şimdiye kadar ciddi bir çalışma görmedim bununla ilgili. bir sıkıntı olduğunu sanmıyorum.

diş macununu yutmadığınız sürece sorun yok. titanyum oksitten ziyade diş macununu esas zararlı addeden madde florür, çürüklere karşı korumada iyi bir iş çıkarsa da vucüt için toksik, dolayısıyla vücutta birikmesi iyi bir şey değil. bazı bölgelerde şebeke suları bile flörür içeriyor ve bir miktarı deriden emilebiliyor. yine bu şebekelerin flörürden arındırıldıktan sonra çürüklerin artış gösterdiği tespit edilen bilimsel çalışmalar var. zaten şebeke suyundan maruz kalıyoruz ona yapacak bir şey yok bari diş macunundan bile isteye flörüre maruz bırakmayalım kendimizi ndiye bazı insanlar flörürsüz olmasını tercih ediyor bu nedenle.

Doğal bir içeriği olan paradontax original'i öneririm.

Çıkmak daha makul, inerken dizlere daha çok yük biniyor.

Merdiven çıkmak daha iyi diye biliyorum. Hatta spor salonlarında merdiven çıkma aletleri var. Şöyle

youtu.be

Öte yandan kilo verme dışında ve zaten yoga falan yapıyormuşsunuz da tüm vücut esneme hareketleri yapın

Merdiven çıkmak.

Çıkmak.
Eğitimlerden biliyorum, inerken daha çok zorlanıyorduk çök kalklardan sonra.

bileğim kırıldığında iyileşme aşamasında yaşayarak öğrendim, çıkmak inmeye göre çok daha kolaymış.

çıkma ile başla (konsantrik kasılma). kasların uyum sağlayınca inmeyi de eklersin (eccentric kasılma).

Çıkmak. Daha çok kalori yakar ve dizlere daha az yük biner çünkü bütün bacak ve kalça doğrudan çalışır.

Ayrıca yoga boş iş.

ayrıca yoga boş iş değil. her insan evladının yapması gerektiğini düşünüyorum. vücut farkındalığı için bulunmaz iki nimet; yoga ve pilates.

@adwocat, sporla ilgili bilginiz var gibi anladım yanıtınızdan ama yoga için boş iş deme mantığınızı öğrenebilir miyim? mesela ben çok ilerlemiş karpel tünel sendromundan, kronik bel ve diz ağrılarımdan vesaire yogayla birlikte tamamen kurtuldum.

m.yeniakit.com.tr

Merdiven inip çıkmak basen yapar. Sadece yürüsen yetmiyor mu

Yoga boş iş diyen arkadaş doğru hocayı bulmamışsın. Emin olana kadar denemeye devam etmek gerek. Yoga herkesin yapması gereken bir şey. Keşke herkes yapsa. Dünya bambaşka bir yere dönüşürdü.

ikiyüzlü.

ikiyüzlü +1

Şeref yoksunu. Madem gelmeyeceksin niye erteletmek için ısrar ediyorsun? Çekingen dur insan ol. - sun yani.

Ona çok güzel laflar hazırladım.

4. kişiyi deniyor ve/veya 4. kişiye garezi olan biri olabilir

İhtimaller:
1- 4. kişi gidip onu ispiyonlar, laf taşıdığını öğrenmiş olur. Etkinliğe giderek 4'ü üstüne yalancı da çıkarabilir.

2- 4. susar, onun laf taşımayan biri olduğunu öğrenmiş olur

Asla güvenilmemesi gereken insan çeşiti. Bu tiplerin cikari icin yapamayacağı sey yok.

konumum gereği herkesle iyi olmak zorundayım diyen biri muhtemelen ezik, kompleksli biridir.

Bu kişinin ikiyüzlü olduğunu düşünürüm.

Birini aşağılama metodu olarak annesine küfür etmeyi normal bulanların ise en hafif tabiriyle akılsız olduklarını düşünürüm. Edilen küfrün ne anlama geldiğini anlama kabiliyetlerinin de olmadığını düşünürüm ek olarak.

4. kişiyi de töhmet altında bırakan bir karaktersiz tam olarak.

gerizekalı, güveilmez ve kötü niyetli olarak tanımlarım

En üst seviyeden bir zavallı.

Ikiyüzlü
Zavalli

En başta, sosyal ilişkiler konusu karmaşıktır, yoruma açıktır derim. Bilgi, deneyim, sosyal bir zeka, vs... Yine de bilgim ve görgüm çerçevesinde sadece bir takım sorular sorarak bu konudaki düşünüşlerimi sakincasi yoksa ortaya koymak istiyorum.

