virütik bir şeyse antibiyotiğe gerek yok. ancak ikincil bakterilerin açacağı hastalıkları önlemek için içilebilir ancak kendinize dikkat ediyorsanız ona da gerek yok
not:doktor değilim, hasta tecrübesi diyebiliriz.
vitamin alın, mümkünse balkonda falan, camın arkasında olmadan bir 15 dakika kadar güneşlenin, sol sıvı tüketin ama ılık olsun, ne soğuk ne sıcak. evi sık sık havalandırın

ya dediklerine benzer şekilde (vitamin hariç) idare ettim biraz da sıkıldım artık. sağol yine de.

Strefen pastil alın, boğaz ağrınız için. Balgam için de bol miktarda su. Antibiyotiğe gerek yok.

muhtemelen bir proxy üzerinden bağlanıyorsunuz. bir eklentide olabilir. öncelikle browserınızın eklentiler bölümünü kontrol edin, gerekiyorsa kapatın. anonymizer gibi birşey olabilir

söylediğinizi yaptım. üzerine tüm browserları kaldırıp tekrar kurdum ama yine aynı.

nasıl kurtulucam ben bu illetten.

evet sistemi programları kurmadan önceki bir güne alarak sorunu çözmüş bulunuyorum arkadaşlar. ileri de başını gelen olursa kulağına küpe olsun hehe.

adalar - ayayorgi kilisesi

yuşa tepesi

o saatlerde girebilirseniz saphirein terasıda güzel olur kanaatindeyim

daha yeni toyo aldım, ilk defa kullanıyorum, şmdilik memnunum
ek bilgi olarak söylemek istedim

1)Telefonda modem özelliği varsa en güzeli odur ilk seçenek olarak.
2)Laptopunuzda sim kart giriş yeri varsa bir data hattı alın ve üzerine internet paketi tanımlayın.Bu da e ekonomik olan 2. seçenek.
3)Bunlar yoksa mecbur vınn alınacak.2.el alın üzerine de data hattı alıp internet paketi tanımlayın.

1-2 imkanı yok
3 için ise vakit yok. yarın halletmek lazım ama bakayım bir. teşekkürler

turkcell'in faturasız vınn'ları var. ben 3 aylık 10 gb olanını aldım. kontrat falan yok. bu yaz kullanayim, kışın bakarız kafasındaydım. tek aylık olanı da vardır heralde.

teknosalar da 49 lira komple(4 gb dahil arti 1 gb hediyeli) bazen kampanya ile 19 liraya dusuyor

hostes organizasyon ajans
yazıp aratın, çıkan sonuçlar işinize yarayacaktır

çok teşekkürler,
aratınca istanbul için sonuçlar çıktı ama eskişehir için de var mı böyle bir şey?

şık bir çalışma masası mı, atolye gibi bir yede kullanılacak bir çalışma masası mı?

şık olmasına gerek yok. kullanışlı ve temiz görünsün yeter.
oda içerisinde kullanılacak ama üzerinde ağır işler yapılacak :)
bazen de oturup yazı yazıp, notebook kullanacağım.

panpa marangozlarda da bulunur kereste. yalnız özel yaptıracağın için sana biraz pahalıya patlayabilir,
ağaç olarak dişbudak var mesela, çok yoğun, ağır ve sert bir ağaç, ben evde et kesmek için kullanıyorum (bkz: dişbudak/@vincenzo)
istediğin gibi bir masa bulup üzerine istediğin ağaçtan uygun ölçülerde bir tezgah yaptırabilirsin. daha uygun olur.

aklıma gelen şöyle bir şey
gidip istediğiniz gibi masanın tablası hariç geri kalan kısmı sağlam şekilde oluşturacak ağaç ya da metal ekipmanları alırsınız, kerestecilerde her türlü ağaç bulunur ve ihtiyacınızı anlatırsanız uygun malzemeyi verirler.
daha sonra üzerine 3 cm lik tabla olması için kerestecinin tavsiyesine uygun bir şey alırsınız.
en azından ağır işleriniz bitene kadar tavsiyem şık, vernikli bir çözümyerine ağacın üzerine OSB koyun derim. onu da mineflo gibi bir yer döşemesiyle kaplayın hem kaydırmaz olur hem dayanıklı olur hem de kullanışlı olur. yıprandığında ise OSB ve mineflo değiştirilebilir, masanızın kendisi zarar görmez. ağır iş kısmı bir süre sonra bitince de osb yi atıp altındaki tablayıda zımpara vernik yaparsanız idare eder diye düşünüyorum.

ayrıca, mdf-sunta-suntalam/kenar bantlama (ikea mobilyaları gibi) bir şeyler de düşünürseniz araştırmanız gereken şey "ebatlamacı" soracağınız soru ise "minifix deliyor musunuz, bantlama yapıyor musunuz, delik fiyatı, bantlamanın metresi (0.5 ve 1 mm lik bantlar için) ve plaka fiyatı"
yalnız bu şekilde yapacağınız şey üzerinde ağır iş yapıalcak bir masa olmaz

ben tek bir ağaç cinsi ile yapmayı planlıyorum. osb koy indir zor oluyor. mevcutta metal bir masayı böyle kullanıyorum ama yeterince estetik görünmüyor.
kerestecilere sorduğumda bir sürü ağaç cinsi söylüyorlar ama hangisi iyi bilmiyorum.
atölye ağacı diye bir model bulmam lazım :)
hayalim böyle masalar:
myprservices.com
best-kitchens.info

panpa aşağıdaki gibi vernikli falan bir masa yapıp, üzerinde iş yaparsan iki günde anası sikilir. her tarafı çizilir, görüntüsü bok gibi olur.

@vincenzo işte o konuda karasızım. vernik yapmazsam böcek yer, bişey olur. verniklesem bana zarar. nasıl koruyabilirim alternatif onu da araştırıyorum
bir de böcek yemeyen ağaç türleri varmış. onlardan temin edebilirsem bu iş olacak gibi.

pinoteks var, ahşap koruyucu. ondan sürersin. o zaman bir şey olmaz. biraz renk de verir. bu pinoteksin verniklisi de var verniksizi de var. verniksiz olandan sürersen böcek falan yemez.
şöyle bir şey
www.silahforum.com

klasik müzik diyerek ne kastediyorsunuz tam olarak bilmiyorum ama, üniversitelerde ya da bagımsız calan gitar trioları falan oluyor, konuk karşılama ve yerleşme bölümlerinde cok güzel olabilir. herhangi bir yere yonlendiremem zira kimsey tanımıyorum sadece tanık oldum birkaç defa. (gitar derken, adamlar akdeniz akşamları falan calmıyor tabii)

çevrenizde konservatuar varsa öğrencilere de büyük faydanız olabilir

çok teşekkürler
evet trioları demek istemiştim
çevremde hiç konservatuar öğrencisi yok
duyuru ekibinde kimse var mı?
mesajlarınızı bekliyorum :)

şehir?

Ben varım lakin hani trio çağırayım 50 kağıttan 150 tl ile kurtarırım gibi bir fikrin yoktur umarım çünkü konservatuvar öğrencileri zaten o 50 tl yi 1 saatten çok kısa sürede kazanıyor.Yani aklında ki fiyatı da söylersen sana yardımcı olmaya çalışırım.

garaj.org tan bulabilirsin

kız isen mersine gel :D şaka bir yana bu taraflara gelme. bok gibi sıcak.
izmir'e çeşmeye git. izmirde gezin vs vs.

Şarköy, Erdek, Avşa, 3-4 gün için gdaha güneye gittiğine değmez...

ben olsam arabayla asosa gider, 2 gün kalır geri gelirdim. tekirdağ çanakkale üzerinden tabi.

assos +1

çanakkale civarlarını düşün.

