Ya abi bunlar çok ponçik şeyler ama muhalefete verecek insan zaten verecek, vermeyecek olan şu kitle sence bundan anlar mı: twitter.com

zaten muhalefete oy verecek olan kitle bunların farkında.

rte'ye oy verecek kitlenin ise bunlar umurunda değil, o yüzden rte'ye oy vereceklerden seçmen kazanmak için doğa, salda gölü, orman morman doğru yöntem değil. orman kesip saray yapılınca adam seviniyor bile itibar diye.

doğru yöntem iş, aş, para, namus vs.

dolar 100 lira olsa da gene oyum erdogan'a diyen insana istersen apokaliptik film izlet kar etmez.

Türk seçmeni için bunların hiçbir önemi yok. Ben üniversitede siyasal iletişim alanında 2 önemli hocadan ders aldım. Sosyolojik altyapısını anlatmak uzun sürer ama tüm araştırmalardan, analizlerden çıkan sonuç şu:


iki tane konu var:
1-İnsanlar adaya oy veriyor. Parti programı, parti, vaatler, siyasi gelişmeler falan çok geri planda. İnsanlar adayı seviyorsa benimsiyorsa kendine yakın görüyorsa oy veriyor. Bu kadar. Yani muhalefetin yanında muhafazakar seçmenin de seveceği bir aday gösterirse muhalefet partileri, ancak öyle kazanabilir.

2-Türkiye, polonya, rusya, yunanistan gibi bir zamanlar büyük, sonra sınırları daralmış ülkelerde büyük ve iddialı vaatler çalışıyor. hatta abd'de bile görebilirsiniz bunu. Çin yükseldikçe ABD "acaba eski gücünde mi" tartışılmaya başlandı. Trump "Make America Great Again" dedi, başka hiçbir şey konuşulmadı.
İktidar da bunu yapıyor. "Dünyaya meydan okuyan türkiye" "her masada varız" vb söylemler basit görünebilir ama türkiye ortalamasında çok karşılığı var bunun. Ve inanın bana biraz zayıflasa da hala var.

muhalefete oy vermeyecek insanların umrunda değil bunlar etkili olmaz, teoride güzel şeyler

yakın zamanda, hala reis'e oy vermeyi düşünen biriyle hiç konuştunuz mu? veya hala akp diyen birinin sokak röportajını vs. dinleseniz de olur.

o zaman ne yazık ki böyle şeylerin onları hiç etkilemediğini siz de düşünmeye başlayacaksınız.

sonrasında, yeni önerilerinizi bilmek isterim.

arkadaşın çok şanslı. aynı dertten muzdarip olan ve bunu çözen birine denk geldi.

yapacağı şey şu:
psikiyatriye gidecek.
Bu dertlerini anlatacak.
Doktor ona çok güzel ilaçlar verecek.
Arkadaşının hayatı değişecek.
O da bize dua edecek.

Yada bunu yapmayıp 5 sene sonra bu yöntemi denemek isteyecek ve neden daha erkenden yapmadım diye pişman olacak.

Tercih kendisinin.

ilk soru şu olmalı kendisi bu durumdan rahatsız mı ?
bazı insanlar bilerek iletişime kapatıyor kendini.

sosyalleşmesine vesile olacağı çeşitli hobiler deneyip beğendiklerine devam edebilir. düzenli spor yapmak da insanı açar.

Network mağazalarına bak.
Ek: linktekiler gibi olabilir www.network.com.tr
www.network.com.tr
Ayrıca Beymen business'da da aradığın tarzı bulma ihtimalin var.

Hocam teşekkürler, Networkmüş

Ben de hala bir tane kullanıyorum senelerdir, yurt dışında zorunlu kullandığım çamaşır makinesinin ayarlarından ötürü biraz solma yaptı o kadar, hala taş gibi. Sezonda pahalıdır, indirime denk getirmeye çalış ya da bedenini tam biliyorsan online mağazasından al.

araba çalışmıyorken hidrolik devrede olmaz ve bu tarz sesler bence normal. arabayı çalıştırdığınızda tam sağ ve tam sola çevirirken ses var mı önemli olan o. bir de ne olur ne olmaz hidrolik seviyesini kontrol edin.

Bakimda hidrolik yagina bi baktir. Pek onemli bisey gibi degil

Ama ses sanki ön tekerlerden geliyor gibi.
Hatta ben sesi ilk duyduğumda, teker patlak sandım

direksiyon pompası sorunu olabilir. direksiyon çevirirken uğultu yapar, sabitken çevirince motorun sesi zorlanıyor şeklinde çıkar.

direksiyon kutusu olabilir. Keçeler kirlenmiş veya yıpranmış olabilir. Direksiyon kutusu yağ kaçırıyor olabilir vs.

Yediklerinin nitelikleri daha önemli. Örneğin esmer dediğiniz ekmek sanayi tipi mayayla gluten oranı yüksek buğdayla yapılmışsa çok da fayda beklemek doğru değil...

Haklısın @digits.

Temel olarak dikkat ettiğin şeyler var mı

taze fasülye - bulgur pilavı ve yoğurt. (ya da salata :D)

zeytinyağlı pırasa, ayran, roka-domates-ceviz-beyaz peynir-nar-bol nar ekşili-zeytinyağlı-limonlu salata. bu akşam bunları yedim mesela.

pırasa yemeğine +1
fırında somon - yapımı çok basittir.
tam yemek gibi olmasa da ton balıklı salata da eklenebilir.
kara lahana, maydanoz, havuç ve marulu rondoda küçücük hale getir. üzerine bir paket ton balığı, ve zeytinyağı.

lifli besinlere de yer vermek lazım. benim bildiklerim, mercimek çorbası, bezelye, kuru fasulye.
naçizane ekmeği tamamen çıkarmanı öneririm.

öncelikle ıspanak hakkındaki doğru bilinen yanlışı düzeltelim: yoğurtla yenildiğinde ıspanaktaki demir emilimi engelleniyor. ama c vitamini içeren bir şey ile, yeşil yapraklılardan bir salata veya portakal ile yenildiğinde bu demir emiliyor.

et suyu mercimek+ haşlanmış brokoli ve havuç + bulgur

tarhana + nohut+ bulgur

yayla çorbası + biber dolması + havuç salatası

çorba + zeytinyağlı kabak + pancarlı bulgur salatası

çorba + zeytinyağlı pırasa + buğday salatası

çorba + pöç tandır + bulgur + yeşil yapraklılardan salata

çorba + incik + bulgur + yeşil yapraklılardan salata

son olarak, mevsimi olan şeyleri yemeye gayret edin.

Bir sure sonra gececek. Iki hafta daha dayan. Izin varsa aspartamli (splenda...) yulaf kepekli kakaolu tatli yap. Ben Dukan gibi birkac gunde bir 1.5 yemak kasigi yulaf kepegini kakao tatlandici ve sutle pisirip helva yapiyorum. Cok lezzetli oneririm hemen yap.

Bu dediklerinden diyetinin yanlis oldugu varsayimini yaparim ben ama uzman degilim. Bir de insulin falan gibi bi seyler var ama ondan hic anlamam.

Yine de sunu tavsiye edebilirim. Tarcin tatli ihtiyacini karsilar. Tarcin tuketebilirsin bir sekilde.

Yağ alımını arttır. (bkz: ketojenik diyet)

Al sana iki tane de ketojenik tatlı;

tinyurl.com

tinyurl.com

Kuruyemiş ye. Favorim gün kurusu kayısı ve ceviz.

Ezbere iş yaptığınız için oluyor bu tatlı krizleri, sağlıklı bir diyet yapmadığın için. Low Carb. deyince aklınıza gelen ilk şey karbonhidratı düşürüp proteine abanmak. Bu diyet böyle bir şey değil ki, ihtiyaç hasıl olduğunda protein de glikoneojenez sayesinde kolayca şekere/glukoza çevrilir, o da insülini salgılar yine yağ sentezi başlar. Amaç bu değil. Amaç, vücut yağlarını enerji kaynağı olarak kullanmak. Bunun için de yağ kullanımını artırman lazım. Yani sen hem karbonhidratı hem de yağı kesince, vücut normal olarak çevrimi en basit olan karbonhidratı almaya zorlar seni. O nedenle yağ alımını artır. Günlük kilo başına 0.8/1 gram arası sağlıklı yağ al ki vücut kendi yağlarını enerji olarak kullanabilsin, o zaman bu tip tatlı krizlerin son bulur. Ayrıca öğünlerine çeviz/badem gibi sağlıklı yağ kaynaklarını da ekleyebilirsin. O da işe yarar. Geçmiş olsun.

