maven.smith.edu

Soruya cevap değil ama zor falan deyip önyargı oluşturma bence. Zamanında C'ye kıyasla daha keyifli geliyordu bana, ders gibi değil de bulmaca çözmeyi öğreniyormuşsun gibi düşünürsen daha çok keyif alırsın.

Hangi mimari üzerinde çalışacaksınız? Genelde intel'in 8086 mimarisi üzerinde çalışılır ama motorola işlemcileri üzerinde iş yaptıran okullar da olabiliyor. Eğer dediğim şekilde ise "emu 8086" programını indirip yardım menüsünden dokümantasyonunu incelemeni öneririm. Orada birsürü komut ayrıntılı anlatılıyor zaten, örnekler falan da var. Assembly 8086 diye de aratırsan birsürü örnek kod da geliyor. Kolay gelsin.

amd64 üzerinde çalışacakmışız.

öğrenciye uygun yerler ama bildiğin varoş.

hadi yav yaşanmaz mı diyosun yani:)
önerilerin varsa alabilirim.

itü'ye metro var. o yüzden arama yelpazeni taksim ve çevresinden başlayarak metro hattı üzerinde, metroya yakın yerleri de alarak genişletebilirsin.fikir olması açısından söyledim.

taksimden bile binsen metro yolculuğu 20 dk sürüyor, ki o da osmanbey durağına kadar kağnı hızıyla gittiğinden. işte metroya inmesi metrodan çıkmasıyla beraber 30 dakika içinde maksimum 30 dakika içinde istediğin fakültede olursun.

ayazaga koyu var, cok yakin ama sakin bulasma, bananebundan'in dedigi gibi metro guzergahi uzerinde herhangi bir yer olmasi ulasim rahatligi acisindan yeterli olur.

pangalti, harbiye, kurtulus civarlari cok uygun, taksim'e de yakin hem.

kira için ne düşünüyorsun? 1000 civarı ise Ayazağa Oyak Sitesi'ne bakabilirsin.

aslında şu an için kiralıktan daha çok satılık ev arıyorum.uygun 1+1 satılık ev bulamaz isem mecburen kiralık bakacam artık.

osmanbeyde , kurtulus caddesi civarında bakabilirsin .. maslakta calısıyorum ve tek vesait (metro) ile gidiyorum gayet rahat.. taksım 8-10 dakıka yuruyerek.. osmanbey civarı da cok guzel mekan yasamak icin.. kıralar gecen yıllara nazaran cok uygun durumda.. 2+1 evler 700 - 950 arası degisiyor .. bız 3+1 evı 950 ye tuttuk 2 ay once.. bu sıra cok ev baktık , askerden gelen arkadaslara da .. 1-2 gunluk arastırmada ıstedıgın yapıda ev bulabılırsın.. kıralık dusunuyorsan , bu cıvara goz atmanı onerırım...

tarabya bu merdivenlerin arkasındaki caddede 2+1 güzel evleri 150 bine bulabilirsin.
oradan beş dakika okul mesela. dört levent çevresinde en fiyatları pahalıdır, kira bin-bir beş yüz civarı, ama o da metroyla beş dakika.

LCD TV.
Toshiba, Samsung ve Sony öneririm (ama Sony'den o fiyata 42' bulamazsın)

LCD samsung

plazma diye bir şey kaldı mı ya. led/lcd'den başka bir şey yok teknomarket broşürlerinde. mağazarlarda durum nasıl bilmiyorum

LED

en iyisi led.değilse plazma.

samsung led 3d

İstanbul Bilişim'den alınır. Çamur atan çok olur, aldanmayın.

en iyisi = senin ihtiyaçlarına en çok cevap veren

Elektronik mağazalara gidip sırasıyla ~1500 TL civarı olan tv'lerde normal tv yayını, DVD ve varsa HD görüntüleri izleyin. En çok hangisi tatmin ederse onu alın.

Ben yaklaşık 6 ay önce samsung'un 720p Plazma tv'lerinden birisi aldım, gayet memnunum. Genelde kablolu tv (teledünya) izliyorum, zaman zaman HDMI kablo ile laptopa bağlayıp film vs için kullanıyorum.

Tüm teknolojilerin birbirine karşı üstün oldukları ve zayıf kaldıkları yönler var.

Bütçe herşeydir :)

en iyisi = senin ihtiyaçlarına en çok cevap veren

müşteri adına yapılacak tev, tema, cağdaş eğitim derneği bağışları. bence en başarılısı o. bir de mail ya da zarf gönderilirse müşterilere "bağış yapılmıştır" diye hoş olur. oluyor

www.uygarliklaratolyesi.com şeklinde reprodüksiyonlar hoşuma giderdi. bunlar aynı zamanda siparişe özel de döküm yapıyorlar, böyle minik minik, tebrikler vs şeklinde.
misal, bir hukukçu olarak www.uygarliklaratolyesi.com şu parçanın bana hediye edilmesi beni çok etkilerdi. :)

pahalı :)

firma hangi alanda çalışıyorsa o alana yönelik hediyeler olmalı. banka ise bonus, telekom ise ücretsiz konuşma..vb hem firmaya maliyeti daha düşük olur, hemde iyi uygulanmamış CRM yöntemleri nedeniyle hediyeye tepki duyacak müşteri sayısı az olur.

müşteride marka bağımlılığı/sadakat yaratmak için hediye işine girdiyseniz, çok çok çok ince işlenmiş analizlerinden sonra fiyatı düşük ama müşterinin ilgilendiği alanlara has hediyeler olabilir. sanatın, doğanın ön planda olduğu hediyeler olabilir.

ajanda, kalem tarzı eşantiyonlar..

hediye kartı

hediyenin ne olduğu önemli değil. geçen pwc'den bana 4 ortalı defter ve bir kalem verdiler dibim düştü. defter o kadar güzel ki anlatamam. yazamıyorum kıyamıyorum. kalem simsiyah zaten o da ayrı cool. anlayacağın bence hediye pahalıdan ziyade güzel olmalı. garanti üstünde garanti yazan bardak verse ne olur vermese ne olur. reklam kokmamalı hediye ve klas olmalı.

kişi başı bütçe nedir?

hiç bi şey yapamazsın hocam.

bekliceksin paşa paşa

yapma yav tam cırlama havasındaydım, nese sağol sağol sağolun.

eğer saatlerce mağdur ederlerse oteli falan firma karşılayıp sizi otele yerleştiriyor genelde. Ertesi gün şu saate kadar bekleyeceksiniz derlerse cırlayın :)

bir daha kullanılmaz.

pegasus tarifeli uçmadığı için herhangi bir hak talep edilemez.

Cevap olmayacak ama, thy'nin (özellikle atatürk havaalanında) 30 dk-1 saat rötar yapması da artık pek nadir bir durum değil maalesef, gerçi havaalanı işletmesiyle de alakalı bir durum ama neyse... Pegasus'a bu konuda rakip olmalarını beklemiyoruz tabii, orası ayrı :)

gaz agrisina benziyo :/ safra tasi?

ağrı aç karnına mı daha şiddetli yoksa yemekten sonra mı?

aç oldugumda daha fena deliriyor gibi ...

korkutmak istemem ama ülser başlangıcı olabilir, en iyisi bir doktora görün derim.

daha once de lensmarket'ten aldiysaniz, onceki siparislerden cikarabilirsiniz belki?

oradan da ilk kez alışveriş yapacağım. normalde gözlükçüden alıyorum.

gözlük numarası ile lens numarası aynı değildir, lens için bir miktar daha düşük derece reçete edilir. hastanede muayene olduysanız arayıp sorun, büyük ihtimalle numaralarınız ellerinde vardır.

gözün çapı eğimi falan bissürü nanesi var. size sağ 6.00 yazıp vermişler lensi neye göre alacaksınız? bende torik lens kullanıyorum ve lensmarket tarzı bir yerden almıştım lenslerimi fakat benim kornea tabakasının eğimi normalden daha dik olduğundan hiç bir lensle rahat edememiştim, batma yapıyordu. bu tür yerler kafasına göre lens verebiliyor. sonra doktora gittim adam gibi muayene oldum ve 3 senedir sorunsuz kullanıyorum lenslerimi. yani sorun son aldığınız lenslerin gözünüze uygun verlimeyişi olabilir.

@ eter: şimdiye kadar hep astigmatsız lens kullandım. normal lenslerde de mi eğim vs. var yahu?

evet var

e ben yıllardır önüme geleni alıyorum :|
yarın doktura gideyim bari..

eğer sağ gözündeki astigmat 0.25,0,50 ise direk ihmal edilip normal lens alınabiliyor. kayma veya batma gibi sorunlar ise ancak kendinize en uygun lensi seçerek halledebilirsiniz. lenslerde su içeriği,lens kalınlığı ve lens çapı gibi özellikler vardır. bunlardan en uygununu belirleyip onu kullanmanız gerekir.

size tavsiyem lensi alırken garantisinin olup olmadığını sorun. örneğin Baush&Lomb ürünleri garantili olup memnun kalmazsanız iade edip başka bir marka lens alabiliyorunuz. air optic de aynı şekilde olması lazım

Bu zamanda bulabilecek hiçbir yer aklıma gelmiyor ama bizim bahçedeki kiraz ağacından tahmin edebildiğim kadarıyla bir iki hafta içinde bulmak çok daha kolaylaşır diye düşünüyorum.

kesin bir adres veremeyeceğim ama sosyete manavlarında vardır diye tahmin ediyorum. ya da sebze-meyve halinde?

emin olmamakla beraber, feriköy'deki organik pazarda bulunabilir belki.
edit: aradım da internetten şu haberi buldum.
www.tarimziraat.com

manisa'ya ulaşabilirseniz istetebilirsiniz. halden olabilir orada tanıdık vs. varsa istetilebilir.

internette arattım, daha önce sipariş vermedim: www.toptansebzemeyve.com . İsterseniz bir arayın

sosyete manvaları (lüks muhit manavları da denebilir) ve macrocenter gibi yerlerde meyveler turfanda, ithal vs daha kolay bulunuyor diye biliyorum. migros sanal market'e baktım ama şişli bölgesinde kiraz görünmüyor. belki başka migros mağazalarına veya diğer büyük marketlerin internet satış sitelerine bakarsanız var olup olmadığını görebilirsiniz.

