256 ram windows xp için şaka gibi diyebilirim. Kendisi zaten tüm visual effectleri kapatmama rağmen zaman zaman 768 mb iş yeri bilgisayarım 1gb ramli evdeki bilgisayarımı bile kasmaktadır. Bu nedenle software çözümleri aramak yerine en azından bir 256 ram daha alarak akabinde tune up utilities ile elden geçirmek çözüm olabilir.

$imdi zaten sp2 kurmadan win xp kullanamazsin, bir kere o mutlaka olacak (oyle ya da boyle illa ki kurmani gerektiriyor yani)
harddisk tikirdamasi demi$sin, ki bu harddisk'te bir sorun olduguna i$aret. yava$lamasi da ondandir. cok buyuk ihtimalle manyetik alan sorunu vardir senin harddisk'te de. saglam, duzgun cali$an bir harddisk takip kontrol edebilirsin. $u durumda sorun harddisk kaynakli gorunuyor.(diger donanimlari i$in icine katmadigimi vurgulamak isterim)

Harddisk'de zamana bağlı olarak oluşan bir fiziksel sorun olabilir. Bad Sector ya da hareketli parçalarda bir eskime oluşmuştur belki. Onun dışında performans sorunu XP kurmanız ile mi başladı belirtmemişsiniz ama eğer öyleyse 98 kurun tabi. Zaten her durumda 98 sistemi daha az yorar...

şimdi sorunun hangi aşamada başladığını hatırlayamıyorum. ilk olarak windows 98'de kullanmaya başladım ve flight simulator'ü en detaylı grafikte bile oynayabiliyordum (ekran kartını söylesem puhaha diye gülersiniz eminim). şimdi internet explorer'da youtube'u bile işkence gibi izlettiriyor. ram arttırmam sözkonusu olamaz çünkü ibne bilgisayar teknolojisi 6 ayda bir mimariyi komple değiştirdiği için sdram bulmam mümkün değil. bulabilsem bile bilgisayar kadar para isterler ona.

bu arada işyerindeki bilgisayarım da Pentium IV-3 ghz ve onda da 256 mb ram var, canavar gibi çalışyor. ,lk açılışta kasmasının dışında photoshop bile kullanıyorum (ki bunun ekran kartını söylesem gülmekle kalmaz altınıza kaçırırsınız. sözlükte de sürekli kötülenen nvidia geforce 5200) o yüzden ram eksikliğinden olduğunu zannetmiyorum. harddisk problemi olabilir evet. bunu nasıl tespit ederim? tarama marama yoluyla mümkün müdür?

win98 'in scandisk'i ile bir tarama yaptir derim. bad sector varsa uyarir en azindan. ama mekanik bir sorun varsa yazilim ile tespit etmek haliyle zor.

ben de bazi yeni surucu / codec / vs lerin artik fazlaca agir gelmis olabilecegi gibi bir sallama yapayim.

ben daha eski bir pc(söylesem inanmazsınız 64 ram ühü hü) kullanaraktan bir yorum yapayım. hardisk eskimiş 2001den beri kullanıyorum aynısı bende de oldu 1,5 senedir. badsector olmasa bile bu harddiskler eskiyor(bill gates ayarlamış ehehe), scandiskle temizlersen biraz hızlanma oluyor ama sonra yine aynısı hatta bende defrag çalışmıyor artık. harddisk değiştirmekte problem, söylediklerine göre benimki 20 gb mı ne destekliyormuş nerden bulcam sağlam 20 gb'yi teyy tey. haftada bir 98-xp arası dolaşıyorum çok farketmiyor.

seninkine benzer bir bilgisayar da bende var. 1000 mhz amd athlon 256 mb fx5500 ekran karrtı 400 mb ram 160 gb harddisk

sana birkac tavsiyem olacak

1. win98 se kur. o zaman herşey çok güzel olacak...

2. xp kurduktan sonra service packleri kurmadan internete girersen nedense (saldırı oluyor olabilir bilmiyorum ben ona bağladım) belli bir yavaslama oluyıor. bu olduktan sonra 98seyi bastan kurdum, bir sorun kalmadı.

3. sen de benim gibi ram harddisk ve ekran kartı tak. su an bilgisayarımda most wanted oynuyorum. toplam 200milyon bi harcama yaptım.

win 98'i boşver ve win ME kur. (biliyorum eleştirileri) 98'e göre sürücü ve program desteği daha fazladır. ha nedir? epey fazla çakılır... bunun ezici ağırlığı cd okumaya çalışırken olur.

diğer taraftan elindeki sistem win XP için yeter. temiz bir format ve en yeni sürücüler diyorum. eee bir de 256 ram daha al. aslında alma pahalı olur.. direk 512 ya da 1gb al.

eskiyor abi bunlarında bir kullanım ömrü var, yavaş yavaş performans kaybına uğruyor yavaşlıyor. zaten harddisk gidici görünüyor ki o bile tek başına yeter . ayrıca bundan hızlı bir bilgisayar kullanıyorsan işte ve ya evde sana göreceli olarak yavaşlama hissi verebilir.

Part time garsonluk yapabilirsiniz, gitar falan çalıyorsanız bir yerlerde çalabilirsiniz, okulda çalışma imkanı varsa çalışabilirsiniz kütüphanede falan, özel ders verebilirsiniz...

bosver sen fanteziyi, okuluna git.

özel ders verebilecek kapasite varsa (bende yok mesela ders verme yeteneği) çok güzel para kazanabilirsiniz. diğer işler hikaye kalıyor bu işin yanında.

webcard degil de, garanti'den hesap actirirsan hesaba bagli sanal kart acabiliyorsun (ucretsiz bu).
para aktarip ali$veri$ yapiyorsun. direkt hesaptan du$mu$ oluyor.

Visa electron'lar kredi kartı olmadığı için netten alışveriş yapamazsınız. Visa card ya da master card için bankanızla konuşun. Webcard ya da sanal kart için kredi kartınızın olması lazım bildiğim kadarıyla...

garanti'den sanal kart alman için kredi kartı sahibi olman gerekmiyor. ayrıca sanal kart çıkarmak çok kolay, 2 dakikada internet şubesinden halledebiliyorsun. ama bazı yabancı internet satış sitelerinde garanti sanal kart problem çıkarabiliyor, onu da belirteyim..

(bkz: bcc)

onu toplu mail gönderen programlar yapıyor, el ile yapılmıyor diye biliyorum.

efruz haklı, toplu mail atan programlarda bir mail birden fazla kullanıcıya değil her kullanıcıya bir mail gönderiliyor.

O programlara içinde mail adresleri olan bir txt dosyası yüklüyorsunuz. Program sırayla o dosyadaki tüm adreslere mail atıyor. Zaten patricia teyze microsoft'dan yüklü bir çek aldı, bu maili 3 kişiye yollamazsanız top olursunuz temalı FWD maillerin amacı da bu mailleri toplayıp listelemek...

word de yapılabiliyor o, mail merge.

USRobotics USR209107 4 PORT ADSL2+ MODEM www.hepsiburada.com

Asus'un modemlerini önerebilirim, uzun süredir kullanıyorum sürekli açık ve download'da ama herhangi bir sorun çıkarmadı. Sadece bir ara adsl sinyali bulamıyordu onda da sorun telekom'da imiş, gelip ölçtüler apartmana giren sinyal seviyesi olması gereken alt sınırın yarı seviyesindeydi :) Apartmanın telefon kutusuna bir tane yükseltici gibi bir şey taktılar canavar gibi çalıştı...

Bence de USRobotics ten şaşma.

aynı networkdeki 4 bilgisayar da neden torrent kullanır ki? ayara bağlı olarak sıçması normaldir her modemin. neden dersen bu 4 kullanıcı torrent cahiliyse ve max. connections ı 3-5 bin yaparlarsa (attım) modem elbette buna dayanamaz. gerçi xp sp2 de max connections limiti getirmişti o yüzden lamer dediğimiz tayfadansa bu kullanıcılar (mesela aynı ağda bir bilgisayarı dl için kullanmak yerine 4 taneyi sürekli açık bırakmak bence lamer şahinliktir) o yüzden problem olmaz. usb adsl modem ile bile dağıtabilirsiniz neti o derece yani. bence gigabit ethernet altyapısı kurup ortak bir bütçeyle bir linux makinaya 1 tb disk ekleyip torrent kurup ona uzaktan ekleme yapmak(bunun programı yazıldı hem de ekşiduyuruda :) ) süper çözüm olur. elektrikte dışarıya bağımlı bir ülkeyiz harcamayın böyle kolayca kaynaklarımızı.öğreten adam modu kapalı.

kesinlikle USRobotics USR209107 4 PORT ADSL2+ MODEM derim 1.5 senedir kullanıyorum yere de düştü üstünede bastım ama bana mısın dememiştir
nette problem olmazsa 1 sene hiç koparmaz bağlantıyı

usr9105 de taş gibi blursan daha ucuzdur. 2 senedir sorun çıkarmadı, telekomun koparmaları hariç.

Kesinlikle asus alma. İki senedir kullanıyorum iki ay serviste yattı, tamam garanti kapsamında yapıldı bitti ama yine sorun çıkarmayacağı ne malum? Ayrıca iki ay serviste yatması demek 49*2=98 ytl adsl ücreti demektir. Asusun modemleri ile ilgili forumlara ak sorunları görürsün zaten. Not: Bende 4 kişi kullanıyorum ve geceleri full torrent açık bırakıyorum.

safe mod da dene bi de.

eger video ise player dan ac diyip yerını buluduktan sonra silin.

process explorerı indirip o dosyayı hangi programın kullandığını öğrenebilirsiniz. sonra o programı kapatıp dosyayı muhtemelen silebilirsiniz.

unlocker programını tavsiye ederim.

evet dosya videoydu. playerdan aç dedim ve sonra sil diyince, :) sildi yahu..

2 gündür oysa boşa çırpınmışım..

allah razı olsun, ilgilendiğiniz için teşekkürler...

rica ederim (:

Kalıcı çözüm için (bkz: windows xp'de avi'lerin silinmemesi/#10439754)

Aslında sanırım nedeni siz tıklayıp silmek isterken o anda thumbnail'ini oluşturmaya çalışması. Bu özellik kapalıysa bile video'nun özelliklerini öğrenebilmek için işletim sistemi o anda dosyayı kullanıyor bu yüzden silinemiyor diye düşünüyorum.

Sallıyor da olabilirim çok feci.

ben bu hatalarda genelde shell olarak explorer diil de dosya sıkıştırma programı winrar ı kullanıyorum. winrarla o dizine gidip tıklayınca başka da external bir process yoksa üzerine direk siliyor. explorer da iki kere tıklamasan bile üzerine gidince bir şekilde açmaya çalışıyor özellikle service pack sonrası

@paranormal: Sallamıyorsun, aynı şeyi photoshop ve illustrator dosyaları için de yapıyor. Bunu yapmasını sağlayan bi dosya var onu silince vazgeçiyor bu salaklıktan.

Bu arada o mutlaka silinmesi gereken AVI dosyası neymiş merak ettim bak şimdi.

film "lucia y el sexo" idi.. torrentle çektim bozuk çıktı namussuz :)

tiptronic'te yari manuel $ansi da var.
yani ister otomatik ister manuel. manuelde joystick gibi, yukari/a$agi veya saga/sola iterek vites buyutup kucultuyorsun.
bu degil mi ?

yarı otomatikte de var o. sorma nedenim o zaten.

tiptronic bildiğin otomatik şanzımanın devirleri seçme şansı vereni. türbinden dolayı kayıp var. diğeri manuel şanzımanın, debriyajı elektronik kontrollü olanı. renoyu bilmiyorum ama smart softouch kullandım. "p" yok. gayet hızlı değiştiriyordu...

