eve 2 tane bayan erasmus öğrencisi almak.

Aynı günde 2 otobüs şoförü dövmek bir taksiciden dayak yemek veakşam üst kat komşuyla pıçaklı mıçaklı birbirine girişmek. Niye öyle bi gün geçirdim hiçbir fikrim yok daha da kötüsü ertesi gün hatırlamıyordum bile.

üstüme koşan lağım faresine tekme atmıştım. 3- 4 metre uçtu vikleye vikleye. kedi gibi bir şeydi.

not: fare fobim var.

Kız arkadaşımla yürürken 6 serserinin laf atması sonucu kendime güvenip 6sınıda dönmem ve benim suçlu bulunmam sonucu bir gece içerde kalmam

edit: o değil gelen cevaplara göre gördüm ki @straight gigolo abimizin başımızda olma şartıyla the expendables 3 kadrosunda oynayabiliriz. bu ne amk hepimiz action heroyuz resmen. birimiz el bombası atar,birimiz komşuyla bıçaklı kavgaya girer,diğerimiz ali boğazına dalar bir diğerimizde 6 kişiyi döver hahaha

Başıma salıncak çarpması ve benim hala yaşıyor olmam.

arabayla yağmurda döne döne kaymak, anayolun sol şeridinde trafiğe ters şekilde kalakalmak.

yol boş olmasaydı muhtemelen bunları yazıyor olamazdım.

uçağın düşmesi ve ölmemem

trafik kazası, yaralanma (dudak parçalanması, 2 diş dökülmesi), operasyon falan filan.

couchsurfing üzerinden ağırladığım brezilyalı, amazon ormanlarında kabile arasında yaşamış bir çift, gösterdikleri vahşi doğa fotoğrafları, anlattığı hikayeler, artı yanında getirdiği ve düzenli giydiği insan derisinden yapılmış deri ceketi.

elimde bavulumla, kalacak yerimin olmaması rağmen(burdaki dili de bilmiyodum o zamanlar)avrupada bir ülkeye yerleşmiş olmam.

bi gece çatışma arasında kalmıştım, bikaç el sıkmışlardı, düşününce çok da uç değilmiş.
aklıma başka hiçbir şey gelmedi, ne kadar risksiz, güvenli, izole bir hayatım varmış. üzüldüm resmen.

Spacecake kafası. Otele yolu bulamayacağımı, sokakta bir yerde kendimden geçip sızacağımı, soyulacağımı düşündüm. Bişey olmadı, vardım otele.

geçen kış karda buzda hiç düşmedim :D

birini gözünden vurmak.

selaleye giden dik ve dar patikada ayagimin kayip yuvarlanmaya baslamam ve yuvarlanirken ilerde patikanin yon degistirdigi gormem durmaya calismam ama duramamam. olecegimi anlamam, ama son anda arkadasimin beni gorup ustume atlayarak ucurumdan dusmemi engellemesi ve bir kac bin metre parasutsuz freefall yapmaktan kurtarmasi.

o olaydan bir kac sene sonra da yasimin artik tutmasi sebebiyle efes'e serbest parasut yapmaya gitmem hahah :)

bu cevapları okuduktan sonra duyuru fight club açmamız kaçınılmaz oldu. özel mesajdan numaralarınızı yazın beyler. haftaya cumartesi rahat kıyafetler giyip zirve yapıyoruz :P

candy crush saga level 273

Düşündüm de anlatmaya değer bir olay bulamadım. Ne mazbut hayat yaşıyormuşum amk..

*kışın şantiye de pick up ile aracın buzda kaymasından dolayı yemekhaneye arkadan girip önden çıkmak.

*karşı şeritte kaza yapmış olan transitten fırlayan(sol şeritin ortasında duruyordu,polisler falan da taşı kaldırmamışlardı) kaldırım taşına çarpıp takla atmak.

*elimi şarjlı matkap ile delmem,merdivenlerden yuvarlanmam,v.s kafa gözün yarıldığı birçok olay.

ne renkli hayatlarınız varmış amk.

+askerlik yaptığım gemiden firar etmek. kendimi Shawshank Redemption Andy gibi hissetiğimi hatırlıyorum. sonrasında komutanın bana benimde ona girişmemle hapis falan filan.

+armutlu'da hiç tanımadığımız birinin evinin balkonunda iki erkek gizlice uyumak. tabi camları tıklattık bir kaç tanesi dolu çıktı. boş olduğuna inandığımız bir tanesine girdik.

+komutanın yemeğine sümük atmak, çayına işemek.

+kuş gribi dönemi sahte sağlık raporu ile yurt dışına insan kaçırmak.

Samimi söylüyorum; yaşamıyorum. Bu ne lan ??

amına koyum bu ne lan böyle dışarı çıkıyorum çılgınlık yaşamaya gidiyom ben.önce bi kahvaltı yapayım ama aç karna çılgınlık olmaz.
edit: ben de askerde ktm'den kaçmıştım lan o olur mu?

koluma gaz bombası yemiştim, felç etmişti resmen. 30 sn solda olsaydım ya boynuma ya kafama gelecekti. it oğlu itler.

Yıllar evvel ünv. öğrenci iken bineceğim trende, tren kalkmadan önce ses bombası patlaması, polisin trende arama yapması ve bir ses bombası daha bulması. Hemen herkesin trene binmekten vazgeçmesi. Cimri babamın, bişey yok kızım polis buldu bombayı, biletin yanmasın diyip beni trene bindirip yolculaması. Bütün gece tırsa tırsa uyumadan Ankara'ya ulaşmam.