Herhangi bir kişiyi suçlamadan sadece anlamaya çalışarak...

3. kişi 4. kişiye neden bunları (stratejilerini vs.) anlattı? Yakın arkadaş oldukları için mi? Yoksa 3. kişi 4. kişiyi denemek mi istedi? 4. kişi bu davranışın yanlış bir şey olduğunu 3. kişiye yeterince göstermeye çalıştı mı? Örneğin, bu davranışlarından vazgeçmezsen eğer 1. ve 2. kişiye durumu anlatmak zorunda kalacağım dedi mi? Sonrasında 3. kişi pişmanlık duydu mu? Pişmanlık duysa bile yine de 4. kişi durumu 1. ve 2. kişiye anlatması mı gerekiyor(du)?

Bunlar birkaç soru. Bunun gibi birçok soru daha sorulabilir. Bu yaşanılanların daha detaylı bilgisinden ilgili kişilerin karakteristik bilgisene, gözleme falan filan...

Uzgunum ama sorduğun bu 'retorik soru' gibi duran sorudan sonra ister istemez musadenle sormak istiyorum...

4. kişi misin?

(bkz: psikoterapi)
Tum bu anlattiklarin seninle alakali degil, cozumu de var, gercekten. Uzman destegi alin. Pahali, ise yaramaz edebiyati da yapmayin, iyi bir uzman bulun ve gidin.

doğru psikologa.

şu kitapları oku.

hayatı yeniden keşfedin
iyi hissetmek.

şunu da bir araştır. şema terapi.

bir de youtube'a arzu erkan yüce ve alp karaosmanoğlu yaz programları dinle. kesin yap bunu ama.

biçok nedeni olabilir. gizli mükemmeliyetçilik, çocukluk travmaları, ebeveynlerin yetiştirme biçimi vs. v.s bir uzmanla görüşüp çözmek varken niye mutsuz olmayı seçiyosunuz onu anlamıyorum ben.çok fazla insanın yaşadığı ve profesyonel destekle çözülebilen sorunlar bunlar. eğer destek almama konusunda ısrarcıysanız melankolik bi tip olabilirsiniz, belki böyle bi karaktere bürünmekten zevk alıyorsunuz.

bence bir spor dali sec ve kendi kendine o dalda uzmanlas. hem duzenli spor seni mutlu edecek, durusunu falan duzeltecek, hem de arada yarismalara katilip 1-2 ufak basari da seni iyi hissettirecek.

mesela : yuzme, kurek, yelken, boks gibi bireysel sporlar..

tute +1

zekan kesinlikle dusuk degil. cok fazla dusunuyorsunuz bayim. dusunmeyin demeyecegim cunku bunu yapabilen insan daha anasinin karnindan dogmadi.

dusuncelerinizi ciddiye almayin. dusunceleriniz siz degilsiniz. mesela, kendinizi topraga bagli bir agac gibi; kafanizdaki dusunceleri de gelip gecen bulutlar gibi dusunun. sen sensin. dusuncelerin de sen degil. onlari kisisel alma. gelip gecerler. takma yani.

insan dediğin düşünceden ibarettir. gerisi et, kemik, sinir.

yani leonardo +1

Kendini bu derece iyi ifade edebiliyorsan eminim ki sorunların üstesinden de gelebilirsin. Seni kutluyorum. Bence sen de bu konuda kendini kutlamalısın. Bunun dışında sana mesaj attım. Ne zaman istersen dönüş yapabilirsin. Samimiyetle elimden geleni yapacağımdan şüphen olmaması dileğiyle.

yazılması gerekenler yazılmış. ben son cümlene cevap vereyim. merak etme ömür boyu sürmez. derdinin ve hayatın farkında birisin belli ki. kişisel gelişimini sürdürmeye bak. hayata bakışın zamanla değişir. bir de çevrendeki insanları gözünde yüceltip, kendini fazla gömdüğünün farkına var.

Hiç bir konuda iyi değilim diyorsun ama yazım yeteneğin var bence. Bunun üstüne gitsene.
Puşkin de ezikti. Ama puşkin oldu.

yazmak, konuşmak ve spor iyi gelecektir. derinlerde kalıcı bir yara varsa, biz genelde onun üstünü örtüyoruz savunma mekanizması ile, terapide ise ortaya çıkartıyorlar. savunma mekanizması herkeste farklı etkiler doğurabiliyor. bu da yaşam kalitemizi düşürüyor. bakış açımızı perdeliyor. ben de terapi almayı düşünüyorum açıkçası. düşünce sistemimiz çok fazla manipülasyona maruz kalıyor filmler, kitaplar, sosyal medyadaki müdahaleler ile. sağlıklı düşünmeyi, düşünceleri yorumlamayı öğrenmek lazım.