Şimdi her marka ufak tefek değişikliklerle yarı otomatik şanzımana isim koyuyor. Neticede yarı otomatik şanzıman debriyaj ile uğraşmadan tek bir düğme ile vitesin değiştirilmesi anlamına geliyor. Her marka kendi tercihine göre bu düğmeyi farklı şekilde uygulamaya geçiriyor; direksiyonun sağına ve soluna konan kollar ile, vites topuzunu ileri ve geri iterek, vites topuzunu sağa ve sola çekerek, direksiyonun üstünde bulunan düğmelerle vs. Ama neticede hepsi aynı şey ve isterseniz tam otomatik olarak da kullanabiliyorsunuz. Şimdi aklıma geldiği kadarıyla markaların yarı otomatik şanzımanlarına verdikleri bazı isimler (telif hakkı sebebiyle hepsi farkı isim koyuyor): selespeed(alfa romeo), tiptronic(volkswagen grubu: audi, porsche, seat vs), smg(bmw), speedstick(chrysler), quickshift vs. Dediğim gibi temelde hepsi aynı ama her marka ufak bir teknik değişiklik yapıp patentini alıyor ve o isimde pazara sunuyor...

agamemnon a msg atıyorsun sana acıklıyor. olay budur.

durumunu awaydan ya da busy den online a cevirdigin zaman degisiklik olur muhtemelen.genelde ben denedigimde hizda buyuk bir artis oluyor.herhangi bir dosyayi aktarirken iki tarafin da online olmasini dene bi derim ben.

MSN Messenger dosya transferinde gerçekten çok başarısız. Onun yerine (bkz: serv u) gibi bir programla kolayca FTP Server kurun derim ben. Dosya alıp vermeniz çok daha hızlı olacaktır...

Terörün amacı toplum üzerinde korku yaratıp sosyal hayatı sekteye uğratmaktır. Bu yüzden pazar, çarşı gibi kalabalık yerlere saldırı düzenlenir. Dediğiniz gibi gidip bir bakanı, kurmayı yok etmek bu amaca pek hizmet etmez(o savaşta olur). Elbette bu da yapılır ama asıl önemli olan halkı sindirmektir. Zaten bu amaçla genelde terör saldırılarından sonra halk sokağa dökülür "bakın buradayız, korkmuyoruz" mesajı vermeye çalışır.

terror ün sözlük anlamına bakın. crown a katılıyorum. terör dediğin halka korku salmak, milleti sindirip evinden dışarı çıkmamasını sağlamaktır. bizde pek etkisi olmaz gerçi . türk milleti cesurdur.

bir de tabii toplumda infial yaratarak devleti daha sert tedbirler almaya böylelikle devlet ile halki karsi karsiya getirmeye yarar. eger ne zaman nerede patlama/saldiri olacagini bilmiyorsaniz sürekli teyakkuz halinde kalirsiniz ki bir süre sonra sinir sukunet kalmaz, toplumsal gerginlik olur, rejim köklerinden sarsilir.

bazi anarsik arkadaslar cana degil de mala zarar vermeyi tercih ederler ki arada aaa ne güzel yapmislar ayni fight club gibin diyerek sempati duymamiza sebep olurlar.

bir de tabii mahir kaynak amca yi dinlersek günümüzde hicbir terör örgütü kontrol dışında degildir, mutlaka bir gizli servis/örgüt/derin devlet tarafindan diger devlete karsi kullanilmak üzere hazirda beklerler. bu sebeple komplo teorilerine de cok uzak durmayalim derim ben.

yukarıdakilere ek olarak isim duyurma çabası var. terör örgütlerinin liderleri bugüne kadar hiçbir örgütün sağda solda intihar komandoluğu yaparak, yol kesip adam kaçırarak kuruluş hedeflerine (genelde toprak koparıp kendi devletini kurmaktır bu) ulaşamadığını sizden benden iyi bilirler. ama öyle değilmiş gibi davranırlar. mesele isim duyurup yandaş toplamak, düşmanın diğer düşmanlarından maddi destek almak gibi sebeplerdir. her işin altına imza atmaları, hatta bazen yapmadıkları işleri üstlenmeleri bundandır.

yeterli güç sahibi olmamaları da bir etken. silahsız insanlara herkes kolayca saldırabilir. devlet kurmak içinse bir orduyu yenmek gerekir ki bu da ancak düzenli bir orduyla olur. kurtuluş savaşı'mıza bakınız, düzenli ordu kurulduktan sonra gelmiştir başarılar. şimdi pkk konvansiyonel harp yapacağız dese hiç abartmadan söylüyorum 48 saat içinde pkk'dan eser kalmaz. ama onlarca senedir gerilla teknikleriyle bir şekilde var oluyor.

bir de "masum halk" ifadesini doğru bulmuyorum. "masum halkı" bırakırım, bakanlarla kurmaylarla uğraşırım deyince sanki bakanlar, kurmaylar, vatanı savunan askerler masum değilmiş, suçluymuş gibi oluyor. "sivil" ya da "silahsız" halk demek lazım.

aslinda teror bir orgut sifati degil, bir metotdur. Bir orgut doneme, amaca ve kosullara gore zaman zaman hedefli ve planli eylemler yaparken, zaman zaman teror metodunu uygulayabilir.

Basit bir istatistige cevirirsek

Spesifik hedefi olan eylemlerin on hazirligini yapmak daha zordur, teror eylemlerinde ise bu daha kolaydir.

Eylem sonrasi bolgeden cikmak daha kolaydir.

amac orgut bilinirligi ise, teror eylemlerin ses getirme olasiligi, ozel hedeflerden daha fazladir.

Bunlar pratik faydalar. Stratejik faydalara gelinirse.

Devlet cogu zaman kendi iclerindeki illegal gucleri, ozellikle de kullandiklari yontem teror ise, belli bir seviyeye kadar tolore eder. Bunun altinda, mevcut dunya duzeninde bir devletin va olabilmesi icin mutlaka ve mutlaka ic ve dis dusmanlara ihtiyac duymasi yatar. Bu durumda eger soz konusu orgut, yapi, organizasyon burokrasi kademesini hedef almiyor, sistemin isleyisini tehdit edemiyor, sadece harcanabilir bir deger olan insanlari veya insanlara ait mallari hedef aliyor ise, tolore edilecektir. Yapi ne zaman ki daha buyuk hedefler secmeye baslar, sistem ise el koyar ve operasyonlar duzenleyerek yapiyi gucsuzlestirir, sadece eski hedeflerine ulasabilecek denli sakat birakir. sistem bu sayede ihtiyaci olan dusmani daimi kilar, uzeirnden propaganda yapar, ardi sira da kendi ortulu parasal aktivitelerini devam ettirir.

Ve bu teror uygulayicilari tarafindan da bilinir, iki tarafin da isine gelir.

teror uygulayicisi tarafindan bakarsak; yeterli guc olmaksizin, guclu bir dusmanin en degerli kalelerine saldirmak, yok edilmekle es degerdir. Guc dengeleri olculur ve nispeten "zararsiz" ve "harcanabilir" olana saldirilir.

diger bir bakis ise guc gosterisi; insan topluluklarinin guclu olana destek verme egilimi vardir. bir teror etkinligi ise guc gosterisidir. Hedef olarak ne alinmis olunursa olunsun, bu mutlaka bir grup insanin hosuna gidecektir. Zira modern dunya sinif catismalari uzerine sekillenmistir ve insanlar dahil olmadigi sinifin fertlerine ofke duyar.

Cok sey soylenebilir ancak sorunun cevabi bana gore boyle ozetlenebilir.

Terör içinde yöntem olarak "silahlı propaganda". Çoğu kaynakta ilk başta halkı sindirmek, korkutmak, evine kapamak gibi, arkadaşların da yazdığı amaçlar ön plana çıkar.

Ancak pratikte halka korku salmakla amaca ulaşılmaz. KAfalarda bir değişim, bir yerini alma yaratılmaya çalışılır. Esas yapılan, ilgili bölgede devlet otoritesini sekteye uğramış gösterip, bir nevi "- Bakın sizi koruyamıyorlar... Burada otorite biziz, devletin alternatifi yeni güç biziz ve bize uyacaksınız..." imajını yaratarak, halkın kafasında örgütü "yeni devlet" olarak siyasi otoritenin yerine koymaktır.

Bu amaca giderken sadece masum halk değil, devletin kolluk güçleri ile de çatışılıp zayiat verdirerek amaç desteklenir. Onların da icabına bakıyoruz, onların yerini güç ile biz alıyoruz demeye getirilir.

hmm.. sadece pkk terorunu dusunmemek lazim. o doguda otorite kurmaya, govde gosterisi yapmaya calisiyor olabilir, ancak dunyada en cok kullanilan (basina yansiyan) yontem bomba eylemleri. yani tarihe bakiyoruz, tarihten ders alalim diye, uzak zamanda bu kadar carpici teror denebilecek seyler yok, eskiya var, haydut var, onlar da parasinin derdinde. hani tarihten de ders alamiyoruz aslinda. bunlar hakikaten ic ve dis guclerin buyuk planlarin oyununa gelen piyonlar mi yoksa reel bir amaclari var ve ona mi hizmet ediyorlar. sanki birinci onerme daha mantikli geliyor. rygard'in detaylandirdiklari da.

yoksa ne olcak x devletine dusman olsam ben gider alirim sniperi vs.'yi, illa ki uygun an gelecektir, komutandi, bakandi bilmemneydi, indiririm asagi. yani x devleti baskanini falan vurmak bu kadar zor degildir heralde. dusunun x devleti borsasinin/ekonomisinin falan nasil darmadagan olcagini. ucak kacirip kulelere vurdurmak daha zormus gibi geliyor bana.

İngiltere'de opel vauxhall adıyla çıkıyor , ondandır sanırım.. morrissey'in de vauxhall and i adlı albümü southbank civarındaki , içinde eski vauxhall fabrikasını da barındıran semte mi adanmıştır yoksa arabaya mı bilinmez.. ne anlatıyodum ben..

İngiltere'de Opel ismini kullanmak yasak diye biliyorum. Bu yüzden Vauxhall ismiyle faaliyet gösteriyorlar. Avrupa'nın geri kalanında bildiğimiz Opel zaten, bildiğimiz amblemiyle.

evet evet yurtdışı dedim ama bu resim İngiltere'de çekildi. demek ki sadece orada öyleymiş.

ingiltere'de niye yasak ki?

Şöyle bir şey var;

(bkz: #462124)

Birisi önceden o ülkedeisim hakkını almıştır. Benzer şey gmail için de vardı sanırım, Google ingiltere'de gmail adıyla hizmet veremiyor çünkü o ismi başkası tescil etmiş. Bir de pazarlama stratejileri sebebiyle firmalar farklı coğrafyalarda farklı markalarla sunuyorlar aynı ürünleri; vauxhall, hyundai tiburon, acura vs

Almanca olmadığı kesin; "vrij" İngilizce'deki "free" kelimesine denk geliyor Flemenkçe'de. Gerisini getiremedim ama babylon sözlüğü olan birileri varsa çözebiliriz sanırım.

Felemenkçe imiş çünkü Hollanda sitelerinde çıkıyor hep: www.vrijgezellenuitje.nl site de yaz kampı, spring break sitesi gibi bir şey...

vrij: vacant, sufficiently, unoccupied
vergezellen: accompany
spuitje: injection

flemenkçe hepsi. bazılarının tam karşılığı değildir belki ama tek kelime değil anlayacağınız üzere. ne demek tam olarak, bilmiyorum.

"bekarlarin toplanip çikmalarina 'vrijgezellenuitje' denir." dedi arkadaşım, "bekar gezmesi" gibi bir anlamı var sanırım.

vrijgezellen = bekarlar
uitje = gezmesi

Çok teşekkür ettim her birinize. Sanırım Bekar Partisi/Pikniği gibi bir şey uygun olur.

