sizi pek tatmin etmez belki ama, hafiflik deyince hemen atladım. üstüne hafif var mı bilmiyorum; canon eos 100d

hocam bilmiyorum benmi çok beceriksizim, ama tatmin edici sonuçlar alamadım,nikon d5200 var, 50mm 1.8, 18-105 ve 18-300 var zaten d5200 de 20 dakka video limiti var hafıza ile alakalı değil ısınma ile alakalı, sonra tekrar başlatman gerekiyormuş.

aklıma nikonun yeni çıkarttığı makina aklıma geldi, geçen gün burada ara ara video çekip youtube a koyan arkadaşlar incelemesini yapmıştı yanlış hatırlamıyorsam, 86x zoom u vardı aletin . belki video olarak işini çözer, zira ben çok etkilendim aletten.

www.nikon.com.tr

ayrıca telefon kamerası 4k 60 fps oluyor sanırım, onla çektiğimde çok etkiyici oluyor,

go pro 4 k gibi bişey işini çözer mi acaba?


bide dslr de video odak olayı 50mm gibi kullanıyorsan bokeh etkisi istiyorum falan dersen iyice zorlaşıyor. zaten denemişsindir, ufak bir haraket odağı kaçırıyo, yada odaklaması zor oluyo.

Sony a5000 veya a6000. Hafif ve kompakt. Ama 18-55 lensi isini gormez sanirim, bi de lens alman gerekebilir.
Ya bi de bunlar e-mount, gerci a7 de oyle, ozel bir lens istegin varsa e-mount'lu mu degil mi bakmak lazim. Converterlarla falan agirlasir.

elimde canon 700d var. bir arkadasim satmam icin bana birakti. canon ve o segmentteki makinalardan pek anlamam ama hafif bir cihaz. 50 1.4 ve iki kit lens var, 18-55 ve 75-300.
shutter sayisi 3000, cok az hobi amaciyla kullanilmis.

vloggerlar en çok bu kameraları kullanıyorlar. ama önemli olan editing :)

Canon PowerShot G7X (lcd tam vloggerlar için yapılmış)

Canon EOS 70D veya 80D Digital SLR Camera with 18-135mm STM Lens

Geniş açı için Canon EF-S 10-18mm f/4.5-5.6 IS STM Lens

i

gitmiyor.

iyilik saglik qanqa, iki gun sonra cuma geliyor, gozumuz aydin:)

Moraller gayet iyi ga-ga-ga-gayet iyi

iç güveysiden hallice

iş yeri bombok!

sıkıcı

aynı bea

iyi ya valla bak. eskisinden daha iyiyim.. saol sorduğun için. sen nasılsın işler nasıl gidiyo ..?

nikon 1 var bence aradığın şey.

Şöyle bir baktım hatta, nikon 1 j3 tam bütçene göre.

Retro görünümü ve özelliklerinden dolayı fujifilm x100 x100s x20
www.dpreview.com

kompakt boyutunda aynasız sony nex'ler var. bence alabileceğinin en iyisi.

@dampire: nikon nefismiş
@balıkekmek: bunlar da nefis
@shnkn: ixus kadar da basit bir şey istemiyorum.
@etna: nexler de ilgi alanımdaydı zaten
@april12th: o kadr büyük bir şey de istemiyorum.

Teşekkürler herkese.

digiKam biraz karışıktır ama en beğendim uygulamalardan biri, çoklu resimde düzenler boyutlandırma da yapabilir.

kod yazarak yapabiliyorsan bir shell script yazarak bir klasördeki bütün resimlerin boyutunu değiştirebilirsin.

(bkz: akbük)

(bkz: akyaka)

antalya cok sıcak yeaa, bence amasra'ya git. ama ben olsam gozunun yasına bakmaz serin serin ayder'de takılırdım.

akbük ve akyaka'ya da turla gitmiştim farklı yerlerde olabilir.
sıcak yerlerde olabilir, millet sıcaktan uyuyamadım veya hergün havluyla terimi siliyorum derken bende öyle bir sorun yok

(bkz: çınarlı)

ben de baktım gerçekten yok sadece coverlar var belki gizli kapaklı yükleyende olabilir

www.panoramio.com olabilir mi

değil

www.vizify.com denemeye değer

bildiğim kadarıyla site sahibinin bir banka hesabı falan var onun üzerinden ödeme ile gerçekleşiyor. şunu da belirtmek isterim madem nakit olarak o parayı gözden çıkardınız, tüneldeki diğer dükkanlara uğramanızı tavsiye ederim. internet üzerinden alışveriş her zaman güvenli olamayabiliyor (nakliye vs.) hele ki böylesine hassas bir konuda, kesinlikle gitarın kokusunu alarak alışverişi öneririm. ayrıca kötülemek istemem, dükkanlarına çok gitmişliğim var irili ufaklı alışverişlerim oldu (zorunluluktan) ama mydukkan biraz piyasa fiyatlarının üstünden satış yapar bunu da göz önünde bulundurun.

Gitarın sesini duymadan, klavyesini hissetmeden, istiklalde sırtınıza takmadan almayın.
Youtube'da dinlediğiniz gitarlar muhtemelen bir müzik dükkanına gidilip denenerek aradan en iyisi seçilerek bulunmuştur. Dip gürültüsü yüksek olan fenderde var düşük olanı da, denemeden bilemezsin.

taksim metrosu ordan gayrettepe'de inip 15 dakika yürüyünce varılır. Avantgarde otelin yanı gibi

picasaweb var.

dropbox ile mail adresini ayarladığın kişilerin o klasörlere dosyalara erişimini sağlayıp diğer kişileri uzak tutabiliyorsun android veya iphonedan bile fotolarına istediğin vakit bakabiliyorsun.

flickr. gizli veya friends and family ayarları var. gizli olursa sadece sen görürsün. 2000 foto yaklaşık 6-8 gb edecektir. ancak dropbox dahil hepsi limitli sayıda foto alır. flickr beleş olunca 200. ücretlide ise sınır yok (gerçek anlamda sınır yok) yıllık 25$ tavsiye ederim. www.flickr.com

www.youtube.com


www.youtube.com


ikisini de dene :)

rhcp-around the world
limp bizkit-re-arranged

metallica'nın orion diye bir şarkısı vardı, bass ilahı falan diyorlardı sözlükteki entry'lerde.

bu şarkı: www.youtube.com

bu da sadece bass kısmı: www.youtube.com

ya olay tam anlaşılamamış. ses sistemi test etmiycem önce bunu belirteyim. dinlemelik istiyorum. bu diesele cevaptı.

dynamo nev dinliyorum zaten de istediğim şarkılar öyle de değil. yalnız hooky çok iyiymiş.

ben örnek vereyim de anlaşılsın.

www.youtube.com (psychokiller-talking heads)

www.youtube.com (child is my name-kemopetrol)


dinlerseniz anlarsınız ama ben yazayım üşenenler için yine de. diğer çalgılar bassı bastırmasın bass üstten üstten gelsin ana alet olsun. kemopetrol de mesela vokal bastırıyor biraz ama olsun.

