JBL clip wireless tavsiye ederim. epeyi yüksek ses veriyor. verdiği ses temiz ama çok kaliteli değil. hem temiz hem kaliteli ses istersen bütçeyi 150-200 lira daha zorlaman gerekecek.

Jbl GO

150 lirayı kablosuz hoparlore harcamamanı tavsiye ederim. İkinci el creative gigaworks al, gümbür gümbür ve kaliteli ses elde et.

yani firmadan firmaya değişiyor. kimi firma başvuru yaptığın andaki cv'yi kaydediyor. kimisi 24 veya 48 içerisinde değiştirebilme imkanı sunuyor. eğer değiştirebilmen ile ilgili bir uyarı çıkmadıysa cv'ni çekip tekrar başvuru yaparsan ilk cv de, ikincisi de görünecektir.

Bonus:firma iki başvurunu da görür. yorum soruyosan, olumsuz değerlendirilebilir.

seri fonskyinunu yazıp, her bir türev için türevlenmiş halini yazıyorduk. sonra bunları verilen denklemde yerlerine yazıp katsayıları eşitliyorduk falan. çözümü kolay ama uzun sürecek.

uydunet binanızda varsa alabiliyorsunuz yoksa alamıyorsunuz. her yere hizmeti yok.

İstanbul Başakşehir'deyim. Sorun olacağını düşünmüyorum.

uydunet ve teledünya kullanıyorum ikisinden de çok memnunum, aile evinde de superonline fiber var, orası da gayet iyi.

tüm ttnet ağı çöktüğünde uydunet ayaktaydı. uydunet daha stabil dalgalanma yok hızda.

eğer altyapı varsa yani apartmanda kutu veya mahallede bir uydunet kutusu varsa kesinlikle ve şiddetle uydunet !
30 lira ödüyorsunuz (+9 lirada teledünya için ödüyorsunuz) 25GB kotalı 10 megabit bağlantı hızınız oluyor ve kotanız bittikten sonra 3 megabit hızına düşüyorsunuz ki öyle diğer servis sağlayacıları gibi kota dolumundan sonra hızınız yerlerde sürünecek şekilde olmuyor. resmen 3 megabit internet alıyorsunuz. kesilme, çökme veya herhangi bir şikayet edilebilecek durum çok fazla olmuyor.

Note4 bile çok iyi ki dediğin telefonlarda sıkıntı yaşamazsın. S7ye hantal diyen ya art niyetlidir ya da kullandığı cihazda sıkıntı vardır.

açılın ben uzmanım.
şimdi güzel kardeşim. daha önceki sorulan sorularda da bahsetmiştim ama burada yine bahsedeyim sonra fanboylar beni dövmeye kalkmasınlar. ben normal şartlar altında 4-5 senedir android kullanıcısıyım. daha öncesinde bir senelik ipod touch maceramla beraber son iki yıldır iphone kullanan biriyim.

hangi alete yüklenirse yüklensin : android kasar !!!
şimdi gelelim bunun bilimsel nedenine ve altyapısına. öncelikle ios platformu geliştirilirken işlemci tasarımlı bir geliştirme söz konusudur (aslında bu sadece ios için değil windows ya da tizen gibi platform bazlı geliştirilen tüm sistem yazılımlarımda aynı durum söz konusudur). yani sistem hangi alet için geliştirilecekse aletin kullandığı mikroişlemci ile paralel bir geliştirme söz konusudur ve herhangi bir anda herhangi bir işlem yapıldığında ios bunu direkt olarak işlemciye iletir ve kullandığın alet sana tepki verir. android ise google tarafından standart(saf android) bir şekilde yapılandırılır ve hangi telefon üreticisi istiyorsa alıp,istediği bir mikroişlemcinin olduğu aletin içerisine koyar. hal böyle olduğunda da o işlemci için özel olarak geliştirilmeyen andoridin bir şekilde işlemciye komutları iletmesi gerekmektedir. bunun içinde android bir işleyiş zamanı ya da "runtime" denilen şeyi ortaya çıkarmıştır (runtime, andoridin ilk zamanlarında Dalvik adı verilen bir "virtual machine" yani sanal makina idi, ancak Dalvik denilen sistemin hantallığı ve yeni bir kod derleme şekli arayışı yüzünden android 4.4.4 ve sonraki sistemlerde Dalvik yerine runtime denilen yeni sistemi kullanmaya başlandı). bu runtime işlemi, androide(işletim sistemine) bir alt katman ekleyerek andoridin tüm işlemcilerle mutlu mesut iletişim kurabilmesine olanak sağlar. yani bu runtime denilen olayı bir nevi tercüman olarak düşünebiliriz. bu yüzden sen android kullanan bir alette herhangi bir anda herhangi bir işlem yaptığın zaman sistem önce bu yapılan işlemi alır ve runtime a taşır, ardından runtime bu komutu işlemcinin anlayabileceği bir dile dönüştürür ve kullanmış olduğun alet tepki verir. yani demem o ki sen işletim sistemini alıp hem samsung hem lg hem htc vs..vs... gibi çok değişik ve birbirinden bağımsız modellerin içerisine sokmaya kalkarsan ve bunu açık kaynak şeklinde yapmaya kalkarsan maalesef bu sıkışmayı ve takılmayı göze alacaksındır.
ayrıca daha önceki Dalvik sisteminde kodların işlemciye iletilmesi ya da çevrilmesi için JIT(Just-In-Time) yani sen komutu verir vermez işlemciye kodlar çevrilmeye başlanıyordu. Runtime ile artık JIT yerine AOT(Ahead-Of-Time) yani vaktinden önce şeklinde çalıştırılıyor. JIT tamam ama AOT neymiş dersen eğer; AOT derlemesinde kodlar sadece bir defaya mahsus derlenir ve derlenmiş hallerinin birer "Shadow Copy" yani gölge kopyaları ram üzerinde tutulur (buradaki gölge kopyaları tam programın çalıştığı zamanki ram tüketiminin hemen hemen 1/8 ya da 1/10 u kadar ram üzerinde yer tutarlar). Bu nedenle android cihazların neredeyse laptoplar kadar hayvani düzeylerde ram miktarı vardır (3-4 gb ram). Oysa ios böyle bir gereksinim duymadığından dolayı 1 GB rami daha henüz yakın bir zamanda iphone 6 içinde kullanmaya başlamıştır.

kısacası her ne kadar samsung s7 ve note7 nin tasarımı beni benden almış olsa da bundan sonra android kullanmam. buradaki yazıda iki sistemin karşılıklı olarak çalışma sistemlerinden kısaca bahsettim. sadece hız ve takılma sorunlarına değindim. güvenlik ve sistemsel sorunlarına dair yazsam sabaha kadar sürer sanırım ama belki daha sonraki bir zamanda onları da yazabilirim.

edit\\ android için kullanılan dil java zaten kendi başlarına hantal bir dildir. (java andorid için temel dil olmasına rağmen C#,C ve C++ ile geliştirme yapılabilir ancak java haricindeki diller bir yorumlayıcı yardımı ile androide entegre edilir şekilde olduğundan daha arka plandadırlar). yani javanın platformdan bağımsız olmasının sebebi bir JVM(Java Virtual Machine) kullanmasından kaynaklanır ki burada da yine bir ara yorumluyucu sanal makina sayesinde kodlar işlemcinin anlayacağı şekle çevrilir. ama mesela bu özelliği ile java, kritik sistemlerin programlamasında çok fazla tercih edilmez çünkü sistem tepkimesi nispeten yavaştır ya da sistem ara çevirici sürecinde çakılabilir. hal böyle olunca java ile yazılan sistem için bir derleme zamanı gerçekleştirilmesi gerekecek ve androidin anlayacağı dile çevrilecek ve android bu çevirili olan kodları alıp yeniden çevirerek işlemciye yönlendirmesi gerekmektedir.