Sonlandırılamayan bir program olabilir, görev yöneticisi o aşamada açılır mı denemedim ama açılırsa yanıt vermeyen progamı kaldırın...

yok.hiçbişey yapılamıyo o anda.öle kalıyo.bekletiyo da bekletiyo.

registry'i acin. (ba$lat -- cali$tir -- regedit)
arama kutusunu acin ve "WaitToKillAppTimeout" yazin (tirnaklar haric)
gelen sonuclardan degeri 20000 olanlari 5000 yapin.
bu bittikten sonra sol taraftaki tum kollari kapatin ve tekrar arama yaparak "AutoEndTasks"'i aratin (yine tirnak haric).
bunda da cikan sonuclarin degerlerini 1 yapin. kapatip bilgisayari yeniden ba$latin. bir dahakinde duzelmi$ olmasi gerekir diye umuyorum.

@assert bu dediğin şey artık kapanması yavaşlamış win xp'lere de ilaç olabilir mi?

evet xp icin de gecerli.

bios'a girmen lazim ki o da $ifrelidir buyuk ihtimalle. bios pilini sokebilirim dersen $ifreyi de sifirlami$ olursun. daha sonra da acarsin.
ha yok kablolari sokulduyse yine acman gerekecektir kasayi.

Kabloları sökmemişlerdir, bios pilini söküp taksam bilgisayara bir zararı dokunur mu?

her bios'u açan joker şifreler işe yaramıyor mu artık?

$ifre var ise sifirlamak icin bios pilini cikarin 1saat kadar.

aygıt yöneticisinden devre dışı bırakılmış olamaz mı? oradan tekrar etkinleştirilebilir belki.

admin olarak giriş gerekebilir gerçi

Bir yerlerde Floppy-USB adaptörü görmüştüm USB portu olmayan PC'ler için. Veri hızı sanırım USB 1.1'den de düşük olur ama hiç yoktan iyidir...

Sanırım sıkay'ın dediği gibi kapattılar, admin şifresi olmadan da açılmaz sanırım.

usb yi com porta çeviren aparatlar var. ben kullandım. istanbul'da nerede satılır bilmiyorum ama bursa'da rahatlıkla bulabildiğim bişey.

Senelik $8 zaten domain, aylık 1YTL'ye bile gelmiyor, salak saçma reklamlara uğraştığınıza değmez bence bedava olsun diye.

Gene de şuraya bakabilirsiniz: www.50megs.com

www.smartdots.com

www.tr.cx

zehir falan bile kullansanız kurtulmanız epey vakit alacak. (denenmiştir)

eve 3-5 kedi sokup kokusu iyice dağıtılır.
akşam kapı pencere açık bırakılır ki kaçıp gidebilsin farecik. (denenmemiştir)

Fareyi canlı yakalayan tuzaklardan kurun hani içine fare girince kapağı kapanan tuzaklardan. Sonra uçakla kargoya verin Hawaii'ye yollayın hayvancağızı tatil yapsın :)

sadece farelerin duyabileceği frekansta rahatsız edici sesler yayıp uzak tutan aletler var pahalı olsalar gerek. çok etkili, lüks otellerin mutfaklarında filan kullanılır.

uzerine kolonya dok. kaciyor. sonra deligi bulup alciyla siva, olay bitmistir.

eger evinizde 1 adet fare goruyorsaniz, goremediginiz onlarca fare oldugundan kesinlikle emin olabilirsiniz. cunku fareler ancak ve de ancak iyice yiyecek vs sikintisina girdiginde insana gorunurler.

- halk sagligi staji / iskence gunleri / bir prof.

bu farelerin sevdiği, yemek sandığı bir yapıştırıcı vardı sanki. tahtaya sürüyorduk, fare malı geliyordu onu yemeğe çalışırken yapışıp kalıyodu.. ölmüyordu öyle çırpınıyordu biz de atıyorduk. evet böyle bir şey vardı ama nedir ne değildir unuttum yahu biraz araştırmak gerekiyor. olmazsa bir kedi al bak nasıl kaçıyor o fare tabi jery değilse :):)

en insancıl şekilde evinizden uzaklaştırmayı başarsanız bile, bu durum sonuçta farenin bir başka eve dadanmasına yol açacaktır. "insanlık yapayım" derken, başka kişilerin aynı fareyle muhatap olmasını istemezsiniz. öldürün gitsin.

fotograf makinasi kapaliyken cikarilirsa bir zarar olusacagini dusunmuyorum.

Sandisk Titanium flash memory'nin kılavuzunda XP öncesi Windows sürümleri için donanımı güvenle kaldırı mutlaka kullanın yazıyor. XP ve sonrası için kullanılıp kullanılmaması farketmiyormuş, sadece veri yazarken/okurken çekmemek lazımmış. Muhtemelen tüm memory'lerde böyledir...

arkadaslarla dosya alısverisi birde uni. lab.ı sayesinde kullanmadıgım marka flaşdisk kalmadı nerdeyse. o an dosya transferi yoksa zarar gormuyor, dosya transferi varken de cıkardık 10'larca kez birşey olmadı. win98de yok bu zımbırtı hergun takıp cıkarıyorum yine birşey olmadı. içinde u3 varsa devamlı mesgul ediyor aleti. sadece bunlarda once iptal ediyorum onu da u3'ün içinden yapıyorum xp'ye gerek kalmıyor.

sirf bu yuzden sigortasi yanmis 60gb'lik bir usb harddiskim vardi benim. ondan beri donanimi guvenle kaldiririm, hatta guvenle kalkmamakta israr ederse bilgisayari kapatip oyle cikaririm (o derece tirstim).

taskbarda o simge cikmiyorsa bilgisayarim'a girip sozkonusu device'a sag tiklayin, orada "cikar" diye bir sey olmasi lazim.

O sağ klikleyip çıkart şeyi (eject) usb stick de oluyor da fotoğraf mak. ve mp3 playerda olmuyor hiç bir yerde. Zaten o yüzden tırsıyorum.

Ben eject olayını hiç kullanmadım. Bir sorunda yaşamadım. Mp3 player ve flash disk kullanırım senelerdir. Ailemde kullananlarda vardır xp de sorun yaşamadık hiç

öncelikle şunu söyleyeyim: "sorun yaşamadık" diye bir referans olmaz bu tür ürünlerde. adamınki bozulmaz, sen 10 kere tak çıkar yaparsın elinde kalır. nice aletler kalıyor insanların elinde. onu bir kabul edelim.

usb disklerde zaten ibare çıkıyor da foto makinesi türü şeylerde makineyi kapattığınızda zaten aktarım kesilmiş oluyor. bir bağlantı kalmıyor bilgisayarla. ben mesela fotoğraf makinasını taktığımda donanımı güvenle kaldır ibaresi çıkıyor ama aktarımı tamamlayıp makineyi kapattığımda donanımı kaldır ibaresi kayboluyor kendiliğinden.

aygıt yönetisinde söz konusu aygıtın özelliklerinde "ilkeler" diye bir seçenek olması lazım ordan çabuk uzaklaştırma hede hödöyü seçerseniz (ki her zaman seçtirmiyor ya) "çotank" diye çıkarabilirsiniz usb aygıtları.

Pek sanmıyorum, en fazla telefona yaklaştıkça öten bir aygıt veya baz istasyonuna yaklaştıkça öten bir aygıt veya ona benzer bir olay mümkün olabilir radyo dalgalarıyla diye tahmin ediyorum. Ki onlar da nasıl olur pek fikrim yok. Yamuluyorsam düzeltiniz.

operatorler tespit edebiliyor diye biliyorum ben ?

Symbian tabanlı telefonum program aracılığıyla 5-10 metre hassasiyetle nerede bulunduğunu algılayabiliyorsa tam tersi de gayet mümkündür diye düşünüyorum.

genelde birden fazla baz istasyonu ile bağlantı kurabilecek durumda olursunuz. uygun algoritma kullarak kafanıza roket çakacak kadar hassaslıkta ölçüm yapabilirler.

zaten tukcellin böyle bir hizmeti var, şirket araçlarını kontrol etmek için kullanıyorlar genelde. aracın nerde olduğu kabak gibi görünüyor, hız tespiti falan bile yapabiliyorlar.

aklıma yeni geldi otomubul diye bir hizmet de var alakalı olaraktan.

GPS gibi tam koordinat tespit edemezler ama 10-15 metre yanılma payıyla bulabilirler. Bunun için size en yakın 3 baz istasyonu etrafında birer daire çizip bu 3 dairenin kesişim alanını tarayarak buluyorlar...

tam koordinat bulamazlar. o an kapsama alanında bulunduğunuz baz istasyonuyla olan iletişiminizdeki sinyal gücüne bakarak yaklaşık olarak bulurlar. tabi sabit duruyorsanız, (bulunduğunuz konumun kapalı bir mekan da olabilir, başka etkenler de var vs..) biraz daha fazla sample alarak yaklaşık bir koordinat çıkarabilirler. öte yandan, gps denilen alet de (halka açık uyduları kullandığından dolayı) tam sonuç vermiyor sonuçta. o değil de bu muhabbetin sonu "bir kelime bir işlem" diyaloglarına kayacak diye tırstım bir anda.
- buldun mu?
- buldum şefim, 3 yaklaşık.
- koçum benim.
- seni seviyorum şef.

söz konusu s60 pogramını (psiloc mini-gps) denedim sinyal şiddetini ölçüyor deamlı 10 metre kadar yürüyünce yeni bir hücreye geldin diyor yaklaşık oluyormuş evet.

yanlış hatırlamıyorsam en yakın iki baz istasyonu ile arasındaki mesafeyi ölçerek böyle bir hesaplama yapılıyordu...

Valla 1000 karakter basina yapiliyor genelde sanirim. Bosluklar falanda dahil buna. Burda bi ilan vardi 8 YTL demislerdi mesala o fena degildi, baska bir arkadas 2.5 YTL demisti onu bayagi az bulmustu bu isten anlayan bir arkadas.

ücretlendirme bosluksuz bin karakter ya da 150 kelime üzerinden yapiliyor. ama cevirinin yapilacagi dil (kaynak dil ve hedef dil) metnin icerigi/konusu, icindeki terminoloji ve uzmanlik isteyen dilsel beceriler (tıp ya da hukuk cevirisi mesela) ceviri icin verilen süre fiyati etkiler. bu sartlarda birim fiyat 10 milyondan basliyor 25-30 milyona kadar gidiyor ingilizceden türkce ye ise mesela. türkce den ingilizce ye ise fiyat en az %50 artar.daha azina yapan elbette bulunur ama ceviriyi yaptiran kaliteli bir iş istiyorsa ona göre ücretini de ödeyecek güzel kardesim degil mi ama.

Mezun çevirmenlik öğrencilerine 5-6TL/sayfaya çevirtebilirsin ama bir ajansa gidersen fiyat artar...

Çeviri yaptıracağın dile göre fiyatlar değişyor genelde. Ayrıca çeviriyi resmi işlerde kullanacaksan bir tercüme ajansına yaptırıp noterden onaylatman gerekir o zaman da fiyat artar. Ben italyanca tercümeyi minimum sayfası 20 ytl den yaptırmıştım ama sayfa full yazı olursa 40 ytl e kadar çıkıyor fiyat. Noter tasdik için sayfa başı 48 ytl e kadar para alabiliyor.

Ajans sahibi ile orda çalışan çevirmenin aldığı para ne kadar değişiyor ?

ajans sahibi 13 ila 15 artı kdv alır; çevirmenlere de dişinin geçtiğine az (4 ila 5) verir, gözü açılmışlara 6.5'tan 7'den az veremez. ayrıca, gözü açılmışlara, haftadan haftaya verirler, yenileri süründürür de süründürürler. aldığın fiyatı arttırmak için teslim süresini öne çekebilirsin. 8 veren bendim evet, çalıştığım ajanslardan birinden 8 alıyorum, onun işlerini paylaşmak amacı ile ilan vermiştim.