dinliyorum hemen baldur ve sen ben...'in linklerini.

david guetta - sound of letting go
global dj's - one night in bangkok
timbalan - you lied, you cheated
black eyed peas - the time
kesha - take it off
kanye west - welcome to heartbreak
bass hunters - boten anna

buyur: www.youtube.com bu olmuş olmalı

www.youtube.com

www.youtube.com

ben derdini anladım ikinci ilacı atıyorum


www.youtube.com


1 ay oyalar seni :D

(bkz: seni tanımayan yok bu şehirde)

@dynamo

tam olarak bu aradığım şarkı. heheh fotbols em sm guld fotbols em sm guld süper valla.

www.youtube.com (diğer versiyonlarında bu kadar ön planda değil)
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com


www.youtube.com

www.youtube.com

pet?

disposable

plastic cups

"disposable" harcanamayan anlamında kullanılıyo genelde ama.. Tam bilemiycem. single use falandır heralde:)

disposable, kelime anlamı "harcanabilir, elden çıkarılabilir" demek olup tek kullanımlık anlamına gelir, şırıngaydı, galoştu, eldivendi, vs. için de kullanılır.

Mo'nique'in filmlerinden biri www.imdb.com

zencilerden bi tanesini tanıdım scary movie'de oynamıştı.

imdb->scary movie->CJ karakteriymiş->kevin hart->oynadığı komediler->Extreme Movie

hehe

işte bu çok iyi oldu, çok sağol

evet ben de öyle bozulmuş

bulgur pilavı pişir müdür, her turlu kıvamı tutuyor. endiseye gerek yok hic.

ben suyuna bir iki damla limon damlatıyorum güzel oluyor.
bir de kapağını hafif aralayıp kısık ateşte buharda pişmesini sağlamak lazım.
yıkarsan, kavurursan, sıcak suda bekletirsen hepsi aynı işe yarar, üstündeki tozunu atmış olursun. yıkamakla çok su harcandığı için ben biraz suda bekletip, kavuruyorum.
zeytinyağı ile yapıyorum. altını kapatıp demlemeye bıraktığımda da azıcık tereyağ atıyorum tat versin diye.
bulyon ya da et-tavuk suyu da pek yaraşıyor.

ama yine de çok müthiş pilav yapıyorum diyemem :)
evet su hesabım da bire bir buçuk benim de...
kırık pirinç için birebir (dolmada filan)
yasmin içinse bire bir artı 1/3 gibi bişi.

şu taze bezelye olayını da denemelisin
bezelyeli pilav accaip güzel oluyor.

çok basitçe tarif edeyim ama pirinçten pirince de değişiklik olacağını göz önünde tutun.

ben genelde bir bardakla yapıyorum pilavı ve şehriyeli yapıyorum.

önce pirinci yıka. ben tel süzgeçte, artık üzerinden akan su beyaz olmayıncaya kadar yıkıyorum.
tencereye (mimkinse teflon) tereyağını koy. biraz ısınınca bir kadın avucu kadar şehriye dök. şehriyelerin rengi pembeleşince yıkayıp süzdüğün pirinçleri ekle.
şehriye ile hem hal edecek kadar karıştır. çok fazla karıştırmana gerek yok, yoksa pirinçler kırılır.
bu sırada 6-7 damla limon sık (ciddiyim)
pirinçler beyazlaşıp hafif birbirlerinden ayrılmaya başlayınca pirinci ölçtüğün bardakla bir bardak su koy. ama unutma bu sadece pirinç için.
şehriyenin de hakkını vermek üzere o bardağın %25'i kadar su daha koy.
kaşıkla üstünü düzleştir, tuzunu at ve tencerenin altını kıs.
pilav suyunu çekene kadar pişir. daha sonra tadına bak.
eğer kıtır kıtırsa biraz daha su eklersin, lapaysa pişirmeye devam edersin.
piştikten sonra gazete ya da havlu peçete ile tencerenin ağzını kapat.
nemini alınca pilavı karıştırmak suretiyle havalandır ve dinlendir.
afiyet olsun.

1 bardak pirinç ölçün, dandik pirinç olmasın ama. Baldo ya da pilavlık pirinç olacak. Sonra pirinci bir kaseye alın, üstüne biraz tuz ekip kaynar su dökün. 20 dk falan beklesin.

20 dakika sonra bir pilav tavasına (tenecerede biraz problemli olur), dolu dolu bir çorba kaşığı tereyağı koyun, (eğer istiyorsanız bir çorba kaşığı kadar da arpa şehriye atın bu esnada), tereyağı kızmaya şehriyeler hafif pembeleşmeye başlayınca 1.5 bardak su dökün. Su kaynayınca, haşlamış olduğunuz pirinçlerin suyunu süzerek tavaya koyun, şöyle bir karıştırın. Kapağını kapatın ve KISIK ateşe alın. Biraz daha tuz atılabilir bu esnada.

10-15 dakika sonra pirinçlerin üstü hava kabarcıklarına başlayınca (bu esnada halen biraz sulu olabilir problem değil), tahta bir kaşıkla şöööööyle bir çevirin. 1-2 dakika daha pişsin, kapatın. Tavanın üstüne bir havlu örtün ve kapağı havlunun üstüne kapatın, 10 dakika beklesin. Afiyet ossun.

anlatıyorum iyi dinle. kendine bi bardak belirle. mesela 3 tabak falan pilav çıksın istiyorsan normal boyutlarda bi su bardağı edin kendine. artık bu bardak senin ölçü birimin olacak. pirinç demişken "baldo pirinç" tavsiye olunur. neyse, ketılda 2 su bardağı kadar suyu ısıt. o ısınırken sen de bu bardağa ağzına kadar doldur pirinci ve orta boyda bi kaseye boşalt. suyun ısınınca da sıcak suyu üzerine koy. 1 çay kaşığı da tuz koy içine. sonra bi 20 dk kadar beklesin o pirinç sıcak suyun içinde. ne kadar beklerse o kadar iyi kavrulur. beklettikten sonra pilavı yapacağın teflon tencereye yarım çay bardağı kadar yağ koy ve kızdır. katı yağ kullanayım diyorsan da 1 kibrit kutusundan birazcıcık küçük bi dilim yeter diye düşünüyorum. yağ kızarken sen de pirincin suyunu süz. sonra kızmış yağa o pirinçleri at ve bi 2 dakika falan onları karıştıra karıştıra kavur. böyle birbirlerine yapışmaya başlarlar onları ayıra ayıra çevir işte tencerede. sonra pirinci ölçtüğün bardağı soğuk suyla doldur ağzına kadar ve coss diye pirinçlerin üzerine dök. aynı bardağın yarısına kadar da soğuk su doldur ve onu da dök (bire bir buçuk hesabı). sonrasında 1 çay kaşığı tuz koy ve şöyle bi karıştır tencerede. ha bu arada orta boy bi ocağa koy ve normal yansın ocak. karıştırdıktan sonra sanki pilavlar bi düzene girmiş gibi hissediceksin zaten. kapağını güzelce kapat ve kapattıktan 2 dk sonra da pilavın altını kıs. sonra onu kendi haline bırak bi süre. teflon tencerenin kapağı genelde cam olur, tepeden kontrol et suyu bitmiş mi diye. baktın (yaklaşık 10 dk sonra) suda yüzmüyo prinçler artık tencerenin tabanına yayılmış, kaşıkla yeniden bi karıştır böyle azıcık sulu azıcık kuru gözükür sana. karıştırdıktan sonra kapat yine kapağı çok azıcık daha (2-3 dk filan) ateşte beklet ve altını kapat. altını kapadıktan sora ben bi tur daha karıştırıyorum ve kapağı yeniden kapatıp 10 dk filan sonra yiyorum (demlensin hesabı). ayrıca teflon tencereye metal ve onu çizecek bir şey sürme (yani kaşık tahta veya plastik olsun) hadi bakalım bi dene olmazsa kırk yıl pilav yapıcam sana :D

