Aile doktoru?

Butun secenekler icinden seçeceğiz.

YouTube kanalı açıp halkımızın ilgisini çekecek hastalıklara ilişkin halkın anlayacağı dilden kısa videolar yükleyin (3-5-10 dakikalık). Tutarsa dev para kaldırırsınız. (Şahsen düşündüğüm bi projedir aslında yani öyle havadan sallamıyorum)

popüler tıp yapıp o anda en çok ne konuşuluyorsa o konuda videolar olabilir.

doktordan tavsiyeler türünden bir şey olabilir. facebookta doktor annelerle ilgili şeyleri de araştırabilirsiniz. fikir verir belki. görsel ağırlıklı olursa daha çok ilgi çeker.

çok doğru. "bir şey yaptım" yanılsaması için muhteşem formül...

Etkili kampanyalar oldu. Büyük ölçüde kampanyayı başlatanın konunun takipçisi olup olmamasına bağlı.

change.org kampanyasını başlatan kişi muhatapları seçiyor ve o kişilere e-mail gidiyor diye biliyorum.

başarılı olan kampanyalar var istenilen sonuca ulaşamayan kampanyalar da var, bu slacktivizm in insanları eylemsizliğe ittiği tartışmaları uzun zamandır devam ediyor

bir de şöyle birşey bırakayım :)
www.youtube.com

Change.org üzerinde toplanan 73737738 imzanın direkt bir karşılığı olmasa da insanlara duyurma ve farkındalık oluşturma konusunda oldukça yararlı olduğunu düşünüyorum.

Hele Türkiye gibi sivil toplumun yerlerde süründüğü bir ülkede en ufak bir kıpırtıya bile ihtiyacımız olabiliyor.

Ben beğenirdim.

Çiçekten daha güzel bence bu.

Terrarium sevilmez mi? :) Ben severim şahsen. Özellikle çiçeklere, bitkilere ilgisi olan biriyse sever diye tahmin yürütebiliriz. Tek dezavantajı son dönemde artan popülaritesi yüzünden fiyatları epey yüksek. Daha da anlamlı olsun derseniz, bir benzerini kendiniz yapıp hediye edebilirsiniz. Yapımına dair örnek videolar epey var.

standart orkideden iyidir güzel beğendim.

Yaa ben terrariumlara bayılıyorum. Bence kesinlikle bundan gönder. Çiçek gibi yapılan kekler maksimum 4 gün dayanıyor.

Bu aralar çok moda ama bunun daha güzelleri var onlara bakmanı öneririm.

çikolatadan yapılan çiçekler diyorum, çiçek sepetinde kekli falan şeyler de oluyor onsan da çok güzel.

çikolata çiçekler bitiyor ama bu masasında duracak, yazıldığı gibi çok daha iyi tasarımlar var onlara bakabilirsiniz.

bayılırım hem de. ama bunun komple kapalı fanus şeklinde olanları var. onlar daha iyi.

Teraryumlara bayılıyorum. Kimse de almadı şimdiye kadar o kadar övüp beğenip duruyorum insan ayıp olmasın diye alır ama yok :)
Kendime alacağım en sonunda.

www.cicekgaraj.com
bence buna bir bakmalısın

antalyanın en doğusundan en batısı 5-6 saat sürüyor yani seçenek çok fazla.

Teşekkürler.

@acemi, haritaya baktım da Muratpaşa şehrin tam ortasında. Kalabalık ve turistik bir yer değil mi Antalya? Daha şehir dışında sakin yerler olsa daha iyi olmaz mı?

Antalya merkez e 20 km olan her yer arazi olarak pahalı artık. Mesela kaş in köyleri veya Fethiye tarafları olur.

Serik antalyaya 30 km falandır, ama yolu güzel ulaşım kolay. Diğer tarafta kumluca finike tarafları olabilir. Tarımla uğraşılıyor genelde turistle pek işleri olmaz.

serikte yasayacagima kendimi keserim dfkg bu kadar cirkin bi yer olamaz.

manavgat guzel bence, bir de illa köy filansa alanya nin yaylalarina filan gidebilirsiniz ya da koprucay in etrafindaki köyler, tasagil filan.

finike cok tatli bi yer bence aslinda.

açılın yıllardır antalya'yı karış karış gezen ben geldim. umarım arkadaşınız da bu giriyi okur.

öncelikle muratpaşa yazan arkadaş umarım muratpaşa'da yaşamıyordur. çünkü yaşıyorsa ya benim algım ya da onun algısı çok büyük hasarlı... muratpaşa, serik ne abi. adamlara aksu önerin. aksu cennet ya... djasjda

öncelikle antalya'nın doğusunu seçeneklerin dışında alıyorum. sahil şeridi yerleşim yerleri zaten silme turist. geri kalan köyler ve kasabalarda da huzur yok. yani yabancı sevmezler. anadolunun bir köyü, kasabası gibi düşünün.

normalde herkes kaş'tan başlar ama kalkan'dan başlıyorum.

kalkan: kısa bir süre de olsa burada yaşadım. nüfus kaydım filan buradaydı yani. 3-5 bin nüfusu var. turist çok az. genelde yaşlı turistler olur. eğlence mekanı çok azdır. bu yüzden genç turistler gelmez. doğal olarak turistik göç de azdır. iş imkanı olmayınca ipsiz sapsız adamlarla dolu değildir burası. genelde çevre köylerden insanlar vardır. yörük nüfusu çoğunluktadır. marketler dışında alışveriş imkanı yok. her banka var. hastane yok. sağlık ocağı var. jandarma var. kalkan plajı taşlı ve sakindir. dalış için idealdir. su altı çok güzel çünkü. fethiye'ye 1 saat, kaş'a 30 dakikadır. kaputaş'a 20 dakikada gidilebilir. ev bulmak zordur. çünkü ev yok :))) parasını verseniz bile ev bulamıyorsunuz yani. ama bazı dönemkler çok boş oluyor. yaz sonu ev bulmak daha da kolay olabiliyor. biz taşındık çünkü yapamadık. çok küçüktü.

kaş: otel kültürü yok. butik pansiyonlar var. turistler genelde yerli turist olur. barzo turist pek gelmez. ama zaten turistlerin çoğu işletmeciye ve yerli halka göre barzodur. bana göre de... farklı bir değerlendirme kriteri var bunun. kalkan'a göre artısı marinası güzeldir. market+banka'ya + olarak devlet daireleri buradadır.hastane var. birkaç büyük sayılabilecek mağaza da var. herhangi bir turizm merkezinden farklı olarak içine kapanık bir yerdir. serserisi kopuğu olmaz. turistin turist olduğunu bile anlamazsınız. ev kiraları kalkanla aşağı yukarı aynıdır. ve kalkan gibi tüm evler küçüktür. bir gün parayı kırarsam ve çalışmadan yaşayacak kadar para kazanırsam kaş'a yerleşirim. türkiye'de yaşanacak 3-5 yerden biri. ayrıca çevre yerleşim alanları da güzeldir. şehir planlaması vasat olsa da çevresi güzeldir. yaylalara filan ulaşım güzeldir. arkadaşınız ağacı ormanı, denize tercih ederse yaylalara da bakabilir. yaylalar da çok güzel çünkü.

demre: çok küçük. öyle böyle değil. merkezde deniz olmadığından tipik anadolu kasabası. ilçe demek hakaret çünkü. yerli halk kaba. antalya'nın yozgat'ı derler çevredekiler. genelde tarımcılık yapılır. banka, market vardır. fazlasını beklemek gereksiz. demreli olmayan demrede yaşamaz kısacası.

finike: batının manavgatı. doğası tahrip edilmekte. yerli halk günden güne asimile oluyor. turizm fazla gelişmemiş ama göç suç oranını geçen yıllara göre arttırmış. ama genel olarak sakin. merkezde deniz var. banka+market+mağaza+pazar mevcut yine. yerli halk turizmden ziyade tarım yapar. turizmciler yerli değildir. antalya'ya 110 kilometre filan. ev rahat bulunabilir. kiralar ucuz. hastane var.

kumluca:antalya'ya 90 kilometre. olimpos ve adrasan'a yakın olması dışında pek bir numarası yok. banka+market+mağaza+çarşı mevcut. kiraları bilmiyorum. yerli halk tarımcı. şehirden 1 kilometre kuzeyde tarım alanları mevcut. seracılık gelişmiş. işçi göçü had safhada. devlet hastanesi var. ve büyük sayılabilir. kiralar ucuz. turizm yok denecek kadar az.

kemer: tek kelimeyle rezalet. rus turistin olduğu yerden hayır beklenmez zaten. bu bir gerçek. eğlence mekanları ses ve görüntü kirliğinin dibine vuruyor. her köşe başı eğlence mekanı. çok turist var. turizm krizinde bile çok turist vardı yani. ağlıyorlar iş yapamıyoruz filan diye ama gelen turistlerin parasız turist olmasından dolayı bu. kiralar normal. çarşı+pazar+banka+avm+mağazalar mevcut. suç oranı çok yüksek. daha fazla yazmıyorum. rezalet çünkü.

göynük: kemerden hiç nasibini almamış küçük bir kasaba. güzeldir. ama doğa harikası beklemeyin. tüm ihtiyaçlarınızı kemerden gidereceksiniz. araba şart.

antalya merkezi de hiç yazmıyorum. biz yaptık bir hata arkadaşınız yapmasın. antalya merkeze taşınmayı düşünen herkesi bir şekilde caydırdım. caydıramadıklarım da yavaştan hayıflanmaya başladı. öyle bir yer antalya.

antalya yaylaları derseniz üçoluk ve feslikan benim favorim. antalya merkeze yakın yaylalar bunlar. üçoluk bildiğiniz köy. rakım 1300. arsa fiyatları tavan yapmaya başladı. kiralık birkaç ev var. doğası güzel. orman köyü zaten. hani ben sakin yerde yaşarım hem de büyük şehre yakın olup işim düşünce hallederim derseniz ideal. antalyaya 50 km. araba şart.

feslikan da 2000m rakıma sahip. arsalar çok pahalı olmasa da pahalı. kiralık ev zor. aramak lazım. orman köyü. güzel.

bir de kaşta gömbe var. kızılderili olsaydım kesin orada yaşardım.

Merkez gayet leş her yer ses ben demreyi çok seviyorum.denizi olan bir anadolu köyü gibi düşün derim .

Süper, çok teşekkürler.

@mind mischief harikasınız. Kaş, finike ve kumluca en uygun seçenekler gibi, buralardaki evlere bir bakacağız. Olmazsa Kalkan'ı da düşüneceğiz. Yaylaları kışın soğuk olur diye eledik. Bu arada bana da ilerisi için bazı fikirler verdiniz :)

kaş köyleri +1

kullanma, doğal halin daha güzel.

Fondöten kullanmıyorum ben, tam olarak nasıl bir etki aradığınızı bilmiyorum ama amaç, renk tonunu düzenlesin, gözenekleri küçültsün/kapatsın, parlamasın gibi şeylerse Kiehl'sın MicroBlur kremini tavsiye ederim. Ben çok memnunum. Fiyatını hatırlamıyorum ama 110-150 arası bir şey olmalı.

Hangi marka olursa olsun cildimi çok kapattığını düşünüyorum (cilt ve yaş konusunda sizle aynıyım) Avene Hydrance OPTIMALE UV Légère serisi renkli krem kullanıyorum, güneş koruması 30 (eczane'den aldım 100 tl gibi bir fiyatı var)

Özellikle güneşin cild yaşlandırmada etkisi büyük diyorlar, biraz daha güneş korumalı bir şeye geçmeyi düşünüyorum, hatta sadece güneş ürünü mü kullansam diye düşündüm.

Fondoten olarak ise MAC ve Lancome hafiflik açısından en beğendiklerimdi.

fondöten yerine bb önermeye geldim ben de. uzun süredir yaz kış fark etmeden cildime bir şey süreceksem bb kullanıyorum. nars ın bb si renk tonunu güzel eşitliyor, buna rağmen sürüldüğünde asla maske gibi durmuyor. lekelerim fazla yok, ama rahatsız olduklarımı kapatmaya yetiyor.

Etiler Starbucks-- ancak sınav dönemlerinde yer bulmak zor oluyor. WC ise bazen içler acısı.

Besiktas elmanin o aradan girince yol sonuna dogru solda bi bar bulmustum, bir yanima cipsimi
Diger yanima birami alip alip butun gun terasinda is yapmistim. Oyle bi pub/bar bulabilirsin gunduz sakin oluolar

Beşiktaş Akaretlerdeki Nero daha boş oluyor, onun yukarısında Açıköğretimin karşısında kitaplı bir kafe var, orası rahat olabilir.

