toner bitiyor olmasın? drum'ın üstünde mi o bahsettiğiniz iz, yeşil silindirin üzerindeki siyah şeritte? normalde nemli bezle silinir, gider...

toner ayarı yapsanız?

terp; drum nedir bilmiyorum ama yeşil silinridn üstünde ayrıca bir siyah şerit yok. yeşil silindirin üstünde iz var. beyaz tırtıklı bi zımbırtı var ya onun olduğu tarafta.
toner bitiyor olamaz yeni dolduruldu.
safepassage; toner ayarı derken ???

dram mı drum mu öle bi şey var tonerinin içinde, değişmesi gerekiyor. toneri doldurttuğunuz yere sorun, yardımcı olurlar (ücret dahilinde)

toner doldurulurken zamanla eskiyor ve böyle arızalar çıkartıyor... genelde dolduran yerin hatası yüzünden oluyor bu durum..
yeni toner alırsanız sorun ortadan kalkar... yeni tonere 100 liranın üstüdne verirsiniz muhtemelen, eski toneri de isterseniz 15-20 liraya geri alırlar sizden.

tambur bozulmuş artık. çok riskli bir hareket ama tamburdaki o mürekkep bulaşması gibi izin üzerine selobant sarıyorlar düzelsin diye. dediğim gibi çok riskli ama. tambur değişmeden düzelmesi imkansız.

edit: tambur dediğim o yeşil silindir.

ykm de vardır.

boynerde de var

cevahirde kendi standları da var

arkadaşlar ankarada arıyorum.ykmde çeşitler azalmış, istediğimi bulamadım, şansımı bir de boynerde deneyeceğim.

tek taş yüzük. benim annem istiyor ilk maaşımda

el oyasıyla işlenmiş güzel bir yazma şık olur

mutfak araç gereci alma derim.
bileklik,kolye yada saat olabilir.
Ayakkabı olabilir

sade bi kolye ya da küpe alın, takar sizi hatırlar :)

şık ipek bir eşarp olabilir.

bence tektaş yüzük yada altın küpe veya kolye veya bilezik al. günlere falan gidiyorsa hava atar arkadaşlarına.

annenin çoluk çocuk düşünmekten almaya kıyamadığı bişi alın.
nebliyim pırlanta bişey,kolye, broş ya da şık aksesuar.
bence vakko çanta+cüzdan mesela güzel olur.benim annem öyle detayları sever.ama sonsuza kadar kalsın diyorsanız şık bir broş.değerli taşlı, oğlum bana aldı diye seve seve kullanır.

annelik görevlerini vurgulayan mutfak banyo hede hödö gibi şeyler tercih etmemeniz çok güzel.
siz tanırsınız annenizi, mesela kimi anne chanel çantaya iç geçirerek bakar ama sırası mı şimdi diye alamaz, başkası parfüm almaz, kimisi takı anlamında çöp almaz kendine, baba da hediye etmez.

tek taş veya kolye seti gibi bir şey en mantıklı seçenek sanırım. cevap veren herkese teşekkür ediyorum.

www.hediyedenizi.com
www.hediyedenizi.com
www.hediyedenizi.com
www.hediyedenizi.com
www.hediyedenizi.com
www.akakce.com

halı. sımdı cok buyuk ındırımler var. bı alana bı bedava bıle verıyolar. bılemıyorum, benım annem hastası.

Akşamları bir kadeh kırmızı şarap içebilirsiniz eğer alkolle aranız kötü değilse.

Keçiboynuzu derler, ben anlamam.

ayni durumdayim.

harnup pekmezi denedim ben. ise yaradi mi pek anlamadim ama tadi normal pekmez gibi degildi onu soyleyebilirim.

kan değerlerinin hangisi düşük? hani kansızlık çekiyorum deseniz bile basit bi kansızlığın bile üç farklı sebebi olabilir...

kuru üzüm iyi gider...

ciğer ye dalak ye

bir doktora görünmeniz halinde muhtemelen ferrum takviyesi yazacaktir, böylesi daha saglikli olur. ayrica dalak en saglam kan yapici diye bilirim.

eh... uzum ve alakali her sey (sarap, pekmez, pestil, ozellikel kirmizi kuru uzum vs). bir de kuru incir ve kirmizi et, kuruyemis falan filan... yani b12 ve demir iceren yiyecekler. ha ari polenini de duymustum, en azindan b 12 icerir :)

kuru siyah üzüm ye. ama çekirdeklerini tükürme sakın. onları çitir çitir yemen gerek asıl.

kırmızı et.
c vitaminiyle al bir de, yanında ayran olmasın, yoğurt olmasın.
haftada en az 3-4 kere kırmızı et ye.

besin demişsin ama ferrum fort öneririm. ilaç ama işe yarıyor. geçmiş olsun

ekonomi ile ilgili türk bir dergi vardı. aynı anda inglizce ve türkçe yan yana yazıyordu filan derste görmüştüm hatta.. ismi neydi unuttum, aklıma gelirse yazarım cevabı

istemediğin kadar makale:

www.econturk.org

Ekşime için değil de ishal halinde:

Bol su, meyvesuyu, kola (İsviçreli doktorlar öneriyor); haşlanmış patates, pirinç lapası.

Geçmiş olsun.

kus. en azından kusacak bişey yoksa bile midende öğürmek iyi gelir.

işte parmağını boğazına sokuyosun falan. bende işe yarıyor.

ishalin kökten çözümü için:
yemek kaşığının yarısına kuru türk kahvesi döküyoruz. üstüne de 5, 6 damla limon sıkıyoruz. sonra bunu yiyoruz.
yakında su da bulundur, boğazında takılabilir. kesin keser olayı.

gastrit başlangıcı olabilir, sabah aç karna prosek, yemeklerden önce aç karna meteospasm alabilirsin. aynı belirtiler bende de vardı doktora gittim final haftamdı gecen hafta bunları verdi şu an çok iyiyim. tabi bir doktora görünmende fayda var ne olur ne olmaz. geçmiş olsun arkadaşım.

beyaz leblebi ve kola. gayet iyi toparlıyor deneyebilirsin.

kahve-limon ishal için iyidir. ama ishalin sebebi, mideyi üşütmense bi işe yaramaz. mide ekşimesi-üşütmesi için nane-limon birebirdir. 1-2 kaşık kadar kuru naneyle bir limonu ince ince dilimleyip bir bardak suda kaynat, sıcak sıcak iç. hem ishale hem midene iyi gelir. (doğal olarak ishal bir süre daha devam eder ama o da geçecektir kısa bir süre içinde, geçmezse ozaman kahve-limon dene)
bişiciğin kalmaz. geçmiş olsun.

geğiriğinin kokusu için de bir tavsiye benden olsun; maydonoz yemeyi deneyebilirsin büyük ölçüde azaltacaktır o rahatsız edici kokuyu.

, midedeki sorun için nane limon!

cevap veren herkese tekrar teşekkür ediyorum , yaptıklarım sırasıyla ;

yağsız pirinç pilavı
haşlanmış patates
domates ( bu üçü bayaa toparladı tavsiye ederim )

sonrasında leblebi ve kola - bunlar da cilaladı ^ ^

şu an daha iyiyim , sınavımda güzel geçti sayılır ^ ^

bu arada ekliyceklerim var sırayla ;
kusmak iyi güzel de böğürmek felan baş dönmesi yapıyo ,tansiyonu düşürüyo

sadece ishal olmaması nedeniyle kahve limonu denemedim ama aklımda bulunsun ^ ^

kahve konusuna dikkat edicem , bayaa kahve tüketen bi insanım (:

o arada abim benim hesaptan girip bana cevap vermiş :P uyandığını bilsem sorardım kendisine ^ ^

leblebi kolayı biliyodum ,tekrarladım tavsiye edilir

nane limona antipatim var :P şaka bi yana midemi de bulandırıyo bu nane limon , o yüzden es geçtim :P

maydonoz deneyemedim ama domates te bayaa iyi geldi domatesi de mide bulandırıcı geğirik kokusunu gidermeniz için tavsiye ederim - maydonoz u da deniycem bi daha ki sefere ( gerçi umarım bi daha olmaz :/ )

cevap yazan herkese tekrar tekrar teşekkür ederim (: kalın sağlıcakla

kuru kahve

"civil society"

ingilizlerde böyle bir kavramın karşılığı olduğunu sanmıyorum. zira sivil olmayan toplumu akılları havsalaları almaz, algılayamazlar.

Non-Governmental Organization; Hükümet Dışı Örgütler demektir. kelime anlamı olarak. Avrupa'da STK'lar için bu kelime kullanılsa da Türkiye'de daha çok NGO (Non-Governmental Organization) başka bir şey olarak kavramsallaştırılıyor. Türkiye'de ise STK'lar için "civil society institutions" kullanılıyor.
sorunun cevabı ise: "civil society"

Uluslararası ortaklık içeren firmalar mevcut sanıyorum. Yıllık bilançolarında daha mantıklı bir kalem olur. Daha stabil bir para olduğu da söylenebilir tabii. Sonuçta 4 Yıllık bir ihale.

boşuna yeni başlık açmıyım duyuruya oratk olayım dambil:)

benim sorum da neden bu abiler her teklifi önlerindeki kağıda yazıyolar? ya da ne yazıyolar teklifleri yazmıyorlarsa? tek bir tanesi de yazmıyor ki hepsi birden yazıyor.

msne; çünkü ihtilaf durumunda, onlar kaç dedi de biz nekadar yükselttik gibi bi sorun olursa o kağıtlardan bakarak anlaşmazlığı çözebilirler. satrançta da aynı şey vardır. her hamle karşılıklı olarak kağıda yazılır, hamleye itiraz gelirse kağıttan bakılarak çözülür.
bir de ayrıca dikkat edersen bazen birer milyon dolar arttırıyorlar bazen de 2-3 milyon dolar birden arttırabiliyorlar. çakal ihaleciler, bu artış miktarlarından karşılarındakini ne kadar zorlayacabileceklerini, üst limitlerinin ne kadar olabileceğini, kendileri kaça çıkarsa karşı tarafın zorlanabileceğini yada çekilecebileceğini tahmin edebilirler.

Kapağıyla beraber 18 cm(boy)
kapaksız 17,85 cm(boy)
Konservenin gücü adına

slymene; bütün konserve tutkunları sana şükran borçlu. bu heralde 1 litrelik olanların ölçüsüdür. allah ne konserve, salça, reçel muradın varsa versin.

bizdeki kapakla 13.5 kapaksız 13 küsür gibi bi şey. kavanoz kapağımızın üstünde kapı gibi de paşabahçe yazıyor :)

Bizimkindede paşabahçe yazıyor,İçi menemen dolu:=)
Beyaz kapaklı olandan
Rica ederim

benim ölçümlerimde de sonuç farklı çıkmadı...
afiyet olsun...

p.s: bu kadar acil ne olabilir merak ettim...

çok daha ayrıntılı bilgi için:
www.anadolucam.com.tr
1 litre için ürün kodu : 103599
2 litre için ürün kodu : 142899 ve 147599

kavanoz polemiğine girmeyelim arkadaşlar. anlaşılan beyimsiz'inkiler 1 ltlik, slymene'ninkiler 2 ltlik.
kabablanka, sende farklı çıkmayan ölçü hangisi belirtmemişsin ama gene de sağol.
tüm kavanozların boyunun ölçüsünü alanlardan allah razı olsun.

Onun su çıkışında bir tuhaflık olabilir. Ben kaç yıldır kullanırım, hiç bir yamuğunu görmedim. Bende de 3 kademe var. Sürekli 2. kademede tutuyorum (60 derece civarı oluyormuş sanırım, oldukça yeterli) Gelen suyu da ılıştırmam gerekiyor tabi ki. Ama sizdeki gibi bir anda soğuma vs gibi sortumlarım olmadı hiç. Belli bir ayara getirip, doğrudan çıkan suyu hiç ılıştırmadan kullanmak mümkün müdür bilemiyorum ama bana pek mantıklı gelmiyor. Bendeki en düşük derecede bile su rahatsız edecek derecede sıcak oluyor.

elektirkli termosifon dediğin şey, şu ufak, el kadar kutu şeklinde olup, içinden geçen suyu anında ısıtarak verenlerden mi yoksa kocaman, 30-60-90 litrelik deposu olup da onun içinde ısıtan sistemlerden mi?
Eğer anında ısıtanlarsa uyduruk bişey olabilir yapcak bişey yok ona.
Eğer ikincisiyse içindeki suyu tam olarak ısıtmasını beklemen lazım yoksa çok çabuk soğur. mutlaka biyerinde kırmızı ve yeşil düğme vardır, yeşil yanmadan girme.
her ikisi için de geçerli; kireçlendikleri için suyu iyi ısıtamıyor olabilirler. beklediğin zamanlarda sıcak resiztansla daha uzun süre muhattap olan su, daha iyi ısınıyordur. arkasından gelen su ise, kısa sürede devir daim yaptığı için ısınamadan akıyodur.

litrelik olanlardan.. kaç litre bilmiyorum tabi.. ama hep yeşilken girdim ben.. bozuk galiba :(

pongiyen, tahminin halanne'nin tarif ettigi "şu ufak, el kadar kutu şeklinde olup, içinden geçen suyu anında ısıtarak verenlerden" var sende.

ben de benzer sorunlar yasadim bununla baskasinin evinde. sanirim benim tercih ettigim su sicakligi termosifona ters geliyor. cunku biraz daha sicak yaparsam o yaptigim sicaklikta kaliyor. ama kendi istedigim sicakliga getirdigimde hemen sogumaya basliyor. tekrar sicagi acinca da cok sicak oluyor falan. ama ayni dusu kullanan baskalari sorun yasamiyor. belki sende de ayni durum oluyordur.

arçelik titanium yazıyor üstünde ve öyle küçük değil duvara monte edilmiş.. bence litrelik olanlardan bu. 3 ayarı var üstünde.. benden başka kimse kullanmadığı için tek bende mi var bu sorun bilmiyorum.. ama donmaktan, şöle uzun kalamamaktan bıktım :(

sozluk.sourtimes.org

kettle'ın kapağını kapatma, yumurtayı icine atma löp diye, bi şekilde tabanına değdirmemeye çalışarak tut, kaşık olur, kepçe olur, suyla teması olsun ama tabanına değmesin.

kapağını kapatmamanın sebebi de, kettleın çalışma mantığından geliyor.kaynar halde kapağı açık olursa hiç bi zaman kapamaz kendini basınç eşitleneceği için, sürekli kaynar halde kalır.

