(bkz: beowulf)
(bkz: stardust)

(bkz: the ring of the nibelungs)

bölümüne ilişkin bi seminer, eğitim olabilir.
işi hakkında bi eğitim seyahat olabilir.
okul ile tam ilişiğini kesememiş olabilir.öğrenci işleri bi sorun için çağırmıştır.çalışıosa iş yerinden de izin alır cuma için.hazır oraya gelmişken arkadaşlarını da görmek için hafta sonu da kalır.
eğer çalışmıosa da iş görüşmesi diyebilir.

hocalarından referans ve geleceğe dair çok ama çok önemli tavsiyeler almak için okula dönmek isteyebilir bence.

en yakın kız arkadaşının yanına eski günleri yad etmeye haftasonu için gelmeye izin vermeyecek kadar tutucu bir ailesi mi var?

@natnan
ne yazık ki öyle. Niye gideceksin? Otur oturduğun yerde vs. cümlelerle baş edemiyor kendisi.
@iloushka
bunların birkaçını denedik fakat yutmadılar, ters tepti vs.
@cedric
referans fena fikir değil bir de bu kapıya dayanalım bakalım.

ilgilenenlere teşekkürler... hala önerilere açığız...

2003 şeyinde kaydedin. save as dediğinizde save as tyope dan 2003 ün olduğu word şeysini seçin.
tanrım çok kötü bir türkçem var yae :/ umarım anlatabilmişimdir : ((

(bkz: office 2007 dosya biçimleri için uyumluluk paketi)

office viewer var. minik bişi, onu indirtip çıktı alabilirsiniz.

ya da google documents e kaydedin, o ceviriyor. ordan bastırabilirsin.

akmıyor, konvers boyamadım hiç ama annemle az pantolonumu boyamadım. koskoca krem rengi pantolon 10 senedir haki...

ahşap boyası da akmıyor...

boyama işlleminden sonra iyi durulama yaparsanız akmaz ama yapmazsanız bi kaç kere çorap boyayabilir ıslandığında.
ayrıca şekilli mekilli işler yapiyim diyorsanız akrilik boyayı da tavsiye ederim.
bi dee sirke boyayı sabitliyordu sanırım, son durulama suyuna bi çk sirke eklenebilir.

teşekkür ederimm ekşi duyuru sakinleri :)

rustyspooon.deviantart.com
rustyspooon.deviantart.com
rustyspooon.deviantart.com

rustyspoon sana bu konuda yardımcı olur, rustyspooon at gmail com.

gürkan turizmle gidebilirsin.
haremden otobüsleri kalkıyor,

daha daha ?
edit: garantiye almak istiyorum da

efeye bir bak derim. yani sırasıyla bütün efe, gürkan izmit seyhat ne varsa ara. tren olmadığından eminim o saatte.

Haftaya Fenerbahçe - Ankaragücü maçı seyircisiz oynanancak malesef Fenerbahçenin cazasından dolayı.

@xyz şerif maçı için (sheriff galiba doğrusu)

ünifeb üyesiyseniz koufeb organizasyon düzenliyor. irtibata geçebilirsiniz.

ya standlar çok işe yarıyor, benim köylü kızı acer de feci yanıyor cayır cayır şu aralar. ben de gittim iki tane takoz yaptım çaktım bişeyler yaptım, laptop'u biraz yükseğe kaldırdım, bu sayede altında iyi bir hava akımı var ve eskisi kadar ısınmıyor. en azından bi süreliğine idare edicek bu beni.

soğutucu olarak da 3 falnlılar falan var, onlar iş görüyor ama şu var, gece dl ye bırakınca o fanların sesi falan pek uyutmuyormuş.

açıçası fanalrı temizletmek bana daha iyi bir çözüm gibi geliyor.

www.hepsiburada.com

bende de aynısından var ısınma hadisesi için mutfaktaki alüminyum folyo kutusunu bilgisayarın arka ayaklarına koydum ve cayır cayır yanmayı %60 oranında kestim.
çünkü fan çalışırken üflediği hava ne kadar çabuk soğursa o kadar az ısınıyor bilgisayarda.

"spor öncesi kas ve bel ağrısı falan" nedir? Ben burasını anlayamadım.

Sürekli kas ve bel ve eklem ağrısı mı var yoksa siz spor yapmaya karar verdiğinizde mi peyda oluyorlar?

Hafif bir spor sorun olmayacaktır hatta yararı bile dokunabilir ama vücudunun muhtelif yerleri ağrıyan birinin zaten ağır bir idmandan kaçınması gerekir.

zaten idman yapmayacağınıza göre de aspirin sorusu şimdilik sizin için "gereksiz"

yok ya mesela bir gün önce idamandan kayaklı oluşan bir kas ağrısından bahsediyorum. yani yeni başladım falan o nedenle ağrıyor falan filan.

asprin in sakıncası var mı?

aspirin yerine kas gevşetici olarak muscoril kullanabilirsin.

ağrının çeşidi önemli
yeni başlayanlardaki "hamlama" dediğimiz ağrı normaldir ve bu ağrılarla birlikte "ağır" çalışma yapılmaz, mümkünse aerobik idmanla ya da başka bölgeleri çalıştırılarak geçirilir o günler. o ağrıyan kasları çok zorlamamak gerekir. bir iki gün ara verip o kasların ağrısı geçince tekrar zorlanabilirler.

aspirin bu bahsettiğim "hamlama" ağrlarını iyileştirmede hiç bir boka yaramaz.
araştırmadım ama hişç duymadığım gibi mantıken de makul gelmiyor.

muscorili falan da hiiiç tavsiye etmiyorum.

ben uyuz oluorum bazen =)
işe yarayan cevaplar tiklense iyi olur.diğer türlü yazdık lan o kadar sallamadı gibi bi durum oluşuo.gibi gibi.

ekşi duyuru'ya hayli mesai harcadığımı söyleyebilirim; ancak tik almanın da atmanın da sonuçlarını tam bilmediğim için pek de önemsemiyorum. ama tik alınca, cevabımın bir işe yaradığını düşünüyorum, psikolojik yani, bendeki durumu.

evet sinir bozucu biraz tabi.sonucta bi tik atılcak fazla uğraş gerektirmiyo ama yapcak bişi yok.herkes bi ayrı işte..pek emreder gibi bi soruyla vs. karşılaşmıyorum ama olursa da bi bilgim varsa o konuda paylaşırım yine de..

ben alıştım şahsen, atarsa atsın atmazsa atmasın hesabı. yardımcı olmak için yine yazarım cevap elbette :)

verdiğim cevabın doğdu olduğundan emin olduğum duyurularda, duyuru sahibini yani tick koymayan kişiyi not alıyorum. daha sonra aynı yazarın başka bir sorusuna cevabı bilsem bile cevap vermeyi düşünmüyorum. gerçi şimdiye kadar hiç yapmadım ama her seferinde "belki bu sefer" diye yine cevap veriyorum.

ben internet kullanıcısına pek olmasamda -bilmiyorddur herhalde der geçerim- sözlükçülerin tik atmamasına acayip sinir oluyorum.

adam gitmiş maça başlamadan önce çalan bir şarkıyı sormuş, belki sorunun altında 10 tane cevap var. hiç birinde tik yok. belki ilk cevap aradığı cevap ama insanlar bunları gördükçe farklı bişey olabilir mi dşüncesiyle zorladıkça zorluyor. şahsen tik atma huyu olmayan kişilere verdiğim cevapları siliyorum.

uyuz oluyorum lan

öyle böyle bir uyuzluk değil hem de

duyuru geri sayfalara düştüyse cevabımı kontrol ederim, tik yoksa duyuru sahibinin cevap gelmemesi hakkında umutsuzluğa kapılıp duyuruyu kontrol etmeyerek cevabımı okumadığına üzülürüm. yoksa bi tik almadım diye egomdan bişey kaybetmem. zira genelde subjektif değil objektif cevaplar arayan duyurularla ilgilenirim. cevabı yazdıysam zaten yanıtı ya biliyorumdur, ya da araştırmışımdır.

bunların yanında, duyuru sahibi tik atmasa bile ilerde belki başkası "ara"dan bulur da okur, işine yarar. cevaplarımız kazan dairesine gitmiyor ya.

karma dharma bunlar boş şeyler. ben tiklenmeye o kadar meraklı deyilim :p

okunup cevap geldiyse problem yok ama cevap da gelmediyse tik olmayinca okunmadigi hissine kapiliyorum ve evet, rahatsiz edici.

sikimde değil.

cevap kel alaka değilse koymak lazım, bir nevi teşekkür mahiyetinde çünkü.

bir reklamda duymustum . daha da bilgim yok :) sanırım reklam sloganı

mavi'nin reklam şeysi

mavi reklamı. hani istanbul serisi var ya sanırım onla ilgili bir reklam. uyuz uyuz çocuklar çıkıp ana babalarına trip atıyolar,"of baba burası istanbul ake alış" falan diye diye.

mavi jeans ın burası istanbul başlıklı reklam sloganı.

jeans jeans reklamlar yapıyo zaten bu herifler. teşekkürler.

(bkz: burası istanbul)

yüzme

düzenli seks

2-3 hafta yemeye içmeye dikkat edersen de gider.

mekik

bira göbeğini öyle kolay kolay eritemezsin cok olmamasına rağmen spor salaonuna başladığımdan beri yaklasık 2 ay oldu.Haftada 5 gün 1bucuk saat mide calısmanın neticesinde bile alt bölgeyi pek eritemedim sende özellikle o bölge konusunda pek ümitlenme.Tabi yinede bu benim kendi fikrim ;)(Hafif tempolu uzun kosular yapabilirsin bak bunun faydasını görürsün,mekik hareketlerinide aç karnına yaparsan mevcut yağlarını yakar vücud)sana kolay gelsin simdiden.

soulmate arkadaşım, bu yazım sana, soruyu soran arkadaş ta hisse kapsın.