Annemin, bu olay üzerine babamla on gün konuşmaması. Evet.

ilkokul üçte iken avluda akşam yemeği sırasında, sarkan çamaşır ipini oyun olsun diye boğazıma dolayıp da çıkartamamıştım..
mosmor olmuştum, annem kızacak diye de haber vermemiştim ama sonra ablam teyzeme söylemişti, teyzem ince parmağını boğazım ile ipin arasına sokup sonra oraya bıçak sokarak kesip beni kurtarmıştı..

sonrasında gelecek olan dayağı bildiğimden hayatımın en hızlı koşuşuyla üst kata çıkmaya çalıştım ama yine de terlik isabet etti.. sağolsun annem :)

hacılar bu konu nasıl tekrar hortladı? hortlayabildi yani? teknik olarak soruyorum.

edit: ha yanda gözüküyormuş. ben ilk cevaptan sonra tekrar yukarı çıkmıyor sanıyordum.

şu anda çalan:
www.youtube.com

unintended
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

müslüm gürses - bir varmış bir yokmuş

www.youtube.com

www.youtube.com

volume kaç 2? :))
www.youtube.com

JoyTurk akustik
Www.karnaval.com

www.youtube.com

youtu.be

www.youtube.com

hdr.hdradionetwork.com

Facebook sunucusuna senin modeminden giden ve onlardan gelen bağlantı şifrelenerek başkarlının bu bağlantıyı izlemesi engellendi demek istiyor. güvenli olmayan başka kaynaklar da işte başka sitelere link veren paylaşımlar fotoğraflar vs.

adobe flash ogrenebilirsin klasik olarak

ben yapıyorum suan. sabahtan peri photoshop illustrator arasında mekik dokumaktan beyin amcıklaması geçiriyordumki sana denk geldim. Construct 2 isimli yazılımla html5 tabanlı oyunlar yapabilirsin.

Proje nedir hobi olarak 3d ile ilgileniyorum ozelden yollasana belki bakarız

Bizim bitirme projesi için değil de ders için ödev baabında bi oyun projesi var construct 2 ile yapılacak olan. Ama 3D yapmıcaz işte daha çok illüstrasyon kullanıcaz. 3d çalışacak olsaydık derdim sana gel deye.

@Agnahie,
abi sen yanlış anlamışsın; ben 3D modelci arıyorum, kendim değilim :D Ah olsam!

he pardon.

1- Bunalıma girmiyor, öyle bir koşturuyor ki yaramazlık saatinde geri kalan saatlerin tümünde uyuyor zaten, nasıl uyandırıp gezdireceksin..

2- Biz ailemle ayrı ayrı tatile çıkıyoruz, bir kısım tatildeyken diğeri evde kediyle ilgileniyor.. Arkadaşlarına emanet eden tanıdıklarım da var..

3- Kuma sıçıyorlar, kumdan kakayı alıp çöpe atıyorsun, değişim zamanı gelince kumu değiştiriyorsun koku olmuyor..

@infernalcadre;
4- Kediler söz dinlemez belli bir süre sonra sen onu dinlemeye başlıyorsun..

bende benzer şeyleri merak ediyorum ek soru sorsam kızmazsın umarım.

4- mesela köpeklere otur diyorsun oturuyor komut filan dinliyor. ama sanki kediler böle pek komut dinlemiyor gibi bu doğru mu ?

kedilerin köpekler gibi gezip enerjilerini atmaları gerekmiyor. evde hoplayıp zıplamak onlara yetiyor. bunalıma girmiyorlar. çok iyiler maşallah.

aslına bakarsan kediler de köpekler gibi sokakta gezdirilebiliyor.

kediye mamasını, suyunu ve kumunu bırakırsın evde kendi kendine kalır. köpekler yalnız kalamıyor, yanında götürmen lazım.

içgüdüsel olarak kuma yapıyorlar tuvaletlerini. özel kumlar ve kapalı tuvaletler var, kokusu gelmiyor.

Kediler genelde komut dinlemiyor ama alıştırabiliyorsun bazı şeyleri yapmaya ya da yapmamaya. Bunalıma girmiyor evde, yavru alırsanız zaten dışarıyı bilmiyor bile. Tabii isterseniz Şener Üşümezsoy gibi dışarıda omzunuzda bile gezdirebilirsiniz alıştırırsanız :)
Kumu temiz tutunca kokmuyor ama tüy olayı fena gerçekten kedisine bağlı olarak.

kediler insanlar tarafından evcilleştirilen bir tür değil. insanların yerleşik olduğu yerlere kendileri gelip mesken tutmuşlar. bu süreçte insanları da rahatsız etmemişler. adamlar zaten evlerdeki sefa ortamını bizzat deneyip beğenerek adapte olmuşlar yani. biz zorla dört duvara hapsetmiyoruz.

1- Bu kedinin cinsine bağlıdır biraz. Her gün biraz ilgi gösterip, biraz da oynadığınız sürece hiçbir sorun olmaz. Çünkü kedilrer yabancı ortamlarda kendilerini güvende hissetmezler.

2- Tatile giderken:
a) Birine anahtar verilir. O kişi her gün eve 10 dk uğrayarak suyuyla mamasıyla ilgilenir.
b) Hayvan oteline bırakılır.
c) Tanıdık birine bırakılır.
Yukarıdaki şıklardan kedi için en sağlıklısı "a" şıkkıdır.

3- Kıl tüy bırakmaz olurlar mı? Tabi ki bırakırlar. Yine kedinin cinsine, yaşına ve mevsime bağlı olarak bu sorunun seviyesi değişiklik gösterir. Bununla herkes kendi yöntemleriyle başa çıkar çünkü herkesin kıl tüyden rahatsız olma eşiği farklıdır. Kimisi çorbasındaki tüyden bile rahatsız olmazken ötekisi her gün çarşaf değiştirir. Ama ortak payda hayvan sevgisidir. Zaten kedileri yeterince seviyorsanız bu tarz konuları sorun etmez, illa ki ortak yaşam için uygun bir çözüm bulursunuz.


