hiç oluru yoksa bu durumu sindiriyorum. mızmızlık yapacak ya da kafamı meşgul etmek için absürt şeylere kalkışacak halim yok. çocuk değiliz sonuçta.

kafam hep çözüm odaklı çalışıyor. olmadıysa hiç beklemeden başka yoldan denerim.

o yuzden cok istememeyi ogrendim :)
alternatif yollari gormeye calisiyorum.

Önce takıyorum inat ediyorum, sonra küsüyorum, en son da kabulleniyor ve başka şeylere bakıyorum.

sinirden ağlayasım, kendimi yere falan çarpasım geliyor. gözümde bunları canlandırıyorum.

Kısa bir süre "Tüh, olmadı" moralsizliğinden sonra "Ne yapayım. Bana kötü bir şey olmadı ya" deyip devam ediyorum. Anında vazgeçerim, istemeye devam etmem hayati açıdan çok önemli bir şey değilse, uğraşmam.

istemekten vazgeçemiyorum ama erteliyorum kendimi oyalıyorum kitaplarla müzikle başka birşeylerle

Çok istediğim şeylerin olma oranı geçmiş yıllarda o kadar azaldı ki, artık hiçbirşeyi çok istemiyorum.
Olmuyorsa olmuyor, yapacak birşey yok deyip geçiyorum.
Genel bir hevessizlik durumu.

Olmadığı hiç olmadı. Er geç oluyor. Mesela yüksek lisans için gitmek istediğim bir ülke vardı ama o sene AB içinden çok başvuru olduğundan AB dışından öğrenci alımı yapmayacaklarını söylediler.

Şimdi o ülkede çalışıyorum.

Alisveris yapiyorum kafam ve akabinde param dagiliyor.

uygun zamanı bekliyorum. benimki vize işi. :D

duyuru hatrına 5K'ya yaparım. :)

vyz sürücü kursu, osman hoca.

Bu konunun Türkiye'deki ehli Demir Bükey'dir. Üst düzey firmalar da hep buradan eğitim alır.

iki ay önce arkadaşım gitti, bir yıl sonra döneceğim diyor ama dönerse döverim. 6 yıl beraberdik sürekli, hatta ben vize alabilseydim beraber gidecektik filan.

Su anda cevremde bir firsatini buldugu anda gitmeyecek akranim yok. Aktif gitme surecinde olan bir kac kisi (ve aile) taniyorum. Ben de esimle beraber Haziran gibi gidiyoruz (soylediklerim hepsi USA ve EU). Benim cevrem genelde bilgisayar programcisi, cevirmen vs. dinle arapla ilgisi olmayan insanlar.

Çok fazla yok çevremde. Tanıdıklarım da 30-40 yıl önce gitmiş gideceği yere. Babamın bir arkadaşı Amerika'ya ilk gittiğinde Yunan restoranı açmış. Almanya'daki akrabalarımın çoğu zaten emekli olmuş orada. Çalışanlar da kötü yerlerde çalışmıyorlar. Öyle bir anda çıkıp giden insan tanımıyorum. Yeni nesil açısından kötü olabilir, ancak çok uzun vadede. O kadar sürede yeni nesiller yetişeceği için kendini kurtarır gibi geliyor.

ya çok abartılıyor bu kaçma olayı. brexit'ten sonra ingiliz gençleri bile delirdi, hepsi kaçacağım diyor. amerikalı hipster ergenler trump seçilirse avrupa'ya kaçacağız diyor. siyasileri dünyanın hiçbir yerinde sevmezler. her zaman ülkeden kaçmak isteyen bissürü insan olacaktır. en başta, yabancının cazibesi var. emin ol türkiye şu an almanya standartlarında olsa, bu sefer "abi farklı kültür yea" deyip ingiltere'ye gitmek isterdin. taam türkiye cidden kötü bi ülke, imkanı olan kaçsın da yani böyle her "kaçıcam" diyen de kaçmıyo açıkçası bu kadar takmaya değer bi şey görmüyorum ben.

der meister, temmuzdan beri durumlar farkli. Sen gecenlerde ukraynaya kacmamis miydin? Su an ulkedeki nabiz eskisi gibi "kacicam abi yea" nabzi degil. Benim ergenligimden beri o muhabbete sahit olmuslugum vardir herkes gibi. Ama su an Turkiye saatli bomba, durumlar siradan degil, benim cevremde gordugum tansiyon da oyle geyik degil.

@robokot demek istediğime benzer şekilde yazmışsınız. Bu diyarlardan göç eyliycem gayri değil olay. Basbayağı afganların filistinlilerin kaçtığı gibi ülkeden kaçıyorlar.

Viyana'da okulunubitirip isi olmasina ragmen istifa edip trye donen arkadaslarim da var, daha onceden "tabi ki donucem" diyen de var.

Trye gelmis olanlar pisman, gelmek isteyenler artik burada kalici olmanin yolunu ariyor.
Ciddi bir kacis var.

Cok idealist arkadaslarim bile kacmak istiyor artik, cevremde -ozellikle 15 temmuzdan sonra- ulkeyi terketmek istemeyen cok az.

Halinden memnun olanlar genelde hicbir seyden haberi olmayan arkadaslarim. Politik bir sey paylastiklari yoktur mesela. Keyifleri yerinde, kendi ortamlarindan cikmiyolar vb.

kaçtım ve ukrayna'daki şartlarım daha kötü olduğu için geri döndüm. ha ukrayna'da şehrin en güzel caddesinde, en güzel evde yaşayacak kadar param olsa muhtemelen dönmezdim ama yoktu - o kadar param olsa zaten başka bir ülkeye de gidebilirdim. ben de hayatımı türkiye'den kaçma üzerine kurdum her zaman ama artık uğraşmıyorum. kaçıp gördüm. ne oldu? yine aynı bok. aynı sefalet. sadece dilini bilmediğin yabancı bir yerde. işini gücünü ayarlayıp giden adam gitsin tabii, ona lafım yok da sırf kaçmış olmak için üç kuruş parayla bi' yere kaçtığında hiçbir şey daha iyi olmuyor.

türkiye HALA yaşanmayacak kadar kötü değil. burada yaşamayı ben de istemiyorum ama türkiye'de yaşam hakkında çok çok önyargılı olduğumuzu düşünüyorum. türkiye cehennem değil, diğer ülkeler de cennet değil. gidip kendim gördüm. dediğim gibi, paran varsa yaşarsın. paran varsa burada da yaşıyorsun ama zaten. bombalar garibana patlıyor, tacize senin benim gibi adam uğruyor zenginler değil.

bak bu benim ukrayna'da kaldığım apartman: prntscr.com

burası "kötü" falan değil, insanlar bunlarda yaşıyor. devlet memurunun, doktorun aldığı para 500 lira. yeni yapılmış apartmanda, villada yaşayan yok mu? var da işte "halk" dediğin, her gün gördüğün insanlar bunlarda. yol biliriz iz biliriz ona rağmen yabancıyız diye önüne gelen skmeye çalışıyor, ukraynalıya 5 lira olan için bana 15 çekiyorlar.

"vatanım gibisi yok" demeyeceğim, burayı hala sevmiyorum ve param olsa belki yine giderim ukrayna'ya ama bavullarını toplayıp da yurtdışına çıkmamış birisi türkiye'yi bu kadar gömmesin. bak ben ne vatan geyiği yapıyorum ne kuru fasulyeyi özledim diyorum. öyle saçma sebeplerden ülkeye dönecek birisi değilim. demek istediğim, türkiye kötü diye cehennem değil. ukrayna gibi bi ülkeye kıyasla ise hiç kötü değil.

o yüzden gidebilen gitsin çok rica ediyorum sabah akşam gidecem abi yaa diye tatava yapmasın. ben ukrayna'da okuyup babasından ayda 2 bin lira para alan, kral gibi yaşayan adam da tanıyorum. benim babam bana 2 bin gönderse ben de asla dönmezdim lviv'den. ülkenin sizin yaşam standartlarınızda çok büyük payı yok. bugün milyonlarca türk de şu anki şartlarından memnun olduğu için çıkmıyor mesela yurtdışına. öğretmen olan gitmek istiyor ama gitmiyor, niye? biliyor çünkü orada 3 bin euro almayacağını, bu kadar rahat yaşayamayacağını.

ukrayna için kesinlikle üzülmüyorum ben, benim için müthiş bir deneyim oldu. "gidecem" diye zırlayarak bulunduğum yerde hiçbi şey yapmadığımı fark etmemi sağladı. şimdi ske ske istanbul'da bitiricem okulumu, ondan sonra gidebilirsem yine giderim. şimdilik "kaçmak" gibi bi planım yok ama çünkü biliyorum burdan daha iyi olmayacağım. ölürsem de ölürüm yani ne yapayım onun endişesiyle yaşayamam.

Dondugunu bilmiyordum der meister, uzuldum istedigin gibi gitmedigine durumlarin.

Diger dediklerine pek katilamiyorum. Son 10 senenin Turkiyesi, hic sevmesem de gerekirse sonsuza kadar o sartlar icinde iyi kotu yasarim bu sorun degil bence. Su anki durumu da fena degil, su anki durumunda bile yasarim. Ha evliyim cocuk yapamam cocugum olsa burada okula yollayamam o ayri.

Mesele gelecekte ne olacagi.

Biraz tarih bilen, komsusu ulkelerin tarihini bilen birinin Turkiye'nin gelecegine umutla bakmasini pek mumkun gormuyorum.

Din etkisiyle yonetilip belini dogrultabilmis tek bir ulke bile bilmiyorum. Hepsi eninde sonunda kaosa suruklenmistir. Bilmemne efendi hoca efendi hazretleri karsisinda bilmemkim hoca hazretleri seklinde mezhep savaslarinda birbirlerini kesip durmuslardir. Burda olmaz yav oyle seyler dersen 15 temmuzda olan neydi derim... Turkiyede aktif en az 500bin takipcisi bulunan kac tarikat var? Birbirlerini kesmeyenlerin ise baslarinda hep bir diktator olmustur, o engel olmustur. O da zaten er gec indirilinceye kadar. Sonra olusan guc vakumunda yine ortalik kan golu.

Turkiye cok kotu bir gelecege gebe. Bu benim sahsi fikrimdir. Benim bahsettigim gidicez hoba gidelim diyen kisiler turkiye cok kotu abi yeaa diyerek gitmek isteyen kisiler degil (burada cok mutlu olmasak da), Turkiye cok kotu olacak gitmek zorundayiz diyen kisiler.

Sen veya baskalari bu cikarima katilmayabilir. Benim icin bu gun gibi acik bir durum. Cok cok temelden bir seyler degismedigi surece bu ulke icin gelecekte baris huzur dolu bir hayat goremiyorum. Bahsettigim degisim bir kac nesil gerektirecek bir degisim tabii ona da omur yetmez, hadi her sey yolunda gitti diyelim...

Neyse sonucta demek istedigim, Turkiye yasanmaz bir yer degil. Ancak yasanmaz bir yer olacagini dusunuyorum(z). Gitme istegi, aciliyeti bundan. Kimse bize merakli degil yoksa. Ne buradakiler ne de gidecegimiz yerdekiler.

kuzenim bankada çalışıyordu (valla tam ne olarak bilmiyorum ama) fırsat çıktı eşini de alıp Hollanda'ya gitti, yine banka için ama orada çalışıyor galiba.

Başka bir akrabamın eşi bir devlet kurumunda çalışıyor, 4 yıllığına bir yere gitmesi gerekiyordu Almanya oldu gittiler. O olmasa öbür senelerde Hindistan vb. daha kötü yerler olacakmış zorunlu olarak. Valla mecbur dönecekler herhalde ama yine de hayatları başka bir yere kaymış oldu.

ben... 2014-15'te 1 yıl İngiltere'de master yaptım. Zorlayıp kalmadım. Çok pişman değilim ama ileride olabilirim gibi geliyor. Şu an Marmara Üni'de doktora yapıyorum ama bir yandan İngiltere'deki fully funded doktoraları araştırıyorum ve sanırım başvurup şansımı deneyeceğim. Çıkarsa giderim ama karar veremediğim nokta şu, artık 3-4 yıl gideceksem dönmemek üzere gitmem lazım, o kadar kesin kesitirip atamıyorum.

çok alternatif bir bakış açısı sunacağım sesli düşünmek için.

----

huntington beach, california'da asla içine giremeyeceğim ve bol dalgalı ve içinde 6.5 metrelik büyük beyazların cirit attığı pasifik okyanusuna gireceğime; çatır çatır antalya - lara'da denize girerim.

ancak türkiye'de hiç bir zaman 6 silindirli ve benzinli bir araba kullanacak durumda olmasam da amerika'da bu tipte bir arabayı, şu anki astra'mı satıp parayı dolara çevirerek alabilirim.

bir yerde avantajı olması o ülkenin, kendi ülkenizdeki avantajlarınızı da öldürebiliyor.

o yüzden türk insanının kolay adapte olacağı güney avrupa ülkelerine gitmek daha mantıklı gibi. geliyor. hoş ben uzaklaşacağımı pek sanmıyorum ülkemden artık italya'da erasmus, amerika'da staj yapmış biri olarak. birincisi çabalamak pek istemiyorum, ikincisi erasmustan sonraki 1.5 sene içerisinde kendimi hakkari'de buldum.