6 öğün mü? benim bildiğim günde 2-3 öğün yenir. bu kadar sık acıkıyorsan bir sorun var demektir.

bir de uzman değilim ama yaptığın diyet low carb değil de dukan olmasın? sebzeden zarar gelmez. patates, havuç gibi yüksek karbonhidrat içerenlere dikkat et sadece.

hah evet bir de yağ olayı var. yağ almaman gerektiğini düşünüyorsan eğer bu low carb diyet hakkında ya hiçbir şey okumamış ya da okuduklarının hiçbirini anlamamış olman gerekiyor. bu diyetin özelliği, enerji kaynağı olarak karbonhidrat yerine yağları kullanmak zaten.
naptın sen? bir de bütün gün proteinli besin alıp üstüne bir de protein tozu kullanmak çok yanlış geliyor bana. ortada büyük yanlışlar var. kapsamlı bir araştırma yapın, sabırlı olun. günlerce, haftalarca araştırın gerekiyorsa bir şeyi uygulamaya başlamadan önce.

www.google.com.tr

stevia tatlandırıcı kullanabilirsin. ben hiç kullanmadım ama bayağı bir araştırdım doğal diyorlar zararsız diyorlar bilemedim...

hindistan cevizi unu ile yapılan tarifler var.(hindistan cevizi tozunu makinada bızztlatıp un haline getirebilrsiniz,direkt un olarak sanıyorum türkiye'de satılmıyor.)
ben bazen haftasonu sabahları pancake yapıyorum oyle,arasına da calve peanut butter.mis:)
draxe.com

akşamları çayla badem ceviz'in üzerine bir tatlı kaşığı yine aynı fıstık ezmesinden koyuyorum ki o da tatlı isteğimi azaltıyor.

zaten ilk ay zor geçer,şeker olayını atlatmak öyle bir haftada olmuyor:)
biraz sabredin,sonra eskisi kadar istemedğinizi farkedeceksiniz.

surada da güzel tarifler var;
paleocafe.org

Cevaplar icin cok tesekkur ederim. Ben en iyisi diyetimi paylasayim;

Antreman gunu az karbo.
7:00 - 4 yumurta aki, 1 tam yumurta yaninda domates, marul, salatalik ve zeytin yagi.
10:00 - Antreman
11:00 - Antremandan hemen sonra Whey Isolate Protein, yagsiz sut, cilek ve yabanmersini karisimi shake.
13:00 - Tavuk gogusu, ispanak, marul, zeytin yagi, cedar peyniri.
15:00 - Tonbaligi, ispanak, marul, salatalik, zeytin yagi
17:00 - Tavuk gogusu, brokoli, organik tereyagi, cedar peyniri.
20:00 - Kuzu/Dana fileminyon, ispanak, marul, domates, salatalik, zeytin yagi.

Antremansiz az korbo dietim hemen hemen ayni. tek fark antremanli az korbo dietinden 1.5 kat fazla protein aliyorum.
Karbo yukleme gunu dietim hafta sonlari icin,
8:00 - Tavuk gogusu (110gr), Brokoli (140gr), kepekli makarna (60gr), cedar peyniri (20gr) 10:00 - Ton baligi (140gr), light mayonez (1tatli kasigi), kepek ekmegi (50gr), 1 elma
12:00 - whey protein, sut, findik ezmesi, cilek (145gr), yaban mersini (140gr) karisimi shake.
14:00 - Acili ton baligi (140gr), light mayonez (1tatli kasigi), kepek ekmegi (50gr), 1 elma
16:00 - Yumurta beyazi (90gr), cedar peyniri (20 gr), whey protein (30gr), 1 greyfrut, kepek ekmegi (50gr)
19:00 - Tavuk gogusu (140gr), Brokoli (70gr), cedar peyniri (20gr)

Benim yaptigim hata sanirim dietteki light mayonez, kepek ekmegi, findik ezmesi (sekersiz), organik tereyagi, peynir, domatesi cikarmis olmam. Bu cikardiklarimdan dolayimi yag az aliyorum?

yumurtaları tam ye. şu yumurta sarılarını atalım kampanyasını kim başlattıysa allah cezasını versin...

ayrıca mayonez için heinz marka kullan. kanola yağı kullanılıyormuş. diğer mayonezlerden daha sağlıklı. sabah kahvaltısında doğal kaymak ye hem şeker ihtiyacını da karşılar mis gibi.

o ara öğünlerde zeytinyağı yiyip sonra yağsız süt ve light mayonez kullanmanın anlamı nedir? hiçbir gıdanın diyet versiyonunu alma. yapay tatlandırıcı da kullanma. yağlı süt iç. bir de karbonhidrat yüklemesi yapıyorsan eğer diğer sebzelerden, baklagillerden ne istiyorsun? onlar ne etti sana? her türlü sebzeyi ye. marulla salatalıkla bütün haftayı geçirme.

son olarak benimkiler dahil burada yazan hiçbir şeyi dikkate alma. işin özünü kavra araştırıp.

Beslenme işini çok karmaşıklaştırıyorsunuz. Bu kadar çok öğüne gerek yok. Devamlılık sağlanamıyor bu kadar kompleks bir beslenme programıyla. 3 ana öğünle işi bitir. Yemek üstüne kuruyemiş vs. atıştırma olabilir tabi.

Karbonhidratı az da olsa alırsan açlık atakları devam eder. Sebze dışındaki tüketimi kaldır. Yağ alımını da arttır biraz. Şu yağsız süt falan çok alakasız low carb için.

ben her gün tam yağlı beyazpeynir,mayonez,tereyağı,zeytinyağı,fındık,ceviz,badem,fıstık-fındık ezmesi yedim diyetimde.(light ürün tüketmiyorum.)
illa bir seyi kesecekseniz kepek ekmeğini kesin.

edit:bir de ben uyanma saatime göre,geç kalktığım günler 2,erken kalktığım günler 3 ana öğün şeklinde yedim,yiyorum.bu kadar öğün bana mantıklı gelmiyor ama o kadar doktor da önerdiğine göre vardır bir hikmeti.

@ yazar yazmaz yazan yazar, bende oyle yapmayi dusunuyorum. Ilk etepta gunde 5-6 sari yemek korkutmustu.

@fleur du mal, anlamini bende bilmiyorum, bana verilen diyet boyle :) Zeytin yagi, 1 tatli kasigi koyuyorum. Baklagillerde fazla karb var ondan tuketmiyorum. Ispanak tercih etmemim sebebide kendimi gun icinde enerjik hissetmeme yardimci oluyor ve ben cig yiyorum ispanagi tadi hosuma gidiyor.

@arnold schwarzeneger dediginde cok haklisin ama hemen hemen okudugum her makale ogunleri bolmemizi soyluyor. Bende yapamiyorum. Ve 4 ogune boldugum zamanlar oluyor.

@demoniclewinsky abi sekerlimi yiyosun ezmeleri?

fıstık ezmesi olan bu,içeriği bu şekilde
i.imgur.com

fındık ezmesini fiskobirlik'inkini almıştım fındık oranı yüksek diye ama o şekerliydi,20gr'ında 6 gr karbonhidrat var.ondan yediğim zaman diğer karb alımlarımı azaltıyorum,öyle dengeliyorum.

@angelus, senin önerdiğin yöntemin adı nedir? Araştırmak için soruyorum.

Bir de örnek bir plan paylaşabilir misin? Genellikle uygulayabildiğin.

Sabah bol zeytinyağlı omlet yiyorum
Öğlen sadece tavuklu salata yiyorum ama bol zeytinyağlı vs. gibi birşey paylaşman mümkün mü?

emricardo; Tüm makrolarını yeterli alan bir insanın tatlı krizi olmaz normalde. Esasında doğada tatlı krizi diye de bir şey yoktur. Vücut yıllarca bol karbonhidratlı beslenmeye alıştığı için ve evrim aşamasında henüz karbonhidratlı beslenmeye adapte olamadığı için paradoks yaşıyoruz. Yani bol karbonhidratla beslendiğimizde metabolik hasarlar alıyoruz, karbonhidrat alımını azalttığımızda da karbonhidratı enerjiye çevirmeye alışan sistem seni karbonhidrat almaya zorluyor. Zira karbonhidratın enerjiye çevrimi çok kolay, çünkü başka bir olayı yok karbonhidratın: sadece enerji verir o kadar. Vücut da kolaycı olduğu için seni karbonhidrat almaya zorlar. Bu tatlı krizi dediğimiz olay bu aslında.

