"hiçbir bilgisayar" demissiniz ama birden cok bilgisayarda denediniz mi diye tekrar sormak isterim?

ayrica bilgisayarin hdd yi gorup bilgisayar'im bolumune simge olarak gelmemesinin bir nedeni varsa o da virus/trojen'dir.

eger program onersi almak istersen: www.ontrack.com

External hdd yi bilgisayara bağladıktan sonra bilgisayarım simgesi üzerine sağ tıkalayıp manage/yönet e tıkla. Açılan pencerde disk management/Disk yönetimine tıklzyın eğer external hdd orada gözüküyosa sorun yok. Sen orada olup olmadığını söyle, orada varsa çözümünü yazarız...

Kasanın önünde, üstünde vs bulunan USB portları yerine direk kasanın arkasında bulunan anakart üstündeki USB portuna bağlayın, Laptop kullanıyorsanız PC'ye bağlamayı deneyin. Tarifinizde sorun voltajın düşük gelmesi gibi geldi bana...

bütün ilgilenen arkadaşlara teşekkür ederim öncelikle.şimdi ilk olarak en azından altı yedi tane bilgisayarda denedim ancak aynı hatayı verdi.ek bilgi olarak,vista da vista sp1 de,xp professional da yani son sürüm bütün işletim sistemlerinde denedim ancak,bilgisayarım sekmesindeki harici hard disk simgesine ulaşamadım.
ikinci olarak sözüm selimse'ye.dediklerini yaptım selimsecim ancak external hdd orada da görünmüyor.
üçüncü olarak PC arkasındaki usb portundan denedim,onda da aynı sorunu verdi.yetmedi bir Y kablosu buldum öyle denedim belki usb portları güçsüzdür diye ancak ne fayda.
biraz daha bilgi vermem gerekirse,external HDD'yi usb portuna takıyorum.ardından yeni donanım algılandı uyarısı geliyor.ancak sonra donanımınız doğru yüklenemedi diyor.biliyorum bu gibi bir durumda sürücüyü yükleyince işler halloluyor ancak benim sorunuma o da fayda etmedi.
cihaz son 20 gündür,20 ye yakın X-ray cihazından geçti havaalanlarında.belki diyorum kafasını mı karıştırdı bu kadar x-ray ışını.sorun şu ki bir çalışma için bir sürü avrupa kentinin bir sürü fotorafını çektim ve salak kafam,yedeklemeyip sadece exterbal hdd'dem de tuttum.şimdi bunlar giderse 1 aylık çalışma çekilen zahmetler falan hepsi gidecek tarihin karanlıklarına.
çok baş ağrıttım,üzgünüm,hepinizi çok seviyorum :)

benim tahminim hdd'ye trojen ya da virus girdigi yonunde. bozuldugunu dusunmek istemiyorum sanirim.

yine de denemek isterseniz yukarida yazdigim mesajda bulunan programi kullanabilir ya da baska program onerileri olursa onlari uygulayabilirsiniz.

bence böylesine zahmetli bir çalışmayı kurtarmak için $200 çok da büyük bir para değil. tabi garanti veriyorlarsa. kendinizi profesyonel ellere teslim edin derim. ya da ben olsam öyle yapardım diyeyim. kolay gelsin.

harddiskten veri kurtarmak masraflı bir iş. 200 dolardan başlıyor demiş de o kaç dolara kadar gider acaba. bir de simge falan çıkmıyorsa kafası bozulmuştur büyük ihtimalle ve düzeltmenin bir yolu yok diye biliyorum. benim de harddiskim bozuldu öyle. çok zengin olmadığımdan verilerime elveda diyip yeni bir harddisk aldım ne yazık ki.

herhangi live cd sürümü olan bir linux dağıtımı ile bir denemenizi tavsiye ederim. Live cd ile bilgisayarı çalıştırıp başka bir hard disk e içindeki bilgileri atın. Sonra da bozuk olan hard diski formatlayın. İşe yaraması lazım.

Diski sokup internal disk yapmayi deneyebilirsin. Eger icinden SATA disk cikarsa herhangi bir PC ye baglayabilirsin. Eger IDE cikarsa da bir notebook a takip CD den boot eden bir isletim sistemiyle baska bir USB diske aktarabilrisin saniyorum.

X-Ray cihazlarindan gecme durumuyla ilgili olarak (bkz: faraday kafesi)

excel'i kullan. ya da ben sana program satayım:)

microsoft money

En süperini ve taşınabilirini excel ile yapabilirsin. ama yok uğraşamam dersen microsoft money iyi gelebilir. yine de 3-4 yıldır harcadığı her paranın hesabını tutan biri olarak excel i öneririm. tabi kredi kartı vs harcamaları olunca onları ayırmaya üşeniyorsun söyleyeyim.

paraliz diye bir program var. tam sizin istediklerinize göre. bulması biraz problem olabilir. dilerseniz ücretsiz dağıtılan ilk sürümünün imageini gönderebilirim.

[email protected]

www.walletwatcher.com adresinden bu işi ücretsiz yapabilirsiniz, raporları grafik olarak falan da alabiliyorsunuz oldukça gelişmiş ama kullanımı kolay bir sistem kurmuş adamlar...

tekir kullan ya da ben sana program yazayım :)

Bu iş için sıcak hava üfleyen ve kağıdı kaldıran özel bir makine var, onlardan kullanabilirsin...

en kötü ihtimalle saç kurutma makinesi işini görecektir.

bunları çıkarttıktan sonra bir de bütün duvarı zımparalatman gerekir. onu da göz önünde bulundur.

satis.praktiker.com.tr

bu iş görür mü

Çok büyük bir iş, allah kolaylık versin.
Bütün duvar kağıtlarını ıslat, fırçayla, su atarak, aduket çekerek, öyle veya böyle.

Sonra bir yerlerinden tutup çeksen, yapışkana denk gelmeyen yerler kolaylıkla süzülerek çıkacaktır, yapışkanın tam üstündeki yerler ise kaskatı duracaktır yerinde(beklediğinden çok daha fazla olabilir). Esas zahmetli olan bunlardan kurtulmak. Bunların kabalarını zımparayla tek tek alacaksın, ama hepsini çıkarmak mümkün olamayabiliyor. Üzerine boya gelince şişip kabarmaması için kenarları düz ve kağıttan arınmış olmalı. Sonra üzeri tekrar boyanacak. Boyanın altında kalıyor kalan parçalar pek kötü olmuyor.

ıslak fırça ?

Nokian iyi sanırım. Hatta silika teknolojisini onlar geliştirmiş, yanılmıyorsam. Silika lastikler özellikle kışın daha iyi oluyorlar ve aracın yola daha iyi tutunmasını sağlıyorlar.

www.lastix.com da şöyle demiş: "Silika düşük yuvarlanma direnci,daha iyi yol tutuş ve daha kısa fren mesafesi demektir.
Yıllardır silika lastik sırt bileşiminde dolgu maddesi olarak siyah karbonun yerini aldı.Silicum Dioxide’in faydası kimyasal olarak doğal kauçuk polimeri ile yapışabilmesidir.Sonuç olarak,silika özellikle ıslak zeminlerde yuvarlanma direnicini azaltır ve yol tutuşunu geliştirir."

arkadaşımda vardı 4 mevsim lastiğin yaz lastiğinden hiçbir farkı yoktu. ıncek e giderken ben kar lastiğimle kureme aracının önünden giderken arkadaş makinenin arkasından okula gelirdi. iki set lastik ve mevsimi geçtiği an kar lastiğini söktürmeni öeneririm

@luke skywalker: kar lastiğim yok ki söktüreyim, kar lastiği almayı düşünmüyorum...

Silika içerikli lastiği kuru, ıslak ve karlı zeminde kullandım. Normal yolda çatır çutur ses çıkaran kış lastikleri kadar olmasada karda hiç kaymadan seyahat edebildim uygun hızda. Hatta buzda bütün kar lastiksiz arabalar yokuş yukarı pati çekerken ben yanlarından el sallayarak geçtim zorlanmadan. Arabalarınıza lastik alırken mutlaka aracınız için uygunlardan en iyi olanı alın, çünkü o lastikler sizi hayata tutunduran çok önemli bir parçadır. Silikalı lastik en pahalısı idi ben aldığımda, %20-25 kadar fiyat farkı olabiliyor sıradan lastiklere göre ama bir o kadarda ömrü uzuyor. Hayatımda yaptığım en iyi tercihlerden birisiydi kesinlikle. Şimdi ikinci arabamın lastiklerinin eskimesini beklemeden değiştireceğim.

(bkz: grup mp3)

komedi dans üçlüsü
izel-çelik-ercan

(bkz: tomakinler)

cartel

(bkz: ankara yıldızları)
(bkz: derdiyoklar)

derdiyoklar aslında komik değil, ama sıradışı oldukları tartışılmaz. Videoları var youtube'da falan...

ufuk-ercan var eskilerden..

4 yüz

duman

grup turbo

Gece güneşten gelen ışığı ayna gibi yansıttğı için az da olsa aydınlık veriyor. Ama dolunay zamanı nasıl olduğu tam olarak bilinmese de hormonların çalışmasını etkiliyormuş, dolunayda insanlar daha sinirli oluyor ve suç oranı artıyor...

dünyanın gece olan tarafı tamamen kararmıyor. tabi bunda atmosferin de etkisi var.

100-200 yıl içerisinde Ay'a bir tür üs kurulması planlanıyor. Mars'a insanlı yolculuk başladığında (tabii proje bu) mekikler Dünya'dan değil, Ay'dan fırlatılacak. Ay'ın insanlık tarihine sağlayacağı en büyük katkı bu olacak.

bunla ilgili araştırma yapmak isteyenler google'da "terraforming mars" diye aratsın.

yine ilerideki projelerin birinden bahsedeyim: "Ay aracılığıyla elektrik üretmek". Ay ile aramızdaki çekim etkisinden yararlanarak elektrik üretimi ile ilgili çalışmalar mevcut.

meraklılarına link: science.howstuffworks.com

www.bilim.biz

google - ay olmasaydı

dünyaya çarpması muhtemel bir çok gök taşını engellip kalkan görevi görmesine ne demeli

dizi jeneriginde kullaniliyor bir de bildigim kadariyla. oturup izlemisligim olmadi bugune kadar ama zap sirasinda kurtlar vadisi dizisinde bulutlarin arasindan goruyordu diye biliyorum.

heybeli'de her gece mehtaba çıkamazdık.

@demlikposet

Ay sanıldığı kadar da kalkan görevi görmüyor. sonuçta Ay'a çarpan asteroid'ler, atmosferimize girdiğinde alev alarak yok olamayacak kadar büyük olsaydı o zaman Ay'ın kendisi bugüne dek bu kadar sağlam kalmazdı.

inönü stadındaki maçlarda saat kulesiyle beraber iyi gider.

ay sanıyorum ilk takvim hesaplama yöntemlerinden biri. mayalar mı ne kullanmıştı.

dünyayı işgale gelen uzay gemileri bunun yanında hyperspace/warp/quantum slipstream den çıkar seyirciye bak dünyayı işgale geldik izlenimi verir
misal www.gateworld.net

koruyucu etkisi yok değil sonuçta. sanıldığı kadar fazla değil demek istedim. Ay'ın ilk oluşum zamanında büyük meteor'lar çarpmıştı yüzeyine. Bunlar Dünya'ya ulaşsa meteorit olacaktı ve büyük zarara yol açacaktı elbette fakat daha uzuuun bir süre Ay bize böyle bir koruyuculuk yapmayacak.

denizaltı için de bi komutan demiş zamanında:
"mürettebatı suyun altında boğmaktan başka bir işe yaramaz."

