danismanına sorsan bunlarin bir kismini, danisman yoksa aynı bölümdeki asistanlara sorsan, su soruların hicbirisi icin olumlu yanıt alamayacagini bile bile, yanıtları bir de onlardan duysan, wikipedia'dan alintili tez hic aklina yatiyor mu tembeloglan deseler, ne hissederdin tam olarak? ölümü gör ne olur söyle, ne hissederdin o anda?

benim ogrenmek istedigim sadece denklemdir şekildir bir kaç cümledir vs wikipediadan kopyala yapistir alıp yazsam ama alıntı yapmadan kaynak belirtmeden yazsam bir şey derler mi?
her şeye kaynak yazarsak bu tez bitmez ki. tezin onemli kısmı materyal yontem buralarda kopyala yapiştir hiç bir şey yazmayacağım, hep kendi yazdıklarım olacak.ama genel kısımlar tanımlar bunları kopyala yapiştir yapmanın bir problem olusturacagını dusunmuyorum ama onemli olan jurinin ne düşünecegi :)

1. Alıntı yaptığınızı belirtin, yani kendi cümlenizmiş gibi yazmayın. Referansı tabii ki vereceksiniz.

2. Wikipedia'dan alıntı yapmayın, bilimsel olarak kabul gören bir yer değil. Gülerler.

3. Tez Türkçeyse terimleri siz de Türkçeye çevirebilirsiniz. Şekillerde yazılanlar da Türkçe olmalıdır.

4. Bir kaynaktan aldığınız her şeyin kaynağını belirtmek zorundasınız. Ama mesela E=mc^2 denklemi artık halka malolmuş bir denklemdir, yazıldığı makaleye refererans vermeniz gerekmez.

5. Çok büyük problem olur. Yakalanırsanız atılırsınız. Jüri üyelerinden dikkat eden biri çıkabilir. Aslında pek dikkat etmeden de anlaşılabilir çünkü anlatım ifadeleri, dil çok değişiyor, alıntı "ben buradayım" diye bağırıyor.

Başka soru?

- Kopyala yapıştır olmaz. Onun yerine "Erdoğan (2011) yaptığı çalışmada global krizin Türk ekonomisini teğet geçeceğini vurgulamıştır." demen lazım ki bu bile bazı yerlerde kabul görmez (Önceki/Benzer Çalışmalar altında değilse).

- Wikipedia'dan alıntıyı çok nadiren kabul ederler. Bunlara örnek popüler kültür öğeleri ya da çok iyi bilinen tarihler ve kişiler gösterilebilir. "Kılıçdaroğlu 22. ve 23. dönem milletvekilliği yapmıştır (Wikipedia, 2011)". Yine de Wikipedia kullanımı akademik intihar olarak nitelendirilebilir. Fakat Wikipedia'yı yazının kaynaklarına (her sayfa altında bulunan) ulaşarak kullanmanız işinizi olabildiğince hızlandırabilir.

- Şekli yeniden çizmeniz, ya da Türkçe'leştirmeniz gerekmekte. Eğer bu mümkün değilse şeklin altına ya da olduğu sayfaya İngilizce (ya da diğer dilde) olan kelimelerin (kelime gruplarının, cümlelerin) karşılığını yazmanız gerekir. Yine bazı akademisyenler bunu da kabul etmeyebilir.

- Kendinize ait olmayan farklı yerlerden aldığınız herşeye kaynak göstermek durumundasınız. Aynı şekilde bu kaynaklardaki bilgilerin doğruluğunu da kontrol etmiş olmanız lazım ama buna vaktiniz olduğunu sanmıyorum. Genel kültür diyebileceğimiz şeyler için kaynak göstermenize gerek yoktur. "Türkiye Kyoto Protokol'üne 2009 Şubat ayında taraf olmuştur." (Buna Wikipedia'yı da gösterebilirsiniz, resmi belgeyi gösterirseniz daha iyi olur, ya da kaynak göstermezsiniz), "Su 0C'de donar." Fakat şuna kaynak göstermelisiniz; "Bir çok bilim adamı artık ışık hızının geçilemeyeceğine inanmıyor (Einstein, 2011; Fermi 2010; Brown, 2012)."

- Kopyala yapıştır yüzünden uzatma ya da red alabilirsiniz. En çok Özet, Giriş, Sonuçlar ve Yorumlar kısımlarına dikkat edilir. Teziniz şu sorulara yanıt veriyorsa, gerisi çok göze çarpmaz; Sorun ne? Nasıl çözülecek? Nasıl çözülmeye çalışılmış? Çalışma sonrası neler bulunmuş? Bulunan sonuçlar ne ifade ediyor?.


Geçmiş olsun, Allah kurtarsın :P

arkadaşlar sagolun cevaplar için ama bu tez 3 aya bitmez oyleyse off ya uykusuz geceler bekliyor bizi :D

suc sende degil üzülme kardesim, seni yüksek lisansa kabul edip de bu noktaya kadar getirip başıboş birakan danısman hocan da. o hocan ki her hafta seninle iki saat görüstüm diyerek ders ücreti aliyor. sana bu kafa ile yüksek lisans yaptiran hoca hangi kafa ile makale yaziyor, "bilimsel" calisma yapiyor onu merak ediyorum.

şarkı adı soruyorum hemen silicemden alışkanlık. onların çoğu sonradan silmiyor zaten geyiğine yazıyor. silen varsa da durmasını gereksiz görüyordur, işgal etmek istemiyodur vs.

ekolden ötürü çoğunlukla dalgasına

gelde sadece soran kişinin işine yarayacak bilgiler için oluyor bu ibare. mesela hani "dıttırı dıttrıııı " diye başlayan bir müzik vardı neydi o falan gibi. bir daha kimse o soruyu "arama" bölümünden sormayacaktır ve sitenin veri tabanını boşuna doldurmayayım diye yapılan ince bir hareket.

genelde illegal indirme ilanı oldugu icin "bir an once kaldiracagim kimsenin başi derde girmeyecek ha dostum" diye anliyorum ben.

hayır.

bozuk turkceden sınıfta kalir yine de.

terbiyesizce bir yol...

hacı kapı bu kadar yakınken neden yolları ızleyıp uzatıyorsunkı. madem bu noktaya geldı. ararsın hedıyelerımı gerı ıstıyorum dersın. amaç bellı ıstek bellı. temiz iş yap

yol izlersen sıçarsın. arayıp söyle tabi

Ara söyle, küfrederek geri iade etsin, ezik durumuna düş. Borç değil, harç değil hediye.

Aldatmışsa "vizite ücretin olsun" de, ya duvarda patlatır, ya kendi ayağıyla getirir.

@kimlanbu +1

kapısına dayanıp iste. ske ske verecek ciddi ol çekingen durma. kararlı dur sinirli dur.

'hediye'nin anlamını biliyor musun?

www.youtube.com

Aldığın hediyeler cok pahalıysa ya da senin işine yarayacak bir durumdaysa aç telefon ya da yüzyüze konuşarak iste.Ama kız vermek istemiyorsa nasıl alacaksın ki zorla? "Kıza pahalı hediyeler alırken ayrılacağını hiç düşünmedin mi ?" vermek istemiyorsa unut takma kafaya..

orospu kaltak fahise falan havalarda ucusuyor ama ne kadar kizgin olursaniz olun neticede bir zaman birlikte gecirmissiniz, o zamanlar karsiligini veriyormus ki hediyeler almissiniz. bu kizginlikla geriye alsaniz alsaniz babayi alirsiniz gibi geliyor, ben kizin yerinde olsam vermem de bu kadar laftan sonra.

kendini kandirma, hediyeleri mi gercekten istiyorsun, yoksa onun kotu hissetmesini, aci cekmesini mi? birincisi ise ara soyle. ama hediye bu yani... biraz ayip olmuyor mu?

madem nişanlanma kıvamına gelmişsiniz yerin belli kardeşim aile mahkemesi, karşılıklı evlilik vaadi oluşmuşsa nişanlanmış sayılırsınız hukuken ve nişanlanma sonucunda tüm hediyelerin iade edilme zorunluluğu vardır.

tüm derken maddi bakımdan iadesi mümkün, mektup şu bu olmayacak, kıymetli sayılabilecek şeyler işte. seve seve vermezse zorla verir.

ben eski sevgilinin yerinde olsam inadına atardım tüm hediyeleri çöpe. hediyenin geri istendiğini de ilk kez duydum. nişan bohçası bile geri istenmiyor artık.

ah ah yazık yurdum insanın düştüğü şu hale. bir hediye alayım var yok paramla o hanım olmadı ondan alayım bu hanıma vereyim olmadı satar yerim diye düşünüyorsaaaann... çok beklersin ben olsam geri vermezdim.

o ne yaa açlıktan ölsem isteyemem isteyen olursada o adamın üstüne kusarım tiksinççç

bırakmakla iyi yapmış senin gibi adamı.

3 hatun için buralarda pek de uygun kamp yeri olduğunu sanmıyorum ama mordoğanda özellikle ayı balığı koyu denen yerde uygun fiyatlı pansiyonlar var. denizi falanda oldukça güzeldir tavsiye edebilirim.

cadir kuracaksaniz karaburun kuyucak ta güzel bir kamp alanı varmis. haftaya ben de orada olacagim. onun disinda mordogan da da bir yer varmis ama görmek gerek önce.

mordoğanlı bir arkadaşın dediğine göre ayı balığı koyunda gönü rahatlıgıyla cadır kurulabilirmis hiç sorun olmuyormus. onun dışında foça ingiliz burnuna dogruda olaiblir ama cok eser rüzgarı fenadır.

www.bisikletforum.com


ayrıca google bana bunu verdi umarım işinizi görür..:D
aramaya izmirde kamp yeri yazıyorsun çıkıyor.

@zxcv, pansiyon tavsiyesi alalım o zaman kızlarımız için

@andromedus, tesis felan var mıymış ayı balığı koyunda?? ayrıca listeyi güncellemek lazımmış araştırmış kızlar bi çoğu da kötü durumdaymış şimdi kamp yerlerinin.

@jackofalltrades, koyucaktakine gidince bi yorum atı ver alleasen

tesis yokmus ama halk cok anlayıslı iyimser gonul rahatlıgıyla kanlınabilir felan dedi bilemiyrum bizde gitmeye niyetlendik oraya ama ..

bir hafta kaliriz diyerek bir gece kalip geri döndük. buraya notlari yazayim da bundan sonra gidecekler icin bir faydasi olsun.

karaburun yarimadasinda yerlesim yarimadanin dogu kisminda, körfeze bakan ic kisimda yogun cünkü bati kiyilari rüzgar, kayalik cografya ve balik ciftlikleri yüzünden pek yasanası degil.
ilk cadirkamp balikliova'yı gecer gecmez yakamoz kamping, ciplak bir koyda 4-5 tane cadir var. tuvalet ve dus alanlari idare eder, elektrik yok, denizi kestanelik, kıyılar corak ve agacsiz. oturacaginiz, birseyler iceceginiz, alisveris yapacaginiz bir tesis yok. tek iyi yönü balıklıova'ya cok yakin olmasi. buraya birkac sene önce gittigimiz icin arabayı durdurup tepeden bakmakla yetindik, vakit gecirmeden ilerledik.
balikliova'dan 10 km kadar sonra sagda ufak bir levha görünüyor, sakli koy kamping yaziyor. yolun solundaki bosluga arabayi parkedip, bir merdivenle asagiya iniyorsunuz. agac kapli ufacik bir koy. eskiden bir restoran gibi birsey varmis ama su an faal degil. agaclarin altinda 4 kisilik ferah cadirlar var. isterseniz günlügü 40 liraya buradaki cadirlari kiraliyorsunuz, isterseniz 30 liraya kendi cadirinizi kuruyorsunuz. cadirlara elektrik gelmiyor ama restoran'in nutfagini ve buzdolaplarini ücretsiz kullanabiliyorsunuz. agaclar tamamen gölge yaptigi icin cadir icin cok ideal. restoran'in rihtiminda masalarda oturup kendi yiyeceklerinizi yiyip icebiliyorsunuz. mekanın sahibi, baliga cikmak isterseniz kayigi kullanabilirsiniz dedi. koyda hic dalga olmuyor ama aciktaki balik ciftlikleri yüzünden su cok temiz sayilmaz. yine de yüzenler var etrafta.
mordogan'da ayibaligi koyunda ben cadir kurulacak bir mekan göremedim. ortamda cok cadir kurmaya müsait degil, her taraf yazlik dolu, deniz güzel ama cadir kurdugunuzda dus alacaginiz oturup yemeginizi pisireceginiz size ait bir mekan yok.
karaburun'da kuyucak plajinda cadir kurulabilecegi yaziyor forumlarda. ama orasi da tam bir hayal kirikligi oldu. kuyucak plaji karaburundan yeni limana giderken hemen yolun solunda kaliyor. kuru, cakilli bir plajda üc dört tane pansiyon ve pansiyonlarin önünde sezlong ve minderler var. cadir kurabileceginiz alan plajin hemen girisinde sazliklarla örtülü bir barın hemen arkasindaki ufak bir bahcemsi yer. hic gölge yok, yer toz ve taş kapli beton sertliginde. kisi basi 7.5 lira istiyorlar, kac kisi kalirsa ona göre ücret ödüyorsunuz. tuvaletler ve dus alinacak yerler dökülüyor. icecekler ve ufak tefek tost türü yiyeceklerde fiyatlar ortamın hakettiginin üzerinde.
yakinlarda cadir yeri sordugumuz bir isletme sahibi dolungaz'i önerdi. dolungaz'a, kuyucak'tan bir iki km ötede saga sapan bir toprak yoldan gidiliyor. yol cok kötü, araba ile gitmek cok sıkıntılı oldu. sonunda hakikaten bakir, hic dokunulmamis bir koya geliyorsunuz. koyu bir aile isletiyor. cadir kurulacak agac altlari var bir kac tane, bir de 10 m2'lik bungalowlar yaptirmislar. isterseniz oralari günlügü 40 liradan kiraliyorsunuz. cadir icin 7.5 lira istiyorlar kisi başına. tuvaletler idare eder, dus alacaginiz yerler acikta, cok temiz degil. ayrica kullanabileceginiz su kaynagi yok, elektrik yok. biz geldik diye aksam bir iki saatligine jeneratörü calistirdilar. bir kafeterya var, başka bir genc isletiyor. bir litrelik suyu 2 liraya aldik. başka da birsey alamadik. denizi temiz ve hafif dalgali. hemen koyun girisinde bir dalyan var, eger sansiniz varsa o gün icinde balikcilarin tuttugu baliklari alip mangalda pisirebilirsiniz. onun disinda bir ihtiyaciniz oldugunda cok uzun ve mesakkatli yolu tepmeniz gerekiyor.