Bu duyurunun sahibini tenzih etmekle birlikte, low carb. yapanların dikkat etmediği şey, karbonhidratı kesince içgüdüsel olarak yağ alımını da kesiyor. Halbuki diyetlerde; yağı kesiyorsan karbonhidratı, karbonhidratı kesiyorsan yağı artırmak zorundasın. Zira enerji metabolizması bu ikisi sayesinde oluyor. Sen bu ikisini kesince vücut enerji ihtiyacını endojenik olarak çözme yoluna gidip kas proteinlerine saldırıyor. Bu da kas kaybına neden oluyor uzun vadede. Çözüm şu: Bol miktarda yağ tüketmek. Günlük minimum kilo başına 0.8 gram yağ almak zorundasın. Bu miktar karbonhidratı ne kadar kestiğine bağlı olarak artabilir de. Benim kendi diyetimde 120/130 gram yağ aldığım da oluyordu.

İnsanlar yağ tüketiğinde kilo alacaklarını zannediyorlar fakat hiç ilgisi yok bunun. Yağların genel olarak hücre inşası hormonların üretilmesi derinin elastiki özelliğini koruması içorganların etrafında koruyucu bir cepher oluşturmak gibi birçok görevi var. Onun dışında yağ oksidasyonu sayesinde en önemli enerji kaynağıdır. Yani bu kadar alanda görevli olan yağın kilo yapma gibi bir durumu olmaz.

Benim için en değerli beslenme programı, toplam kalorinin %50'sinin yağdan, %30'unun proteinden, %20'sinin de karbonhidrattan geldiği bir beslenme programı. Bu da 1800 kalorilik bir diyette 100 gram yağ, 135 gram protein, 90 gram karbonhidrat demek. Tabii bu yağ yakım dönemi için geçerli, amaç kas kütlesini artırmaksa bu oranlar agresif şekilde değişebiliyor fakat hem yağ yakayım hem sağlıklı olayım deniliyorsa benim için bu oranlar mükemmel.

angelus, verdiğin bilgiler çok değerli, teşekkürler.
Bu kadar detaylı anlattığın için de ayrıca teşekkür ediyorum.

Bu stilin adı ketojenik mi oluyor?

Örnek beslenme programları bulmak için soruyorum.
Elinde varsa dilersen sen de paylaşabilirsin.

Ek olarak senin günlük hayatta kullandığın yağ kaynakları neler?

Hemen yancı olarak soruyorum:

Hayvansal yağ almak zararlı mı? Ben köfte falan yapınca ya da sucuktan çıkan o donan yağı yemeklerimde kullanıyorum, damarlarım falan tıkanmaz di mi? Bir de zeytinyağı tüketmeye çalışıyorum. Fıstık ezmesi ve cevize de ağırlık verdim. Doğru yolda mıyım yağ alımı konusunda?

Sağlıklı beslenmeye çalışan biri olarak örnek vereyim. Yoğurdun üzerine tarçın ya da bi kaşık bal, pekmez, bir kaşık kuru üzüm ya da kayısı katıyorum. Şimdi diğer tatlılar çikolatalar bana çok yapay geliyor.

emricardo; Yok hayır ketojenik diyetin değerleri daha farklı. Evet 100 gramdan aşağı karb. aldığın her diyet bir nevi ketojenik sayılır ama ketojenik diyette normalde daha agresif ve keskin değerler var. Yağ oranı diyetinin %70'e dayanıyor ketojenikte. Protein de çok önemli değil, kas kaybı yaşamayacak şekilde %25 protein alımı yeterli. Karbonhidrat da %5 civarı. Low Carb. daha esnek. Yani %20/25 karbonhidrat olabilir. Zaten sedanter bir insan için 120/130 gram karbonhidrat her şekilde yeter. Ketojenik diyeti ben yaşam şekli olarak doğru bulmuyorum ama 4/8 haftalık diyetlerde çok sağlam sonuçlar veriyor. Kısa periyotlar halinde yapılabilir ama en sağlıklısı low carb.

Benim için en değerli yağ kaynağı hindistan cevizi yağı. Orta zincirli yağ asitlerine sahip olduğu için karaciğerde direkt enerjiye çevrilerek enerji artışı sağlayıp yağ yakımını ekstra hızlandırıyor. Bu uzun zincirli yağ asitlerine göre daha avantajlı bir durum. Onun dışında zeytinyağı ve tereyağı.

Elimde kendi uyguladığım bi program var, fikir olması açısından gönderirim ama bu dediğim gibi kendim için hazırladığım bir liste, değerleri kendime göre belirledim herkese uymayabilir.

yirmisantim; Damarların tıkanmasına neden olan şey %51 oranında kalsiyum birikmesi. Yağların/kolesterolün etkisi %3 ama o da daha çok trans yağ kullanımı nedeniyle oluyor. Onun dışında da aşırı karbonhidrat tüketimi nedeniyle oluşan trigliserit damar tıkanıklığı yapıyor. Hayvansal yağlar vücut için elzem olan doymuş yağları barındırıyor. Bunlar, kabaca belirtmek gerekirse, seni ayakta tutan bağışıklık sistemini çalışır kılıyor. Ayrıca testosteron ve östrojen gibi androjenik hormonlar da bu yağlar sayesinde artan kolesterol sayesinde vücut tarafından üretiliyor. Ayrıca, daha önce de dediğim gibi, hücreler de bu yağlar sayesinde inşa olup tamir görüyor. Ayrıca beyindeki sinirlerin iletişimini sağlayan da yine bu yağlar. Hayvansal yağlar iyidir yani.

angelus, kendi listeni benimle paylaşabilirsin, en azından esinlenmek için faydası olacaktır.

Kolaycı bir soru daha sorayım:
Senin en çok tüketmeye gayret ettiğin besinler neler? Top 10 listesi gibi birşey paylaşabilir misin? :)

Emricardo; Kırmızı et yumurta tavuk balık peynir/Mercimek kırmızı fasulye nohut bulgur/Kuşkonmaz ıspanak brokoli karnabahar avokado/Hindistan cevizi yağı tereyağı zeytinyağı. Grup grup ilk aklıma gelenler bunlar ama bunlardan daha fazla tabii.

kazım koyuncu- ella ella
fuat saka- hamsiye

şu an bu ikisi geldi aklıma

Fuat Saka bombaymış :)

kazım koyuncu - fadime

Karmate atma türkü www.youtube.com
Kazım Koyuncu uy aha www.youtube.com
Kazım Koyuncu gülbeyaz www.youtube.com
Kazım Koyuncu Koçari www.youtube.com
Kazım Koyuncu ella ella www.youtube.com
Grup Destan Cilveloy www.youtube.com
Karmate Atabarı www.youtube.com

Marsis Hopa Hemsin www.youtube.com

aklıma bu kadar geldi.

Fuat Saka - Lazutlar Livera
Marsis - Hopa Hemşin
Karmate - Hasta Oldum Derdune

pontiaka

favorim:) recebim - uy uy kadere youtu.be

kul hakkı yemeden günah işlemek zor illa kıyısından köşesinden birinin hakkına giriyorsun.

bagislanacaginin garantisi yok ki.

dikkat edilirse soruda kul hakkını tamamen ayrı tuttum, onu zaten allah kendisi affetmeyeceğini bildiriyor, hakkını yediğin kulla senin aranda bir konu.