4- Kediler kuma işer sıçar. İsteseniz de başka yere yapmazlar. Çok titizlerdir bu konuda. Koku sorunu da tıpkı tüy sorunu gibi tamamen göreceli bir şeydir. Kimisinin "çok az kokuyor" dediği, öbürü için dayanılmaz olabilir. İşin püf noktaları ise şunlardır: Kedi kumu her gün düzenli olarak temizlenmeli ve sık sık da tamamen değiştirilmelidir. Kum kabı havadar bir yerde muhafaza edilmeli, mümkünse üstü kapalı olan tipleri tercih edilmelidir. Kedi kakası neredeyse hiç koku yapmaz. Çok hızlı kurur ve taşlaşır. Kumdan temizlemesi çok kolaydır. Öyle vıcık vıcık etrafa bulaşmaz. Tam tersine asıl sorun kedinin çişidir. Kokuyu çiş yapar ve kum değiştirilmedikçe geçmez. Hatta kediler de bu konuda hassastır. Eğer kumlarını yeterli sıklıkta temizlemez-değiştirmezseniz sizi protesto etmek için gelip halının ortasına sıçarlar. Böyle de süper hayvanlardır.

evi uygun olanlar camı falan açık bırakıp dışarı çıkıp dönmeye alıştırıyor kediyi. özellikle kızgınlık dönemlerinde baya işe yarıyor. tabi öyle bir durumda aşılarının yapılmış olması önemli çünkü dışarıdan hastalık kapabilir. ayrıca dişiyse kısırlaştırılmış olması da lazım hamile kalmasını istemyorsan. tabi hayvanın dışarı gidişine izin verirken başına gelebilecekleri de göze almak gerek.

kediler köpek gibi olmasalar da birkaç komutu gayet rahatlıkla öğreniyorlar. gel, hayır, vs vs. özellikle yapmasını istemediğin birşey için hayır kelimesiyle bir nesneyi bağdaştırman gerekir. sevdiğin elinle aynı anda şaplak atmaya dürtmeye kalkarsan kafa ambale olur hayvanın. ben terliğe alıştırdım mesela. tezgahın üstüne falan çıktığında elime terliği alıp 10 metreden hayır dediğim anda götüm götüm iniyor tezgahtan.

tüy olayı tamamen senin temizliğinle alakalı. yine kendimden örnek vereyim. normalde titiz bir insanım ve evde 1,5 yaşında dişi tekirim var. kısırlaştırmadan önce bir kez doğursun diye çiftleştirdik, 5 tavrusu oldu. doğuma kadar evde tüy sorunu yok gibiydi evde. hem tarakla haftada bir tarıyorum, sonra ağda yapar gibi bantla topluyorum üzerinde kalanları. halıları falan da fırçalıyorum haftada bir falan. ama 5 yavru 3 aylık olana kadar bende kaldı, evde heryer tüy oldu tabi. çok kedi olunca titizlik katsayın düşüyor. khiron'un dediği gibi biyerden sonra takmıyorsun. çalışıyorsan falan kıyafetlerinin dolaptaki düzenini -evde giydiğin tüylenebilirler ve dışarda giydiğin tüylenmesini istemediklerin- de ayarlarsın. tüyleri toplamak için bi aparat var ya mikrofon gibi yapışkan rulolu, ondan da alırsın. sorun olmaz. ama kediyi gerçekten seviyorsan gece hayvan gugur gugur ağzının içine kadar girip uyurken, tüyler ne olacak diye pek düşünmüyorsun, herşey halloluyor bir şekilde.

bence petshopdan falan alacaksan kesinlikle alma hele bahçen yoksa hiç alma.kıl tüy muhabbetine şimdiden aklın takılıyorsa hemen bıkarsın çok döküyorlar. fakat kötü durumda bir kediye sahip olacaksan başka tabi kedi kumu kullanırsın,bizim kediler çıkmak istiyor dışarı ama çıkamıyorlar çıksalar vızır vızır araba :'(

Ya ben biraz önce benimkiyle dışarı çıktım gezdik biraz hatta videoya aldım ama youtube a yükleyemedim nedense vimeoya atayım da şimdi altına açıklamasını yazarım bakarsın nasıl yapcan nasıl etcen. Kedinin karakteriyle alakalı tekirse falan yaramaz olur çoğu dışarı çıkmak ister.

tatillerde benle geliyor kafasına göre takılıyor.

bırakıyor ama stick rollerla alıyorsun tüyleri. işediği zaman da sıçtığı zaman da kokmaz topaklanan kum alıp sabah akşam bir kere temizleyip serin kuytu ve kuru bi yerde tutarsan o kabı.
thats all.

ankara'dayım. bence giyme. henüz gelmedi o hava.

Ben giyiyorum ama gündüz terletiyo akşam da iyi ki giymişim dedirtiyo.

Giyenleri gördüm ama su an garip bence. Daha dogrusu öğlen saatlerinde giyersen garip degil, cunku tisortle ciksan usumuyorsun. Ama akşam saatleri giysen normal, deri ceketle falan cikiyorsun disariya

Eskisehirdeyim

sabah akşam çok serin oluyor ama gün içinde bildiğin yaz işte. bot değil babet ya da önü kapalı ayakkabıları tercih edebilirsiniz.

Ben başladım hacı

bot giyenlere sövüyorum.

yok yahu ne botu

sen bi hukuğu bitirde

ben de buradan felsefe okumayı düşündüm ama dönemlik yaklaşık 400 liraya patlaması ve iü'nün sisteminin pek iyi olmaması nedeniyle vazgeçtim. giden arkadaşlar da pek önermedi açıkçası. bence hukukun yanında çok da gerekli değil ama ille de istiyorsan anadolu üniversitesi'ni tercih et.

işletme çok isabetli bir seçim olmuş. kimse akıl etmemiştir açıktan işletme okumayı. bence burada sorman bile hata. üşüşmesinler hemen.

Ben de işletmeye başlıyorum

çoook

thank god no.

annemi çok :/

Annemi ağlatmıştım, babamı hiç ağlatmadım ağlayacak biri değil zaten anca ölürsem falan ağlar..

