DLC cabernet sauvignon merlot

Kavaklıdere Angora seviyorum ben. Kırmızı.

Edit: Fiyat sınırı yok demişsiniz, demin dikkat etmemiştim. Benim önerim epey ucuz yollu bir şarap. Güzeldir ama. :)

Chamlija 2018 öncesi bulabilirsen, kırmızı sek şarap
Chateau Murou - Semillon 2018, beyaz sek şarap

Vedat milor

Büyülübağ Vedat Milor +1
Mon Reve Tempranillo
Ayrıca Egeo Blend olabilir.

Bulmak zor ama gene de sarafin fume blanc

şuanda internet database'inin %70i online kahvecilerden oluşuyor sanırım :)
googleda 3-5 arama yapın sonrasnda tüm sosyal medya reklamlarında onlar sizi bulur

ben sizin yerinizde olsam 1 tane basit sözen el değirmeni alır, çekirdek kahveye geçer her gün taze kahve içerdim

www.sanalbaharat.com

ben burdan aldım çok memnun kaldım. fiyatları zaten mükemmel. direk ithalatçı firma.

+1 sanal baharat

www.kurukahvecinuritoplar.com

önce arayıp ülke-sertlik-karışım ne istiyorsan söyleyip sonra int net sayfasından aynı ücrette bişey satın alıyosun +kargo 2 günde evinde

the beatles - sgt. pepper's lonely hearts club band

kapağıyla olsun şarkılarıyla olsun çocukken aklımı alan albümdür.

The prodigy - the fat of the land

hakan kursun - kaos
king crimson - In The Court Of The Crimson King

dire straits : Money for Nothing , Sultans of Swing

Barış Manço & Kurtalan Ekspres - Sözüm Meclisten Dışarı
Pink Floyd - Wish You Were Here
Rolling Stones - Aftermath
Sting - ...Nothing Like The Sun
Toto - Toto IV
Sezen Aksu - Deliveren
Levent Yüksel - Med Cezir

Ara ara tamamını, sık sık içerisinden bir ya da birkaç şarkısını dinlediğim albümler bunlar; ilk anda aklıma gelenler olarak.

Aynı hastalık bende de var maalesef.

Radiohead - Ok Computer

sagopa - kits, bunun gibiyi geçtim buna yakın bi albümü şu an sagopa bile istese tekrardan yapamaz.

air - moon safari

aslında çok var,

teoman - o
the doors - best of
tarkan - karma
devendra banhart - smokey rolls ..
the last shodow puppets, ilk albüm
oasis - definitely maybe
rihanna - anti
.
.
.

sertab erener - lal
levent yüksel - med cezir

Tool - 10.000 Days
Oasis - Definitely Maybe
Radiohead - Ok Computer
Nirvana ve Alice in Chains Mtv Unplugged

dire straits : Money for Nothing +1
bugün iyi müzik dinlememde başlangıç albümüdür.

levent yüksel - med cezir

Joy division - Closer, Here are the young men, Unknown pleasure
Dark tranquillity- Atoma, the gallery
Dead Combo- Lisboa Mulata
Calexico- Algiers
Tindersticks - Curtains, Tindersticks

The night at the opera

Dream Theater - Metropolis Part 2: Scenes From a Memory

Bu sene albümüm 20. yılı temalı turları var.

çok fazla var ya.. 1 tane yazacaksak in solitude'un sister'ı derim. ama buna gelene kadar dolu favori albümüm var, söz ve beste açısından takdir ettiğim bir dolu albüm ve tabii hiçbiri beni bunun kadar etkilememiş bir dolu albüm. :D

Ketcapta kesinlille tamek. Tukas les.

Salçada Öncü, turşuda Kühne, bezelye bilmiyorum, ketçap Tamek olur Tat olur.

tukaşın mayonezini aldık berrrrbattı. rus salatası yaptık yenmedi bile.

Tamekse koy sepete diyorlardı eskiden :)

Tabi ki beyin yapimizla iliskisi yok. Cagdas insan kurallara uyup sagdan yuruyor. Kibris'ta Japonya'da da sol tarafta yuruyorlar.

Ilkokulda duvarda yaziyordu, sagdan inip sagdan cikiniz diye. Benimki oradan kaldi.

bunu bi sen ben yapıyoruz galiba; ben sokakta bu kurala göre hareket eden yaya görmedim hiç :)

ben öğretildiği için böyle davrandığımızı düşünüyorum.

Ben de hep trafikle ilgili oldugunu dusunmustum. Avustralya’da tam tersi. Hani sey olur ya, bir insanla karsilikli yururken tam karsilastiginiz anda ikiniz de gecemezsiniz ayni yone hamlelerde bulunursunuz vs. Ben Avustralya’da yasarken aynen bunu yasiyordum surekli. Ben kendi sagima yoneliyordum, karsidaki de kendi soluna. Gecemiyorduk bir turlu:)) yuruyen merdivenler de tam tersi mesela, solda bekleyip sagdan yuruyorlar.

evet, ingilterede de aynı trafikte oldugu gibi tam tersi bu olay.

İçgüdüsel değil benim hep soldan yürüyesim geliyor mesela ama görgü kuralları gereği sağdan yürüyorum.

Solagim, genelde karsidan gelenin solundan gecmeye calisiyorum. Ama solak olmamla dogrudan iligili mi bilmiyorum. Komple solagim. Ic gudusel olarak soldan gecmeye calisitorum ama ozellikle merdivnlerde olmak uzere genel sagdan inip cikiniz kuralina uyuyoyrum duzeni bozmamak icin. Olmayan duzeni.

Trafikte arabaların birbirine çarpmaması için basit temel bir kural bu,yayalar da birbirine çarpmasın diye bodoslama yürümesinler diye uyulması gerekli..Gökçeada'nın köylerinden birinde gezerken karşıdan küçük bir koyun sürüsü geliyordu ,beni görünce saga çekilip oradan yürüdüler (korkarak degil,bildiğin görünce)..ama piremses +1
bizde henüz modern insan kavramı tam oturmadıgından ben de az görüyorum bu kurala uyanları..

ben solağım ama sağdan yürüyorum. bazı insanlar ben sağa yanaştıkça sağa geliyorlar hatta gıcık oluyorum.

www.youtube.com

m.youtube.com

Tauk - CMF 9000 - open.spotify.com

Puscifer - Momma Sed - open.spotify.com

Dredg - Yatahaze - open.spotify.com

Avishai Cohen - Smash - open.spotify.com

Jethro Tull - Heavy Horses - open.spotify.com

Buckethead - The Redeem Team - open.spotify.com


Hayırlı tezkereler karşim. Sayende güven ve huzur içinde uyuyacağız. Xd

Ay ay ay unuttum,

Tigran Hamasyan - The Roads That Bring Me Closer To You - open.spotify.com

www.youtube.com

french for rabbits

yolda - of ulan of

www.youtube.com

youtu.be

open.spotify.com

kokocambo open.spotify.com

www.youtube.com

www.youtube.com

the do
open.spotify.com

Yirmilikleri korumak ve temizlemek zahmetli. Benimkiler çürük değil ancak dünden beri bir tanesi yüzünden yüzümün yarısı yok,tam olarak çıkamıyormuş. Yirmilikler eski sevgili gibi sürekli hatırlatıyorlar kendilerini,çektir kurtul.

çıkamayan yirmilikler sıkıntı yaratabiliyor. gömülü kalıp komşu dişe baskı yapabiliyor. duruma göre bu olay apse de yaratabiliyor.
bende sol ve sağ üst ile sağ altta çekik dişler vardı. sağ taraf hiç sıkıntı olmadı ama sol alttan çıkan yirmilik uzun süre basit rahatsızlıklar çıkardıktan sonra artık büyük sıkıntılar çıkarmaya başlar gibi olduğu için çektirdim.
bilhassa yazın koşma içeren aktivitelerde ağız içinde metalimsi bi tatla beraber bi ağrı oluyordu. (diğer dişe baskı yaptığı içinmiş) apselemeye daha müsait bi yapısı vardı. arada da eti delmeye devam etmeye çalıştığı için ağrı yapıyordu.
çektirdim gitti.

bazı 20likler diş etini normal seyrinde yarıp çıkamıyor ,yamuk yumuk oluyor..ben 2 tane çektirdim ,dr çekince kökü gösterdi bana diş kökü degil agaç kökü sanki..çene cerrahisi ve agız içi ameliyat uzmanı bul rontgen ne derse öyle ilerleyin.

kapı kilitli olmadığı için açılır.

yapman gereken ince bişeyle kilidin diline dokunup açılmasını sağlamak.

herhangi ince bişey olabilir(kredi kartı, pet şişe, başka sert ama ince bi plastik türevi.)

kartla her kapı açılmıyor. yani kartın o kapının diline dokunması lazım açılması için.
önceki evimde saatlerce deneyip açamadığım kapım vardı, ondan önceki evimde kartı değdirdiğim anda açılırdı kapı. iki kapıda aynı markaydı hatta. ama kapının eşiğinde yandaki sütunumsu şeyler var ya; birinde rahatça kartı ittirtebiliyordum o aradan, birinde rahat değildi.

