Mahalle okuluna ortaokul veya lise olur.

geri dönüşümcüye ver hayrına. okulda kimse yüzüne bakmaz onların. hatta yer kaplamasın diye almazlar.

Bazı okullar kütüphanelerine koymayacak da olsalar bu tür basılı ürünleri alıyor. Okul geri dönüşüm şirketlerine satarak kendisine fayda sağlıyor. Çevrenizdeki okullara bir sorun isterseniz...

Istanbul'da misiniz

kale iyidir aslında niye beğenmediniz anlamadım. önemli olan; buz aküsü alın migrostan falan tanesi 2.5 lira. Hani şu içi su dolu mavi plastikler. 5-6 tane dondurup yiyeceklerin yanına atarsanız 7-8 saat rahat götürür.

Kale'nin 26 litrelik olanını kullanıyorum, bağ evine giderken götürdüğümüz şeyleri gayet güzel muhafaza ediyor, ne kadar çok buz kartuşu koyarsanız o kadar uzun tutabilir...

rock düzeyi tartışılır ama hem şarkıya hem gruba bi şans verin... (grupla organik bağım var, inkar etmem :) )

www.youtube.com

oasis - stop crying your heart out www.youtube.com

white lion - when the children cry www.youtube.com

deep purple - soldier of fortune www.youtube.com

whitesnake - is this love www.youtube.com

scorpions - send me an angel www.youtube.com

bu liste çok uzar, burada bırakıyorum

edit: dayanamadım şunu da ekleyeyim

blackmore's night - wish you were here www.youtube.com

pink floyd - welcome to the machine

arabada, işte, evde, içerken.. her yerde dinlerim.

Camel - lady fantasy
Dire straits - On every street (live version)

dire straits - brothers in arms
the alan parsons project - old and wise
alice in chains - nutshell
dream theater - hollow years
eric clapton - tears in heaven
the smiths - asleep

@cay koy geliyorum. rica etsem boş zamanda bana liste atabilirsiniz. blackmore's night dedin yaa. :) çoğu vr ama unuttuğum aklıma gelmeyen çok var. o yüzden kesin unuttuklarım senin listelerinde vardır :)

mr. big - anything for you
foreigner - waiting for a girl like you
dokken - alone again
kingdom come - what love can be
kingdom come - friends
whitesnake - ain't no love in the heart of the city

Yanlış hatırlamıyorsam "turuncu kasko" diye adlandırmışlardı, aldığım iki adet gözlüğün ikisine de kasko yaptırmıştım. Bir gözlüğümü 10 ay kullandım, değişime verdim, yenileyip iade ettiler. İkinci gözlüğümü de bir yılı doldurmadan verdim, onu da yenileyip gönderdiler. Şuan kullandığım gözlük ve yedek olan gözlüğüm de çiziksiz durumda. Zam yapmazlarsa bir sonraki gözlük değişiminde de aynı şekilde kasko yaptırmayı düşünüyorum...

1. icraya verdiklerine göre ortada bir fatura var.
2. Bankadan ödeme zorunlulugu o dönemde 8.000 TL idi.
3. Bu durumda her tür yoldan ödenmiş olabilir.
4. Siz yine de banka ekstrelerini bir kontrol edin belki eft yapılmıştır.
5. Fatura tarihindeki kredi kartı ekstrelerini kontrol edin. Gerekirse bankadan tekrar alın.
6. Muhasebenizde tahsilat fişi, makbuzu vs var mı diye bakın.
7. Hiçbiri yoksa, geçmiş olsun. Kötü niyet var veya yok; borç zamanaşımına uğramadan talep edildiğinde yasal olarak ödediğinizi göstermek zorundasınız. "Ne bileyim ödemişizdir, bu zamana mı kalır, karşı taraf kötü niyetli" diye bir savunma hukuki olarak geçersiz, tahmin edebileceğiniz gibi.

Daha önce muaccel hale getirilmemiş borçlar için faiz istenemez, diyelim ki defter kayıtlarında da ödemediğiniz tespit edilse dahi sadece anapara+vekalet+masraf isteyebilirler sizden.

eskişehir. kiralar bayağı uygun (belki bursa'da da öyledir bilmiyorum), her yer düz ayak, ulaşım güzel, istersen yürüyerek çoğu yere ulaşıyorsun, sosyal ortam da güzel. iklim kısmı pek umrumda değil.

iklim korkutmazsa eskişehir. bursa pahalı hem.

Eskişehir +1
Ama ben Eskişehirliyim, tarafsız değilim.
Her ne tür sosyal aktiviteyi seviyorsan hepsi var, sanat etkinlikleri (tiyatro, konser, sergi) aktif ve şehir tiyatrosu güzel.
Halkı (en azından merkezî yerlerde) bağnaz değil, yaşamak keyifli.
Eskişehir <3

eskişehir

eskişehir.

ulaşım
sosyal hayat/gece hayatı
insanları
nispeten modernliği

bursada bikaç gün geçirdim. eskişehire kıyasla tek iyi yanı iklimi sanırım.

Eskişehirli olduğum için Eskişehir derim :D

Bursada kaldığım 6 7 saat içindeki gözlemime göre Esk daha iyi.

Bursanın iklimi ve doğası daha iyi. Yemekleri de Eskten daha iyidir eminim. Ortalık ışidli tipli kaynıyordu yalnız. İnsan yürümeye korkar merkezde. Tarihi bi havası var. Hoşuma gitmişti. Bazı imkanlar daha iyidir Eskişehire göre.

Esk ziplenmiş bir şehir. Çoğu yere yürüyerek gidebilirsiniz. Olmadı tramvay falan. Genç nüfus yüksek. İnsanı Bursaya göre daha iyidir kesin :D Türkiyenin en güzel kızları burada. Atatürk bulvarında falan ev tutarsınız kafanız rahat olur.

türkiyenin en güzel kızları eskişehirdeymiş ahahahahahahahahahahahaah

@bizansa nerede abi :D ciddiyim. Yoğunluk olarak açık olarak en iyi il.

@glamdr1ng kardeşim izmir varken hangi şehri söylersen söyle laf-ı güzaf :d

@bizans Eskişehirli demedim. Eskişehirde dedim :D İzmir'in kızları Anadolu ünidd iibf okuyor emin olabilirsin :D izmir nüfusunun %50si doğu anadoludan artık, nasıl güzel kız yoğunluğu daha yüksek olacak.

Eskişehir'de Bursa'ya göre daha az trafik var. Eskişehir Bursa kadar kalabalık ve karışık değil.

Bursa'nın doğası, tarihi dokusu, dağı/denizi de Eskişehir'e kıyasla daha güzel.

Bana sorarsanız ikisini de deneyin, tarafınızı seçin, ben ikisini de seviyorum... :)

Hocam bursa diyorum.
Son 5 senedir bursa'da yaşayan bir ankaralı olarak söylüyorum bunu.
Eskişehir çok güzel, gerçekten çok sevimli bir şehir ama, bence küçük. Belirli bir süre sonra sıkılırsınız. Öğrencilik içinse soru o zaman eskişehir olabilir tabii.

Eskişehir tabiki.Çok güzel bir şehir olmasının yanında her türlü sanatsal etkinlik açısından aşırı sosyal bir şehir. Halkı kesinlikle Bursa'ya göre daha modern. Ucuz ve ulaşım kolay. Küçük olduğu doğru ama İç Anadolu'da olmasından dolayı bütün büyük kentlere makul bir uzaklıkta. Bence tek kötü yanı alışveriş bakımından çok fazla mağaza bulunmamakta çeşit az, ama o kısmı da çok umrumda değil açıkcası. Ayrıca Eskişehir kızlarının güzel olduğu doğru. Eskişehir halkı, yerlilerinden bahsediyorum, çoğu tatar ve göçmen. Kızların çoğu melez, bu sebeple kızlarının güzel olması normal. Dışarıdan gelen İzmir kızlarını da tenzih ediyorum :)

Ikisinde de yasadim.

Eskisehir'den bir sure sonra sikilabilirsin, cunku kucuk. Ozellikle is icin gidersen surekli is arkadaslarinla karsilasiyorsun falan. Kimisi kucuk olmasini da sever, o ayri. Ama gercekten guzel bir sehir. Daha ucuz oldugu da dogru.

Kisi sert, yazlari super, cunku nemsiz ve cok sicak degil.

Yasadigina kimse karismaz, ramazan gunu bir barin onunde oturup gonul rahatligiyla birani icebilirsin.

Bursa dedikleri gibi, daha buyuk. Nilufer'de yasiyorsan guzel, modern bir ilce, genelde beyaz yakali aileleri yasar. Merkez kisimlarini hic ama hic sevemedim, Istanbul ilceleri gibi diyebilirim hatta. Suriyeli dolu, cogu yerde arapca tabelalar var. Bursa Nilufer haric muhafazakar bir sehirdir.

Trafigi Eskisehir'e gore daha yogun ama Istanbul'la kiyaslanabilecek gibi degil. Idare edersin. Konumu merkezi, Izmir 3,5-4 saat, Ankara 4,5-5 saat, Istanbul 1-1,5 saat mesafede. Istanbula siklikla yolcu feribotu var. Gunde 2, Cuma ve Pazar'lari da 3 defa ferubot var, arabayla gecebilirsin. Arabayla ulasimda Yalova'ya daha sik feribotlar var, oradandan da ulasim mumkun, cok farketmiyor.

Eskisehir'e nispeten cevresinde daha cok gidilebilecek yer var. Mudanya, Trilye, Golyazi, Uludag, vs. Dogada olmayi seviyorsan yakininda bunun icin cok guzel yerler mevcut.

Kislari fena degil, ama yazlari cok nemli.

