kürt değilim, hdp'li değilim, hdp'ye vereceğim.

chp-bdp'den nefret etmeme rağmen bu ikisi arasında gidip geliyorum.

önceki seçimlerde çok düşünmüyordum, hangi partiye oy vereceğim belliydi ama bu seçim için ciddi ciddi ölçtüm tarttım.
vardığım sonuç; halimiz içler acısı. hiç çekincesiz desteklediğim bir parti değil ama en azından kime oy vereceğime karar verdim.

henüz karar verebilmiş değilim. Hangi partinin ne bok yiyeceğini kestirebilsem aklımda biri var ama pek güvenemiyorum.

chp

ben pek takmıyorum seçimleri artık. özellikle 30 mart'ı yaşadıktan sonra insanların seçimler konusunda bu denli beklenti içerisinde olması şaşırtıyor beni. gidip sabahlara kadar sandıkların başında da beklesen sonucunda o ülkenin içişleri bakanı kalkıp da gecenin köründe ysk'ya gidebiliyor ve biz de oturmuş hala saf saf kime oy versek diye düşünüyoruz. yani herkes oyunu versin tabii ancak gerçekçi olursak senin için zorsa işlemler pek değmez o uğraşa.

ekleme: bu arada en azından şu son dönemde artık muhalefet partilerine laf etmekten vazgeçmeliyiz sanki. sabaha kadar insanlar direnmeye çalışıyor mecliste. şu anda muhalefette aksayan bir şeyler varsa bunun sorumlusu vekiller değildir kesinlikle.

oy vermeyecegim. en guzeli su:

www.youtube.com

Mhp

hdp.

hiçbir koşul altında oligarşinin elini güçlendirmeyeceğim, meclis ve içindeki düzen partilerine oy vermeyeceğim, oy verilmesini engellemek için çaba harcayacağım ve yıllardır yaptığım gibi meclis ve burjuva demokrasisi değil silahlı devrim için çaba harcayacağım.

MHP'ye vereceğim <3




edit: hedepe=pekeke

mhp sekuler olsa islamci olmasa mhpye verirdim ama mhp turkculukten cok ummetcilik pesinde. o yuzden kullanmayacagim bu secim.

daha önce oy kullanamadim, yurtdisinda geri zekali bir sekilde yüksek secim kurulu cok erken kapatti ikametgah tasiyip, kaydolma isini. ilk oyum olacak adam gibi, kime verecegimi bilmiyorum.

tek bildigim sistem bu ve kontrol edilemezken, secimin secmekle pek alakasi kalmadigidir. o yüzden siz kime vereceginizi düsünürken, kedileri trafolardan uzak tutmayi atlamamak gerekiyor.

Ülke insanının ideolojisi acayip kaydı son yıllarda, her şey birbirine girdi cemaat ergenekon fuatavni falan derken hiç beklemediğim insanlar beklemediğim partilerden bahsediyor.

Hiç çekincesiz desteklemek istediğim yok, yine de oy kullanacağım ve hangi partiye oy vereceğimi biliyorum.
Niye oy kullanıyorum; çünkü ne istemediğimi çok iyi biliyorum. Oy kullanmaz isem istemediğimi yaşama olasılığım artacak.
Vicdan meselesi değil de üzerime düşenden yapabileceğimi yapmış olmak.
Gerçek olan şu ki; sandık başlarında oyunlar dönecek, oylar değiştirilecek, görenler bilenler olacak ancak korkup sesini çıkaramayacak. Biz de bile bile sonuçları kabul etmek zorunda kalacağız.
"dürüst seçim yapılana dek oy vermiyoruz" denilip sandıklara gidilmez ise o zaman ben de oy kullanmaya gitmem.

biliyorum, bir önceki seçimde hangi partiye verdiysem ona vereceğim.

ülke geneli de bu halde sanırım, oy oranlarında genel bir değişiklik olmasını beklemiyorum.

yalnız bir şey dikkatimi çekti, linç korkusundan şimdiye kadar kimse akp ye oy vereceğim dememiş. bundan sonra da kolay kolay diyebileceğini sanmam.

ne tuhaf di mi?

biliyoruz ki duyurudan da büyük bir kullanıcı kitlesi akp ye oy verecek, ama bunu açıklamaya çekiniyorlar.

irdelersek eğer akp'nin neden fazla oy aldığının sebeplerinden birini bulabiliriz :)

Oyu kime vermiyecegimi biliyorum.

bugüne kadar emep,hdp ve chp ye oy vermişliğim var. içime en çok sinen her zaman emep olmuştur. bu seçimde de akp'nin elini en çok zayıflatacak olana oyumu veririm diye düşünüyorum.

Tkp

alternatifsizlikten aklımca en makul olana oy verme durumu var yıllardır. kendimce birkaç çizgim var. parti ideolojisi benimsemekten ziyade hesap kitap, en mantıklı hangisi geliyorsa. yani belli.
babam seçilmeyeceğini barajı aşamayacağını bile bile partisine oy verir mesela. hangisi daha iyi bilmiyorum.

Akp

oy kullanamayacağım büyük ihtimalle. çok istememe rağmen hdp'ye oy atmaktan vazgeçtim.

sebep 1) selo recebi alkışladığında iyi ki bu adama oy atmamışım dedim
sebep 2) iç güvenlik yasasını bu kadar hırsla geçirmeye çalışan bir parti ile 30 yılın sorununu çözmeye çalışıyorlar. tecavüzcü coşkunla aşk filmi çekmek kadar absürd bence

Kime oy vermeyecegim belli. Onlara oy vermedikten sonra da kimenoy verecegim pek de bir sey fark ettirmeyecek o de belli. O piti piti yapabilirim.

chp'ye verecegim hos verecegim oyun bir ise yarayip yaramayacagini bilmiyorum ama en azindan akp karsisinda bir seyler yapmisim gibi hissederim. oy kullanmamayi hic aklimdan gecirmedim zira bu pasif sekilde de olsa akp'ye destek cikmak oluyor keza barajin altinda kalacagindan %100 emin oldugumuz partilere oy vermek de oyle. olcup tartip en mantiklisinin chp'ye oy vermek olduguna inaniyorum her secimde.

gonul isterdi ki %1 bile oy alsa istedigimiz partiye oy verelim, demokrasi soleni yasayalim ama basimizda buyuk bir bela var.

hdp

akp ve hdp'ye vermeyeceğim kesin. ülkenin bunlara kalması, insanların teröristleri ümit olarak görmesi cehape'nin ayıbı ama yine de onlara vercem galiba. büyüyünce de sürekli içki içen, kırmızı yanaklı, tonton atatürkçü amca olcam.

chp'ye veririm herhalde ya. kime verirsem vereyim bir halt olduğu yok zaten. akp'yi sildik. mhp'ye karşı değilim ama yakın da durmuyorum. hdp'li teröristlerle heç işim olmaz, seçim yaklaşıyor ya yine başladılar biz çok tatlıyız akp'ye karşıyız yalanlarına. sırrı abeden öğrenmişler bunu da. meclise girme ihtimali olmayan, zahmet edip kendini anlatma gayretinde bile bulunmayan toplumun skim partisi, vatandaşın yrrak partisi gibi oluşumlara da oy vermek istemiyorum.

o yüzden OYUM SARIGÜL

***

ayrıca "muhalefet gibi muhalefet olsa böyle olmazdı" laflarını da geçiniz lütfen... tamam muhakkak muhalefetin yanlışları oldu, zamanında çok pasif kaldılar falan ama açın meclisteki oturumları izleyin yahu. diktatörlükler muhalefetler beceriksiz olduğu için değil, birileri dikta istediği ve baskıladığı için oluşuyor. cehape ya da mhp muhalefet edemediği için değil. ha ama zamanında etselerdi keşke.

sülalem türk alevi. ateist, türk ve özgürlükçü biri olarak hdp'ye oy vereceğim.

LDP'ye vereceğim ben.

Biliyorum.

osman paşaya atasım var.

yok yok, ehliyet için tematik bile sayılabilir :p

peki gimple cizdim bu terbiyesizlik mi?

biraz açık gibi görünebilir ama orantısız veya kötü değil.

moruk bi kaş daha sığar oraya.

kaşın başlangıç noktası burun kanadından göz pınarı teğetine doğru çizilerek bulunur. bu doğruyu kaşlara kadar uzattığında eğer kaş hizası o doğru üzerinde değilse kaşların arası açık demektir (kaş hizası o doğrudan içeri doğru kaymışsa o zaman da kaşların bitişik demektir). göz pınarı ve burun kenarına bir kalem koyarak kolayca anlayabilirsiniz bunu.

in pyjamas'ın dediği gibi kalemle filan ölçmek lazım ama burun kanadına bakınca normal görünüyor. abes bir görünüm zaten yok.

açık ama anormal bi durum yok insanoğlu çeşit çeşit.

moruk, hangi kaş ?!

beyler gece şaka yaptık siz uyuyodnuz ifa vardı isterseniz duyuru acıp sorun

yok ya kıyafet. böyle www.kabanmodelleri.org

Ohaa ahaha hic bu yonden dusunmemistim he. Ustten cikariyorlardir mecbur.