herkes yazmış ben de yazıyorum pilav tarifimi:

şehriyeli baldo pirinç pilavı

- 1 su bardağı pirinci yıka ve yarım saat ılık suda beklet.
- tencereye göz miktarı (göz ayarım yok diyorsan takriben yarım çay bardağı) tel şehriye at ve rengi kahverengi olana dek orta ateşte kavur. bu arada tencere sığ ve teflon olursa daha iyi olur.
- bir çorba kaşığı tereyağı koy, şehriyelerle karıştırarak erit.
- süzdüğün pirinci tencereye dök, güzelce karıştır.
- bir buçuk su bardağı sıcak su ekle (mümkünse ketılda kaynatılmış içme suyu olsun).
- tuz ve arzuya göre bulyon ekle. karıştır.
- ocağı kısıp kapağı kapat (kapakta delik yoksa hafif aralık bırak) ve pilav suyunu çekene kadar bekle. pirincin altının yanmamasına dikkat et, sık sık kontrol et.
- ocağı kapat. tencereyle kapak arasına kağıt havlu (o yoksa gazete kağıdı da olur) koyarak 20 dakika demlemeye bırak
- 20 dakika sonra kağıt havluyu al. pilavı karıştır. bu kadar.

test edebiliyor muyuz peki bu pilavları sevgili hamarat sözlük hanımları ?

ben hanım değilim, araya kaynadım. yanlış olmasın :p

Pirince göre değişir. Mümkünse yayvan tava/tencere kullanın, teflon olursa iyi. Ben çok basit yapıyorum:

Sıvıyağ veya tereyağında tel veya arpa şehriyeyi kavuruyorum. (Sade seviyorsanız bu aşamayı geçin.) Pirinci hiç suda bekletmiyorum, ancak karıştıra karıştıra 2-3 dakika iyice kavuruyorum, böylece ğiştiğinde lapa gibi olmuyor, dağılmıyor. 1 bardak pirince 1.5 bardak soğuk su yetiyor, suyun ardından tuzu ekliyorum, dakikada kaynıyor zaten. Kaynayınca altını iyice kısıyorum, tahta kaşıkla şöyle dürtüp dibinde su kalmamışsa söndürüyorum, bir 5 dakika demlenmesini bekledikten sonra tabağa alıyorum.

Ek: Kapağı aralık falan kalmasın, sıkıca kapalı olsun. 10 dakika sonra falan suyunu çekip çekmediğini kontrol için açın sadece.

@ bryan fury, test edersiniz, ama önce pişirmeyi unutmayın :) Çok seviyorsanız tabii motokuryeyle göndeririz test için :)

pahalı pirinç al lapa olmaktan krutarırsın. bir de pilav harcı al 1lira falandı onlada veremediğin tadı verirsin pilava. konserve mısır da olabilir. sonra nasıl yaparsan yap güzel oluyor pilav

Halanı sıkı takibe al, alttaki tariflerden de o tadı alamayacağın aşikar

ya sen bilirsin ama içme suyuna böyle şeyler katman ne kadar sağlıklı olur bilmiyorum alkali dediği alkali metal gibime geldi bana onu anımsattı yani. eğer bu elementlerin olduğu bişiyse işte mineral düzenini değiştiricek galiba...

linklerine tiklamadim ama alkali ph'i 7'den fazla olan degil miydi?

bu durumda erikli suyu alkali olur :)))

Kuyu suyunu seviyorsan saka suyu da kullanabilirsin. Bu ürünler ters osmozla elde edilen suları normalleştirmek için ürünler gibi duruyor. Zaten sularımız sert.

gavurun snake oil dediği bişey bu. hiçbir işe yaramaz. nerden biliyorsun düdük derseniz ben bu bokun okulunu okudum derim :/ içerisinde kirletici kimyasallar olmadıkça ve pH değeri ağız tadınıza uyduktan sonra o su dünyanın en kral suyudur. Zaten eser miktarda ihtiyaç duyulan mineralleri bu şekilde almaya çalışmak gereksiz hatta kimi zaman zararlıdır.

dream theater in the name of god solosunu atmaya yavaştan başla. legato ağırlıklı olduğu için eğlenceli. hızlanabilirsen gitarın perdeleri tüter.

www.youtube.com

gamların olduğu guitar pro tabları vardı, hdd'min derinliklerinde bulabilirsem atarım. yoksa da aratırsan bulursun sanırsam.

martingoulding.com

öncelikle parmağının hızlanması gam, armoni ve klavyeyi tanımayla alakalı bi olaydır.

eğer bu bilgilerin yeterli değilse zaten parmakların hızlanmaz, hızlansa da bi işe yaramaz. bu yüzden bu temel bilgilerini iyi yerleştir, bu gamlarla ilgili çok fazla egzersiz çalış, parça çalış, parça çalış çalıştığının hangi gama ait olduğunu bil. akorları bulmaya çalış.

akorlara ve ritimlere hakim değilsen eğer yine bi işe yaramaz. öncelikle akor ve ritimlere iyi hakim ol, mantıklarını kavra.

bunlardan sonra. iyice ustalaştığını hissetmen gerekiyor, ellerin klavyeye iyice oturacak adeta kayacak. şu pozisyona nasıl geçerim, şu akoru nasıl basarımı düşünmeyeceksin. tak elin gidecek. bu noktadan sonra parmak hızlandırma çalışmalarına başlayabilirsin.

2 sene gitar çalıp, zakk wylde soloları atmayı bekleme.

