seksi kadini hafifmesrep sanmak da degil.
Bu tur on kabuller yoktan varolmaz, gercek verilerden beslenerek ortaya cikar.
Bu tarz bakic acilari etik olmayabilir belki ama cinsiyetci kesinlikle degil.

ben öyle olduğunu soylemedim ki, girişken biri özgüvenli durur. Altından bu adam güvenilmez anlamını çıkarmak uçuk. Sen karşındakini buna ikna edebilirsin, ha ikna olmuyosa ciddi bir şey gördü demektir, ama bizimki basit bir önyargı, yıkılması tabi mümkün.

Ama kazanova demek "sen benimle birlikteyken başkalarına da bakarsın" demek olmuyor mu? Direkt bu benzetme kullanıldı çünkü, ve söylenme şekli de bu imayı içeriyordu.

Yıkılması tabii ki mümkün ama en baştan bu şekilde yaklaşmak ve hatta yaftalamak "hmm bu kesin veriyordur" demekle aynı çirkinlikte bence.

belki de kazanova olmanı istiyorlardır aslında?

@proletarier aller lander vereinigt euch, kesinlikle!

Süper tespit. Bunları söylerlerken bir yandan da flörte devam ettiler çünkü, bu durumdan etkilenmişe benziyorlardı. Al sana "efendi yerine piç erkeği tercih eden kadın" profili. Kazanova olmadığımı kanıtlar davranışlarda bulunsam soğuyacaklar belki de, dimi.

seksi kadın herkese seksapalitesini gösteriyorsa hafif meşrep görünür evet, agzı laf yapandan kastın ne bilmiyorum ama çok rahat flörtoz tipler bana da güven vermez, bir insan çok kolay iltifat ediyorsa çok kadına aynı cümleleri kurmuş oluyor genelde.

edit: sohbete devam edebilirlerkısa vadede flört etmek keyiflidir ama uzun vadeli ilişki için ideal gelmediğin için ileride sepetlenebilirsin

Ben de ağzının ne konuda laf yaptığına göre değişir diye düşünüyorum.

@speranza, sepetlenmenin oluşabileceği bir durum yok, gönül ilişkilerinde bu konuda sorun yaşamıyorum zaten; benimle henüz tanışmış insanların intibasından yola çıkarak genel bir soru sordum. ve beklemediğim kadar haklı olduğumu gördüm; cidden de varmış böyle bir intiba. bir tane bile geleneksel kadın erkek rollerinden sıyrılmış, sağduyulu cevap veren kadın çıkmadı, ben asıl ona yanıyorum.

@aquarium ve sopiro; peki hangi konuda laf yaparsa kazanova oluyor? ağzı laf yapmak demek konuşkan, hazırcevap, dinlemesi keyifli gibilerinden anlaşılmıyor mu? ağzı laf yapan biri diyince spesifik konular gelmiyor benim aklıma, kimin ne konuda bilgisi varsa o konuda daha çok konuşur ama bu tabir bana daha çok içerikten ziyade biçimle alakalı gibi geliyor.

Ben yakın zamanda yaşadığım bir tecrübeden yola çıkarak söyledim bunu aslında. Bir adamla tanışmıştım, gayet de yakışıklı vs biriydi. İş güç, hayat, edebiyat, zevkler, renkler, bunların hiçbiriyle ilgili sohbet edilemiyordu. Cevaplar hep "yoo", "evet", "hayır", "bilmem ki", ama ne zaman flört etmek ve cinsellik ile ilgili bir alana kaysa bu kısır konuşma bir dil çözülmesi, sorular cevaplar vs... Öyle olunca insan ister istemez "bu kişinin dünyayla iletişimi flört üstüne kurulu demek" diye düşünüyor, zira karşınızda çizilen profil bu.

Ha ama ağzı laf yapmak diyerek tam da benim yukarıda olmadığını söylediğim şeyi kastediyorsanız, onu ayrı tutuyorum. Basit konularda bile sohbet edebilmek, karşınızdakine manalı sorular sorabilmek, daha önce etraflıca düşünmemiş olsanız dahi size verilen datalardan argümanlar çıkarıp bir şeyleri yorumlayabilmek, karşınızdakini konuşturabilmek, bunları da uygun miktarda bir iddia ve güven ile yapabilmek... Bu şekilde konuşabilen sadece biri Türk, biri yabancı iki erkek tanıdım ben hayatımda. İkisi de en yakın iki arkadaşım. Şüphesiz vardır da, her gün denk gelmiyor insana.

Sohbetinizin içeriği sadece kadın-erkek-flört vs ile sınırlı kaldıysa kazanova tespiti bana anlamsız geldi. İletişim çift yönlü bir şey değil mi, iki taraf belirliyor gidişatı, yönü, üslubu. Kısaca kadınların hoşuna gidecek bir iletişim biçimin var, bunu da bir miktar kullanıyorsundur demek istemişler, yani işin türkçesi güven vermedin demişler ama bu girişkenliğin hoşlarına gimiş gibi. Ben şahsen olumsuz düşünmezdim. Flört etmişim o da aynı şekilde karşılık vermiş. Karşılık varsa ilgileniyor, yoksa ilgilenmiyor diye düşünürdüm ve hoşlandıysam onu daha yakından tanımaya çalışırdım.

bunun cinsiyetçilik ile ne alakası var

"Cinsiyetçilik, bir cinsiyetin diğerinden üstün olduğunu savunan görüş ve ideolojidir."

burda bir üstünlük-aşağılık durumu var mı? ağzı laf yapan erkeğe kazanova denmesi, seksi kadına hafifmeşrep denmesi cinsiyetçilik değildir.

keşke kazanova olsan da laf yapan ağzının ekmeğini yesen

@dafuq, cinsiyetçilik üstünlükle ilgili değildir, cinsiyetin getirdiği düşünülen özelliklere atfen yapılan ayrımcılık ya da sınıflandırmadır. ağzı laf yapan, hoşsohbet bir kadına kazanova denmiyorken erkeğe denmesi erkeklerin aldatmaya meyilli olduğu düşüncesini barındırıyor. ben ağzı laf yapan bir erkek olarak "bu aldatır" ön kabülüne maruz kalıyorum, kadın olsaydım böyle olmayacaktı. bu da basitçe cinsiyetlere biçilmiş, cinsiyetle alakası olmayan steryotip düşünceler yüzünden oluyor.

@bruce
cinsiyetçilik üstünlükle ilgilidir
www.wikizeroo.com

ülkemizde her tartışmanın arkasında oldugu gibi bunda da kavram kargaşası yatıyor.

velev ki senin dediğin gibi sınıflandırma olsun, kadınlar erkeklerden daha duygusaldır, erkeklerin ayakları kadınlardan büyük olur, kadınlar çocuklarına daha düşkün olur. bu fikirler cinsiyetçilik mi içerir yoksa büyük çoğunlukla gerçeği mi içerir?

ben cinsiyetlerin birbirleri üzerinde bir üstünlüğü olmadığına inanıyorum, dolayısıyla cinsiyetçi değilim.
ama her iki cinsiyetin bazı konularda birbirlerinden farklı olduklarını düşünüyorum. sanırım çoğunluk da böyle düşünür.

onlara güven vermeni istedikleri için ayak yapıyorlardır belki.