(bkz: titiz manav)

0 212 292 28 60

sakin yarın farketmiceksin onları :)

Yüksek miyop yanında astigmatım da düşük olmadığı için (20 yıl önce) takmaya başladığım lenslerin sert olduğunu ve 24 saat içinde uyum sağladığımı söyleyeyim de ölçün:) Dikkatinizi gözlerinizden, lenslerinizden uzaklaştırın, ciddi bir bünyesel reddetme olmazsa gerçekten saatler içinde alışırsınız.

Yeni taktığın için o şekilde. Unutursun gözünde lens olduğunu bir süre sonra.

ben de hic gecmedi bahsettiginiz rahatsizlik. 3 ay kullandiktan sonra tekrar doktora gittim yapay gozyasi kullandim ama nafile. sanirim benim gozlerim lense cok uyumlu degil ya da ben uyumlu olanini bulamadim. sonucta tekrar gozluge geri dondum. ama umarim doktora gidip detayli bir muayneden sonra almissinizdir lenslerinizi.

muhtemelen ilk sefer olmasından dolayı ama ters takmış da olabilirsiniz

bi süre sonra alışması lazım gözünüzün. o bi süre kişiye gre değişebilir tabi ama çok uzamamalı. ne bileyim, bi-iki güne rahatlamanız lazım. olmazsa yukarıda da söylendiği gibi suni gözyaşı kullandırabiliyor doktorlar, veya lens markanızı değiştirmek gibi bi çözüm önerebiliyorlar.
umarım düzelir sizinki bi-iki güne.

Devam ederse ters takıp takmadığınızdan emin olun. Ters olmadığından eminseniz doktora gidin.

Yurt dışından getirtilebilen ilaçlar arasında ismi mevcut:

www.teb.org.tr

Malum burası Türkiye biraz prosedürleri vardır uğraştırır. Ama bu şekilde getirtilebilir.

Burada da genel kriterler var:
www.teb.org.tr

Açıkçası daha fazlasını ben de bilmiyorum ama yine sorunuz olursa yardımcı olmaya çalışayım.

@cubuk kraker
öncelikle ilgin için çok teşekkür ederim, bahsettiğin siteden ben de haberdarım ve bu ilaç için 5-6 ay önce müracaat ettim ancak senin de söylediğin gibi oldukça uğraştırıyolar ve onların bana bu ilacı ulaştırmaları çok uzun zaman alacak gibi görünüyor. ve benim bu ilaca artık bir an önce ulaşmam gerekiyor, düğün yapacam yakında bi buldurun be arkadaşlar..

acil şifalar dilerim. yardımcı olabilecek bir şey aklıma gelirse haber veririm. umarım bir yol bulunur.

(bkz: japonya'daki sözlükçüler )

İnsani Amaçlı İlaca Erken Erişim Programı:
www.iegm.gov.tr

sözlükten zack'e ulaşın. yardımcı olacaktır.

ortopedi.

kalp damar cerrahisine'de bir uğrayın derim.
(bkz: dvt)

ortopedi. dizin arkasındaki problemin sebebi kist olmalı.

c musluğu boşaltmaya çalışıyormuş (alttaki diyor zaten)
a ve b muslukları dolduruyor, a c'den güçlü olduğu için ikisi birlikte çalıştığında havuz doluyor.
b ise c'den güçsüz ve ikisi çalışınca havuz boşalıyor.

bu kadar uzun yazacağıma soruyu çözsem iyiymiş ya neyse...

Aşağıdaki gibi olabilir:
A ve B dolduruyor, C boşaltıyor. A'nın doldurma hızı C'nin boşaltma hızından daha fazla (böylece ikisi de açıkken boş havuz havuz dolabiliyor), C'nin boşaltma hızı da B'nin doldurma hızından daha yüksek (böylece, ikisi de açıkken ve havuz tam doluyken bir süre sonra havuz boşalabiliyor, örneğin b musluğu dakikada 1 litre doldursun, c musluğu da 2 litre boşaltsın, ikisi de açık olduğunda havuzdan dakikada 1 litre su azalır)

Sorunun doğru olması lazım. efx'in dediği gibi A ve B dolduruyor, C ise boşaltıyor.

A kendi başına 3 saatte dolduruyor. Aynı şekilde B kendi başına 6 saatte dolduruyor ve C de kendi başına 4 saatte boşaltıyor. 1/A, 1/B ve 1/C olarak yaparsan çözülmesi lazım sorunun.

1/A + 1/B = 1/2
1/A - 1/C = 1/12
1/C - 1/B = 1/12 gibi...

yalnız dediğiniz yöntemle cevap 4 saat çıkıyor, şıklarda doğru cevap 6 diyor.. bende 4 saat buldum ama 6 yı bulamadım bir türlü..

1/A+1/B=1/2
1/A+1/C=1/12
1/B+1/C=-1/12

A=3
B=6
C=-4

1/3+1/6-1/4=1/X
X=4
Evet, evet; Lingo doğru hesaplamış.

elinizle yapmaktan başka bir çaresi olmadığını düşünüyorum.

Bir program vardı sanırım.
Ama şimdi hatırlayamadım.

abbyy fine reader yapar mi ki?

(bkz: finereader) diye bir program varmış. ben de yeni öğrendim şoktayım

Sonsuz teşekkür. ;)

MS office yüklüyse "Microsoft Office Document Imaging" programını deneyebilirsin. Abby kadar sofistike olmasa da işe yarayan bir OCR sistemi mevcut.

www.iegm.gov.tr

geçmiş olsun dileklerimle.

efx sağol ama SGK redetti derken bu yolu denediğimizi kast etmişdim, endikasyon dışı ilaç kullanımı talebim red edildi. bunun dışında yapabileceğim başka bir yol önerisi olan varsa bekliyorum.

(bkz: usg)

eğer nezlen ağır geçiyorsa burun akıntısı o kıvamda olur. kendimden biliyorum hatta şu an aynen o evredeyim. nezle hafiflemeye başladıkça o pıt pıt damlayan sıvı koyulaşır. (evet farkındayım çok iğrençleştim) ve sana bi tavsiye: eğer burun akıntın cidden çok fazlaysa ve cildin de hassassa (iki gün sonra burnun yara içinde kalıyosa) aynı mendili defalarca kullanma. al bi rulo tuvalet kağıdını yanına ve her yaprağı sadece bir sefer kullan ve at (ben çareyi tuvalet kağıdında buldum). geçmiş olsun...

normal selpak ya da tuvalet kağıdı yerine ıslak mendille burnunu silersen, nezlen 10 gün bile sürse burnum kabuk bağlayıp yara olmaz.
ayrıcana hani şu ananelerimizin sıkça kullandığı vicks var ya burnuna ondan sür.ii gelir ferahlatır, hemen akıntının bitmesini sağlar.
geçmiş olsun her ikinize de...

sümük o. henüz iltihaplı (dolayısıyla kıvamlı) sümük safhasına gelmemişsin ondan öyle akıyor. akması tıkamasından daha iyidir.sahi hiç olmadı mı daha önce? bana hep olur :)

beyin suyu o :) yani benimkinin öyle olduğunu düşünüyorum.
yoksa sümük aslında. içinde ekstra maddeler olmayınca öyle su gibi şeffaf olur. sinüs kaynaklı herhalde. mesela o akıntı benim burnumu yakıp yara bile yapıyor.

nedeni, inflamasyon nedeniyle damar ve doku geçirgenliğinin bozulmasına bağlı sıvı artışı, seruma benzer.

korsan 25 30 civari tutabilir.

peki nasıl ulaşacağız bu korsanlara

havaş?

havaş olabilir ama sabah o saatte, taksime yurumek istemiyoruz elde çantalarla falan. ev galata kulesinin karşısında
hiç bir yol bulamazsak havaşı kullanacağız

www.securedrive.com.tr


bi' göz at paşam. Gerçi ben de bi' kere kullandım ama çok memnun kaldım. Tavsiye ederim.

sabah o saatte taksime kadar taksiyle gidip geri kalan yolu havaş ile gitseniz?

acil genel cerrahi diyorum. geçmiş olsun.

acil servisler bayramda da acik biliyorsunuz. gecen hafta benzer sikayetle arkadasim hastaneye gitti, yarim saat icinde apandisit ameliyatina aldilar. 2 hafta once basladiysa apandisit degildir muhtemelen ama ciddi bir sey olabilir. beklemeyin, hemen gidin hastaneye.

göbek düşmesi değil. ondan emin ol.

çok teşekkürler. ağrı şimdilik yok, yarın sabah acile gidilecek.

15 - 20 arası falan herhalde?

ooo umarım öyledir! daha fazla düşünmüştüm çünkü.

valla en son geçen sene binmiştim taksiye istanbulda.
florya- yeşilköy 13 ytl mi ne tutmuştu. fulya ataköy en az 50-55 tutar sanirsam.

Fulya'dan Ataköy'e ~18 km (başlangıç ve bitiş noktasına göre mesafe değişebilir), taksimetre ücretinden hesapla.

balmumcu bahcelievler 16-17 olduguna göre 25 tutar en az sanki

28

30-33

30 en az.