Fizik yapinla ugras, erken kalk, sinav mekik barfix ...
Bunlar ucretsiz...sinirlari zorla. Bol Yumurta tuket ucuz. Hep derim duzgun fizikle, eski bir kot bir tisort bile adama yeter.

Valla annem babamla 2 gunde bir filan konuşuyorum. Dolayısıyla 2. günün sonunda tum arkadaslarimi ya da 155 i ararlar. Onun dışında telefonum zaten çoğunlukla uçak modunda. İnsanlara en geç 3. gün geri donüş yapmayinca hemen telaşlanırlar.

Ailemle sürekli görüştüğüm için onlar farkeder. Onun harici kimse farketmez ölsem kokarım evde.

baba yok.. annemle 3 günde bir konuşuyoruz.. arkadaşlarım da 4. gün mutlaka ararlar yani nerdesin napıyorsun diye.. 5. güne kalmam gibi geliyor bana..

Ev arkadaşım eve biraz geç kalsam bile farkeder. Ailemle de 2 3 günde bir konuşuyorum, daha uzun süre ulaşamazlarsa merak ederler. Onun dışında merak eden kimsem yok :(

bir rahatsızlığınız ya da yeni girdiğiniz bir depresyonunuz yoksa yokluğunuzun fark edilmemesi normal. ailenizle yaşadığınız için hiç kimse de ne oldu diye telaşlanmaz. tek yaşasanız, bu süre içinde her gün düzenli olarak ailenizle konuşsanız ve telefonlarınız birden kapansa, o zaman telaş olur. ama o da her gün görüştüğünüz arkadaşınız yoksa sadece aileniz telaş yapar.
bir de, birine mesaj atarım, mesaj gitmediyse hiç de panik olmam. kapatmış telini ya da internetini. anormal bir durum yok.

İşe gitmeyince anlarlar :/

Sosyal medya hesaplarınıza girmemenizim dikkat cekmemesi çok anormal değil. Bende de ancak aramalarw ceval vermezsem aninda endiselenilir. Sosyal medyaya bakmazsam sadece esim farkeder.

anlaşılmaz. çürür giderim.

Haberi olan olmaz.

Sevgilim 3-4 saat sonra anlar. Hafta içi bölüm başkanım ve yan ofisimdeki iş arkadaşım hemen fark edip arar. Ailem de o gün fark eder, her gün bir sabah günaydın denir aileye mesajla çünkü, mesaj gelmezse direkt endişe. Uzaktayım. Sosyal medya yok.

haber vermediysem gece 12'den sonra aramaya başlarlar.

1.gün de anlarlar

Birkaç saat içinde anlaşılır

3 saat sonra falan.

kızsan meriçlerin 1 güne farkeder.

erkeksen ve annen sosyal medyada çok aktif değilse min 3-4 gün

memur olarak çalıştığım ve onun haricinde özel sektörde yönetmem gereken bir işim var mevcut. eğer 24 saat ulaşamazlarsa kıyamet kopar bazen 12 saatte bile ortalık savaş alanına dönüyor.

Hafta içi kimse farketmez ama hafta sonu olunca anlaşılır. Yerin dibinde olayım kazar çıkarır ''kanka hadi içek'' derleraq

Annem birkaç güne anlar. Onun dışında bilmiyorum.

Eve köye pek ugramadigim serseri ergen zamanlarimda yine epeydir ortada olmadığım bi dönem abim ayri olduğumuz babama söylüyor kenan yok ortalikta endişeliyiz diye.
Pederin cevap;
"O itten haber gelirse korkun gelmezse endişe etmenize gerek yok"

Tuhaf bir şekilde hayat felsefelerimden biri oldu bu söz yetiskinligimde. Bu olayi hatırlattı sorun. Cevaba gelirsek de;
Ailem zaten kudurur da 3-4. Gün merak eden dostlar var ya, baş tacı.

Konuyla ilgili bir bilgim yok. Eminim hastanelerde olayların nasıl işlediğini bilen biri cevap verecektir. Ama direkt olarak başhekime gitmek, var olan kamera kayıtlarının -eğer varsa- bir anda yok olmasına falan sebep olmasın. Başhekim yapar demiyorum. Ama biri öğrenip yapmabilir yani. Çünkü anneannenizin dediği gibi bir olay gerçekleştiyse, bir şahit var duruma. Ve normalde bu şahit olayı üstlerine bildirmeliydi. Ama bildirilmemiş görünüşe göre.

