www.bilardomarketim.com

mıknatıslı olanı, duvarları tahrip etmeyelim diyorsan tek seçenek. arkasına bir şey koyabilirsin tabi. mıknatıslılar normaliyle aynı keyfi vermez.

dart olayı ara sıra stres atmak için bire bir. ancak yok mıknatıslı olsun yok efendime söliim göstersin ama vermesin gbi light istekler dart olayına ters=) şaka bi yana normal metal uçlu yani attımmı delenleri tavsiye ederim. duvar delincek die endişeniz varsa da arkasına daha büyük bi tahta koyun öyle takılın. ben karfurdan teee 5-6 sene evvel 20 ye falan almıştım diye hatırlıyorum. metal uçlularla attığınızda dart tahtasını delip hatta arkadaki duvarı da delme ihtimaliniz var kendimden biliyorum bazen çok pis gaza geliniyo. =)

mıknatıslı dartın hiç mi hiç oluru yok.

valla ben de var bildigin okuz gibi... ama tavsiyem guzel bir sey olsun diyorsan hedef 12 muhabbetlerinden alma. sayilara ve renklere boulunmu olanlarini tercih et. oklarin ucu igneli ve agir olsun. sonra salalrken gotu basi oynamasin. duzgun aticam diye yorulma. bir de -bendeki boyle- altina resim koyulabilenler var. onlarda -eski sevgili, got patron, totos hoca durumlarinda- gayet keyifli olabiliyor. ama bir de buyukce bir karton al. ince fiber de olur. enine boyuna koy arkasina. oturdugun yerden salla dur. isi kap. evine gelen giden illaki elini atacaktir. iddia yap. paranin gozune vur.

hehe sağolun tam istediğim cevaplar :)

peki bu iğneli olanlar dart tahtasını deldiği için ömrü kısa olmaz mı?

çok kaliteli bişey de alamam, dediğim gibi 20-30 milyon arası bişey olur.

mıknatıslıya hiç bulaşmam, duvar delinme korkusu var diye onu düşündüm ama arkasına karton, tahta, strafor vb. koymak çok mantıklıymış.

peki karfur'a bakıcam, toyzz shop'a ve adı değişen toysaras'a da bakmıştım o kadar dandik el kadar dartlar vardı ki alınmaz. acaba nerede bulabilirim çeşit çeşit?

www.bilardomarketim.com

bu da normali işte. 6 ytl. bayağı gider. eskidikçe değiştirirsin 6 ytl'den nolacak.

iş yerinde mıhnatıslı dart var evde çivili olanlarından.
mıhnatıslıyı 6 liraya çiviliyi 12 liraya capon pazarından almıştım. ikiside birbirinden bok. çivili olanın çivileri tam saplanmıyor. ortası tahta gibi, ancak çok hızlı atınca oluyor ama atması çok zevkli. mıhnatıslı olanda iki gün sonra yapışma problemleri çıkmaya başladı, bizde arkasına bi bilgisayarın yan kapağını bantlayıp öyle astık duvara, şimdi yapışırken biraz ses çıkartması haricinde çok süper oldu.

bana küçükken gerçek dart almışlardı, duvarın delinmesin istiyorsan ucu demir olanlardan almaman gerekiyor. bildiğin rezalet, delik deşik ediyor heryeri.

dünyanın en iyi intention of letter örneklleri bence burada. abartıyor olabilirim ama çok araştırıp en son burayı bulmuştum. birisini kendime uyarlayıp aynen geçirdim. kolay gelsin. alumnus.caltech.edu

ivan ivanov : )

olmaz ben de kardeşimin kartıyla ödemiştim

benimki de bir arkadaşımın kartıyla yapıldı. soyadı bile tutmuyordu yani =)

Merak etmeyin hiç problem değil,ben toefl başvurusunu kart üstündeki isimdeki türkçe karakterden sorun çıkmasın garanti olsun diye ailede tek türkçe karaktersiz isme sahip olan eniştemin(bildiğiniz halamın kocası yani) kredi kartından çektirip kendisine nakit ödemiştim.
Hiçbirşey olmaz.Zaten türkçe karakter de problem olmuyormuş.

ok tamam basvurdum cok tesekkurler arkadaslar

agnostik ol kurtul.

islam ol kurtul gibi oldu ama :)

e iste madem aklına yatmıyor, bu celiskileri de farkediyorsun yeni yeni koy gtune rahvan gitsin. aile yuzunden olacaklara da bi sure kamufle edeceksin zor durumda kalacaksan. yok ayakta durabileceksen o baskıya da direnc gostereceksin.

(bkz: deizm)

dostum sakin ol, yavaş yavaş anlarsın neler hissettiğini, kafana hangisi yatarsa ona göre takıl. sana kim ne anlatsa boş şu anda, önemli olan senin ne hissettiğin. ateizm yolunda ilerliyorsan, annen, annanen için beyaz yalanlar hazırlayıp gözlerine hoş görünürsün. tabi istersen.

not:iyi kötü inananlardanım.

bu kendi kararınız, çevrenizdeki kimseyi düşünmeyin. çıkın yürüyüşe, oturun sakin bir yere düşünün, ben neye inanmalıyım diye. bulacaksınız cevap..

of pof, bayağı yazmıştım ama sildim.. sonuç olarak, size kalmış bir karar. kararı verdikten sonra da göreceksiniz ahım şahım bir şey değişmeyecek hayatınızda yani her yer bir anda aydınlanacak ya da kararmayacak..

neden acı olsun? neden böyle hissediyorsun ki? düşünen bir yaratıksın ve hayatın boyunca karşına çıkan durumları, olguları, gerçek olduğu iddia edilen şeyleri sorgulamadan kabullenirsen bir anlamı kalır mı düşünebilmenin?
kaldı ki günlük yaşamında bile karşına çıkan her şeyi sorguluyorsundur. ama bu iş küçüklüğünden beri ortalarında bulunduğun insanların sana aşıladıkları inanç sistemine gelince tamamen ortadan kalkıyor. neden?
tabii ki sorgulayacaksın.
türkiye'de değil de hindistan'da doğsaydın ne olacaktı? hindu dilini konuşup budist olacaktın. tıpkı konuşacağın dili seçme şansın olmadığı gibi din seçme şansın da yok.
ama belli bir düşünme kapasitesine erişip dünya üzerindeki diğer dinlerin de farkına varınca bunu değiştirmek kadar doğal bir hakkın da yok. dünya üzerinde binlerce din var. her şey hıristiyanlık ve islamiyetten ibaret değil sonuçta. ateizm de bir inanıştır.
hiçbir şey zorla olmaz. eğer islamiyet seni tatmin etmiyorsa, kafana yatmayan tarafları varsa bunda kimin ne suçu var? kim seni yargılayabilir?
ben de ateistim. başkasına zarar vermediği sürece inanana da inanmayana da saygım var.
neden inanmadığıma gelince sayısız nedene sahibim. bir tanesini duymak ister misin?
hep merak ederim mesela 600lü yıllarda bir arap yarımadasına inen bir din, herkes için olduğu söylendiği halde neden aynı anda dünyanın farklı bölgelerine de seçilmiş kişilerce yayılmadı.
kristof kolomb amerikayı keşfettikten sonra orada yşaayan mayalar ve aztekler gibi uygarlıklar periyodik olarak tanrılara kurban veriyolardı aralarından birilerini. piramidin tepesine yatırıp canlı canlı kalbini söküyorlardı kurbanın. ve avrupalılar bunu islamiyetin arabistana inişinden yüzyıllar sonra görebildiler. neden?
ordaki insanlar da yanlış(!) inanışlar içindeyken onlara islamiyet için bir şans neden verilmedi?
düşünecek o kadar şey var ki aslına bakarsan. bu sadece küçük bir örnek.
neyse çok uzadı yetr bu kadar :)

şunu da eklemeliyim tabi; tüm dinlerin özünde iyilik var, güzellik var. bu açıdan çok da fark etmiyor aslında neye inandığın. dünya üzerinde ortaya çıktıkları yer ve zamana göre kuralları değişiklik gösteriyor sadece.

pfff.. turtle ya da başkaları inanmıyorsa inanmıyor. mantıklı şeyler de ileri sürebilirler, bunlar onların seçim ve düşünceleri. önemli olan sizin mantığınız ve yüreğinizin neyi kabul ettiğidir. bir tanrıya inanıyorsanız ama şimdiki dinler ve uygulanış biçimleri sizi rahatsız ediyorsa, şimdilerde birçok insanın hissettiğini hissediyorsunuz. tanrıdan uzaklaşabilirsiniz insanlar yüzünden ama bence imanınız varsa uzaklaşmayın. bana özel mesaj atarsanız daha fazla konuşabiliriz (tarikat lideri falan değilim :) )
bilgisizlikten ve şimdiki dinler (insanların dini uygulayış biçimi) yüzünden mantıklı insanlar böyle düşünebiliyor ve bu gayet de doğal ama insanların değil tanrının bu konuda ne düşündüğü ve ne dediği önemli.

sen kendini nasıl hissediyorsan, gerçekten kafana hangisi yatıyorsa odur önemli olan. İllaki bir dine inanacaksan eğer seçtiğin dinin özüne inan, inanç işi çok ayrıntıya indirilmemesi gerekir. Ayrıntıya indikçe gerçekten saçmalıklarla bürünür.dini seçeceksen saptırılmamış, saçmalıklardan uzak bir inanışın olmalı.

herkesin inançlarını yaşama şekli farklılık gösterir. yani senin durumunda olan başka bir insanın olması mümkün değil. tamamen yalnızsın.

bir tarafta gerçekler demişsin ama ilahi dinler konusunda gerçek diye bir şeyden söz edemeyiz. varlığı ya da yokluğu kanıtlanamaz kavramlar var ortada çünkü. buradan bir çıkarım yapacak olursam sen zaten inanmamayı seçmişsin ama farkında değilsin.

sen canını sıkma Allah büyüktür :D Aslında şaka bir yana, işin güzel tarafı da bu zaten, istediğine inanmakta ve hayatını ona göre yaşamakta serbestsin. İster Allah a kulluk edersin ister Flying Spagetti Monster a kim ne karışır, kimin ne haddine?

Ama daha fazla öğreneyim de öyle iman edeyim diyorsan diğer versiyonlarını da bir oku derim. Tevrat, Zebur, İncil, Kuran vesaire nin. Hatta 13. Gezegeni de oku. Ondan sonra kararını ver.

Ben inanıyorum, ama sebebi tamamen bana ait, arkadaşlarımın çoğu inanmıyor o da onların problemi. Ne yaparsanız yapın aileyi üzmeyin hem sizin huzurunuz bozulmaz hem de onların. Kimliğinizi de gizlemek zorunda değilsiniz çünkü inanç kişisel bir şeydir sorgulanamaz kimseyi de ırgalamaz. :D

ben şu noktadan bakıyorum: insan inanabileceği hemen hemen herşeyi denemiş. ilk başlarda, taştan havadn, sudani geceden yağmurdan korkmuş, onları kutsal bilmiş. daha sonra bunlarda korkulacak bir şey olmadığını anlamış daha ruhani şeylere yönelmiş: atalar ruhu, kurban ruhu, totemler vs. bunlardan da bişey çıkmayınca, gözle görülmeyen gidilemeyen yerlerde yaşadığına inanılan tanrı ve tanrıçalara inanmış. bu işin boku çıkınca bunların sayısını azaltmış, bire düşürmüş. tek tanrılı dinlerin her biri, kendinden önce gelenlerin zayıf yönlerini kapatmış.

böylesi bir gelişim çizgisi açıkça ortada, amma, belgesellerde gördüğümüz muazzam işleyişin kendi kendine olduğuna inanmak, diğerine inanmaktan daha zor.

o halde, bu işleyişin arkasında "bir bilenin parmağı" olmalı, sen buna ister allah de, ister enerji, ister doğa ana, ister karma...

kırmızı hap ı seçersen, bu dünyayı boşverip öbür dünya için çalış, mavi hap ı seç, ulan nası oluyo da oluyo diye şaşıra şaşıra belgesel islemeye devam edersin..

başlarda öyle oluyor. ilk farkediş ve olayları yeniden yprumlama zamanıda, tüm değer yargılarımızı değiştiriyoruz. bu yüzden yeni kimliğimize kendimiz bile alışamıyoruz. doğal birşey bu. sabah uyanıpta uykuya geri dönme isteği gibi. uyusak mı uyanık mı kalsak bilemiyoruz. ama daha sonra etkisini yitiriyor bu olay. hatta geriye bakıp, "yahu neler yapmışım, bu kadar zor muymuş." bile diyorsun.
zamana bırak ve değişimin tadını çıkar. çünkü artık bu kaçınılmaz. (:

yaptigim yanlis seylerden dolayi basima tesaduf olamayacak kadar enteresan ve spesifik olaylar geldi. su an burada paylasamiyorum herkesle ama beni etkileyen seylerdi neticede.

ha farki anlaman icin soyle soyleyeyim. sofu degilim, namaz kilmam, oruc da tutmam. benim tek dikkat ettigim sey insanlarin kalbini kirarak onlarin ahini almamak, kul hakki yememek kisaca.

bende seninle aynı durumdaydım dostum . ben de ekşi okuduktan sonra aklıma birkaç soru işareti geldi.

ama dinimden vazgeçmedim. bir süre sonra inanmak için bir kanıta ihtiyacın olmayacak olgunluga erişiceksin. ona kadar birazcık bekle sakinleş fazla kafaya takma.

sakin olmayı başarabilirsen, hiçbir sorunun yok demektir.

ekşi okuduktan sonra aklında birkaç soru işareti gelen insanlar varmış meğersem. ne kadar garip! ekşi sözlükten başka bir şeyi okumamanın da çok açık bir ifadesi bu.
ve bence asıl acı olan da budur.
eski inançlarımdan şüphe duymaya başlıyorum(!) diyerek üzüleceğinize, yeteri kadar bilgi sahibi ol(a)madığınıza üzülmelisiniz.böylesi çok daha iyidir.

okuyunca doğru yolu bulursun diyeceğim ama başkalarının fikirlerini okumak onlardan etkilenme gibi şeyleri doğrurur. onun için objektif yaklaşan bilimsel şeyleri oku bence.