bir de karaburun hakkinda genel bir iki sey söyleyeyim. bakir koylar, dogal ortam, kücük kasaba ortami falan geride kalmis. her koyda derme catmada olsa bir tesis var, kicinizi koydugunuz sezlongun başında bir adam dikilip para istiyor. bir isletmenin yatirim yaptigi tesislerden faydalanmaniz icin bir ücret talep etmesinde bir sorun yok ama ortada yapilan bir yatirim falan yok, iki armut minder, bir tuborg semsiyesi ile tesis olunmuyor. "alternatif tatil" herkesin diline pelesenk olmus ama alternatif tatil yosunlu dus kabinleri, boklu tuvaletler, cesme'ye özenmis menu tarifeleri ile olmuyor. aradiginizda iyi yerler var, lipsos pansiyon cok harika bir mekan mesela, ucuz degil ama ucuk olmayan fiyatlarla taze balik da yiyebileceginiz balikci lokantaları bulabiliyorsunuz. ama bunun icin virajli 100 km gitmeye degmez.

ayağımın tozuyla ben de yazayım kayıtlara geçsin; kamp kurma planlanı bir şekilde askıya alınıp 3 kişi planlanmış olan tatil toplamda 6 ya çıkıp bodrum plajının hemen tepesine kurulmuş olan hava meydanlarının kampında kaldık, özelleştirildiği için illa ki kamu personeli olmak gerekmiyormuş. tam pansiyon kişi başı 45 tl (kamu pers. 37,50 tl)fiyatıyla görüşülmüş olan bütün pansiyonlarından daha uyguna geldi- zira diğerlerinin en düşük fiyatı kahvaltı dahil 40 tl idi-. çalışanlar güler yüzlü, yemekler de gayet güzeldi. büfe fiyatları da gayet uygundu bira 4 tl(ki zaten bütün karaburunda max 5 tl bira),büyük su 1 tl, hamburger 3,50 tl gibi..
tesisin hemen önünden denize giriliyor, deniz de gayet temiz şezlong da beleş. denize girilebilecek diğer plajlardan mimoza da yürüme ile 5 dk..
dolmuş seyahatin de sosyalleştiğimiz yerli halktan karaburun girişinde kalan Boyabağ diye bir mekanda kamp kurulabileceğini öğrendik hatta ağaç evleri de varmış kiralanabilecek ama gidip görmedik. hemen yanında da çay bahçesi varmış faal olarak işleyen ordan da yiyecek felan filan edinilebiliniyormuş. onun dışında da geceliği 80-100 tl gibi fiyatlara yazlık ev kiralama şansınız varmış yada denize yakın olmasa da olur derseniz aylık 300 tl gibi bi fiyata bağ evleri de bulubilirmişsiniz.
iskelede güzel fiyatlara kalamar, karides güveç yeniyor, balığınızı götürürseniz ücretsiz pişirip servis yapan yerler de var..
ama öle çılgınlar gibi coşmaya gidilecek bir yer de değil doğrusu sakin sakin denize girerim, çekirdek çitleyerek sahilde dolanırım diyenlere güzel bi yer!
hele arabanız da varsa daha gözel bek bi gözel olur sanki!

sözlügün olayi o zaten, öteki türlü wikipedia olurdu.

barat diye troll'un mal olanı var, sazanları çekmiş başlığa işte. yapacak bir şey yok, saçma sapan bir ton yazar var.

@jackofalltrades biraz daha okuman lazım sözlük konseptini sanırım. yada ne biliyim inciye falan bak.

estruda'ya katılmakla beraber, jackofalltrades de haksız değil. aşağıda disclaimer'ın ilk cümlesinde yazıyor bu sitede yazılanların hiç biri doğru değildir diye. dolayısıyla gg olmayan, formata uyan her şey legal.

sözlükte saçma sapan bir ton yazar olduğu gerçeğine katılmakla beraber bu yapılana "yaptırım" uygulamak da aynı oranda saçma bence. ne yapılacak, entry'lerin doğruluğunu kontrol eden bir kurulun onayından mı geçecek yazılanlar?

ayrıca;
"biraz daha okuman lazım sözlük konseptini sanırım. yada ne biliyim inciye falan bak."

bu ne şimdi? ortaokullu kapışması mı? @2'nin ne yaptığını mı belirteyim ben de o zaman? adam haklı.
.

@aboutablank
jackofalltrades sözlük yazarı değil ama anlaşılan senden daha bilgili sözlük hakkında. onun dediği gibi olmasa zaten ispiyonlanır silinir.

bence de durum içler acısı ama sözlüğün asıl konsepti bu. kalite ile konsepti karıştırmamak lazım.

zaten saf bilgiden bahseden yok burda, ve burada okuduğun herşeyin doğruluğu da söz konusu değil tabiki, ancak yorumdan yoruma göre yazılanlardan her daim birşeyler çıkar en azından kafanda bir fikir oluşabilmesi bakımından.

benim bahsettiğim şey aslında led zepplin örneğindeki gibi somut bilgilerin bilerek ve kasten yanlış girilmesi. yani kısaca diyebilirim ki, eskiden ekşisözlüğe atıyorum bir müzik grubu başlığına bakıldığı zaman o grubun yazarlara göre en iyi parçaları, ne biliyim 3-5 de kişisel yorum okunurdu. o kısıtlı internet bilgisi ve yavaş bağlantıdan dolayı adam bak bu güzel demiş diyip o mp3 ü arardık falan.

Benim canım sıkıldığı işte zaten bu troll'ük olayının bokunun çıkması, kasten yanlış yönlendirilme vs.

Tabi herkes ne kadardır takip ediyor sözlüğü, bu geçirdiği değişim vs. ve bu değişimin 5-10 kişinin kontrolünde olması hepsi tartışılır aslında..

bir de sözlükteki eski ve kaliteli yazarların çoğu gitti. dolayısıyla entryleri de gitti. başlıklar da sudan çıkmış balık gibi kaldılar.

olm ben ssg'nin yerinde olsam yeminle bu heriflerin hepsini uçururdum. lan zaten moderatör keyfi davranıyor, bizi hiç sallamıyor deyip gaza geliyor herkes. ''lan al o zaman sana keyfiyet uçun gidin hadi trollüğü başka yerde yapın'' bahanesiyle tek bir entrysine bile bakarak uçururdum bu adamları. ulan ben ekşi sözlük mü okuyorum, emo forumu mu okuyorum belli değil.

beğenmeyen gider demeyin, buralar eskiden çayır idi, çimen idi, hoş idi. insan alışınca garipsiyor.

çıkarın yeni bi yasa uydurun gitsin arkadaş, şu sebepten uçtunuz güle güle. bu kadar. devlet kurumu sanki anasını satiyim, format da format. format dahilinde dağıttılar sözlüğü.

-troller çoğaldı napalım?
-formata uyuyorlar mı?
-evet.
-kalsın.
-e adam troll?
-malesef format.

vay arkadaş, insan sözlüğüne, yazarlarına azcık sahip çıkar.
sözlüğün ''ekşi sözlük'' olmasında format değil, kalite önemliydi bir okur için, bunu bir okur olarak belirtmek isterim. yazın bunu bir kenara. kuş gibi uçup giden, içten ve samimi yazan yazarlar bu sözlüğü ''ekşi sözlük'' yapan.

hadi sol frame'i boşver, bu böyle giderse '' entrylerini okumadan güne başlayamadığım über insan '' şeklinde tanım görücem demek ki aradığım herşeyin altında.

adam bilmemkimin abartılmış olması diye başlık açıyor ardarda. adam troll işte belli. uçur gitsin, seni de çok abartmışız diye. ha böyle bi kural mı var? yok. eee neden uçtum? canım istedi. bu kadar. sanki yapılmayan şey.

bunu bu dille buraya yazmış olmam da duyurudan uçabileceğimin bir belirtisi, burdan uçarsam canım yanmaz da, bu sözlükteki troller hala oralarda forumvari entry girerlerse canım yanar. o kadar diyorum.

bir ara ülkücüler dövüş teknikleri öğreniyordu sokakta kavga için. o dönemlerden bahsediyor olabilir. böyle gençlik kampları falan vardı namaz saatlerine göre ayarlanıp bu saatler arasında askeri eğitime benzer eğitimlerden geçiriliyorlardı.

belki serdar buna ithaf etmiştir. sevmiyorum o herifi ya. bir ara röp yapayım senle dedim vaktim yok dedi.

bir zamanlar, fethullahci genclik karate salonlarını dolduruyordu. hem iyi hocalarin bir kisminin dini duygulari kuvvetli oldugu icin bir tür merkez oldu, hem de gencler kariya kiza gitmesin enerjilerini atsin derdi vardi. tabii fethullahcilara has degil bu durum, "muscular christianity" ya da hitler jugend falan diye aratirsaniz internette, saglam kafa saglam vücutta bulunur mottosunun daha cok sag ideolojiler tarafindan benimsendigini görürsünüz. türkiye'de solcu olmanın emarelerinden birisinin tekel birasi icip ahmet kaya göbegi büyütmek oldugu düsünüldügünde, bu tez daha da kuvvetleniyor sanırım.

bir örnek göstereydin ya?

panorama olmasın dediğin? örnek lazım evet.

panaroma gibi anlatmışsın. özel bir lens gerekli değil. tripod şart. bazı foto maklarda (olympos compact) panaroma seçenği var. sonra onu otomatik stitch yapıyor. olmadı siz de fotoküt ile kolayca birleştirirsiniz. en önemli iki kural, tripod. ve asla otomatik ayar olmasın. wb dahil herşey manuel olmalı ki ışık aynı olsun yandan yana geçerken. tabi güneşi hesaba katmak lazım açık alan ise.

(bkz: hdr)
elindeki makineyle çekebilirsin.

pence anlattığı hdr değil.
hdr: goo.glü
panaroma: goo.gl her ne kadar fotoğraf değilse de..

bu çekim panaroma tek fark manzara panaromasından 4 fotografı yada tam sayamadım 5 farklı karenin birleşiminden oluşmuş. tripot şart ayrıca 400d ile yapabilirsin canonun kendi programlarından skech mi neydi onunla yapabilirsin.efekt veren objektif sorusunu tam anlamadım ama öyle birşey yok

@exodia tesekkurler. efekt veren objektif degil, lens olacak galiba. ornegin elimde olanlardan bir tanesi gunes yansimalarini yildiz haline getiriyor, bir digeri suyun altindaki baligi netleyebiliyor. buna benzer baska onerebileceginiz asortik seyler var midir?

onlar lens degildir(lens objektif anı şey) sende bahsettigin filtre sanırım o yıldır dediginde de star efekt filtresi eski ışık noktalarını yıldız yapıyor. aynı zamanda emel sayının şarkı söyleme anında olan efekti veren filtreler var renk filtreleri var. öyle bir kaç iltre var.