çok sağolun arkadaşlar; ama gitar konusunda iyi bir seviyedeyim zaten.
(gitar çalmaya yeni başlamış kişiler de faydalanabilsin diye "yazmayayım" demiştim. )

derdim aslen şu:
hızlıyım ve daha da hızlanmak hatta cozurtmak niyetindeyim, bu zamanla gelişecek bir şey farkındayım; ama yine de "belki bildikleri çok iyi egzersizler vardır" diye bir sorayım dedim.

troy stetina'da güzel egzersizler var onlara metronomlu bir şekilde 1 yıl süreyle çalış derim. bıkmadan usanmadan çalışman lazım.

zamanla cozurtamazsın kob kardeş.

gitarda belli bir seviyeye geldikten sonra o seviyeyi aşmak oraya gelmenin 1000 katı falan zorluğunda birşey.

yoksa her gitar çalan zamanla ve çalışmayla malmsteen olurdu. böyle birşey sözkonusu değil.

bunlar biraz doğal yetenek ve müzik kulağı ile ilgili şeyler.

sonuçta iyi bir noktaya gelirsen, o seni tatmin edecektir.

evet işte bu benim sorunum zaten hocam... belirli bir seviyeden sonra ilerlemek çok yavaşlıyor. hatta çalışıyosun çalışıyosun aylar geçiyo "e" diyosun "hala aynı kardeşim bu, boşuna mı çalışıyoz biz..."

bunu aşmak için bilgi ve çalışma sürekliliği gerekiyor farkındayım ve bu da zamanla cozurtmak anlamına geliyo aslında. katılıyorum, doğal yetenek ve kulak gerekli bunu aşmak için; ama bu konuda bir sorum yok ve yardım da beklemiyorum zaten (varsa vardır, yoksa yoktur yardım beklemek saçma olurdu. )

derdim en iyi egzersizleri bilmek...sadece bu.


not: önce şüphe ettim; ama sanırım çakma bir selim ışık'la konuşmuyorum...

olmuyor öyle bir şey. "takip etmek" zaten tweetlerini görebilmek için. acımayın, unfollow edin =P

destroy twitter programında var bu özellik

takip listenizden sadece istediğiniz kişilerin tweetlerini göstermesi için bir liste oluşturabiliyorsunuz.
destroytwitter.com

eurosport da veriyor. trt'nin sitesinde bulamazsan eurosport'un sitesinde olabilir.

sorunun cevabı değil ama madem bisikletle ilgilisiniz dünkü turdan çekmiş olduğum fotolara burdan bakabilirsiniz. foto.balikekmek.net

sub sup diye kodun içinde arat çözümü bulursun.
Bulamadıysan sorunu, firefoxun firebug eklentisi de işe yarayabilir.

atıyorum püskürtme delikleri tıkanmıştır belki. kolonya dök biraz beklet sonra sil kağıt mendil ile tekrar dene bakalım ne olacak.

Editttt: atmaya devam ediyorum o halde, kartuş yerine tam oturmamıştır belki?
ikinci atış; kartuşun arkasındaki printerdaki pinlere gelen bölüm bozulmuştur belki? ha bunlarda değilse atabilitem daha var :)

mürekkep kanalları tıkanmış olabilir. Denetim masası yazıcılardan kendi modelinizi seçip özelliklerden nozzle test gibi bakım ayarlarını yaparsanız açılacaktır.

@balikekmek özellikler menüsü türkçe nozzle test neye karşılık geliyor o menüde?
@pposeidon_1 peçeteye kolonya döküp kartuşun altını sildim sanırım kastettiğin şey bu değildi ama sorun hal devam ediyor.

yüzlerce balığı bayıltmanın mümkün olduğunu sanmıyorum. denizden çıkınca nasıl ölüyorlarsa öyle ölüyorlardır. kıllandırmak gibi olmasın da tavuk çiftliklerinde de tavuklar yürüyen bir bantta dikilirken bir nevi yatay giyotinle kafaları kesilerek öldürülüyor diye anlatmıştı çiftlik sahibi bir arkadaşım.
bu arada benim de aklıma bir şey takılıyor: ne farkeder ki?

Tavuklar biraz daha ani olarak ölüyor diye düşünüyorum. Aslında hepsi kötü, tüm etleri bırakıp vejeteryan olmak lazım ama olmuyor.

soğuk şok ile ani bir ölüm oluyor. soğuk zincir sayesinde raf ömrü de uzuyor, uzun süre taze kalıyor.

gerçi balıkları sormuşsunuz ama tavuklar en azından büyük işletmelerde ters asılıp hafif bir elektrik şokuyla bayıltılıp, kasabın piçağının boyunlarını kesmesiyle ölüyorlar. öyle fantastik bir vahşet olduğunu sanmıyorum ama varsa da saygı duyarım, gider filmini çekerim.

tavukların kesimi ile ilgili bi videoda ayaklarından asılı tavuklar hareketli bi sistemle kasaba geliyor ve kasap keskin bıçağıyla bi hamlede kafasını alıyor.haliyle tavuk çırpınıyor.bence daha sağlıklı.çünkü o çırpınmayla vücüttaki kanın çoğu boşalıyor ve et daha sağlıklı ve lezzetli oluyor.tabi şoklama da yapılıyor ama kesin olmamakla beraber tavuğun daha az canının yandığını bilemeyiz.

balık çiftliklerine gelince.siz bi tane balık istiyorsunuz ya.gidip uygun balığı tutuyorlar,kafasına 2 defa tahta veya başka bişeyle vuruyorlar ve balık ölüyor.o kadar basit bi işlem

valla biz normal olta balıkçılığı yaptığımızda yakaladığımız balığın boynunu kırardık (canlı canlı mangala atacak halimiz yok. yengeç değil sonuç olarak bunlar) ama balık çiftliklerinde buza yatırmayacaklarsa balıkları özellikle öldürmezler diye düşünüyorum. sudan çıkartınca boğulana kadar can çekişir büyük ihtimalle.

üzücü bir durum gibi gelebilir ama emin olun doğa çok daha acımasız.

not: bazı hayvan uzak doğulular gibi balığın canlı canlı yarısını yemek ayrı bir olay tabii.

nasıl öldüklerini bilemem ama balık çiftliklerindeki balıklar yenmemeli çünkü doğal yosunla ve başka balıklarla beslenmedikleri için omega 3 oranı ve vitaminleri düşük oluyor ve bir faydası olmuyor.
Tavuklarda da görece aynı durum var bu yüzden çiftlik tavuğu da yenmemeli köy tavuğu bulabilirseniz yeyin. En iyisi köy yumurtası veya doğal besi denen yumurtalardan alın.

canon servisini arayip sorsaniza böyle günlerce cevap bekleyeceginize?
garanti disinda kalir kirildiysa ama yine de tamir ederler, size fatura ederler. Sorarsaniz size bir fiyat vereceklerdir.

garantisi devam ediyorsa erkayalar yetkili servisine götürün. garantisi bitmişse yine erkayalar'a götürebilirsiniz. lakin tavsiye etmem. çünkü yetkili servis kitapta ne yazıyorsa onu apar. parça falan bulamazsa makineyi size geri verir, yapılamıyor diye.

necatibey caddesi elgün sokak'ta burukay var. eski canon yetkili servisi. şimdi de yetkili panasonic servisi. ama ustasu makineden canon'dan falan çok iyi anlıyor. benim de yete düşüp objektifinin açılıp kapanma mekanizmasını kırdığım makinem hala orda. eski bir makine olduğundan parçasını bulamadı. ben ebay'den buldum, satın aldım gelecek şimdi, takacak. tatmin edici bilgi veriyor. isterseniz bi görüşün.

www.burukay.com

Eminönün'de Erkayalar halleder. Sepet sepet bozulmuş canonları tamir ediyorlar. Bazen yedek parçayı buraya getiriyorlar monte ediyor. Yapamıyorlarsa Japonya'ya gönderiyorlar. Biraz ayrı kalıyorsunuz makineden ama yapıyorlar.