Not : aaa birde arayüz olayı var tabiki. andoid için özellikle samsungun üretmiş olduğu touchwiz yeterince kasmaya neden olacaktır. ayrıca üstüne kullanılan widget sayısı da sistemi meşgul etmeye yetecektir. oysa ios için geçerli bir kullanıcı arayüzü yoktur ve sadece programlara direkt erişim sağlanmıştır.

Samsung kullanmadım ama htc kullanıyorum. Flagship de sayılmaz. 1,5 yıl olacak, donanımsal küçük bi sorun dışında hiçbir sıkıntı çıkarmadı. Öncesinde romla kullanmaya çalıştığım Sony telefonum vardı, ondan baya çektim. Ama bundan çok çok memnunum. Donma, kasma vs hiç yaşamadım. Ki aldığımdan beri power saver modda kullanıyorum. Yağ gibi akıyor hala.

olay senin ihtiyaçlarınla alakalı aslında. bahsi geçen tüm cihazlar seni memnun edecektir performans olarak. arkadaşın biri zaten teknik bilgiye boğmuş, ben daha yüzeysel ve "kullanıcı deneyimi" bazlı birkaç yorum yapayım.

android cephesinde orta seviye tabir edilen 1000-1500 TL bandındaki cihazlar dahi artık 2-3 sene iş görüyor. üst seviye cihazların en büyük avantajı güncelleme desteği.

bununla birlikte, samsung'un 7 serisiyle geçtiği yeni touchwiz arayüzü son derece akıcı ve verimli. eskiden zaman içinde oluşan hantallık sorunları zaten 6 serisinde dahi yok.

android cephesinde benim en beğendiğim 2 üretici htc ve lg. özellikle amiral gemisi modelleri son derece sorunsuz ve uzun ömürlüdür. misal lg g2 hala son derece akıcı ve düzgün çalışıyor, 4 yıl öncesinin telefonu. hani kasıyordu bu androidler bi süre sonra?

iOS arkadaşın da bahsettiği sebeplerden daha verimli bir mobil işletim sistemi ama zaten Apple bunu bildiği için iPhone modellerini donanım fazlasından mahrum bırakıyor. yani eğer iPhone 4 gb rame sahip olsaydı, 4 gb rame sahip android cihazlardan daha iyi çalışırdı evet. ama 2 gb ram bile büyük nimet iOS cihazlarda. bu konuda Apple anasının gözü.

2 güncelleme sonra iOS cihazlar oldukça yavaşlıyor, android cihazlar ise 2 güncellemeden fazlasını almıyor. yani 2 tarafın üreticileri de cihazlarının ömrü 2 yıldan uzun olsun istemiyorlar. bu da böylebir gerçek.

gelgelelim; kasıyor uçuyor muhabbetlerini bir kenara bırakıp, yazılım ihtiyaçlarına odaklanmanı öneririm.

daha kolayi telefon kablosu alip modemi cekistirmek ama ? =p

www.webdenal.com

bu olabilir indirim varmış %32

wireless router alırsanız işinizi görecektir. yani aslında bir arkadaş kabloyu çekiştirin demiş ama wireless router aldığınız zaman da yine kabloyla uzatmanız gerekecektir. aldığınız router ı modemden erişeceğiniz bir kabloya bağlayıp istediğiniz yere koyabilirsiniz. yani en azından evin bir ucundan diğerine kablo çekmektense biraz daha dışarı bir yere güzel bir anteni olan router sayesinde gayet iyi sinyal alabilirsiniz

Şu cevabı o kadar çok yazdım ki, ürünü satsam kâr ederdim. :D

Tp-link Wr710

Tp kullanıyorum. Ev 130 m2 interneti komşudan kullanıyorum. Modem onda.
Çok memnunum.

@pembe: link ne yazık ki açılmıyor ama yine de tik attım :) uğraşmışsın sağolasın.

@lanc: onu ben de söyledim ama yoook yook yok dediler *rehab stayla* XD

diğer arkadaşlara da çok teşekkürler, bakacağız tp'ye.

basit bir crackleme uygulamasının anlatımı var burada:
webexplorar.com

crack ve keygen birbirlerinden farklı kavramlardır.
crack olayı daha mütevazı ve daha az yorucu olan kısımdır. programı yüklersiniz ve programı kullanmaya başladığınızda veya bir özelliğini kullanmak istediğiniz zaman sizden bir key ister. genellikle bir debugger kullanarak ki debugger denilen şey, derlenmiş ve kullanıma hazır olan programı alır ve adım adım yarı-kod veya assembly kodu olarak kullanılacak halde önünüze yığar. tüm döngüler, duruş ve döngü hareket düğümlerini tek tek görebilirsiniz. normal şartlar altında yazılımcıların yaptıkları hataları önleyebilmesi için geliştirilmişlerdir ancak tersine mühendislik işleri ile uğraşanların göz bebeği haline gelmişlerdir. özellikle olly debugger denilen program sayesinde programların assembly kodlarını görünür hale getirebiliniyordu. bu sayede program yüklendikten sonra programın nerede şifre ya da anahtar sorgusu yaptığı döngü varsa bypass ediliyor yani döngünün bir ucunda sizden şifre isteniyor ve girdiğiniz şifre doğruysa hemen sonraki program yapısına atlayıp programa devam ediliyor ama girdiğiniz şifre yanlışsa döngü çakılıyor ve program devam edemiyordu. bypass işleminden sonra yani döngünün ucunu direkt bir sonraki yapıya bağlayarak oluşan yeni program yapısı yeniden derlenerek programın orijinal exe uzantısının ön işlem dosyası olan dosya ile yer değiştirebilecek duruma getiriliyordu. yani aynı dosyayı alıp programın kaynak klasörüne yapıştırdığımız hale getiriliyordu. o zamanlar yazılım korumada Themida, ASProtect, Armadillo gibi metotlar kullanılıyordu ve hepsinin kendine özgü koruma ve bypass edilebilme yöntemleri vardı. şimdi ne kullanılıyor hiçbir fikrim yok. 2004-2006 arasında ne kadar kafa yorsakta çok fazla yol alamamıştık. bu işin ustası ruslardı ki şimdi de öyleler.

keygen işi biraz daha zor ve çetrefilli bir iştir. çünkü eğer elinizde bir key yoksa programı size yüklettirmez ve programın nasıl çalışabileceğine dair hiçbir fikriniz olmaz. çünkü yüklenmemiş bir programı debugger içerisinde açamazsınız. genellikle çok büyük düzeyli ve boyutlu programlar, oyunlar vs. key korumalı olurlardı. tabiki bu işin erbabı olan ruslar, sırf büyük ve devasa programlara tersine mühendislik uygulayabilmek için reactos denilen bir linux dağıtımı oluşturdular. istediğiniz bir programı bu reactos sayesinde ikili kod düzeyinde incelenebiliniyordu. yani düşünün işte 1 ve 0 lardan oluşan sayfalar dolusu bir kod yığını ile karşı karşıya kalıyorsunuz. bu kodları assembly diline çevirerek ilk başta key soran kısma gelinip incelemeler yapılıyordu. key olayı aslında programın içine gömülü olan bir algoritmadan ibaret belirli bir uyumu sağlayan ardışık girişleri kabul eden bir yapı. yani örneğin 5 haneli bir key yapılandıracağımızı düşünelim. ve bu key için oluşturduğumuz algoritma şu şekilde olsun (tamamen rastgele olarak ve basit kurallardan oluşan sallama bir yapıyı örnek olarak veriyorum) :
1-ilk girdi bir tek sayı olmalı
2-ikinci girdi bir harf sesli harf olmalı
3-üçüncü girdi bir çift sayı olmalı
4-dördüncü girdi bir sessiz harf olmalı
5-beşinci girdi bir sessiz harf olmalı
bu durumu veren 3A2CD, 9I6XK gibi bir dünya key üretilebilir. işte programın girişindeki bu key yapısının algoritması incelenerek algoritmayı keşfediyorlar ve bu yapıya göre bir küçük program yazılıyordu. siz keygeni her açışınızda bu algoritma yapısına uygun bir key üretiyor.