Müşteriye doğrudan yapacaksan, fatura temin edebilmen kaydı ile, piyasayı da düşürmemek adına, 9 + KDV'nin altına düşmemekte fayda var. Zor, teknik, hukuki, özellikli vs. bir metin değilse, 13 + KDV'ye kadar yolu var. Ama alengirli birşeyse, 18 veya 20 + KDV falan da gider, pazarlığınıza ve teslim süresine kalmış.

Kolay gelsin.

Hazır bulmana ne gerek var, hem pahalı olur hem de çok ararsın. Onun yerine herhangi bir elektronikçiye git on dakikada istediğin uzunlukta yaparlar, en fazla da 5tl tutar.

ulus'ta konya sokak'ta zibil gibi. çeşit çeşit ne tür kablo ararsan var. bulamazsan da yapıyorlar iki saniyede.

Olsa herkesin haberi olurdu sanırım. Yani kimse benim telekinetik güçlerim var ama kimseye söylemeyeyim demez herhalde. Çatalı bıçağı vücuduna yapıştırabilenler bile o show senin bu haber benim geziyorlar...

şöyle diyen vardı; bu güce sahip olan yani o seviyede olan insanlar için çok önemli olmuyormuş bunlar o yüzden de afişe etme gereği hissetmezlermiş. yani sıradan bir insan için zıplamak ne kadar sıradansa bu tip adamlar için de telekinezi ya da levitasyon sıradanmış.
ben demiyorum, hayatını bi tür olaylara vermiş bir insan demiştir.

Hayir ve hayir.

Zamanında parapsikoloji yi araştırmıştım. Daha doğrusu durugörü kısmını araştırmıştım. Bazı insanlarda diğer insanlardan farklı özellikler olduğunu doğrulayan yazılar okudum ve bu insanların ancak o özellikleri taşıyabilecekleri olgunluğa eriştiklerinde o özellikleri edindiklerini okudum. Özelliklerini halkın içinde ben Hero yum, ben geleceği görürüm diye yırtındıklarında o özellikleri kaybettiklerini de okudum. Hatta Nostradamus bu olgunluğundan dolayı geleceği, şifreli yazıları ile insanlara aktarmış olabilir dediklerinide okudum. Masal gibi oldu ama internette yazılanlar bunlar. Bazı çevreler parapsikoloji yi bilim olarak kabul ediyor, bazıları ise kabul etmiyor. Ama bu yönde çok fazla çalışmalar yapılmış ve yapılmakta. Telekinezide de böyle olgunluk meselesi olabilir. Bütün anlattıklarım saçma gelebilir ama birçok akademisyen bunun üstüne kafa yormuş.

Bu özelliğe sahip insanlar sahiden var olsa ve belli bir olgunluğa sahip olsalar bencillik yapmazlardı, bunu insanoğlunun gelişimi için kullanırlardı eminim.

var yada yok demek insana kalmis olay ,inanc meselesi.İnanirsin veya inanmazsin cunku bilimsel bir kaniti yok.

metafiziğe mistizme carta curta inanmayan biri olarak tek yapabilecğim bilimsel olarak yorum getirmek bu açıdan bakınca bir cismin hareket etmesi için gerekli bir enerji var bu enerjiyi insan üretebilir ama insan vücudunda bu enerjiyi radyodalgaya ona buna çeviren bi organ yok diye biliyorum maalesef. diyelim ki beyin bunu yapıyor ama bu durumda da yapabileceği hareketler vücudun ürettiği enerjiyle kısıtlı ki bunun tamamını radyodalgalarına çevirdiğini düşünsek bile. yani sen normalde kamyonları arabaları falan tek elinle kaldıramıyorsan ne beyin ne kalp ne pankreas gücüyle de bunu yapamazsın. syler ve peter a burdan selamlarımı sunuyorum.

tam kapasite kullanıyoz abi iste, illa zeka olarak bakmamak gerek; vucutta zilyon tane islem var gerceklesmesi gereken. ya da gorme, dokunma, yer yon bulma gibi seyler basit isler degil.

Eğer kimilerinin lafını ettiği gibi insanoğlu beynin yüzde beşini falan kullanıyorsa da kullanılmayan organ körelir teorisinden hareketle bunca milyar yılda herhalde kullanmadığımz bölümü tamamen körelmiştir...

kişisine göre değişir... %0 ını kullanan arkadaşım bile var...

cevabını aradığın oran %10 olmalı.

www.biltek.tubitak.gov.tr

Hep %10 civarı denirdi, hatta "Aynştayn %15'ini kullanıyomuş abi, hepsini kullanabilsek nasıl olurdu acaba" ve "Atatürk de %13'ünü kullanıyormuş" gibi konuşmalar geçerdi fakat üç beş sene okuduğum bir gazete haberinde çok bilmiş İngiliz araştırmacıların bunun doğru olmadığını, beynin kapasitesinin neredeyse tamamını kullandığımızı kanıtladığını belirtmişti.

Şimdi düşünüyorum da, kime göre, neye göre?

zannedersem insan beynini izlemedeki yetersiz teknikler yüzünden ortaya çıkmış bir geyik bu. çünkü beynin farklı kısımları, farklı zamanlarda aktif oluyor ve malumunuz haritasını da çıkarmış durumda bu gavurlar.

bi hocamız "tamamının ne kadar olduğu bilinmeyen şeyin ne oranda kullanıldığı da bilinemez" diye bi yaklaşım sergilemişti.. saolsun varolsun:)

bu %10 geyikleri şuradan çıkmış bir ntv belgeseline göre, aynı anda %10'unu kullanabiliyoruz. genel olarak tek bi şeyin üzerinde odaklanabiliyoruz. bu da muhakeme yeteneğimizi kısıyor. dehaların dehalığı da aynı anda farklı kısımlarını kullanabilip, düşüncelerini çeşitlendirebilmelerinde gibi hatırlıyorum. pc gibi bi yanda mozilla kullanırken, bi yandan winamp, bi yandan msn açamıyoruz da diyebiliriz.

birde aynstayn,newton,da vinci... amcaların iq meselesi var. sozde bunların iqları cok yuksekmiş hatta bi de utanmadan rakam veriyor herifler. yaptıkları işlere gore 300 500 salla gitsin, nasıl olsa kimse karsı cıkmıyor.

%32,348 ini kullanır.

(bkz: küsüratlı rakam vereyim ki salladığım anlaşılmasın)

Bilgisayardan bilgisayar değişir kurma hızı ama genele normal bir uygulamadan biraz daha yavaş kuruluyor Windows güncellemeleri...

ayni anda calisan diger programlari azalttiniz mi? zira memory ve islemci gucu'nden yiyen nice programlar var. onlar olmasa daha hizli kurar. 2 saat bence kesinlikle normal degil. Bilgisayar 256 bellegi olan P4 ise belki olabilir.

o anda hiç bir program çalışmasa dahi yavaş. görev yöneticisinden kontrol ediyorum %99 boşta işlemci. yani update işlemi de işlemci kullanmıyor gibi (?)
bilgisayar ise p4 işlemcili ve 768 mb rami var. bu kadar yavaş olmamalı diye düşünüyorum.
diğer programları kurarken de bazen takılıyor msi.exe(?) sonlandırıp yeniden kuruyorum.

sorunu çözdüm sanırım. önce "NVIDIA Display Driver Service" denen servisi durdurdum. sonra güvenli modda yüklemelerden birkaçını manuel yaptım. şimdi normal bir şekilde denedim ve oldu. takır takır yapıyor maşallah. cevaplar için teşekkürler.

xp için autopatcher diye harikulade bir ürün de var internette beleş.. bütün güncellemeleri içeren bir program gibi indiriyorsunuz yaklaşık 300mb'ı, sonra mis gibi kuruyorsunuz.. sık format atanlara yarıyor tabi özellikle ama size de yarayabilir.

PArti isimleri alınamıyor, chp akp dsp...

parti isimleri gayet alinabiliyor ?
kafadan attim sorguladim bir tane (06 akp 88)
FORD
2006
BEYAZ (İnci)

parti isimleri alınıyor, bir sürü mhp gördüm, akp gördüm

pkk alinamiyordur mesela. alinmasin zaten.

Bi haber hatırlıyorum konuyla ilgili, sanırım bu plakaların yasaklandığı zamanlardan. "Sik" falan da alınamıyor yanılmıyorsam.

piç,am,got... gazete tam listesini vermişti yasaklar cıktıgında :)

Parti isimleri "artık" alınamıyor diye biliyorum ben, önceden alınıyordı sizin gördüğünüz plakalar o zamandan alınanlardır muhtemelen. Ama şu an gitseniz alamamanız lazım...

Partilerin kısaltmasının alınıp alınamaması garip bir konu. Yasaklama getirilse her yeni parti kurulduğunda liste güncellenecek mi? Daha önce alanların akıbeti ne olacak? Misal AKP binalarının önünde görüyorum böyle plakalar. Bu yüzden böyle bir yasak olacağını sanmıyorum. Ha isterseler sonu P ile bitmesine yasak getirsinler
daha akıllıca olur.

genç parti'nin görmüştüm. beyaz beyaz otobüsleri 34 gp... diye gidiyordu.

chp nin makam araçları 06 chp 01 06 chp 02... deyü gider. hatta işte yakın makamlara aynı araç alındığı için sorgulama yaptığınızda ardışık plakalar belli bir sayıda aynı marka model araç üzerinde tescilli görünür. tabi bir de bunların tahsisleri var onlar ayrı konu...

Kızılay'da metroda, Şekerbank şubelerinde, Maltepe'de Ego'nun kendi yerinde vs...

kızılay metrodan almak en az zaman harcatandır. kendi muhitinizde sıra beklemektense oraya ditmek akıllıca olabilir. iş çıkışı saatlerinde aşırı kalabalık olur. 45 dk sıra bekletir. belli bir saatten sonra ise in cin top oynar, zart diye işleminizi yaparsınız. kapanış saati 21:00 olmalı. bu durumda 20:30 deneme yapmak için uygun bir saat gibi görünüyor.

bizim abilerden biri yeni araba aldi, aldigi araci firma plakayi ozel isterseniz ucreti su diye soyledi. yani alenen olan bir olaydir bu. resmi oldugunu da zannediyorum hatta..

bir uygulama da (resmi olarak eminim) : mesela cok yuksek ucretle istediginizi yazdirabiliyorsunuz.. acibadem bolgesinde bir surucu kursu aracinin plakasi : 34 genchedef gibi biseydi mesela..

Evet veriyorlar ;) Rüşvet şart değil, biraz da sizin ve ailenizin kim olduğu ile ilgili. Yani para vermeden de alabilirsiniz...

eğer müsaitse geçen sene 300 ytl karşılığı veriliyordu. eğer gs fb bjk istersen daha pahalı. muamelecine danışabilirsin.
diğer plakalar ise çıktığı yere göre sıradan verilir. her şubenin verebildiği plaka da bellidir.öyle gidip de şansa 34 dry 34 (derya olsun adı) alabilen yoktur yani. öyle diyolarsa da yiyolardır seni. tanıdıkla falan bedava olabilir elbette sonuçta rüşvet bir işin oluru yoksa verilen bişidir. bu plakalar halka açık ama tutuyorlar nedense. verilen para da rüşvet olmuyor bence iş kolaylaştırma ve özelleştirme oluyor gibi. plakanı neden özel almak istersin hiç anlamam. 2-3 sene sonra satacak gideceksin sonra aman kim uğraşçak diyip plakasını değiştirmeyeceksin (çünkü plaka masrafını ödeyeceksin bi de amaaan salla diyeceksin başıma geldi)

yakin zamanda iki arkadasim plaka sectigi icin su secenegi de söyleyebilirim. simdi her ilde her ilcenin bir plaka kodu var. mesela aydin da kusadasi plakalari k ile basliyor mugla da yataganda y ile basliyor gibi.izmir de iki arkadasim kendi soyisimleri (tesadüfen) oturdugu ilcenin kodu ile basladi icin soyisimlerinin sessizlerinden olusan (dmr /ckr ) plakalarin müsait olup olmadigini sormuslar. polisler müsait oldugunu söyleyince rica etmisler o plakalari almislar. herhangi bir ücret/rusvet falan vermemisler ama karsilarina cikan polisler de anlayisli arkadaslarmis soylediklerine göre.