------------

ayrıca düzenleme yapayım. hakkari'de kendimi bulmak da kötü bir durum olmadı. işim gücüm ve maaşım vardı en azından. kafamda da sadece ihale dosyası geçiyordu açıkçası. şimdi olasılıklar içinde yol bulamıyorum pek.

ahanda depresif kafa ile geldim.

Etrafimda yurtdisina tasinma plani yapan gormedim henuz. -25 yas ogrenciler haric.

O tatava yapanlarin %95'inin yurtdisinda calisma izni alabilecek kalifiyesi yok. Ha arastirma gorevlisi, doktor, yonetici seviyesinde falansindir da firsat bulabilirsin. Ben de gitmek istiyorum mesela ama buradaki kurulu duzenimi, isimi, maasimi birakip gitmek ; mastera baslayip haftalik 20 saat calisma izniyle garsonluk yapmak istemiyorum. Bence de yakin gelecekte 'bu ulkede yasanmaz miniyim kacmak sart' durumuna gelmez.

"Tatava" yapanlarin %95 inin kalifiye bir durumu olmadigi dogrudur. Sanirim sack jparrowun sordugu mesele kalifiye is gucunun ulkeyi terkediyor olusu ve bunun etkileri. Imkani olmayan garson olmaya zaten gidemiyor.

>Bence de yakin gelecekte 'bu ulkede yasanmaz miniyim kacmak sart' durumuna gelmez.

Bu soruyu 14 temmuz'da sana sorsaydik ayni cevabi verir miydin? Peki 15 temmuz eskaza basarili olsa sonra cikacak ic savasta ne yapacaktin? Bugun 2 Kasim. 3 kasimla ilgili umudun da ayni yerden geliyor olmasin? Turkiye saatli bomba derken bahsettigim biraz bu.

15 temmuz başarılı olsa iç savaş çıkacağını nereden çıkardın? tamamen varsayımlar üzerine konuşuyorsun. türkiye'de iç savaş falan çıkmaz.

Malum sahis suikaste kurban gitse cevresindeki kisiler oldurulse iceri alinsa %50 nin evde ellerinin uzerine oturup bekleyecegini mi dusunuyorsun der meister?

Su an bastaki yonetim ulkenin cogunlugunun istedigi yonetim olmasa boyle bir iddia ile gelmezdim fakat ezici cogunluk oyuyla iktidarda olan bir ulkenin yonetimini alasagi eder idolune zarar verir / oldururseniz o ulkede tabii ki ic savas cikar, baska bir sey olma ihtimali nereden geliyor?

menderes'i astıklarında iç savaş mı çıkmıştı, şimdi niye çıksın? başarılı olunamayacağı başından belliydi, adam çıkıp kendisi "sokağa çıkın" dedi. o öyle demeseydi kimse sokağa falan çıkmazdı. çıkan da ölür giderdi zaten, iç savaş çıkmaz dışarı çıkan öldüğüyle kalırdı.

@dermeister

Ic savas olmadigini bir de guneydogudakilere anlat gozum.

O zamanki darbeyle bu zamanki darbenin ne alakasi var ki? Bu zamanki darbe iki dini liderin tepismesi, TSK nin top yekun isin icinde oldugu bir darbe bile degil, bir grubun silahlanmasi ve karsi tarafi elimine etmeye calismasi. Ve tabii devir de ayni devir degil iletisim imkanlari acisindan. Insan da ayni insan degil. Girisim butun ulkede olmus bir sey bile degil, gucleri bir kac ile yetebildi, insanlari kontrol edecek bir askeri guc de mevcut degildi zaten.

Sen o zaman burada miydin tam hatirlamiyorum ama daha sokaklara cikin cagrisi yapilmadan insanlar sokaklara akin etmisti coktan zaten (en azindan benim bulundugum ve haber alabildigim yerlerde, istanbul anadolu). CB ye o zaman bir sey olsaydi, hukumet dusseydi falan herkes evine doner kapisini kilitlerdi diye mi dusunuyorsun gercekten?

Cok acayip yahu.

Ben de Avrupa'da yasıyorum. Buradaki Türkleri görünce beyin göçü var, ülke için cok zararlı falan diyen adamı tutup skme seviyesindeyim. Ulan senin yurt dısındakı yasayan vatandaşlarının yüzde 95i dönerci, kebapçı, pkklı, en boktan işlerde calısan vasıfsız, cahil, devlet yardımıyla falan geçinen adamlar. Eğitimli, kaliteli ne kadar adam varsa gidebiliyorsa gitsin. Ülke imajı yerlerde. Yabancı Adama Türküm diyorum, kebapçı mısın diyor. O da haklı hayatında hiç mühendis, doktor, avukat Türk görmedi.

ne nasıl olurdu bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz ama evet ben tam olarak öyle düşünüyorum. cumhurbaşkanının hayatta olup insanları sokağa çağırdığı, akşam vakti yapılmaya çalışılan bir darbeyle gecenin 4'ünde gerçekleşen bir operasyon aynı olmazdı. insanlar sokağa ölmeyi göze alarak çıkar, ölümü de ancak uğruna ölmeye değer bir şey bulursa göze alır. darbe olmuş, yönetim el değiştirmiş. sokağa çıksan ne yapacaksın o saatten sonra, kime ya da neye karşı savaşacaksın? sen türk halkını ne sanıyorsun ki? tutturmuşsunuz bir %50, gören de 35 milyon insan sokağa çıktı sanacak. çıkanların büyük bir bölümü girişim bittikten sonra, şov yapmak için çıktı. üzerinden 10 gün geçmiş, adam türk bayrağıyla çay içip dondurma yiyerek, mısır kemirerek yürüyor dışarda. sorsan darbe engelledi ama.

@kuehles, bunun konuyla ne alakası var? güneydoğu her zaman problemliydi.

siz "burası cehenneme dönecek" paranoyasıyla yaşamak istiyorsanız devam edin. kendinizi inandırmışsınız bir şeye, aksini görmüyorsunuz ya da görmek istemiyorsunuz. gidin, avrupa da sizi bekliyor zaten.

der meister, hocam kusura bakma ama turkiye gibi bir ulkede bir guc vakumu olusmasinin potansiyel sonuclarini irdeleyecek birikime sahip olmadigini goruyorum yuruttugun mantiktan o yuzden fazla itelemeyecegim. Wishful thinking donuyor sadece. Bir de sende genel depresif bir hava var, olursem olecem yapacak bir sey yok kafasindasin... Ben herhangi bir dine inanmam, olumden sonra hayata falan da inanmam. Tek hayatim bu. Kontrolum disinda bir seye kurban gidersem yapacak bir sey yok evet. Ama kontrolum dahilinde olan bir seye bile bile lades demem. Isin icinde aile kurma cocuk yetistirme fikirleri falan girince (yani kendinden once baskalarini en sevdiklerini dusundugun bir moda girdiginde), "ic savas cikar mi cikmaz mi" tartismasina kafa yorulan bir yerde yasama fikri ile ilgili icinde bir sey degisir mi, onu da bilmiyorum. Maddi durumun, is imkanin yokmus senin, avrupanin en ucuz yerinde dahi olmamis senin isin, uzuldum senin tecrubeye. Gencsin daha, ogrenci adamsin. Ama bir de olaya para biriktirmis ve avrupanin guzel bir yerinde guzel hayat standardi saglayacak meslegi olan kisilerin gozunden bak. Hacilarin hocalarin tepismesi arasinda kalmayi niye secsinler bir dusun derim.

Vasifli vasifsiz kacan cok insan var etrafimda, elimden geldigince gercekten niyeti olana yardim ediyorum. Vasifsiz olan donerci disinda is bulamaz diye bir sey yok, aramayi bilmek lazim, dort haftada lise mezununun is bulup gittigine sahit oldum, onemli olan gercekten niyet.

Eşim memur olduğu için gidemedik. çok istiyordum. hala istiyorum.

@robokot, iyi de güç vakumu oluşacağını neye dayanarak söylüyorsun? senin argümanların da en az benimkiler kadar temelsiz. eyvallah ben gencim bilmiyorumdur da sen hangi bildiğine dayanarak yazıyorsun bunları, ben bunu anlamadım. kim iç savaş çıkaracak abi, beyaz yakalılar mı? kürtler mi? milliyetçiler mi? neyin güç vakumu yani bu, türkiye'de iktidar savaşı veren ve birbiriyle savaşabilecek güçte fraksiyonlar var da ben mi bilmiyorum? kaldı ki niye hala "darbe başarılı olsaydı" üzerinden gittiğimizi de anlamıyorum, oldu bitti işte.

"ölürsem ölürüm"ün inançla alakası yok. ben ateistim. sadece şunu diyorum: elimden gelmeyen şeyler için kendimi yormaktan yoruldum ve artık uğraşmıyorum. çıkabilirsem tabii ki çıkarım, burada yaşamaktan memnun olduğumu hiçbir zaman söylemedim. sadece, ağlayıp sızlayarak ve sürekli ölüm korkusuyla yaşamak istemiyorum. ben burda doğdum, burda büyüdüm. isveç beni istemiyorsa, almanya "gelme" diyorsa ne yapayım yani eve kapanıp ağlayayım mı? bile bile lades ne demek ayrıca? ben bu ülkede yaşamaktan nefret etsem de burada öğrenci olarak ayda 1000 liranın üstünde kazanıp eğitimimi sürdürebiliyorum. hadi çıkın deyin ki böyle bir avrupa ülkesi var, o parayı kazanıp okuyabilirsin. var mı öyle bir yer? yok. yok dedemin tapusu, yok babamın birikmiş 50 bin eurosu, bilmem ne. yurtdışına parası ya da önemli meziyeti veya sevgilisi/eşi falan olan gider eğer mesele standartları korumaksa. tuvalet temizleyenleri aşağılamıyorum ama kusura bakmayın ben ülke güvensiz diye türkiye'den almanya'ya tuvalet temizlemeye gitmem, giden gitsin. gören sanacak ki avrupa kapılarını açmış bekliyor da ben "YAŞASIN TÜRKÜYE" deyip gitmiyorum. hepinizden önce ben giderim. sorun şu ki kimse beni istemiyor, niye istesin?

kendini niye ötekileştiriyorsun anlamıyorum. benim sevdiğim, düşündüğüm insan yok mu sanki? daha az önce haberleri izlemeye tahammül edemediğim için kalktım sofradan çıktım yukarı ama sen söyle abi ne yapayım? adamlar istemiyor anasını satiyim, nasıl gideyim, nereye gideyim? her şeye bahane bulan ve sürekli bi şeyler arayan ezik biri olmaktan sıkıldım ben, zaten yaşayacağım en fazla 60 senem daha var, onu da her neredeysem orada güzel geçirmeye çalışacağım. size green card, yurtdışı iş vs. kovalama konusunda kolay gelsin. beni istemediler, sizi isterlerse ne ala, gidin kurtulun işte. benim canımı sıkan şey türkiye konusunda bu kadar paranoyak olmanız. türkiye'nin daha önce görülmemiş bir seviyeye düşmesi, diğer ülkelere kıyasla en dipte olduğu anlamına gelmez. en azından, hala gelmiyor.

"gitmek isteyen gidiyor" geyiğine de hastayım. herkes becerdi bi ben beceremedim herhalde bu işi.

Nufusta önceki kiracılar da kayıtlı bakmistim altı yedi kişi var o işin altından kalkamazlar bence

nüfus kaydına bakmıyor adam, kira kontratına ve son kim kalmış ona bakıyor.

ucuz bir elektrik sobası almayı neden düşünmediniz?

The Fall
www.imdb.com

edit: film değil ama bunlara bakmalısın

Baraka
www.imdb.com

Samsara
www.imdb.com

muhteşem gatsby mi ne vardı, ben görsel kısmını filmi değil ama görsel kısmını çok beğenmiştim.

dünyanın sonu geldi temalı ama çok güzel. :( kingsman secret service

bikedigördüm

belgesel de bir film türüdür. kurmaca film değil deseniz daha doğru olacak.

imza: belgesel seven sinema öğrencisi.

film: saawariya, ram leela, bajirao mastani. tüm sanjay leela bhansali filmleri.

belgeseller de kabulüm tabii ki :)

teşekkürler tüm öneriler için, bakacağım hepsine.

the fall (en sevdiğim filmlerdendir) ve muhteşem gatsby'yi izledim ^^

başka öneriler de gelse, birikse burada ara ara baksam ne güzel olur.

the fall'un yönetmeninin bir filmi daha var, konusu o kadar muhteşem olmasa da görsel şölen klasmanında değerlendirilmeye fazlasıyla müsait; the cell. tabi önce the fall'u izle bence izlemediysen yani.