işin komik olan kısmı ise reactos ruslar tarafından üretildikten ve 1998 yılında piyasaya sürüldükten sonra microsoft NT tabanlı sisteminin uygulamalarını ve sistem elemanlarının hemen hemen %90'lık kısmını bu işletim sistemi üzerinde asemmbly olarak makina düzeyinde yazmıştır.

zamanında cyber-warrior denilen oluşum içerisinde ErgenekoN diye bir abimiz saolsun bize çok yol göstermiştir. hatta eğitim videoları falan çekmişti ama o zamanki kısıtlı imkanlar, dil bilmediğimiz, programlama bilmediğimiz için içimizde sadece bir heves olarak kalmıştır. kendisi çeçen olduğundan dolayı rus forum sitelerinden çıkmazdı. o zamanki aklımızla anlattıkları karşısında ufo görmüş masum köylü gibi küçük dilimizi yutardık.

tersine mühendislik ile programın kodu doğrulama algoritmasını elde edip onu kullanarak keygen yapıyorlar. ekteki videodan izleyebilirsin.

www.youtube.com

s7 5.1" g5 5.5" ekranda. kalite dersen s7 havada karada alır. g5 eminim g3 ve g4 gibi aşırı ısınıyordur. görünüş olarak da s7. ama fiyat/performans da g5 alır bence.

c şıkkı-hiçbiri !
android ekosistemine para yataırmayın boşuna. şişer, boka sarar, root yapman gerekir vs.. vs...
şuanda andorid kullanmama rağmen ki son 4 senedir kullanan biriyim, bu kadar zamandır kendime zulmettiğim için çok pişmanım. eğer 2000 bandında bir telefon almak istiyorsanız iphone se ya da yarına belki iphone 6 se tanıtılırsa o tarzda bir telefon alınız. diğer şekilde şu gün telefon alacak olsam eğer param varsa gider iphone alırım yoksa da gider akıllı olmayan bir telefon alır koyardım cebime.

illaki bunlardan birini seçeceğim diyorsanız da, g5 derim. samsung sattığı telefonu unutan bir yapıya sahip. yani örneğin s7 andorid 6.0 ile çıktı ve hemen ardından android 7 güncellemesini geldi ki bunu yakın bir zamanda alır ya da almıştır ancak andorid 8 çıktığında sizi bekletirde bekletir andorid 8 eskidikten sonra verir ve andorid 9 u göremezsiniz. ayrıca touchwiz arayüzü gibi bir rezillik ortadadır. lg g5 ise daha az makyajlı bir arayüz kullandığından dolayı güncellemerini aksatmadan verir ama yinede iki güncellemeden fazlasını göremezsiniz.

ilki modem ikincisi router yani bağlantı çoklayıcı. alıp direkt adsl hattına taktığında çalışmaz maalesef. ama alıp evin çekmeyen yerine bu router ı kurar ve modemden bir kablo uzatırsan router a modemin kırık anteni yerine görev görür.

firma dediğim alan adı ve hosting firmaları.

pek anlamadım ama...

alan adını nerden aldığınızın bi önemi yok ama keşke hostingle beraber alsaydınız. genelde bedava veriyolar çünkü. neyse 15 lira filan vermişsinizdir zaten.

premium olup yılda 100 dolar verme kısmını da anlamadım. hosting o kadar tutmaz tek siteye. hosting size site tasarımı sağlamaz ayrıca. sadece barındırma sağlar.

radore var 100liraya alınıyor hosting. bir de arkadaşım var 500 liraya yapıyor wordpress site. burda sadece taşıtma işlemi ise gerek yok tabi.

export diye bi yer olması lazım. wordpress.com'da var. org'u bilmiyorum. database export ediliyor. bir araştırın.

wordpress temasında değişiklik yapayım diyorum, premium olman gerekiyor diyor sürekli. çok az değişiklik yaptırıyor. komple kodları falan değiştirsem gene aynı şeyi isteyecek sanıyorum. paralı temalara bakayım dedim, güzelleri harbiden pahalı. premium yıllık 100 dolar. aslında çok bilmiyorum bu işleri. bu işi en ucuz nasıl yaparım diye araştırıyorum.

biraz araştırırsan kendin yaparsın gibime geliyor. sonuçta blogu yapmışsın.

kod değiştirmeye para istemez ki. temaların paralı olanları var ama onlarda da değişiklik yapabiliyorsun sonuçta. pahalı temalara bakmışsındır.

export olayını bi dene. wordpress'e giriş diye bi arama yap bence.

şimdi öncelikle 100$ dediğin şey sanırım wordpress tema olayı yani ortalama 75$ tema ücreti(bunun için sadece bir defaya mahsus para ödenir)+25$ hosting ve domain için ya da sadece hosting için para (bunlar için yıllık ödeme yapılması gerekmektedir) iştemiş olabilirler, tam bilemiyorum.
ama şöyle bir durum var ki alacağın temalar sana eskstradan bir avantaj sağlamayacak. yani kodları vs.. yine aynı şekilde erişimin olacak ama sadece üzerinde biraz daha fazla kafa yorulmuş bir tasarıma sahip olacaksın. upwork işlere girersen tamamen şans meselesi, yani çok iyi bir şey ortaya çıkarıp verebilirler, hiçbir şey yapmadan verdiğin para bu kadarına yetiyor diyip başlarından savabilirler.

yani benim tavsiyem bir hosting firmasından host alıp(senelik 20$-30$ civarı en temel olanları) domainini bu hosta oturtarak, wordpressin hosta kurulan halini kullanman (bu ücretsiz sağlanıyor). istediğin özelliği kendin internetten araştırıp kodlarını koplaya-yapıştır yaparak sağlayabilirsin. ayrıca host servisini de domaini aldığın aldığın yerden almanı öneririm çünkü diğer türlü sıkıntılar çıkabiliyor.

100 dediğim şu. wordpress ücretsiz temalarda da değişiklik yapmama izin vermiyor. çok basit birkaç renk haricinde neredeyse hiçbir şeye dokunamıyorum. değişiklik isteyince de premium ol diyor.

ben şimdi başka bir hosting firmasına gidip wordpress altyapısı ile devam edersem premium olmadan yapabilir miyim değişiklikleri? wp altyapısı derken, geçen bir satış elemanı "isterseniz wordpress kurarız" demişti.

aldığın eğitim ve kişisel becerilerin doğrultusunda hocalarda bıraktığın izlemini yazıyorlar. aslında bir nevi sana kefil oluyorlar. seni iyi bilen bir hocanın yazmasında ve detaylandırması gerekli çünkü aldığın eğitimin ne kadarına hakimsin, tek başına ya da grup olarak çalışma yapabiliyor musun, sadece okulda gördüğünü değil de araştırarak daha fazlasını öğrenebiliyor musun, ders içi veya ders dışı sorduğun sorular veya derslerle ilgilenmen ne düzeyde, akademik olarak bir üst seviyeye hazır mısın, sadece ders bazında değil kişilerle olan ilişkilerinde ve iletişiminde iyi misin, farklı olana ve konun haricinde bir şey yapabilir misin, yabancı dilin iyi midir, okul harici uğraştığın bir şeyler var mıdır vb. gibi şeyleri alt alta sıralayarak yazarlar.
bu sayede seni yüksek lisansa alacak kişilerin kafasında seninle ilgili genel bir profil oluşur ve başka bir alana geçtiğinde altyapının müsait olup olmadığını, bu yeni alanda kendini geliştirip geliştiremeyeceğin ile ilgili fikir sahibi olurlar.

ilk başta seni tanıyan bir hoca olmasını söylemiştim ki bu husus çok önemlidir. çünkü seni tam manası ile tanımayan iyi niyetli hocalardan alacağın bir referans mektubunun maalesef çok bir değeri yoktur. standart olarak "bu öğrenci şöyle iyi böyle iyi, bölümünüze kabul etmelisiniz" diye klişe ve detaysız cümlelerle yazılmış bir referans mektubu bir işe yaramaz. hangi alanda eğitim aldığın ya da alacağının bir önemi yok. sadece seni ciddi olarak tanıyan bilen, daha önce çalışma yaptığın o bir hocandan alman yeterli.