2 kere motosiklet plakası aldık. istediğimiz harfleri soyledik, ikisinde de yanlış anlama yüzünden bir harfi değişik yazdılar :s ama para istemediler zaten fb,gs... değildi isim-soyisimdi.

2000 yılında plakamı kendim seçip aldım. araba aldığımız yere "plakayı kendim seçeceğim" dedim, o da bana yolunu söyledi. Emniyete gittim ilgili yere, önüme iki tane dosya koydu. biri çıkma plakalar, biri sıfır plakalar, seç burdan dedi. daha önce ankara'ya bağlı olan kırıkkale il olduğu için kırıkkale'den bir sürü plaka boşa çıkmıştı mesela (hepsi 06 iken 71 oldu). sıfır plakalar da henüz alınmamış, eğer tercih etmezsem sıradan verilecek olan ve o sıra veirlen 06 g** diye sırayla devam edenlerdendi. istediğimi seçtim, adam fosforlu kalemle listeden üstünü çizdi, bir not kağıdına plakayı yazdı, üstüne kaşe bastı, imza attı, 10 milyon da para aldı zamanında.

ornegin ankara icin, sanirim belli bir grup icinden online bile secilebildigini okumustum. su adresi buldum:

www.ankaraemniyet.gov.tr

Karınca yemi adı altında satılan ilaçlar [Raid'in var böyle bir ürünü] ciddi bir kıyım gerçekleştirebiliyor karınca kolonisi üzerinde. Azalıyorlar yani. Lakin sonrasında bir daha o karınca yemi'ni yemiyorlar.

Limon suyu iyi geliyor diyorlardır.

Konvoy halinde yuruyorlarsa yurudukleri yerlere ilac sik. Ozellikle duvardan bir delikten falan geldikleri yeri bulabilirsen oraya ilac sik ve bir sey ile deligi kapat.

sıvı sabunu da sevmıyorlar, ben denedım.

Barışçıl ama işe yarayan bir öneri olarak, çıktıkları noktayı tespit edebiliyorsan, oraya tuz dökmeni öneririm. Çook eskilerden kilerleri bu şekilde korurlarmış köylerde.

Geçtikleri yerleri çamaşır suyuyla silerseniz oradan bir daha geçemiyorlar...

ilginç gelebilir ama tarafımdan test edilip onaylanan 2 yöntemi nakledeyim hemen;

i. bir kaç limon dilimini karıncaların yoğun olduğu bölgelere bırakıyorsunuz. ilk başlarda bir etki yaratmıyor. fakat bir iki gün sonra limonlar küflenmeye başlayınca ortada tek bir karınca kalmıyor:) aylarca etkili bir yöntemdir bu.

ii. bir supradyn ufalanır, karıncaların bulunduğu bölgeye serpiştirilir. karıncalar supradyn parçalarını afiyetle yer, bir kaç saate kalmaz hepsi vitamin zehirlenmesinden ölür. :( (şans eseri bulduk bu yöntemi)

karıncayiyen beslenebilir.

yazdim: (bkz: karinca istilasi/@hlathguth)

tesekkurler!

geçenlerde sözlükte biri yazmıştı tebeşir diye. aha hatta (bkz: karınca/#10891887)

yanmamış kireç döküyorsunuz tam da parkelerin ya da zeminin üzerindeki süpürgeliklerin oraya.. ancak kendisi pek zehirli olduğu için dikkatli yapıyorsunuz.. bir daha bir tane bile üremiyor..

tabi en fazla 2 yıl..

işe yarayabilecek bir yöntem biliyorum ama tamamen salt mantıkla üretilmiş bir yöntem olduğundan denerseniz sonuçlarını da yazarsanız sevinirim. şimdi bu yaratıklar aslında topladıkları besinin hepsini yemiyor bi kısmına mantar ekiyorlar o mantarlardan besleniyorlar. national geographic bilgisi işte şimdi çok süper bir mantar ilacıyla bu iş çözülebilir gibi geliyor bana deneyin olmazsa yeni çözüm bulunur..

hic hava girmediginden cok isinabilir mesela.

Formula 1 aracı olmadığı sürece hava girmemesi sorun olmaz çünkü binek arabalarda motor sıcaklığına göre devreye giren fan bulunmakta. F1 araçlarında bu fan olmadığından kısa süre hareketsiz kalmaları durumunda motor yanıyor, dikkat ettiyseniz yarış başlamadan önce son mekanik ayarlar yapılırken hava girişlerine fan takılıyor motor yanmasın diye :)

Akü de motorun çalışması ile şarj olduğundan akü de boşalmaz sanırım, yani bir sorun olmaması lazım 12 saatte bence...

24 saat rölantide duran araba da gördüm. benzin harcaması dışında bir sorun olmuyor. soru mu ki bu şimdi? dünyanın çok soğuk bölgeleri de olduğunu ve arabayı bir stop ederseniz bir daha çalıştıramayacağınızı düşünün anlayacaksınız. yaşadım bile ben öyle bir yerde.(bkz: astana)

kısa vadede, motor ve motora yardımcı aksamların önceden mevcut bir sorunu olmadığı varsayımı ile, pek bir sorun olmaz.
ancak, bu bütün gün rölantide çalıştırma işi bir alışkanlık haline getirilirse, ciddi sorunlara yol açabilir.
örneğin,
- rölantide düşük(ve ısındıkça basınç seviyesi düşen)yağ basıncı ile çalışan metal yüzeyler daha fazla ve daha süratli aşınır.
- rolantide soğutucu (coolant - anti freeze) sirkülasyonu da daha yavaştır, olası tortular olmadık yerlere çöker, tıkanma yaratabilir.
- bu kadar yavaş çalışan pistonlar, ister inanın ister inanmayın, gerekli momentuma erişemediklerinden silindir içinde ancak belli bir noktaya erişerek, bu ulaştıkları en tepe noktada (tdc) çepeçevre kurum bırakırlar. bu da sonra yüksek devirlerde bela olur.
- özellikle emme sübabının üzerinde, yine yavaş ve çalışma sıcaklığına erişememiş olmaktan dolayı kurum oluşur. bu kurum, hem sübabı ağırlaştırıp ileride bir hantallik etkisi yaratır, hem de üzerine püsküren yakıtı emip damlalar halinde silindirin içine akmasına yol açarak yanma olayının ırzına geçer, ki motor öksüre tıksıra çalışmaya başlayabilir.
-en fenası da, pistonların etrafındaki sekmanlar (oil control rings) kurum yüzünden sıkışıp kalırlar. bu da, her zaman yağdan daha ince olan yakıtın, kompresyon aşamasında buradan acele aşağıdaki yağa karışması demektir. yağ kapkara olur, niteliği bozulur ve incecik olur. al sana bir aşınma sebebi daha.
- sürekli rölantide çalışan bir motorun elektrik sistemi ise, "cepten yer". alternatörler genellikle 1500-1700 devirden sonra verimli bir şekilde elektrik üretmeye başlarlar. motor uzun süre rölantide çalışıyor iken yardımcı/ilave sistemler de elektrik kullanıyor ise, alternatörün ürettiği güç bu talebi karşılayamaz ve akü sınırlı kapasitesi ile devreye girer.

ilk aklıma gelenler bunlar..

Evet, çok soğuk iklimlerde araçların 24 saat çalıştırıldığı olur, ancak bunlar genellikle dizel araçlardır, ve hepsi de, istisnasız, şirket araçlarıdır. insan evladının parasını kendi ödediği bir aracı sittin sene rölantide çalıştırdığını görmedim daha.

@godless commie
dizel araçları bilakis pek kısa süre değilse çalıştırmazlar daha sonra ateşle ısıtırlar(kamaz tipi araçlar istisnasız böyle çalıştırılır kamyon ve kamyonetler yani). benzinlilerde ise ısıtmak pek işe yaramıyor eğer adam keyfine düşkünse ve benzin bedavaysa çalıştırabiliyor(ısıtan da gördüm sonra marşa basıp gitti ama ben yapamam ne bileyim riskli). ilginçtir yeni araçlar -40 da bile çalışabiliyorlar ama eskilerde çalışmama riski var. işine gelirse durumu var sabahları arabasıyla uğraşan tonla adam gördüm. bazı araba sahiplerinin kapalı garajı falan var sırf bu yüzden garaj dediğim de konteynır işte :) hem arabayada zarar gelmiyor akıllıca bence.
kış boyunca böyle yapılmaz tabi ama şirket araçları içlerinde de şöförleriyle 24 saat rölantide gün içinde 4-5 saat de sağa sola giderler. benzinin litresi 50 cent bile değilken problem de olmuyor tabi. hele türkmenistanda falan 1 depo benzin 2-3 dolar deseniz bütün yıl da çalıştırabilirler ;)

@ozdek
Ben de kendim bizzat yirmi yıl alaska'da yaşadım şahsen.
içten yanmalı motorlar ve soğuk ilişkisi üzerine kitap yazabilirim.
yeni araçların soğukta daha kolay çalışabilmesinin bir çok sebebi var. Geliştirilmiş yakıt enjeksiyon sistemleri ve bu sistemlerin işleyiş mantığı bunlardan biri mesela.
Motoru sıcak tutmak konusunda (kapalı ve ısıtılmış bir garaj dışında) en güzel çözüm, motorun içine yerleştirilen ve anti freeze'i sıcak tutup dolaştıran elektrikli ısıtıcılar. Bunların yağın içine konulanı ve akünün etrafına monte edilenleri de mevcut. aracını parkettiğinde fişe takıyorsun, sabah mis gibi çalışıyor, hemen de ısınıyor.
benim şahsi çözümüm ise, bulabildiğim en dehşetengiz kapasiteli aküyü (interstate 1100 amperlik bir model yapıyor, bir de efsanevi "optima" var) monte edip, yaz kış demeden en iyi sentetik yağı kullanmak ve uzaktan kumandalı bir çalıştırma sistemi edinmek idi. Böylece sabah kahvemi koyarken oturduğum yerden düğmeye basıp çalıştırabiliyordum arabamı. ben evden çıkıp içine girene kadar da, hem içi sıcacık oluyordu, hem de camlardaki buzlanma ile uğraşmak zorunda kalmıyordum.

özellikle eskice belediye otobüslerini rölantide birakiyorlardi son durakta, sordugumda tekrar calistirip motoru isitmak cok daha mesakkatli demislerdi.

(bkz: mp3gain) diye ücretsiz, başarılı bir program var...

normalizer fonksiyonu olabilir aradığın şey.

heh, normalizermış adı. winampın öyle bir pluginini buldum, işe yarıyor. olur da başka arayan olursa: www.winamp.com

Lazım olursa WinAmp, MS MediaPlayer vs oynatıcıdan bağımsız ve ücretsiz bir normalizer için tekrar (bkz: mp3gain)

itunes ipod icin yapabiliyor bunu yanlis hatirlamiyorsam. konuyla az cok ilgili diye yazdim.