öncelikle haftada 5 gün vücut çalışılmaz. çalışsan da pek bir randıman alamazsın. zira, kası geliştiren olay, kaldırılan ağırlık kadar arada dinlendirmeye de bakar. 3 farklı yerde uzun süreli çalışma imkanım oldu şimdiye dek. hepsinde de "haftada en fazla 4 gün gel ve 1'er gün arayla" diye uyardılar. işte o aradaki 1 günde de kasları dinlendireceksin. uykunu iyi alıp, yemeğini yiyeceksin. gör bak nasıl kas fışkırıyor!

bu arada, şunu da belirteyim, her ne kadar eskiden sporcu olsa da 130 kilo olmuş olan babam düzenli koşu ve mekik hareketleri ile 4 ay içinde tam 20 kilo verdi. yalnız mekiği çekerken dikkat edelim, hem karın, hem boyun kaslarımızı zedelemeyelim. sakin sakin, yavaş yavaş çekelim.

ayrıca, salonlara gidenler bilir. yanlarındaki demirlere tutunularak ayakların yerden kesildiği, karına doğru çekildiği alet var, o çok işe yarıyor bak.(adını unuttum şimdi)

haftasonunu detoksa ayır ondan sonra başla diyete derim
meyve ve sebze suyu içerek (Hazır değil!) sigara ve diğer tehlikelilerden uzak 2 gün bünyeni ve bağırsaklarını kendine getirecek hatta biraz da spor mükemmel

Kıskandım ya ben de yeniden başlayayım.

bence ford fokus süper bir araba. eder o kadar...

ben 5 senedir kullanıyorum, bence o paraaya başka araç bak, pek memnun değilim, sürüş keyfi iyi ama konfor yok, benzinliyse çok yakıyor, servis pahalı bence falan fıstık

Ravioli Hocam, Eger isinizi goruyorsa ve kampanya vs. olaylarini ayarlayabiliyorsaniz, Honda Jazz alin efendim... Sonrasinda ben de belki hayir duanizi alirim! :P

(bkz: alırsın ford olursun lord)

kurban kesmeleri zor, ama tabiki de kabeye falan gidiyorlardır. sonuç olarak farzları yerine getirmek falan onların da yükümlülüğüdür. ama kurban farklı sonuç olarak. vacip oluyordu galba o. neyse illaki daha iyi bilen birileri vardır.

tahmin edeceğin üzere hiç kimse cin geleneklerini bilemeyeceği için bu soruya da düzgün cevap veremez.

bu soruya düzgün cevap verdiğini iddia eden herkese şarlatan denir.

cevapsız sorular alemine hoş geldiniz.

saygılar.

'Mukim olan, akıllı, büluğa ermiş, hür ve Müslüman erkeğin ve kadının, ihtiyaç eşyasından fazla nisap miktarı malı veya parası varsa, Kurban bayramı için niyet ederek, belli günlerde, belli bir hayvanı kurban kesmeleri vacib olur. '

insana mahsus bir vaciptir. kesmezler efendim zaten yiyip içtikleri de meçhuldür

evet yemek yemediklerini biliyorumda hacca giderlermi acaba?

yok artık daha neler yaa..

bir de cinlerin müslüman, yahudi falan olduğu nasıl biliniyor? yazıyo mu bu kitapta?

aaa yemek de yiyebiliyorlar aslında. cübbeli hocam açıkladı ya uzun uzun. kaçırmış olacaksınız.

şimdi durum şöyle, aziz cin kardeşlerimiz, (belki de müslüman kardeş demek lazım, blemedim) biz yemek yerken tabağımızdan yiyorlar. bismillah dersek de kusuyorlar. yemeğin ortasında ve sonunda söylememizi tavsiye etti. şurada yazdım ayrıntılı olarak: (bkz: ahmet mahmut ünlü/@gulden kale)

yemek yiyebiliyorlarsa kesin kurban da kesiyorlardır, yalnız ne keserler bilemem. dikkat etmek lazım.

cinlerin müslümanları var. yazıyor kuranda da. ama ne kesiyorlar kimse bilmez. ama bir de bunlarla iletişim kuranlar var onlara sormak lazım. sarı kağıt parçası ile sorunu cevaplayabilirler

gayet ciddi bir cevap veriyorum.

şimdi cin ve insan diye ele alınca Allah'ın yarattığı iki farklı mahlukat olduklarını görüyoruz. cinler müslüman olabilirler. bu mümkün. hatta Kur'an'da da yazar. ancak insanlar gibi dünya üzerinde maddi hayatları yoktur.

peygamber, din, kitap, namaz, hac vs hepsi insanlara gönderilmiştir. dinden insanlar sorumludur.

cinlerin islamiyetle ilgili sorumluluklarını ise biz bilemeyiz.

insanlarla cinleri karşılaştırmak, insanların sorumlu olduklarından cinler de sorumlu mu diye düşünmek elma ile armutu, kaplanlar ile balıkları karşılaştırmak gibi bir şey olur.

ya öyle çok br malumatım yok din konusunda, çok dindar bir insan da değilim ama okuduğum kadarıyla kutsal kitap hem insanlara hem cinlere gönderiliyor. hatta peygamberin cinleri dine çekmek için bazı yaptığı şeyler de olduğu söyleniyor. ama onun dışında kutsal kitapta da çok bir bilgi verilmiyor cinler hakkıdna çünkü kutsal kitap olayları ya da varlıkları anlatmaktan öte, bir kanun kitabı gibi düşünülebilir.

hastalıkla ilgilidir, hastalıkta kulak tıkanır, ve aşırır da rahatsız eder. bol itamin vs kullanın iyleşince geçecektir.

evde (bkz: dekonjestan) varsa kullanın. geçmiş olsun. iyileşme olmazsa ve sıkıntılarınız devam ederse doktora gidin. bunun dışında (bkz: valsalva manevrası) faydalı olabilir. su içmek de işe yarar bazen.

umarım dediğiniz gibi hastalıktandır. dekonjestan yok, ama valsalvayı denedim, tamamen geçmese de daha rahatım şu an. teşekkürler.

(bkz: bridge to terabithia)

(bkz: finding neverland)

the fountain

(bkz: big fish)

çok klasik olacak farkındayım ama "tim burton" filmleri.
ayrıca labyrinth de güzeldir hoştur.
nostalji sever bir çocuk ruhluysanız mary poppins öneririm.

(bkz: the wizard of oz)
(bkz: charlie and the chocolate factory)

ve hatta şunu da diyesim var.

(bkz: arizona dream)

bunlar da masal gibidir benim için ama aradığınız masal tadını bulabilir misiniz bilemem.

(bkz: ink)

the city of lost children

her şeyin fazlası zararlıdırdan yola çıkarsak elbetteki zararlı. ama onun dışında bir zararı olduğunu sanmıyorum.

hayvansal yağ sonuçta. kolestrolü yükseltiyor olabilir.

balık yağının öyle çarpıcı bir etkisi yoktur. tabi fazla tüketmemek şartıyla.ilaçlardan bunu alacağınıza bence haftalık balık tüketiminizi arttırın derim.

malesef durum psikolojik.. İstisnalar dışında balık yiyemiyorum..

www.iherb.com
burdan arat ürünleri tercihen twinlab'ın cod liver oil lerinde hiç balık tadı yok veya carlsson fish oil de. nature's answer'ın cod liver oilinde de hiç balık tadı yok.
tercihen likit al.
ancak kalp ilacı, kolestrol ilacı veya asprin kullanıyorsanız balık yağı almamanız lazım çünkü balık yağı da bunlar gibi kanı seyreltiyor, olası bir iç kanamada pıhtılaşması daha zor olur. onun dışında bir zararı yok. şöyle düşün norveçte balıkçılar bunlardan çay kaşığıyla değil bardakla içiyorlar bilinen bir zarar yok.
balık yağı almam diyorsan günde 15 gr keten tohumu veya 100 gram ceviz veya bol semiz otu ve tüm yeşil otlardan çok tüketirsen vücut (şeker hastası, kanser, tiroit bezinde sorun olan biri, alkolik değilsen) kendi balık yağındaki faydalı asitleri üretir.

eğer balık tüketemiyorsanız kesinlikle balık yağı kullanmalısınız.
marka önemlidir, sağlık bakanlığı onaylı ve yüksek saflaştırma teknolojisi kullanılmış balık yağlarını tercih edin. sonuçta bu her gün kullanılacak bir şey, ağır metallerden arındırılmış olmalı. ben seven seas pulse kullanıyorum, 60 jelatin kapsül var içinde. günde 1-2 kapsül alınıyor. 20 lira fiyatı. ben çok memnunum.
balık yağının hiç bir zararı yoktur. hayvansal bir yağ olmasına rağmen kolesterolü yükseltmez, aksine düşürmeye yardımcı olur.

balığa gayet zararı var. bence zeytinyağı tüketin, içiniz de rahat etsin balıklar da.

tinyurl.com burada driver ı var.

www.driver-indir.com

windows 7 için de link koymuşlar.

teşekkürler....

Ben kendi CD'sindeki driver ile kullanıyorum aynı yazıcıyı.

ikinci soruya ben imuneks derim. doğal bir içecek olarak da kefir içmenizi tavsiye eder çekilirim.

(bkz: solgar vm2000)

Kefir de bağışıklık sistemi için faydalı, bağırsaklardaki bakteriler için faydalı. beta glukan'ın faydasını bilmiyorum ama d3 vitamini çok önemli, gribe karşı c vitamininden bile etkili diyor herkes.
www.iherb.com
bak bu vitamin ve katkı maddeleri sitesi, en çok satan ürünler, gördüğün gibi ilk 3 d3 vitamini ilk iki ürün ise 5000 i.u.
normalde insanın günlük ihtiyacı 500 iu diyorlar, ama yazın 30 dk dik gelen güneşte kalındığında 9500 iu d3 üretiyor vücut kolestrolden. beslenme bülteninde bu konuda ahmet aydın kışın 5000 iu öneriyor. www.wapf.org da da benzer öneriler var.

ha bir de nerden bulursun bilmem ama mürver (elderberry) şurubudur, kuru meyvesidir bağışıklık sistemini güçlendirdiği söyleniyor.

n-1 mis ya... evet o oluyor da bi de serbestlik derecesi oluyor iste, serbestlik derecesi, guven araligi derken, kabul ya da reddediyorsun. oole.

evet n-1 ve misal %95 güvenilirlilikle verince -> %5 lik kısıma bakılır; yani %97.5 ve %2.5

bu da demek oluyor ki; t.975 e N-1 inci bsamağında bakacan tabloya.

şöyle formülüze edebiliris; %x= 0.x -> 1-[(1-0.x)/2)]

budur umarım sormak istediğin :/

student t dağılım tablosundan bulman gerekir guven aralığını ondalık hale getirip 1den cıkarıyorsun falan :?? kabul etmek reddetmek hipotez testinde var emin misin?

iyi de zaten hipotez testi yaparken tablo değeri ile hesap değerini karşılaştırıyoruz. neyse "değişken sayısı-1" oluyor.

edit: mesela formül şöyle bulunur ya regresyon da =>
Y=alfa+betaXi

işte bu formüldeki her bir X yani Xi değişken oluyor. bunların sayısı-1 oluyor.