Aklıma böyle bir şey gelince söylemek istedim.

dosyahastane.saglik.gov.tr

Güvenlik kamerası kayıtları en az 2 ay süreyle saklanmalıdır.
sayfa 350

Eğer savcılığa gidecekseniz anneannenizin darp edilebilmiş olabileceğine dair bir sağlık raporu almaya çalışın.

hastaneler pek korunaklı yerler değil, yoğun bakım ünitesi bile olsa.

gece hemşireler bile korkuyor bazı hastanelerde nöbet tutarken.

başhekimle görüşemezseniz sabimi arayın, olmazsa hastanede hasta hakları birimine gidin, yine olmasa cimere yazın, artık savcılığn kadar yolu var, bunu araştırmak istemenizde de hiç sıkıntı yok. yani savcılığa gidip savcı bey durum böyle böyle oldu, merak ediyoruz dediniz mi soruşturma başlatır büyük ihtimalle, bişey çıkmasa bile kimse size dönüp de bişey demez. ben olmuştur diyorum ayrıca.

2010larda 2 defa hastanede yattım ameliyat sebebiyle ikisinde de gece çok pis ve cins şeyler gördüm, bu tekin olmama olayı şaka değil yani. hemşirelerle konuşmuştum, biz bileçok korkuyoruz kontrol saatleri dışında hemşire odasının kapısını bile kilitliyoruz demişlerdi.

hatta hemen başhekimi arayın, durumun hastane ile ilgili önemli bir konu olduğunu söyleyin, randevu isteyin.

Bence olayı savcılığa bildirin ki deliller karartılmasın. Eğer anneanneniz halüsinasyon gördüyse, açığa çıkar zaten. Ama ya görmediyse?

Hepinize cok tesekkurler. Olay tamamen anlasilana kadar pesini birakmak niyetinde degiliz. Ben Turkiye'de olmadigim icin birebir ilgilenemiyorum, bizimkiler sorusturuyor. Ilk duyduklarinda niyetleri kimseye bir sey soylememekmis, goruntuler silinmesin diye. Ama hemsire gelince anneannem direkt soylemis durumu, "beni oraya geri gondermeyin" demis. O yuzden artik hastanenin haberi var durumdan muhtemelen. En iyisi bir an once bashekimlikle gorusup, sonrasinda savcilik ve bakanligi devreye sokmak galiba.

lütfen işin peşini bırakmayın bugün size yarın başkasına. bence süre geçmeden darp raporu alın.

Mutlaka peşine düşün tabii yalnız, narkoz etkisinde bu tarz sanrılar görülmesi çok çok sık rastlanan bir şey. internette tonla komik video var hatta bununla ilgili. Bir yakınım da benzer bir şey yaşadı, ağlayarak çıktı hatta gerçek sandık, ki tanıdık ameliyat etmişti. sonra narkoz etkisinden çıkınca kendi de farketti gerçek olmadığını. yine araştırın tabii ama narkoz sebepli olması olası.

Sanirim gorunurde darp izi yok. O nedenle tomografi sonucunu beklememiz gerek, oradan da darp anlasilir mi hic fikrim yok.

Maalesef yoğun bakımda yapıyorlar. İki yıl önce babaannem yatarken de kadına resmen işkence etmişlerdi. Hatta yoğun bakımdan normal odaya çıktığında direkt oradaki yatakla getirmişlerdi carsaflarini biz değiştirdik. Yatağın içinden hep iğne uçları çıktı. İğneyi yapıp uçları yatağın içine atmışlar.
Ayrıca babaannemde bana vurdular demişti. Ben de şikayetçi olacaktım fakat babam çok korkak hastane yönetiminden korktu şikayetçi olursak başımıza geleceklerden korktu. Kısacası hakkımızı aramamiz gereken her şeyde engel oluyor. Ama peşini bırakmayın.

G+ kapanmadı mı ya, share linki var yukarda da. Takıla takıla buna mu takıldın dersen haklısın :)

prntscr.com

şu uyumsuzluk göze çok kötü geliyor.

Kitapyurdu gibi her kitabın altına bir yorum bölümü eklemeniz iyi olmuş. Bir de, kitapların iç sayfası bölümünü ekleyin bence. Başarılar.

Güzel bir fikir vereyim dedim ama bu tarz konularda kafam hiç çalışmaz ki...