@kaset: Bahsettiğiniz yer Minoa ise orda çok yüksek sesle müzik çalıyor genelde, sakin bir yer arayanlar için uygun olmayabilir.

Pub için Bebek Taps olabilir, uzun zaman önce gittim ancak gündüzleri sakindi.

northern exposure

vis a vis

Handmaid's Tale
Big Little Lies
The Fall
Bloodline

komedi de olur diyorsanız (git: You're the Worst)

This is us beğenen çok.

ek olarak (git: fleabag)

Californication

this is us'a başladım ben de. ilk sezonu bitirmek üzereyim her bölümünde ağlıyorum.

this is us +1

Bu turun agababasi nip tuck tir.

hem gündemin ağırlığı, hem haberlerin clikcbait başlıkları, kötü görsellleri, özensizlikleri nedeniyle haber sitelerine girmiyorum.

-bianet günlük e-posta bülteni
-twitter'da takip ettiğim kişilerin politika, gündem, sanat vb. konularda paylaştıkları üzerinden direk yazılara gidiyorum. k24, artı gerçek, gazete duvar ağırlıklı olabiliyor yazılar.

kafka okur, bavul, ot dergisi vs yazili olanlardan. her telden bir seyler var bunlarda. genelde insanlarin hayat oykuleri, siir, biraz tarih..

sozcu, sputnik (ingilizce, turkce ve diger versiyonlari..), diken, agos gazetesi, bbc.news, new york times, der spigel, mirror... farkli bakis acilari gormek istiyorum. ee neden milliyet, vatan vs okumuyorsun diyebilirsin ki bunlarda bakis acisi, dusunce yok, hicbir sey yok.

Magma basılı olarak okuyorum.
Populer Science, Atlas, National Geographic Dergilik üzerinden okuyorum.
Bilim ve Teknik dijital dergi abonesiyim.
Gazete pek okumuyorum. Ama hafta sonları dergilik uzerinden okuyorum.
Saydıgım dergilerin içeriklerini çok seviyorum.

Sokrates- düşünen spor dergisi sloganları var. Caner eler için takip etmeye başladım. Biraz ucundan spor seviyorsanız kesinlikle okunması ve takip edilmesi gerekiyor.

gececi

socrates +1

daha önce aynı tarz bi duyuruda da yazmıştım, çok kaliteli bir dergi.

gazete olarak, evde birgün okunduğu için alıp göz atıyorum arada, twitterda da t24, bbc türkçe ve birgün takip ediyorum. bunlarda clickbait pek olmuyor.

Psikeart

Her sayinin bir teması var ve o temayi her alanda didik didik yazdiklari icin cok seviyorum, edebiyatta, tiyatroda, sinemada, tıpta, resimde vb.

instagram schedule posts free yazarsanız bir şeyler çıkabilir.

Blogum var seçip ücretini verebileceklerim olabilir.

ihtiyaç haritasını inceleyin isterseniz. www.ihtiyacharitasi.org

Her erkek hatta geciyorum her kadin zaten bunun boyle oldugunu bilir fakat goz ardi eder. Kendine feminist diyip erkek adam boyle yapar diyen cok kadin gordu bu gozler. Bir de askerligi cocuk dogurmakla kiyaslayan salaklar var ki saymiyorum bile.

eksisozluk.com :)

bu memlekette babalarin da kiz cocuklarini erkeklerle yalniz birakmaktan imtina ettigini gorebilirsiniz yalniz... bence ornek tam oturmamis.

Turkiye'de kadin olmak cidden zor. Ben Kanada'da yasiyorum, burada feministlerin ugrastigi cogunlukla angarya isler artik. Ayrimcilik var mi, var ama Turkiye'yle filan kiyaslanacak gibi degil tabi.

Ote yandan ataerkil toplumun erkeklerin uzerinde de olumsuz etkileri oldugu konusunda haklisin. En basitinden sirf erkek oldugun icin askere gitmen, belki de bu yuzden olmen gerekiyor. Sunnet diye hicbir halta yaramayan sacma bir prosedur var mesela, "erkek!" olman icin cukunu kestirmen lazim (oksimorona gel).

örneğin çok saçma geldi bana. o kadar çok seviyorsan yap bi tane onunla ilgilen. elalemın çocuğunu sevmek, ilgilenmek merakı neden? ablam yeğenimin bezini değiştireceği zaman ben odadan çıkıyorum yahu teyzesi olarak. otobüste kucağıma çocuk vermediler ağlaklığını eşitsizliğe nasıl bağladın anlamadım ben.

eşitsizlik var. kadın da çalışmasına rağmen evin geçinemediği ilk anda "evi asıl geçindirmesi gereken ilk ve tek kişi"nin erkek olması, olağandışı durumlarda kavga, risk, tehdit unsuru vb. kadının yelkenleri suya indirip kedi gibi olup o tehlikeyi bertaraf etmek zorunda olanın erkek olması vs. benim bu sorumluluklarla da derdim yok ama başa bunlar gelene kadar eşit olup, sonrasında kadının ben kadınım diyerek kenara çekilmesi eşitsizlik. kadının pozitif ayrımcılık beklentisi bile erkeğe yapılan bir eşitsizlik.

ama çocuk konusunda hak veremiyorum. ebeveynlerin çocuğuna bakacak, çocuğuna ilgi gösterecek kişiden beklentisi ne olabilir? annelik içgüdüleriyle yaklaşması, sabırlı olması, daha naif olması vs. kadın fıtrat itibariyle daha naif, daha sabırlı, çocuk konusunda daha özgüvenli.

ayrıca bunlar da önemsiz kalır diğer bir husus karşısında. o da malesef bir çocuğun istismar edilmesi konusunda bir kadın milyonda bir böyle bir suça karşıyorsa, erkek belki yüzde 10 falandır. yaşananları görüyoruz. ben de bir baba olarak çocuğumu, hele hele kız çocuğumu bir erkeğe emanet edemem, bakıcısını erkek birinden seçemem. bu karşımdaki şahsın illa pedofil olacağı anlamına gelmiyor. ben çoğunlukla olan şeye karşı kendi tedbirimi kendim almak zorundayım. akrabalarım dahil hiçbir erkeğin kucağına alıp sevmesine izin veremem. onların düşeceği durum benim çocuğumun hayatından, psikolojisinden değerli değil. onların yaşayacağı eşitsizlik de umrumda değil. çünkü bu dünyada çocuğumdan değerli başka bir varlık göremiyorum. en az onun kadar değerli olan başka şey varsa o da diğer çocuklar ve savunmasız hayvanlardır benim nazarımda.

Iste gercekcilikten uzallastikca boyle cinsiyet rolleri problemleriyle bogusuruz. Cinsiyet rolleri dogal olarak birbirinden farklidir, toplumsal cinsiyet biyolojik cinsiyetten bagimsiz degildir ama biz realiteden uzaklastikca bu rollerin dogal kaynaklarina da saldiririz. Kadinin rolleri tarstismaya acilinca erkeginki de acilabilir teknik olarqk, o yuzden su durumda haklisin.

Ama senin borun otmez, 3. dalga donemindeyiz. Sozum ona toplumsal cinsiyet sorunlari senin bu sikintilari kapsama alanina almaz bu saatten sonra. Samimi(?) feminist dusuncenin insafina bagli.

Nafaka diye bir şey var ve hiç aklımda yokken evlilik müessesesinden bekâr hâlimle acayip tırsmama sebep oluyor.

En basiti bir fare yakalama operasyonunda en baba (çok pardon ana) feministin bile "Sen erkeksin." deyip topu size attığını görebilirsiniz.

200 yillik felsefi gecmisi olan feminizmin, kadinlarin toplum, koca, erkek kardes, isveren gibi kitleler tarafindan ezildigi Turkiye gibi ulkelerde hala bu kadar elestiriliyor olmasi ve duyuruda gun asiri birkac troll tarafindan saldiri altinda olmasi rahatsiz edici.


100 yil once "Kadinlar insan midir, ruhlari var midir?", "Kadinlar oy kullanmasin!" kitlesinin gunumuzdeki temsilcileri "Escinseller normal mi?", "Su feministler de isteyen kadin cocuk yapmasin diyor", "Otobuste kucuk cocuklari minciklayamiyoruz!" elestirilerin sahipleri.

Örneklerin hepsi tam oturmasa da haklısın.

Gelgelelim, hangi akımı veya düşünce yapısını bozmadan alabilmişiz ki bunu tam olarak anlayıp hayatımızda yaşatalım?

söylediklerinden çok daha örnek verilebilir. kim ne derse desin hayat erkeklere daha zor.

neyi elestiriyorsunuz tam olarak? (troll degilseniz eger)

ya da elestirdiginiz bir durum yok, oylesine mi yazdiniz?

erkeklere de bebek emanet edilsin gibi bir talebiniz mi var?

yoksa insanlar nasil kadin haklari icin eylemler yapiyor, erkek haklari icin de yapsin mi istiyorsunuz?

haklısın.

ama istisnalar kaideyi bozmaz. ve sen istisnalardan birisin. bu yüzden bahsettiğin şey eşitsizlik değil.

kadın erkek eşitliği bireylere ilişkin bir durum değil, her kadının ve her erkeğin (bireyin aslında) farlı olmasından çok bu bahsettiğiniz roller ve cinsiyetin bunun üzerine kurgulanıp eşitsizlik yaratmasıyla ilgili. feminizm zaten bu eşitsizliği gidermek üzere çalışıyor, bunun için de güç sahibi olanların (erkekler kadınlardan daha çok konuda avantajlı) yanlış bilgilendirmeleriyle yaftalanıyor. kadın erkek eşitliğinin görece daha iyi olduğu ülkelerde mesleklerde daha eşit dağılım görebilirsiniz.

diğer yandan bakıcılık konusu yine malesef bu bahsettiğim erkeklik rollerinin yaygın olması (ülkemizde durum daha fena) insanların bundan zarar göreceğini düşünerek kendini ya da çocuklarını korumaya çalışması, yani burda eşitsizliği yaratan kadınlar değil, bu erkeklik rollerini yaratan ve devam ettirenler.

erkeklik sorgulamalarıyla ilgili erkeklik çalışmalarını google'da arayabilirsiniz. burdaki mağduriyet vs başlıklarına bakarak hiçbir şey öğrenemezsiniz malesef çünkü sokaktaki adam dediğimiz (biz kadınlardan daha fazla eziliyoruz) kişi mantığında yazılmışlar.

m.bianet.org

senin aradigin anahtar kelime "eleştirel erkeklik calismalari" "masculinity studies". michael kimmel'in ted videolarini izle. biraz şov meraklisi bir abimiz ama iyidir tontostur.

simdi yukarıda söylenen bircok söze verilecek bir cok karsilik var ama birkac noktayi madde madde siralayayim.

1- asıl olan biyolojik cinsiyet degil, toplum icinde sergiledigin ve sana ögretilmis olan cinsiyet rolleridir. bu durumda, erkeklik kadınlık meselesini biyolojik tanımlara sıkışmadan erillik ve ataerkilik'in yanında ya da karşısında olmak olarak düsünmen gerekiyor. bir kadın erilligi ve ataerkiyi kucaklayip yeniden retebildigi gibi bir erkek de eril tavırları ve ataerkiyi reddedip daha eşitlikci bir tavir sergileyebilir.

2- erillik ve ataerki, kadın erkek ve LGBTİ herkesi eziyor, farklı farklı sekillerde yeniden bicimlendiriyor. burada asıl olan, kadın ya da erkegin bu eşitsizlik ve tahakküm icin birbirlerini degil, ataerkiyi ve eril düsünce tarzini eleştiriyor olmasi lazim. kadın, erkek ve LGBTİ'lerin kurtulusu ve özgürlügü birbirleri ile dayanısma icinde birbirlerini özgürlestirmelerinden geliyor.

3- erkeklik ve erilligin tahakkümü evrensel, dogal, tanri vergisi degildir. nasil kadın dogulmaz kadın olunur diyorsak, erkek dogulmaz, LGBTİ dogulmaz, olunur da dememiz lazim. bütün kültürel kodlar gibi eleştirilebilir, degistirilebilir ve yok edebilir. bunun icin de herkesin kendisini eril ve ataerkil iktidarla iliskilendiren baglari, ayricaliklari, ve esitsizlikleri sorgulamasi gerekiyor.

kaset ve eritsaite çok teşekkürler en faydalı yorumları sizlerden aldım. özellikle kaset çok haklısın mesele bu rollerin yaratılıp devam ettirilmesi. bazı arkadaşlar troll diyecek kadar aktarmak istediğim mesajdan uzaklaşmışken anlayan insanlarında olması çok güzel. keywordlere ihtiyacım vardı cidden sağolun.

istanbul.lecool.com ve www.zeroistanbul.com dan bazı önerilere bakabilirsiniz.

birak oynasin, kimse hayatinin sonuna kadar bahis oynamaz elbet birakir, bahis isinin yalan oldugunu anlamasi icin kendisi dusmeli yere, sen kotu dedin diye birakmaz. imkanlrini kisitlamak fln dogru degil, normal oldugu gibi birakmalisin

NBA bahsi yapsın, bir maç gelecek ve son saniye üçlüğüyle bahsi kaybedecek, daha da yapmak istemez.