"ben neye inanayım?" diye bir soru olamaz, inanıyorsan inanıyorsundur, inancına şüphe düştüyse inancınla ilgili kaynakları kitpaları okuyup gözden geçirmeni öneririm, en azından mantıksız gelen şeyler gerçekmi yoksa söylentiden ibaret mi onu anlarsın. yine mantıksız ve uzak geliyorsa zaten inanmıyorsun demektir.

birsürü şey yazdım göndere basacağıma gizle'ye bastım gitti.
sonra tekrar okudum sorunu ve istediğin cevabı yazacağım.


yaratıcıya inanıyorum çünkü başka türlüsü rasyonel gelmiyor.
dine inanmıyorum çünkü apaçık biçimde insan ürünü kurallar ve hikayeler silsilesinden başka birşey değil.
Tanrı tanımı ve kavramı çok net ve iddialı, peki, güzel.
peki Tanrı'nın din-leri öyle mi? hepsinde o kadar çok açık var ki ne yazık ki tüm kredisini tüketiyor, din fikri.
Şu an nasıl bir adam çıkıp da husuhsuhu dini kuruyor insanan üç beş insan çıkıyor ya.
Büyük dinler de zaman içinde dinlerin insan ürünü olduğunu kabul edecek ama, ya bakın öyle olsa bile güzel şeyler diyoruz kötü şeyler mi diyoruz sanki argümanıyla adam toplayacak.

valla turtle okuyunca benim yüz kaslarım gelişiyor. kahkahalar atıyorum. imanım kuvvetleniyor.

benim önerim kimseyi okuyup etkilenme. turtleı okuyunca bu oluyorsa authoru hiç okuma:))

sağlam bir imanın varsa etkilenmezsin yazılanlardan. sağlam iman neyle olur.
ibadet ile olur.
inanmış kalp ile olur.
ibadetlerine özen göster.
kitaplar oku bıol bol.
doğru yolu zaten görürsün.
(bkz: islam)

illa islam ya da ateizmi secmek zorunda degilsin, bunun bir suru ara kademesi var. sahsen benim anladigim manayla tanri, insanlarin bile ustesinden gelmesi gereken ofkeye kapilip fevri karar vermek, insanlari ellerinde olmayan, kontrol edemedikleri seyler yuzunde suclamak, kin gutmek, bilerek ve isteyerek birilerinin canini yakmak, ayrimcilik yapmak vs gibi ozellikler tasimamali. bu nedenle de islam'im allah kelami olduguna kesinlikle inanmiyorum. sizce birilerinin her sene duzenli olarak kabe'yi ziyaret etmesi allah'in mi isine yarar mekkeli bir tuccarin mi, domuz yenmemesi allah'in mi daha cok isine yarar mekkeli bir koyun tuccarinin mi, kadinlarin asagi bir tur olarak gorulmesi, koleligin serbest olmasi filan bunlar yuce bir yaradana yakisiyor mu? topu topu bir kac tane ayet gonderiyorsun ve bunlar evrensel kurallar olacak diyorsun, ve evrensel kurallardan biri peygamberin evine gidince cok oturmayin. sizce bu, bilgisi sonsuz bir yaraticinin isi mi yoksa herkes kadar dunyevi arzulara tabi siradan bir insanin mi?
ama islam'a inanmayip yine de tanri inancini koruyabilirsiniz. herhalukarda iyi bir insan olmanin her seyden onemli oldugunu dusunuyorum. tanri varsa ve siz dogru oldugunu bildiginiz icin iyi bir insansaniz, bence onun nazarinda odul veya ceza nedeniyle iyi bir insan olandan daha kiymetlisiniz. tanri yoksa, olunce zaten bu konulari dusunmenize gerek kalmayacak:)

muhammetin öğretilerinin ve kitabının, kendi kültürünün ve kişiliğinin sonucu olduğunu görmek çok kolay. -küçükken insanın beyin damarlarını tıkamamışsa düşünce özürlüler.

ama lakin ki, atesizm bir ınanıştır demiş biri, yuh at yalanını..! bana mesaj at demiş biri ona da hehe: ) gerisi bilimin alanına giriyor, zaten oldum olası tanrıyı ispatlamak veya yermek için felsefeyi kullanan tiplere uyuz olmuşumdur. ister dinci olsun ister ateist filozof, hepsi ezik.

inanç inanç, kabul, sorgulamadan kabul= iman. beyin yerine salatalık turşusu mu var bilmiyorum ki.

suphecimelek.wordpress.com

diğerleri gibi kimseyi dinleme kendin araştır ama sözlük konusu ayrı. bak sözlükten din hakkında asılsız addedilen şeylere. onları bir düşün. bak bakalım gerçekten de kuranın kul yazması olma ihtimali var mı?

sakın ama sakın şimdiden inanç konusunun derinine inme. senin sorunun bir yaratıcı var mı yok mu değil, şuan kafanda olması gereken soru islam.
sözlükte de defalarca kez işlendiği gibi kitapta yazıp saçma olan kısımlar var. gerek kadınlar konusunda gerek peygamber odaklı meselelerde çok haksızlıklar ve saçmalıklar var.

sana öğretilen her şeyi unut ve islamı yeniden araştır. çoğu bildiğini sandığın şey aslında tamamen gerçeğin çarpıtılmış hali.

sözlüğe bak hepsi orda yazıyor.

ben oyumu deizm den yana kullanacağım. buyurun efendim inceleyin başlığını.

(bkz: deizm)

ancak şoyle de birşey var

(bkz: agnostizm)

fakat daha da önemlisi şu var

(bkz: rahat ol)

herkez sana kendi inancını empoze etmeye çalışacaktır. baksana yukarıya. hatta bunu bile dahil edebilirsin. kalbinin bilimin mantığın ve gerçeklerin sesini dinle. ancak ruhununkini de ihmal etme. her insanın bişeye inanmaya, sırtını dayamaya ihtiyacı vardır.

kuran ı, incili oku, tevrat ı oku zeburu, hatta fikir vermesi açısından risale i nur saçmaığını da oku. ve tekrar kalbini dinle.

şöyle diyeyim (herkesinkini okuduktan sonra), iman: güvenmek ve inanmak demektir.
iman için bilgi (çok önemli bir nokta), doğru ve samimi bir kalp ve bağlılık gerekir.
sorgulamadan kos koca bir iman sizi bir süre sonra böyle bir yere de getirebilir.
bilgiden yoksun bir iman da yanlış yollara saptırabilir.
islam dininde bilgi eksikliği var bence, bu nedenle sorgulayıp olaya mantığıyla yaklaşmaya çalışan bir sürü insan islamiyet yolunu bırakıyor. islam alimleri bile bir sürü şeyin safsatasıyla uğraşıyorlar.
hristiyanların, yeni doğmuş çocuğun suratına su serpip (vaftiz) onu tüm günahlarından arınmış bir hristiyan yaptıklarını sanmaları gibi, kimse bir dine doğuştan tabi olamaz. neyi, kimi aldatıyorsunuz yani? (yazar burda genele sesleniyor) o çocuk büyüyünce nerde benim allahım, neden böyle böyle olmuş diye sormuyor mu? işte soruyor. akıllı insan sorguluyor, tanrısını tanımak istiyor. tanrıyı aradıkça da şaklabanlar çıkıyor karşısına, daha bir uzaklaşıyor.
herhangi bir zümreye ait olmak zorunda değilsin. kendini şöyleyim, böyleyim diye tanımlamak zorunda değilsin. her dinde tanrının doğruları aynıdır, kaldı ki tanrının doğrularıyla toplumun doğruları çoğu zaman paraleldir.. bir tanrıya inanıyorsan bu doğruları uygula hayatında. sorarsa da seni aradım ama bulamadım dersin, cevabın zaten hazır, samimi de bir cevap.

kıçını halıya sürterek hızla emekle. kıçın ateş alınca dumanın üstüne bir battaniye ört. sırayla "uzun" "uzun" "kısa" "uzun" duman işareti yolla.

onlar gelip seni bulurlar.

taksim meydanına git. tünele doğru ilerlerken sağda bir tatlıcı göreceksin. tezgahtaki adama "kadayıfların cevizli mi" diye sor. "evet cevizli" derse tebrik ederim, artık sen de bir sorosçusun. "hayır fıstıklı" derse yaş o iş. bu durumda; kapıdan çık 50 metre yürü, soldaki kiliseye dal ve "cevizli kadayıf istiyorum laaan" diye haykır. bu son şans.

yanlış kiliseye girme, sopa yersin!

zannettiğimden meşakatli imiş :(

Baba o kadar araştırdın Sorosçuluğu mu seçtin yani? Hemen bir "NT" ye gidiosun mızraplı falan filanlı isme sahip bi muhterem Fethullah Hocaefendi hazretleri kitabı alıosun. Sonra kitabı açıp ilk sayfadaki şiiri sular seller gibi ezberliosun. Sonra da tere-te 2 de ağlamaklı bi şekilde okuyusun. Bırak Sorosu filan. Herkes Türkçemizi dünyaya tanıtırken senin bu yaptığına ne denir ki şimdi?

bilgi üniversitesine git, sorosun olduğu iddia ediliyor.

dilim arapçaya dönmüyor, besmele bile çekemiyorum. hem nurcular iftar yemeğinde 50 milyon harçlık verme ayarındalar. daha büyük projeler peşindeyim ben.. soros candır.

@erostrada: boğaziçi'ne de yoğun yardım ediyormuş ama şahsi yardım anca insan hakları üzerine yüksek lisansa falan.. peh! aradığım bu değil..

Aga unutma ki Fethullahcılık temelin olmazsa asla iyi bir Sorosçu olamazsın. Sorosçuluk 101 diye düşün işte. Sonra Sorosçular gelip seni bulur merak etme.

delikanlı ol, adam ol. ülkeni para için topoşlara satma.

akıllı ol akıllı.

gidecegin adres tabii ki
www.soros.org

yaa onu bilmem de rotary kulüpleri falan var. onları da deneyebilirsin.

sözlükteki 23 nolu entrye bak istersen

"sosyal seviyesi yüksek sosyal demokratlar soros'un desteğini kabul eder ve kapitalizm içindeki sivil haklara inanır. bu gibiler için soros'un ticari faaliyetlerinin korkunç sonuçlarını (dünyanın heryerinde insanların fakirleşmesi) onun insani faaliyetleri affettirir. benzer şekilde, abd içinden - dışından liberal-sol aydınlar "açık toplum" fikrinin cazibesine kapılırlar, tabii parasal desteğin de."

sorospu çocuklarının türkiye distribütörünün adresini vereyim. Kendinizi oraya yamayabilirsiniz. Onlardan birisi olmak ne kadar önemliymi$ anlayamadım ki.

Mümkünse ülkeyi de terkedin.

www.osiaf.org.tr

lanet olsun dostum sizin ülkenize kalmadım!

damn zor bir durum gibi . 28 yaşındaki adamla senin beklentilerin çok farklı olucak bence ayrıl

ama bunu şimdi aşmazsam hiç aşamam yaş alıp başını giderse kedili kız kurusu olursam diye aklımdan binbir düşünce geçiyor =)

ablacım olmazsın merak etme ama 28 gerçekten büyük sen ilk atışları bence yaşıtlarınla denemelisin. kız kurusu olurum diye merak etme hiçbir kadın çirkin degildir.

hani diyorum azıcık cilve yapsan tavlanılmayacak erkek yoktur

yahu sakin biraz=) evet yaş farkı biraz fazlaymış ama hoşlanıyorsanız birbirinizden devam ediniz. ha yaşıtlarınla yaşamışsın bazı şeyleri ha kendinden büyük birisiyle. tek dezavantajın erkek arkadaşının senden cinsel konularda fazla beklentili olması olabilir bazen (öyle biri de olmayabilir gerçi, yani işleri aceleye getirmeye=)) zaten böyle bir durum olduğunda sana itici gelecektir; işte ondan sonra rahatlıkla ayrılırsın..

28 yaşındaki kişinin ihtiyaçlarıyla sizinki oldukça farklıdır. tahminimce şuan "kedili kız kurusu" olma korkunuzdan dolayı bu kişiyle çıkıyorsunuz, ve yine tahminimce uyumunuz da pek önemli değil size göre.

sizin bir ikiziniz ben 17-18 yaşındayken beni bulmuştu. bir sene sonra beni 29 yaşında birisi için tekmelemişti. sonuçta bir sene sonra bir kedi alıp yaşı yaşına huyu huyuna uygun birisiyle mutlu mesut bir hayat yaşamaya devam etti.

yaşınıza uygun birisiyle devam etmeniz sizin açınızdan daha iyi olur. 28 yaşındaki kişinin sizden istekleri beklediklerinizden fazla olacaktır.

not : "kedili kız kurusu" türü bana gayet çekici gelmiştir. o türü fazla küçümsemeyin, onların havası bir başka oluyor. yerim.

e ama sen sevgiline karşı neler hissettiğinden bahsetmemişsin ki...buradan ayrıl-kal öyle diye yorum yapacak bir durum yok ortada.

ne kadardır berabersiniz? eğer çok yeni değilse neden bunları konuşacak kadar yakın hissetmedin kendini? bir de gerçekten ona karşı ne hissediyorsun? bunları düşün biraz bence. 8 yaş fark da atla deve değil ayrıca. ama sen 20 değil de 25 olsaydın biraz daha farklı olurdu durum.

tarantino durum bence yaş farkı evet ama birde kızın daha önce flört deneyiminin olmaması.

ona aşık değilim zaten daha çok yeni, birbuçuk ay oldu, ama kız kurusu kalmak korkusuyla da birlikte değilim. yaşıtlarımla anlaşamadığım kadar iyi anlaşıyoruz, birşey anlattığımda saçmasapan hehöhe boşversene kızım salla yaaaa babuş gibi acaip yorumlar değil düzgün cevaplar alabiliyorum =))) mutlu olalım istiyorum, o da mutlu olsun istiyorum.. bu sorunu onunla aşmak istiyorum yalnızca nasıl aşarım bilmiyorum konuşursam ne söylemem gerekir bilmiyorum.. "bu devirde? yok artık!" gibi birşey söylemesinden çekiniyorum. sizin bu konuda ne düşündüğünüzü merak ediyorum..