Ekşi Sözlük diye bir site var, orada olması lazım :)

(bkz: tarihteki buyuk gaflar)

geçenlerde şöyle bir mail gelmişti; (bunların çoğu sözlükte crown'un verdiği başlıkta var)

1. abd patent dairesi müdürü charles duell, 1899 yılında: "icat edilebilecek her şey icat edilmiştir." demiş.
2. oxford profesörü erasmus wilson 1878 yılında; "bu yılki paris fuarı bittiğinde 'elektrik ışığı' da onunla birlikte bitecek ve bir daha sözü edilmeyecek." demiş.
3. literary digest dergisi, 1899 yılında; "otomobilin elbette bisiklet kadar yaygın kullanımı olmayacak." tespitini yapmış.
4. 1876'da yeni teknolojiyi reddeden western union yöneticisi: "bu telefon denen şeyin bir iletişim aracı olarak düşünülmesi için çok fazla kusuru var. bu alet hiç işimize yaramaz." demiş.
5. fransız fizyoloji profesörü pierre pachet, 1872 yılında; "louis pasteur'ün mikroplar teorisi saçma sapan bir kurmaca." demiş.
6. ingiliz kraliyet cemiyeti başkanı lord kelvin, 1895 yılında; "havadan uçan ağır makineler yapmak imkansızdır." demiş.
7. fransız harb okulu'nda askeri strateji dersi veren mareşal ferdinan foch; 1.dünya savaşı'ndan önceki günlerde; "uçaklar ilginç oyuncaklar ama hiç bir askeri değerleri yok." demiş.
8. warner bros stüdyolarının yöneticisi h.m.warner 1927 yılında sesli film teknolojisini reddedip; "oyuncuların konuşmalarını kim dinlemek ister ki?" demiş.
9. radyonun öncüsü david sarnoff'un iş ortağı 1920'lerde neden sarnoff'un radyosuna destek vermediğini şöyle açıklamış; "telsiz müzik kutusunun hayal edilebilecek hiç bir ticari değeri yok. belirli bir kişiye gönderilmemiş bir mesaj için kim para öder ki?"
10. mühendis lee deforest, 1926 yılında şu kehanette bulunmuş; "televizyon, teorik ve teknik olarak mümkün olsa da ticari ve mali açıdan imkansızdır."
11. ibm yöneticisi thomat watson 1943 yılında; "dünyada belki beş bilgisayarlık bir pazar ancak var." demiş.
12. popüler mechanics dergisi ise; "gelecekte bilgisayarlar 1.5 tondan daha ağır olmayacak." kehanetinde bulunmuş.
13. digital equeipment corporation'ın kurucusu olsen ise 1977 yılında şöyle demiş; "insanların evlerine bilgisayar almak istemeleri için hiç bir sebep yok."

cevap olmayacak ama bence çoğu o zaman için doğru sözler mesela 77'de bilgisayar ne boka yarar ki oturup içine kart mı sokcaz. ama "icat edilebilecek her şey icat edilmiştir" bu gaf işte.

ilk bilgisayarları düşününce hakkaten çok mantıksız gelmiyor, hangimiz evimizde öle hayvan gibi oda büyüklüğünde bilgisaya isteriz ki.

"Zaman makinesi ve ışınlanmak imkansızdır." - ermanen

Umarım gaf olur... Gerçi ışınlanmak elektron açısından gaf olur, insan açısından diyorum... :)

msdos'ta dir yanina bir parametre ile dosyaya kaydedebiliyoduk galiba
onun dışında ufak bir java programı yazılabilir ama yazılmışı var mıdır bilmiyorum

Microsoft'un bu iş için ücretsiz bir yazılımı var zaten. Excel vs çıktı alabiliyor...

(bkz: visual file information)

Dos ekranında
dir /oX /b >Dosyaismi

X yerine
n : Ada göre
e : Uzantıya göre
s : Boyuta göre
d : Tarihe göre

Bunların başına "-" koyarsanız ters sıraya dizer örneğin:
dir /o-n /b >index.txt

/b parametresini kaldırırsanız her dosyanın oluşturulma tarihi ve boyutu da yazdırılır.

dir/? yazarsanız daha da ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz

firefoxa klasörün adresini yazarsanız ftp adresi gibi görüntüleyebilirsiniz. gerisi kopyala yapıştır.

Evet, kedilerin de ter bezleri ayaklarının altında. Ancak tüylerin kısaltılması gerektiğini hiç duymadım, tüyler zaten yere bastığı zamankinden daha yüksek bir engelleme yapamazlar herhalde. Tabi keserseniz onun da bir zararı olmaz ama bence gereksiz...

Hâlâ yazar alımları devam ediyor bildiğim kadarıyla ve her yeni üye, "kayıtlı okur" olmak yerine direkt olarak "çaylak" oluyor. O listede görülen kayıtlı okurlar da, bence, daha önceden kaydını sildirip yalnızca okur olarak yer almak isteyen sözlük yazarları. Yani onların 50 ya da 51 olması, sanıyorum ki; tekrar yazar olmaları ya da kayıtlarını tamamen sildirmeleri ile alakalı.

peki bu yazar alımları daha ne kadar sürerkine?

Duyduğum kadarıyla yazar alımlarının bir daha kapatılması düşünülmüyor...

Ancak pratike yazar alımları şu an kapalı zira çok az sayıdaki mod yetişemiyor hem sözlüğü modere etmeye hem de alımlarla ilgili değerlendirmeleri yapmaya...

Akçakoca ya da Amasra olabilir...

"maşukiye" trenlen pekala gidilebilir.

maşukiye, kandıranın sahil kesimi (istanbulda haremden gürkan turizm gidiyor) sonracıma geçen bir yerde okuduydum bir gölün kıyısındaki balıkçı kasabası kadınları da balıkçı olan da adını unuttum.

iğneadada tarafları var sonracıma. valla yer çok aslında.

Ağva, Kerpe, Kefken..

(bkz: kıyıköy)
(bkz: kastro)
(bkz: iğneada)

(bkz: yasaklı başlıklar)

o değil de madem yazıya kapalı var olan entryler niye silinmiyor?

Varolan entry'ler hukuki olarak sorun yaratmıyordur, zaten varolanlar diğerlerinin silinmesinden geriye kalan entry'ler oluyor. Ancak yeni bir şeyler yazılırsa muhtemelen sorun çıkacağından o riski almadan direk başlığı kilitliyorlar...

peki ben de bir soru sorsam, duyuruda dışarıya kapalı olarak böyle birşeyler tartışmak caiz midir acep?

@kurukafa ; teşekkür ederim gönderdiğin yerden epey okudum aydınlandım, ama mantığını anladım diyemem. yani bilumum yasadışı uyuşturucu maddeler hakkındaki deneyimlerini anlatan insanların legal bir biçimde internette dolaşmasına ve yazmasına müsade edilmiyor, ok. ama reçeteyle satılan yasal bir ilaç hakkında yazmak neden yasak? evet bunu reçetesiz kullanacak kadar salak insanlar var, ama eskidenmiş diye biliyorum ben.zira kapı gibi reçetem var benim.

ayrıca akineton, diazem falan eskiden kapalıymış "yasaklı başlıklar" başlığından anladığımız üzre.ki onlar da farklı amaçlar için kullanılabilen yasal ilaçlardı. bu neden hala kapalı?

@want2die ; evet devletin mantığı "ignorance is bliss" şeklinde, ama madem bu meret zararlı, neden eczanelerde satılıyor? ya da neden doktor yazdı bana? el birliğiyle beni öldürmek mi istiyorlar? ben paranoyak mıyım :)zararlıysa bilinmesi haricinde toptan yasaklanmalı değil mi?
her neyse. teşekkür ederim ;)

@talemon; soruyu acan istedigi gibi acabildigi icin sorun yok. tercih meselesi... neden caiz olmasin :)

bu tip "narkotik sebeple" kapalı başlıkların bazısı hatırladığım kadarıyla mahkeme kararı düzelince açılmıştı, bazısı unutulmuş olabilir.

toolbar'daki ses simgesine çift tıkladığınızda çıkan kayıt denetiminde seçeneklere tıklarsanız yukardan ordan kaydetme'yi seçerseniz özelliklerden size kayıt yapılabilecek aygıtları gösterecek ordan mikrofonu seçmeniz ses kaydedicinize nereden kaydedeceğini göstermiş olacaktır en azından olmalıdır ama ses kartının ayrı bir programı varsa buna müdahale eden o spesifik bir yardım gerektirir :)

çok teşekkür ederim.

Ses kaydı için daha gelişmiş freeware bir program olan audacity'yi öneririm. Kes/yapıştır/montaj/export as mp3 vs bir sürü ekstra özelliği de var...

audacity.sourceforge.net

teşekkürler sertaç'çım ;-)

walla ben zamaninda kullanmistim bunlardan. 88 veya 108 civarlari bos oluyodu galiba. hatirlayamadim. benim kullandigim belkin idi. pilli. arabanin en arkasina koydugumuz halde bile parazit olmadan dinleyebiliyodum. olay amerika'da cereyan etti, ankara'da nasil olur bilemiycem tabi. yorumlardan bi tanesi de buyuk sehirlerde olmayanlar rahatlikla kullanir tadinda biseyler soylemis.

Ben Ankara'da kullanıyorum, boş frekans var. Radyoyu açın, manuel olarak frekansı değiştirin, hiç bir radyonun olmadığı bir frekans bulunca transmitter'ı o frekansa ayarlayın. Cızırtı falan olmadan gayet güzel dinleniyor şehir içinde ama uzun yolda sorun oluyor çünkü atıyorum Ankara'da boş olan bir frekansta Eskişehir'de bir radyo olabiliyor. Ayrıca dediğiniz gibi zaten yakın olmanın avantajı ile diğer frekansları da eğer zayıflarsa bastırabiliyor.

Bendekinin line in, SD Card ve USB girişi var. Böyle bir model alırsanız müzik kaynağı seçeneğiniz daha çok olur. Ben bir de veri aktarım hızı önemli olmadığından en ucuzundan 1GB SD Card aldım, misler gibi kullanıyorum...

bazı dandik markalarda mümkünü yok boş frekans bulamıyorsunuz ( frekans olmadığından değil, aletin düdüklüğünden .bulsanız da siz gaza bastıkça aletin cızırtısı da artıyor, yani devir yükseldikçe gürültü artıyor aletteki.

valla 3 yaz önce abazalıkta sınır tanımıyordu italyan kardeşlerim. bizim grupta ne kadar leş gibi alman varsa hepsine yazıyorlardı. hatta bir tanesine evlenme teklif etmişti biri yanımda cidden. sanırım sarışınlara karşı ayrı bir ilgileri var.(bir yerden tanıdık sanki)
ha sonra kanadalı bir kıza taksi şoförü "gel bize sana makarna yapayım" diye ısrar etmiş gecenin bir yarısı,tabi o arkadaşın yalancısıyım bu durumda öyle de olmayabilir.

turistleri potansiyel seks kaynağı olarak görüyorlar(bilin bakalım nereye benziyor bu:) ama sanırım farkları,tecavüz edip öldürmüyorlar...

italyanlar türklere garip bir biçimde çok benzer. bilemiyorum neden.

iklimlerin insan kültürü, yaşayışı, mutfagı ve ruh hali ile çok yakından ilgisi vardır.
Birebir aynı iklimi yaşadıgımız italyanlarla bizim aynı olmamız kaçınılamaz.

Bence iklimden degil de dinden kaynaklaniyor bu benzerlik; dinin egemen oldugu toplumlara bak, erkeklerde hep bir abazanlik ve yukarida saydigin ozellikler egemendir.

İtalya'ya tatile giden bir kaç kişiden duyduğum kadarıyla sokaktaki adamından garsonuna kadar hemen tüm erkekler taciz derecesinde asılıyor, kendilerince flört ediyorlarmış. Ama elle sarkıntılık veya tecavüz gibi fiziksel taciz olmuyormuş.

Nedeni sanırım aşırı kendilerine güven, malum italyan erkeklerine duyulan bir hayranlık var kızlar arasında dolayısıyla bu onları daha cüretkar yapıyor olabilir...

kısa süreli bir tatil için gittim yaklaşık birkaç ay önce ve asılan, laf atan ve çoook yakışıklı olan İtalyan erkeklerine pek rastlamadım. insanlarının da pek sıcak kanlı ve yardımsever olduklarını da düşünmüyorum ancak bizim gittiğimiz dönem onlar için de tatildi ve turistler akın etmişti. sokaklarda dolaşan hemen herkesin de yanında sevgilisi vardı. sanırım artık karşı cins konusunda pek yokluk çekmiyorlar:) yani yukarıda söylenenleri doğrulayacak herhangi bir tavırla karşılaşmadım ama kısa süreli bir deneyimden genelleme yapma yanılgısına da düşmek istemem. sonuçta adamların bu konuda namı almış yürümüş. yine de sıcak kanlı olduklarını düşünmüyorum.

gittiğiniz bölgeye göre değişecektir tavırlar.