@kakoy: naptin florya yesilkoy 13 tutarmi kusura bakma ama seni fena gezdirmis sofor gecen sene 5-5.30 civariydi bu sene en fazla 7 falan..

tam olarak sirri cozulmemis ama durduk yere alev almiyor. ya darbe gelince ya da isininca (gunes isigiyla) alev aliyormus. uzerlerinde kimyasal madde oldugu dusunuluyormus.

ismini hatırlayamadığım bir üniversitede (büyük ihtimalle istanbul üniversitesi) incelemeye alınmıştı taşlar ve yapısında yüksek miktarda fosfor bulundu. yanma olayının kaynağı da fosfor olarak belirtildi.

katı sodyum?

beyaz fosformus. yanan taslar, yanan taslar hederehodoro diye gezdiler ortaliklarda.

o sorun bende de var. genellikle gömleğin düğmesinin yerini değiştirterek çözüyorum. az bir oynama iş görüyor.

blackdog: malesef benim durumumda düğmenin yerini değiştirmek de yetmiyor. Allah bir boyun vermiş sormayın.

bence geniş gömlek alıp sırt kısmından daraltmak daha ucuz olur yeni gömlek diktirtmekten.

gerçi o da orantısız durabilir.iyi bi terziye sormak lazım

yakın zamanda süvari'nin reklamlarında böyle bir şey duymuştum sanki, kişiye özel manşet ve yakalardan bahsediyordu sanırsam. tabii bir mağazasına gidip sorarsanız daha mantıklı olur

www.suvari.com.tr

Sadece gomlek satan magazalar oluyor, oyle bir yere giderseniz bulursunuz belki.

gömlek alırken zaten ilk kriter bedenden önce boynunuza olmasıdır. outlet olmayan network/fabrika mağazalarında(outlet denemedim belki oralarda da oluyordur) beğendiğiniz gömleklerin (ki giyip deneyebilirsiniz) bel ve kollarını istediğiniz şekilde kısaltıp/daraltabilirsiniz. bu işi ücretsiz yapıyorlar.. istanbulda iseniz avrupa yakası için teşvikiye mağazasını öneririm. ancak tavsiyem %50 net indirimleri takip edin :)

Gömleklerin yakasının dar gelme ihtimalinden dolayı, yaka düğmesi için bir miktar pay bırakılır. Gömlek aldığın yere/terzine söylersen düğmeyi söküp biraz daha uca yakın dikerek problemi çözebilir.

bu soruyu sırf efsane konusunda aydınlanmak amacıyla sorduğunu düşünüyorum ve yanıtlıyorum:
Bazı antibiyotikler bir arada kullanıldığında mesela beş çeşit bunlardan ikişer üçer falan yan etkileri artabilir diye biliyorum. tabi sözkonusu antibiyotiklerin yan etkilerine de bağlı. mesela karaciğere yan etkileri bilinen birkaç antibiyotik bir arada kullanılırsa toksik hepatite sebep olabilir ve karaciğer yetmezliğine götürebilir. karaciğer yetmezliği de çok ciddi bir durumdur.bunlar hep doktor kontrolunde alınan ciddi antibiyotiklerdir ve reçetesiz kesinlikle verilmez.

uzun vadede zararlı olsa bile öldürmüyor yani hemen teşekkürler...
çünkü çeşitli hastalıklarda iki farklı antibiyotik kullanılıyor ve bana da saçma gelmişti.

iki antibiyotikte birbiriyle etkileşen maddeler mevcutsa kullanımı öldürücü olabilir. prospektüste yazar şunu ihtiva eden ilaçlarla birlikte kullanılması tehlikeli sonuçlar doğurur diye.

Kullanılan ilaçlara göre değişir, örneğin böbreklere toksik herhangi iki ilaç aldığınızda kısa süre içerisinde akut böbrek yetmezliği geçirme ihtimaliniz tek ilaca kıyasla daha fazla olacaktır.

ev yapımı limonata içebilirsiniz. limonları dilimleyip şeker ve biraz suyun içinde bekletip (bir gece kadar) sonra elinle iyice sularını sıkıp mükemmel limonata yapabilirsin. hazır limonataların içinde şeker, ve katkı maddesi oluyor o yüzden tercih etmeyebilirsiniz.

ayran iç :) yıllardır kola vs içmiyorum. benim bi meyve suyu ice tea gibi içecekler içme zevkim var arada. bi de kesinlikle meyveli soda tavsiye ederim, limonlusu falan sporun üstüne çok güzel gider.

öncelikle benim resmi içeceğim eker ayrandır, fakat kalorilidir, arada tadımlık öneririm.

domates suyu > karabiber ve az balzemik ile beraber. uçaklarda içiliyor bu, nedense eve alınmıyor pek, aldım eve, mutlu bir beraberliğimiz var.

powerade ya da gatorade > spor yaptığın için.
eskiden isostar vardı, antrenmanda su yerine içerdik.

maden suyu > spor sonrası içersen kaslarda oluşan laktik asite bağlı ağrıları azaltır, genel olarak da faydalıdır.

dunya kadar cesitli madensuyu var, nil karaibrahimgil de oneriyor bende.

uludağ şekersiz limonata

hocam ice tea on numaradır.hatta 8 lı kutularında 2 tanesi bedava ( 6+2 hesabı).

hafif kakaolu süt. ya da çilekli, muzlu da olabilir.

ice tea sorunun tam cevabı hacı. 25-30 kalori/100ml civarı bir değeri var. susatmıyor da. dik ice tea'yi tepene.

edit: bir buçuk litrelik şişeleri de var. çok daha ucuza geliyor.

soda, bol limon, tuz. çokk güzel oluyor. mineral açığını da kapatır hem=)

www.bodytr.com adresinde 15. gün antrenman programında verilen içeceğe göz atabilirsiniz.

Yukarıdaki önerilere ek olarak meyve bolluğu yaşadığımız şu güzellerde her türlü meyvenin suyunu evde yapıp, güzelce soğutup tüketebilirsiniz. Bazı meyveyi sıkarak bazılarını kaynatarak suyunu çıkartın. Afiyet olsun.

(bkz: fayrouz)

laptopunu kullanmadım ama samsung iyi markadır.

hangi şehir? biraz konuyla alakasız gibi oldu ama. daha geçen hafta izmir'i bu konuda araştırdığım için soruyorum.

thinkpad'den başka cihaz önermem, öneremem... birkez thinkpad kullananın başka makine kullanabileceğini de sanmam.

@blackdog teşekkürler
@tsllbn, İstanbul
@mhm, Thinkoad'in linkteki konfigürasyna sahip modelini göremedim, yakın fiyattaki cihazlar ise istediğim özelliklere sahip değil. Samsung'un 1 GB Ati Radeon 4650 DDR3 ekran kartı var, beni en fazla cezbeden tarafı bu oldu. Benzer özellikte Acer'da var ama sözlükte o kadar çok kişinin canı yanmış ki ben de korktum biraz açıkçası.

işte şurada gayet cazip fiyata var :

www.hizlial.com

@rurouni: hangi mediamarkt'tan almış acaba, optimum mu?
@elcikpower: Teşekkürler, fiyat gayet cazip.

Herkese tekrar selamlar,

Cihaz İstanbul Ümraniye Media Markt'ta 1299 TL. Bugün aldım, şimdilik memnunum :)

www.pcdepo.com fikir vermesi açısından.

burdaki asuslar iyidir. fiyatları çok daha ucuz lenovo var. kullanan arkadaşım gayet memnun.

1) Harici ekran kartı diye bir şey yoktur. Bütün ekran kartları dahilidir. Anakart üstünde bütünleşik olan ve kart şeklinde olan diye ikiye ayrılır.

2) 15 gün önce 1400 küsür TL'ye ACER aldım bir tane. İşlemci T6600 2.2 Ghz, Ekran kartı Ati Redeon 4650 1 GB, RAM 4 GB, HDD 320 GB. Teknosa'dan aldım.

@pichoscosama şu bilgisayar mı?
www.hepsiburada.com

@efx;

Evet, 6930G serisi. Ama bunun işlemcisi T6400. 2.0 Ghz. Benimki T6600 2.2 Ghz.

www.teknosa.com

En sevdiğim yanı sağda num takımı da olması. Bu aletle full görüntü ayarları açık aralıksız 7 saat Oblivion IV oynadı kuzenim.

Az daha para ekleyim P serisi bi işlemcili de alabilirsin. Galiba P8700'ler vardı. Ama T6600 bana yeterli geldi.

asus'a elini bile sürme.
sozluk.sourtimes.org

heriflerin kendi official sitelerindeki forumda bile bu sorunlar yazıyor.
hani bazen ben asus alma yazınca altına hemen asus al yazıyorlar ya.
işte ben doldurayım dedim savımınn altını.

hepatit b'dir o.taşıyıcıydınız heralde sonradan geçti.kalıcı bir hastalık değil hepatit b sanırım.

gönüllü test ve danışmanlık merkezleri'nde bakıyorlarmış hocam, bende geçenlerde buralarda yırtındım biraz bu konuda.

hepatit B ye karsi vucut 95% bagisiklik saglar ama malesef bu HCV icin gecerli deil. HbsAg ve AntiHbs testlerini yaparsan HBV ye karsi bagisikmisin deilmisin anlarsin.anti HBs + ise iyilesmissindir, Hbs Ag pozitif ise tasiyicisindir. HCV icin Anti HCV baktirman lazim eger postive se HCV tasiyorsun demektir

Sadece taşıyıcı olabilirsiniz. Bunu öğrenip de geçmiş demiş olabilirler.

Ama çocuklarda görülen sarılık hastalığı gibi bir şey geçirmiş olabilirsiniz. O da Hepatit A'ya eş değer diye duymuştum ama emin değilim.