Ikisi arasinda tercihim:
Ogrenci olsam kesinlikle ama kesinlikle Eskisehir.
Daha sonrasi ve calisma hayati icin Bursa.
Daha ilerisi icin, yas 50'lere yakinsa ve daha fazlaysa tekrar Eskisehir. Daha sakin ve havasi ileri yaslar icin daha uygun.

tabii ki eskişehir
bursa arap ve akpli dolu

15 sene bursada, 5 sene eskisehirde yasamis biri olarak eskisehir diyorum

Tartışmasız Eskişehir.

bursa. daha güzel.

Beyne isabet ederse büyük ihtimalle ölür. Çenenin altından ateş edip (dili de delip geçerek) anlından mermi çıkan adam hala yaşıyor. İbrahim Tatlıses mermiye kafa attı hala yaşıyor. Gerçi İbrahim Tatlıses'in beyninin bir bölümüne isabet etti. Bu yüzden vücudunun sol tarafında işlev eksikliği var maalesef.

edit: Dostum yalnız irkildim şimdi. Bu nasıl bir soru lan. Aklından kötü bir şey gemiyor umarım?

evet.

ilk muayenede mermi sıyırdı sanılıp yıllar sonra röntgende beyninin içinde mermi çıkan da var.

Seneler önce, yanlış hatırlamıyorsam Sıcağı Sıcağına'da, bir kumarhane önünde kafasına sıkıp intihar eden bir adamın görüntüleri yayınlanmıştı. "15 dakika can çekişti, kimse müdahale etmedi" vesaire bir muhabbet dönmüştü. Kurşunun nereye isabet ettiğine bakar.

hemen de ölebiliri bir süre sonra da ölebilir, ölmeyedebilir.Merminin girdiği yere bağlı biraz

Bir insanın kafası kesildikten sonra yere düşen kafa 3 saniye kadar arkada bıraktığı bedenini görüyormuş falan diye bir şeyler okumuştum. belki alakası olabilir.

bir intihar olayında kafasına kurşun sıkan biri hastaneye kaldırıldıktan 1 saat sonra ölmüş idi, yani bu işler kısfmet...

bi' ölene sormak lazım.

----- vahşet içerir -----
www.liveleak.com

(bkz: ibrahim tatlıses)

babamın kafasına kurşun bi şakağından girdi diğerinden çıktı. 30 dakika kimse bulamadı sonra 30 km hastaneye gitti şu an hayatta kurşundan önceki hayatıyla tek fark şakağındaki izler. başka sorun yok

(bkz: stumbleupon)

stumbleupon +1

(alternatifi var mı ondan bile haberim yok, yetiyo baya baya can sıkıntısına)

ben site sirkülasyonuma şunu da dahil ettim.
www.sorula.com
birçok kez faydalandım, tavsiye ederim.

Ulus'ta heykelin oradan yukarıya çıktığında bi Suluhan var, incik-boncuk satan bi dünya dükkan var orada, bulabilirsin gibi gibi...

Kale'ye doğru her taraf böyle şeyler satan dükkanlarla dolu. Samanpazarı'nın yukarısı oluyor sanırım.

yanılmıyosam artık sadece e-devlet şifresi ie kendi sicil numaranı görebiliyosun...

Zaten artık sicil numarası yerine TC kimlik no kullanılıyor ki!

İlla gerekiyorsa e-bildirge şifresi olan biri bulabilir.

işiniz acilse ve paranoya sahibi değilseniz tc kimlik numaranızı mesaj atarsanız 35 saniye içinde bakabilirim.

bunu soran herkese aynı şeyi soruyorum ama kimse güvenmiyor. gören hakikaten tc kimlik numarası toplamaya falan çalıştığımı sanacak (her ne kadar sadece o numaranın hiçbir işe yaramayacağını anlatmaya çalışsam da). amacım sadece elimden gelen bir konuda yardım edebilmek, yine de siz bilirsiniz.

edit: hah o e-bildirge şifresi olan biri olduğum için bunu söyleyip duruyorum.

teşekkürler.işim acil değil ve paranoyağım.o yüzden saolasın ama ben sonra hallederim bu işi

@kibritsuyu; benim de şifrem var, kimseye teklifte bulunmuyorum. Siz de boşverin, herhangi bir muhasebeciye girip baktırsınlar.

yok ben yine söyleyeyim de, sonuçta şu sitede az çok tanıyan var, güvenen olursa yardımcı olabilirim. kimseye de "bana güvenmiyor, sahtekar yerine koyuyor" demem.

ki bu şekilde ssk numarasına baktığım kişiler de oldu daha önce.

(bkz: rainmeter)

mesaj attım.

ilk 18 bölüm paket.

ama sadece sen indir olur mu?

aslında ben de indirseydim ne güzel olurdu ya, tüh...

uzun pozlama vs gibi uğraşların yoksa, tripoda sahip olma hevesi de seni cezbetmiyorsa boşuna alma.

şimdi fotoğrafçılar gelip tripodun tüm faydalı özelliklerini sayar ben aradan sıvışıyorum.

ışığın nispeten az olduğu, uzun pozlamayla çekilecek fotolarda malum makine titrediği için görüntü flulaşır, bu minik de olsa titreşimleri engellemek için tripod kullanıyolar.

veyahut, elde makine 100mm-300mm (ya da daha hayvani) bi lens ile komşularının falan fotoğrafını çekmek istersen tripot faydalı olur. kadraj çok fazla oynamaz, iyi olur.

45,00-55,00 TL arası.
Bazı noterlerde vekaletname sadece ön sayfaya sığdırılmış durumda, kimisi ise kimlik bilgilerini vekaletnamenin arka yüzüne yazıyor öyle olunca üç-beş lira değişiyor miktar.

30-40 gibi

- haczedilen eşyalar ihale edilerek satılır. ilk artırmada eşyalar %60'ına, ikinci artırmada %40'ına alıcı arar. satış masraflarını alacaklı yapar, yapılan masraflar borca eklenir.

- eşyaları borca karşılık aldığınızda, eşya bedellerini ödemezsiniz fakat KDV, Damga gibi resmi ödemeleri yapmanız gerekir.

- Eşyaların bedellerinden önce satış bedelleri düşülür, artanı borçtan düşülür. Kalan borç için yeniden haciz işlemi yapılabilir.

- Açık tarihli senet üzerine başka bir kalemle tarih atmak vs. sakınca doğurabilir. Ama güzel ülkemin güzel insanlarının yapmadığı şey değil, bilimum kuyumcular çatır çatır "açık senet" alıp üzerine borç miktarını ve tarihleri istediği şekilde doldurabiliyor.

- Hacze gelen polis memurlarına verilen ücretin adı "çorba parası" olur genelde, yasallığını tartışmaya gerek yok... Benim polisim işini bilir...

senet üstündeki oynama yüzünden ciddi sıkıntı yaşayabilirsiniz. karşı tarafın imza tarihi ve tarihin atılma tarihi tespit edilebiliyor ve oradaki farklılık çok baş ağrıtır.

"teminat seneti olarak" verildi yazılması iyi olmuş. eğer bu ibare kullanılmasaydı o zaman senet başlı başına bir alacak olarak değerlendirilirdi. şu durum itibariyle senet başlı başına bir alacak değil, bir sözleşmenin teminatı olarak doldurulmuş. (ben bu kadarını biliyorum)

:)

sizinki gibi ticari iliskide normaldir teminat senedi almak.

yalniz uzerine aynen su sekilde yazin:

"isbu senet teminat senedi olarak verildiginden 3. kisilere verilemez/ciro edilemez."
ya da
"isbu senet teminat senedi olarak verilmistir, ciro edilemez."

yani adam gidip 3. kisiye vermesin. sizin aranizda olasi bir itilafta kanun 3. kisiyi koruyor cunku. kotu niyet durumunda korunmus olursunuz.

1 aralıkta ödemeler başlıyor diye duydum ama bilen birisi hakkaten link verirse çok makbule geçer.

Ben bugün aöf bürosunu aradım. kayıt yenileme 1 Aralık'da başlayıp 25 Aralık'a kadar devam edecekmiş. Öyle söylediler.

evet bende gittim AÖF bürosuna sordum. 1-25 aralık arasında.

Açıkögretim'de üc dersi vermek icin, tekrar lisans hazırlıgına programını okuyacaksın. ama acıkögretim bürosu sana ek-g kagıdı ver(e)meyecegi icin, şubat 2010'da silah altına girme mecburiyetin var. aksi takdir'de kacak durumuna düşersin. askerdeyken'de, acıkögretim okuyabiliyorsun. ama dedigim gibi, şube sana ''gel kardeşim'' diyecektir. bir an önce ayarla kendini.

edit : bende seninle aynı durumdaydım. 3 dersten girdim, 3.sınıfa gectim. sadece veremedigim 1 dersim kaldı. şuan mutluluk'tan şarap ve viski stogunu eritiyorum evde :)
boru mu lan askerlik bu. :)

heyhat... :)

intibak için yeniden başvurmaya gerek yok, kayıt yenilemeyi yaparsan kalan 3 dersin için yeniden sınavlara girersin...

ertelemeye gelince, ben 3. sınıf öğrencisiyim ve 3 dersten kaldım bütünlemede. gittim sordum şubeye. bu yıl belgelerimi toplayıp gidip yoklamamı verirsem beni 2010 yılının kasım ayında göndereceklermiş. eğer ben yoklamamı verip, 2010 kasım ayına kadar sınıfı geçip öğrenim belgemi şubeye ulaştırırsam yeniden tecil hakkım oluyormuş... bana böyle dediler, sizde bir sorun, araştırın.

