birkac yeni insanla tanis, onlarin yaninda futursuzca davran. belki normal arkadaslarinla yapamiyorsundur, rezil olurum kepaze olurum diye. hic ortak arkadasin olmayan, istersen bir daha gormeyecegin insanlar bul. icinden geldigi gibi davran, sikinti olursa irtibati kesersin. ama ustundeki cekingenligi de atarsin zamanla.

içkili sosyalleşebileceğin ortamlara gir.

mesela dans kursuna başla, onların içkili dans geceleri olur. hem kursta hem gecelerde sosyalleşirsin. ve bedenle yapılan bişey olduğun için derdine derman da olur dans.

*tek de gidebilirsin. her tango kursuna giden eşiyle gitmiyor.

kursa da gitsen, binbir öneri de dnlesen kafandan "çekingenlik" kavramını silmedikçe bir halt olmuyo arkadaş. öyle oldugunu sil aklından abuk sabuk insanlarla muhabbete gir. ama en önemlisi ne biliosun mutlaka seni böyle yapan bişey vardır (!) bul onu.

aha aynı ben.
hocam sorun sosyalleşmekde değil kafada bitiyor bence.
bir de kültürlü olacan ot gibi olmayacan
şahsen bol bol kitap oku derim ben oradan başlıcam
gündemi de takip et. en az bir şiir bir fıkra bir öykü ezberle falan

kültür olduktan sonra gerisi gelir

insanlarla konuşurken "hakkımda ne düşünüyorlar" "acaba beni seviyorlar mı" "bu dediğim acaba saçma mı kaçtı" tarzı düşüncelerde boğuluyorsun ama yapma.

etrafına bak bi kim harika? kim hatasız? en sevdiğiin adam bile bazen saçma bi laf etmiyor mu? herkes saçmalar, ama emin ol kimse kimsenin dediğine çok takılmıyor. yani senin düşündüğün kadar kimse senin hakkında kafa yormuyor, çekinmen gereken hiçbir şey yok. bu mantığı idrak edince gerisi düzelir.

bir de, alkol ile ilk etapta kendini rahat hissedebilirsin.

olabildigince aktivitelere katilmaya calis. bu bir organizasyon olabilir, ickili yerlerde yapilanlar da olabilir. gonulluluk isleri yap. derneklere, vakiflarda gonulluluk yap.

Bu kitabı oku mutlaka: www.kitapyurdu.com

Not: Kitap ya da filmle insanların düzelebileceğine inanmam. Kişisel gelişimden de nefret ederim. Bu kitap gerçekten bir psikoloji kitabı ve işe yarıyor.

bu fikri kafaniztan atin bence de. bir insanla iletism kurarken onu fiziksel ozelliklerinden konumundan kendine guveninden vs siyirin, afedersiniz ama konusma yetisi olan bir hayvan olarak bakin. hepimiz ayniyiz, ayni gelisim sureclerinden geciyoruz, az cok ayni acilari cekiyoruz vs. bir tanridan ya da uzaylidan cekinmeniz mantikli olabilir ama inanin endisedir cekingenliginiin sebebi ve bu endise yersizdir. siz kendiniz olmaya bakin, caniniz istediginde istediginizle konusun.

terapi

Babürhan'a katılıyorum. Alkol alışkanlık yapar. Alkol olmadan rahat konuşamamaya, davranamamaya başlarsınız. O bakımdan yani. İnsanlar, sizin kendi hareketlerinizi, konuşmalarınızı dikkate aldığınızın binde biri kadar kaale almaz. Rahat olun :)

bu tür şarkılar ve remixler zaten bana çok saçma geliyor. o 78 leri falan bilmiyorum. kadın orada -şarkı sözlerine göre- aşk acısı çekiyor, arkadan dımtıs dımtıs

valla verecegin cevabi falan hic bilmiyorum ama videonun altina "best song ever!" yazan kisiyi gercek hayatta tanimak isterim hangi insan bu sarkiya best song ever der yahu insaf

arkadaşınız pek de haksız sayılmaz. ama sen ne bok yemeye "tc de bu yazın en meşhur şarkısı" dedin ki. ilk defa duyuyorum ben bunu emin ol.sen arkadaşına erkan oğurun sadece gitarla söylediği bir şarkısını versen bundan daha iyiydi.. tamam bizdeki yaz şarkıları zaten sulu zırtlak olmasına çalışılır zaten de bu şarkı da gerçekten kötü.
ajda pekkan danda pek hazzetmemm zaten. şişirilmiş bir balondur ve aleyhe konuşmak neredeise bir tabudur. sen başka bir şarkı ile düzelt durumu.

senin ağzından çıkanla kulağının duyduğu bir değil :) @ground gibi ben de ilk defa duydum bu şarkıyı. arkadaşına gelince bence haklı, ama diskoda zıplarken kimse bu kadın ne diyor, müzik nasıl falan gibi şeylere bakmadığı için dımtıs dımtıslamak yetiyor.

sen bu yazın en meşhur şarkısı diyerek sıçmışsın zaten. bari ajda pekkan falan göndermeseydin. bırak adam ezsin bari haklı valla billa.

cevap şu;

haklısın, özür dilerim :D

ben de ilk defa duydum :D

DJ'lerin ''oturanları ayağa kaldıran'' parçaları vardır hani.. 'müzik başladı' der gibi.. şimdi çeşme'de, bodrum'da beach'lerde, mekanlarda, keza istanbul'da mekanlarda falan bu şarkı en meşhur arkadaşlar. mesele beğenmek beğenmemek meselesi değil. gözlemlenen gerçek bu. millet deli oldu bu şarkıya. beni sittiredin.

suç senin hocam. ajda pekkan ı örnek göstererek kendi kalene golü atmışsın.

rica etsem kendisine resul balay'ın nazlı yarim haber salmış ını gönderir misin, bakalım ne diyecek.

justin bieber da çok meşhur. nabalım yani, meşhur olması kaliteli olması manasına gelmiyor. arkadaşına bunu anlatabilirsin.

ayrıca ben de ajda pekkan sevmem zaten. rastlantı değil heralde bu kadar insanın beğenmemesi ?

bu yazın en meşhur şarkısı şu değil mi ya?
www.youtube.com


çok mu geride kaldım ben?

bu arada ajdanın şarkısı gerçekten kitsch. o kadar olur yani

atiye dinletseydin adama. o kız iyi müzk yapıyo bence.

"bak, bu yazın burdaki en meşhur şarkısı bu"
evyah ki ne eyvah. İlk 15 snsinde kapadım panpa, tekrar da dinlemem.
Yaptığı bu eleştirileri sen kendine yönelt :).

ajdanın şarkısını ilk kez duydum.

Ben online ayakkabı almanızı hiç önermem. Çünkü şimdiye kadar ne zaman internetten ayakkabı aldıysam ayağıma olmadı. Hepsinin kalıbı başka. Normalde 38 giyiyorum. Birinin 38'i küçük geliyor, birininki büyük geliyor. Daha hiç ayağıma tam olana rastlamadım. Ben de bir daha o hatayı yapmayacağım kesinlikle...

bütçen nedir? bayan-erkek? böle duyuru mu olur arkadaşım..

ama şurdan bakabilirsin mesela. Erkeksen 200 lira civarı bayağı rahat ayakkabılar var. Ben aldım tavsiye olunur..

www.deriden.com.tr

shop.incideri.com
www.yesil.com.tr

www.pabbuc.com

morhipoda güzel aykkabılar var ama kadınsan marcellenin dediği gibi alma kadın ayakkabı kalıpları çok oynak oluyo.

trendyol ve markafoniyi öneririm. ordan alırsan ayağına uymadığı takdirde geri gönderdiğinde kargo parası ödemiyorsun. ama limango iade alımlarında da kargo parasını sana ödetiyor. bir de trendyolda 75 tl üzerine kargo parası bedava. ben şahsen online alışverişlerde daha çok trendyol ve markafoniyi tercih ediyorum bu sebepten.

hisar

edit : bostanlı'da biraz arada derede kalıyor.
edit2: delfina'nın ilk tarif ettiği yer hisar :)

gode cengiz park grubunun, bostanlı migtos tarafındaki köşesinde var bi tane. eskiden beri orada olan mekandır ve süperdir.

bi de açıkhava müzesi (arkeoloji müzesi) karşısında bir nargileci var. alkollü filan da bi mekandır aynı zamanda. iyidir orası da.
kumrucuyu (karşyaka istikametinde) geç, bi sonraki köşe olmalı.

deniz restoran hizasında bir kaç yer var..diva, gayfe vs. cihat koranın devamında metroya gelmeden cafe q, beylerbeyi(ki nargilesi gerçekten güzel)

advil i bilemiyorum. novalgine bişey yapmaz*

*bunu ben demiyorum. benzer bi durumda kaldığım bi akşam, doktor olan eski sevgilim söylemişti. onun yalancısıyım.
ha çok daha fazla alkolle de içtiğim oldu migren sebebiyle. bana bişey yapmıyordu hakkaten

Defalarca ikisini az zaman aralıklarıyla içtim. Hala yaşıyorum.

(bir kutu içmedikçe:)hiç birşey olmaz, rahat ol.

oha etkilendim. 10 sene sonra 30 yaşına geldiğinde benimle evlenir misin? :)

bence düşüncelerinde hiçbi sorun yok. fikirler değişir, hayatlar değişir, öncelikler değişir.

ben de aynen senin gibiyim. 22 yaşındayım. ayrıca başkalarının çocuklarını falan da hiç sevmiyorum. kuzenlerim falan gelince kendimi evden dışarı zor atıyorum.
ama hiç anormal ya da yaşla ilgili olduğunu düşünmedim.
evlilik bi tercih meselesidir. şu yaşa gelince evlenmelisin yoksa evde kaldın düşünceleri bi yüzyıl geride kaldı. evlenmezsen de yalnızlıktan ölmezsin merak etme. bu düşünceleri bi kenara bırak hayatını yaşa.insan kaç kere 20 yaşında olur ki?

Bu konularda plan yapmamak bence daha sağlıklı zaten. O gelinlik, kır düğünü, esmer, uzun boylu, yakışıklı erkek diye gezenlerin çoğu sırf evlenmiş olmak için Fatih Şenyuva Düğün Salonu'nda saçları seyrelmeye başlamış bir toptancıyla evlenecekler :)

Baktınız karşınıza hayatı hayatınıza uygun biri çıktı, o zaman zaten bunları gerektiği kadar düşünürsünüz.

Bence gayet iyi durumdasınız yani ama o kır düğüncüleri konuşurken sıkılıyorsunuzdur :)

cocuksun daha yea, boyle dunyayı cozdum havalarınıza gulemıyorum bıle.

nasıl bir çevren var bilmiyorum ama ben 20 yaşındayken hiç bi arkadaşım öyle'ay darısı başımıza' muhabbetleri yapmıyordu. keza öle çocukken de perdelerden duvak yapan tiplerden olmadım,olanı da görmedim..
bahsettğin durum hiç de anormal değil bence 24 yaşındayım, 20 yaşındayken ben de aklıma bile getirmiyordum. şimdi bi çok arkadaşım evlendi bi çoğu o yolda..çevrenin de baskısıyla yavaş yavaş acaba diye düşünmeye başladım ama fikri bile geriyo..
demem o ki bu konuları düşünmek için erken, doğru zaman herkes için farklıdır.