(bkz: geri dönüşüm kutuları)

civarda bunlardan var mı diye araştırabilirsin.

abi ben atarken makas/tornavida/vb aletle iyice kanirtip atiyorum cope.
nolur nolmaz diye.

babam bahçenin kenarına toprak taşmasın diye sıra sıra dikiyor. hem görsel de güzellik sağlıyor. zararını hiç düşünmemiştim. gerçi cd dikmese hazır satılan plastiklerden alıp dikecek ki o da plastik, bu da plastik.

Japonya'da cd/dvd için özel yerler var, parlak yerinde gümüş alaşımı olduğundan sayısı arttığı zaman iyi para ediyor. Yani ellerindeki kullanılmış medyaları satıyorlar, ama Türkiye'de en iyi ihtimalle plastik şişe geri dönüşüm kutularına atabilirsiniz...

benimkileri de işyerinden bir amca istemişti çiftliğinin bahçesine gelişi güzel asıp kargaların ekili dikili şeyleri talan etmesini önleyecekmiş. modern korkuluk...

excel??

evet, excel?
lotus 123 de olur tabii.

Eğer istediğiniz şey tahmin ettiğiniz şeyse Excel ile yapamazsınız. Mesela 5 tane ders alacaksınız, her dersin 4 section'u(sınıf?) var. 1024 farklı olasılık eder ki verdiğim ders sayısı ve section sayısı gayet normal rakamlar. Şimdi bunları tek tek yazıp çakışan section'ları elemek lazım. Mesela 1. dersin 2. section'ı ile 3. dersin 5. section'ı aynı anda alınamıyor çünkü çakışıyor vs.

Eğer derdiniz buysa benim elimde Bilkent öğrencilerinin yazdığı bir program var. Dersleri ve section'ların programlarını girip çalıştırıyorsunuz, çakışma olmayan tüm olasılıkları 2. saniyede listeliyor. Artı isterseniz gelişmiş seçeneklerde Cuma gününü boş bırakmaya çalış gibi seçenekler de var. Bir hafta sonra Ankara'ya döneceğim eğer acil değilse sözlükten irtibata geçin yollayayım, boyutu oldukça büyük diye hatırlıyorum çünkü .NET Framework Setup'ı da var içinde. (evet .NET ile yazılmış)

itu deysen acıklanan dersleri kendisi browse eden, cizelgeye yerestiren iki farklı yazılım vardı hatta tekinin kodları acık, kod yazmayı biliyorsan istedigin sekilde uyarlarsın.

Çizelge degil mi sanki o.

Pyro soruya cevap değil ama ben de 5-10 sene kadar önce geniz eti aldırmıştım çok kısa (7 dakika) ve acısız sürmüştü (acısız sürmek?). Eğer benzer bir şeyse sorunun o bakımdan rahat ol; )

Geçmiş olsun.

Soruya cevap değil ama eminim işinize yarar: #10483944

önce ,nefes almanızı neyin engellediğinin araştırılması lazım.belki kesmeye ,biçmeye gerek kalmaz.ben de nefes alamıyordum, sol tarafta 2 yerde ,sağ tarafta da 1 yerde konka büyümesi varmış.lazerle ,4 dk süren bir operasyon ile konkayı küçülttürdüm.

pyrocum. biliyorsun ben cok yakin zamanlarda bademcik ameliyati oldum bu sene.

istanbulda tanimadigim kbb ci kalmadi dersem abartmamis olurum, kesinlikle.

iclerinde cok iyisi olan da var, afedersin serefsizi de. (her meslekte oldugu gibi)

benim ameliyatim ozel hastanede yapildi, ve cok tertemiz bir ameliyatti. cok uzun yillardir bu ameliyati yapan dr. izzet hacialioglu yapti. incirli hastanesindeydi fakat simdi yine o civarda baska hastaneye gecti sanirim, telefonu var.


1 ay boyunca gerek ozel gerek devlet hastanelerinde her gun araliksiz mekik dokudum. ozellikle bu tarz operasyonlar icin cok iyi isim arastirmali derim.

not: okuldan bi arkadasim deviasyon ameliyati oldu, onun da cok temiz gecti. onun da numarasini verebilirim ozelden.

Alternatif çözüm olarak bir öneride bulunamayacağım. Ancak Memorial Hastanesi'nde Kulak Burun Boğazcı Doç. Dr. Burak Erdamar var. Çok iyidir. Kendisine derdinizi anlatıp, danışabilir, alternatif çözüm yolları hakkında merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.

yakin bir zamanda bir arkadasim burundaki polipleri aldirmak üzere ameliyat oldu. ancak ameliyat oluncaya kadar bir cok doktora gitti ve her biri farkli ameliyat tarihleri ve faturalari söyledi.
kıssadan hisse: cerrahlara (ne yazik ki) güven olmuyor. otur hemen keseyim tarzi yaklasimlari var ve ne yazik ki önemli bir kismi daha cok bu isin ona ne kadar kazandiracaginin hesabini yapiyor. diyecegim o ki mutlaka birden fazla doktora görünün ve birden fazla uzman görüsü alin. hemen keseyim buyur soyun iceri gec diyen önder somer kılıklı doktorlardan uzak durunuz. soruun tam olarak ne oldugunu ögrenin ve mümkünse operasyonsuz sıkkı tercih edin. yoksa eger geniz eti operasyonu ise sikinti, o 15 dakikalik bir is ve bugun sunnet yarin deniz tarzi ibr operasyon.

doç. dr. teoman dal,
amerikan hastanesinde yada muayenehanesinde bulabilirsiniz.
www.teomandal.com size gerçeği (ameliyatın gerekip gerekmediğini, olursanız ve olmazsanız sonuçlarını) söyleyeceğinden emin olabilirsiniz ki bence bir doktorun en önemli özelliği budur. Bilgi ve tecrübesi de süperdir.

Erdamar vefat etmiş

hp ler hakikaten güzel ama tavsiye etmiyorum. çözülemeyen vınlama sesi gibi bir sorun var ki, alan çok kişiyi pişman ediyor. bizzat çevremden biliyorum.

Isınma sorunu için cooler pad denen şeylerden kullanabilirsiniz. USB'den elektrik alıp fanları çeviren bir tepsi, laptop'u onun üstüne yerleştiriyorsun püfür püfür esiyor...

ramler 2*512 ımıs, vista ile pek rahat edecegini sanmıyorum. bi de 333 mhz diyor fln fln.

www.gold.com.tr

su daha iyi duruyor.

ben de alicam bi tane laptop, iki aydir her turlu foruma girdim ciktim, hpden cogu kimse memnun degil.

abi linki yanli$ vermi$im zaten mal gibi,
alet aslinda bu almak istedigim, yani senin de gold'da gosterdigin :)

www.yalcinlar.com.tr

bi de abi ddr2-333 ben hayatimda ilk defa duydum; yani alacagimdan degil de, onda bi yanli$lik olmasi lazim, 533mhz'dir o muhtemelen. ddr2-333 ne abi ahahah $ey gibi lamborghini diablo 1.6 ie :)

www.hepsiburada.com

i$ini boylesi gorur de fiyat nedir bilmiyorum. yok stoklarda.

yanitlar icin coooook te$ekkurler canlar :) nihai karar $udur,

www.bimeks.com.tr

:)

(oyun oynamiycam :)

Sağda solda duyduğunuz elektronik eşya getiren insanlar muhtemelen vergi ödemiyorlardır çünkü bireysel kullanım için alınan şeyler serbest. Yani gidip Türkiye'de satmak için laptop, fotoğraf makinesi vs alıp gümrükte bu benim derseniz kimse bir şey diyemez. Bu yüzden en güzeli yakın zamanda ABD'den dönecek birilerini bulun bence.

hmm tam anlamadım. Yani bireysel kullanım için alıyorum evet ama bunu ıspatlayamam, ve gümrükçü bana "bunu ithal etmen gerekiyor prosedür böyle" diyebilir. Karşısında durmak için bir şeyim olmaz.
Bu vergi ödemeyen insanlar şanslarını mı deniyorlar? Gümrükte "bu benim" dediğim her şeyi çat diye çekebilecek olsaydık herhalde türkiyede yabancı markaların distribütörü kalmazdı, ötv ve kdvyi kim niye ödesin o zaman falan filan.

Teşekkür ederim.

3 taneye kadar birsey demıyorlar(sayıdan emın degilim de 3 olmassı lazım). baharda bu tur ticaretin onune gecmek için ısnırlandırma getirmıslerdi adet olarak. 3 e indirilmesi de bu duzenlemeden sonra olmustu. aynı duzenlemeyle free shop alısverisleri de 3 gunden az yurtdısına cıkanlara engellenmıstı.

yani teorik olarak "1 adet, 230$ lık elektronik eşya" yı bunlardan bir ivasıtası ile aldığımda gümrükte takılması ve vergi ödemeye zorlanmam için bahtsız bedevi olmam mı gerekiyor? çok şanssız bir adam değilim bişey olmaz heralde.

Bildiğim kadarıyla fiyat sınırlandırması yok, adet de üç ile sınırlı. Ben 300$'lık fotoğraf makinesi getirttim (yeni çıktığı için 750$ idi o zaman Türkiye'de), aynı şekilde binlerce dolarlık laptop getirdiğini gördüğüm insanlar var. Yani eşiniz dostunuz ya da komisyon karşılığı bu işi yapan birileri sorunsuzca getirebilir. Ben Türkiye'den internet üstünden kredi kartı ile sipariş vermiştim ancak adres olarak Amerika'daki adresi göstermiştim. Bu şekilde Amerika'dan gelecek kişiye olabildiğince az yük oluyorsunuz, para işleriyle ya da gidip almakla uğraşmıyor kargo ayağına geliyor. Tek yapması gereken valizine koymak kalıyor :)

eğer orjinal kutusu ile 3 tane ürünü kucağınıza alıp sağdaki gümrük memurunun gözüne korku dolu gözlerle bakmazsanız herhangi bir problem yaşanmaz. valizlerce eşya ile gelmeme rağmen hiç bir dönüşte sorun yaşamadım. bildiğiniz üzere elemanlar işkillenmediği sürece havaalanından çıkışta herhangi bir aramaya tabi tutulmuyorsunuz.

Bir site aracılığıyla getirtmekten bahsediyordum. amerikadaniste.com veya myus.com, yani gümrükten ben geçmeyeceğim paket geçecek.

siteden getirince buyuk ihtimalle gumruge takılacaktır, bu konuda bilgim yok.

(bkz: adsl modem sifreleri) başlığındakileri deneyin. Olmadı tüm ayarları bir yere not edip modem'i resetleyin, şifre de fabrika ayarlarına döner. Sonra modem'i baştan ayarlarsınız...

airties modemler default olarak $ifresiz geliyor.
o yuzden bulman pek kolay degil $ifreyi. cok bir $ey bekleme derim ben.

bir de eğer şifre deniyorsan, hangi local ip den şifre denendiği orada loglarda kabak gibi gözükür. hani admin bakarsa falan...

"(where) divided into two (main) (separate) streams" olabilirmi? coğrafi terim olup olmadığını bilmiyorum, aklıma bu geldi..

Bunun için özel bir coğrafi terim var mı bilmiyorum ama "separates into two branches" kullanabilirsiniz sanırım...

yazacagin/kullanacagin kelimeyi ya da kelime grubunu google da tirnaklar icinde aratirsan senden baskasi o kelimeyi o anlami ile kullanmis mi görüyorsun. tavsiye ederim.gavur milletinin neyi ne zaman nasil söyleyecegi belli olmuyor zira.

to fork, to pronge, to bifurcate oluyormuş hep.

www.thefreedictionary.com
www.thefreedictionary.com

divide fiili kullanızmaz, seperate -belki- kullanılabilir fakat kullanılacak coğrafi terim bifurcation'dır. bi, iki anlamında. furkasyon ise çataldan (fork) geliyor.

divaricate de kullanılabilir, pekala.

valla marka bilmem de, bilegin altina "jel" gelen, bilegi koruyan bir mouse pad gormustum megavizyonda. alsam onu alirim. koptu bilegim yahu.

aklımdaki soruydu bu. la traviatiatalala ya çok teşekkür ediyorum yarın koşarak alacam o dediğii.