öncelikle geçmiş olsun diyorum...bence dışarıdan topladığın küçük böcekleri karınca,karafatma..vs böcekleri evin içine at hepsini evi böcekler bassın senin yaptıgın anlaşılmaz böylce kolay gele

zemin parkeyse odayı sula, şişsin kabarsın.

boşver kardeşim, kör şeytanından bulsun.

hemşeri hemşeriyi gurbette...diye olan atasözümüz geldi benim aklıma şimdi.@sn611 in tavsiyesine ilaveten tahtakurusu ve pire geldi benim aklıma,bi kaç ilaçlama firmasına sorsan belki bu böcekleri nasıl bulabileceğin konusunda yardımcı olabilirler,arkadaşıma şaka yapıcam falan dersin..

fare. evin gizlenebilecek mekanlarına fare at. yaşasın gelişsin. hayvan gibi hızlı çoğalıyorlar zaten.

hmm aklıma şöyle bir hinlik geliyor aslında, sen daha önceden anahtarın bir kopyasını cıkarabilirsen şayet. Anahtarı teslim ettikten sonra eve son bir kez girip, istediğin gibi zarar verebilirsin :) (yukarda arkadaşın da bahsettiği gibi eğer yerler parke ise güzelcene sula derim bende :)) ) ama yok o olmuyorsa, baska seyler dene...yanına kalmasın şerefsizin ;-)

üç-beş çift hamam böceği veya fare en güzeli... zan altında kalmazsın... temiz iş... :)

Mutfak lavabosunun pis su borusu vardır, lavabonun hemen altından gecip kolonlardaki borular ile birlesir. Muhtemelen yerden 20-30 cm yüksekliktedir. Lavabonun çeşmesi açık iken matkap ile borunun yerini tespit etmeye çalış küçük küçük delikler açarak (zaten bulunca su akacaktır, bu boru lavabonun yapisik oldugu duvarda yerden 20-30 cm yükseklikte tüp falan konulan yer varya dolap var sanırım oralarda)

borunun hizasını tespit ettikten sonra kolona kadar olan bölümde 5-6 delik aç ve çok ince şekilde alçı ile kapat (çok alçı kullanma).

sonraki aşama ise o aynı hizada borunun kolondaki boru ile birleştiği yer vardır daha kalın bir borudur pimaş deniliyordu sanırım. bir delik de oraya aç.

evin içinde açtığın delikler ileride mutfağa halı falan serilirse onu batıracaktır,
kolonda açtığın delik ise pis suyun alt komşunun evine akmasına sebep olacaktır (ki bu günahtır bunu belirteyim)

bu delme işemini ince deliklerle banyoya tuvalete vs yerlere uygulayabilirsin.
sonsöz olarak elbette intikam almak istiyorsan hiç bir öneri telkin senin fikrini değiştirmeyecektir belki ama ben yinede yapmamanı sineye çekip susmanı öneririm ki bu dala olgun daha etik bir davranıştır.

şayet ben olsam allaha havale eder geçerim. Evden çıktığımda acizce bir hareketle değil, arkamızdan küfür edilecek bir biçimde değil, susulacak bir biçimde anılmak isterim :)

Saygılar :)

Edit : Ne biçim bi insan mışım lan ben yeni farkettim.

gider borusunu tıka

salonun ortasına sıç. sonra anahtarı teslim et. eve girdiğinde anlar hatasını

bence çok piskopatça birşey olcak ama fosforlu kalemle evin duvarlarına

saat 03 am cesedi parçalara ayırıyorum.
yarın eniştemi öldürmeyi planlıyorum.
penisimi kesip yedim.

gibi pisko şeylerle doldur. yeni ev sahipleri gelince çok güzel bir sürprizle karşılarşır.hiç degilse saygıyla anlırsın arkandan laf edemezler.

oyle sonradan ortaya cıkacak bir zarar verirsen, bunun cezasını senden sonraki kiracı çekecektir. sen yeni girdiğin evde farelerle böceklerle ugrastıgını dusunsene. o kadar tasınmışsın etmişsin.

hem madem evden cıkıyorsun, depozitonu da gözden çıkardın, anahtarı vermeye gittiğin zaman agzına geleni soyle, bütün yaptıklarının hesabını sor, anahtarı da at git. bundan daha rahatlatıcı birşey düsünemiyorum şahsen.

evin duvarlarına yazı fikri iyi bence de.ama kendinle değil oda sahibiyle ilgili şeyler yaz.

çıktığın gün evin camından molotof kokteyli at.

molotof yapımını nette bulursun, basit.

camasir ve bulasik makinesinin borularini cikar, evi su bazsin bir sonraki calistirmada. ben olsam yapmazdim. ofkeyle kalkan zararla oturur.

hazır ingiliz istihbaratı şizoya bağlamışken ankesörlü telefondan terörist ihbarı yap, burnu sürtülsün iki gün..
hatta tam dönüş vaktine denk getirebilirsen eve de aklına geleni yapabilirsin..

borulara zarar vermek gibi şeyler ancak senden sonraki kiracıya zarar. adam şerefsizse nasıl olsa kiracıdan bilecektir ve kendi uğraşacağı yere kiracıya kaktıracaktır. bence de en güzeli odanın ortasına sıçmak ve terörist ihbarı vermek. adamın kendisine zarar vermek gerek.

eve zarar verme, bunun yerine depozito bedeli kadar kirayı ödemeden evde oturmaya devam et.

senedin üzerine istediğini yazabilir malesef. senet kişiyi karşılıksız borçlandıran bir belge imzalarken çok dikkat etmek gerek. bildiğim kadarıyla sadece senet üzerindeki kişinin mal varlığı üzerine haciz konulabiliyor. birde yanlış hatırlamıyorsam iyi niyetin suistimali gibi bir durum vardı mahkemede bunu kanıtlayabilirsen yada inandırabilirsen yırtma şansın var en azından ben öyle bişi hatırlıyorum hukuk derslerinden.

Benim hatırladığım kadarı ile boş senet imzalamak kanunen geçersiz. Eğer senetteki imzayı atan kişi ile üzerindeki paranın yazıldığı yeri dolduran kişinin aynı olmadığını ispatlarsanız ki adli tıpta belli olur sanırım, senedi ödemezsiniz...

alttaki linkten yola çıkarak çâre aranabilir belki.
www.grafolojibilirkisi.com

(bkz: açığa imza)
boş senete atılan imza çok tehkileli. adam istediği miktarı yazabilir ve borçlunun bu durumu lehine çevirebilmesi çok zor. "senet sebepten ayrıdır" diye bir kural var, eğer elinizde o seneti alınan borç miktarı karşılığı teminat olarak verdiğinize dair bir belge veya benzeri bişey yoksa, durum kötü.

senette imzası olanın mal varlığı dışında kimseye gidilemez. yani annesinin üzerindeki malvarlığına gidemezler. eşinin üzerindeki mal varlığına da doğrudan gidemezler ama yamulmuyorsam evli kişilerin mal varlığı ortak olduğu için menkullerin-gayrimenkullerin yarısı haczedilebiliyordu diye hatırlıyorum ama yanılıyo olabilirim...

korkutmaya çalışıyorlar, dava açın. ne kadar borç aldığınıza dair şahidiniz var mı?
1- evet
2- eşininkine koyar gibi

peki eşinin üzerine olan evi başksının üzerine geçirme yasal olarak yasak mıydı?

senete imza atılan kalemle, daha sonra para miktarnın yazıldığı kalemin başka kalemler olduğu kanıtlanırsa,
ve yukarda yapacakbirseyyok'un verdiği linkteki gibi farklı zamanlarda yazıldığı kanıtlanırsa hiç bir şey olmaz.

aynısı bizim başımıza geldi , dedem birinden para almıştı daha sonra odemedi eve senet in fotokopisi ile icra kağıdı geldi. Senet uzerindeki bilgiler farklıydı. Ben ve dayım icra kagıdındaki adiyeye gittik, icra müdürlüğüne gidip durumu soyledik. Sonra bir dilekçe hazırlamamamızı soyledı. bir avukata da danıştık. senet mal karşılığı olmadığı durumda tefeciliğe girdiğinden butun ayrııntılarla karsı tarafı suçladık. Vezne ye paramızı yatırdık ve bekliyoruz.

bu tür olaylarda "şahit" dinlenmez. "belgeyle ispat zorunluluğu" vardır. yani o senetin borç karşılığı verildiğini ispat edecek bir yazılı belgeniz veya yazılı belge başlangıcı yoksa durum çok kritik. takibi durdurmak için "borca itiraz" davası açmanız lazım, dava esnasında şansınız yaver giderse (karşı taraf gelip söylediklerinizi kabul ederse mesela) lehinize karar çıkabilir. fakat söylediklerinizi delillerle ispat edemezseniz %40 icra inkar tazminatı da yersiniz...

yani durum gerçektende ciddi... bence bu işten yırtmanın yegane yolu borç verenle anlaşmak gibi gözüküyor.

diğer arkadaşların dediği gibi imza ile tutarın yazıldığı tarihin farklı olduğu adli tıp tarafından belirlenemez mi?
bu bir işimize yaramaz mı?

eğer senedin daha sonra doldurulduğu ispatlanamaz ise, eve haciz gelir. hacizden korunmak için eşin üstüne devir olmaz. tanıdığınız eşinden boşanacak ve evi onun üzerine yapacak. yoksa icra takibi olur. bu tarz sebepten kağıt üzerinde boşanmış çok çift var.

senete iki tane imza atmamissa arkadasiniz, o senet gecersiz olur.

(bkz: mischa maisky) arat bul ne varsa.

cello concerto- cello sonata gibi formlarda youtube da arama yapın hoş şeyler bulcaksınız.