Oha hiç aklıma gelmemişti, tuvalete gitmiyorlar bence dışarıda :D benim de hiç tulumum yok :D

üstten indirecen mecbur :P

ahahaha harbi lan :/ o tulumu komple sıyırmak çok saçma ama ya. bence de tuvalete gitmiyolardır.

konudan alakasız ama benim bi arkadaşım var böyle soyunmadan yapamayan, komple yani benzinlikte falan da soyunur, kendisi de erkek bu arada

www.google.com.tr

ahahhaha. ben onu tamamen çıkarana kadar altıma işerim ki :/ zaten hep son saniyede yetişiyorum :(

aklıma çocukken havuzda mayo giyip, tuvalete gittiğim zamanları getirdin. Soyunuyorlar+1

bu soruyu zamanında tulum giydiğini gördüğüm ilk arkadaşa, ilk iş olarak sordum. :)
evet soyunuyorlarmış.

tulum giyen kız gördüğümde direkt bu gelir aklıma. soyunuyolar tabe.

onu giymeden önce evde yapacağını yapıyordur.

eskilerden malcolm in the middle var ki efsanedir.
ingiliz komedisi black books altışar bölümden 3 sezon. aile filan değildir ama çok komiktir.

bunu duymamış olma ihtimalin yok ama izlemediysen how i met your mother aradığın dizi olabilir. özellikle ilk 2 sezonu ayrı efsane deniyor, ben de şu an 2. sezonu izleyen biri olarak gözüm kapalı önerebilirim :)

aslında zamanında himym izledim epeyce, ama sonra bıraktım. aynı kıvamda sürmedi gibi.

office diyorum.

-30 rock
-seinfeld
-fraiser

bu üçü efsanedir

fraiser +1

modern family

o kadar konuştuk birimiz de scrubs demedik.

ne dizi severim ne de dizilimlerden hazzederim senin dediğin kriterlere uygun değil belki diyeceğim ama 4 gündür beni ensemden bir kerpeten gibi kavramış dizi the wire'dır.
hiddetle tavsiye ederim.

(bkz: suits)

tam olarak ikisi de değil bence karıştırmak lazım zaten kızıl saçta karışımlar daha iyi oluyor aklında olsun.

neyle neyi karıştırmam lazım ki? bi de ilk defa boyuycam nası yapcam :S

koleston katoloğundan seçebilirsin şu an hatırlamıyorum adlarını tam olarak. sanki çok az bakır var beğendiğin rengin içinde. bir de saçın şu an ne renk o önemli.

şu an kızıl kestane. koyu yani. ben böyle cart bi kırmızı istemiyorum.. hem böyle seksi çarpıcı dursun hem de hoş sade gibi =) anlıo musun beni =)

şeytan kızılı.

anlıyorum evet:) ama kızıl kestanenin üzerine nasıl durur bilemedim ben sorumluluk almıyım, büyük ihtimal koyu olduğu için tutmaz. yine de sen bir kuaföre sor:) ama değişiklik olsun, ışıltı gelsin biraz dersen boya gitsin.

bayram geldi biraz değişiklik güzellik lazım.. bi de sıkıldım saçlarımdan.. bu rengi de çok beğendim. şarap kızlıyla nar çiçeği kızlını karıştırmayı düşünüorum şu an. kararsızım :S

sonbahar kızılı 6-888 palette

tam bu renk istiyorsan önce açıcı kullanman gerekir. ama saçların yıpranmasından korkuyorsan açıcı olmadan da epey işini görür. uzun süre saçta kalıyor. her kızıl gibi tabi ki akıyor. ama ayda bir boyamak bana yetiyor.

ya da git kuaförüne. bu rengi istiyorum de resmi göster boyasınlar

kate winslet kızılı. çok beyaz tenli değilseniz pek gitmez.

burdaki kız kadar beyaz tenliyim. kate winslet kızılı güzel evet. saçlarım da kıvırcık güzel gidebilir.. ama boyadaki rengi ne acaba?

Bu kadar ugrasacaginiza fotografi alarak kuafore gidip yaptirsaniz ya?

kuaför de istediğim gibi yapamıyo ki.. saçma sapan bi renk çıkıo onu bile yutturmaya çalşıo göz göre göre, senin saçın aynı bu oldu die =)bi de bisürü madde kullanıyolar alerji olabiliorum vs vs. ama karar verdim, inat ettim yapcam bu rengi..=)

kor kızılı denmiş bu renge. hatta nasıl bu rengin elde edilebileceği de söylenmiş şurada:
www.kuafor.me

ben de göz diktim bu renge, hayırlısı :)

kor kızılına baktım çok açık duruodu.. bugün koleston kızıl büyü aldım boyadım şimdi beklicem 40dk=) daha 5 dk oldu çok merak ediorum...

boyadım koyu oldu ama kızıl akacak ve bu renk olcak umuduyla idare ediorum şimdilik =)

@stb teşekürler ama bu kitap değildi. yabancı bir yazara aitti.

"Sen Dünyaya Gelmeden", Margaret Mazzantini?

flipped var, farklı bir çocukluk aşkı hikâyesi.

www.imdb.com

(bkz: My Girl)
(git: www.imdb.com)

muhtemelen psiko-sözlükte bir açıklaması vardır. ben de girdiğim tüm sınavlardaki soruları, bölümlerin son sorularından başa doğru gerileyerek yaptım. bir serial'a ihtiyacım olsa son sıradakini seçerim. fm'de oyuncularımın özelliklerine en alttakinden başlayarak bakarım.

bu yazıyı da sondan okuyacağınızı tahmin ederek özet geçiyorum:
yalnız değilsiniz.

ben de en sondan başlarım okumaya. ayrıca önce en son sonrada ilk sayfayı okurum ondan sonra tekrar en sona dönüp sondan tüm gazeteyi okurum mesela. dergileri de keza öyle. alışkanlıkla ilgili bi durum bence çok takılmadım ben hatta memnunumç

fenelde dergi ve gazetelerin son sayısı güzel olur. ayrıca son sayfa haberlerinde devamı şu sayfada diyedevam etmez, okursunuz ve biter. bir çok erkek önce spor haberlerini okumaya başlar. ama bundan önce de son sayfayı aradan çıkarır. okuması kolay eğlenceli haber doludur. çıplak karı resmi de bonusdur. ilk sayfalar yorucudur. ayrıca her okuduğunuz haberin devamı için de içeriye bakmak zorunda kalırsınız. vs vs...

bir solak olarak ben de gazete-dergi okumaya en sondan başlıyorum.

kitap olayı fenaymış da diğerlerinde yalnız değilsin merak etme.

ben de gazete, dergi, haber vs. böyle okurum genelde. çünkü bazı yazıların girişinde klişe giriş-başlangıç kısmı olur. aslında bir şey söylenmeyen ama hazırlık olması için yazılan. eğer baştan alırsam o kısımda fena hâlde sıkılıp okumaktan vazgeçtiğimden sondan ya da ortadan başlarım. duruma bakarım, ilgimi çekerse baştan alıp rahat rahat okurum.
bazen iyi olabiliyor bu durum. baştan sona aslında bir şey dememiş yazılarla vakit kaybetmiyorum.
ama kitap garip olmuş. :)

Biz 3 gün sonra apartmanın bodrumunda açlıktan susuzluktan süzülmüş halde bulduk, neyse ki kazasız belasız atlattı.

İran kedisi ise sokakta bulan götrüp satma veya evine alma eğiliminde olacaktır. Çevre petshop ve veterinerleri dolaşın, bütün apartman diplerine, otoparklara, kuytu köşe ne kadar yer varsa bakın, korkup sinmiştir bir yere.

Geçmiş olsun, kolay gelsin.

Sokaga iyi bakin. Muhtemelen farenin girbilecegi genislikte bi yere girmis korkuyla saklaniyordur. 4. Kattan atladiysa fazla uzaga zaten gitmez. Ayrica sokakta rahat olmaz ev kedisi oldugu icin.

en olmadık yerlere bakın.
o olayın şokuyla bir köşeye sinmiştir.
bide yukarıdaki arkadaşın dediği gibi iran kedisi olduğu zaman affetmiyorlar. uyanığın biri bulup petshop'a okutmuş olabilir.