İkisini de utandırdığım bir an olmadı.. Yani olmamıştır herhalde, olduysa da bilerek yapmamışımdır..

bildiğime göre olmadı. ben bilmeden olduğunu da sanmam, utandırıcı/ağlatıcı şeyler sözkonusu olmadı. (ama ne bileyim bir sebeple bana dair ağlamış olabilirler mi acaba? merak ettim şimdi, ikisi de hayatta olmadığından merakımı da gideremeyeceğim.)

babamı sadece 2 kere ağlarken gördüm, beni üniversitenin yurduna yerleştirdi. artık ayrılık vakti geldi vedalaştık bi baktım ağlıyor, ben de ağlamaya başladım.

bir de kedimiz öldüğünde ağlamıştı ama o benle ilgili değil.

annem ağlar çok sinirlenirse veya çok üzülürse. bir de ben çok ağlarsam o da ağlar hemen :)

çocuk-ebeveyn ilişkisi gereği olmalı empati kurmak zor, en beklemediğim anda ağlatıp hayal kırıklığı yaşatabiliyoruz

Universiteyi baska bi sehirde okumaya giderken annem babam ablam ben sarilip aglamistik.

babam muhtemelen benim hatırlamadığımı sanıyordu, ancak içkiliyken annemi abimi bir kaç kez dövdüğünü hatırlıyorum ben küçükken, hatta bir seferinde oteldeydik lobiye koşmuştum annemi öldürüyor diye ağlaya ağlaya daha 7 yaşında falandım.
20 li yaşlarımın başındayken konuşuyorduk işte baba kız sohbeti, söylemiştim sen böyle böyle yapmıştın, hatırlıyorum diye. ağlamadı ama suratı bir fena olmuştu gözleri dolmuştu, utanmıştı. Biraz duygusuz gelebilir ama, memnunum söylediğime, bildiğimi hatırladığımı bilsin istedim o da pişmanlığını ifade etme fırsatı buldu. bir şekilde bu babama karşı hep biraz kızgın olmama, mesafeli olmama neden olan, yüreğimi ağırlaştıran konu çözülmüş oldu, o hatalıydım dedi, ben affettim. bir yük kalkmış oldu.

Utandirmaktan degil ama babam istedigin seyleri yapamiyorum diye aglamisti
Annemi de ergenligin tavan doneminde sen hic iyi anne degilsin demistim aglama krizlerine girmisti

Fred Perry de alsaniz, Lacoste da alsaniz sonuc kacinilmaz. Anca kuru temizlemeye vereceksiniz.

benim lacoste, fp, ralph lauren, us polo assn'lar arasidna en uzun fred perry'ler gidiyor, soğuk ısıda yıkıyorum, ütülemeden kurutuyorum. non-iron gibi zaten kuruması yetiyor.

lacoste'lar sasirtici sekilde cabuk soluyor. rl'larda koyu renkler yine cok cabuk soluyor. us polo'lar da ayni sekilde. siyah/koyu lacivertlerde yikama sonrasi solma sorunu maalesef gecmiyor gibi, kuru temizleme de cozum degil. bazisi 1 yikama dayaniyor bazisi 4-5, ama illa ki soluyorlar.

deterjan çok önemli. mümkünse sıvı deterjan kullan ve renkliler için, koyu renkliler için, beyazlar için ne bileyim siyahlar için vs. ayrı ayrı deterjan al.
yıkarken renklere ayır ona göre yıka muhakkak.
ayrıca kuruturken direkt güneş ışığı altına asmadan sakın.
ütüyü de aşırı sıcak basma, dikiş izlerini kumaşa çıkartıyor.

ayrıca @düşünüyorum o deler kesme işaretsiz ve ayrı..

yıkama talimatını okuyacaksın bazı polo tişörtler polyesterden bazıları pamuktan olur yakaları da elastik içerir.

@ eranicus

O siyahlar için olan deterjanlardan aldım bir kere ama tek kelimeyle iğrenç kokuyorlar nedense. Çıplak giderim daha iyi.

benim 3 senedir giydiğim lacoste, fred perry pololar gayet rengi düzgün şekilde duruyor ama yıkama şartlarına vs. uymak önemli. maalesef yıkandıktan sonra marka fark etmeksizin hepsi yamuluyor.

öyleymiş. www.ilacpedia.com

ayrıca arveles kullanmayın.diş ağrısını aldı amma karın ağrısı yaptı hayvanoğlu

o zaman majezik de kalbe zararlı? ben kokrudan bi-profenid icmiyodum ama majeziki götüryom alimallah

kalbe zararlı olanlar cox-2 selektif inhibitörleri

nsaid ilaçların genel yan etkisi mide, bağırsaklar vs üzerinedir. cox-2 inhibitörlerinin bu etkisi azaltılmış, piyasaya sürülmüş, piyasaya sürüldükten sonra ölümler olduğu için geri çekilmiştir ama kullanımı devam etmektedir (sadece her bi tarafı ağrıyana verilmez)

hırs.

geçim

Tamamen tüketime ve egoları tatmin etmeye yönelik bir sistem olunca büyük çoğunluk razı oluyor. Büyük çoğunluk dedim çünkü sevdiği işi yaptığı için çok fazla para kazanmayan ama bu sayede sosyal hayatı için de zaman bulabilen ve etrafındaki insanlara da bunu kabul ettirdiği için daha az strese giren bir azınlık olduğuna da inanıyorum.

ismini bilmiyorum, google'da denedim bulamadım ama bir adam var, tipi ve sesi de james hetfield'a benziyor hatta. bu adam avrupa'da yüksek lisans falan yapmış, iyi firmalarda yöneticilik yapmış, sonra bir gün "hayat bu mu lan?" diyerek istifa etmiş, şan dersleri almış ve şimdi sokak müzisyenliği yapıyor.

olay zorunluluktan ibaret. çevremde okuyan kimse gerek duymuyorken işte çalışmadı şu ana dek. zorunluluk olunca da ölü gibi de olsan yapıyorsun.