Benimkisinin garantisi bitmişti. LCD mor mor gösteriyordu. Firma hatasından dolayı, parasız tamir etmişlerdi.

1- A - L 3 nolu tuşu tetikliyor olabilir.
2- obrutör enstantane değerleri 1/30 1/60 gibi
3- Zamanlayıcı (timer) gibi duruyor bunu kurup, kendinizi de fotoğrafın içine alabilirsiniz ama belki çalışmıyor olabilir ya da sıkışmış.
4- diyafram 2.8 5.6 11 22 ara değerleri yazmamış
5- netleme,
ön lens tarafında kaç mm olduğu da yazıyordur 50 mm 2.8 gibi

A-L deklanşör kilidi diye hatırlıyorum.

1 sadece açma kapama tuşu olabilir veya tuş kilidi gibi bir şey.
2 deki 60 flaş senkronu uygunluğu için sarı yapılmış olabilir ayrıca asa değeri pozometre için verilir. çünkü filmin hassasiyetine göre doğru ışık değerini vermesi lazım.

1. bilemedim
2. enstantane ve asa ayarı tekerleği. üstteki sayıla perdenin açık kalma süresini 1/saniye cinsinden veriyorlar. 60'ın değişik renk olamsı, söylendiği gibi flaşlı çekiyorsanız bunu geçmeyin anlamına geliyor. yukarı çekerekçevirince de 100 200 diye taktığınız filmin kaç asa olduğunu veriyorsunuz ki pozometre doğru değeri versin.
3. self timer. cırrt diye aşağı çekip kuruyorsunuz. sonra deklanşöre basınca dzzzzzz diye yavaş yavaş yukarı çıkıyor. bu arada koşup makinenin karşısına geçiyorsunuz, en tepeye vardığında şlak diye fotoğrafı çekiyor.
4. diyafram ayarı. perdenin önündeki ışığın gireceği deliği büyütüp küçültüyor.
5. evet netleme halkası.

ufak bir düzeltme vereyim.
tavuk kemiği de verebilirsiniz ama pişirmemek kaydı ile.
çiğ kemiklerle ilgili sorunları yok. yalnızca pişmiş kemikler ince kıymıklar halinde kırıldığı için köpeğin bağırsağına batabiliyor. sokak köpekleri için bu durum biraz daha risksiz, pedigree köpeklere göre.
ben adi sokak köpeği cinsi köpeğime :) kemik veriyorum ve dişleri çok bakımlı şu an. o kadar iyi geliyor ki tek bir plak dahi bulamazsın, pırıl pırıl :) yavru köpeğin diş gelişimi için de bu nedenle tavsiye ederim, kemik, ilik, kıkırdak, kuyruk, ne bulursanız. artık marketlerde haşlamalık kemikler ve hindi boyunları, tavuk boyunları satılıyor. benim köpeğim mesela çok hindi yerse hindi gibi kokmaya başlıyor ama tek sıkıntımız bu neyse ki :) siz de böyle yal yapabilirsiniz. biraz sebze, havuç, kabak, patates, belki biraz pirinç veya makarna, ve et/kemik (ne bulabiliyorsanız, ben taşlık bulabiliyorum, ciğer almıyorum çok antibiyotik biriktiği için, boyun, artık ne varsa)
bunları haftada bir sefer haşlıyorum düdüklüde, zaten özel mamalar gibi bir hale geliyor. eğer çok enerjiye ihtiyacı varsa ve zayıflıyorsa biraz ekmek katıyorum. yumurta kırıyorum. kimi zaman balık ucuzsa bu işi balıkla yapıyorum. memnun valla hayatından :)

he bir de ıspanak vermeyin. bunu aü'nin hazırladığı bir kitaptan okudum. ayrıca o yaşta bir köpecik günde iki kere yemek ister. 1 yıldan sonra günde bire geçebilirsiniz. bence sokaktan onu kurtarın ve tam anlamıyla evlat edinin. ayrıca havalar ısınıyor, bir dış parazit ilacı alıp ensesine döküverin. yoksa pireler canına okur. ben daha geçen gün bir kene yakaladım köpüşümde. gençlik hastalığı ve kuduz gibi önemli aşılarını da yaptırabilirseniz çok iyi olur.

2008 yılında bende yavru bir tane sokak köpeği alıp bahçe de beslemeye başladım,ilk 3 ay süt ve ekmek ile besledim,ondan sonra tavuk kemiği pişirip vermeye başladım,genelde herşeyi yiyorlar şimdiye kadar sadece üzüm ve çilek yemediğine şahit oldum bunun haricinde pilav,makarna içinde et olan yiyecekleri çok seviyor ama sebze yemeklerini çok aç olmadığı sürece yemiyor.
mutlaka aşısını yaptır ve bir tasma tak(pire tasması da olabilir)yoksa belediye ekipleri alıp götürüyor.

kardeşler
köpek kemik yer :) köpeğin besinleri arasında en önemli şeylerden biri bu. ağzına filan da batmaz merak etme. batıyorsa zaten onun soyu devam etmesin daha iyi :) ayrıca köpekler etlerini pişiremediği için çiğ de yiyebilirler, bu şekilde gelişmişler. günlerce beklemiş çiğ etleri omnomnom diye yerler bunlar. yer, kusar, kustuğunu yer. mesela bazı elementleri eksikse güvercin boku yer. domuz gibi bişi bunlar :)
eğer lapa gibi yemek verirsen ne dişleri gelişebilir, ne de temiz olabilir. kemirmesi, kırması, parçalaması lazım ki dişi, çenesi güçlensin. sokakta yaşayan bir hayvana esas kuru ve ıslak mama vererek onu içinde bulunduğu şartlar konusunda zorlamış olursunuz.

köpeklerin en mutlu olduğu zaman kurban bayramı :) ağzında koca kemikle sevinç içinde koşturan bir köpek :D

he yalnız dediğim gibi. pedigree dediğimiz özel cinsler için durum farklıdır. çünkü onlar zaten insan elinde üretilmiştir, doğaya uygun değiller, o yüzden doğalarından farklı bir şekilde bakılmak zorundalar.

size şunu anlatayım. izmirin dağlarındaki keçi çobanları köpeklerini yalnızca kuru ekmek ile besliyor. çok nadiren bu hayvanlar bir domuz indirebiliyor. ya da bir oğlak kesilirse kemiklerini, sakatatını yiyebiliyor. pek akıllı ve insancıl değiller ama emin olun çok sağlıklılar. bu şekilde bir beslenmeye bile adapte olabiliyorlar yani. doğrudur demiyorum ama adaptasyonları çok ama çok kuvvetli. eğer biraz daha iyi beslersen akıllı da olur. akıllı olunca insanla iletişimi de güçlü olur. bir de ömrü normal köpek ömründen uzun olur.