@caalar, tik atıcam da en son hacı herkes cevap versin öyle.

göğüs kafesinin sol, sağ yüksekliği aynı hacı. Kalbin ona daha çok pompalaması mevzusu da pek mantıklı gelmedi bana. Bu durumda sol taraftaki organların genelinde bi biçimsizlik olması lazım gibi. Bilemedim.

edit: yine de emzirilme hakkın saklı. dilersen emzirebilirim :D jkasdhlkasjdasd :D küçük müçük ama idare eder be :D

masturbasyon için sağ el kullanılıyorsa/sağlaksanız, sağ taraf daha çok çalışacağından daha fit, sol taraf ise daha yağlı bıngıl bıngıl görünebilir

wikipedia demiş ki, sol taraftaki kalp, daha fazla damar ve kalpteki yağ tabakası etkili imiş. telarş dönemindeki asimetrik meme gelişiminden de bahsetmiş.
en.wikipedia.org

bir de bilim yazıları yazan bir kadının blog'u var, o daha da derine inmiş. olayı bağışıklık sistemi ile ilişkilendirmiş. bağışıklık sistemi de fonksiyonel olarak asimetrik imiş ve bağışıklık aşırı duyarlılığı vücudun sol tarafında daha yüksek imiş. bağışıklık hassasiyeti östrojen gibi gelişim hormonlarını da etkiliyormuş. bağışıklık sistemi de beyne asmetrik bilgiyi gönderiyormuş ve kanser gibi hastalıkların sol memede daha çok görülmesini de bununla ilişkilendirmiş:
jenapincott.com

ben lisedeyken yıllar önce bir söylenti vardı ovdukça büyüyormuş diye. hatta sınıfın en "extrovert" kızının göğüsleri kocamandı. konuyu hiç mastürbasyona bağlayasım yok aslında ama aklıma sadece bu geliyor. ilginç soru.

gerçi şimdi fark ettim, erkeğim ve bende de durum bu demişsin. cinsiyetle alakası yok demek ki. benim tezi eledik öyleyse.

hacı sağlağım masturbasyon için çift el de kullanabiliyorum. Sol taraf yağlı değil kaslı. Üstelik mevzuyu benim üzerimden döndürmenize gerek yok. Deneysel çalışmamda bana yardımcı olan tüm hatunlarda durum böyle.

(bkz: sol taşağın sağ taşaktan daha ağır olması)

insanoğlu asimetriktir. ayna karşısında önce sağ tarafını kapat, sonra sol tarafını, ne demek istediğimi anlayacaksın. erkeğiz ve testislerimiz de birbirine eşit değil. zamanında bir kız tanımıştım. iki göğsü arasında muazzam bir fark vardı. öyle birkaç milimlik bir şey değil. ben ki göğüs fetişisti bir adamım, ağzım açık kalmıştım:) Ben bunu genel anlamda insanların sağ tarafları üstüne yatmalarına bağlıyorum. sol taraf daha özgür, rahat kalıyor. sağ taraf baskı altında kalıyor.

benim sağ memem büyük, ilk büyümeye başladığından beri de öyle. insan o kadar da simetrik değil. mesela kaşlar arasında da bariz fark vardır, kaşlarını alan kadınlar iyi bilir özellikle, bir türlü ikisi aynı olmaz. ayrıca ayaklar arasında da fark vardır, bir ayak ayakkabıda rahatken diğerini sıkabilir. ha bir de benim elimdeki küçük parmaklarım arasında da bariz bir boyut farkı var, yani biri 7 mm daha uzun. neyse işte simetrik hayvanlar değiliz.

gençler cevaplarınız için teşekkür ederim.

emzirilmek isteyen özel mesaj atsın :D

gece saatlerinde elektrik daha ucuz diye biliyorum. elektriğin en pahalı olduğu saatler de insanların akşam eve geldikleri ve yatana kadar geçen süre.

3 zamanlı tarifeymiş ismi. buyrun linkten bakın.
www.ayedas.gov.tr

1. evet. bundan yararlanmak için dijital sayaç lazım ve idareye gidip 3 zamanlı tarifeye geçmek istiyorum demesi lazım.

sutlu' yu destekleyeyim.
önce elektronik sayaş açıyorsunuz sonra elektrik şirketine gidip o tarifeye geçmek istediğinizi söylüyorsunuz ancak öyle oluyor. onun dışında yapmanızın hiç bir faydası yok

Ben de ekleyeyim tek basina yasayıyorsan ve calisiyorsan 3 zamana gecme, takip etmezsen 3 zaman daha pahali.

akıllı sayaç denen elektronik sayaçlardan almak lazım öncelikle, bunların sözde tarifeleri var akşamları gündüzün yarısı falan diye ama o tariflerde gündüz fiyatları oldukça pahalı olduğundan, eski düz tarifeye göre daha pahalı geldiği de görülüyor bir çok evde. tarifeye geçerken iyice incelemek gerek.

zaman tarifeli sayaçların çalışan insanların işine yarayacağını düşünmüyorum. sonuçta gündüz kullanamazsınız, gece de apartmanda yaşıyorsanız gürültü yapar yine kullanamazsınız.

üç zamanlı tarifede 06:00-17:00 arası eskisiyle aynı. 17.00-22:00 arası eskisinden daha pahalı, 22:00-06:00 arası eskisinden daha ucuz. şimdi 24 saat 06:00-17:00 tarifesi uygulanıyor. üç zamanlıya geçerseniz işten eve geldiğiniz dilimde eskisinden daha pahalı tarifede olacaksınız. bunu sadece çamaşırı, ütüyü gece yarısı yapacaksanız tercih edin.yoksa işten eve gelip bütün işleri 17:00-22:00 arası yaparsanız çok fena kaçar.

kasanız çok ısınıyor, fan sürekli ve sesli çalışıyorsa içeridende tozlanmıştır (işlemcinin üzerindeki soğutucu)
içini açıp temizlemek en iyi seçenek olmakla beraber en kolay yok gidin bir benzin istasyonuna ya da tamirciye, bilgisayara hava tutmak istiyorum diyin (lastiğe basılan hava değil, ucunda aparat olmayan, çıplak hortum olan) sonra havayı kasanın ızgarasından içeri tutun oldu bitti.
dikkat edin, çok güçlü bir şekilde gelir o hava, yani hortumu bilgisayara tutup vanayı sonuna kadar açarsanız kesin hasar verirsiniz o yüzden önce havayı açın sonra yavaşça bilgisayara yaklaştrın.

elektrik supurgesini arada bir fana tut. baya rahatlatiyor aleti.

süper bi heyecan. öyle büyük bi sorumluluk değil.
ol sen ol.

çok da numarası olan bi şey değil. bi de benim imza atma olayım çok uzun sürmüştü, ikamegah filan yazmamı istemişlerdi masada, can sıkıcı bi durumdu o defterle o kadar vakit geçirmek. ha bir de nikah memuru adımı yanlış söylemeyeydi iyiydi.

bence olun. hiç olmadım ama sırf "anı" olsun diye olmak isterdim.

ne abes kaçacak ya, alt tarafı imza atacaksınız.

aynen bir olayi yok. adamlar evet diyecek sende izleyecen. bekari, evlisi fark etmez. :)

onlar evleniyor. senin rolün çok küçük abartma

ben oldum. güzel birşey. sizde olun
ancak, bir anda olup bitiyor :D anlamıyorsunuz bile.
kesinlikle olun
evet olun
tek gereken şey kimlik onuda siz masaya oturmadan 3 dakika önce istiyorlar

İşlemci

işlemci ve harici ses kartı. (external da olabilir ama onboard olmayan demek istedim aslında)

ram+işlemcinin peşine performansı arttırmak için (bütçe uygunsa)ssd disk düşünülebilir

evet önce ssd
sonra harici ses yongası
sonra cl7 ram
sonra işlemci

uyku kalitesi, yatak vs önemli.

Misal ben iki gündür sabah 3'de yatıp sabah 7.30 da kalkıyorum. Toplu taşımada yer bulursam saniyesinde sızıyorum, oturduğum yerde uyuyorum.

12.30'u geçirmeden yatıp sabah 7.30 gibi kalkmak ideal. Ama vücutta uyku hafızası diye birşey var, önceki günlerin uyku hesabını yapıyor ve ona göre 11 de yatsanız bile uyanamadığınız zamanlar olabiliyor

esim sizin gibiydi, psikatristle konusup birkac kan testi filan yaptirdik. hersey iyi cikinca adrenalinle ilgili bir ilac onerdi. ilk zamanlarda uyuyamama gibi sikintilari oldu ama hergun erken kalkabildi. bir sure sonra duzene girdi ve normal uykusunu uyuyup hem de erken kalkar duruma geldi. zamanla etkisi daha azaldi ama yine de eskisine gore durumu cok daha iyi. artik ise gec kalmiyor. bence bir doktora gidip sikintinizi anlatin, belki fiziksel olarak cozebilecekleri birseydir.

alışmayla ve kendini şartlamanla alakalı sanırım. mesela ertesi gün bir yere gitmem gerekiyor ve 8de kalkmam gerekiyorsa, 7 59da ben kendi kendime uyanıyorum. bi de uyanmaya alıştığım bir saat oluştu dışına çıkamıyor vucut; her sabah 9da uyanıyorum. genellikle 12de yatıyorum o zamanlar 9 saat uyku fazla geliyor ama mesela dün 3 30da yattım yine 9da uyandım. belki de pemceremin önündeki psikopat kargalarla alakalıdır bilemedim.

saat kurduğun halde mi uyanamıyorsun o kısmı anlayamadım?

yataktan yana sorun yok.
yatak odam hafif karanlık diğer odalara göre.
3 hafta önce tüm kan testlerime bakıldı. canavar gibiymişim.
beslenmeme de dikkat ediyorum.
tek sorun günde 2 pakete yakın sigara içiyorum.