- sen çok kazanovasındır :)))
+ bebeğim ya olur mu, 10 aydır sevişmiyorum, ha bi de tek eşliyim.

bir çeşit garanti altına alma durumu sanırım. onlarla seviştikten sonra başkalarına yazmanı istememişlerdir. dediklerine inanmasalar bile, o an duymak istedikleri şeyi söylemeni beklemişlerdir. "haklısın, ben kazanovanın tekiyim, senden sonra başka bir kadınla buluşmaya gideceğim." desen, iyi izlenim bırakır mısın? hayır. başkasıyla görüşüp görüşmediğin hakkında, ağzından laf almaya çalışıyor da olabilirler.

ha bence çok saçma. orası ayrı. sadşlkasşf

@dafuq,
"Daha genel olarak cinsiyete dayanan her tür ayrım, cinsel ayrımcılık olarak tanımlanabilir"
verdiğin linkte de belirttiği üzere cinsiyetçiliğin içerdiği üstünlük manası konunun sadece bir noktası. eksik yazmışım evet, cinsiyetçilik sadece üstünlükle alakalı değildir demem gerekirdi. ama bu anlatmak istediğim şeyin cinsiyetçiliği kapsamadığını göstermiyor, bir tarafın diğerinden üstün olduğunu düşünmek ayrımcılık oluyor. cinsiyete indirgenmiş, tamamen kişiliğe bağlı olumsuz özellikleri söz konusu yapınca bir cinsiyeti diğerinden altta konumlandırmış oluyorsun. erkek aldatmaya müsaittir düşüncesi erkekliğe biçilmiş bir düşük(üstünün zıttı manasında) olma durumu değil mi? bir cinsiyeti öbüründen düşük görmek üstün görmekle temelde aynı ayrımcılık değik mi? aldatmak toplumsal olarak tü kaka bir olgu ve bunun cinsiyetle alakası olmadığı konusunda hemfikiriz sanıyorum.

iki cinsiyetin birbirinden ayrı özellikleri olduğuna ben de katılıyorum zaten. hatta bir deney grubu yapsak 1000 kişilik, kadınlar mı daha çok aldatan taraf olmuş erkekler mi diye araştırsak erkeklerin daha çok çıkma ihtimalini de yok saymam. ama bu durum tanıştığın yeni bir erkeğe, bahsettiğim gibi cinsiyetin getirdiği bir özellik olmayan, konuşabilen her iki cinsiyetin de sahip olabileceği, yani bir cinsiyete has olmayan bir özellik üzerinden ayrımcılık yapmayı cinsiyetler arasındaki fark olarak değerlendiremiyorum.

Kadınlar böyle erkeklerden hoşlanır ve bunu da hiç çekinmeden söylerler, bir ilişki başladığında da sürekli "lan bu kesin beni aldatıyordur" şüphesi taşırlar.

Bir erkek kadınlarla rahat konuşuyor ve özgüveni yerindeyse, ağzı laf yapıyorsa, özellikle karşılıklı espriler yapılabiliyorsa, tip olarak da kötü değilse çapkın olarak nitelendirilir.

Bu aslında sadece bizim gibi kadın erkek arkadaşlıklarının zor olduğu toplumlarda geçerli sanki.

kötü bir şey gibi algıladım çünkü kötü bir şey, genlerimi birden çok dişiye aktarmak için o anki gen kurbanımı kandırmama gerek yok.

fikirlerimi biliyorsun o yüzden rahatsız olmamı da anlayabilirsin. nasıl ki kadınlar için bu tarz "cinsel ayrımcılık"(senin istediğini yazdım bak) belirten düşüncelere karşıysam erkek için olana da karşıyım. feminizmi destekleyip aynı şey erkeklere olunca sessiz kalan meriç olmamı mı uygun bulurdun? :)

Fotokopisini cekecek, asli gibidir basacak ustune. Ne yazdigini anlamasina gerek yok ki.

iyi de, ya ben sahtekarın tekiysem? noter onaylayarak "bu belge doğrudur, gönül rahatlığı ile kullanabilirsiniz" demiyor mu bir anlamda?

nerden biliyor doğru belge getirdiğimi?

Noter bir seyi onaylamaz. Noter sadece sahitlik yapar. O verecegin suretin, resmi bir sahit onunde kopyalanmis oldugu bilgisini istiyorlar sadece. Yoksa noter "hmm evet bu belge gercek" demiyor. "bana getirilen bu belge ile kopyasi birebir aynidir. ben sahidim" diyor.

Noter senden kimlik bilgilerini alıyor, imza falan alıyor bu beyanım doğrudur diye. Belgen yanlışsa o değil sen sorumlu olursun.

Sureti "Aslı gibidir" diye onaylıyor noter. Esas belgeyi sahtedir/gerçektir diye onaylamıyor.

Ve evet, çevirisi de olmadan onaylamaz.

benim gittiğim noter yabancı dildeki belgeyi tercüme etmeden onaylamam demişti

Geçen akşamüstü metro beklerken bir kıza yara bandı verdim, başparmağının iç tarafının derisini tamamen kaldırıp kanatmıştı. İlk defa bir Birkenstock'ta gördüm, diğer ayakta hasar yoktu bu arada. Yumuşak deri nasıl becermiş bilemiyorum, ama vaziyet buydu.

Ben 37 giyiyorum. Hepsiburada.com' dan gecen sene 100 liraya gizeh siyah rugan olanını denemeden aldım tam oldu. 2. sezon oldu giyiyorum cok rahat, sıkıntı yok :)

Yani daha once hic demememiştim.

yeni modellerdir 239 tl. böyle tabanı filan da renkli cıvıl cıvıl.
ama gidip 250 TL edecek bir terlik değil.

eğer varsa şehrinde metro grossmarketlere bak. 100-120'ye alırsın.

çok fakeleri var o terliklerin. kaymaktutmayan'ın gördüğü onlardan biridir.

ben giyiyorum arada, ne harika diyebilirim ne kötü.

aradigin model ve numarayi bulamazsan morhipo'dan alip boyner magazasina teslimat yaptirabiliyorsun, sonra boyner'de teslim alip deneyip begenmediysen aninda iade edebilirsin mesela.

Ben çok memnunum, parmak arasını rahatsız etmeyen tek terlik bence. Asla koku da yapmıyor, herhalde bu yüzden pahalı. 2 yazdır giyiyorum, hiçbir şey olmadı henüz.

French press + bir paket kahve, starbucks'tan.

ya da bir tık üstü olarak espresso cezvesi + bir paket kahve de olabilir. espresso cezvesi = mocha pot, ikeada var.

Chemex: www.chemexcoffeemaker.com

Aliexpress'te çok daha ucuz.

www.baristasepeti.com buradan bir şeyler olabilir.

tchibo dururken starbucks'tan bir şey almak bence çok saçma. tchibo'nun küçük makinaları ve nefis kapsüllerinden al bence. büyük makinalara para veririm diyorsan cafissimo classic 280 lira. colombia andino benim favorim. ayrıca india sirihsa'yı da tavsiye ederim.

butceni bilmiyorum ama aeropress guzeldir kullanimi guzel kaliteli kahve yapabilir. Yanina da bir mug ve taze cekilmis kahve muthis diyorum

ikea radig moka pot

selülit giderici bakım ürünleri alabilirsin.

yavaş yavaş kahve kültürü başlayan bir insanı ancak bu durdurabilir.