I------I------I
I A I B I
I------I------I
I X11 I X21 I =======>>>> burada mesela parametre sayısı 2(A ve B), değişken
I------I------I =======>>>> sayısı(istatistik) 4. n-1 den serbestlik derecesi 3 olur..
I X12 I X22 I
I------I------I


edit2: aslında ben çok güzel çizmiştim ama siz öyle göremiyosunuz..

aslında n 30 dan büyükse direkt normal dağılımda kullanabilirsin.

herkese cok tesekkurler. t-joe guzel anlatmissin, matris o sekiller belli,B A'nin altinda, o matrisi x'in matrisiyle carpiyosun. hatta anlayinca mutlu oldum, eheh :) cedric seninki de alakali. evet evet hipotez testiyle alakali bu da, yani n-1 di bilmem gereken.

güzel memleketimizde doğadan diye bir çay firması var, çeşitli çayların karışımından güzel çaylar da sürüyor piyasaya tek aromalı çaylar dışında. gece çayı diye çok rahatlatan bir çayı vardı sarı kantaronlu, bir de çocuk çayını çok severim çünkü içinde anason var, mis. marketlerde bulunuyor.

schlotzsky's deli de bir dolu süper aromalı çaylar var. ayrıca piyasada satılan hiç bir çayın tadına da benzemiyor. onlara da bir bakabilirsiniz.

bende doğadan ya da ofçay ın karışık çaylarını öneririm.

abi böğürtlen yaprağı alıyorsun baharatçılardan.çay yerine onu demliyorsun, bence yeşil ve siyah çaydan güzel bir tat.
gittigidiyor.com da bir sürü çeşitli aromalı çaylar var ayrıca ama çok pahalı.
mesela yıllar önce kadıköyde bir yerden vişneli çay almıştım tadı damağımda kaldı bir daha bulamadım.

kargolar taşımıyor diye biliyorum. ya thy ya da istanbul ankara arası çalışan bir şirketin otobüsünün birinin muaviniyle anlaşın. bilemiyorum çözüm gelmiyor başka.

arel üniversitesi?

ne okumak istediğine göre değişir bu.

mühendislik okumak istiyorsan teknik üniversiteler(bunlar arasında da açık ara odtü) hala avantajlı ama bilkent ve sabancı'nın yaptığı ataklar süper. bilkent bu sene makine açtı mesela gerek öğretim görevlileri gerek müfredat inanılmaz tatlı..

Hukuk dersen Galatasaray.

itü.

okan üniversitesi.

itü değil bir de.

ona buna gore degisiyor tabi ama en iyi deyince akla gelenler var. bogazici, odtu, bilkent, itu ilk akla gelenler mesela (benim aklima bunlar gelmiyor diyen sivri kisilikler de cikar tabi). iste boyle kapsamli arastirmlarda belli bir listeye sokuyorlar bunlari ama listenin en ustundeki illa en iyi olacak diye birsey yok. o kadar ayrintiya ineceksek ogretmenlere, hatta ogrencilerin zeka seviyelerine kadar inelim o zaman, yuh. parayi basmadigin surece hepsini oss belirliyor zaten, degil mi (sinav sistemi degismeidyse?). cok konustum yahu, banane...

bir de suraya bakin:
(bkz: türkiye'nin en iyi beş üniversitesi )

ottü

soldier of fortune 2

urban terror indirip oynayabilirsin.fazla iyi pc gerektirmiyor hemde ücretsiz.

Combat arms olur.

suadiyeden kadıköye dolmuş ya da ototbüs. sonra kadıköyden samandıraya otobüs. ya da bostancıdan falan samandıraya var mı bilemiyorum :/

sahilden kartal, oradan envai çeşit minibüs ve otobüsle samandıra.

teşekkürler.

kulaklık kulakta aşırı bakteri üremesine mi ne neden oluyordu. yanı kulaklık zararlı bir şey.

şimdi hep şöyle bir teorim olmuştur, sanki tek tarafa takarsam o kulaklığı, biri diğerinden daha çok zarar görecek, sonra dengem bozulacak falan gibisinden. düşünsenize iğrenç bir şey tek kulak süper duyuyor diğeri ise nanay.

ama bilimsel olarak bir zararı olur mu bilmem. ama dediğim gibi zaten kulaklık zararlı bir şey.

1 saatte 700kat artıyor bakteriler

şu radyocuların kullandığı geniş (yani direkt kulağa girenlerden olmayan) kulaklıklar için de mi geçerli bu?

edit: gerçi benimki direkt kurağa entegre edilenlerden ama yenisini alacak olursam en azından ona göre alayım diye sordum.

yok kulak içine takılı olanlar için geçerli diye biliyorum.

mesela bende pilipsin arkadan geçmeli kulağa tutturmalı çok güzel bir kulaklığı var. daha sağlıklı onlar.

www.philipskulaklik.com

evde ofiste ya da bir kafede falan ideal oluyor bunlar, ama ne bileyim dışarda toplu taşımada mp3 player ile takılırken rahat olmuyorlar, onun için de senayzır alınası.

kulakiçi kulaklıklar için geçerli

Tek taraftan ses gelmediği için diğerine fazla abanıyor olabilirsiniz, daha düşük ses yüksekliği ile dinlemeyi deneyin.

bu kadar zamandan sonra sinir stres yapman normal... endüstri mühendisliği'ni hollanda civarında okuyabilirsin. seçenekelr arasındaki en iyi bence budur. jeofizikten oraya geçiş yapılır mı pek bilmem ama endüstri mühendisliği biraz "işletme" filan gibi dersler de ister sanırım... lojistik, supply chain filan... ingilzicen iyi sie tercih et derim.

ya endüstri mühendisliğinin bir çok dalı varmış. aralarında jeofiziği de kabl edenleri de varmış. misal construction management falan gibi. ya en çok kafamı karıştıran ise bu kadar bölümden hangisi daha mantıklı yoksa gidip genel bir endüstri müh mastırı mı yapmak?

o konuda sanırım biraz araştırma yapmalısın. endüstri mühendisliği hem türkiye'de hem yurtdışında iş kapılarının açık olduğu bir mecra. :) alt dallarını ise bir araştır derim.

anladım teşekkür ederim

peki başka başka tavsiyeleri, diyecekleri olanlar ? :/

notlarını yükseltmekle başlayabilirsin

e tabi onun için de uğraşıyorum : ))

yani böyle "şu bölümü de bir düşün, şunu da bir aklının bir köşesine yaz" diyecek olanlara da her daim kapım açıktır.

beraber puzzle yapın, çok güzel olur.

worms oynayın

Biraz kesenin ağzını açmak sorun olmayacaksa Mageknight deneyebilirsiniz. Masaüstü tatik/rpg gibin.

worms armagedon, worms 2 ya da worms world party yae.

seks?

scrabble veya upwords gibi kelime oyunları.

cidden bak.

Hidden object oyunlarını ikiliyorum. Onlarca var ve hepsi de iyi kötü zaman geçirttirir.

mükemmel bir şey keşfettim tam sevdicekle oynamalık
www.isketch.net
üyelik gerektirmiyor türkçe odalardan birine girin oynamaya başlayın

ayrıca bedava programlar da var iphone için. ve yetiyor da adama. iphone dışı yalan.

iphone diyorum.

telefonu normalde sadece konuşmak için kullanan biriyseniz bazı özellikleri hoşunuza gitti diye 2000 liralık bir alet almak çok mantıklı olmayabilir.

benim tavsiyem 500 lira civarına bir smartphone alıp, bir süre kullanıp sonra eğer ekstra özelliklerle ilgileniyorsanız iphone'a geçmeniz olur.

(bkz: nokia e71)

sizden hoşlanan ama utangaç olduğu için ilk adımı atmaktan çekinen bir adam olabilir karşınızdaki. en azından yardımcı olsanız iyi olur bence. benim aklımda ukte olarak kalmış ve yaşanamamış bir ilişkimin sebebi buydu çünkü.

bende ilk adımı kadının atmasını isterim arkadaşım. hayatın, her ortam ve her şartında, kadın ve erkeklerin eşit olduğunu kafamıza vura vura bizlere empoze eden sizler, iş gönül, aşk, meşk ilişkileri olunca neden ilk adımı erkek'den beklersiniz.? sorarım.

diycesen ki, ''clamerciğim, doganın kanunu bu'' hayır efendim. doğanın kanun/kuralı bu değil. bundan mütevellit, ilk adımı kadın atmalıdır.

sorusu olan?

dünyanın en çok tartışılan, tartışılırken en çok zaman harcanan ve bunların gereksizliğini çok az kişinin anlayabildiği konusudur.

(öncelikle basit cevap veriyorum; sonra biraz daha karmaşıklaşacak uyarmadı demeyin)

aranılan ilişkiye göre değişir durum. ne aradığını düşün? tek gece takılacağın, bir hafta zaman geçireceğin, en olmadı bir ay gönül eğlendireceğin birisini arıyorsan. sen atmalısın ilk adımı. eğer ki ciddi bir ilişki arıyor ve de ilişkin bir noktadan sonra verdiğim 3 tipten birine dönüşüyorsa yani basit bir sevgiyle, yapmacık bir bağla bağlanmışsan karşındakine o zaman da sen atmalısın ilk adımı. zira dünyasal sevgiye sahip olan ve elde etmeye çalışması gereken sensin. (tikkat tikkat, burada işler bir üst boyuta çıkıyor) velhasıl kelam, sen "o"nu arıyorsan, inan "o"nu bulduğunda adım atmaya gerek kalmayacak. bir bakış, bir selam, bir temas, bir öpücük tüm geleceği bir anda hissetmeni, öğrenmeni ve tüm gelecekten bir anda emin olmanı sağlayacak. bu aşktan da öte bir şey..

edit: cevabını okudum. soruyla pek bir alakası olmadığı, benim haberim olması için yazdığın ve de benim haberim olmasından ötürü sildim. alınacak bir şey yoktu yahu:/ bahsettiklerim sadece kelimeler değil. sevgiler..

öncelikle (bkz: kadına pozitif ayrımcılık)
sonralıkla bunu siyah ve beyaz, kadın ve erkek şeklinde ayırmak saçmadır. insanız lan biz insan, milyon tane karakter özelliğimiz var. bunun utangacı var çapkını var osu var busu var.
lütfen yani.

bi dişi olarak ilk adımı atmakta hiçbir sakınca görmediğimi söyliyim ilk başta. Bence ilk adımın kimin attığı çok da önemli değil; ama şunu da gördüm ki er kişi ilk adım karşıdan gelince "çok yakışıklıyım, vazgeçilmezim, süperim lan" triplerine girip erkek arkadaşlarıyla girdiği "sidik yarışında" bunu anlatarak kendince bi ego tatmini yaşayabiliyor. kendim de yaşattım, başkalarında da gördüm. bi erkeği itici yapan detaylar top 5 listesinin 1 numarası da budur bana göre.