Edit: Ooo çok kötüymüş durum, zor. Tıbbi tedavisi var mı bilmiyorum ama kesin vardır, onu araştırın.

@purple rain, yere düştü zaten. Öyle haberimiz oldu tekrar oynadığından.

Birkaç bin borcu var diye biliyoruz şimdilik. İleride daha kötü bir durumda bulmasın kendini istiyoruz. İş evden mal götürüp satma noktasına geldi çünkü.

@acemi banka hesabı var mı bilmiyorum, aile bireylerinden birinin kredi kartı hep ondaydı zaten. Ondan çekilmiş kısım kısım. Onu geri aldık.

Borcunu kapatmak veya para bulmak için saçma sapan yerlere düşmesin bir daha oynamak isterse ve batarsa.

imkanlarını kısıtlamanın kesinlikle doğru yaklaşım olduğunu düşünmüyorum. çünkü bu bir tedavi olmuyor, bahis oynamasına imkan vermemek oluyor. halbuki asıl iyilik onu imkanı olsa da bahis oynamayacağı hale getirmekle yapılır. mahcup olduğuna eminseniz oradan yürüyün, güvendiğinizi ümidinizi kesmediğinizi bilsin.

bu bataklığa girdim kurtuldum ben. darısı bahsettiğiniz kişinin başına. kendimi spora adayarak kurtuldum ben bu hastalıktan. çok acılar çektim, çok zamanlar kaybettim. bahis-kumar bataklığında kaybedilen "para" en önemsiz şey inanın bana...

sizin yapabileceğin hiçbir şey yok sayılır. evde digiturk spor paketi falan varsa onları kapattırabilirsiniz. ona sporu hatırlatacak her şeyin yok edilmesi gerekiyor. telefonuna gelen smslerde dahil engelleyin. "zorbalıkla" da olsa bunu yapmak zorundasınız. bahis/kumar bağımlılığı en kötü bağımlılıktır çünkü psikolojik bağımlılıktır, aşmak çok güçtür. bu konuda türkiye'de en uzman hastane balıklı rum hastanesidir. orayla da görüşebilirsiniz.

tedavi kapsamında aileler de uzmanlarla görüşüyor diye biliyorum, dilerseniz bu kısmı da araştırın.

dizi izliyorum

klavyeyi geliştirme alıştırmaları.
-tam 10 parmak mısınız? 8-9 mu? 10 alıştırması yaparsınız belki.

dil geliştirme-öğrenme?
-uyarsa.

göze batmamak için ofis/masa vs. temizliği. çinliler tatilde o yüzden ben de ne yapacağımı bilemez durumdayım.

Twitter'da takip ettiğim hesapların paylaştığı yazıları okuyorum (duvar vs gibi sitelerde olabiliyor)

youtube açıksa celal şengör ilber hocalı programları izliyorum

spotify da ingilizce podcast dinliyorum.
örnek: open.spotify.com

Kitap okuyorum

bu siteyi biraz karıştırsanız bazı öneriler yayınlıyorlar. www.dijitalajanslar.com

freepik'ten görseli çekip kendin oluştur.

www.canva.com

- Sergiler olabilir, Karaköy'deki sergiler, Arter (yeni sergi ne zaman bilmiyorum), Yapı kredi kültür merkezi, Mısır Apartmanındaki sergi mekanları

www.dunyahalleri.com
www.zeroistanbul.com (istanbul'daki yerlerle ilgili güzel incelemeleri oluyor. Gidilecek 5 bit pazarı vb. gibi)
vesaire.org

akademik alandaysa o alandaki dergileri takip ediyorlardır.

onun dışında www.sciencedaily.com bunun gibi siteler, bbc vb gibi yerlerin bilim bölümleri biz ölümlüler için ilgi çekici olabilir.

www.dunyahalleri.com
evrimagaci.org

japonya ile başlayayım ben;

youtu.be

Genel bir tanıtım için where to invade next filmini önerebilirim.
Netflix üzerinden yayımlanan an idiot abroad da bir hayli başarılı.

@fragile lady bunu da hatırlattın ya mithişsin <3

belgesel gibi degil pek ama 'geography now' olabilir mi

Gezi rehberi olarak şu dayı iyidir.

m.youtube.com

ben street view yazıp izliyorum. belgesel gibi değil ama hoşuma gidiyor günlük yaşamı görmek.

Oo dahice ☺ @kaset

cıkabilir ama ab pasaportu degil yunan vatandasligi cikabilir
yunanistan konsoloslugu vs. arastir bence.

Anneanneniz sağ ve sağlıklı ise oradaki avukatlar aracılığıyla vatandaşlık alabilme ihtimali var. Sonrasında anneniz ve siz de alabilirsiniz.
Eğer anneanneniz hayatta değilse ya da işlemler sırasında orada bulunamayacaksa yolu yok.

@kobuzchu kiz @bir nick var benden iceri bulgaristan için danışmanlık şirketleri ananene vefat etmişse bilgi vatandaşlık sorgulama ok çıkarsa baba-anne alabilir, sonra çocuk alabilir diyor. sadece para tuzağı mı emin olamıyorum. birçok site var böyle.

örn: bulgarvatandasligi.com

Benim bahsettiğim kişinin durumunda dede hayatta değil ama babası başvurursa olabiliyor diye biliyorum ama direkt araştırdığım bir konu değil ne yazık ki.

bitkiyle dolaşırsanız: www.facebook.com
Akşam konser varmış: www.facebook.com

ne kadar cahil insansin ya

Cehaletten kotu olan sey sahip oldugun onyargi @purple. Sana hayatta basarilar.

Cocuk psikolojisinden anlayan insanlarin gorusune ihtiyacim var, zira nasil davranilmasi gerektigini bilmiyorum

ergen psikolojisi diye kendini incele bence. elinden telefonu alsan ne olacak, o çocukla yine görüşecek, sınıf arkadaşı sonuçta. okuldan da al, okutma bari kızı?! bunun neyine fitil oluyorsan?!

Telefonu almaktan niyetim cocukla gorusmesini engelemekten ziyade sosyal medyanin yarattigi dopamin etkisinin yasina uygun olmadigini belirten bir makale okumus olmam, zira akilli olmasa da bir telefonu olacak kesinlikle. Ben uzerine bastirma ve bir seyi yasaklama niyetinde degilim yalnizca dogru bir sekilde yonlendirilmis olmasini istiyorum.

sakinleş bence. anormal bir durum yok gibi görünüyor.

uyurken telefonu alın, whatsapp web kullanarak bir oturum açın sonra telefonu verin. Bu zamanda hele türkiye'de bunu yapmazsanız o çocuk tecavüzede uğrar öldürülür de. Biraz o marjinal dünyanızdan kopunda türkiye gerçeklerini görün duyuru sahibine laf atan ileri zekalı arkadaşlar. Televizyon izlememeyi marifet sayarsınız ama tüm türkiyenin gerçekleri orada. Çocuklarını takip etmeyip başı boş bıraktıklarında başlarına neler geldiklerine şahit oluyoruz.

12 yaşındaki kişi daha çocuk ve sizin telaşlanmanız çok normal. Anormal olan bunu hiç takmamanız olurdu.

Öncelikle çocuk istismarı olsun, yaşıtlararası duygusal incitme olsun bunlar tüm dünyada yaygın. Büyüğü olarak ona ne doğru ne yanlış öğretmek de size kalıyor elbette çünkü o yaşta hissettiği duygunun (ezilme, şantaj sırası tedirginlik vs ya da tam tersi) bile yanlış olduğunu anlamayabilir.

Şimdi bunları niye anlattım? O basmakalıp cümlelerle karşı çıkanlar belli ezberci zihniyetlerinin farkına varır diye.

Bir sonraki cevabım sizin ne yapmanız gerektiği ile ilgili olacak.

dostum kizlardan biraz anliyorsan simdi buna buyuk tepki verirsen ne olacagini biliyorsun. kiz daha da yapiscak bu seylere falan. onun yerine sohbet et kardesinle "iste bak sunu yanlislikla gordum kim bu cocuk ? kac yasinda" vb bunlari ogrenmeni tavsiye ederim. simdiden kardesinle aranda bu seyleri de konusabilecek bag kursan sanki fena olmaz. ileride onun goremedigi ve ya farkedemedigi lavuklari falan ayiklamasinda yardimci olabilirsin.

ha diger turlu koruma diyorsan. hele wahtsapp webb falan. bunlar hikaye. hele bu cagda o turden bir turan taktigi denemek bu kizcagizi senden uzaklastirir aranizdaki iliskiyi de zehirler. en iyi koruma kardesine verecgin davranissal egitim olur. ogutler bilgiler, uyarilar ve her zaman korundugunu kollandigini hissetirmen de cabasi.

kaygılarınızda haklisiniz.
yasaklamak çözüm olmadığı gibi anlaşılmadığını düşünerek daha da teşvik edici olabilir.

anlayabileceği düzeyde basit makaleler bulup beraber okuyabilirsiniz güvenli internet ve sosyal medya kullanımı üzerine.
ders veriyormuş gibi değil de "a bak şimdi bir şey okudum gel beraber okuyalım vb" gibi bir yaklaşım belirleyebilirsiniz.
sınırları gösterin, durması gereken noktayı kendisi belirleyecektir.
annenizle konuşun. "telefonunda böyle bir şey var" diye anlatmayın. ama sosyal medyanın gençler üzerinde olumsuz etkileri olabileceğinden ve kardeşiniz için endişelerinizden bahsedin. bu aralar biraz daha dikkatli ve özenli olmalarını isteyebilirsiniz.
derslerinin neden düşük olduğu üzerine konuşun beraberce. kendi hayatınızı gösterin. okuyorsanız okulunuzu, çalışıyorsanız is yerinizi gezdirin çaktırmadan. orada olmak için ne kadar cabaladiginizi, güzel arkadaşlar edindiğinizi, her yaşta ve yerde yeni insanlar taniyabilecegini anlatın. kendimden yola cikayim ablam beni odtü bahar senlikleri ne götürürdü. iyi bir üniversite okumak, apartman bozması yerlerde okumaktan daha keyiflidir mesajını almistim ben o söylemese de...hayatinin onun seçimlerinden ibaret olduğunu anlamalı.
her türlü üniversite okuyabilirsin ama iyisinde olmak senin elinde...
bir de eğer özel üni. vb. okutma imkanımız varsa da söylemeyin. bilmesin. ona güvenen de çok oluyor.
talep edilen değil talep eden tarafta olmayı anlamali. bu anlamda yurtdışında yaşamanız türkiye ve orası arasındaki farkları görmesi açısından iyi.
ama benim yanıma gelirsin kapısını açmayın. sen de böyle yerlere gelebilirsin mesajı daha doğru...
nacizane fikrimdir.

bir de çevrenizden arkadaşlarınızdan (tabii hikayeleri biraz degistirerek) örnekler verebilirsiniz.
bunları kahve vb eşliğinde sohbet gibi yaparsanız sizinle bir şeyler paylaşmış olduğunu da hisseder.

mesela x ablan lisede dersleri boşlamıştı. onun için çok üzülüyordum. sonra kendisi de farketti hatasını çok sıkı çalıştı y bölümünü kazandı bak şimdi işinde müdür oldu. çok kazanıyor, geziyor vb. eğer bunu yapmasa evde oturan başarısız hayatında başka şehire ile gidememiş biri olacaktı vb gibi...
ya da y abim evlenecekti kız arkadaşıyla evlenecekti ama sevmediğine karar vermiş. bak sonra şimdiki eşiyle tanıştı ne kadar mutlular... vb. demek ki daha geniş bakınca daha doğru insanlar bulunabiliyor... gibi. anladınız iste siz onu. biraz dedikodu biraz muhabbet ortamı oluşturarak...
çünkü kimse o yaslarda nasihat dinlemeyi sevmez.