20 yaşındasın... daha her şeyin çok başındasın... değişeceksin... garanti diorum... 20 yaşındayken merdivenleri çıkış şeklin 30 yaşındayken farklı 40 iken farklı... uzun cevap yazmak istemedim pizzalar geldi çıkıyorum ama hayat şu an gözüne çok güzel geliyor, tek başına bütün dünyayı karşına alacak gücün var; o sebepten şu anki düşüncelerin bununla paralel olarak bu şekilde... on yıl sonra tekrar konuşalım:)

20 yaşındayken falan bana da saçma geliyordu evlenme fikri. hatta evlilik konuşan kızlara gerizekalı gözüyle bakıyordum. ama bir süre sonra etrafındaki insanlar falan evlenince durum gözünde normalleşmeye başlıyor. zaten düşüncelerin de ufaktan değişir. anormal bir durum yok bence.

bryan fury; eğer her şeyi çözmüş gibi bi tavrım olsaydı gelir buralarda dert yanmazdım dimi. ben kafamdaki karışıklıkları yazıyorum gelmiş bana her şeyi çözdüm yea tavrı falan diyosun. sen bana güleme, ben sana güldüm.

diğer cevaplar için çok teşekkürler.

gerçekten hayatını verecek kadar çok sevdiğin biri çıkarsa karşına bu hayalleri kurmaya başlayacağından eminim. insanlar değişirken hayaller niye değişmesinki

(bkz: biyolojik saat)

böyle de bişey var. daha neler görücen daha, bekle az :)

ben de bundan 7-8 sene önce evlenmeyi aklımın ucuna getirmezdim ve evlenen herkes -özellikle genç yaşta olanlar- bana aptal gelirdi. etrafımdakiler teker teker evlenmeye başlayınca önce çok garipsedim, sonra zamanla alıştım. hatta öyle bir zaman geldi ki belki de bildikleri bir şey vardır diye bile düşünmeye başladım. insanın duygu ve düşünceleri yaşla birlikte değişiyor. hala evlenme meraklısı değilimdir, ama insan zamanın ilerlemesiyle birlikte gerçekte ne kadar yalnız olduğunu daha bir iyi fark ediyor, her zaman yanında bulunacak bir destek arar oluyor. yaş ilerledikçe evlenmeye olan meyil de buradan çıkıyor. bunların hepsi bir süreç içinde gelişen durumlar ve değişmek çok normal bir şey. diyebileceğim şey, değiştiğin zaman kendinden korkma ve kaçma :)

cosmicstring & neysene; hayatımda çok sevdiğim bi sevgilim var zaten. ama fikirlerim değişmedi.

eğer heran yanında olmak istemiyorsan hayatını adıyacak kadar sevmiyorsundur
yada heran yanındadır ve evlilikteki bağlayıcı(ayrılmayacağı) güveni vermiştir bu yüzden evliliği gerekli görmüyorsundur.

işte benim için 2. dediğin doğru da o evlilik düşünen bi insan. o yüzden sıkkın ikimizin canı da.

Yazım dilin çok yalın.Yaşına göre çok şey düşünüyorsun.Özellikle bahsettiğin konuda sen doğrusun millet yanlış yapıyor.Bu yönüylede seni ayrıca tebrik ediyorum.Hayatı akışına bırak...

demekki sen ona o güveni vermemişsin yada ailesi muhafazakar yada çocuğun olunca evli olmanızı istiyo yani çocuk istiyo... bu böle gider

Evlenmek istememek hiç de garip değil bence. Ben 29 yaşındayım, "evlilik" denen şeyin çok saçma ve gereksiz olduğunu düşünüyorum, benden uzak olsun daima... Öyle çoluk çocuk da hiç hoşlandığım şeyler değildir... (ben de kadınım)

önce soruna cevap yazanların çocuğunun 30 yaş altı olduğunu düşünüyorum, onu baştan söyleyeyim :)

soruna gelirsek:
ana-baba ilişkisi açısından berbat bir çocukluk, ergenlik ve gençlik geçirdim. senin yaşındayken ben de yurtdışına yerleşmek, hiç olmazsa masterımı, doktoramı yurt dışında yapmak, dünyayı gezmek, 3. dünya ülkelerine yardımda bulunmak,bol bol fotoğraf çekmek istiyordum. sevgililerim oldu
"evlensek iyi olabilirdi lan" diye düşündüklerim de oldu ama bir şekilde "öylesine"ydi sanırım, sebat göstermedim. biri gider öteki gelir, denizde balık çok muhabbeti işte.. kendime güvenim sonsuzdu, dünyayı alt edebilirdim. cesurdum. çocuk mu? peh! nefret ederdim.

ve neticede hızlı bir ergenlik ve gençlik yaşadım.
sonra duruldum. herkes için geçerli olmayabilir ama tarihe bak, insanlar neden yerleşik hayata geçmişler bir düşün. insan doğasına tamamen ters olduğu halde neden tek eşli kalmaya çalışıyorlar, bir yeminin altına giriyorlar? bence istikrar ve düzen, ve bunların getirdiği güven ihtiyacından.

ve ben yurt dışı master şansını tepip, 25 yaşımda beraber yaşlanabileceğimi düşündüğüm bir adamı sevip evlendim. ki dünya üzerinde (anne-baba geçmişi yüzünden) en son evlenecek insanlardan biriydim.iyiki de evlenmişim.

çocuk hala saçmalıktı gözümde. sonra tesadüfen bir ara, çocuk sahibi olamayacağımı öğrendim. işte o vakit biyolojik saatim geriye alındı :) 28 yaşında anne oldum. iyiki de olmuşum.

çalışıyorum. iyi bir şirkette avukatım. hayatım çok yoğun, zor. buna rağmen 2. yi düşünüyorum.bir bebeğin/çocuğun büyümesini izlemek, hayatta görebileceğin en büyük mucize, en büyük deneyim.

yani, bence değişebilirsin. bu duyurunu silme. 10 yıl sonra bakarsın belki tebessüm edersin.

herkes yaştan bahsetmiş ama konu daha çok çevrendeki insanlarla ilgili. garipsenecek bir durum göremedim ben.

konuyla ne derece alakalı bir yorum olacak bilemiyorum ama yarım saattir duyuruda böyle evliliğe ve/veya çocuğa sıcak bak(a)mayan sorular görünce düşündüm bir an.
kim ya da ne bizi bu hale getirdi?
hepimizi ya da çoğumuzu.
aşktan korkuyoruz.
bağlanmaktan korkuyoruz.
evlilik kabus gibi geliyor.
çocuk fikri ayrı bir "aman yarabbim" durumu.
bazen arkadaşlara da güvenmiyoruz.
bir kısım insan hayatını evinde bilgisayar başında geçiriyor, "asosyal mi oldum?" soruları dolanıyor bu kez.
benim yakın çevremde de, tersine, iyi hayatlar, beton gibi evlilikler, bilinçli ana babalar ve mutlu çocuklar var. hayatımda hiç evlilik korkum olmadı, vazgeçemeyecek kadar aşık olduğumu hissedince de evlendim zaten.
size gelince, 20 yaş henüz erken. zamanla düşünceler de değişir, hatta hayat tarzı da. "ben evlenmem be!" diyen ne insanlar gördüm ki, aşık oldu olay bitti :)
bildiğim bir şey varsa, karşımıza çıkanlar arasında 'doğru insan' kendini belli ediyor zaten. o insanı bulunca da evlilik gözünüze şirin görünmeye başlar belki kimbilir? :)

ekleyeyim:
garipsenecek bir durum yok. sakin ol, çok düşünme. akışına bırak hayatı.
ve çevrendekilerle de ilgili değil.
biz arkadaşlarımız arasında ilk evlenenlerdik. daha yeni yeni nişanlanıp evlenmeye başladı arkadaşlarımız. hatta evlenince böyle "ağır" takılacağımızı sanmışlardı da çok gülmüştük.

sevdiğim bir alıntı ile sonlandırayım:)
"tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarından bahset."

küçük bir yerde yaşıyorsunuz ya da çevrenizdekilerin eğitim hayatıyla ilişkisi genelde kısa soluklu olmuş.. tam böyle olmasa da yaklaşık buna yakın bir sosyal çevreniz olmalı. bulunduğunuz ortama göre siz kendinizi genellemenin dışında kalmış hissediyor olabilirsiniz ama mesela benim çevremdekilere göre de anlattığınız insanlar bir garip, genellemenin dışında.

kız çozuklarının kanına girerler, sanki sadece anne olduklarında kendilerini bir işe yaramış, fonksiyonlarını yerine getirmiş hissederler.. evlenerek de sosyal statü atlanır anlattığınız o tuaf çevrelerde.

anlamadığım ise her şeyin bu kadar farkındayken, neden farkında değilmiş gibi yapmaya çalışıyorsunuz? vakti, zamanı gelince evlenirsiniz ya da ömür boyu gelmez evlenmezsiniz. oluruna bırakılmalı böyle şeyler. çevrenizdekiler evlensin, siz evlenmeyin ya da geç evlenin. o insana ne zaman rastlayacağınızı kimse bilmez, rastladığınız yanılsamasıyla evlenmek ya da mutsuz ama öylesine giden bir evlilik yaşamaktansa, doğru an geldiğinde evlenin işte. bundan normal bir şey yok.

resmini görmek isterim.
objektif olmam lazım.
önce tipin.

herhangi bir teklif alındı mı? yani bu durumla yüzyüze kalınıp da mı bunu istememekden bahsediliyor acaba ? yani ben şimdi desem ki ya ben marsa gitmek istemiyorum sizce de afaki değil midir ? bana demezler mi " sakin ol! "

Ama konu herhangi bir olgu hakkındaki kanaatinizin topluma kalibre edilmesi ise bence bu konuda daha 20 yaşında olmalısınız...

20 yaşında olmak: cesur, yaratıcı...

bildim bileli senin gibi düşünürüm, yaşım 26. anam 18inde evlenmiş, yani "kötü" örneğim de yok.

ya bu zamanda niye evleniyim söylesene. erkekler eline geçen ilk fırsatta (internet) aldatıyo bu bir. biz de çalışıyoruz, eloğlunun cebindeki iki kuruş için sürünmemize gerek kalmıyo analarımız gibi. eşekler gibi çalışıyoruz. üstüne ev hanımlığı bekleniyor bizden, en mükemmelinden. ben manyak mıyım elime para geçerken, baba evinde de evden kovan yoksa niye eloğlu kahrı çekeyim? ha? manyak mıyım, rahat mı batıyo bana. ha? soruyorum. herkese soruyorum.

bu düzen böyle devam ettiği sürece, analar erkek evlatları "sen naparsan yap herşeyine eyvallah" diyerek yetiştirdiği sürece, kızlar 30undan aşağı evlenmez anacım.

pyro clustic flow; büyük bi şehirde doğup büyüdüm, yine büyük bi şehirde üniversite okuyorum. Ailem de arkadaşlarım da okumuş insanlar. Belki de bana bi erkek bulur bulmaz tüm evlenmem ben!! çığlıklarını yok sayıp çocuk adları düşünen, bize de nasip olsun diyen arkadaşlar denk geldi :)

ayrıca benim asla evlenmem gibi bi iddiam yok yanlış olmasın. şu an için çook uzak geliyo, hepsi bu. önceliğim evlilik değil yani, idealler. yarın bi gün dönüp baktığımda şu da içimde kaldı be demek istemem. zamanı gelince evlenirim belki de, o zaman benim için herkese 'normal' gelen zamanlar değil sanırım.

ykup; aa doğru nasıl unuttum resmimi koymayı :( allahım yarabbim ya.

mnyxn; teklif alınmadı tabii ki, 20 yaşındayım diyorum :) erkek arkadaşım benden büyük ama ve o da ne istediğini bilen bi insan. ve evlenmek istiyo bi süre sonra. ama ben diyorum ya 30umdan önce bana çok uzak diye. ben 30uma kadar beklerken, o yuva fikrine sıcak bakan bi insan olduğundan evlenmiş olmak istiyo.. budur yani, yoksa marsa gitmek kadar ütopik değil olayımız.

