ydstime iyidir. Yunus hoca derslerde o kadar akıcı konuşuyor ki dikkatiniz başka şeye veremiyorsunuz.

Ben çok memnun kaldım Yunus Hocadan. Özellikle kelime bilgimin neredeyse tamamını ona borçluyum. Sıfıra yakındı seviyem 47.5 aldım iki buçuk üç aylık bir çalışma ile. Kesinlikle taktik öğretmiyor zaten önermiyorda. Ama o kelimeleri bir şekilde aklınıza yerleştiriyor. Benim için ders dinlediğim kişinin ses tonu, enerjisi çok önemli. Enerjiside yüksek bir hoca. Vakit bulabilsem bu dönem içinde alacaktım.Kesinlikle tavsiye ederim. Kaynaklarıda güzel. (Ben 2017-2018 döneminde almıştım kursu. Kitapları bitirmemişim Nisan için onlardan çözüyorum.)
Biraz reklam gibi oldu ama o dönem en uygun fiyatlı kurs buydu ondan tercih etmiştim. Şimdi fiyatlara bakmadım. Ama iyiki almışım

bence kursa kaydolmadan youtube üzerinden de iyi sonuçlar alabilirsiniz temeliniz de varmış madem. bunun için öncelikle tema dil, taç dil, ankara dil akademisi gibi kanallardan soru çözüm videolarını izleyip soru tiplerini tanımakla başlayabilirsiniz. taktik gibi değil ama sorulara nasıl yaklaşılacağını görmek açısından bana çok yararı olmuştu.
sonra bol bol deneme çözmelisiniz, mümkünse bir oturuşta süre tutarak. bağımsız çözünce sorun yaşanmazken 80 soru tek seferde cidden beyin yakıyor, mental olarak buna kendinizi olabildiğince hazırlamaya çalışın derim. bir de karşınıza çıkan bilmediğiniz kelimeleri not edip arada göz atmayı ihmal etmeyin. soru çözdükçe eksiklerinizi tespit edip onlar üzerinden ilerleyerek bir yol haritası oluşturabilirsiniz.

direkt 5 3/8 yazmayı denedin mi? o girdi kutusu 4 işlem yapabiliyor olması lazım

ölçü değerini yazdığın yere 5+3/8 yaz o halleder.

Hahahahaha. Duyduğum en saçma ödeme yöntemi.

Önce şu soruları sorayım: O kalıp hangi makinede basılacak? Plastik hammaddeyi nereden temin edeceksin? Kalıbın periyodik bakımlarını kim yapacak. Kalıp kırılırsa tamirini kim yapacak?

Bu arada plastik hammadde için tedarikçiler 500 kilo gibi çok büyük miktarlarda MOQ (minimum sipariş miktarı) verirlerse hammadde alamazsın. Az miktarlarda alırsan da kol gibi fiyattan satarlar. O zaman da ürünün rekabetçi olmaz.

Neyse, garanti satılacak ürün: Cep telefonu kapağı ama modeller güncellendikçe kalıbın çekirdeğinin atılıp yeniden yapılması gerekebilir.

Onun dışında bir milyoncularda satılan bilimum plastik malzeme olabilir ama Çin gibi bir ölücü ülkeyle başa çıkamazsın Türkiye şartlarında. Çin fiyatlarıyla rekabet edemezsin yani.

Geçmiş olsun. Aman, hayırlı olsun.

Ben olsam siperlik üretirdim.

Enjeksiyon kalıbı pahalı bildigim kadarıyla ama basacak hammadde ve makine lazım. Plastik mobilya ayağı olabilir.

abi ne yaptın sen ya:) himmet dayıya katılmakla birlikte bazı sorularım var. Kaç gözlü bir kalıp olacak? Yolluk sistemi ne olacak? Maçalı mı olacak? Dahası sen kalıbı kaç tonluk ve kolon arası ne olan makinede basacaksın? Kalıp çekirdekleri nasıl sertleştirilecek? Kaç adet baskı yapabilecek? Tek renkli mi toksa çok renkli mi olacak?
Sıcak yolluk sistemli olacaksa ne marka meme ve manifold kullanılacak? Aklımda çok fazla soru var. İnşallah hakkında hayırlısı olur.

ya hacılar ben ürünü söyleyeceğim onlar kalıbı yapacak kaç gözlü hangi makine falan filan teknik işlere takılmayın. şöyle şöyle olsun derim ürün çıktıktan sonra yaparlar ona göre

benim işte şimdi üretimde veya satışta sorun yaşamayacağım bir ürün bulmam lazım. cep telefonu kapağı gibi. ama ben nereden bilicem hangi kapak satılır falan?

bakımını, garantisini falan firma yapar.

piyasa koşulları. yapacak bir şey yok.

araba pazarı gibi kalıp pazarı tarzı bir yer var mı ya? atıyorum benim elimde çöp kovası kalıbı var nasıl satılır bu? kalıp olarak? 10 ton?

abi amaç akıl vermek değil sadece yardımcı olmak. Fakat yazdıklarımız maliyet ile alakalı. Adam sana 50bin tl lik mi kalıp yapacak yoksa 500 binlik mi? inan bunlar önemli. Kalıp gözü sayısı ise sen yaptırdığın ürünü basarken maliyetini direkt etkiler. Aynı ürünün birim fiyatı 10 kuruşta olabilir 1 tl de. Bu yüzden sordum.
Peki sen kendin basıp satmak yerine elinde tasarımı olan biri için kalıp yaptırsan ve o adama satsan olmaz mı? böylece çok daha az uğraşarak paranı kurtarabilirsin belki.

Eğer bu adamların yaptığı işi biliyorsan en çok sattığı Ürün hangisi onu tespit et bence, en kötü gider kalıbı fasonculara satarsın, ama gidipte giysi askısı kalıbı alırsan zor olur

@Restclean
eyvallah hocam.

olur tabi neden olmasın. bende dertten kurtulmuş olurum. nereden bulucam o x kişisini?

mail mi atıcam mesela firmalara?

çok ilginç yaa.
bende migrosa yazılım yazayım peynir alırken.
plastik enjeksiyon sektörü alayı dolandırıcıdır.
kalıp üreticisinden basan firmaya kadar.

en basitinden sen firmaya kaliteli hammadde verirsin, çoğu hammaddeye çöküp en leş malzemeden malzemeni döker. 24 saat başındamı bekleyeceksin ?

yada adam enjeksiyon makinesinin basıncını düşür tutar, parçanın sivri yerleri oluşmaz.

enjeksiyon firmalarına lanet edip enjeksiyon makinesi alan firmalar var.

kısaca alacağını affet, daha az zarar edersin.
2. el enjeksiyon makineleri gırla satılıyor nette, plastik basmakla para kazanılcak olsa o makinler hurda fiyatına satılmazdı.

Cetvel varsa diş derinliğini ölç. Yasal limit 1.6mm
Buradan görünen 1.6dan az gibi gözüküyor.

Bitmiş gibi duruyor. Üretim yılı nedir? Kaç km yol yaptı?

bence normal.kirli olduğu için ekstra yıpranmış duruyor.

Problem yok,devam edebilirsin.kış lastiğine geçerken bir bakarlar.

@orient üretim yılina bakacagim. Ne olmaması gerekli? Kaç yılda atmak lazım?

Ben biraz hızlı kullanmayı severim yol imkan verdikçe. Olceyim 1.6 mm geliyorsa değiştireyim.

abi lastik bitmiş. Baksana yatay çizgilere kadar inmiş diş derinliği.

Bitmiş. Değiştir. Tereddüt etmeden hem de. Candan kıymetli değil. Fren ve lastik konuları “bir şey olmaz yaa” veya “ben iyi şoförüm” gibi beylik lafları kaldırmayacak kadar kritiktir.