@exodia verdiginiz bilgiler epey isimi gordu, cok tesekkur ederim.

ne demek.başka birşey için direk sorabilirsin.

fono nun pratik almanca, pratik flamanca, pratik portekizce kitaplari var kitapcilarda, bunlari birisi alip pdf yapmissa internet üzerinden de ulasabilirsin.

bu üçünün sahibi aynı, en altta diğer diller diye bölüm var ordan site seçebilirsin. ama gerçekten çok iyi , öğretiyor, telefuz yaptırıyor(sesli) , quiz yaptırıyor , o dili öğrenen başka insanlarla konuşmanı sağlıyor :D ben italyanca giriş seviyesi için bakıyorum bide almancamı geliştirmek için

www.queondaspanish.com
www.wiegehtsgerman.com
www.moltobeneitalian.com

@utku deli bi siteymiş saolasın...
@jacko eğer sitelerde bulamazsam onlara da göz atıcam..

varolun.

(bkz: ihsan oktay anar) olur mu

ahmet hamdi tanpınar, hatta saatleri ayarlama enstitüsü

tabi ki yaşar kemal. aaaa!

hey bunların tercümesi de var değil mi değil mi?

(bkz: murat uyurkulak)

yaşar kemal'in vardır. o tarafın dillerine çevrilmiş diye biliyorum çoğu eseri.

yasar kemal okutarak arkadasi heder etmeyelim. yabancilarin en sevdigi yazar orhan pamuk elif safak, onlar da bunu bilerek yaziyor malum. ihsan oktay anar bence yaşayan en büyük türk yazar, cevirileri de var ama o denizcilik terimlerini biz anlamiyor iken onlar nasil cevrildi, nasil anlasilir orasi mechul. orhan pamuktan bir iki kitap alin okusun, pek begenecektir.

Çevirileri maalesef yok. Sanırım İhsan Oktay Anar bir tek Almanca'ya çevrildi. Ahmet Hamdi'nin sadece Huzur'u İngilizce'ye çevrildi diye biliyorum. Bu arada İhan Oktay Anar yaşayan en iyi Türk yazar ifadesi de evlere şenlik olmuş.

sadece puslu kitalar atlasi aralarinda ispanyolca, fransizca, korece ve macarca'nın da bulundugu 20'den fazla dile cevrilmis. ahmet hamdi'nin kitaplari 27 dile cevrilmis. evlere senlik derken, gün olup keser sapinin dönecegini hesaba katmak lazim.

Keser sapının dönüp nereye saplanacağı belli olmaz. Onu bir kenara bırakacak olursak, Google marifetiyle Ahmet Hamdi'nin kitapları 27 dile, İhsan Oktay'ınkiler şu kadar dile çevrildi demek yeterli değil. Danimarkalı arkadaşın okuyabildiği diller neler? Ahmet Hamdi'nin kitapları ne zaman çevrildi? Bu kitapların çevrilmiş basımları hala kitapçılarda var mı? Aynı şekilde İhsan Oktay'ın çevrilerinden basımı devam eden ve bulunabilen kitapları hangilerdir? Danimarka'da bulunan veya Türkiye'de ikamet eden biri bunlardan hangilerine ulaşabilir. En basit şekliyle amazon.com marifetiyle yapacağınız bir araştırmada Ahmet Hamdi'nin 'A Mind at Peace' adıyla çevrilen 'Huzur' adlı kitabını tedarik edebilirsiniz. Ahmet Hamdi'nin bir yabancının okumasını istediğiniz kitabı 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü' ise benim bildiğim kadarıyla henüz çevrilmedi ancak Penguin'in buna ilişkin bir projesi mevcut.

Bu arada kolaylıkla ulaşılan bir kitap olarak Orhan Pamuk, Kara Kitap (Black Book)'a bakılabilir.

saatleri ayarlama enstitüsü almanca olarak şu an mevcut, fransızcaya da çevrilmiş olması lazım. tabi dancaya çevrilmiş mi onu bilmiyorum..

Amerikalı bir arkadaşıma Nazım Hikmet'in bir şiir kitabının İngilizce'ye çevirisini almıştım, çok beğenmişti. (Taksim'deki Pandora Kitabevi'nden almıştım.) Tavsiye edebilirim.

korkutmak istemem ben de dişlerimin hepsinin elimde kaldığı bir rüya görmüştüm zamanında. ölüm anlamına geliyormuş, öyle demişlerdi o zaman... ama bunları fazla önemseyip moralinizi bozmayın.

at murattır.

dreammoods.com

bir ara ben de benzer rüyalar görüyordum. dislerim ufalanip elimde kaliyordu. sonra gece dislerimi cok sıktıgımı söyledi yanımda yatan arkadas. sizin de benzer birsey olabilir. rüyalari cok da ciddiye almamak lazim. sometimes a cigar is just a cigar, öyle degil mi güzel kardesim :)

teşekkürler...

yok çok ciddiye almak değil de bilinçaltında bir şeylerin göstergesi sonuçta. Ben kendi terapistimle neler yorumladım neler..ama şehir dışında olduğum için onunla görüşemiyorum. insan gergin oluyor bu tip rüyalar görünce :(

Tamamını okumadım. Fakat ne benim, ne de arkadaşlarımın diş dökülmesi/kanaması rüyası hayırla bitmedi. Ben de ne zaman bu rüyayı görsem kısa süre sonra sevgilimden ayrıldım.

kafanın içinde, ertelediğin ama seni rahatsız eden bir problem var. göz ardı etmene rağmen artık yüzleşmek zorunda kaldığını hissediyorsun. bağlam içinde vapur, kaçışsızlığını ve sınırlandırılmanı simgeliyor olabilir. problemi erteliyorsun ama artık sorun kendini pek çok yerden belli etmeye başlamış. seni rahatsız ediyor. dişinin kopmasını hissedip rezil olmamak için ilk başta bunu belli etmemeye çalışman bunu gösteriyor olabilir. ama artık sorunu çözmek, hissetiğin şeyleri açığa çıkarmak istiyorsun. insanların seni anlayamayacağını ya da destek olmayacağını düşünüyorsun. kopan dişini arkadaşına gösterip ona sorunun varlığını ispat etmen aslında desteğe ihtiyacın olduğunu, insanların sana inanmasını istediğini gösteriyor. ancak doktorlara rağmen dişlerinin dökülmeye devam etmesi ve sorunu çözemeyişleri de senin umutsuzluğunu simgeliyor olabilir. tüm dişlerini kaybetmen de bu sorunu çözmeye çalıştığında elindekileri kaybetmekten korkmanı dolayısıyla yine başa dönerek sorunun çözümsüzlüğünün yarattığı kaygıyı temsil ediyor olabilir.

bütün bunlar olabilir. olmayada bilir. tek gerçek var ki o da ; at murattır.

kız arkadaşınızla olan ilişkiniz yahut bu ilişkideki sizin bireysel varlığınızla ilgili sorunlar var. muhtemelen kendi içinizde yaşadığınız ve etrafa göstermekten korktuğunuz, üstüne gitmediğiniz, önemsiz gördüğünüz ancak aslında önemli sorunlar.

içinize bir bakın;
bunun yanında son bir kaç gün içinde olan biten olayları ve hislerinizi tekrar düşünün.
size bu rüyayı gördüren şeyi rahatlıkla bulursunuz.

rüyalardaki olumsuz şeyler başınıza kötü şeylerin geleceği demek değildir, ama olumsuz ruh halinizi hala düzeltebileceğiniz anlamına gelir bunun için bi işarettir, doğru yorumlamak lazım, hayra yormak lazım.

bi de cidden aşırı sıcak, açlık, tokluk gibi şeyler de ruh haline cok etki etmiş olaabiliyor, önceki gün çok kısa bi süre olsa da hastane diş hastalığı gibi şeyleri düşünmüş olabilirsin, bilinç altının yansımaları çoğu şey, hatta bugün bunları okuyan birisi de bu rüyaya benzer bişi görüp o da korkabilir.

İcinizde bi sıkıntı var. Sevdiginiz kisiye acilmaya korkuyorsunuz.

uyurken sıkıntıdan dişlerini çok sıkmışsın. sanki seni onaylamayacağını düşünmüşsün, neden ki?

Bu benim de başıma geldi birkaç kez. Anlamını bilmiyorum, ölümle ilgili birşeyler söylemişlerdi. Ama o dişlerin sırayla kopup döküldüğünü birebir hissetmek çok garip bir his.

kötü rüya söylenmez derler.bir daha görürseniz anlatmayın.

ay hepinize teşekkürler, anlattıklarınız resmen ruh halimi özetliyor herhalde, çoğunuz gerçekçi yorumlarda bulundunuz.

mesela son 1 haftadır rezil bir haldeyiz ve çözemiyoruz ailece. dün gece uyumadan önce annemden de aldığım gazla 3 saat sevgilimden ayrılmam gerektiğini ama yapmanın zor olduğunu düşündüm. 3 saat sonunda telefünda kavga ettik gecenin bir yarısı ve çok kırıldım. ona ısrarla anlattığım basit şeyleri anlamıyo çocuk veya anlamak istemiyor. bu da deli etti beni, elimi yumruk yapa yapa bir hal oldum.
bir de gün içinde deli gibi ağran bir 20lik diş ağrısı olunca böyle bir rüya kaçınılmaz oldu sanırım.

rüyam sıkıntıyı ve çözümsüzlüğü simgeliyor olabilir, bilincinde olmama rağmen. işin kötü tarafı, şuan hayattaki sıkıntılarımın gerçekten çözümünün bende olmaması...

teşekkürler duyurucular, daha da fikri olan olursa, lütfen paylaşsın :)

bence firstattan istifade disciye gidin ve bir baktirin. bu arada yatarken dislerinizin daha rahat etmesi icin dis plagi (ya da baska bir ismi var hatirlamiyorum)

"önce annemden de aldığım gazla 3 saat sevgilimden ayrılmam gerektiğini ama yapmanın zor olduğunu düşündüm"

karar alırken kimsenin gazına gelmeyin. özellikle ailenizin gazına hiç gelmeyin. kararı kendi başınıza alırsanız sorumluluğu da tamamıyla üstlenirsiniz. öbür türlü başkalarına suçu yıkma veya paylaştırma eğilimine girebilirsiniz. iyi olmaz bu ileride...

@co2s2 , sigortam ve param yok, dişim kemiğime dayandı cerrahi müdahale lazım, artık tahammül edemediğim bir ağrı var. parayı bulduğum gibi gidicem diş hekimine.

@terp , dediğiniz çok doğru. "gaz aldım" dediğime bakmayın, tabiiki annemden önce kendi düşündüklerim ve hislerim ön planda. o da anne olarak üzülmemem için "destek" oluyor , onun yanlışlarını bana söyleyerek, hatırlatarak, acısını çabuk atlatayım diye. zaman ne gösterecek bilinmez tabii, bildiğim tek şey çok ama çoook üzgünüm ve çaresiz olduğum :(

ha 20lik dersen iş biter zaten. git çektir onları :) sana dalai lama'dan bi nasihat, eğer sorunların çözümsüzse, sıkıntı yapmakla elimize bişi geçmez, eğer sorunların çözülebilir ise yine sıkıntı yapmaya gerek yoktur, çözersin biter. ('sıkıntı yapmak' kendimi kutluyorum.)

siktiri çek o yokmuş gibi davran hiç sallama. yap bunu kesinlikle. peşinden koşması için değil bu anlattıklarını yapan biri ya hastadır ya da hastadır... bu kadar açık. işini yapamıyosan başka bir iş şansın varsa ayrıl yoksa boşver takma kafana kim o yani kafana takıcak.

Herifi yatağına alıp uyuttuysan e normal tabii.

anlamadım ki kız gelmiş senin yatağının rahatlığını, nevresimlerinin rengini mi denemiş? ne biçim insanlar var?