4. kattan atlamış değil düşmüştür. düşünce ise çok fena korkmuş olmadık saçma sapan bir yere (araba lastiği üstü, tuğla arkası vs) saklanmış canı yana yana oturuyordur. umarım bir yeri yaralanmamıştır. benim boyoz 3 aylıkken 3. kattan düştü. gözümün önünde. (1-2 ay olmadı daha) ben uçarak aşağı indim. sürekli kapalı duran apartman kapısı şansım açıktı (taşınan vardı) ve ben daha aparmandan çıkamadan boyoz uçarak üstüme atladı. çok çok fena derin derin nefes alıyordu. saedce dudağı biraz kanamıştı. yaklaşık 15 dakika inmedi kucağımdan (eve çıktım tabi hemen) sonra indikten sonra da dümdüz (sfenks gibi goo.gl) yattı uzun süre. 1-2 saatte nefes alışı ve titremesi azaldı. zaten daha 1 saat olmadan vetr. götürdüm. vet. hemen bulduğunuz için şanslınız (burası sizi ilgilendiriyor) düştüklerinde korku ile olmadık bir yere saklanırlar bulamazsınız.
hemen inip çöp bidonu altı, araba lastiği motoru üstü vs neresi varsa karıştırın. bahçe yetmez, bahçedeki saçma çukurlara bile bakın. keşke gece de arasaydınız. yemek vs ile kandıramazsınız. umarım saklandığı yerde duruyordur halen. eğer yarası falan yoksa biraz bakınıyordur şimdi. ayağında kırık falan varsa da çok uzağa gitmiş olamaz.

Yetiskin kediyi petshop naapsin. Anca birisi bulup evine almis olabilir.

dün gece de çok aradım, en çok arabaların altına baktım, bir de depo var apartmanın, oldukça karışık, oraya baktım, ama teker üstleri aklıma gelmedi,
şimdi işe gelmek zorunda kaldım, ama annem tekrar aramış, hiçbi iz yokmuş maalesef henüz. akşam eve gider gitmez tekrar arayacağım..

düştüğünde sesini ya da miyavlamasını duyan alt komşunuz almıştır belki. biliyo muydu sizin kediniz olduğunu? genelde uzaklaşmadan bi köşeye çekilirler kendisinin gittiğini düşünmüyorum ben. ya gören biri evine aldı ya da bi köşede saklanıyor hala :(

@ben smyrna çok geçmiş olsun, umarım ben de sizin gibi şanslı olur bulurum..
çok üzgünüm.

alt komşu ya da daha alt komşu balkona çıktılar, baya bi ses geldi çünkü,
balkon diplerine baktık, ama yer yarıldı içine girdi sanki, inanamıyorum, göz göre göre.

Gece ilk saklandigi yerdedir. Bayagi ses geldi diyorsun fazla uzaga gitmis olamaz o acıyla.

çevrendeki bütün apartmanları daire daire dolaş bence. bi de dişi mi erkek mi? boyoz erkek. o yüzden bacakları çok güçlü (gevrek dişi ve onun yanında çok cılız kalıyor) o yüzden bence düşünce zarar görmemiş olmasının en büyük nedeni o. gerçi dişi bile olsa 2-3 yaşından sonra çok güçlü hepsi fotoğraflardan dişi gibi geldi. ama bacakları oldukça kalın. sanki 2 yaşın üstünde. yani bir yandan bulmanızı istiyorum ama bir yandan da hasar gördü mü onu merak ediyorum. hasar görmedi ise eninda sonunda sahiplenen çıkacaktır. bu da onun için iyi bir haber. (ben düşüp hemen bulduğum ve yara almadığı halde 3 gün uyuyamadım. sakın bulamazsanız da dert etmeyin diyeceğimi sanmayın. hatta şimdi balkondalar gidip bakayım....
(goo.gl bu tür harektlerinde sonra sineklik yaptırdım. ama arada çıkıp hava alsınlar. onlara da yazık)

Benimki de düşmüştü birkaç ay önce, ikinci kattayız biz. Hemen aradım taradım, mahalleyi birkaç kez gezdim ama bulamadım. Tam umudu kesmiştim ki öğleden sonra, açık balkon kapısından bir miyavlama sesi geldi. Meğer evi tanımış ama apartmana giremiyor, karşıdaki arabanın altından bağırıyor. Hemen koştum aldım, çok korkmuştu. Zaten dışarıya alışık değillerse her şeyden tedirgin oluyorlar. Simsiyah olmuştu, beyaz kedicik. Tahmin ettiğim gibi kömürlük gibi bir yere saklanmış.
Sizinki de kendi başınaysa saklanmıştır bir kuytuya. Birileri bulup almadıysa da çıkıp gelebilir bile. Her an arayamasanız da kapılar pencereler açık tutun ki benimki gibi gelemeyip de bağırırsa haberiniz olsun.
Umarım kısa sürede bulursunuz, geçmiş olsun.

köpük erkek, kısırlaştırıldı, ve 2 yaşında..
annemi tekrar aradım, açık garajda üstü az açık bi çukur vardı.. ama kilitli..
tekir olsaydı endişelenmezdim, ama iran kedileri sokağa ne kadar ayak uydurur,
ya da gerçekten bahçeye döner mi, kuşkuluyum..
evet durdenist baya bi ses geldi, ama yok işte..

Çok geçmiş olsun... Ahhhi ah bunlar hep dikkatsizlikten oluyor, önlem almamaktan oluyor. Hayvan bu, her şey gelir başına. Kedi besleyen biri mutlaka balkon kapısını penceresini kapalı tutmalıdır veya kapatılamayacak kadar sıcaksa, kedinin yırtamayacağı şekilde sağlam, kaliteli bir tel yaptırmalıdır. Can bu, kolay kolay geri gelmiyor. Ama bu saatten sonra bunları söylemek nafile, olan olmuş :(

Arkadaşların söylediği gibi her bir deliğe bakın. "İran kedisi olduğu için pet shopa satarlar" vs, bunlar saçma şeyler. Pet shopa satılmasını filan değil, siz şimdi kedinizin sağlığını düşünün. Öyle "kediler dört ayağının üstüne düşer" meselesi resmen hikaye, 2. kattan düşüp ölenini duymuştum. Ben olsaydım yerinizde işe mişe gitmezdim bugün... Çünkü hayvanın büyük bir ihtimalle yardıma ihtiyacı vardır ve hemen veterinere götürülmesi gerekir. Bir an önce onu bulmalısınız. Eğer iç kanama filan geçirdiyse veya geçirirse çok çok kötü olur ve siz bugün işe gittiğiniz için bir daha kendinizi asla affetmezsiniz.

marcelle kesinlikle haklısın, bizim suçumuz, balkonun kapısı kapalı olmalıydı,
ama köpük 2 aya yakın bi arkadasımda terasda kaldı ben de alıştı diye düşündüm,
balkonda yaramazlık yapıyordu ama en son bıraktığımda koltukta uyuyordu,
tek tesellim düştükten sonra ayağa kalktığını gördüm, ve gidişini, sanırım patisi kırılmadı, ama iç kanama riskini düşünmek istemiyorum.
ansiklopedik sözlük, umarım benim kedim de döner, bulunur çıkar bir yerlerden..
şu an çok umutsuzum.. çünkü bakmadığım yer kalmadı diye dusundum dunden beri,
kedileriniz çok tatlıymıs ben smyrna baya da atletik görünüyorlar,
dilerim köpük de çıkar ortaya.. çok tesekkur ederim..

marcelle moral vermişsin. tamam biz de gerçekler söyledik ama..
2.kattan düşen ölebilir ama yüksekten düşmeyen ölmeyebilir. nedeni ise "düzelecek" zaman bulmaları.
tekir veya iran ev kedisi sokakta her durumda korkar, kafası karışır hele düşerek sokağa indi ise...
yaş tahminime sevindim. kasları güçlüdür. yara almış olma ihtimal az. marcelle kızdım ama şu konuda haklı ki, eğer izin alabiliyorsanız bence eve dönün. ve didik didik arayın...