İkinci el ama temiz kahve makinesi satıyorum, oldukça şık ve üst düzey bir ürün, fiyatı uygun. İlgilenirsen bir mesaj at, detayları konuşalım hocam.

ben evde pişirmeme karşın arada fast food tarzı kaçırıyordum ve kilo veremedim, diyetisyene gittim (uygun fiyatlı biryer bulabilir ya da devlet hastanesine gidebilirsin)

diyetisyenin çıkaracağı programla beslenirsen metabolizmanın yağ yakma oranı artıyor, ayrıca beslenme düzenine göre bir program çıkarılıyor. ayrıca egzersiz şart.

bonus: www.acibadem.com.tr

2 kere diyetisyene gittim. sonuç çok olumsuz oldu, o yüzden böyle bir şeye başvurdum.

kilo alana hede hödö diyeti önerilmesi zaten saçma.

senin sorunun belli zaten, fast food + cips belki de abur cubur. bunları kesip yerine sağlıklı şeyler koysan zaten sorunun çözülecek.

kuralları keskin olan diyetler insanı "binge eating" denen illete daha da bulaştırıyor. onun yerine sağlıklı alternatifler araştırman ve uygulaman daha iyi.

edit: ayrıca diyetisyene gidip başarısız olmanın %80 nedeni, motivasyon eksikliği, diyetisyenin dediğini tam yapmama, yarıda bırakma vs'dir. diyetisyen sadece öneriler sunar, çözüm üretir. ama kişi uygulamaz ise bir manası kalmaz.

Bu tür diyetlerin mantığında önemli olan basit şekeri kesip insülin salınımını durdurmak. Bunu yaptıktan sonra her şekilde kilo veriyorsun. Tabii aradaki kalori açığını proteinle sağlıklı yağlarla ve sebze kaynaklı karbonhidratla kapatınca otomatik olarak sağlıklı beslenmiş oluyorsun. Karatay diyetinin farkı bakliyatı ve tahıl ürünlerini de kontrollü şekilde tüketmene izin vermesi fakat tavsiye edilen öğün sayısı 2. Bunun amacı da uzun aralıklarla yemek yiyip vücuda leptin salgılatarak vücut yağlarını enerji kaynağı olarak kullanmak. Bu şekilde yağ yakıyorsunuz. Sağlıksız değildir, yapılabilir.

eksisozluk.com

eksisozluk.com

Ben bu kadına hiç güvenmiyorum..
Bir de her diyet herkesde aynı etkiyi göstermiyor, geçenlerde kuzenimin üç günde 3 kilo verdiği dukan diyetini yaptım üç günde 300 gr. vermişim..

Kendi kendime daha iyi kurtarıyordum ben..

Ekmeği, hazır içeceği çıkarın hayatınızdan..
Şekeri tuzu azaltın.. Tıka basa doymadan kalkın masadan..
Aç kalmayın ama ufak ufak atıştırın..

En önemlisi yürüyüş, koşmanın bir olayı yokmuş okuduğuma göre, tempolu yürüyüş daha etkiliymiş, bol bol yürüyün..
Bol su için.. Zaten toparlarsınız..

Karatay yaşam biçimi diyet değil devamlı uygulaman lazim

karatay sağlıklı beslenmeyi öneryor. dediği şey diyet değil sağlıklı beslenme öncelikle. ben uygulamaya çalışıyorum ve gerçekten de çok daha iyi hissettiriyor. dandik diyetisyenlere gideceğine karatayın kitaplarını okuyup işe başlayabilirsin. sormak istediğin bir şey olursa da yardımcı olurum.

Karatay ne dedigini bilmiyor gibi. Baska seyleri arastirin bence.

Karatayın epey sıkı bir versiyonunu uygulayarak (bulgur falan hiç koymadım ağzıma) 2 ayda insülin direncinden kurtuldum. Tartıya baktımda çok kilo vermedim (aşırı bir kilo fazlalığım yoktu) ama görenler şokta. Çünkü bel çevresi çok çok eridi. Ben ekstradan bakliyat da yemedim 2 ay. Şimdi nohut falan yiyecek olsam mide falan kalmıyor, mahvoluyorum. O yüzden pek ağzıma koymuyorum. Şekere karşı da acayip bir duyarlılık gelişti. ağzıma bir tane napoliten çikolata atsam ikincisini zaten yiyemiyorum çünkü zehir gibi geliyor. Bence Karatay ve Taş Devri Diyeti candır. Not: Doktor ya da diyetisyen değilim.

karatay>
tersi
<yatarak

yatarak diyet yapılmaz

Diyetisyen diyetlerinin hepsinden daha mantıklı kadının yaptığı öneriler. Aslında mecburiyetten Türk halkının beslenme alışkanlıklarına göre yumuşatıyor bile.

aslında şöyle, kredi kartı ve taksitli bir durum söz konusu ise - işletme bu işlemi iptal eder. bunun kartınıza yansıması 3 ila 10 iş günüdür ki bu da banka ile sizin aranızdaki süreç. sonra o taksitli tutarlar böldüğünüz taksit adedi ve tutarınca karta iade edilir. bununla ilgili olabilir diye düşünüyorum son derece iyi niyetimle..

@mrvengeance toplamda 1 aydır yatırmalarını bekliyorum ve yapmadığım alışverişin 2. taksidini ödemiş durumdayım.

Alışverişten sonra 30 gün dolduktan sonra firmaya mesafeli satış sözleşmesinin gereklerini yerine getirmediği için paranın hemen geri yatırmalarını talep edebilirsiniz, aksi takdirde yasal işlem başlatacağım diye tehdit edebilirsin.

Bir de istersen bankaya ürünleriniz teslim edilmediği için dolandırıcılık olarak ters ibrazda bulunabilirsiniz.

İyi sıhhatte olsunlar..

Gelir gider onlar ara sıra.. Evlerden ırak..

benim lisedeyken vardı. kendisi beynimin içinde yaşıyordu falan baya bi değişikti. ama o zamanlar baya bi mental sorunlarım vardı kabul ediyorum uehdsıkx. sonra bi kaç sene sürdü o. daha sonra kendisini öldürmüştüm. sonra yavrusunu bırakmıştı bana. sonra da yavrusuyla bi süre zaman geçirdim sonra yavaş yavaş o da gitti. evet akıl hastasıydım uhfıds

Amator filozof, yok yahu oyle bir manyaklik degil.5 yasina kadar gecen bir donemden bahsediyoruz ki ailem de gayet bilincli insanlardir, zamanında psikologlarla vs konusmuslar bu konuyu.

sadece filmlerde oluyor sanıyordum ben

ya bu olayı filmlerde çok duyuyorum ama hiç şahit olmamıştım. sen mi hatırlıyosun yoksa annenlerden mi duydun?

belki de bizim ülkede çocuk hayali arkadaşından bahsetse 'sus ağzına çarparım' ya da 'töbe bismillah cin girmiş la bunun içine' dendiği için çocuklar söyleyemiyodur. ya da söylüyolardır ama kendi kendilerine unutunca aileler de konusunu açmıyodur.

benim olmadı sanırım. olduysa da hatırlamıyorum ki hafızam iyidir. hayal gücü de baya gelişmiş manyak bi çocuktum :D manyaklıkla alakası yok sanırım. büyüdüğün çevre ile ilgili olabilir.

ekleme: yalnız @sta gerçekse senden korkmaya başladım :D ben gerçeğim bak beni öldürme.

