görebildiğim kadarıyla hakimliğin ya da savcılığın şöyle bir dezavantajı var: insan ilişkilerinde her daim mesafeli olmak gerekiyor. özellikle taşrada, küçük bir ilçede falan mesleğini icra ediyorsan görüştüğün kişiler o şehrin benzer kadrolarını dolduran kişiler olmak zorunda , diğer hakim savcılar, kaymakam, ilçe milli eğitim müdürü filan gibi, tabi bu ilişkilerin genellikle resmi çizgide seyretmesi neredeyse kaçınılmaz. bir arkadaşım benzer nedenlerle ve yaşadığı şehre bir türlü alışamadığı için savcılıktan istifa etti örneğin.şahsen bu, beni sıkacak bir durumdu o yüzden ben de tercihimi avukatlıktan yana kullandım.
ha, avukatlık kolay bir meslek midir? derdi tasası yok mudur? şöyle bir durumla karşılaşmak her daim mümkündür:
-avukat hanım, noldu bizim alacağı tahsil edemediniz mi hala?
-kusura bakmayın, dün babamı kaybettim, cenazeyle ilgileniyorum şu anda.
-ha, başınız sağolsun da bizim iş ne olacak? (bir üstadın başına aynen gelmiştir)
sözlükteki diyaloglu entry ekolünü buraya da da taşıdım kusura bakmayın ama mesleğin sıkıntılı hali daha kolay anlatılamazdı sanırım.:)
hukuk diploması pek çok kurumun kapılarını açıyor kişiye, üç meslekle sınırlı kalmayın, eğer kpss filan zorlayabilecekseniz pek çok yerde iş imkanı doğar, hukuk müşavirliklerinde filan daha steril avukatlık yapmak mümkündür diye tahmimn ediyorum.
insanlara şunu yap, bunu yap demek hoş bir şey değil ama son bir sözüm olsun; eğer avukatlığı tercih ederseniz bir başka avukatın yanında en fazla bir yıl kadar çalışın. daha sonra kendi işinizin başına geçin derim. zaman geçtikçe insanın cesareti köreliyor, yaş ilerleyip kök saldıkça hareket kabiliyeti azalıyor.
0