@ben smyrna

İnanın, ben kötülük olsun diye söylemedim. Tabii ki ölmeyebilir, ölmesin de zaten, Allah korusun. Ancak, her ihtimal göz önünde bulundurularak bir an önce kedicik bulunmalı diye düşünüyorum, bir şey olmadıysa zaten önemli değil, kedicik bir kontrolden geçmiş olur. Ama bir şey olmuş olma ihtimaline karşı da, işi şansa bırakmamak lazım. Zaman çok önemli böyle durumlarda... Gerçekten iç kanama geçirebilir. Hiç bir şey olmamış olmasını ben de temenni ederim, ama ne olursa olsun, hemen kediyi bulup veterinere götürmek, iç kanama riski olup olmadığını kontrol ettirmek lazım. Yani benim söylemek istediğim kedinin şu an acilen yardıma ihtiyacı olabilir ve ne kadar çok kişi tarafından aranırsa sonuca o kadar çabuk ulaşılabilir, geç kalınmasından korkuyorum. O yüzden ben olsam işe gitmezdim dedim. Arkadaşımı kırdıysam da özür dilerim. Gerçekten kötü niyetle söylemedim, hani demiş ya " annem tekrar aramış, ben de eve gidince arayacağım" diye, bu pek iyi bir yöntem değil, öyle ara ara değil, sürekli dört koldan aramak lazım. Yardıma ihtiyacı olabilir, kötü durumda olabilir, zaman çok değerli, boşa geçirmemek lazım...

@omonia

"Ayağa kalktığını ve gidişini gördüm" demişsiniz ya, yine de vücudunda kırık olmadığından emin olamayız. O anki şaşkınlıkla ve can havliyle, kalkıp yürüyüp bir yerlere saklanmış olabilir. Yani sıcağı sıcağına o kadar acı hissetmeyebilir.

Bir de, siz siz olun, asla balkona alıştığını filan düşünmeyin. Çünkü bu hayvanlar kuş, sinek, kelebek vs. gördüklerinde kendilerini kaybediyorlar, ne yapacakları hiç belli olmuyor.

Benim de 4 tane kedim var, üzüldüğümden söyledim o lafları, sizi kırdıysam özür dilerim.

bizim kedi 4. kattan düştüğünde apartmanın altındaki dükkana kaçmış, içerideki koltuğun altına sinmiş. kardeşim indiğinde de görür görmez üzerine atlamış.
eğer bir şeyi yoksa sizi duysa da ses çıkartmamış olabilir. altına sığabileceği her girintiye yere bakının. geçenlerde apartmanda birileri kovaladığında çatıya kaçmış ne yaptıysak çıkartamamıştık. en sonunda saklandığı duvara dayanmış kapının altından fırça ile ittirerek çıkartmıştım.

off çok üzüldüm İnşallah bulursun. yakın otursak Valla akşama yardıma gelicektim :((( ama çıkıyorlar bi yerden merak etme, içini ferah tut. bizi de habersiz bırakma.

omonia geçmiş olsun.

iran kedileri korkaktır fazla uzağa gidemez. biryerlere sinip bekler genellikle.
araba altlarına kuytu köşelere bakmalısın. kötü yanı korkusundan seni bile tanımayacak sesine gelmeyecektir.

en olmadı el ilanı gibi bişi yapıp civarda duvarlara yapıştırılabilir.

orpheus el ilanı ile uğraşıyorum şimdi bitirdim..
sesime falan hayatta gelmiyor, belki akşama doğru acıkır da çıkar,
veterinerlere dağıtacağım el ilanları..
uzağa gidemez ama her yere baktım, inanamıyorum şu an..
mahnita tesekkur ederim.. iyi haber olursa hemen haberdar edicem..
marcelle ve ben smryna işten çıkamıyorum ama annem aramaya devam ediyor,
inşallah akşama size iyi haberlerle gelicem..

sesime gelmiyor kısmı için:
evde hiçbir seslenmenize bakmayabilir bile. kedi milleti bu! www.youtube.com ama sokakta korku ile sizi veya tanıdığı bir sesi duyduğunda deli gibi koşacaktır. ben boyoz'un kucağımı atlayışına hâlâ hayret ederim düştükten sonra. düşünün ki kapı kapalı olsa nereye gitmiş olurdu acaba...

sese tepkiye kesinlikle katılıyorum, annem apartmana girerken kedimizi çiş kokusundan tanımış, "oğlum pascal" demiş, cılız bir ses, gene "oğlum pascal" gene hafif bir ses, 3. kez dediğinde merdiven altından çıkıp sırtına atlamış direkt. bakınırken bir yandan da evde en iyi tanıdığı kişi adıyla çağırsın. umarım bulursun

Kedicikten haber var mı? Ne olur güzel bir haber verin...

dün tüm çevreye el ilanları astım, çevredeki evleri gezip insanlara söyledim,
maalesef şimdilik bi haber yok..
ben de iyi haber vermek çok istiyorum.. bi iki gün daha çıkmazsa herhalde birileri aldı diyeceğim..
tesekkur ederim..

arkadaşlar, az önce annem aradı, köpük depoda saklanmış, zor bela çıkartabilmişler..
hepinize çok tesekkur ederim..

yaşasın:)
geçmiş olsun

Çok çok sevindim, çok geçmiş olsun... Durumu iyi mi?

annem veterinerden gelmiş az önce, kırık çıkığı yok, sadece küçük bi çiziği varmış..odasında dinleniyormuş şimdi..
ilginiz için tekrar tesekkur ederim..

Çok sevindim, gözümüz aydın... Akşam benim yerime de sarılın Köpük'e :))

ihtiyaç duyuyosan içmelisin bence. arada maden suyu da iç tansiyon problemin yoksa, mineralleri de tamamlarsın.

2 günde bir onuda içerim ortalamada,çok mu içiyom harbi yok mu benim gibi biri lan!?

ben de yaklaşık o kadar içiyorum yazın. kışınsa biraz düşüyor, 2 litre filan içiyorum.

su iyidir ya 2,5 lt. kola şişesinde ki suyu rahat içerim. arada sodalı ayran içerim kesinlikle süper olur yeaa

günde 4.5 litre rahat gidiyor bende. çok terleyen de bir insan olduğumdan çok susuyorum.

ben de çok su içerim. özellikle içiyim diye değil ama dayanamıyorum, sanki içim kuruyor gibi. :)
hiçbir zaman da bir bardak içip bırakmam mesela, ikiler üçlerim mutlaka. (şişede içmiyorsam.)
benim de günlük 3-4 litreyi buluyordur.
maden suyu da çok içerim, limonlu-limonsuz.
ama mesela kola hiç içmem. sevmiyorum.

4.5-5 litre içiyorum ben de durdurmazsam kendimi.Ama ben diabetim, ortada bir sağlık sebebi yokken bu kadar içiyorsanız bir kan şekerinize baktırın derim.

erkeklerde günlük 3.5 kadınlarda günlük 2.7 lt normal seviyedir.

Böbrek taşı sorunu veya ihtimali (ailede varsa mesela) varsa sudan başka bir şey içmeyin.

günlük 4-5 lt. arası değişiyor, sürekli su içerim. Spor yapıyor olmama yoruyorum.

60 kilo bi insan 2 litre 90 kilo bi insan ise 3 litre içmelymiş ama hiç terlememesi lazım standart rakam yani :D mesela avustralyada yaşayan bi insan 15 litre içmeliymiş aşırı su kaybediyomuş terleyerek çünkü, tabi evde oturuyosa o insan 15 litre içesine gerek yok :D iyi bir örnek olmuştur sanırım

çok tuzlu yiyorsan olabilir

masumiyet müzesi' nden başladım ben, daha sonra okuduklarım onun kadar hoşuma gitmedi. ama güzeller yine de.

sana teşekkür etmek için hangisinden başlamalı?

atay'ın her şeyini okudum hemen hemen

öncelikle çok sevdiğim bir yazar. ben yeni hayat'tan başlayıp sırasıyla kara kitap, kar, benim adım kırmızı, sessiz ev, masumiyet müzesi, cevdet bey ve oğulları şeklinde okudum ben. oğuz atay'ın bütün eserlerini okuduğunuza göre kara kitap'ı okurken zorlanmaz ve keyif laırsınız diye tahmin ediyorum

kronolojik gitmek orhan pamuk için işe yarar mı bilmiyorum. çok farklı konularda çok farklı tarzlarda yazmayı deneyen birisi kendisi.

benim adım kırmızı - tarihsel roman seviyorsanız
istanbul - anı/anlatı seviyorsanız
masumiyet müzesi - aşk, tutku vb konulara meraklıysanız
kara kitap - depresif/karanlık romanlardan hoşlanıyorsanız
kar - cumhuriyet dönemi politik romanlarından hoşlanıyorsanız

okumaya başlayabileceğiniz kitaplar.

kara kitap'ı okuyun seversiniz.

sessiz ev. ardından benim adım kırmızı.

yeni hayat ya da benim adım kırmızı dan başlayın
ben cevdet bey ve oğullarından başladım.

pek tavsiye etmem açıkçası... sorun bende mi bilemem ama hiçbir kitabını 100 sayfa okuyamadım. en fazla 30. sayfada bıraktım, içim daraldı.

kimi tavsiye edersin dersen, illa da roman diyorsan kocaman harflerle JOSE MAURO DE VASCONCELOS derim hocam. hemen bütün kitaplarını okudum. evet belki biraz çocukça ama hem akıcı, hem de çarpıcı...

ben kendi adıma sessiz ev'le başladım. ondan önceki bir iki deneme pek parlak sonuçlar vermemişti. ardından hızla diğerlerini okuyacaksınız zaten. hele bir de diline alışırsanız, ararsınız bile. :) sessiz ev ve benim adım kırmızı diyorum ben de.