6-7 dakika bekletirsen mis gibi kaysı (bi türlü kayısı diyemiyorum!) kıvamında yumurta yersin.
afiyet olsun.

sakın he kettle'a kaşıkla yumurta sokmaya kalkma, kaşığın tuttuğun ucundan elektrik çarpıverir valla. Elini fln da sokma, değmez bi yumurta yiycem diye :)

bol tuz koyarsan yumurta batmayacaktır, makarna bile pişirmişliğimiz var alimalllah, korkmayın...

bizim yurttaki salak kızlar gibi, yumurtayı çıkarmak için kettle çalışırken elini içine sokma, yada metal bişey sokma, bişi olmaz.

yapma yapilir da sonrasinda o kettledan bir sey icilmez! bir dolu mikrop, parazit yasiyor yumurta kabugunda...

kuru temizlemecilerin hepsi ütü de yapar. artık ev kadınları bile pantalon-ceket ütülerini oralarda yaptırıyor.
gömlek ütüsünü de, nasıl olsa üstüne ceket giyeceksen sadece yaka ve düğme kısımlarını kendin de yapabilirsin. ütünün ısı ayarını doğru tuttur, gerisi kolay.her ürünün etiketinde hangi sıcaklıkta ütülenmesi gerektiği yazar zate. yalnız acil bişey olur da ceketi çıkartmak zorunda kalırsan orası senin mahcubiyetin olur.
kıyafet alırken de eğer rahatsız olmayacaksan, saf coton-pamuk değil de biraz sentetik karışımlı gömlek alırsan hem kolay kırışmaz hem de kolay ütülenir.
nası bi yerde oturuyosun bilmem ama, eğer kapıcınız varsa, onun karısına da 3-5 lira karşılığında yaptırabilirsin. (ki ütüyü nasıl yapıcam diye sorduğuna göre anne-kızkardeş-eş yok, bu durumda evin temizliğini de yaptıracak birini bulman gerekecek, o zman aynı kadına ütü de yaptırırsın)

Ya ev temizliği konusunda sorunum yok yapıyorum ama para verip ütü yaptırabileceğim birisi yok ne yazık ki, kuru temizlemeci-çamaşır evi formülüne bakacağım mecburen galiba.

terzi yok mu yakınlarda, utuler onlar.

apartmanızın kapıcısı varsa, belki eşinden ücreti karşılığında yardım talep edebilirsiniz ya da komşularınıza temizliğe gelen birisi, iş çıkışında 1 saat ütünüzü yapsa daha ucuza gelebilir. kuru temizleme ya da diğer yıkayanlardan fiyat alıp kıyaslama yapabilirsiniz.

kuru temizlemeciler pahalıya yapar terziye ver hakikaten.

O zaman bir terziden fiyat alayım ben, tanıdık terzi filan olsa hallederdik ama, periyodik olarak gidecek pantolon+gömlekler.

gomlek utusu 2-3 tl kuru temizlemecilerde. eve gelen temizlikciler de utuluyor ama eve temizlikci cagirmayinca en kolay yol kuru temizlemeci.

Gömleklerini fazlalaştır. Her gün değiştir. Kuruturken düzgün kurut. Hafif nemli iken, daha kolay ütülenir. Biraz sentetik karışımlı kumaşlar daha az buruşup, daha kolay ütülenir. Halanne de yazmış zaten. Bence gömleklerini ütülemeyi öğrensen, çok iyi olur. Nereden başlayacağını bilirsen, başarabilirsin. Öğrenmek istersen, tarif edebilirim. Gömleklerin iyice kirlenmeden, yıkamalısın. Kendin yapmıyorsan da, kırıştı diye kirli bir gömleğin yaka ve manşetlerine sakın olaki sıcak ütüyü değdirme. O kirler bir daha asla çıkmaz. Bir de gömleklerini, kesimi iyi markalardan al. Kendin ütüleyince, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın. Kolay gelsin.

Yanıtlarınız için hepinize teşekkürler :)

oyle kirmadan falan degil aksine agzini burnunu kiricaksin adam olucak daha yapmiycak. anlamiyorum su modern ayaklarini. cocuk dedigin korkacak biraz yanlis yapmaktan. her yanlis yaptiginda aman iyi yaklasalim aman kirilmasin derseniz o cocuk ilerde parazit olur yavsak olur. agac yasken egilir derler. hirpala biraz.

Teşekkürler cevap için ama ben başkalarının çocuğunu hırpalayacak pozisyonda değilim, kendi çocuğuma da öyle davranmam. Beni böyle yetiştirdiler ve sonucun pek de fena olmadığını düşünüyorum. Modern/medeni/bilimsel türde bir cevap arıyorum dersem sanırım biraz daha açıklayıcı olurum.

yahu bizide dovmedi kimse. de her zaman olurdu o korku. modern yaklasicam derken robot yapiyorsunuz bebeleri... bebede hakli. lan diyor nasilsa yaptigim hersey yanima kaliyor gene yaparim ben bunu diyor. sen dinle beni korkut bi sekilde illa vurmak zorunda degilsin.

psikolojiden anlamam..çocuğu yaratıcı işlere daha çok yönlendirmelisin.çocuğa güzel olsun yada olmasın çeşitli görevler ver,kendisinin emek vermesini sağla ve yapığı işlerin iyi yanlarını göster.çocuğa yapacağı işlerde daha çok cesaret ve bunlardan zevk almasını sağlamalısın.

Bunun cevabını öğrenmiş olmanız gerekirdi diye düşündüm ben de.

çocuğa, kendi yaptığı bir resmi başkası gönderseydi nasıl hissedeceğini sorabilirsin. hırsızlığın sadece para çalmak olmadığını, başkasının yaptığı bir şeyi kendi yapmış gibi göstermenin de bir çeşit hırsızlık olduğunu anlatmak gerek. muhtemelen kendini kanıtlama çabası içinde, bir şekilde bir alanda iyi olduğunu göstermek istiyor, böylelikle anne-baba ilgisi çekmeye çalışıyor olabilir, yada anne-baba sürekli onu eleştiriyorsa, beğenmiyorsa, o da bu şekillde "ben başarılıyım" izlenimi vermeye çalışıyor olabilir. bu alanda ufak bir araştırma yapıp, duruma göre çocuğun gerçekten iyi olduğu bir konuya yönlenmesi sağlanabilir. hatta gerekirse ebeveynlerle görüşmek de gerekebilir.
not: psikolog yada pedegog değilim.

Yarışma zaten Lego ile tasarım yarışması, olayın özü yaratıcı bir şeylere yönlendirmek. Çocuğa söyleyeceğim şey utanmasına ve üzülüp gitmesine neden olabilir. Lego ile ilgisini kesebilir. Onun için ne diyeceğimi bilemedim.

a) Bu eserin sahibi bana mesaj attı, niye resimlerini kullandığını soruyor. Göstediklerinin sana ait olduğuna emin misin?
b) Yarışmayı yanlış anlamışsın, kendi yaptığımız şeylerle katılmamız gerekiyordu, başkasının yaptıklarıyla değil. Kendin bir şey hazırlamıyor musun?
c) Bu yaptığın hiç hoş bir şey değil, başkasının eserini alıp buraya kendinin gibi koymuşsun. Yarışmaya katılamazsın.
d) Yumruk, uçan tekme, karate chop, saç çekmek, cimciklemek
e) Bir kenara çekip özel olarak konuşmak, topluluk içinde olayı hissettirmemek.
f) Herkesin ortasında söyleyip utandırmak, ders vermek.
g) ...

Gibi hani?

Bence c. Yanlış bir şey yaptığını ve bu davranışın onun istediği bir şeye ulaşmasını engellediğini fark ettirin. Ağzını burnunu kırmak kötü ama, canım cicim de çok iyi değil bence.

P.S. Çocuk sahibi bir insanım, çocuğa gerektiğinde kızılması gerektiğine inananlardanım.

Ödül de var fakat bana övgü için gibi geliyor. Ödül olmayan bir konuda da böyle yaptığını gördüm.

Ama bunun altında hemen ilgisiz ebeveynler, mutsuz çocuk gibi şeyler aramak gerekli mi acaba? Her çocuk yapmaz mı böyle şeyler? Hatta tamamen sağlıklı bir birey var oldu mu şu dünyada :D

bence kesinlikle baş başa konuşulmalı, başkalarının yanında asla çocuğa bişey söylenmemeli. önce b şıkkı, gelecek cevaba göre "ben yaptım" diye ısrar ederse a olabilir, kimin haklı olduğunu anlamak için gel aynı şeyi bi daha yapalım dersin.
başkasının yaptığını kabul ederse de c ile devam edersin.
not: hala psikolog yada pedagog değilim.

Ben öğretmen olduğunuzu düşünerek verdim o cevabı. Çocuk da olsa yalanın yüzüne vurulması, hoş bir davranış değil. Hayli de incitici. Bir çocuğu eğitirken de, toplum içinde değil de özel olarak konuşmak en doğrusu. Bunu anne babalar da böyle yapmalılar aslında. Yanlış davranışlarını, daha sonra çocuğa açıklayarak anlatmalılar. Yalan konusunda ise, yalanın kötü bir şey olduğunu, çocuğun kendisinin bulmasını sağlayacak örnekler verilmeli. Endrekt yollarla ve örneklerle, yalanın kötü bir şey olduğu, çocuğun zihnine yerleştirilmeli.

belki çocuğun yaptığının yanlış olduğunu anlamasını bekleyemeyiz.ben sorun aile kaynaklı kendine güven eksikliği derim.
övgü mü?..kendi yapacağı şeylere güvenemiyor.çalışmalarını öv.
çalışmayı yaparken kontrol et gerekirse sen yardım et.

aklından dayak geçiriyorsan ben bilmem tabii.

kimse çok önemli bir ayrıntıyı sormamış ben sorayım.
bu çocuk kaç yaşında?

kakoy, kusura bakma ama dedigin tamamen sacmalik. asil senin onerdigin yontem (hirpalamak korkutmak) robot yetistirmeye yariyor. cocuk yaptigi seyin neden yanlis olabilecegiyle ilgili bir dusunce surecinden gecmeden zarar gorecegi sebebiyle senden korksa ne olur korkmasa ne olur? dusunsene, cocuk yanlis yapiyor, neden yanlis yaptigini anlamiyor ama senden korktugu icin yapmiyor. bu mudur cozumun yani? kimsenin bri tarafinda degil ki yaptigi, dogrusunu nasil ogretiriz diye ugrasiyor insanlar, nasil korkuturuz da yapmaz bir daha diye degil. yaptigi seyin reel anlamda kimseye bir zarari yok.

ne yaparsan yap neden yaptıgını bılsın , yanı baskasının emegını calarak bır basarı elde edemeyecegını anlasın.
kalbı kırılacak dıye korkma , kırılsın .. sonucta yaptıgı sey baskalarının kalbını kırıyor zaten bunu hıssetsın..

www.cmo.org.tr
www.greenpeace.org
ingilizcen varsa;
en.cop15.dk
www.copenhagenclimatecouncil.com

yalnız bunlarda resmi belgeler daha yoktur. yani katılımcı ülkeler resmi onay işlemlerini yapmamışlardır. ama buralardan takip edebilirsin.

devletler genel hukukunda bu konu incelenmekteydi eğer ben artık yaşlanıp bunamadıysam.
eğer internetten bulmayı kastetmiyorsanız ve istanbuldaysanız beyazıtta titiz fotokopi var üniversitenin arkasında. oradan kitap özetlerini bulabilirsiniz. marmara'nın ders notlarını satıldığı bir yer de vardır kesin fakültesinin oralarda. sevil toluner'in de konuyla ilgili kitapları mevcuttu.

Boğazlar hukuku değil de deniz hukuku ya da uluslararası huku olarak bulabilirsin. Ankara'da hukuk fakültesinin yanında betacopy vardır. ordan alabilirsin. hatta ankara dışındaysan kargo da yapıyorlar.
www.betacopy.com.tr

denizhukuku.bilgi.edu.tr

özel konular kısmına bakın.

final notları açıklanıp dönem notları açıklanacak. öğrenci işlerine sor direk belli bir gün çünkü o. o gün bir gün içinde çıkışını alırsın.

yetismez o muhtemelen. bi sonraki celbe kalırsın.

nisan celbi için son başvuru şubat sonu, yetiştirebilirsin.

Çıkış işlemerlni bir gün de halledersin sabahtan başlarsan ama notların açıklanmaz. hocaların notları teslim tarihi, sınav döneminin son gününden itibaren 15 gündür. Öğrenci işleri de genel de 1-2 gün bekletir kontrol eder, sonra açıklar. yani notların açıklanması bile şubat ortasını bulur.