@neira
alt komşum benim saatimle uyanıyormuş :(

Benimde buna benzer bir sorunum vardı.Çalışmaya başlamadan önce günde 8 10 saat uyumadan uykumu alamıyordum.İşe başladığımda ilk günler çok zorluk çektim seninde dediğin gibi 11 12'ye gelmeden ayılamıyordum.Ama şöyle bir taktik geliştirdim.Sabahları artık saat 6'da kalkıyorum.Beş dakikada hazırlanıp koşuya çıkıyorum.Uyanmak çok zor oluyor bir iki gün.En az yarım saat koştuktan sonra (ilk başlarda on beş dakika da olur) eve gelip bir duş alıyorsun.Gün boyu ne uyku kalıyor ne de minibuste sızmalar.Normalde 2 saat daha geç uyurdum ama bütün gün kafamı nereye koysam diye hesaplar peşinde oluyordum.Şimdi hem spor yapmış oluyorum,kilo da veriyorum ,güne zinde başlamış oluyorum.Belki denersin.

akşamüstü 40dk falan tempolu yürüyorum.
akşamları da 1 saate yakın bisiklete biniyorum.
ucundan kıyısından spor da var işin içinde yani.

akşamları eğer spor yapıyorsan sabah uyanmak daha zor oluyor,bence o bisiklete binme olayını sabah dene bi de.Hem sabah metabolizman hızlanır gün içerisinde.Akşam metabolizmanı hareketlendirip sonra birden uyku durumuna sokuyorsun bu da uyku problemi yaratabilir.Ben de bir ara akşamları spor yapıyordum,sabah uyanmak gerçekten zor oluyor.Benim ki tabi sadece bir tavsiye neticede bu alanda eğitim almış biri değilim : )

uyurken odanızdaki tüm ışıkları kapatmayı deneyin, mümkünse tüm elektrikli chazlarında fişini çekin. işe yarama ihtimali var. ilk deneyeceğim şey bu olurdu

bence sen yatmadan önce kesin sigara içiyorsun

ikinci ihtimal de odanı iyi havalandırmaman

o da olmadı, işini sevmiyorsun, hayatta bişeylerden mutsuz ve memnuniyetsizsin ve kaçmaya çalışıyorsun, uyanama hali de bundandır.

@mahnita,
yatmadan sigara içiyorum ama odamda değil. eve gider gitmez tüm camları açıyorum.
işime bayılmıyorum, devam etmemin tek nedeni rahatlığı.
2 tane menapoz teyzeyle aynı odadayım.ruhum sıkılıyor.
onun dışında ciddi bir sıkıntım yok valla.

yatmadan hemen önce sigara içmemeyi dene.

bir de acaba burnun filan tıkanıyor olabilir mi geceleri? rahat nefes alamayınca da yorgun uyanıyormuş insan.

ALT 255 Mİ ACABA?

Bunlar bakım kiti öncelikle onu belirteyim. Asla sinekkaydı almazlar. Temiz sakal traşı olamazsın. Benim amacım zaten bu diyorsan eğer sorun yok. Direkt model söyleyemem ama benim tercihleri sıralayabilirim. Hem kablolu hem kablosuz kullanımı olan bir ürün kullanmayı tercih ediyorum ben. Ne sürekli kabloya bağlı kalmak hoş ne de kablolu traş özelliği yok diye işin yarıda kalması. Yedek parça ve servis imkanlarına, fiyatlarına bak. Benim kullandığım markanın yedek ağzıyla makinenin tamamı aynı fiyat. Çok büyük ve ele oturmayan bi alet alma. Güle güle kullan.

istanbuldaysanız ve vaktiniz varsa eminönü-zazahan a gidin derim. saç sakalla ilgili zilyon tane dükkan ve bir o kadar ürün görüp alabilirsiniz.

düzeltme işlemleri için uzun süredir aşağıdaki ürünü kullanıyorum, oldukça da memnunum.

www.teknosa.com

selamlar.

hocam bunun için tavsiye konusunda bence en doğru adres berberiniz olur. all in one ile sakalın haricinde vücut ve saç için de kullanmayı düşünüyorsanız en doğru ürünü onlar size önerirler. bence bir makinin hem sakal hem de saç /vücut traşını çok iyi yapmasını beklememek lazım. ben bu şekilde öneriyle 60 tl'ye canavar gibi makine aldım, gümbür gümbür kullanıyorum. (saç ve vücutta)

tahmin: emvali=mal
dolayısı ile mal olan gayrimenkuller
tapuya merbut emvali gayrimenkul, tapuya bağlanmış-kaydedilmiş gayrimenkul

8. madde, padişahların tapuya kayıtlı malları milletin olmuştur-kamulaştırılmıştır
7. madde, ikinci maddede anılan kişiler T.C. arazisindeki tüm emvali gayrimenkulu boşaltmalıdır, aksi halde devlet boşalttırır.
umarım işe yarar

buradaki tasfiye 'boşaltma' anlamında mı kullanılıyor? alttarafta bedelleri kendilerine verilecektir diyor ya, yoksa acaba bunların sahipliği bu kişilerde olup satış yapılsın mı demek istemişler?

tasfiye den boşaltmayı kastediyordur.
tahminim şu, 7. madde için. siz devletin arazisinde bir yapı yaptınız, arazidevletin ama yaptığınız şey sizin. siz o yapıdan gidiceksiniz, devlette size bunun bedelini ödeyecek.
ancak dediğim gibi bu yazdıklarımın %90 ı akıl yürütme. yanlış birşey söyleyip yanlış yönlendirmek istemem.

@kisa nın dediği doğru olmalı çünkü jön türkler baskıyla padişahın şahsi mallarını devlet hazinesine geçirmişlerdi. daha sonra da millileştirildi.

yabancıların ya da tüzel kişilerin malları kendilerine ait olduğu için merbut kullanılmamış

emin misin bir oturuşta 1 kg haşlama et yediğinden? et sizi tok tutar yiyemezsiniz falan diyolardı bu diyet hakkında.

yiyebileceğimden demiyorum, farzedelim ki yiyorum diyorum.

dukan diyeti hikayedir. ama prensip şöyle, et proteinleri ve genel olarak proteinler daha zor sindirilir ve sindirimi sadece midede olur. daha uzun sürer. dolayısı ile daha uzun süre tok tutar.

hikaye kısmı için; 20kg verdim, 1 yıldır da üzerine kilo almadım.
kısa sürede ama etkili bunun yanında nispeten zor geçen bir süreç:dukan
uzun süreli, daha sağlıklı ancak tek kötü yanı her şeyin doğalını bulmak olan karatay diyeti
önemli olan şu: kitaplarını alın okuyun ama halihaızrda bir sağlık probleminiz varsa, şeker, kalp, gut, tansiyon vs. bir endokrin uzmanı ile görüşün derim.

Bi kere ısınma için merkezi sistemin iptal edilmesi yasaklandı, kaldırıldı. Apartmanlarda merkezi sistem zorunlu artık. Kombiyi sadece sıcak su ve ocağa gaz temini için kullanabiliyorsunuz. apartman yönetimi nasıl böyle bir karar alabilmiş şaşırdım? çünkü gaz dağıtım şirketinden (misal İGDAŞ) kontrol için gelen memurlar böyle bir şeyi görürlerse başınız ağrır. Kontrol dediğim de tesisatın doğru düzgün yapılıp yapılmadığına dair. Bence apartman yönetimini bi uyarın. Boşuna masraf yapmayın derim.

mümkünse yalıtımı dıştan yaptırın. sanırım metrakaresi 30-35 tl gibi bir maliyeti vardı (emin değilim)

valla ben de anlatmaya çalıştım kendilerine ama komşularımız biraz kalın kafalı. çoğunluk oyuyla kombiye geçildi. bizi daha masraflı ve daha soğuk bir kış bekliyor.

belirtmeyi unuttum, yer ankara bu arada.