Sessiz ev güzeldir.

universite'den universite'ye değişiyor mu bilemiyorum ama , doğrudur bir kurul tarafından okunacak kağıt.

not meselesine gelince , bence yazmamak daha uygun. kurulun gıcık kapabilir. hani not dilenmek sevaptır onda bişi yok , hocalar bireysel olarak da not verirler kimi zaman isteyen öğrenciye de iş kurul olunca bütün hocalar ciddileşir bence. öyle şeyleri kabul etmezler.

İşte, zaten yazmıştı. Gıcık kapmaları sorun olmaz aslında, yani zaten kalmış. Asıl endişe, disiplin cezası gibi bir şey sözkonusu olabilir mi?

sınav kağıdına not yazılması vs. yasaktır, yönetmeliklerde belirtilir de. dolayısıyla sorun olabilir. ama gene de belli olmaz üniversitelerin, hocaların işi. uğraşmamak için takılmayabilirler de. güvendiği bir hoca filan varsa, sorsa iyi olur gibi.

yonetmelik epey karisik. dilekce veriliyor, kurul toplaniyor v.s. benim ogrencilerim bana facebook araciligi ile mesaj gonderiyorlardi hocam yanlis olabilir mi notlarim bi daha baksaniz diye. hepsini tekrar kontrol ediyordum. tabi hocaya bagli olan birsey. akademik dunya garipliklerle dolu.

Dersten kaldıysa ve geçmek istiyorsa bildiğim kadarıyla (bizde uygulanan bu) aldığı harf notuna itiraz edecek ve tüm yıliçi ve yılsonu çalışmalarının yeniden değerlendirilmesini isteyecek. Sonuçta hocaya epey iş çıkaracak ve gerçekten hakeden biri değilse bölümde nefret edilen bir kişi olacak. İşi daha ileri götürmek istiyorsa bu incelemenin tarafsız bir komisyon tarafından yapılması için mahkemeye de verebilir. Mahkeme sonucu dersten geçenler biliyorum.

Bence önce hocasıyla, o olmaz derse bölüm başkanıyla konuşmadan bu işlere kalkışmasın. Hocası kabul ederse "notunu yanlış girmişim" tadında bir dilekçeyle notu değiştirebilir kolayca.

gazi'de farklı mıdır, fazladan bir durum var mıdır bilmem ama ön kayıtlar zaten kaç öğrencinin geleceği, dersin açılıp açılmayacağını tespit için yapılır. bir de kesin kaydı vardır bunun. dolayısıyla gidebilirsiniz gibi.

yaz okulu ön kayıtları dersin açılması için gerek sayının tutturulup tutturulamadığını kestirebilmek için benim bildiğim. örneğin benim okuduğum okulda 15'in altında ise o ders açılmıyordu. tahmin ediyorum gazi'de de aynı durum söz konusu olabilir. bence gidebilirsin.

gaziyse herşey yapılır.gazili olmak bir ayrıcalıktır.

Hacettepe'de ön kayıt olmadan ders alamıyorsunuz ama Gazi'de nasıldır bilmiyorum. Bir öğrenci işlerini arayın isterseniz.

pazartesi günü belli olur, bazen gazi ön kayıt süresini uzatabiliyor.

her kafadan bir ses çıkıyor ama 2 ya da 3 yıl geçerli olması lazım. süre yettiği takdirde istediğini saydırırsın.

aldığınız tüm puanlar sonuna kadar sizin. istediğinizi saydırabilirsiniz, sonuçta başvuruda filan sizin verdiğiniz sınav sonuç belgesi üzerinden işlem yapıyorlar.
geçerliliği de bölümüne göre değişiyor olabilir. yabancı diller belli aralıklarla girmek zorunda yanılmıyorsam. diğerleri için ömür boyu olmalı.

Kpds, öğretmenler için yada maaş farkı için kullanılacaksa bildiğim kadarıyla 5 yıl geçerli. her 5 yılda tekrar sınava giriliyor sanırım.

Geçerliliği nerede kullanacağınıza bağlı, o an geçerliliği olan tüm sonuçlarınızı kullanabilirsiniz. İsterseniz piyango bileti gibi açıp memura çek bi tane de diyebilirsiniz.

Daniel kehlmann fena degil.

birisi cikip paul auster demeden onu da soyleyeyim.

Borges ve vazgeçilmezim Edgar E. Poe.

hector hugh munro ya da daha bilinen adıyla saki (:

(bkz: sait faik abasıyanık)
(bkz: roald dahl)

ayfer tunç

ihsan oktay anar. 10 numara.

@nawres, ihsan oktay onar'ın hangi öykü kitabı?

vüsat o bener
gabriel garcia marquez
oğuz atay(korkuyu beklerken)

açık ara aziz nesin.

uğur özakıncı

cemil kavukçu
tahsin yücel
barış bıçakcı
rasim özdenören
mustafa kutlu
temel karataş
sezgin kaymaz
onur caymaz
aklıma gelmeyen onlarcası..

ömer seyfettin :)
buket uzuner

emrah serbes?

sait faik abasıyanık
memduh şevket esendal
sabahattin kudret aksal
vüs'at bener
oğuz atay
orhan duru
adalet ağaoğlu
bilge karasu
füruzan
tomris uyar
necati tosuner
cemil kavukçu
barış bıçakçı

gogol
kafka
maupassant
camus
truman capote

Gavurlardan en çok Arthur Conan Doyle'u severim, Sherlock Holmes'e bayılırım. Poe'yu da severim ama bunlardan birini uçurumdan itmem gerekseydi hiç düşünmeden Poe'yu iterdim :) Sartre'ın "Duvar"ını okuduktan sonra öykü okumaktan soğudum epey bir süre :)

Ortaokul sıralarında Rıfat Ilgaz'ın öykülerine bayılırdım. Sonraki hiçbir öykü de onunkilerin yerini tutmadı. Aziz Nesin'in dilini severim.

İhsan Oktay Anar'ın öykü kitabı yok ama bildiğim bir öyküsü var: "Yavuz Sultan Selim Han Efendimizin Çaldıran Meydan Muharebesi". Adını hatırlamadığım bir dergide okumuştum. Servisle eve dönüyordum ve üstüste birkaç kez okumuştum. Keşke daha çok yazsa diye düşünmüştüm :)

eskiden kimleri okurdum, hatırlayamıyorum. kafam çok karışık. ama cevap verme aşkıyla da yanıp tutuştuğum için, ilk aklıma gelen birkaç ismi sıralayayım, dedim.
öncelikle, hep ayrı bir yere koyduğum barış bıçakçı var. sanırım biraz geç keşfettim, ama yazdığı hiçbir şey içimde şüphe bırakmıyor, ki seviyorum. öyle tanıdık kaygılardan bahsediyor ki. ama çok saklı şeyler hem de.
mustafa kutlu var, ki uzun müddet uzak durmuştum. ama önyargıyı kırmak lazımmış, böylesi akıcı, eğlenceli, sohbetvari bir dil/anlatım görmüyordum uzundur. üstelik hani klasikler, insanın evrensel ruh tecrübesi der ya sürekli. mustafa kutlu'nun belli bir kesimi esas aldığını biliyorum ama, anlattıklarının sadece onlara mal edilemeyeceğini fark ediyorum. (ya tahammül ya sefer için söyledim özellikle.) yanlış mı düşünüyorum?
sevinç çokum'un öyküleri de güzeldir. başka bir dünyayı anlatır, hem de öyle güzel bir dille anlatır ki. bunu demek ne kadar hoş bilmiyorum, ama edebiyatta kadın duyarlılığı bir başka hissediliyor.
tomris uyar'ın öykülerini kim sevmez! öyle güzel ayrıntılar vardır ki, nasıl olur da bir insan bunu bilebilir, diye düşünürüm.
selim ileri'nin bir öyküsü vardır, unutamam (ama ismini unuturum :) orada fincanların üstündeki desenleri anlatması, çizdiği dünya. çok güzeldir. selim ileri'ye kendini kaptırmak, bu dünyaya alışamamayı getiriyor. dışarı çıkıp, insanları görünce 'e hani böyle değildi bunlar' diyorum. romanlar hayatı yapsa.
yekta kopan, murat gülsoy, ayfer tunç, pınar kür (ummadığım kadar güzeldir, ah önyargılarım)... daha fazla devam edemeyeceğim, sayamadığım/sayamayacağım isimleri düşündükçe kötü oluyorum. :)
böyle işte. keyifli soruydu, teşekkürler.

oguz atay- korkuyu beklerken
kafka- ceza somurgesi

ihsan oktay anar'in yazdiklarinin oyku olmadigini bile bilmiyorum.