(bkz: antepli ramazan usta )

alsancak'ta altın kapı var. bostanlı da felan de şubesi var.

Alsancak Swissotel'in altında Tike var.

hatay-yeşilyurt kavşağından girince sürüsüne bereket kebapçı var. en ünlüsü Tonton Amca, hep kalabalık ama ben Köroğlu nu tercih ediyorum. fiyat makul, ikramlar yahşi...

Disiplinler arası bir yaklaşım olabilir hatta bu durumda ilgili bölümlerden 1'er tane danışmanınız olur, bu şekilde tez yazan arkadaşlarımız var ama kendi bölümünüz ile tamamen alakasız bir tez konusunu kabul etmeyeceklerdir, zaten çok da mantıklı değil. İleride tamamen işletme tarafına yönelirim diyorsanız şu anki bölümünüzde değil de işletme, ekonomi ya da finans alanında yüksek lisans yapsanız çok daha iyi olurdu.

tamamen danışmanına bağlı.
mühendislikte okurken salt işletme konusunda tez yazamazsın tabi ki ama ikisini bir araya getiren karma bir konu seçebilirsin. varsa tabi öyle bi konu.danışmanına daha sonra işletmede doktora yapacağını söylersen anlayacaktır, hocasına göre de değişir tabi. cins biriyse "git yükseği de orda yap ozman" diyebilir.
enstitü danışmanın onay verdiği bir konuyu reddedemez. ama yönetmelik de varsa, tez önerisi verildikten sonra konunu, neden o konuyu seçtiğini tez izleme komitesinde savunman gerekir. orada seni bayağı sıkıştıracaklardır. ve tez savunman da bayağı dişli olacaktır.

İlk başta mühendislikte master yapıyorum demişsiniz sonra da endüstri mühendisliği demişsiniz, işletme değil tabii ki am endüstri mühendisliği de bir mühendislik dalıdır önce bunu hatırlatayım.

Siz bize üniversitenizi, bölümünüzü ve ilgi alanlarınızı yazayım ben bu konularla alakalı olabilecek IE konuları, tez başlıkları vereyim...

@selimse , elektronik müh. haberleşme üzerine dersler aldım,telekom sektoru teknoloji ve bilişim ile ilgili başlıklı konular ilgi alanım,
mesela şu aşağıdaki konu başlıkları uyar mı? veya nasıl bir baglantı kurabilirim hem elektronik hem de işletmeyi kapsayaak sekilde daha cok araştırma çalışma inceleme şeklinde olsun istiyorum.
-Strategic Approaches to Science and Technology in Development
-The Wired Village: Building Communities and Improving Government Services Through Advanced Telecommunications and Information Networks
-the information adoption process within turkish small and medium enterprises.

"doktorayı muhendislikte değil de işletmede yapmak istiyorum" demişsin. bu mümkün değil bildiğim kadarıyla çünkü mühendislik fen bilimleri enstitüsü, işletme sosyal bilimler enstitüsü dahilindedir. yüksekten sonra doktorayı ancak aynı enstitüye bağlı kalarak yapabiliyorsun.

geçenlerde tez savunmasına gittim. o sırada bir öğrenci danışmanı aradı. danışman dedi ki, sen idare hukukunda master yapıyor olduğundan (evet bizim okulda bölüm bölüm yapılıyor, bazılarında kamu ve özel diye ikiye ayırıyorlarmış sadece) senin tezini değiştirmemiz lazım dedi. sonra telefonu kapatınca konuştuk. Normalde tezinin konusu Hukuki Yargılama Usulleri ve bunu idare hukuku masterına uygun bulmadı kurul gibi birşeyler söyledi. Bu noktada sadece işletme alanında yapmanı kabul etmeyebilirler ama işletme ile mühendisliği bağlayacak bir şey bulursan, danışmanın da kurulu ikna ederse olabilir sanırım.

Darılma gücenme yok ama kendi ismini yanlış yazan adama 100 küsür euro ceza az bile. :|

Daha önce benim başıma da geldi ama ordaki hatunun yaptığı bir hataydı kimse de ses cıkarmadı.

bir sey olmaz 1 harften. bosuna para vermeyin.
biryerimden degil 2 benzer tecrubemden konusuyorum.

ben 5 harfe kadar tolerans var diye biliyorum. uçak bileti satan herhangi br acentadan öğrenme şansınız vardır mutlaka. ordan edindiğiniz bilgileri kullanırsanız firmaya karşı eliniz güçlenir.

Ben thy de çalışmıştım. 3 harfe kadar toleransı vardı. Yurtiçinde hiç bir problem çıkmıyordu. Yurtdışı da idare ediliyordu genelde. Ama RyanAir de aynı şey geçerli mi bilemem. Ama şansımı denerdim ben olsam.

serum ile alınan ilaçlar da var. tadı kötü diyorsanız belki doktordan serum ile ilgili bilgi alabilirsiniz.
ayrıca bir kaç link, mg falan yazıyor. yalnız görünüşe göre bir günde 100mg demir almanın en kolay yolu ilaç, zira yiyecekler ile telafi edilecek gibi değil.
lifestyle.iloveindia.com
www.healthcastle.com

bugün doktor bana da ferro sanol verdi. yıllar önce aynı ilacı gene kullanmıştım ozmanlar bağırsaklarımı yumuşatmıştı, şimdi sen kabız diyince tırstım zaten bağısak tembelliği var ben de.
çekirdekli siyah üzüüm kan ilacı diye satılır zaten. ama çekirdeklerini de çitir çitir yemen lazım. hatta asıl işe yarayan kısmı orası. sanıırm otacının öğütülmüş üzüm çekirdeği bile var. bol bol pekmez de içebilirsin. annem bana zorla içirir. çok miden kalkarsa burnunu tıkayıp yada sulandırarak içmiyi dene. her sabah yarım çay bardağı iç. dut pekmezi değil tabi üzüm pekmezi.
bu arada ilaç olsun pekmez-üzüm olsun, bunlardan 1-2 saat önce sonra çay ve süt yok. ilacın emilimini engelliyor. doktorun söylemiştir mutlaka sabah aç karnına içeceksin ilacı ve en az 1 saat bekleyeceksin kahvaltı için. doktor bana ayrıca retoxan (ya da buna benzer bişey, daha ilacı almadım, reçeteden baktım ama okuyamadım valla, niye böyle yazar bu doktorlar) diye suda eriyen bi c vitamini verdi. ferro ile birlikte içecekmişim, emilimini arttırsın diye. aklında olsun.
geçmiş olsun.

merhaba,

ben de senin gibi idealimi biraz geç buldum ama işletme okuduğum için kurtarıyorum biraz. neyse internette yazan şu

Siyasal Bilgiler, İktisat ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinin dört yıl süreyle eğitim veren Uluslararası İlişkiler, Kamu Yönetimi, Siyaset Bilimi, İktisat, İşletme, Maliye ve Ekonomi bölümleri ile Hukuk Fakültelerini ya da YÖK tarafından bunlara denkliği onaylanmış yabancı öğretim kurumlarını bitirmiş olmak,

yani açıköğretim olmaz gibi bişey demiyor, ayrıca öss'ye de istediğin bölümden girebilirsin. lisede hangi bölümü okuduğun farketmez.

selamlar,
dil bölümü mezuniyetiyle meslek memuru olamazsınız, ancak merkez memuru ya da idari memur olabilirsiniz. açık öğretimde uluslararası ilişkileri bitirseniz dahi kağıt üzerinde olabilir gözükür ama bakanlık katiyen tercih etmez. meslek memuru olmak istiyorsanız şu anda yapabileceğiniz tek şey uluslararası ilişkiler master'ı yapmak.
önce idari memur olarak girip kurum içi meslek memurluğuna geçiş gibi bir olay yok.

türkiye'nin en iyi üniversiteleri boğaziçi, marmara, ege, dokuz eylülün tamamından bile dışişleri meslek memurluğu sınavında en fazla yılda 1 kişi kazanıyorken sen açıköğretimden mezun olup nası girmeyi düşünüyorsun acaba çok merak ettim.

dışişleri meslek memuru olmak istiyorsan önce ankara siyasal uluslararası ilişkilere yada orayı kazanamadın diyelim en kötü ihtimalle ankara hukuka girmen ve çok iyi dereceyle mezun olman lazım. kim ne derse desin dışişlerinde "mülkiyeli olma" geleneği hala devam ediyor.

en az bir dili ana dilin gibi, ikinci dili ileri seviyede, mümkünse üçüncü dili de ileri seviyede bilmen lazım. yabancı dil bölümünde okuyorsan bu sana bi avantaj olabilir. bilim sınavına girmeden önce yabancı dil sınavı dil sınavı yapılır eğer bu sınavı geçersen bilim sınavına girersin. ve bu yabancı dil sınavında çeviri aşamaları hariç, güncel bir konuda sana seçtiğin dilde kompozisyon yazdırılır. yani sınav ssürecinde güncel olayları iyi takip edip, bunları okulda edindiğin teorik bilgilerle destekleyen bir kompozisyon yazman gerekir.

bilim sınavı uluslararası ilişkiler teorileri, uluslararası hukuk, siyasi tarih vs gibi bölüm derslerinden yapılır. ve söylemeye gerek yok heralde hepsi de kazıktır.

bu sınavlar sonucu genelde sadece 5 kişi alınır. ayrıca bu sınavlara toplamda 3 kere girme hakkın vardır. 4. kere şansımı deniycem diyemezsin. gerçi meslek memuru olma hayalini kuran binlerce uluslararası ilişkiler mezunu sadece bir kere bu sınava girerler, ağızlarının payını aldıklarından ikinci kere girmeye cesaret bile edemezler.

ha bi de eski bir diplomatın yada dışişleri bakanlığı müsteşarının seni evlat edinmesini sağlaman gerekir çünkü ailesinde hariciyeci olanlara daha sıcak gözle bakılır.

imkansız değil tabi ki ama çok çok çok çok zor. moralini bozmadım di mi??

@halanne. çılgınca gelecek ama biliyorum çok çok zor, imkansıza yakın olduğunu. ondan idealim diyorum, hani ulaşamasam da diyeceğimki en azından elimden geleni yaptım. şimdiye kadar hep hayatı boşladığım için bu noktadayım, en azından bir umut varsa peşinden gideceğim kaybetcek bir şeyim yok. moralimi bozmadın merak etme :) hep çok geç artık diye diye buraya geldim.. o zorlukları kaç yerde okudum, duydum, sınavlarını detaylarını öğrendim. açıköğretimi de tahmin ediyordum ama yine de bilen birilerinden duymak istedim. teşekkür ederim..

@jellybonqueen, teşekkürler, açıklayabilir misin master olayını. ben bu üniversitemi bitirince o bölümden master yapma hakkına sahip miyim? öyle bir şey oluyor mu :S 4 yıllık bölümlerinden mezun olmak demişler, bir tam anlatabilir misin?...

açıkçası moral bozmak gibi olmasını istemem ama meslek memurluğu sizin için oldukça zor :/ iktisadi-idari bilimler fakültesi mezunlarını -ki takdir edersiniz her üniversitenin değil, kallavi olanların- seçerler. üzerine tercihen yurtdışında master beklerler. yabancı dil, "yabancı" olmamalıdır bir meslek memuru için, en azından 1 tanesini anadili gibi şakır şakır konuşabilmelidir.
uluslararası ilişkiler bölümünde master yapmanız demek, sınav hakkı kazanabilmeniz demektir. kpss'den 85 üstü alanlar başvurabilir fakat 94-100 arasını sınava çağırırlar, geri kalan sınav prosedürü halanne arkadaşımızın anlattığı şekildedir. ha bir de güvenlik soruşturması var tabii yaklaşık 3 ay süren, ondan da alnınızın akıyla çıkmanız lazım.
bol şanslar dilerim, umarım idealinizi gerçekleştirebilirsiniz.

uluslararası ilişkiler masteri, hukuk ve iktisadi idari bilimler mezunlarına açıktır. ama çok istisnai olarak farklı fakülte mezunlarını da kabul eden üniversiteler vardır fakat dediğim gibi çok az rastlanan bi durum bu. ve üstelik de o üniversiteler bu kadar yaygın bir öğrenci grubuna hitap edecekleri için ders programları da oldukça hafif düzenlerler. yani her halükarda senin dışişleri meslek memuru olmanı sağlayacak yeterlilikte master eğitimi vermezler sana.

ekonomik nedenlere bagli bence, at yetistirmek icin gereken alan, attan daha az yesil alana ihtiyaci olan baska suru hayvanlari (inek, koyun..) veya tarim amacli kullanilabilir. ayrica is amacli kullanilan hayvanlar limitli ise "bunlari yemeyelim kullanalim" denmis de olabilir. bolge kulturu/dini derseniz de onlar bile zamanin ekonomik ve saglik nedenlerine bagli olacaktir sanirim, ortadogu'da fazla yesil alan yok, eh bunu domuza verecegim proteini saglamak ya da at beslemek icin degil, birim yesillik miktarina daha cok protein veren, daha cabuk cogalan hayvanlara kullanmak daha mantikli olur. ve antibiyotigin olmadigi donemde sicak iklimde terleyemeyen, bu nedenle bakteri yuvasi olan camurda takilmasi gereken/susuzluktan kirima ugramasi/etinin saklanmasi zor olan hayvanlardansa bakimi nispeten kolay olan diger hayvanlari yetistirmeyi tercih ederdim.

bir de tek tirnaklilar cok bolmeli mide yapisina sahip degiller (gevis getirmiyorlar) bu da besiden alinan verim konusunda sorun yaratiyor olmali.

yoksa bol cayir cimen bulunan yerlere bakalim, mesela orta asya'dan buraya, orta/dogu/kuzey avrupa'da falan, ilgili kulturlerde gayet guzel etinden sutunden yararlaniliyor, asya turk yemek kulturunde at kani olayi var.. at eti de nispeten sert (esegi bilmiyorum), yani tercih edilmeyebilir..

ek: domuz tek toynakli degil ama iste yine bu bolgede at/esek aksine cok ekonomik olsa bile bazi etlerin neden yenilmeyecegini gostermek icin kattim.. devekusu ya da hindi de yemiyoruz mesela, son on senede denendi ve tutmadi, onlar da cok ekonomik.