Geliyor bir dönem sonra gidiyor.. Yani giderse iyi.. Yoksa psikolog vs uğraş dur.. Seneler sonra neydi diye merak et.. İyi sıhhatte olsunlar..

Seksen9, ben de hatirliyorum annemler de anlatiyor. Kizin ismi bile varmis yani.

Minik donut canavari, o kadarini hatirlamiyorum valla cok kucuktum. bir daha da gormedim zaten kendisini ::p

şu an yanımda. selamı var.

benim yoktu ama şimdi düşününce olsa güzel olurdu dedim. :)

calvin&hobbes'u çok severim. gerçi onda hayali arkadaş yok ama oyuncak kaplanı hobbes'un canlı olduğunu düşünüyor calvin. tatlı tatlı konuşuyor onunla. :)

benim bildiğim genelde tek çocuklarda falan oluyor kardeşi olanlarda olmuyor. korku filmlerinde oluyor genelde ama onlar da zaten hayaletlerle konuşuyor :)
@seksen9 ya şimdi şöyle ımmfhh hdsjxkz. ya tamam işte gençtim o zamanlar geçti işte şimdi bahsettiğim zamanlar 16 sene öncesi falan :)

Benim vardı adını Zeynep koymustum.

Can sıkıntısından oluyor bence. Zeynep yoktu biliyordum. Görmüyordum yani. Ama varmış gibiişte içimden onunla konuşuyordum. Yalnızlıktan olabilir.

benim de varmış. annemler anlatır. ismi okvak.
ona da tabak falan koydururmuşum masaya, konuşurmuşum. 3-4 yaşlarındayken olan bir şey bu.
sonra kardeşim olmuş, okvak unutulmuş :)

şöyle ki;
sağdan soldan tanıdığım arkadaşlarım sanki yanımdalarmış gibi onlarla oynardım. kendim yaratmadım onları. sadece yanımda oldukları hayaliyle oynardım.

Hayali arkadaş değil de, kendi kendime muhabbet ederdim küçükken.
Yalnız bir çocuktum, ondan olduğunu düşünüyorum. Hiç manyaklık değil bence hayali arkadaş da.

Benim yoktu fakat o dediğiniz yaşlarda sık karşılaşılan bir durummus ve bir sorun değilmiş diye okumuştum bi yerlerde.

Yok, olmadı. Çok canım çekti çocukken, yapayım dedim. Ona rağmen olmadı.

yok olmadı.ben hayali arkadaşı hep amerikan filmlerinde olur sanıyordum.

yoktu,hayali arkadaşı olan çocuklara deli gözüyle bakardım
çocukluk işte

Benim hic olmadi, realist bir cocuktum.

İzlediğim çizgi filmlerdeki elemanlar etrafımdaymış gibi davrandığım olmuştu bikaç defa. O da filmin etkisinde olma gibi bişidi kusa süre sonra unuturdum

manyak oluyorlar evet.

Ama Aslı gitti diyorsun ya, belki gitmemiştir daha. Belki tam da arkanda ne yaptığını izliyordur yıllardır sabırla, sen uyurken gölgelerin arasından sızıyor, habis düşlere boğuyordur seni.

Makina ile güzel kahveler yapabiliyorum ama bu moka ile beceremedim.

Lezzet olarak çok fark var. Basınç uygulayamadığı için aynı tat, krema veya köpük oluşmuyor. Yani kahve aromasının tamamı suya geçmiyor.

ben denemek için ucuz bir alüminyum moka pot aldım geçenlerde.
ondan önce senseo kullandığım için lezzette bariz bir artış oldu tabii. o açıdan memnunum.
şimdi kalitelisinden alacağım.
kullandığın kahve miktarına göre lezzeti değişiyor, bir de taze kahve ve iyi bir moka pot kullanırsan köpüklü de olur.
makinenin yerini tutmasa da pratik, yer kaplamayan ve nispeten ucuz bir çözüm.

Espressodaki kadar basınç uygulayamiyor, o yüzden çıkan kahve moka. (mocha veya espresso değil) Krema kopuk çıkıyor ama basinctan dolayi espressodaki aromalar farklı. Bialetti en ünlü ve iyi olanı.

Bende Bialetti marka var, yurtdışından 30 dolar gibi bir fiyata almıştım küçük boyunu. Aldığımdan beri kahve makinesini de franch press'i de kullanmaz oldum.
Kahve doğru çekildiğinde gayet de güzel sonuç alınıyor.
Americanomsu bir yoğunluğu oluyor kahvenin.
Espressonun bir gömlek altı bence.

geçen onlara bakıyordum mağazada. tabanında metal çivi gibi şeyler vardı. kayacağını sanmıyorum.

buna benziyordu ama tam bu mu emin değilim. sonra alırsın çivisiz çıkar falan.

Nerde kayar mi. Islak zeminde mi buzlu zeminde mi

@proletaier buzlu zeminde.

Buzlu zeminde her istisnasiz her ayakkabi tabani kayar.

linki açamadım ama eğer tabanında çivi gibi bir şey yoksa karda-buzda kaymayacak ayakkabı yok. olsa zaten dağcılar krampon takmazdı botlarına

Leipzig kücük bi yer ama simdi yeni yil icin standlar kurulmustur, eglenceli olabilir. Frankfurt daha büyük, Mein Tower cikilabilir, orada da yeni yil icin standlar kurulmustur Altstad ve Zeil üzerine. Frankfurt daha iyi gibi bence.

Frankfurt bok gibi bir yer afedersin. Fuar şehri, 4 senedir Ocak ayında gidiyorum gezilip görülecek bir şey yok bence. Başka yerlere bak derim.

kint+1. Frankfurt aşırı gereksiz bir yer. Leipzig'i bilmiyorum ama Frankfurt dışında nereye gitsen daha ilginç olur bence.

frankfurt büyük şehir, gökdelenler falan var işte. almanyanın menhetın'ı diyor almanlar. leipzig biraz daha küçük bir şehir. ikisinde de öyle gezilecek görülecek bir şey bulamazsınız. esasında almanyada berlin harici hiçbir şehirde aman aman gezilip görülecek bir şey yok. her şeyi ülkeye homojen dağıtmış adamlar. bizim gibi her şeyi tek bir şehre toplayıp diğerlerini öldürmemişler.

frankfurt'ta birşey yok..yakınlarda heidelberg filan var gezebilirsiniz
hoş leipzig'de de bişey yok ki :p o güzergahta Dresden'e, sächsischer schweiz'e moritzburg'a filan gidebilirsiniz
oyum leipzig'den yana

yol üstünde bir yer olsun dersen bir gün nürnberg, diğer gün bamberg. ordan da münihe devam edersin. frankfurt güzel ama 2 günün var ve yolda çok vakit kaybedersin. o yüzden yol üstü şehirlerde karar ver bence.

eger hic bilmeden basliyorsan ilk kuru atlama.

ben hocadan rica etsem A 2.2'ye gidebilecekken A 2.1'e yazıldım. Başlangıç tek başına halledilemeyecek kadar zor. Tam tersi orta seviyeye geldikten sonra kendiniz çalışırsınız.

freekara, ben istanbulluyum ve istanbul'daki belli başlı oteller hakkında fikrim var. kalmam gerekmiyor.
neyse, lütfen sadece soruya cevap verebilecekler yazsın.

geçen ay kaldım ben 4 gece. gayet de iyiydi odam. hatta kaldığım en iyi otel odasıydı diyebilirim 3 yıldızlı oteller arasında. kahvaltısı da gayet tatmin ediciydi.