önemli olan karşıdakinin ilk adımın hatun hişiden gelmesini kaldırıp kaldıramayacağıdır, bence.

yahu ölmezsin be, at atacaksan... kadınların da götü az kalkmaz yani ama o başka bir mesele. genelde şöyle olur: kız ufaktan bir şey yapar ama bariz bir harekette bulunmaz, erkek olayı idrak edebilirse niyeti de varsa o adımı kesin atar. "lan? acaba?" diye diye, tırsa tırsa atar o adımı. ben bile gerildim burada.

Bence ilk adimi atan kadin erkege özenen kadindir. Yapmayin sevgili hemcinslerim, yakismiyor! Asil bir kadina gidip erkege asilmak ya-kis-mi-yooooo! bitti.

tum gelenekci kadınlar itlaf edilsin. kuralcı dangoz politikacı kadınların hepsi itlaf edilmeli. bi an once. ne hissettigini ne kadar verdiginin pesinden kosamayan cucukler ibibikler itlaf edilsin.

ilk adımı tavuk atmalı. böyle saçma iş mi olur? kadınları adım atması, hoşlandığını falan söylemesi, tövbe tövbe, aykırı işler bunlar ıyk!!!

Mahpeyker, burada atıp tutuyorsun şimdi ilk adımı illa ki erkek atmalı filan diye ama ben senin dün açtığın soruyu da hatırlıyorum. Özetle, sen ilk adımı atıcan ama gururdan yapamıyorsun. Seni gaza getirelim, bahane bulalım diye de bu soruyu sordun. İtiraf et, ilk adımı atmak istiyosun ehehe :)

www.afiyetle.com

bi de menemen

Patates-biber varsa patlıcan kızartma üzerine yoğurtlu sarmısak sos.Bide yanına pirinç piavı.Miss :)

bence mercimek çorbası. 3 gün önce koca bir tencere yaptım az önce bitti. hem yapması kolay hemde şu havanın soğup soğmamak arasında gidip geldiği enteresan günlerde her derde deva
..

evdeki malzemeler ne?

@metraj04
pilav zor bir yemek değil mi ya? ben hiç blaşmıyım mundar olmasın boşuna.ama teşekkürler ilgine:)

@cedric
çorbayla da karın doymuyor ama:S yine de teşekkürler.

@cedilla
aklınıza gelen şöyle kolay ve doyurucu tarifleri söylerseniz, malzeme bulunabilen bir şey olduktan sonra evde yoksa bile tedarik ederim. yalnız yemek yapma konusunda hiç bir tecrübem olmadığını tekrar hatırlatmak istiyorum.

sade makarna + salçalı patatesli tavuk

tavuk döner - donmuş.
bol acılı soslar.
kırmızı veya beyaz kıtır lahana.
taze soğan.
hatta isterseniz yer fıstığı.
susam yağı da olur, normal yağ da, biraz da soya.
acaip uzak doğu yemeği oluyor.

en önü bilmiyorum ama balkon rahat. balkonun en önünde izlerken en öndeki demir şey biraz rahatsız ediyor ama çok da değil.

alt katta hiç izlemedim açıkçası...

en önden aldım gitti
önümde oynayacaklar oyunu şimdi de kıyafet derdine düştüm

şarap boyar doğrudur : ))

@cedric
Bir yerde:"Dilin üzerinde siyah saç renginde bir tabaka varsa o zaman bağışıklık sistemi çok zayıflamış demektir ve çok ağır bir hastalığa işarettir.Bağırsaklara yerleşen mantarların üretiği aşırı toksik madde nedeniyle bağırsaklar tahrip olmuş demektir.Mantarlar ve bakteriler tarafından üretilen toksik maddeler önlenemediğinden hasta kolon kanserine yakalanmıştır." deniliyor

Sen de böyle bi durumda karşılaştın mı,şaraptan dilin siyahlaştı mı yani?.Yoksa ihtimal mi veriyorsun?

cedric'i bilemem ama kırmızı şarabın öyle bir etkisi oluyor, dilde ve dudaklarda siyah lekeler bırakabiliyor. kendimden biliyorum. ama dilimin büyük bir kısmı hiç siyahlaşmamıştı şaraptan. daha çok dudaklarda iz bırakmıştı.
@metraj, bugün de doktora gitme imkanı olabilir. anlaşmalı hastaneleri bir dene derim. ya da acil birimlerini.

Kıllı Dil.

dil sırtındaki papillaların büyümesi ve boynuzsu çıkıntıları sebebiyle dilin siyah kıllı gibi bir görünüm alması. genelde sarı-kahverengi başlar, siyaha dek ilerleyebilir.
sebepler arasında alkol ve kötü ağız hijyeni, sigara ve bazı antibiyotikler var.

tedavide önce ağız hijyeninin düzltilmesi gerek, ek olarak oral tretinoin jeli ile fırçalama önerilebilir.

tanı için dermatoloji uzmanına görünmesi daha doğru.

İstanbul Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş Çene Hastalıkları Bilim Dalı. sigortanız da varsa süper olur.. bir kaç test istenecek, muhtemelen işin içine mantar da karışmıştır. bayram sonrası gidebilir, paniğe gerek yok...

ya hep içer içer birbirimize dilimizi dişlerimizi gösterirdik. dişler siyah olmasa da dil siyahlaşıyordu ya. yani eminim oluyor. ama tabi başka bir sorun varsa bilemeyeceğim.

Sindirim sistemi sorunlarindan olur, muhtemeleb Kabizliktandir.

basit bir kramp da olabilir, ciddi bir şey de olabilir. dahiliyeye giderseniz sizi yönlendirirler, muhtemelen ilk olarak ultrasonla başlar

karaciğerinizin ağrıdığını nasıl düşünüyorsunuz :) bence basit bir kas ağrısı bile olabilir.

kas gevşetici vs almayı denediniz mi? ailenizde kronik karaciğer rahatsızlığı veya hepatit benzeri hastalığı olan var mı?

dahiliye veya enfeksiyon bölümüne gidip, karaciğer enzimlerinize bir baktırın isterseniz.

o bölgede karaciğer olduğu için karaciğer ağrısı olarak şey ettirdik. alkol aldıktan sonra ağrının artması da karaciğer yönündeki şüphelerini arttırmış.

kas gevşetici almayı denemedi, ailede yok kronik karaciğer rahatsızlığı. hepatit konusunda emin olamadık..

ilk yapılacak sey kandan alt ast değerlerine falan bakmaktır. obezite, alkol tüketimi, sağlıksız beslenme, ileri derece şeker hastalığı falan buna neden olabilir.. ultrason ve kan testi ile net sonuc elde edebilirsiniz..

aman diyeyim karaciğer ciddi bir şey, taklaya gelme.

ama karaciğer ağrısı ilk defa duydum, ağrımaz benim bildiğim. benim mesela karaciğerimde sorun avrdı, ve hiç bir belirti dahi görmemiştim, rutin çekap yaptırırkene karaciğer enzimlerimin 3 katı fazla salgılandığını duydum.

düzgün bir rejim ve alkolü bir süreliğine bırakman suretiyle her şey noramle dönebilir.

en sağlıklısı doktora gitmek tabi. o yapılması gerekenleri söylecektir.

alkol kullanımı yüksekse dediğim gibi enzimlere baktırmakta fayda var. Ek olarak bence safra kesesi konusunuda gündeminize alın.

safra kesenizde taş olmasın ? Bu taş safra duvarlarına yapışmış olmasın ? tabii bunların cevabını anck bir hekim verebilir.

bu tür ağrılarda hiç bir zaman gerekli tetkikler yapılmadan kesin olarak "ne ağrısı" olduğu söylenemiyor.

aha da böbrekler gitti, denirken böbrek olan yere vuran başka bir yerin ağrısı çıkabiliyor falan. tüm batın ultrason, genel kan değerleri ve idrar testi gayet gerekli. hem bi' doktor ziyareti olmuş olur.

kc ağrısı sırta omzun altına vurur.buradan ahkam kesmek yanlış olur ama kas ağrısı,mide yanması,ağrısı,özafagus problemelri de olabilir.psikolojik de olabilir.doktora görünmeke fayda var

bana daha çok epigastrik ağrı tarifliyorsun gibi geldi. safra kesesinde bi sıkıntı olsaydı daha yan taraflarını gösterirdin sanki. tabi ağrı nasıl bir ağrı? zonklayıcı tarzda mı yoksa sürekli bir ağrı mı? hareketle ve soluk alıp vermenle değişiyor mu ağrının karakteri? yatarak mı ağrın artıyor yoksa ayaktayken mi? ağrı soluk alıp vermeni de etkiliyor mu? midende yanma da var mı? ağzında acı bir sus hiç geliyor mu? kullandığın bir ilaç var mı?

alabiliyorsun.

alabiliyorsun.

zorunlu ders ise, dersi daha önceden almış olman lazım diye biliyorum.

peki arkadaşlar ikinci dönemden tek dersim var-önceden almıştım zaten- ilk dönemden de 1 ders kalsa ve ben tek ders sınavıyla bu ilk dönemki dersi alıp-verdiğimi kabul edelim-, ikinci dönemde tek ders sınavıyla 2.döneminkini alabiliyormuyum yoksa 2 ders görundugu için alamıyormuyum?

ilk dönemden de bir ders kalırsa artık iki dersin olduğu için iki dersten de tek ders sınavına giremezsin ilk dönem sonunda. o zaman ikinci dönem kalan dersi normal döneminde alıp geçip ikinci dönemin sonunda ilk dönemden kalan dersten tek ders sınavına girebilirsin.

yalnız kalmamaya çalış, yakın bir arkadaşın ya da ne bileyim her hangi bir arkadaşınla ders çalışmaya çalış belkin faydası olur.

Ne yaparsan yap dusuneceksin. Acini doyasiya yasa, sonrasinda hayata kaldigin yerden devam.

sınav yarın yalnız. depresan almayı düşündüm ama o zaman da çalıştığımdan da bir şey anlayamam heralde.

bir süre sonra geçeceğinin farkındayım ama zamanlaması çok kötü oldu yahu.

ben 2 ay önce terkedildim halen sınavlarımı etkileyebiliyor. zamanla etkisi azalıyor ama ne kadar bastırırsan birkaç gün sonra o kadar fazla kendini gösteriyor acı. bence hergün biraz üzül düşüncelerini ondan çok da uzaklaştırma hatırlayınca yaşayacağın anlık şoklar daha kötü oluyor. bir de dengesiz durumlara hazır ol mesela 3-4 gün hiç aklına gelmeyip 5. gün gözlerini dolu dolu yapabilir. aynı gece 6 farklı şekilde barışma senaryolarını içeren rüya görebilirsin. her rüyanın ardından uyanıp küfredebilirsin. hani hazırlıklı olman açısından hayatını bununla birleştirmeye bak. engelleme ama çok etkilemesine de izin verme.