Kız arkadaşımın 20 yaşındaki hali geldi aklıma (4 yıl öncesi). Aynen senin gibi düşünüyordu :)

Şimdi de öyle evlilik delisi, çocuk düşkünü falan bi durum yok ama en azından artık yavaştan planları yapılıyor.

Söylemek istediğim şu: Bence senin düşüncelerinde bir anormallik yok, aksine çok normal :) Akışına bırakmak lazım, belki 2 yıl sonra hayatında evlenmek istediğin biri olacak ve düşüncelerin değişecek. Belki hayatına kimse girmeyecek ama senin hayata bakışın değişecek. Belki de hiç birşey değişmeyecek :) Su akar yatağını bulur.

@loana: eğitim değil tam anlatmak istediğim, ne bileyim üniversite mezunudur ama ne bileyim, nasıl denir, mutaassıp ( yazılışından emin olamadım) bir çevreniz olabilir. klasik beklentileri yaşayan ve uygulayan yani.. neyse yazdklarımın o kısmı çok mühhim kısmı değil zaten, anlaşamasak da çok dert değil. anlatmak istediklerim sonraki satırlarda.

pyro clustic flow; işte öyle hiç değil. misal annem benim bu fikirlerimi saygıyla karşılayıp istiyorsan hiç evlenme hayat senin karar senin diyen bi kadın. babam desen yurt dışına yollamaya hazır, bana olan güvenini her daim dile getirir falan. son paragrafa ise katılıyorum evet, doğru zaman konusunda herkesten ayrılan birtakım fikirlerim var belki de, ama değişip değişmeyeceğini ne ben garanti edebiliyorum ne de siz.

tekrardan teşekkür ederim tüm cevaplar için.

yahu bunun planını nie yapıyonuz ki "he bakarıs" de geç... yarın napios, tatili nerde yapalim gibi planlar öner... carpe diem...

ben çok düzenli bi meslek seçtim. hatta bi sene sonra çok düzenli olmaya başlıyorum. amma velakin çok eşli olmasam da ne evlilik istiyorum ne çocuk. 20 yine de erken. çok şeyler değişebiliyor inan bana:)
he kız değilim ama.. sadece evlilik istememenin hayatınla alakasız olarak normal olduğunu söyliyim dedim.

güzel bir kız değilsen zaten evlenmek istesende koca bulamazsın.
belkide güzel değilsin ve sana talip çıkmayacağını bildiğin için psikolojik olarak evlenmek istemiyor olabilirsin.
ayrıca merak etme erkeklerde aman hemen bir kız bulayım da evleneyip diye delirmiyorlar.
aha buna da tik atma hadi.
tribe girmişsin ve diğer yazdığıma tik atmamışsın.
demek ki dediklerim doğru.

ykup; o kadar koyduğunu bilemedim ya tüh tüh. sevgilim var diye yazdım halbuki cevaplarımda. ama sırf saçmasapan bi insanı ikna etmek için aslında çok güzelim sevgilim de evlenmek istiyo tamam mıaaa!! diye paralayamıycam kendimi emin ol :)

ve yazılanı aptalca buluyosam tik atmıyorum.

haha:)
kesin öyledir :)

fazladan bir kişinin sorumluluğunu taşımadan sevgiliyle vakit geçirmek işte kafaya göre takılmak yani...mis.

herkes anne ya da baba olmak zorunda değildir sanıyorum. bazen çocuk sahibi olmak gerçekten toplum dayatması sonucunda oluyor. ama önemli nokta iki tarafın da istemediğinden emin olması.

ayrıca öyle ev çok sıkıcı olur, çocuk bağlayıcıdır falan diyenler çıkacaktır. birlikteyken o kadar sıkılacaksanız evlenmeyin zaten baştan. ayrıca çocuk için devam eden evliliklerin de ne kadar mantıksız olduğu belli bence.

çocuksuz evlilik de gayet gider. çocuk doğurmak kadar doğurmamak da bi seçenektir diyor ve gidiyorum.

ben çocuk yapılmalı diye düşünüyorum. en makbülü geç yapmaktır. çünkü çocuk olmazsa ilerde pişman olursunuz, içiniz cız eder.

eğer olur da birgün bir hata yapar ve evlenirsem, olmasını istediğim durumdur. hayatımı koca bir sorumlulukla kısıtlamak istemiyorum. sadece kendim için yaşamak istiyorum, plan yaparken acaba çocuğum için getirisi/götürüsü ne olur diye düşünüp isteklerimden vazgeçmek istemiyorm... daha uzar bu.

ha bu şu an evlenmeyi bile bir hata olarak gören biri olarak düşüncelerim. dediğim gibi evlilik gibi bir hatayı yapacak duruma gelirsem çocuk da isteyebilirim bilmiyorum. ama yine de evlilikten bile zor gözüküyor şu an düşününce.

not: erkeğim.

ablam ve eniştem 10 yıllık evliler ve çocukları da yok. nedeni ise; ablamın yaşam tarzının çocuk doğurmaya uygun olmadığını düşünmesi ki kesinlikle doğru. çocuk doğurup hem kendi psikolojinizi bozup hemde sevgisiz, ilgisiz bla bla bir çocuk yetiştirmketense doğurmamak daha iyi. Tabi ben teyze olmak istemez miyim. isterim. bizleri de düşünmek lazım. kız kardeşlere de yazık. biz de isteriz bir yiğenimiz olsun. ağız dolusu teyzeee desin. üstümüze kussun, yüzümüze işesin. cidden isteriz.

sevdigim bi çin atasözüyle cevap vereyim:
sarhoş olmayacaksan nie içtin, çocuk yapmayacaksan nie evlendin?
peki peki çin deil de benim sözüm... araya bi tane sıkıştırın ya... bana kalsa tayyip gibi üç derim de yakarlar burayı biliyorum:)

olur. mis gibi olur. ilerleyen yıllarda bi kedi köpek filan da alınır. daha güzel olur.

yalnız bu tip ilişkilerde tek tehlike var. belli zaman sonunda (yaş da ilerledikçe) kadının adama kocası gibi değil, çocuğu gibi yaklaşmaya başlaması, cinsel hayatın bitme seviyesine gelmesi filan...

o raddeye gelmemeli... kadın-erkek ilişkisi muhafaza edilebildikten sonra neden olmasın?

Bu konuda doğru veya yanlış davranış belirleyemeyiz. Herkes kendi kişisel ve ailevi yapısına göre kararını verir ve diğer herkese .ok yemek düşer bence.

Yanlış olan sebepler sayılabilir ama. Mesela çocuktan medet umarak çocuk yapmak. Yaşlandığımda bana bakar, para kazanır beni saraylarda yaşatır vb.

şimdi buradaki delüğanlıların böyle konuştuklarına bakma. bekara karı boşamak kolay. olmaz. kadının doğal olarak getirdiği anne olmak gibi bir duygusu var. bunu tatmin etmek isteyecektir.

çocuk yapmayacaksanız ve çocuk yapmayı kendi özgürlüğünüzü kısıtlayan, hayatınızı engelleyen bir şey olarak görüyorsanız o zaman neden evlenip tek kişiye bağlı kalıp kendi özgürlüğünüzü kısıtlayasınız ki değil mi? beraber yaşayın madem. hem kısıtlanmamış olursunuz.

biz öyleyiz. mutluyuz. çocuk gereksiz. gerekirse evlat ediniriz.

yaşlanınca çok koyar.

çocuksuz bir evlilik düşünemiyorum. elbette ki zaman alabilir böyle bir şeyin sorumluluğunu üstlenecek duruma gelmek ya da uygun şartları oluşturmak. ama çocuk olmazsa olmaz; bir şeyler tamamlanmamış gibi gelir bana. bu sadece yüzlerce yıldır dayatılan toplumsal değerlerden dolayı değil ki onların da etkisi yadsınamaz ve böyle bir etki kötü değildir her zaman için, biyolojik saat diye de bir şey var. insan bir zamandan sonra neslini devam ettirmesinin gerekliliğine dair uzlaşılamaz bir his duyuyor içinde. ayrıca bir bebeğe sevgi vermek kadar güzeli olabilir mi, bi düşünün.

tam anne olacak insanmışım gibi sanki yea :/

mumkun

kadınların çocuk doğurmaya bayıldığı, her kadının anne olmak istediği, yok efendim içgüdü vs olayı doğru değildir.

tabii ki çocuksuz evlilik olur, hatta daha güzel olur.

çocuk yapıp yapmamaya karar vermek elimizde olduğuna göre, uzunca süredir çocuk sahibi olmanın doğal değil, toplumsal-kültürel bir süreç olduğu besbelli. doğal ortamda tek başına büyüyen bir kadın doğurup doğurmama konusunda düşünmez bile, insan toplumuna dahil değildir... eğer bir erkekle karşılaşır ve birlikte olursa hamile kalma olasılığı oluşur, çocuk yapmak amaç değil sonuçtur doğallıktan söz edeceksek.

çocuk/lar gayrimeşru olmasın diye veya evlilik çok romantik geldi diye veya bir gerekçeyle evlenenlerin dışındakilerin, evliliği şart görmeyen, evliliğin birlikte yaşamaktan esaslı farkı olmadığını düşünerek evlenenler arasında çocuk istemeyenler için "evlenmek AMA çocuk yapmamak"tan çok, "evlenmek VE çocuk yapmamak" ya da "çocuk yapmayı amaçlamadan evlenmek" sözkonusu olabilir ve gayet olağandır. biyolojik değil, toplumsal saat sözkonusu doğurma işlerinde. içgüdüsel olan doğurmak değil cinsellik, doğurmak bunun sonuçlarından...

çocuksuz evlilik gerçenten de daha güzel. Ya da şöyle bakalım. Çocuksuz evlilik, ölene kadar flört etmek gibi birşey. Eviliğin asıl zorlukları cocuktan sonra başlıyor bence.

ben bunu istiyorum.
sadece sevdiğim adamla aynı evde olmak ve hayatı paylaşmak.

sen 50 küsür yaşına dayan, onun gibi şarkı söyle yat kalk dua et. el insaf. normaldir.

Söylediği şarkılar genelde zaten zor herhangi bir ses için. Bence şimdi de olabileceğinin en iyisi.

müzik kulağı süper bi insan değilim ama son yaptığı albümde ben de bi akordsuzluk hissettim sanki... kulağımı tırmalıyo, dinleyemiyorum. yüzüm filan ekşiyor... tonu mu yanlış, elektronik oynama mı yaptılar üstünde, bilemedim. var bi tuhaflık

yaşla ilgili olduğunu sanmam. ibrahim tatlıses muazzez abacı filan daha yaşlı. bi ayarsızlıkları yok ama

Evet, profesyonel bir müzisyen olan bir tanıdığım (İstanbul devlet senfoni orkestrası müzisyeni), Nilüfer ile birlikte sahneye çıktıkları bir gece sonrasında konuştuğumuzda kendisinin detone olduğunu, provalarda çok zorlandıklarını söylemişti...