şimdi aaaa cinsellik yokmuş, aralarında bişi yokmuş. yarın gidip başkası ile beraber olabilir mi diyeceğiz? bence çok saçma. bir dengesizlik var.

bu tip insanlar ne istediklerini bilmiyorlar sanırım.

ilişkilerde pek akıl verecek süper tecrübelerim yok. ama diyeceğim odur ki aklınızı karıştırmayacak, hareketleri net, özü sözü bir insanların peşinden gidin. böyle dengesiz şeyler yapıp, kafa karıştıranlardan uzak durmak lazım.

kim kız kim erkek? kafam karıştı.

tueio esas kız, diğeri de eleman..

kazanova alert.
selametiniz için gachınız

ben olsam kosarak uzaklasirdim.

tavrını koysan, bi iki terslesen, senin de hayatında biri varmış gibi davransan siktir olur gider, ama yavşaklığının boyutuna göre sülüklük yapabilir. seninle yaşadığı şeyden ötürü seni cepte düşünebilir. ağzı laf yapıyor demişsin, demek seni kandırıyo sürekli, bu da ilerde seni istediği gibi kullanabileceğini gösteriyor. herşey ortada, yolunu sen çizeceksin.

uzak dur böyle dengesiz adamlardan. yok uzun süreli ilişki yaşayan biriyle beraber olmak istemiyorum filan saçma savlar bunlar, ne yani sürekli one night stand takılan biriyle mi beraber olmak istiyorum diyor?
hırs yapmanı gerektirecek birşey de yok ortada.
sktret takma hiç elemanı, hayatına bak sen..
çok açık, bu elemanla girilecek yolda sana üzüntüden ve sıkıntıdan başka birşey yok..

seninle kesisirken, ulan kizi atarim yataga falan hayalleri kurmus ama fosur fosur uyuyunca, eldeki diger opsiyona yogunlasmaya karar vermis; neticede amac birisi ile yatmak olunca kimin ile oldugu pek farketmiyor. bu arada seni literally yataga atabildigi icin gerisinin gelecegini de biliyor ve o kapiyi tam kapatmak istemiyor. mystery solved.

ne yapmak lazim. bir kere iliskilerde yakinlasma, duygusal paylasim, tinsel dokunum gibi terimlerden uzak durup, özellikle er kisilerin birinci derdinin default olarak pipisini sigdiracak (cogu zaman sigdirmak kelimesini hak edecek bir pipileri de olmuyor, türklerin kücük pipi konusunda hakli bir söhreti var ecnebi ellerde) bir yuva, bir liman, bir kovuk bulmak oldugunu akilda tutmak gerekiyor. yani soruyu söyle sorman lazim kendine; bu adam benimle sevismek istiyor, peki ben istiyor muyum? olaya bu minvalde yaklasirsaniz kafanizin karisikligi sona erer, sabah kahvelerini icerken attiginiz kahkahalar karsi tarafin "ulan benimle yatmamasinin sebebi yoksa benim yetersizligim mi" hissi yaratir.

salla gitsin, adam yerine koyma, it muamelesi yap

en kıymetli sen olursun birden

kaç

kaç+1

kaç +1.

arkadaşın yatakta plan ve projeleri başkaymış bence. ancak sen yanaşmayınca erdem timsalini oynamış. sonra da hikaye. boşgeç gitsin. değmez böylelerine.

bilgi iyi diyorlar.

sinemaya gidecek dvd alacak para bir de internet lazım

bilgi ya da bahçeşehir

ege harici heryer.

bilgi, bahçeşehir. aklıma baska gelirse yazarım

Başkent yazmada naparsan yap, gerekçesini açıklamam için 3 yıllık hayatımı anlatmam lazım sktr et :D

Evet uzaklaştırır, çünkü Aristoteles'te "erek" önemlidir. Nedensellik üzerinde durur çokça ve bu yüzden "reason" es geçilmemeli.

reason orada akilcilik/akil/mantik.

Sanırım Sokrates'te sorun yok. Ama Aristotales'de var. "Mantıklı yaşam", "akılcı yaşam", "ereksel/amaçsal yaşam", olabilir mi?

bildiğim tek şey buzun bacağa zarar verme ihtimalinin sıfır olması.
buzun soğukluğundan dolayı kızarmış olabilir. belki çok az da şişmiş.
no panik ;)

buz yakmıştır. bir süre sonra geçiyor. merak edilecek bir durum yok. bepantene falan varsa sürebilir.

buz yanıgı hadisesi olmus. buzu uygularken sürekli ayni yerde tutmak yerine daireler cizerek ve kisa aralar vererek uygulamak en iyisi. sabaha birseyi kalmaz. biraz cani yanar.

ateş yanığından farkı yok başıma geldi oradan biliyorum. yakmış doktora gitsenizde yapacak bir şey yok. silverdin ve anestol merhemi karıştırıp sürün.

normal yanık kremı surun. serın tutun.

özbek köyü

40 km daha git çeşmeye ılıca alaçatı takıl urlada ne yapçan tabi arabanın olduğunu varsayıyorum

sabit kalfagil'i önerebilir herkes ama bence son derece geri kafali ve sınırlayici bir anlayisi var. altın oran, yapisalci kompozisyon, cerceveleme falan bunlar hep agamdan böyle gördüm böyle gider kafasi. tavsiyem genis aci dergisinin eski sayilarini edin, orada cesit cesit fotograf anlayisi ve fotografci arasindan kendine yakin bir tanesini bulursun. oradan yavas yavas ilerlersin. genis aci proje ofisinin fotografta kisisel dil atölyeleri var onlara katilirsin. önemli olan kendine ait bir dilinin, bir tarzinin olusmasi. bu bir kere oturdu mu degismeyecek birsey degil. hem belgesel hem de son derece avantgard işler yapmis bir sürü fotograf sanatcısı var.

baslangic icin de fotoritim den bir link vereyim. genis aci sayilarini bulmam zor diyorsan fotoritim de iyiydi, son zamanlar eskisi gibi heyecanla hazirlanmadigi belli.

www.fotoritim.com

şimdi klasik bir cevap olacak ama, tecrübeyle bayağı bir gelişiyor o olay.
ben 2 senedir fotoğrafçılıkla ilgileniyorum, ilk fotoğraflarda kompozisyonun pozisyonu bile yok :)

ama lynda.com u deneyin, bir de google a photography trainin yazarsanız, size uygun olanları seçebilirsiniz, çokca site var bu tarz...

bir de jackofalltrades te doğru söylemiş...

ama yine de altın orandır, rule of third dür, bilinesidir, arada işe yarar gayet...

bascek.com u bir güzel inceleyiverin..

valla fotografda kompozisyon oluşturmak en sıkıntılı en zor noktadır herhangi bir insanlar fotografçıyı ayıran nokta budur.
şimdi ama şöyle bir durum var istedigin kaynagı oku istedigin adamla konuş bu işin en iyi yolu bol bol fotograf izlemektir. bunun için sana önerecegim 1x.com bol bol izle adamlar neler yapmış dene anca bu şekilde iyi bir kompozisyon oluşturmayı ögrenebilirsin. onun harivinde o adamların sana verecegi altın kural, renk farkındalıgı gibi şeylerdir.

bizim ev var hatta kiracı arıyoruz ama eşyasız 2+1.

bu seneden sonra yurtdışı niyetim olduğu için eşyasız ev zor be damla cikolata. eşya bul çıkınca satmaya çalış falan. onun için eşyalı olması özellikle önemli.

doğru tabi haklısın.ama eşyalı ev emlakçısız biraz zor bulunur.ne diyelim kolay gelsin:)

uygun fiyatli olsun diyorsan, ya bozyaka hastaneye dogru ya da halil rifat a dogru ev bakacaksiniz. ama o civarda esyali ev zor, esyali olursa da pahali olur.

Eğer hıfzısıha olur diyorsan eşyalı ev var.Amerikan Koleje yakın.Mesaj at.

metroya yakin olsun istiyorsaniz, ücyol ile sınırli kalmak zorunda da degilsiniz. gecen gün bir iett soforu ile konustum, metro ne olacak falan diye sordum. eylül sonu ekim gibi hifzisihha ya kadar aciliyormus hat. ama ondan sonrasi bir türlü bitmiyormus poligon deresi yüzünden. bu durumda hifzisihha ya kadar uzanabilirsiniz.

@35.spartalı , @jackofalltrades hocam dediğim gibi pek fazla bilmiyorum ki oraları.bilmiyorum hıfzısıha yı. bulamazsam oralarada bakarım ama şu an öncelik metroya en fazla 5 6 dk mesafede eşyalı ev. bir de eşyalı bir 2 veya 3 +1 hangi fiyatlarda döner. sahibinden de baktım 500 700 arası ama gerçek piyasa da böyle mi

Otobüsle 15 dk üçyola hıfzısıha,sen bilirsin.

o yakinda devlet hastanesi var ve yanlis bilmiyorsam 2000 e yakin personelin büyük kısmı hastane civarinda oturuyor. bu da kiralari yükseltiyor. 500 e esyali cok zor. 700 civari olur oturulacak dogru düzgün esyali bir ev.

ben üçyol metronun oralarda caddede 750ye oturuyorum eşyasızdı.

aslında 15 dk uzun bir yol değil ama bildiğiniz gibi üçyol zaten hiç bir okula yakın değil zaten bir yol var bir de metrodan uzaklaşıp ekstrradan yol çıksın istemiyorum. gerçekten pahalıymış evler benim düşündüğüm en yüksek fiyat 600 650 falan o bile kasabilir beni biraz. bir hafta sonra gidip gezmeye başlıycam inş uygun biyer bulabilirim

haftasonu emlakçıları gezmeye başlayacağım.acaba emlakçılar cumartesi pazar açık olur mu ?

geçen sene basınsitesinde kalmıştım. evin önünde otobüs duragı vardı üçyol metroya 5 dakika mesafede. 3+1 ve eşyalıydı ev, 700 liraya kalmıştım bu sene çıktım. istersen o ev şuan kiralık mı dolu mu öğrenebilirim

aye seklinde bir sey olsa gerek. ya da eh? olabilir

doğrudur, aye derler

aye derler de nasıl yazarlar bunu yazarken? I şeklinde mi?

yazılışı aye zaten...

zenci olduklarına göre all right kalıbını aağyt gibi bi şekilde telafuz ediyorlardır. gta san andreas'ın alt yazılarda all right, a'ight falan yazıyordu en azından. aye kelimesini daha çok ingiliz iskoç vb. kullanır diye biliyorum

aye zenci agzi degil, gaelic'tir, irlandalilar daha sık kullanılır. senin sordugun

you are coming with us, ain't you - yu ar kaming vit as, eyntçya? (40 yillik hayatimda böyle maymunlasmamistim, allahim sana geliyorum) seklinde bir sey olur, aha o zenci agzidir. özenmemek lazim.

aye, eski ingilizce'de yes ile aynı anlamda ve ingilizler iskoçlar vs hala o dillere yakın bir dil kullandıkları için lgofkronos +1

Yine iyi konuşmuş zenciyse, "yo come w'us ya?" da diyebilirdi :)

o dediğinden Kanadalı'lar kullanıyorlar bir de. "you are coming with us, aye". aren't you der gibi sanki.

bi de aye aye var. tamam başüstüne gibi bir anlamı var. bizde de "hay hay, olur" tarzı kullananlar var o aye aye lafından geliyor işte.

akbük ören yolundan gittim gecen ay. güzel manzarali ama cok kötü yollar hem daracik hem cok virajli. illa görecegim diyorsaniz bir görün, akbük te bir yüzer, ertugrul özkök'ün oraya o evi nasil kondurdugunu düsünerek vay amsk millete bak ya diyebilirsin. ama izmir e ulasayim diyorsan yatagan üzerinden cift seritli yoldan gelirsin usul usul.

Aynı rotayı dün yaptım. Datçadan marmarise ilerleyin varmaristen akyaka(körfezin başındaki belde) geçmelisiniz yol yaklaşık 26 km ancak yol güzel. Daha sonra akyakadan dağ yoluna girerek 20 km ilerleyip yoldan sola dönünce akbük koyuna ulaşıyorsunuz.(Koy denizi uçurum,gözlükle baktınığızda korkunç derinleşmeyi görebiliriniz) Akbükden çıkıp geldiğiz yola tekrar girip bir 20 km daha ilerlediğinzde ören e ulaşıyorsunuz. Akyakadan yaklaşık 1 saat sürüyor.

Dha sonra aynı dağ yollarını takip ederek 1 saat 15 dk da bodruma ulaşabilir veya örenden milasa 45 km yol katederek gidebilir oradan söke ye ulaşıp otobana girebilirsiniz.

Milas - izmir arası 199 km sürüyor yol müsait.

İyi yolculuklar.

akbuku gormek istiyoruz ama tirstik simdi. bu tarif edilen yollarda stabilize yol yok diye umuyorum. bu arada akyakadan sonra dag yoluna nasil girebiliriz? bir de tahmini nekadar surer yol acaba?

şimdiden seni tebrik ederim böyle bir anlayişli eş olduğun için gittigidiyor.com sitesini deniyebilirsin. gerçekten uygun fiyatlara satılıyor.[bu kısım hayvanlık içrebilir: işte arkadaşlar Al Bundy.]

gittigidiyor'la uğraşmak istemiyorsunuzdur muhtelemen ama gene de en mantıklı çözüm odur bence. zira 2. elci bulunsa da marka falan demeden olabildiğince ucuza alırlar.

blogspot üzerinden bir blog kurup satsin. eşe dosta haber versin. kendiliginden yayiliverir. bu sekilde eldeki eşyayi satan cok arkadas var.

eşe dosya haber verilsin dediği doğru ilk celsede boşanırsınız mal varlığınızın yarısı gidebilir ama bide şu yönden bakın ömür boyu ayakkabı ve giysi masrafından kurtulacaksınız [kesinlikle alay amaçla yazilmiştir kusura bakmayin ama arkadaşin dediği blog muhabbetinden dolayı bunu yazma gereği duydum.]

Yani evet hiç uğraşasım yok gittigidiyorla çünkü bir kıyafeti ayakkabıyı fotoğrafla ilan et, takip et filan, bunları yapacak vakit yok. O yüzden gerçekten az paraya da olsa bunları bir yer alsa ben rahat edeceğim.