oda koridordaki modeme yakın olursa internet bağlantısı da rahat olur. uzak olursa biraz sıkıntı olabiliyormuş bağlantıda.

tabii ki çekemezler para olmadığı için, ama sorun olur.
ben iptal etmeyi unuttuğumda booking çok yardımcı olmaya çalıştı gerçekten ama ellerinden bir şey gelmedi, o ücret tahsil edildi ve kullanılmayan rezervasyon bedeli gibi bir ifade kullanıldı.

booking.com ile konuşmanı tavsiye ederim.

nasıl bir sorun olabilir?

daha önce bana da oldu. çekmeye çalıştılar çekemediler. birkaç ay sonra başka birşey için limit ekledim sanal karta yine çekmediler. üstünden 5 sene geçti booking.com hesabını da onlarca defa daha kullandım problem yok.

parayi alacaklar sizden sonucta, kacari yok.
odemezseniz, avukata kadar giderler ve sonuc alirlar.
ellerinde kanitlari var ve hatanin nedeni kendileri degil.

yok yahu? avukat falan o kadar ugrasıyorlar mı?

bence uğraşmazlar. Otele bir ödeme yapmadıkları için kimseye giren çıkan yok. Sorun olacağını sanmıyorum.

bu rezervasyonu napsak şimdi? iptal mi edeyim? yoksa oyle doğal haline mi bırakayım?

@dokuzeylül: 100 Euro için kimse avukat mavukat tutmaz.

o sanal kartı iptal et, yenisini kullan.

ne avukatı ya abartmayın.
sizin sanal kartınızdan provizyon çekmediklerini düşünüyorum.
provizyon nedir diyenler için ; oteli rezerve ettin otelin iptal prosedürü gereği iki yada 3 gün kala iptal edemezsin normal şartlarda giriş gününe iki ya da 3 gün kala otelin görevlisi ya online olarak ya da mail order yöntemiyle sizin kredi kartınızı kullanarak otel adına provizyon alır.Yani sizin ilk gece ücretinize bloke koydurur bankanız aracılığıyla.sizin limitinizden o meblağ düşer.Siz gelmezseniz provizyon kapama dediğimiz olay yapılır ve otelin hesabına para geçer.bookinge komisyon ödenir falan filan.
siz giriş yaparsanız en fazla 15 gün içinde bloke olan ücret kartınıza geri yansır. daha başınıza gelirse sistemin nasıl işlediğini bilin diye anlatıyorum.
ben turizm sektöründeyim ve tam olarak şu an senin başını ağrıtan işi yapıyorum.Yani o parayı senden isteyen kişi konumundaki bir çalışanım.
anladığım kadarıyla otelde ödemeli bir rezervasyon yapmış ve unutmuşsunuz iptal etmeyi.otel sizin kartınızdan 2-3 gün öncesinden provizyon almadığı için yani gelmenize kesin gözüyle baktıkları için booking e Kredi kartınızla alakalı bir bilgi vermemiş haliyle booking te sizin o hotele giriş yaptığınızı düşünüyor.ve miktarı değişkenlik gösterebilir ama hakkı olan % 15 komisyonu otelden almak istiyor.otel bu müşteri otele gelmedi diye bookinge bilgi veriyor.NOSHOW denir bu tür durumlara.ilk gecenin ücreti mecburi olarak tahsil edilir.Lakin sizin sanal kartınızdan provizyon almadıkları için size herhangi bir şey yapamazlar. booking te provizyon alınmadığı için komisyonu hotele seve seve ödettirir.Yani rezervasyon yaptığınız otele ilk gece konaklama bedelinin % 15 kadar bir ücreti yaslamış bulunuyorsunuz.Ha bu arada hotel sizinle uğraşmaz.böyle şeyler her zaman olur kendi işleyişinde provizyon çekmelidir ya da çekmeyi unutan elaman varsa cezasını ona kitlemiştir çoktan

hocam merhaba geçtiğimiz senelerde ücretsiz rezervasyon yapıp (kredi kartınızla) iptal edilince ücret sizden alındı mı? ben de yanlışıkla yaptım da korkuyorum açıkçası. bilgi verirseniz sevinirim.

www.mfa.gov.hu

metrocity'nin arkadsindaki plaza

Benimki bir haftada çıkmıştı ama özel bir durumdu, araya resmi kurumlar falan girmişti. En az iki hafta pay bırakmakta fayda var.
Görevliler Türkçe biliyor, yaşadığım en olumlu vize başvurusuydu.

ankara'dan aldım. 10 günde çıktı. pasaportu eve kargolamıyorlar, sen gidip alacaksın.

macaristandan 2 defa vize aldım. 2009 ve 2010 yıllarıydı. O dönem nasıl vize verdiğini anlatayım. Vize başvurusu için telefonla falan sıra almıyorduk, metrocity'in olduğu plazaya gidiyorduk. hemen giriş katta bir tane vize başvuru masası var. ordaki abiye haber ediyordunuz, o sizi sıraya koyuyor ve çağırıyordu ve sizinle yukarıya konsolosluğa kadar eşlik ediyordu. Hatta evraklarınızı bile inceleyip eksik evrak var mı yok mu diye sizi yönlendirebiliyordu.

Yukarıya konsolosluğa çıktığınızda ise sizinle bir görüşme yapılıyor. Türkçe biliyorlar o yüzden sıkıntı yok. Ve o an vizenizin çıkabileceğine kanaat getirirlerse size bir tane banka dekontu veriyorlar ve Levent Çarşı'nın içerisinde iş bankası şubesinin euro hesabına belirtilen parayı yatırıyorsunuz. (65 euroydu o zaman). Dekontu da yine aşağıdaki abiye teslim edip 10 gün sonra gelip pasaportunuzu alıyorsunuz.

Bu anlattığım 2009-2010 yıllarında üst üste yaptım. Şimdi belki aracı şirkete vermişlerdir belki de sistemleri değiştirmişlerdir. Ama şu bir gerçek o dönemde o kadar pozitif bir konsolosluk görmedim.

Evet TSH düşük ama bu düşüklüğün sebebine göre durumun geçici de olabilir, kalıcı da. Ama her halükarda çok takma kafana. İlaçla kontrol altına alınabilir. Ne hastalıklar var.