yürümez bence...
niye hemen açıklayayım..
siz ilkokula giderken o liseye başlamış... sizin çocuklukta yaşadığınız her şeye yabancı olacak, siz ortaokuldayken üniversitede okumuş onun gittiği yerler, sevdiği şeyler, yetişme anlayışı çok farklı...
her şeyi geçtim sizinle sırf gençsiniz diye de birlikte olmak istiyor olabilir... bu çağları afedersiniz erkeklerin kimi götürsem kardır, evlenmekten korkuyorum çağları aynı zamanda...
bu adam için değmez bence... yaşına uygun biriyle birlikte olsan daha süper

yaşıtım biriyle olsam da ona bunu nasıl söylerim bilmiyorum ki. bizim jenerasyon öncekilerden daha fena ortaokuldan başlamıştı millet birbirini götürmeye =))) yaşıtım birine bu sorunu açıklamak daha güç bence

evet sizin yaşınız sevgili edinilecek, ilişki kurulacak yaşa gelmiş bu doğru ama buna adapte olmak ve tedirginliklerinizi aşmak için yaşanacak ilişki bu değil. 28 yaşında biriyle değil. bu şekilde çok daha fazla zorlanır ve çok daha zor aşarsınız. yaşıtınız biriyle yaşayacağınız bi ilişki adaptasyon süreci için çok daha uygundur. hemen hemen aynı şeyleri keşfedip öğreneceksiniz o zaman çünkü. bence pek sağlıklı bir ilişki kuramazsınız böyle. hatta sağlıksız bir ilişkiyle daha da güven kaybedip, yıpranıp yaşınız 25e filan geldiğinde şu anda olduğunuz noktadan daha geriye düşme ihtimaliniz var.

ohoo 1.5 ayda sen ona notunu vermişsindir zaten :) ilk ilişki önemlidir. çok da değildir aslında bir açıdan. şurda sorsak kadın veya erkek "ilk ilişkiniz nasıldı?" diye, kaç kişi "ohoovvv süferdi" diye anlatır merak ediyorum (okuyanlar anlatmasın, konu başka yerlere sapmasın:) bunu o aşamayı geride bırakmış biri olarak söylüyorum tabi...

ama senin durumunda küçümsenecek bir şey yok. ilk kez 10'lu yaşlarda seks yapanlar çok mu şey kazanmıştır acaba? ya da 20'li yaşlarında yapanlar çok mu şey kaybetmiştir?

o senden yaşca büyük olduğundan senin bocaladığın konularda seni rahatlatıyordur, hayat tecrübesi senden fazladır, doğrudur. ama biriyle seks yapmayı düşün ya da düşünme, eğer aşık değilsen, sevgili gibi sevmiyorsan, zaten onunla arkadaş olarak kalsan daha iyi.

o sizin jenerasyonu da öpüyorum ayrıca. aceleniz ne lan? hepsi değil ama bir kısmı pişman olacak 30 yaşına gelip de "oha lan 86 kişiyle yatmışım" dediğinde :)

mesajın sonuna gelmeden önce "ama hermafroditim" gibi birşey çıkacak zannettim, öyle bir yazmışsınız ki.

Ne var bunda? herşeyin bi ilki var ve ilk olan özel olmak, hayatınızın erkeğiyle yaşanmak zorunda diye bişey yok, öyle olsa herkesin sevgili hanesinde "1" yazardı. Anladığım kadarıyla ilişkinin gidişatına dair bunun dışında bir kaygınız yok, anlaştığınızı söylüyorsunuz. Doğru düzgün konuşun, bunda utanılacak hiç ama hiç birşey yok. Ben 20 yaşındayken yaşıtım olan arkadaşlarımın birkaçı hariç tamamı bakireydi.(çok da özgürlükçü bir çevredeydik) Hani kuşak farkı falan, belki artık cinsellik daha erken yaşanıyor ama erkek arkadaşınız da benim yaşıtım olduğuna göre onun "yok artık" diyeceğini zannetmiyorum. En fazla bakire olmanızdan dolayı kendisine sorumluluk yükleneceğini düşünebilir, bu konuda da onu rahatlatabilirsiniz sanırım tabi sizin de ilk seviştiğiniz insanla evlenmek gibi beklentileriniz olmadığını varsayıyorum.

Bir de neden ilk cinsellik deneyiminizi "aşılacak bir sorun"muş gibi görüyorsunuz ki? Ayaklarınızı yerden kesmesi ihtimali ne kadarsa fiyaskoyla sonuçlanma ihtimali de o kadar.

28 yaşında bir kadın olarak yazıyorum, 20 yaşındayken cinselliğe bakışım ya da ondan beklentilerim neydiyse bugün de o. diğer arkadaşların "28 yaşında erkeğin beklentileri"nin çok farklı olacağını söylemelerinin sebebini hiç anlayamadım bu yüzden. Herkesin beklentileri birbirinden farklı olabilir, bunun yaşla ilgisi yok. Yaşamadan bilemezsiniz kimin beklentisinin ne olacağını.

Bir de cinsellik de dahil kendi herhangi bir eyleminizi "karşınızdakini memnun edecek birşey" olarak düşünürseniz sizin memnun olma ihtimaliniz çok azalır. Sizin deneyiminiz yoksa bu budur, kimseye bunun için hesap vermek zorunda değilsiniz. Sizi küçük ve acayip bulacaksa da bu onun sorunu. Yaptıklarınızı ve yapmadıklarınızı sahiplenin ve kimsenin karşısında ezilip büzülmeyin. Ve tabi cinselliği de ne kendinizi bir yükten kurtarmak ne de karşınızdakinin beklentilerini karşılamak için değil, sadece kendiniz bunu istiyorsanız yaşayın.

şuradaki "jugador" un yazısı ve bir-iki yorum hariç diğer bütün yorumları kınıyorum.. ve onlara laflar hazırladım.. :)))
adamı tanımadan, 3 - 5 satır yazı ile anlatılan bir duruma, çok rahatça "ayrıl ondan" diye yorum yapabilecek kadar umursamaz, geniş, düşüncesiz olanları ayrıca kınıyorum..

ben 24 yaşındayım.. sevgilim 19 yaşında..
(ben 28, sevgilim 20 yaşında olsaydı da bir şey değişeceğini sanmıyorum)

benim sevgilim de pek bir şey (hiç bir şey) yaşamamış daha önce.. ve böyle şeylere, ilklere çok değer veriyor.. ve ben de bunu anladığım günden itibaren hiç bir şey için zorlamıyorum onu.. (öncesinde de zorlamıyordum zaten).. ne zaman kendini rahat hisseder, izin verir, o zaman olur ne olacaksa.. sadece benim elimi tutması, yanımda olması bile beni deli gibi mutlu yapıyor..

aldatmak durumu da olamaz, karakterim değil, iğrenç bir şey.. (evet, bağladım ucundan sımsıkı, oturuyorum evde uzun zamandır.) çünkü çok seviyorum onu.. tam aradığım insan, hemen herşeyi ile..

belki bu 28 yaşındaki arkadaş da genel olarak böyle düşünüyor, benim gibi..
neden hemen "ayrıl ondan, yürümez bu" falan diyorsunuz ki.. bu kadar basit mi böyle şeyler yaa!!

bence iyice, "zekice" takip et onu bir kaç ay..
eğer gerçekten seni seviyorsa, "sadece senin" ise, devam et..
küçük bir ihtimal bu ne yazık ki.. ama belki öyledir..

yaşıtlarını denemen gerekli diyen arkadaşlara katılmıyorum. kendinden yaşça büyük biriyle ilişki yaşamanın faydaları da var halbu ki... absürt bir yaş farkı olmadıkça tabii.. ve bence aranızdaki yaş farkı pek de fazla değil.

faydalarına gelirsek; ilk olarak daha önce yaşamadığın şeyleri daha tecrübeli biriyle yaşamak daha sağlıklı olacaktır. ikincisi aradaki 8 senede muhtemelen daha fazla görüp geçirdiği için seni daha iyi anlayabilir yaşıtlarına göre... gene bir diğer önemli nokta senin yaşıtlarının aksine bazı şeylere doymuş olması da muhtemel. bu yüzden daha uzun vadeli bi ilişki olma ihtimali yüksek.

kimseyi yaşına göre genelleyemezsiniz, ilk sevgili için 28 yaş biraz fazla olabilir ama istisnalar olabileceğini, bazen imkansız şeylerden güzellikler çıkabileceğini unutmayın.

aa niye yüremesin.ikinizin de ihityaçları aynı rahat olun.düşünmeyin böyle şeyler 20 yaş bu boru mu be.merak etmeyin sübyan deilsiniz.ha 10 yaşındayken 20lik biriyle olsaydı pek şans vermezdin o ilişkiye

bende 28 yaşındayım ve kız arkadaşımla aramızda aynen sizde ki gibi 8 yaş fark var:) . yaklaşık 2 aydır beraberiz, ilk günler yaş farkını oldukça kafama takmıştım ama beraber daha çok zaman geçirdikçe insanın aklında pek fazla soru işareti kalmıyor. tabi senin bu düşüncelerinden kurtulmanda onun tutumuda önemli. bence bu konuyu onunla açıkça konuş.. evet ben öyle yaptım:)

manıtanın ilk olacagını soylersen o da kendısını sana uyduracaktır, hic oyle panıge endiseye gerek yok. bunca zaman konusup anlasabildigine gore de bunu da konusmanda fayda var.

ben de şaşırdım 28 yaşındaki birisinin beklentileri çok farklı olur laflarına. sanki 14 yaşında kız var karşıda. siz cinselliği 25ten sonra yaşanması lazım bir şey mi zannediyorsunuz. kafana göre takıl sana kalmış sonucu.

ama işte küçükken seyrettiğiniz çizgi filmler filan farklı olur, sen mavi o siyah önlük giymiş olur filan. yoksa bir fark olmaz hiç. adamın kişiliğine de bağlı tabi, yaşa değil.

beklentileri farklı ne demek ? apartman teyzeleri mi bastı yoksa burayı

bedevi kültürünün tüm türkiyeye yayılması yetmedi, bir bu kaldıydı

var.
mısırlı bir arkadaşım var ve adı mustafa, yazılışı falan değişik tabi.

moustapha $eklinde var tabii ki.

en bilineni: moustapha akkad

kesin bilmiyorum ama mezhep farklılığından olabilir.

anladım. zaten hiç yok dememştim. Bizde abartuya varan bir rakama nazaran onlarda neden seyrek kullanımdadır diye merakımı celbetmişti.Gerçi Muhammet ismi bizde az olmasına rağmen onlarda çok fazla hatta meksikalıların gonzalesi ya da carlos u gibi onlarda da bu isme çok rastlanmakta.teşekkürler.

eskiden bizde hiç muhammet ismi yomuş, peygambere saygıdan ötürü özellikle konmazmış, onun yerine mehmet ya da mahmut gibi isimler tercih edilirmiş. görgüsüz araplar ise, bu denli ince düşünmezmiş, yuh olsun onlara...

mustapha ibrahim, queen, dinlemediniz mi?

nerede yaşayan araplardan bahsediyorsunuz?

mezheple filan alakası yok ya hu, kim nereden uyduruyor bunları. işin mezhepsel kısmı türklerde muaviye ismine rastlanmaması ya da iran'da ömer isminin az oluşu. işi bedevi kültürüne indirgeyenler de kusura bakmasın 1300 yıllık kendi tarihlerini çöpe atıyorlar. tabii benim umurumda değil.

mustafa adı da sıklıkla kullanılıyor elbette.

tabiki de 11 ide KEWELL olan takım :))

valla futboldan anladığımdan değil, merak ettiğimden. hahah ama sergenin baklava göbeğiyle süper maçlar çıkaracağından eminim tabi ki de

bence şu an hücum/savunma oranı en dengeli futbolcu iniesta. yanına 2-3 tane de xavi atarsan yenemeyeceği takım yok. tek zaafları hava topları olur :)

11 kşilik steven gerrard ortalığı dağıtır geçer.

11 ibrahim üzülmez ve 11 sabri esprileri yapildi mi?

@ la travia

o espriyi ben yapmak için scrol'u aşaği çeviriyordum yavaş yavaş.. ama sen yapmışsın..

evet evet "11 tane ibrahim üzülmezzzz ile hiç bir takım üzülmezzz"..

açık ara 11 essien'dir. adamın defans ofans dengesi şahane. fizik mükemmel, hız çılgın, tekniği var. toplara düzgün vurabiliyor. daha ne.

bu olmazsa 11 gerrard o da olmazsa 11 ernst.

kesinlikle gerrard aradığınız cevap.