Ben de ders bittiginde uzerimden kamyon gecmis gibi hissediyorum. Allah yardimcilari olsun valla zor is.

bazı fakültelerin programı daha hafif oluyor. haftada 3 gün dersi olan arkadaşlarım var. 3 gün de yarı zamanlı çalışıyor. 1 gün de tatil.

alışıyosun bi şekilde. Bir dönem haftanın iki günü 16 saatlik çift vardiyadan çıkıp sabahına derse gidiyordum, sonrasında uyku. İlk haftasında zorlandım bir tek.
Şimdi günde 2-3 saat dersim olan gün bile bazen ölü gibi oluyorum. Şimdi de buna alıştım herhalde.

Bak bu saatte ayaktasın. Halbuki insanın uykusunda en iyi dinlendiği zamanlar bence saat 11 falan. O öğrenci işten gelince hemen uyuyor. Dinç kalkıyor. Psikolojik olarak senden daha rahat, çünkü inandığı şeyler (eğitim) uğruna bir işte çalışarak yorulmayı göze almış. Sen belki boş oturuyorsun, farkında olmadan vicdan azabı çekiyorsun. O ise otobüste ders çalışıyor, mutlu. İşten gelip taksicilik yapan, bu sayede çocuklarının defter kitabını alabilmiş adam gibi mutlu.

Bir işte çalıştığım zamanlar derslerimde daha iyiydim, vakit değerliydi. Ne film seyrediyordum ne dizi. Müziğimi de gerekirse yolda dinliyordum falan.

işin sırrı ölü gibi olmamaktan ibaret zaten. gece uyanık kalabiliyorsan tamamsın. bunu sağlamanın tek yolu da "terkeden çok sevilmiş eski sevgili"dir.

İlk sene lisedeki gibi saati saatine derslere girdim. Sonra yanlış yaptığımı gördüm. Sadece gerekli derslere gerekli zamanlar girdim. Böylece rahat rahat çalıştım.

iki durum var
çalışkanlık
zorunluluk
ikisinden en az biri varsa çok rahat yapıyorsun. iş konusunda da iyi yürütmen lazım tabii.

okulu hayvan gibi uzatıyorum, paramı kazanıyorum.

Proticaret bedava modülleri ücretli,

Openchart kralı ve ücretsiz.

Ben ise sana Gittigidiyor, ebay, sahibinden, sanalpazar, n11 gibi siteleri öneriyorum. Satamaycak olduktan sonra hiçbir anlamı yok bu işin.

Hocam siz ürünlerimi aracı satmamın daha kolay olacağını söylüyorsunuz yani , peki gelecekte büyümek isteyen ve üretim yapan bir firma olacağım için kendime site kurup oralarda da satsam uygun olur mu?

sürekli teknik destek istersen ideasoft tasarım ve zenginlik dersen sağlam bi sunucu karşılığında magentodan iyi verim alabilirsin.

yerlilere baktın mı?
sarsılmaz ın modellerine?
www.sarsilmaz.com.tr

yavuz ve sarsılmaz öneririm , TSK hali hazırda bu ikisini kullanıyor.

sarsılmaz cm9 kompakt görünüyor baya sıkı ve sağlam. ondan alıyorum

beretta 92fs, 9000s
hk usp
walther ppk
smith wesson sw99
sig-pro sp2009
cz-75b
hk p2000

bunlara da bakabilirsin.

lütfen

pinkylips gibi ediyorsan etme.

kimi lan?

mümkün

Olur, bence problem yok

olur, müsaitim.

et tabi, oturur 2 muhabbet edersiniz.

bu hafta sonu olmasa da daha sonra olabilir.

da bizi mi davet ediyorsun, kimi davet ediyorsun?

muhabbetine güveniyo musun? sonra oturup karşılıklı boş boş kalmayalım

fatih terim ve başkanından başka bir muhabbet olsun :)

Etme. Salla gitsin.

ettim kabul etti :)

aaa bizi çağırmayacak mıydın? bedava kahve ve pasta var diye sevinmiştim ben de :P

kimi davet ettin? eve mi davet ettin? detay versene yahu biraz.

uzun zamandır hoşlaştığım kişiyi davet ettim. olur tabi dedi. :)
(gülücüğe odaklandım)

şalgam içmeye davet et

36 ay taahhüt ne kadar öderseniz ödeyin pek mantıklı değil.

36 ay çokmuş ya.3 yıla daha neler çıkar ödemekten sıkılır insan

ya orası öyle ama zaten çok konuşuyoruz o red elayta o parayı veriyoruz. 24x65= 1560 , 36x35=1260 yapıyor teknik olarak. kafamın karışmasının sebebi bu :D ama işte sıkılırım kesin haklısınız yoksa.

ya aveada da sadece ilk kişiye veriyoz saati diyorlar. benim kredi kartım daha gelmedi ya! yok mu şunu paket halinde veren bi yer?

bi de böyle bişey varmış:

medya.turkcell.com.tr

ilk 150 kişiye veriyormuş galaxy gear'ı

Evet uydu alıcısı içinde gibi düşün,
avantajı tek kumanda ile tv izliyorsun
dezavantajı ise normal uydu alıcılara göre kanal geçişleri biraz yavaş oluyor, yani hd kanallarda 1-2 saniye arası oluyor mesela youtube'de görebilirsin
diğer dezavantajı ise eğer trt'de bundesliga ve ntvspor'da (artık onu da vermiyor heralde tam emin değilim) la liga maçları şifreye girdiği için (biss şifreleme) maç olduğu sıralarda izleyemiyorsun o kanalı.

sana şunu (git:www.hepsiburada.com ) önermek isterim

@Agnahie, bunun ne farkı var benimkinden?

Led tv alip uydu izlemek yersiz olur sen yine hd bi cihaz al d smart tan onunla takil obur turlu rahat edemezsin.

3 boyut icin de uydudan izleyemezsin zaten d smart ta bi kanal var sadece 3 boyutlu yayin yapan yanilmiyosam o da her zaman degil. Kendin film falan indirirsen artik.