O jelli pad'leri öneririm gerçekten, rahat olması yanında bilek sağlığını da koruyor...

'3M' Precise Mousing Surface tir. İlaçtır. kablosuz mouse un pil ömrünü %75 artıran modeli bile var

jellilerden aldim gold computer dan 2o ytl civariydi. cok faideli ama düz mavi ve parlak siyah renkler vardi. bazen mouse pad in üstüne lambanin isigi vuruyor ve optik mouse sapitabiliyor. bulabilirsen alacalı bulacali birsey al.

bileğim sabit durmuyor. o yüzden o bilek jelli hareketimi kısıtlar gibi.

hanım trip yapmıyorsa düşmesi muhtemel yerlerde çıkarabilirsin. ama parmağından düşecek gibi değilse bence çıkarma. zamanla alışıyor insan. askerde yüzüğe izin var. ben de nişan yüzüğümle gittim. evli arkadaşlarımın kocaman alyansları da vardı. ama polat alemdar yüzüğü gibi yüzüklere izin verilmez sanırım.

Hayırlı olsun, yalnız yüzüğü ateşe attığınızda içinde yazılar beliriyorsa dikkatli olun...

valla ben sürekli takın derim,şüphesiz ki önemli bir semboldür ve genel olarak bayanlar çok dikkat ederler elinizde olup olmadığına. hı rahatsız edeceğini düşündüğünüz yerler olursa çıkarırsınız tabi de güvenli bi yere koyun derim kaybolur falan aman diyeyim, ne siz ne de nişanlınız üzülsün sonra.

not: assert h'ye teşekkürlerimle:)

Karşı taraf sallamiyorsa çıkarabilirsiniz tabii, mesela benim eşim yıkanırken, saç tararken falan çıkarıyor. Tek sakıncası çabucak kaybolabilen bir meret olması. Ben şahsen çıkarmıyorum öyle bütünleştik kendisiyle. Tabii burada eşin tavrı önemli, gıcık olan insanlar var, aman diyeyim.

tesekkurler, bu arada istenmeyen bir olayı destik sanırım 'denize karsı icen keci', neyse ki duzeltme gecikmedi :)

bence yüzük takmak başlı başına kötü bir olay..
evlenirsem ilk bikaç vakit takıp sonra kurtulmayı planlıyorum,
asla takamam takmak da istemiyorum
Yüzük parmağı sürekli sıkan bişeyi
çıkarın rahatlasın parmağınız

ben bir yüzük aldım sözde.nikahta merasim için taktım gıcır gıcır kutusunda duruyor.ne başka bir yüzük ne de onu hiç takmadım.sultan da hiç caz yapmadı.hatta o kendi alyansını kaybetti.gidip yenisini aldık.eş niye takmıyorsun diye kıllık yaparsa bana güvenmiyorsun yüzüğemi güveniyorsun diye yağ kıvamına geçin.

çıkarınca kaybolmaması için saatin kordonuna geçirme gibi bir yöntem var, eniştemin bulduğunu düşünüyorum.

çok feci atyiyor olabilirim ama belki ayni ip ye iki tane high id vermiyorlardir
farkli server lara baglanmayi deneyein bakalim

her iki bilgisayar için farklı farklı protlar açtınız dimi. mesele abirisi için 5555 iken diğeri için 6666?

#6144010 gibi farklı portlar atamanız lazım. emulenin ayarlarından da modemin ayarlarından belirttiğiniz portu açacaksınız.

Ben çok uğraştım, zamanında duyuruda da sordum benzer sorun için. Farklı port açsanız da IP aynı olduğu sürece emule'u verimli kullanamıyorsunuz. Tek PC'de kullanın emin olun iki PC'de olduğundan daha verimli oluyor...

ben aynı ağda 3 bilgisayara emule kurdum ve hepsi high id almıştı. modemde bir problem olmasın. ayar yapılan ekranın bir screenshotını görsek. ve emuledeki bağlantı ayarları sayfasının screenshotını

(bkz: modern sabahlar) podcast'lerini tavsiye ederim eğer canlı dinleyemiyorsanız...

podcastrehberi.com


#11406 no'lu duyuru

evet modern sabahlar listemde var. baska boyle somut oneriler var mi?

Pokerci Hoca'nin Mey Okulu

Sourberry linki: www.sourberry.org

This Week in Tech var Leo Laporte, John C Dvorak falan. Haftalık teknoloji geyiği çeviriyorlar.
Nobody Likes Onions diye bişey var iTunes'dan kaldırıldı Patrick denen şişko birilerine çok sataştığı için. Amerikan mizahı falan seviyorsan dinleyebilirsin arada bir çok eğlenceli bölümler olabiliyor.
Studio360 var Kurt Andersen ile sanat, popüler kültür ve benzeri şeyler

Bir de tabi radyo odtü'de yayınlanan Alt Sokak.

Şimdi gönül bunların feedlerini de vermek isterdi ama tembelim biraz sanırım.

canon veya sony'nin geni$ urun yelpazesi(bu nedir ya) var belirttigin ozelliklerde.
hepsiburada.com'dan inceleyebilirsin. en azindan aklinda bir fikir olmasi icin.
gidip de billboard baskilari yaptirmayacagina gore guzel bir 5mp makine bile yeter de artar sana. cok kasma yani cozunurlugu fazla olsun diye.
onun di$inda geni$ aci lens tamamen cekmek istedigin mekan/$ey ile alakali. ayni mesafeden biraz daha fazla $ey gorunsun dersen al derim ama sonucta buyuk ihtimalle mekan/insan fotografi cekeceksin. bana sorarsan illa da gerek yok.
adam gibi lensi, biraz da tatmin edici optik zoom'u olsun i$ine yarayacaktir.

yoruldum.

www.dpreview.com

sabaha kadar sıkılmadan inceleyebilirsin :) vaktim olsa bakardım şimdilik bu kadar yardım edebiliyorum.

sayfada "camera database" kısmına gir, canon,nikon vs bir göz at derim

7.2 mp e ihtiyac duyacağinizi sanmiyorum.
geniş açı elbette güzel bir özellik ama fotoğraf açısı genişledikçe deformasyonun da arttığını söyleyeyim. yani piyasadaki çoğu amatör kamera ihtiyacınızı karşılar niteliktedir.

incelemek istediğin modeli steves-digicam'de incelesen daha iyi edersin bence. dpreview'i beğenmiyorum ben. google de (mesela) "canon powershot a85 steves" şeklinde arattırırsan ilgili inceleme sayfasına kolayca ulaşabilirsin.

şöyle söyleyeyim. alacağın makinenin 4mp'den fazla olması bence gereksiz. sonuçta büyük boy baskı yaptırmayacaksın, sadece bilgisayarında saklayacaksın ya da normal fotoğraf boyutunda baskısını alacaksın. çözünürlüğü fazla olan makinelerin amacı genelde daha iyi baskı kalitesine ulaşabilmektir. o yüzden 7 olsun 8 mp olsun falan diye telaşlanmana gerek yok (bence).

optik zoom ile dijital zoom'u kombine edip kullanırsan da çektiğin fotoğraflara yazık edersin. eğer iyice yakınlaşabilen bir fotoğraf makinesi istiyorsan optik zoom'unun ve odak uzaklığının fazla olmasına dikkat et. mesela 7-21 mm odak uzunluğundaki bir makine de 3x zoom yapar, 100-300 mm odak uzunluğu olan bir makine de 3x zoom yapar. ama buna etki eden diyafram değeri ve algılayıcı boyutu gibi etkenler var.. gerçi kompakt dijital makine alacaksanız bunların çok da önemi yok ama bunu şu sebeple söylüyorum; böyle detaylara dandik markalarda pek dikkat edilmez. gidip canon gibi nikon gibi bilinen markaları tercih etmenizi öneririm. mesela ben canon a85 almıştım vaktiyle, yarı manuel yarı otomatik bir makine bu. çok da memnunum.. gerçi ömrünü tamamlamaya başladı ama olsun, iyi idare etti 2004'ten beri.

şimdi bi makine önerip "bunu alabilirsiniz" demek isterdim ama yapamıyorum çünkü uzun zamandır dijital makinelerin piyasasını takip edemedim. yine de önerim şöyle olacak, bence gidin d-slr bir makine alın. fotoğraf çekmekten zevk almak istiyorsanız bunu yapmanız şart. evet, biraz paraya kıymanız gerekecek ama emin olun ki herhangi bir dijital kompakt makineden çok daha fazla verim alacaksınız ve fotoğraf çekmek sizin için bir hobi haline gelecek..

bence böyle.

1-etmez, hatta sadece bakarak monitöründe muhtemelen ikisini ayırt edemezsin... hem çözünürlük dediğin nedir? iyi makine olduktan sonra 5 mp olsa da olur...
2)hayır şart değildir... amatörsün zaten geniş açı lens, makro lens, filtre falan daha sonra...
3)hayır yazık etmiş olmazsın...

* leica iyidir hoştur da biraz abartmışsın/gözünde büyütmüşsün galiba... sandığın gibi en iyi lens olduğu konusunda herkes hemfikir değil... kimisi schneider der, kimisi carl zeiss der vs vs...
* canon ya da nikon panasonic'ten daha iyidir. sırf leica lens kullanıyor diye panasonic diye ısrar etmene gerek yok...
* dijital zoom değerlerini dikkate alma... dijital zoom kullanmayacaksın/kullanmamalısın çünkü...

6-7 yıldır fotoğraf çekiyorum ve dijitalle başladım. toplamda herhalde 4-5 makina eskittim. sana tek önerim şu olacak: iyi fotoğraf amatör makinayla çekilmiyor. onun adına tatil fotoğrafı diyoruz. ama avantajı nedir 100 gr makine avucunun içinde kaybolabiliyor. kötü tarafı ne? çektiği fotoğraflar ortalama tatilciyi memnun etse de beni etmiyor mesela.
çaresi ne? daha prof. bir makine almak. zararı ne? öncelikle bütçene yük getirir. sonra eğer içinde fotoğrafçılık yoksa taşıması dert olur. denemek için boynuna 1-1,5 lt. pet şişe takıp (boyun askısı gibi) istanbul'da bir gün dolaş bakalım. alternatif olarak bir kamera çantasına da bunu koyabilirsin ama zaman zaman boynunda mutlaka taşı. kolay değildir büyük makine taşımak adamı mahfedebilir. o yüzden fotoğrafçılık şevki gerektirir.
bağlama cümlem: amatör aletlerle çekeceklerinin tatil fotoğrafının ötesine geçemeyeceğinin bilincinde ol. çok iyi bir tekniğin yoksa süper çıkmayacaktır zaten. tatilde aleti zaptetmenin zor olacağını da düşünmek lazım.
ben ne yaptım diye sorarsan büyük makineyle süper fotolar çekiyorken bir gün dellendim ve avuç içine sığan daha iyi özellikte bir makine aldım. fotoğraf aşkı o günden sonra bitti bende. şimdi aile makinesi olarak hayatına devam ediyor çocuğun fotoğraflarını falan çekiyoruz. ama memnunuz çünkü el çantasına bile sığıyor her yere gidiyor.