"cellist girl" diye aratırsan baya bi video çıkıyo youtube'da...

ben kullanıyorum. 5 liraya doldurdum orjinalinden bi farkı yok. ama bazı makinalarda sorun yaratabiiyor diye biliyorum.

bende yok. orjinalinden 2 tane alsam aletten pahalıya geliyor. hp adına üzgünüm ama orjinal kartuşları kendileri alsın, benim işim olmaz. kaz değilim ben misal.

ben iki defa doldurttum ama pek randiman alamadim, bi de orijinalinden %70 daha az baski alabilmistim. ikinci doldurtturmadan geldigimde kartusu hic gormemisti alet.

siyah da pek sorun olmuyor da renkli sıkıntı olabiliyor. 3-4 farklı yerde doldurttuk hepsinin mavi-kırmızı-sarı(cyan-magenta-yellow) tonu farklı, hiçbiri de orijinalindekini tutmuyor. En son babam doldurtmuş magenta değil bildiğin mor var;) Ondan önce benim doldurttuğum yerin de sarısı, turuncuydu;)
"Daha çok siyah kullanıyorum zaten." diyorsan, kullanılabilir.
Bir de hazır kitler vardı, kendin doldurabiliyordun. Ama sitesinin adresi gelmedi aklıma...

hazır dolum setlerinden alabilirsin. avantajı kartuş bittikten sonra atıp yenisini almıyorsun. doldura doldura bir süre daha kullanabiliyorsun işte. gittigidiyor'a bi bak. ben oradan hem renkli hem siyah beyaz dolum kiti almıştım. çok işimi gördü. doldurma işinde de bi zorluk yok zaten. şırıngayla mürekkebi basıp geçiosun.

siyah kartuşu bende kendim dolduruyorum. kartuş üzerindeki etiketin altında bir delik var oradan şırıngayla dolduruyorsun kartuşu. başka bi numarası yok. ama bir süre sonra kartuş özelliğini kaybediyor doğal olarak, tıkanıyor. nerden baksanız 3-4 dolum aynı kartuşu kullanmak gayet avantajlı geliyor.

maliye bakanlığına açmış olduğunuz dava dosyasının esas-karar numaralarını biliyorsanız o dosyadan vekalet hakkındaki bilgileri alırsınız. hangi noterden alındığı, hangi yevmiye numarasına sahip vs. daha sonrada yine noter aracılığıyla avukatı vekilliğinizden azledebilirsiniz.

Noterden azilname düzenletip tebligat yaparak vekaletnameyi iptal ettirebilirsiniz.

öncelikle avukatınızın davanın durumu hakkında bilgi verip, temyiz başvurusu hakkında sizin görüşünüzü alması gerekirdi. hukuki destek konusunda yazılı sözleşme yapmış mıydınız?
vekaletname kısmına gelince, azilname bundan sonraki işlemler için geçerlidir. yani azilnameyle "kararlaştırılan ücreti" ödemekten imtina edemezsiniz. verdiğiniz vekaletname ise genel dava vekaletidir kuvvetle muhtemel, yani özel vekaletname gerektirmeyen her çeşit dava açmak için kullanılabilir. ancak hiçbir avukat mesleğini riske atıp size sormadan vekaletnameyi abuk subuk şeyler için kullanmaz. bunu bütün avukatların harika, etik sevdalısı insanlar olduğu için söylemiyorum. her meslek gurubunun içerisinde çürük elmalar vardır. ama baronun avukatların yaptıkları hatalar konusunda meslekten ihraça kadar giden ciddi yaptırımları vardır. hatayı affedecek yahut görmezden gelecek bir meslek değil avukatlık.

muhtemelen bugün kendi sitesine de yeni fragmanı koyarlar...

www.canimailem.tv

bence izleme tadı tuzu kaçmasın.

hayır

bildiğim kadarıyla hafta sonları kapalı olurlar. ancak bazı durumlarda mesai saatleri dışında da çalışabiliyolar, genelde çekilişlerde görev alırlar. kooperatif çekilişleri, kura çekilişleri vs. vs.

normalde kapalı. tanıdık biri varsa halledebilirsin, tabi para da gece tarifesi olur herhalde.

eğer sadece hafta sonunda yapılabilecek bir işse, hafta içinden gidip noterliktekilerle konuşmanız gerekir ama yarın gidip de noterliğin açık olmasını umarsanız hayal kırıklığından başka bir şey yaşamazsınız.

mecbur bugün halletcez işimizi o zaman.

çalışma saatlerini yazayım da başkasının işine yarayabilir: 08:30-12:00 13:00-18:00

bazı noterler 17:00'de kapanıyor

bazı değil bütün noterler 1700'de kapanır. ama akşam çıkmadan halletmeleri gereken işleri yaparken gelen müşterileri geri çevirmeyenler vardır.

pek hoşuma gitmez bu tarz cevaplar ama dayanamıcam bu soruda. avira'nın bedava versiyonunu 5 aydır kullanıyorum. herhangi bir sorunla karşılaşmadım. ultra bir koruma içinse -lisanslı olarka aviranın "Avira Premium Security Suite" tavsiye ediyorlar.(kullanmadım)

www.free-av.com'dan bedava sürümü indirebilirsiniz. fazla kasmaz. işini yapar gerisine karışmaz.

Avast inanılmaz yavaşlatıyor bilgisayarı, ben baya uzun süre kullandım ama dayanamadım sonunda. Ayrıca birkaç kere virüs/trojan yakalayamadığına da şahit oldum o yüzden tavsiye etmiyorum.

benim şu anda kullandıgım bilgisayarda avg var, sözlüğe her girdiğimde, özellikle "bugun" ve "badi" butonlarına bastıgımda "threat detected" uyarısı veriyor. insanı deli edebiliyor haliyle.

2 yıldır avast kullanıyorum hiç yavaşlattığını görmedim. ayrıca çok güzel bir program, şahsen memnunum ve tavsiye ederim.

ben avg kullanıyorum, bariz bir yavaşlama yok. ve hemen hemen hergün "update" kontrolünü otamatık olarak yapıyor ve kendini güncelliyor. yalnız bu güncelleme işi kablosuz bağlantıda biraz sorun yaratıyor galiba, en azından ben kablosuz bağlantıda güncellemeyi başaramamıştım. avast kullanmadım, karşılaştırma yapamayacağım ama AVG iyidir, temizdir.

bedava olanından avg kullanıyorum yaklaşık bir yılı aşkın süredir, bilgisayarda herhangi bir yamulma olmadı.

avg ye oy veriyorum ben de.

(bkz: #13175430) avast
(bkz: #13883136) avg
(bkz: #13485452) avira

mikrofonlarımız sende mutluhan.

Son testlere ulaşmak için

www.virusbtn.com

nod32 öneriyorum şahsen.

Bundan bir kaç önce avast kurulu bilgisayarım enfeksiyona kapılınca avg'ye geçmiştim, sonra avg kullanırken gaelicum.a denen virüse kurban gittim. virüsü temizledikten sonra avira'ya geçtim. Birkaç aydır da avira kullanıyorum. Avira bedava anti-virüsler arası testlerde genelde en yüksek puanları alıyor. Ama Avira'nın da tek başına bir PC'yi koruyabileceğine pek inanmıyorum.

@uzunbinik,

elbette bedava sürümlerden tam bir koruma beklemek haksızlık olur. son testlere baktığımızda "Avira Premium Security Suite" klasını göstermiş. avk g data'nın ise göze çarpan 2009 sürümü daha kendi resmi sitesinde bile gözükmüyor.

hafif program olsun, hızlı tarama yapsın, güncellemelerini sessiz sedasız rahatsızlık vermeyecek şekilde yapsın, ve virüs bulma ve yok etme kabiliyeti üst seviyede olsun, üstüne üstlük bedava olsun diyorsanız avira derim. (bedava sürümlerden avast, avg, nod32 hepsini belli bir süre kullanıp, kullandırttım ta ki avirayla tanışana kadar)ama aslında özünde hepsi iyi programlardır :)

bu kadar.

avira premium security suite öneririm kesinlikle. oldukça memnunum.
bedava değil ama bulabilirsin bir şekilde.
yanına birde spybot tarzı bişey ekledinmi taş gibi olur.

test sonuçlarına şöyle üstünkörü bir göz attıktan sonra avira seçmeye karar verdim.

bu arada nod32 diyen arkadaşa da kesinlikle katılıyorum, gördüğüm en temiz anti-virüs programı. normalde şirketlere iş yaparken gidiyorum onlardan alıyorum ancak bu sefer bedava yüklemem gerekti.

herkese çok teşekkürler cevaplar için...

ubuntu! :p

$aka bi yana tamamen ki$isel tecrübelerime dayanarak avast diyorum. Ne testini $ey ettim ne birilerinin dediklerini okudum ettim yani yanlı$ yönlendirmek istemem. Fakat $öyle güzel bi anım var. Bilgisayarımda manasız beliren problemlerden dolayı mevcut kullandığım avg yi göz ardı edip, avast ile bi taratmamı istemi$ti bi arkada$ım. Tarattı pühüüüüvvv truvacılar mı dersin, acanlar mı dersin kol geziyolardı. O gün bugündür de avast kullanıyorum. Zerre de yava$latıyo ediyo sıkıntısı ya$amadım.

durum serserisi'nin yaptıklarından sonra 'lan bu avast da yalan olmasın' deyu bir de avira'yla taratmış idim. pühüüüüvvv truvacılar mı dersin, acanlar mı dersin kol geziyolardı. o gün bugündür de avira kullanıyorum. zerre de yava$latıyo ediyo sıkıntısı ya$amadım.

bilgisayarın alerjik değilse avg. (bazı bilgisayarı gerçekten bertaraf ediyor)

avira'nın iyi olduğunu hep duyuyorum, hiç kullanmadım, ama testlerde falan da iyi puan alıyor, iyidir heralde.