Her ihtimale karşı değil herkesin aşı olmasında fayda var. Sonuçta cinsel yollabulaşabilen bir hastalık ve virüsü taşıyan kişiler genelde bundan habersiz oluyor.

muhtemelen hepatit a geçirmişsinizdir (şu an bu yazıyı okuyan hemen hemen herkes belki farkında olmadan çocukken geçirmiştir) ama emin olmanın en kolay yolu test yaptırmak.

rumelihisarında kale cafe vardır.çok lezzetlidir.kişi başı aşağı yukarı 25-30 a tıkabasa dolu çıkarsınız.zaten kale cafenin yan tarafında bikaç cafe daha var önünden geçerken bakarsınız.veya internetten bi bakıverin.ayrıca ortaköydeki beltaş cafe denize sıfır kahvaltı için birebir.fiyatıda öyle aşağı yukarı ama lezzet konusunda kale'nin ballı kaymağını tavada erimiş hellim peynirini portakal suyunu geçemez.

teşekkürler i like dance and i like romance, başka önerisi olan var mı acaba?

emirgan sütiş ve yine emirgan korusunda beyaz köşk. beyaz köşk te adam başı açık büfe 25 lira civarı olması gerek. sütişte ise ne yerseniz onu ödüyorsunuz ki menü oldukça geniş. yanlız sütiş e geç giderseniz sıra beklemeniz bile mümkün çünki çok kalabalık.

www.mabeyin.com .
Tavsiye ederim. Geçen yaz kişi başı kahvaltı 37,5 tl idi. (tatlısı tuzlusu yumurtası vs.) Haftasonu kış döneminde kahvaltı verip vermediklerini telefonla teyit etmeni tavsiye ederim. Eğer çoluk çocuk varsa oyun alanı ve eğlendiren öğetmen ablaları da var. Lezzet arıyorsan bulacağından emin olabilirsin. Akşam yemeği için kebapları da süperdir.

florya'da ziya şark sofrası var. pazar günleri açık büfe kahvaltı oluyor. kale'de yiyecekler güzel ama yer bulmak bir mucize. yayılıp rahat rahat yemek pek mümkün olmaz. sıkış tepiş. yıldız parkı'nda malta köşkü var. orada da açık büfe kahvaltı oluyordu.

arabayla gidecekseniz kesinlikle rumelihisarında kale gibi yerlere gitmemenizi öneririm. arabanız, benzin bos bir sekilde geri getiriliyor ve bir saate kadar bekleyebiliyorsunuz onu.

yıldız parkındaki köşkler.

(bkz: oba)

Birşeyler yiyemiyor ve içemiyorsan, hele üstüne ishalsen bence vakit kaybetme. Serum dediğin %0.9'luk tuzlu su. Ama sana muhtemelen standart serum yerine içinde bir çeşit şeker olan başka bir serum vereceklerdir, hekim kontrolünde ikisi de sıkıntı oluşturmaz. Kendi kafana göre alırsan (böyle bir becerin varsa ayrıca takdir ederim :) )kendi kendine sıvı yüklemesi yaparsın, kötü olur :)

Bel fıtığı (disk hernisi) olabilir, bununla birlikte damarlarınızı yıkayacak bir hastalıktan şüphelenmek -Buerger's gibi- için yaşınız da önemli. Kaç yaşındasınız?

2-3 ay sürüyor, 6 ay sürdüğünde "kronik" deriz buna, siz yine de kronikleşmeden doktorunuza görünün derim.

29 yaşındayım. yani geçici değildir diyorsunuz sanırım, en iyisi doktora gitmek o zaman, inş. sigradan değildir. ben birazda çok hamlandım acaba spor yapmamaktan olabilir mi bölye bir şey?

Spor yapmamak demeyelim de, uzun süre hareketsiz kalmak da buna neden olabilir. 29, damarsal hastalıklar için -istisnalar hariç- çok genç. Bu nedenle onlar eleniyor. Doktora görünmenizi öneririm.

1- marmara34, iki ayağın da mı kaşınıyor?
2- Sırtında ağrı var mı?

evet 2 ayak, sırtımda ağrı yok bugüne kadarda sırt ağrısı derdim hiç olmadı.

haklısın turkuaz, salaklık denir kısaca buna, zaten sigara içen adamda akıl yoktur.
doktora gideceğim de burdan sorarak aslında korkumu dindirmekti. teşekkürler.

başta söyleyeyim dışarıdan testosteron alımı hele de doktor kontrolünde olmadan, senin durumunu çok çok daha berbat bir hale getirir. sakın düşünme bile.

LH'ın yüksek, testonun düşük olması sende aromatase enziminin fazla salgılandığı ihtimalini aklıma getirdi. yani, vücudunda üretilen testosteron, östrojene çevriliyor olabilir. vücüdunda aşırı yağlanma ve ödem ya da jinekomasti var ise bu ihtimali de düşün. Nolvadex gibi bir anti-östrojen kullanabilirsin belki. Doktorunun olayı bu kadar hafife alması garip zira spor yapmana rağmen testo değerin çok düşük. spor yapmasan sınırın altına inecek büyük ihtimal. Tabi yine de anti-östrojeni de doktora danışarak alman gerekir.

Yalnız burada birşey daha var o da yaptığın sporun türü. Eğer maraton koşuyorsan yada uzun crosslar, bu testo salgını düşürebilir. ya da katı diyetler uyguluyorsan.

Bu noktada sana önerim yumurta gibi çinko ve esansiyel yağ asitleri içeren gıdaların alımını arttırman. Bir de doğal yoldan testo salgısını arttırmak için ağırlık kullanarak güç çalışması yapman.

Son olarak (bkz: zma)

geçmiş olsun.

Dışarıdan testosteron alırsan, vücut testosteronum bol diyebilir, testislerindeki hücreler testosteron üretimini azaltır ve sonuçta sperm sayın azalır. Testosteron alan sporcular'da kısırlık olur hikayesi de bu (ve gerçek).

Dışarıdan tektosteron almak ileri yaşlarda kronik karaciğer yetmezliği, siroz, kıllanma artışı, ileride jinekomasti (meme büyümesi) gibi sorunlara yol açmaktadır. Bu nedenle doktorunuz tarafından reçete edilmedikçe/öneri edilmedikçe testosteron kullanmayınız.

korneayı çizmiş olabilirsin sanırım
geçmiş olsun

o tarz birşey yaşamadım. herhangi bir acı filan yok.

Parlama nasıl? Lasik veya başka lazerli bir yöntemle kırma kusuru ameliyatı olduysan ameliyattan sonra parlamalar olabiliyor.Başka bir ithimal de migren atağı öncesi olabilir.
Eğer şimşek çakması anında oluşan görüntü şeklinde parlama varsa retina dekolmanı olabilir ama bu en kötü ve düşük ihtimal.
Geçmiş olsun

Arkadaşlar,
Teşekkürler. Gözümdeki parlamalar azalarak yerini korkunç bir baş ağrısına bıraktı. Ama gene de doktora gittim. İntralase ile ameliyat olduğum için gözümde bir sorun olmasından korktum. Ancak, şu anda gözümde herhangi bir parlama ışık vs yok. Sadece baş ağrısı var.
Sanırım hayatımın ilk migren krizini yaşıyorum.

Not: bu duyuru 1 saat içinde kendisini yok edecektir.

bende de benzeri şekilde olmuştu. aynı zamanda bu parıltılardan sonra cümle kurmakta zorlanıyorum, anlatmaya çalıştığım şey yerine saçma sapan kelimeler çıkıyor ağzımdan. nörolog "auralı migren" teşhisi koydu. parıltılar, cümle kurmakta zorluk, öncül ağrı, çok şiddetli şeklinde seyreden krizler olağan gelmeye başlıyor bir müddet sonra. kendimde migreni tetikleyen etmenleri tespit edip daha az maruz kalmaya uğraşıyorum. parıltılı yüzeyler ve ışık kaynaklarıyla gözünün doğrudan temasından mümkün mertebe kaçınmanı ve kesinlikle doktora gitmeni öneriyorum. büyük geçmiş olsun.

(bkz: auralı migren)

yağ yakımının kardiyografik hareketlerde daha fazla olduğu doğru, bu tabii ki futbol basketbol oynayarak yağ yakamazsınız anlamına gelmiyor ama şöyle diyebilirim ki 10 dakka koşmaktansa yarım saat yürüyerek daha çok yağ yakarsınız.

daha once sorulmustu ve cevabi verilmisti yanilmiyorsam, egzersizin süresi şiddetinden daha etkili yag yakmada.

ve tabiki nabiz da onemli.
yag yakmaya yardimci olan seylerden biri de bu nabzi
kendi, dogru araliginizda korumak. mesela benim icin
130-150 arasi yag yakim hizi. bunu asarsam ya da altinda
kalirsam yag yakimim ayni oranda gerceklesmiyor.
gunde 30-45 dakikalik ve bu aralikta kalacarak yapilan
egzersiz ise yarayacaktir. yalniz herkesin 'ilgili nabiz
araligi' farkli. dolayisiyla once onu bulmak gerek. bana
spor salonunda bir takim bilgiler isiginda soylemislerdi.
o nedenle nereden ogrenilir bilmiyorum ama cok cok farkli
olmasa gerek. belki 140-160 vs olabilir.

"Sağlıklı" birisi için şu formülü kullanabilirsin;
Not: Çeşitli sağlık problemleri olan kişilerde yoğun egzersiz sırasında ani kalp ölümleri görülebilir. Bu yüzden aslında öncesinde gidip bir kontrolden geçseniz, en azından ekg falan çektirseniz kendiniz için iyilik yapmış olursunuz.