şehir?

su ada olabilir.

istanbul.

geçen seneki sorunuzda verilen cevaplardan lacivert olmayanlarada bakabilirsiniz. moda teras iyidir
bir de size vakit ayırıp cevap veren kişiler için en azından bir tik atabilirsiniz

komisyon hesabı çalışıyorlar işte. yıllık kiranın %8-10'u gibi. nasıl ticarette acenta, aracı vs. komisyon alıyorlarsa onlar da o şekilde.

bu işin standart yılık kira bedelinin %12 sidir. 1 kira bedeline anlaşırsanız ise makuldur diye düşünürüm.
kağıdı imzaladıysanız yaptırımı vardır tabi de kağıtta ne yazıyordu ona bakmak lazım.
ayrıca, siz emlakçıyla önceden konuşmadınız mı komisyonunuz nedir diye? konuşmadıysanız yanlış yapmışsınız.

yalniz emlakcinin isi sadece evin varligindan haberdar etmek degil.

Peki emlakcinin bu para karsiliginda vermesi gereken diger hizmetler nedir, bilgisi olan?

her şey sözleşme ile belirlenir. mahalle emlakçıları ile çalıştığınızda herşey kısmettir diyebiliriz.
sizin evi kiraya tutmak istediğinizi düşünerek, büyük emlak ofisleri ile çalıştığınızda (ki kendilerine emalkçı değil gayrı menkul danışmanı derler) önce ne istediğinizi anlarlar, uygun oldukları düşündükleri bir kaç evi gösterirler, ev ile ilgili doğru bilgi verirler, hala niyetiniz evi tutmaksa sizi ev sahibi ile karşı karşıya getirirler, anlaşırsanız kontratınızı yaparlar, komisyonlarını alırlar. emlakla ilgili de her türlü aklınıza gelen soruyu sorduğunuzda yardımcı olurlar.
kiraya tutmak için yapılanlar sanırım bu kadar, kiraya vermek ya da alım satımlarda biraz daha fazla iş yaparlar tabi.
bu arada kiralamada sadece evi tutan kişiden yıllık kira bedelinin %12 sini isterler.

pazarlık yapın önceden. 500 dahi olsa indirim yapılabiliyor. başka da bir çözümü yok.illa diretirse de emlak komisyon sözleşmesi imzalatarak verin. bu takdirde indirime yanaşacaktır.

10-15 bin mi? kardeş buralar öyle değerlendi ki kümes bile alamazsın o parayla üzgünüm :/ ayrıca burası çoğumlukla sanayiye ayrılıyor dolayısı ile küçük yer de elinde patlar. en az 3000-4000 m2 yapı izni olan yer alman gerek.

min 10 yıl beklemen gerekir (istisnalar hariç [ağaoğlu gelirde senin arsanın üzerine residence dikmek isterse o ayrı])

tapu ile ilgili işlerinizde ne olursa olsun bir gayrimenkul danışmanı ile çalışın derim. hiç aklınıza gelmeyecek işler olabiliyor. kesinlikle "parasını verdim yeri aldım" gibi basit değil. hatırlatmak istedim.

ben o dediğini yaptım ayrıntı istersen mesaj at ayrıntı veriyim. ama 10-15 bine o işler olmaz dostum.

Fistikli yemedim ama yasar usta madoyu yer

yayık olanı bildiğim kadar sütün çalkalanmasıyla elde ediliyor. zamanında çubukta köyde içtiğim bir ayran bildiğin süt gibiydi, sadece tadı tuzluydu, çok suluydu. izmirde çok komik yerler var, sütçüler, ayrancılar, yoğurtçular diye gidiyor. sütün kaynağından uzaklaştıkça süt ürünü değişiyor :) bu da böyle bir anı.

geldeyeme.blogspot.com

şöyle bir şey var ama bilemedim.

ben şu şekilde yapıyorum,
önce yoğurdu bir süre çırpıyorum mikserle sonra içerisine yavaşça su+süt karıştırıyorum mikser çalışırken. ara ara tadına bakıyorum istediğim noktada bırakıyorum.

geleneksel ayran su ve yoğurdun karışımıyla yapılmıyor var yayık muhabbetinde dönen bir dalavere ama ben de bilmiyorum.

suyla yapılmıyorsa mantık olarak sütün içine mayayı koyup yapmaları lazım sonra çalkala babam çalkala.
...benimde aklıma ''la yoğurt yokken neyle sütü mayalıyorlarmış ''diye takılmıştı önceleri sonradan araştırdım ki ; saman,toprak,çam kozalağı(annemler bazen yaparmış köyde) bunlarla yaparlarmış

bahar dönümünde çiyle süt mayalayan da var.

elbette su ile yapılır ancak. öncelikle yoğurdu iyice çırpmanız gerekiyor su katmadan. sonra azar azar münkünse buz gibi su katarak yapın. tuzu da yoğurt halinde iken atın. en son merhalede iyice büyük bir şişede çalkalayın veya yüksek mesafeden bir kaptan diğer kapa boşaltın köpüklü istiyorsanız.

belli bir yere kadar olur
ancak eğitim almayı da düşünebilirsiniz.
ayrıca, bir şekilde yanlışa alışırsanız düzeltmeniz daha zor olur.

Hep 1 şarkıyı dinlesen ve söylesen gayet güzel söylemeye başlayabilirsin.

Bu işlerle uğraşan bir arkadaşımın bu konuuyla ilgili söylediklerinden aklımda kalan şey, dinlediğin ve söylediğin şeylere göre sesin gitgide o şeye uyum sağlaması ve oradaki kasların (?) buna göre kontrol edilmesiyle alakalı olarak o şarkıcıya benzemesi.

En fazla tapu ve kimlik fotokopisi olsa yeter.

beyanname falan deniyor bir de?

emlak vergisi numaranızı bilmeniz yeterli.

emin olmamakla beraber, tapuya ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum.

Evet, belediye sicil numaranızı bilirseniz ve tapu devrinden sonra tüm beyannameleriniz verilmişse sıkıntı yok. Önceden beyanname verilmemiş olma ihtimaline karşın tapu ve kimlik fotokopisi bulundurmanızda fayda var.

Şahsen gitmeniz gerekmiyor bu arada. Biriyle de gönderebilirsiniz.

bu arada emlak vergisi belediye'lerin web sitelerinden kredi kartıyla ödenebiliyor.

o numara nerede yazıyor?

Önceki beyannamelerde ve dekontlarda yazar.

çamaşır makinanızın arkasında kalın bir kortum bir musluğa bağlıdır plastik vidalı bir aparatla
1. musluğu sağa doğru çevirerek kapatın
2. o plastik aparatı elle çevirerek açın (hortum yönünden bakarsanız sola doğru)
3. bir kovaya suyu akıtın
4. tekrar hortumu musluğa bağlayın
5. suyu açmayı unutmayın
--
edit: bulaşık makineside aynı

çamurlansalar bile nihayetinde yıkanacakları için sorun olmaz bence.

makinelerin filtreleri var, etkilemez diye biliyorum

dunlop.
çünkü iyi hamur üretir dunlop.

Continental Premium Contact 2 şiddetle tavsiyemdir adac testlerinde ve diğer bir çok değerlendirmelerde sınıfında birinci ve en çok tavsiye edilen lastik diyebilirim. Kendi aracımda da Continental'in bu modelini kullanıyorum ve oldukça memnunum.

Biraz daha alt grupta bir şey isterseniz de Hankook Kinergy Eco K425 güzel lastiktir.

www.tyrereviews.co.uk
bir buraya bakın derim

Para problem değilse nokian veya michelin kaliteli lastiklerdir. Ben bridgestone'da çok kullandım TR şartları için mantıklı bir lastik michelin gibi balon yapma problemleri olmuyor sert ve michelin'e göre biraz daha gürültülü tabi. Bunun dışında çevremizde giderek kullanıcılarının artması ve çok memnun olmaları nedeniyle bi süre önce aldığım yazlık lastiklerimi petlas aldım inanki good year'dan daha sessiz geldi bana. Yerli üretim olduğu için fiyatlarıda oldukça makul düşün derim.

belki işine yarayabilir..
www.eksiduyuru.com

spor salonundayken ben de sormustum. 120 - 150 arası olması gerekiyormus. o zaman kalori yakımına geçiyormussun

220-yaş x 0.8 üst sınırdır. Bu sınırdan üste çıktığımızda daha fazla yağ yakmış olmayız.

aslında benim sormak istediğim bu pulse olayının tehlike sınırıydı, yani yağ yakma değil de durduk yere kalbi tutup yere yığılmayayım diye sormuştum :)

yani 200 gibi bir rakamda risk doğar mı? yoksa "kalp bu kolay kolay teklemez" derseniz ona göre ayarlayacağım kendimi.