ben avg ve avast kullandım. avast çok karizmatikti, virüs bulunca karizmatik bir sesle söylüyordu bunu. sonra bilgisayarın yavaşlamasından mütevellit, avg'yi deniyim dedim. hiç karizmatik değil. ama avast'ın üstüne virüsler buldu. bilgisayarımı da yavaşlatmadı, ferahladım avg'yi kurunca.

avg kurarken spyware için olan bileşenini, e-mail bileşenini ve link checker bileşenini yüklememenizi ya da kurulumdan sonra devre dışı bırakmanızı öneririm. e-mail bileşeni outlook falan kullanmıyosanız gereksiz zaten. link checker'ın sörfü yavaşlatçağını düşünüyorum, ayrıca ekşi sözlük kullanımında da sorun oluyormuş (light beam'in dediğine göre), link checker'ı pasifleştirirseniz bu sorun olmaz. spyware bileşeninin de başarılı olduğunu düşünmüyorum.

hep zor yerden soruyorsun.
eli olmayan ya da kolunu kullanamayanlar ağzıyla kalemi tutarak imza atabiliyor. öyle bir sahne var kafamda. peki tamamen felçliyse? akıl melekeleri sağlam ama tüm vücut felçli? sanırım bu durumda da yasal vasisinindir söz hakkı :s

noter tasdiği derim... her işede nasıl noter çağırır bilemem

Mühürleri olabilir çok daha kolayı. Eskiden okuma yazması olmayanlar mühür kullanıyordu, özellikle de varlıklıysa galiba biraz. Parmak basmaktan daha klas sanırım.

tebligat dersinde bize el ve ayakları (parmakları) olmayan insanlara nasıl geçerli tebliğ yapılaxcağı anlatılmıştı.

en azından tebliğ konusu için, postacı muhtar ve bir üçüncü kişi bulacak, muhtar ve diğer kişi el imza atamayan kişinin huzurunda belgeyi tebliğ alacak ve bu durum mazbataya işlenip postacı-muhta-3.kişi tarafından imza edilecek...

böyle de bir seçenek olabilir.

(bkz: atlas deneyi)
#13476604

yamulmuyosam televizyonda bir programa konuşan bir bilim adamı deneyin sonuçlanması için uzun bir sürenin geçmesi gerektiğini falan söylemişti. belki deney uzun soluklu bir deneydir, başladılarsa bile bitmemiş olabilir.

bi de yine yamulmuyosam kara delik falan olmayacak demişti, ölmüycek hiç kimse falan demişti o bilim adamı. belki kandırmıştır... :)

son olarak deneyin yapılacağı tünele dev bir mıknatıs yerleştirildi ama deney ne zaman başlıyor bilemiyorum. bir keresinde 2009 başında diye duymuştum ama ne kadar doğru tartışılır.

son gelişmeleri çıkardıkları şu e-bulletin'den öğrenebilirsiniz.

cdsweb.cern.ch

benim de bildiğim kadarıyla large hadron collider ile ilgili son güvenlik testlerini yapıyorlar, bu da uzun zaman alan meşakkatli bir iş. fakat şu sıralar (sanırım ağustos ayı içerisinde) esas deneye başlayacaklar.

www.lhcountdown.com

8 gün kaldı.

pek sanmiyorum... ergenekon'a ozgu olma ihtimali yuksek. varsa da ornegi cok sayida degildir.

iddianamesini merak eddiğin davanın tarafı-katılanı-ilgilisi falan değilsen adliyeye gittiğinde bile dosyayı sana göstermemek için sorun çıkartırlar. kaldı ki sen "her davanın iddianamesi"ni soruyorsun.

herhangi bir davanın bilgilerine(iddianameye de) hali hazırda internetten ulaşmanın bir yolu yok.

fikrimi söyleyecek olursam, "kafa dinleyesim var, tanıdık görmek istemiyorum" diyorsan avukatlığa yönel. zira çalışacağın yeri kendin seçmiş olursun. istanbulda değilde farklı bir şehirde bir hukuku bürosunda ve/veya bir başka avukatla beraber çalışabilirsin. yani iş koşulunu ve çalışacağın şehri sen belirlemiş olursun.

hakim-savcı olursan eğer bu durumda atama ile nereye gidersen, el mahkum orada çalışacaksın. iş saati avukatınkiler kadar esnek olmayacak. vs. vs. (ha tabi halk içinde statüsü ayrıdır orası tartışılmaz)

eğer esnek bir iş yaşantısı istiyorsan bence avukat ol. (kaldı ki ne zaman ne kadar kazanacağın belli olmayacak, bir nevi esnaf gibi olacaksın, bir ay binlerce lira kazanırken başka bir ay daha az kazanma ihtimalin her daim var)
ama diyorsan ki, "yok bilader hakim-savcı dediğin adamların iş yaşantısı tam bana göre, kılık kıyafete uyarım, yılda bir kere denetim geçirirken sinirlerim gerilmez, atama sonucu feci iş yoğunluğu olan bir yere gidersem cinnet geçirmem vs. vs." o zaman hakim-savcı olmak daha mantıklı...

yani en azından benim gördüğüm artı-eksi ilişkisi bu şekilde, nacizane... :)

(hukukçu musun, dersen pek sayılmaz, yani yarım hukukçuyum)

tabi unutmadan bir de "noterlik" meşgalesi var ancak onda atama işlemi çok uzun zaman alabiliyor galiba. özellikle yeni mezunlar için bu durum daha vahim. en nihayetinde atama işlemleri "mezun olunan yıl" göz önüne alınarak yapılıyordu yamulmuyorsam.

naçizane şöyle yardımcı olayım...

avukatlık muhtelif şekillerde yapılabilir.
serbest avukatlık: ilk başlarda zor, ancak zamanla iyi kazanmaya başlayabilirsin. küçük şehirlerde avukat sayısı az olduğundan, para kazanman kolay olabilir ancak, unutma, küçük şehirlerde çevre rulez!
şirket avukatlığı: özel şirket bünyesinde çalışırsın. normal bir çalışan gibi, eğer biraz diretirsen, kazandığın davalardaki vekalet ücretleri sana ait olur. güzel olur.
bağlı avukatlık: istanbuldaki büyük bürolardan birine girersin. mesai saatleri biraz ağır olur. ama güzel para veren bürolar var.

genel olarak: serbest avukatlık yaparsan kıyafetin de serbest olur diye birşey yok. staj eğitim merkezinde vs de sürekli söyleyecekler. iyi giyinmen ve en önemlisi formal code şeklinde, takım elbise vs giyinmen lazım. hakimler de, spor ayakkabı ile adliyeye gelen avukatlara iyi gözle bakmazlar.

hakimlik-savcılık: idari hakim olursan büyük, diğerlerinde genelde küçük şehirlere ya da bazen ilçelere gidersin. maaşın güzel olur, statün iyidir. insanlar saygı duyar.

eğer böyle bir fikre, yani küçük bir yere gitme fikrine sıcak bakıyorsan, git 5-6 sene, hakimlik-savcılık yap. sonra zaten istanbul'a ya da nerede yaşıyorsan oraya gidip çok kral şekilde avukatlık yapabilirsin. Hakimlikten ayrılan birini bürolar partner olarak havada kapar. aklında bulunsun.

sorun olursa sözlükten mesaj atabilirsin.
umarım faydalı olmuştur.

görebildiğim kadarıyla hakimliğin ya da savcılığın şöyle bir dezavantajı var: insan ilişkilerinde her daim mesafeli olmak gerekiyor. özellikle taşrada, küçük bir ilçede falan mesleğini icra ediyorsan görüştüğün kişiler o şehrin benzer kadrolarını dolduran kişiler olmak zorunda , diğer hakim savcılar, kaymakam, ilçe milli eğitim müdürü filan gibi, tabi bu ilişkilerin genellikle resmi çizgide seyretmesi neredeyse kaçınılmaz. bir arkadaşım benzer nedenlerle ve yaşadığı şehre bir türlü alışamadığı için savcılıktan istifa etti örneğin.şahsen bu, beni sıkacak bir durumdu o yüzden ben de tercihimi avukatlıktan yana kullandım.

ha, avukatlık kolay bir meslek midir? derdi tasası yok mudur? şöyle bir durumla karşılaşmak her daim mümkündür:

-avukat hanım, noldu bizim alacağı tahsil edemediniz mi hala?
-kusura bakmayın, dün babamı kaybettim, cenazeyle ilgileniyorum şu anda.
-ha, başınız sağolsun da bizim iş ne olacak? (bir üstadın başına aynen gelmiştir)

sözlükteki diyaloglu entry ekolünü buraya da da taşıdım kusura bakmayın ama mesleğin sıkıntılı hali daha kolay anlatılamazdı sanırım.:)

hukuk diploması pek çok kurumun kapılarını açıyor kişiye, üç meslekle sınırlı kalmayın, eğer kpss filan zorlayabilecekseniz pek çok yerde iş imkanı doğar, hukuk müşavirliklerinde filan daha steril avukatlık yapmak mümkündür diye tahmimn ediyorum.

insanlara şunu yap, bunu yap demek hoş bir şey değil ama son bir sözüm olsun; eğer avukatlığı tercih ederseniz bir başka avukatın yanında en fazla bir yıl kadar çalışın. daha sonra kendi işinizin başına geçin derim. zaman geçtikçe insanın cesareti köreliyor, yaş ilerleyip kök saldıkça hareket kabiliyeti azalıyor.

benim kuzen başarılı bir şekilde ankara hukuk bitirdi, aile zoruyla hiç avukatlık yapmadan savcı oldu, senelerdir dolanıyor, sanırım 3 senede bir yeri değişiyor en ucra köşelere gitti ve şu an yeri iyi, sosyal statü güzel, maaş fena değil amma ve lakin kendisi nedense bunca seneye rağmen pişman ve isteksiz.