O yaştaki bir çocuğun ne yaptığına hakim olmanız gerekiyor. Hatta yaklaşık 16-17 yaşına kadar böyle. Aşırı baskılamadan ama belli sınırlarınızın olduğunu bilmeli. ve siz onun her yaptığını bilmelisiniz. Çocuk bunun farkında da olabilir, sıkıntı yok. Çünkü sizin ondan sorumlu olduğunuzun bilincinde olması gerekiyor. Ama ilk kez bu bilinci kazanacaksa (daha küçük yaşta bunu oturtmadıysanız) ters tepebilir, bu durumda ilk etapta gizli olarak kontrol edebilirsiniz. Açıkladığınız zaman anlayışlı olabilecek olgunluğa eriştiyse açıklayabilirsiniz.

Eğer sınıftan arkadaşıyla normal düzeyde görüşüp öpücük gönderdi ise sıkıntı yok. Çocuksu duygusallık içerisindeyse müdahale etmeden kontrol etmekte fayda var. Bu durumda sırdaş/arkadaş gibi yaklaşabilirsiniz. Ama yaşından büyükçe bir ilişki varsa aralarında ilişkiye müdahale etmek yerine yaşından büyükçe olmasına sebep olan kaynaklara müdahale etmek gerekir. Çünkü o ilişki zaten bitecek. İlerisi için yara almamak adına davranışlarını olumlu yönde değiştirmek gerekir bu durumda.

Örnek: direkt kendi hayatımdan örnek veriyorum. 13 yaşında kız kardeşim var ve yaklaşık 3 yıl evvel sınıf arkadaşı porno izlettirmiş. Bize gelip anlattı ve bir daha o arkadaşına gitmesine izin verilmedi. Pornonun ne olduğu ve neden zararlı olduğu anlayabileceği dilden anlatıldı. Peki diğer 10 yaşındaki arkadaşına ne oldu? Babam pedagog olmasına ve ailesi ile çocuktan habersiz görüşmesine rağmen aile umursamadı ve şimdi de çocuğun ilk erkek arkadaşıyla pornoda geçen sözleri taklit ederek mesajlaştığını biliyoruz. Ve bunun kötü olduğunun dahi bilincinde değil çünkü bunu okulun ortasında açıkça konuşabiliyor.

Verdiğim örnek uç bir örnek gibi görülebilir fakat maalesef toplumda yaşadığı duygunun/ortaya koyduğu davranışın iyi ya da kötü olduğunun dahi ayırdına varamayacak derecede pekçok çocuk var. Bunun en temel sebebi de müdahalesiz aileler, çocuk her yaptığını iyi sanıyor bundan dolayı. aşırı baskı merak uyandırır ama çocuk belli sınırların olduğunu da bilmeli.

Yapmanız gereken baskı yaratmadan müdahil olabilmek, daha doğrusu ne yaptığını uzaktan da olsa bilmek ve gerektiğinde anlayabileceği şekilde müdahale etmek. Bazen sert tepki verebilir ama kısa süre sonra sakinleşir çocuk çünkü idrak süresi yetişkin bireye göre uzundur. Böyle böyle medeniyetin sınırlarını öğrenir.

Son olarak tüm bu anlattıklarımı yapması gereken aileniz, uzakta olan siz değil.

Not: bir pedagog eşliğinde yazılmıştır. Ama çocuğun olgunluk seviyesi bilinmediği için cevaplar aşırı net olmayabilirmiş.

Merhaba, böyle bir web sitesi var, konuya direkt cinsellik olarak yaklaşmak doğru olmaz ama ilginizi çekebilir diye yolluyorum. www.facebook.com

yasaklamak, engellemek, telefonu elinden alarak mahrum bırakmak gibi şeyler çözüm değil. artık karşınızda çok daha net yaklaşmanız gereken bir genç var, bir çocuk değil.

bu durumda size önerim alternatif yaklaşımları denemek. siz kadınsanız kendi başınıza gelen bir olay kurarak görüşünü sorabilirsiniz. öncesinde kendisini değerli hissettirecek bir iki şey söyleyebilirsiniz.

öpücük göndermesinde, yaşıtları ile öpüşmesinde, sevgilisi olmasında sorun olmayan bir yaşta. unutmayın, sadece sınırlarını çizmesine yardımcı olmanız lazım. karşınızdaki artık 4-5 yşaında bir çocuk değil.

bu konuda bilgi edinmek isterseniz, atalay yörükoğlu'nun gençlik dönemine uygun kitabını okumanız faydalı olur.

siğil filansa o cilt değil cinsel hastalık kabul ediliyor. smeari de 6 ay ya da yılda bir yaptırmak önerilir. ben beşiktaş sait çiftçi de şayan şenli'ye gidiyorum ama smear sonucu 1 ay sonra veriliyor devlet hastanelerinde. hemen yurtdışına dönecekseniz özele tahlil yaptırmanız lazım.

benimki gostermekten utanmak degil. disciye de bu sebepten gidememistim yillarca. bosverdigim icin utaniyorum simdiye kadar nerdeydin triplerine girmelerini istemiyorum. bir de fisleme misleme olmayacak bir yer olsun.

yasagidim ulkede saglik hizmeti pahali ve sistem nasil calisiyor anlamis degilim.

herhangi fiziksel bir sey yok. sadece mantardan supheleniyoruz kasintidan dolayi. ama genital bolge ve cevresinden uzak.

smeari genel olarak yaptirayim istiyorum. sonuclari alma sansim olmayacak o zaman hemen he?

Kadıköy Kadın Sağlığı Merkezi'ne gidebilirsiniz, emin olmaz için önceden sormak iyi olabilir. www.kadinsagligimerkezi.org

Yine Şişli Etfalde Dr. Hakan Erenel'i bir arkadaşım önermişti.

Bazı SGK anlaşmalı özel hastanelerde de ufak ücretle muayene olabiliyorsunuz, Smear sonucu online alınabiliyor bildiğim kadarıyla. Telefonla sorabilirsiniz.

1 türkçesi adet kupası
2 evet mutluyum ben kendi adıma
3 bilmem erkeğim ben
4 bu konuda fikrim yok.

turkcesi adet kabi olmali bence.

sozlukteki basligini okumustum. birkac markayi da arastirdim. her kullanan cok memnun. ben de alacagim ama hangisini alacagima karar veremedim.

her gunu kullaniyorlarmis okuduguma gore. hicbir zarari olmuyormus hazne bayaa buyuk oldugu icin. yerlestirmesi zor diyenler olmus filan. bilemiyorum

1) menstürasyon, adet kabı
2) Mutluyum ama tampon daha pratik geliyor bazen, ama tampona göre daha sağlıklı tabi pamuk beyazlatma olayından dolayı
3) Ben kullanıyorum, gayet rahat oluyor
4) Marka fark etmiyor. İnternet sitelerinde aslında akla gelebilecek her türlü soruyu yanıtlamışlar kullanım hakkında da. Plastik ve kolay katlanır olduğu için kullanması kolay.

Favroilerimden değil. En beğendiğim filmi tenant.

başarılı ancak tecavüzcü bir yönetmen olduğu için filmlerini beğenirim ama adamı sevmem. neden seviyim çünkü?

Sadece şu filmini izleyip psikolojik geriliminden etkilenmiştim. Bitter Moon (1992) m.imdb.com

Sonra tecavüzcü diye filmlerini izlemedim.

filmlerini severim. repulsion, rosemary's baby, tenant üçlemesi de çok iyi.

karısının hatrına severim, tecavüzcüyse kaç sene hapis yattı bilgilendirirseniz sevinirim

Moda'da Migros'un yanında popüler bir yer vardı orası olabilir, gençler gidiyor gibi geldi:) Leman olabilir aşağıdaki Migros'un orda.

Kaçış oyununa götür, Kadıköy'de onlarca mevcut.

oyuncak müzesine götür bence

Kadikoy Bilimkurgu kutuphanesine gotur.
ozgenberkoldogan.com

Oyuncak Müzesi

bilişim sektörünün en zor alanlarından. düşün ki 70 yaşında ihtiyar bir adam var elimizde ve senin onu girdiği koşu yarışlarında hep birinci yapman gerek...

Tek bilmen gereken ingilizce biliyor musun? HER ŞEYİ OKUYACAKSIN. Tüm yeni gelişmeleri googlenin her güncellemesini ince ince altını çize çize okuyup çıkarımlar yapacaksın. Bu diğer arama motorları için de geçerli. Bir diğer sıkıntı ise şu bu sektörde her kim ben iyi bir SEO uzmanıyım derse en az 10-15 websitede deneme yanılma yöntemi ile bir şeyler elde etmiş olması gerekir.

arkadaşların bahsettiği gibi okuyacaksın. deneyeceksin. kendi yöntemlerini bulacaksın.

hazır sistemlerin subdomain'i altında keyword çalışmaları yaparak(maliyet azaltmak için), kendine ait sağlam pr'a sahip sitelerle bir bütün halinde sistem geliştirip kendini test etmelisin.

deneye deneye öğrenirsin. bir sitede denediğin şeyi başka sitede denemezsin ya da farklı yöntemini denersin.

herkesin kendine göre yoğurt yeme şekli olur. kimse diğerinin yaptığına "doğru hacı" demez "onlar geçti hacı" der. ama alttan alttan dener.

seo'da yöntem sensin hocam ne kadar çok okuyup deneyimleyebildiysen o.

Aslında SEO uzmanına genelde içerik yazdırılmıyor diye biliyorum. Büyük firmalar kendi elemanları dışında buradaki bazı şeyleri dış ajanslardan da alıyorlar.

Bu alanda çalışan şirketlerin bloglarını, çalışmalarını takip edebilirsin. Eğer çalışmadan geçirecek bir süren varsa bence bu ajanslardan birine stajyer gibi girip biraz deneyim kazanabilirsin aynı da tüm bu tool'ları, güncellemeleri yakından takip etmen gerekir.

Kendini çok korkutmamak için en basit kurallardan başlayarak ilerleyebilirsin.

open.spotify.com

tabi burda bilinenleri de var ama ayırmaya üşendiğim için komple yolluyorum

The beginning of the end - cause and effect grubu

bodies of water - twist again albümünün tamamını seviyorum.

daha dün sözlüğe yazmıştım.

www.youtube.com

lilium / sleeping inside

youtu.be

Spotify'da da varmış! Lakin "<1000" sayılmaz her halde. -> open.spotify.com

bunu çok severim -ki satriani bu albümde aşık veysel'e iki şarkı adadığını söylemişti, birisi de buydu.

joe satriani - andalusia

www.youtube.com

the gadsdens - sailor song
soundcloud.com

joseph childress - footsteps
soundcloud.com

Su aralar devamli dinledigim
youtu.be

where's the beach ‎- suakin
www.youtube.com spotify'da yokmuş.

london punkharmonic orchestra - teenage kicks
www.youtube.com 2 bin dinlenmeli spotify'da.

movietone - the blossom filled streets
www.youtube.com spotify'da yokmuş.

pigbros - hedonist hat
www.youtube.com spotify'da 1900 dinlenmeli.

bunlar da çok az bilindik gruplar/müzisyenler değil ama izlenme sayıları düşük kalmış:

richard dawson - the ghost of a tree
www.youtube.com spotify'da 7 bin dinlenme.

lowlife - gallery of shame
www.youtube.com spotify'da 5 bin dinlenme.

Lighthouse Family - Run
www.youtube.com

www.youtube.com

Erkut Taçkın bilmiyordum ben mesela. Dinleyince neler varmış dedim. Sonra Gülhan diye bir kişi vardı. Hatta dokun bana diye şarkısı vardı. İki albümden sonra gözükmedi.
Yonca Evcimik - Vurula vurula
Sibel Gürsoy var birde aklıma gelen.

www.youtube.com

www.youtube.com - asıl versiyonunu bir türlü bulamadım ama bu yakın ve temiz sesli. (benim kastettiğim parça "city" yani ilk parça)
www.youtube.com (ablanın saçı modadan çok öncesi)
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

ben kıyı köşe fazla bilmem ama bunları az kişi biliyor sanırım, yazayım dedim. ama bunlarla ya şansa karşılaşırsınız ya da özellikle dinliyorsunuzdur. lamb, james vs bilinmeyen gruplar değiller ne de olsa.