Dedigin durum yoreden yoreye, insanindan insanina degisir. Daha once 3 kere gittim Italya'ya, pek cok yerini de gezdim. Mesela ufak kasabalarda herkes kendi halinde takiliyor, kimsenin laf attigi ettigi yok. Firenze'de bar kapilarinda gelen gecen kiza sulaniyorlardi, catir catir hem de, hic sektirmeden. Milano luks kesim oldugundan kimsenin laf attigi yok sehirde fakat ornegin havalimaninda boarding yapilirken onumuzdeki 7-8 kisilik Italya ayisi turundeki hayvan cinsleri bi onlerindeki gayet normal giyinmis kiza bakmak, laf etmek, dayamak, surtmek gibi bilimum seyleri gerceklestirmislerdi. Roma'da gencler var, gezip, sevismek tek hedef kafada, o da laf atarak degil arada muhabbet denk geliyor, tanisip ediyorlar falan, zaten turist var hep.
Cana yakinlik konusunda ise evet oyleler ama bu yazma anlaminda degil, adamlara ciao diyosun muhabbet basliyor. Genel bir cana yakinlik, irsi bir yavsaklik var.

@tilda konuyla alakasiz ama Bologna Universitesinin yaz okuluna mi gittin? Eger oyleyse senle nasil kontak kurabilirim?

Anlasilan Turkiye'de turistik bolgelerdeki abaza ve kirolar nasil yurtdisinda "turk erkegi" denildiginde akla geliyor ve abaza turistlerin agzinin suyunu akitiyorsa, benzer durum bizim turk kizlari icin de gecerli anlasilan. turistik yerlerde gordukleri veya gormeyi birak, duyduklari insanlar icin agizlarinin suyunu akitip muhabbetini yapiyorlar :)

@tilda, ne yaz okuluna gittim ne de italya'ya ama kizil ve cilli isen ben de seninle tanisabilir miyim :P

Ho visto che la ragazza dai capelli rossi Tilda prima. e io che kick donna Japon asino! Tilda così è il mio, stare lontano dal suo Mrtskn e Nochristrequiress!

Bu abaza italyanlar zamanla turkce'de ogrenmistir. Saluti!

@tilda, gecinmesi zor insan karakter sahibidir , o sorun olmaz da burada olmaman fena olmus. neyse artik, ben oralara gelirken-neresiyse artik :S - eksi duyuruya yazarim gorusuruz o zaman :P italyancam icin google translate sagolsun, ciao!

Ablam Venedik'i gezerken (bu ilkbahar) yaşlı başlı takım elbiseli bir adam tarafından afedersiniz ellenmiş. Adam sokakta gösteri yapan tiplerdinmiş Charlie Chaplin gibin giyinmiş vs. Ablam öfkeyle dönünce mahçup şekilde elini ağzına götürüp "o ow" gibilerinden bir tepki vermiş, şirinlik ayaklarına yatmış. Öyle olunca da ablam gülüp geçmiş (dövemez zaten napson garibim). Yani abazanlıktan öte (veya onla beraber) biraz da rahatlar, patavatsızlar.

Lisedeyken bir arkadaşım aynı konuda bir şeyler yapmak istiyordu ama, kullanılan kimyasalların vücuda zarar verdiğini düşünüp vazgeçmişti.

Şöyle bir şey buldum. Bakabilirsiniz:

Kimler İçin Sakıncalı
Dış kaynaklı ve iç kaynaklı nedenlerle normalde beyaz olan rengi sarıdan kahverengi hatta griye kadar değişebilen dişlerin beyazlatılmasında değişik yöntemler uygulanıyor. Prof. Dr. Andrej Kielbassa, yaptığı açıklamada beyazlatmanın sakıncalı olduğu durumlar şöyle sıralanıyor:

· Geniş pulpalı dişler
· Dişeti çekilmeleri
· Ortodontik hareket sonucu aşırı hassasiyet gösteren dişler
· Ağır mine kaybı olan dişler
· Ağızda porselen, kuron gibi pahalı restorasyonların olması
· Hamilelik ve emzirme döneminde bulunmak
· Hidrojen peroksit alerjisi olan kişiler

Beyazlatma yöntemleri canlı ve cansız dişlerde yapılabiliyor. Bunun yanısıra hidrojen peroksit kullanılarak ya da aşındırırlarak yapılan beyazlatma türleri bulunuyor.

Günümüzde hidrojen peroksit kullanılarak yapılan iki beyazlatma yöntemi bulunuyor.

Birincisi “In Office bleaching” diğeri ise “Night Guard Vital Bleaching”. Son yıllarda “Night Guard Vital Bleaching” yöntemi, uygulama kolaylığı ve olası yan etkisinin azlığı nedeniyle en sık başvurulan beyazlatma yöntemi.

Bu yöntem ev beyazlatması, matris beyazlatması ya da evde beyazlatma isimleri ile de anılıyor. Yöntem vakumla şekillendirilmiş ağız içi aygıta yerleştirilen beyazlatma maddesinin gün boyunca uygulanması esasına dayanıyor.

Mekanik aşındırmayla beyazlatma yöntemini önermeyen uzmanlar, minenin kimyasal olarak aşındırılması yönteminin ise bazı tür renklenmelerde etkili olduğunu vurguluyorlar.


kaynak: www.saglikbilgisi.gen.tr

(bkz: opalescence)

Kimi yöntem zararlı kimi değil, genelde işlemin maliyeti arttıkça verdiği zarar azalıyor. opalescence ile aynı işi görüyormuş gibi yapan setler marketlerde bile satılıyor, düşünün artık etkilerini ve zararlarını...

ben diş hekimi bir arkadaşıma gidip yaptırdım. herhangi bir zararı olmadığınjı söylemişti. gerçekten de bir zararını görmedim. Bildiğim kadarı ile kullanılan malzeme önemli, fakat yaptırırken acı çekiyorsun. buna 3-4 seans katlanabilmen lazım

(git: 29217)

(git: 5921)

philips hs8040 kullanıyorum hemen hemen dört beş aydır. ilk başta alışmak zor olsa da 1 haftadan sonra gayet rahat ediliyor. Belirtmeden geçmek istemem, traş makinesi kullanacaksan verim alabilmek için hergün kullnmak gerekiyor, tecrübe ile sabittir. her pazartesi sabahı eski alışkanlıklara dönüp traş bıçağı ve fırça kullanmazsam o gün kaşınıtdan duramıyorum. bu arada kesinlikle ıslak da traş edebilenlerden almanı öneririm.

yaklaşık 3 yıldır philips philishave cool skin hq7762 kullanıyorum.gayet memnunum.yalnız hassas bir cilde sahipsen yada sakalların düzensiz çıkıyorsa hergün traş olmak yüzün tahriş olmasına sebep olabiliyor.
kesinlikle philips tavsiye ederim.su ve krem ile traş olanağı sağlıyor.tavsiye edebileceğim model ise philips in yeni çıkarmış olduğu cool skin serisi.bir onceki cool skin serisine göre daha ucuz ve kremini temin etmek daha kolay.
ankarada mağazalar arasında çok fark olacağını sanmıyorum.özellikle izmir caddesinde daha pahalı olabilir.hepsiburada.com u tavsiye edebilirim indirimde olan bir kaç model var onlara bakabilirsin

ben braun cruzer 3 mü ne kullanmıştım. benim sakallarımı almıyor, alamıyor nedense. huzuru tek bıçaklı permatik'te buldum.

hem philips olanları, hem de braun olanları denedim bir kaç model. olmuyor olamıyor. tam anlamıyla almıyor. hele hele çene altındaki nispeten yumuşak sakalları almıyor. gillette mach 3 gibisi yok. fusion için bir şey diyemem..

bu arada traş makinesi ile şekil vermek pratik olarak imkansızdır.

yumuşak sakal sahibi biri olarak hiç bir işime yaramıyorlar. 1 saat uğraşıyorsun ama almıyorlar. öyle diyim.

adam gibi bir traş için o aleti yüzünde çim biçme makinası gibi gezdirmen gerekiyor. gezdir allah gezdir sonra bakıyorsun yüzün gözün yanıyor.
en temizi her sabah duşa elinde bir ayna ve mach 3 le girmek. 5 harekette bitirirsin olayı. zerre tahriş yok. duş alamadığın sabahlar da sıcak suyla yüzünü iyice yumuşatırsın. iki günde bir de makineyle faulleri düzeltirsin. mis...

10 seneden fazladır Braun kullanıyorum, en ufak bir şikayetim ya da sorunum olmadı. Tabi arada model yenilemelerim oldu, 10 senedir aynı makine değil :)

Tıraş makinesi arayan herkese Panasonic'in 8000 serisini öneririm. Diğer markalar kalite ve performans olarak yanına bile yaklaşamazlar. Panasonic diğer makinelerden memnun kalmayıp, internetten okudukları inanılmaz yorumlara dayanarak ve son çare olarak yüksek fiyatına rağmen başvurulan markadır ve ondan sonrası şimdilik yoktur. Ben de yorumlara inanamamış, hatta "Panasonic'in de makinesi mi varmış" diye şaşırmıştım. Ancak önceki hafta gözümü kararttım ve 8807 modelini 350TL'ye aldım. yüksek fiyatı tereddüte düşürse de ilk kullanımdan itibaren verdiğim parayı son kuruşuna kadar hak ettiğini görerek helal ettim.

neden serbest olmasın?

Neden serbest olmasın ki? Güzel ya da kötü olduğu tartışılabilir tabi ama sözlük formatına ve yasalara uygun olduğu sürece herkese serbest.

Ekşi Sözlük'te sadece hukuki sebeplerle tekzip niteliği taşıdğı için Kanzuk'un yazdığı bazı entry'ler dışında format herkes için geçerli...

"..aklın bunu alıp almaması.." denilirken, "bu" ile kastedilen basligin tanimladigi olaydir. yani entry tanim devami kapsaminda ve legal bence. sozluk formatindan once turkce ogrenmek lazim.

gayet legal bu.

legal bir entry, fakat bu soruyu soranı rencide etmeye calısma sebebini anlamadım sozluk yazarlarının. entry'de forum tadı var, dikkatsiz bir insan yanlıslıkla ispiyon bile edebilir entry'i o derece surumceme.. ehh be nde turkce blmyrumm

evet

@somersault in a coffin: beni rencide etmeye çalışma nedenleri soru sorma tarzımdır muhtemelen. ne de olsa bir moderatorden bahsediyoruz. (bahsetmek böyle mi yazılıyordu? türkçem zayıf da biraz.)

rencide etmek kavraminin kirilgan kalplerde ne noktalara cekilebildigini dehsetle izliyorum. pms misiniz anlamadim ki?
entryde anlatilanin ne oldugunun anlasilmasiyla, bu entrynin legal oldugu veya olmadiginin anlasilabilecegini vurgulamaya calisiyorum turkce bilmek lazim derken. garipsiniz.

@november rain; soru sorma tarzindan kaynaklaniyor, evet. entry sahibinin moderator olmasindan kaynaklanmiyor, hayir. yazdiklarina bakarsan anlayacaksin, evet.

garip olabilirim. pms (türkçe bir ifade mi bu?) de olabilirim. görünür de yaşıyor ola da bilirim, ama bunların hiç biri bu tarzınızı açıklamaz. son olarak şöyle bağlayalım; (bkz: yeter artık vurmayın adam öldü)

"belki danimarkalının ağzının suyu akar bu fikirden." kısmında da "bu fikir" ile tanımlamış oluyorum bir yandan. artı coldbound'un söylediği kısım da yeterli zaten.

bence bunu soruyor olman gayet normal november rain, çünkü tanım ve tanım devamı hadisesi önemli bir süre "-dir, -dır" ile biten nitelemeler olarak düşünülüyor. bi tuhaflık yok yani, ilk bakışta format dışıymış gibi görünmesinde.

Dilden ziyade bölge ayarlarından olabilir belki. Saat/tarih formatı vs yani. Control Panel'dan Regional and Language Options altından "Regional Options"ı Türkiye'ye göre ayarlamayı deneyin.

olmuyor :(:(:(

Sistem tarihini geriye alıp öyle save edebilirsiniz...

edit: ya da no-nonsense-software.com adresindeki ücretsiz SetFileDate yazılımı bu işi yapıyormuş...

total commander'da yapar aynı işi...