X=[(220-yaş)- normal kalp ritmi {örneğin 75} ]* egzersiz yoğunluğu{ yeni başlayan için %50-60} + normal kalp ritmi {örneğin 75}
yani, 20 yaşında ve yeni başlayan birisi için kalp atım hızı aralığı şöyle olabilir
(220-20-75)x0.5+75 - (220-20-75)x0.6+75, yani 137 ile 150 arası

Öyle kiliseye filan gitmene gerek yok. Biraz İncil karıştırıp iman edersen tamamdır. Tabii dini daha doğru öğrenmek için kilise şart. Onlar gerekli öğretileri doğrudan sana öğretirler.

banuolcay, din degistirme genelde kisinin sevdicegi baska bir dinden olursa, kisi de sevdicegini mutlu etmek/kirmamak icin dinini degistiriyor. bu zamana kadar en yaygin din degistirme sebebi budur. ama ben insanlarin bir dini hangi birikimle bir dini digerine gore ustun bulduklarini anlayamiyorum. benim icin hepsi ayni martaval. want2die'in da dedigi gibi, siz hangi dine inanmak istiyorsaniz ona inandiginizi bilmeniz ve kabul etmeniz yeterli olacaktir; haci, hoca, peder, rahip vs. nin bilmesine gerek yok.

aradığınız soruların tüm cevaplarını şu adreslerde bulabilirsiniz:

www.hristiyanforum.com

www.hristiyanolmak.com

okuduktan sonra da anlayacağınız gibi birilerinin salladığı gibi hristiyan olmak için ben oldum demeniz yetmeyecektir. nasıl ki müslüman olmak için kelime-i şahadet şartı vardır benzer şekilde hristiyan olabilmeniz için de bir takım sorumluluklarınızı yerine getirmeniz gerekmektedir.

ben olsam din değişterecek kişi, bunu faaliyete girişmezden evvel şu soruları kendime sorardım:
-kendimi cari (mevcut)inanışımda ifade edebiliyor muyum?
-bu inanış beklentilerimi karşılıyor mu? (dinden ne bekleniyorsa)
-bu inanışın eksik, hatalı, arızalı bulduğum yönleri var mıdır?
-varsa bunları giderebilir miyim? giderebilir isem nasıl?
-mevcut inanışımı tamamen sorguladım mı yoksa bir hevesin peşinden mi kanatlanıyorum?
-mevcut inanışımın benden beklentilerini tam olarak yerine getirebildim mi?

diyelim bunlara ortalama cevaplar verdim. sonra yine diyelim yeni inanışım olacak olana ilişkin bir takım sorulara cevap arardım. bunlar da şöyle olabilirdi:

-peki bu yeni kabul edeceğim inanış benim arayışıma ne denli cevap olabilecek?
-bu yeni inanışı tam olarak araştırdım mı? ona tam olarak hakim oldum mu?
-yapacağım iş sonuçta çocuk oyunu veya yap boz değil. bu nedenle bir süre sonra sıkılıp geri döner miyim?
-dönersem kendimle çelişkiye düşer miyim?
-bu yeni inanışın ritüellerini tam olarak biliyor muyum?
-eskisininkilere riayet etmediğim gibi bununkilere de etmeyebilir miyim? etmezsem sıkılır mıyım? rahatsızlık duyar mıyım?
-yeni bir inanış yeni bir gruba aidiyet demekse, bu yeni gruba kolaylıkla uyum sağlayabilir miyim?
-bu gruba uyum sağlayabilirsem bile kendi ait olduğum gruplarca yadırganır mıyım?
-bu konuda yaşayacağım sorunları etraflıca tartıştım mı?
sorular muhtelif olabilir. ben olsam bunları düşünürdüm. bir çok din hakkında bir çok şey okuyan bir müslüman olarak demek isterim ki, din evet belki miras olarak atalardan bizlere geçiyor ama, mirası bir anda harcamak kolaylığında bir alan olduğunu söylemek zor. insanın arayışı tatmin ise eğer, mevcut durumdaki eksikliklerini gidererek belki bu arayışını karşılayabilir. değilse bilinmedik denizlere, üstelik denizciliği sonralardan öğrenerek çala kürek açılmaya çalışmak üstesinden her insan evladının kolaylıkla gelebileceği bir husus olmasa gerek -ki eğer arayış içinde olan sizseniz size de üzülmeyeceğiniz, pişmanlık duymayacağınız bir seçim yapmanızı temenni ederim.


ayrıca islam dini için kelime-i şaadet değil kelime-i şahadet elzem olan hususlardan birisidir -ki tek başına da yeterli olduğunu hemen bir çırpıda söylememiz zordur. kaldı ki diğer dinler açısından da uyulması gereken bir çok emir yasak ve kaide mevcuttur.

bu iş için para verenler var. geçecekseniz üstüne birazda nakit fena olmaz.

evet esim yabanci ve hiristiyan, evet hiristiyanliga daha cok inaniyorum, evet nufus cuzdanimda da yazmasini istiyorum. bunun icin de incil okuyup 'inaniyorum' demekten fazlasi gerekli sanirim. su linkler faydali gibi. bu arada... ben hiristiyanliga geceyim mi diye sormamistim. :))) ama dimag acan yorumlar ve bilgiler icin hepinize tesekkurler. burasi evim gibi. :)

bulunduğunuz çevrede kilise varsa muhtemelen haftasonları konuşmalar olur. (bilindiği gibi hristiyanlıkta ortodoks, katolik, protestan, gregoryen gibi mezhepler var. ilk önce farklı mezheplerden kiliselere gidip haftasonu yapılan ayinlere katılmanızı, bu mezhepler hakkında bilgilenmenizi ve seçiminizi ona göre yapmanızı öneririm. gittiğiniz kiliselerde yetkililerle konuşabilirsiniz.(bunun için oradalar zaten) bazı cemaatler kendi aralarında konuşmalar, söyleşiler düzenlerler. bunlara da katılabilirsiniz eğer boş vaktiniz varsa. acele etmeyin, kimse size sen hristiyan mısın diye sormaz.
en önemlisi de kimsenin sözünü takmayın.para veriyorlarmış hede hödö.. her dinde var böyle safsatalar. ülkemizin halkı bile kendi içinde misyonerlik yapıyor yeri geldiğinde türban takanlara maaş bağlayarak. para karşılığı bir prosedürü yerine getirmek kimi tatmin ediyorsa artık..

bir dini benimsemek, yapılması gereken prosedürlerden daha önde gelir. bu islamda da hristiyanlıkta da böyledir.(temelde aynıdır zaten amaç, tanrıyı benimseyebilmek, onu kabul etmek vs)
içiniz rahat ettikten sonra gidersiniz vaftiz, kutsanma, nüfus cüzdanında din hanesi değişimi.. ne gerekirse yaparsınız.
en önemlisi iç huzurunuz. yoksa çokda farketmiyor hangi din olduğu.

Bu arada, diğer dinlerden müslümanlığa geçenlerin tecrübelerini okumak da faydalı olabilir. Bu arada sozluk.sourtimes.org adresine bak istersen: zeitgeist the movie.

benim anlamadığım soruyu soran arkadaş :" acaba hristiyanlığa geçmeli miyim?" diye sormuyor ki? ne diye toplanıp "bak hristiyanlığa geçsen ne olacak bikbik" diye cevaplar veriliyor ki?

prosedür sorulmuş,söyleyecek birşeyiniz varsa bilgi sahibiyseniz aydınlatırsınız,yoksa da kontra-misyonerlik yapmanın alemi yok

presbiteryenliğe geçiş için şöyle bir prosedür varmış:

www.presbiteryen.org

allaha dilekçe vercen diye espri yapmak istemiyorum ama eşin hristiyansa o anlatsın sana dini varsa bir cemaati girersin onla beraber olur biter.

Aşırı doz, adı üzerinde. Normalde uyuşturucu sonucunda oluşan etki zamanla azalır, bağımlı olan kişi de aynı etkiyi yakalamak için dozu artırmaya başlar. Bir noktadan sonra bağımlının aldıı doz merkezi sinir sistemini çeşitli noktalarda etkileyerek (kalbin durması, solunum sisteminin durması vs) ölüme sebep olur.

Uyuşturucuyu tek başına bırakmak belki mümkün ama yardım alındığında başarı şansının artacağı kesin.

Kendi idaresiyle bırakacakları vardır, bırakamayacakları vardır.

Eroin haricindeki hicbir uyusturucunun kimyasal bagimligi oldugunu zannetmiyorum, irade ile ustedsinden gelinebilir amma ve lakin bagimlilik zaten iradesizlik oldugu icun ya kendini gelistireceksin ya da profesyonel yardim alacaksin..

a$iri doz da insanin kendine yaki$andan fazlasini alip a.g.d. durumuna gelmesidir..

kib sçs ii ok bye

kişi kendi iradesiyle zor bırakır ve oldukça tehlikeli olur. zira bu cold turkey dediğimiz durumda vucudun verdiği tepki azımsanacak şey değildir. alkol bağımlısı ise insan ölebilir bile bu süreç içerisinde, ona da delirium tremens denir. acile bu şekilde gelen hastalar bazen o kadar feci oluyorlar ki, benzodiazepin türevleri yeterli olmuyor, bu durumda hastaya direkt alkol verildiği oluyormuş, psikiyetrist kıdemlim öyle demiş idi, ki mantıklı. dolayısıyla detoxifiye olurken tıbbi gözetim altında olmak şart. dahası metadon ile uyuşturucu arama bulma zincirinden hastayı çıkarıp, onu o çevreden uzak tutmak da mümkün, hem ağızdan alınıyor. o şartlı refleksler önemli, mesela sigarayı bırakırken en önemli şey, yaparken otomatikman sigara aradığınız şeylerden uzak durmak..

aşırı doz, genelde bırakma denemeleri sonrası, vucudun önceki tolerans düzeyine uygun miktarda eroin alınmasıyla oluşur. ya da satıcı yamuk yapacak müşterisine normalde sattığından daha saf bir doz satar, veya kendisi katkıları vb hazırlarken dozlamada hata yapmıştır.

ben sırf bu nedenle uyuşturucunun legalize edilmesi gerektiğini düşünüyorum. zira bağımlı olduktan sonra bu gerçekten bir hastalık ve hiçbir hasta grubu içinde ne olduğunu bilmediği bir ilacı allahbilir kaç defa kullanılmış bir enjektörle vucuduna zerk etme durumunda değil..

oncelikle kara kadifeye katiliyorum.

bence kendi kendine birakabilmek cok cok zor. oncelikle cevreni degistirmelisin, cevreni degistirmedigin muddetce istedigin kadar birak en ufak bir zayif aninda tekrar basliyorsun, ortami oluyor vs vs.

alternatif olarak akupunkturu deneyebilirsin ama iyi bir doktora gittiginden emin ol derim.

edit: basarisi tecrube edilmistir.