Ben benimkileri evden artan yemeklere ekmek doğrayarak besliyorum.

3 ay önce bir çiftin yavruları oldu, anneleri ilgilenmeyince sütle besledim. 3 aylık oldu paşalar, şimdi ekmek doğrayıp üzerine süt veya yoğurt koyuyorum.

Bizim evde et pişmez ama şirkette bir yemek verilirse, acısız olmak kaydıyla, lahmacun, pide, kemik, makarna, peynir... artık ne kaldıysa yanıma alıp onlara veriyorum. Bir tek pilav yemiyorlar. Benim evdeki de yemiyor. Köpeklerin pilavla arası pek yok sanırım.

Dikkat etmeniz gereken şeylerden biri ona bir tas vermeyin. Çünkü sokak köpeği olduğu için tasa alışmaması lazım. Örneğin bir karton kutu kapağının üzerine falan koyun yemekleri. Su önemli, su içebilecekleri bir yer olduğundan emin olun. Antalya'da her dükkan 2 litrelik şişeleri kesip hayvanlara su kabı olarak kullanıyordu. Keşke bunu tüm ülkeye yayabilsek ama bir kişi bir kişidir, siz de bize katılın, bir şişeyi kesip içinde su bulundurun.

Bir de aşı olayını ben olsam tekrar düşünürdüm. Aşılı olup, bunu belirten bir marka takılması veya tasmasında yazması onu çeşitli tehlikelerden koruyacaktır. Manyak çok, biri zehirler, diğeri döver...

Ben benim koloniyi aşılattım. marka olayı biraz sadistçe geldiği için uyduruk (şunun gibi www.okyanuspetshop.net )tasma aldım ve bavullara ad soyad yazılan zımbırtılar ile aşılarının tam olduğunu belirtip tasmalarına iliştirdim. "ben bir sokak köpeğiyim ama aşılarım tam, aşımı yapan veteriner ......,"vs diye yazdım. Bu sayede bizim sitedekiler de hayvanları korkmadan sevmeye başladılar. Hatta son zamanlarda pabucum dama atılmış vaziyette.

endless dream çok iyisinn :)
marka olayı gerçekten çok tehlikeli. keçilere taktırdılar bu markalardan, dibine hep keneler yuvalanıyor öyle ki hayvanı ölecek hale getiriyorlar. çünkü tabi keçileri yürütüyolar deli gibi vs vs..

kuru mama en sağlıklısı diyo veterinerler. bi de şekerli şeyler vermemeye dikkat edin.

Süt papara önemli, hatta içine haşladığınız yumurtaların yumurta kabuklarını bir havanda ince ince kırıp süt paparaya ekleyebilirsiniz. Sokak köpekleri yavruyken iyi süt alamıyor, kalsiyum eksikliği görülebiliyor. Bizim eski veteriner hekim de tavuk kemiklerini vermeyin demişti. Bağırsaklarına batıp delebilirmiş. Diğer kemiklerde sorun yok.

Besleyecekseniz tasma ve zincire alıştırın, kist hapların ve aşılarını eksitmeyin.

sol üst menüden traffic sources'e sonra altında açılan menüden keywords'e tıklayıp görebilirsin. Zaten traffic sourcese tıklayınca açılan sayfada da görünüyor hangi arama motorundan ve hangi kelimelerle gelindiği.

Ayrıca google arama sonuçlarında kaçıncı sırada olan linke tıklanıp gelindiği bile görülebilir. Ama biraz ayar yapmanız gerekiyor. serkan.balikekmek.net

istersen google arama sonuçlarında kaçıncı sırada olan linke tıklanıp gelindiğini herhangi bir ayarla uğraşmadan google webmaster tools'tan da görebilirsin. "Top search queries" bölümünde en çok aranan kelimeler ve o kelimelerdeki sıranı görebiliyorsun.

(bkz: tu es foutu)?

Des'ree Life 'da dud du dud diyor ama ingilizce :) değil galiba
www.youtube.com

acemiliğe giderken iki tane tuğla gibi kitap götürdüm, sadece birinin önsözünü okuyacak kadar zamanım oldu. acemilikte yük etme bence, usta birliğinde bol bol okursun.

bir arkadaşım bhagavad gita'yı okumuş pek memnun kalmış. sizi bilemem.

ahmet hamdi tanpınar kitapları olabilir. huzur, saatleri ayarlama enstitüsü gibi.

murat uyurkulak'ın iki romanı var. birinin ismi har, diğerinin ismi tol. ikisini de tavsiye ederim.

ernest hemingway kitapları da son derece sürükleyici ve edebidir.

matthias coltrain' e katılıyorum. Usta birliğine katılınca, çarşı izninde alırsın.

ben acemilikte 3 veya 4 tane 200er sayfalık kitap okudum. ondan yanında götürme diyenleri pek dinleme, herkesin askerliği farklıdır. en kötü ihtimal bavulunda dururlar.

ağırlık olmasın diye kitap götürmezsen arka sokaklar, emret komtanım, embewsil müzik kanalları seyretmeye 3 ay falan önce başlamış olursun (askerliğin ortalarına doğru mala bağlayıp yapcan zaten bunları, erken olmasına gerek yok)

ben "durgun don" ve "sefiller" kitaplarını okumuştum bir ay içerisinde, ki bunları sivilde asla okuyamazdım uzunluğundan dolayı. kesinlikle tavsiye ederim.

Belli kelimeleri takip eden otomatik takip programcıkları var. Auto follow twitter diye aratırsanız, bu scriptlere ulaşabilirsiniz. Eğer twitter hesabınızı kimse görmesin istiyorsanız veya sadece onayladığınız kullanıcıların sizi takip etmesini istiyorsanız, twitter ayarlarından yapılabiliyor. (make private gibi bir şeydi. Kilit simgeli)

Eğer parolanızı çaldırmadıysanız bug bu.

www.ubuntugeek.com
help.ubuntu.com

Bunlar işini görmezse bana bi ulaş. :-)

Ubuntu Live Cd'den açıcaksın. Konsoldan, terminalden
sudo grub (burda hata verirse sudo apt-get install grub )
grup> yazacak buraya find grub/stage1 veya find /boot/grub/stage1 burdan gelicek cevaba göre x ve y'yi değiştereceksin.
root (hdx,y) Örnek root (hd0,3)
setup (hdx) Örnek setup (hd0)
quit
Daha fazlası: ubuntuforums.org

live cd'den boot etmek işe yaradı, teşekkürler. :)

Chevrolet Impala... galiba

1974 Cadillac Eldorado Convertible

not: eminim.

linki sözlükten ''agamemnon'' adlı yazara gönder. anında cevaplandırır sorunu. tabi balıkekmek'in ve nesilsiz'in yazdıkları doğru değilse.