Lastiklere konulan aşınma göstergesini kimse bilmiyor mu?

lastik.rezulteo.com.tr

aşınma göstergesine kadar inmiş nerdeyse. ondan bağımsız olarak yol ve yaş da önemli. iklime göre değişir elbette ama 3-4 yıldan sonra sertleşmeye başlıyor. ya da lastik bir yaşındadır belki ama 50.000 km yapmıştır, yine değiştirmek gerekir.

yaş ve km konusunda sanırım çok net bilgi yok, her lastiğin hamuru farklı neticede. is biraz da sizde bitiyor, hissetmeniz lazım. eskiye nazaran abs daha çok ve erken devreye giriyor mu, sert virajda tutunma kaybı var mi gibi test etmelisiniz ama ben bu görünümdeki lastiği değiştiririm şahsen (kirden bahsetmiyorum).

erkek geç olmadan bu işin ustası bi avukat bulup danışsın.

www.milliyet.com.tr

Araştırabilirsiniz biraz. Ama avukat şart tabi.

Çekişmeliye döndürmemeni tavsiye ederim. Böyle bir şirretten bir an önce kurtul, gerekirse üç beş fazla ver hocam.

düğünde takılan para ve ziynet eşyaları kesinlikle kadına ait. hiç bir şekilde başka ödemelere takas veya mahsup yapamazsınız. ancak kadın bu altın veya paralarla şahi eşya edinmişse mesela başka bir elmaz pırlanta, 3. bir kişiye bağışlama gibi durumlarda istenemez. .ortak borçlara, yeni bir mal edinmeye hatta ve hatta düğün masralarına bile harcansa kadının bu bedelleri tekrar isteme hakkı vardır. Bu kuralın istisnası ise hiç yok ve hakimler uygulamada çok katı uyguluyorlar. Öyle ki çoğu zaman kadın bu altınları yanında götürüp erkekten tekrar istiyor ve eğer yanında götürdüğünü ispatlayamazsanız 2. kez ödemek zorunda kalıyorsunuz.

bir yıl olmadan anlaşmalı boşanma olmaz. kadın takıların düğünde takıldığını ispatlamak zorunda. kadın arabayı alabilir şimdiden ve satabilir de. Ayrıca boşanma davası farklı mal paylaşımı farklı ilerliyor. 2015 yılından beri boşanma davası devam eden (istinaf) erkek kişisi. Henüz ortada mal paylaşımı davası da yok:)

Bir yılı doldurmamış evliliklerde anlaşmalı boşanma mümkün değil. Yani anlaşmalı boşanma yapabilmeniz için 1 yılı beklemeniz şart.
Anlaşmalı boşanabilmek için mal paylaşımında anlaşmanız ve bu anlaşma belgesini boşanma dilekçesiyle beraber mahkemeye sunmanız lazım. Yani anlaşmalı boşanmada takı durumu vs tamamen aranızdaki anlaşmaya kalmış.Bu anlaşmada bir şart, kural yok.
Anlaşamazsanız olay çekişmeli boşanmaya girer ki pozitif ayrımcılık nedir, nasıl yapılır konusun bilfiil yaşandığı mecradır. Uzak durulmalıdır.

en az zararla kurtulmaya bak. aklı olan erkek evlenmez.

hocam
arabayı kaybet
sakla bir yerde
bilmiyorum de
odeme modeme de yapma
zaten evlilik sonrası edinilen bir mal yoksa
hic bir sey yapamaz

o senden yılsın
lanet olsun desin
bıraksın

ama tabi ki en temizi avukatla ilerle
en dogrusu

bak gecen biri diyordu niye evlilige karsisiniz
al

ortada kabahat yok. davayı kadın açmış. hiçbir şey alamaz.

saglam bir avukat tut, sonra da avukat ne derse onu takip edeceksin. araba saklama falan gibi gereksiz islere girme. kanunlar kadin ve cocuklari korumaya yoneliktir bu tur durumlarda ki dogrusu da bu, bu da erkek olmanin dezavantaji diyelim, yapacak birsey yok.

yolun neresinden donersek kardir diyeceksin, biran once hadiseyi temizleyip onundeki maclara bakacaksin. en azindan ortada coluk cocuk yok, cocuk olsa isin cok cok daha zor.

Kadın babayı alır. Ne kadar altın takıldığının kanıtı nerede? O zaman herkes bana düğünde 1kg 2 kg altın takıldı desin. Valla madem öyle pis oynuyor. Kadınlık görevini yerine getirmiyordu dan başlar evi terketti kötü yola düştü den çıkarsın. Şahit sorarsa o da ayarlanır. Öyle ele böyle eldiven.

Twitterdan yazın

nakil işi yaş. iptal ettirip yeni abone olursan hemen halloluyor. Başıma aynısı geldi ya donduracaksın aboneliğini ya da iptal edeceksin. İnat ettim ikisini de yapmadım, faturaları da ödemedim. Sonuç avukat yoluyla tahsil ettiler:)

@restclean bende 6 7 ay ödemedim geçen hepsini aldılar oçlar djdjd

sahsen tanimadigim bir uzak akraba var, ilk olenlerden

TR nüfusuna oranı 1/85.000. 85.000 kişi tanımadığım için ölen birini duymamış olmam normal.

Anne tarafindan bir akraba var istanbul’da ölen. Bir tane de 28 yasinda erkek kuzenim var pozitif cikmis. Öleni duyali 4 gun falan, pozitif olan kuzeni dün duydum.

bizzat tanıdığım yok ancak arkadaşımın akrabası vefat etti birkaç gün önce.

arkadaşımın kuzeni var

Babamın kuzeni vefat etti.

Kendisi corona olup 6 uzak yakın akrabası vefat eden tanıdığım var. Hepsi aynı düğündeymiş, sanki hep beraber halaya girmişler. Diğer virüsü kapan akrabalarını saymıyorum bile.

Yok. Olacağını da sanmıyorum. 80 milyonluk ülkede toplasan 40 000 kişide olan bir hastalığın sana bulaşması düşük bir ihtimal.

Var. Ayrıca gripten ölen yakınım da oldu geçmişte.

Çember daralırsa herkesin etrafında olmaya başlayacak, işin şakası yok :(

canın yana yana duygusuzlaşıyorsun.

Geçenlerde bir duyuru açmıştım. O hale gelmeden önce çok duygusaldım, sağolsun insanlar acımasız yapmayı başardı ( ya da içimde vardı dışarı çıktı :)) . Az daha canın yansın düzelirsin. Birde şunu düşün ölünce tek kalıyorsun en sevdiğin bile yanında olmuyor. Bencil ol demiyorum ama insanları da çok takma. Kalan kalır giden gider.

Hayatındaki insanlara bağımlılık geliştirmiş olabilirsin. Kaybetme korkusundan kaynaklanıyor olabilir şikayetlerin. Ayrıldıktan çok sonra bile hatırlayınca canının acıması da bundan. Hafif narsistik bir tavır bile olabilir bu, "beni nasıl terkeder?" düşüncesiyle başlayıp öfkeden, özleme birilimli ilerleyen bir süreçte olabilirsin.

Bende tanı var, çözüm yok ama.

sırf sevgililik mevzuları mı bilsem işte, genel olarak beynim kapalı geziyorum sanırım. malım herhalde.

@epistemic_regress benimle ilgili çok nokta atışı tahminde bulunuyorsun, hafif tırsıyorum... :)

bende çözüm var. konfor alanında çık

Valla bence çözümü birilerini ve bir seyleri çok da onemsememekte ve anlam yuklememekte buna kendin de dahil. Bunu basarinca zaten gerisi geliyor. Bir de öncelikler siralamasini iyi yapmak ve mantık odakli yasamak işleri daha kolaylaştırıyor.

Bazı insanların da yaradılışı öyle. Belki işe kendini olduğun gibi kabul etmekle başlayabilirsin sürekli başkası gibi olmaktansa..