11 gerrard, 11 kewell.

ha bir de 11 recep çetin.

biz "maymun" dan gelmedik. butun primate ler ile ortak atamiz var. bu baglamda hic bir primate'in bile kahverengiden baska goz rengi olmasa idi, hominidae'nin renkli gozlere sahip olmasi garipsenecek bir durum degildir.

en basidinden 200bin yil once orta afrika'da 10 tane hominid dogmus diyelim, bir mutasyon olmustur, bu 10 tanesinden iki tanesinin goz rengi mavi olmustur. genetik bilgin nasil bilmiyorum ama, bu mutasyondan sonra ciftlesmeleri durumunda cocuklarinda renkli goz cikmasi mumkundur. renkli goz olayi recessive dir, yani (r-renkli(herhangi bir renk diyelim) k-kahverengi) goz konusunda rr anne ve kk kromozomlarina sahip babadan yalnizca kahverengi gozlu cocuk dogabilir. eger baba da "rk" ise, cocugun renkli gozlu dogma ihtimali vardir. (eger cocuk babadan k, anneden r alirsa yine gozleri kahverengi olur) bu baglamda renkli goze sahip olmayan ama bu ozelligi "tasiyici" olarak devam ettirenler ile tam renkli goze sahip olanlar, ya da iki tasiyicinin beraberliginden doganlar, bu ozelligi devam ettirir.

bu genetik etkenlerin yani sira, cevresel etkenler de soz konusu olabilir, mesela renkli gozler genellikle isiga ve suya daha duyarlidir, bu 100bin yil once buyuk problem olmalidir avlanan bir irk icin. yine eger evrimimizin herhangi bir zamaninda biz gece avlaniyor iseydik, atiyorum renkli goz daha cabuk farkediliyor ise avlamaya calistigimiz hayvan tarafindan, renkli goze sahip olanlar ac kalip olecek, soyunu devam ettiremeyecektir.

bu baglamda daha kasarsak ihtimal vardir ki hominidler hep renkli goze sahipti, sonra birden bire kahverengi goz rengi bir mutasyona ugrayip dominant oldu, ve renkli goz recessive kalarak azaldi..

daha detayli olarak simdi iste oldugum icin kasamiyorum, ama bu olay boyle bir sey iste. ama kesinlikle "maymun" dan gelmedik, ortak atamiz var..

deri rengimizi ve goz rengimizi belirleye genler birbirini etkiliyormus sanirim, bolgelerin gunes isigi alma oranina gore deri rengini belirleyen genler evrim gecirmis. deri rengi daha acik olmaya baslayinca goz rengi de daha acik renkler olmaya baslamis. melanin pigmentlerinde acik renkler daha baskin olmus yani. japon makaklari da soguk yerlerde yasiyordu, onlarda da mavi renkli goz gorulebiliyor.

maymundan gelmedik ortak atamız var, bu gerçekten önemli her seferinde düzeltilmesi gereken bir şey. göz rengi içinse; snp adı verilen gen, hatta gen parçaları arası intron denilen yerlerde de bulunabilen, tek bazlık farklılıklar, göz içi pigmentlerin yoğunluğunu belirliyormuş. snplr çok yaygındır ve çok sayıda hastalıkla ilişkilendirilir. insan genom projesinde snplerin farklılıklarından kurtulmak için 10 örnek üzerinden yapılmıştı okumalar.

her neyse, snplerin yarattığı pigment yoğunluğu farklılıkları, işte göz rengini oluşturuyor. bunun pratikte insana hiç ama hiçbir iyi ya da kötü etkisi, kısaca seçilim baskısı yok.

mavi göz ise diğer gözlerden birak farklı, pigment yoğunluğu değilde, gözün üst katmanındaki pigmentlerin olmaması durumu. o yüzden noktalı olmayan tüm saf mavi gözlü insanların yaklaşık 10bin yıl önceki genleri mutasyona uğrayan tek bir atanın torunları olduğu bulunmuş

bu üstteki çalışmanın başındaki profesör de senin soruna da cevap olarak bir bakıma şöyle demiş ; bu bize gösteriyor ki doğa insan genomunu sürekli değiştirerek, farklılıklar yaratmaya çalışıyor.

~~ insan bireylerinin genomundaki farklılıkların bu kadar çok olması bence evrimin en güzel ilerleme metodlarından biri. göz rengi için belki seçilim baskısı yok ama bizim tür olarak her şeye dayanıp ileriye bakacağımızın doğal sigortası

+bir de bezelye buruşukluğu gibi değil, göz rengi. tek genle değil birçok genin etkileşimiyle belirleniyor.

emdikleri dalga boyları değişik olacak ama çok çok önemsenmeyecek bir, renk algılama farkı var insanlar arasında. ama seçilim baskısı oluşturacak kadar değil. hatta farkedilecek kadar bile değil. kısaca bu, insanın ileride olabilecek herhangi bir şeye karşı baştan hazırlıklı olma stratejilerinden milyonlarcasından birinin, ortaya renkli bir çıkartması durumu

ctrl+z

peki şifreyi kaldırma şansım var mı ayarlardan bir yerden, şifreyi biliyorum

eğer acrobat reader değil de, acrobat varsa, yani pdf oluşturmaya yarayan program varsa olabilir.

acrobat olmasa bile diğer pdf yapıcı programlardan biri ile de olabilir.

download.cnet.com adresindeki programı indirirseniz şifreyi bilmeseniz bile parolayı kaldırabilirsiniz...

biraz bilgi edinin diye:www.osmanlimutfagi.com

ecevit, beyaz saraya giderken yanında hünkar beğendinin tarifini götürmüş hediyelerden biri olarak. çok da güzel yemektir bence. kim nerede yapar hiç bilemiyorum ama

patlıcan yemeklerini deneyin. dolma ve mantı türevleri de hoş olabilir

manti, biber dolmasi, zeytinyagli yaprak sarma
tarhana corbasi
cacik
gavurdagi salata, nar eksili cevizli falan
meyve olarak can erik

saydiklarimi aslinda herkes sevmeyebilir, amerikan mutfagina yani kisaca fast food a alismis insanlara cok tuhaf gelebilir bu tatlar ama begenmezlerse de begenmesinler bence. turk yemegi bunlardir yani. ya da onlem olarak bi kenarda da biraz kofte falan olsun: )

amerikanlar bol etli ve yagli yemeklere aliskindir sanirim.türk mutfagi ters gelmez onlara. sadece acili yemeklerden uzak dur.

mercimek çorbası

içli köfte
su böreği ya da paçanga böreği pastırmalı
belki kızarmış hellim

zeytinyağlı sarma ya da dolma
zeytinyağlı fasulye, barbunya pilaki, bamya vs

patlıcanlı kebap, tas kebabı vb
patates püresi
şehriyeli pilav ya da iç pilav

cacık, salata

fırında sakızlı sütlaç

törkiş kafi

tatlı soğanı hafif sumak ilâ karıp, zeytinyağında cızırdatıp sunmak lâzım evvela. uzunyoldan gelenin; bilmediği mutfaktaki spazmlara önlem amaçlı, sindirim sistemi sorunlarına terbiyedir en azından:) anadolu tedbiri bu.
olamaz deriseniz, soğan çorbası deneyin. ama, önce kendinize yapıp, sınayarak girişin bu işe. daha önce yapmadıiseniz rezil bişe de çıkar ortaya. çorbada sarımsak; ateşten almaya yakın en son konulsun:)
hah, soorası nereli olduğunuza bağlı. yöresel, etnik bişeler sunun. bizler beyle de güsel, alengirli insannarız die. yahut yemekteyiz bölümlerini arayın nette. yapın bişey.
şevketi bostan vakti de geçti geçiyor. acele idin :) bitti bitti..

bence mantıdan uzak durun. alışkın olmayana ıslak hamur fikri garip geliyor, iğreniyorlar.

amerikada yasayan bir akrabam 2003 yılında evlenmis dugunune de bir suru amerikalı arkadası gelmisti.yemeklere bayılmıslardı. o gun menude olanları sayayım aklımda kaldıgı kadarıyla;

karnıyarık
zeytinyaglı sarma
paçanga boregi
hatırlayabildiklerim bunlar, corba ise ya ezogelin ya da tarhanaydı simdi aklıma gelmedi.zeytinyaglılara bayılırlar bi de kebap ve benzeri seylere de bayılıyorlar ama iyi yapan bi yer olması sart

kimse söylememiş ama içli köfte, tereyağı ile, köy usulü (dışarda hazır satılan ne idüğü belirsizlerden değil).

sarma-dolma türevlerine bayılıyorlar.
patlıcan yemeklerine de hayır demiyorlar.
bu kanılara şöyle vardım:
en son verdiğin uluslararası yemekte: üç japon, iki türk, bir arap ve bir amerikalı (aslen jamaika kökenli) zenci ablamız vardı. menüde de:
kaşık börek çorbası (tarhanaya benziyor)
patlıcan kızartması ve zentinyağlı yaprak sarması + yoğurt
türlü
patetesli börek vardı

bir diğer yemekte de mantı yapmıştım, biraz ağır geldi ama beğendiler.

cevap veren herkese çok teşekkür ediyorum. ilk kez bir amerikanı türkiyede ağırlayacağım. o yüzden önerileriniz önemli.
mantıdan uzak durduk dediğiniz gibi.
yaprak sarma, kuru biber ve patlıcan dolması halep de diyorlar sanırım.
bostane, umarım adını doğru hatırlıyorumdur. gavurdağı salatasına benziyor biraz cevizli, nar ekşili ve vişne suyu ihtiva eden lezzetli bir salata. mevsim salatası. başka aklınıza gelen lezzetli ara sıcak önerebilirsiniz.
hünkar beğendi.
tatlı da önerebilirsiniz annem bir sürlü tatlı yapalım bir de adını unuttuğum şerbetli bir tatlı yapalım dedi.
bir de son olarak gelen misafirlerimizden biri hindu kökenli amerikalı imiş bugün tanıştım. ve ne yazık ki vejeteryan. o sanırım hünkar beğendinin beğendi kısmıyla ilgilenecek.
teşekkür ederim herkese çok yardımınız dokundu.

ilk taşı ben atayım, www.ac-nancy-metz.fr

bu uyar mı? www.nationalnursingreview.com biraz tersten anlatmış istediğini

google gorsellerinde "cartoon future" ya da "cartoon future anxiety" gibi anahtar kelimelerle aratinca bazi alakali karikaturler cikiyor.

ahaha 3. delonte west

mahkemeye çıksan ceza yiyeceksen, sınır tam orası işte.

@x factor,
ehe :)

@ mortifera,
naçizane fikrimce sınır tam orası değil sözlükte. En azından takip ettiğim birçok internet sitesi, televizyon ve gazete yayınında olduğundan çok daha ihtimamlı davranılıyormuş gibi geliyor sözlükte gg konularında. Gerçi, sözlüğün belli bir noktaya kadar bir duruşu olması yazarını koruması gerekmez mi gibi noktalara da gidiyor konu; ama o başka bir zaman başka bir platform vs.

Ne diyordum, ama örneğin okuduklarım arasında diğerlerini değil de gg'yi mutlaka tarihçeye işliyoruz, mealinde bir şey vardı. Lakin, ana avrat düz gitmeden de gg olacak şeyler çıkabiliyor gözden kaçıp, uçacağız çaylak mı olacağız o zaman?[Tarihçesinde de varmış diye.] Moderatörler ne kadar sıkıyönetim uyguluyor, ne kadar empati kuruyor bunu merak ediyorum aslında. Bir şey yazacağımdan da değil de.

esksisözlüğün diğer birçok siteye göre daha çekingen/korkak davranması daha çok kesime ulaşmasından kaynaklanıyor. daha çok ortada kalmak, ek olarak da gelirleri artırma isteği veya bu gelirlerden mahrum kalmama isteği. siteyi kuranın yönetenlerin kişiliği bir bakıma. yoksa birçok sitede daha rahat hareket ediliyor. birisine orospu çocuğu demek hakarettir, ama ünlü birisi tecavüz etmişse çocuğa, ona sapık denilince siliyorlar eksisözlükte gg diye. bence gg değildir çünkü gerçekliktir. veya dawkinsin sitesi kapalıyken türkiyede, harun yahyaya birşey yazamıyorsun, sitenin kapanma pahasına yazmaya devam edilmesi gerekirdi. gg biraz da devletin belirlediği sınırlar içinde kalayım başım derde girmesin ve para akıyor ne güzel'den kaynaklanıyor. sonra eksi sözlüğün üzerine sansüre karşı siyah şerit koyuyorlar, tamamen göstermelik

amerikada california'da "homeless" olmak bir yaşam biçimi, bir tercih meselesi. adamların maaşı var, evde değil, parklarda yaşıyorlar, müzik dinleyip, kitap okuyorlar, şezlonglarda keyif yapıyorlar. "Santa" denilen bir tanesiyle tanıştım, adam evsiz filan ama beğendiği her hatuna hediye alıyordu, bizim pedi-capci türklere herkesten çok bahşiş veriyordu.

Ha yok mu garibanı var, ama kötü muamele filan görmüyorlardı.

Avrupa'da da başka şehirlerde gözüme çarpmadı; ama Almanya'da çok fazla vardı. Görünüşleri ve gördükleri muamele de aynen Türkiye'deki gibiydi: görmezden gelinmek...

avrupa baskenti bruksel'de bi dolu dilenci var, kotu muameleye sahit olmadim, polisi gorunce oturduklari yerden kalkip uzaklasiyorlar. baska yerlerde de tren garlarinda karsilastiklarimdan bozuk paran var mi, sigaran var mi seklinde yanasanlari cogunlukta olmakla birlikte, bizdeki gibi kucaginda cocuguyla yere oturup, karton acanlar da var. genellemelerden hoslanmasam da cogu kacak gocmenlerden olusmakta diyebilirim.

ne kadar 'avrupa' sayılır bilmem ancak ukrayna'da özellikle turuncu devrim sonrasında evsiz sayısı inanılmaz derecede arttı. sadece kharkiv'de her yıl 300 kişi soğuktan donarak hayatını kaybediyor ve bunların çoğu evsiz. hükümetin bu konuyla pek ilgilendiği yok. daha önceki rusya yanlısı hükümetin de yoktu. bazı sivil toplum örgütleri bu durumla ilgileniyor gibi ancak ukrayna'daki sivil toplum örgütlerinin etkisini türkiyedekilerle karşılaştırınca, türkiyenin bu konuda çok daha ileri olduğunu görürsün. düşün artık durumun vehametini. beterin beteri...

işin esas trajik yanı şu: mesela kharkiv'deki evsizlerin çoğu üniversite öğrencisi. bunda avrupa fetişisti devrimin ardından hızla artan kira fiyatlarının etkisi büyük. medya ise soğuktan donarak ölen evsiz öğrencileri pek ilgi çekici bulmuyor. ukraynaca ya da rusça biliyorsan bazı yerel gazetelerin web sayfalarına göz atabilirsin.

amacım sscb döneminde ukrayna'da 'her şey güllük gülistanlıkti' izlenimi uyandırmak değil. ancak şu bir gerçek ki sscb döneminde ukrayna'da tek bir evsiz yoktu.

sırbistan / belgrad'da yanımıza normal görünümlü bir teyze gelip bir şeyler anlattı, en son elini açtığında dilendiğini anladık. "ne sırpski" (sırpça yok) deyince çatır çatır ingilizce konuştu. bu da böyle bir anımdır.

Hollanda'da aynı şekilde bol bol dilenci var. Adamların çoğu da ot pıt olayında. Benim bir ay geçindiğim paradan da fazla işsizlik maaşı alıyorlardı. Kimsein hor gördüğü yoktu bu elemanları, son derece zararsızlar. Vermezsen ısrar etmiyorlar. Dutch bilmiyorum ciğerim dersen çatır çatır ingilizce konuşuyor namussuzlar.