Ayrica almisken 40 - 42 inc yerine 47 inc gibi bi seyler alsan 500-750 gibi bi fiyat farkiyla en az 7-8 sene tv isini dusunmezsin bence.

Yani ayda 10 lira gibi bi borc cikar sana tv yi kullandigin sure boyunca. Ayda 1 paket sigara veya disarida 2 kahve parasi yerine 5-7 inc daha buyuk tv almani oneririm ben.

Olur o o zaman
Öpüşün şimdi

cumartesi günü 5 aylık ilişkimi bu şekilde bitirdim. aslında dün buna benzer başlığı ben de açacaktım da yazmaktan üşendim.

eğer çok fazla zaman harcayıp iyice birbirinizden sıkıldıysanız. iki taraf da artık yeter lan modundaysa işte o zaman gülerek falan ayrılınabiliyor. biz ayrıldık ikimizin ağızlar da kulaklara varıyordu. bir rahatlık bir mutluluk.

aklıma getirdin la garip garip gülüyorduk bir de. hatta diyalog aynen
-olmuyo mu kether ahahah
+olmuyo agna zaten evin her yerinden kitaplar cıkıyo kirli sepetine bile girmiş ya ahaha
-la yalnız o geçenki et sote var ya o olmamıştı bak zar zor yedim
+anlıyo musun bu yüzden olmuyo işte :))))

ben yapmadım böyle bir şey.

hoşlandığım kişiden niye ayrılayayım ki? demek ki artık bazı hal ve hareketlerinden hoşlanmamaya başlamışım. e o zaman da artık hoşlandığım kişi olmaz.

Uzak dur haci. 6 aylik mahkemeyle sonuclandi benim icin. Cok ufak bir dikkatsizlik yani

@agnahie yok zaten okuduklarimdan sonra girme niyetim hic olmadi, hatta okuduklarim bile yetti.

her gün güvenle kullandığını "düşündüğün" bir ortamda böyle şeylerin var olabileceğini öğrendiğin içindir, endişeye mahal yok, hayat da böyle zaten :)

o değil de, deepweb ile gerekli güvenliği sağlarsan yakalanmazsın büyük ihtimal ama agnahie'nin dediği gibi ufak bir dikkatsizlik başına iş açabilir, bilmeyen adam girmesin yani. (ben teorik olarak bildiğim halde girmiyorum mesela.)

hayatta var ama karşılaşmadın. karşılaşanların olduğunu bilmek senin için olaya gerçeklik katmış işte. geçer o his.

bu arada teorik olarak bilmek ve girmemek falan. nasıl oluyor bu işler? dikkatsizlik sonucu girmek diye bişey mi var mesela?

Arkadaslar mesaj atti buraya yazayim btc ile 2 kredi karti aldim nasil kullanacagimi da bilmedigim icin nalet olsunki ingiltere dandik bi bulten cikarip sabahin korunde aldirtti bebi karakola. Sonrasi standart dava sureci. Kkarti aliyorsaniz adres gerektiren iz birakan islerde kullanmayacaksaniz. Muhakak vpn oneriyorum

girmeyin arkadaşlar. dünyanın ne kadar iğrenç bir yer olduğunu idrak edip midenizi bulandırmaktan başka hiçbir işe yaramaz. belki biraz heyecanlandınız ama hiç duymamış gibi yapın. en iyisi bu. bir de sanırım sözlükte biriydi tor browser'da ip'si üzerinden pedofili videoarına erişmişlerdi. başınız ağrır.

Tam olarak öyle değil. Meyve sebzeler tohum veriyor ama verimi ve kalitesi çok düşüyor. Örneğin Yabancı tohum ilk seferde yirmi domates verirken ondan alınan Tohumdan büyüyen bitki beş domates yada hiç vermiyor. Bu tohumları amerika başta olmak üzere bazı ülkeler satıyor. Hala yerel bir tohumumuz yok. Pazarda gördüğünüz büyük patates, soğanlar ve domateslerin tamamı ithal tohum.

(bkz: monsanto)

İsrail dunya capinda gen arastirmalarina diger ulkelerden daha fazla onem verdigi icin spekulasyonlar olmasi dogal fakat kesinligi kanitlanmamis seyler sehir efsanesi olarak kalir. Ayrica yanlis hatirlamiyorsam israilin oyle super bi tarim gucu yok?

300 olması gerektiğine nerden vardın?

metrobüs gelmeden önce atrium civarında bloklarda 450 liraya eşyalı kiralıklar vardı. Bilmeden söylemiyorum

çünkü mal sahipleri kiracı sikmeyi çok seviyor. buna bir de emlakçı piçirikler eklenince hem kira fiyatları, hem de satılık ev fiyatları haddinden fazla rakamlara gidiyor.

Al bakalım sana 450 liraya 2+1'ler buldum :p

1) www.sahibinden.com

2) www.sahibinden.com

bi de 450-500 arasına 1+1'ler var, biri metrobüse yakın diğeri de bahçeşehirde :D

3) www.sahibinden.com

4) www.sahibinden.com

wc+mutfak+balkonun fix olduğunu düşün. bunlara gelen odalar metrekareyi artırıyor. ne kadar düşük sayıda oda olursa o kadar oransız bir fiyat dengesi gerçekleşiyor.

ben kiğilı tercih ediyorum, öncelerden çok kaliteliydi son zamanlarda o kaliteyi göremiyorum ama fenerbahçeden dolayı kiğilı markasını severim.

Hangi cins için soruyosunuz? Inditex ürünlerini beğeniyorum, zara başta olmak üzere. Bir de vero moda var sevdiğim. H&M de var. 36 beden. Erkek için de yine aynı şekilde zara hoşuma gidiyor. Kriterler, gerekmeyen bi pahalılıkta olmasın. Aldığım kumaşa verdiğim para değsin. Kesimleri güzel olsun vs.