@jugador at ve eşek yemediğimi düşünmüyorum, yemiş olma ihtimalim vardır elbet.
Benim asıl merak ettiğim, hadi etin tadı kötü olabilir, sert olabilir r-tercih edilmeyebilir, neden zabıta bu tür yerleri basıyo mesela eşekleri filan toplayıp gidiyolar, eşek ve at eti kesimine/tüketimine karşı bir yasa mı vardır??:D öfff kafama takıldı gece gece.

yanlis hatirlamiyorsam gida kodeksine gore at/domuz eti falan "kasaplik et" ten sayilmiyordu. (ve bu degisti diye hatirliyorum, hatta olay olmustu?) onceki hali ile, av hayvanlari gibi, sunumlarini bazi lisansli butik isletmelerle ozel yetistirim/tuketime sinirliyordu saniyorum.

at/esek kesip bunu bufelerde falan yedirenler genellikle "bu at/esek etidir" demiyor, onayli/sertifikali ve temiz/saglikli kosullarda yetistirmiyor ve kestirmiyor, bu nedenle veteriner onayli, standartlari belirlenmis ve saglik sorununa sebep olmayacak etleri piyasaya sunmuyor, genel sagligi bozma ihtimali cikariyorlar, kodekse uymuyorlar diye basiliyor olmalilar. mesela at eti kesen yer bunu kiyma yapiyor, diger kiymalara katip maliyetini ucuzlatabiliyor, fakat yukarida anlattigim gibi bu kacak katilan et herhangi bir denetimden gecmiyor.

mesela biraz baktim simdi, meger kodekste kasaplik et kavrami baya onemliymis. kiymanin icerebilecegi yag oranina ve hangi hayvanlardan olabilecegine kadar belirlenmis durumda, bunlarin aksine davranmak suc. domuz, tavsan, at ve deve etleri kendi baslarina satilabiliyor, ama baska kiymalara katilmasi her durumda suc, herhangi bir et karisimina sakatat katmak da suc.... diye gidiyor.

bir veteriner arkadaşa sormuştuk zamanında neden domuz eti yemiyoruz diye. o da hayvanın sindirim yapısına bağlamıştı. inek, dana, koyun vs iki yapılı bir sindirim sistemine sahip olduğu için yediği şeylerin kanına ve etine dolayısıya insanoğluna geçmesi daha zor demişti. teknik bilgiye sahip olan arkadaşlar daha iyi bir açıklama getirebilir konuya.
ayrıca pislik (bok yani) yiyen hayvanın da eti yenmez demişti. tavuklar akşama kadar bokun içinde deşelenirler onu niye yiyoruz ozman dediğmde gene mide/sindirim yapısına bağlamıştı.
faydası olur belki.

geçen natgeo da izledim. fransa da at eti bolca tüketiliyormuş. bunun tabu olarak sayılmasını ise atlara duygusal bağımız olmasına bağladı programda. aynı şekilde köpek yenmesini de.

atla ve köpekle ilgili her kültürde binlerce iz var. sabah beslediğimiz bobinin akşam bizi beslememesiyle aynı sebepten at yemeyişimiz.

at eti yedim çok şahane süper bir tadı ve kıvamı var. devlet için bilemeyeceğim de müslümanlıkta yenmesi haram değil. ama hoş birşey de değil. sebebi de atın bir yemekten çok bir araç olarak görülmesi. yani günümüzde araba yemek gibi birşeymiş o zaman at yemek.

şu anda yurt dışında master yapmayan avukatları dövüyorlar :)
ama eğer amacınız kendi büronuzu açmaksa, değmez diyebilirim. onun yerine orada geçireceğiniz bir seneyi burada iyi bir büroda işleri öğrenerek geçirseniz çok daha iyi olabilir.

eğer European Law veya International Law çalışmayacaksan hukuk yüksek lisansını yurt dışında yapmak hiç iyi bir fikir değil çünkü sadece gittiğiniz ülkenin hukuk mevzuatını öğrenmiş olursunuz, türkiyeye döndüğünüzdede o mevzuat bi işe yaramaz.
yurt içinde bile hukuk yüksek lisansı bence gereksiz. onun yerine kahvegibi'nin dediği gibi bir önce stajı tamamlayıp işin pratiğini öğrenmek daha faideli olur.

duvarlara kaliteli görseller yerleştirmek iyi bir hareket olur bence.

bi iç mimar ile göz zevkinizi doyurun derim . neden ? çünkü bazı mekanlar oluyor ki bakınca için rahatlıyor kendini modern hissediyorsun . türkiye için lüx mü? ewt. şimdi daha elle tuutlabilir konulara gelirsek ; iyi bir ışıklandırma , iyi bir havalandırma şimdilik aklıma gelenler

baayaa büyükmüş ya =) ne ofisi olduğunu belirtirseniz daha isabetli şeyler söylenebilir ama;
* üstünde yürümesi rahat, ses çıkarmayan bi halıfleks gibi yer kaplaması
* çok sayıda çalışan bir aradaysa, gürültülü olur, daha sessiz bir dinlenme köşesi,
* L şeklinde ya da ortama göre daha büyük bir deri koltuk oturma grubu
(yeni aldık bunu, motivasyon arttı yeminlen)
* çay kahve ve atıştırmalıkların olduğu mini bir dolap
* plazma/playstation
* herkese yetecek private space. masa oturma düzeni vs. buna göre ayarlanmalı
* yapılan işe uygun aydınlatma

google'ın ofis fotoğraflarını incelemenizi tavsiye ederim.. facebook'un yeni ofisi de hoş olmuş.

şuradaki dizaynları da inceleyebilirsiniz :
www.deviantart.com&order=9&q=office

sektörü belirtmemişsiniz ama şurdaki dizaynlardan çalmak her türlüsü için uygundur, caizdir, candır.

www.aintnodisco.com

bencede ofisin ne üzerine açıldığını yazarsanız ve eşyaların renklerini belirtirseniz eğer ton açısından ve işinizle ilgili daha çok elle tutulur fikirler çıkar ortaya :)

kesinlikle büyük yeşil yapraklı bitkiler.bunun modası falan olmaz.muhakkak olsun.

- aynı oda içindeki eşyaların birbiriyle takım olması gerekir. mümkün olduğu kadar
- etraftaki kablo kirliliğini azaltacak şekilde yerleştirilmeli eşyalar.
- tül yada perde yerine jaluzi yada storlar daha iyi olur bence.
- yeşil yapraklı çiçekler. yapma olmasın mümkünse. gerçek her zaman daha iyidir ve sıcak görünür. amma velakin çiçekleri sarartıp kurutup öldürmeyeceksiniz. yoksa mecvuren yapma.
- ofiste halı kaplama sıkıntılı olur. ne kadar temizlerseniz temizleyin sürekli ayakkabıyla dolaşıldığı için çok çabuk rengi bozulur. ve üstelik koku da yapar. özellikle sigara içiliyorsa. laminant yada ahşap görünümlü pvc iyi olur. yalnız laminantlarda çok takırtı oluyor, özellikle bayan çalışan varsa topuklu ayakkabiılar çok ses çıkarıyor. pvc daha sesiz ve şık bir çözüm olabilir. masaların yerleşim düzenine göre küçük halı-kilim konulabilir.
- çalışanların dinlenebileceği yada özel misafirlerini ağırlayabilecekleri, çalışma yerlerinden ayrı bir oturma grubu.
- duvarlar açık renk ve asimetrik asılmış büyüklü küçüklü görseller. iş konusuna göre siyah beyaz veya renkli değişecektir.

deve tabanı, kılıç gibi hava temizleyici bitkiler olsun mutlaka. oksijensiz insan çalışamaz. bir de aklıma bir yazı tahtası, ya da panosu geldi. işinizle alakalıysa duyuruların da yapılacağı, insanların istediği gibi eğlenebileceği ya da bir şeyler tasarlayabileceği bir tahta olsun. google'ın ofisinde var ya. o minval yine. kablolar için asma tavan veya yükseltilmiş yer düşünebilirsiniz. hala tadilat varsa kolaylıkla kabloları gizlersiniz.
ve evet yere halı düşünmeyin.
bir de tasarım olarak değil de ortam için happy hour düzenleyebilirsiniz arada, işiniz el veriyorsa.

profesyonel yardım alın derim. mimarlar bu isteklerinizi yerine getirmek için eğitim alıyorlar. işinizi bu işi bilenlere teslim edin..

(bkz: ikea kurumsal)

mağazası caddebostan ışıklardan barlar sokağına inerken solda beer cafenin yanında

ama ben İzmir'deyim :(

www.bunlardanistiyorum.com

internet sitesi çalışmıyor diye belirtmiştim ama neyse.

Tom Cruise (5' 7" / 1.702 m)
Danny DeVito (5' 0" / 1.524 m)
Dustin Hoffman (5' 6" / 1.676 m)
Dudley Moore (5' 2 1/2"/ 1.588 m)
Al Pacino (5' 5 1/2"/ 1.664 m)

biricik m.j fox.

Polat Alemdar - 1.73'müş ama 1.70'den fazla değil bence
Atatürk - 1.73
Tarkan, Serdar Ortaç (bunlarda 1.70 altında)
daglien - 1.71

Not: ayrıca dünyadaki erkeklerin boy ortalaması 1.70 şeklinde duymuştum bir belgeselde seneler önce.

boyu kaçtır bilemiycim ama Antonio Banderas, Kenan Doğulu.

nasıl yazılmaz? Cem Yılmaz.

richard hammond - 1.70
mark owen - 1.68
Jamie Cullum - 1.68
James McAvoy - 1.70

vedalasirken genelde "nice to see you" kullanilir.

şöyle diyeyim, şimdi bunu kullanınca "oha yuh ayı" mı oluruz, yoksa nadir tercih edilen bir yola mı girmiş oluruz?

bu kalıp sadece tanışma sonrasında kullanılır. "sizinle tanıştığıma memnun oldum" manasında. eğer biriyle ilk defa(!) tanıştın ve konuşmanız bitti,vedalaşıyorsan olabilir ama zaten tanıdığın insanlarla vedalaşırken kullanırsan bence "oha yuh ayı" olursun.

yok, tanıştık, konuştuk 2 saat, ve ayrıldık.
bir an türkçe düşünüp tanıştığımıza memnun oldum diyesim geldi de.
biz kullanıyoruz, ayrılırken tanıştığımıza memnun oldum deyü, ondan.

yeni tanıştığın biriyle vedalaşırken "nice to meet you" demek uygun olmaz. onun yerine "(it was) nice meeting you" kullanabilirsin. yeni tanışan insanlar vedalaşırken sık kullanırlar "nice meeting you" kalıbını.

tanıdığın biriyle karşılaştığında ise "nice to see you" kalıbı daha uygun olur. vedalaşırken de "(it was) nice seeing you" kullanabilirsin.

tanışma esnasında da denir. hello ahmet, i'm mehmet. nice to meet you mehmet, how are you? gibi ehe.

bence kiralayamaz. çünkü her türlü şirket her türlü giderini faturalandırmak zorundadır. gerçek kişi nasıl fatura verecek?

en üstteki cevaba cevap: gider pusulası denilen şey bu iş içindir zaten. gider yazacak taraf, giderini fatura kesemeyen kişiye yaptıysa "gider pusulası" denen bir belge düzenleyip o kişiye imzalatır, onu gider yazar. marketlere mal iade ettiğinizde (aslında o malı onlara geri satıyorsunuz, iade denlen şey budur) marketler, gider pusuası düzenler. sanki siz aynı malı onlara geri satıyorsunuz gibi. tüccar olan kişi ise iade faturası düzenler.

cevap: tabii ki kiralayabilir. klasik soruya cevap: evet faturalandırma gider pusulası aracılığıyla olur. ayrıntılar ile ilgili araştırayım, yanlış bilgi vermeyeyim. bekleyiniz.

edit: aşağıda wasara çok güzel şekilde açıklamış. budur.

Kiralayabilir, sözleşme örneği şu linkte var www.alomaliye.com Belgelendirmeyi gider pusulası ile yapacaksınız. %20 stopaj uygulayacaksınız ayrıca brüt kira bedeli üzerinden kdv hesaplayıp KDV2 beyannamesi ile sorumlu sıfatıyla beyan edip ödemeniz gerekiyor. Kira bedelinin emsal bedel civarında olması gerekir.

biz 3 yıldır kullanıyoruz henüz bir yamulma görmedik. ancak annem klozetten kalkarken hemen yanıbaşındaki asma lavaboya abandığından, yeğenim de bilumum ayna işleri sırasında lavaboya tırmandığından, asma lavabomuzun geleceğinden şüpheliyim.

biz yıllardır (+5) kullanıyoruz herhangi bir düşme sallanma emaresi yok, fakat şöyle bi sıkıntı var, normal asma olmayan klozetin de 2 tipi vardır, bir alttan giderli bir arkadan giderli, sizin mevcut klozet alttan giderliyse asma klozet yapmak için baya bir kırma dökme gerekir,bir de asma klozet olunca gömme sifon yaptırmanız lazım, zaten fanyanslar falan kırılacak değişecek çok iş var diyorsanız bir sıkıntı olmaz. şayet imkanınız varsa gidin malzemeyi (fanyans, klozet, lavabo, rezervuar takımı, dolap) kendiniz gidin alın, ustanın her daim başında durmaya veya birini bırakmaya özen gösterin. kolay gelsin.