Kredi kartı ya da benzeri bir sert ama esnek plastik, kapı laçkaysa pet şişe de olur ama kapının ayarı sıkıysa pet şişe olmaz.

Bir not, kilidin dili anahtarın karşısında değil, daha yukarılarda.

Zaten kol ve kilitten daha yukarda boşlukta bir yerlerde kartı kasa ile kapı arasına sokup yavaşça aşağı indirin.

İndirmeye/kaydırmaya zorlandığınız anda dile yaklaşmış yada değmişsinizdir, o esnada kartı aşağı kaydırmaya devam ederken kapıyı da ileri geri sallayıp titretip işi kolaylaştırabilirsiniz.

www.youtube.com

defalarca bu yöntem ile açtım kapıyı

Ben gecen hafta pet sıseyle actim kapiyi. 50 Euro ödemekten kurtuldum.
Anahtar da kapinin üstünde, ic tarafta kalmisti hem de.
Kesinlikle denemeye deger.

bize hırsız girince polis 'eski rontgen kagıtlarıyla(naylon olan)' açıyorlar demişti :(

pet şişe kesin çözüm. ben bi kere açtım. arkasında anahtar vardı.

İnanamadım ama şöyle bir şey var:

Türkiye İstatistik Kanunu’nun 8. maddesine göre kişi, kurum ve kuruluşlar, kendilerinden istenen veri veya bilgileri, Anayasa’da belirlenen hak ve ödevler çerçevesinde TÜİK Başkanlığı’nın belirleyeceği şekil, süre ve standartlarda eksiksiz ve doğru olarak ücretsiz vermekle yükümlüdür.

Türkiye İstatistik Kanunu’nun 54. maddesine göre kendilerinden istenen bilgileri hiç vermeyen veya talep edildiği halde eksikleri gidermeyen ve hataları düzeltmeyen gerçek kişiler veya özel hukuk tüzel kişilerinin organ ve temsilcileri hakkında idari para cezası uygulanır. İdari para cezası ve diğer cezaların uygulanması, bu kişi veya kurumların bilgi verme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

Şurada: www.tuik.gov.tr

@kobuzchu kiz ben de hemen bu maddeleri okudum ama hala sinirim yatışmış degil..acık bir şekilde özel hayat bilgisine dayatmayla bodoslama girmektir bu !

Var boyle bi sey. Defne Samyeli'nin evine de gitmislerdi, kullandigi ped markasini falan sorunca cevap vermek istememis ve ceza yemisti. ilgili haberi internette bulabilirsiniz, hatta sozlukte basligi falan acilmisti.

keşke bir çeşit yetkilendirme belgesi veya kimlik sorsaydınız.

@orange coffee defne samyeli'nin durumu çok karışıktı. fetöcüler eve kamera sistemi kurmaya çalışmışlardı o dönem.

@tanrinin kudret eli kimlik - yetki belgeleri sordum elbette ,vardı ! ...bugün de eve yakında ziyate gelcezz diye mektup geldi !...biz sizin iyiliginize calışıyoruz ,bu bilgilerle turizm bakanlıgı iyileştirmelerle size daha iyi hizmet edecekler..siz de vatandaş olarak özel hayatınızı dayatmayla afişe edip bize yardımcı olursanız tabi..yıgınla gönüllü ile yapılması gereken calışmayı para cezası ile korkutarak yapılan calışmadan ne hayır ne dürüstlük ne saglıklı bilgi bekler bunlar !

Hala var.

Temizlik urunleri reyonunda bulunuyor diye hatırlıyorum. Cok yakin bir arkadasim votka gibi bir sey yapiyor ondan. İcimi yumuşak, kafasi ucak...

@duptıs Nerede, hocam?

Acıbadem ve Kadıköy tarafındaki Migrosara baktım. Yok..

Atakent te iki migros var ikisinde de var.en azindan gecen hafta icinde vardi cunku siseyi gorup bi abimizin yaptigi rakinin dedikodusunu yaptik.yarin bakayim istersen.bizim evin karsisi

kadıköy tekellerde 2 çeşit satılıyor..ben alıp yapmıştım :)

Kahve.com, kahvefabrikasi.com vs. buralardan seçip alabilirsiniz. Kahve.com'dan dün sipariş verdik, yarım saat sonra yola çıktı diye mail geldi, bugün elimizde olacak, çok seviyorum ben.

Drip için de Aliexpress'e bakabilirsiniz, Hario'ya o kadar para vermeye gerek yok bence. Bir de şu aralar Tchibo'da teleskobik drip varmış, silikon galiba, fiyatı da uygunmuş. Ona bakılabilir.

benim anlamadığım bişey var.

şimdi kahve makinaları da yukardan damlatma usülü çalışıyor.

hani diyorum ucuzundan ufak bir kahve makinası alsan, french press ya da dripper zahmetinden kurtulurmusun?

düğmeye bas, 5 dakka sonra kahven hazır.

sonuçta yıkaması zahmetli.

suyu ölçüp koysan mesela, 1 kupa su koyarsan 1 kupa kahve yaparsın. öyle 8-10 fincanla işim yok diye de düşünme.

eminönünde kurukahveci mehmet efendi civarında ''nuri toplar'' var Türk kahvesini buradan alabilirsin(odun ateşinde kavrulur)..nuri toplar dükkanı solundayken 20 metre sonra saga dönen bi sokak var orada çuval çuval ülke ülke kahve bulabilirsin..cenneti burası kahvenin :)

probadorcolectiva önerebilirim sizlere farklı bir kahve deneyimi sunuyorlar. Taze kahve içmeye alışınca Starbucks kahvelerinin tadının ne kadar kötü olduğunu sizlere gösteren firmalardan biri.

Haftalık olarak kahvelerini kavuruyorlar. Taze bir şekilde kahvenizi içiyorsunuz.

İsterseniz kendiniz de gidip konuşarak alabilirsiniz kahvenizi çok faklı kahveleri var.

coffee department ve petra(gayrettepe merkez) kahve işini istanbul'da en iyi yapanlardan, hatta bana göre 1 ve 2. gidip derdini anlatırsan sana çekirdek de önerirler, teknik de, malzeme de.

oluyor dusunmemeye calissam da bunu hic aklimda yokken bulaniyor, indigim bile oldu hava almak icin

Ters oturmak etkilemiyor pek ama uzun sure bi sey okuyamiyorum. Ara verip disari bakma ihtiyaci duyuyorum. Ama ilginc bir sekilde bu durum degisiyor. Bazen otobuste kitap yarıladigim olurken bazen mesaj bile yazamiyorum.

şimdi düşününce bile midem bulandı.

bu konuda ne yaptıysam olmadı. çözümü en son sesli kitap dinlemede buldum

çoğu insan yaşar bu durumu. sebebi ise beynimizin midemize gönderdiği sinyal. dışarıya bakarsanız düzelir, özellikle ufuk çizgisine bakarsanız düzelir. yapacak bir şey yok uzun süre maruz kalırsanız alışabilirsiniz bu duruma. denizciler bir süre sonra alışır.

K E S İ N L İ K L E!

Tıpatıp aynısı bana da oluyor, bir şeye odaklanınca mideme bulantı giriyor. Ne kitap okuyabiliyorum ne oyun oynayabiliyorum. Neyseki müzik dinlememe izin veriyor saygıdeğer beynimiz! Onda bile beden uyardığı oluyor ama neyse. Yüzde 90 cama bakarak geçiyor, camdan dışarı bakınca nasıl mide bulanmıyor da okuyunca bulanıyor ona çok şaşırıyorum halbuki tam tersi olması lazım. Vücut oturuyor ama yollar caddeler sürekli hareket ediyor, beyin error vermesi lazım oturduğum yerden nasıl gidiyorum diye. Ama o ne yapıyor, kalkıyor bunu doğal karşılıyor, gözüm camda olmayınca midemi bulandırıyor.

sanırım %10'un falan midesi bulanmıyor. bir tanesi benim.

sebebi şu, otobüs hareket ettikçe iç kulak sarsıntı sinyali gönderir beyne, kitaba odaklanmış gözler ise ''bize öyle bir bilgi gelmedi'' der. bu uyumsuzluktan ötürü mide bulanır.

@siyah giyen adam: Ben de aynısını düşünüyorum. Halbuki sabit bir şeye bakınca bulanmaması daha doğal sanki.

