1- Yaşadığımız ülkede, Atatürk, bir siyasetçi, devlet adamı vb. olmaktan öte bir yere kondu. Çocukların ilk öğrendiği kelimeler arasına girdi, küçücük çocuklar onun adına yemin etti, adına "manevi şahsına hakaret" adında özel yasalar çıkarıldı, neredeyse her 100 kişiye 1 heykeli/büstü dikildi ve nihayetinde darbeler vesilesiyle "aldığın nefesi ona borçlusun" diye bir şey türetildi.
Bu durum, ilk defa kemalist bir gelenekten gelmeyen bir hükümet döneminde yavaşça ortadan kaldırılıyor. Ben iktidarı destekliyor falan değilim ama yaşadığımız sürecin sağlıklı olduğunu düşünüyorum.
2- Atatürkü sevmek, saygı duymak zorunda değiliz. Atatürk, ulvi falan değildir. Bir insandır. Kendi adıma Atatürk'e saygı duymuyorum, saygı duymak zorunda değilim, sevgi de beslemiyorum. Neden mi?
Öncelikle, Atatürk, bu Atatürk mitini yaratan kişinin kendisidir. 1919'da Samsun'a padişahın emriyle yola çıktığı halde, bunun aksini anlatmaktadır. Kurtuluş Savaşı neredeyse baştan aşağı bir efsanedir. Yola çıktığı önce İttihatçılar başta olmak üzere sonradan Kazım Karabekir vb. bütün arkadaşlarını kendine rakip olarak görmüş ve sürekli tasfiye etmiştir. Bu tasfiyelerde bazen "ihtimaldir ki bazı kelleler" uçmuştur.
Topal Osman başlığına bir bakın. Acımasız bir katliamcı olan bu adamı korumuş kollamış, kendisine "koruma" yapmıştır.
İdeolojik olarak ulus devlet inşasını ırka dayandırmıştır. Nüfusun hatırı sayılır bir kısmı olan müslüman olmayan veya müslüman olup türk olmayan nüfusa yönelik sürgün, baskı politikalarının mimarıdır.
Daha da basit ve önemli neden, Atatürk, diktatördür. Şaşırmayınız. Atatürk'ün yaşadığı dönemde çok kısa bir aralık dışında tek parti diktatörlüğü mevcuttur. Atatürk'ün genel başkanı olduğu parti dışında siyasi faaliyetler yasaklanmıştır. Adı Cumhuriyet olan ama gerçekte, tek bir kişi tarafından yönetilen bir ülkede, gerçekten cumhuriyetten, demokrasiden bahsetmek mümkün olabilir mi?
Tarihi resmi kaynaklardan değil de, bilimsel araştırmalardan önyargısız okur, tartışırsanız, bir anda kendinizi inanılmaz bir yalan denizinde yıllar boyu kalmış olarak bulursunuz.
3- Şahsi kanaatim Atatürk'ün politik strateji ve taktikler konusunda başarılı olduğudur. Atatürk'ün din ile ilişkisi de tam da bu eksendedir. Yeri gelip fetva çıkarttıran, islami söylemi kullanan, yeri geldiğinde de sekülerleşen bir yapısı vardır. Dönemin hemen bütün ulusçu siyasetçileri gibi, kişisel olarak seküler ama tanrısal inancı olan biri olduğunu düşünüyorum. Ama öyle namaz niyazla işi olduğunu sanmıyorum. Ateist olduğuna da inanmıyorum.