Apocalypse Now (1979)
Sin City (2005)
Blade Runner (1982)
The Cell (2000)
What Dreams May Come (1998)
Ying xiong (2002)
Laurence Anyways (2012)

muhtemelen çoğunu izlemişsindir ama yine de yazayım :)

youth
inside llewyn davis
grand budapest hotel
lone ranger
interstellar
mad max
sicario
the revenant
zootopia
ratatouille
a most violent year
drive
inherent vice
life of pi

Mini dizi tavsiye edeyim;

Utopia.

Sueurs(2002)

l'écume des jours

Wes Anderson filmlerinden herhangi biri olabilir. Görseli çok kuvvetli.

şölense cevab youth

le tout nouveau testament

aklıma şunlar geldi ama bilemedim pek istediğiniz gibi mi

vimeo.com

vimeo.com

vimeo.com

youtu.be
youtu.be

ilgincmis. disklerden birisinde kafa kirilmis olabilir mi? oyle olsa direk farkedersin tabi de hayri alamet degil, icindekileri kaybolmadan once yedeklemen iyi gibi

kafa hatasi sesine benziyor, diskin icinde gidip gelen bir okuyucu alet var o carptigi veya hizli hareket ettigi zaman boyle ses cikarir. backupla, hatta kullanmayi birak cunku bozulacak.

kafa sesi işte. yavaştan önemli dosyalarını buluta yedekle. belki yıllarca daha çalışır belki yakında gider belli olmaz ama ayağı çukura girmiş.

Diskleri ters taktigimi fark ettim kutuyu acinca. 1. Disk slotuna 2 nolu diski takmisim sacma sapan seyler. Simdi onlari duzelttim, kapagi da duzgun kapaniyor kutunun ve ses kesildi. :D bu haline guvenmeli miyim yoksa gidip yenisini almak gerekir mi?

sıkıntı olmaz baskan
randevu ıcın zamanında orada ol

Tercume istemiyolar ki?
Zamaninda gidin yeter.

o belgeleri bile istemiyorlar zaten. bisolmaz. vermeyecekleri varsa noteri getirsen yine vermiyorlar zaten.

o evraklara bakmıyorlar bile. daha önce yurtdışına çıktın mı, neden çıktın, nerelere gittin, ne kadar kaldın gibi sorular. bir de üstüne işte amerika'ya ne için gidiyorsun ve ne kadar kalacaksın diye soruyor. sonra da ya veriyor ya vermiyor. görüşme vaktinden bi yarım saat önce sıraya giriyorsun, sonra da kontrollü bi şekilde içeri alıyorlar yavaş yavaş.

maksimum 1700 verebileceksen direkt levent'te ev tut zaten, bahsettiğin kriterlerde gayet iyi evler bulabilirsin o fiyata yakın. muhit değişsin dersen şişli taraflarına kayabilirsin ama oralarda 1700 vereceğin evin durumu ile levent'te 1700 vereceğin evin durumu fark eder bayağı.

ben 2.ulustan çarşıdaki metroya 10 dakikada geliyorum. yürürsem 20 dakika sürüyor. çok zor ama ucuz bir yer bulabilirsen akmerkez çevresinde bayağı rahat edersin. metro kullanmak sorun değilse osmanbey, şişli, 4.levent taraflarına bak. en azından trafik derdin olmaz.

eşyalı düşünürseniz benim ilan vardı şişhane metroya yakın

hisarüstü. o fiyata ortalama bi 2+1 ev bulabilirsiniz.

esentepe (kanyon'un arka sokakları, esentepe'ye bağlı), ortabayır, gayrettepe, ve kurtuluş +1.

ağırlığına bakmaz ama uçağa binerken bir kutu var bazen içine koyup ölçülerini kontrol edebiliyorlar. cabin size diye araştırırsan ölçüleri bulursun.

orpheus + 1

ağırlıktan yana kesin sorun olmaz. bi kabin bagajı ve bir çanta normal.
ama ölçüleri kontrol edebiliyorlar. alana göre değişir.

Benim şimdiye kadar kabin bagajımı (ki ben de sırt çantası alırım genelde) hiç tartmadılar, hiç sanmıyorum tartacaklarını.

havaalanında makina varsa ben hep oradan checkin yapıyorum, boarding passi de alıyorum. kimseye bi şey göstermeden etmeden uçağa biniyorum pegasusta.

Yurtdisinda tartabilirler.

yasal değil. sigarayı nakit alıp kartla satmak istemediklerinden böyle yapıyorlar. bizim burada 3 tekel var, birisi fark almıyor sadece.

yasal değil.
bazıları yasal olmadığı için kartla sigara satışı yapmıyor. komisyon alın diyorum yine de yapmıyor. çok sıkıntı :/ evimin burada kartla sigara alabileceğim hiçbir yer yok

kusura bakmayın kaynak yapıyorum ama bu durumu ben de merak ediyorum, sokağın başındaki büfe kartla sigara vermiyor. neden böyle? ben o öyle deyince hiç üzerinde durmayıp para vermiştim, bu duyuruyu okuyunca şaşırdım. kartla sigara satışı yasak mı ki? öyleyse neden, ne alaka?

@der meister, yasak değil. olay işletmenin banka ile anlaşmasında bitiyor aslında. kartla alışveriş yapıldığında işletme banka ile nasıl anlaştıysa o şekilde alıyor ödemeyi. aylık alan da var, günlük tahsil eden de. banka da ona göre komisyon alıyor. bu yüzden nakit almak zorunda oldukları sigarayı da komisyon ödememek veya tahsili için beklememek adına kartla satmak istemiyorlar. yavşaklık yani aslına bakarsan. :)

onun nasıl aldığı kârı zararı peşinatı müşteriyi ilgilendirmiyor. yasal değilse bir sonrakinde kartla alışveriş yapıp şikayet edicem.

tekel sigarayi cash parayla aliyor ve cok az karla satiyor. diyelim bankayla anlasma yapti parayi ertesi gun almak istiyor kart cekimlerinde, erken tahsit oldugu icin banka dayiyor komisyonu, diyelim % 2. adam sigaradan % 3 kar ediyorsa 2 sini bankaya odese adama ne kalacak. komisyon almak sacma bence kartla hic satis yapmamali.

Zaten barınaklara gitmiyor mu o artık yemekler ya? Allah allah şüphelendim bak şimdi

gittiğini düşünmüyorum. o çöplere her sey atılıyor. peçete, plastik şişe, ekmeğin poşeti vs. ki zaten yemekhanede çalışan kadınlar bazen gıcık oluyor öyle olsa ' biz zaten gönderiyoruz' falan derlerdi.

edit: tabii kimi yerlerde gönderiyorlardır.

Istanbul Universitesi yapiyordu sanki bunu bir ara, ugrasmistik biz yanlis hatirlamiyorsam. Hatta duyurular asilmisti galiba, kurdan atmayin tabldotlara diye. Yani su an tam hatirlamiyorum, bu dediklerimizi ya yapmistik ya da dusunmustuk. Bir de kurdan olayi tehlikeli diye bir barinak kabul etmemisti galiba. Valla hafizami zorladim da cikaramadim simdi ayrintilari, heralde bu isten ben sorumlu degilmisim.

Soyle, bu konuyu okulun ogrenci konseyiyle konusursaniz, rektorluk kanaliyla yapilir. Ozellikle kurdandan kacinmanin bir yolunu bulmak gerek. Atiyorum, yemekhane cikisina koyulur kurdanlar, boylece tabakta kalmaz. Baska boyle cozumler de bulunabilir. Cunku ozellikle sert cisimlere onlem alinmazsa kas yaparken goz cikarirsiniz. Denetlemenin veya kurdanlari ayristirmanin bir baska bir yolu yok malesef.

keskulpesent işte ben bunun daha sistemik ve genele yayılmış bir hale gelmesini istiyorum.

yani düşünsene her yerde o yemekler çöp oluyor, hayvanlar içinse bir ziyafet.

böyle bir proje falan yapılabilir mi acaba.

yemekhanede kürdan zaten yok.

kulüp ve topluluk olaylarını da devredışı bırakmak zorundayız. burası ' öyle' bir üniversite değil. zaten dediğim gibi biz gönüllü olarak üzerimize düşeni yaparız, o problem değil.

Barınak gönüllüsüyüm. Böyle bir sistem yok. Bazı yemekhaneler bazı barınaklarla anlaşıp artıklarını veriyorlar, genelde büyük kurumsal yerler oluyor. Bazen de barınaklar kendi çabalarıyla tek tek dolaşıp yemek topluyorlar. Lakin barınaklar genelde şehir merkezinin dışında olduğundan her gün toplayıp getirmek noktasında lojistik sorun oluyor.

Memleketteki hiçbir sorunun çözülemeyeceğini düşünen biri olarak bu sorunun çözülmesine de ihtimal vermiyorum. Kaldı ki hayvan konusu sorunlar gündeminde ilk
500de bile değildir. Halihazırda barınaklara alınan hayvanları topluca öldüren bir sistemden bahsediyoruz. Bunları geçip üstüne bir de sistematik bir yardım sağlanacağını düşünmek dev ütopya.

Sen ancak kendi çabanla toplar toplar götürürsün. Yapabileceğin tek şey bu. Biz burada grup kurarız, herkes kendi yemekhanesinden toplar, buluşup barınaklara götürülür. İlk bir ay 20 kişi gelir, sonra 10, sonra 5, sonra şanslıysan kafa dengi 1 kişi kalır yanında yine kendi kendine uğraşırsın.

Çok pesimist bir cevap yazdım gibi geliyor belki ama realite bu. Biz kendi barınağımızı ayakta tutalım diye çok afedersin göt siktiriyoruz resmen. Kimsenin kendi vicdanını rahatlatmaktan öte bir kaygısı yok. Onu da üç beş kuruş yardımla, iki üç paket mama ile hallediyorlar; günün sonunda sen yine tek başına kalıyorsun.

evet fazlasıyla pesimist bir cevap oldu hakikaten.

barınaklarda sadece gönüllüler mi çalışıyor, yani zorunlu olarak orada çalışan ' belediye çalışanı' gibi birileri oluyor mu?

lojistik anlamda en azından burası için bir problem teşkil edeceğini düşünmüyorum, küçük bir şehir. ve etse bile aslında oradaki hayvanların yemek problemi halledilmiş oluyor, yani büyük bir iş halledilmiş oluyor öyle değil mi? aslında bu problem olmamalı. tabii istanbul için konusmuyorum.

ve bu sistemikleşse insanların keyfinden daha bagımsız bir hale gelebilir. yemekhanede yemegin o kovaya dökülmesi büyük bir iş ve ugras değil. o yemeğin alınması, götürülmesi asıl olay bu sanırım.

sistematik bir yardım beklemiyorum. bu sistematiği biz olusturup, bunu yapmak istemeyenler için bir iş ve zorunluluk haline getirelim diyorum.

Anadolu üniversitesinde çöpleri temizledikten sonra veriyorduk görevliye, kovaya döküyorlardı sonra. Yemekhane çevresinde onlarca köpek vardı. Barınağa verilmese de o köpeklerin doyurulduğu kesindi. Öğrencileri bilinçlendirme ile başlayabilirsin, rektörlükle falan konuş ama çok da bir şey bekleme. Ayrıca her yemeği hayvanlara vermek de çok faydalı bi olay değil

Odtü'de pati dostları zaman zaman yemekhaneden ve diğer yemek mekanlarından toplayıp kampüs hayvanlarına dağıtıyorlar. Sen de kendi okulunuzda böyle bir girişim başlatabilirsin.
Sadece büyük destek bekleme; hatta yok vermiyoruz diyecek yemekhane çalışanlarına, buraları kirletiyorsunuz ayrıca kampüste hayvan istemiyoruz diyecek denyolara, rektörlükten vs gelecek uyarılara, yasaklara hazırlıklı ol.
Sistematikleşme konusunda deneyime dayanarak ne yazık ki pesimistim. Yine de denemekten zarar gelmez, hatta güzel olur.

Barınaklarda çalışan belediye çalışanları var tabi.
t24.com.tr

t24.com.tr

www.patiliyo.com

Ben bunları yazıyorum, yanlış anlaşılmasın. Biz halihazırda zaten ağzımıza sıçılsa da uğraşmaya devam eden kitledeniz. Elbette elinizden geleni yapın. Sadece mesele çok güllük gülistanlık, neşeli ve kolay değil onu bilmelisiniz.

Üniversitesine bağlı biraz ama benim eski okulumda olsa eminim kültür dairesini ikna edip bunun için bir topluluk kurabilirdik. Hazırda topluluk varsa keskulpesent+1
Hazırda topluluk yoksa, bununla ciddi ciddi uğraşacak 5-6 kişi daha bulup topluluk kurabilir ve üniversitenin desteğiyle daha programlı bir şeyler yapabilirsiniz.