Seni tanıyan, ders aldığın ve tercihen dersinden yüksek notla geçtiğin hocalardan referans mektubu alman gerekir. Amacı başvurduğun yere seni akademik yeterliliği olan biri tarafından tanıtmak. Sen niyet mektubu yazıyorsun, transkript vs gönderiyorsun ama bakalım hocaların senin için ne söylüyor diye yoklamak. Hocalar da işte bu çocuk şöyle bir öğrencidir, benden şu dersleri almıştır, şu notları almıştır, başarılıdır vs gibi bi şeyler yazıyorlar.

Psikolojiden ders aldıysan o hocadan isteyebilirsin ama tek bir ders aldığın hoca referans mektubu vermeyebilir, verdiği mektup çok işine yarar olmayabilir. Genelde lisans hocaları verir referans mektubunu seni daha iyi tanıyan onlar olduğu için. Yani usulü öyledir.

yazdiklariniz icin cok tesekkur ederim. ben lisans egitiminde 2.5 seneyi geride biraktim, su anda exchange ogrencisi olarak Amerika'dayim. Buradan daha cok kendi ilgi alanim olan dersleri mi almaliyim, yoksa ogrenmem gereken seyleri mi, bilemiyorum.
lisansim Sosyoloji, ama ben daha cok Psikoloji, Karsilastirmali Edebiyat, Felsefe gibi dersler aliyorum ve almaya niyetim var. Ilerde de Felfese ya da Edebiyat gibi bir alanda yuksek yapmaya kalksam, zannediyorum lisansim farkli oldugu icin bir tik gerideyim Turkiye'deki universitelerde. Muhtemelen Sosyoloji yuksek lisansina basvurup, calistigim konuyu kendi ilgi alanima gore sekillendirmeyi dusunuyorum.
O zaman ben exchangede alacagim referanslari falan hic dusunmeyeyim, zaten bir donem buradayim hoca beni ne kadar taniyabilir degil mi?
ama gidip de karsilastirmali edebiyat alsam, o da ilerde calisacagim konuya mukemmel katkilar yapmaz, militarism ve antropoloji dersi daha cok katki saglar gibi bana.

banka hangi banka?

Hangi banka bu? Kartini aninda iptal etmediler mi?

banka yapıkredi. biz iş işten geçtikten sonra farkına vardık iptal ettiler. ama provizyonda duruyormuş onlar muhasebelendirmezse ancak iptal olurmuş bi ton şey dediler v veya dilekçe yazarmışız banka iletişime geçermiş oralarla.

@acemi: çekimlerin açıklamasında geçen yerleri aratıyorum internette bi şey çıkmıyor, saçma sapan isimler, fraud için olduğu belli gibi zaten.

O zaman sanirim demek istedikleri para henuz cekilmemis karttan. Eger olur da cekilirse chargeback yaptirip paranizi geri alabilirsiniz bu kredi kartlarinin verdigi bir guvencedir. Tabii onden provizyon asamasinda bloklama oluyor mu oluyorsa niye yapmiyorlar onu bilmiyorum...

daha provizyondayken niye chargeback yapamıyorlar ben de anlamadım. ama emin misiniz ekstreye veya güncel işlemlere düşse dahi chargeback güvencesi var mı ?

Evet ekstreye dusse bile 3 (veya 6 tam hatirlamiyorum) aya kadar chargeback yapabiliyor olmaniz lazim. Ancak bankaci degilim yine de garanti bilgiyi almakta yarar var daha emin bir agizdan.

Çok teşekkür ederim robokot.

dün akşam başıma gelen olaydır. hatta şöyle bir tane resim ekleyeyim herkes görsün.
(git: i.hizliresim.com )

şimdi gelelim olaya. birincisi benim normal şartlar altında çok fazla kullandığım bir kart değildir, üniversite zamanında gaza gelip aldığım playcard. ikincisi ben normal şartlar altında bu kart ile çok fazla alışveriş yapan biri değilimdir, eğer bir ihtiyacım varsa ailemdeki diğer kullanan bireylerin büyük limiti olan kartlardan alışveriş yaparım. bilgisayarımda logger vb. gibi bir şeyin bulunmasına imkan yok çünkü bu tarz konularda hakikaten paranoyak olduğumdan dolayı eğer uzun süredir format atmadıysam (ki uzun süreden kastım 1-2 ay falan) veya yeni format atmış olsam bile sistemde en ufak bir değişiklik hissetsem bile formatı basarım hiç acımam. bu arada formatı attığım iso microsoft tarafından sağlanan orijinal bir iso dosyası ve lisanslı orijinal ürün. bilgisayarımın içerisindeki tüm programlar da lisanslıdır. öyle porno veya saçma sapan warez sitelerinde takılan bir tipte değilimdir ama nasıl olduysa artık bir şekilde bilgilerime ulaşmışlar. bu kartı post cihazında sadece bir defa kullandım ki o da büyük bir marketteydi. onun haricinde son 2-3 aydır internetten sipariş ettiğim eften püften birkaç şey için yaklaşık 190 liralık bir limit kullanmıştım.

bu mesaj bana ulaştıktan 2 saat sonra görmemle bankayı aramam bir oldu ve kartı kapattırıp yeniden yönlendirme yapılmaması üzerine talimat verdim. eğer bankanın veritabanına ulaşıp 3D secure olmayan kartları bulmadılarsa diğer şekilde benim kartımın bilgilerine ulaşabilecekleri veya kopyalayabilecekleri bir yöntem maalesef bulunmamakta. şimdi yazıyı okudum ve aynı şekilde yapıkredi olduğunu görünce dikkatimi çekti. sanırım yapıkredinin kendi sistemindeki büyük bir zafiyetten ötürü millet mağdur ediliyor.

konuyu açan ve soruyu soran arkadaşa geçmiş olsun ama yazdığınız dilekçe vs. sonucunda öncelikle o parayı ödemeye mecbur edeceklerdir. paranızı uzak bir tarihte verirler ama öncesinde size o parayı ödetirler sanıyorum.

@acemi o halde hepsiburada.com dan aldılar çünkü en son hepsiburada.com'dan traş makinesi ve birkaç ıvır zıvır siparişi vermiştim

yani ingilizce ve programlama bilgim var ama daha önce hiç web tabanlı bir iş yapmışlığım yok. syntax'i kolay gibi, öğrenebilitesi yüksek ama sadece RoR yeterli olacak mı? yoksa html 5 teki gibi css, jscript ve html de işin içine girecek mi ?
haaa bu arada unutmadan mysql bilgim de çok fazla yok sadece giriş seviyesinde giriş yap, veri çek falan tarzında.

Ya çok istiyorum baba. Ama işte bu memlekette ekmek yiyebilir miyiz Ruby ile o var kafamda. Quora da falan da görüyorum çok özeniyorum ama birkaç yazıda okumuştum burda yemez demişlerdi. Para mühim freelance çalışmak önceliğim. Bununla ilgili bir duyuru açmayı düşünüyordum ben de güzel oldu buna denk geldiğim.
Code school un Rails with zombies miydi ona da bakın çok güzel olmuş.
Sizi seviyorum.

@entropee Ruby on Rails'i ogrenmek icin HTML/Css Javascript bilmek gerekiyor.

@gio Piyasada en yuksek maasi alanlar ruby'ciler oluyor cunku az bulunuyor. Bunun yaninda tum dunyada is bulabilirsin, kendi programlama ekibini kurup bi ajansa dahil olabilirsin. Yani ekmek her turlu yenir ogrendikten sonra.

@duyulmasi online egitimler var, kaynaklar sonsuz, birebir de yardimci olucam.