(git: 6755)

;)

algılarının sürekli açık olması, karşı cins, yeni elbise, arabam otoparkta, akbilim bitti, ulan bir de yemek mi yesem, üst kat mı alt kat mı, uf hatuna bak.

evet, algıların sürekli açık olması, duyuların devamlı çalışması devamında da benzeri olmayan beden yorgunluğu.

aslında temel esas şudur; dikkat edilirse bu gibi mekanlarda(mağaza, alışveriş merkezi) "pencere" yoktur, etraf tamamen sizin algılamanız gereken ürünlerle bezelidir. sabahın köründe de girseniz, akşam vakti de olsa ışıklar deli gibi yanmakta, size zamanı hatırlabilecek etkenler(güneş ışığı, hava karartısı vs.) engellenir. zamanın nasıl geçtiği farkedilemez. dediğim gibi, temel esas müşteriyi içerde tutmak, algısını sürekli açık tutmaktır.

nihayetinde, zamanın nasıl geçtiğini farketmeyen algısı sürekli açık (potansiyel)müşteri bişey alsa da almasa da deli gibi gezer ve yorulur..

o tur binalarin yogun sekilde elektrik kablolandirilmalarindan kaynaklandigini saniyorum. hatun kismisi disinda bildigim herkeste goruluyor bu ve dogal.

bunu ben de cok dusundum. misal ayakkabi alcam. sadece o katta geziniyorum ve kafam cok karismiyor. hooop bakiyorum vitrine begenmiyorum, yurumeye devam vs.. simdi bu sekil 2 saat gecirince, istiklal'de 2 saat yurumem gibi olmuyor, cok daha yorucu. o sirada kiza, oglana da bakmiyorum, aklimda ayakkabi disinda baska bi sey yok. ama delicesine yorgunluk.. neyse duyguyu vermisizdir sanirim, ornegi cok uzattim.. iste dudun dusun neden vs derken suna kanaat getirdim. 2 ihtimal daha dogrusu:
1. temiz hava, oksiyen yok ortamda. yani ortamdaki hava klima, havalandirma gibi cihazlarla saglaniyor. tamam kulelerde de boyle ama ordaki insanlarda fiziksel atraksiyon yok, genelde masa basi.
2. alisveris turunda yurumek kadar sabit ayakta da cok dikiliyoruz. yurumeye oranla ayakta oylece dikilmek daha yorucudur derler.
bunlar benim sallamalarim, sizinkileri de merak etmekteyim.
neden?

Temel sebep havanın temiz olmaması, yüksek karbondioksit oranı yorgunluk ve başağrısı yapıyor...

isbu fikirlerin herhangi deneysel yapilandirilmasi bulunmamakta, tamamen sahsim uzerindeki gozlemlerime dayanmaktadir.

ben de cosmicstring'in fikrine benzer dusunuyorum. ornegin ben normalde oldukca hizli yuruyen biriyim, yurumeyi de cok severim. fakat alisveris merkezi turevi yerlerde insanin dikkatini ister istemez ceken bir cok etkenden oturu, bacak kaslarimizin alisilagelmis hareketlerden farkli ve duzensiz harekete maruz kalmasi sonucu bitap dusuyor olmasi kuvvetle muhtemel.

akustik sorunununda büyük etkisi var. bu tarz yerler genelde bu gibi hesaplar devreye katılmıyo sanırsam.

ama bi kapalıçarşıda, bi külliyede, eski yapılmış müzede saatlerce gezilse böyle yorulmuyor. mimari olarak da birşeyler var sanki. hava akımları ferahlık da önemlidir.

sesten oluyor devamlı bi uğultu var, boşken git çok yorulmazsın.

bi koşu gittim denedim, yorulmadım. bence psikolojik olabilir, 'yorulmam gerek...yoruldum...hmm sorun ne ola ki' gibi.

@alchemistt: :) ama bahsi gecen 20 dakkalik bi sure degil. gecirelen sure ve hissedilen yorgunluk oraninin diger ayni sureli aktivitelerde vuku bulmamasi ya da yorgunlugun daha cok olmasi.

ben alışveriş merkezine girer girmez başlıyor bu yorgunluk. oradaki ışık kirliliğine bağlamıştım ben de. gündüz gittiğinizi varsaysanız bile etrafta gözünüzü kamaştıracak ve yoracak kadar fazla aydınlanmış nesne oluyor.

isteksizlik, tüm sayılan faktörleri 3 ile çarpıyor da ondan.

hep erkekler yoruluyor, niçün? hiçbir erkek 1 saatten fazla alışveriş merkezi gezmek istemez de ondan. bir tane hatun bulun "ay ben de çabuk yoruluyorum" diyen, torunlarımı keserim. keza hatun kişiyi alakası olmadıgı bir ayaklı şova götürün (autoshow vb). o da aynı fiziksel ve mental sonuçlarını dillendirecektir.

aynı mevzuyu her alışveriş merkezine gittiğimizde tartışırız.evet bir hatun kişiyim,alışverişin de hastasıyım lakin yok efendim en fazla 1 saate (misal ankamall denen ucubik yerde 1 katta) yoruluyorum. ayrıca yoğun bir göz ağrısı da yapıyor. elektronik mühendisi arkadaşa sorduk,hani bu alttan üstten kablo geçiyo ondandır,elektromanyetik alan sonuçta diye. kanıtlanmamış bir şeymiş bu da(yine de çok emin değilim tabi kendisinin görüşünden de :P ). yine en mantıklısı havalandırma sorunu ve ikide bir durmak olabilir bu ayak diz bel ağrısının.

alışveriş merkezi yerine, kalabalık bir yerde, mesela pazarda da deneseniz, aynı sonucu alırsınız, kalabalığı yarmadan, başkalarının temposunda hareket etmekle ilgili galiba, sürü içinde hareket eden davar gibi ayıptır benzetmesi, hele hele pazarlarda, üzerinize sürtünen muhtelif teyze organları da oluyor, göğüs olsun, kalça olsun, onlardan kaçacağım derken telef oluyor insan.

benim de bi teorim var (çok mutluyum)

taban farkı, alış veriş merkezlerinin tabanları dümdüz ve kaygan, dışarıda böyle değil, ayaklarımız hep aynı şekilde yere basmaktan da etkileniyor olabilirler çünkü söz konusu yorgunluk benim hep ayak bileklerimde başlar bundan olduğunu düşünürüm... tabi yanlış düşünüyor da olabilirim...

işte çözüm: :D

www.coolest-gadgets.com

Bir de sevdiğin kişilerle, arkadaşlarınla gidince daha zevkli...

renkler. parlak ve değişken renkler insanı felaket yoruyor. çok parlak ve sürekli değişen renkleri olan bir kısa filmin montajını yaptıktan sonra günlerce yorgun hissettiğimi hatırlıyorum.

2. i: internet kullanicisi demek, yani yazar olarak sozluk uzerinden baglanirsaniz da nikin yaninda es yazar.
4. bazi onemli duyurular yukarda bir sure kalabiliyor. bunun icin moderasyona yazip rica ediyorsunuz.
6. yasal sakincasi yoksa ve genel ahlak, etik, saygi vs dahilinde evet.
7. soru soran cevabi tatminkar bulursa bir nevi tesekkur etme sekli ve ayni kisi kutunun icine tiklayinca ortaya cikiyor.
8. yazar degilseniz dogrudan mesajlasamiyorsunuz ama gerektigi durumlarda mail adresleri yaziliyor zaten.
9. hayir sadece istatiklerde yer alirsiniz.
not: sayfada bir yerlerde eksi duyuru da duyuru ekleme, silinmesi vs ye dair bi sey vardi ama bulamadim.

1- (git: 3773)
2- internet kullanıcısı olduğunuz anlamına geliyor. ekşi sözlük yazarlarında "es" yazar.
5- imleç olayı firefox ile ilgili bir durum. bunla ilgili bir link verilmişti velhasıl aramak lazım.
6- (git: 6274)

2- i harfi eksi duyuru kullanicisi oldugu anlamina gelir, sözlük yazarlarinin nicklerinin arkasinda es yazar.
4-"konsolosluga mektup" yazari tarafindan sabitlenmis bir basliktir.
6-burada ucmazsin ama yazdiklarin bir yerimize girebilirse silinir bildigim kadariyla (basima geldi oradan biliyorum)
7-dogrudan mesajlasma yok, ancak e-mail belirtilmisse ya da ikinizde sözlükte yazarsiniz olur bu
9-hayir böyle birsey yok

1.(git: 3773)
2.internet kullanıcılarında i yazar.sozluk kullanıcılarında es yazar..
3.yok gorulmuyo..
4. cevapla kısmında eskiden baslayarak yenıye dogru hıc cevap yazılmamıs duyurular durur..bugun ve her bişey kısmında yeniden eskiye dogru olur..
5.sanıyorum firefox dan dolayı oluyo.bendede yok
6.(git: 6274)
7.cevabını aldıgında orda bulunan kutuya tıklıyosun ve tesekkur etmıs gıbı oluyosun
8.internet kullanıcılarında msj lasma yok.
9.rutbe falan da yok buralarda..herkes eşit (:

3- diğer sub-etha gibi burada kişisel bilgiler bölümü yok. açtığınız duyurular ve cevap verdiğiniz cevaplar benimkiler sekmesi altında yazar sadece. ekşi sözlük yazarları için bu dediğim geçerli sizde de böyledir ama nasıl olcak ki başka.

1- Yok ama hazırlanıyor sanırım
2- "İnternet kullanıcısı" anlamına geliyor. es'ler de "Ekşi Sözlük Kullanıcısı"
3- Sanırım yok
4- Bazı duyurular eğer gerekli görülürlerse moderatörler tarafından yukarıda sabitlenebiliyor. Yanlarında turuncu ya da kırmızı bir şerit oluyor.
5- Bende yanıp sönüyor, kullandığınız browser ile ilgili bir sorun olabilir
6- İstediğin her şeyi soramazsın sanırım, gene Türkiye Cumhuriyeti kanunları bağlar burayı da. Uçma gibi bir şey var mı bilmiyorum, zaten hemen yeni hesap açıp tekrar yazabilirsin uçsan da.
7- Soruyu soran kişi cevabı beğenirse "onayladım" manasında check atıyor.
8- Sözlük üzerinden var ama onun dışında email yazmanız gerekiyor.
9- Sanırım değil, sadece istatistiklere giriyorsunuz gördüğüm kadarıyla.

cevaplarınız için çok teşekkür ederim.

ciddi ciddi yazılmasına rağmen bana komik gelen hakkı bulut'un efsane şarkıları vardır.

* ben seni sevmedim allahsız taptım, taptım be yav.
* kıskanıyorum, aka (henüz 3 yaşında bir kardeşim var, seni ondan bile kıskanıyorum)

taverna ama işinizi görür sanırım
(bkz: pardon bir dakika bakar misiniz)

Özcan Deniz'den: (bkz: drakula memo) ve (bkz: ne haber moruk)

Gerizekalı sevgilim. Zuzaylı Mustafa Topaloğlu'ndan. (:

pcf ilgili klasorunden aktariyor:
cilveli agus ( bunun her sarkisi bu tanimdadir diyebilirim, misal erkek duskunu nazmiye)
nejat alp - arkadasim
mustafa topaloglu - gerizekali sevgilim ( m. topaloglu'nun cok sarkisi var boyle aslinda)
hakki bulut - koyluyum ( guzel sarkidir ama bu :) )
banu alkan - kaldir, bir gun beni arzularsan ( bu kategoride degerlendirmek istedim)
ali avaz ( bunun cogunu sildim, kompiterde yer yoktu ama aratinca sarki isminden bulabilirsin aradigin tatta olanlari)

aklima gelirse eklerim daha.

www.mahmutabi.com

franzferdinand'a sor (bizim franz)

arif susam: (bkz: dübeş attım yek geldi)
mustafa topaloğlu: (bkz: abu ci ci)
halil taşkın: gazla şöförüm
resul balay: (bkz: nazlı yarim haber salmış)

ata demirer'in arabesk tarzı söylediği $arkilari var...

Ankara Kocatepe Beğendik'te kampanya var, 80/90'ların kasetleri 1 tl.