Öncelikle ateist olduğumu söyleyeyim, sonra da bu konu hakkındaki düşüncelerimi belirteyim. İslam inancında Allah insanı yaratıyor, ona iyiyi kötüyü gösteriyor, ne yaparsa karşılığında ne alacağını anlatıyor ama bakıyor ki yarattığı insanoğlu tam bir göt. Ne yaptan anlıyor ne durdan. O zaman da "Bakın bunlar bunlar yanlış, yaparsan şöyle bir cezası var ama olur da pişman olup af dilersen affederim ben merak etme" deyip kendi itibarını koruma yoluna gidiyor. Yoksa insan haklı olarak "E sen beni böyle yarattın, şimdi niye cezalandırıyorsun" diye isyan edebilirdi. Al sana karışıklık. Bu şekilde hem karışıklık çıkmıyor hem de Allah itibarını korumuş oluyor. Alan razı satan razı.

günah kavramını nasıl algıladığımızla da alakalı sanırım bu biraz. günah işledikçe ilahi enerjiden mahrum kalıp o frekansta olamıyoruz. bu verilen süreyi iyi kullanamamak bir nevi gte gelmek olarak açıklanabilir sanırım. tövbeyse sizi allah'tan uzak tutan şeyleri enerji boyutunda silip taze bir başlangıç sağlıyor. o yüzden bin kere tövbe edilse de o kapı hep açık. yalnız tövbe etmeye etmeye böyle bir şeye gerek bile duymamaya başlıyor insan. yine de kime ne zaman neyin uğrayacağı belli olmuyor. kalbi temiz tutmak lazım :)

kul hakkı yemeden günah işleyemiyorsun demek istedim yani neredeyse hiç affedilmiyorsun demek istedim bende,

Şahsi fikirlerinde Allah ile senin aranda olan olaylar anca kul hakkı yemeden günah işlemene olanak sağlıyor Şirk koşma gibi, bunun dışında mutlaka bir yerinden başka bir insana zararın dokunuyor içki içsen sarhoş olup etrafı rahatsız etme sarhoş olup insanlarla kavga etme kaza yapma, yada sarhoş olmadan içki içip çoluk çocuğunun rızkını yeme yada ebeveynlerinin parasını yeme vb şeklinde bi ucundan kul hakkını yakalayabiliyorsun.

önemli olan günahın büyüklüğü değil günahta ısrarcı olmamak. ne bileyim her akşam porno izliyosun diyelim. sonra ya bu günah diyip bıraktığın an tövbe etmiş oluyon.

allah bağışlar mantığı vesvesedir -yani şeytan aldatmalarından biridir. nefsle vesvese birleşince mantık ve iman safdışı bırakılınca harama girmek kaçınılmaz tabi ki.
namazın faydası da budur ya zaten. her an allahı hatırlatmak. arada küçük günahlardan bile uzak tutmak.

bi de önemli olan günah/sevap<1 yapmak değil. allahın rızasını kazanmaya çalışmak. o senden razı olursa yeri gelir bazı günahlara girmeni külli iradesiyle engeller. ama niyetinde samimi olmalısın. sen yine de nefsine yenilsen bile pişman olduktan sonra sana bile unutturur.

bahsettiğim küçük günahlar tabi. kebairler tövbeyle falan sıfırlanacak şeyler değil. özellikle de belli bi bilince eriştikten sonra.

Herkes Allah-İslam demiş ama bir tane Müslüman da çıkıp bir ayet beyan etmemiş.
Şöyle bir ayet var, ilginç gelebilir.

Fatır/5
"Ey insanlar, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın şeytan, sizi Allah'ın affına güvendirerek ayartmasın."

Bir de şöyle bir şey var; günah işlerken nasıl olsa bir tövbe eder hepsinden kurtulurum diye rahatsız olmayan bir insan zaten tam inançlı diyemeyiz zira gerçekten inanan insan islam dininde niyetin de önemli olduğunu bilir. Allah bize şah damarımızdan yakınsa ve buna gerçekten inanıyorsak tövbeye sırtımızı dayamak sadece kendimizi kandırmak olur. Temel'in fıkrasındaki gibi kamyonla arabaya çarpıp çarpıp en sonunda "Abi benim devam et" diyemiyoruz :))

(bkz: bitmediniz)

www.youtube.com

Azıcık ciddi cevap verilse :)

sınırlı algılarımız ve becerilerimiz kapsamında dünyayı anlamaya ve üzerinde etki etmeye çalışan canlılarız sadece. algılarımızın ve becerilerimizin sınırlı olması yüzünden bu tür anolojiler sık kullanılıyor.
ölünce de gömülüp çürüyeceğiz, başka bir şey olacağı yok, kültürel bağlamda bir süre daha (eski) varlığımızdan söz edilir ancak, olacağı o.

Umarım değildir, yoksa çok ciddi hayal kırıklığına uğrarım.

Not: Büyük ihtimalle yanlış yazdın ama söyleyeyim, insan en son nefes verir. Yani ciğerlerimiz boş gidiyoruz bildiğim kadarıyla.

Ciddi cevap:
www.youtube.com

Ciddi ciddi dusunuyorum ben de bunu..

Şimdi sakin ol ve o matrix cdlerini yavaşça yere bırak.

bilge karasu - uzun sürmüş bir günün akşamı

dostum onceden okudun mu bilmiyorum ama kucuk prensi bence mutlaka okumalisin ogrenecegin cok sey var sevgiler mecidiyekoy ben

albert camus - yabancı + düşüş. 2'li paket, çok güzel olur.

tabii ki de sartre - bulantı.
yine sartre'dan özgürlük yolları üçlemesi.
dostoyevski - yeraltından notlar.

(bkz: sören kierkegaard)

edit. kimseden direkt kitap ismi isteme. sevilen yazarları öğren, kitaplarını kendin araştır. spoiler düzeyine varmadan içeriklerini incele ve öyle al kitapları. (gerçi varoluşçulukta konu spoilerinden ziyade içerik önemlidir ya neyse)

bilge karasu +1
albert camus +2
sartre varoluşçuluk denince akla gelen ilk isim, o yüzden onun adını vermeyeceğim.
zorba, itiraflarım, yeraltından notlar, göğü delen adam, yaşama uğraşı okumanı tavsiye ederim.

@gebere jackson, yaşama uğraşı dediğin pavese'ninki mi yoksa başka mı?

pavese.

Uydurulan Din ve Kuran'daki Din.

Emine senlikoglu -genclerin imanini sorularla caldilar

youth holding ve koçluk sistemi. Bi araştırın derim.

bir kahveye ben yaparım :)

@hicunutmam pek işe yarar birşey bulamadım oradan sanki.

gir linkedin e senl aynı okul aynı bölümden mezun en az 4-5 senedir iş hayatında olan 3-4 kişiye mesaj at. eşşek değillerse fikir verirler sana. onlardan daha iyi kimse anlayamaz seni

@ozmania nın söylediği on numara hem by şekilde işe bile giersin :)

Akşam yemeğini ye, yat. Sabah 08:30 a kadar uyu işine bak. Tamamdır.

İş çıkışı spor yapmayı deneyebilirsiniz, gece boyunca sizi ayakta tutacak enerjiyi harcamış olursunuz, hem de o yorgunluk uykunuzu getirir.

@adramelekh bu yöntemi defalarca denedim, olmuyor. öğlene kadar zaten zombi gibiyim, öğleden sonra da öyle takılıyorum tüm gün kendimi tutup uyumasam da akşam 22.00/00.00 aralığında sızdıktan sonra sabaha karşı saçma bir saatte uyanıp (04.00 / 05.00) yine şu aptal döngüye kapılıyorum.

@Adramelekh +1

öyle bişe yap ki saat 10-11 gibi yorgunluktan gözlerini açama

spor olabilir, bir gün uyumama olabilir, ya da gündüz uyumama olabilir

Aynı durumdaydım -hatta daha kötü durumdaydım derdim ama senin durumda baya kötü hakikaten-
basit olarak söyleyeceğim, eğer uygularsan kurtulursun bu dertten ve başka dertlere yol açarsın. Yok idrak edemeyip, iplemeyip uygulamazsan da aynı dertle uğraşa uğraşa diğer dertlere sıra gelmez.
Kardeşim, çaresi şudur, kolaydır. Sabah güneş doğmadan önce ve yaklaşık aynı saatlerde kalkıyorsun. İster 1 saat uyu, ister 19 saat. Aynı saatte uyumaya çalışma, aynı saatte uyanmaya çalış. Aynı saatte uyanmak. uyumak değil uyanmak. bu dertten artık kurtul diye böyle odun gibi yazıyorum.
sabah kalkarken çok kötü oluyorsun, hatta kalkamıyorsun neredeyse ama bir kalkarsan off tamamdır. gittikçe iyiye giden bir hale dönüşüyor durumun. Öğle yemeklerinden sonra bir uyku bastırırdıki sorma. Şimdi bunu yazınca farkettim, kalmamış öyle birşey.
Yapacağın tek şey, her ne pahasına olursa olsun, şart şurt farketmez,
1)aynı saatte
2)güneş doğmadan önce
bir şekilde kalkacaksın ve "yaa ben hiç uykumu alamamışımki" falan demeyeceksin çünkü o zaten uykunun kandırmacası.
Selametle.

pazartesi sabah 6 da kalkıp bir hafta boyunca bunu yapmaya çalışacağım. sonuçları sizlerle paylaşırım. (bir yerlerde uykusuzluktan düşüp ölmezsem tabii) :)

hücreyi sağla tıkla..hücreleri biçimlendiri seç...Sayı kategorisinde Custom/Özel seçip üstteki kutuya gggg yaz.

tamam onu yaptım, görünürde "cuma" yazıyor ama üzerine çift tıklayıp yazıyı değiştirmek istediğimde o "cuma", "15.02.2012"ye dönüşüyor.

o zaman sil o değeri ve Cuma yaz??

ama 12000 satır var işte, yoksa o kadar da sarhoş değilim =)
hepsini "cuma" "pazar" vs. diye değiştirmem gerek.