(bkz: kodak easyshare v610) bende var çok memnunum. Ama öyle SLR makine kasasında değil, cebine girebilecek şekilde küçük bir kasası var. 6MP çözünürlük, 10X optik zoom, oldukça kaliteli fotoğraflar çekiyor. Schneider lens kullanılmış üstünde. Çok ciddi şekilde profesyonel fotoğraflar çekmeyi düşünmüyorsan işini fazlasıyla görür eminim.

aman diyim cebine girebilecek bir makina al. tatilde gezide slr tasınmaz.

ha bir de güvenilir bir satıcı yoluyla gittigidiyor'dan garantisiz al bence... biraz araştırırsan fiyat çok fark eder...

Biz çift damacana alıyoruz. Biri yedek oluyor. Takılı olan boşalınca dolusuyla değiştiriyoruz ilk fırsatta da boşu verip yenisini alıyoruz. Yani bi defaya mahsus çift damacana almanız lazım. Bir nevi temporary damacana veya damacanayı cache'a atma mantığı...

komşuya, kapıcıya, hiç olmadı bakkala söyleyin alsın bir tane.

bende 3 damacana var sırf bu yüzden. kapıcı var mı apartmanda? parayı ona bırakın. ya da bir komşuya rica edin. parasıyla değil mi?

boş damacanayı kapıya bırakıyosun, sucuya ya parayı peşin ödüyosun ya da damacananın bi tarafına sıkıştırıyosun, sucu kapıya gelip su bırakıp gidiyo

bir tane yedek alın tabi ki. olmadı bittiği zaman 5 litrelik damla sudan alın, reklam gibi olmasın da fiyatı eşit neredeyse. o yüzden zarara girmemiş olursunuz hem 2 gün daha dayanır o su size.

valla bizim burda 24 saat açık su istasyonu var :) damacana su satıyorlar. eğer eviniz bahçelievler'e yakınsa hizmet hastanesi'nin (türk böbrek vakfı) sokağına girin, hastanenin hemen bitişiğindedir bu istasyon. istediğiniz zaman gelip alabilirsiniz.

başka bir önerim de eğer tanıdığınız bir mahalle bakkalı, market vs. varsa adama rica edin, sizin için 2-3 damacana su alsın sucudan. sonra akşam eve dönerken siz uğrayın bakkala ve suyunuzu alın. herhalde bakkallar da 19:30da kapanmıyordur.

kapıcı da yok, komşu da yok, bakkal da yok. hiçbir şey yok. herkes tatilde.

arabanız varsa uzak bir yerden alıp getirseniz evinize?

20 kilo suyu bel fıtığımla 4 kat merdivenden çıkartamıyorum.

sizin adresi versene madem kimse yok keşfe geliyim apartmana. dur dur ip den buldum. (paranoya mode on)

illa bi yerine sıkıştıracaksanız parayı boş damacananın altına koyun. adamlarada belirtirsiniz para altında diye.

evi değiştir.yukarıda iş sormuştun işide değiştir.su bayisi aç bi tane.piyasa da böyle bir açık varmış değerlendir bu boşluğu.

ya da netten market sayfalarından birine gir 5 litrelik sular 1 milyon lira coca cola nın yeni markası adını unuttum.damacanadan daha ucuza geliyor.eve teslim yaptır geç saate.

bence su aldığınız firmayı değiştirin. ben 20:00 da su alabiliyorum. açın sorun geç saatlerde de açıkmı diye farklı suculara, onlardan almaya başlayın.

www.wunderground.com

www.weather.org

www.accuweather.com geçmişi ne kadar saklıyor bilmem de CNN'den NTV'den daha kesin tahminlerde bulunuyor saati saatine...

Adam gibi bir otel düşünüyorsanız benim bildiği Kızılay Güvenpark'da Kalemci Otel (Motel de olabilir karıştırıyorum hep) var. Gecelik 50-60TL'dir ama temiz yerlerin hepsi o fiyat zaten.

uygun fiyatlı derken o kadar ucuz olmasına gerek yok. yurtdışından arkadaşlarım gelecek onları misafir edeceğim yani gecelik yüz liraya kadar yolu var aslında.

üç - dört yıldızlı otel var mı bu ayarda?

kızılay karanfil sokakta melodi otel var. 3 yıldızlı filan olması lazım ama geçtiğimiz sene için bu fiyatlarda kalınabilecek en iyi yerdi. lobisi biraz kasvetli olsa da odaları güzel ve temiz, çalışanlar düzgün adamlar. ayrıca cüzdan da sıkıntı yaratmıyor. bilgileri değişmediyse telefonları 0312 417 64 14 olmalı.

ulus sergah hotel 4* 0312 310 85 00
dışkapı jolly hotel 3* 0312 310 30 93

bu ıkı otel tamamıyle turızm otelı olup servisi temizliği hizmeti olsun gayet iyidirler... fiyatlarını bir sor.. pahalı gelirse bende yardımcı olmaya çalışırım..

gezinet.net

ben buradan akya da kaldim ama evlilik cuzdanini gerektirecek bi durumda olmadigindan o konuyu bilemiyorum. otellere direkt olarak telefon acip sorulup ogrenilebilir. 3 yildiz uzerindekiler genelde sormaz diye bir genelleme vardir ama yine de kesin bilgiyi sorup ogrenmek gerek. verdigim adres de saglamdir oradan rezervasyon yaptirilabilir.

Franchise bildigim kadari ile bir cogu. Mangoyu bilmiyorum ama River Island, Peacocks, Miss bilmemne falan Shaya'nin kontrolunde. Sanirsam baya bir para verip hakkini aliyorsunuz, magaznin icini onlar yapiyor. Sonra stoklamaydi, urun getirtmeydi nasil oluyor bilemiyorum. her markanin farklidir. ogrenmek lazim.

kar marjına değişiyo diyosunuz pekı kabaca takriben ne kdar zamanda kendini amorti eder inditex kuruluşu(oyhso zara m.dutti) bir mağaza açmak için ne gerekir bilgisi olan yada nerden bilgi alabilirim ?

Kıyafeti bilmem de franchaise işi için Pizza Hut'ı araştırmıştı peder, merkezi yerde kira olmayan sana ait bir yer (tabi metrekare vs konularda da kıstaslar var) ve 500bin$ isim hakkı ücreti istenmişti. Ayrıca karın çoğu şirkete gidiyor, sen sürümden kazanmaya çalışıyorsun. Makineler, dekorasyon falan onlara ait. Kıyafet konusunda da çok farklı olduğunu sanmıyorum.

İnternete neyle bağlısınız ki? ADSL ise ping'in yüksek olması normal, oyun oynayacaksanız KabloNet kullanın...

kablonet diye birşey yok. yani benim yaşadığım yerde yok.

sanmıyorum. senin bandwidth'in yüksek ama gecikmen de fazla. türkiye'deki yurtdışı bağlantılarıyla ilgili genel durum bu. bir arkadaşım dilekçe yazmıştı telekom hazretlerine gecikmeyle ilgili. onlarda kaale alıp aradılar ve çalışmalarının sürdüğünü söylediler. gelişme olabilir yani.

benim demek istediğim telekomun sağladığı bağlantıyı tam verimlilikte kullanabilmek yani benim tarafımdan olan kısımda. zira çevremdeki insanların bezner sorunları yok.

paylaşımsız bir ağınız var ve oyun oynarken bütün downloadlar falan kapatılıyor değil mi? bazı arkadaşlar 3 kişi bağlantı paylaştırıp hepsi aynı anda dl yapıp sonra pingim yüksek abarey falan diye mesaj atıyorlar da yanlış anlamayın baştan görelim durumu.
wireless falan şifreli ve kimse girmiyor aynı zamanda?
bir de yüksek pingin tanımı nedir? bir rakam verseniz de hangi serverda kaç ping biz de atsak ping durumu anlasak.kimine göre 10 ms ping fazladır(gigabit ethernet ile intranet keyfi mesela) kimine göre 1000ms. kimi de 5000 ms pinge hayat ne güzel diyebilir. (gprs ile ya da kaçak wifi ile bağlanıyorsa özellikle)

oyun oynarken herşey kapalı kablosuz ağ şifreli, modem ile kablosuz alıcı şeysi yanyana. ping derken 800msden zaman zaman 1000msden bahsediyorum.

www.speedtest.net adresine girip yurtiçi ve yurtdışı sunucularla test edip kıyaslama yapabilirsin...

İşletim sisteminizi yazarsanız daha kolay yardım bulabilirsiniz sanırım...

www.duslersokagi.com

zamanında indirmişim ben, 30 mb büyüklüğünde bi dosya, baya bi karikatürü var. istersen upload edebilirim.

(bkz: yigitozgur t35 com)

t35'li linkti sanırım benim hatırladığım..

telif melif sorunu olmuyo mu ya böyle yayınlıyolar ama?

Ortalama bir insanin imkanlari dahilinde mumkun degil ne yazik ki.

Bildiğim kadarı ile mümkün değil.

Üstüne attığınız 2 format ve geçen zamandan dolayı mümkün değil benim bildiğim.
Her ne kadar unformat ve undelete gibi eskiden gelen imkanlar hala olsa da, o harddiskte verinin silindikten sonra iz bıraktığı yerler geçen zaman ve formatlar ile defalarca yeniden yazıldığından imkanlı değil diye biliyorum.

FBI, CIA gibi kamuya açık olmayan gizli teknolojileri kullanan kurumlar çok ileri işler yapabiliyor galiba, bu ilkeleri de altüst eden, ancak böyle bir imkanın yoktur sanırım.

dosyaları kurtarma ihtimaliniz yok değil. misal ben hdd yi tarattığımda çok çok eski dosya isimleri ile karşılaşabiliyorum, yıl mertebesinde olanlar var. ama sadece dosya adından ibaret diyebilirim, tek bir byte bile kurtaramıyor.

ilgili programlar :

r studio
getdataback
easyrecovery
file scavenger

delikan abi'nin dediği gibi hizbullahın hddlerini cia'e yollamıştık.
onlar da 4 sene sonra hocam mümin kod adlı ahmet toşiba solitarede rekor kırmış diye gelmişlerdi.
tabi o donanımlar tahrip edilmişlerdi.

(bkz: getdataback) ile dene şansını. Eğer resmin bulunduğu sektöre yeni veri yazılmamışsa (format sayısı önemli değil) verileri kurtarıyor. Üç dört sene önceki gereksiz Word dosyalarını kurtardığını gördüm. Ama şans işi işte, o sektörün üstüne yeni bir şey yazılmamış olması lazım...

cok cok zor.
gecen surede mutlaka uzerine bir $eyler yazilip silinmi$tir. cok kucuk bir ihtimal ama denemekte de fayda var. ha eger geri gelirse %100 gelmesini bekleme. buyuk ihtimalle eksik olacaktir fotograflar/resimler (bir kismi gorunmeyecektir yani)

Bagajı da açıp bakıyorlar zaten. ayrıca ciddi yerler park halindeki araçları köpekle falan da kontrol ediyor. mantığı yok dünyada bir sürü böyle bombalama olayı yaşandı fbi binasının yarısı falan havaya uçmuştu hatta. ama hsbc olayında mesela araç binaya girmemişti sanki. yani verdiği zarar ortada o yüzden bence boş iş. köpekle koklamak daha mantıklı.

Bagajlara da bakıyorlar ama sanırım bomba için değil LPG için kontrol ediyorlar.

bagaj lpg için evet, köpek bomba kokusu da mı alıyor ?

köpeğe neyin kokusunu öğretirsen onunkini alır.

araç girişinin yasak olduğu yerlerde girme yetkisi olan araçalarda bu kontrol makul. yani "mustafa&mehmet çok gizli işler çevirme a.ş" ye personel ahmet aracıyla girerken araç altı kamerası ya da aynayla kontrol yapılır ki elemandan habersiz bir düzenek kurulmuş olabilir diye.

ama alışveriş merkezinde saçma, gösteriş...

istesen 1 ton bomba sokarsın ama lpg giremez. böyle de güvenlidir yani.