Edit: 2-3 yıl kadar önceydi bu olay...

iç dış parazit pire kene için damla ve haplar var onları kullanabilirsin. Tavsiyem bir veterinere götürüp kontrol ettirmen sokak köpekleri konusunda yardımcı olurlar genelde insanlara çok masraf etmezsin yani :)

durum ağırlaşırsa şöyle bişey de var. bi göz atıver yazanlara, fikrin olsun.
(bkz: hayvan ambulansı)

bi de en yakınlardaki bi barınaktan yardım alabilirsin. parazit vs tedavileri zaten hali hazırda sokak hayvanlarına yapıyolar diye biliyorum.

ya çok pardon, artık ambulans hizmet dışıymış sanırım. ama şu entry de yol gösterecek bi olay anlatmış muhterem.
www.eksisozluk.com

barınaklar gelip alıyorlarmış bu tip hayvanları haber verdiğinizde

ayaklarını duvara daya biraz. bir de kokulu yağ veya krem bişi ile ayağının iç ve dış kenarını ovala. ayakkabını normal alsan bile ortopedik taban alabilirsin.

bir de antistax jel var, bununla da ovalayabilirsin. bitkisel bişi.

ayakkabıdan ziyade tabanlık diye bişey var. ayakkabının içine yerleştiriyosun, o ayak tabanın iç kısmındaki çukura destek vererek baya bi işe yarıyo.

tuzlu suyu ben de duydum.

ben soğuk su önericem. bütün gün ayakların şiş vaziyette, kan hücumu altındayken, soğuk su kan damarlarını büzüştürerek hayırlara vesile olabilir. ben çoook yorgunken bi 10-15 dakka soğuk suya sokar, sonra yatakta altına bikaç yastık koyarak uzanırım. bak o da çok işe yarar. dinlendirir

peki bu tabanlık nerde bulunur?

www.google.com.tr

medikal ve ortopedik ürün satan her yerde vardır sanırım

dinlenme zamanında (akşam, gece, sabah neyse işte)
yarım saat buzlu soğuk suda beklet ayağını. sonra sırt üstü uzan ve ayağını yüksek bir yere koy. kan dolaşımını azaltır, ayaktaki yükü hafifletir.

şimdilik hamlıktan belki ama doktora gitmekte fayda var varis olabilir. ama varis çorabı giyebilirsen giy varisin olmasa bile oluşmasını yavaşlatır ağrılarını azaltır.

Tabanlikta olabilir ama, asil bu basketbol ayakkabasi gibi alti kalin ayakkabilar giyersen farki gorursun, bende ayakta kasiyerlik yapiordum Amerika'da, duz bi ayakkabim vardi bayagi agriodu ayaklarim, sonra orda calisan Amerikalilar bi gozlemledim hepsi bole kalin basket ayakkabisi giyiyor aldim bende sonra bayagi rahatlamistim..

buna benzer bir soruya gecen gün buna benzer bir cevap yazmistim;

tabi ayakkabi icin tabanlik falan diger arkadaslarin yazdiklari dogru ama, benim önerim spor yap. ayaklarini is saatlerinin disinda da yor yani. o zaman daha rahat edersin.

bazı devlet hastanelerinde evet. ama araştırmanız lazım. çoğunlukla önce psikiyatra gidiliyor. yakınmalardan bahsedilip psikoloğa sevketmesi rica ediliyor.
bir arkadaşım izmir'de bu şekilde yapmıştı

adrenalin'de solomon vardı bi aralar. hala vardır heralde
www.adrenalinoutdoor.com

bağdat caddesinde, beşiktaşta filan mağazaları vardı

cins ve yaş bilgisi verebilirmisiniz

golden, 1 bucuk aylik

hahaha salak. ay bi an gözümün önüne geldi de, çok güldüm :) kıyamam :)

şaka bi yana kafayı bu kadar sağa sola geçirmesinden huylanmak gerekir gibime geldi. bir veterinere göstermenizde sayısız hikmetler olabilir.

bizdeki her türlü hastalık onlarda da olabiliyor. ne bileyim, belki vertigosu vardır, belki tansiyonu düşüktür kuzucuğun

*6 köpek yetiştirmiş insanım. ama hiç böyle bişey duymadım/görmedim bu arada.

pardon derdimi biraz yanlis anlattim sanirim. oyle yururken falan gidip kafayi koymuyor. ama koltugun ustunde oynarken mesela dustu bir kere. bu dusmeler kopegi etkiler mi anlaminda sordum oyle yan yan yurudugu kafayi duvara gomdugu falan yok yani :)

çok kolay etkilenmiyorlar, bebekken bizim gibi kemikleri yumuşak oluyo bildiğim kadarıyla. biraz salak olabilir, onun dışında bişi olmaz :)

@poşet gene koptum... :))

yok, zaten zarar göreceği şekilde bir darbe almış olsa, ağlayarak filan bunu size belli ederdi bence. aynen kediebesinin dediği gibi

icim rahatladi sagolun da biraz salak olabilir derken? :D

lafın gelişi ciddi bişi diil :)

boğadan denize inerken sağ tarafta 2.3. katlarda perukçılar göreceksin. dandikleri de var, iyileri de
hatta kiralıyolardı bile galiba

cennetten kovulan nickli yazar bu işlerle uğraşıyor. kadıköyde olması lazım yeri.

kötü bir dövme bence. bunu yaptırma derim

Dövmenin konsepti güzel de o fotoğraftaki kötü yapılmış. Duruşu, gölgelendirmesi kötü. Kaliteli bi yerde, güzel bi konumlandırmayla hoş durabilir bence.

Kadıköy de Çağatay var 300 400 e yapar gibime geldi.

imageshack.us böyle bir şey daha estetik durabilir. bu gösterdiğim sizinkisinden büyük. 700 ila 1000 lira arası değişiyormuş. mekan bakırköy civarı, ilgilenirseniz iletişime geçebilirsiniz.

@wicca kesinlikle bu daha iyi. yüzde yüz daha iyi

modele karar verince boy ayarlanır ya. ayarlıyolar yani boyunu posunu

@cthy beyazım. hemde baya beyaz diyebilirim.
@wicca hiç sevmedim o linktekini, bu beğendiğim dövmeyi arkadaşa tükenmez kalemle koluma çizdirmiştim nasıl duruyo diye bakmak için. 2.fotoya da onu koydum.

bide bişe sorcam. ben dövme yapacak elemana desem ki başka bi kulaklık deseni istiyorum, önce kağıda çiz ben onaylıyım. yapar di mi öyle bişe ?
vücuduma çizilmeden önce kağıtta görürüm yani ?

bak en güzeli şudur. internetten earphone olarak ara
www.google.com.tr

oradan beğeneceğin bi fotoyu bul. düzgün bi yazıcı çıktısıyla git dövmeciye. de ki; "bunu yaptıracam. sen şunu bi karakalemle önden çalışsana bana. bi göreyim bitince nasıl olacağını" de. yapsın etsin.

aksi halde teknik olarak oran-orantısı, perspektifi bozuk bi modeli çakarlar koluna. ilk etapta senin gözüne bozuk gelmez belki ama bilen göz anlar, rahatsız olursun sen de sonradan insanlar "orası hatalı burası hatalı" dedikçe

ya zaten sen istediğin şekli seç, delfina'nın gösterdiği gibi googledan arat. gideceğin dövmeci onu alıp çizecek üstüne transfer kağıdıyla en uygun ve istediğin bölgeye konduracaktır. senin onaylamayacağın bir şeyi hiçbir dövmeci yapmaz. sen de yaptırma zaten.

onun daha güzelini enseye yaptım ben;

www.facebook.com

(bkz: ekşi tattoo & piercing)

sözlükten mesaj atarak ya da internet sitemden ulaşabilirsiniz bana.

eksitattoo.com

onun daha güzelini demişsinde hiç sevmedim onu ben.

avg tek geçerim.5 yıldır aralıksız kullanırım 2 kere format attım bilgisayarıma oda system 32 dosyası yüzünden olmuştu.bence hiç düşünme.

"avira premium security suite" diye kafanı biraz daha karıştırayım

avira +1

eset smart securty 3 tabiiki. biçok antivir kullandım. internet ve pc koruyucu olarak kaspersky, panda cloud ve diğer, mccafe, microsoft, norton hepsini kullandım ve benim için önemli olan pc yi kasmaması ve internet-pc koruması fakat hiçbirinden istediğim randımanı alamadım.

eset nod32 iyi değil onu söyliyim zaten internet koruması yok onun. "eset smart securty" internet-pc bazlı çalışır. neden e.s.s.?
-bilgisayarı gerçekten kasmıyor özellikle ess 3 (eski versiyon diye küçümseme)
-şirket güncellemeleri mükemmel
-eğer virüs tehdidi varsa extra tarama yapmana gerek kalmadan, virüsleri yanlış tanımlamadan karantinaya alıyor
-pc nize virüs yüklemeye çalışan sitelere engelleme koyarak "güvenliğiniz için engellenmiştir. yinede devam edilsinmi" sorusunu sorar yada girersin o gelen tehditleri göstererek engeller vs. sonuçta pc ye bulaşmaz
-kaspersky gibi virüs yayıldıktan sonra korumaya çalışmaz anında karantinaya alır
-flashları kesin bi şekilde temizler. temizleyemediğini karantinya alarak flash ı kullandığın süre boyunca pc ye bulaştırtmaz

ve daha aklıma gelmeyen bir iki şey daha hepsi tecrübeyle sabittir. crack bulmakta kolay. ess yi bulduktan sonra hiç değiştirme ihtiyacı duymadım

Mcafee leş, Norton leş.

Bende Eset var, iki sebebi, birincisi kaçak kullanımı kolay, ikincisi sistemi kasmıyor ve sizin müdahelenize gerek kalmadan herşeyi yapabiliyor, verdiği kararlar genelde doğru kararlar yani. Virüslü dosyayı cart diye silmiyor, karantinaya alıyor, ya da ne yapam ben bunu diyor.

Kaspersky kullanıcısıydım, sistemi çok yoruyor, bildiğin komplike arayüzü var, tamam yaptığı iş bi sürü ama her yerden tuşlar fırlayan bir arayüzü olması iyi değil.

Arkadaşım microsoft security essentials kullanıyor, dediğine göre gayet iyiymiş.

Şu da var, firewall ev kullanıcılarına pek gerekli değil. Şimdiye kadar öyle port tarama vs olayları olmadı pcme. Tek avantajı, portlarda neler olup bittiğini görebiliyorsunuz, programların internete çıkışlarını takip edebiliyorsunuz.

Kaspersky kraldı, neden piyasayı ESET'e kaptırdı derseniz, birincisi kasma olayı ikincisi Kaspersky en başlarda kaçak keyler ile kullanıma göz yumarken son zamanlarda 2 günde bir key leri blacklist etmeye başladı. Sonuç olarak da, millet onla uğraşmak yerine antivirüs değiştirdi :)

AVG sürekli, bu benim beleş sürümüm, bak paralısını alırsan şunları da kullanabilirsin, para ver diye fakir edebiyatı yapar, rahatsız eder.

Avira kullanmadım, ama iyi diyorlar.

Eset Smart Security ya da Microsoft security essentials derim ben

KAV 2011

microsoft security essentials dedğin işi görür.

görünüşe bakılırsa eset smart security'nin oluru var..şansımı onunla deneyeceğim bakalım..teşekkür ederim ilginiz için =)

Bir bilgisayarda Avira, diğerinde AVG var. İkisi de gayet güzel, bedava ve yeterli. AVG daha sessiz sakin güncelleme konusunda.