Objektif, Dr.Skull, Diken, Whisky tavsiye edilebilir ek olarak...

zugasi berepe, cultus, objektif'in ozellikle hayal ve yaşam'ı...

kesmeseker albumleri icin:

rockmp3.iblog.com

o blogda cok album var, digerlerini de bulabilirsin belki.

belirtmeyi unutmuşum, parçalar dijital bir ortamda olması gerektiğinden kaset alamam ne yazık ki. cdleri var mıdır?

en azindan ratio(dosyaya ait ratio) 1 olmali bence. gerci ben dizilerde 3-4 ratioya ula$iyorum ama en azindan aldigin kadarini payla$mak olmali.

indirdigin surenin yarisi kadar olabilir.

Bence de olay sureden ziyade ratioya bakar. 1 olmadan kesin kapatma derim. 2 olursa daha guzel tabi.

elinden geldigi kadar . ancak 0.5 ten buyuk olsun iyidir.

Bu konuda bir kanun kural yok ama nezaketen ratio'nun en az 1 olması, yani alındığı kadar verilmesi uygun olur. Ama onun dışında ben mesela indirdiğim bir şey yokken de açıyorum utorrent'i bazı dosyaların ratio'su 11'e dayandı...

Hangi trackerdan çekiyorsunuz? Her trackerın bu konuda farklı bir uygulaması olsa da genel olarak hepsi seed etmenizi isterler. Birkaç örnek olarak:
Public trackerlarda 24 saat seed veya 1:1 yakalamak iyidir yeterlidir. Aslında hiç yapmasanız da olur ama leecher değiliz di mi :P
Torrentleechte yeni çıkan dosyalarda 24 saat seed veya 0.4 ratio istiyorlar. Eski dosyalarda hit and runa bir şey demiyorlar.
Revoluionttde 24 saat seed veya 1:1 oran yeterlidir.
Türk sitelerinde hit and run için bir kural yok bildiğim kadarıyla ancak zaten her tür dosyada 1:1 yapmak kolay çeken çok olduğu için.
Waffles.fm what.cd gibi müzik sitelerinde ve bitme, theplace, bitseduce gibi eğitim sitelerinde istediğiniz gibi hit and run yapabilirsiniz ancak yaparsanız ratio tutturamazsınız.
SCT'de 72 saat seed veya 1:1 oran, FTN'de 48 saat seed veya 1:1 oran, bitmetvde
ise 24 saat seed veya 1:1 oran isterler.
Bunların dışında bir trackerdaysanız Rules/downloading rules kısmında gerekli bilgiler yazar.

2- Yapı Kredi geçtiğimiz günlerde kefilsiz kredi kartı veriyordu öğrencilere. Ama her şube ve her üniversite için geçerli midir bilmem. Kampüsünüzde bulunan banka şubeleri ile konuşun isterseniz...

finansbankında üniversite kartı var gayet yolun ortasında kredi kartı başvurusu alıyorlardı bizim üniversitede,bende öle aldım sorunda çıkarmadılar.istersen orayada bir bak.

hsbc kefilsiz veriyordu.

1- kredi kartı için noterden ihtar alınmaması gerekir. ihbarname derseniz ok. ama kredi kartı için ihtarname gönderilmez diye biliyorum, ya da her bankanın uygulaması farklı olabilir. ancak kesin olan şu var kredi kartı 4 dönem ödenmezse idari takibe düşer, borcu neyse tamamı ödenmek zorunda olur (asgari tutar olayı kalmaz) ve kara listeye girilir 5 yıl kredi kartı alınamaz. ihtar olayı varsa da muhtemelen 3. dönemde gönderilir diye tahmin ediyorum. ihtar tarihinden önce asgari tutar bile ödense kart kullanıma açılır. eskisi gibi kullanılmaya devam edilir. (inşallah karışık kuruşuk anlatmadım)

ihtar almışsan vermezler.

2- citibank ve finansbank peynir ekmek gibi öğrenci kartı dağıtıyordu bir ara.. hsbc'nin de bol bol dağıtmışlığı var, şimdi durum nedir bilemem.. her halükarda bulaşmayı tavsiye etmem.. gerçi kyk gibi bankalardan daha rezil bir kurumdan kredi alan insana kredi kartı sinek ısırığı gibi gelir, tecrübeyle sabit..

noterden ihtar dediğiniz sadece bir mektup. gidip gitmediği, ne gönderildiği kanıtlanabilsin diye ptt ile kapalı zarfta değil de noter aracılığıyla gönderilmiş bir mektup. bir uyarı. bir hatırlatma. kara liste, haciz falan olmaz. yani olmaması lazım. oluyorsa iş ahlakına sığmayan bir davranış olur bu. banka ne gönderdiği, ne zaman gönderdiği, muhatabın eline ne zaman geçtiği kanıtlanabilsin diye noter aracılığıyla "şu kadar borcun var, gel öde. demezsen icraya verir söke söke alırım" diyor. "haa tabii hemen ödeyim" dersen ve ödersen seni niye kara listeye alsınlar? alıyorlarsa iş ahlakına uygun değil bu. hem borcun var diye hatırlatma yap, hem verdiğin süre içinde ödediği halde kara listee al. olmaz öyle şey.

ödemez de icralık olursan (yani bilmemkaçıncı icra dairesinden "ihtar" değil bu sefer ihbarname gelirse) girersin ama kara listeye. iş zorla almaya kadar gelmiş çünkü. zaten icra dairesi ihtar göndermez (ihtar = uyarı. bkz: tdk).

1) Kara listeye girmesen de borcunu geciktirdiğini görebiliyorlar başvuru sırasında bildiğim kadarıyla.

2) finansbank sorgusuz sualsiz veriyor kredi kartı, beni okulda yakaladılar, 3 hafta sonra kartım geldi. Limiti 600ytl.

İşbankası da veriyor ama limiti bildiğim kadarıyla 300ytl.

daha erken yaşta sömürülmeyi dilemek ne acı. kyk'dan alınan kredi ile bir kredi kartının gereksiz masraflarını karşılamayı ummak biraz safça geldi bana. kredi kartı çok gerekliyse en temizi, babanın, annenin, abinin, ablanın kartına ek kart çıkarttır onu kullan. kartının borcunu ödeyemediğinde ne de olsa dönüp para isteyeceğin kişiler büyük ihtimalle onlar olacak.

keri kartı alma. ben sana benimkileri vereyim. ucuza kapatırız. ;)

Yardımlarınız için hepinize teşekkürler arkadaşlar.

Noterden gelen ihbarname idi. o bile ele direkt geçmedi muhtarlıktan geldi. Sorun ödeyememezlik değil bütün bu ihtar-kart kapama vs olaylarının 3 hafta gibi bir sürede olması. Üstelik bu borç son derece komik bir rakam :)

Neden kredi kartına gelince... İnternet üzerinden sürekli domain alışverişi yapıyorum. Kredi kartı hızlı işlemler için lazım oluyor. Yoksa gidip jet-sky almayacağım kredi kartıyla :) Zaten limiti nedir ki bunun :)

sanal kart tavsiye ederim bu durumda.. kredi kartı almadan sanal kart veren bankaları bir araştırın isterseniz..

emule'ye düşmüş.

pm :)

Hemen tüm Türk torrent sitelerinde var, pirateturk, torrent-arena vs...

sharebus'ta da vardı.

bonus diskiyle birlikte torrent-arena da var. tek seferde izlemek yorabiliyor.

Whisky (1980)

Kurtalan Ekspres
üç hürel

ersen ve dadaşlar

objektif, bunalımlar

derdiyoklar

(bkz: kramp)

(bkz: eski türk rock grupları)

beybonlar
tpao batman orkestrasi
kuzenler
buse
kardaslar
mavi cocuklar
cahit oben
mavi isiklar
haramiler ( 90'lardaki haramiler degil bunlar)
yabancilar
sis beslisi
kupa dortlusu
kent yedislisi
siluetler
aziz azmet
meteorlar
edip akbayram
seyhan karabay
rifat oncel
ali atasagun
aklima gelenler ve arsivde gozume takilanlar.

ünlü

hepinize teşekkürler arkadaşlar :) çoğunu listeye aldım ama özellikle pyro senin yazdığın meteorlar'ı çok merak ediyorum.

"müzikte bir deney anadolu rock" adlı bir belgesel vardı onu izleyebilirsin. iz tv de dönüyor arada sırada forumlarda da görmüşlüğüm vardır.

dr. skull

şöyle bir facebook grubu var. a'dan z'ye bütün rock gruplarını yazmışlar. belki işinize yarar...
www.facebook.com

21. peron progresif olarak güzel eserler vermiştir 1970 sonlarinda

kac adet ram slotu oldugunu bilmiyorum ama 1x1 gb daha iyi bence. bir de oem olmadiktan sonra kingston, twinmos pek farketmiyor, genelde iyi oluyor hepsi de latency time'a dikkat et. cl2, cl3 falan. 'clx': x ne kadar kucukse o kadar iyi :) gecikme zamani az demek, evet.

Anakart (bkz: dual channel) destekliyorsa çift sayıda olması daha iyi. Misal 4 adet slot varsa bunların ikisi siyah ikisi mavi oluyor. eğer iki parça takılacaksa ikisini de maviye ya da ikisini de siyaha takmak lazım.

dual channel desteklemiyorsa farketmez tek parça olması...

hiç kedi sevmem de bu çok güzelmiş. ufaksa süt işte, salam sonra, ama alışırsa hep salam hep salam. en iyisi kedi maması ucuzundan, neye alışırsa onu isteyecek hep. Bildiğin bebek işte. tuvaleti(kum) iyi düşünülmüş bir yere koymak da lazım sürekli oraya gidecek çünkü. masaya çıkmasın hemen poposuna bir tane çakın, yemek yerken yediklerinizden vermeyin ileride misafir gelince masa üzerinde dolaşan ve milletin yemeğine göz diken bir kediniz olmasını istemiyorsanız.

bir de yuvarlanan salak bir oyuncak alın paso peşinden koşsun.

not: kedim falan yok, gerçekten nefret ediyorum, ama işte çevreden gözlem.

öncelikle beslenme ve tuvalet meselelerini çözmeniz gerek bir kedi tuvaleti alacaksınız pet shoplarda satılıyor.yaklaşık 20-30 ytl arası. kum olarak kristal kumları tavsiye ederim. beslenmesi için durumunuz müsaitse (biraz daha pahalı bunlar) veterinerlerde satılan mamalardan almanızı tavsiye ederim. royal canin vb gibi markaların yavru kediler için özel ürettiği mamalar var. iki aylık olduktan sonra ilk aşıları için veterinere götürmeniz gerekiyor. veteriner size yıllık aşı programını hazırlar ilk yıl epeyce aşısı var. veterinere her gidiş 50 ytl gibi bir maliyetten başlar pire damlası parazit aşıları vb. ihmal etmeyin. çünkü kedi tüyü kist yapar vb türü şeyler kedilerin tüylerindeki parazitlerden kaynaklanan şeylerdir ve aşılarını düzgün yaptırırsanız sorun olmaz. evdeki kırılacak dökülecek şeyleri kaldırın 1 yaşına kadar çok meraklı ve hareketli oluyorlar ve ufak tefek kırılabiliyor.

Beslenme konusuna dikkat edin, salam sosis ev yemeği gibi şeyler kediler için pek uygun değil. Whiskas gibi market mamaları ise zararlı. İleride karaciğer ve idrar yollarında sorunlar yaşama riski olmasın, ağzı kokmasın ve diş etleri çekilmesin istiyorsanız veterinerlerde satılan profesyonel mamalarla besleyin. kedinin yaşına uygun farklı oranlarda kalsiyum, protein, vitamin vs içeren mamalar var.

Sanıldığının aksine pahalı da değiller, büyük boy alırsanız günlük bir milyona bile gelmiyor. Ben 50 liraya 6 kiloluk Nutrience marka mama alıyorum 2 ay gidiyor. Elbette daha pek çok marka mama var, ben bi kaç tane denedim benimki bunu sevdi. Veterinerler genelde "kedinizi marketten aldığınız mamalarla beslemeniz, sizin her gün fast food hamburger yemeniz gibidir" diyorlar, sağlığına ciddi zararları var hem uzun hem kısa vadede.