Kürdan meselesi için de, yemekhanenin her yerine "yemek artıklarını hayvanlar için topluyoruz, lütfen kürdan peçete gibi şeyleri atmayın" ilanları asılabilir. (Eskişehir'de bir mekânın menüsünde var böyle bir uyarı, işe de yarıyor.)

boğaziçi'ne bu sistemi yaptık biz. okulun barınağındaki hayvanlara gidiyor yemek artıkları ve tabii okul içerisindekilere. oradan da artanlar okulun tarlasına gidiyor işlenip gübre olmak için.

kocaeli ünv hayvan ve doğa dostları kulübü yapıyor bunu. okulunuzda böyle bir kulüp vardır belki bi sorun, belki siz oluşturabilirsiniz

askerde belediye gelip alıyordu artık yemekleri hayvanlar için.

siz de bu tür kurumlar ile iletişime geçmelisiniz bence.

turist olarak git turist. boşver ziyareti filan, daha sıkıntılı o işler.

17 Ağustos Marmara Depremi'ni yaşadım. Allah yaşatmasın diyorum. Yerin altından gürültü geliyor. Bitsin artık diyorsun. Bir kere de dışarıda yakalandım. Bir adım bile atamama ihtimalin var.

Edit: Bu arada İzmit'liyim. Depremin merkez üssü olan Gölcük karşımızda.

17 ağustosta edirnedeydik biz türkiyenin en az etkilenen yeri sanırım, kaldı ki edirnenin en sağlamkonutlarında oturuyorduk 3. kattı, öyle bi uğultu vibrasyon oldu ki ve uzun sürdü

yeter artık bitsin noolur dedim ben bile edirneden.

annem o zaman çorludaydı, gece sallantı başladı kalkıp 2 adım atamadım dedi.

yani aa bu insanlar niye kaçamamış kaçamıyolar mı deme 2 adım bile atamıyormuşsun.

depreme dair hatırladığım ilk şey gümm diye alttan vurması oldu.

ben istanbul'da küçük küçük hissedilenleri yaşadım. ranzanın alt katındaydım uyuyordum, baya bi sallandım filan. en son yataktan kalkıp bağırarak küfrettim "ne var la niye sallıyorsunuz" diye. koridordan bi çocuk seslendi deprem oluyor çık kaç filan diye. mal gibi uyuyordum sinirden kalkmasam.

salliyor xD

benim en korktuğum dikey bir titresimmis gibi olan. gürültü çıkarıyor bu. kısa ve ani. son yıllarda izmir' de hissettiklerim hep böyleydi. acayip korkarım.

ses çıkıyor gümbürtü gibi bi anlık, şiddetliyse öyle bir sallanıyorsun ki dakikalar geçmiş gibi geliyor, bitmiyor, bi bakmışsın sadece 45 saniye sürmüş. hafifledi artık gideyim diyorsun o zaman bile seni yere düşürüyor. öyle bi şey.

neredeyse her türlüsünü yaşadım. sağa sola sallayan da var, alttan vurup titreştiren de. hatta 12 kasım düzce depreminde yer ayağımın altında dalgalandı, resmen hissettim bunu.

17 ağustos'ta duyduğum sesi ömrüm boyunca bir daha duymak istemem.

17 ağustos depreminde 8 yaşındaydım sabaha karşı olduğu için pek hatırlamıyorum ama babam bizi kucaklayıp iki kat aşağı inebilmişti evimiz o zaman ahşaptı, çok fazla uğultu duymuştum. artçıları falan daha net hatırlıyorum, 5 küsürlük bi tanesine başkasının 6. kattaki evinde yakalanmıştık o dün gibi aklımda mesela koridorlarda sağa sola çarpa çarpa evin içinde koşturuyorduk, merdivenlerden inilmez falan demişlerdi. öyle kolay değil alttan da vuruyor sağa sola da savuruyor. bulunduğun zemin ve binaya göre değişiyor yani.

itanbul'da 17 ağustos tan bir kaç ay sonra 7.2 lik bir deprem olmuştu onu yaşamıştım. (bkz: şirinler izlerken depreme yakalanan efsane nesil)

beşik gibi sallanıyor koskoca apartman, "ha yıkıldı yıkılacak, hadi bitsin artık da öleceksek ölelim" gibi düşüncelere kapılmıştım o yaşta. kimse yaşamasın o korkuyu.

Hic büyük deprem yasamadim ve tabi ki umarim da ulkece yaşamayiz ama 4 civarı depremleri cok seviyorum hafif sallanıyoruz aksiyon falan oluyor.

2004'te sanırım izmirde pes pese 5 ile 6 arasi degisen depremler olmuştu okullar tatil falan olmuştu hatta acayip eglenmistim o hafta kendi halimde. Tabi dedigim gibi daha buyuk bi deprem olmasini istemem ve buyuk deprem yaşayıp korkusu olan kisilere saygim sonsuz yanlis anlamasinlar lütfen.

tüm britannica'lar yere ve üstüme düştüydü. yaşın tutuyosa nasıl bir sarsıntı anlarsın sanırım.

17 ağustostan önce bunun aynısını anneme babama söylemiştim evde. küçüğüz tabi o zamanlar, ama garip bir şekilde doğayla ilgili ne desem tutuyordu.

babam baya bi kızmıştı öyle şeyler deme diye ve 1 hafta içinde oldu.
ben uyuyordum baya bi ortalarında uyandım. gümbür gümbür tanklar geçiyor gibi oluyor.

17 Ağustos da dahil hepsini hissettim. Kısa sürenlerde değil de 5 saniyeyi geçenlerde hayatın, sevdiklerin gözünün içinden düşüyor valla (Evet 5 saniye deprem için çok uzun bir süre.).

Direkt acil durum moduna geçiyor beyin. Bitsin istiyorsun. Hep otururken yakalandım o yüzden fiziksel olarak pek hissedemedim. Ev ve evdeki eşyaların oynadığını gördüm ama.

Malum gölcük depreminde çocuk olduğum için tekrar sallansa da sallansam diyordum. Öküz gibi uyuduğumdan asıl sallanmayı hissetmedim bile.

Bazen yoldan bir kamyon geçer, temel sağlam değildir bina yerinden oynar ya öyle bir şey. Sallamalı da zıplatmalı da olabilir. Dalga tipleri var.

encrypted-tbn3.gstatic.com

Depremden korkmuyorum, deprem değil bina öldürür. Fay hattında yaşıyoruz. Eski evimizde 3 büyüklüğünde bile koltuk balkondan dışarı uçacak gibi oluyordu çünkü depremler yüzeye yakın oluyor. Şimdi 5 küsür oluyor hmm, yine mi deyip geçiyoruz.

behance.net

Sabah gidip sira bekle derim. Hemen ayni gun halloluyor.

Apple genelde tamir ile çok uğraşmıyor. Direkt cihazı yeniliyor. O yüzden KVK, Genpa yerine apple tercih ediliyor olabilir.

akşam 21:30 gibi hafta içi gidildiğinde sıra beklemeden halletik bu tarz bir sıkıntıyı

randevu için sabah 10'dan itibaren her saat başı girmeyi deneyin. sistem gece değil gündüz açılıyor.

@mavijojoba

risklerin farkindayim, calisma duzenini arastirmistim. is ciddiye binmedigi icin hangi sirketlere nasil basvurmam gerektigini arastirmamistim. su an bu asamadayim. yaklasik 10 yildir ailemden uzaktayim, insanlarin ayak uydurabildigi her kosula uyum saglayabilirim ve daha da onemlisi, bunu ben istiyorum.

turki cumhuriyetler en ideali olur ilk etapta, hangi sirketlerde nasil is buldular bilginiz var mi?

yeni zellandaya bak. elektrik mühendislerine direkt iş veriyorlar.

şu linkten iş listesi ulaşabilirsin. skillshortages.immigration.govt.nz

buradan da başvuru yapabilirsin: www.immigration.govt.nz

lisansta normal ders ekleme periyodunda hiç ders eklemediyseniz bölüme bir dilekçe vermeniz gerekiyordu. ama yüksek lisansta nasıl yürüyor süreç bilmiyorum ama farklı olacağını da sanmıyorum.

en iyisi danışmana mail.

lisans öğrencileriyle birlikte seçmeniz gerekiyordu. danışmanınıza kesin bilgi için mail atın ancak geçen yıldan bu yana değişen bir şey olmadıysa ücreti ödedikten sonra (varsa), add/drop döneminde eklersiniz. kotası dolan dersler için sistem üzerinden hocalara consent gönderip onaylanmasını beklersiniz, onaylanırsa ancak alabilirsiniz.

ordaki sıradan kurslarla üç dört ayda kayda değer bir dil seviyeniz olmaz. bir ihtimal üniversitelerin kursları daha yoğun, etkili olabilir. mesele yine sizde biter. ama ortalama bir insan için abd'de dahi zor başlangıç seviyesinden iyi derecede ingilizceye geçmek. türkiyede birlikte yoğun bir şekilde konuşma dışındaki kısımları hallederseniz gidip orda sadece speakingi geliştirmek bence dah faydalı olur.

turist vizesiyle 90 gün kalabilirsin. iyi çalışırsan, türkçe konuşmayı yasaklarsanız kendi kendinize olur. maddi olarak yıpranmayacaksanız ve de tabi ki.

merhaba
ben marmariste 6 sezon turkce konusmadigim icin ogrendim olayı bir sekilde
gramer de vardi .biraz paslandık ama iyiyim diyebilirim.
isi birakiriz vs. diyorsunuz ama geciminize yetecek paranız var mı?
konusması bol, yabancı hocalı bir kurs bulup ciddi calisip gidebilirsiniz

ben 6 ay kalinabiliyor diye biliyorum.

@novotni, sen girerken gümrük polisi karar veriyor ona. ama girdikten sonra dil okuluna kayıt olup b1 vizesine çevirebilirsen daha uzun kalabiliyor olman lazım

3 ay süresince af edersin sevişirken bile türkçe konuşmazsan o iş büyük olur.

ingilizce öğretmeniyim.

İngilizce ogretmenimiz daha iyi bilir ama temel gramer bilgisini burada tamamlamadan gitmeyin. Orada zaman kaybedersiniz.

İşinizden gücünüzden olursunuz sadece. Amerikada beraber takılacaksınız bütün gün eşinle zaten. Bütün gün türkçe konuşacaksınız. Kursta 3-4 ayda öğreneceğiniz de çok bir şey olmaz. Amerikaya gidiyorsan türklerle takılmayacaksın. Yoksa dilini geliştiremezsin. Uzun süreli 1 yıl ve üzeri dil okuluna da turist vizenizle gidemezsiniz. F1 vizesi de şu an işsizken red alırsınız. Sadece ingilizce öğrenmekse amacınız maltada ucuza çok daha uzun süre kalıp ingilizcenizi geliştirirsiniz. Benim tavsiyem.

ekim ortasında başlıcak.

Paranın gücüdür muhtemelen. Ayrıca konuşma tarzı fena değil. Kasıntı bir kişiliği yok. Eğlenmesini biliyor. Seviyorlardır.

beni yanına alsa ben de olurum. mükemmel bir adam yahu. çok güzel kafa.

@dissendium adamın bi konuşma tarzı sıradan. para ise bu kadar güçlü olamaz :) eğlenmesini nasıl biliyor yahu? dans videolarını bi izle, aşırı komik, zaten dans edemiyo. o dans ederken onlara gülünç gelmemesi garip.

Adam zamaninda onemli adamlarin kucagina kiz vermis, muhtemelen elinde bunlarin videolari vs de var. Yani eli guclu, yani babasinin ciftligi gibi at kosturabiliyor.

O yanindakiler de bu adam ve tayfasinin pisliklerini en yakindan bilen kadinlar ve ne yazik ki cogu hala sermayesi bu yuzden seyh moduna sokuyorlar adami. Boyle boyle algilari da degistiriyorlar zaten, Adnan hocanin motorlari zamani siradan bir kadin saticisiyken simdi normal insanlara bile sevimli gelen, mahallenin delisi oynak amca modunda.

Bircok hukumet tarafindan desteklendi. Muhtemelen sindustrial'in dedigi gibi ciddi kasetler var elinde. Bir de uluslararasi evanjelist kurumlardan evrim karsitligi uzerinden iyi odenek aldi. Arkasi ciddi saglam yani. Yanindakilerin de artik baska sanslari yok. Oktar'dan kopsalar cok zor bir hayat onlari bekliyor. Kuvvetle muhtemel onlarla ilgili de ciddi kozlar vardir elinde. Bi' de bunca zaman yalilarda falan yasayip bir anda bir apartman dairesine tasinmak, calismak falan zor gelir.

Genel adıyla Web Elements diyelim. Aşağıda verdiğim lintekiler vektör tabanlı. Önce Illustrator yükle, sonra bu elementleri Photoshop'a aktar. Illustrator biliyorsan orada kullan. Bunların direkt .PSD uzantılı olanları da var sitede. Ama vektör her zaman candır. Yapımı için de Photoshop bilgin olması lazım, şuna bas, şöyle yap demekle anlatılmaz.

www.freepik.com

adı ribbon, ama ingiliççe. ribbon vector ribbon psd filan diye aratınca çıkar.

çok teşekkür ederim. hemen bakıyorum.

Zeynep

zuhal
burçin
tuğba

ipek
ceren
aycan

Hanzade ismini seviyorum

Halime

Ezgi.

miral

Gökçe/n
Zeynep

Sine'm.