Blog fikri de güzel aslında ama bir noktadan sonra o sıkılırsa ocağımıza incir ağacı dikilir. Ben mi devam ettireceğim topuklu ayakkabı filan diye. Hayatımda halı saha ayakkabısı için bile post atmış adam değilim.

Ban-Kai doğru söylemiş mal varlığı konusunda ben konuya artık sessiz çoğunluğun gözüyle bakıyorum, bedavaya gideceğine 3-5 kuruşa gitsin, yormasın bir de :)

Ya blog açalım biz o zaman ya da gittigidiyor'da mağaza.
Gene de bildiğiniz moda eskicisi filan kılıklı bir yer varsa paylaşın lütfen.

Çok teşenkür.

yani hala yaşayan insanları gömdüklerini veya morga kaldırdıklarını düşünürsek, bence mümkün. bilerek yapması epey zor olur da, olaylar kendiliğinden gelişebilir, mesela o sırada biri suçlanabilir katil budur diye adam başka sebepten ölmüşken.

ancak bedenin yandigina ikna ederek belki kandirabilirsiniz. onun icin de kemik ve doku örneklerinden dna ya bakarlar. teknik cok ilerledi. uzay caginda bir ayagimiz, kıl carik falan filan.

adli tıbba giren şahsı ölü diye yutturmanız imkansız. onun dışında bir dalavere çevrilirse bilemem. ama bu kez de cami imamını atlatmak gerekir. pamuk falan var, zor bu işler.

ya ceset bulunmadan yaparsın ne kasıyosun ki. boğuldu dersin, ırmağa kapıldı, eşek tepti, herşeyi diyolar.

ben 1000 liraya aldım zamanında.

edit: "ne zaman aldın?" diyenler var. 1000 lira makul geldi heralde insanlara. arkadaşım manyak mısınız?

ben 20.000 euro'ya satıyorum, sanırım iyi para kaldırıcam.

zamanında 10 tane almistim. ikisinin parasi ile bahce icinde ev aldim. kaldi 8 tane.

eskiden iyi para ediyordu son 7-8 aydır önüne gelen yazar oldu artık 5 para etmiyor.

ben çikolatalı gofret teklif ettim geçenlerde birkaç kişiye, bana küfür ettiler. demekki iyi para istiyorlar.

yasak

ben bazen kiraya veriyorum.

son duraga varmak arrive in
ara duraklara varmak arrive at. kullandigin context de önemli her zaman oldugu gibi.

www.englishforums.com
www.englishpage.com

aslında biraz hissiyata ve tekrara bağlı olarak öğrenilecek kullanımlardan.

in the city dedigin icin arrive in
in Istanbul dedigin icin arrive in Istanbul

at the hospital dedigin icin arrive at the hospital

on campus dedigin icin arrive on campus

www.uzmantv.com

abi su koymak gerekiyormuş ben de yeni öğrendim. su koymazsan olmuyor bi türlü :)

www.videojug.com

ince bir tülbent varsa hafifce islatin ve gömlegin üstüne sererek ütüleyin.

arçelik müşteri hizmetleri :D

önce kollar, sonra omuz kısımları, sonra gövde, en son yaka. bol bol buharla ütüle. mümkünse gömlek tamamen kupkuru olmadan ütüle hatta. ben de teorik olarak biliyorum, detay sormayınız :)

önce sırt, sonra sırt-omuz, sonra ön gövde, en son kollar ve yaka olacak.

keten kuruyunca çok çabuk kırışır, sonra da öylece kalıverir, açmak için buhar ve yüksek sıcaklık kullanmak şart. tabii buhar ve yüksek sıcaklık olunca, hızlı hareket etmek lazım.

bu sıcakta işiniz zor, kolay gelsin.

yazdığı sırayla okumanı tavsiye ederim. kitaplar birbiriyle bağlantılı değil ama hakan günday'ın üslubunun zaman içinde nasıl değiştiğini çok net görebilirsin bu şekilde.

@zxcv piç mesela sonradan çıktı fakat kinyas ve kayra nın içi bir hazine. bunu göz önünde bulundurmak gerekir yan bilgi olarak. yine de piç derim.

malafayi okudum, kisa ama guzeldi.

kronolojik olarak oku bence de... zira bu adamların kitapları üzerine kinyas ve kayra dışında bir fikir birliği oluşmamıştır. biri çıkıp zargana mükemmeldi ama az'ı beğenmedim diyor, biri çıkıp az en iyi kitabı olmuş diyor. o yüzden sen karar ver...

azil hayatimda okudugum en rezil kitaplardan birisiydi. onu en sona birakabilirsin.

kinyas ve kayra'yi ayri bir yere koyarsak, okuduklarimdan azil'i piç'ten daha cok begenmistim diye hatirliyorum.

fiyatı ucuz olandan pahalı olana doğru bir dizilim iyidir

bence de azil şahanedir, daha doğrusu diğerlerine oranla bana öyle gelmişti kinyas ve kayra'dan sonra.

ucuz değil ama iyi www.denizrestaurant.com.tr
1. Kordon, İzmir Palas Oteli altı.

Öğrenci işi dersen deniz kenarı değil ama alsancak kıbrıs şehitlerinde taş fırının karşı sokağında tayfa diye bir mekan var, balığı ve mezeleri lezzetli, fiyatları uygun. İki katlı, bahçeli bölümü var ama yer bulmak sıkıntı olur bahçede. İstersen gidip mekana bir göz at, yer ayırtmaya çalış.

Deniz Res. izmir bostanlı iskelesinde de var, ağır abi mekanı olduğundan oldukça ters düşer.

ben küçükken ve daha kordon kapatılıp deniz kenarına masalar atılırken ahtapot restaurant vardı:) hala durur mu bilemedim:)

(bkz: garibin yeri)

hacı bunu bizim değil senin düşünmen gerek bence.
meselea psikoloji oku, mühendislik oku, ya da işletme tarzı bişey okusana.
türkiye de işe yarar bişey olsun

yurtdısında american studies okumanın herhangi bir mesleki karsılıgı yok, akademik olabılırsın belkı, bir de ulkesıne gore degısır ama ıngılızce ve edebıyat derslerıne gırersın. avusturya da almanca ogreneceksın enınde sonunda, belgelendırırsen eger, almanca-ıngılızce-turkce tercumanlık yapabılırsın. bir de pek kımse bılmez ama bırlesmıs mılletler catısı altındakı bırcok orgut her dılden cevırmen arar, ısverır. seyahate farklı kulturlere falan meraklı ısen dunyayı gezersın.

tc bence is sahasi olarak daha genis ve daha keyifli olabilir. sivil toplum orgutlerinde, think thanklerde, gocmen alan ulkereler gocmenlik burolarinda, birlesmis milletler ve unicef gibi yan mekanlarinda is bulmayi birak kendini gelistirmene bagli olarak hizli bir sekilde yukselebilirsin.

Transcultural Communications daha mantıklı bence, sonuçta farklı kültürleri de biliyor olacağın için daha rahat üstesinden gelebilirsin.

dil bölümü olduğum için başka bölüm seçme şansım yok malesef, yani viyanaya kadar gidip de orada rusça tercümanlık falan okumak istemiyorum.

koç üniversitesinde nazmi agil var. kötü degil kadrosu yani :)

İki üniversitenin gözünüzden kaçan başka farkları da var.

Boğaziçi Üniversitesi'nin bence en en en önemli özelliklerinden biri, alabileceğiniz, seçebileceğiniz ders sayısı. Koç'ta bölüm yeni kurulduysa, seçmeli dersleriniz zorunlu seçmeli olacak, istediğinizi değil size verileni alacaksınız.

Zaten, Koç'ta, öğrenci kendi gitsin araştırsın öğrensin değil de biz ona öğretelim, öğrettiğimiz kadarı yetsin mantığı vardır. Bu yerine göre iyi de olur kötü de olur. Okumak ve iyi notlar almak daha kolaydır, ama kendini geliştirmek ve öğrenmeyi öğrenebilmek açısından Boğaziçi'ne yanaşamaz pek.

Bir de Boğaziçi'nin hocaları daha rahattır, Koç'takiler gibi peşlerinden yayın çıkar diye atlı kovalamadığı için stres seviyeleri daha düşüktür, yaş olarak büyük, tecrübeli hocalardır, ve (ben istisnasını görmedim henüz) öğrenciyi adam yerine koyarlar. Koç'takiler böyle değildir demiyorum, ama çoook kompleksli olanları yok değil.

İki okulda da bulunmuş bir insan olarak söylüyorum bunları.

Yine de, ikisi de süper okullardır, ikisini tercih ettiğinize de sonradan pişman olmazsınız.

Para konusunda, Boğaziçi daha masraflı olacaktır elbette ama şehrin içinde yaşama lüksüne değip değmeyeceği sorgulanabilir. Çok gezeyim edeyim derseniz, cebinize kalan parayı taksiye verebilirsiniz Koç'ta.

para almamak konusunda boğaziçinde bölüme ilk 5ten ve ilk tercihinle girince burs veriyolar zaten otomatik :] zaten 50. olduysan devletten de alırsın gibime geliyo
ben bölümleri çok bilmiyorum ama bence boğaziçi derim sırf humanities kadrosu için boğaziçi diyebilirim hem de
bir çok arkadaşım okuyo batı dilleri ve edebiyatı bölümünde ve ders seçme konusunda baya geniş bi yelpazeleri var bildiğim kadarıyla
ben psikoloji okuyorum ama bu sene victorian horror dersini almaya çalışıcam mesela o bölümden :]

koç da iyi ama ben ısınamadım o okula ve insan profili nedeniyle sarsılan arkadaşlarım var xD

sonuç olarak tercih senin

50. iseniz boğaziçi zaten yurt bursu verecek, zaten bir de başbakanlık alırsınız, ancak bu verilen yurt koşulları çok iyi olmayabilir, bizim zamanımızda güney kampüs'te 6-8 kişilik odalar veriliyordu ilk sınıfta, ama şimdi bir sürü yeni yurt yaptılar, tercih yapmadan önce koşulları öğrenin derim.

onun dışında alacağınız burs zaten ihtiyaçlarınızın bir çoğunu karşılar, ama ne yazık ki Boğaziçi çevresinde ev tutup yaşamaya yetmez. Yine de, ben Boğaziçi'nde ve evde kaldığım yılları ailemden çok çok az para alarak tamamlayabilmiştim.

Bir de şu var; Boğaziçi'nde çevrendeki insanlar süper zeki ve çok hırslı + çalışkan olacaklar. Tabii ki Koç öğrencileri de aptal ve tembel değil ama, istatistiki olarak arada fark var.

Ha bir de şu var, Koç'ta tuvaletlerden lablara, yurttan bursa, her türlü fiziksel imkanınız daha iyi olacak.

Bölüm konusunda dilci olmadığım için yorum yapamıyorum ama, ben yerinizde olsam Boğaziçi'ni seçerdim.

Ama lisansı Boğaziçi'nde okudum ben, o yüzden tabii ki fikrim görece taraflı.

başbakanlık bursu ham puanda ilk 100'eymiş maalesef. yurt bursunda da dillere zorluk çıkarıyorlar. en iyisi burs işini gidip tanıtım günlerinde soruşturayım biraz. of of.

eklemeden edemedim, kanınıza girmeyeyim ama, güney kampüs'te yaşamanın keyfi de bambaşkadır. nerde koç'un steril koridorları, tel örgülerle çevrili ormanı, üstünde kimsenin oturmadığı çimleri, nerde boğaziçi'nin eski süper binaları, üstünde boş yer kalmayan çimleri, altında oturabildiğiniz ağaçları, manzarası...

güney'e gidince hala burnumun direği sızlıyor benim.

sosyal açıdan da boğaziçi yüze bine katlar koç'u. adamların bahar festivali kapalı ufacık bir alanda ve paralı oluyor.

öğrencilik biraz da sefilliktir der, oyumu boğaziçi'ne veririm ama, hisarüstü'nün küflü evlerinde yaşarken küfretmeyesiniz sonradan...

kanıma fena halde girdiniz, koç ağır basarken boğaziçi ağır basmaya başladı, tanıtım günlerine bir gideyim ben.

koça gidersen, sen okula metrobüsle gideceksin adam Q7 ile.
sen belki 5 liraya nerde bira içerim diye düşüneceksin, o adam bir gece belki 3 şişe chivas açtıracak.
gençsin, kız arkadaş isteyeceksin ama o adamlar senden hep bir adım daha önde olacak.

koça gidersen bursularla falan takılırsın anca. Boğaziçine git.