Porcupine Tree - Small Fish

www.youtube.com
türkiyede az biliniyor

serdar ortaç ~ iki kalp

Bayan A. A. - İki Gözüm www.youtube.com

dear and headlights
www.youtube.com

cody chesnutt
www.youtube.com

colder
www.youtube.com

hael
www.youtube.com

ya ne güzel bissürü çok güzel şeyler paylaşmışsınız, herkese tek tek mesaj atmaktansa böyle yazıyım dedim; hepiniz kıralsınız kıraliçesiniz!

biraz daha gelsin o zaman şerefinize!
www.youtube.com
www.youtube.com

Kime dinletsem ilk defa duydum dediği bir şarkı var beğenerek dinlediğim. İlk söyleyen Esther Ofarim sonrasında da ofra haza ve mor Karbasi farklı bir yorum getirmişler. (git: ) youtu.be bu esther Ofarim yorumu

Ofra haza yorumu youtu.be

Mor Karbasi yorumu youtu.be

youtu.be
youtu.be
youtu.be
youtu.be
youtu.be

Emin degilim. Hic emin olamadim. Emin olamayacagim.

Emin degilim. Sadece umrumda degil.

Edit: Emin olmamak demek varligini ya da yoklugunu ispatlayamam demek. Haliyle, biri bana "Tanri var, ispatla" dese ya da "Tanri yok, ispatla" dese bir sey diyemem. Inanc zaten kanitlar olmadiginda devreye giren bir sey, dolayisiyla inanmiyorum. Elimde bilgi olmadigi icin olasiligindan da bahsedemem. Daha cok "Sen inaniyorsan vardir, inanmiyorsan yoktur" diye dusunuyorum. Dolayisiyla, omrum boyunca kanitlayamayacagim bir sey icin ugrasasim yok, cok da umrumda degil. "Aksam en pisirsem" daha buyuk sorun bence.

Zaman zaman anlık olarak şüpheye düşsem de inançlı halime çabuk bir geri dönüş yapıyorum.

umrunda olmayanlar, emin değilse nasıl umurlarında olmuyor ki? emin değilsen tanrının varlığına ihtimal veriyorsun demektir. e bu nasıl umrunda olmaz? ufak tefek bir hayat sorunu değil ki bu.

ben de inançlıyım ama şüpheye düşüyorum ve her düştüğüm şüphede estağfirullah çekiyorum. kural gereği. bu yaşam daha güvenli geliyor bana.

Bulundugun toplumun dininin, o dinin kutsal kitabinin farkli yorumlarindan birinin, o yorumu takip eden mezheplerden de birisinin dogru din olma ihtimali milli piyango kazanmak gibi bir sey.

4000 din var. Ulkemizdeki insanlar daha hangi hocayi, sunnet kitabini, hangi kuran cevirisini okumasi gerektigini bile bilemiyor.

Ayrica, malum dinde onlarca celiski var.

Bilimle celismeyen din de yok.


Bir tanrinin 80 yillik sinavla sonsuz odul/ceza vermesi de sacma. Anne, babalarin cocuklarini terviye etmek icin uydurdugu Korku dolu masallardan bir farki yok.


Tanri var diyelim, bizi ustun kildigi yonumuz aklimiz/zekamiz .

Tanri, oteki tarafta sana "onlarca celiskisini gormene ragmen, bu korku dolu, kendinden olmayana ofke ve ceza sacan masallari inkar etmeye cesaret edemedin. Benim verdigim.en buyuk nimet olan zekayi kullanamayan birisini neden cennete aliyim?"

Diyerek seni cehenneme yollarsa ne yapacaksin?

@midilli35, birinci şart olarak inancı arıyor. birinci şart olarak zekanızı kullanın demiyor tikkat ettiysen eğer.

Nereden biliyorsun oyle dedigini? Bu onkosuldan eminsen zaten, sorgulamanin anlami yok. Zaten bir dini secmissin demektir.

tanrının olup olmadıgından emin degilim,muhtemelen de yoktur.
Ama dinlerin saçmalık oldugundan eminim.

birinci şart şehadet etmek deniliyor ya ben ondan şeyettim. aslında ben insanların yaşamlarının bir dönemlerinde de olsa acaba deyip demediklerini merak ediyorum.

Ayrica, 2-3 yil kullanacagi 1500tl lik cep telefonunu almak icin haftalarca arastirma yapan insanlarin, butun hayatini ve tercihlerini belirleyen bir olgu olan dini hic sorgulamadan kabul etmesi bana absurt geliyor.

Babanin kullandigi telefonu, arabayi, televizyonu filan kullan. Bunlar dinden cok mu onemli ki, bunlari arastirip, dinleri arastirmiyorsun?

Ben islami biraktiktan sonra asla "acaba" dedigimk hatirlamiyorum. Hatta aksine " ben nasil 20 yasima kadar musluman kalmisim" diye sasiyorum. Tabi, bu kisinin islami birakma sebepleriyle de alakali. Eger islamin hak din olmadigini kendisine ispat edebiliyor ise, "acaba" demez. Daha duygusal bir sebepten ise "acaba" diyebilir.

sonsuzluk fikri çok çekici geliyor, tanrı ya da benzer evren fikirlerinin insan düşüncesinin ürünü olabileceği ve orada bir belirsizlik bırakıp, bizim olana odaklanmamız beni motive ediyor. insan aklının olmadığı yerde boşluk yaslandığım nokta, onun yine insan eliyle doldurulması değil.

bence yanlış düşünülüyor. bir dinin yanlış olduğunu ispat etmek zorunda değiliz.
(binlerce din var tek tek hepsini çürütecek miyiz?)
aksine din ya da o dine inananlar, o dinin doğru oldugunu ispat etmek zorunda.

emin olmak ne demek ki? tabii ki emin değilim ben de, nasıl emin olayım? "tanrı olmadığını biliyorum!" demek olmaz mı bu? bilimsel anlamda bu şekilde konuşan birisi çıktığında da devir değişmiş olur zaten. varlığı da yokluğu da kanıtlanabilir olmayan bir şey üzerine fazla da söz söylemeye gerek duymuyorum açıkçası.

ancak diğer yandan şüpheye ise düşmüyorum. daha doğrusu tanrı yokmuşcasına yaşıyorum. olsa dahi günümüz dinlerinden herhangi birisiyle alakası olamayacağını düşünüyorum, o konuda eminim işte. dinleri tanrı karakterinin zekasına hakaret olarak görüyorum.

sana yokluğunu kanıtlayamayacağın kaç tanrı tasavvuru yapabileceklerinin farkında değil misin? dünyada kaç din olduğunun?

kanıtlanamayacak bir şeyi öne sürmekteki hırtlığa baktığımda emimin ki bu insanın halt yemesi.

yani mesela gidip göremeyeceğime göre bir başka galaksinin tekinde kanadını açmış dodo kuşu şeklindeki bir asteroid, bir çarpışma sonucu uzayda i lav yu godo şeklinde arklar çize çize ilerliyor desem bana naapçan? hadi kanıtla olmadığını...

yani bunu kanıtlamaya çalışmak bile dünyanın en boş işi olduğundan umursamak da hakikaten mümkün olmuyor. şahsen dert ettiğim şey umursamayışımın devlet kademesinde kurumsal olarak umursanması.

umursamamak da şu: bir şeyi bilebilmek için eldeki şeyler yetmiyorsa, daha fazla bilgi birikip de yöntemler gelişene kadar bir şeye ya inanabilirim, ya inanmayabilirim. ateistlerin önemli bir kısmı inancı reddeder. inanç "eminlik" sağlayacak hiçbir bilginin kaynağı olamayacağı için. yani bilmek söz konusu olduğunda inanç dış kapının dış mandalı. içeriğine bakarak, ne kadar da saçma olduğunu göz ardı ederek onu umursarsam, bir o kadar inancı daha umurasamam falan gerekir. bir de ayak üstü kanıtlanamayacak bir şey öne süren herkesi umursamam gerekir. ama bunlar öyle saçma şeyler oluyorlar ki iş oraya gelemiyor zaten.

Emin olmadigim icin inancsizim zaten. Koskoca yaratici bu kadar karambolde birakmazdi diye dusunuyorum. Koskoca yaratici o kadar insan, hayvan ve diger canlilar arasindan sadece 1 kisi secip, digerleriyle olan iletisimini o 1 kisi uzerinden yapmazdi diye dusunuyorum.
Ya da belki de yapardi. Emin degilim. Velakin beni adam yerine koymayana kulluk etmek bana biraz ters geldiginden varsa bile yokmus gibi davranmayi tercih ederim.

dinlerin insanlığa verdiği zarar konusunda şüphem yok.

Simülasyon teorisi biraz kafamı kurcaladı, çok boş vaktim olduğu zaman uzun süre düşünmeyi planlıyorum

baslangicdergi.org

www.instagram.com

okumadım ama markette gördüm www.nationalgeographic.com.tr

Lensmarket'ten 3 kere lens alışverişi yaptım. Sitede "yasal düzenlemeye göre reçete ibrazı şarttır, lütfen satın alırken reçeteyi gönderiniz" vs. yazmasına rağmen hiç reçete göndermeden satın aldım 3'ünde de. Ki reçetem var, ama özellikle istemediler.

Gözünüzün çapı, yapısı farklı olduğundan ve göz çok önemli olduğundan daha önce kullanmadıysanız doktor reçetesi ile alın. beyoğlu göz hastanesi'nde ücretsiz muayene olabilirsiniz.

todap'a bir sorun isterseniz.

www.semercioglu.com internetten almadım ama hiç, fuara geliyorlar bizim buraya hem zeytinleri hem zeytinyağları muhteşem. En son 5 lt'sini yanlış hatırlamıyorsam 125'e almıştık, ama yanılıyor da olabilirim. Bunun dışında Mut'taki zeytinyağı fabrikasından da her yıl tatil dönüşü yine zeytinyağı ve zeytin alıyoruz. Oradaki fiyatlar çok değişken, zeytini bazen kurmak için aldığımızdan ve toplu ödediğimizden fiyatını bilmiyorum. Hepsi de soğuk sıkım sızma zeytinyağı.

Şarköy den. Hanımın akrabaları sağolsun. 3 yıldır yağ ve zeytine para ödemedik.

Burdan alıyorum: www.basaranzeytinleri.com

hasadazeytincilik.com.tr

www.kocamaar.com

www.hepsiburada.com
Annem bunu alıyor Migros Carrefour veya Metro’lardan.

tr.nargourmet.com

Ben buradan alıyorum. Uluslararası ödüllü zeytinyağları var. Teneke alındığında fiyatları da makul.

Kadıköy Kooperatif'inden alıyorum, 2 litrelik şişe 45 tl idi, izmir'den geliyor. www.facebook.com

İnternet/Kendi siteleri ya da N11
Pirgion www.pirgion.com
Özgün www.ozgunzeytin.com.tr

köy +1 annemin bir arkadaşı mersin'den getiriyor. 5 litreyi 100'e aldım galiba en son.

o bittiğinde yenisini beklerken idareten komili sızma alıyorum.

çanakkale'den geliyor. benim ailem ya da erkek arkadaşımın ailesi buluyor oranın yerlilerinden. markası yok, fiyatını bilmiyorum.

Tanıdık yer, senelerdir alırız.
Konyar Zeytin

www.facebook.com

www.zeytindukkani.com
canemre diye geçiyor sanırım markası
sızma
22 tl'ye geliyor. 2 tane 5 lt'lik alıyorum.

1 arkadaşımdan
2 markasız direk üretici
3 gemlik
4 yılına göre değişiyor 20-25 arası.

zeytinyağında asid oranı önemlidir. bütük fabrikalar dengeleyici kullanıp dengeliyor bu iyi bir şey değil. şu an zeytinler yeni toplanıyor iyi zeytin yağları yeni yeni çıkar.