+

Direniş'ten beri debenhams'tan bir ayakkabı dışında hiç bu mağazalardan alışveriş yapmadım yalnız. Alışveriş merkezlerine artık gitmiyoruz diye :) Beşiktaş'taki streetbox ve daha minik mağazalara dadandım, götürebildiğim yere kadar götüreyim diyorum.

ben colins seviyorum ne çok salaş ne çok klasik hem de ucuz işsizim işte. üstteki kiğılı falan diyince ezik hissettim biraz amk acaba bu ankete biraz basit mi geldim?

h&m ve zara

erkek, small

acıkcası bayagı kucuk beden gıyıyorum, ancak buralarda bana uygun + üstüne "junky boy crazyy" yazmayan, rengi mengi hoş şeyler bulabiliyorum. pull&bear'dan bershka'dan da almak isterdim de oraların small'ı bile büyük geliyor nerdeyse, 650 tane şey denemek de istemiyorum mağazada. vücud yaparsam giderim heralde oralara da.

Ben genelde jack&jones tercih ediyorum.nezaman girsem benlik biseyler buluyorum.baslica favorilerim dockers,pull&bear,bershka,levis,pierre cardin.

değişiyor aslında ihtiyaçlara göre. birkaç günü geçiştirmek için gidip rastgele bir mağazadan da alınabiliyor bazen.

damat, ve kığili formal giyimde çok iyiler, beğeniyorum.
günlük içinse genelde tercihlerimi markaları daha iyi tanıyan arkadaşlarımın fikirlerini alarak yapıyorum.

e/m

cinsiyet kadın.
beden normal insan işte.
ben ihraç fazlası satan yerlerden giyiniyorum. terkos olsun, kadıköy çilek sokak olsun, pazarlar olsun. mağazalardaki her şey minicik defoları var diye inanılmaz ucuza satılıyor. mis gibi.
ama oralardan bulunamayacak şeyler için h&m bebeyim gibi.

36 beden kadın
hiç fark etmez nerden bulursam, alışveriş sevmiyorum ben
Allahtan ki bişey aldım mı tadilat, terzi gerekmiyor. Görürüm, alırım, giyerim. 5 dakika filan sürer hepsi.

Cevap yazanlar iletisim bilgilerini ve teslimat adreslerini bana mesaj atarsa super olur ayrica. Yukarda yazmayi unuttum.

38 kadın

ben koton seviyorum her türk kadını gibi. günlük takılabileceğin ama aynı zamanda şık olabileceğin tarzda modeller oluyor. çeşit bol.

gömlek için genelde maviyi tercih ediyorum bedenime göre pantolon bulmam için çok zor olduğundan nereden bulursam alıyorum.

erkek, gömlek xxl pantolon bel:32 boy: 34 yada 36

Pull and bear, bershka, mango, zara genel olarak bu ucu aklima geldi. Cunku istedigim tarz bir tek orada oluyor genelde.

Kari kiz bayan neyse. Xs/34

tommy hilfiger
zara
hm
us polo
mudo
jack jones
bershka
mango he


e / s-m değişiyor.

iki tip kullanım kalemi var bende, ciddi ve sallama. ciddi üzerime yakışmasını istediğim, beni iyi hissettiren kıyafetler ve ayakkabı gibi 'kaliteli' olması gereken ürünler. bunları genel olarak kendini kanıtlamış markalardan yapıyorum. adidas mesela. ya da levi's, loft gibi. sallama olanlar da sürekli üzerine bi şey dökülen, yırtılma ihtimali yüksek ürünler. bunlara ciddi rakamlar yatırmıyorum. f/p olarak tatmin eden ürünler kafi. ayrıca genel olarak belli bi çizgiyi gözetmek zorundayım maddi bağımsızlığımı kazanana kadar. erkeğim.

Kumaşı, malzemesi iyi olması ve üstümde iyi durursa tamamdır.
Alışverişe çıktığım zaman Topman ve Jack Jones'a kesin uğrarım. Bunların dışında Gap, Levis, Mavi.

Erkek / M

36 kadın. İş kıyafetleri seçiminde ağırlıklı olarak; adil ışık, fabrika, zara, park's by park bravo, ipekyol, roman
Spor giyimde adidas başı çeker, diğerleri nadiren
Günlük giyimde koton, aeropostale, batik

Bunlar ağırlıklı markalar tabii. Vitrinde görüp beğendiğim birbirinden alakasız ürünler de mevcut.

Ne alacağıma göre değişir tabi ama genelde h&m , mango, bershka, koton gibi markaları tercih ediyorum çünkü beğeniyorum. Gereksiz pahalı olmaması, evdekilerle farklı kombinlere uygun olması ve tabi ki ihtiyacımı karşılaması önemli benim için. Marka takıntım yoktur, bunların olması şart değil illa. Gidip sosyete pazarından da alışveriş yaparım, hem ucuz hem güzel oluyor.

zara, topman ve h&m
tasarımları güzel oluyor. ben en çok buna önem veriyorum.
erkek s-m

Hayir abi kimisi yaradilistan oturu bakim gerektiriyor simdi ne diyeyim de allah gunah yazmasinki :)

uzun tırnaktan nefret ediyorum. bir kere çok kullanışsız. insan neden tırnak uzatır, bunu ben de merak ediyorum. geneli de hoş durmuyor.

Ya beyler o degilde uzun tirnak gorunce akliniza ilk gelen benim aklima ilk gelenle ayni mi ? :D

Nerden bilim lan.

Aga fazla uzun ve bakimsiz dedim basta dikkatini cekerim.