Olduğun gibi olmaya devam et, kimsenin seni anlamasını bekleme. Az önce Rocky'yi bi milyonuncu kez izleyip yine ağladım. Yo Adrian!

evlenmemeyi dert eder hale geldigine gore evleneceksin, bence.

+ gelin adaylari bordo bereli gibidir, onlar seni bulur.

Sanırım önce kendini ikna etmelisin. Çünkü ben de hala edemedim 30.

Bu arada gözlemlediğim evliliklerin bir çoğunun da beni uzaklaştırdığını söylemeliyim.

Er geç evlenirsin.

hazir yeni date'imi bekliyorken cok tuttum bu duyuruyu, arada gelip icimi dokebilirim bu esnada. ben de gecen hafta izinden gelip 29 oldum. senin aksine soyle bir sorunum var: kolay begeniyorum. dusuk ve bayagi zevklerim var. bir kadinin siyah ince corap giymesi onunla tekrar gorusmem icin yeterli bir sebep olabiliyor mesela. (erkegin de olabiliyor ama konumuz bu degil)

birkac olasilik var ama en olasisini soyleyeyim: bir gun o zor begenilerinin hepsinin bir arada olamayacagini gorup, zevklerini torpuleyeceksin. torpulenmis haline tav olacaksin yahut. yeterince gafil avlanirsan evlenebilirsin bile.

yine hayli olasi olan: halihazirda tamamen sana hitap eden biri karsina cikmayacak (bu iyi ihtimal)

dusuk bir olasilik: cikacak ama onunla olmayacak/olamayacaksin. iste buradan sonrasi karanlik.

Neden illa evlenmek istiyorsunuz? Bu sorunun cevabini aramakla baslayabilirsiniz bence

Rahat ol bro elbet sende bulursun belanı. Kaza gibidir geliyorum demez :)

Buyuk capli, nispeten kurumsallasmis galerilerin bir cogu bu tur garantileri veriyor zaten. Belirli sartlarla ve belirli bir yuzde duserek geri alim garantisi falan da veriyorlae.

Bu tarz galerilerdeb alimda buyuk bir risk olacağını dusunmuyorum, bence alinir. dezavabtaji piyasanin biraz ustunde fiyat olabilir.

Üstad galerilerin çok büyük bir kısmı zaten 2. el araçları üstüne almıyor. Araba aldıklarında eşin dostun üstüne alıyorlar, satıldığında da o kişi üzerinden satış yapılıyor, bu arada da çok temiz vergi kaçırıyorlar. Dolayısıyla o garanti olayının her türlü arkasından dolanacaklar. En kötü ihtimalle davalık bile olsan tik tok iki dkda dükkan değişiveriyor.

Galeriye bir araba dustuyse zaten sorunu vardir(orta sinif ve zenginlerin ugrasmayip verdikleri haric).

Emlakcidan kiralanan ev gibi dusun, cillop gibi badana yaptirir, wc banyo komple tadilata sokar. Evi tutarsin 1 ay sonra her yeri kuflenmeye baslar. Bir de cikarken o kadar kufu boyatmak zorunda kalirsin.

Halbuki o ev sorunsuz olsa zaten sahibi kiraya verir, boyasiz olarak alip boyasiz teslim edersin.

Araba da boyle, direksiyonu kaplatir, gaz pedalini degistirir ki eskidigi belli olmasin.
koltuklari yikar motoru yikar sen de kozmetik kismina bakip alirsin.

galeri ucuza maledip pahalıya satma ortamı. adam zaten arabasına güveniyorsa koyar satar neden galeri açsın ki. artık vergi vererekte satıcı oluyorsun. ankara istanbul gibi şehirlerde kurumsallaşmış galeriler harici vurgunculukla çalışırlar.

Abi şans işi. Kimisi insan kimisi hayvan.Bak mesela bir arkadaşım kusursuz diye galeriden ikinci el araba aldı. Daha sonra aracı satmaya niyetlendi eksperde bir parça boyalı çıktı. Arkadaş aldığı galeriye gitti ve durumu anlattı. Galerici özür diledi haberim yoktu dedi ve ne kadara satacaktın diye sordu. Arkadaşın dediği fiyatı direkt olarak verip geri bana sat dedi. Karşındaki insansa iyi yoksa fena:)

açıkçası ben galeriden araba almaya hiç sıcak bakmıyorum. ülkemizde ne yazık ki kanun, nizam olmadığından galericinin kötü niyetlisi ile karşılaşırsanız hakkınızı arayamazsınız.

bir tanıdığımız emekli olduktan sonra, tazminatı ile araba aradı. aradığı arabayı da galericiden buldu. araba güzel temizdi fiyat olarak da onlar için uygundu, arabayı aldılar, 4-5 ay sonra sanayideki usta arabanın kilometresi ile oynandığını araba üzerindeki farklı bir beyine bağlayınca anlamış. bu sırada dolar falan patladı, araba fiyatları uçtu, ikinci el fiyatları da yükseldi. galericiye gidip durumu anlatıyorlar galerici de size sattığım fiyattan hemen geri alayım diyor ama o zaman verdikleri paraya şu anda benzer araba almalarına imkan yok.

yani demem o ki galericiye ben güvenmiyorum, güvenemiyorum sizde sahibinden ararsanız bulacağınızı düşünüyorum.

ucuz olanı seç gitsin. beni de korkutmuşlardı zamanında, yemedim. gittim koçtaş'tan aldım.

"bak sonra karışmam" falan demisti adam. sanki uzay gemisi hortumu.. en kotu yenisini alirim.

Sanki boş marka olunca kuş konduracak. Plastik hortum işte.

Hemen bir tane milyoncu bul kendine, onlarda her çeşiti her boyu var.

Yanlız pis su gider hortumunun ek yapımına dikkat et, su kaçırabilir.

nalbur hirdavatcilar veya koctas tarzi yerlerden alabilirsiniz, takmasi da kullanmasi da kolay. plastik boru zaten hic cekinmeyin

Nalburdan git al. Söylersin kaç metre olduğunu hemen verirler. Taş çatlasa ikisi 20 tl tutar

ikisini 20 tl'ye aldım
bakalım takabilecek miyim

bunları aldın iyi hoş ama bunları birbirine nasıl bağlayacaksın? adamların sana önerdiği linkte var bak ek için ara konektör aparat.

Temiz su kolay, pis suyun eki zor önceden de yazdım.

Eğer yeni aldığın pis su hortumu tek parça mesafeye yetiyorsa makinaya direkt takabilirsin, kendinden yaylı bir kelepçesi vardır makine üstünde. Onu gevşetip söküp takacaksın.

ikisini de yeterince uzun alıp birbirine bağlamadan taktım
sorunsuz çalışıyor

Öncelikle ödeme yaptığın için taksitlendirmeyecekler. O yüzden ben 2 ay ödemedim onlar arayıp dedi taksitlendirelim diye. Fakat faiz kol gibi giriyor. Ben 33000 tl ye 48 ay için 70000 tl ödedim. Şuan daha da coşmuş durumda faizler. Allah kolaylık versin.

İnternet bankacılığndan, "borcu taksitlendir." "ekstra taksitlendir." gibi bölümlerden taksitlendirebilirsiniz. Ama faiz oranı, 2,25-2,5 gibi bir şeyler olur.

valla en efektif kapatma şekli şu senin halinle; 1000 tl ödüyorsan aylık, her ay kullanılabilir limiti 500 tl düşür. al sana taksitle ödeme. o 500 tl'yi de ihtiyacın varsa kullanmaya devam. yoksa 1000 tl birden düşür kullanılabilir limitini.

akbank ise ekstre böldürüp bu şekilde ödeyebilirsiniz.