Ha çok yoksulları da var. Ramazan ayında Ülkü Ocakları ücretsiz iftar yemeği verirdi, evsizler de, durumu kötü olan Hollanda'lılar da gelir yemek yerdi. Sonra teşekkür edip sessizce giderlerdi.

evsizler dünyanın her yerinde aşağılanır ezilir, rönesansın çocukları da olsalar avrupada da ezilirler. japonyada bile metrolarda yatan sayısız evsiz var.

bu arada jirkiye katılıyorum. kiev evsiz yuvası, adım başı heryerde ama heryerde evsiz var, dileniyorlar kışın ortasında. ve evet kapitalizm öldürüyor onları çok açık ifadeyle çünkü insan haklarına saygısı sosyalizm kadar değil

amerikadakileri en güzel (bkz: The Saint of Fort Washington) filminden izlersin. washington kalesi'nin azizi olarak geçer.

e nasıl olacak ki ben anlamadım. şarkı o kadarsa, ses kalınlaşmadan süreyi uzatmak ancak şarkıdaki nakaratı ustaca copy-paste yapmakla mümkündür.

wmp 11 yapıyor bunu..

ama ses illa ki kalınlaşır ki...
sonuçta 4 dakikayı 5,5 dakikaya yayıyorsun..
1 saniyelik kısım 1.2 saniyede falan çalınacak..

yanımdaki arkadaşım sesi kalınlaştırmadan bunu yapan bir program olduğuna emin. eğer varsa da arkadaşımdan ayrı olarak ayrıca çok sevineceğim. emin misin sesin kalınlaşmak zorunda olduğundan fk beer?

kalinlastirmadan yapmak mumkun, tabii ki ses kalitesinde kayip olacaktir (bu stretch yaparken de reduce ederken de gecerli), ama ekstrem bir stretch istemiyorsun bu yuzden gayet imkan dahilinde (yarattigi etki biraz olsa farkedilir ama), fakat ben bunu profesyonel anlamda yapacak yazilimlari biliyor/kullaniyorum sadece. O yuzden basit bir tavsiyem yok, ama kolay bir sekilde yapan yazilimlar oldugundan eminim.

"mp3 time stretcher" falan gibi bir seyler ararsan muhakkak cikar. bunlari ayrica muzisyenler, parcalardaki sololari cikarmak, yavastan hizliya calismak icin falan kullaniyor.

winamp kullandığınızı varsayıyorum, şu pluginle dediğinizi yapabilirsiniz :
www.winamp.com

stretch'i +%40 falan yapın, pitch sabit kalsın, tamam oldu işte.

feribot ile çanakkaleye ulaşınız. buradan izmir yoluna çıktığınızda 75 km sonra ayvacıka giriniz. buradan yeni açılan otoban gibi yoldan assosa ulaşınız. orada mutlaka zaman geçiriniz. hatta altın oluktan daha bile keyifli olabilir. limana inmek için minibüs kullanın ya da yayan inin ama sakın bisikletle inmeyin çıkması çok zor olur.

assosun limanında yer yoktur izin de vermezler çadıra. ama buranın bir de oteller bölgesi var. kadırga koyu denen. orada bir yer bulmak kolay olacaktır.

altınoluka devam edecekseniz de, deniz kenarında keyifli bir yolculuk ardından, kazdağı rampalarını by-pass etmiş olarak soğukkuyuya çıkarsınız. sonra ver elini altınoluk.

düşündüm de, ne işiniz var altınolukta miss gibi assos varken...

hayırlı gezmeler olsun..

altınoluka gitme. yıllardır gidiyorum ben oraya, ahı gitti vahı kaldı. beton yığınına döndü. ayrıca çadır dediğine göre genç olduğunu varsayıyorum, amcalarla teyelerle takılırsın sahilde. tüm barlar türkü bar, sikko bir yer. (hele akçay filan bildiğin küçük istanbul)

küçükkuyu ile assos arasında küçük küçük çadır kampları var deniz kenarında, çok da güzeller, hem assos a gidersin arada. (küçükkuyu altınoluğun yanındaki yerleşim yeri)

kabablanka haklı, assostan aşağıya inme. ineceksen küçükkuyuya varmadan bir yerde dur

-bir de şimdi oralar pek bilinen yerler değil, hele dağ tarafları. asosta yapamazsınız belki ama küçükkuyu da bisikletleri bağlayıp tepelerde de çadır kurabilirsiniz değişiklik olsun derseniz. domuz ön taraflarda yoktur : )

sci-fi icin: www.bilgecinar.blogspot.com

advertising için elma alt shift iyidir.
sci-fi için blog sayılmasa da tor.com olabilir

ha bi de scaryideas var, tamamiyle reklama dayalı. bazen tasarım formatında bazen gag formatında

stumbleupon yükleyin

sci-fi için io9.com dan daha iyi bir blog olduğunu sanmıyorum. abartmıyorum. belki de abartıyorumdur kim bilir

bigumigu - trendler ve reklam
sezyumcom - komik falan bildiin kaan sezyum
icmihrak - tasarım-sokak yazılaması vs
extramucadele - usttekinin aynisi
nisimasaturkey - sinema kollektifi :) (bu da bizim blogumuz itiraf ediyorum)

world politics news vs içinse;

bağımsız olanlardan bi kuple;

- indymedia istanbul (istanbulu degil de küresel olanını tavsiye ederim yani istanbul.org)

- bianet (my favorite)
- sendika.org

sci fi için
ara bölge adlı blog. muhteşem bir blogtur kendileri. post apokaliptik konusunda uzmanlar hem...

nordiksimit.org

lem yelid velem yüled: (git: 69921)

iyyakenabüdü amin.

bi manası yok, senaryo onların hepsi.

o harf dizilişi üzerine kim ne demişse sallamıştır. bir tek Allah bilir sırrını.

şizofren sayısı çok olunca hastaneye yatırmıyorlar işte. olay bu

manasız değil. eğer normal olarak sorsaydın gel bir gün anlatayım derdim.

Bildiğim kadarı ile o harflerin sırrı bilinmiyor.

Diğer yandan, "her şeyi bilen abi"lerin her fırsatta sallamaya çalışması da sinir bozucu olmaya başladı.
Adam(ya da bayan) soru sormuş, konuyu bilmiyorsan gölge etme, inanmıyorsan bu senin seçimin ama dalga geçmeye çalışmak ne haddine.

aslında şarkıya başlamadan önceki "deneme ,ses bir ki bir ki" den çok bir farkı yoktur okurken.önce bu harfler (ki genelde elif lam mim dir)uzuuun uzuun eliiiiiiiiiiiiiffffffff--leammmmmmmmmmmmmmmmm-----miiiiiiiiiiiimmmmmmmmmmmmmmmmmm diye ezan gibiokunur ve uzun bir es ten sonra anlamlı ayetlere geçilir. bu arada yasinde bunlardan biridir. yeaaaaaaasiiiiiiiiiiiiiiiiin (ya,sin harfleri)hiç bir anlamı yada benzer kullanımı yoktur.bu konuda hadis dahi olmamasına rağmen piyasada sallayanlar çoktur.

Tanrı'nın Doğum Günü- buRAK özDEMİR

O harfler üzerine yazılmış bir kitaptır.
Ayrıca (bkz: huruful mukatta)

sözlükte ve burada sayıları artmaya ve gittikçe daha fazla seslerini duyurmaya başlayan "dinci/yobaz" tayfasınının bu demokrat tavırları bir yerlerden tanıdık geliyor ama du bakalım...

geçenlerde tek e tek özelde konusu geçti .
murat bardakçı tribe girip şu hn. o konuyu çok bilir fakat bu konuyu sır gibi saklar falan dedi.
hatta kendisininde bildiğini ima etti fakat fatih altaylının üstelemelerine karşısürekli ''olay olur '' gibi yorumlar yaptı .
bir giz mi yaptı gerçekten biliyor mu anlamadım.

manasız harf dizisi olduğunu düşünüyorsan, anlamını neden soruyorsun. çözmüş olmalısın.

konuyu anladım sanırım, çok da ilginç hakikaten ancak ararken ki keywordler herşeyle çakışıyor, zaten çok kaynak olmasa gerek.

img204.imageshack.us burada eğlencesine birşey var. orada "spooked" var mesela, şaşkınlıkla korku karışımına isim vermiş anglosaksonlar. sanırım bunun gibi şeyler arıyorsun. daha da az bilinenleri belki hı? budistler hindular vermiştir iç hissetmeyle alakalı bir ton kesin.

bir de "the meaning of liff" var, tamamen sonradan uydurma ama içinde bir çok isimlendirme var. hatırladığım.. başkasının ısıttığı koltuğa oturunca hissedilen rahatlık ve tiksinti karışımına isim vermişti adams. direk duygu da vardır hatırlamıyorum

metacognition olabilir mi

bir de supersense kavrami var.

ben isterim

-----

reklamimi yapmayi unutmusum. cocuklarim ac, beyim hasta yatiyor, vs..

bana verebilrsiniz mesela.. referans için:

sozluk.sourtimes.org

sozluk.sourtimes.org

ailecek minnettariz sana gunetapar. o da ne? beyim aniden ayaklandi. olsun, sen yine de gonder. sukran!

[email protected]

bir ustte yazan helpless internet kullanicisi ve sozluk yazari degil. bu olayi gorup internet kullanicisi olarak helpless nickini almis, cok zeki aferim.

[email protected] adresim, eger cok gec degilse halen...

kusura bakma helpless.. bu hamdi ünal adlı kişi, o da gerçek mi değil mi bilmiyorum gerçekten yaptığın terbiyesizlik. yaklaşık 50 saattir uyumamıştım, gece uyurken en son gönderdim farketmedim doğrusu. ne diyeyim bilmiyorum. en azında önceden yolladığım linklerden faydalanabilirsin onlarda oldukça iyidir ama bu kişi tek kelimeyle yaptığı .... hatta mümkünse adminler banlasınlar ipsini.

-üye bir kaç kişiye mesaj attım , banlasınlar hamdiyi secret cinemadan yaptığı davranıştan dolayı diye. umarım banlanır

hamdiyle konustum ben. sifre isini hallettik. bir sorun yok artik. mesaj atmasaydin keske, accountu aldim cunku artik :)
neyse saglik olsun.

adresime e mailini atarsan sen buraya bakmazken olan seylerin detaylarini konusabiliriz istersen.

Torrent sitelerinde ve bir iki sitede buldum. Ama sanırım burada yayınlamam problem çıkartabilir.

(git:www.google.com.tr

sayfanın altlarına doğru ve 2.;3. sayfalara bakarsanız sanırım bulabilirsiniz.

@rouroni Elimde 150küsur bölümü zaten var. Ama ingilizce dublaj. ben japonca ses ve ingilizce altyazı istiyorum. Bendekiler bir de rmvb dosyası kalitesi çok düsük.

@baqqal linktekilerin hepsi dragon ball z

hala okuyorsanız bende ilk 153 bölüm yüksek kalitede ve orjinal dil, ingilizce altyazılı olarak var. eğer ankaradaysanız, dvd ücreti hariç bedavaya verebilirim. buraya arada bakarım.

eğer indirecekseniz piratebay de, demonoid de ve zamunda da var hepsi.

bak üstad şurada bir haber, belki izlemişsindir devlet bahçelinin 2009'u kullanarak ilginç çıkarımlar yapmıştı. işte o.
www.hurriyet.com.tr
şimdi bu çelakıl denilen adam, sadece geçmiş olayları irdeliyor hep!! dikkat ettin mi? mesela diyoki şu numaralı surenin ayetin şu numaralı ayetinde şunlar deniliyo, bu sayıları toplayıp çarparsak bir tutamda tuz eklersek bun daha önceden yazdığını anlıyoruz.
yani hep bundan önceki olayları görebiliyo. bir kaç defada bundan sonra olabilecek olayları işaret etmek istedi ama tutturamadı.
şimdi murat bardakçıyla olan konuşmasını izlemiyorum ancak ömer çelakıl bana ciddi bir insan görüntüsü vermedi.

sanırım bahsedilenin ebced hesabı ile falan bir alakası yok, bazı surelerin başında kendi başlarına durup da pek bir anlam içermeyen harfler vardır, onlardan söz ediyor.

internette çok sağlam bir kaynağa rastlamadım ama şöyle bir yazı buldum, belki de başlangıç için okunabilir:

www.cemaatforum.com

bu vesileyle bunlara mukataat-ı süver dendiğini de öğrenmiş oldum.

ebcet hesabında her harfe karşılık gelen bir sayı vardır ve bu sayılarla yapılan hesaplara ebcet hesabı denir.
elif=1 b=2 cim=3 dal=4 h=5 vav=6 ze=7 ha=8 tı=9 y=10 kef=20 lâm=30 mim=40 nun=50 sin=60(cos=30 da olabilir:)aynı şeylerdir bunlar) ayın=70 fe=80 sad=90 kaf=100 rı=200 şın=300 te=400 se=500 hı=600 zel=700 dad=800 zı=900 gayın=1000 bitti.
kelimelerin her harfine karşılık gelen sayılar toplanır, genellikle hicri veya rumi takvimden bize bir tarih verir. bizde bunu miladi takvime çevirip servis ederiz. bu kadar basit yani. ammmaaa arapça bilmek işimizi yarı yarıya kolaylaştırır eğer onu da yapamıyorsak bari arap alfabesini bilip kuran okumalıyız. tabi herşeyden önce arap kültürünü iliğimize kadar hissetmeliyiz. türklüğümüzü unutmalıyız. onun üçün haydi gençler kuran kursuna. üniversiteler kapansın. gerçek kurtuluş kurandadır. gençler bu kanaldan yönlendirilmelidir. diye bağlasam gülersiniz bana ama zaman öyle bağlıyor bu tür olayları.
sonuç olarak, gönül rahatlığıyla "abi bırakın bu safsataları, hurafeleri, zorlamaları, sonu gelmez bu saçmalıkların" diyebiliriz.
NOT: anlayan parmak kaldırsın.

yorum yazmadan söylüyorum on-onbeş sene içinde marsa insan ayak basacak, hala elifle beyi toplayıp çarparken o ve siz merak ederken onun işlem sonucunu

zeytinyagli enginar salatasi/mezesi super oluyor. bunu deneyebilirsin.

temizlenmiş enginarı (kök kısmı) bezelye, havuç, patates ile pişirince çok lezzetli olur. ayıklanmamış enginarı ben hiç yemedim şahsen. egeliler iç bakla ile de yapıyorlar. damak tadına göre..

ama enginar dünyanın en kral yiyeceğidir. küçükken pırasa ile aynı kategoride sanırdım ama çok güzel tadı vardır

kendin temizlersen limon koyabilirsin ama hazır aldıkların zaten limon tuzuyla saklandığı için ayrıca koyarsan çok ekşi olur. iyi yıkamak şart. - ekşi sözlük enginar severler kulubü : )

yani, diyorsunuz ki, yaprak kısmını değil de, sadece kök kısmını alıp doğra, o şekilde kullan. hmmm. denemekte fayda görüyorum.
teşek.

ben de tam aksine dolmasina bayilirim. yapraklarini siyirdigin zaman otumsu-eksimsi gibi bi tat geliyor ya hani, etli dolma iciyle cok yakistiriyorum bunu.

ama dogrudur, esas enginarin kalbi denilen sey cok faydali. o tuyleri yenmeyecek tabi ki :)

iki çeşidi de yapılıyor.
evet asıl güzel yeri dibindeki beyaz yeri, ama yaprak sıyırma keyfi için annem genelde dolma şeklide yapar. dolma versiyonun estetiği daha güzeldir ayrıca,tabakta güzel görünür.
hastasıyım.

esas onemlı olan yerı yaprakları dıye bılıyorum ben . dolması olur eksili kı tam zamanıdır engınarın.