Avast'ı deneyin vazgeçemiyeceksiniz. 6.0.1000

norton leş diyenleri anlamıyorum, nesi leş nesi kasıyo arkadaş 3gb ram var harıl harıl çalışıyor

norton 360, çünkü;
1. virüs fln affetmiyor 2 yıldır yüklü bilgisayarımda ve zerre virüs derdim olmadı trojan derdim olmadı, zamanında nod32 de yükledim, exe'ye dair ne varsa siliyor sana sormadan, norton silmekten önce karantinaya alıyor, düzeltilsinmi diye sana soruyor, sil dediğinde siliyor.
2. sürekli güncel sürekli kendini yeniliyor, 2 3 hafta internete girmemiş olun hemen kırmızı olup güncel değil diyor ve en ufak internet bağlantısında çaktırmadan altta kendi kendini update ediyor, sizin ruhunuz bile duymuyo.
3. son özelliklerle birlikte "bu uygulamayı sizden önce dünyada kaç kişi kullanmış?" bu soruya bile cevap verebiliyo, çok tanınmamış bir programsa ona göre uyarıyor ki yükleme sırasında bi terslik görsün hiç affetmiyor.
4. kasmıyor. ama gerçekten kasmıyor, laptobum 3gb ram 2.53 işlemcisi var, evdeki pc 1gb ram 2 işlemci var, amcamın pc 512 ram'e sahip. ve hepsi 1 yıl süresi bittiğinde hemen arayıp tekrar nasıl yapcaklarını soruyor.
5. tehlikeli gördüğü sitelerde emin misin bak virüs var diyerek soruyor ve genede bir virüsle karşılaşıldığında hemen alttan uyarısını verip "biz sorunu hallettik sen devam et" demesini biliyor.

zamanında eski bilgisayarımda nod32,avast,kaspersky,norton hepsini kullandım, norton o zamanlar gerçekten kastırıyordu, avast kuruluydu en uzun süre kaspersky'nin nortondan aşağı kalır hali yoktu, nod32 komple fecaat zaten ne var ne yok siliyo yüklediğine pişman ediyo adamı.

ama laptop'u aldıktan sonra yanında verilen norton 360 ve 2 yıldır süregelen mutluluk. annem bile "o antivirüs iyiymiş geçen bişeyler oldu yedeklemişmi ne yapmış anlamadım tuttu her şeyi geri yükledi" dedi.

@neysene dostum bende zaten sizin yazdıklarınıza zıt bir şey demedimki yada size dokunduran bir şey demedim, sadece norton'un sanıldığı kadar kastırmadığını ve nod32,avast,kaspersky'den iyi olduğunu anlattım. şuan bende crackli halini kullanıyorum zaten 180 gün free, süre bittikten sonra tekrar crack ve 180 gün gene aynı, zamanında paralısınıda kullandım hiç bir fark yok şimdikiyle. sadece yedekleme alamıyorsun ki paralıykende yapamıyordum onu sanal sürücü dolduğu için.

img17.imageshack.us

tarama yaparken bile ne kadar bellek yediği görünüyo burda.

negzel lan. çok özendim.

seratonin salgılarını yükseltiyordu sanırım düzenli spor. onunla alakalı olabilir.

bi de enerji patlaması hali için, sevgili yapman gerekiyordur belki? hani oynaş koklaş durumlarıyla atılacak bi enerjidir belki de o?

bu arada @evliya çelebi, gülmekten dağıldım :))

animsadigim kadariyla, duzenli sporun endorfin salgilattigi ve bagimlilik yaptigi yonunde cok guclu bir sav var.

haa, ama soruyu sormanizdaki asil erek bir tur "gencim, yakisikliyim / guzelim, duyurucu arkadaslara selam ederim" ise,
cekilebilirim aradan?*

bende sendenim dostum bunların üstüne;

yazın; sörf, windsurf, ve tekneyle açılarak en az 1 saat yüzme
kışın; kayak, kar motosikleti yarışları
bizim işimiz zor dostum :)))))))))))))

spor yapmak için öncelik değiştirdiğim bile oluyor. cinselliğin, gezip tozmanın önüne bile geçebiliyor bu istek. makine gibi hissediyorum. arızalı olabilirim.

aşırı spor yapmak da bir rahatsızlık aslında. şimdi ismini bilemicem ama kaç yerde okudum. (bkz: bunun kitapta yeri var)

ancak sizinki rahatsızlık halini almış mıdır? sanmıyorum ama bilemicem.

yaptığınız bu güzel sporların yanına haftada 1-2 gün bir kaç kuple yoga-pilates gibi bir şeyler eklerseniz dengelersiniz gibi geliyor bana.

Hastalık değil de hastalık belirtisi olur olsa olsa.

vodafone kampanyasının ürünlerinden satıyolar. ben de aldım 3 ay önce direkt vodafone dan anneme. aynı fiyattan

vodafone kampanyası varmış telefonla ilgili
vodafone'u arayıp bilgi alınız
firma ile ilgili burada bir kaç yorum var www.akakce.com

simlock'lu olma ihtimali aklıma geldi.

vodafone dan almak istemiyorum. hem üstünde vodafone logosu olmasın hem de vodafone hat kullanmayacağım

memleketten abim/ablam/annem/babam gelicek de? ani bişi çıkmış filan bahanesiyle?

açık konuşun. benim gibi kimisi imadan anlamaz, ya da üstüne alınmaz.

Abooov! Filmlerde görürdüm de inanmazdım, gerçekmiş.

Bir akraban rahatsızlansa ve hastane yakın olduğu için sizde kalmak zorunda kalsa? Anneanne, babaanne gibi? Taa Anadolu'dan bir yerden gelmiş olsa? Yer olmadığı için üzülerek söyleseniz bunu ona ve söyleseniz. Tabii normalde başınızın üstünde yeri var; ama hastalık işte. :(

şehir dışına gitmen lazımmış meğerse :/

"sen ne zaman gitmeyi düşünüyorsun?"

anneannem gelecek dedim, oo ne güzel, tanışayım da gideyim dedi. durumum bayaa zor. sorunlu insan modeli oldum, belki etkili olur diye, yalnız kalmaya ihtiyacım var falan dedim. duymazlıktan geliyo onu da. eşyalarını kapıya koymadan bi adım öncesindeyim. hala daha yumuşağı var mıdır diye düşünüyorum ama sırf bu bile yoruyo.

aranız bozulacak kesin. çünkü o yüzsüzlük yaptıkça siz daha ters davranacaksınız, en sonunda size kızıp evden ayrılacak, yaptığınız iyilik de bir işe yaramayacak, kötü olan siz olacaksınız.
Ben benzeri durumu yaşadım, misafir gidince çok az vicdan azabı yaşadım ama onun yaptığının da yanlış olduğunu düşündüğümden çok da üzülmedim.

yakın bir tanıdığın falan varsa yaşça büyük abi baba gibi gelip kovsun.

teşekkür ediyorum. yarın sabah bi icabına bakmam gerekecek

Eve o akşam bir arkadaşınız ve kız arkadaşının geleceğini (ki kendileri ayrı şehirlerde yaşamakla beraber ancak sizin evde buluşabiliyorlar (arkadaşın o şehirde tanıdığı tek kişi sizsiniz)). Aşıkları başbaşa bırakcağınızı söyleyin. O anda karambole getirip savuşturmanız lazım.
Kendi taktiğim.

istanbula gitme imkanınız varsa şu başlığa bir göz atmanızda sayısız hikmetler olabilir
(bkz: kolsuz agop)

9 eylül üniversitesinde prof. dr. ayşe şebnem özkan, oldukça iyidir.

izmir. net.

antalyada yasanmaz 1 haftadan sonra bayar


izmir

izmir

hani filmlerde ki sahil kasabasında..deniz kenarında yaşarım diye düşünüyordum antalya da..ehh o halde izmir..gönlüm rahatladı..herkes izmir dedikçe..

yok yahu, o dedigin ancak kuzey ege taraflarinda olur adam gibi.

izmir +1

smyrna (izmir)

izmir.

izmir.

izmir tabii ki antalya kışın ölü.

izmir

izmir elbette.

9 yıl antalya'da yaşadıktan sonra 2 yıl önce izmir'e taşındım. kişisel gelişimine meraklıysan, araştırmaktan ve gezmekten hoşlanıyorsan, hareketli bir yapın varsa kesinlikle izmir. ama ben elimde olanla ve bildiklerimle mutluyum aga, yan gelip yatsam yeter bana iş dışında ki zamanlarda dersen antalya. antalyaya dair özlediğim yegane şey şehir içinden denize girebilmek.

ankara'ya bir kaç kere gittim, ankaralılar bu dediğimi ayrıntılaştırabilir.

herhangi bir ankara'ya giden express'e binip, sincan'da inip banliyö trenine binip etimesgut'ta inmen gerkeiyor sanırım.

aslında hava kuvvetleri komutanlığı diye bir durak da olacaktı, yanlış hatırlıyor olabilirim.

tren-metroyla yahut dolmuşla sıhhıye-otobüs triosu olur gibime geldi?

corrado 'nun dediğini yap, Sincanda duran bir express trene bin, Sincanda in, Banliyö trenine bin. Banliyö trenine para ödemene gerek yok (express trenin biletini trende görevli sorunca göster) sonra "Hava durağı" diye bi durak var orada in.

@paketinsonundakiğrençekirdek söyleyince hatırladım.mevzu bahis durağın ismi "hava durağı" bu şekilde direkt oraya ulaşabilirsin.etimesgut'ta inip oraya ulaşman gerekmez böylece.

bi de trene bilet alırken dikkat edin hepsi sincanda durmuyor yanlış alırsanız ulustan ulaşım zor olur.

eninde sonunda banliyö trenine binecekseniz sincan'da durmuyorsa bile niye zor olsun. sadece biraz vakit kaybı ve gittiğiniz yolu tekrar gitmek olur. ola ki sincan'dadurmadı, son durak olan ankara garı'nda inip, 2-3 yan perone geçip oradan banliyö trenine (sinsan istikametine giden banliyö trenine) binerseniz aynı şey olur. sadece vakit kaybedersiniz bi yarım saat, en fazla bir saat falan o kadar.

@theconqueror, böcekler için olanı kalorifer böceği olarak tabir edilen böceklere karşı koruma sağlayabilir mi?

@theconqueror, hamamböceği?

Deltamethrin + Alphacypermethrin + Tetramethrin
Yani Rapsodi 50 SC + Ecorex SE Alfa
Bu ikisini karıştır bir güzel, halıya perdeye her yeri ilaçla, ilaçlanan yeri silme bu kadar.

raid'in spiral seklinde sinek kovucuari vardi, ucundan yakinca butun aksam kendi kendine bir kosede tutuyor. 2-3 gun gider bir spiral. ama ben gecen sene almistim en son hala varlar mi bilmiyorum.

paranız yokken stresli insansınızdır; çünkü garanti altında hissetmezsiniz bu dönemde.. insanların bazısı günü kurtarmak, bazısı da hayatını kurtarmak isteyeceğinden hangisine daha yakınsanız, o dönemde "muhtaç" olmadan yaşayabiliyorsanız stressiz olacağınızdan muhtemelen gülmeye, oynamaya vakit ayırırsınız.. kendinizi kurtaramayacağınızı düşündüğünüz zamansa çaresiz hissedip çırpınmaya başlarsınız; bu da istediğinizi gerçekleştirene kadar sizi "kötü" insana dönüştürür.. tamamen doğal görünüyor bana.. köşeye sıkışan tavşanın ısırması gibi belki?

yalnız adaletle bağlantısını anlayamadım.. bu daha çok vicdan ile alakalı gibi? aksine parası olunca "duygusal" ve parası olmayınca "mantıklı" birine dönüşüyor gibi tarifinize bakılırsa..

türk erkekleri ekseriyetle böyle... ya da ben öyle sanıyorum.
ama çok yaygın bişey bu anlattığınız. ben hiçbir kadının böyle olduğunu görmedim, ama erkeklerin çoğu böyle galiba.

tüy sarartıcı beslemez, pek de güzel sarartır. papatya suyu yetersiz kalır.

hamamotu kullan. ama sürekli kullanman gerekir 6-7 ay.