çok büyük kuruluşlar bile bankalarla o promosyon anlaşmalarını zor yapıyorlar, öyle 10-20 kişiyle anlaşma yapılabileceğini hiç sanmıyorum. eğer ki kabul ederse banka, mutlaka onların matbuu bir sözleşmeleri vardır. yoksa da birlikte hazırlanır. ancak bence iyi/çakal bir avukata sözleşme incelettirilmeli. banka kendine bir açık kapı bırakmak için bir cinlik yapar kesin. resmi bir temsilci gerektiğini sanmıyorum. sonuçta siz bir organizsyon, kuruluş, ya da şirket değilsiniz.

fortis'in kampanyası güzelmiş. aslında ben örnek olarak kira demiştim, yoksa ev sahibi falan değilim :)

kadıköy nezih kitabevi, akmar pasajı yanı.

biraz uyduruk ama büyük mağazaların (migros vb.) kendinden yapışkanlı poşetleri var, çok pratik. tercih edilebilir. kutlama kartı orda da vardır.

bir çiçekçiye gidip rica edersen yardımcı olurlar sanıyorum. onlarda çeşit çeşit kapmalama kapıdı vs. var kart da vardır.

okullar açıldı, şimdi bütün kırtasiyelerde, marketlerde, bakkallarda çakkallarda defter kabı satılıyor. en cicili bicilisinden al istediğin gibi. üstelik o saatlerde ve yolunun üstünde denk gelir mutlaka.

aslında cicili bicili değil de daha klas bir şey istiyorum. desensiz, düz renk çok güzel kraft kağıtları var. onlardan aslında bulmak istediğim. bir de mektup için güzel kaliteli bir kağıt istiyordum. düz beyaz bir kağıt değil de daha farklı bir şey..

aslında sirkecide kağıt malzemelerin vs satıldığı bir yer varmış. nasıl bulabileceğimi bilsem?

taksim'de d n r, mephisto vs gibi yol üstü kitapçılar geç saate kadar açık.mephisto'nun al katındaki kırtasiyesi çok geniş, her türlüsü bulunur.

uzağa git.

ayrıl gitsin ne diye ugrasıyorsun onu da anlamıs degilim. elalemin sizoidlerını iyilestirmek sana mı kaldı.

kendisiyle sevişmek bir çözüm olabilir

manfool & bryan fury; ama seviyorum.
nickini vermek istemeyen suser; zaten bi onu yapıyo.

eğlenebilceği sosyal ortamlara sokmaya çalışın,özellikle bu tür ortamlarda çakır keyif olcağı kadar alkol enjekte etmeyi sakın ha unutmayın, yoksa gene sıkıldım tripleri ile uğraşmak zorunda kalırsınız

1) Problemi neymiş, onu öğrenin.
2) Psikologa yönlendirin.

herkes zor zamanlar geçirebilir, depresyondaki siz de olabilirdiniz. sevgilinizin sizi bırakıp gitmesini istermiydiniz? siz sadece gezip eğlenmek sevişmek için mi sevgililerinizle berabersiniz kuzum? sevgili bir yerde dert ortağı, en iyi arkadaştır. hayat arkadaşının imza atmamış olanıdır bana göre.eminim o da böle yaşamaktan, sizi de bunaltmaktan hoşnut değildir. oturup konuşun, yardımcı olmak istediğinizi, bu zor dönemleri beraber atlatacağınızı söyleyin. e nasolsa bilmiyo mu her an hergün yanındayım demeyin, ona yanında olduğunuzu ona değer verdiğiniz söyleyin. bu size açılmasına ve yardım tekliflerinize sıcak bakmasına yardımcı olacaktır. daha sonra da sıkı bi terapist araştırması yapın. önünüze ilk gelen psikoloğa gitmeyin. çünkü yanlış seçim bir doktor, durumu daha da zorlaştırır ve bir daha doktor yardımı alma hevesini kırar. ailesiyle samimiyseniz onlarla konuşun. gerçekten seviyorsanız pek tabii bırakıp gitmeyin önerildiği gibi. zaten bu duyuruyu açmış olmanız da bırakıp gidecek kadar duyarsız bi adam olmadığınızı gösteriyor. ilişkisi için emek verenlere saygı duyuyorum. eminim bu çabalarınız sevdiceğiniz tarafından da normal bir ruh haline büründüğünde takdir görecek ve size minnettar olacaktır.

nerelere gitsem diye soran sendin. belki mesafe iyi gelir. dönerse senindir muhabbeti dönüyor ya sabah beri tersini uygula.

bunu şunun için söyledim üstüne epeyce gittin ve sonuç alamadığını farzediyorum. eğer sana değer veriyorsa bir süre sonra değerini anlayıp kafasını taşlara vuracak ve belki tekrar eski haline dönmek için bir motivasyon olacaktır bu.

daha cok sevisin. belki de sadece sevismek istiyordur. o zaman olmaz iste, ayrilin.

ayda en az 1 gün demissin, sonra da sürekli demissin. ayda 2-3 kere böyle şeyler normaldir, hormon falan. he diyip geçicen.

uzun zamandır sürüyorsa bu durum şok tedavisi gerekebilir..deneyimlerim kıcına tekme yiyen insanın o ani şokla afallayıp canlandığını gösterdi.ama dediğim gibi sizin yapabilceğiniz başka birşey kalmadığını düşünüyorsanız terkedin..gerçekten olmasa da blöf yapın..buna da aynı tepkiyi verirse zaten profesyonel bi destek daha faydalı olur kanımca..kolay gelsin atlatırsınız umarım bu sıkıntılı durumu bi an önce..

yaklaşık 6 ay önce, birkaç aylık bir dönem için sevgilinizle aynı profili taşımaktaydım.

aslında nitelendirebilecek çok güzel bir kelime var; damızlık. çünkü başka bir işe yaramıyordu insan.

hayattan zevk alamama, zevk alamazken bir yandan uyuşturucu müptelalarının aksine hayatın akıp gittiğinin farkında olma durumu fakat başka hiçbir şeyin farkında olamama durumu.

ne aile ne aşk ne sevgi ne sevgili.. iş ve okul zaten beşinci planda oluyordu..

sürekli bilgisayar başında olmasının sebebi ise orada huzur bulduğunu sanması, başka bir şey değil. eğer hayatında bilgisayar olmasaydı da misket oynuyor olsaydı, emin olun sadece misket oynuyor olurdu tek başına.. yani bu bilgisayarın kötülüğü değil, fakat çoğu insan bunu buraya bağlar..

size yeterince ilgi gösteremediğinin farkında, sizi mutsuz ettiğinin de, değer bilemediğinin de farkında ancak yapamıyor sadece, beceremiyor, içinde bir "hiç bitmeyen uyuşukluk" güdüsü var. bu yüzden, cinsellik dahi her şeyi paylaştığı sevgilisinden "utanıyor".

tamamen bu utanç yüzünden bakamıyor gözlerinize..

eğer kalkıp da bu gerçekleri onun suratına suratına vurursanız, olaylar çok daha kötü olur. çünkü o, bunları duymak is-te-mi-yor. eleştiriye ge-le-mi-yor. açıklama yapmak istemiyor.

evet-hayır kapsamında kısıtlaması sorularınızı, tamamen kaçaklığının eseri. çünkü derinlemesine bir şey sorduğunuzda gene yaptığı (haliyle yapmadıkları) şeyler aklına gelip ona gene acı verecek.

unutmayın; olay bilgisayarda değil, olay onun kaçakçılığında. bilgisayar amaç değil araç, bu yarın dizi de olur film de olur kitap da olur, misket de olur en basitinden.

seviyorsanız, önce tespit edip sonra ona fark ettirmeniz gerekecek, farklı şekillerde, deneme yanılma yöntemleri ile. o zaten fark edince, yeniden doğmuş gibi, her şeyin farkında olup bütün bu emeklerinizin karşılığını size verecek pozitif yönde. medyum falan değilim, kıçım büyük ama sallama yeteneğim küçüktür, tamamen verdiğiniz donelerden kendime uyarlama yapıp konuşuyorum.

seviyorsanız, bu konuya ufak ufak müdahale etmeye başlamalısınız, öncelikle onun için, sizin için ya da ilişkiniz için değil. hele ki ona bunu hissettirirseniz, yani ilişki içi, benim için düzel derseniz, zaten düzelmez.

benim bir sevgilim vardı.
beş yıl birlikteydik, en ergenlikten en olgunluğa kadar.
ben bu moda girdim, 3-4 aylık bir dönem için.

o, sizin gibi bir çözüm aramak yerine, çekip gitmeyi tercih etti geçmişi de cebine koyarak. şimdi nurtopu gibi bir nefret doğurdum, büyütüyorum..

daha fazla konuşmak isterseniz bilmiyorum buradan nasıl ulaşılınıyor vesaire, [email protected] deneyin, yardımcı olabilirsem sevinirim.



not: bunu yanlışlıkla birkaç duyuru üstteki "saksafon çalmaya başlayan" arkadaşın duyurusunun altına "işte o kişi bendim" diye yazınca, sanırım kendisi ekledi, beni saksafoncu sanıyor. hayır depresif olan bendim. neyse. saksafon da tipim değil hani bu arada.

16 olan sen misin o mu?

abla mısın? abi mi?

23 benim

Uyurken üstünü ört.

Çikolatanın büyük dilimini ona sakla.

Beğendiği şarkıcının konserine bilet bul. İmzalı albümünü temin et.

Onun bir kadın olduğunu ve şu sıralar hormonları değiştiği için daha da beter çekilmez olduğunu sakın unutma

Sanırım küçük olan kız kardeş.
Bunu söylemekten büyük haz alıyorum:geçecek.
16 yaşında.Eğlenme çağı.Bir iki onun istediği konsere götürseniz, istediği türden bir bluz alsanız dahası onu önemseseniz düzelir aranız.Arasıra dışarı çıkın.Eğer ikiniz konuşacak bir şey bulamıyorsanız arkadaş ortamına sokun.Arkadaşlarınızla tanışsın.Kesinlikle çok hoşuna gidecektir.Kendi önemli hissedecektir.Dertlerinizi anlatın.Filme gidin nasıl bulduğunu sorun.Düşüncelerine önem verin, dinleyin.
Bunlarlada olmuyorsa çekin vurun.

benim de ablamla aramızda 6 yaş var ben 16-17 yaşlarımdayken ondan en çok istedigim şey beni arkadaşlarının yanına götürmesiydi ha bir de ben o zaman havacılığa çok ilgi duyuyordum beni paraşüt kursuna yazdırmıştı o zaman çok sevinmiştim. ilgi alanlarını öğrenip bu yönde jestler hazırlayabilirsin :)

arkadaslari ile iyi gecin ama kanka olmaya calisma.

benim de abimle 6 yaş var.
ben 16 yaşındayken en gıcık olduğum şey, kız arkadaşıyla buluşacağı zaman beni de yanında götürmesiydi. gıcık olurdum. ama arkadaş gruplarıyla buluşacağı zaman götürdüğünde ben de çok eğlenirdim. sorun kıskançlık, paylaşamamak değil, yanlış anlaşılmasın. iki koklaşan kumrunun yanında, sizin sap gibi kalıp sağı solu seyre dalmanız.
bazen beni alışverişe götürürdü. beğendiğim şeyleri hiç sorgusuz sualsiz alırdı. mantık sınırları dahilinde tabi ki. sen de kardeşini alışverişe götürebilirsin. yalnız beğendiği şeyleri eleştirme, bu ne biçim şey, nerde giyeceksin bunu , gibi şeyler sakın söyleme. aynı zevkleri paylaşıyor olmanız mümkün değil. bunu hiç bir zman unutma.
sevdiği sanatçı-şarkıcı filmlerine/konserlerine götür. yeni bir cd çıktığı zmana hemen ilk günden al, "sevdiğini biliyorum" diyerek hediye et.
eğer imkanınız varsa arabaya kullanmayı öğret. ama sabırla, adam gibi, bağıra çağıra değil.
anne ve babanızın bilmediği küçük sırlarınız olsun ikinizin arasında. onun sana yaklaşmasını istiyorsan, önce sen ona git. şöyle şöyle bir derdim var, bir de senin bakış açından olaylara bakalım de. yada kendi kız arkadaşınla ilgili kardeşinle dertleş, bu kızlar neden böyle gibi bir konu aç.(erkek olduğunu varsayıyorum çünkü iki kız kardeş arasında bu kadar gerilim yaşanmaz bence)
ama bunun devamında o da gelip sana sevgilisini, erkek arkadaşını anlatabilsin, psikopat ağbiye bağlama. hatta sen ona sor, var mı okulda hoşlandığın biri, yada senden hoşlanan biri diye. ne de olsa devir tehlikeli devir. her nekadar kızlara özgürlük dense de kurtlara kuzu emanet edilmez dimi. bence tam birilerinden hoşlanma, hatta karşılık bulamama, platonik takılma çağları. belki bu yüzden çekilmez yada hırçındır.
aks-i endaz'ın dediği gibi, hormanlrın delirdiği zamanlar bunlar. artık o ne bir çocuk ne de bir kadın. ikisinin kalıbına da sığdıramazsın. yavaş yavaş genç kız olacak, büyüyecek, bu çağları da geçecek ama abi olarak sana çok iş düşüyor bu zamanlarında.

ergenlik çağında, büyünce geçer :/
bizimki de ne desem zıttını yapıyordu. sadece ben anlayışlı davrandım, o büyüdü ve düzeldi her şey.

eger anlassaydin problem var demektir... normal buyuyunce gecer... ilerde kankiden de ote olup, vay anasini dieceksiniz eski gunler icin...
duzeltmek icin urasma, adrenalinin tadini cikar... hala cam,cerceve indirdiimiz fakir ama mesuut gunleri ozlemle anariz...

görücü bul ever kardeşini, aranızda düzelir böylece.

duzelecektir. ben de kiz kardesimle tekme tokat kavga eder kafasina gozuna patlatirdim o yaslarda. simdi ise cok farkli. sabir biraz, birkac seneye duzelecektir. simdi bir muddet sesini duymasam, arada bir aklima gelse icim sizlar, goresim gelir.

hala kavga ederiz ama simdiki kavgalar o zamankilerin tadini vermiyor, biz buyuduk ve kirlendi dunya.

sorunu tanımalaman lazım sanırım ilk olarak.
Zıt gittiğiniz nedir, düzeltmek için ne yapıyorsun vew sonucu ne oluyor vesaire.