başarılı bir öğrencilik ve başarılı olabileceği bir meslek varken devlete bağlı olmak ve bir kaç senede bir şehir değiştirmek zor geliyor, avukat olsa çok daha fazla kazanırdı. pişmanlığını da hep söyler.

yahu adamın 4 ü yer değişimi evlenemedi de, bence berbat bir durum. sanırım 5 kere böyle yer değiştiriyorlar yani 15 sene dolan babam dolan.

avukatlık iyidir, varsa heves başarılıda olursun ama yazdığına göre seni savcı/hakim olmakda tatmin eder.

eğer küçük, sessiz yerlerde ailenden uzak yaşamayı sorun etmiyorsan, "sıkılmam oralarda" diyorsan 4-5 sene hakimlik/savcılık yapmak güzel bir fikir. bildiğim kadarıyla 5000+ ytl maaşın var, küçük yerlerde geçim sıkıntısı da yok, istanbul/ankara/izmir gibi büyük şehirlere nazaran. kafa dinlemek için ideal. hem tecrübe de kazanmış olursun, yukarıda da söylendiği gibi hakimlik yapmış kişileri havada kapıyor hukuk büroları. hem biraz para biriktirmiş olursun, hem de döndüğünde yine dolgun bir maaşla bir hukuk bürosuna girebilir, veya kendi büronu açabilirsin.

ekran çözünürlüğünüz nedir ?

buyrun, 657x768 çözünürlüklü;
img521.imageshack.us

bende küçük bi program var, sağ tık ile resim boyutlandırması yapabiliyorsunuz, isterseniz mail olarak size yollayabilirim, işinize yarayacaksa...

microsoft'un image resizer'ı var. çok basit ve kullanışlı

download.microsoft.com

bence her halukarda polis kapıya dayanır. denememek lazım

direk hakaret etmeseniz bile ima etmi$ olmaniz bile tehlikeli. yani bildigim kadariyla dolayli da olsa suc. riske girmeye degmez.

katafalk kesinlikle doğru söylüyor.

zaten riske girmeyi düşünmüyorum. hakaret etmenin yollarını aradığım da sanılmasın. sadece merak ediyorum kanunen neler olacağını.

TCK:
Madde 126 - (1) Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır.
_____________________________________________________________________________________

kanun böyle diyor. durumu verdiğiniz örnekle ilişkilendirirsek; örneğin "rte şöyledir, böyledir" diyerek, üstü kapalı şekilde hakaret içerikli bir entry girdiniz. dava açıldığında sözlük içinde "rte"nin doğrudan "recep tayyip erdoğan" anlamına geldiği ortaya çıkarsa (ki çıkacaktır) aleni bir şekilde hakaret etmiş olursunuz. bunu büyük bir topluluk (internet kullanıcısı) önünde yaptığınız için ceza artırılacaktır.

en azından kanuna biraz bakınca bunu çıkardım ben.

edit: aklıma süper bi fikir geldi, siz de çaktırmadan en salak haliyle onu çekin. siz silmezseniz ben de silmem hatta internette adınıza bu fotoğrafla profiller açarım diyin. kısasa kısas olsun.

şikayet için aklıma ilk olarak bağlı bulunduğu meslek odası geldi. fakat hiçbir zaman tam olarak emin de olamazsınız gerçekten silip, silmediğine.

bunu da sizden izinsiz vitrinin camekanında filan kullanırsa bunun için de dava açabilirsiniz gibi geliyor. fakat o şehirde yaşamıyorsanız denk gelme ihtimaliniz de zor gibi.

bir de adam istersem vitrinin camına koyarım falan diyor. kundaklarım allah çarpsın. (son derece ciddi ve sıyırmış smiley)

o zaman niye çektirdin birader denilebilir. haklı da olunur. ben nefret ederim fotoğraf çektirmekten. en yakın arkadaşımın bile çekmesine izin vermem çoğu zaman (hastalık mıdır nedir) ama annem çok ısrar etti mezuniyet fotoğrafıydı.

fotoğrafı silmek zorunda. sizden izin almadan saklı tutamaz. ama mutemelen şaka yapıyordur. siler yani. siz böyle davrandıkça kıllığına silmem, etmem diyor olabilir. boşverin sallayın gitsin hıyarı.

@leontes: valla silmem dedi kalktı gitti. yerine başka bir hıyar geldi. o da silmem dedi. şaka yaptığını hiç sanmıyorum. ama siz fotoğrafı silmek zorunda diyorsanız. bir şeyler yapmam lazım. avukatla polisle falan mı gideyim sildiğini görmek için ne yapmam gerekiyor?

Tüketici Hakları Derneği'ne (dernek miydi bu?) şikayet edin derim. Ne de olsa fotoğrafçıları da kapsar. Adamın elinde fotoğraflarınızın kullanım iznini devrettiğiniz bi sözleşme v.s. olmadığından bi hak da iddia edemez.

bilgisayarımda fotoğraflı cv hazırlamak için çektirdiğim fotoğrafların birini flash belleğe atmasını rica ettiğimde sanki annesine hakaret edilmişcesine itiraz eden versiyonu vardır bi de.

çok basit yaw. ciddi bir tavır takınıp "eğer silmezseniz polisi aramak zorunda kalıcam,özel sebeplerim var" deyip cep telefonunuzu çıkarttığınızda,daha kulağınıza götürmeden siler. ahan da buraya yazdım...

silmezse adımı verin :D

bence de silmez o salak. porno arsivi mi yapiyor o oyle, ne terbiyesizmis. ozel haklar ile ilgili bir yasayi cigniyor olsa gerek. basliginiza hukukcular baksin derseniz size daha kolay yardimci olabilirler kanimca.

@egotm: haklısın dostum hukukçuların dikkatini çekmek lazım. hemen düzelttim.

benim işim de müşterilerden bu tarz materyaller toplamayı içeriyor. fotoğrafçı deilim ama :P yani biz izin belgesi imzalatıyoruz, böyle görsel materyaller toplanırken fotoğrafı yani öyle kafana göre bilgisayarında tutamazsın. müşteri senden 8 adet vesikalık ister verirsin gider. silmek zorunda. yani avukat değilim ama böyle olduğu kulaktan dolma duyduğumuz için kendimizi koruyoruz. hele camekana asmak demek buna inanamam yani senin iznin yoksa insan haklarına aykırı bir durum. ama bu adamlar %99 sana takılıyorlar, üstüne gidersen şakanın boyutu değişebilir. yani sırf herif bilgisayardan silsin die mahkemelerdemi koşturacaksın, sapıksa zaten telefona, cd ye, usb ye bir yere kaydeder. yani salla hocam bunu unut yani

@leontes: bu daha çok koyuyor ama. adam silmeyecğim diyor ve sen bir şey yapamıyorsun. halbuki ben istiyorsam silmek zorunda. daha sonra isterim falan diye düşünüyorsa da ben aptal değilim istemem diyorsam istemem. ne yani sonradan pişman olup "abi seni dinlemeliydim köpek gibi pişmanım keşke sildirmeseydim" diyip ağlıcak mıyım. unutmam zor. eğee bu iş istediğim gibi olmazsa hakikaten kendime saygımı yitiricem.

döv ozaman adamı kuty?

@leontes: dövsem gıcıklığına internete yayacak belki de. dövmek bir sonraki aşamada işe yarayabilir ama. tartışmada diretirsem zeten kavga da çıkar.

asıl merak ettiğim nokta şu: kanun/yönetmelik/yönerge bu konuda ne diyor. yani adama gösterip bak kardeşim suç işliyorsun diyebileceğim bir şey.

silmiş görünse de geri getirmenin yolu var. bu saatten sonra sildiğinden emin olmak da kolay değil. kopyasını almıştır bile belki bir yerlere. dikkat çekici derecede güzel bir arkadaşım resimlerini fotoğrafçının bilumum şubelerinin vitrinlerinde görüp dava açmış, sorarım ne oldu davanın sonucu diye.

1- flashdiske sağlam bir trojanla entegre olmuş dijital fotoğraf atılır. baskıya götürülür. akabinde bilgisayara sızılır. trojanla uğraşamam derseniz virüs atın, format atsın.

2- o şehirde yaşamayan arkadaşlar ara ara gönderilip 20şer vesikalık çektirtilir. gidip alınmaz. fotoğrafçıya girer hesap.

pislikten başka yapılacak birşey yok. Hukuki yöntemler sonuç verse de asla gerçekten sildiğini bilemezsiniz.

iki adet takım elbise+gözlüklü yarma bu işi çözer bence :)

Hukuki yöntemi benimseyecekseniz yapacağınız ilk iş noterden ihtarname göndermek. 3 gün içinde silinmezse hakkınızda hukuki işlem yapılacaktır, kişilik haklarının ihlalinden dolayı müdahalenin men'i ve manevi tazminat davası açılacaktır vs. demek. büyük ihtimalle riski almayıp silecektir.

tüketici heyeti de başarılı bir çözüm, tüketici mahkemesinin harç almıyor olması ve nispeten hızlı bir sonuca ulaşılması artıları.

onun dışında doğal olarak sulh hukuk mahkemesine başvurarak ihtiyati tedbir istenebilir. kişilik haklarına müdahale gibi durumlarda hemen karar çıkar, bu da fotoğrafçıyı yeterince korkutur. ama korkutmazsa 10 gün içinde tazminat ve müdahalenin meni davalarının açılması gerekir ki, o da iyi bir harç ödemek anlamına gelir. (dava kazanılınca masraflar karşı taraftan geri alınabilir)

vitrine koyana kadar bekleyin sonra indirin camı çerçeveyi. sildiremezsiniz ki 40 yere yedekleniyor dosyalar onlar artık server falan bulunduruyor.

o fotoğrafları çoktan arşivlemiş ve bilgisayarı dışında da bazı platformlara kaydetmiştir söylediğiniz kadar ayı ise. maalesef geçmiş olsun. zira savcılık emriyle dükkanına ekipler gelip bilgisayarının hard disklerini ve foto makinalarının sandisklerini sokup goturseler de, o herif mutlaka bir cd ya da flash disk'e kaydetmiştir. tabi söylediğiniz kadar ayı ise.:)

calendil, açık nokta bırakmamış.

fotoğrafçıya gidip resimleri tekrar silmesini söyleyin, silmezlerse mahkemeye başvurup bir heyetle geleceğinizi, mahkemenin inceleme için bilgisayara el koyacağını, sırf bu nedenle işlerinin aksayacağını, aynı zamanda tüketici heyetinede başvuracağınızı söyleyin. eğer biraz inandırıcı olursanız muhtemelen, "tamam silerim" ve/veya "tamam sildim" diyecektir.

ama silip silmediğinden emin olamazsınız. tüm bunları yaptıktan sonra kavgaydı, dövüştü bir şekilde biraz daha çemkirirsiniz olmazsa, iyice caydırıcı olur.

ayrıca, bu fotoğrafçının sizin fotoğraflarınızı arşivde tutma amacı nedir? kaldı ki, siz de bunu çözememişsiniz ama ben güzel olduğunuzdan şüpheleniyorum, haklı mıyım ? ? ?