çok da dert değil. tek derdi hayat boyu düzenli ilaç kullanman gerekebilir hepsi bu. tiroid bezi tamamen alınan insanlar bile var. hormonu dışarıdan alarak öyle yaşayıp gidiyorlar :)

omg. iyice korkuttunuz :D hayat boyu ilaç ne ya, ben ağrı kesici bile içmeyen insanım :(

hevesini kırmak gibi olmasın ama bence 2000lerde enstrüman bölümleri kapandığından sonra bilgi müzik bitmiştir. o zamanki hocalar çok iyiydi. raci pişmişoğlu olsun imer demirer olsun bu isimler bilgi müziği adam eden insanlardı ama şimdi o isimlerden yeller esiyor okulda. ayrıca müzik okumak bu dönemde akıl karı iş değil gibi. bunu bizzat mezunlardan duymuştum. müzik piyasasını biliyor musun bilmiyorum ama bu işlerden para kazanmak okul okumak yerine best friend usülü işliyor. birçok alaylı isim okullulardan daha iyi paralar kazanıyor. birde para kazanan insan sayısıda çok az. piyasada belli başlı isimler bütün işleri kapatmış durumda. anca onlar çok dolu olunca iş geliyor diğer isimlere. mesela gezi zamanı 2 3 ay iş olmadığından kirasını ödeyemeyen arkadaşlarımız vardı. yani diyeceğim en azından okulunuzu bitirip elinizde bi mesleğiniz olsun. birçok arkadaşım var sabah 9 akşam 5 çalışıp akşam müziğini yapan. hatta bende hem öğrenciyim hem çalışıyorum hemde haftada bir iki işlere gidiyorum. umarım moralini bozmamışımdır ama durum böyle dostum. dersen ki benim paramda var burslu girmiycem zaten. o zaman bişey diyemem tabi.


ayrıca soruna gelecek olursak şuanda türkiyede kazanması en zor bölüm diye biliyorum. iyi kulağa sahip, enstrümanına hakim olmasına rağmen 2. senesinde giren tanıdıklarım vardı. ama çok istiyorsanız raci pişmişoğlunu facabooktan bulun. onunla biraz çalışın. o eksiklerinizi size söyleyip sizi yönlendirecektir zaten. ayrıca bölüm için iyi bir referans olacaktır. zira hem bilginin eski hocası hemde sürekli öğrenci yetiştiren biridir kendisi.

sitesinde sınav örnekleri mevcut aslında. onun dışında sadece performans bölümü olmadığı için, biraz daha çağdaş müziğe önem verdiklerinden dolayı genel olarak müziğe olan bakış açın önemli. kafası kırık insanları severler. sınavlarda teori önemli tabii ama bizim girdiğimiz sene teorisi neredeyse sıfır olan insanlardan %50 burs alan vardı. mülakatlar karşılıklı konuşma şeklinde geçiyor, herhangi bir zorluğu falan yok. senin müziğe dair düşüncelerini duymak istiyorlar. onun dışında portfolyo önemli tabii, ayrıca verdikleri projeye de ağırlık vermen gerekiyor. bir de genel olarak egoları bölüme zarar verebilecek kadar yüksek, kendi içlerinde bile türlü türlü entrikalar yaşayan bir eğitmen kadrosuna sahiptir. çıkar ilişkisi had safhadadır. 2-3 sene orada bulunduğunda baya gözüne çarpmaya başlıyor. öğrenci-öğretmen arasında bile egodan dolayı doğmuş, ilginç tartışmalar yaşanmıştır sık sık. yine de bu türden bir eğitimi türkiye'de pek fazla kurum vermiyor işte, kötünün iyisi, elimizdekiyle yetinmeliyiz gibi bir durum çıkıyor ortaya.

bu arada camiroquay'ın dediği gibi müzik okumada çok kararlı mısın tabii o da ayrı, bana göre de gereksiz harcanan bir dört yıldır. ha ufak tefek kafa açma konusunda belki yardımı dokunabilir ama onu da kendin okuyarak fazlasıyla edinebilirsin. elinin altında internet ve çok çeşitli kaynak varken, ben bu bölümün hocalarına maruz kalmayı tercih etmezdim. kafası oldukça düz çalışan herhangi bir müzisyen adına faydalı eğitim veriliyor, özellikle ilk sene fena değildir ama sonrasında çağdaş müzik eğitimi adı altında fazlasıyla insanları kısıtlayan bir bakış açısı sonucu sıkılan, üretkenliğine dahi etki ettiğini söyleyen çok insan gördüm. kaldı ki en faydalı sene dediğim ilk sene okuttukları kitap belli, metinler belli, ben derim al kitaplarını oku, müziğe olan yaklaşımını okuyacağın çeşitli kitaplarla zaten değiştirebilirsin. onun dışında işin teorisini de farklı bir şekilde öğrenebilirsin elbette.

Ta zamanında burslu girmek için sınavına girmiştim. Sonra mülakatta yaptığım iş gereği "sen okulu bırakırsın uğramazsın buralara" deyip almamışlardı.

Değişik kafalar.

aman kardeşim, sakın yapma bunu. bir sürü tanıdığım var o bölümden. senin bilgi müzik'ten kastettiğin şey 2004 gibi falan tarihe karıştı. çok mutsuz olursun. sen odtü fiziği bitir, ilgilendiğin alan her neyse onunla ilgili eğitimini de dışarıdan al istersen. müzik yapmak için buna ihtiyacın yok.

yok, alma bence. bir kadın olarak çok hoş bulmuyorum erkekte kot ceketi.
edit: çok özendim kısmını atlamışım nedense. özndiysen al ve giy tabii ki, hiç başkasının lafına bakma.

al bence gayet hoş duruyor.

1.bp.blogspot.com (temsilidir)

sarışın değilsen alma.

guzel bir modelse neden hos durmasin ki? biraz arastirip alin bence. hem yukarida da soylenildigi gibi siz seviyorsaniz baskasina ne?

istenmeyen evlat +1
çok yakışmış al bence.

Al tabi kot ceket e antika diyenleri yakısmıyo diyenleri gördüm levis dan bi ceket aldım hepsinin agzı acık kaldı bence tam baharlık bi giysi görenlerde bana cok yakıstırdı güzel bi model bulursan yapıs bence
Not :esmerim

kot ceketi kadinlar artik pek sevmiyor nedense aslinda ben de cok severim hatta mavi ve siyah rengi hep bera er almisimdir. farkli farkli olsun diye ama son 5 6 yildir almadim. pek sevilmiyor diye.

bölümü ve üniversiteyi bilmeden konuşuyorum.çünkü neye ne kadar önem veriyorlar bilmiyorum ama kabaca şöyle bir dağılım oluyor: %50-60 ales %30-40 %10-20 dil sınavı.
dolayısıyla;
1) diğer adaylar o sınavlara gireceği için ihtimalin neredeyse 0.bilim sınavına girmemiş birini yüksek lisansa almazlar.
2) bu biraz üniversiteye bağlı. bazı yüksek lisans programlarının hazırlık kontenjanı oluyor ama çok az. ona da genelde "her şey tamam, ama dili eksik" olan kişileri alıyorlar. çok beğenmiş olmaları lazım yani.

girmezsen genel puanını etkileyecek doğal olarak. boğaziçi ise dile ayrı önem veren bir üniversite. bilmiyorum ama galiba dil puanı onlar için alesten daha mühim. böyle olmalı yani. ales sıradan bir sınav sonuç itibarıyla. bence her ikisine de gir.

mezun olmayanlar taahhütname adıyla bir para yatırıyorlar evet. ben marmaraya başvurduğumda yatırmıştım bu parayı. hocaların karşısında şortla şapkayla çıkınca kabul edilmedik haliyle :D

bilim sınavına girmezsen kesinlikle olmaz. dil sınavı içinse en erken ielts toefl vs tarihine bak ve bölümden birileriyle yazışarak sonradan bu belgeleri ekleyip ekleyemeyeceğini sor.

bilim sınavına girmezsen almazlar. olmazsa olmaz o. dil konusu diğer sınavlarla bir şekilde halledilir.

Kaka lan bu!

Havacılıkta benzeri var
if it is green keep it clean, Anlamı şudur eğer uçakta yeşil bir şey görüyorsanız oksijenle alakalıdır ve hemen parlar onu kirden yağdan pislikten uzak tutmanız güvenlik açısından çok önemli.