@EasyTiger: %10'luk çok az olmuş. Zira milletin çoğu telefona gözünü dikmiş ya oyun oynuyor, ya sürekli mesajlaşıyor ya da bir şeyler okuyor.

ilk başlarda devamlı bulanırdı.Servisde gidip geldiğim süreyi kitap okuyarak değerlendirmek istedim ve uzun süre bulantıyla uğraştım.Bulandığında uzağa baktım ve geçti,devam ettim.Uzun süre sonra geçti,şimdi çok uzun süreli şehirler arası seyahatlerde en ufak bir sıkıntı yaşamıyorum

jangbogo + 1 : istanbul.baskenthastaneleri.com

aynen aquarium'ın dediği gibi oluyor bana. değişiyor. hız, sarsıntı, eskiden olmasa da ters koltuk artık azdırıcı faktörler benim için. yılankavi yollar, izmir'den istanbul'a otobüsle gidiyorsam, korkulu rüyam oldu.(bkz: menderes) sularını bilemeyeceğim de yolları kıvrımlı hakikaten, iyi isim koymuşlar.

ayakta okuyup midemin bulanmadığı zamanlar da vardı, belki ben hassaslaştım. ivmenin zamana göre türevine türkçede ne deniyor bilmiyorum, jerk olduğu zaman fena oluyor. itki mi desem, ne desem. emedur'du, metpamid'di...

evet oluyor. ters koltukta nadir.

bir şeyler okumayı bırak spotify'da şarkı seçene kadar kusma durumuna geliyorum ben.

hayır ..okuyabiliyorum ..sehir içi sehir dısı yolda farketmez okuyorum.hatta ters yönde otururken bile..ama tren dersen yapamıyorum ..sanırım camdan (yandan akan görüntü ne kadar yakın olursa o kadar olumsuz etkili oluyor)

@meb kitap okuyup midesi bulanan adam, msj yazabiliyor çoğunlukla. bunun açıklamasını bilmiyorum. konsantrasyonla ilgili olabilir mi acaba ?

ben ancak deniz otobüsü çok sallanınca okuyamıyorum. ki zaten kitabı sabit tutmak mümkün değil. mesela abimin de bulanmaz. o zaman genetik de olabilir.

edit : trende yahut seyir esnasında ters de okuyabiliyorum.

Okumayı geçtim, instagram'dan fotoğraflara bile bakamıyorum. Sadece müzik dinleyerek camdan bakıyorum, onda da playlisti önceden hazırlıyorum. Şarkı değiştirmek için telefona biraz uzun süre baktığımda da bulanıyor çünkü.

Eskiden bu kadar değildi, şehirler arası yolculuklarda kitap okumuşluğum da vardır. Sonradan ne olduysa böyle saçma sapan bir şey oldu.

Olmaz mı, hatta konu ile ilgili şöyle bile derim:
“İnsanların güvenini kaybedeceğime, para kaybetmeyi tercih ederim” Robert Bosh
“Otobüste ters gideceğime, hem insanların güvenini hem de parayı kaybetmeyi tercih ederim” aycho
Yolda uzun süre mesajlaşamam mesela.

Gavurlar motion sickness diyorlar buna. İç kulakta otolit denen denge taşları ile gözden gelen sinyallerin çelişmesinden oluyor. Sen kitap okuorsun diyelim; sabit bir yere gittiğin için beynine “Hmm, şu an sabitiz biz” mesajı geliyor gözden ama otolit taşları da otobüste hareket ettiğini algılıyor ve o da beyne “Biz hareket halindeyiz” msajı gönderiyor. Beyin de bu iki mesaj arasında kalıp “Gözlerime mi inanayım, kulaklarıma mı” diyerek şamşırıyor ve mideyi bulandırarak “Bu işletim sistemi geçersiz bir işlem yürüttü” mesajı veriyor.

Neden bazı insanlarda olup, bazılarında olmadığının hala net cevabı yok ama geçen sene genlere ve hatta ırklara bağlı olduğu ortaya çıkmıştı. Örneğin, Çinliler arabadan daha az ama trenden daha çok etkileniyorlarmış.

Hayır.

Bunu görünce aklıma geldi. Küçükken otobüslerde o kadar çok midem bulanır kusardım ki otobüse binmeye korkar olmuştum. Denemediğimiz yöntem kalmamıştı. Mazot bile kokladığım oldu ya da ağızda çalkaladığım tam hatırlamıyorum. Bi keresinde öyle kusmuşum ki adam beni arabadan atıp dışarda annemle birlikte hortumları yıkadı. Ama şimdi otobüste hayatta midem bulanmaz. Ters oturmayı geçtim amuda bile.kalksam bulanmayacak seviyeye çıktım.Nasıl başardım bunu derseniz ben de bilmiyorum. Galiba kusabileceğim her şeyi 10 15 yaşına kadar kustum :))

hayır.

Dark iyi diyorlar.
S1f1r b1r de güzeldi bence. 3. Sezonda blu tvye geçti biraz bozdu diyorlar.

vikings

Bomba gibi mi bilmem ama eskilerden izlemek istersen;
-İz peşinde(Mehmet Aslantuğ var)
-Sayın Bakanım
-Nerede kalmıştık(1980 yılında Haluk Bilginer komaya giriyor ve 28 yıl sonra uyanıyor.)
-Saygılar bizden(Kemal Sunal var)

Favorim ise; Sır dosyası.(Taner Birsel, Ayça Bİngöl, Mehmet Günsur var. Paranormal olaylar var. Mükemmel bir dizi)

Son olarak ise Bay E filmi var. Biri tavsiye etmişti bana. Türk sinemasının en alt sırasına bile yazmayacağın film belli olsun demişti. Ama bir değişiklik olsun diye izlemeyi düşünüyorum.

Yabancı dizi olarak ise şu sıralar Two and half man seyrediyorum.

chance

Çoğunluk

sonbahar +1

izlenmediyse ustaoğlu filmleri de güzeldir,izlenir. güneşe yolculuk, pandora'nın kutusu,...

hakkari'de bir mevsim
at
umut
sevmek zamanı
tabutta rövaşata
durduramıyorum geldikçe geliyor. :D
kaç para kaç
vesikalı yarim
dönersen ıslık çal
karpuz kabuğundan...

anayurt oteli
karşılaşma...
yeter :P :P

şimdi öncelikle ben olsam silsile'yi izlerdim.

ama;
-kaç para kaç
-anlat istanbul

filmlerini daha yakın hissettim nedense.

Ben harbi film türleri işinden hiç anlamıyorum gerçekten.

yaşamak güzel şey

- Abluka
- Gişe Memuru (Sarmaşık'ın yönetmeninden)

format atmadan önce check disk'i dene.

www.powerdatarecovery.com

ben 1TB'lık harici diskimin başına gelince format atıp data recovery programıyla her şeyi kurtarmıştım ama dosya ve dizin yapısı bozulduğundan karman çorman kurtarıldı.

Bir sürü film, müzik, fotoğraf iç içe geçince pek lezzetli olmuyor.

photo-rec kurtarma programı ile kurtarılır..format atılmış olsa da (videoları bilmem ama )üstüne fotograf cekilmediyse ftg gene kurtarır.

göztepe soyak bab bowkling

kartal sahilde var bir de migros'un oradaydı galiba.

BAB bowling (gene de google'a bi sor ) göztepede

BAB bowling - Göztepe

Başıma bir şey gelmeyecekse,kinyas ve kayra. Ne karanlık kitap,boğuldum okurken.

Masumiyet müzesi, bitsin diye okudum, bazı kısımları sıkıcının da ötesinde.

Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı.

Olmuyor, akmıyor, devrik devrik 5 kere okuyunca bile anlaşılamayan cümleler... Hikayesi güzel ama ana dilde olmayınca asıl olaydan, felsefesinden eksik kalıyorsun.

Yüzyıllık Yalnızlık

Okurken aşırı sıkıldığım başka bir kitap bilmem.

Çok sıkıcı olduğundan değil de çok uzun olduğundan Paul Auster'ın 4,3,2,1 kitabı. Kindle'dan okumuştum bir de, elimde gerçek kitap olsa fiziksel olarak sayfaların ilerlemesinden falan bir şey anlaşılır, bunda okuyorum okuyorum hala yüzde altmışı kalmış vs. Herhalde sonsuza kadar okuyacağım, diye düşünmüştüm.

Asıl cevabım, benim de başıma bir şey gelmeyecekse, Yüzyıllık Yalnızlık. Hatırladıkça tansiyonum düşüyor.

Masumiyet müzesi +1.
kitaptan son hatırladığım sayfa bu:
adam aşk acısından kapı kolunu kemiriyordu. afakanlar bastı ve bıraktım.

Puslu kıtalar atlası

bülbülü öldürmek.

sıkıntıdan patladım.

Orhan Pamuk kitapları :(

gazap üzümleri
o kaplumbağa var ya o kaplumbağa, hani daha kitabın en başlarında tozlu ve çorak yoldan karşıya geçmeye çalışan. allah belasını versin o kaplumbağanın. daha o sayfalarda anlamalıydım aslında.

Cthulhu'nun Çağrısı. Korkudan değil sıkıntıdan ölecektim.
Puslu Kıtalar Atlası +1
Amerikan Tanrıları'nın bazı kısımları :(
(linç yiyeceğim ya, du bakalım)

sıkıcı kısmını geçiyorum çünkü kitabın amacı zaten "sıkmak" ancak bu kadar zorlanacağımı bilmiyordum; pessoa-huzursuluğun kitabı. hayata hiçbir zaman umutsuz bakan biri olmadım ancak bu kitabı okuduğum zaman hayatımın en melankolik, en depresif zamanlarıydı; yine de öldüm öldüm dirildim. sonra anladım ki öyle bi oturuşta 150 sayfa okunacak bir kitap değilmiş bu, aşırı doz almışım.

şimdi arada, yine canım sıkılınca açıp beşer onar okuyorum; alplerde, bir hiçliğin ortasındaki kulübemden gecenin bir yarısı hava almaya çıkmış gibi yüzüme çarpıyor soğuğu.