(bkz: eski sevgiliyi özlemek)

benim entryimi bul ordan, gerçeği öğren. sonra da kendi kendine de ki:"lan ben aslında kendimi özlüyormuşum. ne egoistim. defolup gideyim."

defolup gittiğin yer masa başı çalışma alanın olsun.

ya evet vista görsel olarak iyi bir program, ama bilgisayarı çok kasıyor. bunun yerine xp kuruyorsun bilgisayar daha az kasılıyor. bir de her programı yüklemeden önce izin ver, emin misin gibi sorular soruyor, adamı manyak ediyor.

vista, win2000 gibi ara işletim sistemiydi. uyumsuzlukları oldu. yavaştı. windows 7 için sancılı bir hazırlık oldu.

bir çok şeyin yeri değiştiği için, okumayı baştan sökmeye çalışıyormuş gibi oluyor insan yeni bir işletim sistemi kullanmaya başladıktan sonra.

tahminimce bugünkü bilgisayar kullanıcıların yarısı, xp ile öğrendi bilgisayar kullanmasını, onun da etkisi büyük sanırım.

Bu konuya farklı boyutlardan yaklaşabiliriz aslında. Öncelikle kendi görüşüm, yaklaşık 1.5 senedir windows vista' yı severek kullanıyorum. Tabi ki orijinal olarak. Orijinalliğini niye vurguladığımı birazdan anlatacağım.

Windows vista, xp den sonra ilk başta kötü geliyor ancak service pack 1 ve 2 ile birlikte çok başarılı ve stabil bir os olduğunu kanıtlıyor. 1.5 yıl içinde hiç şişmeden format yemeden xp ile yaşamak hayaldir. Kullandığım tüm xpler korsandı vista ise orijinal belki fark bundan kaynaklı ama xp ile 3 ayda bir format atıyorum yahu...

Çoğu insan sistem kaynaklarını sömürdüğünü söylüyor. Görece olarak haklılar. Şimdi bunlara değineceğim.

Birincisi. Windows Vista' yı eski sistem bilgisayarla kullananlar yani 512 mb ve hatta 1 gb ram ile kullanmaya çalışanlar, ya da onboard kart ile. windows vista, ne yazık ki kuvvetli sistemler istiyor. Ama artık dünyada standart neredeyse 2 gb ram oldu. onboard kart da artık ev kullanıcıları için pek kullanışlı değil. haliyle p4, 512 mb ram li bir pc ye vista kurarsan "baba bu çok yavaş, anasını ağlatıyo sistemin" dersin. Ben 2 gb ramli bir laptop da kullanıyorum, boşta dururken yüzde 34 gibi bir rakam yiyiyor ramden. ama spss de istatistik yapıp, diğer yandan cd yazarken kaynak yüzde 70 i aşmıyor. tabi burada işlemci faktörü devreye giriyor...

İkincisi, Windows Vista' yı kötülemek için kötüleyenler. En tehlikeli grup, zira ülkemizde yeni çıkan şeylere bok atmak süper prim yapar. Vista XP' nin tırnağı olamaz diyenler zamanla Vista' ya geçtiler şimdi de hepsi Windows 7 kullanıyorlar. Windows Vista, stabildir, ofis kullanıcı için iyidir, oyun performansı yüksektir, driver yüklemezsin, işini kendi görür, arayüzleri güzeldir vs. vs. vs. Aynı klasmanda aynı marka 2001 ve 2005 model araba aynı mıdır en basitinden birinde kasetçalar verdır birinde ise cd çalar.

Son olarak, Vista kullanmayıp eleştirenler vardır ki kaçmak bu insanlardan en doğru iştir. Son olarak zamanında windows 95' den xp ye geçmek de çoğu kişi için kolay olmamıştı.

peki xp niye bu kadar kullanışlı dersen, çok temel düzeyde bilgisi olan bile kullanabiliyor, 64 mb ram harcıyor, ama eski eski ve eski. tüm bunlara rağmen gelmiş geçmiş en iyi os tabi ki microsoft un yayınladığı xpdir. ama vista asla kötü değildir...

orijinalliğe gelince orjinal sistemler cracklilere göre saldırıya daha korumalıdır.

Vista ilk çıktığında oldukça sorunluydu. Saçma sapan hatalar, dosya aktarım süresinin uzun olması, bellek kullanımı v.s dolayısıyla bu tür sorunlar son kullanıcıyı rahatsız eden sorunlar olduğu için çok şey yazılıp çizildi. Ben ilk halini kullanmadım ama 2-3 ay kadar sp2 li halini kullandım. Oldukça sorunsuzdu. Herhangi bir sorun çıkardığını görmedim. Sonra da zaten Windows 7 çıktı, Vistayı bıraktım.

1,5 yıldır, vistayı rahatlıkla kaldıracak bir laptopta vistayı kullanıyorum. ve çok çok iyi benim için bu işletim sistemi (daha önceki duyurularımda da görebilirsin bunu)
oyun oynamıyorum, günlük işlerimi ofiice ile, internet keyfimi firefox ile ve bazen yaptığım tasarım işlerinide coreldraw ve photoshop ile rahatlıkla kullanıyorum. dediğim gibi sistemimde ortalamın üstünde olduğu için ne bir hız sorunu yaşadım ne bir takılma ne bişey. bence gayet iyi bir işletim sistemi. görsel olarak da çok şey sunuyor.
ben fazalasıyla memnunum yani.

vista, çıktığı dönemde son kullanıcının genelinin bilgisayar donanımını kendisi için geçersiz/yetersiz kıldı. paşa paşa xp kullanan insan "lan dur vista'ya geçeyim" dediğinde kasma olayıyla karşılaştı. xp'de çalıştırdığı programı çalıştıramadı, uyumsuzluk kelimesiyle tanıştı. hemen her adımda sorulan onaylama soruları da katmerledi bu iticilikleri. kulaktan kulağa yayılan vista kötülemeleri de genel bir antipatinin oluşmasına katkı sağladı. microsoft vista'yı gözden çıkarıp umutlarını 7'ye bağladığında aslında bu sorun ortadan kalkmaktaydı. ancak mutlaka daha derin sebepler de vardır; vista'nın sevilmemesinde, görece kısa ömürlü olmasında. o sebepleri işletim sistemleri hakkında detaylı bilgi sahibi olanlara bırakarak, bir son kullanıcı olarak böyle düşünmüşümdür vista hakkında.

vista'yı güçsüz makinalarla kullananlardan daha çok, güçsüz makinaların üstüne "vista ready" yazıp içinde makinanın kaldıramayacağı işletim sistemiyle satan microsoft ve üreticilerin suçudur biraz da ünü.

standart laptopların 1gb ram, onboard ekran kartıyla geldiği bir dönemde çıktı vista.

hocalar, basit mantığın gözünü seveyim. üzerine ben de çok kafa patlattım da. vista candır diyen birisinin tek savunduğu mantıklı nokta windows 7'nin daha tam oturmamış olmasıdır ve xp'nin çift çekirdeği vista gibi desteklememesidir.

bana sorarsanız, vista benim ömrümü yedi, ömrümü. evet xp'de bilgisyara reset atmadan çözüm bulma, düzeltme olaylarına baya girmiştik ama vista bir yavaşlıyor ki kaç ram olsa farkmıyor. zerre kımıldamadığı zamanlar oluyor. gerçi son zamanlarda artık 2 yılın üstünden yeter dediğim için tepkiliyim biraz. ama çok basit ya:
paran varsa bas al son teknolojiyi, iyi bak 2 yıl değiştirmene gerek kalmaz
yoksa o kadar para, desktop alırsın daha ucuza iyi bi sistem kurarsın.
yoksa işletim sistemine falan kaldıysa işiniz, bol bol format vs. gerekir
ya da çak mac'i kurtul.
sakın galatasaray'ın hakan şükürü gibi windows veya windows xp/vista'ya çakılı kalma. lanet gitsin hepsine.

aynı makinede xp-vista biziniz ve win7 kullandım. vista ile calısmak mumkun degil hic bi sekidle. surekli takılma vs vs grafiklerde cokme. dvd takınca bsod lar oluyor. xp ve win7 birebir aynı performansta calısıyor. hatta uyum sorunu da yasamadım kesınlıkle kullandıgım proramlarda. ki vistaya kuramadıgım/bulamadıgım driverlar da oldu. win7 ye en kotu durumda xp driverını caktım yıne calısıyor sorunsuz. vista da update den sonra ucan driverlar mı dersin, surekli degisen dosya izinlerı mı dersin, diger partitionlara erisim sorunu mu dersin ne ararsan var. ha simdi 3 yıl formatsız xp kullanmısken[bilimum cad proramı adobe seylerı flnfln gibi kalkıp da vista yemıyor diye vista pesınden kosamam, calısıyorsa buyursun calısmıyorsa koyımgtune. her daim calısan linux um da var zaten. hanı tum bunlar arasında bi tek vista da surekli sorun yasıyorsam o isletim sistemını silerim oncelikle, donanımı degistirmek yerıne.

Üstteki hiçbir yorumu okumadığımı belirterek vista ile olan görüşlerimi yazıyorum.
Şu ana kadar hiçbir sorun yaşamadım. Hız sorunu da dahil (Pc'm high-end denilen standartlarda). Her şeyden önce soru sorulmasını uac'yi kapatarak hallettim. Tema olarak win98 temasını kullanıyorum (Çoğu ıvır zıvır da kapalı).
Ve ilk başlardaki cümlemi tekrar söylüyorum. Vista tek kelimeyle "problemsiz". Sanmıyorum ki kısa bir süre sonra win7'ye geçeyim. O derece memnunum.
(Ha win7'nin vista'dan "bariz" üstün olduğu bir zaman olursa -ki olur muhtemelen-, o zaman vistayı bırakırım o ayrı)

bilgisayarımda (dizüstü) vista kuruluyken ne yaparsam yapayım, hangi oynatıcıyı kullanırsam kullanayım 720p filmleri akıcı bir şekilde izleyemiyordum. şimdi win 7 var ve rahatlıkla izliyorum. kaymak gibi. elbette başka farklar da var ama benim aklıma en spesifik bu geldi.

karbonatlı su ile gargara yapabilirsin? ya da karbonat basabilirsin?

bende de oluyor onla yaşamayı öğrendim ben : ((

ben aspirin basarım üstüne.. iyi gelir.

walla ağzını çöplüğe çevirdik adamın ama ben de kuru kahve basmak iyi gelir diye duymuştum.