Ha bucümle bu sektörden değilsen anlamsız gelecektir ama anlamı var.

Cevap: Özel bir branşta geçiyorsa bu cümleler tam anlamını yorumlamaya çalışmamız biraz yanlış olabilir.

Edit: brown olan kaka belli ama sarı olanı bilemedim.

hippiler filan yapar bunu çiş içün sifon çekmez, Kakaya çeker. Ben de öyle yaparım çünkü suda oturan çişin kimseye zararı yok. ve kaynakları etkin kullanalım ltfn.

ishal ve normal kaka arasında geçiyor bence.

Six Feet Under manyağı olarak hemen hatırladım,Lisa'nın tuvaletinde vardı bu yazı. Yani işedikten sonra sifonu çekmene gerek yok diyor.
Japonların duş alırken kullanılan suyu biriktirip rezervuara aktarma gibi projeleri vardı. Çok daha tercih edilebilir bir çözüm tabii.

locococo, benim de aynıma aklı sahne geldi ama tabii o yazıyı net hatırlayamıyordum. sfu rulez <3

Şimdi bu arkadaş bu tarz bir yazıyı asmak istiyormuş tuvaletine :)

O yüzden Türkçe olarak nasıl tekerleyebiliriz ki?

Yellow dediğin çiş, o içeride suda kaybolur zaten, erir gider. Onda sifonu çekmek zorunda değilsin diyor. Kahverengi ise sıçtın demektir. Dolayısı ile sifonu çek diyor.

onu anladık aychovsky, şimdi tekerlemeye geçtik hatta :)

Gecikmişim :( şimdi bulup detileyeceğim.
"Ye ekşiyi, çıkar Ayşe'yi
Ye tatlıyı, çıkar Hakkı'yı" keser mi?

işeyeceksen su yok takma
sıçacaksan su ara sıçma

Baktın sarı, hemen topla tumanı
Baktın kahve, e bi zahmet temizle

Kafiyeler değiştirilebilir. Şu kadarcık zamanda bu oldu.

Sarıysa hiç takma bunu
Kahveyse çek sifonu

Sarıysa sallama
Kahveyse bas sifona

Sarıysa masumdur bebek misali
Kahveyse bakterilere sifon gerekli

sarıysa salla
kahveyse yolla

sarıyı salla
kahveyi yolla

çişse salla
kakaysa yolla

--

çiş mi kes ilgiyi
bok mu çek sifonu


--

sıvıysa kalsın dokunma
katıysa asıl sifona

çişse boş ver dokunma
kakaysa yüklen sifona

sarıysa kalsın dokunma
kakaysa aban sifona


gibi gibi türettim :)

Sarıysa hasta etmez seni korkma
Kahveyse düşünmeden bas sifona

Peki adam ishal olup da sarı şaapsa, n'olacak?

sürülmez normalde. ben sürmek zorunda kaldım, kimyasal peelingden sonra. gözüm çok kötü tahriş oldu. sadece göz altı değil, gözü de tahriş edebilir.

Göz çevresi için özel güneş kremleri var. Eczanelerde çeşitli markalar mevcut.
Göz çevresi için olmayan hiçbir ürünü o bölgede kullanmayın. Top top yağ bezeleri oluşuyor. Kozmetik sektöründe çoğu şey yalan dolan ama bu konu kesinlikle hassas :)

1-parker, cross, platignum
2-cağaloğlu
3-yazdırma
4-yapma
rica ederim

Sirkeci'de Yeni Zaman kırtasiye var, oraya giderseniz sizi yönlendirirler.
eksisozluk.com

shiseido demek istiyorum.

MAC bence ama ucuz ve güzel bir alternatif için avon supershock diyorum. 12 tl falan ama sabitlenince asla çıkmıyor. çevrende avoncu teyze varsa kaçırma. NARS da iyidir.

Kryolan.

alternatif olarak,

göz kalemi değil de, jel eyeliner aldım ben bir, markası da rimmel. fırçası kendi kapağında falan, kullanımı kolay fırçasının. vallahi süper.
ha illa göz kalemi diyorsanız, ben dior kullanıyorum. çok memnunum.

yok ben bu ikisinden birini alcam diyorsanız da, kryolan dedim.

mac

hangi çeşitleri ama?
mac smolder almayın. power pointler iyi.
kryolanı bilmiyorum.

Mac

saç baş dağınık, gözler baygın-siklemez, kıyafet sade olabilir. kızlar beni böyle tanımlıyor ;) ;) ;) ;)

gizemli entelektüel birisi olsan fark etmezsin zaten büyük ihtimal. yani "çok gizemliyim ben. şu kızla nasıl da gizemli konuşuyorum bak." diyemezsin. üstteki arkadaşı çürüttük. teşekkürler şükran.

entel kısmını bilmem ama, sevgilim vakti zamanında gizemli gibi olmamdan hoşlandığını söylemişti. yaklaşma dönemi falan hani, arkadaşlıktan sevgililiğe geçme.

oha lan dedim, hiç aklıma gelmemişti. ben mi gizemliyim aq dedim anlatmıştı. -az konuşmak çok konuşmak olarak algılama bu anlattıklarımı. çevremde benden fazla konuşan yok neredeyse. :)-

mesela bir şey soruyor, sırf onun cevabını veriyorsun. dallandırıp budaklandırıp hakkındaki her şeyi anlatmıyorsun. kendini açmıyorsun, o seni keşfediyor. bırak ne kadar iteklerse o kadar açılsın kapı, kapıya dokunur dokunmaz müdahale edip sonuna kadar açma kapıyı. ne istiyorsa onu ver, durduk yere kendinle ilgili şeyler anlatma.

ama elbette sorduğu şeyleri tam olarak anlat. sadece kendin hakkında yeterli bilgi ver yeter.

gizli ibne demiştir o hacı gizemli entelektüel ne ya? tavsiye verecek olursam fular bul, bir de hipsterların taktığı siyah çerçeve kemikli mi ne diyorlar ya ondan tak. altta siyah pantolon varsa üstüne bordo ceket giy falan. bunları tamamladıktan, işini gördükten sonra tüm bu maymunluklar için kendinden utan dost. hadi kolay gele

der meister yaptığın betimlemeye göre esenler otogarı gizemli entellektüel erkekler tarafından işletiliyor :)

yatak çarşafından pelerin yap kendine. onu üzerine geçirmeden sokağa çıkma. acayip gizemli olursun.

Gizemli entelektuel tiplerden hoslanan biri olarak tavsiyem entelektuel yazmayi ogrenerek baslaman yonunde.

o gizem ve entelektüellik, hayat tarzıyla kişiyi entelektüel diye niteleyecek faaliyetlerde bulunmakla gelir. sadece kılık kıyafetle olacağını sanmıyorum, yani alelade bir basket ayakkabısı, normal kot, koyu renk kazak giymiş bir adamla tanışmıştım, ama daha tanışmadan duruşundan tavrından demiştim evet bu adam hem bilgili, hem kültürlü, hem de hemen herkesle samimi olan biri değil gizemli biri. ve hakikaten de sonra konuşunca benim okuduğum her kitabı ve fazlasını okumuş, düzenli olarak ilgisini çeken tiyatro oyunlarını, operaları falan takip eden, hem fen bilimlerinde hem sosyal bilimlerde bilgili biri çıktı. gizemli entelektüel erkek, tamamen normal giyinse de, belli olur bence.
ama ille kılık kıyafet lazımsa şekilci-entelektüel görünümlü-normal adam olmaksa amaç, yani konuşmanla bilginle o izlenimi yaratamayacksın ama görüntüsü lazım, ki bence her türlü safi şekil biri olarak görülürsün ya.
pastel renklerde giyinmek, lumberjack azure.sarenza.net şu ayakkabılardan giymek, kadife pantalon ve ya kadife ceket giymek, deri postacı çantası takmak, saçı sakalı biraz salaş bırakmak, sarma sigara içmek, konuşurken de sanki kitabını da okumuş gibi kitaplardan aforizmalar söylemek, mesafeli ve kibar olmak, sık sık teşekkür etmek pardon demek, yanında e-book okuyucu taşımak, çok anıra anıra gülmemek işe yarayabilir.

bunun aynısını saint filminde val kilmer yaptıydı. bir bakın isterseniz.

kara pabuc +1 demeden de geçmeyeyim. :)))))

Baskasi olma kendin ol, boyle cok daha guzelsin.