Bu arada RoR ile native destekli mobil uygulamalar bile yapabiliyoruz.

Backend'ini kodluyorsun. Responselari tum platformlar icin ayri yapabiliyorsun. Bu sayede sifirdan mobil app yazmana gerek kalmiyor. Kucuk takimlarin buyuk isler basarmasi icin var RoR

@ Wilhelm native destekli mobil uygulamalar konusunda sacmaliyorsun. o dedigin sadece hibrit uygulama, html5 kodluyorsun yine.

volfied

Bi an heyecan yaptım ama yok, biz bir insan köylüydük :(

hahaha volfied ne alaka lan, ne zaman böcek yumrukladın volfiedda?? :D

oyunu sanırım biliyorum ama adı benim de aklıma gelmedi. cd'siz kurulumu da oluyordu diye hatırlıyorum.

Böyle cevap yazıyorsunuz ben heyecanlanıyorum :( Resmen oyun kayıp.

kok carsisi olsa gerek, son fiyatlari bilmiyorum

en ucuz çıktıyı kök çarşısından alabilirsin, aslında çok fazla alacaksan (5000 sayfanın üzerinde) kazım karabekir caddesinin üzerinde matbaalar var oralardan alabilirsin ama az sayfa sayısı varsa kızılayda kök çarşısına gidebilirsin. sayfasını 3 kuruşa demişlerdi. biraz pazarlık ve öğrenci vs... durumlar ile ygeçen yaz sayfasını 2.5 kuruştan almıştık. ayrıca cilt yaptırma gibi işlemleri de çok ucuza yapıyorlar.

bu durumda kendimden başka kişilerinde olması bir yandan sevindirici, bir yandan üzücü.
bu güne kadar okumadığım şey kalmamıştır. tarih, elektronik, yabancı diller, edebiyat, fizik, matematik, programlama, ekonomi, uluslararası ilişkiler, makina, tıp, kimya vs..vs... ciddi anlamda bir bilgi birikimim var fakat aynen denildiği gibi hiçbir alanda çok aşırı derecede derinlemesine bir bilgim yok malesef. evet üniversiteden mezun oldum ve çok fazla iş yapmayan bir bölümden mezun oldum. şimdi akademik kariyer mi yapsam, farklı bilgileri birleştirerek kendimi donanımlı gibi gösterip işe mi girsem yoksa bambaşka bir kariyer yolculuğuna mı çıksam diye kafamın içerisinde dönüp duran düşünceler beni son zamanlarda epeyce depresif olmaya zorluyor.
her işim vasat, her işim yarım. dönüp baktığımda o kadar çok şey biliyorum ki ama işte lanet olsun ki hepsi yüzeysel manada. derin olarak, uzmanlaşılmış bilgi birikimim sıfır.
ne yapmam gerektiği hususunda da malesef hiçbir fikrim veya planım yok.

kendimden örnek vereyim.

bu hissin zorluğu benim için hep bir şeylerden feragat edip kendime zaman ayırmak oldu. hep freelance çalıştım. girdiğim mesaili işlerde 1 yıldan fazla kalamadım. kendime zaman ayırıp daha çok jacki olmaya çalıştım merak ettiğim şeylerin. şu an 4-5 konuda uzman haldeyim. yaş 30 +.
en çok para edenini seçtim onla yaşıyorum.
hayat zaten bence para kazanıp meraklarına harcamak.

bu işine yarayabilir ama her sitede rss olmak zorunda ki hava durumu için olan sitelerde rss bulunur diye tahmin ediyorum.

www.youtube.com

Delonghi marka olanları iyidir ve farklı özellikli olan farklı fiyata göre bulabilirsin. mesela sadece kahve yapsın başka bir şey istemiyorum diyorsan 80-90 arasında olanları var ama yok ben saatini ayarlayayım ve sabah şu saatte kahve yapsın veya aroma sertliğini ayarlayayım koyu veya açık tadı isterim dersen 150-200 lira arasında değişen fiyatlarda orta derece bir kahve makinesi alabilirsin.

ama şöyle bir durum var ki bence bu daha önemliydi ve ona göre bir makine aldım. filtre kısmı normal şartlarda kağıt şeklinde oluyor ve oradan süzülüyor ama ben sürekli kağıt ile uğraşmak istemediğimden dolayı (kağıdı belli bir kullanımdan sonra değiştirmek zorunda kalıyorsun) filtresi çıkartılıp yıkanabilen bir makine almıştım, markası bluehouse ve 60-70 lira arasında bir fiyatı var. yani öyle aman aman kahve eksperi gibi dolaşmıyor ve sadece kahve içmek istiyorsan bu markaya da bakmanı öneririm.

Nasil kahve istedigine bagli. Kahve yapsin yeter diyorsan sen de benim gibi en ucuzunu al. Bir de bulasik makinesine giriyor mu ona da bak alirken. Ben elde yikamayi sevmiyorum.

Bazi makineler var. Kahvesini kendi markasindan almazsan (kahve kutusu makineye girmiyor) makineyi kullanamiyorsun. O makinelere ben olsam hic girismezdim. Hatay kavrulmus Turk kahvesini evde cekip ice latte bile yapabilen biri olarak basit makinelerin kimi durumlarda cok daha kullanisli oldugunu dusunuyorum.

yani dediğin okul tamam ama adres değişik geldi bana. şimdi tekrar baktım ve okul o adreste değil. sanırım ya sen adresi yanlış aldın ya da sokak isimleri değişti.
neyse, balgatta öyle bir okul bulunuyor sonuçta. kızılaydan okula gidebilmek için güven parktan (metro çıkışı) çiğdem dolmuşuna binmen gerekiyor ve şoföre yüzüncü yılda üçgen çarşının orada seni indirmesini söylersin. okul üçgen çarşının hemen arkasındaki sokakta orada kime sorsan gösterirler.
kızılaydan taksiye binersen, ortalama 20-25 lira tutar.

boşluğu tanımla..

şöyle düşün, atom çekirdeği portakal kadar olsaydı, elektronlar birkaç yüz metre ilerisinde dönüyor olacaktı. aradaki mesafe komple boşluk. bak hava falan değil, bildiğin boşluk.. tüm bu boşluklar bildiğin dünyayı, maddeleri evreni oluşturuyor.

bir spekülasyon mudur yoksa bir teorinin temel kabulü müdür bilmem ama büyük patlamada tek patlayan madde enerji karışımı değil, bunların yayılacağı doku da ayrıca genişliyor diyorlar. ha o noktada boşluk yanında hiçlik gibi bir kavram da koyuyorlar iş bir çeşit aksiyom bulamacına dönüşüyor.

öyle düşünürsek, çökmekte olan bir yıldız tam da karadeliğe dönüşmeden önce aşırı bi yoğunlupa ulaşır. boşlukları o kadar azalır ki, koca bir yıldız yumruk kadar bi hacme sıkışmış gibi düşünebiliriz. gerisi kendi içine göçmüş ve yavaş yavaş karadeliğe doğru yol alan bir kütle gibi. bu da boşlukların neredeyse yok olması demek oluyor.

abi boşluk ne? tanım şart.
boşluksuzluk derken tanımladığımız planck uzunluğu kadar yakın duran o "madde" olarak tanımladığımız "şeyler" mi? karadelikteki gibi hani?
yoksa evrenin harekete imkan veren çok küçük mesafelerinin hiç olmadığı, tek bir noktada bütün kütleye sığımamız mı?
başlıktaki sorudaki virgülün konumu bana ikincisi diyor.

evrende boşluk kavramı var mıdır ?
en temelde boşluğu, içerisinde madde veya yük olmayan durum diye tanımlarlar fakat bu son derece yanlış bir söylemdir. fiziksel açıdan en ideal ortam boşluk olarak değildir, fizikteki ideal ortam vakum ortamıdır.
diğer yandan boşluğun evrende hiç var olmadığını görmek istiyorsanız "Quantum Fluctuation" durumunu araştırarak görebilirsiniz.
Ayrıca uzayda cisimlerden veya yüklerden sonsuz mesafe uzakta ne tarz etkileşimler olduğunu görmek isterseniz Maxwell denklemlerinin alan dönüşümlerini göz önüne alarak (yani temel olarak cisimsel objelerden kurtulmak ve geometrik olarak boyut azaltıp dalgalanmalar sayesinde alana yayılmak) baktığınızda aslında hiçbir zaman boşluk elde edemeyeceğinizi de görürsünüz.