Arzu
*****
Su
Azra
Ada
Evrim
Çağla
Pelin

Bunlar nezdimde hoş isimler

sanat ismini çok beğenmiştim ben ilk duyduğumda

İpek ve Denef.

leyla
gülcan - seviyorum ben aslında ama emrah falan diyorlar, bozuluyorum :P

vera
feri
lori(n)

Eftelya

zeynep

okşan, sevtap.

en sevdiğime kadınım derim ama.

despina

aslı ve leyla en sevdiklerim. yabancılardan da anastasya çok hoşuma gidiyo.

türkü
özgür
umut

ceren, ceylin, zeynep, yasemin, latife.

ayşe, ayşegül, aylin vb. severim.
ama "çok güzel isim" diyemiyorum.

kendi kızım olsa diye düşününce isim bulamıyorum resmen.

zeynep ve ela

Leyla
Berivan

Eylül ve duru

hüsnüye

Ece

öykü'yü çok severim. elif, nisan, deniz, yağmur, mavi. düzeltiyorum, en çok mavi'yi severim.

Rüya

Bayılıyorum, kızım olursa koyacağım.

Kızım olursa koyacağım ismi paylaşmıyorum, siz de çok meraklı diilsiniz zati :)

Bu aralar hoşuma giden isim ruken

Pelin
İpek
Ece
Mine
Deniz
Esra
Leyla
Elif

Elif ve Bilge

Vizen ne vizesi? Turist vizesi gibi bir şey mi?

Ben 1 yıllık vize ile günübirlik meksika yaptım eğer sayılırsa soruna cevap:D gir çık yapılabiliyor.

10 yıllık turist vizesi.

peki meksikaya karayolu ile mi gittiniz yoksa uçakla mı? ya da fark ediyor mu bu acaba?

Meksika için fark ediyordu evet, havayoluyla seyahat etme ile karayolu farklıydı, tam ayrıntısını hatırlayamıyorum. Şurdan kontrol etmekte fayda var:

www.mfa.gov.tr

Kara yolu ile gittim. Fark ediyor diye biliyorum ama unuttum detaylarını.

1 senede 6 aydır. standart bu.

o sırada sallıyorum brezilyaya gidebilir maksimum 3 ay yaşayabiliyorsunuz vizesiz, oradan arjantine geçebilir yine 3 ay kalabilir. sonra 5-6 gün de başka vize istemeyen ülkeye giriş yaptıktan sonra(bkz. vatikan) amerikaya yine girebilirsiniz.

1 ay kaldıktan sonra 5 ay hakkınız daha var bir sene içerisinde.

Amerika'da kaldigin sureye bagli. Pasaporta basilan 6 aylik vizenin tamamini kullanip giris cikis yaparsan kenara cekip hayirdir diye sorabilirler. Ha yok 1 ay kalip giris cikis yaparsan birsey demezler. San Diego uzerinden Meksikaya araba ile giris cikis yapabilirsin. Yada ucak ile Meksika'nin daha guney sehirlerine kisa sureli ziyaret yapip geri ABD'ye giris yapabilirsin. Eger karayolu ile ABD uzerinden Meksikaya giris yaparsan vizeyi giriste veriyorlar sorun yok. Ancak ucak ile giris yapacaksan internet uzerinden Meksika'ya e-vize alman gerek.

VICE

kurzegagast- in a nutshell

CrashCourse

The School of Life

WatchMojo

primitive technology

Epic Rap Battles of History
Rhett & Link
Awkward Kids

Yerli olarak Ozbayasar kanalı. 60'lar-70'ler orijinal plak kayıtları var.

www.youtube.com
www.youtube.com

How to dad

howtobasic
whatever

freekickerz - Güzel challengeler yapıyorlar. Arada Dortmundlu, Bayernli futbolcular da katılıyor çok eğlenceli şeyler var.
www.youtube.com

Footoz - Futbolla ilgili kaliteli paylaşımları var.
www.youtube.com

Wrzzer - Futbolla ilgili.
www.youtube.com

andrewtkearns - Vlog sevenlere tavsiye ederim.
www.youtube.com

Jessica Kobeissi - Fotoğrafçılıkla ilgili güzel bilgiler veren Lübnan-Amerika'lı bir fotoğrafçı
www.youtube.com

WeeklyImogen - British aksanına kurban olduğum fotoğrafçı. Bana video sözü var çok severim kendisini.
www.youtube.com

KSI - Fifa videolarında buldum kendisini. Ama çektiği vloglar falan gözümden yaş getirtiyor. Çok eğlenceli bir kişilik. Rio Ferdinandla Fifa oynadığı bir video var ki keisnlikle izleyin.
www.youtube.com

(Fifa videosu www.youtube.com

Slikhaar TV - Saç kesimleri, saç ürünleri kullanımı ile ilgili zaten epey bir ünlü. Reklamları bazen abartsalar da işinize yarar.
www.youtube.com

Buff Dudes - Fitness hakkında güzel bilgiler var. Eğlenceli elemanlar.
www.youtube.com

Dude Perfect - Para var eğleniyoruz temalı güzel videolar yayınlayan bir channel.
www.youtube.com

ScoutNationHD - Adı üstünde, 3-5 sene sonranın potansiyel futbol yıldızları.
www.youtube.com

Kafalar - Kışkırtma, kenka bildim ben seni ve godoş Ekrem gibi baş yapıtlar.
www.youtube.com

Rémi GAILLARD - Bildiğimiz Remi. Bilmiyorsanız öğrenmelisiniz. Fransız Troll.
www.youtube.com

MIT OpenCourseWare
The Documentary Network
Veritasium
Vsauce
YaleCourses
Aerospace Engineering Video Lectures
CaspianReport
ExtremeTV
Colin Furze
Kurzgesagt – In a Nutshell
For the Allure of Physics
Aircraftdesigner
SmarterEveryDay
Physics Girl
PublicResourceOrg
Michigan Engineering

AngryGrandpaShow
FineBrothersEntertainment
Bu aralar favorim

henüz yaramadı da, "bir şirkette 5 yıldan fazla çalışma" tavsiyesini aldım en son. optimumu da 3'müş, bi 15 sene sonra editlerim yaradı mı yaramadı mı.

arkadaş dediydi küçük şehirde iş arama diye. haklı çıktı gibi. 2 aydır iş yok.

Yalaka olmak, haklilarmis.

mutsuz oldugun yerde kalmamalisindi.

kalmadim, iyi ki oyle yaptim. simdi biraz daha mutluyum.

işyerindeki kişiler hakkında işyerindeki kişilerle konuşma ! dedikodu yapma yani.

"kim daha çok para veriyorsa ona git"
"kendine insan işi bul, bu iş yapılmaz"

"mesleki bilgin işin en fazla %30u olabilir. tüm mesele iletişim becerilerin ve bildiklerini nasıl sattığın."

bkz: yalakalık, politika, taht oyunları, doğru ilişkiler kurmak, işe yarar çevreler oluşturmak.

8-10 yıllık sürede kulağıma küpe edilenlerden bi kuple

"Ufkunu geniş tut"
Kendini çalıştığın şirketle, şehirle, ülkeyle, sektörle sınırlama. Seviyorsan git çalış bence.

"İnsana insan lazım"
Öyle kariyer yapıcam, para kazanıcam, mevki sahibi olucam diye kasarken insanları bozuk para gibi harcayınca baya bir g.t gibi ortada kalırsın.

"Sevdiğin işi yap, olmadı yaptığın işi sev, ikisi de olmuyorsa bir şeyleri değiştir"

"Para önemli ama calistigin ortam da en az onun kadar önemli."

İlk patronum is teklifi yaparken söylemişti, hala aynı isteyim. İnanılmaz eğlenceli bir ekibimiz var. Ofise zorla gitmiyorum sabahları.

"Büyük denizde boğul"

maaşlı çalışarak bi bok olunmayacağı,

kendi işini kurarsan maaşlı çalışmaktan daha fazla çalışacağını,

kariyerin bir tür aldatmaca ve modern kölelik olduğu tavsiyesi (bu benim tavsiyem)

köşede büfe aç.

iki kişinin bildiğinin sır olmadığı
iş arkadaşı ile reel hayatta arkadaş olunamayacağı
reel hayattaki arkadaşını iş hayatına sokarsan arkadaşlığının bozulacağını
yükseldikçe üstlerinden daha çok fırça yediğini
belirli bir rütbeden mevkiiden sonra anca yalarsan yükselebileceğini
iyi yalayanların ve nereyi yalayacağını bilenlerin çok daha iyi yükseldiğini
üst yönetimin ve patronun sadece ve sadece kendi cebine girecek olan parayla ilgilendiğini ve vaadlerin hepsinin uydurma olduğunu
öğreniyorsun zamanla.

ilk 5 sene iş hayatında çok eğlenceli olacaktır. sonra gerçekleri yavaşcanan görmeye başlarsın. tabi at gözlüğü ile bakmıyorsan.

en önemlisini sona sakladım.
karıyer dediğin modern kölelikten ibarettir. patronlar daha fazla kazansın diye senin daha fazla hayatını harcamana karıyer denir arkadaşım.

edit: bir şey daha var. "haklısın ama alacağın yok"tur her zaman. vaad edilen para, prim vs... senin değildir. anca cebine girince veya banka hesabında gördüğün zaman senindir.

"kariyer dediğin modern kölelikten ibarettir. patronlar daha fazla kazansın diye senin daha fazla hayatını harcamana kariyer denir arkadaşım."

"iş arkadaşı ile reel hayatta arkadaş olunamayacağı"

+1

Is ortamindan birisiyle duygusal bir iliski yasanmamasi gerektigi.

şu yazdıklarınla ben bile sana güvenemedim. sen kesin göçmek için alacaksın sanırım.

niye gidiyon hacı? :)

Ben ilk vizemi Schengen'den Erasmus icin almistim. Yani bir garantim vardi. Para AB'den geliyordu ve okulum devam ediyordu. Schengen'i belki bir Yunanistan turu ile alabilirsiniz ki donusunuz garanti olsun. Bu arada vizesiz yerlere de gidin de pasaportunuz da giris cikis gorunsun. Sirbistan'a gidin gelin 180 lira ucak. Hatta zaman varsa Karadag'a gidin harika bir yer.

merhaba,

iş için gidiyorum. klasik teknoloji hayalleri aslında, silikon vadisi filan. burada ortaya çıkardığımız bir mobil uygulama için yatırım aldık oldukça güzel miktarlarda ve yatırımcılarımız da oldukça tanınmış isimler aslında. orada şirket de kuruldu, tek sıkıntı ben vize alamadığım için ben ortak gözükmüyorum. amacımız da gidip işi büyütüp satıp türkiye'de hayalini kurduğumuz başka bir işi yapmak.

arkadaşım aldı işte vize, onunla aramızda iki fark vardı. daha önce 20 gün almanya schengen'i var ve hala öğrenci o. ben ise maalesef yeni mezunum ve iş geçmişimde ise 1 yıl sigortalılık var. bunun son bir ayında ise başka bir işte çalışmaya başladım (maalesef tv sektöründeyim ve kışın başka işte yazın başka işte çalışıyorum).

thesmirne +1 :)
bir hafta da degisen ne oldu gercekten?
istanbul'daysaniz yunanistan olabilir, arabayla bile gidersiniz. karadag vs. gibi ulkelere iki uc gunluk gidin gelin. kibris'i cok sallayacaklarini sanmam. fransa'da belgeleriniz duzgunse uzun sureli filan da veriyor bildigim kadariyla.

ayrica benim gozlemim ve deneyimim abd'ye uzun sureli gidicem diye basvurmaniza gerek yok, bir haftalik bir gezi icin bile isteseniz, adamlar zaten size vize vereceklerse 5 ya da 10 yillik veriyorlar. uzun sureli planiniz da killandirmis, ki calisiyorsaniz gercekten uzun sureli kalamiyor olmaniz lazim. bir iki haftaligina ziyaret gibi planlayin bence.

yazsana bana hangi girişimsin sen? :)

ya bir haftada değişen bir şey olmadı. benim o saf arkadaşımın ısrarı sonucunda başvurdum ikincisine, ben oraya vereceğim parayla bir yerlere gideyim en azından vize olur diyordum ama o illa aynı anda gidebilelim, ikincisinde kesin verirler diye başvurttu zorla. orada da işte ilk başvuruda kesinleşmemiş detaylarımız vardı, şirket ortaklığı, görüşmeler vs gibi onlar kesinleşti aslında ve onları belirttim.

evraka sen vize memurunun karşısına çıkmadan bakılıyor.
evin var mı diye sormadı mı? ben vize aldığımda herkese bu soruyo soruyorlardı: türkiye'de eviniz var mı? :)
1 haftada ne değişti gerçekten? senin maddi olanaklarını yetersiz bulmuşlar muhtemelen ve bu giderse gelmez demişler. şimdi sırf amerika vizesi almak için şengen ülkelerine gezmeye mi gideceksin? :D

bu arada arkadaşının vize alma sebebi alman şengeni değil öğrenci olması. sen yeni mezun gizli işsizlerdensin, vize alamaman çok doğal.

evraklara nasıl bakılıyor ben görüşmeden önce? evraklar gayet benim yanımdaydı, ha kendileri türkiye'deki sistemlere erişip neyim var neyim yok diye görebiliyorsalar o ayrı tabi, ama kimse benden ne evrakları istedi ne de evraklara baktı. :/

@cekilmis gayfe; gizli işsiz derken aslında sgklı çalışanım. mezun olmadan önce başladı sigortam ve mezun olduktan sonra sadece bu haziran ayında sigortasız gözüküyorum o da işverenim sigorta yapmayı unuttuğu için. normalde eksi şirketten sigortam devam ediyor zannedip yapmamıştı, sonradan söyleyince yaptı onu da.

schengenle fln alakası yok olayın. ilk vizemi amerikadan aldım hiç yurt dışına çıkmamıştım üzerime ev araba hiçbişey yok, sigorta desen sadece 1 aylık vardı. bankada 6 bin tl para gösterdim. 2 haftalık geziye gidiyorum dedim ve aldım.

uzun süre kalamazsın demişler ki sen ne kadar kalıcam diyorsun ki adamlara ? zaten 10 yıllık turistik vize veriyorlar onda da 6 ay kalıyorsun. bence yanlışı orada yapıyorsun ? amerikadski işi şirketi karıştırma hiç, rezv yap programını yap 2 hafta tatile gideceğim de.