(220-27)*0,8 =155 oluyor. sıkıntı yok.
edit:
onu doktor söyler ancak. buradan böyle olmaz. bin tane değişkeni var.

200e çok çıkmayın siz gene de. çat diye kalp krizi geçirmezsiniz belki kalbi gereksiz zorlar. 150 iyidir.

bu yasta 160 ustune cikarsaniz ve bunu uzun sureli surdururseniz carpinti yapabilir ve bayilabilirsiniz. 140-155 arasi yag yakmaniz icin ideal aralik.

gazeteleri arayın.

gazete dağıtım bayilerini arayın. yaysat gibi

gazete dağıtım şirketlerini arayın. olmadı gazeteler.

BENDE VAR ISTERSEN YARIN GONDEREYIM NUMARAM ARA ISTERSEN GORUSELIM 0541 542 42 89

Hocam, fit bir vücuda kavuşmak %50 sporsa, %50 diyet yapmaktır.

yağları eritmeden six pack'i göremezsin malesef.

kilonuz normal de yağ oranını %12 ye filan çekmeden 1 pack bile gözükmez

yapma ya, e peki yağ nasıl eritilirki, o konuda hiç bir bilgim yok maalesef

(bkz: kardiyo)

yukarıdakilerin hepsi doğru.
yağ eritmek için iyi bir diyet ve spor, kardiyo.

Bizim fitness da şişman bir baba oğul var. Ben her gittiğimde bisikletin üstünde oluyorlar. Kitap okuyorlar müzik dinliyorlar. Benim spor 1.5 saat falan sürüyor. Ben kalkarken onlar da kalkıyor, başka aletlere geçiyor.

tabiki eve yatırım yapılır gayrımenkul değerlenir arabaya nazaran..(çok extereme bir araba değilse değeri düşeceği kesin değilmidir sizce ?) istanbulda güzel bir semtte daire satın almak ya da bir ev yapmak çok daha karlı olur. Diğer şehirlere nazaran istanbulun bir özelliği olsa da düşük ihtimal değer kaybedebilir gayrımenkul ama yine de semte göre yatırım yapılırsa karlı çıkılır diye düşünüyorum

ev yatırımdır araba sürekli masraf açan bir şeydir zamanla değer kaybeder ve o süreçte kasko, benzin, vergi, otopark vs. sürekli para yer.

sınırlı bir bütçen varsa ve geleceğe yönelik yatırım planı yapıyorsan. tamamını ödeyemesen de kredili bir ev alabilirsin. kira ödemek yerine ev taksidi ödersin. sırası gelince lükse kaçmadan ufak ve az masraflı bir şehir arabası alırsın.

yatırım olarak söyledikleriniz mantıklı ama ben o açıdan sormuyorum, hani kiraladığınızı düşünün bir ev. para biriktirip bir araba almak mı yoksa birikimlerle daha iyi bir yerden ev kiralamak mı ?

merkezi bir yerde güzel bir ev kiralayıp, iyi bir araba almak (istanbul için konuşuyorum) en mantıklı hareket. tabii gelirin iyi ve sabitse nakit paranı kullanmadan krediyle ikisini de elde etmek ve kenarda da her ihtimale karşı nakdinin olması paha biçilemez

hem yatırım hem de yaşamın için ev. tabii durumun olursa. yoksa borca girip stres yapacaksan ikisine de bulaşma. çünkü ev hayatının yarısından fazlasının geçtiği mekan. komşuların boktansa, evin altyapı problemleri varsa, ulaşımı işkenceyse, 5 metre karşında bina görmeden balkonda oturup temiz hava alamıyorsan, depremde yıkılır mı korkun varsa vs. yaşam kaliten düşük demektir. bu durumdayken bmw'ye binip trafikte kalsan ne olur?

işe yakın iyi bir ev

ayda 500 lira kira verdiğin bir evde oturursan, her sene 6000 tlyi çöpe atmış olacaksın. kendi evin olursa, o evi satmak istediğinde aldığın paradan daha fazlasına satacaksın. kazandığın parayla da dünyayı gez...

Bence ev daha önemli. Hayatın orada geçecek çünkü. İçinde kendini nasıl hissettiğin önemli. Arabaya belki evden işe, işten eve giderken iğrenç bi trafikte sinir harbiyle kullanacaksın. Ev bütün bu stresten uzak rahatladığın bi alan olacak. Bence eve önem ver. Camdan baktığında gördüğün manzara bile ruh halini etkiliyor insanın.

ev

araba aldın mı masrafların sürekli olur. benziniydi, gazıydı, bakımıydı, otoban yol ücretiydi, yağıydı...

evde kendin kalırsan evet elektrik suyu falan sen vericeksin ama kiraya verip gelir şekline de dönüştürebilirsin.

kötü günleri de düşünmek lazım. arabada yaşayamazsın ama arabasız hayatına devam edebilirsin

Anladığım evime eşyamı aliyim, arabamı aliyim sorusu bu. Bekarsan evi döşeme derim dandik eşyalarla devam et. Araba al derim eşyalar tekrar satılmaz ama araba biraz zararda etsen satılabilir.

kendi adıma konuşursak hesaplamalarıma göre ev alabilmek için hem iyi bir para biriktirmem hem de 5 yıldan fazla takside girmem gerekiyor. bunu bekarken basaramayacağımı düşünüyorum. çünkü maaşım iyi olsa da aileme de yardım ettiğimden 3 yıl içinde mümkün görünmüyor. evlenene kadar peşinat biriktirip evlenince direkt satın alıp eve taşınmak mantıklı görünüyor.

bu nedenle sene sonunda araba almayı düşünüyorum..

iyi bir yerde güzel bir ev almaya bakarım, kötü durumda ise mutfağını banyosunu pencerelerini kapılarını vs yaptırmaya çalışırım. (niye böyle anlattıysam, taşınmazlarını düzeltirim yani)

istanbul'da yaşayan biri olarak araba pek ilgimi çekmiyor açıkçası. köprüden geçsem bir sürü para, benzini başka, park sorunu başka, hem de sen çok güzel baksan bile arabana bir öküz gelip park halindeki araca çarpabiliyor. o yüzden hem gereksiz hem de yatırım için riskli.

@rm

into the wild terk

bir ankaralı olarak söylüyorum,

istanbul'da araba almak akıl karı değildir.

100'lüğünü (12 yıllık) beyrut dutyden 32 dolara aldım ama kıbrıs çok uygunmuş duyduğuma göre. bavulu doldur...

www.ickikapinda.com

teşekkürler. 1-2 şişe anca getirtebilirim sanırım bu sefer.
bu arada evde duruyodu kaç zamandır, 12 liğini çok beğenmemiştim ama 18liği dayanamayıp açınca kendimden geçtim. bambaşkaymış. ilgililere tavsiye ederim.

fark kesinlikle az değil. ben bütün alkol stoğumu duty freeden yapıyorum. ülkemizde vergilerden dolayı çok pahalı. bazen kampanya oluyor aynı fiyata gelebiliyor.

Chivas 12 konusunda size nacizane tavsiyem, 5-10 euro daha fazla verip güzel bir single malt seçmeniz. Chivas 18 içmedim o yüzden ona birşey demiyorum

paraya kıyılma ihtimali varsa bir de chivas regal royal salute dene.

40 45 € verin glenfiddich 15 year old solera alın, zamanında harman viski tüketmiş birisi olarak söylüyorum, karşılaştırmalı olarak bakınca zamanın ötesinde (:

alamazsın panpa sen en kısa sürede bana ver onu

sayılar dediğin iddaadaki kodlar ve oynadıklarınsa onlar bir işe yaramaz. barkod okunuyorsa sorun yok. ama eğer diyorsan barkod gitti, sanmıyorum alabileceğini.

barkod çizgilerinden biri veya birkaçı tamamen dağılmadıysa okunur. ikramiyeni alırsın.

sayılar okunuyorsa alırsın. sayılar okunmuyor barkodu varsa zor

kisa +1. tutmadı diye yırttığı kuponu tutunca onun parasını almıştı arkadaşım sayıları okunduğundan.

her sabah

kışları her akşam, yazları her sabah ve akşam. Antalya çok sıcak lan!

o gün dışarı çıkacaksam dışarı çıkmadan önce. çıkmayacaksam istediğim zaman.

haziran-temmuz-ağustos'ta her gün
kalan zamanlarda gün aşırı.