Zar Adam +1

vadideki zambak. ucuncu sefer elime aldigimda gozlerim ve beynim kanaya kanaya bitirdim. uzunca bir paragraf sadece bir cumleden olusuyordu. cumleleri ogelerine ayira ayira okuyup anlamayi da denemistim. balzac, mezarinda zambaklar bitsin.

gulun adi kitabi fenaliklar gecirdi bana. baya baya ilerlemiyodu. sonuna yaklastim, nasil bittigini sorup ogrendim.

şu çılgın türkler.
okulda dönem ödevimizdi o kitap.. aynı sayfaları döne döne okumamıza rağmen hiçbir şey anlayamıyorduk. çok sıkıcı gelmişti. sonra kitabı bitirmedim, ödevimden düşük aldım ve bir daha da asla o kitabı eve sokmadım.

ahmet hamdi tanpınar - huzur

resmen huzurum kaçtı okurken ki bitirememiş bile olabilirim.
üniversitedeyken hocamızın biri okutmuştu, bu kitabı okuyup anlayabiliyorsanız işte olmuşsunuz derdi. demek ki o zaman olmamışım, yaş oldu 32 bir daha elime almadım.

Yolda

Bitiremedim zaten

Sasa Sokolov - Budalalar Okulu ...basladım..denedim...bi daha cabaladım olmadı ..rus edebiyatı severim diye hediye gelmişti kitap..hırslandım..gene yapamadım..belki de benim kapasitem yetmedi ama yarım bıraktım :(

kafka- dönüşüm
incecik kitap olmasına rağmen haftalarca bitiremedim. okurken bu kadar sıkıldığım başka kitap hatırlamıyorum.

Tutunamayanlar - iki kere denedim bitiremeden

Zar adam + 1

1984. Bitiremedim. Yazım kurallarına o kadar dikkat etmişler ki, okurken virgüle, apostrofa bakmaktan cümlelere konsantre olamadım.

Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı +1

hediye edildi iki kere. mecburen okudum. gezi desen degil, ani desen degil, felsefe degil, manuel degil. vakit kaybi gibiydi :(

tarihimizde garip vakalar. büyük bi ümitle başlamıştım ondan dolayı olabilir.


ivan iyliç'in ölümü. sevmedim.

Tutunamayanlar +1
Yarısına anca gelmiştim. Sinirlenip (evet, kitaplara saygım olmasa yırtıp atacaktım hatta) bir köşeye kaldırmış ama bir yandan da yarım kalan kitaplara karşı vicdan azabı çektiğim için tekrar devam etmiştim. Ama o mu beni bitirdi, ben mi onu bitirdim, onda hala kararsızım. 7'den 70'e herkesin "Bu benim başucu kitabım." demesi de beni hayretten hayrete düşürmüştür bu yüzden.

Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu,Italo Calvino. Okuduğum, okurken epey sıkıldığım bir kitaptı bu da. Yazım tekniğini hiç sevemedim.

Pedro Paramo,Juan Rulfo. Bu da kısacık bir eser olmasına rağmen sayfalar bereketlendi, bitmedi, azmettim, bitirdim ama hiç memnun olmadım okuduğum için. Son derecede zorladı beni. Ben bu tarzda yazılmış kitapları sevmiyorum zannedersem.

Gurur ve Önyargı, Jane Austen. Şu zamana kadar okuduğum en ama en gereksiz eserlerden biriydi. Bunda da sayfalar bitmedi bir türlü. Bitirdiğimde de pişmanlıklar yaşadım ve Tutunamayanlar'a zamanında yaptığım haksızlık yüzünden biraz da üzüldüm. Eğer imha edilecek bir kitap olsaydı bunu hak eden kitap bu olurdu diye düşünüyorum.

Savaş ve Barış, Tolstoy. Büyük beklentiyle okumuştum ama hiç beğenmedim. Bitirince "Ee?" diye de Tolstoy'a sitem edip trip atmıştım.

Ve ilk defa yarım bıraktığım bir kitap: Başkan Babamızın Sonbaharı, Gabriel Garcia Marquez. Eserde tek noktalama işareti virgül. Cümleler hiç bitmiyordu, ben de okumayı bıraktım.

Dava / Şato, Franz Kafka. Dava'yı hem berbat bir yayınevinden okuduğum hem de ölümünden sonra yayımlandığı için bu kadar sıkıcı ve hikayesi havada kalan bir eser sanmıştım. Ama Şato'yu da işinin ehli bir yayınevinden okudum. Onda da tema ve havada kalmışlık sorunu vardı. Bu yüzden ikisini de okurken hem sıkılmış, hem de biraz hayal kırıklığı yaşamıştım. Herhalde Dönüşüm kadar tat alamadığım veya Dönüşüm, beklentimi yükselttiği için böyle hissediyorum, bilmiyorum.

Vedat Türkali - Güven 2 cilt

Yalniz Mavi Karanlik kitabini okuyun derim.. hele ilk sayfa..

yaşar kemal, binboğalar efsanesi. ortaokulda verilmişti ve okumadım zaten. okunası o kadar insan varken hiç pişman değilim.

güçlükle bitirip de çok sıkıcı olduğunu düşündüğüm kitap william burroughs'ın çıplak şölen'i. naked lunch yani. ama ben sahafın tekinden çok boktan bir çevirisini alma hatasında bulunmuştum. iğrençti. bu beat kuşağı konusunda on araba laf söylemeye başlamadan durayım. gerçi, 2001'den bu yana çok zaman geçti, belki baksam fikrim değişir. onu not etmiş olayım.

daha da var da ilk aklıma gelen bunlar.

Mezarına tüküreceğim
Oldboy

convik

punisher :)

Aradığın şeyin adı ''law abiding citizen'' tam onu anlatmışsın.

Birsürü patentleri olan bir adamın karısı ve çocuğu bir gece ev baskınıyla biraz yıpratılıyor. Ondan sonrası, eğlence aksiyon ve iyi kurgu.

Charles bronson filmleri diyor ve gidiyorum.

kill bill
revenant
django
a history of violence
true grit
chan wook park'ın intikam üçlüsü (bir tanesi oldboy)
the skin i live in (verdiğin örnekler ebakılırsa bunu izlemesen de olur)

bu arada law abiding citizen +1

www.imdb.com

(bkz: death sentence)

www.imdb.com

Son derece kaliteli ve cool bi Türk filmi, Acı Aşk
Cansu dere, halit ergenç, songül öden var başrolde. Pek kalabalık bi film değil zaten

Mel gibson'un paparazzilerden intikam aldigi bir film vardi. Adini unuttum, tavsiye ederim.

benim siralamam su sekilde;

kill bill
django unchained
lucky number slevin
john wick
memento
the count of monte cristo

Hannibal Rising

The man from nowhere de fena değildir.

Spawn

John wick II

Django unchained artı bilmem kaç yüz bin milyon milyar sen ne yobtin?

contratiempo

Chato'nun toprakları. Western filmi.

man on fire

oldboy'u çeken yönetmenin iki intikam hikayesi daha var. isimlerini bilmiyorum. nette aratırsan çıkar. 3 filmlik intikam hikayesi serisiydi, bağımsız konular.

relatos salvajes

relatos salvajes +1

İstanbulu bilmiyorum ama tokattan tanıdık varsa getirtebilirsin orada her yerde var

mardin mahlep saraaplarini kadikoyde balik pazarindan girince 1. ya da 2. sol sokakta (egimli bir yol)da tekelde var

metro markette yok demeye geldim.

Merhabalar,

Doğrudan Diren'e sorduk. Yalnızca Metromarket'lerde bulabileceğiniz yönünde bilgi verdiler.

Metro markette var mı yok mu anlayamadım ama sanırım kontrol etmeliyim.

sokaklar yardımcı olacaktır. bulunduğunuz yerden bir sonraki sokağa yürüyün. ya da sağ/sol sokaklardan birine girin. sokak adını haritada bulun. hangi yöne gittiğinizi göreceksiniz.

kendinizi haritada bulup bir de işaret noktası bulduğunuz zaman yönünüzü bulmuş olursunuz. işaret dediğim bir nehir olabilir, bir yol ayrımı, haritada işaretli bir bakkal. kısacası iki noktaya ihtyacınız var. birincisi kendinizi konumlandırmak ikincisi de yönünüzü bulmak için. eğer yönünüzü bulmak için pusula kullanırsanız biraz daha kolay olabilir. önce kuzeyi bulur oradan dalganıza bakarsınız :)

kendine referans noktaları bul ve kendine göre konumla
yani ali sokak tam sağımda yada tam karşımda ziraat bankası var gibi ona göre sağa dönünce karşımda şu olacak sola dönünce bu olacak şekilde programla kendini.

Here Wego
bu uygulamaları telefonuna yüklüyorsun. Yola çıkmadan gideceğin yerlerin internetsiz haritalarını telefonuna yüklüyorsun. Gidilecek rotaları da işaretliyorsun. Bulunduğun yerden sana yürüyüş rotası çıkarıyor. Sağa Sola döne döne ilerliyorsun.
Google Haritalar'da daha güncel bilgiler var. Onlara da bakabilirsin. internetsiz rota oluşturmada Google iyi değil.

yok..sen de benim gibisin,böyle yasamayı ögrenip bu sorununla barışmalısın..kimi insanlar kedi gibi sokak cadde arasında şıp diye yönünü bulabilir..ben bir haritayı 360 derece ceviriyorum sonra harita gene bana bakıyor :)

Haritada önce kendini buluyorsun bir sokak olur mağaza dükkan olur vs. Sonra kendini bulurken kullandığın referans noktası ne tarafında kalıyor ona göre haritayı da çevir mesela (ilk etapta) yani market sana göre soldaysa harita da solda olsun. Sonra gitmek istediğin yerle konumun arasında yeni noktalar belirleyerek ilerlemen gerekir. Alıştıktan sonra haritayı çevirmene gerek kalmaz.