Belki siteden alışveriş yapanların siteye geri dönüşlerini gösteren bir kısım yapabilirsiniz. Bu da sitenizin güvenirliğini ve sitenizden alışveriş yapmada karar verilmesini sağlayabilir(Alışveriş sonrası kişinin mailine 'Lütfen bizi değerlendirin' tarzı bir mail atılabilir vs vs)

bir kitap sitesi olarak kime hitap ettiğinizi seçmemişsiniz. yani bir hedef kitleniz yok, öyle bulduğunuzu ekliyorsunuz gibi bir izlenim var.

önce hedeflediğiniz bir kesim olsun, sonra o kesimin beklentilerine göre yeniden içeriklere göz atın. böyle karma karışık bir site olmuş.

tasarım açısından güzel bence, belirli bir hedef kitlesine de gerek yok. dinci kitapları da, dinsiz kitapları da satabilirsiniz. sitenin geliştiricileri SEO işinde uzmansa google üstünden olumlu dönüşler alırsınız. uzman değilse kendinize bir digital marketer tutmanızı öneririm.

bu arada siteyi nasır tasarladınız, bootstrap falan kullandınız mı? kullanmadıysanız siteyi flexible yapmak zor olmadı mı?

sayfayi acmadi

kitap alacagim yeri secerken fiyatina, ucretsiz kargo icin minimum alisveris miktarina bakiyorum. enpara anlasmasi etkili oluyor. baska kisilerin yorumlari etkili oluyor. kitapyurdu'ndan cok olumlu bahsedildigi icin alisveris yapmistim. paketleme onemli. kideganin paketinden edgar allen poe afisi cikmisti. pazarlama hilesi tabi. ama sempati besledim. ufak ayrac hediyeleri falan guzel olabilir. musteri hizmetleri onemli bir de. kidega sicti batirdi o konuda.

siteyi acamadigim icin asil halini bilemiyorum ama gordugum logo ve isim tarim kitaplari sattiginizi dusundurtuyor.

Ayakkabılarını değiştirebiirsin. Ayakkabılarının tabanı kauçuk olabilir mı? Akış sağlanmayınca oluyor pikaçuluk.

ben de böyleyim, sandalyeye dokununca bile elektrik çarpıyor. bakalım çözüm bulabilecek miyiz......

Nerden akıl ettim ya da duydum bilmiyorum ama ben genelde elimi musluga tutuyorum birkaç saniye. Ya da saksi varsa parmagimi toprağa değdiriyorum.

kıyafetlerinizden birinde sorun olabilir ya da oturduğunuz koltuk/sandalye gibi bir şeyde.

Bir aralar bana da olmuştu bu durum. Vücutta biriken statik enerjinin dışavurumunu yaşıyorsun. Arada sırada topraklama yöntemini denemelisin. Böylelikle vücudun bu birikmiş fazla yükten arınır. Yukarıdaki çözümlere ek olarak stresten uzak durmaya çalış. Geçmiş olsun.

Aşırı stres vardır kesin ve kesin söylüyorum en önemli nedeni stres. Geçen yıla kadar bende de vardı dokundugum her şeyi carpiyordum resmen. İş yerim aşırı stresliydi bu da bana ve hayatıma yansıyordu sonra bir doktorla konuştum neyi aşırı stres yapıyorsan, düşünüyorsan vazgeç dedi. isten ayrıldım, etrafımda beni olumsuz etkileyen insanlardan uzaklaştım. 10 aydir hiç yok.
Büyük ihtimalle stres altindasiniz.

kirmizipilotkalem +1

bende de olur oyle. sinirli ve asabi oldugumda manav reyonundaki sebzeleri bile carpiyorum

Birçok olayda olduğu gibi, vücuttaki elektriklenme hissini de, psikolojik bir duruma (strese) indirgeyip sonrasında bir takım moral açıklamalar yapmak, böyle bir komplike olayı doğuran olguları gözden kaçırmaya; hemen yapılması mümkün olan pratik çözümleri gözden kaçırmaya neden olur.