Haftada en az 5 gün.

yazları çoğunlukla her gün, geri kalan mevsimler günaşırı.

günaşırı ama yazın her gün oluyor bu.

her sabah banyo yapıyorum. dus degil, bildiğin banyo. gunde 2 kereyı buldugu da oluyor yaz kıs fark etmeden, bi yere gideceksem cıkmadan önce de mutlaka yapıyorum. arada havuza gidiyorum orda da dus alıyorum. cildimin dengesi bozuldu bi kere alısınca bırakamıyorsun da. cok banyo yaptıgım icin evde tartısma cıktıgı oluyor sürekli, bazen gizli gizli banyo yapıyorum ses cıkartmadan, evdekiler uyurken falan. öyle durumlar iste. 4 gün dus almayan insanlar var ya (bi bahanesi olmadıgı halde) nasıl dayanıyorsunuz bana da ögretin

yılda 1.

işe gidiyorsam evden çıkmadan 20 dakika önce
tatilsem keyfime göre.. yani en az 5

Ya burdaki kimse metrobüse binmiyor ya da herkes yalan söylüyor. At kokuyor metrobüs bildiğin.

kışın; saçımı hergün yıkarım, duş günaşırı.
yazın; hergün duş alırım.

2 günde bir. saçlarım kısa değil, bakımı zor oluyor. kısayken günde iki kez duşa girdiğim de olurdu.

bazen gün gün yaptığım da oluyor. ama girip iki dk.da çıkmak gibi bir alışkanlığım yok ne yazık ki, uzun duruyorum ister istemez.

kasım, aralık, ocak, şubat ve mart haftada 1 kez.
diğer aylarda günde 3 defa.

her pompadan sonra dlfsmdkjngdk

kaçıncı sınıf olduğunuzuda yazarsanız seviyenize göre birşeyler önerebilir belki

sınıf farketmez. üniversite değil elbet.

bırak bende en absürt cevabı vereyim.
denesene.

ya da baska çözümleriniz varsa buyrun,dinliyorum.anahtarı illa arabanın icinde olacak sekilde.

arka kapıyı açın ön kapılar kapalı olsun tuşla kilitleyip anahtarı içeri bırakın arka kapıyı apatın

2. tüm kapılar kapalı olsun bagaj için yapın
3. genelde kama tuşuna basılı tutarsanız camları kapatır, cam açık ama kapılar kilitliyken bu işlemi yapın cam kapanmadan anahtarı içeri atın

çıkarken kullandığınız kapı açık kalır öyle bir durumda. en iyisi ev anahtarını bir büfe, markete falan bırakmak.

genelde ön kapılar açıkken yapmaz ama arka kapılar açıksa kilitler. en azından son kullandığım 3 araçta böyle

benzin kapağına sığıyorsa, iki anahtarın da olduğu maskotu, kapağın altına yerleştirin.

illa ki iki anahtarında arabanın içinde mi olması gerekiyor? maskottan evin anahtarını çıkarın, arabanın içine koyun, arabanın anahtarı sizde kalsın, kapıları kilitleyin, bu kadar basit...

ya da ben okurken özel bir durumu kaçırdıysam bunu dikkate almayın :)

anahtarı direk bagaja koy öyle kapat arabayı?

son duruma göre abimdede arabanın anahtarı yokmus,anahtarı evde bırakmıs.
o kadar plan gitti.al sana iş.

dunkof yea sorunun çözümünü bulamayınca sorunun cevabı budur tik'ini kendi yorumuna atmış.
hayalperest.
anahtarı şey yap şey ııı anladın galiba kaput arasına koy.

hiç mi amarigan filmi izlemedin gardaş.anaktarı tekerin üzerine metal bi yere mıhnatıs ilen koy.

1. ipin ağırlığı
2. her yükseklikteki rüzgarın aynı güçte olmaması
3. göz yanılsaması

ipin ağırlığı ve rüzgarın gücü dışında bir de kasnak terazisinin yani uçurma gövdesine bağlı ipin gövdeye olan açısı da önemlidir.

bilgiayara bağlarsanız kendi yazılımıyla OLABİLİR ama direk modeme kabloyla bağlanan telefon duymadım

modeme değil usb kablosu var onunla olur mu acaba?

usb kablo ile network kuruluyordu, dandik nokia ile de yapmıtım ama neydi program hatırlamıyorum.

"usb kablo telefon internet bilgisayar"
tırnaksız olarak üstteki satırı aratın faydası olacaktır.

wireless adaptörü olan her pc bağlanabilir.

+ ağa bağlanmasına engel olacak bir ayar olmamalı
ağ şifresi-mac filtreleme-domain e dahil olma vb.

1- evet veritabanını oluşturmak en önemlisi. tabi sadece sorgu yapmak yeterli değil. veriler üzerinde işlem yapmak veritabanına yeni veriler eklemek, silmek, veritabanından veri silmek falan da var. tabi ayrıca programın genelini yazmak. bunun için iyi derecede nesne yönelimli programla bilgisi, algoritma kurma yeteneği ve iyi derecede syntax bilmek gerekiyor. nesne yönelimli programlama mecbur değildir belki ama gerekli bir şey bence. neler yapabileceğinizi biliyorsanız bir program yazarken syntax da o kadar önemli olmaz, yapmak istediğiniz şeyi araştırarak gerekli syntax'ı öğrenebilirsiniz.

not: benim de tecrübem yok da staj yaparken falan gördüğüm şeyler.

merhaba,
aslında hani temel olarak görünen odur. herkesin yaptığı database'deki görece anlamsız verileri anlamlandırıp son kullanıcıya iletmektir. fakat gerçek dünyada kullanıcı istekleri hiçbir zaman bitmediği için gelen veriyi direkt ekrana bastırayım, ekrandan aldığım veriyi direkt db'ye yazayım maalesef olmuyor.
Hani okullarda yapılan projelerde dediğin gibi yapılabilir.

bir de program tasarımı vardır. bunun için kabul görmüş tasarım kalıpları vardır. o kalıplar ve prensipleri kullanarak daha esnek programlar geliştirilmeye çalışılıyor. ve genelde de veritabanı işlemleri için yapılıyor bu. büyük yazılım firmalarında programların bir alt yapıları vardır, kurumsal framework'ler yazılır ve o framework'ler çoğu database işlemlerini otomatize eder. Personeller.GetAll() deyip tüm personelleri çeker misal.
alt yapıyı yapan adamlar haricinde müşteri ile ilgilenip müşteri isteklerini yapan developer arkadaşlar ise hangi veritabanı ile çalışılıyor, veriler webservice'den mi gidiyor, kullanıcı nereden login oldu vs bunlarla ilgilenmez. bu da hız ve genişleyebilirlik sağlar.

Aslında çok uzun bir konu. Yani sen sql sorgusu yazmayı biliyorsun, programdan da sql'e sorgu göndermeyi ve sonucunu almayı biliyorsun program yazarsın ama veritabanı değişirse senin programın komple değişir. ya da bir alan daha eklendiği zaman gidip o tabloyu kullandığın tüm yerlerde değişiklik yapman gerekir vs. ama eğer ki sistem hiç değişmeyecek, en baştan neyin nasıl olacağı kesin olarak belli ise dediğin gibi yapılabilir.

kitap önermeden önce hangi dili öğrenmek istediğine de karar vermen gerek. bence bir dil öğreneceksen java veya c# öğrenmeni öneririm.

@lemmiwinks, teşekkürler. Aslında sorgudan kast ettiğim, bir sql cümleciğinin servera gönderilmesiydi. dolayısı ile silmek-değiştirmek-eklemek de bunun içinde. söylediğinizde kafa takılan bir nokta var, databasei oluşturmak için OOP bilmeye gerek var mı? database için değil, programın arayüzü için gerekli diyorsanız gene benim düşündüğüm sorguyu gönderip sonuçların gösterileceği bir ekran. iş ancak şurada karışıp daha çok programlama becerisi isteyebilir; sonuçlar yorumlanacaksa, grafikte gösterilip etkileşimli bir hal alacaksa vs. ama sadece veri gösterilecekse büyük bir beceri istemeyecektir işin programlama kısmı (doğrumu?)