Limitin varsa kredi kartından 9 ay süreli taksitli nakit avans çek. 4000 tl borcu öde hemen öde sonra da kalan ayları 500 500 ödersin. 9 ay dedim çünkü 450-500 faiz ödersin.

bakım onarımda 3 sene çalıştım. bir makine mühendisi için dünyanın en zevkli işi olabilir ama arızalar hayata küstürüyor. arıza varken çıkamıyorsun, haftasonu tatil gece gündüz arayıp arıza için çağırabiliyolar. çağırmasalar da telefon susmuyor. ayrıca fabrika ne kadar büyük olursa olsun bakım departmanı hep zurnanın son deliği. sabaha kadar sayarım neden yapmaman gerektiğini.

talaşlı imalat da çok zevklidir. ama atölyenin azıcık kalbur üstü olduğndan emin ol. tehlikeli yerler. kurumsal bir firmada çalışırsan işler daha yolunda gidebilir ama sanayide atölyede veya patron firmasında çalışırsan şartlar farklı olacaktır.

ilgin varsa kendi atölyeni açmayı hedefle derim. 4-5 sene sonra büyük fabrikalara yakın bi yerde veya sanayide atölye aç. belirli malzemeler veya parçalar üzerinde uzmanlaş. işlerin küçük, düzenli, müşterin büyük firmalar olsun.


ama illa bu kadar teknik gitmene gerek yok. sırf makine okudun diye makine müh yapmak zorunda değilsin. mühendis olarak piyasada istediğin firmada proje yöneticisi olarak işe başvurabilirsin. mezun seviyesi işe alan firmalar için fark etmez. bankaya iyi pozisyonlarda giriş yapan arkadaşlarım bile olmuştu. sigorta firmalarında vs de duydum.

ne istediğini bilmiyorsan neyi seçtiğinin önemi yok. ama hoşlanmadığın bir iş olursa hemen sonrakini aramaya başla. çünkü ilk 3-4 sene ivmenin yüksek olduğu seneler. o ivmeyi kaybedersen çakılır kalırsın o işyerinde. ya şef oldum, ingilizcem yok, başka yere başvursam maaş az olacak, taşınmam lazım gibi milyon bahanen olacak.

ama tavsiyem seri üretim yapan fabrikalarda üretim mühendisliği, proje mühendisliği vs gibi pozisyonlardan uzak dur. büyük firmada küçük pozisyon yerine küçük firmada büyük pozisyon daha iyi maaş verir. ama büyük firmada pozisyon değiştirmek ve kariyer yapmak daha kolay olur.

patron firmalarında ortam da başkadır. kalem almak için bile imza isteyen yerler canını sıkabilir.

özet olarak ne yapıp yapmayacağına karar ver. ilanlarda istenen özelliklere çok takılma, ilgini çekiyorsa 1-3 sene tecrübe isteyen yerlere başvurmaktan çekinme.

akademisyenlik ve kpss bana hep zor göründü ama o kariyer yolunda ilerleyen varsa onları da dinlemek lazım.

Teşekkürler cevap için.
Bakım onarıma hiç sıcak bakmıyorum ama talaşlı imalattaki tehlikeyi göremedim seri üretim yapan yerlerde stajlarım geçti.
Kendi atölyemi kuracak bir hevesim yok.
Havacılık veya savunma sanayiinde ilerlemek gibi bir hayalim var onun içinde ankara şart sanırım

Talaşlı imalatı seviyorsan plastik enjeksiyon kalıp tasarımına da bir bak. hatta hem tasarım hem de CAM işini birden yapacağın bir yer bulursan daha da zevkli olur. Fakat sttc nin dediği gibi tehlikeli yerler. Ellerini enjeksiyon makinesine kaptıran da gördüm taşlama makinesinde tırnakları bırakan kişi de. Eğer uyarsa 1-2 yıl takım satış işi yap piyasayı öğren çevre yap. Daha sonra yine bu işi yaparsın.

Ihlamur kolay diye biliyorum

kayınla gürgen bu ikisi acayip sağlam ağaçlar, maktapla bile zor delersin bunları pas geç.

Balsa ağacına bir bak istersen. Çok kolay işlenir ve hafiftir.

Balsa olmaz. Onunla RC ucak yapiyorum sadece, esya falan olmaz cok zayif kopuk gibi bir sey:) Oyma olmuyor yani.

kullanacağın takıma göre değişir aslında hangi ağacı oyabileceğin.

maraş takımı kullanacaksan ıhlamur da olur ceviz de olur.

ama yok tokmaksız sadece el gücü ile oyacağım diyorsan ıhlamurdan şaşma.

www.tatianka.ru
bu aletler ile sadece el gücü ile ıhlamurda çalışılıyor rahat (tabi ıhlamur da sıkıntısızsa) ben direk elden aldım da posta yoluyla da gönderebiliyorlar aletleri. aklında bulunsun.

maraş takımı için de perşembe pazarı hırdavatçılar çarşısının içinde ufacık bir dükkan var 3. sokaktaydı sanki. iyi diyorlar sattığı takımlara ben denemedim onlar gerçi.

İğde ağacı

stavro dremel falan mı kullanıyorsun? eğer kullanıyorsan bu vesile ile bi kaç şey sormak isterim.

www.hazarahsap.com.tr

@photographer
Dremel var evet. Ama oyma isini komple elle yparim muhtemelen.

benzer durumdayım. Erkek tarafıyım sadece çocuklar için nafaka ödüyorum.

hukukçu değilim ama nafaka zaten yoksulluğa düşecek olan kadına verilmiyor mu? işi varsa verilmez.

Front plane'den 10 cm yukarıda diye kendin yazmışsın, yani olmayan düzlemden bahsediyorsun. Tam olarak çizmek istediğin yere PLANE ataman lazım. Plane komutuna girince sana hangi düzlemden, ne uzaklıkta çizmek istediğini sonar, hatta advanced menüsüyle açı falan da girebilirsin. Önizleme ile koyacağı düzlemi gösterir zaten. Sırasıyla top plane ya da front plane seçiliyken plane'e tıkla, deneme yanılmayla en sonunda bulursun nasıl yapacağını.

Daireyi çizip boss ettin mi? yoksa hala daire olarak mı duruyor?

@restclean: evet etmiştim. yalnız @onemoremile'in da yazdıklarından sonra biraz kurcalayınca şunu farkettim, ben çizmiyor zannediyordum ancak perspektif'ten bakınca meğer çiziyormuş, yalnız beklediğim plane'e değil.
Teşekkürler.

mütemadiyen.

Demlerim 1 bardak icerim yazik olur termosa.

neredeyse hiç.

güzel çay bulmak zor, dolayısıyla o zahmete girmiyorum. arkadaş varsa bile sallama yapıp geçiyorum.

elbette, cay'siz bir hayat olamaz :) yasasin ahmad tea

hayır.

Başkası gelmediği sürece hiç.

Neredeyse hiç.

Hic.

Yalnizlik kadar kotu bir sey yok

Yoldan gecene cay ikram etmişligim var.

öğrenciyken demlerdim, şimdi vaktim olmuyor. Çok kişiyken de demlemiyorum hatta.

hiç işim olmazdı ama işsizken çaya kahveye sardım. daha çok da kahve. üşengeçliğimden sallama yapardım hep. şimdi demleme yapıyorum. normalde çalışsam evde hayatta çay yapmam.

7 yıldır yalnız yaşayan biri olarak toplam demlediğim 5'i geçmez. Misafirim gelince demliyorum. Yurt dışındayım bir tane yabancı arkadaşım çayı çok seviyor. O gelince demliyorum, böylece benim de çay ihtiyacım karşılanmış oluyor. kahve çok daha pratik geldiği için çaydan kahveye geçiş yaptım.

Sevsem demlerdim. Kahve sevdiğimden mocha pot ile kahve yapıyorum. Tek yaşamakla alakası yok bu işin, seviyorsan üşenmezsin bence :)

Ya sallama çay ya da hazır kahve falan. Yalnızca misafirim falan gelirse öyle uğraşırım. Böyle de misafirseverizdir işte yalnızlar olarak, ehem.

sallama çay candır

hayır. o kadar çayı kim içecek?