(ne güzel süper duyarlı bir şekilde yaklaşmıştım cevaba, finali kötü oldu)

git savcılığa anlat derdini.. uğraşma meslek odasıyla falan..

%16 civari gördüğüm kadari ile aylık faiz oranlari yamuluyor da olabilirim. deli para be :) 2 trilyondan fazla mi ediyor ne

www.tcmb.gov.tr
yüzde 15,16,17 civarı gibi değişiyor, bankadan bankaya.

150 bin ytl gibi bir şey eğer aylık yaparsan.

sube.garanti.com.tr

burdan daha çeşitli şekilde vakit geçirebilirsin.

o değil, bugün yatırayım yarın çekeyim dediğin zaman bile 5000 ytl küsür veriyorlar. gnvoıreodsagkfc

ayrıca o kadar paran olduğu zaman bu kağıtta yazılandan daha yüksek bir faizde alabilirsin.

Faiz oranının ne olduğu bilinmeden, hesaplamak zor olur. Aslında basit bir formulü var.
yıllık faiz oranını biliyorsanız çok basit.
Formül;
(-anapara- x -yıllık faiz oranı- x -faiz işleyecek gün-) / 36000
farzedelim ki, yıllık faiz oranı %29 olsun, bir aylık faizi şu şekilde hesaplıyoruz;
(14.000.000 x 29 x 30) / 36000 = 333.338.33333333333333333
yani bir aylık faizi 333.338 YTL yaptı, vay mına koyim.

ama bak, eğer süper loto falan tuttuysa, gideriz senle beraber bankaları gezeriz onlar süper faiz oranları uygularlar. boru mu, 14 terelyön... :)

nasil faiz odemesi istedigine gore degisir..aylik odeme istersen 130K'dan fazla getirir, 3 aylik istersen 400'den fazla getirir..6 aylik biraz daha fazla duser ay basina. boyle yani..bizi de gorursun artik hesapladik o kadar:P

14 milyon ytl. x % 16 = 2.240.000 ytl. yıllık faiz eder. 12'ye bölersin, 186.000 ytl. yapar aylık. faiz oranı bankadan bankaya değişebilir, 14 miyon ytl.'yi gören "oouuuu efenim buyrun buyrun diye yalakalanıp faiz oranını abartabilir. vergisini de düşünce kabaca 150.000 - 180.000 arası bir şey yapar aylık. 3 aylık da yapsan, bir yıllık da yapsan, aylık alacağın faiz budur. ama birer aylık yaparsan her ayın sonunda bu faiz hesaplanıp paranın üstüne ekleneceği için bileşik faiz hesaplanır, biraz daha fazla faiz alırsın.

14 trilyonun varsa bankaya git, ben aylık xxx lira faiz istiyorum yoksa yatırmam paramı de, kabul ederler nasılsa. uğraşma faiz hesaplarıyla falan.

paranın miktarı ve vadenin süresi arttıkça oran da özelleşir; güzelleşir. bu yüzden kimse liste fiyatından hesaplamasın. ama bize getir sen; temizinden %20 yi zorlarız:)

onlara götürme bize getir :p yok yok onlara götür.

şu anda max %19.50'ler var aylık faiz (net %16.58, net getirisi 193,375ytl). haziran'da %20'nin üstü görülebilir piyasa sıkışmaya devam ediyor.

yüksek meblağlarda bankayla faiz pazarlığı yapabiliyorsun. bize 5 trilyon vericem ama yüzde 20 faiz isterim diye.

o kadar nakiti onlar deli gibi kullunıp kar edeceklerinden, kabul ediyorlar

isfiçre bankalarına gidin bence. burada yerler o parayı. hem neden banka faizine taktınız ki? gayrımenkul ws. seçenekleri ile daha fazla gelir elde edersiniz ki bunun için fazla bir rakam bence. oturup sadece ana paranızı bile harcamaya ömür mü yeter?

Birkaç banka-şube ve gmy gezince 190-200 bin YTL arası olur net.

acikogretimde nası bilmiyorum ama genelde hazırlık sınıflarında kalanlar atılır.

bilmedigim yada yanlıs bildigim icin soruyorum..hazırlık sınıfı varmı abi acıkögretimde?

@ isott
dediğim gibi myo'dan geçersen bir sene işletme, hukuk, iktisat ve muhasebe olan hazırlık sınıfı okuyorsun

şimdi şöyle oluyor;
myo bitirdikten sonra 4 dersten hazırlık sınıfı okuyorsunuz. ben okurken "2 yıl üst üste kalırsan atılırsın" diyolardı, hazırlık sınıfını geçmek için 4 dersi de vermek gerekiyordu. Ben ilk yıl üç dersi verebildim, sonra yönetmelik değiştirdiler, bir dersi alttan alarak üçüncü sınıfa geçtim.

yani benim bildiğim; 2 yıl içinde 2 ders verirseniz bir üst sınıfa geçersiniz.

avukatla konuşun,
dediği gibi, eğer icraya verirlerse, öyle hemen haciz filan gelmez ama dosya masrafı, vekalet ücreti, zart zurt derken 1000 liraya kadar çıkar cidden.
ama konuşup, bir hafta içinde 10 gün içinde ödeyeceğiz derseniz o zaman biraz erteleyebilirler. hatta biraz dişli çıkıp 420 lira üzerinden de pazarlık yapmaya çalışın. bazen onlarda bile indirim olabiliyor.

Şimdi, avukatın dediği günde ödemezseniz "icra takibi" başlatabilir. bu durumda borcunuza masraflar eklenir. ancak 420 ytl borç, icra takibi açılmasıyla 1000 lira olmaz, (faiz oranı çok yüksek olsa dahi) icra takibi başlatıldığında borç maksimum 650-700 Lira arasında olacaktır.

cuma günü ödemezseniz ve avukat icra takibine başlarsa, arkadaşınıza bir "ödeme emri" gönderilir, ödeme emrinde borca itiraz etme süreleri, ödeme süreleri gibi süreler yazar. bu süre içinde borç ödenirse alınan harçlarda ufak bir indirim olur. eğer o süre içinde ödemez ve mal beyanında bulunmazsa, arkadaşınız hakkında "mal beyanında bulunmamak"tan dolayı dava açılabilir, yani borç nedeniyle bu şekilde mahkemeye düşebilirsiniz. ama son düzenlemeyle birlikte mal beyanında bulunmamaktan dolayı alınan cezalar erteleniyor.

toparlamak gerekirse.
arkadaşınızla gidin avukat ile görüşün, ödeyebileceğiniz günü söyleyin, avukatın faiz tutarında indirim yapıp yapmama yetkisi olduğunu öğrenin ve pazarlık yapın. çoğu avukat bağlı oldukları müvekkil/kuruma karşı itibar edinmek için işleri çabuk çözmeye çalışır, o yüzden anlaşabileceğinizi düşünüyorum.
kaldı ki anlaşamazsanız da, icra takibi başlarsa borcunuz anında 1000 lira'ya yükselmeyecektir. az önce yaptığım kaba bi hesaba göre; 420 ytl takibe konu borç + 140 ytl kanuni vekalet ücreti + 40 ytl (tahmini) takip başlangıç masrafı + 20-30 ytl de harç vs. yani borcunuz toplam olsa olsa; 650-700 lira civarında olur.

en mantıklısı takibe başlamadan avukatla görüşüp bir şekilde ödemek. (takibe düşse bile alacağınızı avukatla anlaşarak taksitler halinde falan da ödeyebilirsiniz)

telekomun "tatlıya bağlayalım" diye kampanyası vardı bir ara, belki yardımı olur?

@karapolisnas o uygulama 28 $ubat 2008 e kadar gecerliymis.. kacirmisiz.

butun cevaplar icin tesekkurler.

a4 poster diye bir aratırsanız cevabı var. çok üşeniyorum kendim aratmaya. ama vardı bir cevabı tam bu sorunun.

ben kağıda sığdır dersem 8000x4000 boyutunda yani kocaman ve parça parça çıkıcakmı?

rasterbator isimli muhteşem programı öneriyorum.

"posterazor" diye de küçük bir programcık var, istediğiniz resmi istediğiniz kadar sayfaya bölüp, pdf formatında kaydediyor, çıktıyı alıp kağıtları birleştiriyorsunuz.