Aft'a falan da iyi geliomuş

birader aspirin mi basılır onun üstüne :D tuzlu suyla gargara yap. sigara içiyorsun sanırım ya da pek kendine bakmıyorsun vitamin almıyorsun sanırım. çünkü vitaminsizlik (çoğunlukla sigara içenler vitaminlerini heba ettikleri için) başlıca ağız'da kendini belli eder. vitaminsiz kalırsan ağzında kolayca yaralar oluşmaya başlar, hatta kızarmış etmek yemene bile gerek kalmadan soyulmalar veya bir noktada böle beyaz bir delik şeklinde boşluklar oluşmaya başlar. ha bu değilse problem.

kızarmış ekmek konusunda biraz daha dikkatli ol :) hem keskin hem de sıcak olduğundan default olarak dokusu göreceli olarak daha ince olan ağızlarda tabi ki yara yapma ihtimali daha yüksek. tuzlu suyla gargara aynı elxa'nın dediği gibi hemen geçirir.

direkt karbonat basın. yakmaz etmez.

denemedim ama kudret narı iyi gelebilir. birazdan deneyeceğim aslında ben de ağzımdaki yara için (sakız çiğnerken yanağımı ısırdım)

selamlar,
türkiye'de master için mezun olduğun bölüm pek dikkate alınmıyor diye biliyorum (yanlış da olabilir ama örneklerini gördüm: sosyoloji mezunu bir arkadaşım 3D modelleme ve animasyon üzerine master yapmıştı mesela.)
onun dışında da şunu sormak istiyorum: özellikle yurtdışı istemenin nedeni gerçekten kaliteli bir master yapmak mı? yoksa gezmek, dil öğrenmek, kişisel gelişimine katkıda bulunarak geri döndüğünde daha iyi iş imkanlarına sahip olmak mı? bu ikisi arasındaki farka göre de apayrı seçimler yapabilirsin.
ben de jeofizik mezunuyum ve açıkçası tanıdığım hiç bir jeofizik mezunu (ben dahil) jeofizikle alakalı bir iş yapmıyor bugün. o yüzden bölümünü çok takma, nihayetinde mühendis ünvanın olacak, bu güzel bişey.
master alanı olarak da nereye yönelmek istediğini belirlediysen ileriki hayatında, ona yakın bişeyler seçmeye çalış. sonuçta ileride yine bu jeofizik gibi bahsedeceğin bişey olmasın. ya da sadece kişisel gelişim için git yurtdışına, madem birikim yapmışsın. dilini geliştir, belirli kurslara git, geri döndüğünde daha donanımlı bir mühendis olarak istediğin bir işe girebilme şansın artar böylece.

cevap için teşekkürler.

öncelikle hepsine evet. hem kaliteli bir master yapmak (hocalarım arasında türkiyedeki master master değil, yurt dışında çok daha kaliteli bu işler diyenler çok) hem de gezmek, dil öğrenmek, kişisel gelişim vs... sonuç olarak sadece dil, kişisel gelişim falan olsaydı daha uygun fiyata, her türü öğrencinin kabul edildiği sertifika programları da var yurt dışında. ama işte senin de dediğin gibi, elimdeki mühendis sıfatını bir ileri boyuta taşımayı planlıyorum.

işte problem de o, devamlı değişken düşünceler içerisindeyim, ne yapmak istediğimi tam bilmiyorum, ama en azından bir kaç şeye indirgedim isteklerimi, endüstri, enerji falan filan... sonuç olarak ben jeofiziğe kendi isteğimle girmedim, puandı çalışmamdı şartlardı buna yönlendirdi beni. ama master için daha bir seçme şansım var ve seçeceğim her bir şeyde şu anki bölümünden daha mutlu olacağıma inanıyorum

açıkçası master dışı programları da düşünmüyor değilim, fakat geçerliliklerini bilmiyorum. ayrıca eğer imkan, iş falan bulursam en büyük emelim yurt dışında bir kaç senemi geçirmek (5-10 eğer yapabilirsem, katlanabilirsem seversem.) sonrasında da ülkeme dönüp vatanıma milletime hayırlı bir evlat olmak.

bu arada yurtdışı masterlar için erkenden yazışmalara başlaman daha iyi olur, belli bir tarih oluyor mu onlar için bilemiyorum gerçi.
bir de mümkün olduğunca sosyal aktivitelerini arttırmaya bak ve bunları transkriptine mutlaka dahil et (aktif görev almasan bile, herhangi bir kulüp/dernek üyeliği, çaldığın enstrüman, yaptığın sporlar, vb.). yurtdışında genellikle mümkün olduğunca sosyal ve aktif birey arıyorlar çünkü.
ve her ne yapıyorsan yap sadece kendin ve senin geleceğin için yaptığını unutma, ailenin zorlamalarını, arkadaşlarının uçuk tavsiyelerini, onların önceleri kendileri için kurdukları hayalleri birincil öncelikle değerlendirme:)
şimdiden başarılar ve kolaylıklar diliyorum sana bu güzel yolda, işallah herşey istediğin gibi olur:)
(yıllık yazısı gibi oldu ama idare et)

evet her ülke için başvuru tarihleri farklı, elimde olan tek şey zaten bu , başvuru tarihleri.

başvuru öncesi cv yollayıp süreç hakkıdna bilgi almak için falan yazışmalara başlayacağım önümüzdeki hafta içi.

çevremdekilerle, asistanlarım ve hoclarımla devamlı iletişim halindeyi, farklı farklı insanlardan da en azından belki işime yarayacak bir bilgi alırım diye duyuruya da yazayım dedim. bakalım...

saol cevaplar için bu arada.

ne kadar aş o kadar iş, az kahve koyarsın az kahve çıkarır,
ayrıca filtre kahve kullanır bunlar genelde.

bu alet filtre kahve yapıyor, yani gerçek kahve. tepesindeki aparata çekilmiş kahveyi koyuyorsun, böyle özel bir süzgeç görevi gören kağıdı falan var, oradan kahvenin suyunu süzüp altta biriktiriyor.

yani bu makineyle yapılan kahve nescafe gibi kahvelwerden daha güzel oluyo diyebilirmiyiz?

filtre kahveyi seviyorsan neskafeden daha çok doğrudur.

doğruyu söylemek gerekirse, bende var bu alet ve evde nescafe bitmediği sürece kullanmıyorum. o daha pratik bundan.

ama mesela gün boyu elimin altında kahve olsun diyorsan o zaman mantıklı, gün boyu çoks ayıda insanın yararlanabileceği kahve makinesi. ama yok bir sabah bir akşam içiyorsan benim gibi, gereksiz.

lezzeti öyle ahım şahım değişmiyor. olayıda kahveyi çekip termostatlı ısıtıcılık yapmak. normal kaaveden daha sağlıklı olduğu söyleniyor(söyleniyor). bi zamazingo vardı elle kendi kahveni kendin çekip bişeyler bişeyler yapıyorsun. cam daracık kavanoz gibi. birileri söyler heralde neydi adı ne diye geçiyor. sen ondan al.

bence günde 2 fincan kahve için masrafa girme. ben french press tercih ediorum. bore onu mu demek istedi emin diilim ama filtre kahveyi french pressle de içebilirsin ööle çok içmiosan. koy o parayı kenara, daha lazım bişi alırsın yahu :)

bu cafelerdeki makinelerdeki kahve gibi olmuyor mu bunun kahvesi? eğer öyleyse arada çok fark var bence. keskinlik acılık ekşilik hiç yok bunda.

o makneyle ilgil olduğunu sanmıyorum, tamamiyle kullanılan kahveyle ilgili. ama o starbaksta neroda falan da filtre kahve istediniz mi bunda yapıp veriyolar.

bende senini gibi özendim aldım...

keşke almıyaydım...
onun yerine french press al aynı şey...

arkadaslar sikma portakal suyuyla tangin iliskisi neyse, cekirdek kahveden yapilan kahve ile nescafe'nin iliskisi de asagi yukari odur (biraz abarti oldu ama neyse). kahve seven, kahveye merakli insan gercek kahve icmek ister, kuru dondurma isleminden gecmis kahve (nescafe) icmek istemez. turk kahvesi gercek kahveden yapilir mesela.

sw,
senin aldigin makina guzele benziyor. dedigin gibi filmlerdeki o sabah uyaninca hazir kahve olayini gerceklestirmeye yarar. birkac kisiye yetecek kadar kahveyi az zahmet ile yapar. yaptiktan sonra sicak tutar ki birkac saat daha icebilesin vs. ama tek basinaysan ve bir oturusta sadece 1 fincan iciyorsan sana cok gelecektir. iade etmeyi ya da baskasina satmayi dusunebilirsin.

diger cevaplarda onerilen french press cesitli yerlerde satilan basit bir kahve yapma aleti. tek kisi icin uygundur. iyi kahve yapar. kullanimi, bakimi kolaydir. hatta kahve yapmadigin zamanlarda ihlamur, ada cayi vs gibi bitki caylari yapmak icin de kullanabilirsin.

otomatik kısmına takıldım ben biraz: bazılarının su haznesi içinde uzun süre bekletmeye dayanıklı değil, sızdırıyor. ama bu otomatik ayarlı dendiğine göre su haznesi sağlam yapılmıştır sanırım. yine de denemeden önce gündüz içine su koyup akşama kadar sızdırmadan tutabiliyor mu kontrol etmekte fayda var. sabah kahve keyfi rezil olmasın sonra...

wikipedia'da neredeyse tüm bilinen sanatçıların diskografileri ve eser listeleri mevcut.

allmusic de var.

www.letssingit.com

www.cddb.com

giriş seviyesi dslr için tercihin canon olmalı. 700 lira bütçeyle temiz az kullanılmış bir 400D bulabilirsin. adres sirkeci hayyam pasajı ya da internet ilanları.

öncelikle aldınmı iyi birşey almalısın. paran yetmiyorsa bekle, olunca alirsın. canon digital rebel xt, xsi hem fiyat olarak hemde performans olarak iyidir giriş seviyesi için. yukarıda yazıldığı gibi ikinci el iyi bir makine bulabilirsin.

200 tl ye gidip filmli bir slr alırsın ikinci el. başlarsın, öğrenirsin, hoşuna giderse de zamanla bir dslr alırsın.

700 liraya alacağın bir canon 400D ile 1500 liraya alacağın nikon D80 arasında teknik olarak çok az fark var; 900 liraya alabileceğin temiz bir 450D ise 1500 liralık D80'in eline verir. benim param çok istediğim gibi saçarım diyorsan nikon al, ama sokağa atacak kadar çok paran olsa bile fotoğrafa yeni başlayan birine D40 ya da D60 gibi nikon'un giriş sınıfı tüketiciye attığı dünya çapında iki büyük kazığı önerecek kadar acımasız değilim. sözün özü nikon'dan uzak dur, canon 450D ya da 400D al bir-birbuçuk yıl götürür seni çok rahat.

ya bir şey diyecem de; 6 saatin altında uyku kanser riskini arttırıyor. tamam göz altı torbaları falan da kötü de, ama yani ilerde ciddi sağlık problemleri ile karşılaşabilirsin. elinde olmayabilir tabi 6 saat uyumak ama mümkün mertebe şu anki mevcut düzenini değiştirmelisin.