madde bağımlılığından kurtulabilmek için en makul yöntem profesyonel yardım almaktır. türkiye'de bu işi en iyi bilen kurum da amatem'dir. bu konuda insanların sahip oldukları fikirlere fazla itibar etmemek gerekir. tecrübe edilmemiş bilgi çoğu zaman içi boş, kulaktan dolma bilgidir. siz ne kadar eroin dışında kalan maddelerin bağımlılık(fizyolojik ya da psikolojik) yapmadığını düşünürseniz düşünün, gerçek hayat fikirlerle işlemiyor. "ben istesem hemen bırakırım" türünden laflar boş laflardır. irade ile sorunlar çözülebiliyor olsaydı, hayat bu kadar dandik olmazdı...

uyuşturucular, uyarıcılar,halüsinojenler hep "uyuşturucu" olarak bilinir. ancak kimilerinin uyuşturucu etkisi yoktur, kimilerinin çok ciddi kültürel geçmişi vardır, mesele sanıldığından çok daha karmaşıktır. misal nikotin homosapiens sapiense en çabuk ve en güçlü bağımlılık yapan maddelerden birisidir; fakat sigara yasaldır...bağımlılık denen şey için ortada bir madde olmasına dahi gerek yoktur. kumar buna çok güzel bir örnektir.

söylediklerim, amatem'e yatmış tanıdıklarım olduğu için, sağdan soldan duyduklarımla değil, bizzat madde bağımlılığı tedavisi görmüş arkadaşlarımdan edindiğim bilgilerdir.

madde bağımlılığından kurtulmak isteyenler, etrafındaki insanların fikirlerine değil, madde bağımlılığı tedavisinde uzman olan insanların fikirlerine itibar etmelidirler. başta söylediğim gibi, benim bildiğim, amatem bu konuda en iyi kurumdur.

not: www.geocities.com şu adreste "kapitalizm ve drug" adında çok iyi bir makale vardı. çok eskiden gördüğüm bir sitedir. muhtemelen 5-6 yıldır kimse uğramamıştır; fakat yazılar başlığında faydalı şeyler vardı. bahsini ettiğim makaleyi ararken farkettim, geocities de bloklanmış meğer. artık uygun bir proxy ile siteye bakarsınız...

aşırı doz efx'in de söylediği gibi "doz aşımı" ile ilgili. vücudun "yetmez bu, daha fazla ver" demesi ile kişinin dozu arttırması ve neticede vücudun tölare edemeyeceği miktarda uyuşturucun vücuda girip kişiyi öldürmesi aşırı doz seviyesini belirliyor. buna bağlı olarak vücut tam ters duruma da uyum gösteriyor:

o amatem vs yerler bağımlının safi iradesi ile yapamyacağı bir şey yapıyorlar; hastaya uyuşturucu vermeye devam ediyorlar fakat bilimsel olarak onaylanmış belli bir düzen/plan dahilinde ve dozu azaltarak (özellikle bilimsel diyorum çünkü bağımlının kendi keyfine göre bu miktarları ve süreyi belirlemesi mümkün değil ya da çok çok zor). vücut uyuşturucuya yoksunluk tepkisi verdiğinde, yani uyuşturucu maddeye olan istek açıkça ortaya çıkıp kişiyi manyağa bağladığında o esnada kişinin ihtiyacı olandan daha düşük bir miktar veriyorlar. bu miktar doğal olarak yetmiyor bağımlıya ama nefsini körlüyor. doz yavaş işleyen bir süreçte tamamen sıfırlanıyor. bir süre de sıfır doz ile yaşayıp yoksunluk gösterecek mi diye kontrol altında tutuluyor. neticede hasta cillop vaziyette taburcu ediliyor.

tabii tekrar başlayıp başlamamak sadece kişinin elinde fakat amatem gibi bir kuruluş bir kişiye "sen tedavi oldun artık haydi koş özgürsün" dediğinde fizyolojik bağımlılık tamamen sona ermiştir, kalanı psikolojiktir, dombililiktir.

herkese ayri ayri te$ekkur ederim. ama spey$il tenks tu hunter the dayworker. ozellikle verdigin link cok i$ime yaradi.

Mesane ile göbek bağı civarında normalde olmayan bir yapı muhtemelen. Urakus kisti veya urakal kist deniyor. Tabii başka bir şey de olabilir. Tanıyı bilmeden, tanı konsa bile kist tipini bilmeden cevap vermek zor. Bence şimdilik fazla kafaya takmayın.
www.ttb.org.tr

sakinnnn:)

efx e katılıyorum, hem de en azından hayati bir tehlike yok ki ayaktan takip ediyorlar. meraklanmayın..

teşekkür ederim yanıtlar için, kısmen rahatlatıcı oldu, ayakta takip durumu felan.. peki diyelim ki bu kistle ilgili bir sorun çıkıyor yani iş ciddiye bindi, Allah korusun kötü bir durum olma ihtimali var mı? Biz, Ankara'dayız, özel bir hastanede bir doktor takip ediyordu gebeliği ama dün o kendisi Zekai Tahir Burak Hastanesi ne gidin fln demiş, şimdi bu hastaneye güvenelim mi? Yoksa sizin önerebileceğiniz başka bir yer var mı? Doğrudan oraya yollayalım, gitsinler, kurtulsun yeğenim. :(((

oluşur elbette. omphaloid kalıntılar görülebiliyor.

apiterapi.uzerine.com adresine göre polenin besleyici değeri güneş ışığı oda sıcaklığı gibi faktörlerden etkileniyormuş, yani doğru bi şekilde kurutulmöuş olması gerek.. tatla bi ilgisi olmayabilir. güvenilir bi yerden alın yine de, arıcı bi tanıdığın varsa polen toplanır toplanmaz buzluğa atıp öyle tüketebilirsin

Poleni genellikle balla ya da arı sütüyle karıştırıp satıyorlar. Karışımın terkibinden kaynaklanıyor olabilir belki.

sigara iciyorum da cok degil. ortamda rutubet de yok. yemek yeyince artiyor :(

sigarayı bırakın (ben bıraktım), spora başlayın, sıkı bir diyete girin. geçiyor.

stres tabanlı veya psikolojik bir durum da olabilir tabi.

gaz veya hazımsızlık problemi gibi birşey olabilir.iç ortamda yer kalmayınca bir taraflara nüksediyor. yalnız hangi doktora gidip ne tür tetkikler yaptınız daha detaylı yazabilirsiniz.

aynı sorunu ben final sınavlarım yaklaşırken yaşadım. farkında değilmişim ama çok pis stres yapmışım üzerimde son senem olduğu için. bariz nefes almakta güçlük çekiyordum yani.

nacizane tavsiyem stresten uzak durun, gevşeyin. ben de doktora gidip hiçbir şeyim olmadığına iyice emin olduktan sonra beynimde bitirdim olayı, daha da rahatladım.

tesekkurler cevaplara. durum su: bende cok uzun suredir var , o nedenle donemsel strese bagli oldugunu sanmiyorum. isi biraktim, 2 ay oldu. su anda hicbir stresim de yok anlayacaginiz. :) doktor guatr'dan suphelendi. ama demir eksikligi haric birsey cikmadi. anksiyete dedi ama ben fiziksel bir neden olduguna neredeyse eminim. teshis koyamadigi icin oyle dedi bence. sigaradan kaynakli ise niye simdi oluyor anlamiyorum. ustelik gun gectikce bu problem artiyor ve her gun oluyor.

Farazî bir tahmin ama panik atak da olabilir. Nefes güçlüğüne ek olarak zayıflık - bitkinlik, kas gerginliği, düzensiz kalp atı$ları, ba$ dönmesi, deri duyarlılığı, vb. belirtiler de mevcutsa, bir de bu konu üstüne gidilebilir belki..?

Akciğer fonksiyon testi oldunuz mu?

Anemi olabilir, tam kan sayımı yaptır.
Normal çıkarsa hipotiroidi olabilir, TSH seviyeni ölçtür.
Bu da normal çıkarsa tekrar değerlendiririz.

bol bol çukulata ye.

duzenlli seks.

çay içmek harareti alıyorsa pekala dondurma yiyerek üşümeyi engelleyebilirsin.
yahut çok soğuk bir ortamdan direk suya dal, bir süreliğine sıcak gelecektir sanırım.

Alkolün ısınmaya yardımcı olduğu düşüncesi çok karşılaşılan bir yanlıştır efendim. Alkol üşümeyi engellemek yerine kan dolaşımını hızlandırarak daha fazla enerji kaybedilmesine ve daha çok üşümeye sebep olur. Normalde benim gibi doğa sporu yapanlar ısınmak için çok kolay şekilde enerjiye dönüştürülebilen meyve şekerinin çokça bulunduğu pekmez, pestil, kuru üzüm gibi şeyler yerler. Senin durumunda işe yarayıp yarayamacağını bilememekle beraber ben yine de bunları öneririm...

denize girmeden önce yarım ekmek arasına önceden hazırlanmış olan tahin-pekmez karışımı bol bol sürüp ye. bir anda vücudunu enerji kaplayacak.

bu yüklü enerjiler kısa sürede şişmanlığa sebeb olacağa için denizde bol bol kulaç atarak sindirip atabilir kasa dönüştürebilirsin. oeh

ciger ve pekmez. kuru uzum de olabilir. hepsi ayni anda iyi bir fikir gibi gorunmuyor pek, ayri ayri al istersen

craig.gp2x.de pek incelemedim ama bu aradigin sey olabilir

gp2x ürünlerinden haberdarım. psp üzerinde homebrew ile de yapılabiliyor fakat ben daha basit ve açıkcası ucuz bir şeylerin olabileceğini düşünüyorum. çünkü o kartuşla çalışanlar 15 liradan satılıyor.

nintendo wii 'nin var öyle bir olayı. wikipedia'dan detayları bakabilirsin. bişiy channel diye geçiyordu.