şimdi gördüm kütüphaneyle ilgili kısmı da, koç'ta en kötü şeylerden biri, kütüphanede istedikleri gibi bağrış çağrış ders çalışan, veya telefonla yüksek sesle ve iğrenç bir aksanla konuşan insanlar.

kütüphanede uyuyanları uyandırıyorlardı da, bu bağırıp çağıranlara kimse bir şey demiyordu. öğrencilerin okulda olduğu zamanlar kütüphane demeye bin şahit ister.

boğaziçi'nde adamı döverler ama.

dostum ilk olarak boğaziçinin bölümde ilk 5 olarak girenlere verdiği burs devam etmesi için 3.00 ortalama istiyorlar bunu yaz bi köşeye..derslere iyi asılmazsan avcunun içinden kuş gibi uçabilir o burs(benim öyle oldu mesela) ikinci olarak, boğaziçine dilde girenler genelde zaten baya dereceli oluyorlar..
iki bölümün hocalarını bilmem o konuda bi karşılaştırma yapamam ama koç da parayı verip getiriyordur iyi hoca mutlaka.

rahatlık olarak boğaziçi daha iyidir, derslerde fazla yoklama olmaz, gez toz, istersen part time işte çalış, staj filan yap bunlar için rahattır. bu rahatlıktan dolayı pek ala değişik yetenekler kazanabilir veya vaktini boşa harcayıp sonradan kafanı duvarlara vurabilirsin.
koç'ta o kadar rahat olabileceğini sanmıyorum. bursun devam etmesi için daha disiplinli olabilir ve ortalaman da daha yüksek olabilir bu sayede.

burslu burssuz ayrımı içinse şunu demek lazım: aslında her okulda görünmez bir ayrım vardır herkes kendine yakın durumda adamlarla takılır boğaziçinde de, koç'ta da, osmangazi'de de. ama koç'ta burssuzlar arasında bile bir uçurum olabiliyor. mesela düşün ki adamın babası harbi harbi milyarder ve arabası ferrari. tabi her zengin piç olacak diye bir şey yok. kimin kiminle arkadaş olacağı belli olmaz.

ve son sözüm: yapacağın her kamuoyu yoklamasından boğaziçi galip çıkar. sen kendin ne yapacağını belirle. güney kampüs güzeldir ama koç'un kampüsü de güzeldir. bence arkadaş çevresi olarak nerede daha rahat edeceksen orayı seç, ben her yerde kafama göre adam bulurum diyosan da koç yaz...

ekleme: @pasiflora'nın yazdığına göre dil bölümleri dediğim kadar rahat değilmiş, ben daha çok kendi okuduğum iktisat bölümü için yazmıştım. gerçi ing. öğretmenliğinde okuyan arkadaşım da günde rahat 15+ saat yatağından çıkmadan okulunu bitirecek ama...

Üniversite seçerken en önemlisinin akademik kadro olduğunu düşünüyorum. Yurt odaları güzelmiş, kampüsü güzelmiş, bunlar ayrıntı. Asıl önemli olan kimlerden ders aldığın, kimlerin öğrencisi olduğun, kimlerden neler öğrendiğin. Yanına kâr kalacak olanlar bunlar.

öncelikle teşekkür edeyim tekrar. güzel noktalar hep, farklı bakış açılarının da yararını görüyorum gerçekten. boğaziçi şu şartlar altında daha mantıklı görünüyor ama iki okulu da son kez gezmek lazım sanırım. 4 yıl istediğim okul olan koç'u da bir anda bırakamıyorum. yine de eğitim cidden daha önemli. kendi içimde ne güzel çeliştim.

kaç kişilik yurtta kalıyorsunuz acaba siz, okulun yurdu nasıl? akademik kadrodan memnun musunuz? ve çeviribilime mi gelmeliyim edebiyata mı?

Koç'ta %25 burslu işletme okuyan birisi olarak;

Okulda kesinlikle burslu/burssuz ayrımı yok, eğer kafa dengi birisini bulursan arkadaş olursun. Yalnız ilk sene core program diye bir zımbırtı var, fen dersi filan alman gerekiyor(ona bir ayar çektiler gerçi ama tam detayı bilmiyorum). daha yazarım aslında da sen en iyisi herhangi bir sorun varsa mesaj at, cevaplamaya çalışayım

koç mezunuyum.
kesinlikle burslu burssuz ayrımı yok. ortamlar çok kaliteli, insanlar kalbur üstü. tam olarak ne beklediğini bilmiyorum ama ben koç'u bitirdiğim için çok memnunum. standartların üzerinde bir hayat sürüyosun üniversite boyunca ve bu hayatının geri kalanına da yansıyor.

Ben de ÖSS tercih zamanında buna benzer bir ikilemde kalmıştım. Koç'un Edebiyat fakültesinden bir bölümle Boğaziçi'nin Fen Edebiyat fakültesi arasında gidip gelmekteydim. Ve sonuç olarak Boğaziçi'ni tercih ettim. Pişman mıyım? Hayır.

Öncelikle şunu söyleyeyim. Boğaziçi bir devlet üniversitesi ve üniversiteye giren öğrencilerin birçoğu başarılı ve akıllı insanlar. Bunun için okula girdiğinde kendini 'özel' hissetmiyorsun. Koç'ta yurtta kalabilme ve burs alabilme şansın varken Boğaziçi'nde 'başarı' dahilinde bile burs alabilme olasılığın çok düşük. Hatta başka bir devlet kurumundan burs alıyorum diye bölüme birinci girmeme rağmen okuldan alma hakkına sahip olduğum başarı bursu bile kesilmişti.

Boğaziçi'nin en büyük artısı bence açılan derslerdir. Eğer gerçekten öğrenmeyi seven bir öğrenciysen çok farklı alanlarda kendi yetiştirme imkanı bulursun Boğaziçi'nde. Her ne kadar Boğaziçi'nin Fen Edebiyat bölümleri Koç'a kıyasla kalabalık olsa da akademisyen, çeşitlilik ve açılan derslerden bakımından Boğaziçi, Koç'u ikiye üçe belki dörde katlar. Koç'ta adamakıllı bölüm dersi bile verilmiyor ilk iki senelerinde öğrencilere. Her ne kadar Boğaziçi'de interdisipliner eğitim anlayışıyla edebiyat öğrencilerine fen ve sosyal bilimler dersleri aldırsa da Koç'a kıyasla çok daha dengeli bir program sahiptir. Akademisyen olmayı düşünüyorsan Boğaziçi'ni öneririm bu noktada.

Ayrıca şöyle bir şey de olabiliyor. Koç'tan Boğaziçi'ne geçiş yapabilme imkanın var eğer ilk sene sonunda iyi bir not ortalamasına sahipsen. Ama tam tersi 'burslu' olarak mümkün değil. Koç'tan bizim bölüme 4.00'a yakın bir ortalamayla geçen bir insan tanıyorum mesela. Bir de şunu söylemek lazım ki arkadaşın söylediğine göre Boğaziçi'nin eğitimi çok daha fazla zorlayıcı. Bizim bölüme geldikten sonra ortalaması 1.70 civarlarında seyrediyordu.

tüm yanıtlar ve araştırmalar ışığında boğaziçi'yi tercih edeceğim gibi görünüyor. buraya uzun uzun fikirlerini yazan, bana mesaj atan herkese çok teşekkür ederim; benim için hayati bir konu bu neticede ve insanların görüşleri de şekillendiriyor kararımı. düşüncelerinizi, önerilerinizi sözlükten/buradan mesaj atabilirsiniz hep, atarsanız çok da sevinirim. :)

bir gün biri araştırır da sonucu merak eder diye haber vereyim dedim. boğaziçi'ne girdim ve koç yazmadığım için çok mutluyum. bu konuda her türlü özel mesaja, soruya vesaireye açığım, iyi tercihler herkese.

baoğaziçi +1 :)

dev ve cataracs'dan, top of the world var. bass down low var.

(bkz: hafız guns n' roses diye bir grup buldum )

pitbull - give me everything olur, shut it down olur
wiz khalifa - black and yellow olur
mr saxobeat, not to love you, oye baby, i like the way, alors on danse
iddia ediyorum bundan kral playlıst olmaz :d

Example 'Changed The Way You Kiss Me'
www.youtube.com

world +1

www.kitapyurdu.com

yazan arkadas itiraf.com u da kuran arkadas. itiraf.com dan önce efsaneler.com vardi. onu kapatmis sanirim. kitaptaki sehir efsaneleri de efsaneler.com daki hikayeler.

linki düzelttim.

yüzsün yüzsün. en güzeli yüzmek kalcalar icin.

havuzu olan bir spor salonuna gitsin birde diyet yapsın adam gibi

yüzerek 12-13 kilo verilmez bence. spor salonuna gidip cardio+diyet kombosu yapman lazım kanımca.

düzgün bir diyet (aç kalmak değil) ve bunun yanında düzenli spor. yüzme olur, cardio olur ve hatta caddebostan sahilinde yürümek bile olur.

sporla verilmiyo kilolar, diyet en onemlisi(biliyorum diyet de yapicam demissin, safi diyet bile verdirir yani, spor extradir) ama kalori yakmak acisindan yapabiliyorsan kickboxing derim

ahanda ben...kendimi gördüm yazdıklarında resmen:)bende vakti zamnında sporu bırakıp kilo alanlardanım...ben planımı yaptım...dukan diyeti diye bişey var...onu denicem..deneyen ve memnun kalan sağlıklı zayıflayan tanıdıkları gözlemledim...ama sporcuysan bilirsin sende hareketsiz olmaz bu işler..benim bisikletim var bütün yazı teker üstünde geçirmeyi planlıyorum...aletti salondu havuzdu daralıyorsan ben gibi bisiklet gezintileri çok hoşuna gidecek hiç şüphen olmasın:)

sporu bırakma durumunda kalacak herkese önerim kesinlikle aç kalınmaması gereken bir diyet ve hamlamayacak kadar cüzi bir spora nefsi zorlamak şeklinde ayda 3 kilodan beş ayda fazlalıklar gider. zayıflayamıyorum zira irade olarak zayıfım diyorsanız da bir diyetisyen gazına ihtiyaç var. şimdiden zerafet dolu günler dilerim.

yaklaşık 30dk geçmiş, kimse "seviş" yazmamış. rekor.

yüzmek en güzeli.

Zamanında ben de sporu bıraktığım için söylüyorum. Ben diyetisyene gittiğimde bana diyet vermedi. Diyet yapman iyi olmaz dedi. Sporla halledicez senin kilo problemini dedi. Tımam dedim. Arasıra eliptik bisiklete biniyorum evde. Yarım saat sürüyorum kan ter içinde kalıyorum. 100 kalori yaktığımı gösteriyo şerefsiz. Araştırdım falan sonra, aslında yarım saat içinde 250 kalori yaktırdığını söylüyolar internette. Ama şuna dikkat. Gün içinde ortalama 2000 kalori yakıyoruz metabolizmamızın hızına göre. Bu kaloriden daha azını aldığın sürece zayıflamaya başlarsın. Yani yediğin şeylerin mutlaka kalorisine bak. hesabını yap. Ha bu arada spor için günlük 1 saat ayırman herşeyi çözer bence. ;) sana inanıyorum million dolar baby. :)

arkadaşlar, yüzmeyi tavsiye etmişsiniz ama yüzmeden yüzmeye fark var. "10 metre yüz, 2 dk dinlen sonra sırtüstü yüz, sırt ağrıyınca yüzüstü yüz, biraz daha dinlen" gibi bir ritimle yüzüldüğü taktirde, kilo verilmez.
her gün 45 dk-1 saat arası eliptik bisiklete binmenizi tavsiye ediyorum. yanında da 1,5 veya duruma göre 3 kg'lık dambıllarla, kas kütlesini artıracak ağırlık egzersizleri.

Insanity diye bir program var.Zaten eski sporcuymuşsunuz o göbeği baklavaya çevirirsiniz.Hem de evde yapıyorunuz 60 günde,extra bir ağırlığa ihtiyacınız da yok.Ohh mis Ahanda linki

www.beachbody.com

marttan bu yana spor mpor yapmadan 15kg verdim. kickbox filan değil senin derdinin çözümü. eğer izmirdeysen bana bu mucizeyi yaşatan akupunkturcu abimizin ismini cismini verebilirim.

Eski profesyonel sporcuysan, imkanın varsa salona git. Yoksa,
www.bodyrock.tv

ayrıca (bkz: crossfit)

Ve tabi ki, diyet. Low ya da 0 carb tavsiye ederim.

spor + diyet. diyeti kafanıza göre yapmayın. diyet kişisel bir program. bana uyan size uymaz. iyi bir diyetisyen ele alsın durumu.