Hafta sonu nadiren. Ayda 1 falan anca.

never. eve arkadaşım gelirse o yapıyor

hatta sıcak bir şey imiyorum hatta su dışında bir şey içmiyorum evde.

Hiç Demlemem.

Her akşam :)

hafta sonu kahvaltiya demleme
hafta ici aksam sallama

Haftada 2-3 aksam yaparim. Ozellikle ders calisiyorsam. Bazen ihlamur tarzi caylar demliyorum ama.

Akşam üstü yapıyorum. Sabah kahvaltıda kahve veya sallama çay içiyorum.

kahvaltıda belki

demlemiyorum.

kahve yaparım ben genelde sadece. tek kalmak ne iğrenç bir şey:(

0.5 lt termosun içine atıyorum bir adet demlik çay ve üstüne sıcak su, bu şekilde demliyorum çayı ve gayette güzel oluyor

Hep. Bi tek uyudugumda ve disari ciktigimda cayim olmuyo.

çoğunlukla demlerim, demlik poşetlerden 1 tane atıp 2 bardak çay demlemek dakika sürmüyor.

Hic demlemem, hep sallama cay iciyorum. Gelen misafirlerde de tiryaki olmadigi icin anca Türkiye'ye aile evine gidince demleme cay icebiliyorum.

yalnız kahvaltı yaparım, çayımı demlerim mutlaka.

Yurtdisindayim... evden yeni geldim, bi ozlemle uzun zamandan sonra ilk kez demledim. Iki bardak ictim :) cay aciktiriyo beni..

girmez, takibe girmesi için en az 3 dönem ödeme yapılmaması lazım.

girmez, fakat arayıp ödeyin yoksa takip işlemi başlatacağız diyebilirler. Sallama sen. Tarih isterlerse de ödeyeceğin tarihi söyle.

firmalar internet bağlayamıyoruz dediyse port yok demektir. olsa affetmez bağlarlar zaten. internet sizin için olmazsa olmaz ise başka yere taşının.

komşulara holosko ve bir miktar para teklif et. internetlerini kullan.

Başka yere taşınma lüksüm yok maalesef. Komşuyla ortak kullanıma da hiç sıcak bakmıyorum. İşim internet üzerinden yürüdüğü için başkasının kullanımını düşünemem. Port açabilmek için bir öneri istiyorum esasında. Elektrikçi, tanıdık, yapabilecek birileri... Sonuçta sitede altyapı var kabloyu bağlayacak yer lazım altı üstü. Parası neyse verip yaptırırım yani.

portların olduğu yeri boz yak falan bişiler yap. kısa sürede düzeltirler sana da boş port açılmış olur.

Yanlış anlamış olabilir misiniz? Genelde port telekom tarafında olmaz. Apartmanda port yoksa da yapacak bir şeyiniz yok apartmana gelen kablo sayısı belli saha dolabından. Birinin taşınmasını bekleyeceksiniz. Eğer saha dolabında port yoksa ki bence öyle o sokaktaki taşınanları kovalayacaksınız. Bence önce bir netleştirin. Bunun için bağlı olduğunuz telekom müdürlüğüne gidip altyapıya bakan mühendisle görüşün onlar nerede port yok görüyorlar.

malesef beklemekten başka yapıcak bir şey yok biz aylarca beklemiştik.

Aynı sorunla uğraştık. Önce dilekçe, sonra dilekçeyi hızlandırma dilekçesi denen nane ile tam 5 ayda açtırdık. Zor zamanlardı. Bi süre için Komşuyla anlaşıp dilekçeyi de vermek iyi olabilir. Dilekçe verdikten sonra sürekli gidip adamları darlarsanız daha hızlı açarlarmış. Her cuma giden birini okudum internette.

bizde de port yok. ama şöyle oluyor, 8 daire var bizde müteahitte 10 port koymuş. 2 komşu da evine iki hat alıncs portlar dolmuş. yani sizde de böyledir. dilkeçe işine girmeyin aylar sürer proje fln çizilmesi.

ben kablonet bağlattım 1 günde bağladılar çok memnunum.

Bizde de port yok. Doğrudan türk telekom ana binada çalışan arkadaşıma söyledim, superonline bağlatsam da türk telekom bir şeyler yapacakmış sonra bağlanacakmış dediler. Arkadaşım da en az yarım yıl beklersin,çok büyük problem bu isyanbulda dedi.

Sinirlendim, inat ettim ve bıraktım. Zararını kendim çekiyorum şimdi.
Hayatımda gördüğüm en saçma şey bu durum.

hocam twitter'da yakala il müdürü bölge müdürü baskı yap. ya da bir tanıdık bul tt'den içerden hallettir. ama dilekçe göndermeyi de ihmal etme. baskıla benim dilekçe noldu diye.

Aynı şey başka bir şehirde başıma geldi. 6 ay internet bağlanmadı. Sonra apartmana birisi taşındı ve bu durumu sansa konuştuk. Telefonunu çıkarttı birini aradı ve ertesi gün kutu dedikleri şey binaya geldi.Özetle bağlı bulunduğunuz telekomdaki müdürü tanıyan birisini bulamazsanız o internet gelmez.

twitterdan paul doany'e yazın. ilgileniyor.

twitter'dan PaulDoany ve turktelekom'u etiketleyerek sorunumu yazdım. 5 dk sonra aradnım hem de bu saatte. sorunun çözümü hakkında çalışmayı başlattıklarını söylediler ve haberdar edilecekmişim bakalım. şaşkınım ve bekliyorum.

işi baya ilerletmişsin be. biz anca ilçe müdürünü tanıyorduk sen paul doany amcayı bile bulmuşsun. araya onu sokabildiğine göre artık internet bedava gelir sana hadi gene iyisin.

@qobel dostum sadece arandım ya. sen bana şu ilçe müdürünün irtibat numarasını versene hallolmazsa o kanaldan yürüyelim ehehe.

hiçbir şey yapamazsanız ve internet acil ise telefon şirketlerinin (turkcell-vodafone) Superbox gibi ürünleri mevcut (eski vınn tarzı). biraz tuzlu ama iş görüyorlar...

Arkadaşımın çocuklarından tecrübeler aktarmak istiyorum; bazı çocuklar (ki bu hiç az bir olasılık değil) çok gözlemci olup mükemmel öğrenene kadar konuşmayı reddediyorlarmış. Yani 'babbabbaa' diye konuşmak yerine, 'Domatesin suyunu sıktınız mı' kıvamına gelene kadar konuşmuyorlarmış. Bir arkadaşımın oğlu 2.5 yaşına kadar konuşmadı ve bu süreçte doktora gittiler; sonrasında 'Canım çok sıkılıyor, bugün ne yapıyoruz' ile açılışı yapmıştı ama o zamana kadar anne de baba da ömürlerinden yediler. Sizin çocuğunuz da bu yapıda olabilir. Ancak, 'Böyle de olabilir' deyip salmayın, bir doktora (pedagog) başvurun ve önce bazı yapılması gereken testler varsa yapsınlar. Sonra içiniz rahatlasın sizin de.

Şöyle de bir entry var konu ile ilgili
eksisozluk.com

erkek cocuklar biraz daha gec konusabiliyor. kuzenim 3 bucuk yasinda konusmaya baslamisti. her seye iii diyodu sadece. bi de kokoooo diyordu (kokuyor) :D etrafimdan da 3-4 yaslarina kadar konusmayan cok cocuk duydum.