İlla genel cevap diyorsan, sorundan bağımsız problemleri konuşmak. Pasif agresif davranmamak ve karşılıklı hakların saygınlığını korumak.

teb bana 300 tl yazmama rağmen 1000 tl limitli kredi kartı gönderdi. bence kolayca sahip olunabilir ona.

not: ben de öğrenciyim.

amerikan express var bende daha gecen bi yer gormedim.bi ske yaramio bide kol gibi odicen kart ücretini ama hava var o ayri:) ögrencie gold veriolar
ama hsbc orencilere verio kısa sürede

artık her banka çok kolay veriyor kredi kartını. buyüzden hangi bankadan almak daha avantajlı olur, onu düşünmek lazım.
ben bonus derim. hem en çok yerde taksit imkanı veren kart o, hem de en çok puanı o kazandırıyor. yıllık üyelik aidatı da 35 tl. hemen hemn bütün bankaların kartı var ama ben sürekli onu kullanıyorum.
eğer garanti vermezse, ikinci tercih yapı kredi olabilir.

denedim, garanti vermedi daha önce. sadece otomatik fatura ödeyeceğim bir kart olacağı için özeliklerine de bakmıyorum.

rapor veriyorum: dün gece 4'te teb'in üniversiteb başvuru formunu doldurdum, öğle 12'de arayıp bilgilerimi konfirme ettiler, akşam faksımı çektim. 4-5 gün içerisinde kartım elimde olacakmış (250 - 1000 arası bir limitle).

köpekler az çok çişinin geldiğini belli ederler. yerleri koklayarak deli gibi dolanmaya başlarlar. öyle yaptığı zaman, yada yapmaya başlamış olsa bile, çişini nereye yapmasını istiyorsanız oraya götürün.
bir kağıt yada gazeteye onun çiş kokusunu bulaştırın. bunun için daha önce çiş yaptığı yeri o gazete/kağıt parçasıyla silmeniz gerekebilir. köpeğin nereye çiş yapmasını istiyorsanız o kağıdı oraya koyun ve kokuyu algılaması için koklatın, gerekirse elinizle kafasını bastırın, incitmeden tabi hayvanı, yoksa korkar. kendi çiş kokusunu alınca alışır ve zamanla hep oraya gider. tabi daha önce çiş yaptığı yerleri iyice temizlemen gerek, yoksa oralardaki kokuyu alır ve oraya yapar. bi arkadaşım çişli yeri sildikten sonra karabiber dökerdi, çiş kokusunu bastırsın dye. ama karabiber benim bildiğim kadarıyla, koku alma yeteneğini öldürüyor hayvanın. uyuşturucu köpeklerine karşı zulaları karabiberle doldururlarmış, köpekler kokuyu alamasın diye. bence bol deterjanlı bir temizlik maddesiyle iyice, bastıra bastıra silmek yeterlidir. önlem olarak, hala havalar sıcakken yerdeki halı, kilim nevaleyi kaldırabilirsiniz bir süreliğine, temizlik derdi olmaz hiç değilse.
yanlış yere çişini yaparken azarlayıp, hafifçe vurmak etkili bir yöntemdir, çok zorlamamak şartıyla. hatta biçok kişi bir gazeteyi rulo yapıp hafifçe burnuna veya poposuna vurur. yalnız azarın ve vurmanın dozunu kaçırırsanız, sizi her gördüğünde kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırıp, saklanacak yer arayan pısırık bir köpeğiniz olur.

golden konusunda çok şanslınız, en kolay eğitilebilir köpeklerden biridir.

gazetelerden tuvalet yapın ona, birkaç gazeteyi üst üste koyup ulaşabileceği hemen her köşeye koyun bunlardan. patilerine yumuşak gelen yerlere işemeye meyilli olduklarından gazeteleri sevebilir. isterseniz balkona falan alıştırabilirsiniz. günde 4 5 defa düzenli aralıklarla balkona çıkarın, tuvaletini yapmadan da içeriye almayın. benim köpeğim tuvaleti gelince balkon kapısına giderdi. dışarı çıkarabiliyorsak çıkararırdık, olmadı çıkaramıyorsak evin içine yapmamış olurdu, büyüyünde zaten düzene girecektir, küçükken zor biraz kolay gelsin, bi de elinizle vurmayın poposuna gazeteyi falan rulo yapıp falan vurun hafifçe, canını siz yakmamış olursunuz, gazeteyi görünce zaten anlar bi yanlış yaptığını:( evdekilere de bol bol büyümüş halinin videolarını falan izletirdim ben olsam bakın ne kadar sevimli ve oyuncu olacak diye:)

kafes kullanın.en etkili çiş eğitimi bu şekilde verilir.arada bi kafesten çıkarıp gazete kağıtlarına, balkona vs. işetir,dolaştırırsınız. sonra tekrar kafese. (bunu petshoptan almadığınız köpeğinizin yattığı yere işemediğini varsayıyorum)
onun dışında 2-3 aylık köpeği 10 saat de gezdirseniz eve gelince bir müddet sonra çişi gelir. 6 ayı geçene kadar tam bir gezdirme düzenine yetecek kadar bekleyemeyecktir işemek için.sadece gazete kağıdına işetmek bu açıdan önemli. işeyeceği zaman sağı solu koklar, hemen yapışıp gazeteye götürün.

-elinizle falan bastırmayın kafasına çişe, bir bok anlamaz bundan zira.

eski çalıştığım yerde golden vardı ona işemesi gereken yeri şu şekilde öğretmişler.
gereken malzemeler: bi tane içi boş plastik su şişesi ve şişeyi salladığınızda ses çıkarması için herhangi şişeye sığabiliecek bir şey(bir avuç mercimek, iki üç çakıl taşı, bir avuç fasulye vb.)
tuvaletini yapmasını istemediğiniz yere çişini yaptıgında, şişeyle yere vurun ve biraz sesinizi yükseltin, sonra da yapması gereken yere gidip(köpeği de oraya götürüp tabi) şişeyi tekrar oraya vurun ve orayı yapması gerektiğini söyleyin.

çok mantıklı gelmese de bunu düzenli olarak yapınca anlıyorlarmış.

ülkeleri dışişleri bakanlığının sitesinden bulabilirsin, şehirleri bilemeyeceğim.

evet ülkeler genel olarak var ama ülke>şehir mantığında lazım...

o zaman türkçe wikipedi geliyor aklıma

yazılımcı olduğunu ve parser yazabileceğini tahmin ederek;

ülke listesi
tr.wikipedia.org

ülkelere göre şehir listeleri;
tr.wikipedia.org


p.s. wikipedia'nın veri tabanını indirebilirsin.

tek tavsiyem cia fact book. en güvenilir ve en güncel olanı budur. (big brother's watching us) bizim dşişleri ve wikipeda dahil birçk site buradan alıyor verileri. çok yoğun ingilizce de gerektirmez.
select a country or region bölgesinden istediğin ülkeyi seç. ordan devam et.
bi dene bence.

Oradan bulamazsaniz, sahaflari, ozellikle kadikoy'dekileri deneyin. Her daim sinema dergileri bulunuyor orada. Ozellikle istediginiz sayilari soylerseniz, bulabilirler gibi geliyor bana.

bizim velet orjinal, hiç açılmamış ambalajında istiyor maalesef. yoksa benim de aklıma geldi oralar. hatta satış fyatından fazlasını vereyim, duyurudan satın alayım diye düşündüm sırf çenesi dursun die ama istemez. olur bigün yönetmen falan da cannes'a, oscar törenlerine vs götürür beni diye çekiyorum nazını.

www.turkuvazabone.com

robinbook;
turkuazın adresini ben de buldum ama anladığım kadarıyla oradan sadece abonelik işlemleri yapılıyor. biz abone değiliz, abone olmak da istemiyorum çünkü bazen getiren kargolar kapıya bırakıp gidiyor ozman da kayboluyor dergi.
teşekkürler gene de.

eklemlerde ağrıya neden olabilen ve süt ürünleri sonucu tetiklenebilen bir hastalıkmış gibi geldi bana ama sallıyor olabilirim.

house m.d'de duydum diye hatırlıyorum, orada duyduysam egzantrik bir şeydir kesin.
anemiyse de genetik olabilir büyük ihtimalle.
sanıyorum öldürücü bir şey değildi ama

(şu anda hayvan gibi sözlüğe bakmak istiyorum ama yamamıyorum nedense:)

spolierlı cevap: akdeniz anemisi dendiğini biliyorum. genetik. ancak çocuklarda kan değişimi yapıyorlar. yoksa öldürücü diye biliyorum.

yannız bi şekilde bunun hafif türleri de var mı ki sanki?





-spoiler----
araştırdım da, evet tabi adını orak şeklindeki kırmızı kan hücrelerinden alıyor. şeklinden dolayı bu hücreler daha az oksijen taşıyabiliyor.

hiç duymadım.

anemi kansızlık olduğuna göre, kandaki orak hücrelerin eksikliğine bağlı kansızlık (eğer bunlar kan üretiminde görev alan birimlerse, bunlar olmadığı için kansızlık oluyordur) yada kandaki orak hücre eksikliği olabilir mi acaba?

o kadar tıpçı arkadaşım var. 4 sezon da house izledim ama hiç tanıdık gelmiyor.

daha önce hiç duymadım

daha önce hiç duymadım

never heard

şimdi duydum

daha önce hiç duymadım

ankete katılımı 1 arttırmış olmak için ben de cevap yazayım:

ilk defa şimdi duydum bu hastalığı

duydum, nerede duyduğum hakkında hiçbir fikrim olmadığı gibi, "anemi" cinsinden bir hastalık olduğu dışında ne olduğu hakkında da hiçbir fikrim yok.

"duymadım" da benim için çok öenmli bir cevap arkadaşlar, o yüzden rahat olun. kalıtsal bir hastalık olan bu zıkkımın müzdaripleri aslında çok fazla ama çoğu doktor bile çok ayrıntılı bilgi sahibi değil ne yazık ki. Evlilik sırasındaki kan testi ile zincir kırılabilir, ama bunun için öncelikle hastalık hakkındaki bilincin arttırılması gerekiyor. bu nedenle bu ankette alacağım cevaplar yapacağım çalışma için çok önemli.

ankete cevap verilme durduğunda, son bir mesajla kısa bir açıklama yapacağım.

tekrar teşekkürler, cevaplayan herkese ve cevaplayacak olanlara..

alyuvarların orak şeklini alması durumu diye biliyorum. yamuk yumuk bir şey oluyorlar, oksijen taşıma kapasiteleri ya da ömürleri azalıyor?

Muzdaripten kastınız, bu hastalığa sahip olmanız ise geçmiş olsun.

Cevapları okumuş bulunduğum için bildiklerimi de karıştırdım. Duydum, akdeniz anemisiyle aynı olup olmadığından emin olamayacak kadar az bilgim var. Aynı ise, nahoş bir rahatsızlık olduğunu biliyorum. Bundan muzdarip olan bir gencin ailesi tedavisi imkansız gibi konuşuyordu, ama birkaç yıl sonra iyi haberler aldık. (Dolaylı bir tanıdık olduğu için tedavi vb. hakkında fikrim yok.)

ben de hic duymadim.

sadece anemi kısmini biliyorum.

bende hiç duymadım..çok geçmiş olsun..

duymadım

cok gulmus olabilir misin? onun disinda cene eklemlerinde sorun olabilir. alkol krizini bilemicem.

gülmedim. çene eklemi olabilir alkol krizi aklıma geldi diye söyledim. hani hep derler ya kafam çekiliyor falan. ellerimde titreme falanda yok zaten

dostum bir psikoloğa gitmeni öneriyorum.

selami şah in
sensin di mi abi?

temporal arterit desem? iltihaplı damar romatizması yani.
inşallah değildir, diğer arkadaşların dediği gidi çene kasılması falandır. annemde de benzer bir ağrı vardı. gerçi onunki pek tatlı matlı değildi. daha sonra boyun, ense ve omuzlara vurmaya başladı. çok geç teşhis konabildi. nerdeyse bir on yıldır ilaç tedavisi görüyor.
ağrınız artarsa yada genişlerse bir romotolag'a gitmenizi tavsiye ederim.

bende de benzer bir durum vardı hatta ilk ağrı çenemde başlamıştı sonra alnıma ve şakaklarıma vurdu. aha s.çtık dedim migren olduk diye doktora gittik sonra muyane sonrasında doktor 20lik dişlerimin çıkmak üzere olduğunu ve bu dişlerin baş ağrısı kulak ve şakak ağrısı yapabileceğini söyledi.şimdi evde oturuyorum bakalım doktor korkusu var biraz :) umarım yeni gelen dişler yer yok diye yanaklarımdan çıkmasında

ng'nin human nature serisinde vardır heralde. csı serisinde de sık sık öyle görüntüler veriliyor. bi de dediğin gibi çizgi film vardı ama adını ben de hatırlayamadım şimdi.