Her ne kadar 'vücuttaki elektriklenme hissi' sonuç itibariyle sinir sistemine, yani içimizdeki şeylere bağlı olarak gerçekleşir desek de, ve 'stres' de sinir sistemine bağlı olsa da, bu düz mantık, her stresli elektriklenme hissi yaşar ya da her elektriklenme hissi yaşayan streslidir anlamına gelmez. Çünkü bedenimiz çevreyle sürekli etkileşim hâlindedir. Vücuttaki elektriklenme olayında da bu geçerlidir: İnsan vücudu iletkendir. Örneğin, yünlü kıyafetler (sürtünmeden dolayı) vücuttaki elektrik yükünü arttırır. Bu elektrik yükü de toprağa iletilemezse (kauçuk ve plastik tabanlı ayakkabılar nedeniyle) vücuttaki gerilim artar ve iletken bir maddeyle ilk temasta karşı tarafa bir elektrik boşalması olur.
Ya da, gündelik hayatta elektronik cihazlardan maruz kalınan elektromanyetik dalgalar, başka bir deyişle maruz kalınan elektromanyetik kirlenme, bedende stres ve yoğunluğa (buna bir çözüm olarak düzenli ılık duş alınabilir) neden olur. Bu da vücutta elektriklenme hissine davetiye çıkarabilir. Ya da, mevsimsel bir neden olarak, kış ayları vücudun statik, yani durgun elektrikle yüklenmesine, yani vücudun yüzeyinde elektrik yükü birikmesine neden olur. Çünkü bu mevsimde havadaki su buharı diğer mevsimlere göre fazla olduğu için ve elektrik de havadaki su buharıyla daha iyi bir şekilde iletilir vs.

Bir ekleme.

'Her elektriklenme yayaşayan streslidir' önermesiyle 'her stresli elektriklenme hissi yaşar' önermesi istatistiklerle, deneylerle falan karşılaştırılsa, 'her elektriklenme yaşayan streslidir' önermesi diğer önermeye göre daha geçerli olur. Yani stres ile elektriklenme arasında doğrudan bir ilişki kurulabildiği gibi dolaylı bir ilişki de, yani pozitif bir korelasyon da kurulabilir: Örneğin, elektriklenme hissi yaşayan bjr insanın bu durumdan dolayı stres yapıp duş yapmayı aksatması sonucunda vücudundaki elektrik yükünün dengelenmesine istemeden engel olması gibi.

Sputnik

@rumeli, sputnik tarafsiz degil ki ama. Samimiyetle soyluyorum degil yani.

Hocam sizin tarafsızlıktan kastınız ilahi mizan ayarı falan mı? Ne yazık ki yeryüzünde henüz böyle bir teknoloji yok.

Neticede her haberi yazan bir insan. Bana göre bbc, fox, cnn veya all jazeera’den daha iyi. Yerli çöp medyadan bahsetmiyorum bile

Tarafsız haber sitesi diye bir şey yoktur. Olsa olsa T24, Sol Haber, Bbc Türkçe gibi haber sitelerinin bir sentezi vardır.

Valla haber denen şeyin içeriğini neticede bir insan hazırlayıp sunduğunda tamamen tarafsız diye bir olay yok bence. Ben haberleri takip ettiğim dönemde gazete duvari, birgun ü arada t24 ü takip ediyordum. Youtube ta da gundem yorumları için de medyascope a bakıyorum.

Hocam öyle tarafsız diye bi olgu yok, olmasını beklemek de tuhaf geliyor bana.

Bunun yerine bi oradan bi buradan birden fazla ajans takip etmek daha "tarafsız" haber almayı sağlıyor.

Ben Sputnik'i bayağı bayağı yalan haberler yaptığına birkaç kez denk geldikten sonra bıraktım. Kapanmadan önce Al Jazeera Türk'ü severek takip ediyordum. Şu an BBC Türkçe, DW Türkçe, Limon Haber yetiyor Twitter'da.

Al Jazeera Türk gerçekten çok çok iyiydi bu konuda. Ama kapandı maalesef. Şu an dediğiniz tarife uyan sadece BBC Türkçe var. Sputnik bazen çok aleni, A haber modunda Rusya propagandası yapıyor.

El Cezire en iyisiydi. Stupnik tarafsız gibi gözüküp tamamen Rus çıkarına uygun yayın yapıyor.

t24 iyidir ben takip ediyorum. Ancak bolca barış, kardeşlik, dağdaki kardeşlerimiz, kahrolsun faşizm sosu atıyorlar haberlere.

DW güzeldir en iyilerinden.

Şairin burada ne demek istediğini pek anlayamasam da bu dizelerin ben de uyandırdığı zamanında okuduğum şu sözler oldu:

"Şairler aptal insanlardır ve şiirin asla sanatçısı değillerdir. Şairler hezeyan dolu histeriklerdir. Şiirin tarihte düzyazıdan önce ortaya çıkması, onun lehine değil, aleyhine bir durumdur. İlkel bir form olup aşıldığını gösterir. Şiir asla fizik alanda seyretmez, hep metafizik haleler ve gölgelerle ilgilenir. Şiirin ancak bir türü dayanılabilirdir: Mantık önermelerine ve matematik denklemlerine, sözdilinin karanlık yönünden yaklaşan sözcük-tümce kırınımları olarak. Şiir imkânsızlıkta doğar ama çıkış aramaz. Şiir yazmak yalnızca çaresizlikten ağlamaktır. O nedenle şairler korkaktır. Öleceklerine ve/ya öldüreceklerine şiir yazarlar."