@rastgelebiri bana hemen çözüm lazım uzun soluklu olmaz şuan da.

hamamotu kullanma, tüyleri tamamen döker, ve gürleştirir.

alla alla kimse yazmamış?
oksijenli su sürüp yarım gün güneş altında kal

evet. çok eski zamanlarda saçlarımızın rengini açmak için yapardık..:)

delphin, referans linkini okudum da, harbiden çok güzel bi insansın!

goldentitan, sen de!
izmir kuş cennetini arasan, oranın sorumlusu olan veteriner/lerle görüşsen. ona/onlara fikir sorsan? belki bakımını üstlenirler yavruların?

baktım da şimdi, doğal yaşam parkıyla dip dibe zaten kuş cenneti. işe doğal yaşam parkını arayıp durumu anlatarak başlayabilirsin gibime geldi.
www.izmirdogalyasamparki.org.tr

bu da iletişim bilgileri

www.izmirdogalyasamparki.org.tr

kanatlı barınakları da varmış

yardımlarınız için çok teşekkürler, yarın ilk iş dediğiniz yerleri ariycam

sözlükte achilles var. aynı hastanenin anadolu yakasında doktor. ona danışabilirsiniz

ben :)

şaka bir yana bana da bulun ondan... :(

reserved.. yalnız değilsin. film izlemek, enstrümanla uğraşmak işe yarayabilir.

hastası olacağın hiçbir şey yok.. bir süre sonra her şeyden vazgeçeceksin, unutacaksın.. ama dönem dönem kendine meşgale edinebilirsin(ki tavsiye ederim) spor yapmaya başlayabilirsin, profesyonel olmayı deneyebilirsin.. cebinden para çıkmadan kısmına karışmıyorum: ister sokakta koş, ister salonda bowling oyna..

başka bir diziye sar ne bileyim ben şu aralar sözlüktekiler games of thrones izliyor bolcana sanırım. izlemedim ama bunların bir anlamı olmalı.

bilgisayarın başından kalkmadığını varsayarak, bir şeyler öğrenmeni tavsiye ederim. hem zamanın boşa da geçmemiş olur. misal photoshop öğrenebilirsin, web tasarımı vs. zamanın nasıl geçtiğini anlamazsın :)

sevgili yap?

bilgisayara emülatör kurup king of fighter oynamaya başla. kombolar üret. ama 97 versiyonunu. 8 yaşımdan beri oynuyorum, üni, master bitirdim, hala sıkıldıkça oynarım.

bir de metal slug olabilir. Ateri oyunları seviyorsanız, sizin için geçici işe yarayabilir.

bu bilgisayarın başında oturduğumuz sürece bu sıkıntılarımı devam edecek bence..

@uykusuz her gece
benim bilgisayarın başına sıkılmam neredeyse imkansız. film, dizi, oyun ve tabii ki sınırsız kaynak internet..

bir bilgisayar mühendisi ya da web tasarımcıysan @duyumania doğrudur sıkılmazsın

hacılar grafik tasarım öğrencisiyim, bir dönem çok iş yaptım, dolayısıyla o programların yüzünü görmek istemiyorum şu an. dizi, film olayları eğer çok zevkine göre bişey yakalarsan güzel oluyo ama o konuda da seçiciyim, her şeyi beğenemiyorum. zaten yaklaşık 10 yıldır enstrüman da çalıyorum, onun da bi cazibesi kalmadı. uzun bir ilişkim vardı yeni bitti, manita konusunda da çok istekli değilim şu ara. sanırım bilgisayarı kapatıp farklı şeyler yapmak lazım biraz. kitap okuyorum ama bütün gün yapınca o da sıkıyo...

senin ilacını yazıyorum ;

elfen lied
fullmetal alchemist
code geass r1 & r2
great teacher onizuka
hajime no ippo
hajime no ippo new challenger
claymore
hellsing

eğer cesaretin varsa naruto / bleach / one piece den bir kuple

iyi eğlenceler

Öğrenmeniz için bilmiyor olduğunuz dil gerektiren bir uğraş edinin.
Düşününce aklınızın çıktığı ama önkoşullarını sağlayamadığınız için niyetlenemediğiniz bir şey olsun, böylece dil öğrenmiş, uğraşına göre el becerisi/sosyal beceriler geliştirmiş hem de orgazmik hayali uğraşınızı gerçekleştirmiş olursunuz. Bu sıkıntıyı salt film/dizi/kitapla gidermeye çalışmayın, bir müddet sonra film/dizi izleyemez hale gelebilirsiniz, derim. İyi geceler dilerim bir de, evet.

origami

(bkz: fullmetal alchemist)

(bkz: burakku ragun)

"delfina" 'ya %100 katılıyorum. ikinci bir seçenek sunmak gerekirsede "go" isimli oyuna heves sarmanızı tavsiye ediyroum.

yuruyerek ya da otostopla kac.
video oyunu diliyle soyluyorum, kayitli haritanin disina cikip kaybol.
para, zaman, ya da senin kisisel ozelliklerinin / arzularinin durumuna gore doguya (ic anadolu, dogu, iran, gurcistan, burma, nepal, hindistan'a kadar olabilir)(ya da arap elleri uzerinden afrika'ya olabilir).
insanlari ve dunyayi dinle, izle.
guvenligine dikkat etmek kaydiyla zorda olanlara yardim et.
caninin neden sikildigini daha iyi anlayacaksin.

death noteu sevdin ve başka animelere saldırmadan durabiliyosun, valla bravo :)
anime öneren her şahsa katılmaktayım.

apartman merdivenlerine bırakmanız sağlıklı olmamış bence. zehirlemiş bile olabilirler. ya da başka amançla konmuş zehirli bir yiyeceği yemiş olabilir. sonuç olarak sağlığını bozacak birşey yemiş bence.

ayrıca aşıları tam mıdır? ağzının köpürmesi kuduz filan belirtisi olabilir, çok bilgim yok bu konuda ama.

yok müstakil apartman zaten, bizim dışımızda kimse oturmuyor. sağlığını bozacak bir yiyecek var mıydı diye düşünüyorum ama öyle bir şey de bulunmuyor. gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum şu anda :/ aşıları tam değildi bu arada malesef. ama diğer kuduz belirtilerini göstermiyor.

derisini çekip bırakınca hemen düzeliyor mu yoksa öylece kalıyor mu? burnu ıslak mı?

apartman boşluğunda zehirlenebilir. mesela oraya giren ufacık bi fareyi yer fare daha önce zehirli bişeyler yemiştir ya da bi tehlikeli bi hastalık taşıyodur vs...

bornovada veteriner;
www.tavsiyeediyorum.com

multi fantastik insandır. "tücaar" tiplerden değildir... gönül rahatlığıyla güvenebilirsiniz...

çok teşekkür ederim yarın ilk işim kedimi oraya götürmek olacak. umarım ciddi bir problem yoktur :(

teşekkürler ilgilenen herkese, kedimi bugün veterinere götürdüm, gözünde de bir problem varmış fark edemediğim... büyük bir ihtimalle düştü bir yerden, ateşi de varmış tedavisine başladık şu an çok daha iyi durumda :)

önce arkadaşına gideceksin sen öyle deyince ben diyemedim ama ben de hoşlanıyorum diyeceksin. bir de ben deneyeceğim şansımı diyeceksin. izin istemyeceksin kural bu. bilgi vereceksin. sonra da gidip yazacaksın. o arkadaşın ile arana uzaklık girecek çünkü adam hoşlanıyorum demiş gelip kızın olduğu ortamda takılmak istemeyecek doğal olarak. bunu kabullen. bir de unutmadan adam liseli beyler :D

arkadaşına durumu aynen bu şekilde dürüstçe anlat.
düzgün bi adamsa ses etmez zaten. gider konuşurusun kızla da sonra.

lö lö yapmaya kalkarsa bas tekmeyi gitsin (arkadaşa)
böyle bi durumda lölö yapmak için ağır hıyar olmak lazım. öyleyse de işin olmasın zaten öyle bi adamla...

guzeldi sanki, ilgim vardi vs diyorsunuz. Bence arkadasiniz da ilgilendigi ve kiz da israrla size bakis atmaya devam ettigi icin buyuk ihtimalle ilginiz suni olarak depresmis. Bir, hayir iki hafta zaman verin kendinize, kizla takilmadan vs, duygulariniz hala ayniysa harekete gecmeyi dusunun.

bırak bu işleri otur ders çalış.abi sözü olsun sana.

arkadaşın çok yakın değilse ben olsam söylerdim ama arkadaşım çok yakınsa söylemezdim.eger çok yakın değilseniz sen de söyle derim.

çok yakın arkadaşınsa içinde öldür bence. "kız senden hoşlanıyosa bile" öldür. kız mevzusu için değmez.

arkadaşını sırtından vurmuş olursun panpa.

karabağlar'ın neresi tam olarak?

yeşillik cd. die bir yer :)

havaalanı otobüsleri (havaş değil belediye otobüsü olan)
mavişehirden kalkar, karabağları boydan boya geçip gaziemire girer. çift bilet tarifesi geçerli. sanırım saat başı yahut yarım saatte bir var. internetten saatlerine bakabilirsin

havaalanı otobüsü hiç kullanmadım da anladığım kadarıyla delfina'nın söylediği yer değil. neresi diye sordum, çünkü karabağlar değişti baya geniş bi alan oldu şimdi. google'dan bakıp anladığım kadarıyla tek taşıtla gidemezsin oraya. önce konak'a git. ordan da buca otobüslerine bin. eşrafpaşa - buca arası bi cadde var orası. gerçi şimdi düşündüm de havaalanı otobüsü karabağlar belediye binasını olduğu yoldan geçiyordur herhalde. ona binip belediyede indikten sonra biraz yürüyerek de o caddeye gidebilirsin.

karabağlar caddesi=yeşillik caddesi işte? yeşildere nin devamı
tinyurl.com

havaalanı otobüsü buradan komple geçiyor işte. boydan boya.
yalnız her durakta duruyor mu onu bilmiyorum. onu bi sormak lazım. en kısa gidiş bu otobüs.
yarım saatte gidiyor.