Tchibo ya da 3.dalgalara gidip özel isteyebilirsiniz ama biraz pahalı oluyor öyle.

kahhve.com'dan almıştım, memnun kaldım.

Federal kullanıyorum güzel.

starbucks tan alıyorum. starbucks ın ki kalitesiz, kötü diye okudum. ikea dan aldım bir paket ama o iyi gelmedi bana. ikea dan alma.

www.probadorcolectiva.com
www.kronotrop.com.tr
www.petracoffee.com

Türk kahvesi Nuri Toplar (eminönü)..filtre kahve ise bir sonraki sagdaki sokakta kolombiya..kamboçya..brezilya..v.s..cuvalla cekirdek kahve satan bir dükkan var

enpara kampanyası varken kafeingo'dan almıştım. şimdi sanalbaharat.com'dan alıyorum. onun dışında urban coffee, kahve fabrikası da kullanmıştım.

tazelik icin sinbo'dan 40tl ye ogutucu oneriyorum.

metrodan alıyorum fiyat performans en iyisi o

Probador+1

Ganitto gayet iyi. (git: www.ganitto.com)

Bozcaada daha popüler, Gökçeada daha bakir.
Bozcaada'da özellikle eylül ayında kurban bayramı tatili sebebiyle oluşacak yoğunluğa dikkat edin.
Denizi temiz ve soğuk.
Ve kesinlikle görmeniz gerekiyor.

Bozcaada'ya gitmelisin @maria eylül gibi biraz soguk olur ama.

bozcaada kesinlikle

bozcaada ..oradan feribotla gökçeada..2 gün de gökçeadaya git bence oraya kadar gitmişken..köylerini gezersin ,bi de tekne turu yaparsın şahane deniz yuzersin (bozcaadadan gökçeadaya feribot günlerini ögrenmek lazım :)

Onu bilmiyorum ama muymuş ayrı.

bir sunumunda da Muhtar Kent ile olan komsulugunu anlatmisti..

listeye uygun bilmem ama benim daimi fav "leon"

Good bye lenin
Amelia
Star wars
Veda
Gemide
TRON

Spawn
Matrix
Cold mountain

www.youtube.com bu efsaneydi benim için ya. animasyonları bile ne kadar kaliteliydi o zamana göre. ütopya gibi bişeydi.

meydani yaslandigini sanan gencler sarmissss :)

şunu dinlerdik:

www.youtube.com

www.youtube.com

biz bunu dinlerdik. çocuk sayılırdım gerçi o zaman.

www.youtube.com

open.spotify.com
Şuradan bak da kriterlerden emin olamadım şimdi.

MF DOOM!!! aç sesi güzel kardeşim aç

www.youtube.com

ilk aklima geleni soyluyorum gencligimde dinledigim ll cool j..simdiler de beyonce& nicky minaj :)

hopsin

Kendrick Lamar
J. Cole
Common
Yelawolf

Common hariç yenilerden bunlar

nas

farazi kayra

yelawolf, eminem(bazı şarkıları seksist gibi gelebilir ilk dinleyişte), dr. dre. başka da bildiğim rapçi yok zaten.

mesela eminem love you more hastası oldugum bir şarkı. harika bir aşk nefret ilişkisi hikayesi.

www.youtube.com

eksisozluk.com

Problem nedir ? Neden devlet hastanelerini denemiyorsun ?

adsm'lere ya da maltepe'de marmara üniversitesi'ne gidebilirsin.

Göztepe Ağız Ve Diş Sağlığı Merkezi

www.clinicplus.com.tr

sevgen hocayı öneririm kesinlikle. diş sorunum için 4 5 doktor gezdim en aklıma yatanı sevgen hoca oldu, verdiği güven yaklaşımı ve fiyat da

benim bey tayfun savaşkan'a gidiyor.fiyatları benim doktora göre baya uygundu.
kadıköy'de söğütlüçeşme'den yukarı çıkarken boğaya gelmeden solda.
tr.foursquare.com

eski adresi aşağıda çarşının içinde gözüküyor aratınca,yeni yeri farklı,değişti.
foursquare linki doğru.

Cenap Koşu var Fenerbahçe'de. Küçük işler için diş hekimleri odasının fiyat tarifesini uyguluyor.

o fiyata belki 10 yıllık bir single malt bulursun marka veremeyeceğim ben lagavulin 16 alıyorum 50€ civarı oluyor kendisi. oraya kadar çıkacaksan al derim ama

Royal Crown isimli Kanada viskisini öneririm

gentleman jack

Lagavulin şahane ama isli viski sever misin? Daha önce içip beğendiğin bi viski varsa ona göre öneride bulunmak daha mantıklı.
Duty free fiyatını bilmemekle Cragganmore 12 öneririm. Johnnie Walker Black Label popüler ama aynı zamanda klasik bi seçenek. Gold Label'a da bakın. Dediğim gibi popüler ama lezzetliler.

jameson aldım 114 tl olması lazım migrosta.
30 euro falansa kasma derim onu buradan alırsın.

ben bourbon severim, sen de seversen bunları deneyebilirsin:
knob creek, woodford reserve, wild turkey, four roses (türkiyede duty-free de var mıdır bilemem)

@battal gemalmaz ..woodford reserve'e altn. bakıyordum zaten daha önce içtim farkı belli :) ama dönüp dolaşıp onu alacam gibi amaa digerlerine bakacam hemen..
@dijalli fotograftaki bilinen markaları içmiştim o yuzden biraz farklı bir lezzet tadayım istiyorum ..anladıgım kadarıyla bütçemi azcık daha zorlamadan olmuyor..:)

ülkenin geneli böyle inan ki...

Valla eski iş yerimde bendede vardı böyle insanlar. Bitirims ebende bitirim oluyodum efendiyse bende efendi. Genelde bir şekilde trafiğe takılıyorlar yad auyuya kalıyorlardı arıyorlardı benı taksiye binme bekle geliom die bende beliodum elime koz geçiodu yani sonra onlarda bana iyi yaklaşıolardı

benimki cok tontis hatta oyle tontis ki gec kaliyoruz hep mesela dun 2 bucuk saatte ise vardik. bu kadar tontis olunmaz servis soforlugunde bence.

gecen levent civarı bir minübüs soförü 'valla biz minübüs soförleri şerefsiziz dogru ! ama bu servis soförleri bizden şerefsiz yemin ederim' diye dert yanıyordu yolculara.

ortaçgil ilk plana sözlerini koyuyor. Yabancı ülkelerde singer/songwriter kategorisine girer. Yani kısaca adamın sözlerine müzik eşlik ediyor. Eğer sözleri sadece melodi olarak dinliyorsanız böyle bir sonuca varabilirsiniz.

www.youtube.com

ben de ara ara sevmeye çalıştım, olmadı.
doğal ortamda, tesadüfen filan yakalaması lazım bir yerlerde, o da bütün külliyatı kurtarmaz herhalde.
birkaç şarkısını açıp dinleyebiliyorum ancak. anlıyorum seni.

Ben de sendenim. 'Müzikten anlamıyorum' diyeyim de, en azından kafam rahat olsun.

Bir de ilkot'un dediği durum var. Ben şarkı sözlerini şarkıya eşlik ederek daha çok zevk alma aracından ötesi olarak görmüyorum. Şarkı sözüne dikkat bile etmiyorum. Yani, altyapısı ve Ajdar'ın sesi düzgün olsa ben Nane Nane'yi severdim. Ya da düzenlemesi hoşuma gidiyorsa şarkı doğrudan anama da sövebilir, anama sövülürken bağıra bağıra eşlik ederim. O yüzden, ağlamalı sözlü şarkılarda kafa sallar ve göbek atarım ya da şarkı sözü güzel olsa bile arkadaki müzik kalbime dokunursa ağlarım. Sözleri sallamayınca, başıma bir şey gelmeyecekse, Bülent Ortaçgil mıyır mıyır akıp giden birkaç dakikadan ötesini ifade etmiyor bana.

beni de ekleyin, rahatladım valla

+1

hacılar müzik din olsa şu an çarpılmıştınız.

www.youtube.com

bunu ben de itiraf edemiyordum ayıplarlar diye shshsh

+1 sarki sozleri guzel olabilir fakat muzik bende hic heyecan uyandirmadi hic bir zaman.

ortaçgil iyi şarkıcı değil, kendisinin de kimsenin de böyle bir iddiası olduğunu sanmam zaten. sesi yoktur yani, konuşur gibi okur şarkıları. ama çok güzel şarkıları var. özellikle yağmur şarkısına bayılırım ben.

sana neden müzikten anlamıyorsun diyelim, sevmeyebilirsin ne var bunda. ben bazı şarkılarını seviyorum. kaliteli bir müzisyen bana göre.