şu formülü kullan..benim excel ingilizce
A1 yerine tarihin olduğu hücreyi yaz.

=TEXT(A1;"gggg")

marmara mühendislik fakültesinde uzun süreden beri tezli yüksek lisans yapan biri olaraktan not ortalamasını son olarak kafana tak, alesten iyi puan al, bölümün hocaları senin üzerinde iyi bir kanaati de var dersen - bölümde aşırı bir yığılma yok olmamamalı - sorun olmaz senin için.

not ortalamam 2.01 idi. belki şimdi sana daha açıklayıcı oldum.

Yapacağın üniversiteye fakülteye ve bölüme göre şartlar değişir, gidip tek tek kontrol etmen gerek.

örneğin, Marmara üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri ve Mühendisliği'nde yüksek lisans yapmak istiyorum. Tezsiz bi program bu. fakat en az kaç ortalama istiyorlar diye bir bilgiye ulaşamadım. ales %50 transkript %20 gibi değerler var da, ücreti yada min. ortalama ne istediklerini bulamadım.

2yle 3ün yerini değiştirirsen bana daha verimli olur gibi geldi. en son ing altyazıyla izleyince iyice pekişir hem cümleler net hemde daha önceden ne dediklerini bildiğinden daha akılda kalıcı olur.

ingilizce dizi izlemek geliştirmiyor hacı ingilizceyi.

mümkünse yabancı arkadaşlar edin, daha etkili.

ingilizce için dizi izlemek ANLAMSIZ. belgesel olur.

yabancı arkadaşı nereden buluyim şimdi =)

belgesel de izleriz, varmı tavsiyen?

2. bbc'den ghendis khan:

basit net tek bölümlük belgesel. dil sade, konu tanıdık.

www.imdb.com

izledim.

3. www.imdb.com

Journey to The Edge of Universe

Belgesel de altyazısı da sorunsuzca mevcut. Dili sade, basit net. Süperdir.

4. www.imdb.com

Guns Germs and Steel

meşhur kitabın süper belgeseli. 3 bölümdür. dili sade basit net. bunda da altyazı sorunu var ama bende mevcut.

izledim.

5. The Human Mind

BBC^nin yine.

The Human Mind Part 1-3 (ENG)

diye aratın. Altyazısı içine gömülü.

izledim.

6. The Incredible Human Body

National Geographic'in. Dili sade ve net. Torrent'te mevcut.

izledim.

SONUÇ:

1. dizi argodur. sokak ağzıdır. hem anlamazsınız, hem de size bir şey katmaz.

2. dizide hep aynı konu aynı kelimeler geçer.

3. dizi izlemek bir yerden sonra dil öğrenmekten çıkıp tv karşısında eğlenmek oluyor.

4. belgeseller iyidir.

5. bu tüm belgesellerin torrent ve gerekenlerinin de altyazısı var. isteyene zip leyip atabilirim.

6. human planet - planet earth'te aşırı kelime vardı. onları şu an izlemeyin.

7. benim bu bahsettiğim belgeseller toplamda 72 73 bölüm. her hafta birisini hatmedin. 1.5 sene sürer ama listening de kelime hazineniz de manyak olur.

dizi izlemekle olmuyo diyenlere KATILMIYORUM.

ingilizce seviyeni bilmiyorum ama belgesellerde (belgeseline bagli tabi) genelde bi diziye gore agir bir dil kullanilir. boyle bi duyuru actigina gore ingilizcen o seviyede degil demektir. ne demisler, one step at a time. yavas yavas.

once friends tarzi basit seyler izlersen gundelik konusmalari kolay ogrenir, cumle kuruluslarini kafanda otomatik olarak yerlestirsin. daha sonra zaten seviyene gore dizi-belgesel secersin.

ben lisede almanca egitim gordum ama sadece digiturk kanallariyla ogrendigim ingilizceyle, lise biter bitmez hollandada ingilizce egitim veren bi uni.ye kabul edildim. elbette zamanla ingilizcem gelisti ama uni.ye baslarken bana ders anlayabilicek ingilizceyi televizyon verdi.

tabi dil ogrenmek - gelistirmek hic kolay degil. belki 6 ay, belki 1 sene belki 2 sene sonra faydasini gorursun. ama emin ol fadasini mutlaka goruceksin.
bugun hollandada, isvecte, danimarkada vs insanlarin cok rahat ve -goreceli olarak- iyi ingilizce konusmalarinin en buyuk nedeni televizyonda dizilerin ve filmlerin altyaziyla yayinlanmasidir.

@lamartin:

ağır dil, belgeseline göre değişir tabi.

ama dizilerde "was goğon düyt" deniyor. what's going dude... konuşma dili, argo, jargon vs vs.

belgeselde adam tane tane derdini anlatıyor.

ha tabi şu var:

eğer amacınız ingilizce öğrenmekse, LEARNING amacı ile üretilen şeylerin peşinden gidin.

mesela, Türkçe öğrenmek isteyen yabancılar oturup çocuklar duymasın'ı izlemiyor.

dizilerin amacı adama ingilizce öğretmek DEĞİL.

belgesellerin de aslında değil ama formal bir lisan var.

ama tabiki esas kaynak:

BBC Learning English:

www.bbc.co.uk

burda:

6 Minute English'ten başlayın:

www.bbc.co.uk

Her hafta yayınlanan 6 dakikalık bölümler.

Vocabulary var, text var, .mp3 var, konular süper, konuşma güzel.

Mesela bir örnek:

www.bbc.co.uk

bu şekilde toplam 3 senelik arşiv var, 150 bölüme yakın.

150 tane episode'u tamamen hazmedin, sindirin, çok çok çok mesafe kat edersiniz.

2 günde 1 episode'u hazmetseniz, 1 senenizi alır.

gelişti. tarayıcın chrome'sa, chrome.google.com

ha sen direkt yeni sekme açayım demişsin, ben olayın kelime anlamı bulma kısmına odaklanmıştım.

şans eseri farkettim şimdi, ctrl+click yapınca da istediğim şey oluyor.

firefoxta, bir yazıyı seçip sağ tıkladığında menüde şöyle bir seçenek olur: Google'da ara : "<seçili yazı>" buna tıklarsan yeni bir sekmede seçtiğin yazıyı arar. Seçili arama motoru başka bir şeyse onun adı çıkar Google yerine.

sağ üstteki arama çubuğunda alt a basılı tutarak entere basarsan yeni sekme açıp orada arar.

Ya da bir linke farenin tekerleği ya da orta tuşu ile tıklarsan yeni sekmede arar.

mouse'un tekeri, ayarlardan orta tuş (middle button) olarak ayarlanmışsa (default olarak böyle olabilir), linke teker ile tıkladığında da yeni sekmede açar. hatta bir sekmeye tıklayınca kapatır da ek olarak.

bir de firefox için işini görebilecek hoş bir eklenti var:
(bkz: budaneki)

operada bir kelimeye çift tıkladığında sağ tıklamış gibi "ara" seçeneği çıkıyor ve yeni sekmede açıyor bunu. ayrıca çeviri seçeneğide var.

sanırım bunu soruyorsun: c1201.hizliresim.com

sunumdan önce 0,5 xanax'tan at bi yarım. tez zamanda o ruh haline de alışır heyecanlanmazsın bi daha.

var tabi tecrübe,illaki sahne tecrübesi degil.eger bu durumda isen sosyal yeteneklerini,arkadaslarin arasindaki konusma yeteneklerini gözden gecir,rahat olmaya calis.

millet senden daha mı üstün amk? hepsinin amk. belkide seni dinlemeye gelenlerin içersinde ne mallar vardır. böyle düşün, bu felsefeyle devam et rahatlarsın.

sonuçta hepsi sıçıyo, hepsinden bok çıkıyo yalan mı?

bunun en etkili ve kalıcı çözümü vatandaş ile diyalog halinde olacağın bir işte çalışmak. diğer önerim, öğrenci iseniz öğrenci kulüplerinde aktif üye olmanız. baya etkili oluyor bunlar. son önerim ise seks :)

@blackmail
bu sıçma mevzusu bi ara işe yarıyordu, herkes sıçıyo lan zorum zorum zorluyolar falan diye aklımdan geçiriyodum =)
başka varmı böyle felsefeleriniz?