Şimdi seni ekipten kesecekler dikkat et.

Adını ondan koymamış olabilirler. Vize için sigorta unutma diye bir şey olmaz.

Ayağını denk al, dikkat et.

hocam ne alakası var; benim tanıdığımda çok iyi işlerde çalışan insanlar takır takır vize alıyor. bu kişiler kurumsal yerlerde çalışıyorlar ürün müdürleri var, sistem yazılım mühendisleri var. senin mantığına göre amerika aman allahım benim vatandaşlarım işsiz kalacak deyip türkiyeden kalifiye adama red mi veriyor bu nasıl bir genelleme:) aksine amerika böyle adamları ister, rekabet olsun daha iyi ürün çıksın fikir çıksın ister.

@maleficent, oscar

ben parlak öğrencilerin, ya da iyi işlerdee çalışan insanların hiçbirine vermiyorlar demedim. doğru iş ve çalışma referanslarıyla, veya bu vizeyi alırken sorun çıkartma ihtimali olan bu gibi durumları özellikle justify edecek bir 'öyle bir şey olmayacak' güvencesi vermeye odaklı, iyi hazırlanmış bir başvuruyla pek çok kişi vizeden geçebilir.

benim bahsettiğim vaziyet bir bahane, kılıf değil, gerçek bir politikanın yukarıda bahsedilen şekillerde başvuru yapmayan kişilerin başında patlamasıdır. benim başıma gelmedi, nasıl hazırlanacağımı bildiğimden ve halihazırda avrupada fazla giriş çıkışım olduğundan geleceğini de sanmıyorum. fakat bağlantımın olduğu pek çok kişinin başına geldiğini de duydum. bu kişilerin bir tanesinin profilini çizeyim mesela: aşmış iyi eğitimli (robert kolej, odtü) işinden taze ayrılmış, bağımsız bir çalışma yürütüyordu ve bu durumuna karşın 'valla geri dönicem abi' mesajını merkez alan bir vize başvurusu yapmadı.

bütün vizelerde reddin en büyük nedenlerinden biri orada kalmaya çalışma çabasının paronayasıdır.
paran az gözükür, aç kalırsın kaçak çalışırsın diye şüphelenirler mesela. amerikada genele vize tavrına artı olarak rekabetçi tutuma karşı kendi vatandaşlarının istihdam hakkını muhafaza etmek yer alır. bu yazılı olmayan ama var olan bir devlet politikası, anlayışıdır. ha sen kitabına uydurduktan sonra her şeyi yaparsın, izin alırsın, vize alırsın o ayrı. mesele tamamen 'çok fazla kalmayacağim, çalışsam bile geçici hep bak, vatandaşlık mı o da nedir, valla vatanıma döneceğim abi :)' mesajını vermek. bunu veremez iseniz bahsettiğim parlak çocuklardan olmaya adaysınızdır, alamazsınız.

bu ret olayından sonra birkaç farklı vizeciyle görüştüm, hepsinin ortak söylediği şeydi daha önce vize almadıysan çok zor, hele reddedilmişsen imkansız lafı. o yüzden aslında zaten başvurana kadar bir süre bekleyeceğim o arada da bir yerlere gideyim diyorum. hem tatil olur kafa dinlerim, hem de giriş çıkış olur diye şeyapıyorum.

gelelim asıl soruya abiler, nerelere gitmek lazım ne yapmak lazım? bi vizesiz olarak belgrad önerisi geldi, onun dışında şu ana kadar öneri yok. :D

oscar +1

amerıkanın mantıgı zaten kalifiye kaliteli insan gelmesi:) bizim gibi ülkelerdeki insanlara 'cok kalitelisin gelme ekmegımızden etme' demesi cok sempatik bir hayal.

ulkenıze donmezsınızın mealı kacak macak kalır bızım ımkanlarımızı sömürürsün olabılır anca

@wasseypur, ben de sana katılamayacam o konuda. abd kalifiye adam gelsin gelecekse der. iti kopuğu zaten meksikadan, orta amerikadan geliyor. okumuş adam gelsin ki bizim işimize yarasın derdindeler. abd'de ithal gelmiş prof çok vardır. ithal edip kendi yetiştirdiği de vardır. iş imkanı olarak kendi yetiştirdiğine bi tık daha fazla olanak sunuyor. şöyle örnek vereyim kardiyoloji okudun uzmansın, abd'ye gittin doktor oldun ok ama seni operatör yapmıyorlar. yani ameliyata sokmuyorlar. hasta masada kalırsa ciddi tazminat var. kendi yetiştirdiği doktorlar varken senin eğitimini bilmediği için sana yaptırmıyor gibi.
sonuçta vize alabiliyor her türlü. çalışma izni de eğer iyiysen zaten onlar seni bulup transfer ediyorlar. yoksa yırtınsan da çalışma izni alamazsın. bu rekabetten falan değil tenezzül etmediklerinden :)

daha önce vize almakla alakası yok. belgrad'a gidip gelmenin hiç alakası yok. abd ile benzer vize rejimi uygulayan ülkeler birleşik krallık, kanada ve avustralya. bunlardan birinden vize almadıktan sonra nikaragua vizesinin sana bir yararı olmaz. ne olacak yani ha bu adam seyahat edebiliyor o zaman gelsin mi diyecekler?

ben de benim tanıdığım birçok kişi de ilk vizesini abd'den aldı. şengen mengen yok sana vize yok demedi kimse. vizeciler seni söğüşlemek için yapıyor bunu. belgrad'a gitsen abi bi de hindistana git. abi amerikalılar fas'a gidene bayılıyor oraya da git. israil kankası ya kudüs'e de git. böyle mi sistem gerçekten? :))))

vizecileri de salla özellikle amerikada. amerikada vizecinin sokakta gezen kedi kadar etkisi vardır. hocam sigortalı bir işte çalışıyorsan, bankada biraz para göster güzel bir tatil planı yap ve vizeni al. öyle yukarda anlattığın gibi alengirli yok şöyle bir işimiz var yatırım aldık silikon vadisi muhabbetlerine girme. oralara girince soru işaretleri beliriyor adamın kafasında. düz adam ol turist ol. red almakla da alakası yok, arkadaşım istinyeden red aldı, sonraki hafta tekrar başvurdu vize görevlisi geçen hafta red alöışsın sence neden dedi. kendimi ifade edemedim sanırım fln dedi gitme niyetini anlattı ve vizesibi anında aldı.

ben vize vermedeki önceliklerden yeterince bahsettim sanıyorum, vize alan insanları o standartları yerine getirmiş olarak kabul edebilirsiniz. zaten oraya gidebilen insanların hangi pozisyonlarda yer alabildiğinden bahsetmişsiniz. bunun hakkında sizlerle 'ama o durum şöyle bir durum ve benim bahsettiğim vaziyetten şu ve şu nedenlerle çok farklı' diye saatlerce tartışabiliriz :) fakat bahsettiğim durum yukarıdaki gibi, yani bir konuda kalifiye, özgün, üretken, az sayıda olan insanları talep etmek ile rekabet ortamında vatandaşın istihdam alanını korumaya çalışmak arasında pek çok fark var. (bunun daha önce bahsettiğim vize almadaki iki vaziyete dikkat etmeme durumunda geçerli olduğunun altını tekrar çizmek istiyorum.)

yine de istediğinize inanmaya, düşünmeye devam edebilirsiniz. :) benim açımdan fark eden hiçbir şey yok. sadece amerikada, ingilterede sürekli, avrupa'da hatta arabistan'da geçici sürekli yaşayan onlarca tanıdığı olan bir insan olarak vizelerdeki politikaların ne üzerinden döndüğüne yeterince aşinayım. herkes dilediğine inanmakta özgür, sevgiler.

1 ay önce amerika vizesi almış biri olarak kendi fikrimi söyleyeyim.ben tatil amaçlı başvurmuştum.2.5 senedir özel sektörde çalışan bi mühendisim.evim yok arabam yok maaşım pek yüksek değil, daha önce yurt dışına hiç çıkmadım..ve bana vize görüşmesinde sorulan tek evrak banka hesap dökümümdü.hesabimda da 9bin lira vardı.ne amaçla gidiyosunuz diye sordu kadın.tatile dedim.tatilimin ne kadar sürceğini ve nerelere gideceğimi sorup iyi tatiller dileyip 10 yıllık vizeyi verdiler.dürüst ve net olmak da büyük etken diye düşünüyorum.ama yurt dışına gidip gelmen gereksiz.orda görüşmeler sırasında bir çok kişi italya fransa hollanda gibi ülkelere gittiğini söyledi ama hiç biri vize alamadı.yani bu düşüncenin faydası olmaz sana.

amerika vizesi alıcaksanız iş katmayacaksınız, sadece turist olarak gideceğinizi belirtin. bankada 5-10k olsun yeterli anında verirler vizeyi. potansiyel multeci olarak görüyolar zaten insanları, gezip gelcem vs. derseniz iyi olur.

The game for big kids olabilir mi? Gece kadar açık bilemem ama. 11'e kadar falan açıktır herhalde.

Internetten bulamadim ya, adeks'de var midir sence ?

The game, point hotel'in alt katinda gece de 1-2 ye kadar acikti, gayet keyifli bir yer

rumelihisarüstü'nde sis cafe var. 24 saat açık mekan.

h&m

C&A

sony vegas indir hocam. basit, işlevsel. ben onu kullanıyorum.

after effects'e gerek yok. adobe premiere pro kur. onu daha rahat kullanırsın.

klassno +1

ya da actioncamin kendi yazılımı oluyor bazen, gopronun vardı galiba, onu indirerek de halledebilirsin.

After effects'e bulasma, klassno +1

after effects animasyon programı. action kameradaki görüntülere özel efektler vermene super slow motion eklentilerini kullanmana yarayabilir.

premiere pro aynı firmanın kurgu programı. istediğin yeri kesersin biçersin müzik eklersin 4k çıkış alırsın.

movie maker win 10 için var diye hatırlıyorum.
support.microsoft.com


kamera ne marka. gopro ise gopro'nun kendi kurgu yazılımı var. o balık gözünü bile telafi ediyor.

Adobe Premiere Pro CC kur. + aksiyon kameranızın markasının yamalarını eklersen iyi olur

1 önümüzdeki ay ödersen bi şey olmaz
2 borç ödemek için borç almak son çaren olsun daha sıkıntı yok elindekini ödemeyi dene

1. kredi notunun düşmesinin yanında çok az bir gecikme ücreti de olur. ne kadar geç ödersen o kadar artar ücret.
2. ben olsam çekmem. ihtiyacın varsa, gelirin de ödemeleri karşılayacaksa çek.
3. abd vize için paradan puldan ziyade türkiye'ye dönüş için yeterli sebebin olup olmadığına bakıyor. iyi bir işin varsa, evliysen falan alma ihtimalin yüksek ama turist vizesi ile 6-7 ay yurtdışında kalabileceğini sanmıyorum. kalış süreni abd'ye girişte belirliyorlar o da maksimum 2-3 ay falan olur herhalde. daha uzun için farklı vize türü isteyeceklerdir..

1-ilk etapta büyük sıkıntılar çıkmaz.
2-çok ihtiyacın yoksa çekme
3-vize olayı sende bitiyor ekonomik durumun işin buradaki mal varlığın vs adamlar döneceğine dair garanti bağlayıcı şeyler istiyorlar ve tabi yeterli ekonomik durum.
orada ne için 6-7 ay kalacaksın zaten kanunen 90 gün üzerinde kalamıyorsun hatırladığım kadarı ile ama emin değilim. Amacına göre söyle yada söyleme diyebilriz. vize başvurusunda zaten tek tek soruyorlar. Bunlardan bağımsız son günlerde vize alabileceğini de düşünmüyorum o apayrı.