Eğer bu işe ciddi ciddi kafa yormak isterseniz biraz gravitasyon (genel görelilik) ve birazda kuantum gravitasyon (nicem olarak kütle çekimi) konularını araştırmanızda fayda var.

O virgülle beraber benim demek istediğim boşluk,
maddenin haricindeki alan/çevre .

Evrenin içerisinde boşluk veya boş olan herhangi bir yer, alan veya hacim malesef yoktur. çok ufak veya çok yüksek derecede etkileşim illaki bir şekilde vardır. (etkileşimden kastım, gravistasyonel, elektromanyetik, zayıf veya kuvvetli etkileşim yani 4 temel etkişelim türü). Evet kimi az bilgili arkadaşlar çıkıp atom içerisinde çekirdek ve elektron arasındaki mesafe inanılmaz derece büyük ve boş diyebilirler fakat elektronun hareket veya yörüngesi lisede öğretilen gibi çizgisel şekilde değil de çekirdek etrafında bir bulut oluşturacak şekildedir ve herhangi bir anda herhangi bir yerde bulunabilir (Heisenberg Belirsizlik İlkesi).

Maddenin olmadığı yerde de bir çeşit dalgalanma mevcut (Anti-madde denilen durum söz konusu). Evet biraz karışık ve ilk başta anlamsız bir durum gibi duruyor fakat araştırmak gerekiyor "Quantum Fluctuation" ı araştırdığında göreceksin zaten. Yani demem o ki evrenin hiçbir yerinde boş kavramı malesef yok.

Gerçekten kimi kavram tanımlarını bilmesemde güzel açıklamalar okudum burada .

hep arkadaşlarımla evde kaldım

1- 3 kişi kaldık
2-hayır
3 yıllık veriyorduk kira hatırlamıyorum
4- sonradan çıkmadık hep evdeydik
5- hayır
6- evet
7- 300-400 tl

bu rakamlar 2008 yılına aittir.

1- kardeşimle. daha önce ev arkadaşım olmadı.
2- karşı kıtada.
3- salacak/gereğinden fazla
4- evin rahatlığıyla iyice saldım dersleri.
5- ben içmiyorum, kardeşim sadece kendi odasında kapı kapalı bir şekilde içiyor.
6- aile + kardeşim
7- faturalar min 300.

1- 3 kişi
2- hayır yürüme mesafesinde değil. okulum ve evim farklı kıtada. 1 saati geçiyor gidiş
3- nezih bir semt değil ama varoş da değil. orta. hatta ortanın biraz aldı. bundan dolayı kira ucuz 700 lira
4- lise 3 ten beri öğrenci evinde yaşıyorum alışkınım
5- leş gibi içiyoruz hem de
6- ailem, geri ödemeli kredi, burs. güzel iş gelirse çalışıyorum. hatta şuan çalışıyorum
7-aile, kredi, burs sabit gelirim. 1000 lira civarında toplam harcamam. çalışırsam duruma göre biriktiriyorum ya da harcıyorum

1 hayır
2 yürüyerek 40dk otobüsle 25 civarı
3 pas(istanbulda değilim)
4 pas
5 sadece mutfakta
6 aile+kredi
7 sadece eve mi? toplam mı?

1-) Hayır, iki kişi yaşıyoruz. Ağabeyim aynı zamanda ev arkadaşım.

2-) Ev üsküdar'da. Ben istanbul üniversitesi'ndeyim. Okula marmaray ve metroyla 40 dakika gidiyorum.

3-) Konum marmaraya yürüme mesafesinde. Kirası 850 lira.

4-) Derslerimi pek kötü etkilemedi. Hatta çok az da olsa olumlu etkisi oldu.

5-) Evin balkon yok. Sigara içeceğimiz zaman camın kenarında veyahut dışarı çıkıp içiyoruz. İçeriyi havalandırmaya özen gösteriyoruz.

6-) Evet aile karşılıyor.

7-) Evin gideri aylık 850 kira + 200 faturalar.

1- Evet tek yaşıyorum. Daha önce 3 defa farklı evde farklı arkadaşlarla kaldım ama tavsiyem huyunu suyunu çok iyi bilmediğiniz biri ile eve çıkmayın. bu cümleden kastım, çok iyi anlaştığınız kankanızla bile bir takım sorumsuzluklarından dolayı (temizlik, fatura-kira yatırma vb.) dişe diş kana kan birbirinize girebilirsiniz.
2- Evet yürüme mesafesinde. Bu kısım önemli çünkü okula ne kadar uzak olursanız, okulla olan ilişkiniz o denli azalıyor. Yani biriyle buluşmayı, farklı etkinlikleri okula tercih etmeye başlıyorsunuz bir süre sonra.
3- Konumu iyi bir yerde ama bina eski ve ev sadece bir kişinin yaşayabileceği büyüklükte, o yüzden de çok aşırı bir masrafı yok ama sadece barınma amaçlı kullanabiliyorum.
4- Hiç yurtta kalmadım. Okula başladığımdan beri ev hayatım var.
5- Evet evde içiyorum ama bunun tabi ki bir bedeli oluyor. Yani havalandırmak için sürekli olarak pencereyi açmak zorunda kalıyorum ve malesef ısınma alabildiğine azalıyor, o yüzden de kışın sürekli olarak kalın giyinmek zorunda kalıyorum.
6- Tamamen kendim karşılayamadığım zamanlar oluyor. O yüzden de illaki birkaç ayda bir biraz para istemek zorunda kalıyorum.
7- Kira 300, elektrik 30-40 arası geliyor, su 20-25 arası geliyor, internet 60 lira, kışın ısınmak için doğalgaz olursa en az 100-150 lira ama yazın 2 ayda 15-20 lira.

Bunlar senin sorularına kısaca cevaplardı. Şimdi işin görünmeyen kısmına gelelim. Eve çıkmak çok fazla külfet bana göre, bi defa çıkarken emlakçı+depozito+1 kira peşin üçlüsü insanı alabildiğine sarsıyor. Ayrıca su, doğazgaz ve elektriği kendi üzerine aldırabilmek için toplamda yaklaşık 400-500 arasında bir depozito vermek zorunda kalıyorsun. Ev eşyasını bulmak için de nereden baksan 600-700 arası ikinci el eşya satan dükkanlara kesiliyorsun, eee tabi birde bu aldığın eşyaları eve taşımak için vereceğin ortalama 150-200 arası bir ücret var.
Ama en çok örseleyen kısmı ise tamamen yemek ! Günlük belli bir ücret ayırayım diyorsun ama malesef bir türlü makarna-yumurta-patates-döner kombinasyonlarından kurtulamıyorsun.
Eve çıkmadan önce iyi düşünmek gerekiyor. Büyük şehirdeysen hele daha iyi düşünmek zorundasın.

1. 4 kişiyiz.
2. Evet
3. Okula cok yakın merkezi bir yer. 1400
4. Üniversiteye başlar başlamaz eve cıktık
5. sadece balkonda içiliyor.
6. evet
7. 1200 lira

1. tek. hayır.
2. evet.
3. uzak. ucuz.
4. hep evdeydim.
5. evet.
6. evet.
7. kira faturalar vs. hariç 600-700 vardır.

geçen sene mezun oldum, son senemde eve çıkmıştım ona göre konuşursam:

1)hayır, sevgilimle eve çıktık.
2)hayır, otobüsle bir saat sürüyordu.
3)allahın siktir ettiği bir yerdeydi, kira 500'dü.
4)herhangi bir şekilde etkilemedi.
5)evet.
6)pek sayılmaz. burslarla yaşıyordum.
7)1000 tl civarıydı.