çizgi film şuydu:

www.cizgi-film.tk

polisler gormedigi surece problem olmaz diye dusunuyorum

peki ya polis çevirirse? :(

yani tek ayağı sakat olanlar otomatik araba kullanabiliyor. mantık olarak bir problem gözükmüyor.

@escritor
tek ayağı sakat olanların arabası onlara göre özel düzenleniyor. plakaları farklı, ehliyetleri farklı.

Abim bu konularda çok hassas olmasına rağmen, geçen sene ayağım alçıdayken kendi otomatik vites arabasını bana vermiş, benim düz vitesi o almıştı. yasak falan olsa kesin bişey söylerdi, en azından trafiğin yoğun olduğu yerlere gitmeyin derdi.

@sutlu nescafe
engelli plaka arabalarda otomatik vites araba hatta engelliler indirimli araba falan alabiliyor bazı yerlerde özel park yerleri mevcut.

kendinizden emin bir ses tonuyla, konuşun. Aynı anda yemek de verin. Kokunuzu aldıktan sonra sizi gördüğünde kuyruk sallayıp yavşayacaktır. Ama 1 hafta sürer size alışması.

Köpeğin kuduz olma ihtimalini de göz önünde bulundurun. Kulağında aşılarının yapıldığına dair küpe yoksa özellikle dikkat edin.

www.hepsiburada.com

öncelikle belirteyim köpekler şerefsiz değildir, insanlar öyle sanabilir. köpek mekanı evi gibi sahiplendiğinden ve siz de yeni olduğunuzdan böyle davranışlar sergiliyor, bunun için onu serefsiz olarak adlandırmak yerine apartman güvenliğini sağladığı için tebrik etmelisiniz. köpeklerle arkadaş olmak için illa da yemek vermeniz gerekmez, içten bir yaklaşma ile onun sizi tanımasını, koklamasını sağlayabilirsiniz. korkuyorsanız bunu hissedecektir zaten. ilk tanışmada yere diz çökün elinizi uzatın ve gelip sizi koklamasına izin verin, bunu yaparken salam sosis mama gibi şeyler kullanabilirsiniz. bir kaç kez bunu yapmanız, bir daha sizi gördüğünde agresif davranmasını engelleyecektir. artık zararsızsınızdır. bir de muş,mış gibi yapmak pek akıllıca değildir dediğim gibi hissederler. kolay gelsin.

köpeğin markası ne?

nası oluyor bilmiyorum ama, köpekler insanların onlara ne niyetle, ne hissiyatla yaklaştığını anlıyorlar. köpek onun hakkında şerefsiz, adi, uyuz diye düşündüğünü anladığından muhtemel, sana hırlıyordur. öncelikle ona karşı hislerini değiştirirsen, o da sana karşı tavrını değiştirecektir. brc'nin dediği gibi, miş, muş insanlara yapılır ama köpeğe yediremezsin. Yoksa dinazor kemiği versen hayvana nafile.

köpeüğin markası modeli önemli yanlız. o köpek bir akbaş ise mesela hiç boşuna uğraşmayın, canınızı riske atmayın..

sinüzit baş ağrısı yapar evet, özellikle kaş bölgesinde, iğrençtir
geçmiş olsun

ilaçlar geçiriyor bir haftada, geçer birkaç güne.
..ama sizin sürekli dikkat etmeniz gerekiyor sinüzit tekrar eden bir şey.
tylolhot da verdi mi doktor?

denize gir.

kaşlarının oralarda bas agrısı yapar.kurutulmus papatyalar oluyu ya aktarlarda satılanlardan,ondan al ıste bı yada ıkı awuç,onu kaynat onun buharını soluu ıyıce,o baya ıyı gelır

evet sinüzit acayip başağrısı yapar. özellikle kaş üstü-alın bölgesinde. ıslak saçla dolaşma, sinüzüt olacaksın diye kızar annem bana hep.
Bir kocakarı ilacı. test edilmiş onaylanmıştır, abim ve annem tarafından. yalnız dikkatli kullanmak gerektir, abim hayvan gibi burnuna çektiği için nerdeyse boğuluyordu.
yol kenarlarında bizim "cırtatan otu" dediğimiz sizin ne dediğinizi bilmediğimiz otlar vardır. kavun yada salatalık bitkisine benzer, sarı çiçekleri olur, uçlarında çağla-bademe benzeyen, onun çok küçücük dikenlisi gibi olan bir meyvesi vardır. hafif sıktığınızda patlar hemen. o patladığında akan sıvısını yarım çay bardağı olacak şekilde biriktirip, kalanı suyla tamamlayıp, genzinize kaçırmayacak şekilde burnunuza çekerseniz, (genzinize kaçarsa yandınız, doğru hastaneye, boğazınız öyle bir şişiyor ki nefes alamadığınız için nefes borusuna delik açmak zorunda kalabilirler, bkz: abim) bütün sinüztler 24 saat boyunca akıyor. bu süre zarfında sizi mendil, peçete değil, bildiğiniz banyo havlusu keser ancak. sinüsler boşaldıktan sonra 2-3 yıl idare eder, annemle abim hala yaparlar bu işlemi. ancak dikkat; bildiğim kadarıyla bu mevsimlerde o bitkiler zehirli, 10-15 gün daha beklemek gerek. garanti olsun eylül sonunu bekleyin bence. yada bi doktora gidin zitromax yazsın size. geçmiş olsun.

devlet üniversitelerinde 1525 alıyorlar. daha doğrusu ellerine geçen bu. özel üniversitelerde bildiğim kadarıyla bahçeşehir 1400 veriyor. bunu yanında yolu ve yemeği karşılıyor. yani vakıf ve devlet üniversitelerinde ortalama 1500 diyebiliriz.

devlet üniversiteleri 1600.

Sanırım öğretim görevliliğinden bahsediyorsunuz. Bunun için akademik kariyer istenmiyor ve master, doktora gerekmiyor, diye biliyorum. Ancak verilecek dersle ilgili meslekte dikkate değer bir tecrübe varsa artı puan. Sizin belirttiğiniz okulları bilmiyorum ama, Yıldız geçen yıl ilanında ALES ve TOEFL/KPDS koşulları koymuştu.

Aslında size referans olacak ve yönetimde etki sahibi bir hoca varsa pek de zor olmayacağı kanaatindeyim. Başıma gelmedi ama örneklerini gördüm.

bölüm baskaninin şu şu derslere bu arkadas girecek diye bir yazi yazmasi, dekanligin da bunu onaylamasi yeterli. eger dersi ingilizce olarak verecekseniz yök belirli bir kpds puani da istiyor sanirim 80 civari.

Onlara da öğretim görevlisi deniyor, buyüzden okulların kadrolu öğretim görevlileri ile çok karıştırılırlar.
Her üniversite yada fakülte koşullarını kendi belirler. Bizimkinde ales yada kpds şartı yok ama en az yüksek lisans mezunu olma şartı var.

sabah kepekli ekmek tercih edin, kaşar ve salamı mönüden çıkarın. Öğlen yemeğinde ise şirketlere abuk sabuk yemekler geliyor genelde. Yemeğin yanında gelen makarna/pilav tarzı yemekleri daha az tüketin. En önemli konulardan biri ise, öğlen ve akşam benzer şeyleri tüketmeyin. Örneğin öğlen bezelye ve pilav geldiyse akşam bir miktar et,salata yemeyi tercih edin. Öğlen ve akşam meyve tüketmeye çalışın, abartmayın. Şeftali, elma gibi meyveler tercih edin.Birde öğün aralarında bir tane bisküvi ve ya meyve tüketin. Muhtemelen faydası olacaktır.

daha güzel bir öneri ise: bir diyetisyene gidin. Sadece bir kere gidip bir diyet listesi almanız yeterli olacaktır.

böyle duyurularda boy kilo ve cinsiyet de yazarsanız daha faydalı olabiliriz.
salam, jambon, kaşar, pilav, makarna, ekmek, sos (mayonez dahil) gibi şeyleri unutun.
kalori hesabı yapın derim ben çok faydasını görüyorum. günlük 2200 kaloriden 1900 kalori civarına düştüm. ilgilenirseniz daha fazla bilgi verebilirim.

Bazal Metabolik Hız (bMH)

Mutlak dinlenme anında uyanık olarak yatar pozisyonda, istemsiz yapılan vücut işlevleri için harcanan enerjidir. Bunlar; nefes almak, kalp atımı, vücut ısının dengelenmesi, terleme, beyine mesajların iletilmesi ve birçok kimyasal reaksiyonda kullanılan enerjidir.

Bazal metabolizma Hızı (BMH) Harris-Benedict formulü ile de bulunabilir:
Hesaplanan bMH değeri = 1.726,00

bak canım arkadaşım. netten bulduğum bir siteden hesaplatınca bu çıktı. senin haftada 0.5 kg vermen için günde 1200 kaloriyi geçmemen lazım. işyerindeki öğle yemeğinle eminim sadece 1000 kalori alıyorsundur. o yüzden sabah 2 dilim kepek ekmeği arasına ince bir beyaz peynir domatesle kahvaltı yapmanı (250 kalori civarı), geri kalan 950 kaloriyi de diğer öğünlere dağıtmanı isteyeceğim. yaklaşık 2 elma 200 kalori yapar kaldı mı sana 750 kalori . bu elmaları ara öğünlerde ye ve orta boyu geçmesin. öğlen ve akşam 375 kalorilik mcdonalds ın ızgara tavuk salatası kadar porsiyon yersen bu iş tamamdır :) tavsiyem öğlen çok kaçabilir diye sossuz sezar salata yemen, akşam ise sadece salata yemendir. en azından 2 lt içebiliyorsan 3 lt su içmen lazım.
ayrıca spor yapmanı açıkçası mekiği tavsiye edeceğim. daha kilolu bile değilsin ama sınırdasın. eğer biraz spor yaparsan yediklerini arttırabiliriz ;)
ayda 2 kg bu yöntemle garanti. ama sabırlı olmalısın hemen veremeyebilirsin ama ikinci aydan sonra ortalamada 2 kg ı tutturusun.

kaşar ve salamı unutun bence ikisi de çok yağlı ve gereksiz kalori.
çiğ köfte ile de rejim olmaz.. içinde patates mi var yumurta mı var, KAÇ kalori onlar yuh yani..
tavuk yiyebilirsiniz yağsız tek parça ızgara... salatalık domates ikilisi iyi şeyler.
atıştırmak için yanınızda elma götürün çantada dursun hem yıkaması koly hem akmaz bulaşmaz..
şeftali, muz ve üzün kan şekerinizi düşürür daha çok acıkırsınız. elma, çilek, kavun karpuz tercih edin hem kalorileri daha düşük hem de daha uzun süre tok tutarlar.
aynı öğünde asla pilav ve et birlikte yemeyin tekini yiyin. ya da patates pirinç ve ekmeğe veda edin.

cig koftenin kalorisine bakarsan neden veremedigini anlarsin;) rus salatasinin iki katiydi die hatirliyorum...

Özdek 1200 kalori çok az ya. Mesela bu günün yemek listesini yazayım:

MERCİMEK ÇORBA 285
MİŞA KEBABI 410
PİRİNÇ PİLAVI 456
MEYVE 80
SALATA (DÖRT ÇEŞİT) 190

Toplamda öğle yemeği 1421 kaloriyi buluyor zaten.

Çiğköfteyi ise abartıyorsunuz bence 100gr da 200 kalori var. Akşam yemeği için bence çok makul 200-250 kalori yanlış mıyım?