3. Vize alma şartlarını sağlarsan ABD genellikle 6 ay kalma hakkı verir ülkeye girişte. 6 ay turist olarak gezeceğim dersen hangi parayla, nerede kalarak, ne şekilde gibi sorular gelebilir. 10 günlüğüne geldim desen bile 6 ay giriş vuruyorlar pasaportuna eğer profilde sıkıntı yoksa.

ekstra bilgi olaraktan.

1 ve 2 - ödemeye öderim, maaş döngüm ayın 1inden 27'sine geçince birden böyle oldu aslında. bi de çamaşır makinesi filan bozuldu, aciliyeti var yani işin o yüzden aslında ikinci seçeneği düşünüyordum. :D

3- bekarım, yeni mezunum. :/ totalde çalışmaya başlayalı 5 yıl oldu ama bunun 1 yılı düzenli ve sigortalı bir iş (ha sorarsanız ama 5 yıldır hiç tatil yapmadım, boş kalmadım yani). şu anda da arada bir aylık boşlukla birlikte yine sigortam yatıyor ve başvuru sırasında da yatmaya devam ediyor olacak.

vize başvurusuna giderken peki uçak bileti, otel rezervasyonu ya da kira kontratı filan (ev kiralamayı düşünüyorum orada) götürmek gerekir mi?

sorular çok çelişkili gelebilir ama hakkaten hepsi benim sorunum ya lan :( şimdi okuyunca fark ettim ne kadar tutarsız olduklarını.

bu bilgiler doğrultusunda kesin ve kesin red yersin.
yani sigortalı olamn orada sigortanın devam etmesi falan 5 yıldır çalışıyor olman falan çok şey ifade etmiyor onlar için.

Kurumsal firmada devamlı işin olacak(sgk ile kanıt)
ne için gittiğine dair net cevap
döneceğine dair garanti gösterir belgeler uçak bileti burada ev araba tapusu vs gibi
ne kadar kalacağına dair bilgiler nerede kalacağına dair bilgiler
orada geçimini nasıl sağlayacağına dair net maddi gelir.

gibi şeyleri daha başvuruda soruyor bunları doldurup gönderdiğinde konsolosluğa vardığında vize alıp almayacağım aslında çoktan belli olmuş oluyor. Biraz belirsizlik falan varsa sana sorular soruyorlar genelde vermiyorlar.

bu turist vizesi için tabi yazdıklarım
orada eşin vardır işin vardır yada ne biliyim akraban annen baban abd vatandaşıdır falan o zaman farklı vize için senden farklı evrak isterler.

dediğim gibi en büyük istedikleri şey geri döneceğine dair onları net kanıtlarla ikna etmen.

3- 6-7 ay kalamazsın 180 günde 90 gün hakkın var. bahsettiğin şartlarda vize alman çok zor. erkeksen imkansıza yakın. evin olmadığını farz ediyorum. potansiyel göçmensin şu durumda. kira kontratı da götürürsen kesin ret.

3) en son gelişmelerden sonra ABD vize görüşmelerini durdurmuştu, konsolosluk sitesinden bir kontrol et derim. geri kalanını demişler zaten.

1- Kredi notunun düşmesi çok da "minik" bir durum değil. 1 ay sonra istediğin diğer krediyi de çekemeyecek hale gelirsin.
2- Borç borçla kapatılmaz derim başka bişi demem.
3- Amerika'ya girdiğinde sana 6 aylık kalma hakkı veriyor genelde. Eğer o limiti aşarsan bir daha seni almaz. Vize alırken söylemene gerek yok, ama kapıdan girdiğinde verdikleri o tarihe uymazsan bi daha Amerika vizesi işin yalan olur.

150-200 dk tahmini kaç vuruş boşluksuz? saydınız mı? 15-20 hatta 30bin çeviren insanlar var ama onlar tamamen çeviri yapıyor. yani bütün günlerini buna ayırıyorlar.

150 200 dakika "hah" çevirirsin. :D fazla demişsin.

@matilda, kac vurus oldugunu bilmiyorum cunku projenin ne oldugu belli degil henuz. ben de neredeyse tum gunumu buna ayirabilecek bosluktayim su an, o yuzden yuksekten uctum.

@klassno, deme yahu. "yaparsin, edersin" falan de :(

Aslansın kaplansın yaparsın.

Gerçekçi olmakta fayda var. O çeviriyi yaparken üzerinden geçmeyecek misiniz? 200 dakikalık bir film izlediğinizi varsayın, konuşmaları bir gün içerisinde çevirebilir miydiniz? Eğer cidden temiz bir şekilde çevirebilecekseniz, ellerinizden öpeyim ^_^ :*

ben saatte 200 satır çeviriyorum. ortalama dizi 600-800 satır. günde 200dk zor ama imkansız değil, içeriğe bakar.

200 dk yaklaşık 3500 satırdır. belgesel ise min 5000 satır, nuri bilge ceylan filmi ise 300 satırdır, buradan hesapla.

ben 45 dk'lık bir house md bölümü için 4 saat uğraşmıştım. belki fikir verebilir. klavyem ve ingilizcem iyidir.

istanbul dil akademisi

pps olması lazım uzantının.

premiere'de fotoğrafa sağ tıklayıp - sekanstayken- set to frame size derseniz ekrana cuk oturur.

Klassno, tam da aradığım şey deneyeceğim tesekkürler.

movie maker işinizi görür bence.

PowerPoint ile de yapabilirsiniz. wmv olarak dışarı veriyor.

passo.com.tr adresine girip üye ol, istediğin maçın bileti çıktığında oradan giriş yaparak satın alabilirsin. passolig kartını kredi mkartı olarak aldıysan direk onunla ödeyebilirsin, yoksa sitedeki karta para yükle bölümünde anlatılan şekilde para yüklemelisin..

Passoya uye oldum kimlik numaramla vs. sadece giris yapinca o zaman passolig kredi kartini kendisi taniyacak, dogru mu anliyorum hocam?

Aynen öyle, bilet almak için karta fiziksel olarak ihtiyacın yok. Satın al deyip tribün, koltuk vs seçtikten sonra kimlik numaranı girdiğin zaman bilet kartına tanımlanacak. Maç gününe kadar kartın eline ulaşmazsa kulüp sitesinde tek geçişlik kartın bereden ne zaman alınacağını duyurulur, o kartla girersin stada..

5) biletler ne zaman satışa çıkıyor?

1-3-4 için passoligin sitesine göz atabilirsin. bilet fiyatları belli,normal yoldan bulamazsan maç saatine kadar her sitede maç bileti duyurularını görebilirsin. Stadın etrafında da olur. İnanılmaz şekilde karaborsa dönecek bu maçta.
2) Biletler kombine sahiplerine ve diğer statlarda maç izleyenlere öncelikli satıldı. Çoğunluğu bu öncelikli satışta bitmiş olacak, genel satışa çok az bilet kalacak.
5) Yarın (edit: daha doğrusu bugün) saat 15'te genel satış başlıyor.

1) karta başvuru yapıp onaylanınca bilet alabiliyorsun. ben bu gece yaptım bakalım yarına onaylanırsa almayı deneyeceğim mesela. kartın elinde fiziki olarak olmasına gerek yok, bilet alabilirsen eğer salı günü, hafta içi 10 ile 7 arasında gidip bjk plazadan kağıt bilet alabilirsin. maça da öyle girebiliyorsun.

3) bilet fiyatları 160 liradan başlıyor ama ilk satılacak olanlar da bunlar. belki kalmamıştır bile, belli olmaz :(

4) kombinesi olan birisi sana devrediyor, sende para ödüyorsun. normalde bu. bunun için beşiktaş forumlarına, facebook gruplarına vs bakabilirsin. burada da çok çıkar ama efsane karaborsa dönüyor. bana en son kale arkası en üst tribünü, 160 tl olan yeri, 1000 lira dediler. :D

illa o şubeye gitmek gerekiyor.

bankaya göre değişir diye düşünüyorum. akbank telefon bankacılığından istedğim şubede hesap açtırabiliyorum.

Evlenin. :D

ya oturma izni almak oldukça kolay bi şey türkiye'de. bakırköy emniyet'ten biz birkaç saat içerisinde almıştık. gidip evrak işini hallediyorsun, sonra vatan caddesindeki vergi dairelerine gidip para yatırıyorsun, sonra geri gidip o makbuzu veriyorsun. bir hafta max on gün içerisinde veriyorlar. turist gibi gitse bile işlem yapabilir bence.

isg uzmanı yok mu, ona söyle onun yaptırım ve korkutma gücü daha fazla.

eke ek: want2die da haklı bi yönden, isg'yi sallamayan çok. sen yine de konuş ama varsa, haberi olsun en azından.

departmanda 20 kişi bile yok ve dün müdürle tartıştım bu konuyla ilgili. yani benim şikayet ettiğimi anlamama imkanı yok. onun sonu kötü olur dediğim gibi.

genel müdürlüğe koordinatöre falan çıkıcam ama orda da ne kadar kibar olursam olayım müdürün tarzını ve argümanlarını şikayet ediyor olacağım. boktan bi durum.

allaşkına bırakın şu göstermelik hümanizmi ya. kimse orada işine, iş arkadaşına aşık olduğu için çalışmıyor. herkesin tek dersi para kazanabilmek. o müdür sen bilmemne ünvanlısın diye her dediğini yapabilecek değil. şikayet edin işinden olsun, o zaman ufak ufak aydınlanmaya başlar kafasında müdürlüğün bi şeye yaramadığı. orası iş yeri, uyulması gereken kurallar var ve birisi bunlara uymuyorsa geri kalanının kibar olmasına gerek yok. bırakın kurallara uymayanlar düşünsünler nasıl kibar olup da işlerini geri alabileceklerini.

birak yazsin.
yazarsanız dilekçe ile itiraz edeceğim de.
+ duyulmasi gereken e katiliyorum.
sen de ona göre dilekceni yönetime sunarsin.
hic bir sey yapamaz.

bana göre cok kasıntı bir cumle olmus.

resume için güzel. "improve"dan sonra the eklersen daha iyi olur.

- I am seeking a position (to obtain'e gerek yok)

- leading to managerial responsibilities kısmı anlamsız olmuş. ne demek istediğini anlamadım.

sonrası OK.

merhaba. bana çocukken filmlerde gördüğümde televangelistler çok garip geliyodu şimdi türkiyemiz çağı yakaladı hamdolsun. halk bankası müdürünün bizzat evindeki parayla, imam hatip için yapacağı bağışa paralellerin engel olmasından ilginç bişey duymadım.

moolta.wordpress.com

www.mainstreet.com

ismini bak tam hatırlayamadım, bi charity var oraya çocuğunun isteğini yazıyorsun onlar da yapıyorlar. en son çocuğu batman, bütün şehri de gotham filan yapmışlardı hatırladığım ama bu taa 2 sene önce.

bir de project semicolon var mesela. onun dışında aklıma geldikçe yazarım.

tabi ki cep telefonları kamerası, orta düzey profesyonel makinalardan daha kötü.

234234 mp olarak bakma olaya.

Note 2 vardı bende de. Şimdi note 4 var.

Telefonla çektiğin fotoğraf video kendin ve arkadaşların içindir sadece. Başkasının seyredeceği ve yorum yapacağı her görüntü için o işe özel cihaz lazım. Telefon kameraları yetersiz.

Son çıkan büyük sensörlü ve optik görüntü sabitleyici kamerası olanlar hariç. Onlar da "eh işte".

Telefon kameraları asla dedicated kameralar kadar olamazlar. İki sebebi var

1) Fotoğraf Makineleri fiziksel zoom yapabilirler

2) Fotoğraf makineleri daha büyük sensörlere sahiptirler

3) Fotoğraf makinelerinin lensleri sensörlere daha çok ışık alabilirler

1 ve 3. sorunları dış etkenleri ayarlayarak veya telefona aparatlar takarak çözebilirsiniz.

2. Sorunu telefon kamerası üzerine eşek kadar lens de taksanız çözemezsiniz. Çünkü telefonun içerisine konulacak sensör bellidir. Telefonu devasa ve kalın yapmadığınız sürece bu sorun teknolojiden ziyade fizik yasalarıyla alakalı bir sorun olduğundan hep bir handikap olarak kalacaktır.