1- 2 kişiydik 3 olduk yakın bi zamanda.
2- gidiş 8 dk, dönüş 5 dk :)
3- kadıköy/hasanpaşa sıfır bina 1400 tl
4- yurtta kalırken çalışamadığım kadar rahat çalışıyoruz.
5- üçümüz de içince içmek/içirtmek kaçınılmaz oluyor
6- hepimize ailelerimiz para gönderiyor.
7- bana 1800-2000 tl gönderiyorlar, diğer ev arkadaşlarıma da öyle ortalama. ortalama 1000 tl eve gidiyor gerisi bize kalıyor.

1-Tek kisi yasiyorum. Daha once hiz arkadaslarla kalmadim. Hep tektim
2-Evim okula 16 km
3-Ev dandik sayilacak bir yerde. Kira vermiyorum ama tahminen 500 civari
5-Evet
6-Evet
7-2000 civari

1.Tek, hayir.
2.evet
3.Merkez,1300
4.degismedi
5.hayir
6.evet
7. 2500 civari

1- 3 kişi beraber kalıyoruz.
2- 3 sene öyleydi, 1 senedir otobüsle 20 dk falan
3- Metroya/metrobüse 10-15 dk, 1200 tl
4- Bir tek hazırlıkta yurttaydım, o yüzden belirgin bi etki gözlemlemedim, hazırlıkla bölüm çok farklı.
5- İçiliyor. Bazen biri hasta olcak gibiyim bugün mutfakta içilsin gibi bişi söylerse ona uyuluyor.
6- Evet
7- Aile + kyk yaklaşık 1000 tl oluyor. Faturalar kişi başı 70-150 arası değişiyor yaz/kış dönemine göre.

1- Tek kalıyorum
2- Hayır, metroyla gidiyorum
3- İzmir'de fuarın orada, 600 tl
4- Derslerim oldu bitti kötüydü. Yurttayken daha iyiydi ama o zamanlar dersler hafifti.
5- İçiyorum
6- Evet
7- 1.500 tl

En son 2 yıl önce kalıyordum.

1-) 4 kişi kalıyorduk.
2-) yürüyerek 45 dakika sürüyordu bazen yürürdüm bazen otobüs kullanırdım.
3-) okmeydanı - hastane durağındaydı. pencereden bakınca metrobüstekilerin yüzünü görecek kadar yakındı. 2+1, çevredeki evler 800-900'dü o sıralarda. Biz 650 + 100 lira aidat ile kalıyorduk.
4-) ben değil de arkadaşlar içiyordu
5-) hayır çalışıyordum.
6-) 1000 liraydı kira-fatura-kişisel harcamalar-yeme içme falan.

ios 6 ya swarm yükleyemeyebilirsin. apple, ios sürümünü güncelledikçe programlar da yeni sürüme uygun hale gelip, eski sürüme destek vermemeye başlıyor. kaldı ki swarm sanırım ios 7 için ilk defa piyasaya sürüldü yani çok kısa bir tarihi var. ios 6 için swarm uygulamasının olduğunu sanmam. foursquare i yükleyebilirsin ios 6 için olanını ki onu da direkt android gibi apk yı indirip senkronizasyon olmadan yüklemenin imkanı yok (jail-break olarak yüklersin ama sanırım ios 6 ve 7 için onlar da desteklerini kestiler)
o yüzden imkansız gibi bir şey.

Şunu deneyin.

www.ijailbreak.com

Yaptıktan sonra programı yükleyin ardından hemen eski haline geri döndürün. ifile ile yaparsanız daha rahat olacaktır.

samsungun kendi yayınlayacağı lollipop güncellemesi temmuz-ağustos gibi gelecek ama yok illa lollipop kullanmak istiyorum diyorsan, benim gibi, xda developers cyanogen mod olarak yayınladı 5.1.1 sürümünü, kurdum ve çok stabil olarak kullanıyorum.

drone bir şemsiye terim sanırım. hepsini kapsıyor.

drone hepsini kapsayan bir isim olarak kullanılır.
multicopter, çoklu uçuş pervanesi barındıran aygıtlar için kullanılır.
quadrocopter, 4 tane uçuş pervanesi olan aygıtlar için kullanılır.

Kolay bir algoritma, eğer bunu da yapamıyorsan dersi geçme zaten. Bu iş kendin kendine uğraşmadıkça olmuyor. Ben lise zamanlarımda günde 11 saat kod yazarak geliştirdim kendimi.

Yeni öğreniyorsan bir şeyler yazmaya başla, takıldığın yerlerde gel burada sor. Eminim C++ bilen bir çok kişi vardır burada ama hiçbirisi(ben de dahil) senin ödevini senin için yazmaz. Bu hem sana hem de sana yardım eden kişiye bir şey kazandırmaz.

açıkcası programda kendimi geliştirmek gibi bir niyetim yok, daha doğrusu ilgim yok. sırf kredi doldurmak adına aldığım bir ders.biraz kolaycılık oldu farkındayım. önerileriniz için teşekkür ederim.

yahu herkes zaten aşırı uzman yazılım mühendisi, herkes microsoft, facebook vb.. yerlerde çalışıyor gibi akıllar verilmiş, tavsiyelerde bulunmuş. gece gece ne sinir oldum.
adam durumunu izah etmiş, yapabiliyorsanız yapın işine baksın çocuk, yapamıyorsanız da dışardan akıl vereceğinize aklınızı kendinize saklayın. yazacağınız toplamda 20-30 satır kod, elinize yapışmaz.

al dostum istediğin gibi düzenlenmiş ve yapılmış bir program. madem sadece kredi doldurmak için aldığın bir ders, kafanı da yormana gerek yok. yine ödev olsun yine yaz, yine yaparız hiç sorun değil.
(git: yadi.sk)

not : // işaretleri ile başlayan satırlar açıklama satırlarıdır, derleyici onları görmez sadece hocana verirken eğer hoca istemem derse silersin yoksa açıklamalı olarak teslim edersin.

çok teşekkür ederim

evet girebiliyonuz. ben girdim ama her okulda aynı mı bilmem

herhangi bir dersten kalıp, tek ders sınavına girersen eğer diğer dönemde de giremiyorsun. yeniden tek ders sınavına girebilmen için o dersi o dönemde bir defa daha alıp başarısız olmuş olman gerekiyor.
örneğin ikinci dönemde bir dersten kaldın diyelim ve ikinci dönemin sonunda yapılan tek ders sınavına girip başarısız oldun, birinci dönem olacak olan tek ders sınavına giriş hakkın malesef yok. o dersi ikinci dönem tekrar alman gerekecek ki eğer yine başarısız olursan ikinci dönemin sonundaki tek ders sınavına girersin.