Sevisin. Misyoner pozisyonunda degil. Kovboy basta olmak uzere cesitli pozisyonlarda hardcore yapin.
Partnerinizin yeterli performansi gosterebilmesi icin cialis kullanmasini saglayin. Hem spor yapmis olursunuz hem de zevk almis olursunuz

kendine öküz falan demesin, bol bol gaz versin daha ziyade "şöyle güzelim, böyle alımlıyım, uzun yıllar giderim var" falan diye. sonrasında yaşına baksın. otuzun altındaysa sıkıntı yok. deli gibi aç da kalmasın, yediği şeylerin bileşimine baksın..kesinlikle ekmeği kessin. sonrasında versin kendini yürüyüşe bilmemneye. fekat burada mühim husus, her ne yapıyorsa düzenli yapsın. aynı gün aynı saat aynı süre gibi yani. bir de bu işleri yaparken terlesin. öyle pazarda gezer gibi yürümesin yani. ha bir de başarırsa bize de haber versin, biz de yapalım, nihahaa:)

yüzüp, yavaş yavaş yemek yesin.
sporu bırakan ben hafiften tekrar geri dönüp, yavaş yavaş yemeye tekrar alışarak aldığım 10 kg'nin 9 kg'sini 1 ayda verdim.
yavaş yemek yemek önemli.

en iyisi ip atla sen hem hesaplı hem pratik hem deli kardıyo, şöyle günde 500'den başlayıp yavaş yavaş arttırmak yanında da yarım mekik artı aletsiz squad oh mis.

www.myfitnesspal.com

kalori hesaplamaca. çoğu arkadaşımı hizaya getirdi burası.

co-founder

Partner!

associate

Emeğe saygı mı? Dostum ortak n'asıl denir diye sormuşsun. Biri kurucu, diğeri ise ortaklığın varit olduğu şirketlerdeki ortaklardan sonra gelen çalışanları ifade eden 'associate' kelimesini tavsiye etmiş.

Aslında bence suç sende çünkü ortaklığın detaylarını vermemişsin.

Managing Partner / Yönetici Ortak

evet öyledir. belki daha ötesidir.

Olmayabilir bence.

birlikte olunan insanin mal mülk kapsaminda degerlendirilebilecegini, bile bile yazılan hatunun kendi iradesi ve düsüncesi olamayacagini düsünüyorsak eger evet büyük bir yavsakliktir. kimse kimsenin tavuguna kist demesin, trespassers will be shot, survivors will be shot again levhalari asılsın.

benim hatuna yazarsan seni jöle kıvamına getirebilirim paşam misal, tüy gibi hafif olursun lan.
her kuşun eti yenmez aman diyeyim.

karşılıklı anlaşma varsa sorun yoktur.

yavşaklıktır, hatun da sana iş atıyorsa iki yavşak yakışırsınız bence, kızın sevgilisini de öyle yavşak bir kızdan kurtarmış olursun hem, ama büyük ihtimal kız seninleyken de o yavşaklığa devam edecektir.

yavşaklığa ek olarak bencilliktir.

değildir, hatun kişinin beyni vardır, düşünebilir, karar verebilir, her iş atan kişiye hatunlar pas veriyor mu?

Yapan yavşaktır diyenler için de, barda, yolda gördüğünüz, erkek arkadaşı olabilir düşüncesi taşıdığınız birine iş atarken yavşak olmuyor musunuz acep?

Sonuç, hatunun niyeti varsa olur, ama yavşaklık değildir

kalede kaleci var diye gol atmayalım mı? (evet, yavşaklıktır ayrıca)

yazarım. sevgilisi zerre sikimde olmaz.olay kızda bitio sonucta.
(bkz: kaleci var diye gol mü atmayacağız)
(bkz: armudun da sapı var ama koparıp yiyorlar)

sevgilisi olan hatun kişi yazılıyorsa : sürtük
sevgilisi olan hatun kişiye asılan : meksika para birimi oluyor.
uzak durmak hiç ilişmemek en güzelidir.

hatun iş atıyorsa farz olur yavşamak.

karsılıklıysa degildir, karsılıksızsa da degildir lan. takılın olm manyak mısınız ne. 3 gunluk dunya.

değildir. evli insanlar bile boşanıyor.

hatunun da bize iş attığını niye sonradan söylüyorsun lan, o zaman cevabım değişirdi tabi.

şimdi kendimi kadının sevgilisi yerine koydum da..
neyse..

maalesef, kisin da oluyor ayni sekilde.

valla ben anlayıp anlyamamalarına kızamıyorum da kıskanıyorum yav.. gönül isterdiki her kesin bir yazanı olsun :)

her zaman oluyo bu bir. ikincisi sen olayın içindesin tarafsın ve yanlısın o yüzden kendinle ilgili olana bir başkasının bakmasında fayda görüyosun aha da olay budur.. bahardan değil tamamen aşktan ki kısa devre yaptırır mantığına insanın
ego tatmini de değil amaç. objektif yorum istiyor insan. gaz verme amaçlı yorum yazan varsa da karışık olanı daha da karıştırıyorlardır

ben genelde "benimle sevismek istiyor, seviseyim mi ne dersiniz" olarak anliyorum bu sorulari. aşk meşk mevzusu degil hicbirisi, gercekten sevisip rahatlamak istiyor insanlar ama özellikle kiz tayfasi illa olumlanmak istiyor.

oyle ego tatmini de olmaz fikir alma da olmaz.
olayi kendi perspektifimden anlatayim, iki paragraf yazidan olay ve gecmisimiz anlasilsin, benim ve karsimdakinin karakter tahlili cikarilsin, teshis konsun ve bana tavsiye verilsin. napayim ben bu tavsiyeyi simdi?

sinirlenecek bir durum yok aslında.
buradaki duyurucunun başına bir şey gelmiştir, karnına kelebek girmiştir, mutludur... düşündüğünde "ya ama böyleyse? benim düşündüğüm gibi mi düşünüyor acaba?" diye bir tereddütü vardır.
gelir buraya yazar, 3 kişiden kendisini mutlu edecek bir cevap aldığında hoşuna gider.. ya da tem tersidir mutlu mutsuz aşık kırılmış vs ne olursa olsun.

insanların duygularına tren rayı olmayalım gerçekten.

herkesin geldigi yoldan geleceksiniz. 90 i gecmeyin, yokusta vitesi boşa alin, ani frene basmayin.

maps.google.com

la 99dan 01'e kadar hiç şehit verilmemiş olmasına inanacak kadar saf değilsiniz dimi?

www.lpghaber.com

(bkz: 1999-2004 yılları arasında pkk bitmişti yalanı)

elbette degil, yazan arkadas hangi kaynaktan almis, nasil bilebilmis. genelkurmay in sitesinde biz bu sene bu kadar kayip verdik mi yaziyor, hangi kaynak cetelesini tutuyor.

evet, akp ye karsi bir muhalefet olmali ama muhalefet dedigin de biraz akilli olacak.

bu tür sayı içeren yazılarda güvenilir kaynak yoksa, okumaya bile değmez bana göre. ben de yazarım yoksa panpa, nedir yani.

@jackofalltrades, evet çetelesi tutuluyor. tabii psikolojik savaşı da hesaba katarsak epeyce azaltılmış rakamlarla.


"üvenlik güçleri şehit miktarı da yılda 1145’ten 29’a indirilmiştir. "

www.belgenet.com

2000 (22 şehit)- 2001 (20 şehit)- 2002 (6 şehit)- (2003 21 şehit)- 2004 (73 şehit)


rakamlar bunlar..0 olmasa bıle azaldıgı dogru..rte ıle arttıgıda dogru.. alınan kelle'lere bakın.. dimi rte ?

filmden anlayan geniş bir kitle var demek ki.

diyalogları çok sağlam.

@jackofalltrades;normal bir soru sordum,sende laf sokmaya çalışmak yerine, @lorenzen gibi bu filmin beğendiğin yönünü söyleyebilirsin.tabi neden beğendiğini biliyorsan.

kurgusu çok iyi ve alışılmışın dışında. muhabbet de sağlam olunca çok beğenilmişti ki yeni izleyen çoğu kişi de hayranı olur genelde.

soundtrackları beni bitirmişti, bana kalırsa en iyi soundtracklar bu filmde :)
ayrıca aralarda geçen diyaloglar gerçekten efsanedir :)


not:tekrar tekrar izleme zahmetine girebilirsen bazı detaylar yakalayabilirsin ;)
not2: dublaj izleme sakın!!

sinemada sondan ortaya ya da sondan başa bir akımın öncüsü sanırım tarantino bu da o dönemlerde yeni başlayan bu akımın öncülerinden olduğu için olabilir.

müzikleri güzel seçilmiş. diyaloglar şahane . ben sevdim beğendim..

bunu izliyen bunu da izledi resevoir dogs

bunu bi yere bağlamam,senin burda bulunman için gerekli olan multivitaminlerden en önemlisi diye bakarım çünkü ota boka muhalif olmayan herkesin siyah dediğine beyaz demeyenin ne işi var burda kuzum?

müzik
kara mizah
oyuncular/ oyunculuklar
kurgu
diyaloglar ve daha bir çok şey..

tamam tarantino belki bir sinema dehası değil ama bu filmi güzeldir gerçekten. o dönemde çekilen diğer filmlere göre karşılaştırıldığında bir de, yeri hakkaten ayrıdır. ama tabi herkes beğenmek zorunda değildir, zevkler ve renkler tartışılmaz hesabı :)

o holga lomo denen şeyle çekilenler zaten emek hebası oldugundan çok birşey olmaz :)
şaka bir yana bayatlamıştır işte duruma göre güzel etkisi olabilir öyle diyorlar yani.birşey olmaz

siyah beyazda çokta bayatlama etkisi belli olmuyor zaten ki bide 3 sene geçmiş kötü nakıldıysa gitmiştir

birsey olmaz ama holga ya roll film daha güzel, elindekini takacagim derken heba etme riskin var.

eywlh! arkadaşla en eski esvaplarımızı giyinip, 70lerden 80lerden aksesuarlar bulup buluşturup, ist. üniv. kapısı gibi eski mekanlarda sanki sene 1970lermişcesine fotoğraflar çekinme procemiz var da.. bişeye benzemezse maymun olduğumuzla kalırız:)

Kontrastı düşük olur sadece. Başka da bir şey olmaz. Eğer filmin banyosunu siz yapacaksanız normal yıkama süresinden biraz daha fazla yıkamanız lazım ki dengeli bir yoğunluğu ve kontrastı olsun negatiflerin. Onun da ayrı bir hesaplaması var. Ama bir fotoğrafçıda yıkatacaksanız düşük kontrastlı negatif elde edersiniz. Çünkü fotoğrafçılar bütün filmleri aynı anda ve aynı sürede yıkıyorlar. O da biraz kötü yapıyor doğal olarak. Ama photoshopta falan dengelersiniz.

her kitabı diğerinden bağımsız olarak okuyabilirsiniz.

yine de bu tür durumlarda kronolojik gitmekte fayda var yazardaki ilerlemeyi görmek adına.

elinizde hangisi varsa onu okuyun. içinizden hangisini okumak geliyorsa.

kendisi hocam olur. o da böyle söylerdi.

her kitap birbirinden ayri ama tema ve icerik olarak benzerlikler var. o sebeple kronolojik okumak faydali. ama eger amat mi suskunlar mi önce diyorsaniz, amat i önce okuyun, tatliyi sona saklayin :)

bu zıtlaşmayı sürdürdüğün vakit başın beladan.....kurtulmaz. aleykümselam de gitsin. bu kadar jakoben takılmayın kardeşim.

valla ben selamün aleyküme merhaba yada merhabaya selamunaleyküm diye karşılık veren adamı enerji emici olarak görür ve hızla uzaklaşırım.

allahın selamını almadı ibiş diye geçiriyodur içinden

bir inanmayan olarak selamun aleykum dememeyi belki anlayabilirim. ama bir de dilsel iletisimin kültürel yönü vardir. yani neticede selamlasmayı sadece dini bir vecibe olarak degil kültürel bir ritüel olarak da ele almak gerekir. ta en başından beri "benden sana zarar gelmez, senden bana zarar gelmez degil mi" demektir selamlasma hangi sekli ile yapilirsa yapilsin. nasil insallah, masallah, allah kahretsin, allahım inanamiyorum göte bak, allah seni bildigi gibi yapsin derken allaha olan inancimizi teyit etmiyor, sadece yerlesmis bir dilsel ifadeyi kullaniyor isek, selamun aleyküm dersek de kıcımızdaki altın tüyler dökülmemis olur. deyin lan selamun aleyküm ne olacak, belki karsidaki amcanın hosuna gidecek,size duymadiginiz hikayeler anlatacak, biraz daha insan taniyacaksiniz. ne olur lan, kendi bildiginizden şaşsanız biraz. öyle degil mi pampisler.

aslında adam sana selamun aleyküm demiş sen ona merhaba diyorsun.
bir nevi adamla zıtlaşıyorsun.
o yüzden ufaktan soğuk rüzgarlar estirir.
ne yani kardeşim aleyküm selam desen ölecen mi?
başka sefer gördüğünde bu sefer sen ilk defa merhaba de o adam merhaba diyecek.
ne cins insanlarsınız yahu

Beyler, hayretler içerisindeyim, selamlaşmak bile katı şekilde kategorize ediliyor. Selamlaşmak yahu bu, tarzdan bahsediyorum yahu?

sa diyen adama as diyecen sende :D ama ortamda ilk sen merhaba diyip o as derse senin ona tip tip bakma hakkın var bide böyle düşün yani.siz onu bırakında ankaranın yeni amblemini gördünüz mü? www.haberturk.com

derbeder58'e tamamen katılıyorum.