Sizin yediğinizi iyi pişirememişler. Ortadaki göbek kısmının yenmesi tabii ki daha kolaydır, ama enginarın asıl meselesi olan silymarin maddesi daha çok yapraklardadır, o nedenle yapraklarını da yimak iyidir. Yapraklı versiyonunun nasıl pişirileceğine çok iyi bir örnek için:

(bkz: enginar/#10761747)

enginar tüm metabolizma için faydalidir
özellikle karaciğer icin
yapraklarındadır keramet, haslayıp biraz zeytinyaği ve limonla gayet güzel yenir diyemeyeceğim zira o işin adi yemekten daha cok sıyırma
afiyet olsun

çünkü entry silinme gerekçeleri ya da yazarların uçurulma sebepleri arasında "kutsal değerlere hakaret" gibi bir sebep yok.

götümüze girebilir var ama?

hangi entry'si mesela hakaret içeriyor?

fatih'te kuran-ı kerim yakmak, kabenin üstüne pisleyen kuş ve en rahatsız olduğum hz. muhammed'e iğnesini sokan sivrisinek. bunları doğal mı karşılıyorsunuz siz şimdi? ben yazarken iğrendim. doğallığı geçtim dinime hakaret ediliyor resmen.

kutsal değerlere hakaret etmek götümüze girmiyor.

tck 126 var bu durumlarla ilgili. "halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılama"
eğer alenen aşağılama olduğunu düşünüyorsanız şikayet edin. sözlük yönetimi yasalar konusunda gayet hassas ve titiz.

sevgili maom, religulous adlı bir belgesel var, bulup izlemenizi tavsiye ederim.

biz amerikalıları gerizekalı zannederdik ya hani, (gerçi hakkat gerizekalı adamlar, din yaymak için park filan açmışlar) bütün kutsal değerleriyle burnuna soka soka dalga geçen bir adet adamla nasıl soğukkanlı konuşabiliyorlar, örnek alınabilir belki hoşgörü açısından...

sizin kutsalınıza küfür edilmesi, kutsal saydığınız şeyin değerini nasıl düşürebilir ki? kul değil mi bu adam??

@surtunme kuvveti
anlamadığım şey şimdi bu başlık kuran-ı kerim yakıldığı için silinmiyorda, fatih'te yakıldığı için mi siliniyor? hem öyleyse adam kıvırabilir gayet. kaç tane fatih diye mahalle vardır Allah bilir.
@uyuzcan
ne dedimki ben şimdi? hakaret ediyordu ve buna birşey yapılmayacak mı onu merak ettim sadece.

kutsal değere hakaret götümüze girmez diye bişey yoktur herhalde yahu. saçma öyle bişey. ama o bahsedilen başlıklarda da hakaret yok sonuçta. ama neyle alakalı olursa olsun böyle provakatif başlıklardan da hiç haz etmiyorum.

getir.net

bence yeterli ?

edit: burdan tıklayınca yalan oluyo link. #13149459 no.lu entry'nin modlog kaydına bakıp en iyisi. başlığı buraya yazıp da dikkat çekmek istemedim.

kutsal değerlere hakaret tck'ya göre suç, dolayasıyla sözlüktede suç. burası yoruma açık değil.

yorumlanması gereken ilgili entry'lerde alıntıladığım durumun oluşup oluşmadığı. bence sözlük ziyeretçisi olarak oluştuğunu düşünüyorsanız şikayet edin, en doğru hareket bu.

şimdi bi dakka. kutsal değerlere hakaret etmek suç değil derken, infernal majesty'nin belirttiği gibi aleni hakaretler tabii ki suç. benim bahsettiğim dolaylı yoldan aşağılamalardı.

misal arzach'ın açtığı bi başlık vardı "kuran'ı yakarak ısınmak" gibi bir şeydi. bu da kutsal değerlere hakarettir bana göre. eylemin kendisi hakaret olmayabilir, ama sözlükte ele alınış biçimi ve yazılış sebebi öyleydi en azından. dolaylı yoldan vardı hakaret yani. demek istediğim o.

mesela bence o arzach'ın açtığında da hakaret yok. evet dolaylı yoldan var diyebiliriz ama bu da silinmesine yol açmaz. aslında halaret de değil dikkat çekmek insanları galeyana geçirmek için yapılmış bi hareket. gerekesiz hareketler ama bunlar. mail atılıp da şikayet edilirse bir şeyler yapılabilir belki de daha önce de dendiği gibi.

o başlığı görmemiştim. yuh demekten başka birşey gelmiyor aklıma.bence ikisininde silinmesi lazım. şikayet edeyim en iyisi.gerçi işlem yapılana kadar çoktan değiştirir içeriği. saçmalık

yine kendi gibi düşünmeyeni susturmayan çalışan biri daha. al birini vur ötekine. yetmedi mi? yetmedi mi ha yaşam tarzını düşüncelerinizi zorla bize uygulatmaya. bıkmadınız mı kendi düşüncelerinizi yıkılmaz tabu olarak görmeye? anlayamıyor musunuz başkalarının farklı düşünceleri olabileceğine ? anadolunun ortasındaki bir kasabada kuzenim istemediği halde başörtüsü takıyordu, ama biz geldik artık. internetten değil yüzyüze türkiyenin her yerinde, başka ırkların başka dinlerin başka düşüncelerin başka yönelişlerin olduğunu hatırlatacağız size.

kendi inancını kendin yaşa başkalarına karışma !

kutsal değerlere hakaret elbette suç tck'na göre...

lakin benim derdim biraz daha üstünde tck'nun. şahsen ben "kurbağa"ya tapıyor olsam "kurbağa"ya hakaret eden ve dahi herhangi bir kurbağanın götüne kamış sokup şişirerek onu patlatan insanın benim gözümde katli vacip olmalı(mı?).

dolayısıyla siz kişilerle uğraşmak yerine inancınızın gerektirdiğini yerine getiriniz bence, bunu söylemeye çalışmıştım sadece az yukarda yazdığımda da...

merak etmeyin entry'ler silinse ya da editlense bile sözlük veritabanında kaydı tutuluyor ve yazarlar sözkonusu entry'lerden sorumlu tutuluyor. hakaret varsa, kaçış yok yani..

insanlığa hakaretten hepinizden davacıyım ben de sizden, zekaya hakaretten doğaya hakaretten davacıyım.

@gunetapar
konuyla ilgisini anlamadım yazdıklarının.kötü bir durum olmuş bitmiş. uzatmaya gerek yok.
@surtunme kuvveti,
arzach'ın yazısı silinmediğine göre turtle'ınki hiç silinmez. boşuna uğraşmayayım.ilginç bir anlayışınız varmış

bu arada #6406084 nolu entry'i okuduğum için yazmıştım.mizaha girmemeli bu bence.

sayın maom, sözlükte kimse kimsenin "anlayış"ına uymadığı için uçurulmaz veya entrysi silinmez. neyin mizah olup olmadığına karar verecek bir merci de yoktur. herkes istediğini yazmakta özgürdür. ancak bir entry formata uygun değilse veya suç niteliği varsa silinir. özellikle suç unsuru içeren entryler konusunda sözlük oldukça katı. bahsettiğiniz entryler de hukukçuların onayından mutlaka geçmiştir.

@pinarr
verdiğiniz örnek müslüman bir ülkede yaşadığımızı değiştirmiyor. eminim benim gibi düşünen ve şuan siizn tepkilerinizden dolayı cevap veremeyen bir çok müslüman vardır. bunları göz önünde bulundurun.

ne var ki yazdıklarında? mesela en rahatsız olduğun hz. muhammed'e iğnesini batıran sivrisinek. ee hiç sivrisinek ısırmamış mıdır hz. muhammed'i? yani niye bu kadar tabulaştırıyosun hz.muhammed hakkında konuşulmayı. ha tabulaştırman gerektiğine inanıyorsan bu seni ilgilendirir, başkasını kısıtlayamazsın bununla.
kutsal kitaba bilmem ne yapmak diye başlık açmış, ilk cümlesiyle de herhangi bir kutsal kitap olduğunu belirtmiş, bariz 'normal yazdıklarımla olmuyor bununla ilgi çekeyim bari' hareketi işte, ha öyle olsa bile bu onun kutsallığa ne kadar saygı duyduğunu anlattığını gösterir, seni enterese eden bir durum yok yani ortada. kendi yaptığı iğrençliği anlatıyor adam, sana veya dinine bişey söylediği yok. dolayısıyla silinmesini istemen senin inancını bağlar.

alın işte #15993051 dediğim gibi kıvırmış.bence mizah boyutu diye birşey olmamalı. hakaretse hakaret.

yasalara göre inanılan şeye hakaret mi suç yoksa inanana mı, bunu da merak etmekteyim. bana sanki ikincisi gibi geliyor ki doğru olan da o gibi..
ben bi hakaret göremedim bu başlıklarda. içeriğini bilmem. okumaya değmez heralde.

bir insan inandığı şeyi başkaları beğenmiyor diye rahatsız oluyorsa inancında problem vardır. herkes herşeyle dalga geçebilir. kimse bunu engelleyemez. istediği kadar yasa olsun o olsun bu olsun. insan dalga geçeni sevmiyorsa kafasını çevirir aklından siler biter konu. uzatmanın anlamı yok.

bu mevzu üzerinde bin tane teorik geyik yapmanın anlamı yok. herkes neyin hakaret neyin eleştiri olduğunun eşşek gibi farkında. yabancılarla ilgili örnek verilmiş, hz. isa hakkında yaptıkları esprilere dair. ama gel gör ki aynı adamlar birbirlerini sülalelerine de karşılıklı sayıp eğlenebiliyorlar. sokakta anasına küfredilse adam öldürecek şahıs burada gelip konu kendisi için önemli olmayan dini değerler olunca "hey dostum sadece eğleniyorduk" moduna geçebiliyor. bu turtle gibi şahısların yediği halta geniş yaklaştığını iddia edenlerin "büyük çoğunluğunun" "kendi kutsallarına" dokuanacak bir mevzuda tavırlarının çok çok daha farklı olacağına eminim. istisnalar elbette vardır.

(bkz: #14026163)

"mizah bu mudur? neden uçmuyor?" şeklinde yaklaşımınızla fikir özgürlüğüne ne açıdan yaklaştığınızın farkındasınızdır sanırım sayın maom.
peki ne zaman söylediklerinizin hakkı olur? ne zaman ateistlere sık sık yapılan aleni aşağılamalara şu entrylere gösterdiğiniz tepkiyi gösterirsiniz, ancak o zaman kutsal değerlere karşılıklı saygıdan bahsedilir. ülkede yüksek sayıda müslümanın yaşaması, kutsal değerler hakkında bir ayrıcalık oluşması anlamına gelmez. kimse allah veya onun gönderdiği iddia edilen herhangi bir kitaba ve dine inanmak zorunda değildir. bu eleştirmesine ve (her ne kadar çirkince de olsa)kendince dalga geçmesine de engel değildir. öte yandan kimse sizin kutsal saydığınız değerler hakkında size baskıda bulunmadığına göre rahatsız olduğunuz nedir?
istediğiniz, bazı konularda ancak sizin tasvip ettiğiniz ölçülerde mi konuşulmasıdır? biraz empati lütfen, aynı talep sizin hiç aklınıza gelmeyecek herhangi bir sözünüz yüzünden size yöneltilebilir. atıyorum, fırça dinine mensup bir grup insan size fırça hakkında (mesela) sarfettiğiniz herhangi bir cümleyi kendi kutsallarına hakaret olarak algıladıkları, dolayısıyla fırça dini mensupları olarak rencide olduklarını söyleyerek dava açabilirler. çünkü fırça veya ahmet, mehmet, çaydanlık vs.. dinine inanan insanların hristiyanlık, müslümanlık veya musevilik dinine mensup insanlardan kutsiyet açısından bir talep azlığı olamaz. böyle bir şey olsa komik gelir değil mi? ama inanın bana başınıza gelebilir. çünkü dünya üzerinde her şey kutsal olabilir, ve onlar hakkında söylenebilecek her söz, istenirse alenen hakaret kapsamına istenirse sokulabilir.
bu yüzden bağlı olduğunuz din veya onun peygamberi hakkında hoşunuza gitmeyen bir entry gördüğünüzde "ne biçim mizah, hala neden uçmadı ki bu?" demek yerine karşı argümanınızı geliştirmeniz, veya umursamamanız beklenir.

ayrıca pinarr nickli kullanıcıya size verdiği örneklere yönelik verdiğiniz cevaplarda "verdiğiniz örnekler müslüman bir ülkede yaşadığımızı değiştirmiyor" demişsiniz. yani?
"onlar yapar, onlarınn mezhebi geniş, bizde olmaz öyle şey" mi demeye getiriyorsunuz? orada (amerika) buradakinden çok daha muhafazakar, hatta yobaz diyebileceğimiz milyonlarca insan mevcut, ve emin olun en az sizin kadar dinine bağlı insanlar.

sanırım "bana dışarıdan örnek göstermeyin, ben toleranslı değilim bu konuda" demek istiyorsunuz.
çok basit, bakmayın o zaman? sizin bakmamanızla entry nin oradan silinmesi arasında sizin açınızdan pratikte değişecek bir şey olmuyor? silinse bile size burada cevap veren tüm insanlar hala söyledikleri gibi düşünmeye devam edecekler... bunun yazılmasından ve ifade edilmesinden neden rahatsız oluyorsunuz, onu anlamadım...

zamanında kürdistana karşı iki tane küfürlü bakınız verdiğim için uçurulmuştum. sözlüğün adaleti yok, beni uçuran kişiye de o kadar çok küfür etmiştim ki. haklıymışım...