10 gün çok kısa

pat diye söylemektense hissettirmek daha iyi olur sanki

normal değil. heyecandan ne söyleyeceğini bilememiş öyle demiş. korkacak bir şey yok, savuşturup yola devam.

ya hu bunun zamanla bilmemneyle alakası yok. isteyip istememekle alakası var bence.
ilk günde bile söylendiğinde olacaksa korkmaz karşı taraf, 1 ay sonra da eğer istemiyorsa emin değilse kafasında bi bahane bulur. bence.

oha 10 gün çok kısa... sevgiliyken bile 2-3 ay söylemem ben.

aşk aşk diye ortalıkta gezenler aşkı ilanı kaldıramaz hiç. kendisi olamaz, toplumun belirlediği ilişki standartlarını yaşar, toplumun izin verdiği ölçü ve şekilde sever. aşkın anlamını güvenli ve sağlıklı ilişkiye çevirirler. aşkın gözü kördür. içinden geleni söylemekten çekinme. kimsenin taklidi olmak zorunda değilsin. aşk yaşamak istiyorsan bu işler böyle olur. garanti ilişki arıyorsan hesaplar kitaplar belli zaten, sor anlatsınlar tüyoları.

Her ne kadar ben de @hasmetizm gibi düşünsem ve yaşasam da korkutabilir diyorum. Belli et ama söylemek için biraz bekle bence.

gayet normal

normal değil diyenlere inanın anlam veremedim.

normal + 1

Gayet normal.

Normal degil diyenleri "Oha insanlar böyle de mi düsünüyor!" diyerek okudum.
Bunu kaldiramayacaksa en basindan kurtulmus olursun karsindakinden.

ben de normal diyenlere anlam veremedim. beni baya ürkütür iter böyle bir şey. bence böyle bir şey yapmayı düşünüyorsan kaybedersin

söylemesinin normal ya da anormal oluşu aradaki iletişimin şekline göre değişir. detaylı bilmediğim için de hissettirmek + 1 diyorum ben de.

Çok fazla kasıyorsunuz.Bir şeyler yaşamak istersen yaşarsın istemezsen de yaşamazsın.Karşılıklı oturup ben şunu şunu istiyorum diye konuşun uyarsa devam edin.Çok basit.Hayatta oturup üzerinde düşünülecek çok daha önemli meseleler var

yoo normal bence. yaşananlara bağlı. biraz şakayla karışık söylenebilir ama

Ben korkarım. Issız adam tribi diyeceksin şimdi ama sevişmeden sevmek mi olurmuş..

"Yoğun hisler" diye bir tanım kullanmazdım.

Bir kadın da bana böyle bir şey söylese korkutur evet.

Normal

Ortada nesnel olarak bilgi almak için sorulan bir sorudan daha fazlası olabilir. Örneğin bir eyleme girişmeden önce başkalarından beklenen bir onay isteği gibi. Bunu, verilen bilgilerin azlığından ya da bu yoğun hisleri eleştiriye açık edilmemesinden (memnun olmaktan) çıkardım açıkçası.
Dahası, sorulan sorunun kendisi bunun ispatı gibi duruyor: Aynı zamanda sevdiğini söylemenin normal olup olmadığı sorulmuş. Yine de soruya cevabım: 'yoğun' hislerinin seviyesini bilemesem de, en azından yaşamları aksatabilecek seviyelerde olmayan, başka bir deyişle olabildiğince akılla gözetilen hislerin paylaşımının normal bir şey olduğunu düşünüyorum. Ama bu bilgi işe yarar mı bilmiyorum.
Belki de hisleri daha yaratıcı bir şekilde ortaya koymak daha güzel sonuçlara yol açabilir.
Başarılar diliyorum.

Bir metropol hikayesi
Acımak
İnsan ne ile yaşar
Hikayem paramparça
Yüzyıllık yalnızlık

Çavdar tarlasında çocuklar
Katya nin yazı
Papillon
İnce memed 3
Küçük Ağa

Ya bu en sevdiğin film kitap vs sorularını gördukçe şaşırıyor ve cevap noktasinda geriliyoum cidden. Insanlar nasil o güne kadar yuzlercesini deneyimlediği bir türde rahatça seçim yapabiliyor aklım almıyor. Size mahsus demiyorum, yanlış anlamayin. Ama şimdi bu soruyu okuduktan sonra aklima onca soru geliyor. Hangi tür, kuram mi roman mi oyun mu biyografi mi, otobiyografi mi? Hangi dönem, 1800ler mi 1900ler mi 2000 ve sonrasi mi? Dram mi, bilim kurgu mu, tarihi mi, sosyolojik mi, felsefi mi? Hele ulke bazinda olani var ki ona giremiyorum. Ben tikandim cidden.