Sunumdan 5 dakika önce bir tek scotch. Eğer sık sık içiyorsunuz duble. Daha çok değil ama.

@toshiro +1

insanlarla direk diyalog halinde olduğum iş tecrübelerim oldu. şimdi feriştahı gelse susmam:P ha bi de ortamda seni rahatsız edecek bir kişi, nesne varsa ondan da rahatsız olabilirsin. Bu da senin davranışlarını, cesaretini etkileyebilir.

ya birisi sheldon cooper ın alternative pants videosunu bulup buraya koyabilir mi? Tam da bu arkadasın ihtiyacı olan şey:))

Yabancılar böyle durumda karşındakileri çıplak olarak düşün der. Bir işe yarar mı bilmiyorum, bence yaramaz hatta, ama öyle bir şey de aklında bulunsun. Denersin belki işine yarar.

Mesela;

I go to school. bunu eğer

ben gidiyorum okula

diye çevirirseniz size ''türkçe düşünme derler''

"turkce dusunme" olayindan kasit kafani ceviri ile mesgul etmemen. konusma icin ornek vermek gerekirse; ingilizcen belli bir seviyeye geldigi zaman "turkce cumle kur-ingilizceye cevir-konus" sablonundan sadece "konus" sablonuna geciyorsun. okurken de, yazarken de benzer bi durum var.

fuzuli'den ziyade whats up'ı "yukarıda ne var" diye çevirirseniz yersiniz söz konusu fırçayı.

@fuzuli
yav o kadar da türkçe diil =)
"ben okula gidiyorum" diye içimden geçiriyorum ister istemez.
tabi bu kolay cümle; ama 2 satırlık cümle oldu mu, bütün kelimeleri bilsem de içimden türkçesini geçiremeyince makine hata veriyor =)

bunun tek yolu pratik ve bol bol yabancı medya kullanmaktır. müzik/film/yazı fark etmez. normal bir insan şunu yapar;

1. aşama: ne diyeceğini bul: (okula gideceğim.)
2. aşama: bunu çevir ve söyle: ay -ııııı- go tuuuuu dı sıkuuul. böyle bir şey ortaya çıkıyor. sebebi ise söylerken çevirmen.

ama senden istenen,

1. aşama: ne diyeceğini bul: (i will go to the school.)
2. aşama: söyle: ay vill go tu dı sıkuul.

belli bi seviyeden sonra okudugunu direkt anlamaya basliyorsun.. mesela ingilizce bi kelime gordugunde ne oldugunu anliyorsun ama turkce karsiligini bulamayabiliyorsun.. bu ogretilecek bi sey degil daha cok zamanla olabilecek bi sey..

seni seviyorum diyecekken i love you cümlesini kafandan geçir. sevmek, sen, ben kavramlarını ingilizce nasıl denirdi yi çok hızlı düşünmüş olman lazım.

@buyrun
tam anladığım dilde konuştun =)
şu an olayı kavramaya başladım, diğer cevaplar da gözüme daha farklı geldi şimdi.

bi süre sonra en basit cümleleri ezberden söylüyor gibi olacaksın;)

ing-türkçeye ya da türkçe-ing çeviri yaparken, ilgili dil kültürlerini düşünerek çevirmek demektir.

bunu açıklayan çok basit bir örnekler vardır.

"kafayı yemek" cümlesini türkçe düşünürsen "eating head" gibi saçma bir yere gidersin. oysa biz "kafayı yemek" kelimesi hangi durumlarda nasıl kullandığımıza bakarak, aynı şekilde ingilizce dilinde o durumlar için ne kullanılıyorsa o olarak çevirirsin. "go crazy/go mad/vs vs"

"hanımeli" kelimesini türkçe düşünüp "ladyhand" olarak değil de, "hmm bu adamlar buna ne deeor ki?" diyerek bakarsın ve "honeysuckle" olduğunu görürsün.

"flywheel" kelimesini "uçan tekerlek" yada "sinek tekerleği" vs diye değil de onun "volan" olduğunu görürsün.

yani; söyleyeceğin şeyi hangi dilde söyleyeceksen, o dildeki kullanım kültürünü / alışkanlığını / şeklini araştırarak söylemelisin.

karışık olmamıştır umarım.

the mentalist

Poirot - www.imdb.com

tabiki House M.D.

criminal minds

dexter

sherlock'u biliyorsun ama izledin mi? bence onu izle önce. baya iyi. hatta en sevdiğim 5 diziden biri oldu. son bölümünü dün izledim, aşmış.

bunun yanında house sherlock holmes'dan oldukça etkilenilerek yazılan bir dizidir. dizide house'un ev adresi bile sherlock holmes'un ev adresidir. imdb de bu konu hakkında bi yazılar vardı ama şimdi bakamıyacağım..

House

peki bunlardan hangisini ingilizce öğrenecek birine tavsiye ederdiniz?

ingilizce öğrenmek için biraz yanlış bir seçim olur bu tarz diziler çünkü genelde hızlı konuşmalar ve çok hızlı bir şekilde çıkarıma varman gereken yerler oluyor. onun yerine daha popüler ve sit com tarzı amerikan dizilerini tavsiye ederim ben.

two and a half men dizisine bu güne kadar hiç şans vermemiştim ama geçen gün bir bakayım dedim, baya komik ve akıcı ilerliyor. sherlock holmes la alakası yok tabi.

doktor ondan daha sherlocktur o yuzden doctor who

İlk belirlemeniz gereken bilgisayarı ne iş için kullanacağınız. Mesela son oyunları rahatça oynayayım derseniz ekran kartınızın çok iyi olması lazım. Film izleyeyim, yazı yazayım, internete gireyim diyorsanız çok daha uygun fiyatlı bir şey alabilirsiniz.

cosmics nin dediği gibi laptopu ne iş için kullanacaksınız amacınızı belirleyin önce. ama bence en az i5 yüksek saat hızlı bir işlemci en az hd5650 veya daha iyisi ekran kartı fiyat performans için dell/packard bell /acer filan bir işlemci kullanıcıların çoğunu birkaç yıl mutlu eder.

oyun oynamak istemiyorum, 1080p filmlerimi izliyim, internete gireyim ama bana da sürekli sorun çıkarmasın.. "Ya yine takıldı bu pc" demiyim sürekli. Tabi ekran da küçük olmaması lazım film izleyeceğim için. standart boylarda olsa olur, heralde 15.6 idealdir.

o zaman yine tercihen i5 veya i3 işlemcili bir notebook yazdığım firmalardan genelde işlemci hd5650 ve üzeri olsa iyi olur ama nvidia gt330 eşdeğeri hatta 310 bile işini görür. ekran zaten muhtemelen 15.6 alcaksın çok taşınabilir bişi amaçlamıyorsan ki pahalıdır. desktop gibi kullancaksan mesela bence biraz daha para biriktir 2000 e yaklaşınca sahibinden.com dan 2. el bir 16.4 inç ekran i7 full hd sony vaio al veya 18.6 inc toshiba.
forum.donanimhaber.com
bu linki takip et notebook fırsatlarında çok tartışılan notebooklar üzerine yorumları oku uygun bişi bulursun veya direk donanimhaber notebook alt forumunu okusan bizden daha iyi öğrenirsin.