@cronw abi diyorum millete bana inamıyolar.veterinere hasta olarak giden kedilerin yüzde 70 i whiskas yiyo.ve bu mama yüzünden hasta oluyolar.ama kimse inanmıyo bana sakal uzattık yok arkadaş yine aynı yine aynı...

arkadaşlar cevap veren herkese teşekkürler. an itibari apdeyti ile odak değiştireyim istedim..

aldıktan sonra ilk işim veterinere göstermek oldu. royal canin verdi başlangıç olarak. raşitizm oldupunu söyledi aynı zamanda. ilk aşamasıymış, tedavisi mümkünmüş. kist aşısını oldu. diğer aşıları haftaya olacak.

çok teşekkür ederim arkadaşlar, umarım olmaz ama başka sorularım olduğunda yine başınızı ağrıtacağım.

saygılar-bolşante.

www.google.com.tr

(bkz: minilyrics)

(bkz: lyrics plugin)

www.garaj.org

Leo's lyrics
(bkz: leos lyrics)

fareyi takip eden nesne kötü olmuş rahatsız edici. Onun dışında klasik bir blog görünümü.

nacizane fikirlerim (kızmak yok :))...

resimler cok fazla yuklenmesi de uzun suruyor (2mb resim).
resimlerin yanında biraz aciklama olsa begenen kisi oradan devam etse sanki daha bi hos olur gibi.
yanar doner ikon olmamıs.

kucuk resımlerle acıklamalı olsa daha hos olur gıbı gelıyo bana..sayfa cok asagıya ınıyo.bu bıraz eksi katar siteye..

soylenenlere katılıyorum fare konusunda..
birde .com vs gıbı ucretlı bı uzantı almayacaksan bi aralar cjb.net ucretsiz verıyodu.kısaltma icin kullanılabılır..
kolay gelsın..

ccompiler fikirlerini duydum değistireceğim

öncelikle tarihe not düşeyim, şu anda thumbnail'i bulunanlar arasında iki filmin review'ü var gördüğüm kadarıyla; yani son hali olmaması muhtemel..

bence review'leri daha uzun ve ayrıntılı tutman iyi olur.. resimlerin aralarına falan yazıp açıklayabilirsin mesela..

mouse takip eden alevi kaldırman gerektiği konusunda ben de hemfikirim :)

yukarıda yer alan "b movies" altındaki "small title" sana ait değilse kaldır bence onu da.. sayfalarda da title, add content gibi şeyler var, onlara da bir göz atıver..

bana sorarsan, -sitenin genel görünümünün bu şekilde kalacağını ve domain almayacağını varsayıyorum- hem reklamın daha az olması bakımından, hem de adresin kolay akılda kalabilmesi bakımından blogger'dan falan blog alabilirsin.. biraz customize edince buradan çok daha işlevsel kullanman mümkün olabilir..

fikir güzel, içerik çoğalınca tadından yenmez gibi görünüyor..

biraz acı konuşacağım ama 10 senedir görmediğim bir tasarım, fantastik web siteleri başlığına aday diyebilirim.

Thumbnaillari alt alta koymak yerine atıyorum 4 sütun 5 satır vs şeklinde yaparsan daha derli toplu görünür. Ayrıca fareyi izleyen ateş bozması şey de çok rahatsız edici.

"Review" yanlış yazmışsınız. Onun dışında herkesin dediği gibi imleci takip eden alevden vazgeçin. Resimleri sıkıştırıp/küçültüp altlarına bir kaç satır da olsa bir şeyler yazmanız daha güzel olur.

Bir de içerik olarak tavsiyem olsun, (bkz: dracula 3000) filmini de inceleyin :)

benden de nacizane tavsiye;
wordpress kullanmayı deneyin. hem daha tertipli olur hem de kategorilendirme, arşivleme, ön sayfa gösterimi vs. detaylar olur.

www.subtraction.com

panda software in sitesinde online tarama yapilip temizlenebiliyordu eskiden. hala var mi bilmiyorum. panda antivirus diye bir programin sitesi.


buyrun aradim buldum: www.pandasecurity.com

scan your pc ye tiklarsaniz bazi programlar calistirip sizi kurtarabilecegine inaniyorum.

hatırladığım kadarıyla panda tarama yapıyor ama temizleme için para istiyordu :))

NOD32'nin onlin versiyonu: www.eset.com deneyin isterseniz...

kesinlikle Nod32

hiren boot cd icerisindeki toollar ile veyahut, bu virusun removal toollari ile boot cd $eklinde silebilirsin, bende ayni dertten muzdaribtim, fakat yeniden kurulum yapmadan kurtaramadim, guvenli kipte bile acamiyordum sistemi..

Bilgisayarı açması için programın çalışıyor olması gerekir, çalışması için de bilgisayarın açık olması gerekir. Yani bildiğim kadarıyla tamamen kapalı bir bilgisayarı açabilen bir win32 programı yok zaten ama hibernate veya standby durumundan çıkartabiliyorlardır...

baslangic muzigine istedigin mp3 koyabilirsin (wav uzantisi yiyor sanirim) fakat kapali bir bilgisayari ayaga kaldirmak icin uzaktan sadece wake-up destekli ethernet karti ile bunu yapabilirsin.

Bazı anakartların istenilen saatte açılma özelliği var.

anakartın ayarlarından belli bir saatte açılmayı ayarlayıp deniyebilirsin ayrıca başlat/programlar da bulunan başlangıc(startup) klasörüne attığın mp3 dosyası da açılışta çalacaktır ancak açılışta kullanıcı hesabının hemen açılması gerekiyor yani başka kullanıcı hesabı veya şifre olmamalı.

Tanıdığım birini aramışlardı böyle, "biz x bankasındanız kampanyamız var şöyle sağlık sigortası yapıyoruz böyle güzelliklerle coşturuyoruz sizi, müşteri numaranız kredi kartı numaranız lazım" falan filan demişler. Eleman da şüphelenip "çok güzel, siz kapatın ben bankayı arayayım öyle konuşalım" demiş tabi kem küm etmişler. Kısaca bu şekilde dolandırıcılık yapılmaya çalışılıyor, dikkatli olmak lazım...

finansbank'ın gizli numaradan aradığı oluyor bazen.. "ilgilenmiyorum" deyip kapatın gitsin..

sürekli gizli numaradan aradıkları için siniriniz bozuluyorsa turkcell'in gizli numaradan aranmayı engelleme hizmeti var, "aradığınız kişi gizli numaralara gıcık oluyor" gibi bir mesaj çıkıyor.. diğer operatörlerin de böyle bir hizmeti vardır muhtemelen..

evet ama sorun şu ki ev telefonumu arıyorlar.

ev telefonundan hiç aranmadığım için bilemiyorum, ama "aramayın kardeşim beni" diye baskı yapmak belki çözüm olabilir.. her halükarda tam olarak önleyebileceğinizi sanmıyorum; gün aşırı farklı numaralardan aradıkları için biliyorum, çok ısrarcılar..

carreforur card falan alıp form doldurdunuz mu markette?

(bkz: social engineering)


Tahminimce arayan kadın öyle değil mi?

arkadaslar daha once basima boyle birsey geldi benim de. carrefoursa nin sigorta sirketiyiz deyip kandirmaya calistilar. elemanin biri aradi [erkek] gule oynaya sorular soruyor falan.. iskillendim tabi, dedim ki telefonumu nerden buldunuz? adrese neden ihtiyaciniz olsun ki deyip en sonunda ilgilenmiyorum deyip kapattim. belki tuzaklarina dusseydim kredi karti numarami isteyecekti, bilemiyorum. ama kesinlikle guvenmeyin boyle arayanlara. hele ki gizli numaraysa hic guvenmeyin. ev telefonundan aranmalar icinse savciliga dilekce verip dinlemeye actirabilirsiniz ev telefonunuzu. su an icin aklima bir tek bu geliyor.

yok carrefour kartla da alakam yok. en son arayan erkekti daha önce öyle miydi unuttum.

arkadaşlar bu gibi durumlarda dolandırıcılık gibi bir şüpheniz olursa direk sizi arayan kişiye "santral numaranızı verin ben sizi arayayım" diyerek arayan kişinin ismini ve varsa dahili numarasını öğrenin. bu bilgileri veriyorsa dolandırıcılık olması ihtimali sıfır, ama kem küm ediyorlarsa direk kapatın telefonu hiç bilgi vermeyin. (bu uyarıyı yapan bir bankacıdır!)

soyle soyleyeyim amerikadaki telemarketing olayini ufaktan bizimkiler ogrendiler. hatta amerikada boku bile cikti diyebilirim. olmadik zamanlarda bile arayabiliyorlar. ilk basta ben kibar davranip ilgilenmiyorum falan diyordum ama artik direk suratlarina kapatiyorum, sizde oyle yapin cunku kimsenin sizi isteginiz disinda arayip rahatsiz etmeye hakki yok...

öncelikle arayan kişiye şöyle deyin: ''finansbank'tan aradığınızı nereden bileyim?'' bu tarz dış arama yapan müşteri hizmetlerinin muhakkak görünen bir telefon numarasından arama yapmaları gerekir ki, siz de müşteri olarak o numarayı arayıp sorgulatabilin. kem küm ediyorlarsa kusura bakmamalarını söyleyin. ısrarla aramaya devam ediyorlarsa bir daha aranmak istemediğinizi, oraya bi yere konu ile ilgili not düşülmesini talep ettiğinizi, teknolojilerinin artık bu kadarcık gelişmiş olabileceğini umduğunuzu, aksi halde avukatınızla uğraşmak zorunda kalacaklarını söyleyin. eğer finansbank ise bir daha aramayacaklardır. finansbank değilse son derece salak bir üçkağıt dönüyordur. (dönerse sizindir, dönmezse zaten hiç bir zaman sizin olma..eheh..)

32bit isletim sistemi max 4gb ram adresleyebilir, o acidan bir problem yok. hangi iki ram takili olursa olsun sorun yoksa ram'ler de saglam demektir. eger denemediyseniz 3 ram'i ikili ikili kombinasyonlarda deneyin bakalim, belki sadece 1 tanesi bozuktur.

onun disinda 2 tane takiliyken sorun yoksa anakart ram tipini destekliyor demektir ama acaba max kac gb destekliyor onu ogrenmenizi oneriririm. eski bir anakart ise 0.5 x 4 seklinde max 2gb destekliyor olabilir...

anakartım asus p5ld2. ve bildiğim kadarı ile 4 gb destekliyor.slot başına max 1 gb desteklediğinde biliyorum. eğer ramlerden biri bozuksa 3 gb olarak görmesi gerekmiyor mu? pc monitor ile bakıldığında 4 slotta 1 gb ram takılı ve sorunsuz gözüküyor.

selam şuraya bir göz at istersen,

www.microsoft.com (ingilizce)
support.microsoft.com (türkçe)(/3gb kısmında açıklama var)

belki bunlar işini görebilir.

herkese teşekkürler fakat hiç biri işe yaramadı. format attım bütün problemler düzeldi.

www.imgburn.com suncacik program(2mb)canavar gibi hem de beles.

yok abi tarif nero için şuraya şunu yaz burayı bu yap falan diye. yannış bi şey yapmayım diyorum o yüzden nero. (filipis dvd player'a firmware yüklemek için de nero ayarları verilmiş sırf. orda da kullanıcam. illa nero burning rom lazım yani).

www.megaupload.com

v6.3.0.0 (ultra edition + keygen)

;)

Nette aktivasyon falan istemeyen "Windows XP Corporate Edition with SP3 Integrated" ISO dosyaları var, uğraşmak istemezseniz aklınızda olsun. SP3 diye aratınca torrent sitelerinde çıkıyor genelde...

teşekkürler, o da aklımda bulunsun. ama önce lisanslı xp'me entegre ediyim diyorum :)

bu arada katafalk'ın verdiği linktekinde dvd yazma şeysi yok, sadece cd imiş :) o da şimdilik idare eder. (yoo varmış. ben dötümle bakmışım)

Yasal olarak açamaz. Ancak açanlar var, yakalandıkları zaman ciddi ceza yiyorlar. Bazı kişiler de yeni mezun bir eczacıyı kiralayıp onun diploması üstünden eczane açıyorlar ama bu da yasa dışı.

Sadece eğer eczacı hayatını kaybederse birinci derece yakınları eczaneyi işletmeye devam edebiliyorlar, onun da belli bir limiti var. Emin değilim ama en fazla iki yıl olması lazım...

degil tabii ki de; hatta yeni gelen yasalarla eger eczaci yapilan denetimler sirasinda yil boyunca 2 kez ezcanesinde gorulmezse ezcanesi kapatiliyor.