"seni doverim, hepinizi doverim ulen"deki limonata isteyen yasli amcayim ben.

metis in bastıgı 1002 geceler isimli fantastik öykü derlemesinde bir öyküsü var ihsan oktay'in. bir de ege üniversitesinin dergisi icin yazdigi yazilar var, aralarinda öykü de var sanırım.

bir de hayalet gemi tayfasi iyidir ki iclerinden bir kaci yazilmis zaten. tek başına hayalet gemi bile yeter öykü sevene.

sait faik. dedem olur kendisi.

@microfiction ihsan oktay anar'ın efrasiyab'ın hikayeleri

sanmıyorum ki test yapsın, en fazla şöyle bir bakar ağrı var mı gibilerinden.. bu arada muscoril yerine thermo rheumoni şiddetle taviye ederim..

thermo rheumoni'nin biraz yan etkisi var aslında, deride kızarıklık veya kaşıntı yapabiliyor bazen. o yüzden uygularken, kullanım sıklığını ve miktarını iyi ayarlamak lazım.

en azından bende acayip şeyler yaptı.

hadi yaa, elini bastırdığın yerde hemen kızaran biri olarak hiçbişey yapmamıştı bana, tek şeyi biraz yakar o da 2 dakka sürmez yani..

ben daha evvel gittiğimde, doktorlar öyle mi denk geldi bilmiyorum; ama kas gevşetici yapmadılar da ağrı kesici iğne yaptılar. tabii ki hiçbir işe yaramadı.
boynunuz tutuldu herhalde, muscoflex'i kullandığımda bana iyi gelmişti, size de yarar mı bilmem. araştırıp soruşturabilirsiniz, aklınızda bulunsun.
geçmiş olsun.

muscoril falan biraz kullandıktan sonra (en az 2 gün) etki gösterir. durum vahimse iğne yaparlar. rheumon benim bileğimi az, dizimi çoooook yakıyor böyle biber sürmüş gibi. yani aynı şişe farklı yerde farklı davranıyor :) muscoril merhem de bir hafta falan sonra döküntü yapıyor. sen bi sağlık ocağına git yaparlar bence.

Eskiden Adam Sanat ve Adam Öykü'yü takip ederdim her ay. Onların tadını kendi sahaflık sayıları kadar olmasa da veren Varlık var ama eskisi gibi her ay takip ettiğim bir dergi yok. İnceliyorum, ilgimi çeken inceleme veya dosya varsa alıyorum. Yeni sayılarına para vermeyip fuardan ucuza eski sayılarını alarak arşivini yaptığım kitap-lık dergisi de var ve en çok onu seviyorum sanırım. Bana daha doyurucu geliyor. Bugünlerde bana en çok gazetelerin kitap ekleri kullanışlı geliyor. Edebiyat dergisi olmasalar da, sayelerinde o dünyanın içinde kalıyorum.

Lise zamanlarımda her Türk genci gibi ben de şiire merak salmış ama işin yazma yönüne değil, okuma yönüne kaptırmıştım. O dergilerden çok şey öğrendim. Çok şair tanıdım, takip ettim. Sonra neredeyse bir anda şiir merakım kayboldu. Çok sanatlı şiirler hariç hepsini sahte, özentili, içtenliksiz bulmaya başladım. Şimdi de bu durumdayım, sadece heykele benzeyen şiirleri seviyorum. Bazı Yahya Kemal ve Kavafis şiirleri gibi.

Dergilere yazı göndermedim ama amatör şair ve yazarları takip ederim. Benzetme yaparsam, 300 sayı dergi okuduysam, beni etkileyen amatör şair veya yazar sayısı üç veya dörttür. Onların da şimdi isimlerini hatırlamıyorum. Çoğunun hiçbir şey okumadan yazmaya başladığı bellidir.

Edebiyat dergisinde her şey olmalı mıdır, bilmiyorum. Ben incelemeleri severim, özellikle bir yazarın veya şairin diğerini incelemesini. Başkası hep öykü okumak ister, bir başkası hep şiir olsun der. Herhalde orta yolu bulan dergi en iyisidir. Boyut olarak kitap boyutunda (yaklaşık A5) olan bir dergiyi daha çekici bulurdum.

Ben de Adam Sanat ve Adam Öykü'yü izliyordum. Notos, Edebiyat Eleştiri, Merdiven Şiir ve Pasaj'ı bir süre izledim. kitap-lık'ı izliyorum sadece. Aslında çok da beğenmiyorum. Ehven-i şer olarak görüyorum.

Dikkatimi çeken yazar pek nadir oluyor.

Göndermedim. Bir yakınım gönderiyor, zaman zaman "çok beğendiğini, yazılması gerekenin bu olduğunu, ama yayınlanmasının imkansız olduğunu" söyleyen yanıtlar alıyor, zaman zaman da yayınlıyorlar. Yayınlanmayanlar genellikle tür bakımından yeni sayılabilecek edebi metinler ve haklılığı onaylansa da bir kısmı "sakıncalı" görülen edebiyat incelemeleri/edebiyat kuramına dair yazılar. (Hatta o kısımları çıkarılırsa yayınlayabileceklerini söyleyenler var, ki buna biz sansür diyoruz.) Ne yazık ki kimileri de yazının damarına nüfuz edemiyor, reddettikten sonra bir şekilde paylaştıkları başkalarından metnin "tercüme"sini öğrenerek 'pardon' diyip durumu kurtarmaya çalışıyor.

İşin hakkını verecek yetkinliğe sahip ve cesur bir editörlük müessesesi eksik bence. Edebiyat cumhuriyetinin elitleri ve elitlerin onayladıkları dışına taşılabilse güzel olurdu. Ayrıca incelemeler ve dosyalar zayıf olmamalı, sadece edebi metin ve bunların yüzeysel analizini aşabilmeli. Dergiyi ayakta tutacak omurgayı bence bu sağlar. Tabii arada sağlam çeviriler (kuramsal) olursa tadından yenmez.

ben bi öykü göndermiştim adımizi dergisine, yayınlanmıştı.

Eskiden Koridor, Varlık, Heves, Ötekisiz, Şizofrengi vs de dahil olmak üzere pek çok yayını takip ederdim.
Sonra bazıları yayın hayatına son verdi, bazıları sıkmaya başladı, bazıları kendini tekrara düştü... Derken ben artık sadece belli başlı isimleri takip etmeye, eğer onların eserleri herhangi bir yerde çıkarsa onları almaya başladım.

Şu anda o hevesim bile kalmadı diyebilirim.

Yöentimlerin iç çatışmaları, bazı kişilerin kollanması, nedenini anlamadığım bir şekilde dergilerin kalitelerine yakışmayan içeriklere yer vermeye başlamaları, eleştiriler ve analizlerin git gide yok olması ve yerlerine bir şey konulmaması, vs vs gibi sebeplerle artık hiçbir gergi bana tat vermiyor.

Ben üreten değil tüketen taraftayım, o yüzden bir dergiye gönderilecek eserim yok. Olanları takip etmeyi severdim.