para biriktirmeyi beklemek gibi bir seçeneğim yok, çok kısa bi zamanda -belki 1 hafta içinde- bu durumu bu fiyata netleştirmem lazım. Sen @joepiscopo yerimde olsaydın, bu durumda ve bu isteklerde hangi laptopu alırdın ve nedenini de yazarsan memnun olurum

o zaman yine tercihen i5 veya i3 işlemcili bir notebook yazdığım firmalardan genelde işlemci hd5650 ve üzeri olsa iyi olur ama nvidia gt330 eşdeğeri hatta 310 bile işini görür. ekran zaten muhtemelen 15.6 alcaksın çok taşınabilir bişi amaçlamıyorsan ki pahalıdır. dell/packard bell /acer filan bir notebook kullanıcıların çoğunu birkaç yıl mutlu eder.

yazmıştım bunlara uyan, piyasa fiyatlarının altında oran bir ürün işini görür.
ben alcak olsam biraz daha para biriktirir biraz daha bekler
fiyat performans ürünü bir i7 işlemci - ssd - yenilerden bir ekran kartlı daha extrem bir konfigürasyon (henüz yok ilerde çıkabilir) alırdım.
veya sadece taşınabilirlik ve pil ömrü önemli ise 13.3 güzel bişi mesela.

ekranın küçük olmasını istemiyorum. 15.6 olmalı, küçük ekranda film izleyemem

www.vatanbilgisayar.com

www.vatanbilgisayar.com

bu ikisi nasıl sizce, isteklerimle örtüşüyor mu?

bilgisayar ı açarken bipleme nasıl oluyor. Açarken bir bip sesi gelir. bir reset atıp bakar mısın. 3 kısa 1 uzun vb. mi? yoksa hiç mi? yoksa tek mi?

monitörü ekran kartına bağlanan kablosunda sorun olabilir. en olası bu sanırım..

Bip sesi yok mu?

hoparlörler açıksa windows başlama sesi geliyor mu?
harddisk sesleri duyuluyor mu, ışığı yanıyor mu?

yani sistem açılıyor mu?

şu an başka bilgisayardan yazıyorum. ama pc açılırken herhangi bir farklılık yok, farklı gelen bi bip sesi yoktu. eğer normalde bir kere bipliyorsa, yine bir kere biplemiştir yani.

@f2dx
hoparlör açık değildi ben denerken, dolayısıyla o konuda birşey diyemeyeceğim.
Ama sistem açılıyordu diye tahmin ediyorum. kasanın çalışma sesinden bu kanıya vardım.

bipleme sesini sorma sebebim şuydu. Tek bip sorunsuz biosun devreye girdiğini gösterir yani tek bip varsa anakartta sıkıntı yoktur,enerji tam gidiyordur vs., bir uzun 3 kısa ekran kartı arızasını işaret eder falan filan. Dolayısıyla ekranda veya ara kablo bağlantı vb. yerlerde sorun olabilir. Alıp deneyip şahsen bakmadan çok açık teşhis zor.

kondansatörlerde elektrik birikmiş. kablolarla kartlarla oynamadan önce şunları yapın:

fişi prizden çekin.
power düğmesine 2-3 kere basın.
fişi takın.

hala açılmıyorsa kablolarla kartlarla oynarsınız.

geçenlerde benim pc de benzer bir şekilde bozuldu; www.eksiduyuru.com anakart yanmış meğersem, anakartı değiştirdim..

pc'den bip sesi gelmiyor. kasanın fanı çalışıyor, onun sesi geliyor sadece. ve windowsun açılış sesini duymuyorum çünkü, en son pc'yi sessize almıştım. fişi prizden çekip, 5 kere power'a basıp tekrar denediğimde de birşey değişmedi. ara kabloyu da söküp taktım.
şimdi ne yapmamı önerirsiniz? ekran kartına yada kablosuna hiç dokunmadım henüz.

bip sesi gelmiyor ise büyük ihtimal anakart da sorun vardır. yanmış olabilir. bir bilgisayarcıdan net yardım alman lazım. Güç kaynağıyla alakalı sıkıntılarda da olabiliyor budurum da çok ihtimalli görmüyorum. toshiro ile çok benzer durumunuz.

dostum merhaba sabun değil ama bizzat kullandığım ürün var: loreal şampuan.

kuaforumnisantasi.com

kullanmazsan ölümü gör. günde bir defa yıkıyorsun ve yaklaşık 6 ay gidiyor. kolay gelsin.

loreal absolut mü? absolut'ten kötü iş çıkmaz. ben de alıyorum. işe yaramazsa kya'ya dalarım ama söyliyim.

Saç dökülmesini şampuan ile durdumazsınız.

ismi geçen sentetik bir şampuan markasının dökülen saç için bir etkisi olabileceğine inanıyor musunuz ?

yani hiç olmaz ise medikal şampuan tavsiyesi yapsaydınız mesela sebamed, fakat sebamedi yıllar var ki kullanıyorum bayağı da pahalıdır bir faydasını gördüm mü hayır.

en güzeli dermatolog arkadaşım da bu şekilde tavsiye etmişti.
bepanthen ampul ve evigen e vitamin ampul bu ikisini alın badem yağı ile bir de zeytin yağı ile karıştırın.bu karışımı saça iyice yedirin saç diplerine masajla 2 saat sonra yıkayın streç filan sarıp sıcak tutmakta fayda var.

ikinci yöntem bitkisel.
menekşe,
ısırgan,
hint,
sarımsak,
zeytinyağı,
bir de kaya tuzu (sıcak suda eritin)
bu yağları bir güzel karıştırın saça iyice yedirin çok kötü kokmaz merak etmeyin ,bu karışımı kardeşimde devamlı çıkan apseli bir sivilceler vardı karışımı sürdük, antibiyotikli kremin söndüremediği o yara bereyi bir iki gün içinde pırıl pırıl yaptı.

son olarak ısırgan otu ile rezene çayı aktardan alın kendiniz demleyin.

boşuna da şampuana filan para vermeyin hepsi de para tuzağı.
kullanmadığım ilaç şampuan kalmadı saç için bu üsttekiler ile bir parça iyiye gitmeye başladım.
geçmiş olsun.

ben bitkisel olan yöntemi tercih ediyorum. Hatta ben maranki'nin saç bakım yağı karışımını aldım ama kullanamadım bir türlü. içinde de o yağların hepsi var. o yüzden dedim hem onu kullanayım hem de bi bitkisel şampuan yada sabun kullanayım, olursa olur, olmazsa bahtımıza.
uykulu, senin tavsiye edeceğin sabun şampuan vs. var mı?

Ayrıca erkek tipi seç dökülmesi yaşıyorsanız bu üstte yazanların da hiçbir faydasını göremezsiniz. Daha ciddi tedavilere yönelmeniz gerekir.

(bkz: the big three)

trinitrotoluen

yurtdışı ve içi forumlara bakıyor dokulme ile ilgili bu dedigin ilac da diyemiyorum ki bunlari kullanan insanlar hatta arkadaşlarım var bunlar da fayda etmiyor dokulecegi varsa kacis yok bosuna para harcayip daha kotu moral bozuyorlar vakit kaybi yani cok samimi arkadasim dermatolog acikcasi bir kepek sorunumu 5 yıldır cozemedik gitmedigim doktor kalmadı.

tavsiye edeceğim şampuan yok cunku etkileri yok kendimizi kandırmayalım en iyisi halis zeytinyağı sabun tarişten filan bulun yada koyden getirtin en azindan katkı yok digerleri hacim vericez kuru tutucaz diye bir ton katkı koyuyor uzun donemde daha cok dokuyor, maalesef saglik bozuldu mu otla ilacla geri gelmiyor ama siz dediklerimi deneyin o kuaforde satılan reklam urunleri de es gecin onlar sadece guzel kokuyor ama etkileri ?

ben de zeytinyağlı sabun düşünüyorum ama hepsinde katkı maddesi var diye nereden alayım yada hangi markanınki daha az katkı maddesi içeriyor diye öğrenmek istedim. Aktarlara da güvenmiyorum zaten.
Tariş iyi midir diyorsun? bugün gidip alırım =)

@uykulu

döküleceği varsa dökülür diye bir şey yok. bu ilaçlarla gerçekten güzel sonuç elde edenler var. ama mesela ben 3 senedir minoxidil kullanıyorum(bununla birlikte dönem dönem farklı şeyler de kullandım) ve hiçir faydasını görmedim. biraz şans işi bu. bazılarında çok etkili oluyor bazılarında hiç etkili olmuyor. denemeden bilemezsin.