@barix, teşekkürler. dediklerinize göre işin sıkıntılı olduğu nokta yapının değiştiği zaman ortaya çıkıyor, değişmeyecek bir yapıysa çok da yanlış şeyler yazmamışım sanırım.
Niyetim dil öğrenmek değil, daha genel olarak database yapısı hakkında bilgi sahibi olmak
örneğin: mysql mi mssql mi, oracle nedir. bir yapı oluşturulrken nelere dikkat edilir. çok table oluşturup bunları bağlamak mı yoksa bir table da bir çok veriyi tutmak mı? sorguyu tek satırda yazmak mı yoksa 3-4 ayrı sorgu yapıp bunların sonuçlarını ayrı ayrı göstermek mi? vs.

veritabanları arasındaki farkı bilmiyorum ama dediğin gibi ya ilişkisel veritabanı yöntemi kullanılıyor ya da ilişkisel olmayan NoSql dediğimiz şu sıralar oldukça popüler olan veritabanı yöntemi kullanılıyor.
ama sql,mysql ya da oracle gibi veritabanları ilişkisel verileri tutmak için daha iyidirler. yani müşteriler ve müşterilerine bağlı petleri kaydettiğinde genelde iki farklı tablo yapıp bunları Id'leri üzerinden ilişkilendiririz.
NoSql yaklaşımında Müşteri'yi bir klasör gibi düşünüp içine petlerini de atıyoruz, diğer müşteriye bağlı her şey orada oluyor. sen müşteriyi çekince de uğraşmıyorsun joinlerle falan.

internette nosql ile ilgili de birçok döküman var.

normal sql'de de bazen tablo tasarımında ilişki eğer sistemi çok zorlayacaksa denormalizasyona gidip bazı alanları dediğin şekilde yapabiliriz.

Şu anda gerçek hayatta hybrit sistemler kullanılıyor daha çok. hem ilişkisel hem de döküman tipli veritabanları bir arada kullanılıyor. belki ilerde büyük firmaların da (Oracle,Sun,Microsoft) NoSql çözümleri çıkınca o zaman piyasa ne olur bilmiyorum. ama gelecek nosql'de görünüyor. çok daha hızlı ilişkisel veritabanına göre. google ve facebook da şu anda nosql kullanıyor.

selam,
-sorguyu tek satırda yazmak mı yoksa 3-4 ayrı sorgu yapıp bunların sonuçlarını ayrı ayrı göstermek mi?
*işine işlemine kullanıcı sayısına göre vs gibi parametrelere bağlı olarak değişir.
-çok table oluşturup bunları bağlamak mı yoksa bir table da bir çok veriyi tutmak mı?
*verinin miktarına, database' e sonradan eklenecek kayıtlara göre değişir.
ayrıca bir önceki cevap da geçerlidir.
bence en basit programda bile ilişkili db (relational database) yapısı kullanılmasından yanayım.
-bir yapı oluşturulurken nelere dikkat edilir
*programın ne yapacagına baglıdır cogu zaman. atıyorum: bir şirketin muhasebe programı. burada para hareketleri, ödeme sekilleri, cariler, vs vs bir cok parametre vardır. parametre demiyelim de ne diyelim su anda bilemedim:)
bu kısmı su sekilde özetleyim: ne kadar cok detay varsa o kadar kompleks veri yapısı olur (genelde).
-databasei oluşturmak için OOP bilmeye gerek var mı?
*bu göreceli bir durum, tercihlere bağlı. cok büyük bir firmanın fabrikalarından, satış ağında, muhasebesinde vs gibi bir cok yerinde bu program kullanılıcaksa, program üzerinde birden cok kişi calısıyorsa oop dil yapılarını bilmek zarar getirmez ama kesinlikle fayda getirir.
sorunun basit cevabı ise, db olustururken oop bilmeye gerek yok.
-mysql mi mssql mi, oracle nedir.
*projene göre ve tecrübene göre degişir. artık bircok dil ile bu db sistemlerini kullanabiliyoruz. c# ile mysql i oracle ı, php ile mssql i gibi.
ben mesela php ile mysql, c# ile mssql tercih ediyorum.
mesela bir firmada mssql e para ödemek istemeyen bir patron elemanlarını c# ile çalıstırırken mysql db yi kullandırtabilir.
-oop, database için değil, programın arayüzü için gerekli diyorsanız
*arayüz demek, programların kullanıldıgı kısımdır, butonlar, tablolar, textboxlar, renkler, çizgiler vs.
bunlar web kısmında html css gibi yardımcılarla halledilir. burada oop diye bir varlıktan bahsedilmez.
oop demek en basit deyişle classlar methodlar yardımıyla program yazmaktır(c#, php, java vs. ile).
kafanızın karıstıgını dusundugum yer burası diye tahmin ediyorum.

dilim döndüğünce birşeyler katmaya çalıştım. yanlışlarım varsa affola, düzeltile..

ayrıyetten barix'in son cevabı +1

bilmiyorum sorunuza cevap olurmu ama bende az buçuk bahsedeyim..

- büyük yazılımlar genel olarak katman mimarisi kullanılarak oluşturulur.3 katmanlı bir mimari neler içerir
1-database layer
2-business layer
3-presentation layer

database elbette çok önemli bir katmandır, ama diğer katmanlarıda atlayamayız.. programların genel olarak başlangıcı database tasarlamakla baslar ve gider..

presentation denilen katman kullanıcının karşısına çıkacak katmandır.GUI diye aratırsanız her programlama diline ait araçları bulabilirsiniz.

gelelim business katmanına işte burada nesne tabanlı programlamanın önemi/güzellikleri devreye girer.çok basit bir örnek verelim database ile programınızı bağlamak için connection stringler kullanırız eğer siz business katmanında bir kez tanımlarsanız bunu programınızda herhangi bir yerde bunu çağırıp çağırıp kullanırsınız. ama siz kodunuzun aktif kısmını presentation katmanına yazarsanız ne olur? programda 1000 tane sql sorgusu kullandınız e bi o kadarda conn string kullanmanız gerekebilir. peki yazılımı alan adam ben MsSQL değil Oracle database i kullanmak istiyorum dedi.işte en basit şekliyle business katmanında bir ufak değişiklikle bütün programın conn stringlerini değiştirebiliriz. öbür türlü mantık dışı zaten.

bu aklıma gelen en saçma örnekti, mesela biz kodu nerde kullanırız programın ne kadarı database e ne kadarı derleyiciye yüklenmeli? okul projeleri basittir yapılacaklar önceden bellidir birbirine bağlı 8-10 tane tabloyla işin içinden çıkılır normal yazılımlarda ise alakası bile yoktur.en basit stok takip programlarında bile business katmanına önem verilmeyip formların altına kodları gömüp gömüp yapılan programların geişme şansları neredeyse yok hele ki ERP programlarında vs bu katmanın tasarımı dll lerin önemi o kadar fazladır ki database tasarımından çok daha fazla zaman alabilir.

mesela daha mantıklı bir örnek verelim.satış yapan bir firmayım bir çok elemanım var database e ham veri girişi yapıyorlar fakat benim için güvenlik çok önemli, hata kabul etmeyecek hata yapılsa bile sorumlusunun ortaya çıkacağı bir sistem istiyorum. bir kullanıcı A kaydını girdiğinde başka bir kullanıcı A kaydını okuyabilsin ama üzerinde işlem yapamasın istiyorum.isterseniz siz bir düşünün bunu database ile nasıl yaparım? yoksa business katmanını kullanarak mı kişilere bu hakkı vermeliyim? ikisi de mümkün aslında ama siz database e ne kadar yük bindirmek istersiniz? veya bu yazdığınız program farklı bir firmaya uyarlandığında aynı katmanda ufak değişiklikler yaparak bunları kullanabilirimiyim gibi gibi?

sorularınıza cevap oldumu bilmiyorum ama 3 katmanda çok önemli
1-database- önemli çünkü başlangıç noktanız daha sonra kullanacağınız esnek yapısı olmalı vs vs
2-business- önemli çünkü yeteneğiniz burda ortaya çıkıyor programın kalıcılığı güncellenmesi esnekliği vs gibi katmanlar hep burada
3-presentation- çok çok önemli.. en kolay katman gibi gözüksede hatta öyle olsa bile eğer müşteriye hitap edememişseniz istediğiniz database dizaynını yapın acayip oop mucizeleri yaratın müşteri olmamış der ısınamaz programa artık o program yavaşmı çalışmaz sormu olmaz neler neler..

arkadaşlar cevapları okudum hızlıca, daha sakin bir zamanda bir kaç kez daha okuyacağım üzerinde düşünerek, şu anda hemen birşeyler yazamıyorum diye dikkate almadığım sanılmasın :) tekrar teşekkürler. daha sonra soracağım birşey olursa altına eklerim.

veritabanlarını iyi anlamak için ilişkisel modeli anlamanız lazım(anahtarlar, ilişkiler vs). veritabanı tasarımı ve normalizasyon konularından başlarsanız daha faydalı olacaktır, "verileri tek tabloda tutmak mı çok tabloda tutmak mı iyi" sorusunun cevabı orada.

bahsettiğiniz veritabanı sağlayıcılarına gelince; bunlar kullanıcı yönetimi, güvenlik, sorgu performansı, ek sistem fonksiyonları gibi faydalar sunuyorlar, hepsinin kendine ait avantaj-dezavantajları var.

teorik kısmı öğrendikten sonra iyi bir sql bilgisi kazanıp, onun üzerine veritabanı yazılımlarından biri üzerinde uzmanlaşmak iyidir.