Kendimiz üretiyoruz başka yağ yiyemiyorum.

www.dryagci.com.tr

zeytin iskelesi

Zeytinyağını marketten alıyorum uygun fiyata ne varsa
Ama yeşil zeytini memleketten getiriyorum o da bozdu bu sene. Birçok yeşil zeytin denedim bulamıyorum istediğim gibi yağlı küçük çekirdekli asidi çok olmayan tası kuru olmayan

Osmanlı, Cumhuriyet döneminden bu yana levanten, ermeni, rum yabancıların sayılarının nasıl azaldığı ile başlayabilirsin bence. Diğer azınlıklar ile de kültürel bağımız yok. Günümüzde ise Arap turistler ve Suriyeli sığınmacılara yönelik ırkçılığı işlerdim ben. kısaca ne mozaiği ulan kafası var. Birikim dergisi internet sitesini karıştırabilirsin.

birikime ek olarak cogito ve dogu bati dergilerinin de konuya ilişkin sayilari var. bir onlari arastir derim. melek göregenlinin göç ile ilgili calismalari makaleleri var ona bakabilirsin.

ama geldiginiz bölge dedigine göre, bir response paper gibi de olacak bu, yani kisisel durumunuzu anlatmaniz gerekecek. memleketinin neresi olduguna göre de degisir bu sorunun yaniti.

bir de bu seneki bienalin konusu da buydu, bienal ile ilgili yazilmis yazilara da bakabilirsin.

t24.com.tr

arkadaşlarım kadıköy ayakta masaj'a gidiyor boyun için memnunlar.

kardeş sıkma canını her şey yoluna girer, girecek. aynı bunalımları ben de yaşadım birkaç sene önce ama su akıp yolunu buluyor ya. tabi bu esnada kendini çok fazla geliştirmeye bak hayatın bunun merkezinde şekillensin yoksa belirsizlikler bulutunda kaybolur gidersin.

senin koşullarına bakıp çözümleme yapacak olursak, işin turizm asıl olarak ama sen bunu yapmak istemiyorsun. okay, bunu koy bir köşeye kafanda ve kapat üzerini. otelci olmayacaksın, otelcilik yapmak dışında bir şekilde yoluna sokman gerekiyor işleri. tekrar bir üniversite okumayı düşünür müsün mesela, okuduğun süre içinde de geçinecek birtakım geçici işlerde çalışırsın. okulun iki ya da üçüncü senesinde de okuduğun bölümle ilgili bir işe girer çalışırsın. bu konuya nasıl bakıyorsun mesela? para kazandıracak bir şekilde geliştirmek istiyorsun kendini, mesela yazılımla alakalı bir şeyler okusan? bu devirde ortalamaya vurduğunda en çok yazılımdan para kazanıyor insanlar. yani illa okul okuman gerekmez ama bence üniversite diplomasına sahip bir yazılımcı her halükarda diplomasız yazılımcıdan daha garanti bir geleceğe sahip oluyor, daha risksiz gibi. ki bunu senin durumuna özel olarak yazıyorum, daha çok patinaj çekmeden biraz daha belirginleşsin diye gelecek durumun.

ayrıca ailenle mi yaşıyorsun kirada mısın ekonomik durumun nasıl bunları da bilmek lazım sağlam cevap verebilmek için. askerliği sal bir şekilde, gitme. uzatabildiğin kadar uzat. gerekirse herhangi bir üniversiteye yüksek lisansa falan kaydol ama kesinlikle gitme. bu devirde askere gitmek delilik. aslında her devirde delilik zorunlu askerlik uygulamasının olması ama bu dönem spesifik olarak cidden yrrk gibi bir dönem. o yüzden askerliği salıyoruz direkt.

bütün bunların yanında otelcilik mezunu olduğun için turizmin diğer alanlarına da kayabilirsin gibi geliyor bana, mutfak falan mesela. şu aşçılık kursu gibi şeylere gidersen oradan da yürüyebilirsin bence rahatlıkla.

yazılım işini yapabilir misin? yani bütün gün hatta daha fazla bilgisayar başında oturup kod yazmak sana göre bir iş mi? okul konusu dezavantaj gibi görülebilir amaolay burada kendini yetiştirmenle alakalı, inan okul mezunu olup bir b.k bilmeyen o kadar sözüm ona mühendis var ki. kuzenimin arkadaşı yazılım mühendisliği mezunu herif sinemalarda çalışıyor, düşün. ha bu arada yazılım kursu demişken bu iş internetteki online kurslarla çok zor ğrenilir. mutlaka yanında soru sorabileceğin hatalarını danışabileceğin bir eğitmen olmalı. o yolu denedim oradan biliyorum. fiyatları da unutma tabi. bilge adam 10 bin civarı fiyatlar çekiyordu hatrladığım kadarıyla.

vedatchilipeppers aşçılık demiş. yabancı dilin varsa yurtdışına açılman için bir kapı olabilir.

ne mesleğe yönelirsen yönel yurtdışına gitmek için yada hiç olmadı yurtdışına bir şekilde iş yapabilmek için sana olanak tanıyabilecek bir meslek olsun. misal yazılım iyi bir seçenek bunun için. tabi bunun için de illa ki dil gerekiyor bir şekilde.

askerlik konusunda sen kendi kararını ver. her zaman karşında sorun olarak duracak. 4 yıllık mezunsan kısa dönem çekilir gibi.

yaş ve meslek konusunu sorun etme. artık bilgiye ulaşmak onu kullanmak çok kolay. toplumun da bakış açısını değiştirmesi gerek. insanlar yurt dışında 40 45 yaşında meslek değiştiriyorlar. o yaşta tıp okumaya başlayanlar var düşün. tabi oradaki olanaklar daha farklı.

moralini bozma kendini dinle, nasıl bir iş yapabileceğini iyice düşün, ona göre kararını ver.

bilge adam kursunu düşünme bence , bir akrabam şu an 23 yaşında o kursa kayıt olurken 80 üzeri puanla bitirirsen iş garantisi demişlerdi. 98 puan ve üstün başarı belgesi aldığı halde iş bulmadılar. parayı da nakit vermiştik 10 bin tl ye yakın tuttu yazılım uzmanlığı kursu.
defalarca kurs binasına gittik telefon ettik mail attık başlarından savdılar .
turizmle ilgili bir iş bulabilir kendini geliştirebilirsin .ingilizce için bir kurs bulabilir boş kaldıkça dil çalışırsan daha faydalı olur bence .

öncelikle moralinizi bozmayın, önünüze bakın, türkiye'de genç işsizliği çok fazla biliyorsunuz, bunun yerine tüm boş vakitlerinizi kendinizi geliştirmeye, internetten firmalara ilanlara bakmaya adayın.

yazılım konusunu çok bilmiyorum ama otelcilik mezunu olmanız belki bu sektördeki farklı departmanlar için size avantaj sağlayabilir. iş arama alanınızı genişletin. Yabancı dil çalışın. Direkt müşteri ile görüşmeyi seviyorsanız buna ilişkin ilanlara bakabilirsiniz. Masa başı ise yine otelciliğe yakın sektörlere bakabilirsiniz. iyi şanslar.

bende aynı yaştayım. geçemediğim lanet olası ingilizce sınavı var mühendisim iş bulamıyorum ne kendi sektörümde nede başka sektörde günübirlik işlere gidiyorum böyle hayat mı olur ya.

turizm sektörü iyi parası olan için biraz. bir tur teknesi alıp keyfine bakabilirsin ileride. hepten kapama o kapıyı .

youtube'ta idris usta var. o tam senlik bence

Dunya x-men dunyasi gibi islemediginden bu bioenerji uzmani unvanlibkisiler dolandiricidan baska bir sey degil.

alternatif tıp yöntemleri hakkında düşünürken şunlar üzerinden ilerleyebilirsiniz

-bir yöntem her hastalığı tedavi edebilir mi? (Bazıları bunu iddia eder)
-yalnızca kaynım iyileşti tarzı olumlu yorumlar sizi tatmin edecek mi? (bu yöntemlerin bilimsel dayanağı bulunmaz)
-eğer psikolojik olarak olumlu etkisi varsa ve sizin buna ihtiyacınız varsa bu yöntemler bunu sağlayabilir, bunun için para ödemeye gönüllü müsünüz?

Lütfen yapmayın, dolandırıcılara para kazandırmayın.

Hangi şehirdesiniz bilmiyorum ama mesela Eskişehir'de Hikmet Hassa var, eskiden ESOGÜ'de tüp bebek anabilim dalı başkanıydı, şimdi kendi muayenehanesinde devam ediyor. Böyle uzman doktorlardan görüş alabilirsiniz.

ben bioenerjiye inanıyorum. doğru yapılsa her şeye iyi gelebilir. halam insanların karın ağrılarını, baş ağrılarını falan geçiriyor mesela ilginç bir şekilde. onun dışında şu çok klasik olan parmakların ucuyla insan kaldırma muhabbeti var. ben kaç kere yaptım, bana da çok yaptılar. gerçekten koca koca adamları kaldırabiliyorsun. ama tabi ki her şeyde olduğu gibi bu bebek için bioenerji konusunda da yüz kişi ben uzmanım diyorsa doksanı sahtekardır, doğrusunu bulmak zor iş.

ben sizin yerinizde olsam birilerine para vererek bunu yaptırmazdım sanırım. yani kanlı canlı örnekler falan görmem lazım önce. o bile ne kadar inandırıcı olur bilemiyorum.

ama bu bioenerji sadece belli bir kişide yok, hepimizde var sadece kullanmayı bilmiyoruz. bunun tekniklerini internetten öğrenerek gerçek tedavinin yanında ek olarak bunu da kendi kendinize yapabilirsiniz. hem uygulaması da hoş bir şey. dokunmak, hissetmek falan. bildiğim kadarıyla amaç birinin enerjisini karşısındakine aktarması olduğu için, eğer yumurtalarda problem varsa erkeğin karısına bioenerji uygulaması gerekir tahminimce.

bunun için harcamayı düşündüğünüz meblağ ile psikolojik destek almanızı öneririm.

@istanbul kanatlarimin altinda.

buyrun sizi deneylere davet ediyorum.

insan kaldirmismis. denge bilekligi varsa belki ama yoksa olmaz.

Bana kalırsa biyoenerji uzmanının yaptığı tedavinin türbelere gidip adak adamaktan farkı yok. İnançlı biriyseniz bunu deneyin daha iyi. Sonuçta ikisinin de faydası psikolojik olarak insanı o şeyin olacağına inandırmak. Biyoenerjinin, inanç temelli yöntemlerin hepsinin katkısı; normalde olmayacağını düşündüğümüz, stres yaptığımız, kaygılandığımız şeyin olacağına inanmak için aracı olmaları.

@kurnaz

dediğin şey yazarın sorduğu soruyla alakalı olmadığı gibi, yalan söylediğimi de nereden çıkardın bilemiyorum. ama evet, herhangi 4 kişi işaret parmaklarının ucunda herhangi bir ağırlıktaki bir insanı kaldırabilir. duyuru ortamında bunun deneyini yapmam biraz imkansız takdir edersin ki. ama eğer ilgilenirsen nasıl yapıldığını anlatayım, sen dene.

@istanbul kanatlarimin altinda.

soru ile tamamen alakali. olayin varligi ile alakali.

ya bizim 3 yasinda inandigimiz seylere hala inanan birini görünce sasirdim.

bilmeyenler icin arkadasin bahsettigi olay su
www.youtube.com
www.youtube.com

ama bunu yapinca kendini zannettigi su
www.youtube.com

@kurnaz

şirkette youtube açamıyorum, akşam aklıma gelirse bakarım.

neyse. sen bioenerjiye 3 yaşıdayken mi inanıyordun yani? baya olgunmuşsun o zaman. bioenerji dediğimiz şey 5000 yıllık geçmişi olan yoga felsefesinde bile vardır. yoga yaparken enerjinin bedeninde dolaşmasını hissedersin, enerjinin en çok toplandığı bölge olan parmak uçlarından ihtiyacın olan herhangi bir yerine geçmesini hissedersin. yani şu an ne anlatsam boş çünkü birisi bunu denemeden anlayamaz.

bir de sen korteksinle düşünmeye o kadar odaklanmışsın ki, aslında beyninin 72%lik kısmına ulaşıp kendini çok daha fazla açabilecekken malesef sadece sana öğretilen bilimsel kısımda kalmayı seçiyorsun. daha açık ve kabullenici olmalısın. yüzlerce yıl önce dünyanın yuvarlak olduğu söylenirken düz diye iddia edenler senin atalarınmış işte.

@istanbul kanatlarimin altinda'nın cevabında bahsi geçen; neden sonuç ilişkisi dahilinde açıklanamayan, çalışma mekanizması hakkında kimsenin bir şey söyleyemediği, ölçülemeyen, insanların hassasiyetleri üzerinden maddi çıkar elde edilen bioenerji ve alternatif tıbba dair daha bir sürü şeyi üzerine 10 kere düşünmeden ciddiye almamak gerek.

insan kendi özelinde bunlarla kafayı bozacak kadar hayal aleminde yaşayabilir ancak ailevi bir sağlık durumu karşısında çaresiz ve savunmasız insanları bu gerzekliğe dahil etmek için gerekli motivasyonu nereden buluyorlar anlamıyorum.