şampuan olarak organicum kullanmıştım ben bir ara. saçımdaki kepeği engelleyebilen ilk şampuandı kendisi. istersen bir dene derim.

bak ne diyorum? dene diyorum. hiçbirinden mucize bekleme yani.

dogrusun aktarlar da suyunu cikartmıs durumda dogallikla ilgileri kalmadı.

taris olabilir yada gemlik tarafına filan giderseniz koylerden alın onlar hakiki oluyor.

ha bi de sigara kahve gibi urunleri tuketmeyin sigara damarları tıkayip cildin beslenmesini engelliyor.
ayrıca evinize yakın baz istasyon var mı yada elektrik santrali, kimyasal tesis bunları da analiz etmeli sac durduk yere dokulmez...

sac kurutma makinasi bile radyasyon sebebi imiş ?

trinitrotoluen

tesekkur ederim deneyecegim
evet seni anliyorum haklisin da
o kadar cok care denedim ki artik sikildim o sebeple bos yere umut vermek istemiyorum ayrıca bunlar mucize vermiyor da dogru...

www.eksisozluk.com

ben istanbuldayım ve izmire gitme şansım pek yok. istanbulda tariş yok mu. netten alsam, ona da güvenemem. hiç birşeye güvennmiyorum artık =)
kendi sitesinden alınabiliyormuş zaten, tamamdır

ben bioxcin kullanıyorum, çok memnunum.

biyoksine para veren bizden değildir.

ben 4 gunde kralligimi ilan ettim. git dene.

Dakikalarla kaçıran arkadaşlar var ama benim aradığım 21 günü tamamlayanlar ama neyseki alınmayannick olayı çözdü. Şimdi plaketini vermek üzere.. ama ama ama..

Neye dayanıyoruz noluyor anlamadım ki ben.

yahu bunun bilimsel açıklamalı birşeyini bulsam rahatlıycam da bulamıycaz galiba

şu an başla
şimdi başla bulunduğun yerden başla!

gerisi yalan

başlamak mesele değil de, gerisi gelmiyor sanki, ne biliyim hergün ingilizceyle haşirneşir oluyim, yavaş yavaş gelişsin diyorum ama sonra gaz pıss diye sönüyo..

şunun formülü bi yazarmısın?

bigboy76 nın dediğine kısmen katılıyorum oraya kanalize olup ağır çalışanda var :) ben 6 ay gittim ara verdim 2 aydır gitmiyorum devam edicem yılbaşında neyse kendimden misal veriyim sana yerine göre zorluyordum tabi bende ama bunun sebebi hocanın psikolojik olarakda hazır olmamızı istemesiydi.yeni ağırlığa geçerken önce kaldırabilirim diye düşünün derdi ve bağırmak ya da ses çıkarmak tamamen konsantreden ötürü ;)

100 kiloluk ağırlığın altına yatıp bench pres yapan kişinin o esnada cinsel dürtüleri düşünmesi zordur. Bu tarz yorumları yapacaksınız madem az biraz düşünün.

Spor salonuna gelen her bireyin kendi hayatı,kendi yaşam tarzı vardır. Siz hırs yapmıyor gayet ağırkanlı takılıyor olabilirsiniz, ama herkes öyle olmak zorunda değil. Bir spor salonuna üye olduysanız parasını verdi iseniz amaç spor yapmaktır, spor yapmak demekte yorulmadan,hırs yapmadan mutlu,mesut,sakin çalışmak değil vücut performansını zorlamak demektir. Basket oynayan niye zıplıyor, futboıl oynayan niye koşuyor sorusunun cevabı ile bu sorulan sorunun cevabı aynıdır, yapılan spor bunu gerektirdiği için!

Amerikada avrupa da millet spor salonlarını dolduruyor salonlara üye olmayan yok gibi, adamları tv lerde görüyoruz, hepsi geniş omuzlu kaslı adamlar, gerçi fazla yemekten göbekleri de var ama hemen hemen hepsi sportmen yapılı. Bize gelince, spor yap deyince "sporu cinsel dürtü ile yapıyolar abiiieee" diye acaip fikirler ileri süren ergenler mevcut.

Tabi doğru, insanın fiziksel olarak rahatlaması için deşarj olması için bi koşu tuvalete gidip 1 posta attırması yetyer size göre dimi? salon neymiş? sonrada işte bu sayfalarda okuyoruz "abiler göt göbek aldı başını gidiyor yardııım.." diye duyuru açanları.

20 yaşına gelmeden kalp krizinden ölen, obezite sebebi ile nerde ise yuvarlana yuvarlana gezenleri görüyoruz. Bu hırsı nerdenmi buluyorlar? buyrun bunları düşünün tosuncuk olarak yaşamak istiyorsanız, 2 katlı evin merdivenini 80 lik dedeler gibi oflaya puflaya çıkmak, bel fıtığından kireçlenmeye, aşırı strese kadar bir sürü sağlık sorunu ile uğraşmayı o kadar seviyorsanız salona gitmeyin, bırakıverin onca enayiyi bir başına bağıra çağıra idman yapsınlar.

Tamam ben demiyorum ki zorlamayalım, sonuçta futbol oynayan herkes de aynı motivasyonla oynamıyor, bazıları kendini daha çok zorluyor. Demem o ki, ne düşünür insan o sırada, hiç birşey düşünmez mi, artık alışkanlık mı olmuştur onun için o kadar kendini zorlamak.. Biri, bir sene boyunca hergün deli gibi şınav çeker her seferinde kolları titreyip yere yığılana kadar -vücudun dinlenmesi gerek evet- diğeri ise aklına geldikçe şınav çeker belki haftada bir, o da azıcık zorlanınca pes eder.. Bu iki zihniyet arasındaki farkı merak ediyorum.. Sinirlenmeye gerek yok, herkes herşeyi bilecek diye birşey yok =)

Sinirlenmedim, bazı şeyleri yazıya dökmek ifade etmek zordur. Örnek vermeye ifade etmeye çalıştım ancak sanırım tam anlatamadım.

Spor salonunda sporunu yapan kişi kaldırdığı ağırlığa ve o ağırlığın baskı yaptığı kaslara odaklanır. Bunu anlayabilmek için aynı şekilde kendinizi zorlamanız lazım. Yoksa bunu tarif etmenin yolu yok. Herkesin kendi hedefleri olur kendini limitlerini zorlar, salonlarda doğrudur kızlara hava atayım diye kasanlarda vardır, ama yıllarca haftada 3-5 gün salona gelip kendini zorlayanlara "cinsel dürtüden geliyor" demekte olmaz.

oguzhang +1

o zaman bir de şöyle soruyim, belki tam olarak neyi anlamadığımı da anlamamışımdır =)
Bu zorlama anına destek olucak bi düşünce duygu varmıdır?
Mesela sinirlenmek insanın biraz daha direnmesine katkı sağlar gibi..?

Hedefi düşünmek iyi bir motivasyon olabilir. Mesela spor salonlarında dinç vücutlu kaslı resimler bulunan dergiler olur. Bakarsınız "bende böyle olacam" diye düşünür hırslanırsınız, bir süre sonra aynada değişiklik görünce dahada hırslanır dahada şevke gelirsiniz.

Veyahutta, salonda çalışan hırslı ama gayet güzel fiziği olan birini örnek alır bende böyle olacağım diye kasarsınız.

Kısacası herkesin kendince motivasyonu olur. Kızmak sizi motive ediyoırsa kızın, hırs lazımsa hırslanın, yani şu var, onca ağırlığın altında yatarken adrenalin salgılamayı, vücudu gaza getirmeyi öğrenirsiniz. Bağırma, çağırma yoktur ama hırıldama zorlama inleme olabilir. Odun kırarken de baltayı her sallayışta "hınk" diye ses çıkarıyoruz bu bilinçli olarak yapılan "bağırayımda dikkat çekeyim" diye düşünülen bir olay değil. Dişleri sıkarken ağpırlık altında zorlanırken verilen vücut tepkisi.

kendinizden örnek vermek gerekirse..? =)

Ben idmanıma yoğunlaşırım. Etrafımdaki insanlardan kndimi soyutlarım, kaldıracağım ağırlığa odaklanırım, hangi kasımı çalıştırıyorsam ona konsantre olurum vücudumu dinlerim. İdman esnasında bir set arası en fazla 1-2 dakikadır daha fazla olmaz. Bu arayı nefeslenerek ve ağırlığı ayarlayarak geçiririm, muhabbet ederek dikkatimi dağıtacak olaylara girmem, sağı solu izleyerek aklımı başka şeylere vermem.