Sorun olmayabilir, çocuk erkekse daha da normal. İş arkadaşımın çocuğu neredeyse 2,5 yaşına kadar herşeye “e e” diyordu, devamında ayço’nun dediği gibi kapsamlı cümleler kurmaya başladı. Şimdi hiç susmuyor diye şikayetçiler.

hiçbir sorun yok diye tahmin ediyorum. söylediklerinizi anlıyorsa, göz teması kurmakta ya da sözsüz iletişimde sorun yaşamıyorsanız çok endişe etmeye gerek yok. biz aile içinde benzer bir durum yaşadık. şu an 2,5 yaşında ve son 1 aydır bildiği tüm kelime dağarcığını kusmaya başladı. 2-3 kelimelik cümleler de birden bire başladı. çocuk istediği zaman konuşacak merak etmeyin.

psikomotor gelişim ya da çocuk gelişimiyle ilgili kitaplar alıp ya da araştırmalar yapıp net sonuca ulaşabilirisniz. Biz üniversitede derste bile gördük her çocuk belki aynı değil ama belli gelişim evreleri yaşlara göre sıranlanmış durumdadır. (1 yaşında şunu yapıcak 4 aylıkken şunu yapabilecek şu organları gelişecek gibi)

bizim oglan da iki yasina kadar istedigi seyi parmagiyla gösterip "ee" diyordu, simdi "su alabilir miyim lütfen" diyor. bir-iki ay icinde birden cözüldü dili.

bence endiseleriniz su an icin yersiz.

Tam girip bir şey yazacaktım ki aychovsky benim düşündüklerimi yazmış. Bakinca göz teması kurup, sizi anladığını belli eden hareketler yapıyorsa çok endişelenmeye gerek yok. Evet, çocukların gelişim aşamaları var ama her çocuk bu aşamalar ile paralel gelişim gostermeyebilir ki son yıllarda geç konuşma vakaları oldukça arttı. 1.5 yaş çok da geç bir yaş değil. Benim erkek kardeşim de 3 yaşına kadar konusmadi, anneme 'anne' bile demezdi. 'Ginga' derdi. Annem çok endiselenirdi, babam bir psikolog olarak durumun normal olduğunu soylemis hep. İlk cümlesi 'annecim parka gidelim' oldu. Kelime bile değildi yani. Sonrasında gayet açılıp konuştu.

Tabii ki içinizin rahat etmesi için bir pedagog ile görüşün. Süreci hızlandırmak için belirli aktiviteler vs onerebilir ama çok büyük bir sorun olduğunu sanmıyorum ben.

kreş bu işi çözüyor genelde. kısa sürede çok hızlı mesafe alabilirsiniz kreşle.

Kulağında su olabilir. Bu yüzden kelimeleri eksik duyup eksik öğreniyor da olabilir. Sadece bir varsayım. İnşallah hiç bir şeyi yoktur.

allaa çok heyecanlı valla. inşallah genius'tır :D allah analı babalı büyütsün.

çocuk cin gibi bakacak böyle çakır çakır. dili çözülür korkmayın.

*profesyonel sağlık tavsiyesi değildir. kocakarı bilgisidir ^^

Gelişim psikolojisi kitapları konuşmayı 0-2 yaş arası olarak belirlese de son araştırmalara bakıldığında konuşma yaşının 4'e kadar çıktığı görülmekte. Bunun sebebi ise beynin dil merkezinin yer aldığı bölümünün yeni doğanlarda daha kalın olmasıymış.
Tabii ki yine de bir pedagogla görüşün ama bireysel farklılıklar, mükemmeliyetçilik gibi konuları da göz ardı etmeyin.

sizinle iletişimi, göz teması normalse herbsey yolundadır. 1.5 yaş kontrolüne gidince doktora da sorun.

ama her çocuğun gelişim evresi aynı degil. oğlum 3.5 aylıkken sürünmeye 6 aylıkken de sıralamaya başladı. ama 8 aylik olduğunda bile oturamıyordu.

şimdi 1.5 yaşında. iki kelimeli basit cumleler kuruyor. "hadi gidelim, anneanne yok" vb gibi bir kaç basit cumle. kelime dağarcığı epey geniş.
gel gelelim henüz anne demedi.
kendi başına (parmak beslenmeye başlayalı daha 2 ay oldu. normalde 8 ay civari söküyorlar bunu.)
hic blenderla ezip ya da rende ile püre vermeye alistirmadigim halde salatalık elma gibi besinleri çiğner ama yutamaz tükürür. ustelik 16 dış var ağzında.

kısacası bu yaşta konuşabiliyor olması diger becerilerinin çok iyi olmasını gerektirmiyor. siz çocuğunuzu kendi ozelinde değerlendirin.

her gün becerileri artıyor mu?
göz teması var mi?
adına tepki veriyor mu?

bir de emzik, tv, tablet konuşmayı geciktiriyor diye duydum. benimki hic kullanmadı bunları.

yavruyu opun benim için...

2 - 2.5 yaşına kadar konuşmayan çocuklar oluyor. Endişe etmek için henüz erken. İsterseniz bir çocuk doktorundan görüş alın. Gerek görürse işlevsel olup olmadığını anlamak üzere kbb, çocuk nörölojisine yönlendirir.

Konuşma kaslarını geliştirecek bazı oyunlar önereyim.
Üfleme hareketi hem konuşma hem boşaltım kaslarını çalıştırıyor. TBen tvalete alıştırırken ufak balonlardan bi torba alırdım, hem eğlence hem kas gelişimine faydası olurdu.
(arada balonun içine su koyup ağzını sıkıca bağlayın karşılıklı geçip birbirinize atın. atarken 3'e kadar sayın. 3'e kadar sayma kısmı konuşmaya teşvik gerisi el kol kasları gelişimi, motor hareket gelişimi, el göz koordinasyonu için yararlı ve eğlenceli bi faaliyettir. yaşı büyüyünce de bırakmayın, 5-6 yaşlara kadar hatta çocuk oynamak istemeyene kadar yapın. balonları zamanla büyük boya geçirirsiniz. çok yararlı bi oyundur. yalnız büyük balon çalışmasını yazın ve mümkünse bahçe balkon gibi yerlerde yapın. balon patlayabiliyor:)

Kağıttan rüzgar gülü yapabilirsiiz o da yardım eder azıcık. Yaparken küçük kas grubu çalışır üflerken de konuşma ve karın, kalça kasları çalışır.
Kış geliyor cama üfleyip buğu yaparsınız, Bol bol üflesin, üflemek iyidir.

Yanakları sırayla şişirip parmaklarla ağızdan bırr sesi çıkarma oyunu gibi oyunlar oynayın.

Onunla konuşurken daha çok eksiz, uzun olmayan basit kelimeler seçmeye özen gösterin. Bir nesne veya olay için çocuk konuşmaya geçinceye kadar hep aynı kelimeyi kullanmayı tercih edin. Kelimeleri anlaşılır hızda söyleyin.
Dikkatinizi onun konuşmasında olmasın. Hemen anlarlar tedirgin olurlar. Bunlar hep oyun. Siz de eğlenmeye bakın, tadını çıkarın.

çok kıymetli ve rahatlatıcı bilgiler aldım. tecrübe ve bilgilerini paylaşan ve daha paylaşacak olan herkese ayrı ayrı teşekkür ederim. birbirini hiç tanımayan insanların iyilikte ve iyi niyette buluşması çok güzel

sıkıntı yok. benim oğlum 2.5 yaşına kadar çiçek diyordu sadece :)

Şimdi hatırladım onu da ekleyeyim. Bir de ilk kelimeden sonra bir süre ara veriyorlar. dede dedi mesela bir süre gidiyor o öyle. duraklama devri gibi düşünün. Bir süre sonra başka kelime geliyor.