Soruya ille de cevap vermek gerekirse:
Siyah deri beyaz maske
Onca yoksulluk varken
Açlık
Veba
Jane eyre

Ama bunlarin hiçbiri en sevdigim değil:/

Edit: Hâlâ oynamalar yapıyorum o denli bulanık benim için.

Karamazov Kardeşler
Gazap Üzümleri
Oblomov
Diriliş
Masumiyet Müzesi

Yüzyıllık Yalnızlık
Yabancı
Flaman Tablosu
Genç Werther’in Acıları
Büyücü’nün İlk Kuralı

suç ve ceza
beyaz geceler
ölüler evinden anılar
yeraltından notlar
genç werther'in acıları

Suç ve ceza
Yüzyıllık yalnızlık
Saatleri ayarlama enstitüsü
Tehlikeli oyunlar
Ruh adam

Huzur
Düşüş
Martin Eden
Yalnızız
Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Entry-nick oldum. (Seriyi bir kitap olarak sayacağım.)

Edebiyat;
-Kayıp Zamanın İzinde (Gelmiş geçmiş en iyi edebi eser, üzerine yok, hatta yanına yaklaşabilen de yok)
-Gecenin Sonuna Yolculuk
-Eski Ustalar
-Huzursuzluğun Kitabı
-Oblomov

Felsefe;
-Minima Moralia
-Aylaklığa Övgü
-Aşkın Metafiziği
-Sevme Sanatı
-Sokrates’in Savunması

ince memed 1
kafamda bir tuhaflık
ölümün gölgesi yok
sevme sanatı
paradigmanın iflası

şato
bozkırkurdu
yalnızız
sevgili arsız ölüm
martin eden

Hakkaride bir mevsim
A'dan X'e: John Berger Tarafından Kurtarılmış Mektuplar
Cehenneme Övgü
Demir Ökçe
Çocukluğun Soğuk Geceleri

Kesinlikle en sevdiklerim değil, beğendiklerim arasından aklıma ilk gelenler.

puslu kıtalar
yüzyıllık yalnızlık
kurtlarla koşan kadınlar
parfümün dansı
suskunlar

hepsini en az iki ya da fazla kere okudum,

narziss ve goldmund (hesse)
uyanış (sartre)
mülksüzler (le guin)
katıksız sevgi (jack london)
cennetin doğusu (steinbeck)

Gülün Adı
İki Şehrin Hikayesi
Savaş ve Barış
Sefiller
Açlık

Kitap demişsin ama 'Roman' kastettiğini düşündüm. 'Anı' desen mesela, liste olduğu gibi değişir.

principia, newton.
diyaloglar, Galilei
kapital, marks
türlerin kökeni, Darwin
lectures on physics, Feynman
lectures on quantum mechanics, Dirac.

bu beş kitaba bayılıyorum. dünyanın gelmiş geçmiş en zeki insanları ile muhabbet etme şansı veriyor.

degmez

martin eden
mrs dalloway
yalnızız
dalgalar
gecenin sonuna yolculuk

Beyaz Geceler
Sefiller
Kızıla Boyalı Saçlar
Bir Gün Tek Başına
Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Dönem dönem listede bir-iki kitap değişebiliyor, yeni kitaplar okudukça onlar girip çıkabiliyor ama şu an en sevdiğim dediklerim:
1. Moby Dick
2. Anna Karenina
3. Karamazov Kardeşler
4. Zorbaların Elinde
5. Göğü Delen Adam

Ben de çok zorlanıyorum bu tip 'en sevdiğin X' sorularına cevap vermekte.

Karamazov Kardeşler
Veba
Ölüm: Bir varmış bir yokmuş
Okulsuz Toplum
Otostopçunun Galaksi Rehberi serisi

düşününce ilk aklıma gelenler arasında. aklıma gelmeyenlere yazık ediyormuşum gibi hissediyorum.

yazdığınız kitaplardan 6-7 tanesinin siparişini verdim az önce teşşekürler. varsa yazın araştırıp sonraki ay yine kitap alacağım.

hangilerinden sipariş verdin

En sevdiğim 5 kitap yerine beni etkileyen 5 kitap şunlar olabilir:

Etika
Böyle buyurdu zerdüşt
Fark ve tekrar
Mülksüzler
Neuromancer