Yine de telefon kameraları kompakt kamera sınıfını nispeten öldürmüştür diyebiliriz.

bir adet steadicam smoothie ve go pro ile amatör çekimin dibine vurabilirsin. note 2'den çok bir şey bekleme. soruna gelince, sensör boyutları vs. gibi dağlar kadar farklar var. yani senin için her türlü daha iyi olacak.

bi ayfon alıyorsun, sonra ayfon için kılipsli lenslerden alıyorsun. bir de app store'da bi uygulama vardı adını hatırlamıyorum şimdi, ücretli bi şey 10 dolares olması lazım, onu satın alıp indiriyorsun. o uygulama kameranın zoom, net vs gibi ayarlarını manuele çevirip senin ekrandan yapabilmeni sağlıyor. diğerlerini de biliyorsun işte. ama asla "çok iyi" sonuçlar bekleme. her zaman daha iyi ekiman daha iyi sonuç demek.

kullanıcı adında türkçe karekter var mı?

c:\users\klassno\desktop kısmında?

dosyanın içine girdiğinde adres barda yazılı olan yer gerçekten c:\users\klassno\desktop mı gösteriyor?

türkçe karakter yok. "Bekir Iltegun" gibi düşünebilirsiniz o kısmı.

ve evet, adres barda da direkt olarak path ne ise o yazıyor hatasız. :/

monster alıyorlar genelde, onlar kaçtan gidiyor?

ne kurgusu yaptığına göre değişecek özelliklere sahip bu istediğin notebook. biraz daha detay ama bütçeyi biraz daha arttırman gerekcek. Mac tercih et başın ağırmaz adobe serisinde.

ikinci el temiz bir mac bulabilirseniz nvidia grafik kartlı, çok güzel iş çıkartır. illa pc istiyorsanız da sadece nvidia grafik kartı ve ramine bakın.

3600'lere çıkabilirsen msi'ın oyun bilgisayarları, monsterlar falan var. 4 çekirdekli i7 işlemci render için yararına olur(6700HQ'ler falan), 3000 civarına öyle pek bulamazsın sanıyorum.

mümkünse 16gb ram olsun, özellikle after effectste falan previewde çok işe yarıyor.
ekran kartı cuda ile yardım ediyor ama ne kadar etkiliyor emin değilim. Zaten gtx950m falan olur herhalde o laptoplarda.

SSD + HDD olsa süper ama sadece 7200rpm hdd olsa da mecbur alacaksın. Benimki öyle mesela, ileride SSD takacağım.

ekran mat IPS olursa süper, MSI ve Monsterların öyleydi bildiğim kadarıyla.

Şöyle revize edeyim; Premiere kullanacağım (ekranda sinek var lan?) After effects kullanmayacağım. sadece görüntü işleyeceğim. 3600 olabilir mi? yani elzemse olur evet.

Msi oneririm kullaniyorum bir yildir. 3400 lira verdim dolar 2.8 di. Uc asagi be yukari ayni parayi gozden cikarmaniz gerekir. Ama kesinlikle ssd diyorum. Ben almadim pismanim. Firsat olup da alamadim da hala.

sadece premiere kullanacaksan 8 gb ram ve bulabileceğin en iyi grafik kartlı makineyi al gitsin. nvidia renderdan kurtarır. ram ne kadar yüksekse de o kadar rahat export alırsın previewlardan.

İngilizce icin saati 30 ya da 40 olabilir. Özelders sitelerinde ortalama bu.

bi dersine 100 mü yuhh arkadaş literatürü sen mi yazdın yoksa?

biz apartman da çocuklara saati 35 liradan anlatıoduk mat, fizik.

bizim piyasamız 50 en azından onu demiş olayım.

ilişkiniz nasıl bilemeyiz tabi ama ben olsam barter usulü birşeyler ayarlamaya çalışırdım para alıp vermektense.

@abyuksuet zaten yol param 15 tl yi falan buluyordu o durumda. ayrıca ders sarktığı ve tanıdık olduğu için de bazen 3 saatim falan orda geçiyodu. bi de çok uğraşması zor bi çocuk. yoksa 60 dk ders 100 tl değildi yani o durum :D

:)

60 standart o zaman.

yol parasız ttabii.

onlar şımarmazda hem.

allah kolaylık versin.

tam bi saat çalışıyosan 60 falan iyi de, yine 2-3 saat geçiriyosan 100 bence.
ben iki kişiye ders başı 100 veriyorum, ama bazen 2 bazen 4 saat oluyor ders vaktimize göre.

saatlik (50dk) 60 lira istenir, normaldir. ama bence minimumu 100 olmalı. 30 40tl fiyat verenlere de itibar etmeyin piyasaya bakarken.

Ben iki yıl önce mühendislik öğrencisi olarak lise matematik ve ingilizce dersi veriyordum 60 tl'ye, kuzen kontenjanı falan derken 60 tl iyi gibi.

tam aynı şeyi bugün ben düşünüyordum, aylık 95 lira fatura ödemek büyük soygun zira.

istanbul/ankara/izmir/antalya lokasyonlarında çekim gücü turkcell ile yakın. kıyıya köşeye kaçınca 3g 2 çizgi zor çekiyor. güzel kampanya ve şartlarında ileri tarihlerde herhangi bir değişiklik yapmayacaklarsa alınır. he dersen ki bir telefona o kadar para verilir mi(dememişsin ama bu da içimden geldi)? bu telefonu istiyor muyumdan çok bu telefona ihtiyacım var mı? sorusunun cevabı evetse kökle gitsin.

4-5 gün önce çevremde vodafone kullanmış/kullanan herkesin gazı ve fiyatın uygunluğuyla ben geçtim. Şu ana kadar hiç sıkıntı yok. Bence geç gitsin

uzun yıllardır vodafone kullanıyorum ve memnunum, red tarifelerinide bakabilirsiniz.tavsiye ederim

ben turkcell kullanıyorum, pakedimi iptal edin vodafone'a geçeceğim deyince 10 lira indirim üstünde de 7gb hediye internet verdiler, 4 5 aydır hediye internet geliyor kaç aylık bilmiyorum. vodafone'a daha önce geçtim, hatta ilk vodafone ile başladım ama turkcell nedense daha iyiymiş gibi hissettiriyor. elime kronometre alıp hızını ölçmedim ama vodafone kullanırken hep yavaşmış gibi hissediyordum.

ya arkadaş avea vodafone kullandım hayatımda hiçbir zaman internet h ızından veya çekmemesinden şikayetçi olmadım. dağda yaşamıyorsanız bütün operatörler aynı, en ufak farkları yok. en ucuz olanı seç gitsin.

çekim gücünden kasıt telefonla alo demekse avea dışında çok sorun yaşamazsın.

3g internet hızıysa turkcell tr'deki kapsama alanı olarak vodafone'u da döver ama merkezi yerlerde hızları ve kapsama arasında çok fark görmezsin. turkcell'in minimal hız farklarını görebilirsin (2-5 mbit). avea konu dışı.

4g gelince (1 nisan) operatör hızları arasında marjinal farklar olacak. vodafone'un teknik olarak teoride bile turkcell hızlarına erişmesi mümkün gözükmüyor.

cok uzun yıllardır turkcell kullanıcısyken 6 ay once vodafone gectim. Şu ana kadar hiç bir sıkıntı yaşamadım. Hatta turkcellin internetinde sıkıntılar yaşıyordum, bunda yaşamadım.

Geçmeden önce yaşadığınız bölgelerde speedtest yapabilirsiniz. Örneğin ofisinizde evinizde vodafone'u olan birine speedtest applicationunu indirtin. Kendiniz de indirin. Aynı konumda ikinizde hız testi yapın.

Benim yaşadığım bölgelerde vodafone'nun hızı turkcelli geciyor.

ayrıca yurtdısına sık cıkan biriyseniz hiç düşünmeyin derim. Böyle bir rahatlık yok. vodafone red 9 tarifesindeyim, 9000 dk 9000 sms 9 gb ve yurtdışında 9 gün boyunca tarifeyi aynen kullanabiliyorum. (yalnızca vodafone ülkesi olanlarda)

1450 tl güzel bir saat için ucuz bir fiyat. eğer beğendiyse alsın.

Kişisel düşüncemdir, kimseye de karışmam; ama maaşım ne olursa olsun 1450 TL vermem bir saate. Güzel aksesuardır falan tamam, ama 1450 TL. Ha ne kullanıyorsun dersen de Swatch'ın şu modelini kullanıyorum günlük hayatımda;

sasy420.com

Bir de düğünde takılan nispeten daha değerli iyi bir marka var. Muhtemelen 1450 TL'den pahalıdır, ama hediye işte. Ben olsam vermezdim o parayı... :)

bir gün param olursa aşağıdaki saati almak istiyorum. saate de para verilir diyenlerdenim.

almak istediğim saat: www.nomos-store.com

kullandığım saat: img-saatvesaat.mncdn.com (bunun kahverengi kayış, turuncu iç olarak düşünün)

Tabii ki verilir.

ben alırdım.

bence de verilebiliyorsa verilir. cünkü iyi bir saat yillarca kullanilir.
babamda bir citizen var ben kendimi bildim bileli, cocukken bileginden alip oynardim hatta. hala kullaniyor :) ki sonucta citizen`dan daha iyi markalar da var

1. verilmez, gerçekten pahalı.
2. ben 630 tl'ye aldım saat. alırken ilginç geldi, arkadaş önerisi üzerine aldım. ama markası haricinde hiçbir şeyi farklı gelmedi. insanlar da pek beğenmedi...
3. şimdi aliexpress'ten aldığım 30 tl'lik saati kullanıyorum, daha çok beğeni alıyorum.
4. ekonomik boykota dahil olmaya karar verdiğim için ayrıca almaman gerektiğini iddia ediyorum. terörü ekonomik boykotun ortadan kaldıracağına inanıyorum.

eğer çok beğendiysem ve hakikaten güzel saatse, benim maaşım saat fiyatı kadar bile olsa alırdım.

@siradisi Ekonomik boykot ne ya:) nasıl bağladın terör le:? Tebriks. Ben harcarım arkadaş yerim ekonomik boykotunu. Akp gidecek diye ödün mü vericem paramdan. Çok da tın. Bu adamlar ekonomi ile falan gitmez.

alınır.
Bizim boş milletimizin işi gücü dış görünüş, kendini beğendirmeye çalışma, övgü alma ve dış görüşüne göre karşısındakini değerlendirme olduğu için insanlarla iş işe çalışan kişilerin itibar kazanmak için iyi görünmesi de gerekiyor.

özet : alınır

güzelse her türlü.

kimse dememiş ama, ben olsam kenarda birikimim varsa alırım. o maaşla hiç birikimim yoksa almam, çünkü bu zaten her ay gereksiz harcama yaptığımı gösterir.

not: herkesin kötü günler için her halükarda kenarda bir miktar parası olması gerektiğini düşünüyorum. yani birikim dediğim ev peşinatı değil, birkaç bin.

seiko değilse almam

Hayir, almazdim. Kol saati denen seyin abarti oldugunu, fiyatlarinin da abartili oldugunu dusunuyorum. Koluna aksesuar olarak taktigin seyin asgari ucret kadar fiyati olmasi cok sacma bir sey. Saat fiyatlarinin siniri yok ama benim gozumde bir kol saati 1450tl bile etmez. Markasi, modeli, malzemesi, isciligi ne olursa olsun.
Kol saati denen seyin gunumuzde kullanim amaci saati gostermesi degil. Bu sacmalik yuzunden kol saati denen sacmalik haddinden fazla deger kazanmis durumda.
Kol saati overrated:)
Boyle soyleyince insanlar diyor ki "sen o saatte nasil malzeme kullanildigini, nasil bir iscilik oldugunu biliyor musun da boyle salliyorsun?". E arkadas zaten bir kol saatine oyle abartili malzeme kullanman ya da olaganustu iscilik harcamanmasi sacma. Bir kol saatinin ustune bu kadar dusulmemeli:)

Simdiki akilli saatlere verilen paranin ise gayet makul oldugunu dusunuyorum, hem fiyatlari abartili degil, hem de cok fonksiyoneller. Parani gosteris durtusunun bictigi bolan degere degil fonksiyonellige oduyorsun en azindan.

He bu kadar derine dalmayip, hosuna gittiyse ve dayanamiyorsan basar alirsin ama maasinin 1/4'unu vermek bence uygun degil normalde.

bir haberde çıkmıştı obama'nın rutin kullandığı saati 700 dolarmış diye. 700.000 dolarlık takan da var. tercih yani.

o saat para kazandıracaksa alırdım; görünüşün önemli olduğu bir işin varsa, böyle şeyler yapmak zorundaysam alırdım.

beğendiğim için, keyif için almam. o paraya ailecek bir hafta tatil yapıyorum lan ben :) ayrıca saat takmıyorum.

nope. iyi bi bilinirlik, iyi bi çevre, iyi bi portfolyo ve mümkünse iyi bir isim. makinen olmasa da olur, kiralar çekersin.

hiç sanmıyorum, leica farkını bilenler genelde fotoğrafla uğraşan adamlar zaten. onlardan da ekmek çıkmaz. normal müşteri anlamaz o işten. hatta bakıyorum düğün fotoğrafçısıyım diye dolaşan tiplerin çoğunda croplu makine, boktan bi lens var.

bi moda programında denk gelmiştim. çok ünlü iç giyim ve mayo markalarının fotolarını çeken bi fotoğrafçı vardı. bildiğin şu dandik filmli makinelerle çekiyodu tüm fotoları. önemli olan hangi noktadan çektiğin, kullandığım makinenin benim için bi anlamı yok gibi bişeyler demişti hatta.

fotoğraf makinesi o kadar da mühim değil maalesef.