"Eczacı, 6197 sayılı Kanuna göre eczanenin sahibi ve sorumlu müdürüdür. Eczanede yapılan tüm işlemlerden eczacı sorumludur. Eczaneler ve Eczane hizmetleri hakkında Yönetmeliği göre; Eczanede çalışan personel de eczacının sorumluluğu altında çalışır.

Ancak, eczanede yasalara aykırı olarak yapılan eylemlerden eylemi yapan eczane çalışanları da doğrudan sorumludur. Örneğin, muvazaalı eczane işletmek eylemine iştirak eden eczacı ve muvazaa yapan kişi suç işlemiştir.

Muvazaa yapan eczacı hem meslek odası hem de adli olarak yargılanırken muvazaa yapan eczacı olmayan kişi ise adli olarak yargılanır."

Kisaca ozetlemek gerekirse muvazaa durumuna girer ve hem sizin hem de eczacinin basi ciddi sekilde derde girer.

Dip not: Muvazaali eczane acilmak uzere diplomasini kiraladigi kanitlanan eczaci meslek odasindan atilir yani bir daha kendisi bile eczane acamaz. Ha, bunu kanitlamak genelde cok zordur. Bu islerle ugrasanlarin genelde arkasi baska yerlere dayandigindan onlara bir sey olmaz, ne yazik ki...

Hepinize çok teşekkür ediyorum, gayet doyurucu cevaplar aldım. Fikri sildim attım. Tekrar teşekürler.

sanirim (bkz: tellcom) bahsettiginiz. www.tellcom.com.tr

evet su anda telekomun hattina kuruluymus duzenleri. kendi altyapilari bitmek uzereymis. bitince koyacaz cocugu diyolar.

Çıkardı zaten adsl hizmeti, ancak asıl bomba olarak (bkz: quiknet) diye de güzel bir hizmeti var, fiberoptik kablo döşenen yerlerde hizmet veriyor şu an. Gayet hızlı ve ucuz...

istanbul'un belli bolgeleri pilot bolge olarak belirlenip bir suredir de quiknet denenmekte bildigim kadariyla. yayginla$ma nasil olur bilemiyorum ama ilk etapta istanbul bu hizmetten faydalanacaktir. daha sonra buyuk illere geci$ olabilir. ve evet ucuz ve hizli internet eri$imi soz konusu. gerci yayginla$tigi zaman telekom'un tekelinden kurtulanlari da hesaba katarsak telekom'da indirimler duzenler. en cok bizlerin i$ine yarayacagi kesin.

nod32.

Avira tum testlerde nod32'yi geride birakmistir. o yuzden lisansli nod32 yi sallayarak avira kullanan biriyim: www.free-av.com

Mart ayı anti virüs test raporu: www.sunbelt-software.com

kaspersky.

(git: 25233)
(git: 23035)

işbu yanıtı verdiğim bilgisayarda avira kuruludur...

avast kullanın ev kullanımı için bedava.

kaspersky kullanmayı düşünenler için bir uyarı, program işleyişi gereği dosyalara bir ilinti kuruyor. daha sonraki taramlarda işini kolaylaştırsın diye. lakin bu bir süre sonra inanılmaz bir şişkinlik yaratıyor. hatta uninsatall ederken bunları siliyim mi gibi bir soru soruyor eğer hayır derseniz o dosyalar program olmadığı halde diskinizde kalmaya devam ediyor. kaspersky çok kasar diyenler yalan söylemiyorlar yani.

benim tavsiyem avast. ev kullanıcıları için ücretsiz key alabiliyorsunuz sitesinden.

(bkz: #13105479) faithless arkadaşın ekşide yazdığı gibi
license.avira.com adresinde avira premium personal için 6 aylık bedava key veriliyor. Onu da kullanabilirsiniz...

Bu arada bu entry yi bana göstererek benim de key almama vesile olmuş baldur a da teşekkürü bir borç bilirim ;)

www.av-comparatives.org

kaspersky.

www.av-comparatives.org daki sonuclara gore sampiyon AntiVir olmus galiba, ben mi yanlis yere bakiyorum?

İçinde tel yok elbette, org'dan farkı çalarken piyano hissi vermesi yani tuşları daha sert, piyano gibi. Bir de tabi pedalları var ama pedal orga da bağlanır. Ses olarak da bence piyano sesini daha iyi simüle ediyor. Gerçi yeni nesil orglarda duymadım hiç piyano sesi. Oktav sayısı da piyano ile aynı...

içinde rom dediğimiz sabit hafızaya(ram gibi silinemeyen.)gerçek piyano sesleri 3 layer olarak yüklenmiş.(genelde 3 fakat bilgisayar desteği ile 64 e kadar çıktığını gördüm.)ayrıca eğer birazcık kaliteli ise.çekiç sistemi olan(hammer action)yani tuşa bastığınızda çekiç haraket eder.ve dijital piyanonun ses şiddeti algılayıcılarına çarparak.çok iyi olmasada gerçekmiş hissi verir.tuşları biraz daha ağır olur.(Fakat bir kaç ender alet haricinde gerçek piyano gibi ağır yapılmaz.Bunun sebebide gerçek piyanoda uzun saatler boyunca çalışınca oluşan bilek ağrılarının olmamasını ve daha kolay pratik yapılmasını sağlamaktır.)Eğer kawai falansa aynı piyano tuşesine sahiptir.falan.Ayrıca 3 adet pedalı bunulur.88 tuştur.Kısaca aklıma gelenler bunlar

www.roland.com

kasmaya yada yeni donanımlar almaya gerek yok. piyasada 15-20ytl civarında satılan bi urun var kasadan cıkan out, aletin in bolumune giriyor 5-6 ciki$ veriyor tercihen kullanirsin işte. sizin oralarda rastlamadiysan bir tanidigim satiyor, fiyattan tam emin değilim ama düşünürsen bi sorarım.

Bizim ofisteki bilgisayar da böyleydi yakın zamana kadar. Aparatı bilemem ama bunu çift çıkışlı bir ekran kartı ile yapmak mümkün. Yeni nesil ekran kartlarının hepsi çift çıkışlı zaten. Yanlız eğer hdmi çıkışlı ise ikinci çıkış onu agp ye dnüştüren apartlar var ve hatta monitörlen beraber geliyor bu aparat. Fİziki bağlantıyı yaptıktan sonra windows açılırken iki mönitörde de aynı görüntüyü alırsın önce, taa ki xp açılıncaya kadar. Eğer sistem açıldığı halde hala aynı görüntüyü alıyorsun görünüm ayalararında masaüstümü bu mönitöre genişlet gibisinden bi seçenek çıkacaktır. Onu seçtiğin zaman istediğin formata ulaşacaksın.

sevgili alwaysdrunk :) o soru sahibi benim sanirim.

ayrica @05 'in dedigi gibi bir alet yok sanirim. o dediginiz alet goruntuyu klonlamaya yarayan alet. eger oyle bi alet varsa ben 5 tane alirim yani.

sen gideceksin abim, cift cikisli (yeni ekran kartlari genelde iki tane dvi cikisli) ekran karti alacaksin. pasalar gibi kullanacaksin.

Ekran kartları için ufak bir çoklayıcı zımbırtı var. Bir IN 2-3 tane de OUT oluyor genelde. Bizim okulda sınıflarda kullanılıyor en basitinden, ekran kartından çıkan kablo bu naneye giriyor oradan da biri hocanın masasındaki monitöre gidiyor diğeri de projeksiyon makinesine gidiyor (projeksiyon makinesinin girişi ile monitörün girişi aynı)

Arkadaslar, o dediginiz alet goruntuyu ayni sekilde diger monitorlere yaymaya yani klonlamaya yariyor. alwaysdrunk'in istedigi ise dualview olayi. Yani goruntuyu yayma.

Ben de evimde ayni sekilde kullaniyorum.

edit: buyrun. benim dedigim alette budur: www.matrox.com Oyle 15-20 ytl'lik bir cihaz degil ama. 150 $ filandi yanilmiyorsam. Ayrica vaktinde aradim ama Turkiye'de de bulamamistim.

arkadaşlar konuyla alakasız ama aklıma şu takıldı.Abi günümüzde bir çok insan çift ekran kullanıyor.Genelerde 2 tane aynı model ekran alıyor.Ama ben diyorum ki.Madem 2 ekran kullanıcaz.Sağda solda olan ekran köşeleri olmayan.Sadece çift kullanmak üzere yapılmış ekran modelleri varmı.
Yani şöyle sol daki ekranın sağ kenarı yok kadar ince.sağdaki ekranında sol kenarı yok kadar ince.
Varmı böyle bişey?

iki ekran birlestirilmis lcdler falan var, ama genelde 2 ayri ekran satin almaktan daha pahalli oluyor. Iki ekran baglamak icin ya 2 ekran karti (biri pci express digeri pci olabilir mesela) yada 2 ekran cikisli ekran kartina ihtiyaciniz var, baska turlu formuller zor ve zahmetli. piyasadan kullanilmis iki ekran cikisli karti 30-40 dolara alirsiniz.

cevaplar için teşekkürler ;
herahlde extended desktop yapabiliyor diye düşünmüştüm o aparat fakat biraz kafa patlatınca gerçekten ekranı klonlayacağını süper zekamla çözdüm :p

benim aradığım olayın adı dual-view veya dual-head imiş , peki benim alacagım dandik bir pci kartla bu işi çözecek olan sanırım bir yazılım.
o da olmazsa çift çıkış ucuz bi kart alacağım sanırım. dvi çıkışları normale çevirmek için bir aparat vardır diye tahmin ediyorum.

bu arada sevgili trimpot , bu yaz konser zamanı sana bira borcum hala sabit unuttum sanma :))

"dvi ==> vga" ceviren aparatlar mevcut. 5-10 ytl gibi birsey. pci bir ekran kartta isini gorur ya da cift cikisli ekran kartida is gorur. karar sana kalmis.

** gorusecez umarim :)

kayıtlar bitti mi ?

evet, yaklasik 1 ay once

çok sıkışırsanız ve gelmez ise üsküdar'daki ösym binasına giderek alabilirsiniz. istanbul'da olduğunuzu umarak yazıyorum tabi bunu.

sorunun ikinci kısmını görmemişim. sınava giriş belgesi olmadan gitmeyin, almazlar sınava hiçbir şekilde.

bana da gelmedi, telaş edecek bir şey yok demek ki...

ben yarın kpds'ye gircem.. benimki perşembe günü geldi.. iki gün kalıncaya kadar gelir merak etmeyin :)

Bana ve bir arkadaşıma dün geldi. Ankara'dayız ama biz. Size de yakında gelir herhalde...

1 hafta kadar önce gelir o belge. eger gelmezse osym bürolarından 3 ytl karsılıgında yenisini veriyorlar.

Yarınki KPDS'nin belgesini perşembe gidip merkezden aldım, bugün gelmiş. Zahmet etmişler. Ev arkadaşımın ÜDS sonucu da gelmiş ama benimki gelmemiş, bir de onu almaya gitmem gerekiyor.

Ve ALES giriş belgem de gelmedi henüz. ÖSYM bürosundan değil, merkezlerden alınabiliyor. İstanbul'da bir tek Üsküdar'da var. Cumartesi günleri de alınabiliyor, sanırım, 17.00'a kadar.

izmir'de nerde ki bunun merkezi???

Soruna cevap değil ama alakalı olarak şunu söylyebilirim ki Haziran başı gibi Iphone 2 çıkıyor o yüzden biraz daha bekle. İster yenisini alırsın ister yenisi çıktığı için fiyatı düşen birinci nesilden alırsın...

muhtemelen ya 1.1.3 ya da 1.1.4 gelir amerikadan su an aldigin cihaz.