(ben kendime 18 sayfalık (6x3) bir türkiye haritası çakırttım, ancak bir araya getirmek çok zorluyor insanı, aynı çizgileri tutturmak falan, zor oluyor)

posterazor;
posterazor.sourceforge.net

Okuldan çıktı belgenle en yakın Açıköğretim bürosuna başvuman yeterli.

www.anadolu.edu.tr

adresinden takip et. yamulmuyorsam haziran'dan sonra falan duyurulur. orada yayınlanan klavızlardan bakarsın, okuduğun bölümünden geçiş şansın varsa, başvuru işlemi basit. gerekli belgeleri toplayıp harcı yatırıyorsun, kitapları eline tutuşturuyorlar.

iktisat-işletme-kamu için intibak yılında 4 ders alıyorsun. bu dersten iki tanesini verirsen kalan iki dersi alttan alarak üçüncü sınıfa geçebiliyorsun. bir ve ikinci sınıflarda okutulan derslerden sorumlu değilsin. örneğin matematik almayacaksın. aynı şekilde yabancı dil (3. sınıfta) almayacaksın.

ben de bir şey sormak istiyorum, 2 yıllık elektrik mezunuyum, benim geçiş yapma şansım var mı?

eğer ben, geçen yıl ki kılavuzu bulursam buraya ekleyeyim, hangi bölümlerin nereye geçiş yapabileceğine bakarsınız...

edit; kılavuz kayıt dönemine doğru yayınlanıyormuş, önceki kılavuzda bilgisayardan silinmiş.

evet olan birisi kılavuz eklerse ona göre bir baksak harika olur.. ben de turizm okuyorum geçiş nasıl olucak mesela, denyo bi bölüm çünkü arada

eğer bölümünüz işletme-iktisat ile alakalıysa intibak yok. bkz. ben. bölümünüz bilgisayar falan gibi bişeyse intibak da okuyorsunuz.

bunun dışında araştırılacak edilecek bişiy yok. okul bitince açık öğretimin belirlediği süre içinde başvuuyorsunuz.

www.aof.anadolu.edu.tr

internetten bulunduğunuz yerdeki açıköğretim bürosunun telefon numarasını edinip arayınız.saat 17:30 a kadar açıklar.oradaki ilgili kişiye bölümünüzü söyleyin ve 4 yıllığa geçiş yapıp yapamayacağınızı sorun.onların ellerinde rehber mevcuttur.son gelişmlereden sizi haber ederler.

arkadaşlar peki 4 yıllık okuldan 4 yıllık açıköğretime geçiş var mı?

4 yıllık okular içinde aynı anda okuma şansı var. Aynı şekilde öğrenci kimliği ile açıköğretim bürosuna başvurmanız yeterli.

biraz alakasız ama acık ogretimi 4 yıldan kısa bir surede bitirebilme imkanımız var mı?

herhangi bir liseden alabilirsin.

Efendim malca bir şey var sanırım. Gittim aldım formu ama kayıt için gittiğimde 3 gün sonra lise diplomamı ve onaylı fotokopisini de götürmemi istiyorlar? Tam çıkarken bi hoca mı ne gelip görevlilere öğrencilerimizden diploma almayacağız dedi ama bunla sallamadı. Sordum getirmem gerekiyor mu diye evet dediler. Bu genelde yapılan ve gerekli bir şey mi yoksa malca bi işgüzarlık mı yapıyorlar? Şimdi taa üniversiteye gidip diplomamı almam ve onaylı fotokopi almam lazım. Bir de formu aldığım liseden mezunum ben yahu, neyi kanıtlamam gerekiyor, neden? Ben mi mallık yapıyorum?

bende formu aldığım liseden mezun olduğum için, hiç bir problem çıkmadı. bir ara diploma nerde dediler, sizden aldım zaten yok mu bilgilerim dedim ve sustular.uğraşıp buldu, zaten o 3 lirayı onun için veriyoruz değil mi?

ÖSS formu almanıza gerek yok aslında. "Zaten çok az basıldığı için öyle bir mecburiyet aramıyoruz" demişlerdi bana. Ayrıca, ben diplomamla gittiğim halde arkalı önlü fotokopisini istediler :)

bugün ki tecrübeme dayanarak söylüyorum :)

2000 yılından sonra herhangi bir "ÖSYM" sınavına katılmış kişilerin mezuniyet bilgileri sistemde kayıtlıymış, o nedenle onaylı diploma falan istemiyolar. yine de gidip tekrar konuşmanda yarar var.

ayrıca form bulamayanlar;
www.osym.gov.tr

adresinden kılavuz ve form indirebilir. bu formlar zaten verilmiyo, kendinizde kalıyo.

ayrıca öneceki seneden eğitim durumunuz ve adresiniz değişmemişse para yatırdıktan sonra okul diploma neyin uğraşmadan ösym sitesinden yapılabiliyor.

En yakındaki liseye giderseniz yardımcı olurlar.

osym.gov.tr'den klavuz ve aday formu indirilebiliyor, buyrun alakalı link;
www.osym.gov.tr

kullanmadım. ama cep telefonunu baya baya telsiz niyetine kullanmak gibi. dolmuşçular kullanıyordu bir ara, aynı hat üzerindeki diğerlerine yol hakkında durmadan bilgi veriyolardı. (polis var, yol kapalı vs. vs.).

ya istanbul'da, ya ankara'da bunu kullanan taksiciler de görmüştüm ben.yaratıcı yurdum insanı..

istanbulda bütün taksi ve dolmuşçular bunu kullanmakta.

taksim bakirkoy hattindaki dolmuslar bunu kullanmakta.
lakin taksim capa ve taksim aksaraydakiler israrla normal telsiz kullanmaktadirlar.

nedenini bilemedim kin nyie kullaniyo kim niye kullanmiyo. dur bir yarin sorayim sofore merak ettim simdi.

taksim bakırköy hattındakiler ,belli bir sabit ücret ödeyerek kullanıyorlar,telsiz kullanmamalarının sebebiyse iş dışında da aile çevresinde de kullanmalarıdır.

şimdi o anadolu ünivesitesi'nin verdiği tuğla kitapları kenara atıyorsun. insanın sinirini bozar onlar. daha sonra çeşitli açıköğretim kurslarının hazırladığı üç-dört dersi içeren konu özetlerinin oldugu kitapları alıyorsun. onlarda her üniteyi birkaç sayfada sınavda sorulacak sorular doğrultusunda anlatırlar. onları şöyle bir okusan hukuk, işletme.. gibi dersleri geçersin. buna da üşenirsen yine aynı kitaplarda bulunan konu testleri vardır. soru tipleri yine sınavda çıkabilecek sorulara benzer. o sorulara-cevaplara çalış. işe yarar, hiç yoktan iyidir.

şimdi dersen ki, bu kitap olayı tamam ama ara sıra kafam almıyo, sana e-öğrenme portalını tavsiye ederim, genelde alıştırmalar ve/veya görüntülü konu anlatımları yardımcı olur sana,
eogrenme.anadolu.edu.tr

bu adreste yardımcı olabilir ama elini çabuk tutman lazım.

son bir hafta sadece o yardımcı kitapların ara dönem sonu sınav sorularına çalışırsan 5 dersi geçip 2 dersten kalınabiliyor.artık o 2 ders büte kalacak.bence sınava ne kadar yakın zamanda soru çözmeye başlarsan o kadar faydalı oluyor.örnek vermek gerekirse açıköğretim işletme 2. sınıf alttan gelenlerle toplam 9 dersi olan ben şu kadar süre kala yeni çalışmaya başladım.sadece inkılap tarihi gibi okumaktan zevk alınan dersleri kalın kitaplardan çalışıyorum,diğer tüm dersler yardımcı kitapların sadece testlerine çalışarak halledilebilir.

şöyle yap derim ben,
vizelere kadar olan konuları yala yut ilk sınavdan alabildigin kadar yuksek bir not almaya calıs.finallerde ise ilk donemden cıkan soruları yapsan bile yeter.yani ilk sınavdan 85 alsan ikinci sınavda da ilk sınav konularından cıkan soruları yapıp 35 alsan sana yeter.bu da bir taktik tabi.-flashback ile aynı durumdayım,ders sayısı ve sınıf konumu olarak- en azından bazı dersler icin ben oyle yapacagım

öncelikle ps kaç bu? ps2 mi 3 mü? nerden bilecek okuyan oradan? ps3 de hdd var, ps2 de yok ama bir hackle takmışlar demek ki? (oyun cafesinde ne işim olcak o değil ps2 neden oynayayım ki gitsem bile). en mantıklısı taşınabilir hdd ve bi duble layer dvd ile bir arkadaşından ayrdım istemek olabilir :) ben öyle yapardım.

bende biraz araştırdım bu ps2'de hdd işini, ulaştığım bilgiler şunlar, du bak anlatayım.

şimdi elindeki ps2 kalın kasa ps2 ise bir adet "hdd adapter" ile ps2'nin içine hdd takabiliyorsun, daha sonra uygun bir çip ile otomatik olarak hdd üzerinden oyun oynayabiliyorsun.

ama elindeki ps2 slim kasa ise biraz daha karmaşık. iki yol varmış bu slim kasalar için, birincisi senin dediğin gibi elektrik beslemesi üzerinde olan usb'li bir hdd takarak ve gerekli çip modeline sahip olarak oyunları oynayabiliyormuşsun, ama usb hızı ide hızı kadar iyi olmadığı için bütün oyunları oynayamazmışsın, ps2 slim kasanın içini açarak ide kablosu da takılabiliyormuş ama bu çok zahmetli oluyomuş.

ben bunları okuduktan sonra kalın kasa bir ps2 aramaya koyuldum, şu ekonomik buhranımı atlatırsam kalın kasa ps2 ve hdd sistem yaklaşık 300-350 YTL arasında tutacak. bu da ek bilgi olsun istedim.