"..she walks over to her car, a dark blue 1974 Cadillac Eldorado convertible[8], places it on the accelerator to keep the pedal down and drives off as the song begins."

diye yazıyor Wikipedia, nesilsiz haklı yani.

Cadillac Eldorado Convertible doğru cevap ama balikekmek de oldukça yaklaşmış çünkü 1972 Chevrolet Impala Convertible da çok benziyor araca.

ilgilenenler için:

Eldorado burda : en.wikipedia.org

Impala da burda : en.wikipedia.org:'71_Chevrolet_Impala_Convertible_(Rigaud).jpg

Teşekkürler :]

Adsense kayıt olunca değil de, belli bir meblağ paraya ulaştığında Adsense pini gönderilir. Uzun zaman önce pin aldığım için o meblağ kaç paraydı hatırlamıyorum. Bana 15 - 20 günde gelmişti.

hesaptaki para 10$ olunca gelir.

10 $'a yaklaşınca gönderiyorlar.
Bana üyelikten 2 veya 3 yıl sonra gönderdiler. Hala 9.90$ küsürlerdeyim :D Hatta Jamaica'dan google yazan bir mektup gelince evdekiler telaşa düştüler acaba çok mu download yaptık diye bu da böyle bir anımdı.

10 Dolara 27 şubatta ulaşmışım o zaman göndermişler yani daha bir hafta felan olmuş yeni farkettim ama adsense sitesindeki yardım forumunda türkiyeden çoğu kişi eline ulaşmadığını söylemiş.

Firefoxda reklam filan görmüyorum. Ad block plus, platypus, grease monkey ile istenmeyenlerden kurtulunabiliyor. serkan.balikekmek.net
www.youtube.com

default olarak sol alt reklamsız geliyor zaten.

sol alta reklam falan yok ama opera'da reklamı engellemek için sitede sağ tıkla 'block content...' e tıkla oradan istediğin reklama tıklayıp engelle.

Öncelikle pardon. Sağı, solu karıştırmışım. Kastettiğim şu sağdaki reklamdı.

Bunun dışında,

@balikekmek, teşekkürler. Eğer operada bir çözüm bulamazsam, ya firefox'u düşünücem, ya da reklamlara katlanacağım artık.

@dunyanin en gereksiz adami, o "içerik engelle" özelliği sadece bulunduğun sayfada işe yarıyor. Başka bir sayfaya geçip farklı bir reklam çıkınca bir işe yaramıyor.

cleansözlük var opera için. ama burdan denk gelmiştim ben de, kullanmadım hiç, nasıl bir şey bilemiyorum.

benim kuzenimde balıkla uğraşmayı çok sever. o balık alıp satıyor ama hani öyle extra bir kâr beklemeyin derim ben. ama balıkla ilgili herşey için; (git:www.resifbolgesi.com )

sanırım en güzeli tanıdık tanımadık herkesi eve çagırıp balıkları, akvaryumu gösterip, bu sevgiyi herkese aşılayıp balıkları onlara satmak :)

Üretsen de satması bir olay. Satarsın, sen de capcanlı olan balık, adamın akvaryumuna uyum sağlamaz, ölür filan adam peşini bırakmaz. Akvaryumcularda balığı yok fiyatına alırlar. Harcadığın elektriğe, yem parasına ve emeğine acırsın.

(bkz: yapma demiyorum hobi olarak yine yap)

süper de baksanız bir gecede ölebiliyor yüzlerce balık.. tehlikeli bir yatırım

balığa göre değişir. birkaç yıl önce kalkan balığı yetiştirmekle ilgili kurslar veriyordu devlet. üstelik yavru da veriyordu, yardım da ediyordu. ama evde olmaz o da. bodrum gibi geniş alan lazım, ona. yine de araştırmakta yarar vardır, muhakkak.

kazanırsın ama lepistesle yunusla prensesle olacak iş değil. yavrudan discus alıp damızlık boya getirip satarsan ancak eline iyi bir para geçebilir. lepistesin tanesini 50 kuruştan alır akvaryumcular - ki artık en kötü akvaryumcu bile ufak bir tankta lepistes üretiyor.

demem o ki değeri yüksek balıklar üretip damızlık boyda hatta (3d1e) (5d2e) gibi koloniler şeklinde satabilirsen iyi para eder. diğer türlü yaptığın hobi sana külfet olur.

Boşver hocam hobici olarak devam et sen.

bu mudur? Florida Right Round ft Kesha www.youtube.com

malesef değil.. danslık bir şarkı değil böyle slow.. jazz mı desem ne desem türünü de bilmiyorum ama soft bi şarkı, düet de değil..

the noisettes olabilir mi?

tukaka çok teşekkür ederim oymuş.. adı da every now and then'miş
ohh be! :))

flipping book diye google da aratırsanız bir sürü proogram çıkıyor. Joomla ve Wordpress için bu program var masaüstü için de vardır elbet.

Dan Brown oku. Tüm kitapları iyidir seversin.
birde Warcraft üçlemesi var onuda seversin sanırım.

Edit: Warcraft bilimkurgu değil ama fantastik. yüzüklerin efendisi gibi biraz.

babil kitaplığı- jorge luis borges.

bir kitap değil bir sürü kitap

ahaha, ekşi duyuruda en çabuk/çok cevap alışım galiba.

@pposeidon, dan brown açmıyo beni dijital kaleyi ve da vinci şifresini okudum ama ıh.
warcraft fantezi mi? bilim kurgu fanteziye kaydığı an mahvoluyorum çünkü sevmiyorum...

@pterosaurus evet okudum onu o da çok çok sevdiklerimden. benzeri bir şey var mı aklında?

@ayiadam, bakacağım şimdi saolasın

kurtlar imparatorluğu
kızıl nehirler

The Catcher In The Rye - J.D. Salinger (Çavdar tarlasında çocuklar ve Gönülçelen olarak 2 ayrı isimde çevrildi)
Aylak Adam - Yusuf Atılgan
Fahrenheit 451 - Ray Bradbury
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim - Joanne Greenbergin
Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar

otostopçunun galaksi rehberi 5+1 derim ben, evet.

tanrıların arabalarını okuduysan, cevapları veren bütün arkadaşlardan özür dileyerek söylüyorum ama hepsini siktiret, direk git "türklerin kültür kökenleri" kitabını oku. yazar "ergun candan". zaten tanrıların arabaları'na bol referans içeriyor. ne kitabın adına ne de yayınevine aldanma gerçekten güzel, ufuk açıcı bir kitap.

George Orwell seviyosun ve hayvanlar çiftliği,1984 okumuşsun.O zaman sıra yine Orwell dan Aspıdıstra da.Bu kitap ta Orwell ın paraya hicvidir,mükemmeldir.

The girl with the dragon tattoo Şubumi tadında ama daha güncel bir kitap.

Ursula k le guin - Mulksuzler

Otostopçunun Galaksi Rehberi, Puslu Kıtalar Atlası, Çavdar Tarlasında Çocuklar, Aylak Adam, Borges ve Mülksüzler + 1

ayrıca roman dışında öykü okumak müthiş keyifli bir şey. Edgar Allan Poe, Sait Faik ve Cemil Kavukçu'dan ne bulursan oku. Şahanedir. Bunlar dışında Murat Gülsoy'un öyküleri de eğlencelidir. Oğuz Atay'ın öyküleri de romanlarından daha az bilinse de romanlarından aşağı kalmaz ve kasmaz da adamı.