Bulent Ortacgil yerine Feridun Duzagac koysan sohbetin tadina doyulmazdi >)

Ben de sevmiyorum, dile de getiriyorum bunu. Linç edecek kadar kalabalık olmadılar hiç, belki bir gün hepimizin korktuğu lince uğrarım bilmiyorum.

Bok gibi lan şarkıları, kitap okur gibi şarkı söylüyor adam. Oh bir rahatlama daha geldi.

Şarkılarda sözlere zerre dikkat etmeyen biri olarak ben de sevmiyorum. Ortaya çıkan müzikalite kadar değerlidir benim için şarkılar. O yüzden türkiyede pop/rock adına yapılan işlerin çok büyük çoğunluğu bana göre tırt.

Sevmiyorum diyemem, ara sıra dinlenir. Ama takibe gerek gerek duymadım hiç. Acaba ne yapacak kesin güzel bir şeyler yapıyordur demedim.

Kendisi Türk müziğinin en overrated ismi olabilir.

leonard cohen'in de, tom waits'in de, bob dylan'in da sesi güzel degil, müzikalite eh işte. ama iş sözlerde saklı, tavırda saklı. ortaçgil'i tavırsızlıgı ve apolitikligi yüzünden eleştirebilirsiniz ama ozanligini eleştirmeyelim.

Şerefsizim aklıma gelmişti. Bir +1 de benden.

bodrum gündoğan.

datça fazla sakin bildiğim kadarıyla yani daha ziyade emekli memleketi.

Her türlü Datça Kumlubük

datca ..palamutbükü

Bodrum gümüşlük

rafine şekeri kastediyor öyle kişiler genelde.

yani evet, baklava vs gibi tatlılar, sütlü tatlılar, bisküvi, çikolata, şekerleme, kek, kurabiye, gofret, reçel vs aklınıza ne gelirse onu yemiyorum ben.

meyve olarak yeşil ekşi elma ve muz yiyorum. nadiren diğerlerinden de yiyorum.

çayı, kahveyi şekersiz içiyorum.

neden böyle insanları küçümsüyormuş gibi yazmışsınız onu anlamadım ama.

edit: ayrıca her türlü abur cubur, cips vs gibi şeyler

@sopiro cevap için teşekkür ederim. küçümsemiyorum yahu, belki öyleymiş gibi anlaşılmıştır. ben de denemek istiyorum zaten. yani aşağıladığım bir şey değil bu iş. ama şekeri bıraktım deyip de çikolatanın falan güzelini bulduğu zaman yiyen insanlar da tanıyorum. bundan sonra çikolata yemeden yaşayabileceğimi sanmıyorum ama abur cuburu minimuma indireyim bari. e alternatifi var mı bunun? yani çerez mesela iyi mi? yemek dışında bir şey canınız çekmiyor mu? o zamanlar ne atıyorsunuz ağzınıza?

Rafine işlemden geçen gıdaları tüketmemek en büyük ilerlemeyi sağlıyor. Paketlenmiş her türlü hazır gıdanın büyük kısmında şeker var, örneğin salçada tuzlu krakerde bile var. Dolasıyla tadının şekerli olmaması şekersiz olması anlamına gelmiyor. Rafine şeker yerine arada sırada yapılan tatlılar için hurma kullanıyorum. 5-6 adet hurmadan 15-20 tane bisküvi çıkıyor mesela. Tarifleri filan araştırıyorsun, katkısız, doğal ve sağlıklı alternatifler oldukça fazla. Hatta çikolatanı bile evde kendin yapabilirsin, ama tabiki tamamen sıfır şeker değil mesela içerisinde az bir miktar pekmez içeriyor. Aslında pekmez vs de çok sağlıklı değil ama en azından koyduğun miktarı filan biliyorsun.

www.badeninsekeri.com

Etiket okumaya başladığında marketteki şeylerin sadece %30'u filan sana hitap ediyor, geri kalan her şeyde şeker var. Örneğin satılan kakaolar alkalize şekerli kakaolar, onlarda bile var. Ham kakao almak gerekiyor. Yazıldığı üzere bir süre sonra glikoz şurubunun filan tadını çok net algılıyorsun ve miden kaldırmıyor, baklavalar vs geneli şurupla yapılıyor. Yemiyorsun, canın da istemiyor zaten.

vapurda cay bahcesinde seker istemem deyip kasigi da alabilirsiniz diyebilmek ya da geri vermek keyfi icin yapilan eylem.

şimdi şöyle oluyor :)

en basit şekliyle düşünürsek, şekerli bir şeyler yedikçe daha çok şeker yemek isteyeceksiniz. şekersiz şeylere yoğunlaştıkça bir süre sonra zaten vücudunuz sanki onun sizin için kötü olduğunu biliyormuşçasına istemiyor. ben şu anda bir çokoprens falan yediğimi düşünemiyorum bile mesela. amaç glisemik indeksi düşük şeyler yemek, yani acıkma ve şeker düşüncesini uzaklaştırmak. neyin glisemik indeksi düşük diye araştırırsanız bir sürü kaynak çıkacaktır. glisemik indeksi 100e yaklaştıkça o kadar çabuk acıkacaksınzı gibi düşünüp kendinize bir liste yapabilirsiniz. misal, yanılmıyorsam havuçun 92, salatalığın 0, marulun da öyle.

çiğ kuruyemiş düşünebilirsiniz mesela atıştırmalık, ya da kahvaltıya falan destek olarak. omega desteği, protein desteği falan faydalı yani. onda da kuru üzümü falan az tutup çiğ badem, ceviz, fındık, kaju gibi şeyleri yersiniz.

çikolatasız yaşayamıyorum diyorsunuz ya, bir hafta yemeyin muhtemelen ikinci hafta size biri al sana bir çikolatalı gofret desin mideniz kaldırmaz. ben sadece yüksek kakaolu bitter çikolata yiyorum, onu da bir haftada bir paket falan yemiyorumdur.

haftaiçi alkol almıyorum ben, haliyle bira, şarap vs gibi şeylerle kendimi yüklememiş oluyorum.
bir de bir yerde "ilk acıkma hissi susuzluktur. aç hissettiğinizde su için" diye bir şey okumuştum. doğru da olsa yanlış da olsa, benim işime yarıyor. atıştırma düşüncesini bastırıyor.

bazı cevapları net oturtmaya çalışın kafanızda.
"yemeğin yanında ne içersin?" cevap: ayran, su, soda
"tatlı yer misin?" cevap: hayır
"bisküvi ister misin?" cevap: hayır gibi :)

ben de sopiro gibi yapıyorum hemen hemen. abur cubur olarak nitelendirilebilecek hiçbir şey yemiyorum. meyvede kendimi kısıtlamıyorum şekerli diye fakat zaten pek meyve yemiyorum, denk gelmiyor.

yaklaşık ayda bir, güzel çikolata olursa yerim dediğiniz gibi. ya da antep'e gitsem 1 porsiyon baklava yerim. ikinciyi canım istemez. bunları zaten süper sağlıklı olmak adına işkence çekerek yapmıyorum, bahsi geçen şeylerin vücut için pek işe yarar bir yanı olmaması beni itmeye yetiyor, yeme isteği duymuyorum. alternatif bulmayın, bir süre yemeyince alışmanız gerek.

şekeri bıraktım diyenlerin çoğu çaya şeker atmayan fakat arkasından sufle gömen tayfa maalesef..

Gercekten boyle bir sey varmis ve ben bir ayda bile inanilmaz bir degisiklik hissettim yani tabii ki cok saglikli falan olmadim ama icim temizlendi gibi geldi. Paketlenmis seyler almiyorum, cay kahve hep sekersiz icerim zaten. Tatli istedigimde de hurma ve kuru incir yiyorum -abartmadan. Istek bir sure sonra gercekten gidiyor.

Bizde şekeri bırakmak deyince insanlar çaya şeker atmayı bırakıp birkaç gün abur cubur tüketmeyip deli gibi meyveye abanıyorlar mesela. Halbuki çay şekeri dediğin şeker 1 molekül glukoz 1 molekül fruktoz barındıran sukroz formunda bir şeker, şekerin nispeten en zararsız hali. Bildiğin ıspanakta pırasada bulunan şekeri düşün, onunla aynı form. Ha rafine işlemlerinden bahsetmiyorum ama sadece fiziki yapısından bahsediyorum. Meyve şekerinden/fruktozdan daha işlevsel yani, en azından enerji olarak depolanabiliyor glikojenlerde ya da direkt kullanılabiliyor metabolizmada. Meyve şekeri/fruktoz karaciğerde direkt yağa dönüşüyor, hücre içindeki ATP'lerde bulunan fosforları tüketip ürik asit miktarını artırıyor, o da gut hastalığına neden oluyor. Yani bizdeki şeker bırakma olayı baya bilinçsizce yapılıyor.