@delfina
o haritayı biraz yakınlaştırıp bakarsan mesela yeşildere'den senin dediğin tarafa ayrılan yeşillik caddesi ama diğer tarafa ayrılan yolu da yeşillik caddesi diye gösteriyor, ondan dedim. oraya da link ayarlayamadım şimdi bi türlü.
ordan da geçiyosa tabii tamam o zaman.

yeşidere nin oralarsa 514 le gidilir yahu hava alanı otobüsü nerden çıktı ?

ya da olmadı 514 e binilir natoda fln inip ordan başka otobüse binmek gerek. ya da konaktan gelmek lazım ama bilemiyorum

en sağlamı eshot sitesini kontrol etmek

gözlerin güzel diye nasıl dedin acaba. sanki kıza teşekkür etmekten başka birşey bırakmamış gibisin de :) kız hoşlandıysa eğer senin konuşman onun konuşmasını getirir zaten. ama ilerleyecek konular konuşmanı öneririm :)

evet devam et

futbol maçı yapmadın mı hiç?
kız seninle konuşmayı sürdürmek istese bile "gözlerin güzel" gibi bir iltifat, topu boşluğa atmaktır. kız nasıl yetişip karşılasın ki? "sen de boylu poslusun maşallah" mı diycek?

iltifatlara gerek yok. onlar sonra gelmeli.

ilk etapta birlikte paylaştığınız zaman dilimine ait bi espri yapabilirsin, onunla ilgili dikkat ettiğin bir detayı sorabilirsin kibar ve ilgili şekilde, vs vs...
ama kafa göz iltifat veya kafa göz buluşma daveti işin rengini kaçırır. ilk evvela muhabbeti uzatmaya gayret et.
esprili, kibar ve özgüvenli olmaya çalış. buna karşın ilgili olduğunu da belli etmekten çekinme.

bikaç gün mesajlaştıktan sonra bi mesajlaşma esnasında onu aramak için kibarca izin iste. rahat ve esprili olmaya çalış. iyi espriler yapamasan da en fazla şirin bi şapşallık olarak algılanacak ve kızda sempati yaratacak bu durumla dalganı geç arada...
konuşmalarınız malum ilk kasıntıyı attıktan sonra (sohbet de ilerlemiş olacak) bi punduna getirip onu dışarı çıkarmayı teklif et. sinema iyi bir başlangıç olabilir.
bu bahsettiğim süreç için 1 hafta idealdir. azı çok hızlı olur, yayarsan tavsar. 1 hafta iyi.

ilk buluşmada sakın elini tutma. hele öpmelere filan sakın kalkma. biraz zaman ver ona sana alışması ve istemesi için.
pek kısa olmadı ama... durum çoğu kız için bu şekilde cazip oluyor :)

bu ilk mesajlaşmalarda en işe yarar mesaj arkasından cevap alabildiğin mesajdır. o yüzden ne yazarsan yaz, sonunda bir cevap beklentisi olsun. ama bak soru olsun demedim dikkat edersen. çünkü soruya cevap alamazsan kötü olur ama şekil olarak soru olmayan bir soruya cevap almazsan sıkıntı olmaz.

mesela atıyorum: "bugün sıkılmadın umarım... görüşmek üzere :)"

-smileyi icat edenin gözünü seveyim-

şimdi burada bir soru hem var hem yok. yani cevap vermese de daha sonra "mesajıma cevap vermedin" demek durumunda kalmazsın. ilk mesajlaşmaların en kilit noktası budur kanımca. böyle ufak bir tavsiyede bulunayım dedim "gözlerin güzel" diye yazdığını okuduktan sonra :)

bu arada "görüşmek üzere" muhabbeti bitirir, onu dikkate alma.

su anda dediginiz gibi oldu, mesajlasma devam etti. hosuna gitti yazdıklarım, uyumam gerekn zamnada uyumayıp mesaj yazmam hosuna gitt, yarın icin bakalım artık tekrar bir gorusme ayarlarım herhalde. saolun mesajlar icn iyi geceler.

@delfina umarsızca güldüm :D


@delinin biri msjlaşmanın da bokunu çıkarma. azıcık merak etsin. Hay allah, bugün ses çıkmadı desin. Bırak o da adım atsın. B ide İşallah "gözlerin güzel" deyip göndermemişsindir =)

-bu arada kesinlikle hekim değilim ve lütfen bu yazdıklarımı "kulaktan dolma" olarak kabul edin. -

aynısı başıma geldi. cerrahpaşa jinekolojik onkolojide kolposkopiye girdim ve biyopsi yaptılar kolposkopide.

en garanti yöntem kolposkopi. ama mümkünse bi prof yapmalı derim. lezyonlu bölgelerden biyopsi alacak gerçi, çok aman zaman bişi değil ama...
cerrahpaşa jinekolojik onkolojide "bana prof baksın" dersen, 100 mü, 150 mi ne bi ek ücret veriyosun ve yakın zamana randevu alıyosun (telefonla galiba bu)

kolposkopide lezyon görürlerse (çıkmayabilir de) biyopsi yapacaklar. biyopsi sonucunu 3 haftaya veriolar. alınan bulgulara göre (benim biyopsim temiz çıkmıştı, 6 ayda bir smear yaptırıyorum şu an sadece) leep veya konizasyon yapıyorlar.

en yakın arkadaşımda da çıktı. o da aynı yerde önce kolposkopi, sonra biyopsi, sonra leep, sonra da konizasyon geçirdi. şu an temiz.
bak biyopside lezyon (karsinoma in situ vs) çıkarsa leep olucak. karsinoma öncesi cin1-2- ve 3 e leep yapmıyorlar bildiğim kadarıyla.

leep şey gibi, elma kabuğı soyarsın ya. rahim ağzının çerçevesini (lezyonlu bölgeyi) elma kabuğu gibi soyarlar. ve o parça tıpkı biyopsiden alınanlar gibi patolojiye gider.
iç kısımda lezyon bulunursa, bu sefer konizasyon oluyor. onda da rahim ağzını -kesitten bakınca- konik olacak şekilde oyuyorlar. gene pataloji. temiz çıkıyor işte o da sanırım o zaman.

bu arada biyopsiyi narkozsuz yaptılar bana. leep ve konizasyon narkozlu ama 2 ameliyatında da yanındaydım arkadaşımın. anormal basit işlemler. yarım saatte girdi çıktı, 2 saat yatıp dinlendi, akşama yürüyerek eve döndü. tabii bikaç ay seks yasak.

bu arada nerede yaptıracaksanız yaptırın, ama bence bu tip vakalarla yoğun ilgilenen bir hastane/bölüm (tercihen jinekoloik onkoloji) her zaman tercih edin. tecrübe çok önemli tıpta...
hem eski bir hasta, hem 2 yıl bir jinekologla sevgili olmuş bir kadın olarak tavsiyem budur. tecrübe çoook önemli. o da ne yoğunlukta vaka gördüğüyle ilgili filan feşmekan...

takıldığın kişi büyük ihtimal başkalarıyla da yatıyor önce ondan kurtul yoksa virusu yine kaparsın.

öldürmeli

öldürmemeli

incit memeli

ilaçlama =)

Ben en kesin çözümü girdikleri yerleri kapatmakta buldum. Artık hiç karşılaşmıyorum. Banyonun giderine falan su dolu kaplar koyuyorum. İlaç milaç, öldür hoş değil hem de zaten hep geliyorlar durduramıyorum.

(bkz: #21041142)

bu böcekler çok hızlı çoğaldığı için ilaçlama yapılmazsa evi istila edebilirler o yüzden nefsi müdafa olarak düşünebilirsiniz.

(bkz: detan maxi)

Onları öldürmeden kurtulamamazyımız, içlerinde ölmüş babannemin ruhu fln olur mazallah

raid böcek öldürücü kapsülleri evin çeşitli yerlerine koyun. şebekeyi çökertirsiniz.

asitli şeyler yemeye-içmeye çalış.elma-kola gibi

3 ten fazla olmamak şartıyla kahvesi bol nescafe içiyorum. ara sıra uykusuz kaldığında işe yarıyor ama uykusuzluk için nescafeyi alışkanlık yapmak bi vakitten sonra fayda etmiyor. kafeini bol enerji içecekleri içebilirsin ama kalpte çarpıntı falan yapabilir kalbiniz hassassa.

soğuk - ılık duş da iyi gelecektir.

hareketli neşeli şarkılar da işe yarayabilir. rock gibi trance gibi türler başlarda iyi oluyor ama sonra onlar da uyku getiriyor.

aklıma başka tavsiye gelmiyor :)

gün içinde bulduğum her boşlukta uyuyorum.

tek kullanımlık nescafelerden çeşit çeşit alıyorum, kâh fındıklı-karamelli karıştırıyorum, kâh vanilyalı-bilmemneli... o renkli paketleri buzdolabının üstüne yığmak bile uykumu kaçırıyor:)

odanın ısısını fazla yükseltmiyorum, sigaramı farklı odada içiyorum, 40dk'da bir 1-2dk adımlıyorum...

çok uykun geldiğin de şınaw çekmek işe yarıyor, fakat 3 seferden sonra fazla yorulabilirsin. kahve bende daha çok uyku yapıyor nedense fakat redbull o konuda daha başarılı. uykun geldikçe balkonda soğuk hava eşliğinde sigara, hafif şeyler yemek, progresive rock veya indie pop dinlemek iyi geliyor. sonlara doğru kendini tokatlamak dışında bir şey kalmıyor zaten:)

günde en fazla 4 saat uyumaya alıştır kendini sonra istesende uyuyamassın. uykusuzluğa dayanmak öyle kolayla kahveyle çikletle cipsle olcak şey değil.

çok uykun geldiği anda nutella ye. ama göt göbek bağlatıyo, demedi deme..

6 saat uykunu al bilader kalp krizinden gitme..

uykun gelmeden önce yeşil elma ye, uykun geldikten sonra yersen bi işe yaramaz. daha sonra uykun gelince kahve kola karışımı falan yapabilirsin ama çok zorlama hem hataların çoğalır hem bünye kaldırmayabilir.

yetiştirmesi gereken bi projeden dolayı, 13 günde toplam 14 saat uykuyla çalışmış bi insan olarak yazıyorum. çok oluyor bende iş sebepli mecburi uykusuzluklar.

bi kere nescafe 3ü bi aradayı unut. içindeki şeker, ilk anda kahvenin etkisiyle bi oynatır kan şekerini, ama hemen sonra daha beter düşer o şeker, hepten uyku basar. sek nefcafe iç.

zamanında bi otobüs şöföründen öğrenmiştim bunu; bi bardağın dibine 1 parmak kola koyuyorsun, üstüne 3-5 kaşık nescafe koyup çırparak köpürtüyorsun. bardayın yarıdan fazlasına sıcak su ekleyip hızlıca içiyorsun. bunu ihtiyaç duydukça yap. ben günde 14-15 bardak içtiğimi bilirim...

aşırı şekerli şeylerden (nutella gibi) uzak dur. kan şekerini ayarsız indirip çıkarır. onun yerine meyve ve lifli gıdalar atıştır bol bol.
süt ve ürünlerinden dinlene dinlene kaç. peynir, süt, yoğurt direkt uyku demek.
saçların kısaysa daha kolay; sık sık kafanı soğuk suyun altına sok kompile. duş alma ılık suyla filan, direkt gevşetir. olmadı buz gibi suyla yüzünü yıka saat başı.

oturma. oturarak çalışmamaolanak olmayan bir iş yapıyorum ve otursaydım bu kadar gün çalışamazdım. bi şekilde gevşiyorsun otururken bi süre sonra.
%100 uykusuzluk diye bişey yok. 4-6 saat çalış, 15 dakika (ama gerçekten sakin ve sessiz bir ortamda) kestir, kalk yine kafayı sok suyun altına, devam et çalışmaya.
tilki uykusu derler eskiler. öyle uyu. ben yatıcak yerim olmasına rağmen sırf çok gevşemiim ve aşırı dalmayayım diye koltukta uyurum o uykuları. hakkaten de saat çaldığı an kalkarsın.