Ayrica entelektuel tek "l" ile yazilir evet, ama cok takilma. Zaten yabanci kokenli bir kelime, "intellectual" iki "l" ile yaziliyor cok abartilacak bir durum yok.

havayı yaratırsın o kolay da. ilk konuşmada o balon söner.

Kılık-kıyafet, saç baş vs gibi konularda Louis Garrel'in oynadığı filmleri seyret fakat bu tiplerden hoşlanan kızlar senin tipin olacak mı onu düşünmek lazım. Onlar da senin yaratmaya çalıştığın tipin kız versiyonu olacaklar sonuçta, bütün kızlar bu bahsettiğin tipten hoşlanmaz, bazıları çok itici de bulabilir. yani ne istediğinden emin ol.

@thracian, gizemli ve entellektüel olmadıklarını söyleyemezsin... öyle olabilirler... esenler otogarı zaten gizemli bir yer... çalışanları da gizemli ve aynı zamanda bir ucundan entellektüel olabilir...

kızın karşısında 2 bira iç. böylece hem gizemin hem de entelliğin dibine vurursun.ben söyliyim.

Olmadığın biri gibi davranarak etkileyeceğin kızla yaşayacağın ilişki çok boktan olacaktır.

hacım ipekyol'da çok fena indirim var.

haftasonu çok yakın arkadaşım evleniyor. bu yüzden bir çok yeri gezdim elbise için. kadıköy opera çarşısı diyorum. bir de ordan çıkıp altıyola in. altıyoldan stad yönüne doğru giderken sol tarafta bir sürü asbiyeci var. şatafatlı bişi istemiyosan nişanlanıcam deme de arkadaşımın düğünü de. daha farklı şeyler gösteriyolar o zaman

Debenhams a bak. Mecidiyeköy Cevahir'de yalnız. Çok güzel kokteyl elbiseleri oluyor. Bir de Zara ya H&M e filan bak.

evet hepsini not aliyorum, haftasonu kadikoy'den baslayip bi turlayayim. calismiyor olsam her sey daha kolay olacak da, iste calisinca is cikisi cok fazla dolasma sansim kalmiyor. forever new dediler bir de, oraya da bakayim. tovbe zaten bir de daha nisanlanicam falan demem, bi arkadas ekolu candir :)

fatih bu işin yeri.

Ben Debenhams'tan almıştım, oraya kesin bak.

yok zaten oradaki amaç şu anda kullandığın ilaç dozunun sana fayda sağlayıp sağlamadığını görmek.

doktora inanmıyosun bana mı inanıcaksın dostum?

edit: şu nedenle soruyorum:
"Tiroid hormonu hapı (levotiron, euthyrox, tefor,…) alan hastaların, “önce tetkik için kan verip, sonra o günkü dozu almaları” daha iyi olur."
Kaynak:www.hasimato.com

çok kötü değilsen kursa lüzum yok bence. çıkmış soruları çöz, yapamadığın türdeki soruların konu anlatımına çalış.

kendimden örnek vereyim: lisede sayısalcı idim ama sayısal olmayan bir bölümü bitirdim. sadece çıkmış soruları çözerek 80 aldım. biraz gayretle daha da yükseltilebilir.

cokponcik +1. valla ben de arıyorum, eşim eşit ağırlıkçıydı ama istediği puanı alamıyor. kendi kendine çalışmakla olmayabiliyor.

nevizade sokağında olmalı.

Danışman Geçidi'ni geçtikten bir iki sokak sonra, Starbucks'ın sokağında Ambar diye bir aktar var.

mary Poppins'in masalları - elimde ki 1967 altın cocuk yayınlarından basılmış

mary poppins olarak okumuştum ben ama hangi yayındı hatırlamıyorum hiç.

İlk kitap Mary Poppins
İkinci kitap Mary Poppins Geri Dönüyor adıyla Kelime Yayınları'ndan çıktı

ikincisindeki kitaplardan biri ilkindeki kitap işte. o görüntü yanıltmasın aynı kitap onlar.

Poe setindeki fotoğraf gerçek değil, temsîli. Standart şablonların üzerine kitabın kapağını yapıştırıyorlar. İnce değil yani. Başka kitaplara da aynı şablonu kullanıyorlar. Karton kapaklar ciltli gibi gözüküyor. Misal; Cesur Yeni Dünya cep boy ve karton kapaklı bir kitaptır ama:
www.idefix.com

böyle bir kampanya durumunda daha pahalı satılan tek kitabı kaldırmaları lazım. ama ne yazık ki yapmıyorlar. kampanyayı görmeyip o tek kitabı daha yüksek fiyattan alsam çıldırırdım herhalde

ben farklı konuya parnağh basacağım bende hikayeler kitabı var ısınamadım kitaba çeviri kötü geldi bana zaten hiçbir ithaki kitabını okumuyorum. diskdünya almıştım onu bile okuyamadım

www.idefix.com
bunu öneriyorum. bir öykü çevirisi karşılaştırması yapmıştık zamanında da, bu adamın çevirisi bayağı başarılıydı.

frenchpod.com

buraya üye olmak lazım ama ücretsiz 3 gün falan deneyebiliyordun galiba. podcastler ve dökümleri var. ne kadar işine yarar bilmem ama ben faydasını görmüştüm.

www.learnfrenchbypodcast.com

bir de bu var.

pasolini - the gospel according to st. matthew

isa'nın çilesini izlemiştim. epey bi çileli.

mağaza olarak bilmiyorum ama gittigidiyor'da satan var.

sabitfikir.com

oğuz atay - www.youtube.com

tek tek link veremeyeceğim ama, youtube'da ece ayhan, turgut uyar, ilhan berk kayıtları mevcut. kolayca bulacaksınız.

doğrudur. öğrenci kimliğinizin yanınızda olması lazım. ben geçenlerde aldım, çeki verdiler. yalnız belli bir miktar üzerinde alışveriş yapıldığında kullanılabiliyor o çek diye biliyorum. en iyisi gidin bir ykm'ye, hemen 10 dakikada çıkarıyorlar kartı zaten.

ben bu işi hiç bilmiyorum ama hatırımda arkadaşların noterde bir şeyler yaptırdığı kalmış

www.msg.org.tr

buradan bilgi alabilirsiniz.

bi cıktısını alıyosun şarkı sözünün veya bestenin bununla notere gidiyosun, bu benim diye onaylatıyosun sorun kalmıyo.