(nickim leon değildi)

boyle deger verilcek bi adam degil ki bu ya buna baslik acmissiniz..okumayin gitsin yazilarini..

woody allen filmleri iyi gelebilir, komedileri tam da bunu örnekleyen filmlerdir. bir de elbette ingiliz mizahını seveceksiniz tahminim. onları deneyin.

kore dramalarının kadın karakterleri tam bu kalıba uygun sanırım. misal vermek gerekirse; my sassy girl, two faces of my girlfriend, bir de rüzgargüllü bir şey vardı ismini tam hatırlayamadım.

"all about eve" adlı filmde aykırı, hazır cevap, smart ass ve bunamlı tanımını 12 den vuran hatun(lar) var. ancak biraz femme fatale.

en sevdiğim filmlerden "brick" te ise tüm bu tanımlara sahip ancak erkek karakter var

ben ana pascal'ı beğeniyorum. the secretary'de çok bayıldım, stranger than fiction da cila oldu üstüne.

gelmiş geçmiş en aykırı isim: (bkz: luis bunuel)

ahanda dün seyrettim, Chungking Express!!!www.imdb.com

Çok öyle smartass sayılmaz ama öyle bişi var ki kadında aldı götürdü filmi...

bana da imkanı yok gibi geliyor. böyle bir teknoloji varsa duyulurdu yahu en azından. az mı insan ağladı yanlışıkla her şeyi sildim ne yapacağım diye.

ama varsa böyle bir şey ülkenin gelişmişliğiyle gurur duyarım. kdfşghjdlkgjfs

dosyalara herşeyi yaptığın halde, geri getirilirken kullanılan laboratuar ekipmanları "magnetic force microscopy" ve "magnetic force scanning tunneling microscopy" imiş. burdan başlayabilirsin aramana

disk e zarar vererek yapmak istiyorsan yolu var. yok etmenize gerek yok. manyetik bir olay. bu kaa.

low level format attıktan sonra o bilgi hangi teknikle geri getirilebilir merak ettim.

tabi firmalar yeni nesil disklerde low level olayına kısıtlama getirmiş vs. onu bilemem bak. teorik olarak disk izin veriyorsa veriler kalıcı olarak silinebilir.

konuyla ilgili faideli bi tartışma:

forums.whirlpool.net.au

bir adet live linux cd'si takıp;

dd if=/dev/sda1 of=/dev/null

gibi bir şey yazarsanız olur gibime geliyor. tabii sda1 dediğim silmek istediğiniz yere tekabul etmekte

kulaktan dolma kalem www.cs.auckland.ac.nz

formattan sonra harddiski ağzına kadar doldurursan eski verilere ulaşmaları imkansıza yakın olur. manyetik güç falan yazmış gunetapar_ o olay işi değiştirebilir.

(bkz: ayışığında agora) radyo odtüde böyle bir program var, pazarları saat 8 de. çok durağan ama güzel

musicovery.com
grooveshark.com
deezer.com
ayrıca media player ya da winamp'ın radyolarından search yapın.

sourberry. program listesinden programlara bakabilirsin. klasik müzik çalan muhteşem programlar var. (çat diye aklıma geleni yazıyorum dört telli klasik) filmle ilgili demişsin, onun için de program var: (bkz: dedirten film müzikleri)

dinle dinledikçe hoşuna giden programlar artar=)

bilmeyenler için hatırlatayım. sözlüğümüzün radyosudur kendisi. adresi de şudur: www.sourberry.org

dinlemek içinse www.sourberry.org (sorunla karşılaşırsanız sayfanın altındaki küçük fontta yazılara da göz atmanızı öneririm. en olmadı burada sorabilirsiniz)

ısı dalgalar halinde yayılır ve her dalga bir periyoda sahiptir. bu belirli bir zaman aralığındaki değişimdir. yani zaman olmazsa, dalga olmaz ve ısı da yayılamaz.

tr.wikipedia.org

richarddawkins-turkey.blogspot.com

2. sıkı durun:

buzkran doğru yazmış ama bir şeyi unutmuş. zaman durdu diyelim. güneş'ten bize ısı gelmeye devam etmez evet. amaa, halihazırda o anda gelmiş olan ısı da bir yere gidemeyeceğinden biz o andaki bize gelmiş olan ısıyla ısınmaya devam ederiz.

yaa yaa.

"ısı" dediğimiz şey maddelerin taneciklerinin titreşimleri dolayısıyla sahip oldukları enerjidir. eğer zamanı "durdurursak" tanecikler de titreşmez bu yüzden evrendeki tüm maddeler mutlak sıfırdaymış gibi görünür. gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var *

guns, germs and steel öneririm. google video da üç bölüm halinde mevcut.

hititler vardı haluk bilginer'in oynadığı. tam mezopotamya sayılır mı bilemedim ama.

"the ascent of man" belgeselinin ikinci ve üçüncü bölümü eski yaşayışları anlatıyor. uygarlığın doğuşunu hatta. çok güzel belgeseldir

en.wikipedia.org

doğrudan bir uygarlığa yönelik bir belgesel olmasa da, demir çağına geçiş sürecinde yaşanan ege göçlerini çeşitli boyutlarıyla inceleyen bir belgesel ilginizi çekebilir:

Secrets of the Aegean Apocalypse (www.youtube.com

BBC - Ancient Rome -The Rise And Fall Of An Empire (2006) (TV-Series)
Atlantis (Fransız Belgeseli)
Empires in America (Aztekler ve İnkalar)
Lost Treasures of The Ancient World
BBC How Art Made the World (2005) [TV series]
IMAX - Mysteries of Egypt (Mısır ın Gizemleri)
IMAX - Chronos (HD)
National Geographic - Kralın Dönüşü
National Geographic - Marmaray'ın Sırları
National Geographic - Truva'nın Ortaya Çıkarışı ve Ege'nin Antik
şehirleri
National Geographic - Bali: Tanrıların Başyapıtı
National Geographic - Mayaların Kayıp Krallıkları
National Geographic - Mısır: Sonsuzluğun Peşinde
National Geographic - Piramitleri Kim inşa Etti?

eğer rapidshare üyeliğin varsa sharebus.com'dan aradığın türden bir çok belgeseli bulabilirsin, adamlar 1000'e yakın belgeselin linkine sahipler.

dediğin oyunu biliyorum da, bu oyunda tüm oyuncular durmadan uçan kafa vole röveşata vuruyordu, orta sahanın gerisinden vole vurunca karşı takım oyuncusu yine voleyle o topu kesip geri gönderiyordu, hareketler arkadaş yazmış ya müthiş abartılıydı. zilyon tane gol oluyordu bir maçta ama çok zevkliydi. atari salonlarının kapanmasına yakın gelmişti atariye çok da ünlü idi ama bulamadım bir türlü.

goal 3?
tinyurl.com

yada captain tusubasa 2

ne yazık ki goal 3 de değil. grafikler çok daha iyiydi ondan.

bir ipucu daha, oyunu enlemesine ya da boylamasına oynamayı seçiyorduk baştan. bir de dedim ya çok hızlıydı ve her oyuncu artistik hareket yapıyordu, bazen top yere hiç düşmezdi gidip gelirdi bir oraya bir buraya. bir hatırlayın be :)

-yok captain tusubasa 2 de değil.

başlıktan anladım direk, kick off serisinden olduğu kesin. sanırım kick off 2. hatta ceza sahası köşesine ortalayıp rövaşata çakınca gol oluyordu. malesef pc'de oynama yolu yok.

edit: kick off değilmiş. ama biliyorum oyunu çok oynadım =).

-ikinci soru

bu gerilla satrancına biz bebek satrancı derdik :) bir taraf tüm taşlarla oynuyor da karşı taraf tek şah ile oynamıyor yoksa çok adaletsiz olur, şah + 2 piyon diye biliyorum ben orda yazılanın aksine.

soruna gelince evet iki taş birden alabilirsin, iki defa ardarda oynuyorsun, istediğin gibi oyna. ama oyun başlarında ve ortalarında çoğunlukla alıp geri kaçarsın

"açılışta iki kalenin önünü açıp kaleleri oyuna erken sokan bi açılış" yok ve olamaz, olsa olsa "şefin spesiyali" ya da "aceminin bodoslaması" gibi bişeydir.

"şah + 2 piyon diye biliyorum ben orda yazılanın aksine." biz de böyle oynuyoruz. piyonlar merkezde yani "e" ve "d" sütununda olur. kazanması oldukça zordur. zira mat edebilmek için en az 3 ağır alete gereksinim vardır. (2 kale 1 vezir.)

karşın tarafın iki taşını da alabilir ancak rakip bir taşın tehditi altında kalamaz...

burada satranç sorusu da soruldu ya, hela olsun, büyüksün duyuru...

beyaz: şah art 3 piyonla başlar ve her sıra gelişinde iki hamle oynar. tüm yönlere ilerler ancak bu her hamle için birer kare ile sınırlıdır. doğal olarak her sıra gelişinde en fazla iki kare ilerler. ve o iki karede iki farklı taş varsa ikisinide alabilir.

senin dediğin iki kalenin önünü açma hareketi burada devreye girer. çünkü bu kombinasyona göre siyahın beyaz'ı yenmesini sağlayan tek şey ilk 5 hamlesinde kalelerin önünü açıp ilk 4 sıraya karşı tarafın yaklaşmasını engellemek ve o sırada vezirinide oyuna katıp piyonlardan birini ikinci vezir yaparak oyunu kazanabilir.

bu tarz ülkelerin çoğunda krallık bir gelenektir. genelde çok fazla sorumlulukları ve yetkileri yoktur. asıl sorumluluk ve yetki seçimle gelen başkan ya da başbakandadır.

bu tip ülkeleri tek bir potada eritemeyiz. Kimi ülkeler sembolik meşrutiyetle (galiba parlamenter veya anayasal meşrutiyet deniyor hatta) yönetilir; karar alma mercii, yürütme mercii doğrudan seçimle iş başına gelir. İngiltere özelinde, krallar sembolik olarak varlık gösterirler, tek önemli görevleri asalet ünvanları dağıtmaktır dahi denebilir. Burada yasama organının çıkardığı yasalar krallar dahil herkes için bağlayıcıdır, kraliyet ailesinin kendi başına vergi toplama hakkı bile yoktur.

bizim gibi cumhuriyet'le demokrasi'nin birbirine karıştırıldığı, hatta cumhuriyet'in üstte tutulduğu geri memleketlerde anlaşılması zor bir konsept aslında.

adamların başında kral var, çünkü halk orda bir kral olmasını istiyor. mesela avustralya'nın da yönetim biçimi kraliyet, şu anda britanya'da da kraliçelik yapmakta olan sevgili elizabeth avustralya kraliçesi. 1999 yılında cumhuriyet referandumu yapıldı, kalktı bunlar elizabet, charles, torunlar torbalar gittiler orda halkı selamladılar falan, halk da bunların başta kalmasını istedi. falan filan.

yaşar gürbüz'ün karşılaştırmalı siyasal sistemler diye bir kitabı var. piyasada 10 liraya bulursunuz. ciddi ciddi merak gidereyim derseniz işinize yarar.

arabistan'da kral her şeydir. kralın ailesi de imtiyazlıdır. parada resmi olur, adına hutbe bile okunur. ülkenin gelirinin büyük kısmını kralın ailesi alır. ayrıca ne derse o olur.

belçika mı neydi böyle bizim televizyonlarda görmeye alışık olmadığımız bir ülkede, kral bir yasayı veto edince parlemento kralın bunak olduğunu oylamış ve vetosunu geçersiz kılmıştı, yasayı geçirip krallığı geri vermişlerdi adama. mesela...

(bkz: mesruti krallık)

yıllar önce evrensel kültür de bir karikatür vardı, kızla erkek internetten tanışıyorlar- smileyler muhabbetler gırla. buluşunca ne diyeceklerini bilemeyip birbirlerine bakıp bakıp susuyorlar.. sonra internet kafeye gidiyorlar

(bkz: net send)

elmalılı hocam, başlığa baktım ama nasıl kullanılacağını anlayamadım. var mıdır anneye anlatır gibi anlatanı bunun?

xp kurulum cd'sinin içindeki "I386" klasörünün içindeki winchat programcığı işinizi görür sanırım.

imdb nin message board'u. arjantin sinemasının televizyon filmleri tadındaki gereksiz filmler hariç, tüm filmler hakkında baya ayrıntılı muhabbetler dönüyor orada.

su var mesela:
www.themoviespoiler.com

csi:ny'da kullandıkları über teknolojik aletlerle ilgili makaleler olsun. "şu alet gerçekten var, şu teknolojiyi kullanarak şu şu işleri yapıyor." "bu alet var ama, tv'de gözüktüğü gibi değil aslında, tam olarak bunu yapıyor."

sonraa, seri katillerle ilgili dosyalar olsun; özellikle yakalandıktan sonra (varsa tabii öyle bir şey) psikolojik tahlilleri (çocukken annesi zorla yumurta beyazı yedirmiş, ondan böyle olmuş) olsun.

belirli olaylardaki suclularin genelinde bulunan ortak özellikler. mesela tecavüz suclularinin %68i 43 numara ayakkabi giyer. bu kadar absürd degil tabii ki ama acep ortak noktalari var midir, varsa nelerdir. bunlar olabilir mesela.

suç ve suçluları ortaya çıkarmada kullanılan teknikler,maddeler,aletler,vb. hakkında bilgi vermeyin,daha profesyonel ve tedbirli suçlular türemesin!

böyle bir dergi mi çıkarmayı düşünüyorsunuz?