çiğ köftenin kalorisi az olabilir ama nişasta mı karbonhidrat mı ondan oluştuğu için, marjinal faydası fazladır.
eğer göbekse kiloların yoğunlaştığı yer, sadece diyetle rejimle göbek erimez. mekik çekmek lazım. iş-ev arası mesafeyi yürümek, yada bir-iki durak önce inmek, asansör yerine merdiven kullanmak gerek.
bildiğim kadaıyla üzüm-incir-muz üçlüsü fazla şekerli olduklartı için diyet yapanlara tavsiye edilmezler.
öğle yemeğini işyerinde yiyorsan, aldığın porsiyonu küçült, ekmek yeme, pilav, makarnayı azalt.
4-5 gibi acıkıyorum dediğim saatlerde simit, poğaça yada çikolata yerine, meyve veya şu sunta gibi olan bisküvilerden ye. bisküvi, poğaça, kek, börek gibi hazır yiyeceklerden, abur cuburlardan uzak dur. illaki çikolata yiycem diyosan bitter olanları ye.kesinlikle kola, bira, gazlı,asitli içeceklerden uzak dur. masandan su şişesini eksik etme.
akşam yemeklerini geçiştirmek hiç mantıklı değil, çünkü bir sonraki öğünde daha fazla acıkmış olduğundan normalde yiyeceğinden daha fazla şey yersin. oyüzden salata, yoğurt, ızgara ye.
ben böyle bir yöntemle 9 kilo verdim. tabi erkek arkadaşımın onu yeme bunu yeme baskı ve her yemekte kendisininkini bitirip benim yemeğimi de almasının faydası da oldu.

halüsinasyondu sanırım, öyle hatırlıyorum... o yüzden de gitti kliniğe zaten s.kerim böyle aşkın ızdırabını dedi ve gitti...

yau ben de ne zamandır House'un 5. sezon bölümlerini arıyorum. girdiğim bütün siteler liste olarak bölümleri veriyor ama videoya tıklayınca "opps video not avaliable" diyor. sinirlendirip digitürk abonesi yaptıracaklar beni.

valla kursu bilmem ama benim osmanlıca hocalığı yapan arkadaşım var. özel ders veriyor. farklı bir anlayışla öğretiyor, memnun kalırsın. düşünürsen telefonunu verebilirim.

aynı heves içerisindeyim, ben de. yıldız teknik edebiyatta bir arkadaşımla paylaştım bunu.
hayati develi'nin osmanlıca türkçe kılavuzu kitabını tavsiye etti. bir gidip bakmamı, beğenirsem kitabını vereceğini söyledi tabi o. henüz okula gidemediğim için kütüphaneden kitaba bakamadım.

ancak wikipedia'dan ve internetten yararlanarak birkaç harfi öğrenmeye başladım.

artık gerisi size kalmış, ben bilgimi paylaştım. iyi geceler.

www.basinbulteni.com

Türk Tarih Vakfının kursu var. Annem gitmişti. İyi güzel hoş :)

Yanlız kelime bilgisi galiba önemli bu yüzden bol bol okuma yapmanız gerekiyor.

sırf meraktansa boşver, ama sen boşvermeyeceksin galiba. büyük ihtimalle başlarsın, nefret edersin bırakırsın. veya başlarsın, çok gayret edersin ama sıkılınca bırakırsın ve sonra unutursun..

hayati develinin kitabını 3 yıldır kullanıyorum. piyasadaki en iyi kitap o benim bildiğim. ama o da al oku öğren değil. çok çalışmak, çok tekrar etmek ve de gayret göstermek lazım o kitapta ilerlerken.. bunun yanında bi okuma kitabı da lazım, yavrumun elifbası ve havuç çorbası ank üni ve hacettepede okutulanlardır. öneririm. en kolaydan zora doğru gider.

"ee sadece alfabe farklı hemen öğrenirsin ne var ki" diyenler olacaktır, benim yerime bi yumruk patlat onlara. bi kelime gösteririm dünyaları şaşar.

nefret ediyorum osmanlıcadan:(

özel ders değil de kurs daha faydalı olur sanıyorum, hem motive olmak açısından. Küçükken biraz arapça öğrenmiştim ama çok az yani anca harfleri falan ama fazla hatırlamıyorum, bana pek yararı olmaz sanıyorum bu yüzden.Zor olduğunun ben de farkındayım, çok zorlanırsam hevesim kaçar diye de korkuyorum ama.

tek başınıza Osmanlıca öğrenmek için çok kasmanız gerekir. gene de sıkıştığınızda size yardımcı olacak birisi varsa etrafta, öğrenebilirsiniz gibi geliyor bana. ben bir arkadaşımdan öğrenmiştim, harfleri ve nasıl bağlandıklarını gösterdi bana daha sonra ben onun verdiği kolaydan zora doğru metinlerden transkript yapardım , o da kontrol ederdi. Bugün hala kullandığımız kelimelerde sorun olmuyor hatta zevkli bile, ama çok eski kelimeler çıkınca apışıp kalıyorsunuz.
Hayati Develi dışında, Kamus-i Lügat-it Türk de(yada böyle bi adı vardı unuttum gitti) işinize çok yarayacaktır.
Tabi bunların hepsi matbu denen matbaa harfleri için geçerli. sıra rika denen el yazısı öğrenmeye gelince, benim gözüm yemedi bıraktım.

ders veren bi yazar vardı, buraya da ilan vermişti. bi arat bulursun.

valla çok düz bi mantık yapacağım ama bana doğru gibi geliyor. senin de bildiğin gibi bu sene açık öğretim fakültesine türk dili ve edebiyatı bölümü açıldı. osmanlıca bu bölümün en önemli dersi. demek ki kendi kendine öğrenilir bu meret diye düşünüyorum. onların ders kitaplarını bi şekilde edinmen faydalı olabilir. belki trt'de dersi falan da olur. ya da internette falan da olabilir.

yaklaşık bi 6 sene önce ayder turizmle doğu karadeniz turu yapmıştık ve gayet memnun kalmıştık. verilen hizmet,kalınan oteller,vs. gayet iyiydi.en önemlisi de çok sıcak insanlardı,otobüs içinde geçen zamanlar bile oldukça eğlenceliydi. tavsiye ederim kesinlikle.

patika tur gerçekten güzelmiş ama biraz pahalı geldi, ayrıca biz orda karşılanmak istemiyoruz, istanbuldan turla birlikte yola çıkmak istiyoruz

O bütçeyle Rize'ye gidip orda jip bile kiralayabilirsiniz. Turların olayı rehber sağlamalarıdır. Doğu karadenizi gezmiş biri olarak rehbere hiç ihtiyacınız olmayacağını söyleyebilirim. Çünkü tarihi birşey yok. Yaylalarsa kamp yapmak için ideal. Hem bütçeniz hem gezeceğiniz yer açısından turun bağlayıcılığından kurtulmanızı tavsiye ederim.

@güzelmarmara: rehberler sadece ören yerlerinde arkeolojik bilgi veren kişiler değillerdir ki, doğu karadenizde anlatacak bişey bulamasınlar. kültürel unsurların yanında tarihi de pek çok şey var. acilen iyi bir rehberle tura çıkmanız ve sabit fikrinizin değişmesi ümidiyle..

daha dün gece 12 itibariyle karadeniz turundan gelmiş biri olarak size ve herkese acilen, (yaşlanmadan ve oralar bozulmadan) karadenize gitmenizi tavsiye ederim. özellikle de rehberli bir turla gitmenizi tavsiye ederim ki, güzelmarmara'nın dediğinin tersine, rehberler sadece burda bu oldu şu oldu diye anlatmazlar. sayın güzelmarmara; aynı yerlere bir de rehberle gidin, çok daha farklı şeylerle karşılacaksınız, eminim. kültürel, tarihsel ve yeri geldiğinde sosyolojik bilgiler olmadan, sadece ağaçları ve dereleri görüp gelmek karadeniz turu sayılmaz. ayrıca nerde ne yenir, nerde kalınır, nereleri gezmek görmek gerekir, bu yönlendirmeler olmadan, karadenizde kaybolursunuz.kesin tavsiyem mutlaka bir turla ve rehberle gitmenizdir. İzmirde olsaydınız size Gençaystar'ı ve ordaki muhteşem ötesi rehberimiz Nazım Bey'i tavsiye ederdim ama istanbul'u bilemeyeceğim.

Turist rehberlerinin yaptığı işi hafife aldığım gibi bir anlam çıkmış sanırım. Aksine turist rehberi ya da yöreyi bilen biri olmadan tura çıkmak elbette anlamsız. Ancak konu Karadeniz olduğunda turist rehberinin elzem olmadığında diretebilirim. Rehberin en başta sağladığı şey tarihi eserlere ulaşım, oraların bilgisi ve kişisel bağlantılarıdır. Dağın tepesindeki sarnıcı başka türlü bulamazsınız.

Ancak Marmara, Ege, Karadeniz ve Güneydoğu'yu gezmiş biri olarak Karadeniz bölgesinin tarihi fazla değeri olmadığı aşikar. Güneydoğu gibi insan faktörü açısından (terörden bahsediyorum elbette) tehlikeli bir coğrafya da değil. Rehberin elzem olmadığını da bu yüzden düşünüyorum.

Nerde ne yenilir nerden alışveriş yapılıra gelirsek, bu konuda da Karadenizin çok büyük bir zenginliği yoktur. Asos'da, Antep'te fesat geçirene kadar yiyip Bakırcılar Çarşısında son paramıza kadar harcarken Rize'den çay, Ordu'dan fındıkla dönmüştük. Bu bölgenin turistik zenginliği daha çok doğa turizmi üzerinedir. Gitmişken dağ tepe dolaşmanın, rafting yapmanın yeridir.

Nasıl ya da nereyi gezerseniz gezin, kesinlikle gitmeden bir hafta önce yöreye dair bulabildiğiniz herşeyi okuyun. Çarşıları, tarihi yerleri ve lokantalı önceden mimleyin. Çoğu insan herşeyi tura bıraktığı için birçok şeyi kaçırıyor.

@ güzel marmara: oralara bir rehberle gitseydiniz,

ayderden bal
sürmeneden bıçak
trabzondan kazaziye
çamlıhemşinden hemşin başı da denen puşi
rizeden keşan ve rize bezi ve muhlama peyniri ve dahi oflu ali adlı birinin fıkra cdleri
gümüşhaneden pestil ve köme ve dahi kuşburnu ve böğürtlen meyve suyu ve marmeladı

gibi oraya gitmişken almadan dönülmez başka şeyler de olduğunu bilirdiniz.

gencaystardan Nazım Bey'e selam olsun..

yurt içi interrail gibi olacak. bence yorucu olur, ama yapılabilir. sonunda dinlenirsiniz. yaz aylarında bilet açısından sorun yaşayacağınızı sanmıyorum..

bir de bulabiliyorsanız yol arkadaşı bulunuz=) ya da trende insanlarla tanışın.

hırsızlık olayı ben de duydum. kompartmanda kalırken kilitlememezlik yapmayın kapınızı filan demişlerdi. oluyormuş galiba hala. az eşya, az nakit para çözer bu sorunu gerçi..

geçen hafta interraille 10'dan fazla ülke/şehiri gezmiş danimarkalı bir kaç elemanla muhabbet ettim. adamlar yorulduklarından ama bu denli bir gezi için ilk önce zihnen hazırlanılması gerektiğinden falan bahsediyorlardı.

millet trenle 10'larca ülke gezebiliyor ve bunu da yapmaktan inanılmaz zevk alıyor. diyeceğim o ki yapmak istiyorsan ve kafana koyduysan yoldaki yorgunlun muhtemelen seni pek zorlamaz.

Diğer kısımları bilmem ama Aydın-Denizli hattı yol bakımı sebebiyle çalışmıyor. daha önce Denizli-Aydın yaptım sürekli, şimdi de İzmir-Aydın yada İzmir-Söke gidip geliyorum. Gayet rahattır. Klimalı, geniş koltuklu, çok fazla sarsılmıyor. İstediğin zaman kalkıp dolaşabilirsin. Bu bakımlardan otobüs yolculuğundan çok daha rahat, ammavekalin çok daha uzun sürüyor. Ama tabi bunlar mototren veya expressler. Posta trenlerini tavsiye etmem.
Eskiden vagon aralarında sigara içilebiliyordu, fakat artık tamamen yasaklandı.
Diğer taraftan istediğin her yere trenle gidebilme imkanın da olmayacaktır tabi ki, eninde sonunda bir yerde otobüs veya dolmuşa muhtaç kalacaksın.
Hiç denk gelmedim senin dediğin çeteci tiplere. Ama aklında olsun, bilet fiyatları otobüslere göre çok çok daha uygun olduğundan, genelde (en azından benim gidip geldiğim hatlarda) sosyo-ekonomik seviyesi biraz düşük yolcu profili oluyor. Özellikle birim kareye düşen çocuk sayısı çok fazla olabilir.
Bunları göze alabiliyosan özellikle kulağına ipodu takıp etrafı izlemek çok keyiflidir. Okadar sallanınca beşik etkisi de yapıyor ister istemez.

ee kulağa gayet makul geliyor söyledikleriniz...

Yıllardır trenle seyahat eden biri olarak hiç hırsızlık yaşamadım ama bir arkadaşım bölgesel yolcu treninde geçen sene 4 defa cüzdanını çaldırdı :) Hızrsızlar var ama biraz uyanık olmanız yeterli.
İşin psikolojik için TCDD ile seyahat ettiğinizi kafanızdan çıkarmazsanız, treniniz 5 6 saat rötar yapınca kafayı yemezsiniz.
Birde bazı yollar bakıma giriyor ve bazı hatlar kimi zaman çalışmıyor. İnternet sitesinden bakmanızı öneririm.Mesela adana iskenderun arası çalışmas var galiba.

tek başıma da çatlamam sıkıntıdan herhal? değil mi?

Yapılır tabii ki, neden olmasın?
Ben zamanında almıştım bu aylık tren tur kartından.
Ama bence tek başınıza çıkmayın, çok sıkılırsınız.

tek kişilik koltuklar bile boy açısından dar geldiğinden yıllardır trenle seyahet ederim. diğer arkadaşlar cevap vermiş çoğu konuya ama şunu söyleyim, tren seyahati zevklidir. bilkentli bir profesör, yanında 3 tane subay, 2 tane kuzey ıraklı arkadaş sabaha kadar siyaset tartıştığım da oldu trende, adanalı abilerin pavyonda nasıl karılarla oynaştığını dinlediğim de oldu. fazla sohbet arayan tip olma yolculuklarda genelde hoş durmuyor, zaten bir şekilde sohbet edeceğin ortam doğar merak etme.

çeteci ergen tiplere hiç denk gelmedim. olay çıktığını da görmedim. ama uyanık ol, eşyalarını ortada bırakma. kuşetli ile gideceksen cüzdanını yastığın içine koy.