Nitelikli bilimkurgu seveceksin sanıyorum. Fahrenheit 451'i birisi önermiş, ben de önereyim. Ayrıca Kaplan! Kaplan! ı da mutlaka okumak gerek. Müthiş sürükleyicidir ayrıca. Ha tabii Philip K. Dick'ten de ne yazmışsa okumak gerek. Bilimkurgu seven birisi kesinlikle sever.

Ha ayrıca, Üç Silahşörler de çok keyifli, sürükleyicidir.

yine tanrıların arabaları üzerinden gider isek, daniken'ın diğer kitapları biraz temcit pilavı tadında olmakla birlikte hoşuna gidebilir. tanrıların mucizeleri/ayak izleri/stratejisi diye gider. özellikle tavsiye edebileceğim sonsuzluğun işaretleri(nazca çizgileriyle ilgili güzel bir kaynak) ve tanrıların şoku kitapları olabilir. tanrıların mucizeleri bir miktar parapsikoloji hususu üzerine.

cevaplardan birinde türklerin kültür kökeni denmiş, ona da ekleme yapmak gerekirse bu minvalde yayınlanan tüm sınır ötesi yayınevi kitapları ilgini çekebilir. gizli sırlar öğretisi ile başlayıp son üç peygamber, kıyamet alametleri vs. şeklinde devam edebilirsin. aynı yayınevinden çıkan yıldızlardan gelen tanrılar kitabı da yine tanrıların arabaları tadındadır.

bunların dışında uzaylılar ile ilgili türkçede basılmış farah yurdözü'nün, jenny randles ve peter hough'ın kitapları olabilir. ruh ve madde yayınlarından çıkan birkaç kitap da var konuyla ilgili, kitapçılarda ilgili bölümde rahatlıkla bulunabilir. giovanni scognamillo'nun da gizli dünya devleti ve dünya dışı varlıklar üzerine yayınlandığı zaman açısından kayda değer eserleri var ancak bulmak pek kolay değil artık korkarım.

genel anlamda ise hala okumadıysan yüzüklerin efendisi, silmarillion ve eküri kitapları elbette ve şiddetle tavsiye olunur. söylenmiş gerçi ama otostopçunun galaksi rehberi'ni de tekrar belirtmekte fayda var.

(bkz: kırmızı pazartesi)

iyi bir mikrofon gerek ilk önce, bir şeyler eklerim, çıkarırım diyorsan tıngırtdatmalarımdan www.youtube.com , eğer ki ünlü olursan bize de 1-2 kuruş atarsın artık :)

8 mbite kadar kullanıyosun sanırım ve binadaki kutuda veya kutudan sana gelen kabloda bi problem olabilir. sinyal az olunca saçmasalak kesiliyo o internet, sorununun çözümü türk telekom teknik servisinde diye düşünüyorum.

eğer bağlantı sadece telefon açılıp kapandığında kesiliyorsa bu %98 splitter sorunu, muhtemelen en az bir tanesi işlevsiz durumda şu an eğer bağlantılarda sorun yoksa.

test etmek için hepsini söküp sırayla takarak her seferinde bağlı bulunduğu telefonu açıp kapatmak suretiyle sorunlu olanın/olanların tespit edilmesi mantıklı olabilir.

Bana uzun zaman önce benzer bir problemin telsiz telefondan kaynaklandığını söylemişlerdi, telsiz telefonumu iptal edip klasik telefona döndüm ve geçti gerçekten.

iyi de nice arkadasim var telsiz telefon ile duzgun kullanabilen. o telsiz telefonu da annem yeni almisti ve deli gibi kullaniyor ust kalta ciktiginda falan dedeme isine yariyor falan. imkansiz iptal et demem. pof

dur denen her seyi bir tekrar deniyim, sonra olmadi yine su arizayi ariyim.

bence ev telefonu splitter'dan önce bir yerlerde, telefon sinyali kullanıldığında kutuda falan kontak yapıyor. sanki hiç splitter yokmuş gibi etkiliyor interneti.

Bu sorunun aynısı bizde de mevcuttu. Evdeki paralel hatlardaki, telefonları iptal edince sorun çözüldü. Telsiz telefon takılı sadece...

@balikekmek

paralel yok dedigim gibi evde. sadece bir telsiz var.

@karapolisnas

telsizi cikarip normal telefon taktim, yine kesildi arama yapinca.

@herkes

az once 3 splitter i da tekrar denedim dogru sekilde. hatta 4uncu bi splitter daha bulup denedim olmadi.


geriye bir tek kibritsuyu'nun dedigi tarz bi sorun olmasi kaliyor. ooof of.

mümkünse başka odalardaki telefon hatlarını da dene salon, misafir odası, yatak odası vs

sorun cozuldu.
adamlar geldi telekomdan, evde hicbi hata bulamadilar. kutuya gittiler (ben kutuma gitmek istiyorum : ) port degistirdiler allem ettiler kallem ettiler falan duzelttiler. allahim bugun en mutlu gunlerimden biri

ilk mesajda söylemiştim, bu kutu problmleriyle 2-3 ayda bir mutlaka cebelleşiyorum. ne olsa o kutuda oluyo, kutuya gitmek en iyisi.

ben de aynı sorun var, iki kere splitter değiştirdim, bir süre idare etti ancak sonra yeniden kesilmeye başladı dsl filter (küçük siyah şey) alsak paralele taksak çözülür mü?

muhtemelen cozulmez.
benim gibi adam cagirin telekomdan, gitsin disardaki tel kutusundan ayar yapsin ve duzeltsin. bosa ugrasmayin

(bkz: şabanoğlu şaban)

birazdan yine beğenmek için izleyeceğim.

serkan.balikekmek.net belki izlemediğin vardır.

hangover

yes man

böyle soruya cevap vermeyi reddediyorum (bkz: cevab veremedi)

Daybreakers martta trde netten indir izle

türünü de söyler insan bisssürü var beendiğimiz hacım.

cloverfield harika bişey gamer da olabilir

Hitch ve Definitely Maybe

Broken Embraces

**********carlito's way************

just like heaven

existenz , fallen angels bla bla...

farklı lenslerde de fotoğraf'ın hep aynı noktasında bu şekilde bir iz kalıyor ise, ışığı süzen bölümde bir sorun olabilir.

bence bi garantiye gönderiverin.

bu arada farklı çekim modu ile denediniz mi?

fotoda sol aşağıda, bi de mavi bi nokta var. orası da ölü gibi.

Daha aydınlık bir ortamda, beyaz sayfa fotosu çek, başka fotolar dene eğer noktalar hep aynı yerde gözüküyorsa ölü pikseldir. Garanti kapsamında halletmeleri gerekiyor.

ben 5 tane saydim.