Uyku ve yemek düzeni önemli tabi, bunu biliyormuşsunuz zaten. Ciltte eğer böyle bir durum sözkonusuysa dışardan bir müdahaleden önce bu ikisine dikkat etmekte fayda var.

Ayrıca..

İhtiyarlamaya başlamışsınız. Ben de...

- karanlıkta uyuyun, aydınlıkta uyumaya mecbursanız uyku maskesi kullanın.
www.medikalhersey.com

- buzdolabında soğutulup göze konan içi jelli maskeler var, gözaltı morlukları arttığında gözleri rahatlatmak için işe yarayabilir.
www.binbirmarka.com

- gözaltı morlukları ve kırışıklar için binbir çeşit krem var. fakat bunlar genellikle pahalı ürünlerdir. en iyisi cilt bakım ürünleri satan bir yere gidip oradaki uzmanın önerdiği ürünü kullanmak. yves rocher ürünlerini tavsiye ederim, sitede anti-age başlığı altındaki inositol végétal serisi size uygun olabilir, diğerleri daha ileri yaşlar için: www.yvesrocher.com.tr

medobalm diye bi krem varmış iyiymiş. bi de kan tahlili yaptır kansızlık varsa ilaç kullan

şimdi hem uyumam hem meyve yemem olmasın.
eğer uyku düzeniniz zorunlu olarak bu şekildeyse, zorla da olsa düzenli beslenmeye çalışın.ben hayatında 3 mevye yememiş, sütü tatlıdan alan bir insan olarak, günde 3 meyve, 2 kase yoğurt, 1 yumurta, portakal suyu içmeye başladım bir kaç aydır.
inanılmaz zor geliyor ama yapmam lazım, yoğurdu hap gibi lüp lüp yutuyorum.
yani hem gözümün altı güzel olsun hem de düzenli yemeğim diyemezsiniz.çünkü öyle sürelim kremi hoop düzeldi, yutalım hapı hop süperim gibi bir imkan yok.

içki sigara yokmuş ne güzel.gece 23.00-03.00 arası uyumak iyidir derler.illa az uyuyucam diyorsanız, ama ne kadar doğru bilemem.

bir de dermalogica total eye care.bu dediğiniz konularda iddalı olan bir krem.ben nemlendirici olarak anti aging olamayanını kullanıyorum, çok büyük bir sorunum yok, çok faydasını gördüm o sebeple diyemem.
böyle sorunu olan biri kullanmaya başladı, "o da bilmiyorum işe yarıyordur işallah" dedi.

neidü belirsiz, abidik gubidik yüzdeyüz doğal olduğunu idda eden ürünleri denemeyin.gözaltı şakaya gelmez.ciddi bir ürün kullanın.

bir de son olarak gözünüze morluğu geçiriyor diye buz sürmeyin, iyi bir hareket değil o.

istiklal caddesi, haydarpaşa garı, pierre lotiden haliç, ortaköyden klasik cami & köprü fotoğrafı, eminönü, kız kulesi, vapurdan avrupa yakasındaki cami siluetleri, saraylar (yazmışsınız zaten), köprüyü boydan boya alan bi yere gidip gece ışıklı hali hmm bunlar geldi aklıma ilk yine gelirse yazarım daha

-üsküdardan kız kulesi ve boaz.
-bu baltalimanı falan oralar oradaki güzel evler vs.
-caddebostandaki köşk olabilir
-büyük adaya gidip aya yorgi, eski manastır falan...

modadan bu topkapı sarayını gece çekebilirsin, ışıklandırması iyi falan her halde.

topkapı sarayı nın arka bahesinde balkon gibi bir yer var manzarası muhteşem.

günbatımına yakın kadıköy sahilden-tiyatronun oralardan- karşı tarafı çekin, tam bir istanbul silüeti oluşuyor. şunun gibi; www.flickr.com

saydıklarından anladığım kadarıyla daha çok genel görüntü alabileceğin biraz da markalaşmış yerler arıyorsun? bunu yanlış anladığımı varsayarak sana fener balat civarını önereceğim. balat'ın tarihi evleri biraz döküntü gibidir ama fener'e doğru özellikle fener rum lisesi'nin etrafı şahane sokak perspektifleri verir. ben genel manzaradansa daha dar çaplı, sokak ya da bina bazında fotoğrafları daha çok sevdiğim için önerim böyle olacak.

galata kulesi'ne çıkarsanız epey görsel malzeme çıkartırsınız bence.

Hem Beyoğlu hem de Boğaz fotoları için süper bir yerdir. 360 derece fotoğraf çekme açınız vardır.

gökdelenleri ve iş merkezlerini de çekebilirsin.

Beykoz'a da gidebilirsiniz. Hem kendisi güzeldir hem de yüksekten manzarası. Anadolukavağı örneğin, Kanlıca, Beykoz merkez. Ve de Anadoluhisarı'nın tepesinde Tema'nin bir parki vardir, iki köprüyü birden görebileceğiniz bir noktadir.
Ayrıca her iki yakadaki hisarı da çekebilirsiniz başka bir fikir olarak.
Gülhane Parkı, Emirgan, Yıldız Parkı bilmem ilginizi çeker mi?
Boğaz hattı için de dilenci vapuru denen hemen he riskeleye uğrayan vapurlar var. Onlar işinizi görebilir.
Bir de birkaç üniversite çekin derim ben. Boğaziçidir, Yıldızdır...
Düzeltme: Asıl İstanbul Üniversitesi'nin meşhur kapısıdır, atlamışım.

çok klasik ama salacak sahilden şöyle bişey çekebilirsin. tabii ışığı beklemen lazım..

www.facebook.com

Latince -ine ekidir bu. Modern dillerdeki kullanımıyla maddenin yapıldığı maddeyi işeret ediyor genellikle sanırım. Pertaining to, nature of, characterized by gibi bir anlam katıyor. Örneğin, cocaine, coca yaprağından yapılan demek.

ya sonu -in ile biten ilaçalrda ortak bir madde olması lazım. hatta bildiğim kadarıyla sonu in ile biten herhangi bir madde kullanan sporcu doping kullanmış sayılıyor. ya da bu sonu- in ile biten ilaçlar doping içeriyor. bilmiyorum.

ama mesela theraflu, talcid, ve sayabileceğim daha binlerce sonu in ile bitmeyen madde var. pardon ilaç.

Entersandır benimde -in ile biten ağrı kesicilere alerjim var. Alerjimin sebebi "Methamizole" denen bir maddeimiş

enzim ve proteinlerin sonu cogu zaman (belki de her zaman) -in ile biter

Fiyatın makulluğu yanında alınacak şeylere bağlı, en çok dikkat edilecek şeyler de lenslerde veya aynadaki olası çizikler ve bugüne kadar kaç poz çekilmiş olduğu.

yanında 18-55mm lens ve ufak tefek aksesuarlarıyla geliyor. teknik servis aracılığıyla alıyorum zaten o yüzden ne kadar güvenebilceğimi bilemedim.

1 objektifi eline al, her iki tarafını da bir güzel incele, çizzik var mı yok mu.
2 bodynin içindeki aynaya dikkatlice bak, aman sakın elinle elleme. çizik var mı yok mu diye.
3 body üstünde çizik kullanım lekesi bilmem ne var mı, sonuç oalrak kaç seneler kullanacan, çizikti şuydu buydu rahatsız eder isnanı.
4 objektifi makineye tak ve fotoğraf çek. sorna fotoğraflara mümkünse bir bilgisayarda bak. sensördeki bir problem her halde bu vesile ile anlaşılır.
5 vizöre bak, herhangi bir çizik, kayma vs var mı diye.
6 objektifin auto focus motoru çalışıyor mu çalışmıyor mu test et.
7 bulb modudna bir çekim yap, bakalım çalışıyor mu? bir de en yüksek enstantane de de çekim ya
8 perde ömrünü sor
9 neden bunları maddeler halinde yazıyorum?
10 güle güle kullan.

makinaya karşıdan bakarken sağ alt tarafta kalan siyah küçük bi diyafram tuşu vardır. alacağın lensi gövdeye tak, diyafram değerini 9-11 gibi bir değere getir ve bu tuşa bas. diyafram yapraklarının hızla, takılmadan kapandığını gör, emin ol.

diyaframı en kısık haline (f numarasını en yüksek haline - 35 gibi bi değerdir) getir, pozlama süresini 8 saniye yap, aydınlık bir yüzeye koyacak şekilde tut ve çek. fotoğrafta irili ufaklı siyah noktalar görmen lazım. (bembeyaz bi yüzey görürsen pozlama süresini kısalt, aynı şekilde kapkaraysa süreyi uzat..) bunlar sensör üzerindeki kirlerdir, ve zamanla oluşması normaldir, temizlenebilir. ancaak nokta yerine organize olmuş çizgiler, şekiller, dağlar tepeler görürsen sensörün çizilmiş olabilir. teknik servis ise sensörü temizleyebilirler, rica et. temizledikten sonra işlemleri tekrarladığında çizgiler hala gitmemişse koşarak uzaklaş o makinadan.

lensi çıkar ve aletin içini kokla (evet kokla, burnunu sağa sola sürme ama). rutubet veya pas kokuyorsa içine su almıştır, uzak dur.

bu zaten piyasada sürekli el değiştiren bir makina. fotokritik.com/forum'daki alınık-satılık ilanlarına bakarsan ortalama kaça gittiğini anlarsın.

ama hakkaten pahalı gibi. 18-55 standart lenstir zaten, vermese ayıp.

aha bak, adam bir dünya aksesuarla beraber veriyor 800'e :
fotokritik.com

evet pahalı galiba biraz, ama internetten de almak istemiyorum. biraz daha pazarlık yapmak en iyisi..

genetik

bir de distan duzgun gorunebilir ama icten curume var.

bildiğim kadarıyla mesele beslenme alışkanlığıyla ilgili.

diş çürümesinin temel nedeni, şeker, salya ve bakterilerin bir araya gelmesidir.
ağızdaki bakteriler, şeker'deki enerjiyi kullanarak dişlere zarar veren asit oluşturur. bu da dişleri çürütür normal olarak.

eğer yeme-içme alışkanlığımız şekerli şeylere dayanıyorsa, ağzımız normalden daha asidik olur. salyamızın standart ph seviyesine dönmesi genellikle 20-30 dakika sürer. bu süreç içerisinde dişler giderek zarar görür. eğer şekerli gıda tükettikten sonraki bu 20-30 dakika içerisinde dişlerinizi fırçalarsanız, ağzınızda şeker ve bakteri kalmayacağı için ph seviyeniz salyanızın ph ile aynı olur (ki bu genellikle nötr demektir)

kimilerinin dişlerinin diğerlerine göre daha az çürümesinin sebebi bu yeme alışkanlıkları, dişlerini çok fırçalamaları değil, doğru zamanda fırçalamaları ve tabii ki genetik (veya küçüklükteki beslenme alışkanlıklarından dolayı) diş etlerinin ve dişlerinin daha güçlü olmasıdır.