Cok büyük veritabanları icin konuşmuyorum ama ufak veya orta boydakileri doğru modellemek cok zor degil. Acid kuralları ve normalizasyon seviyeleri var, bunları öğrenmen iyi olur. En basitinden ornegin veri tekrarından olabildiğince kaçınıyoruz (OLTP sistemler icin konuşuyorum), bunun gibi kurallar iste. Sonra bire bir - coka çok gibi iliskiler var. Index kavramı var. User ve semaları ve işlevlerini öğrenmen iyi olur. Bir de adını hatirlamamakla beraber transactionlarda olusan hata durumlarına (aynı anda yapılan iki işlemin yarattığı problemler gibi) göre güvenlik seviyeleri oldugunu hatırlıyorum.


Bunlarla bir veritabanını modelleyebilirsin. Daha sonra ileri gitmek istersen isin programlanabilir kısmına girersin, trigger, procedure vs. Sonra da data warehouse olayını kurcalarsin.


Gecmis olsun, database bitti (yok lan şaka). Mevzu genel hatlariyla (benim anladigim) bu.

@zawisza & @samfisher, çok teşekkürler. Bu konular için tavsiye edebileceğiniz bir kitap var mı?

Baya faydası oldu arkadaşlar anlattıklarınızın, tekrar teşekkürler.

kisa, bizim ders kitabını bulup adını versem ağır kaçar. şu rarladığım site iyiydi:
www.2shared.com

su azalıyorsa bir yerlerde kaçak vardır. azalmadan kastınız nedir? kaçtan kaça düşüyor. düştükten sonra sabitleniyor mu? mesela 1 e iniyordur ve daha fazla düşmüyordur. kısaca- azalmaması lazım
kombiyi resetleyin, şu an rüzgar yoksa ve çalışmıyorsa ben olsam tamirciyi çağırırım. servis ücreti 25 l gibi birşey olmalı. istanbul anadolu yakasında iseniz bizim tamircinin numarasını verebilirim. ya da saat daha erken, öğlene kadar falan bekleyin, düzeleceği varsa düzelir olmazsa çağırırsınız ustayı.

Basınç 1.5'tan 0'a kadar düşüyor. Sürekli olan bir şey bu, ben her gün tekrar 1.5'a yükseltiyorum. Bazen 2 günde bir düşüyor, bazen 1 günde. Kombinin her tarafı değişti fakat buna çözüm çıkmadı, kombici de bir şey yapamıyor. Evde kiracı olduğum ve ev sahibiyle kombi yüzünden çokça atıştığım için ben de fazla bir şey yapamıyorum. Ev sahibi olsam çoktan yeni kombi almıştım.

Ankara'dayım bu arada, teşekkür ederim. Biraz daha bekleyeyim.

basınçla ilgili şöyle anlatayım. uzun bir boru düşünün ve ikiucu birbirine bağlı. bir noktadan da bir vana bu boruya bağlı, içine su ekleyebiliyor. sizin tesisatınız kabaca bu şekilde. tek farkı o boru bazı yerlerde peteklere bağlı ama sonuç olarak kapalı bir sistem.
içerisindeki basınç 5 den 3 e kadar düşüyorsa fazla basıncı düşürmek için güvenlik valfi açılıyordur. ancak 0 a kadar düşüyorsa bir yerlerde kaçak vardır. miktar çok olmayabilir o yüzden farketmiyosunuzdur belki ama elbet alt kattan belli olacaktır :)

Yani diyorsunuz ki bir kaçak var ve bu su alt kata gidiyordur?

Bu arada açtım kombiyi, biraz zorla ateşleyip çalıştı ama çalışırken BOM!! diye ses çıktı, fena irkildim. Kapattım ben de belki hala fırtınanın etkisiyle bacada sorun vardır vs. diye. Ne yapmalı?

-evet, kaçak olmadan o basıncın düşmemesi lazım. ha şu olabilir, peteklerin birinde hava vardır kombi otomatik olarak havayı atıyordur ama bu öyle çok uzun sürmez dolayısı ile bunu düşünmeyin
-o sesle ilgili bir fikrim yok :D ben olsam 1 kere çalıştırdım, o sesten sonra bir daha çalışırken o ses gelmiyorsa aynen devam ederdim ama bunu tavsiye edemem çünkü ne olduğuna dair bir fikrim yok. belki bir şekilde gaz birikmiştir ve ilk ateşlemede o biriken gaz yanmıştır, bir şey diyemeyeceğim.

Google şunu verdi:
www.aygunhoca.com

Teşekkürler,
biraz daha bakınca şunu buldum, belki başkalarının işine yarar
img57.imageshack.us

sultanahmet - arkeoloji müzesi

prof.dr. yunus aydın. en son etfal'deydi ama istifa etti sanırsam. google'dan arat.

geçmiş olsun. bildiğinizi farz ediyorum ama:

(bkz: necmettin pamir)

göztepe eğitim araştırma. başak caner.

hayatımı kurtaran 2 kişi
Ali zırh
Mehmet hacıhanefioğlu

azıcık tecrübemle, kıbrısta kumar oynamayacaksanız ve yalnız bir erkek değilseniz sıkılırsınız
yalnız dediğim gibi gayet kısıtlı bir tecrübe ile söylüyorum, yanılıyor olabilirim.

performansını etkilermi acaba borularının uzaması

arka kısmı duvara bitişik veya çok yakınsa ondan da oluyor olabilir. biraz öne al önce sorun çözülür belki?

buzdolabinin sesi genelde kompresör kaynakli olur oda genelde dolabın ayağındaki dengesizlikten meydana gelir buz dolabının ayaklarında cıvatali ayarlar var onlarla oynayarak dengeye almayı deneyebilirsin....

@mehmet lutfi doğru söylemiş
o kadar modifiye ile uğraşmak yerine istersen söküp kompresörün bağlı olduğu yerlere lastik contalarda konulabilir. dışarı çıkartmayla uğraşmak abes olur.
illa çıkartacaksan uzattığın boruların yalıtımını iyi yaparsan sorun olmaz ama gerçekten gereksiz bir iş olur

elinizden gelirse kendiniz yapın. olmadı bir marangoza gidin küp şeklinde birşey çaktırın birde üstüne kapak çaktırın. sonra nalbura gidin onlarda çit gibi ızgara tel vardır. ucuzdur. ondan alın ölçüye göre bir kaç metre.. 20 tane kadarda cam çivisi. o telle o kafesi düzgünce sarın. cam çivisi yardımıyla tahta iskelete sabitleyin olsun bitsin.
maks 50 tl. detay sormak istersen sözlükten mesaj gönder acilse. değilse arada buraya bakarım.

praktiker'de falan "çit" var. onlardan uygun metrajda alıp telle bağlayın.
goo.gl

veterinerinizden ödünç isteyemiyor musunuz?
benimki ödünç olarak taşıma kafesi veriyordu. hasta kedimi diğerlerinden ayırmak için vermişti, işim bitince kendisine iade etmiştim.

biraz sıcak su ile açarsanız neden olmasın

suyla karıştırıp biraz da yağda çevirin. gayet güzel oluyor.

Ceviz, salata dahil nereye girerse girsin yakışan muhteşem bir besin bence. Ayrıca söz konusu makarnaysa, tek başına yerken sevdiğiniz her şeyi bu yemeğe de karıştırabilirsiniz.