Bunların dışında, şeker bırakmak diye bir şey yok tabii, zira yağ harici her şey şekere dönüşüyor ya da dönüşebiliyor. Proteinini fazla alırsan ondaki Alanin aminoasidi de glokuza/şekere dönüşebiliyor. Şekeri bırakmaktan kasıt başta market ürünü abur cuburlar (Çikolata cips şekerleme vs) tipi şekerleri/gazlı içecekleri, meyve sularını ve tahıl ürünlerini bırakmak şeklinde olabilir. Market ürünlerinin zararı çoğunlukla fruktoz şurubu/mısır şurubu barındırmaları, bunlar sentetik şekerler olduğu için vücut tarafından tanınmayan serbest radikalleri açığa çıkaran şekerler, kilo vs gibi olaylara girmiyorum bile bunlar direkt kanser nedeni. Meyve suları yoğun şekilde fuktoz alımına neden oluyor. Fruktozun ne olduğunu zararlarını ilk paragrafta söyledim. İçerdiği katkı maddelerinden bahsetmiyorum. Ayrıca bir tane elma 1 birim fruktoz barındırırken bir bardak meyve suyu 10 birim fruktoz barındırıyor. Tahıl ürünleri de gereksiz şeker barındırıyor ama asıl zararı gluten. Glutenin zarar sürecinde bahsetmeyeyim çok uzun bir konu ama sürecin sonunda şeker hastası ya da MS olma tehlikesi var. Bunları tüketmemek gerekiyor bu nedenlerle ama dediğim gibi bizde çaya şeker atmayınca bu iş olmuş bitmiş diye düşünülüyor. Halbuki çay şekeri bunlar arasında en az riskli olanı.

sadece çayı ve türüne göre de kahveyi şekersiz içiyorum. onun ötesindeki şeylerde "ıyyy şeker var bunda, yemem bunu." mantığı gütmedim.

Adana (şehir olarak) uzmanı değilim ama Sergen Ocakbaşı'nda yemiştim ben ve bugüne kadar yediklerim arasında en iyisiydi diyebilirim.

Birbicer kebab, fiyatlar Uygun lezzet şahane. Merkezde Sabancı cami ve çevresinde bir kaç müze var birde kazancılar çarşısı var. Araç varsa baraj yolu tarafına geçebilirsiniz. Vakit geçirmek için optimum AVM var Sabancı çarşısında. Birde taş köprü var civarda.

Yeşil Kapı iyidir kebap konusunda.
Görecek pek bir yer yok maalesef.

Taş Köprü var, Sallanan Köprü var... Merkez Camii ve çevresi de çok güzel, geniş ve yemyeşil. Birkaç yer daha vardı ama şu an aklıma gelmiyor.

adliye binası çevresine yaklaşmamak kaydıyla ( kör bir sopa gelebilir heran bir yerden)

www.birhayalinpesinde.com
bu notlar faydalı olacaktır.

Atatürk evi vardı müze gibi..gezilebilir

Yeşilkapıda yemen konusunda ısrarcıyım. Kazım büfeye uğrayın muzlu süt için

kuşadası

sessiz sakin diyorsan datçaya da bak derim

bozburun
palamutbükü

bütçe müsait ise kalkan.

guzelcamli

cesme, kas, bozburun ya da marmarisin baska guzel koylari, datca, urla, vs.
ancak kusadasi, antalya bence cok korkunc yerler, onun icin zevkler benzemiyor olabilir.

Guzelcamli +1

Kuşadasını baştan ele.çok kötü 80'lerde kaldı kuşadası.

Antalya aynı şekilde yazın insanı boğucu bir havası var. Ve neredeyse otel cenneti olduğundan yazlıkçı havasından çok uzak.
Kemer belki diyorum sadece. O da yazlık bulabilirseniz.
İzmir tam aradığınız ortam, Kışın da kalınır. Zaten yurt dışında yaşayanların yazlık ilk tercihi genelde izmir ilçeleri oluyor.

Ursula Le Guin - Yerdeniz Serisi

Trevanian-Katya'nın yazı

Zülfü Livaneli kitaplarından seçip okumanızı tavsiye ederim. Yormaz, sürükleyicidir, sığ da değildir. Özellikle Son Ada'dan başlamanızı öneririm.

Monte Kristo Kontu
Monte Kristo Kontu
Monte Kristo Kontu

jack london - suikast bürosu
ender serisi
alper çeker - reziller

sherlock holmes bütün hikayeleri

Haruki Murakami - Sputnik Sevgilim basta olmak uzere okudugum tum kitaplari cok surukleyiciydi.
Livaneli denmis bence Serenad en surukleyicisiydi. Kardesimin Hikayesi de iyiydi. Son Ada yi cok sevmemistim ben.
Scott Fitzgerald in Great Gatsby sini cok severim.
Onun disinda Ernest Hemingway Yasli adam ve deniz aklima geliyor.

Amin Maalouf - Semerkant

Martin Eden diyorum.

kızıl nehirler

Değil

ı-ıh

aliniyor kardesim. ben aldim.

Katarin forte antibyotik degil mi? Ben hep aliyorum

Bazı antibiyotikler alınabiliyor. Doksisiklin alamazsınız örneğin ama basit genel kullanımlı olanlarını alabilirsiniz.

Shutter Island

izleidm shutter ısland :( teşekkür ederim

El Cuerpo
Loft
The Game
Khaani
Wazir
The Best Offer
Identity

Şimdilik aklıma gelenler bunlar.

Kimilerinin sonu belli aslında ama şaşırtmacalı filmler hepsi.

The game, a perfect murder, mystic river, se7en, usual suspects

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

teşekkür ederim arkadaşlar

şimdilik the game e karar verdim
öneriler arasında izlediklerim de var ama olmayanları değerlendiricem mutlaka.
önerilere her zaman açığım =)

Predestination

the game güzeldi =)

merhaba bahsettiğin olaya sinema dilinde plot twist deniyor.

google'dan plot twist filmlere bakabilirsin.

thesis
open your eyes

teşekkür steve rogers bunu öğrendiğim iyi oldu =)

bir defa cidden düşünmüştüm ama yemedi, hayata bağlayan şeylerse çok az sanki ya da ben hala depresyondayım

meraktan ya çok basit. yakın ve uzak gelecekte neler olup bitecek acaba çok merak ediyorum.

hani, yaşamak yerine boşlukta süzülüp olan biteni sessizce seyreden bir ruh olma şansım olsaydı ciddi düşünürdüm.

Cesaret edememek

yaşayarak ediyorum

Yaşamayı seviyorum. Ayrıca umuttur insanı hayata bağlayan. Umutlarım var.

ara sıra depresyonda gibi olsam da iyi olduğum zamanlar yaşamayı seviyorum ve henüz yapmak isteyip de yapmadığım çok şey var. ayrıca intihar sizi sevenlere karşı yapılabilecek en büyük ihanettir diye düşünürüm. sevdiklerimin üzülmesini istemem.

yapmaktan zevk aldığım şeyler var.

sabahları kakamı yapmaktan aldığım zevk.

Zaman zaman ağır bunalımlara giriyorum. Fakat intiharı düşündüğüm stresli durumlarda kendime şunu sorarım: Neyle karşılaşacağını biliyor musun? Burada işin bitti mi? Geride tamamlanmamış en ufak birşey kalmışsa, işte o lanet şey beni hayatta tutmak için yeterli bir sebep. Bunalımlarla dolu şu hayatta en büyük saçmalığın kendi hayatlarımız olduğunu kabullendim ben, yaşayıp öleceğiz, o kırmızı çizgi dümdüz olacak ve bu olana dek ben buradayım.

Daha neler yaşayacağımı merak ediyorum.
Okunmamış kitaplarım, izlenmemiş filmlerim var.
İzlemek istediğim oyunlar, gitmek istediğim konserler, sahnede görmek istediğim müzikaller var.

En az 10 ülke görmeden bu fikri kendime yasakladım.

Her koşulda çok yaşlandığımda düşündüğüm bir eylem. Evlilik çoluk çocuk olmayacağı için yalnız kalacağım. Bu yüzden elden ayaktan kesilmeye yakın intihar eder o durumu yaşamam diye tahmin ediyorum. Bakalım ne olacak, göreceğiz.