-her ay gelmiş geçmiş en büyük suçlulardan bir tanesinin hayatı.
-eski zaman işkenceleri.

skplgl ' nin dediğine katılıyorum. amerikadaki csi dizilerinin suçlara etkisini anlatan bir yazı bulmuştum stumbleda, o yazıda bu diziler sayesinde suçluların nasıl akıllandığı anlatılıyordu. kısaca olmamalı böyle bir şey

hatta ben şu anda, aşırı dozda enjekte edince insanı öldüren ama kısa sürede tamamen vucüttaki bileşiklere ayrılan, bu yüzden otopside bulunamayan bir şey biliyorum. ben bile biliyorum düşün yani

suçluların beyin yapılarına düşünce biçimlerine değinilse mesela. ne bileyim yani suçlulara tü kaka demek yerine söylediklerine devranışlarına filan odaklanılsa.

İlginç yakalanma hikayeleri olabilir. Polsiye romanlardaki olaylara benzer yaşanmış davalar.
Elbette "sizden öyküler" gibi bir bölüm de olmalı.

Sevil Atasoy'un Hürriyet'te pazar günleri yazdığı yazılar tadında birkaç yazı güzel olurdu.

- teknoloji
- tarihte bugun
- psikiloji
- hukuk
gibi suca dair temel yaklasimlarin olacagi bolumlere ek olarak:
sucun nedenlerinin yanisira, sonrasindaki mevzulara da yaklasablirsiniz. ne bileyim, ' oncesi sonrasi' kosesi olur mesela, orda olayi anlatip sonra da ordaki kisi ve yakinlariyla roportaj yapip bugunlerini de sayfalara tasiyabilirsiniz.
bir de bazi suclar komuoyunu daha cok ilgilendiiyor, yani herkesin haberinin oldugu bir cinayet dosyasi mesela. sonrasinda hemen unutuluyor yani sonrasinda bir gelisme olsa bile insanlar yeni bir 3. sayfa haberiyle ilgilenmeye baslamis olabilir. misal boyle bir vakayi ay sonra ya da 3 ay sonra ya da dava karara baglaninca, yeni bulgular ogrenilince vs gibi kriterlerle izleyebilirsiniz. bu bolumun adi ' takipteyiz' gibi bi sey olabilir mesela.
sonra bir de sey aklima geldi. bilmem o tipo bir imkaniniz olur mu ama 'katilim kim' gibi bi bolum olabilir. kimin oldurdugu belli olmayan vakalarda, size basvurular, siz de arastirirsiniz vs.

polisiye bilmeceler olabilir. yani uc dort clue ile sak diye sucluyu bulabilme gibi.
bi de bazi kullanilan kimyalsallar evde nasil uretilir tarzinda bisi olabilir...
sonra sucsuzlarin psikolojisi de incelebilir.

mesela neden cok guzel bir kizin hirsizlik yapmayacagina inaniriz gibi...

Kontr-Kriminoloji ya da Kontradalet diye bir bölümü olsun.

Burada Uğur Mumcu cinayeti, Hrant Dink, Engin Çeber cinayeti gibi cinayetler ele alınsın. Süreç adım adım değerlendirilsin.

Devlet nasıl kanıtları çalı süpürgesiyle süpürdü, polisler nasıl Samastla fotoğraf çekildi, Engin Çeber'e işkence yapılan hapisanenin kamera kayıtları neden silindi, kullanılagelmiş işkence yöntemleri nelerdir, nası etkileri olur. 19 Aralık katliamında, devletin kullandığı kimyasal silahların etkisi nelerdi bilelim.

olacaksa bilimsel değil magazinsel olmalı.

böyle bi dergi çıkarsa bi şekilde benim haberim olsun. reklamı iyi yapılsın. sadece istanbul'da ankara'da satılmasın, küçük yerleşim yerlerinde de de bulunabilsin.

yoksa ben alıp okuyamadıktan sonra içine hayatın anlamını koysanız bi gram faidesi yok.

simdi, suclular xp kazanır denmıs de, magdurların kazanacagı experience ı nedne gormuyoruz ?

yazabilen varsa kisa agatha christie öyküsü yazsin

adli bilimler ve adli psikyatri dergisi var ama populer bi bakış açısıyla yapılamamış dergilere tıklarsanız konu başlıklarını bulabilirsiniz aşağıdaki linkte;
www.seckin.com.tr

ben şöyle bir örnek vereyim.
tecavüzcü tenor şahin öğüt'e "ığğğ iğrenç. ölsün o o.çocuğu hem de operacıymış" demek yerine, bunu yapmaya onu iten nedenleri, davranışlarını, yaşayış tarzını, aile hayatını irdelese.. ne güzel olurdu.

işledikleri suçlar anlatılırken sıradan anlatılmasın. yani "gitti, öldürdü, geldi" gibi değil de "şunu yaparken şunu düşünüyordu, o sırada birden panikledi ve böyle yaptı" tarzı.

istatistiksel bilgilere yer verilmeli. çeşitli suçların ve kurbanların istatistikleri olsun. coğrafyaya göre, suçun niteliğine göre, kurban seçilen kişilere göre istatistikler versin. suçların nasıl cezalandırıldığına yer versin.
hangi suçu işleyen nerde, ne kadar ceza almış gibi istatistikler de koyulabilir.
onun dışında, eğer yol göstermek gibi amaçlarınız olacaksa; suçların ne şekilde, nereye bildirilmesi gerektiği, bir suçluyla davalık olunduğunda nasıl yollar izlenmesi gerektiği gibi hukuki bilgiler verilebilir.
bi de hakkaten fazla bilimsel olursa ilgi görmeyebilir. magazinsel yanı olmalı. bazı suçluların ve ilginç suçların hikayeleri güzel okunuyor. suçlunun psikolojisi ve geçmişi anlatılırsa iyi olur. profiling denen olay ilginç bi de. onunla ilgili bilgi verebilir ya da hala çözülmemiş olan suçların failleriyle ilgili profiller hazırlayabilirsiniz.
potansiyel suçluya hitaben şeyler de yazılabilir. suç işlemeye meyilli, ne biliyim bişiyler çalmaya yatkın ya da taciz, tecavüz etme gibi istekler içinde olan bi insan naapmalıdır, nasıl bi yardım almalı ya da bu tip eğilimlerle nasıl savaşmalıdır gibi.

yeni harman'da turkiye'nin bitki ortusu diye bir harita verilmisti. nerede ne kadar uyusturucu kenevir filan bulundu, bunlari veriyordu. boyle seyler olabilir.
uyusturucu kullanimi ile ilgili istatistikler yararlari/zararlari suc ile ilgili bagintisi nedir? bunlardan bahsedilebilir.

bir de tarihteki enteresan suclardan bahsedilebilir, mesela zehirli bir yilanla oldurulen kurban gibi...

promosyonları olsun isterdim konuyla alakalı
öyle ama

suçtan sonrası da işlensin. yani ailesini katletmiş birinin akıbeti ne olmuş onu da bilelim. hapiste şişlenmiş mi, idam mı edilmiş, intihar mı etmiş. hangi suça ne kadar ceza verilmiş onlar da sunulsun. suçu öğrenelim ama cezayı da bilelim ne olmuş.

Sevl Atasoy olsun, hatta işi ona bırakın tamamen.

tv.de, sanırım Deşifre programındaydı, arada Arzugül pektaş adında bir psikiyatr açıklamalar yapardı vakalarla ilgili, bunun gibi bir psikayatrın yazılarına yer verilebilir. cinayet romalarıyle ilgili bölümler olabilir. dostoyevski üzerine araştımalar eleştirilere yer verilebilir.

toplumu bilinçlendirmeye yönelik yazılar görmek isterim ben mesela... Allah korusun, hepimizin başımıza böyle şeyler gelebilir. Bu olayları yaşayan insanlar suçluların yakalanması cezalarını çekmesi için neler yapabilirler? kimlerden, nelerden şüphelenmelidirler? vs. vs.

organize suçlara da yer verilsin. ne bileyim tayland'daki mafya gruplarından haberdar olalım. yeni hükümet mafyanın üzerine gidince öldürülen politikacıları öğrenelim. daha iyisi politika ve organize suçu dünya çapında haritalandırsın. atıyorum insan ticaretinin bilinen tüm ağları sergilensin. italya'da kopya üründen geçinen ve belediyesi dahil tüm şehri mafyanın elinde olan bi şehrin ve ilişkilerinin belgeselini izlemiştim natgeo da ordan geldi aklıma. malları satacak insanları afrikadan nasıl topladıkları, çinden nasıl sahte mallar yaptırdıkları, karaparayı nasıl akladıkları vs.
ayrıca pablo escobar quote ları olsun :)

suca maruz kalan masumlarin akibeti de incelenebilir. genelde bu hep atlanan yandir. suclu hakkinda bircok sey sunulurken atiyorum olen maktulun esi akrabalari neler yasamistir. yasadiklari bu vakanin sonucunda bu durumu atlatabilmisler midir, atlatmislarsa nasil atlatmislardir vs.

bir de sucu ve sucluyu ovmemeye onem verilmeli. bi ara discovery'de izledigim bir programda soylenen bir sey beni cok rahatsiz etmisti misal; "cok kurnazca ve ince eleyerek hazirladigi plana sadik kalmisti. kendine guvenini ve zekasiyla..." buradan sonrasini hatirlamiyorum. midem bulanmisti. sanki onun yaptigi seyi over gibi!

suc oncesi yapilanlar, ulkemizde ve diger ulkelerde suc oncesi seylerle alakali makaleler olabilir. benzer sekilde insanlarin suca maruz kalmamasi icin oneriler iceren yazilar yer alabilir.

bir konu daha geldi aklıma da, magdurların hakları, ya da kriminal incelemelerin proseduru, ya da hangi delil ne kadar surede toplanmalıdır/toplanabilir, sahihliğini korur, sahihtir vs bu gibi hukuki taraflarına da deginse super olurdu.

veya, standart işleyisin dısında inceleme sırasında baska bi olasılık geldi diyelim aklımıza bunun incelenmesini nasıl yapabiliriz ya da duzenlenen rapora ititraz gibi konular.

Herkese verdiği yanıtlardan ötürü teşekkür ederim. Konuyla ilgili özgün fikirleri olan varsa her zaman buraya yazabilir.

ben filmi 4-5 sene önce izlemiştim çok da hoşuma gitmişti, o yüzden aradım baya yarım saat ama gerçekten yok gibi duruyor altyazı. değil, torrenti bile yok yaşayan

biraz dolambaçlı da olsa, o filmi "sirius share" yayınlarsa altyazısı da hemen çıkar. o yüzden sirius share'in forumuna www.classiccinemazone.com istekte bulunabilirsin. aylar sonra seyredersin belki ama hiç yoktan iyidir.

teşekkürler. bir ara cnbce'ye mail atmayı bile düşündüm ilk orada izlemiştim. hatta hala düşünüyorum. denemekte fayda var. ama enteresan olan bugüne kadar bulduğum alt yazının haddi hesabı yokken bu filmi bulamamam ve bulunamaması.

edit: hala bulamadım.

gerçi adaların oluşması gayet sıradan bir şey ama benim gördüğüm en ilginç şeylerden biri şuydu:
earleydaysyet.blogspot.com

sizin krema daha iyiymiş ama :)

görebileceğimiz en nadir uzay olayı da heralde halley'in falan geçişidir. arada yıldızlar patlıyor matlıyor ama onları ben göremediğim için yok sayıyorum :p

güneş tutulması çok sık oluyor ama ya. 1999'da ve 2006'da iki kere tam tutulma görülmüştü burdan sanki. ama ne tutulduydu be.

2. shoemaker-levy'nin 94'de jupiter'e carpmasi gayet sarsici ve nadir rastlanan olaylardan biri olsa gerekir. bilim ve teknik'in temmuz 94 sayisi, sabirli bekleyis, olayla ilgili haberler v.s o zamanlar sadece 8 yasinda olmama ragmen hala aklimda dun gibi.

bizden bir örnek:

img340.imageshack.us
img58.imageshack.us

yer: istanbul boğazı...

Kutup çizgisinin baya yakınından güneş batışı ve doğuşunu izlemiştim ben. Yaşadığım duyguları kelimelerle tarif etmenin olanağı olacağını sanmıyorum.

verilen cevaplara bakmadım. ama uzayın en nadir olayına direkt olarak big bang diyorum :)

fotograf.files.wordpress.com

en az 1 kez gozlemlenmis olmasi lazim ama :)

eski çinde gözlemlenmiş bir supernova??!! patlaması var idi sanırım. supernova olmayabilir galaksi çarpışması olabilir, bilgim yok bu konularda. dünyadan sadece bir kez gözlenmiş, eski çinlilerin gözlemleri ve kayıtların zamanları tutuyormuş şu anki bilgiyle. bir yerde okumuştum. çinliler adlandıramamışlar bu olayı


bir de an az olan değil ama nadir olan bulutlar var, özelikle 2 numara çok acayip
everypictures.blogspot.com

ben de size çok ilginç bir olayın bkz'ını vereyim.. sözlükten okuyun. orada gerekli linkler var..
metallica'nın all nightmare long şarkısının klibinde bahsedilen olay..
beni etkiler baya..

(bkz: tunguska olayi)

selin bastığı yer kabe. mesela ondan ilginç gelmiş olabilir bana. hatta insanların yüzdüğü şu resim daha da ilginç geldi:
www.flickr.com

tunguska olayını biliyorum, teşekkür ederim.

buldum , en nadir doğa olayı. 1054 yılında olmuş süpernova patlaması. 23 gün gün ışığında bile görülebilir kalmış ışığı, iki yıl boyunca da silikte olsa görülmüş.

deep-space-astronomy.suite101.com

gerçi 6 defa gözlenmiş benzer doğa olayı diyor ama en bilineni buymuş.

üzerinden aylar geçti ama kaydetmiştim bu başlığı :)

şimdi alakalı bir şey görünce bunu da paylaşayım dedim. tabi en nadir falan değil:

fotogaleri.hurriyet.com.tr

layer cake

lock, stok and two smoking barrels
snatch
rocknrolla
smokin' aces

yine bir guy ritchie filmi;

(bkz: revolver)

(bkz: lucky number slevin)'i de unutmamak lazım tabi.

tüm filmleri seyrettim sanırım sadece şasnlı sleven deki olay örgüsü brick e yakın olabilir. yok mu başka öneri ?