Dikkatimi çeken yazarlar elbette vardı ama hepsini aklıma getiremem hemen ve birine haksızlık yapmak da istemem.

eskiden leman gruba ait kaçak yayın dergisinin yazarlık seminerlerine katılıp sertifika almıştım. ama artık hiçbir dergiyi takip etmiyorum. sahaflarda dolanırken gözüme çarpan eski gazete-dergiler çok daha doyurucu geliyor.

her ay mutlaka iki dergiyi takip etmeye çalışıyorum. bunlar da varlık, kitap-lık, notos içinde oluyor genelde. dergiyi seçerken neye dikkat ettiğimi söyleyeyim: dosya konusuna.
doyurucu ve benim için anlam ifade eden bir konu mu seçmişler, konu hakkında yazanlar kimlermiş buna bakıyorum. kitap-lık'ın eskiden güzel dosya konuları oluyordu, ama son senelerde biraz saldılar gibime geliyor.
varlık ve notos bu konuda daha iyi sanki. mesela notos'un son sayısında çağdaş türk şiirinin kanonu olup olmadığı meselesi ele alınıyordu,ki bence iyi bir seçim. ya da pek tercih etmediğim bir dergi, türk edebiyatı'nın son sayısında edebiyatımızda babalar ve oğullar dosyası vardı. yazarlar da iyiydi.
dosya ilk baktığım şey. ama böyle dergilerde anı ağırlıklı yazıların olmasını seviyorum. edebiyat dünyasına dair, belki içinde bulunulan zamanla ilgili bir şeyler.
ben de şiirden ziyade, öyküyü tercih ediyorum. işte öykü, derginin sürprizi gibi oluyor. ona göre seçmiyorum, ama okumasını seviyorum.
hiç yazı göndermedim. okumak yeterli çoğu zaman.

Bence, entel ayıklamak için falan değil. Bu bir kamuoyu yoklaması olabilir, yoksa neden üste taşınsın? Başlığı açan kişi istediyse üste taşınmasını, bu konuyu önemsiyor hem de çok, demektir. Ya bir dergi çıkartma hevesinde ya da halihazırda benzer bir işle meşgul.

Moderatörler üste taşıdıysa, sanırım ilgili moderatörün kafası baya' bi' güzel :)

@microfiction, dergi çıkartmayı düşünüyorsan, ihtiyacın olanlardan birkaçını aşağıya yazıyorum.
1. sağlam (geçmişi olan) ya da yetenekli (geleceği olan) bir ekip.
2. bu ekibin dağılmaması (bu çok çok çok önemlidir, ekipsiz dergi ol-maz!)
3. iyi bir pazarlamacı (yayınevlerinden reklam alma, satışları yüksek tutma ve gösterme vb. hayati işler için
4. reklam gelirleri sağlamlaşana kadar sermaye, sponsor vb. bi' şey yani.

Piyasada gerçekten (aslında az olsa da TR gibi bir ülke için) çok sayıda edebiyat dergisi var ki bunların büyük bir kısmı -üzgünüm ama- çöplüğe layık.
Bi de dergiler kendi içinde ayrılıyor, misal Virgül vardı (kapanması talihsizlik oldu), sadece kitapla ilgili yazı yayınlardı. Şimdi bir Ayraç var, o da öyle.
Bunun yanısıra, köklü dergilerin bile "hamili yakınımdır" türü ilişkileri yüzünden dandirik dundirik yazılar yayınlamasından gına geldi.
bi de bazı amatör dergiler vardı, hoş yazıalr çıkardı.

5. lan! gerçekten bi dergi çıkartcaksan ve biraz maddi altyapın varsa benlen de iletişime geç, TR'de hiç yapılmamış bi fikrim var. gerçi bugün tüyap'ta yeniyetme bi dergici-yazar'a söyledim ama, bendeki vizyon onda yok, anlamamıştır hem anlasa da yapmaz.
bi fikrim geldi de

ben bu kadar yazmışken sorualra da cevap vereyim madem:
1. edebiyat dergisi takip etmiyorum artık, arada sırada bazılarını alıp birkaç vapur-tramvay yolculuğunda (bazısı tek gidiş ya da bi gidiş-geliş'te bitiyorsa da) tüketiyorum.
2. ya muhteviyat, ya biçim çeker dikkatimi. ama bu nadiren olur.
3. hiçbir dergiye şiir göndermedim. ben de (yukarıdaki arkadaş gibi) lise yıllarımda şiirle uğraşmıştım ama bu uğraşımı -ciddi olarak olmasa da- devam ettirdim ve birkaç sene sonra birkaç büyük edebiyat dergisinde (ideolojik farklılıklarına rağmen) birkaç şiirimi görmezsem mutsuz olacağım.
4. edebiyat dergilerine, türüne göre yazar ve elbette nitelikli yazı lazım.
5. sizce ne dergisidir bilmem ama bence Birikim güzel bir dergidir.

cogito'yu incelemeni tavsiye ederim...

sıcak su ve masaj.

kas gevşetici kullanmanı öneririm. bi eczaneden alabilirsin en azından ağrıyı giderir

Annem sar boynunu diye tutturdu. Bunları yapıp, sarayım mı? Çok önceden bir kez daha tutulmuştu. Doktora gitmiştim, bir pomad vermişti. Ne olduğunu hatırlamıyorum.

bengay ya da kas gevsetici krem varsa sür boynuna ondan sonra sar. sarmak iyidir.

susam yagı ve pelesenk yagı alıyosun, bunları ısıtıyosun biraz(direk ateşte değil, benmari usulu mesela), guzel bi masajla suruyosun, sonra sar ve sonra montla sıc

pomad değildir o, pomad açık yaralarda kullanılır.

cryptex, yanlış biliyor olabilirim. Doğrusunu öğrenmekten mutluluk duyarım. Alttaki linke bakar mısın?


www.nenedir.net(pomad)-nedir?.html

muscoflex iyi gelmişti bana. tavsiye edebilirim, biraz daha hızlandırıyor iyileşmeyi sanki diğerlerine göre.
kas gevşetici kremlerin kokusundan da kurtarıyor.
geçmiş olsun.

Sıcak su ve kas gevşetici.

Masaj yapma sakın.

Tutukluğun geçtikten sonra düzenli olarak boyun egzersizleri yapmanı şiddetlen tavsiye ediyorum
.

Boynum bugün biraz daha iyi sayenizde. Önerilerinize ve ilginize teşekkür ederim.

aynı sorun mu bilmiyorum ama, arkadaşlarım da daha önce sınava girmelerine rağmen giremediler (şifreyle ilgiliydi sanırım sorun). son olaylardan dolayı bazılarının şifresi mi sıfırlanmış, ne.
yeniden ösym bürosuna giderek hallettiler.

endnote

apa style

yazdığınız şey tez olmasa bile yök'ün tez yazım yönergesindeki kaynakça yazım kurallarına göre yazarsanız buna kimsenin itirazı olmaz sanıyorum.

üniversitelerin tez yazım kılavuzları vardır (sosyal bilimler enstitüsünün sayfasında sanırım), kendi üniversitenizinkini inceleyebilirsiniz. apa ve mla sistemlerini anlatır onlar da zaten, hangi alanda hangisi daha çok tercih edilir vs.
internetten alınanlar, tek bir yazarı olmayanlar, yazarı olmayanlar gibi çoğaltılabilecek birçok sorunun açıklaması vardır. oralara bakabilirsiniz.

"burası olmazsa diye başvurdum" dersen, hem başvurduğunu, hem de ilk tercihinin orası olduğunu anlatmış olursun. mesele çıkmaz.

iki degil 10 yere bile basvurursunuz. diger okula uyuz oluyorlarsa ben oraya kabul edildim demek kotu etki birakabilir. o zaman git oraya bizle isin olmaz diyebilirler, onun disinda ozellikle sormazlarsa hic soyleme, kabul almayi cok istiyosan burayi cok istiyorum veya baska yerlere de basvurdum ama gonlum burda diyebilirsin.

ayrıntısını ya da şu anki durumunu bilmiyorum ancak, fen-edebiyat fakültelerinin formasyonu yüksek lisans olarak verdiği dönemde ayrı üniversitelerde hem tezli hem tezsiz yapanlar vardı.
üniversitelerin birbirinden haberi olmazsa sorun olmuyordu. ama ortaya çıktığında ikisi birden yanıyordu diye hatırlıyorum.

Bence söylemene gerek yok onlar kaç kişi alacağınnı söylüyor mu mesela hayır, herkesle görüştükten sonra kafası yatanı alıyor, yatmayanı almıyor. Sen de istediğim kurum, üniv vs ile görüşüp kabu aldıklarından birini seçebilirsin. Özetle söyleme yani :), belli olmaz bakarsın orası olmazsa buraya başvurmuş diye düşenebilirler. Bir de diyelim ikisine de kayıt yaptırma sakın, ortaya çıkarsa direk ikisinden de atıolar, ciddiyim.

sırayla;
customize,
advanced,
timezone.

oncelikle gecmis olsun.

tez ile ilgili elinizde ne varsa toparlayin ve bir calisma takvimi hazirlayin. icinde cikamadigin bir suru durum olabilir. bunlari danismaniniza sormak icin liste halinde not alin. cok uzerinize gelirse ailevi problemleriniz nedeni ile bu durum da oldugunuzu isleri toplarmaya basladiginizi soyleyin (cok uzerine gelmezse bu kisma gerek yok).

yol gostermesini ve yardimci olmasin isteyin. illa ki size uyun boylu kizacak ve nasihat edecektir. karsi cikmadan dinleyin.

danismaniniz olmadan tezi geciremezsiniz. zaten sorudan anladigim kadar ile de kendisi ile bir probleminiz yok. sorun sizin kendi tembelliginizden kaynaklanan bir durum. yuzup yuzup kuyruguna gelmessiniz. keza danismaniniz iyi niyetli bazi danismanlar ogrencilerini hic aramdan olumsuz raporlar yazip ogrencilerinin ilisiklerinin kesilmesine neden olabiliyorlar.