Bir umuttur yaşamak

AAH BEE. CİGERİMİ DAĞLADIN FRECIL LEYDİ. cevabı beğenir misin bilmem ama kendimce anlatayım. arkada da şu çalsın: www.youtube.com ~göz dol duygulan~

ben hep depresif biriydim. 18 ve 20 yaşında üst üste iki ağır depresyon geçirdim. 18'deki gerçekten korkunçtu, ciddi anlamda sıkıntılıydı. 20'deki daha hafifti. sosyal anlamda falan biraz daha iyiydim, toparlanmıştım. onda "ölme isteği"nden ziyade yaşama ilgisizlik vardı. "niye hala ölmedin o zaman aq çocuğu?" dersen, hayatımı eskisi kadar dramatik ve değerli bulmuyorum. intihar etmem için aşırı trajik ve ağır bir şey yaşamam lazım - ne bileyim savaş çıkıp da bütün ailemi gözümün önünde kurşuna dizmeleri örneğin. gerçi o zaman bile intihar etmem muhtemelen; ha kafa komple çizilir ama ölmem yine de. çok duygusalım, çok dramatiğim tamam ama nasıl desem içten içe o "sen kimsin olm" bilinci oturdu. intihar etmeye değecek bir şey bulamıyorum.

hayatı çok seviyorum diyemem ama hayatın parçası olmayı seviyorum. güzel bir şey. hep verdiğim bir örnek vardır mesela: rusya, kırım'ı ilhak ettiğinde ben kahvaltı ediyodum. domates yiyodum, ev arkadaşım "HİÇ İNGİLİŞ BREKFIST YEMEDİM LA, DUR BAKİM ŞUNA" deyip tabağı çekiştiriyordu. kadıköy'de bi yerden sipariş vermiştim öyle görünce. ne bileyim tayyip'i gördüm. trump'ı gördüm. 100 sene sonra tarih kitaplarında anlatılacak olayları domates yiyerek televizyondan izledim. bunu seviyorum. yaşamak için bir sebebe ihtiyaç duymuyorum açıkçası. ölmemi gerektirecek bir şey yoksa yaşama tutunmak çok zor değil. soğuğu seviyorum. karı seviyorum. buz hokeyini seviyorum. karpuz yemeyi falan da seviyorum, işim sadece soğukla değil hehe. gerçekten üst üste ve çok trajik şeyler yaşamadığım sürece intihar etmem ya, ne edicem. kendimi ortadan kaldırmaya değer bulmuyorum yani açıkçası. yaşamaktan yorulursam da oblomov gibi bir odaya çekilir, ölmeyecek kadar çalışır, sığır gibi yaşarım. kime ne. niye öleyim amk, başkası ölsün. sonunda ölmeyecek olsam neyse. yine ölcem ki. benim gibi insanlar için bir yerden sonra karamsarlık, bunalım vs. zaten dünyanın varsayılanı oluyor. depresyona girdim diye intihar etmiyosun o zaman. gerçi belki de depresyona girmiyoruzdur, kim veriyo ki bunun kararını? böyle acayiplikler işte. insanın aklı ermiyo. o yüzden ne ölcem.

Erkek arkadasim uzulur.kuşum yalniz kalir.

Zaten öleceğim.

Aklımın köşesinden geçmedi. O kadar romantik değilim. Ayrıca queen dinliyorum karamsarlığa bağışıklığım var.

Hayattan zevk aldığım şeyleri keşfettim, onlara eğiliyorum.
Maddi ve manevi durumlardan bağımsız olarak modumu yükseltecek şeyleri buldum, onlara abanıyorum (spor gibi)
Sevdiklerim var, çok üzülürler gibi geliyor
Geleceği merak ediyorum

Bi de irreversible seyler insani korkutur.bi daha geri alamiycaksin.bi daha husnu ariknin hosgeldin sarkisini dinleyemiyceksin.bi daha biseyi yapamiycak olmak seni o seyi yapmaktan ali koyar.ve belirsizlik var ölumun sonunda.belirsizlik korkutur.

2 aylik halinden beri bakip buyuttugum kedimi asla terk edemem, aramizda fazlasiyla guclu bir bag var. O'nu gücüm ve nefesim yettikçe koruyacagim. En zor zamanlarimda bile hep o'nu dusundum.

cesaretim yok

Korkarım
Ailem, sevdiklerim ne yapar diye düşünürüm
Yaşamayı seviyorum, hayatta zevk alıyorum, mutluyum
Yapmak istediğim şeyler var
Yaşlı halimi merak ediyorum

Diğer taraftan, en korktuğum şeylerden biri, yaşlanınca başkalarına muhtaç hale gelip acı içinde ölmeyi beklemek. Eğer öyle bir duruma düşersem ötanazi yaptırmak isterim, ya da intihar edebilirim.

massive attack'ın yeni albüm çıkarması

annem üzülür

Hayatta kalma içgüdülerim izin vermiyor

belki bişey olur be. bir şeyler değişir falan, olabilir yani. ölüp de olmaz etmeye gerek yok.

Annem üzülür , gerisi umrumda değil.

Zaten öleceksin acelem ne. Bu hayattta yaşayıp görmem gereken onca iyi ya da kötü şey varken. Hiç acelem yok. Azrail'e zaten tanışıcam

Annem üzülür+1

Düşünebildiğimi fark ettiğim günden beri yaşamı sevmiyorum. Ve inançlı bir insan olduğumdan dolayı; diğer tarafta mutlu olacağımın garantisi yok. Ara sıra mutlu anlarım da olmuyor değil, o yüzden bu tarafta iyi kötü kontrol kendi elimde, gittiği yere kadar gitsin.

dün kafaya takıp ağladığım şeyleri bugün gördüğüm buna üzülen kafamı s.k.m diyorum. buna mı takmışım kafayı diyorum. ortaokulda sular seller gibi aşık olup mavi gözlerine yandığım kızı üniversitede tanımamıştım. kız kendi geldi. kız acaip çirkin bir şeymiş. ben bunun neresine aşık oldum demiştim.
allah her şerde bir hayır vermiş derler. doğruluğuna şahit oldum. o anda beni üzen şeyin aylar sonra gerçekten gereksiz olduğunu gördüm.
hıncal uluç'un seneler önce yazdığı şu yazıdaki hikaye
www.sabah.com.tr

Acele etme bro. Bir hayatımız var. O da kısacık ve bitecek bu ucu, bucağı belirsiz alemde. Ölüm elbet gelecek. Ve hayat ne kadar kötü olursa olsun ölüm en sıkıcısı.

Daha tadacağım çok şey var. Maddesel olarak bakmamak lâzım, mesela torun sahibi olmak gibi. Dünyayı gezmek var, yeni insanlar var, arkadaşlar var. Hepsi güzel.

encrypted-tbn2.gstatic.com

Eskiden istiyordum. Artık istemiyorum. Neden intihar edeyim? Ya sonraki yaşamım şu ankinden daha zor olursa? Nereye kadar intiharlarla gidebilirim ki?

yaşamak <3 ben
sevdiklerim üzülür
annem kafayı yer, babam kesin kalp krizi geçirir.
anne olmak istiyorum

şu an ölemem..

direkt acısız olarak ölememekten korkuyorum

@xu :) budur !

Kıyıda köşede kalmış bir şey değil ama The Sopranos'u şu boş günlerimde o ilk heyecanla izlemeyi isterdim.

fringe dizisi

Prestige

miyazaki animeleri

the mighty boosh

gotham :(

mad men.

shameless

Battlestar galactica.
Unutmama gerek yok senede bir muhakkak izliyorum gayet, ilk defa gibi.

Harry Potter derdim ama demiyorum. Her şey vaktinde yaşanınca güzel. İyi ki 9 yaşında izlemişim. Yoksa 30 yaşında kendime asa yapıp ortada büyücü gibi dolaşmam pek normal karşılanmazdı.

the x files ve fringe.

Lotr ve Matrix serisi

tam olarak bu durum aklımda bi süredir,her gün.. mad men'i izlediğim her bölümde, bi parça daha gitti diye üzülerek izliyorum, sapıkça bi hayranlık.
bu kadar seven var mıdır ki başka. fena takıldım ben

Lost un ilk dört sezonuna şimdi başlamak harika olurdu. The missing ve bron broeni de tırnak yediren bir merakla tekrar izlemeyi çok isterdim.film olarak da a perfect murder, usual suspects, the game, se7en

Film;
Lotr, fight club, marvel filmleri, karayip korsanları, 12 kızgın adam, iyi kötü çirkin.
Dizi;
Doctor who, westworld, got ve sherlock.

lost, prison break, how i met your mother, fringe diziler

lotr, mulholland drive, memento, the game, shutter island filmler

Nasıl bir şey istiyorsun?

@vonkhar Korku filmi dışında her şey olur. Son zamanlarda izleyip beğendiğiniz herhangi bir film

Hidden figures

www.imdb.com

Royal tenenbaums olabilir o halde.
İlgi alanına hakim olmadığım için wes anderson kontenjanını kullanıyorum.

danish girl

ben subjektif bir öneride bulunacağım.
the falling. ben çok beğendim. imgeli-simgeli bir film, bir çok kişi pek bir şey anlamamış. bence akılla bakmamak gereken bir film zaten. sahneler hoş, görüntülerin yarattığı duygulara bakarak iletişim kurmak lazım filmle.
diğeri de izlemediysen, "sen aydınlatırsın geceyi" filmini izleyebilirsin.bu iki film aynı ekolle yapılmış.

pursuit of happiness

Kong que

incendies ve grand budapest hotel izledim ikisi de guzeldi, incendies icini yakabilir

13th Friday

fenerbahçe parkı

@açık hava tımarhanesi Çok kez çıkıldı oraya. Aslında insan yoğunluğundan uzaklaşmak istiyorum. Sapphire'i bir düşüneyim bakayım.

Garipçe ve Rumeli feneri

Uçakta form dolduruyorsunuz. Yiyecek götürdüyseniz bildiriyorsunuz. pasaport kontrolden sonra birisi bagajınızı kontrol ediyor. Elma armut falan geçmiyor. konserve geçiyor.
baklava kuruyemişi bilmiyorum.

kuruyemiş geçiyor, kesin bilgi.

kuruyemis +1

çekirdekli gıda gecmiyor..limon portakal v.s

yaş meyve sebze ve et ürünleri geçmiyor. baklava fındık fıstık götürebilirsiniz.

kuruyemis de gecer, baklava da gecer.