ilk basta soruyu bile tam anlıyamadım ama evet güzel olurdu böyle bi şey varsa ve bulursanız ciddi olarak ben de haberdar olmak isterim:)

dedigim gibi soruyuda tam anlıyamadıgımdan aklıma şu geldi alakasız biraz sanki ama belki hosunuza gider:)

www.trfighters.com

bahsettiğiniz cihaza hiç denk gelmedim. bu hayli maliyetli bir proje, keza muhtemelen cihaz, üstünde hayli güçlü bir işlemci barındırmak zorunda. bu açıdan GamePark 2X en iyi alternatif. GamePark'ı TV'ye de bağlayabilirsiniz, üstelik bunun bir cradle'ı da var ki usb'den bağlanan bütün kontrol aygıtlarını takabilirsiniz. internetteki nes pad'lerinden dual shock2'lere kadar, aygıtın girişlerini usb'ye çevirme rehberleri var. çok istiyorsanız onlarla uğraşırsınız.

enteresan bir şekilde, hayal gibi görünen nes'te başka bir medya kullanma mevzusu gerçekleştirildi. aşağıdaki linkte bir nes kartuşu görüyorsunuz, ki sd kart takılabiliyor.

www.retrousb.com
ancak bu kartuşu alsanız bile, nes'in amekerika/avrupa versiyonuna ihtiyacınız var.

son olarak gamepark'a yazdığınız yazılımı yüklemek mümkün. yine de örneğin arcade makineleri, ya da nes/snes için yazılım üretmeye çalıştığınızda, bu sistemlerde assembly ile kod yazmanız gerektiğini ve donanımlarının sınırlarını da çok iyi bilmeniz gerektiğini biliyor musunuz ?

openpandora.org

böyle bir diyet yapmayı düşünüyor olamazsın değil mi?

yaşamaz. sırasıyla protein, yağ ve karbonhidrat (sonuncusu çok şart olmayabilir) lazım yaşamak için. vitamin de lazım bunlardan sonra tabi.

Şöyle birşey varmış ama denemeyin sakın:

(bkz: breatharianizm)

recipes.howstuffworks.com

vitaminler enerji vermezler ve vücutta depolanmazlar. o yüzden yemeklerin yerini hiç tutmazlar.

düzeltme: suda çözünen vitaminler depolanmazlar, yağda çözünenler depolanır.

en basitinden de insanın sentezleyemediği bir sürü protein var. bunları almazsak ölürüz hemde vücudumuz kendi hücrelerini yakarak ölürüz, acı bir ölüm.

ben de sunu soracagim. madem olum orucu yapiyorlar, neden vitamin ya da sekerli su destegi duyuyorlar ki? acilarini mi hafifletiyor ? sonucta olmeye yatiyorlarsa hic bir sey almasinlar ?

şeker karbonhidrattır enerji verir

:nochristrequiress, aslında örüm orucundaki ana amaç ölmek değil. Bir nevi kendi kendini rehin alma durumu, istediğim olmazsa kendimi öldürürü gibi (yersen).

:insanimsi, vitaminlerin genel görevi çeşitli: enzimlerin doğru çalışması(çeşitli B vitaminleri gibi), bağ dokusunun düzgün meydana gelmesi (C vitamini mesela),pıhtılaşmanın düzgün olması(K vitamini) vs.

Fazla vitamin almanın yararı yok, zararı çok. Vitamin eksikliği çekmenin de yararı yok tahmin edersin ki:) Eğer böyle bir diyet yapmayı planlıyorsan sadece yağ dokunu değil aynı zamanada kas dokunu (protein) da kaybedeceğini, zamanla protein eksikliinden dolayı vücudunda ödem(şişme) olacağını hatırlatayım, hani şu göbeği şişik ama geri kalan kısımları bir deri bir kemik olan afrikalı çocuklar gibi. Ayrıca, böyle bir diyetle muhtemelen hızlı bir kilokaybı yaşayacağın için çeşitli başka problemler de kapıda bekleyecek (safra kesesi taşı gibi).
Bu arada ölüm orucu tutanlar ayrıca şekerli su vs de içiyorlar. Biraz ilginç bir oruç anlayacağınb:)

arkadaşlar soruyu açarken aklımın ucundan diyetin d'si geçtiyse ne olayım siz karar verin.
amacım: misal dağda,çölde,okyanusta mahsur kalma durumunda falan bu haplarla ne kadar idare edebileceğimi öğrenmekti.
ama gene de verdiğiniz bilgiler için teşekkürler.

cok aşırıya kaçmamakla birlikte ücretsiz bir program kullanmaktan gocunmayacaksanız eger virtualdubı oneririm. tek yapmanız gereken programı acıp file/open video file sonrasında yine file menusunden save wave demek. sonrasında .wav uzantılı dosyayi mp3 e cevirmek icin başka bir program kullanabilirsiniz. illa direk mp3 yapsın beni ugrastırmasın derseniz orasını bilemem.

eger wmv degilse dosyaniz vdubmod'da streams kisminda streams list var oraya tiklayip oradaki dosyayi save as wav yapabilirsiniz.

total video converter da iyidir.

adobe audition 1.5 bu işi yapabiliyor. daha ileriki versiyonları da yapabiliyor haliyle.

Free WMA to MP3 Converter işe yarayabilir.
www.tamindir.com

almazsın olur biter.

Ben de rahatsız oluyorum ama rahatsız olduğum için biraz da kızıyorum kendime. Neticede bir duyuru sitesi ve bu duyurular da kurallara uygun.

Yine de başkasının emeği üzerinden para kazanılması üzüyor beni. Düpedüz korsanlık bu diyorum. Sonra şu anda film indirdiğim geliyor aklıma, ben ne yapıyorum ki diye düşünüyorum.

aynı ilanın sürekli olarak verilmesinden rahatsızım ben. bir ara rüyama girecekti "ingiliz edebiyatı ile ilgili görsel arşiv" diye.

korsan zımbırtıların burada parayla satılmaya çalışılması da hoşuma gitmiyor evet. ama satana niye satıyorsun da denmez ki.

satana neden satiyorsun elbet denmez ve de istemiyorsam "almam olur biter", peki calinti oldugu bilinmesine ragmen bir esyanin satilmasi ile ilgili bir duyuru yazsam kalacak mi burada. mesela ben bryan furynin nerde oturdugunu buldum, arabasini caldim, geldim buraya satilik araba diye ilan verdim. almazsak olup bitecek mi?

Satana karışmam da, risk alıyor(lar). Seveni vardır, sevmeyeni vardır, başına iş alır. Yalnız takas ilanlarına oldukça sıcak bakıyorum.

burda film nasıl indirilir diye sorulurken ,araba nasıl çalınır diye sorulmadıgına göre divx arşivini satmak isteyen varken çalıntı araba satıyorum diyen olmaz.satmak isteyen satar, almak isteyen alır arşivleri; gereksiz vicdan muhasebelerine girmek yersiz.
kültürel eserler ile diğer ilegal eylemleri karıştırmak oldukça yanlış,zaten bir sansür merakı başladı yine hafiften her alanda...

bu mp3 indirmenin araba çalmaya benzetilmesi olayına gıcığım ben. ben bryan fury'nin arabasını çaldığımda bunun kötü bir şey olmasının sebebi benim fazladan bir arabam olması mı bryan fury'nin bir araba kaybetmesi mi? herhalde ikincisi... ben mp3 indirdiğimde kimin nesi eksiliyor arkadaşım onu izah edebilen var mı?

ben de rahatsız oluyorum
kendin de indirip izliyosun evet kabul ediyorum , müzikle kitabı korsan kullanmasam da filme ve oyuna para yetiştiremiyorum dvd sini bulamadıgım ve kiralayamadıgım filmi internetten indirip izliyorum..çok sevdigim bir oyun degilse de satın almadan indirip oynuyorum.
ama indirip senin izlemen-oynaman başka bunun üzerinden para kazanmak başka bişey. sen adamın yaptıgı şeyin, satma hakkını elinde tuttugu şeyin üzerinden para kazanıyorsun. bu hırsızlık işte, çünkü onun kazanması gereken parayı sen alıyorsun.
böyle bir ticaret kabul görmemeli bence almazsın olur biter mantıklı bir yaklaşım degil.
bu gözle bakıldıgında da bence araba çalıp satmaktan farkı yok. bir kitap çıkarttıgınızı ve kitabın başkaları tarafından satıldıgını, kendi kitabınızın satışından zırnık alamadıgınızı düşünürseniz aynı şey oldugunu görürsünüz.dedigim gibi insanların indirmesine p2p de paylaşmasına vs. engel olmak karşı çıkmak imkansız ama satmak olayın bambaşka bir boyutu.

netten bir tane şarki bile indirmiş bir insanın burda tek kelime etmesinin samimiyetsizliğini yalancığığını kolpacılığını fener tutup göstermeye gerek yok.
"ben de indirdim ama...şöle şöle" lüzumsuzluğu nasıl bişedir.

di mi lostu 3 yıl sonra izlemeye yürek dayanmadı izledik. house u dexterı bekleyemedik tnt ülkeye gelsin de yayınlasın. afm sinemaları avrupa filmlerini versin diye durunamadık di mi.

torrent diye bişe olmasa çoğumuz şu an çok sevdiğimiz yönetmenlerden haberdar olmayacaktık kimilerine göre eksik kalacaktık ya da kendimize göre.

hangimizin para vererek kevin smith küliiyatı ya da tarkovski külliyatı alacak imkanı var paramız olsa da. bilmem bakmadım satarlar mı çok çok 2 şer dvdsi vardır piyasada.

hiç satın almadım bi ilandan ama eski bir oynunu filmi bulamayana yolladım. çok ilgimi çeken bir şey olsa para verip alırdım. msnden şarkı alıyorsunuz arkadaşlarınızdan. sonra da "ben de indirdim ama.." laflarına gelmesin kimse.

emek hırsızlığımış da şuymuş.