Sadece bu kadar söylediyse tez danışmanınız çok iyi bir insan :)

Çok büyük eşeklik etmişsiniz, kusura bakmayın. Tez danışmanı kendini bazen bir ebeveyn gibi hissedebiliyor, siz de öyle hissedin, bir şey yapmasanız bile sık sık yanına gidin, görünün.

ekleme: peki bırakır mı? bıraksa nolur? atılır mıyım? beni attırır mı yani "çalışmıyor" gerekçesiyle, sonuçta nisana kadar sürem var yani...

+1 helenart ve +1 cosmicstring

ben tezimi tembellikten 2 yıl uzattım. danısmanım bana annelik yapıp itekledi son 1 ayda gece gündüz yazdım.

kendiliğinden olmayacak siz yazacaksınız. uzun kış gecelerinde yazın yazın yazın. vaktiniz çok yeterli ama tüm tezciler bilir ki "aman daha 5 ay var yaa" "aman 4 ay var yaparım yaaa" diye diye aylar geçirilir sonra ortada kalınıverilir.

yapın kurtulun. inanın bir süre sonra yaptığınızdan zevk de alıcaksınız ortaya bilimsel bir çalışma koyuyorsunuz sonucta.


çok çok önemli not: kendi çalışmanızın hazırlanması bir yana TEZ YAZIM TEKNİĞİ denilen ve üniversiteden üniversiteye değişen tekniği hatmedin.

hani şu;

1.1.2 falan diye başlayıp giden yok içerlek alıntı yok kalın yazma yok referans gösterme dizin kaynak vs.

inanın işin en zor kısmı o.

haydi kolay gelsin :)


ekleme: ya neden attırsın düşmanın mı o senin? iyi bir tez öğrencisi iyi bir bilimsel çalışma tez danışmanı için de artıdır. onun da payı var demektir. attırma hakkı olur mu hiç yok artık daha neler? istersen 5 sene verme nedir yani?

ama o iyi biri anladığım kadarıyla. benim arkadaşımın tez danısmanı hiç ilgilenmedi hiç bakmadı arkadasımın çalışmlarına ve tez jürisinde de "ben bilmiyorum bu öğrenciyi yaptıklarına imzamı atmam" dedi. her türlü akademik manyak var ama seninki onlardan değil.

rahat ol :)

Bence sizi bırakacak olsaydı size söylemeden bırakırdı. Hala umut görüyor ki yazıp nerelerdesin diyor. Bundan sonra kampa alın kendinizi. Gerekirse her gün gidin hocanıza. Yüksek lisans teziyse nisana kadar bir şeyler çıkarabilirsiniz. Doktora teziyse doktorayı bırakın zaten bu durumda.

teşekkür ediyorum herkese, bende umut görüyor evet, not ortalamam çok güzel, bölüm 2.siyim bildiğim kadarıyla. Tez aşaması kaldı bir tek. Hayatımda ilk defa çalışamıyorum, geçen sene çok çalışmaktan baygınlık geçirmiştim 1 gün, o günden sonra koy g*tüne rahvan gitsin dedim, ama çok demişim heralde toparlanamadım.
@cosmicstring daha doktoraya var bakalım, öyle olsaydı da bırakmazdım.

bence de bırakmaz. bırakacak kadar sinirlenirlerse kendi kendilerine bırakıp, sonra belki başkasıyla haber gönderiyorlar, "söyle ona bıraktım," şeklinde.
üstelik bıraksa da danışman değiştirme şansınız var, enstitü ile görüşün öyle bir durumda. ama anladığım kadarıyla danışmanınızla birbirinizi seviyorsunuz, sıkı çalışarak gönlünü alın yeter. :)
iyi çalışmalar, kolaylıklar.

not ortalamasını boşverin de....

gerçekten danışmanınız en azından takip edip sizle iletişime geçmiş, bu iyi. sıkı çalışırsanız siz bu tezi yazarsınız. mükemmel olmasına gerek yok. bir de bu tez hem hocanın hem sizin teziniz olmuş oluyor, onun için de yarım yamalak da olsa bitirilmiş bir tez terkedilmiş bir tezden daha iyi.

ama baktı ki sizde umut yok (üniversiteye bağlı herhalde ama) tez sürecinizi sonlandırabilir.

şimdi: önünüzdeki sürecin bir planını yapmalısınız. arkadaşların dediği gibi, bölümler, şu anda hazır olan kısımlar, kısa sürede hazır oalcaklar ve çalışma gerektirenler filan.

görünen o ki: siz mantıklı bir planla karşısına gider, sıkı çalışlırsanız tezinizi verirsiniz. ama çok ayıp etmişsiniz orası doğru. böyle durumlarda ne kadar olumsuz olursa olsun durumunuz, arayıp, mail atıp haber vermek en önemli şey.

Doktora tezi 6-7 ayda çıkmaz da onun için öyle söyledim. Siz tezinizi bırakmayın, yarın hocanın karşısına hazırlıklı ve onunla çalışmaya istekli bir sharon olarak çıkın :)

ales oldukça kolay bir sınav. önemli olan zamanı kullanabilmek. hızlı ol, pratik yap yeterli.

gerenk yok.

Ales'de en çok eşit ağırlıkçılar zorlanır derler ancak taban puan olan 70'i geçmek çok kolay diye biliyorum.

dersaneye genelde sözelciler gider, matematik için. mühendislik olduğuna göre matematiğiniz iyidir. dolayısıyla gerek yok bence.
benim fikrim geçmiş yılların sorularını çözmeniz yönünde. yeterli olduğunu göreceksiniz. zor bir sınav değil.

hepinize teşekkürler yorumlarınız için.

otobuslerde normalde yasak ama tasıma kabıyla bavulların kondugu yere konmasına izin verıyorlar dıye bılıyoum.

biz trenle yolculuk yapıyoruz. bana sağlık karnesi ve taşıma kabı varsa sorun olmaz demişlerdi. hakikaten de sorun olmadı, hatta sağlık karnesini sormadılar bile.
bir de trende onun için de bilet kesiliyor. 5 lira filan. almadıkları da olur ama. :)
iyi yolculuklar.

otobüste de diret biraz bagaj yerine koltuğunun altına almak için. bebek daha, korkar tek başına de. ama çok da diretme tabii.

(bkz: utah jazz)

kendi adıma da konuşayım, koop ya da brazzaville sevebilir.

www.last.fm

nu jazz olacaktir tercihiniz. ansiklopedik sozluk'e de +1.

sınavdan bir önceki haftanın içerisinde geliyor zaten sınav giriş belgesi panik yapmaya gerek yok şimdiden...

evet, genelde sınavdan bir hafta önce gelir; yani sınav haftası, hafta içi. ama dayanamam diyorsanız ptt'nin posta işletim merkezleri (böyleydi heralde adı, pim diyorlar) oraya gidip adresinizi söylediğinizde ösym vb.den postalanmış ama henüz dağıtımı yapılmamış belgeleri veriyorlar. ama henüz oraya da gelmemiştir. son haftayı bekleyin, hala gelmemiş olursa önce oraya sorun.

benimki de gelmedi, sorun yok heyecan yok.
ösym alese girenler için bir acelecilik göstermiyor, zira bu sınava girenler çoktan heyecanlarını atmış olurlar.
edit: kağıt gelse iyi olurdu, çalışmaya başlardım.

hehe yahu gidip al bir öss bürosundan diyeceğim ama daha 20 gün var. son 3 gün gelmezse al, ne bu heyecan.

ben de gruptan ayrıldığım halde mail almaya devam ediyorum. maili almamak için tekrar "gruptan ayrıl" dediğimde zaten gruba üye olmadığım söyleniyor, ama mailler hız kesmiyor.
az da göndermiyorlar üstelik, her gün ve günde iki posta:)