Not alma diyosan note4. Kalemini kullanmaya başlayınca bıtakamıyorsun. Diğer ihtiyaçlarını da karşılar.

bir samsung kullanıcısı (note2) olarak şunu gönül rahatlığı ile söylebilirim ki gözüm kapalı olarak iphone 6 alırdım. Iphone için olan ama androidte kullanamadığım onlarca uygulama, güncelleme sıkıntısı ve samsungun sattığı ürünü unutup sadece yeni çıkarttığı ürünlere odaklı çalışmasından dolayı bana kalırsa direkt olarak iphone derdim.
kullandığım telefonu ilk çıktığı zamanlar almıştım ve bilinçli bir şekilde androidi seçmiştim, ilk zamanlarda android 4.0 ile çıkmıştı ve 4.1 güncellemesini alana kadar alnımın damarı çatladı, daha sonrasında 4.3 için adeta nazlı bir gelin edasıyla salındıktan sonra şuanda 4.4.4 bile vermiyorlar, 5.x güncellemesini ne zaman alacağı meçhul ve inanılmaz derecede can sıkıcı. aynı şekilde note3 alan arkadaşlarım da pişmanlar çünkü samsung güncelleme vermemek için diretiyor. oysa iphone güncellemeyi destek vereceğini söylediği tüm modeller için anında yapıyor.
kaleminden bahsedilmiş ama bugüne kadar adam akıllı kullandığımı hatırlamıyorum, google keep ile her şeyi not alıyorum ki sanırım ios kendi not tutma programını barındırıyor.
bana kalırsa direkt iphone 6 yı alır mis gibi kullanırdım.

nissan note(yeni olani) cok ideal bir araba.
c ve ya d segmenti sana uyar. B segmenti araba'da ise arkana kimse oturmaz ise sorun olmaz.
elentra, civic ilk aklima gelenler. hatta 2005-2007 temiz civic.
honda jazz'da olabilir. ic hacmi genis

sorunuzu sesli okudum evde, 193cm bir bey cevapladı (bkz: mitsubishi lancer)

renault clio symbol
ilginctir fluence e gore cok daha rahat bir arac.
vw golf plus
yeni kasa hb opel astra (2.02 bir arkadasimda var)

boyumm 191 ve volkswagen-polo(2007 model) kullanıyorum gayette memnunum

Peugeot Partner/Wolksvagen Caddy gibi araçlar sizin için seçenek olabilir. Genellikle ticari araç olarak bilinirler ancak aile aracı olarak kullanılmak için de idealler. İkisi de gayet rahattır, boyu da binek araçlara göre daha uzundur. Az yakar, Wolksvagen Peugeot'a göre daha çok kaçar :)

Mitsubishi asx

yahu sen üzerinde yazanlara ne bakıyorsun, 30 derecede at yıka ne varsa, tabi ceket falan hariç, sonra çıkart ütüle ama ütülerken ütüyü ılık seviyede tutup ütüleyeceğin eşyanın üstüne ince ve bir nemli bez(tülbent gibi) koyup ütüyü yaparsan bu sayede pamuklular veya polyester bazlı kıyafetleri daha iyi ütülemiş ve parlama veya çekişme yapmalarını önlemiş olursun.

80 mb-100 mb falan hep dolu görünür normaldir.

o kadar doluluk normaldir çünkü biçimlendirme yapılırken sürücü içerisindeki tüm dosyaları silinir ve sürücüye tekrar kafa-kayıtı verilir. yani sürücüye açılma, veri işleme, kopyalama-yapıştırma vs.. gibi temel işlemlerin öğretilmesi için gerekli alandır o kapladığı kısım. nasıl ki bir harici disk veya flash bellek alıp bilgisayara taktığında alet üstünde yazandan daha az gösteriyorsa normal bilgisayarın içerisindeki sürücülerde de aynı durum söz konusudur.
biçimlendirme sırasında dosya sistemine göre ve diskin büyüklüğüne göre de değişiklik gösterir. yani ntfs olarak biçimlendirirsen farklı bir doluluk olur, fat16 veya fat32 olarak biçimlendirirsen farklı bir doluluk oranı olur.
o yüzden şuanda olan olay gayet normal.
ayrıca format sonrası D sürücündeki silemediğin klasör de daha önceki sistemin kalıntısı olabilir. yani sürücü o sisteme göre entegre olmuş durumda olduğundan yeni sistem ile çakışmalar yaşamış olabilir ve bu durum biçimlendirme sonucu artık yeni sisteme göre çalışır.
şunu da unutmamak lazım, sisteme yerleşen çalışır haldeki virüsler kendilerini harici ve depolama amaçlı kullanılan sürücülerin içine değil sistemin kurulu olduğu sürücüye yerleştirirler.

hiçbirşey olmaz yahu niye bu kadar gerildin ki
hesaplamalarını yap kaç kredi ile mezun olman lazım ve bu ders ile beraber aldığın seçmeliler ile okul biter mi ? kredin alacağın seçmeli derslerle birlikte yetiyorsa sorun olmaz ama sırf bu ders kalıyor diye dönemlik kredini yiyiyor ve alman gereken seçmelilere sorun yaratıyorsa yaz okulunda bu ders açılıyorsa bu dersi yok bu ders açılmıyorsa yerine seçmeli olarak saydırabileceğin kredi sayısında(2,3,5 kredi artık neyse) ders alırsın. haaa diyorsan ki yaz okulunda kastıramam gider tatilimi yaparım o zaman birşey diyeceğim.

yaz okulunda al çıksın aradan.

seneye alırsın en kötü sıkıntı yok.

takma kafana.

Cok tesekkurler.

Örneğin Ege Üniversitesinde tek ders sınavı var. (Sanırım artık 3 ders sınavı olmuş)
Yani diyelim ki her dersten geçtiniz, sadece 1 dersiniz kaldı geçemediğiniz. Mezun olacaktınız ama bu 1 dersten dolayı mezun olamıyorsunuz ev okulunuz uzayacak.
Gel diyor bölümünüz sana son bir şans al sana 1 tane daha sınav hakkı. Girip geçiyorsunuz işte.

2) Yaz okulu açılır mı hocanıza danışın. En güzeli yazın halledin diğer döneme yük kalmasın bence üstünüze.

3)Diğer dönemde alttan alırsanız ff le kalmadıysanız devam zorunluğu yoktur onun. Çalışıp sınavlarına girersiniz. Üstünüze tabiki yük biner 1 ders daha çalışmak sınavlarda. Öğrenci çalışmak ister mi hiç
Bide diğer sınavlarla çakışma ihtimali vs. olabiliyor sınavlarınızın. Onu da izin isteyip örgün/2.öğretimlerle girebilirsiniz. Hocanıza danışın.

2 kredilik tirt bir ders. Onemsemedigimden boyle oldu zaten. Yaz okulu yok. Tek ders sinavi var.

F1 ile kaldim

tek ders sınavı mezun olacak durumdaki öğrencileri ilgilendiriyor, daha bir senen varmış dolayısıyla tekrar alırsın seneye ve geçersin. gergin olacak bir durum yok hiçbir şeyi etkilemiyor bu durum. bu arada f1 devamsızlıktan kalma demek - en azından bizim okulda, sizde de öyleyse tek ders sınavına mezun durumunda olsan dahi girme hakkın olmayabilirdi, bizde f3 ya da f2 ile kalmış öğrencilerin bu sınava girme hakkı var.

başlı başına çelişkisin usta sen. kahroluyorum. bi şey olmaz yahu.

tek sınav hakkı her üniversitede var mı? Yök falan mı zorluyor üniversiteleri yapacaksınız diye?

modülasyon

frekans içerisine frekans yerleştirilmiyor.
iki durum söz konusu birincisinde klavuzlanmış dediğimiz bir dalga öncüllük edip vericinin kaynağından çıkıp alıcıya gidiyor ve vericiden çıkan diğer dalgalar da belirli periyod aralıkları ile klavuzlanmış olan öncül dalgayı takip ediyorlar. yani bunu şöyle de düşünebilirsin; önce iki nokta arasına bir ip çekiliyor ve bu ip üzerinden sarmallar halinde başka başka ipler geçirilerek diğer tarafa gidiyor ve bu sarmal yapan iplerin kimi bol olarak sarılıyor sarkarak gidiyor kimi ise çok dar ve ilk çekilen ipe sımsıkı sarılmış halde ilerliyor.
ikinci yöntem ise daha çok ileri teknoloji gerektiren ve dijital olarak yapılan bir durumdur. bir frekansı sadece tek bir bilgi için kullanmak değil de daha fazla titreşim yaptırılarak alabileceğinden bin kat ve daha fazla bilgiyi sıkıştırarak veri iletimi yapılıyor tabi bunu yaparken bazı kurallar-dönüşümler "fourier dönüşümü" gibi olaylar sonucunda oluyor. şimdi buradan sadece başlığını söyledim "forier dönüşümü" olarak ama bu konular dipsiz kuyu gibidir. sen araştır biraz, yine kafana takılan yerler olursa bana özelden mesaj at anlatırım