Konuşmaya başlayınca trt gibi düzgün türkçe kullanılan radyo programlarını açın, fonda çalsın.Kelime dağarcığına katkısı olur (kulak dolgunluğu olur) telaffuza katkısı olur.

dün görüp cevap yazamamıştım.

ablam 8 aylıkken konuşmuş, 1 yaşında tekerlemeler biliyormuş. 5 yıl sonra doğan ben ise, 2 yaşıma geldiğimde saçmasapan sesler çıkararak derdimi anlatıyormuşum. kaç defa doktora götürmüşler bu çocuk sağır mı, gerizekalı mı diye. en son bir doktor "siz onu anladığınız sürece konuşmayacaktır, size kendini anlattığı için konuşmaya ihtiyaç duymuyor tembellik ediyor, söylediklerini anlamayın" demiş. ondan sonra bizimkiler beni anlamıyor gibi yapmaya başlamışlar ve ben 2,5 yaşında konuşmuşum.

bir daha hiç susmadım.

aychovsky gayet güzel özetlemiş. Ben sadece Selim İleri'nin anlattığı anısını yazmaya geldim.
Selim İleri 3 yaşına gelmiş neredeyse hiç konuşmuyor. Aile gergin, doktora götürüyorlar, nefesi kuvvetli hocalara okutuyorlar, nafile. Bayram öncesi Selim'e ve ablasına yeni ayakkabılar alınıyor. Ablanın ayakkabıları kırmızı rugan, nasıl güzel ayakkabılar. Selim zaten ablasını çok kıskanıyor ve o hiddetle "çıkart o ayakkabıları ayağından #½ ?!$" şeklinde küfürlü bir konuşmaya başlangıç yapıyor. Aile sevinse mi üzülse mi öyle kalakalıyorlar.

Her çocuğun hazır bulunuşluğu farklıdır.Siz istediğiniz kadar onu konuşturmak için uğraşın, çocuk o hazır bulunuşluk seviyesine gelmeden konuşmaz. Eğer sizden aldığı komutları anlıyorsa ve tepki veriyorsa sıkıntı yok, kafanıza takmayın. Benim oğlum 2,5 yaşında kelimeleri söylemeye başladı. 3 yaşında cümle kurdu. (cümleden kastım yanyana 3 kelimeyi getirebilmesi)

Endişe etmeyin, bu zamanlarınızın tadını çıkarın.

bosch'un internet sitesinde satılan var. servis onu tavsiye etti onu kullandık. makinenin içine boşaltıp kazan temizleme programında çalıştırdık. yoksa pamuklu programa koyuluyordu galiba. kutunun üzerinde yazıyor zaten. en uzun program olacak.
www.siemens-home.bsh-group.com

calgon'un ürünleri nasıldır acaba?

www.hepsiburada.com

mesela?

calgon'unki her çamaşırda kullanılıyor. 3-4 ayda bir değil. bu arada servis her yıkamada calgon yerine 6 ayda bir linkini verdiğim tozdan alıp kullanın dedi.

başka alternatifi olan var mı peki? :)

Sirke kullan. Deterjan yerine sirke koy ve çalıştır. İşini görecektir

uygulayacağı tork kademesini belirtir. yumuşak bir tahta için yüksek tork uygulamamalısın (mesela çam için düşük kademe secerken ceviz için daha yüksek kullanırsın) kesik vida ise darbeli kullanım için (genellikle beton için)

Onlar tork ayarı. Vidayı sıkarken ne kadar kuvvet uygulayacağını belirliyor. İstediğin ayardaki kuvveti uygulayınca matkap ucu dönmez sadece ses cıkarır. Böylece vidayı daha fazla sıkmamış olursun. O vida seklindeki ise matkap ucu işareti. Bir yeri delerken o konuma getirirsin böylece hiç durmaz sürekli dönmeye çalışır.

Vidayı aşırı sıkmak ana malzemeyi veya vidayı yalama yaptığından, o ayar vidaya verilecek torku limitlemiş oluyor. Bir iki denemeden sonra yalama eden torku bulup onun 1-2 ayar düşüğüne getirerek yalama yapmadan vidalama işlemini bitirebiliyoruz.

merhabalar, benim de bu konuda tecrübem yok ama sıkı geçmenin ölçüleri olduğunu biliyorum araştırabilirsin belki diye söylüyorum.

toleransları olması lazım şuradan bak bir;

www.muhendislikbilgileri.com

web.itu.edu.tr

sıkı geçme tolerans tablosundan belirttigin ölçüleri çakıştırarak bulabilirsin. Tolerans sınıfını malzeme ve koşula göre seçiyorsun. internette sıkı geçme diye arattır aradıgını bulacaksın.

tatlı bir sıkışıklık isteniyor ne güç bela giren ne de sallanan bunun icin hangi h'li kodu seçiyoruz.Ayrıca tabloyu nasıl okuyorsunuz? mesela linkte 1.6dan büyük 3mmye kadar olan h5 kodlu toleransa göre 0 -4 yazıyor. 0.4mm mi demek oluyor anlamadım www.konikkilit.com

abs plastikten olacak kapak. sıkı geçecek çokta zorlanmadan

kalıp çekmesini bilmeden bir kerede doğru yapmanız çok zor. deneyerek yapardım ben olsam. öncelikle sıfır ölçü verir çıkan sonuca göre rev. ederdim. veya kapağın iç yüzeylerini açılı yapabilirsiniz, dolayısıyla vurunca tak diye oturur. pahın en altında da +.3mm gibi büyük yaparsınız.

Genişlik dediğin delik çapı olarak düşün birim delik sistemi hesabı yap delik için H olur.
Ona göre kalite sınıfı var Smax Smin ne kadar isteniyor ona göre hesap yapacan.
Makine elemanları 1 veya makina tasarımı 1 diye kitap bul boyut ve toleranslar ünitesinde aradığın cevaplar bulunur.
Ayrıca tablo gerekecek.

Merhaba, öncelikle alüminyum profilin iç ölçülerinin toleransı da önemlidir. Kapağın gireceği derinlik belli değil. Fakat kapağın gireceği uzantıları açılı yapacaksın. Zaten kalıptan çıkması içinde bu açı şart ve en az 3 derecelik bir koniklik olmalı.Bu kapak az malzeme gitsin diye et kalınlığı 3 mm geçmez çogunlukla. Plastiğin türüne göre yumuşaklığı değişir. Benim tavsiyem kapağın profile oturduğu yerdeki son ölçü profilin iç ölçüsünden yaklaşık 0,3 mm buyuk olursa sorunsuz bir şekilde oturur. yani yuvaya giren kapağın on ölçüsü 2,2 mm ve 10,9 mm olacak. bundan sonra açı ile ölçü küçülecek. Eğer kapak bol olursa düzeltme sansın var kalıpta ufak bir revizyon işini çözer. Fakat kapak büyük gelirse işin zor. Onu hesaba katarsan iyi olur.

tam olarak aradığın nedir? yani atıyorum kılavuz çekme işleminin nasıl yapıldığı mı, yoksa atıyorum vida, diş, adım aralığı gibi metrik sistemdeki standartlar mı?

kesici takım satıcılarının sitelerinde teknik dökümanlar olabilir. ondan ötesi zor.

bir adet cnc veya torna makinesi lazım sana.

ne olduğu, nasıl yapıldığı hakkında bilgiler. ek olarak video ve fotoğraf da olabilir.

burada kısa da olsa bişeyler yazıyor, belki faydası olur.

www.bilgipasaji.com

tam olarak ne yapmak istiyorsun. Makina klavuzu ile mi diş açacaksın? yoksa elle olan 3 lü klavuz mu kullanıcaksın? Eğer makine klavuzu kullanacaksan bunun için cnc de devir ve ilerleme ayarlarını mı istiyorsun? Ya da pnomatik diş açma makinesini mi kullanacaksın?
Yoksa interpolasyonla mı diş açtıracaksın? Konuyu biraz daha açarsan yardımcı olabiliriz gibime geliyor.

Yıllarca yaptığım bir işi sormuşsun. Bütün tecrübelerimi harmanlayarak anlatayım sana. umarım işini görür. haydi başlıyoruz.