+1 @derbeder58

bunun bir ilerisi var bi de. "merhaba" diyen kişiye "aleyküm selam" diye karşılık vererek güya ders vermek:)

"selamün aleyküm", normalde tercih ettiğim bir söz değil. ama girdiğim ortamda kullandığım kalıplar, durumuna göre "naber la yarram"dan "selamün aleyküm"e uzanan geniş bir skalada.

bence selam alıp vermenin şekli nasıl olursa olsun, önemli olan içtenlik. "selamün aleyküm" dendiğinde gülümseyerek "ve aleyküm selam" derim ben. bir işinizi de hallediyor olsanız, bir sohbet ortamı da söz konusu olsa, oradan fayda sağlamanız(işinizin halledilmesi veya keyifli bir sohbet elde etmek) için önemli olan karşıdakiyle aynı frekansı yakalamak. selamlaşma da buna başlangıç niteliğinde.

"selamün aleyküm" diyen insana "ya bak bu yaptığın yanlış, benim inancımın bu olduğunu nereden biliyorsun?" denmez sonuçta. denilse de bir yere varılamaz. hani koca ülkede 1-2 kişi yapsa neyse de... topluma uyum sağlamak lazım bazı yerlerde. isterseniz buna takiyye de diyebilirsiniz.

Spartalılar, ben bu selamı dini öge olarak algılamıyorum. genel görüş dini bir motif içerdiğidir. ben bu şekilde selamlaşmıyorum. "aleykum selam" dedıgımde bunun dilimde egreti durdugunu hıssedıyorum ve kendımı samımı bulmuyorum zira söylediğim şeyi hissedebilmeliyim. dolayısıyla gülümseyerek "merhaba" demek seçimim oluyor. Sürekli gülümsediğim içinde enerji distrübütörüyümdür. ha bazılarının üzerinde beton yelek var, bak ona yapacak birsey yok(!)

bende gerceken samimi bir şekilde söylemeyen insanlara şunu söylüyorum.adam/madam şoklarda oluyor

ve aleykum selam bu ne güzel kelam yaşasın islam diyorum

aynı samimiyetsizlikle söylüyorum.

sırf s.a. diyenin hatırı kalmasın, gönlü hoş olsun, nasılsa yaşlıca adamcağız kalıplarına sığınmak iki yüzlülüğün ta kendisi. istediğin gibi selamlaşırşın kimse sana garışamaz. ben s.a. dedim diye sen de a.s diyeceksin, allahın selamını alacaksın yoksa garışmam demek faşistliğin mistik versiyonu. yok sünnetmiş yok farzmış bırakın bu işleri artık. selamun aleyküm ne la. yıl olmuş 2011 töbe töbe

bizde vardı gayet gelen. (esogü)

bizde donla gelen var.(bkz: marmara universitesi guzel sanatlar fakultesi)

çok var.

kural mı?? parmak arası terlik deniz şortuyla geliyolar gayet. denizle alakamız olmadığı halde. gerçi bizim sosyal ortamı o kıyasa dahil etmek doğru mu bilmiyorum. (bkz: deü makine)

Ben de gidiyordum, ha terlik giymiyordum gerçi. Koü.

ben gidiyorum sürekli böyle ama insanlar çok yadırgıyorlar..

neden yadırgıyorsunuz olum? ne var lan..

(bkz: Akdeniz Üniversitesi)
Gidilmez mi panpa

hiç hoş değil.

hocalarin öyle gelmisligi var ege'de. ama comu de takim elbiseli ögrenci gördüm bir düzine öyle dolasiyorlarmis 7/24, girisimciyiz girisimci diye slogan ata ata gidiyorlardi. öyle de garip bir yer.

bizzat deniz şortuyla gitmişliğim var, böyle bir yazılı kural da yok ya da bize öyle bir bilgi gelmedi. (baü)

bu şekilde gelen bir rektör biliyorum. :)
yemekhanede geldi yanıma oturdu hatta. tam da o bahsettiğiniz şekilde. üstünde de hawaii gömlek vardı.

ciddiyim.

belki sahil bölgelerinde olabilir. ben kendi adıma evin dışında ve su kenarı olmayan ortamlarda terlik görmekten hoşlanmıyorum, kadınlarda da erkeklerde de.

Fakat tabii, moda zamanla değişiyor, bir şey diyemem. ilk çıktığında düşük belli pantolonları hiç beğenmiyordum ve gençlerin nasıl o şekilde giyindiğini anlayamıyordum. şimdi eski yılların kliplerindeki yüksek belleri görünce gülme tutuyor.

ben sakarya'da bile yaptıysam her yerde olur.

İstanbul'un trafiğinde haşat olmayacağımı bilsem derim ki "Kara Murat benim!".

kimin ne giydiğinden kimene. bal gibi gidilir ki gidiliyor da.

niye giyinilmesin la? önemli olan yerine göre giyinmektir bence. Takım elbise giymek de kural olamaz bi universitede. Bu yuzden kıyafet yönetmeliği olmayan her kurumda isteyen istediğini giyebilir.

Bilkent'te yalinayak gelen bile vardi. Ciddiyim, kiz basbayagi yalinayak dolasiyordu kampuste.

siluette marka gayet iyidir sonuna kadar verdiğin para helal;)

polaroid marka gözlük satiliyordu markafoni de ya da limango da. 50-70 civari fiyati vardi.

işim araba kullanmak olduğu için güneşten çok muzdaripim bu yaz aylarında.
infiniti diye bi güneş gözlüğü aldım, 80 liraya. parasının hakkını fazlasıyla veriyor.

filmdeki kıyafetlerin nedeni kitapta öyle bahsedilmesi tabii. gerçi tam olarak öyle mi bahsediliyordu emin olamadım şimdi. bilinmeyen bir zamanda birtakım marjinal gençler böyle vandallık, soygunculuk filan yapıyorlar işte. yazar öyle bi dünya kurmuş kafasında, öyle de giydirmiş.

@sl78;hangi anarşizm filmde böyle kıyafetler var? onu geçin hangi filmde böyle kıyafetler var.

@derbeder58,@tepedeki psychedelic adam;bitek başroller değil herkez öyle giyinmiş, mor peruk kırmızı kıyafetler vs.

filmde anarsizm yok vandallik var ikisini birbirine karistirmayalim, hadi cok zorlarsaniz nihilist yikicilik dersiniz ama anarsistlere ayip olur. kiyafetler ve tasarim tamamen kubrick in kicindan uydurmasi ama film icin cok basarili bir atmosfer yaratmis. pek güzel olmus.

kitapta kiyafetlerle ilgili kesin birsey yok hatirladigim kadari ile. lise cagi cocuklar işte.

tamam işte yani başroller ve diğerleri. öyle tipler yaratmış adam kafasında. bi nedeni yok.

iyilik olsun diyedir. bi de sınırsız davetiye yollayabiliyorsun üye olduktan sonra. başka ne olacak. demonoid için falan bile davetiyesi olunca insanlar hemen gdip davetiyem var yazıyorlar o yüzden çok normal.

google'ı seviyor bu davetiye dağıtanlar. bir an önce herkes kullanmaya başlasın, facebook'un pabucu dama atılsın istiyorlar. onun dışında bir çıkarları yok.

edit: sanal uyku'nun söylediği hiç aklıma gelmediydi. en büyük sebep odur herhalde. :)

belki isteyenlerden biri kız çıkar da muhabbet kurulur diyolar.

google plus davetiyesine verecek kiz varsa, hemen yaziyorum adresi. ne güzel bir dünya o dünya, ne güzel insanlar o insanlar.

hicbir farki yok, ihtiyaci varsa aliyor, yoksa almiyor. son gün gitmek izdihami atlatmak adina iyi oluyor.

torunumun torunusun (bkz. arkadaşımın aşkısın)
son gün git.

sınava girilen günle alakası yok. son gün git rahat rahat sınavını yap gel. sen buraya duyuru açmadan söyliyeyim sınavdan alacağın sonuç kısa dönem yapıp yapmıyacağın konusunda bi etkiye sahip değil.

not: 337 k.d.

295 kd derki,
girdiğin günün alacağın sonuçla zerre ilgisi yoktur,
sadece son gün girersen muhtemelen daha az sıra beklersin, ya da herkes senin gibi düşünürse tam tersi de olabilir, mühendis olduğun için uzun dönem olma ihtimalin fazladır, kim ne derse desin, gidince görürsün ki uzun dönem kıyaslanmayacak kadar daha iyidir kısa dönemden..

son gün gitmek kısa dönem olmak için biraz daha elverişli. ama öncelik o dönemde ne kadar elektronik mühendisi ihtiyacı olduğu. ilk önce ihtiyacı karşılayacak kadar adayı yedeksubay olarak alıyorlar.kalanların da uyguladıkları testlere göre kısa dönem (herhangi bir sınıf) ya da uzun dönem (çoğunlukla piyade-jandarma, komando ya da jandarma-komando) olarak da dağıtımını yapıyorlar. ama sen sen ol uzun dönem seç. kısa dönem çekilmez.

not: 253 kd.

divxplanet bunu öğrenmek için güzel bir yer. eğer ingilizce altyazısı varsa divxplanet'ta iyi bir sürümün, düşmüş demektir. yoksa çok büyük ihtimalle düşmemiştir. ki düşmemiş.

tabi bu popüler filmler için geçerli.

torrentz bircok torrent sitesinde arama yaptiran bir portal. oradan arattirip torrent sayfasindaki linklere bakin. fake olur sinema cekimi olur orada uyariyor kullanicilar indirin indirmeyin diye.

dvdsi henüz çıkmadığından düşmemiştir. screener versiyonu vardır ama belki onu bilemem.

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

misery ne yaptın sen yav? 15 yıldır metal dinliyorum ben. yapma, etme, eyleme. Zaten farklılık olsun diyordum.

psychedelic'in önerisini çok beğendim bu arada.

edit: gaza gelip 20 yıl yazmışım da düşününce yok o kadar. ben 6 yaşımdan beri metalciyim ulan olmasın dedim. öhm neyse.

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

hepsi aynı adamın ama beğenirsin sanırsam.

catpower

Grace Slick - El Diablo --- www.youtube.com
Country Joe and The Fish - Bass Strings --- www.youtube.com
Animals - house of the rising sun --- www.youtube.com

sleeping at last: www.youtube.com
ramona falls: www.youtube.com ve www.youtube.com

mimikikil +1

Cesur abinin kitabını yapabiliyorsan iş tamamdır.

o kitap bende var zamanında bakmışlığım da var fakat benim kafamdaki hani açıklamalı soru çözümleri olan bir kitap olması, hem soru tarzını yakalarım hem de bilgileri uygulamalı öğrenirim diye düşünüyorum, ayrıca building skills for proficiency de göz atmakta fayda var tabii ki..

cesur öztürk konu ogretmez yalniz, bazi noktalarda da cok gereksiz ayrintilara girer. ama kpds gibi hödük bir sinava hazirlik icin en iyi kitaptir. cesur öztürk ün yanında bir de ayhan sezer var klasiklerden. digerleri, mesela akın grubu dedigin arkadas özel kurstan internet sitesine oradan da kitap test isine girdi; hatali soru cikar ara sira, oradan buradan alinti sorular olur.

bir de dilforum a bak, orada cesitli dersanelerin yaprak testleri var pdf halinde. soru cozmus olmak icin oradan da faydalanirsin.

kpds sinavindan alinan not dil becerisini ve seviyesini göstermez. o sebeple amacin dil ögrenmek degil sinavi gecmek olsun.

son 10 yılın çıkmış kpds soruları ve çözümleri türünde kitaplar var. Onlardan mutlaka edin.

Ailenden sigortan yok mu? Olmadı yeşilkart çıkartmaya çalış. Sağlık masraflarını başını ağrıtabilir.

yeşilkart alacak kadar fakir değiliz galiba ya :-)

git bi şirkete veya esnafa ver parasını..seni sigortalı yapsın..daha ucuza gelir..o sigortalı durumunla da sağlık hizmetini almış olursun..hem de emeklilik için gün kazanmış olursun..ben bu şekilde düşünüyorum.ayrıntıya hakim değilim..geçmiş olsun..

devlet hastanesinin acilinde yapılan bir tedaviye para vermeyecek kadar fakirsin işte olm. var mı ötesi:)

şirkete git falan bunlar imkansız şeyler. kimse öyle birşey yapmaz. ayrıca primler ortalama 200 lirayı buluyor ki bu meblağ devlet hastasenin acilinde istenen paranın 3,4 katı falandır.