1.1.3 gelirse, 4e yukseltirsin itunes ile sonra da kirarsin. 4 gelirse de bisi yapmazsin direk kirarsin

kirma islemlerinin hepsini (3tane) 4-5 dakkada yapan program var. ben de dahil olmak uzre 3 tane getirttik, hicbi sorun yasamadan kullaniyoruz su an. alirsaniz mesajlasiriz.

ama yazi bekleyip daha ucuza ve daha yeni cikacak versiyonunu da alabilirsiniz crownun dedigi gibi.

istediğin sürüm olabilir farketmez yani. ama haziranda çıkacak gerçekten, beklemek mantıklı. fiyat düşüşü kesin olacak diye konuşuluyor.

sadece 1 entryn var sözlükte ? entrylerde uçmuş sanırım.
entry:
"boyle bir yazar aslinda yok" yazisiyla karsilasmis $ok olmus sanirim ucurulmus yazar.
(two years of endless love, 01.05.2008 00:18)

ilginç.

gercekten cok sasirtici bir durumdur ki benden sonraya kalan tek entrym de silindiginde entry silinme istatistiklerinde bir yenisi daha gozukmemektedir.bu nasil bir durumdur anlamadim.onlarca yuzlerce saatlik yazdigim bilgi de amacsiz ucmam da feda edildi.
yok hayir bir kac entrym silinse neyse..entry silinmiyor.yani bir bakiyorum "boyle bir yazar aslinda yok" e niye yok.sebep yok.tamam biliyoruz niye ucuruldugu yazilmiyor sozlukculere.fakat aklima gelen sebepten ise-ki buyuk ihtimal o sebep-niye dikkat edilmiyor.yani o kadar bilgiyi silmek bu kadar basitmi anlamadim.

Legal olsalar bile çok fazla, garbage, dedirtenli, diye cevaplanan soru'lu, bkz kullanarak diyalog'lu entry girmiş olabilir misiniz? Bu entry'ler legal oldukları için silinmezler ama kişisel tarihçenize not düşülür, bu notlar çoğalınca da tüm entry'leriniz legal olsalar bile uçabilirsiniz.

Bunun dışında misal sonuncu entry'niz ciddi şekilde göte girebilir bir entry'dir, moderatör buna denk gelince entry'yi silmeden sizi direk uçurur bu durumda entry otomatik olarak silinir ama modlog'da o entry üstünde direk işlem yapılmadığı için yer almaz.

Bunlar aklıma geldi sadece, dediğiniz gibi mod'lar aynı IP kullanımını not etmişlerse ondan bir sorun çıkmaz sanırım, sonuçta ev arkadaşları birbirine şukela verebilirler...

Eğer uçurulmanıza sebep olacak bir entry girerseniz, o entry silinmeden uçuyorsunuz.

hmm.dedirten yapı kesinlikle kullanmam garbage entry konusunda da en fazla 2 kere kullanmısımdır(oda en fazla).sanırım hatamı buldum 1 kere 'avasas saldırmanın dayalımaz hafifligi' baslıgına entry numaralarından olusan bir diyalog vermistim.
+icinde nick gecen ukte vermistim en son('jessica loves guru' seklınde).(bkz: içinde nick geçen ukte verme ekolü).acaba komple giden entry lerime nasıl ulaşabilirim?yani arşivlemek istiyorumda.
herneyse teşekürler herkese.

Nane ve kekik dozunda kullanılırsa güzel tat veriyor yemeklere...

yemeğine bağlı tabii, mide şikayeti falan yoksa baharat en iyi çözüm. sıradan bir parça tavuk göğüs ızgara bile kimyon, kekik, karabiberle müthiş olabilir. soya sosu çok tuzlu, olmaz sanırım. fesleğen iyi bir seçenek olabilir domates sosları falan için. zaten diyetteki adamcağıza tatsız tuzsuz şeyler verip psikolojisini bozmak kötü oluyor. benim babamda da aynı sorunlar var. tavuk favorisi bu ara. çeşit çeşit yapılabiliyor.

otları da unutmamak lazım. sıradan bulgur pilavına bol maydonoz dereotu koyduğunuzda enfes olabilir. bir de bence sarımsak denen muhteşem şey lezzet konusunda can kurtarıyor. tavuğu pişirirken yağsız tavada kızık ateşte suyunu saldırıp karabiber, maydonoz, sarımsak koyarım ben mesela süper olur.

tavukta biberiye çok leziz oluyor.bulgur pilavına kuru reyhan şahane.bir de zerdeçal var,salata dahil birçok yemeğe konulabiliyor,tadı ilk başta biraz garip gelebilir ama alışırsınız bir süre sonra.sağlığa da çok faydalı bişeymiş ayrıca.

kolesterol, tansiyon ve diyabet hastasının yemeğine monosodyum glutamat konur mu yaw, kan şekeriyle oynayan bir katkı o. sakın ha.

sodyumu azaltılmış diyet tuzlar var. tadı çok güzel olmasa da yine tuzlandırıyor yemeği. tansiyon hastaları için.

o olmazsa da o kadar da abartmayın yani tuzsuz olacak diye sıfır tuzla yapmayın. azıcık tuz olabilir.

hepsini deneyeceğim hepinize çok teşekkürler.
doktor sıfır tuz alması gerektiğini söylemişti, dışarda yedikleri zaten tuzlu olduğu için evde herşeyi tuzsuz yapmaya çalışıyorum sırf bu yüzden eve tuz bile almamaya çalışıyorum , yemekleri beğenmediği için sorun oluyordu ama sırf rejim psikolojisi olsa gerek çünkü annem hasta deil ama tuzsuz yemekten hiç şikayetçi de değil =)

Öncelikle geçmiş olsun. Diyabet ve beraberinde trilyon adet hastalıkla yaşayan ve ömrünün hatırlı sayılı kısmını hastanede geçirmiş biri olarak diyebilirim ki kökten tuzsuz yapmayın yemeği. Bu hastanın moralini çok bozuyor. İnsan birşeyden mahrum kalınca kafayı onla bozuyor. Dolayısıyla piyasadaki en az zararlı tuzu edinip çok az bir miktar kullanabilirsiniz bence.(Tansiyon 23 falan değilse tabii, stabilse değerleri).
Onun dışında tavuğa ve balığa defne yaprağı,diğer et yemeklerine ve haşlamalara kekik,az miktarda karabiber kullanırsanız hem süslemiş hem de lezzet vermiş olursunuz.
Bir diğer ipucu da biber dir.Tost makinaasında bile yağsız bir şekilde közleyebilirilirsiniz.Şimdi piyasada kapya da bol. Bi kapya bir çarliston nası güzel lezzet katar.
Yoğurt da hastaların baş kandırıkçı üvertürü. Ben artık herseyle ve her zaman yogurt yıyorum bu kandırıkçılık sayesinde.Sarmısaklı,naneli(cips sosu gibi oluyor),semizotlu,aklınnıza ne gelirse onla giden bir öğe yogurt. Ayrıca keten tohumu vs gibi şeyleri de çekilir kılıyor.
Yağsız çerkes tavuğu, yalancı mantıu vs gibi şeyler ara sıra süpriz olur babanıza :)
Yağsız her türlü yoğurt mezesi yeme de yanında yat olur.(Havuç hariç zira şeker var havuçta)
Babanız tatlı krizine girerse de en zararsız ve ideal çözüm meyve ve meyveden de bıkarsa kayısı kurusu arasına bi ceviz atmak :)
Hastanelerde her türlü hastaya fiks fındık yağı ile yemek pişer, kolestrol düşmanıdır. Deneyebilirsiniz bir miktar belki.
Canı kızartma isterse de (varsayalım patates ve kabak)
bunları kızartma biçimi kesip haşlayın ancak helmelenmesin. Sonra da yağsız tavada baharatla çevirin. En azından nefsi körlenir.
En önemli konu sos ve yemek yaparken salça ve kırmızı biberden uzak durmak.Salçada malum çok fazla şeker var.Kırmızı biber ise hem iştah açıyor, hem içinde tuz var hem de dokuda iyileşmeyi geciktirir.
Yemeğin malzemesinde çok fazla havuç, bezelye,patates kullanmamaya gayret edin. Hepsinde çok miktarda şeker var. Hele patates :(
Ne varsa otta var yani, hoş bunu siz çoktan öğrenmişsinizdir. Benim favorim hele şu mevsimlerde semizotu.Ne etlisi ne sütlüsü var.
Bir de kuşburnu çayı içirmeye gayret edin günde bir bardak. Dolaşım hızlandırıcı etkisi var.
Afiyet olsun :)

çok teşekkürler bu bilgiler için ,hepsini tek tek dikkate alıcam saolun =)

selamlar; ilgimi ceken bir soru ve cevaplar oldu hatta hemen worde attim hepsini :) benim annemde de seker ve tansiyon sorunu var. o yuzden dikkatli davraniyoruz yemek konusunda. yemekleri genelde tuzsuz pisirip ona ayırıp kalanina sonradan tuz ekliyoruz. bir de aktarlarda satilan sarimsak tozu die bir mucize var arkadaslar. boyle katkısız gayet dogal bildigin sarımsagin kurutulup toz haline getirilmis sekli. cok pratik. sarimsagi ezerek kullanabileceginiz her yerde damak tadiniza göre miktarini ayarlayarak kullanabilirsiniz. baharat deyince aklima hemen o geldi. ancak ozellikle beti cuf cuf un tavsiyeleri benim de cok isime yaricak. herkese saglikli uzun omurlu gunler diliyorum efenim :)

Sarımsak tozu ıyı fikir hakikaten :)
Soğan sarımsak zaten mucize . Afiyet olsun efendim, sizin de ellerinize sağlık. Yardımcı olabildiysek ne mutlu :)

ben sumağa bayılırım.Çiğ soğana ekşimsi bi tat verir.Salatalarla süperr gidiyor.Ama yan etkisi var mı bilemeyeceğim.Bir de pilava ve bulgura çok hoş bi koku ve tat veren
bi baharat vardı sanırım antep yöresindendi ama adını hatırlayamadım ama süper bişey yha.Arkadaşıma sorayım tekrar yazarım yine

firikmiş.

En yüksek hangisi ise ondan hesaplamalısınız :)

hatta en yükseğinde bir miktar üstüne hesaplayabilirsin zira genelde merkez bankasının verdiğinden yüksek alıyor işyerleri.

serbest piyasa, döviz büroları, merkez bankasından daha yüksektir kurlarda, e siz de bir anlamda mecburen piyasa üzerinden hesaplamalısınız, sanırım bazı siteler hem merkez bankası hemide serbest piyasa rakamlarını veriyor.

Muhasebe anlamında, döviz alış'ı kullanmalısınız.

TCMB'nin döviz alış kuru, elinizde 100 dolarla merkez bankasına gittiğinizde sizden o parayı kaça alacaklarını gösterir. Dolayısıyla elinizdeki paranın ederi merkez bankasındaki döviz alış kurudur.

Ha çoğu esnaf döviz bürosu arayıp sorar. Orası ayrı.

Tek parca halinde bulunmasi performans sorunu yapabiliyor (1tb misal) ama 7 gb yer kaldi diye takilma vs sorunu olmaz.

Tek parça olup olmaması önemli değil, siz o harddiski 5 parçaya da bölseniz disk üzerinde hareket eden kafa sayısı sabit. Yani siz 5'e bölseniz de "aynı anda" 5 yere birden yazıp okuyamazsınız, tek parçaya yazıp okumakla arasında pek bir fark olmaz. XP'de 2-3 GB yeterli diyorlar takas dosyası için, 7 GB boş yer varsa sorun o değildir. Ama sorunuzun başlığına dayanarak şunu söyleyebilirim ki harddisk bilgisayarların en eski teknoloji kullanan ve en yavaş parçası, kısaca en zayıf halka. Solid state disk'ler yaygınlaşmadığı sürece de öyle kalacak gibi...

defrag yapin, biraz da olsa etkiler. ama cok degil.

(bkz: defrag)

ben de c'de 8 kb yer vardı bi kaç saat önce performansa bir etkisi olmuyor sanırım. sadece sağda gıcık bir uyarı çıkıyor devamlı, onu da istersen kapatabilirsin.

evet bir cok yonden etkisi var . oncelikle harddiskin donme /okuma / yazma hızları dogrudan yaptıgın disk islemlerinde etkilidir. bundan ote diger cevap veren arkdaslarında belirttigi gibi takas (swap ) alan icin yeterli disk alanının ayrılmıs olması ve diskin cok boluk porcuk olmaması lazım (defrag). disk dedigin eski kasetler gibi manyetik bir cihazdır ve her okumada o manyetizmadan bi seyler alır goturur hicbirsey olmasa bile zaman icerisinde olecektir o disk (entropi).

(bkz: moodle)