Delik. Delik çok önemlidir. geyik yapmıyorum. klavuz çekilecek deliğin olması gereken ölçülere uygun delinmiş olması lazım. nedir bu ölçü? diyelim ki metrik 6 mm vida girecek şekilde bir diş çekeceksin. metrik 6 vidanın dış çapı 6 mm dir ama yivlerin dibinden alınan çap ölçüsü 4,6 mm dir hatırladığım kadarıyla. işte senin diş çekeceğin delik bu ölçüde olmalıdır. klavuz takımlarının üstünde, bazı kumpasların sırtında bu ölçülerin tablosu vardır. hangi vida için hangi delik çapı olacağına dair. bunları gözetmeye bak.

klavuz takımı. genellikle üçlü, nadiren dörtlü olur. iki ana türü vardır.makine için ve el için olanları. makine için olanlarının boyun kısmı (üzerinde diş olmayan düz yeri) biraz daha uzun olur. el için olanı anlatayım. bu üçlü takımın klavuz kolu takılan ucunda dairesel çentikler olur. bir numaralı olanda bir daire, iki ve üç şeklinde gider. bazı takımların üzerlerinde 1 - 2 - 3 şeklinde numara yazar. bunların anlamı kullanma sırasıdır. sırayı şaşırırsan sıçarsın büyük ihtimalle. bir numaralı olanın diş açma bıçaklarına bakarsan uç kısmının bayağı traşlanmış ve yatık olduğunu görürsün.deliğe ilk girecek olan olduğu için yer yapması için böyle yapılmıştır. konik olan bu uç kısmın en üstteki en geniş yeri açmak istediğin vidanın dış çapından düşüktür. iki numaralı olan biraz daha düzgündür. üç numaralı olan ise vidanın son şekli gibidir, açılan dişlerin vidaya tam oturacak ölçüye gelmesini sağlar. uyanıklık yapıp bir numaradan sonra üç numaraya geçmeyiniz.

klavuz çekme işlemi. bir numarayı klavuz koluna tak. klavuz koluna iki sapından baskı uygula. mutlaka iki elini kullan. sakın tek koldan çevireyim deme, başlamadan biter işin. iki ucundan tut ve zıt yönlerde kuvvet uygulayarak döndür.klavuz kolunu sık iyice ki klavuz içinde dingildemesin. çok hassas bir işlem yapıyorsun o yüzden dikkatli ol. klavuzlar çok sert hava çeliğidir ve ani hareketlerde tıpkı cam gibi kırılır. içerde parça kalması çok boktan bir iştir. onu da anlatacağım ilerdeki paragraflarda. klavuza az biraz yağ sür. bor yağı da olur. konik ve iyice traşlanmış olan ucu deliğe sok ve hafif çevirirken düzleme her açıdan dik olmasını sağla. çok yavaş hareket ediyorsun yoksa kırılır. ilk bir iki turu doğru kaptırırsan gerisi kolay. ama ilk iki turu kaptırırken sakın geri çevirme. eğer çok aşırı bir sıkılık hissediyorsan delik olması gereken ölçüden küçüktür demektir, fazla zorlama. tatlı sert bir güç direnci olması lazım. klavuzun esnemesini iyi hisset. ilk iki turu düzgün çevirdikten ve artık "kaptırdığını" anladıktan sonra içerdeki talaşın kırılması için iki üç milim geri çevir. çıt diye bir sesle kazınan talaşlar kırılacaktır. böylece klavuzun sıkışmasını engellemiş olursun. eğer diş çektiğin deliğin altı açık değilse bu talaş sıkışması olayına çok dikkat et. bir numarayı böylece çektikten sonra iki numarayı tak ve çok zorlamadan, yamuk falan tutmadan bir önce açtığın yivleri denk getirip çekmeye başla. ara ara yağlamayı ihmal etme. bor yağı da dökebilirsin, ısınmayı önler. sakın çok hızlı hareket etme. üç numarayı da bu şekilde çekip temizlediğinde iş bitmiş olur.

klavuz kırılması. inşallah başına gelmez ama gelirse küfretmekte haklısın. karanlığa söveceğine bir mum yakalım. ani hareketlerle kırılır bu meret. bir de orantısız güç kullanımı. asla unutmaman gereken şey, klavuz koluna uyguladığın basınca klavuzun verdiği direnci çok iyi hissetmen gerektiğidir. tatlı sert bir ilişkiniz olmalıdır. ama sertliği abartırsan eline alırsın. diyelim ki eline aldın, yani klavuz kırıldı. üst tarafta ne kadar parça kaldığına bak. genellikle bir penseyle tutacak kadar pay bırakmaz ama olur ya o kadar bir pay kalırsa hemen bir penseyi hars diye takıp abanma. çünkü o hava çeliğidir çabuk dağılır. ayrıca şu da var ki bir klavuzu iki taraftan güç uygulayarak çevriiyorsun. pense ise tek taraftan döndürme hareketi yapar. o yüzden penseyi önce çok sağlam olduğuna inandığın şekilde tuttur, ondan sonra yavaş yavaş döndürmeye çalış, kuvvetini yine hissederek uygulamaya çalış. baktın ki dönmüyor, seni sallamıyor. ki genelde öyle olur. o zaman iki tane çelik şiş yapıyorsun ucu ince. yanına bir arkadaşını alıyorsun. ikiniz de şişlerin ucunu klavuzun bir yerine yerleştirip karşılıklı ters yönde hafif çekiç darbeleriyle tıklıyorsunuz. ince tıklamalarla yerinden oynadı oynadı. ikinci bir kişi bulamazsan tek başına da yapabilirsin ama hep aynı yerden vurma. klavuz üç kanatlı ya, diyelim brinci kanattan vurduysan, hemen karşı yöndeki kanada geç oradan vur. burada maksat dönme hareketi üzerinde uygulanan güç, her yönden eşit olarak gelsin. o zaman kasıntı yapmaz ve çıkar.

matkapla çürütüp çıkarmayı ise hiç düşünme, hava çeliğidir osurtturur adamı. çok kısmetli bir adamsan eğer, vidanın çıkış yönünde dönen bir maktap bazen kırık yere takılır ve klavuzu şıp diye çıkarır. eğer o gün mübarek bir günündeysen tabi:)

bu kadar kıyağı sana kimse yapmaz. başarılar:)

valla konu bu. özellikle belirtilmemiş elle ya da makinayla falan diye. her yöntem kabul edilir herhalde. o yüzden hangi yöntemle ilgili site olursa olsun kârdır benim için.

aşağıda makina ve el ile kılavuz çekebilmek için gerekli kılavuz takımlarının fotoğrafları var. elinherifi' nin söylediği gibi zordur kılavuz çekmek, insanı dert sahibi yapar. oturduğunuz yerde stresten dolayı şıpır şıpır terletir. zamanında 160 tane deliğe diş çekmem gerekti, bu nedenle biliyorum. ayrıca 2 kere kırmışlığım da vardır. :)

www.dunyamakina.com

soru kalabalığı olmasın diye :) burdan sorayım dedim
pek ibu yalama olan dişleri nasıl düzeltiyorlar
benim darbukanın vida yuvaları yalama almuştu normalde atıyorum 5mm lik delik 6mm olmuş, vida içinde rahat girip çıkıyor, verdim tornacıya, ilk günkü gibi yapmış bana geri verdi?
bu nasıl oluyor

vincenzo, seninkini bir büyük matkapla delip yeniden büyük klavuzla diş açmıştır muhtemelen.veya eğer çok kasmışsa ve delik yeri alüminyum falansa alüminyum kaynak veya başka malzemeyle doldurup yeniden aynı işlemi uygulamıştır. üzümü ye bağını sorma:)

@elinherifi darbukanın dışı alüminyum dökme zaten, muhtemelen öyle yapmıştır. çünkü vida tam oturuyordu yerine