şeker ve diş çürümesi hakkında daha detaylı bilgi istersen : www.elmhurst.edu

bu arada çuvallamışsam affola, dişçi falan değilim çünkü belki daha iyi bi bileni çıkar.

her gün 3 kez falan fırçalıyorum, dişim bu güne kadar hiç çürümedi hem de eskiden sigara kullanmış olmamam ramen dişlerim bembeyaz.

kalsyum falan filanla ilgili olsa gerek. siz siz olun fırçalamaya devam edin, fırçalamazsanız daha da köt olur. bu arada fırçalamak tabi ki yararlı bir şey.

diş fırçalamak zararlı değil de beyazlasın diye abanıyorsanız zararlı diş minesine zarar veriyorsunuz. fazla macun da zararlı diyorlar, macunu da az kullanın. gerisi de beslenme alışkanlığı ve genetik faktörlerle ilgili...

tükürügün asidik veya bazik olmasina göre de degisiyor diye biliyorum.
birinde distasi çok oluyormus ötekinde çürük.
mesela benim dislerim çok zor çürür, hatta çürümez.
son 2-3 yildan önce de her gün fircalamazdim dislerimi.

Diş fırçalamak zararlı mıdır?

1- Eğer, diş fırçasını dişlerinize bastıra bastıra kullanıyorsanız zararlıdır.
2- Dişleriniz parlasın diye yemek sodası vb. gibi toz ürünler kullanıyorsanız yanlış yapıyorsunuz.

3- Diş fırçalama tekniğiniz yanlışsa fırçalama amacına ulaşamayacağı için zararlıdır. Dişler önden arkaya bir ileri bir geri fırçalanmaz.

Doğrusu ; Üst dişler için-> yukarıdan aşağıya, alt dişler için-> aşağıdan yukarıya doğru fırçalamalısınız.

4- 3 ay veya daha uzun zamandan beri kullanılan eskimiş diş fırçasının dişlere yarardan çok zararı vardır. Çünkü kılların uç noktasındaki yapı bozulmuş olduğundan diş minesini çizer.

Ayrıca, her fırçalamadan sonra anti-bakteriyel ağız gargarası kullanmanızı tavsiye ederim.

Dişlerin çürümemesi için günde en az 2 defa dişleri doğru şekilde fırçalamak şarttır.. pek az insan tükürük özelliklerinden ötürü çürüğe dirençlidirler, ağız hijyenine dikkat etmeseler de çürük ya görülmez ya da çok az görülür.. yine pek az insan tükürük özelliklerinden ötürü çürüğe dirençsizdirler, dişlerini düzenli ve doğru şekilde fırçalasalar da çürük görülebilir. bunun dışında kalan çoğunluk ağız hijyenine dikkat ettiği sürece çürükten ve diş eti hastalıklarından korunabilir. arkadaşınızda dolgu olmaması dişlerinin çürümemiş olduğu anlamına gelmez. ayrıca günde 1 defa fırçalamak yeterli değildir. dişin üzerindeki lekeler temizlendiğinde geride kalan renk dişin kendi rengidir, fırçalamayla açılmaz, genetiktir.

disleri gunde 3ten fazla fircalama derler cunku mineyi asindiriyorsun.
asitli iceceklerden sonra (portakal suyu da dahil) sakin dis fircalama yine mineyi asindirirsin.

igrenclik edip haftada 2 fircalama yeri gelir rezil olursun (anladin sen)
dis curumesi arkadaslarin dedigi gibi genetik ayni zamanda. cok huylaniyorsan her seferinde macun kullanma.

50 falan yeterli.

100

en az 20 yeter ama sistemden yuklemeliler.

50 lik süre uzatan kontörlerden yükletin

ya bir şey diyeceğim de, fiyat farkı çok zaten sır bu yüzden e71 daha tercih edilir oluyor. ama onun dışında iphone çok daha iyi yani...

htc hd2 ustune telefon tanımam.

iphone

bir blackberry kullanıcısı olarak e71 derim. ama data hattınız yoksa ve sadece telefon olarak kullanacaksanız yazık olur. iphone alırsanız offlineken de telefonun içindeki uygulamalar zevk verebilir.

yok amacında kullanılan bir cihaz olacak. sadece blackberry v.b. cihazların kullanıcılarının iphone hakkındaki görüşlerinide öğrenmek istiyorum. Yani elinizden blackberry'i v.b alıp iphone'u versek aynı performansı alabilir misiniz bu cihazdan.

şirketin verdiği sınırsız data hattı nedeniyle blackberry kulanmak bir zevk oluyor. iş hayatında gerçekten de masabaşında olmanıza gerek kalmıyor. aynı sınırsız data hattını verseler iş hayatında olduğum için exchange entegrasyonundan dolayı e71 tercih ederdim. gps'i ve uygulama havuzu ihtiyaçlarımı karşılar. ama toplantılarda iphone'u da business phone olarak kullananlar görüyorum (bendeki ipod touchtan bildiğim kadarıyla onun da exchange entegrasyonu var ama hiç kullanmadım) . ama bence iphone multimedya phone olarak kullanılmalı. özellikle oyunlar güzel.

ben yıllar önce 0 rh + olması gerekliliği ile trombosit verdim.. hatta o zmn önce kanımı sormuştu arkadaş, bende kan vermeye gittiğimi sanıp,trombosit vermiştim...belkide genel verici olmasından dolayıda olabilir..

açıkçası trombositte çok fazla irdeleniyor kan. bildiğim kadarıyla kan gurubu önemli. yani alakasız bir kandan veremiyorsunuz trombosit diye biliyorum. kaldı ki kan gurubunuz uysa biletrobmosit verememe durumunuz var. yani trombosit bulma imkanı kan bulmaktan daha zor biliyorum. tanıdığım birisine bir günde 8 0+ kişi gelmişti, 8ini de hastane yetkilileri geri yollamıştı.

kan grubuna ek olarak; bildiğim kadarıyla kadınlardan çok ihtiyaç duyulmadıkça zaten alınmıyordu. nedenini bilmiyorum ama öyleydi. ayrıca trombosit sayınız 250 ile 400 arasında olmalı bunu yukarısı ya da aşşağısı için trombosit alınmıyor, ayrıca trombosit verenin genç olamsına daha bir dikkat ediliyor. damarlara da bakılıyor her halde çünkü sonuç olarak 45 ile 1buçuk saat arasında yapılabilen bir işlem. mesela ben aldırmaya gittiğimde 55 dakika sürmüştü. kolay da bi işlem değil yani damarlar kaldırmayabilir falan belkide bilemiyorum...

kanserli bezeler acımaz.
büyük ihtimalle kanallarda iltihap olmuştur. ya da yağ bezesidir. her ihtimale karşı gerekli kan testlerini (prolaktin gibi mesela) ve ultrasonografiyi yaptırınız. iltihap ise antibiyotikle geçer. haftayadan önce gidin büyümesin. geçmiş olsun
kokama :) (korkma yani)

ps: ayın hallerinden de bir hesap edin derim ayrıca ;)

ben bu tip bir enfeksiyon geçirdim ve tırsılacak gibiydi cidden. beyaz kan hücreleri (he bravo ingiliz seni) yani akyuvarların sayısı tavan yapmıştı ve iki haftalık antibiyotikle zor geçmişti. o yüzden çok da rahat davranmayın pliz :)

ya tırsıcak bir şey yok. beze olur ve acır da. sen gene de bir baktır ultrason falan. ama yağ bezesidir, ufakken bende de vardı, hatta acırıd ama artık hiç acı yok. varlığını da sen bu duyuruyu yazana kadar unutmuştum.

daha önce böyle bir şey yaşadım. memedeki bezeyi fark ettiğin andan itibaren büyük ihtimalle elin hep oradadır. dolayısıyla sürekli ellediğin için minicik olan beze daha da irileşmiştir.
şimdi ne yazarsak yazalım burada kesin bir cevap veremeyeceğiz. çok büyük ihtimalle benimki gibi bir durum. kanser değilsin ama sen yine de bir doktora git geciktirmeden :)


not: eğer yaşın gençse zaten kanser olma ihtimalin çooooooooooooooooooooooooooook zayıf.

Erkek arkadaşımın koltuk altında çıktı (hatta oraya dokununca yüzük parmağı istemsiz bir şekilde hareket ediyordu), dün doktora gitti. Doktor kesin bir şey söylemedi ama stress ten kaynaklı olabileceği yönünde konuşmuş, birkaç ilaç vermiş. Bence sen de bir doktora görün en yakın zamanda :)

yine bir arkadas ekolunden ornek verirsem, boyle yag bezesini elleye ovalaya patlatmisti. kucucuk bir operasyon yerine kocaman bir operasyon gecirmek durumunda kaldi. onun icin doktora git o halleder.

ha @kediebesi'nin dedigi gibi, kanserli beze acimaz. iltihapli acir. bir de kanserli (allah korusun tabe) dokunun uzerine ve cevresine denk gelen deride de degisim olur, farkli gorunur, boyle kabuk baglamis tahris olmus gibi.....

nezle geçince, kaşıntı da geçer. sabret. gargara falan uğraşma, karbonat virüse nasıl etkileyecek ki?

bir iki gün daha evden çıkma. bol sıvı tüket, bol yemek ye. enerji verecek şeyler ye. havalandırılımış, temiz ve sıcak bir odada kolunu bile kıpırdatmadan yat. (bkz: halsizlik/@aksasu)

@blood malesef yok bir doktor yakınımda.

@aksasu saol tavsiyeler için, ama ağız kaşıntısı bazen çıldırtacak boyutlara ulaşıyor, şu an geçti gibi umarım tekrarlamaz :/

aerius adında minik mavi drajeleri olan bi hap var. her türlü kaşıntıyı, ağız içindeki damak kaşıntısını falan da geçiriyo. ben kullanıyorum, herhangi bi yan etkisi yok.
geçmiş olsun bu arada...

oww ilaç gibi bir tavsiye, devam ederse uygulayacağım teşekkür ederim.

bu durumdu yaşayan arkadaşların aklında olsun, ıhlamur ila ağzınızı çalkalamak süper geliyor