bildigin korsan durumundan farki yok. bir filmi indirip izlemek ile bunu satip maddi kazanc elde etmek ayni $ey degil elbette. eskiden olsa "filmler, oyunlar, albumler turkiye'de cok fahi$ fiyata satiliyor" deyip korsana ufak yollu tahammul imkani bulundurulabilirdi lakin artik fiyatlar da diger ulkeler ile ayni hatta bazen daha ucuz oluyor. ama degi$meyen tek $ey gelir duzeyi. 1 ay cali$ip 3 kuru$ kazanan birinin 1 kuru$unu tum bunlarin orjinaline ayirmasi da soz konusu olmuyor. bu ve benzeri durumlar da korsana yonlendiriyor insanlari tabi bu en cok bundan kazanc elde edenlerin i$ine geliyor.

elinden geldigi kadar orjinal film almaya cali$ ama her aradigini bulamayacaksin ve mecburen ya internetten indireceksin ya da boyle ar$ivini satanlardan temin etmek zorunda kalacaksin. misalen en son burada da duyurusunu actigim ama cevap bulamadigim "Animaux amoureux, Les" filmini aradim hatta bu film onumuzdeki haftalarda turkiye'de gosterime girecek ama gitme $ansim bazi sebeplerden dolayi yok. orjinal dvd zaten piyasa da yok. mecburen bunu da ya internetten bulacagim (bulamadim) ya da korsan ar$ivinde olan birinden parasini verip alacagim.

sebepler cok ama korsani hakli cikaran yanlari yok tabi.

bence bu duyurulari rahatsiz edici kılan biraz da bu mp3 leri filmleri satan arkadaslarin bakis acilari. elbette korsan indiriyor herkes ve elbette korsan kötü birsey olmasina ragmen el mahkum bazen. ama o filmleri mp3 leri satarken ne kadar cok para kazanirim nasil bu isten zengin olurum diye düsünüyorsa arkadas orada bir yanlislik var bence. o filmlerin nasil ve nereden indigi belli. bir bos dvd nin ne kadar ettigi de belli. varsa elinde film mp3 takas edersin ya da eşegin kulagina su kacirmadan satarsin. ama ayni ilani defalarca ve bikmadan usanmadan yayinlarsa bir arkadas görmezden gelmek de mümkün olmuyor. ya da en azindan ben bu duyuru sitesinde böyle cambazliklar yapilmasini pek hos goremiyorum. onu kim takar elbette o da başka bir soru.

zaten sorun da aslında tam bu noktada.

mesela arkadaşınızdan bir kitabı alıp, fotokopisini çektirebilirsiniz.
arkadaşnızdan cd alıp onu da kendiniz için kopyalayabilirsiniz.
bunlar legaldir, çünkü kişisel kullanım içindir.

ama o kitabın fotokopisini alıp, satmaya başlarsanız, bu kişisel kullanımın ötesine fersah fersah geçeceği için artık suç işleyen bir insan konumundasınız. hayırlı olsun.

elbette, şu tarz bir arama duyurusu legaldir (kişisel kullanım sınırları)
"bilmemne ödevim için x filmni arıyorum, kopyasını gönderebilecek arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim"
ancak, "elimde, x,y,z, filmlerinin kopyaları var, isteyenlere makul ücret karşılığı gönderebilirim" gibi bir duyuru legal değildir.

yani, burada, internetten indirdiğim filmleri satıyorum demekle, katotopark'ta korsan cd satmak arasında fark yoktur. ikisinde de polis merkeze götürüp, öptürebilir. ikisinde de hakim karşısına çıkarsınız. ikisinde de para cezası alırsınız. hatta hapis cezası bile alabilirsiniz. tek fark, burası küçük bir komünite ve mesam'ın, müyap'ın, müyo-bir'in ya da satılan eserlerin mali haklarını elinde tutan insanların haberi olmuyor.

edit: ayrıca, üzülerek söylüyorum ki, yürürlükteki Fikri Sınai Haklar Mevzuatı ve İnternetle ilgili bilimum mevzuata göre, bu duyuruların yayınlanmasına aracılık eden site de bundan sorumludur. örneğin, her ne kadar çakma mallar cenneti bile olsa, gittigidiyor bile, bu konuda yaptırımlar uygulamaktadır. örneğin, armani vekili, gg'de çakma armani satıldığını fark edip, siteye ihtar gönderirse, söz konusu ürünleri anında satıştan kaldırıyorlar. burada da benzer bir durum yaşanmaması için, bu tarz illegal satışların burada yer almaması gerekir diye düşünüyorum.

ancak unutmamak gerekir ki; şu tarz bir arama duyurusu legaldir (kişisel kullanım sınırları)
"bilmemne ödevim için x filmni arıyorum, kopyasını gönderebilecek arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim"

bu tür duyurular sadece sozluk kullanıcılarına açık.ayrıca korsan tezgahlarında mp3 cd si almakla burdaki bir kullanıcıdan almak arasında bir fark yok denildiği gibi.satın almak isteyen kişinin bağlantı sorunu olabilir,zaman sorunu yüzünden p2p olayına giremiyor olabilir,hala her yerde alenen korsan tezgahları varken, burda suçtur bu demenin alemi yok.polis önce gözü önündeki şeyleri halleder halledecekse.
bu açıdan bakarsanız kitabın fotokopisini üstüne kar koyarak satan üniversite fotokopicilerini polisin toplaması lazım.

bu sekilde yapanlarin verdikleri listelerdeki materyalleri cekiyorum, yakinda isteyenlere bedava dagitmaya baslayacam. biraz sabredin.

eksi duyuru olabildigince esnek bir platformdur, anormal durumlar haricinde hic bir seyi silmek istemiyoruz. Cunku size hos gelmeyen seyler baskalarinin isine yarayabilir.

Ama eger bir duyuru, ana sayfada kalmak ugruna silinip silinip tekrar ekleniyorsa, o zaman bunu yapmak yasak, duyuru kurallarinda da belirtildigi gibi. (bunu onlemenin yollari arastirilmiyor degil).

Her turlu basimizi belaya sokacak duyuru ve ilanin internet kullanicilarina kapali olmasi konusunda ozen gosterin, siteyi kapatirirlarsa bu durum hic kimsenin hosuna gitmez.

Şimdi olayı biraz alegorik hale getirip, aynı zamanda cinselliği de kullanarak (bkz: freud) şöyle bir örnek verilebilir:
Farzedelim ki bir ülkede evlilik dışı cinsellik ve para ile seks yapmak yasak. mp3 ya da başka bir telifli eseri indirmek evlilik dışı cinsellik gibi; onu satmak ise para karşılığı birilerinin cinsel ihtiyacını tatmin etmek gibi.
Teşbihte hata olmasın da :)

Evde 3000 sayfa bir Harrison Internal Medicine kitabı var, ki bildiğim kadarıyla dahiliyenin en temel kitabı kabul edilir, dilerseniz ilgili sayfaları tarayıp mailinize atabilirim. Maalesef evdeki doktor ben değilim, kendisi de şu esnada yakınlarda değil.

Geçmiş olsun, umarım halledilebilcek bir durumdur.

öncelikle geçmiş olsun,

bu konuyu kesinlikle bir onkologa danışmalısın, zaten hastanın düzenli olarak gittiği bir uzman vardır, merakını anlayabliyorum ama bu konuda ilk elden bilgi (hastalığın durumu düşünüldüğünde) daha faydalıdır bence..

ikincisi bu türdeki hastalıklarda (ilaç çevirilerinden bildiğim kadarıyla) yaşam süresi, hastalıkta ilerleme görülmeden geçen süre, tedaviye verilen yanıt, eşzamanlı hastalıkların etkisi vs vs çok değişken konular, yani neredeyse her hastaya göre değişiyor bu süreler/koşullar, bir tedavi geliştirilirken (ilaç, kemoterapi vs) yapılan test çalışmalarında bazı hastalarda 5 yıl bazılarında 3 ay yaşam süresi görülüyo veya tedaviye bazılarında tam bazılarında kısmi yanıt alınıyor, yani kısacası kesin bilgi bulmak imkansız ki doktorlar bile kesin yanıtlar veremiyor bu konuda...

yine bir uzmana danışmanı önerdikten sonra şöyle ki: diyabet zaten bütün hastalıklarda komplikasyona neden oluyor, zaten yaşam süresini etkileyen diyabet (genelde) değil KLL olacaktır ama erken teşhis gerçekten çok önemli dolayısıyla tedavi "şansı" daha yüksek, sadece ağızdan alınan ilaçlar sanırım yeterli olmayacaktır, kemoterapi (genelde damardan uygulanan ilaçlarla) gerekir yakın zamanda, kötü huylu kanser türlerinde tedavi daha zor tabi ama tamamen iyileşen vakalar da okudum/duydum...etkin tedavi uygulandığında, erken teşhis olduğunda ve hastanız tedaviye iyi yanıt verdiğinde endişelenicek bir durum olmaz sanırım (umarım). tekrar geçmiş olsun...

www.nlm.nih.gov

"Half of patients diagnosed in the earliest stages of the disease live more than 12 years."

KLL genellikle geç yaşta ortaya çıkan bir hastalık, yani 60'ından sonra görülüyor genellikle. Ortalama görülme yaşı da 70. Bence ortalama ömür biçilmedeki kıstas hastalıktan ziyade görülme yaşıyla ilgili. Misal 70 yaşında teşhis edilmiş bir hasta 12 yıl daha yaşarsa 82 eder ki bu Türkiye ortalamasının bayağı üzerinde bir yaş. Sonuçta nüfusun yüzde kaçı 82 yaşında kadar yaşıyor. Bence burada daha dikkat edilmesi gereken şey diyabet, zira diyabet kalp damar hastalıklarından savunma sisteminin zayıflamasına kadar bir çok hastalığa zemin oluşturuyor.
KML'de erken evrede yakalanan hastalar genelde takip ediliyor. Hastalığa bağlı komplikasyonlar ortaya çıkınca kemoterapi yapılıyor. Denenmekte olan başka tedaviler de var.
Yukarıda verdiğim linke bir göz atın, umarım hastanız şifa bulur.