@zgrydn

pozitif bilime oturtulamayan şeyleri yok sayıyorsun yani?

oysa o işler pek öyle olmuyor. örneğin psikanalizme bakalım. psikanalizmde rüya analizi yapılır ve kişinin bilinçaltındaki kaygıları giderilmeye çalışılır. psikanalistler kimdir? örneğin freud. freud sinir bilimcidir tıp mezunudur. tıbba ek olarak mitoloji, antropoloji, filoloji, sosyoloji, folkloristik gibi konularda da eğitim almıştır ve böylece psikanaliz teorisini o ortaya çıkarmıştır. ancak bu konu hiçbir zaman (günümüzde dahi) bilimsel verilere oturtulamadığı için modern tıpta bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmez. ancak bu varolmadığını ve işe yaramadığını göstermez.

ayrıca doktorların çoğunluğu alternatif tıp tekniklerinin tek başına değil ama modern tıpla birlikte uygulandığında hastaya çok fayda sağladığını kabul ederler. (alternatif tıp derken falcı hacı hoca vs'ye gidip hastalığının iyileşmesini ummaktan bahsetmiyorum)

bundan maddi çıkar elde edilmesi konusuna nereden gelindi ben anlamadım. zaten soruyu soran yazara bu iş için para vermemesini, internetten kolayca bulabileceği bioenerji teknikleriyle kendi kendine denemesini önerdim ben.

soğan kürü denedin mi?

Bioenerji uzmanı bilemiyorum enerji ile ilgisi var bence her şeyin.. tuğçe ışınsu yu instagramda takip edip iletişime geçebilir eşiniz, seans da veriyor birebir.. çokça faydasını gördüğünü belirtenler var, umarım size de yardımcı olur..

biyoenerji, kuantum danışmanlığı falan gibi şeyler tamamen yalan. enerji öyle üzerinde el tutarak aktarılacak bir şey değil.

ama kaptırmak istediğiniz fazla gelen bir meblağ varsa, istediğiniz bir biyoenerji uzmanına giderek kurtulabilirsiniz, başka bir faydası olmaz.

Pek çoğu şarlatan bunların, umut taciri. Varsa da işini doğru düzgün yapanı ben tanımıyorum. Belki vardır. Yalnız bunlardan biri beni tehdit etmişti o geldi aklıma şimdi. :) Bu kadın felçli hastaları ayağa kaldıran, kanseri bile iyileştiren bir biyoenerji uzmanıymış bir de (yersen)

Teslim ettiğimiz işi beğenmeyen bu uzman hanım çirkefe bağlayıp bana telefonda sana öyle enejiler göndereceğim ki, batacaksın insan içine çıkamayacaksın vb. gibi tehditler savurmuştu. Ben de valla buyrun hodri meydan elinizden geleni yapın bakalım dediydim. :)

Yahu benim gibi seküler, ateist, burçlara bile inanmayan, hayatında kahve falı bile baktırmamış bir kadını tehdit ettiği şeye bak. Histerik şey yaa, bak aklıma geldi şimdi, bekliyorum hala bi şey de olmadı.

Bilimin bencesi sencesi olmaz. Sadece para dokmek de degil mesele, insanlarin basina neler geliyor. Lutfen bilimsel bilginin disina cikmayin, kendinize zarar vermeyin.

Eger iciniz rahat etsin diye konunun bilimselligini arastirmak istiyorsaniz ve Ingilizceniz varsa, suradan makale aratabilirsiniz: www.ncbi.nlm.nih.gov

Acamadiginiz bir makale olursa link gonderin, yollarim. Aklinizi karistiran makaleleri konusabiliriz. Lutfen kendinize zarar, sarlatanlara prim vermeyin.

Katiyen prim vermeyin. Bir etkisi olmaz.
Yaşınız genç ise, yapacağınız tek şey: bu konuyu erteleyip, rahat olmak... Sadece rahat olun, bunu düşünmeyin ve korunmayın. 1 yıl sonra gebelik yoksa yine merkeze gidin.
Çocuğunuz olduğunda, başkasına vereceğiniz tavsiye de bu olacak.

10. denemesinde gebelik elde edebilmiş çok insan var, maalesef bu işler böyle. Şimdi her bekleyiş ve negatif sonuçta stres daha da artıyor, bu da gebeliği direkt etkileyebilen bir şey. İnstagramda merve ipek öztürk diye bir kadın var, aynı sizin gibi defalarca tüp bebek denemesi olumsuz sonuçlanmış bir kadın. en son bir nefes terapisine gidiyor ve bunun yumurtalarına oksijen mi ulaşmıyormuş aslında neymiş meğersem ondan olmuyormuş, neyse terapi işe yarıyor ve kadın sonrasında hamile kalıyor. 4 yaşında acayip akıllı bi kızı var şu an. Ted konuşması falan vardı bi bakın. Biyoenerji değil ama stresten uzaklaşacak yollar izlemeniz ve nefes terapisini almanız yararlı olabilir, araştırın.

bizim de bebeğimiz olmuyor. sorun kimde acaba? bizim önce eşimde dna hasarı çıktı, en son düzelttik. 6 önce doktor kesin olur bebeğiniz demişti hala olmadı. geçen de ben tahlil yaptırdım fsh yüksek çıktı diğerleri normal. şimdi keten tohumu yiyorum. bir kaç ay daha duracağım olmazsa cebecide tüp bebek deneyip sonra tamamen bırakacağım. tabi Allah'tan istemeye devam.

Kaplan! Kaplan!
Dune serisi
Otostopçunun Galaksi Rehberi
Ben Robot
Silo-Vardiya-Toz
Mezbaha no:5
Sonsuzluğun Sonu
Madde 22

1984 - cesur yeni dünya - fahrenheit 451

3'ü de kültleşmiş distopik romanlar

Eğer bilim kurgu okuyorsan ve seri kitap seviyorsan;

Isaac asimov - Vakıf Serisi

Gerçi bulması zordur lakin nadir kitap ve sahaflardan bulabilirsin. Saf ve hala birisinin yanına yaklaşamadığı bilim kurgu klasiği.

sineklerin tanrısı

Pkd in de toplu öyküleri yayımlandı

www.idefix.com

Oğuz Benlioğlu ~ Mikro İfadeler

solaris, aden-lem
çocukluğun sonu-arthur clarke
sonsuzluğun sonu-asimov
yıkıma giden adam-bester
fahrenheit 451, mars yıllıkları, resimli adam-ray bradbury

bunlara ek olarak çok güzel bir derleme var, bilimkurgu öykülerinin olduğu 'korkunun bütün sesleri' diye, çok güzeldir o da.^-^

Ursula Le Quin - Mülksüzler
Doris Lessing - Şikeste (yeni çıkmış okumadım) www.idefix.com

Hayret, kimse Şibumi dememiş.

aç tırtıl

Şuradan görebilirsiniz: www.trafi.com

başlangıç noktasını doğru seçtiğimden emin değilim, siz bir kurcalayın yine de.

Üsküdar minibüsüne binip Koşuyolu Starbucks'un orda inersin, Altunizade'ye giden minübüse binip devlet hastanesine dönen yolun başında inersen 3-4 dakikalık bir yürüyüşle ulaşırsın. 2. minibüs yerine bu otobüse de binebilirsin. www.iett.istanbul

şişhane - Varuna gezgin cafe del mundo

Şişhane- soho house

Nişantaşı- room and rumours

Sakıp sabancı müzesi

fahriye kafe
marika kurtuluş

Beykoz var. Anadolu hisarının yanında bir park var onun arka tarafına geçerseniz deniz kenarına çok az insan geliyor. Köprü de gözüküyor gayet güzel fotoğraflar çekmiştir ben kendim için.

koç müzesi

Şişli-Garden Cafe

istiklal üzerindeki ravouna 1906'nın girişteki kafesinin dekoru ve ışığı çok güzel, fotoğrafla uğraşan biri olarak ışığın önemini bilirsin. ayrıca terasta teras barı var, hava güzelse manzaralı çekim de yapabilirsin.
www.zomato.com

Teşekkürler herkese, hepsini tek tek inceliyorum.

@Bruce evet o nedenden dolayı Amerikan Burger - Western tarzı (sanırım - mimarlıkla alakam yok :) Beer Hall hoş geldi. Bokehler çok güzel yakalanabiliyor.
Neon ışıkları ve tuğla duvarlar renk katıyor.

api.zeroistanbul.com
img2.mekan.com

Naif'in yaptığı mekanlar.

Draft Göztepe
www.ozanphoto.com

Gitmedim ama yine Naif'ten Hip Alsancak güzel duruyor aynı konseptte.
scontent.cdninstagram.com

www.instagram.com

@difarentiationaiton
yanımda french press mi götüreyim??

ekleme: yazdığın cevabı ilk okuduğumda aklımdan geçeni yazmadım ama dayanamadım yazıcam.
yok kardeş köydeyim ben öyle bir şey duymadım. filtre kahveyi de bizim köydeki kahvede içerim zaten.

kahvegibikahve.com

@diffarentiationation
evde de makinem yok, french pressle yapıyorum zaten. makinem olduğunu ya da olmadığını yazmadım ama siz makinem olduğunu düşünmüşsünüz heralde bunda bir sorun yok. ancak aşağılayıcı ve sinirli bir şekilde cevap yazmak zorunda değilsiniz. kimse zorla cevap yazdırtmıyor size.

@madafaka
frech pressi götürüp kırılma ihtimalini göze alamam. ve french press çantada yer kaplayan bir şey.

Filtre kağıdı götürüp bardağın içine kağıtla beraber kahveyi koyup üstüne su koydurabilirsin ama tadı nasıl olur bilmiyorum.

kantinciyle anlaş, french presini kantinde bırak

travel press+termos alabilirsin.

www.amazon.com

cold brew yap sıcak suyla karıştır. denemedim ama internette yapanlar var

@uyusam iyi olur Siz takmayın o arkadaşı. Herkese salça oluyor. Ergen bir troll işte. Kendi haline bırakın.

French Press'i götürmek istememeniz gayet normal. Bazı yazarlar güzel örnekler vermişler. Deneme-yanılma yöntemiyle bir yolunu bulursunuz sanırım.

Tchibo'nun french press mug ve 250 gr french press cekilmis kahve seti var. ikili set Tchibarda yok ama macro centerlarda var, 49 lira. Bahsettigim french press mug cam degil, plastik benzeri bir sey. Onu rahatlikla tasiyabilirsin yaninda.

online.macrocenter.com.tr

Bahsettigim set bu. Kahveyi french pressde demleyip baska bardak vs. ihtiyaci olmadan direkt iciyorsunuz. Ben cok memnunum.

Aeropress alabilirsin belki french pressin kirilmasindan korkuyorsan. Ama yer kaplar o da birazcik.

evde sabah kalktığımda french press'le yapıp termosa koyup yanımda taşıyorum dışarı çıkarken. genelde soğumuyor ama hafif soğuksa üzerine biraz su ekliyorum.

şöyle bir şey var: açıp içine sıcak su koyuyorsunuz demleniyor. ancak french press kadar ekonomik değil.

online.macrocenter.com.tr

images-na.ssl-images-amazon.com

french press mug lar var. ikisi 1 arada. thcibo dan 30 tl ye almıştım. bulursan çok pratik oluyor.

(bkz: 11/22/63)

The Dark Tower

11/22/63 görünmez kapı ama geçmişe açılıyor

the lost room

tardis olabilir, doctor who

lost room geldi aklıma.

beetleguice

Harry Potter ve Felsefe Taşı'nda Diagon Yolu'nun girişindeki taş duvardan Muggle dünyası-büyücü dünyası geçişi oluyor. Aynı şekilde Peron 9 3/4'te duvarın içinden geçilerek Muggle dünyasından büyücü dünyasına geçiliyor.

As Above So Below

the lost room
edit: söylenmiş, pardon.

kapı yok ama perde olursa; twin peaks.

(bkz: interstellar) kimse dememiş.

kapı denmez pek ama solucan deliği, karadelik vs. ucu bambaşka bir boyuta çıkan.

alice harikalar diyarında geldi aklıma bir de. sayılır mı bilemedim.

being john malkovich.

thor, hemidall'ın tuttuğu kapı var

Six Feet Under 3x12'nin son dakikalari. Tam istediginiz gibi oluyor mu bilemedim bir bakin isterseniz.

the cube
alice in wonderland
rüyalar da sayılırsa aurora aka vanishing waves
pan's labyrinth
the zero theorem
dark city (emin değilim ama vardı sanki bunda da)

Stranger Things

maze runner

Space Jam
Super Mario Bros.
Pay the Ghost
Insidious 1-2-3

X-men'in Days of Future Past filminde öyle sahneler vardı diye hatırlıyorum. Portal açmalı falan.

once upon a time birden çok bölümünde var.

channel zero'nun 2. sezonu. (her sezon farklı konu işleniyor.)

izleyince bu duyuru aklıma geldi, yazayım dedim.

ali baba ve 40 haramiler

gonullu calisabilecegi yerler vardir. amerikada cok yaygin hayir kurumlarinin falan volunteer programlari. para alamaz ama hem mesgale olur, hem sosyal ortama girmis olur. dilinin derecesini bilmiyorum ama konusma yetenegini gelistirebilir bu sayede. cv sine de deneyim olarak yazabilir.