zaten uykusuzluk şöyle bişey; bi ilk 24 saat sonra vuruyor, 2. gün eh, 3. gün sağlam bi daha vuruyor. sonra 1. haftaya yakın gene vuruyor. sonra uyku hissi neredeyse tamamen kayboluyor (tabii o kadar kahvenin de etkisi var)
ha bir de 1. haftanın sonunda gerçeklik hissi kayboluyor. rüyada gibi oluyosun ama performansını etkilemiyor. benimkini etkilemedi yani.

gerçi 10. günden sonrasını tavsiye etmiyorum. çünkü halüsünasyonlar başlıyor ve gerçekten ruh sağlığına dair şüpheler beslemeye başlıyorsun.

asla kırmızı et yeme... beyaz eti de 1 öğün en fazla günde. ızgara olsun.
kızartmalar, yağlı baharatlı şeyler anında rehavete sevkeder seni... çünkü hazmı zor ve kan şekerini dengesiz oynatıyor dediğim gibi. çok fazla yememelisin... zaten o kadar kahveden sonra yeme isteği de bitiyor.

böyle bir süreçte, 13 günde 5,5 kilo vermiş insanım. bi de bu var. deli gibi zayıflamaya hazır ol

bu arada bunları yazdım ama, ben tesadüfen ölmemiş bi insanım yani bunları yaparak. salaklık aslında. sağlığını ciddi olarak uçuruma sürmüş olacaksın. alla korusun artık kalp krizi yaşı filan da yerlere indi. aman diyeyim... dikkat et...
hatta şimdi düşündüm de bunları böyle yazdım ama yapma yani bence. çok kötü oluyo ya harbiden...

hepsi oynak zaten. önerebileceğim: hakim - nazra

mezdeke...
hayfa vehbi.
6arab.com da bi sürü sanatçı nın eserleri var.

rai ile ilgileniyorsanız: didi, khalliouni khalliouni, ida, vs.

www.youtube.com

tek geçerim. şarkı hüzünlü ama müzikte durulmuyor resmen :)

izmir'de var birkaç tane.

Ankara'da biri vardı geçen yıl, ama uzun süredir denk gelmedim.

onu görmedim de fi tarihinde araçtan inerken -son müşteri olarak- iyi akşamlar diyince size de diyen bitanesine denk gelmiştim ist.da

(bkz: yaşar özalp)

(bkz: yolcuları selamlayan iett şoförü)
(bkz: herkese iyi akşamlar diyen iett şoförü)
(bkz: her durakta iyi akşamlar diyen metrobüs şöförü)

Yok Yaşar Özelp bir taneymiş. Ben bir kaç tane yaşar özalp barındıran il var mı diyorum.

ankara'da kızılay-öveçler 4.cadde hattında vardı böyle abi. hep güzel şeylerden dolmuş olarak sohbet ederdik. dolmuşa hep hakim olurdu bu yüzdendir belki.

İzmir.. Karşıyaka istikametli hatlar özellikle. karşılıklı selamlaşırız şöförlerle genelde

istanbul'da gece kadıköy - tuzla (130'du sanırım) seferini yapan otobüs şöförü kişiyi selamlamakta, inerken iyi akşamlar demekte.

Ataköy - Taksim ekspres hattın şoförü de selamını esirgemez,alır verir.

21u uğur mumcu-üsküdar istisna yok gibi
16u uğur mumcu- kadıköy. kanıksadım artık.

modeme reset atsan işe yarar mı ki? sorun kadar boş bir cevap olmuş olabilir ama o geldi aklıma.

biri daha sordu bugün. farklı ip deneseniz?

omegle.com
burayı deneyin

daha önce pipini falan gösterdiysen bloklamış olmasınlar

cevaplariniz icin tesekkur ettim hepinize. ama sorun hala devam etmekte.

@alss modeme reset attim sonuc yine ayni malesef.

@sanal uyku Farkli ip nasil deneyebilirim peki? biraz cahilim bu konularda, yardimci olursan sevinirim.

@delfina onerin icin tesekkur ederim fakat omegle de cok kusku var, ayrica orayi bir turlu sevemedik.

@hollybullshit yok valla pipi gostermedim de, tek basimayaken zaten pek sarmiyo. genelde arkadaslarla kullaniyoruz. arada show me your boobs diyoruz ondan bloklandik herhalde.

adsl kullanıyorsanız modeme restart atınca ip değişir. uydunet'te statik ip var diye biliyorum. eğer öyleyse bi arayıp yeni ip isteyin isterseniz.

koşan taraf hep sensen, biraz dur demelisin bence.

burdaki kuyruk acılı abiler şimdi buraya doluşup senin moralini bozacaklar baştan söliyim. yok kızların bi tarafı havalanırdan girecek birisi, ötekisi kız kesin aldatıyodan çıkacak. seviyorum demişsin, bence burayı hiç dinleme, yüreğinin götürdüğü yere git.

imza: konudaki ilk ve son bağyan yazar.

kıskandır. Kendini ağırdan sat. 2-3 kız bul iltifat etsinler sana diyeceğim ama gönül işi bunlar oyunla falan olacak iş değil. Oluruna bırak. Olmazsa olmasın sana karı mı yok bilader?

olmazsa olmaz, bize kız mı yok aslında genel olarak bakıldığında doğru bir yaklaşım ama sevince de pek öyle olmuyor ne yazık ki (:
yani şimdi bizde arayıp sormayı bırakınca bir de yokluğumuza alışıp bizi tamamen unutmasın, çünkü gündelik hayatta buluşmadığımız sürece birbirimizi görme imkanımız pek yok gibi.

çok klişe gelecek belki ama oturup ciddi ciddi konuşun. ona ne kadar değer verdiğinizi, fakat bu stabil olmayan durumun (sakın "dengesiz" kelimesini kullanmayın) sizi ne kadar üzdüğünü falan anlatın. kapsamlıca konuşun ve dürüst olun birbirinize kısacası.

arama sorma sen de bir süre. buna karşılık vermek için hamle yaptığında da sık dişini bir şey belli etme. her seferinde arayan sensen tabii geri dönmez mesajlarına falan. oh ne ala.

sakin bir şekilde kendi haline bırak... onu önemsemediğini hissettirmekten bahsetmiyorum. sadece artık yorulmaya balşadığını hissettirmekten bahsediyorum...

evet, biraz kendiyle kalsın. arama, mesaj atma, ilişme... fb, twitter filan kullanıyorsanız ve ekliyseniz birbirinize; bunlar vasıtasıyla da hiçbişey paylaşma. kendi sessizliğine gömül bi süre...

seni ararsa da, dediğim gibi; çok sakin bir ses tonuyla, ama üzüntünü de gizlemeksizin artık ne kadar yorulduğunu anlat ona... sevginden değilse bile "senden" gittiğini, bunun ne kadar yıpratıcı olduğunu açıkla...
en etkili çözüm bu gibi geldi bana

(imza: son olabilecek bir bağyan yazar)

sana ne tavsiye ederler bilmem
sen ne yaparsın bilmem ama şuna eminim ki kaybeden sen olacaksın.
başka birini bul yoksa bulmak zorunda kalacaksın.

bu filmin sonu mutlu son değil arkadaş. geri dönse bile fazla sürmeyecek emin olabilirsin. bu acı da hep seninle birlikte olacak o da ayrı...

bi açık açık konuşma olayı çözer bence.

yıpranmış bu ilişki. kelimelerin arkasına saklanmadan yaşayın. kasmayın. mutlaka bir şeylere hazırlıklıdır, siz de hazırlıklı olun. konuşmayın, "dinleyin" .

(şimdilik konudaki son erkek)

böyle şeyler sakat durumlar hacı.o durum ne kadar zamandır böyle bilmiyorum ama eğer uzuyosa yani ne bilim bi hafta falan oluyosa durum tehlikeli bence.aranızda böyle sorunlar varsa nasıl düzeleceğini,ne yapacağını değil de bence ilişkinizi bi gözden geçirin.çünkü bana kalırsa ileriye dönük bi ilişkisi ve karşılıklı sevgisi olan kişilerin uzun süreli böyle sorunlar yaşamaması lazım.bu benim düşüncemdir tabi.kimseyi bağlamaz

paran olursa arkadasi bulursun panpa.

para.

para.

anadolu şehrine bağlı? eğer şehir gerçekten kötüyse arkadaş ortamı derim ben.

önce biraz para(yaklaşık 5 yıl), sonra istanbul'a dönüş en mantıklısı.

daha güzel ya yapacak bir şeyim yokmuş . paran da birikir. sonrasını düşünürsün..
tabi senin verdiğin bilgilere göre söylüyorum. örneğin çalışırken öldün diyelim. o parayı yiyemedin. hayat bu kardeş..

nerden buluyosunuz bu işleri ya, duyuruda 3 mü oldu 4 mü iş bulup seçemeyen şanslı arkadaşlar...

cevaba gelince bence de paralı iş.

aslında uzun süredir hazırlığını yapıyodum istanbul için fakat bu iş son dakika işi gibi oldu ve para için vazgeçebilirim. acaba yanlış mı yapıyorum dedim.

gençken, halin, sabrın, ortamın varken takıl İstanbul'da. ortalama gelirle de yaşarsın burda, çok süründürecek bir gelir değilse tabii. Yorulunca, yaşlanınca gidersin sıkıcı bir kente.
bir de kişiliğe bağlı tabii. kenti yaşamayı seven biriyseniz mutsuz olursunuz uyuz şehirde.

istanbul'dan kaç kurtul. yok zaten gelmediysen hiç bulaşma..
büyük lafı dinle!

en güzel istanbul turist olarak gelip gezdiğindir. e paran olacaksa altı ayda bi gelir, dağıtır gidersin..

istanbul'dan kaç. dinlen dinlen kaç.
gezmeye git sadece. en güzeli odur.

inan çekilecek kahır değil; yeterince paran/imkanın yoksa...

para.
sıkılırsan haftasonları istanbul seferi yapar, arkadaşlarınla eğlenip pazar akşamı dönersin.

yan cevap:

nerde ve adı nedir bilmiyorum. ama böyle bir yerin ankara'da varolduğunu biliyorum.
bir arkadaş buluşmasında çiftlerden biri marifetlerini sergilemişlerdi. ağzımız açık kaldı. aramaya devam et. kesin orada bir yerlerde.

4-5 tane yer biliyorum da bana tavsiye lazım "bizim ali abi var o iyidir git bak selamımı söyle" gibisinden. sanayiye araba tamirine gidermiş gibi oldu ama...

bizim okulun esli dans kursu var ama sorayim disaridan eleman aliyorlar mi deyü.

aman aman, 30'larınıza merdiven dayamış biri olduğunuzu düşünerek eşli dans kurslarına falan gitmemenizi öneririm. siz de düşünmezsiniz zaten herhalde.

benim naçizane tavsiyem, perşembe mi çarşamba mı, tapas'da latin geceleri düzenleniyor. hocalar falan da gidiyor muhtemelen. o gecede geçireceğin 2 geceyle birkaç kişi tanıyabilirsin bu işten gerçekten anlayan.

www.bailatango.com



türkiyede bailatango tek geçilir.

kesinlikle shine

shine'ın hocasından hoşlaşmamıştım. baila tango hala açıksa iyi bi mecra derim...
(tango danseden insanım. kesinlikle bu niyetinizin peşini bırakmayın; harika bişey tam anlamıyla!) :)