Eğer belirli bir yerde kalması gerekiyorsa:
Çevredeki üniversiteler veya başka okullarda herkese açık lecturelar falan var mı onlara bakabilir.
Bir blog başlatabilir "40 Days in US -Amaçsız bir macera" diyeve güzel fotoğraflar çekip, anılarını anlatarak, insanları yönlendirebilir.
Bunun için Amerika'da olmasına gerek yok ama bir online kurs yapabilir coursera'dan, gider bir kafede falan oturur.

Eğer mobil biriyse, road trip de güzel alternatif.

neden kurslara katılamıyor? benim hanım turist vizesiyle gidip, 3 ay boyunca ingilizce kursuna devam etti. belirli bir saat sınırı var, o sınıra kadar kurslara dahil olunabiliyor.

aman ha girişte b1 e damga vurdursun. b2 ile sıkıntı çıkıyor çoğu şeyde.

Couchsurfing'e üye olsun orada Athens grubuna katılıp etkinliklere baksın ve katılsın. yine meet up'ta bir şeyler olabilir.

Güzel bir gezi listesi yapıp şehirdeki müze, kitapçılar vs gezmeye çalışsın.

Aslında sosyal imkanları olan bir şehir olduğunu biliyorum doğma büyüme biri olan arkadaşımdan. lokal gazeteleri alıp oradaki etkinliklere katılabilir.

mevzu mesai saatleri içi için. zira kalan vaktini beraber geçireceği insan mesai saatlerinde çalışıyor. kös kös oturmamak için ne yapılır. az buz değil, günde 9 saat...
edit: anlaşılmıştır zaten ama daha net yazayım. şehirde iki arkadaş olacak sadece. birinin işi var, ötekisi o iş yaparken boşta. haliyle her ne yapacaksa solo yapmak zorunda. şehirde arkadaşı vs. yok.

boyle bir zorunluluk yok. sorun olmaz.

Valla 8 kişi gittiğimiz tatilde Hollanda sınırında arkadaşımı beklettiler. Diğer 7 kişi 1 saat sonunda ikna edebildik. Türklerin yoğun olduğu ülkelerde Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda gibi.. bu mevzuyu takıyorlar. Riske ederim diyorsan sen bilirsin. Bence değmez.

yapabilirler.

ben avusturyada yasiyorum, kuzen 5 yillik finlandiya schengen vizesini yeni alip ilk girisi avusturyadan yapmaya kalkinca thy izin vermemisti, neden olarak cok fazla kisinin sinirdan cevrildigini ve thy nin bu sikintidan dolayi ceza ödedigini söylemisler, yasal olarak haklari varmis bu yolcularin ucaga binmesini reddetmeye. oradaki amir thy genel merkezden izin almisti ucaga girisleri icin. ben bunu ilk defa duydum ama oluyormus.

teoride sikinti yasayabilirsiniz, pratikte cok cok sikinti olmaz ama bir risk var.

ucuz bir bilet bulup avusturya'dan fransa'ya gün içinde ya da sonraki gün geçeceğini gösterirsen bir problem olmaz. sonraki gün geçeceksen bir de otel rezervasyonu ibraz etmen gerekebilir ama. en garanti böyle olur.

Zorunluluk yok ama sikinti cikarabilirler ozellikle de Turk pasaportun oldugu icin.

THY'nin sitesinden Avusturya - Fransa arası bir uçuş için rezervasyon yaptırıp çıktısını al.

Booking'den Fransada kalacağın bir otel rezervasyonu yap. Dikkat etmen gereken iptal etme ücretsiz olacak. Rezervasyonun çıktısını alıp iptal et.

Sorarlarsa bu iki belgeyi ibraz edip "Fransa'da daha uzun süre kalacağım için oradan aldım vizeyi" dersin.

Ama bence sormazlar. Ben Almanya'dan alıp Yunanistan'a gittiğimde suratıma bile bakmadan mühürü vurdu.

birkaç ay önce bizim şirkettekiler iş nedeniyle almanya'ya gittiler.
içlerinden birinin 2 senelik fransa vizesi varmış ama fransa'ya hiç giriş yapmamış.
diğerinin de 6 aylık italya vizesi varmış ve o da italya'ya giriş yapmamış.

6 aylık italya vizesi olanı türkiye'ye geri göndermişler havaalanından. 2 yıllık fransız vizesi olanı kabul etmişler. sorduklarında polis demiş ki, "uzun süreli vizeniz olduğunda başka ülke vizesi de olsa sorun değil, istediğiniz schengen ülkesine giriş yapabilirsiniz. ancak kısa süreli vizeniz varsa vizeyi aldığınız ülkeye giriş yapmış olmanız gerekiyor"

ki bu bahsettiğim adamlar iş seyahatinde yani düşün belgeleri falan var. biri tıpış tıpış geri döndü.

bir başka arkadaşım da gene bu sebepten amsterdam'dan döndü.

yukarıda yazanları da göz önünde bulundurursak bu işin belli kuralı falan yok. kafasına göre alıyor ya da almıyor her polis. işini riske atma. özellikle siyasi olarak her şey çalkantıdayken hiç değmez.

fransa bana uçak biletini rezervasyon yaptığım için vize vermedi 3 hafta önce, başka ülkeye gideceğim için bu yolu denedim. biletiniz başka ülkeye alınmış ise ne derler bilemem.

Bir risk, göze alıp almamak size kalmış; ancak geri gönderildiği olayı bir şehir efsanesi değil. Bilginiz olsun, gayet de yaygın bir olay.

avusturya'da kalacağın yerin konaklama bilgilerini (fatura vs.) ve avusturya'ya gideceğin otobüs/trenin biletini önceden alıp yanında çıktı olarak bulundurursan sıkıntı çıkması ihtimalini minimuma indirirsin.

Bu yaz sizin gibi Fransa vizesiyle viyanaya giriş yaptım. Sorunsuz olmuştu.

yabancı ev arkadaşı al.

uygun fiyata özel ders bulabilirsin, şöyle bir şey gördüm bir de englishspokencafe.com Ama gramer vs çalışmadan konuşman da çok ilerlemez, derdini anlatırsın, ikisini birlikte yapmaya çalış.

Bilgi Üniv. kursu var ama fiyatlar pahalı olabilir. konusmakulubu.net

Couchsurfing istanbul grubuna (üye iseniz) sorabilirsiniz. Duyuruda da arama yapınca bazı şeyler çıkacaktır.

Tarihi yarımada Ayasofya
Vapurla Eminönü - Kadıköy, Kadıköy çarşı, Moda çay bahçesi burnu
Galata Kulesi (çok sıra oluyor) Konak Kafe'de bişeyler içip manzaraya bakabilir.
Perşembe günü İstanbul Modern, Rum Okulu'nda bienal var ve çok ilginç bir bina
Sakinlik istiyorsa Adalar

hep derim. ilişkilerde kavga, gürültü olacak :)

yoksa sıkılıyor insan.

Aralık ayında 5.senemiz olacak. Durup düşündüm de lise son-üni son arasında olduğu için ilişkimiz hiç adam gibi paramız olmadı. O yüzden adam gibi etkinliklere de katılmadık. (1 senelik birlikte gidip yaşadığımız erasmus var ama onu saymıyorum) Yeni yeni işe başlayacağımız için de etkinlikti sinemaydı tiyatroydu ileride kovalarız diye düşünüyorum. Önceden taksim'e giderdik işte tatlıcıydı, ucuz şarapçıydı falan filan. Taksim iğrenç olunca oradan da uzaklaştık. Avrupa yakasında olunca Kadıköy çok işkence oluyor. Ayrı evlerde yaşıyoruz ama aynı evde yaşasak sanırım sürekli evde yer, dizi/film izler ve oyun oynardık. Nitekim Erasmus'u böyle devirdik :D

Herkesin eğlence anlayışı farklı tabii ki, biz partilemedik geceleri oyun oynadık birlikte yaşarken ama gündüzleri 40 45 km bisiklete binip dağ tepe göl falan keşfedip fotoğraf çekiyorduk. Sıkıcı çarkımız olmamış galiba bizim ya da ikimiz de hem fakir hem de asosyal olduğumuz için farketmemişiz. :D

Kendi arkadaslarinizla da vakit gecirin. Bir kisi ile hergun yapacak seyler bulmak zor olur illa ki. Benim is ark nisanli mesela ama biz birlikte 3 sabah kosu 2 aksam da yuzme yapiyoruz.

Evlenmeden önce bir sene kadar çıktığımız düşünülürse 16 senedir beraberiz eşimle. Bazen insan konuşmadan da rahat olabilmeli, sıkılmamalı. Geçen akşam çocukları yatırmışız tv seyrediyoruz, döndü bana "neden şimdi elele tutuşuyoruz ki, evli değil miyiz biz" dedi, güldük ikimiz de. Aktiviteyi canınız istiyorsa yapın, ama iş aktivite olmadan da beraberken sıkılmamakta.

hafta sonları Kadıköy'e gidip Moda'ya yürümek, alışveriş yapmak, dükkanlara bakmak, sahilde ya da kafe-barlarda oturmak. Caddebostan'da da yürüyüş yapabilir sonrasında kahve içebilirsiniz.

İstanbul'un gezmediğimiz semtlerini gezmek.

Sergi gezileri.

İstanbul etkinlik anlamında çok zengin, facebook önerilerden takip edip arada onlara takılıyoruz. Sürekli birlikte bir şeyler yapmıyoruz, ayrı da etkinliklere gidiyoruz.

bizim de 2 seneyi geçti. dediğin şey eskiden bize de oluyordu. neden böyle hissediyorsun biliyor musun, çünkü hayatınıza pek fazla bir şey katmıyorsunuz. bu birbirinden sıkılmak ya da "bu böyle yürümeyecek" demek değil. sonuçta birbirinizi seviyorsunuz değil mi?

birlikte olmasanız, yalnız yaşasan da böyle hissederdin. sizin üretmeniz, işe yarar ve kendiniz için "iyi gelecek" bir şeyler yapmanız lazım. film izlemek de kendiniz için iyi bir şey, yeni bakış açıları katıyor. ama hep filmle olmaz. 50 yaşına geldiğinizde hala daha film mi izlemek istersiniz, yoksa farklı hobileri olan, her şeyin tadına bakmış bir çift olmayı mı? çeşitlendirin yaptıklarınızı. dışarı çıkın, amaçsızca yürüyüş yapın. spor yapın. gerçi dansa gidiyormuşsunuz, bence dans da çok iyi.

bizim mesela akşam eve gelip bütün gece kıpırdamadan dizi film izlediğimiz oluyor. sonra xbox var, black friday'lerde 2-3 oyun alıp kışın dışarı çıkamayacağımız kadar soğuk zamanlarda oynuyoruz. o oynarken ben izliyorum, spiker gibi oyunda neler olduğunu anlatıyorum. ben oynarken de o. sonra haftada 3 gün spora/yogaya gidiyoruz. ama bence işin püf noktası üşenmeden evden dışarı çıkmak. akşamları azıcık sıkılsak hemen kendimizi dışarı atıp yürüyoruz. sahilde oturup muhabbet ediyoruz. bazen ikimiz, bazen de arkadaşlarla buluşup kalabalık. ama hiç cafeye bara falan gitmeyiz mesela. öyle bir yere gidince evde oturmaktan bir farkı kalmıyor. açık havada olmak çok fark ediyor. kamp denilmiş mesela cidden süper bir şey. şu aralar pek çok kişinin sandığının aksine tam kamp yapma havaları.

bir de sevgiliyle başbaşa içip sarhoş olmak, çenenin açılması, doya doya konuşmak çok güzel oluyor. benim favori etkinliğim o =)

Bir sey olmaz

Shengen'in kuralları dahilinde yok diye biliyorum. Ama geçen hafta başka bir ülkeye gitmek için Fransa üzerinden başvurdum. Otel ve uçak rezervasyonuyla, ret aldım (Çalışan kişiyim 3 shengenim bir UK vizem vardı pasaportta). Alınmış uçak bileti görmek isteyeceklerdir. Önerim biletinizi alıp gideceğiniz yere başvurun.

ilk shengense riskli turistik vize alıyorsan da riskli. eğer davetiyen varsa buraya ucuz bilet buldum vs deyip geçiştirebilirsin. ancak şu ara sıkıntılı bir dönem kontroller sıkı.

5 yıllık Almanya vizesiyle, yaklaşık 3 yıldır Fransaya girip çıkıyorum. rahat 8-10 kere gitmişimdir. Kimse de sormadı şimdiye kadar.

Bu vizeyle Almanyaya hiç girmedim ayrıca