OLM Dİ Mİ YAA, kız arkadaşıma her gördüğümde diyorum bunu. ivranç. kontes gibi amk bülent ersoy gibi.

ben tırnağımı fazla uzun tutmamaya çalışıyorum. dikkat edersen "tutmamaya" deli gibi uzuyor çünkü. bi yere gidecek olsam 3 gün kalacaksam tırnak makası koymam lazım. ha deli gibi bakımlı filan mıyım hayır ne münasebet değilim kendim yapıyorum manikürü filan.
demem o ki illa uzatmıyoruz uzuyor-bazıları için.
ya da tırnakları çok küt-kısa-biçimsiz ancak uzayınca bunlar daha az belirgin.
genelde çok güzel elleri-tırnakları olan hatunlar fazla uzatmaz ya da french'li gezer
ha onun dışında evet moda diye bişey var :( türk kızı beyaz-siyah-kırmızıdan başka oje bilmezken maviler yeşiller moda oldu diye çol çocuk mavi sürmeye başladı misal -pembe süren 5 yaşındaki sıpaları diyorum.
ha bi de o takma pul acaip boyama işini almanyada o kadar çok gördüm ki burdakilere şükrediyorum. beterin beteri var.

en sevdiğim yerim ellerim ve dolaylı olarak parmak ve tırnaklarım.
fazla uzun olmamakla birlikte zaten en dibinden kesilmiş hali bile uzun yapılı tırnaklarımı 4te biri kadar daha uzun tutmaya çabalarım. iki hafta bir manikür onun haricinde elimden törpü düşmez her gün ojeliyim ve uzunken oje ellerim parmaklarım tırnaklarım daha güzel.

uzun tirnak parmagin devami gibi algilandigi icin parmagi daha uzun gosterir diye uzatiyor olabilirler

şaşırttı zira finansbank neredeyse sormadan 750 tl ile kart basıp bir hafta sonra ikibin tl'ye yükseltmişti. borç vermekte üstlerine yoktur.

yalnız iyi ki vermemişler, bu bankayı kullanmamanızı şahsi olarak öneririm.

gecikmeler ne zaman oldu?

2012 yılının ağustos ve eylül ayında

üzerinden neredeyse bir sene geçmiş, normalde pek dikkate alınmaz ama banka politikası değişkendir. belki son bir yıla bakıyorlardır ve bir yıl henüz dolmamış.

ne zamandır çalışıyorsunuz sigortalı olarak?
maaşınız ne kadar?
istediğiniz kredi tutarı ve aylık taksidi ne kadar?
kira veriyor musunuz?

bu bilgiler ışığında bir cevap verebilirim. herkes görmesin isterseniz mesaj atarsınız.

asla yanıldıgımı kabul etmezdim şimdi eskisi gibi degilim artık hiç yanılmıyorum lanet olsun çok zekiyim.

rakip güçlüyse mal mal savaşa devam etmek yerine geri çekilmeyi ve rakipten bir şeyler öğrenmeyi öğrendim.

rakip: iş, okul, aşk, yarışma her şey olabilir.

hiç bir egosal problemim yok, hatta hiç bir konuda problemim yok...
üstün insanım, übermensch'im ben.

ucanspagetti ye tik atmazsan gözümden düşersin.

insanlara çok yakınlık göstermem... insan derken, karakteri ucuz, labali insanlar... kendimi asla hoşlanmadığım insanlarla sıkmam... birlikte olmak zorunda olduğum insanlarla da saygı çerçevesinde mesefemi tutar, iyi ilişkilerimi de zedelemem.. çok optimum bir samimiyet dengem var... laf olsun diye kıyaslanmayı az etmem ve birinin herhangi bir kötü, adice bir davraşına şahit olursam yüzüne acı konuşurum... bunların egosallıkla ne alakası var diyeceksin... aslında bunlara dikkat edilmedikçe ego refleksi gelişiyor.. ama karakter önceliklerini bir kenara bırakıp söylemek gerekirse,,

rakibin üstünlük kurması sonrası, seyircilerin rakibe bakması.. sonra bana bakmaları...

Egom gururumdur. Henuz duzelmedi.

alınganlık sayılıyor mu? çok alıngandım az alınganım. niye beni de çağırmıyorlar, bende bir sorun mu var? diyordum arkadaşlarım bir yere çağırmayınca, fark ettim ki zaten beni arkadaşları olarak görmüyorlarmış :D ama alınganımdır gene de biraz.

ha bir de gururlu olma durumu da vardı, azalarak bitecek diye umuyorum -gurur dediğimiz şey kibir de getiriyor da, onu da ben sevmiyorum.. sevmediğimden yani :))))) -


bir de, kırılınca söylemezdim ben. karşımdaki anlasın diye beklerdim. konuşmazdım. gururdan geliyor gene sanırım bu. sonra bir arkadaşımın çabaları sayesinde onu biraz kırdım. aslında en önemli problemim buydu sanırım. gene de insanlara hala güvenemediğimden, öyle gidip de "sana şundan dolayı kırıldım." vs diyemiyorum, kırıldığım şeyleri kendim de çocuksu bulduğum oluyor çünkü, eğer onu aşabilecek alınganlık seviyesindeysem sorun yok, ama bazen aşamıyorum işte.

umarım yaşlandıkça daha da olgunlaşırım, ki önümüzdeki ay 28 yaşında olacağım -alıngan terazi'yim, evet :) - daha nereye kadar devam edecek bu çocukluk bilmiyorum. büyümem lazım, biliyorum ama bana hala 17'mişim gibi geliyor ki? onu ne yapıcaz bilmem :/

Biri bana bir kere aşık olduysa yaşam boyu aşık kalmak zorunda. Bunu çözemedim. Çözdüğümde haber veririm.

Birisinin bana aşık olduğundan emin olmadan ve yine aykı kişi benim için bir fedakarlık ve iyilik yapmadan, hiçbir şekilde o kişiye ilgi duymam. Neyse ki erken farkına vardım.

kendimi çok zeki zannederdim. diğer insanların benden daha zeki olabileceğini zamanla kabul ettim. bunu kabul etmiş olmaktan memnunum.

egom bazen çok şişik bazen çok sikko. acayip dengesiz.

bu nasıl ispanyolca arkadaş. sorun yok diyor, bekliyormuş sizi.

Sikinti yok optum yazmis.

iyi geceler x ile başlamış

ilk girişle muaks kısmını çözdüydük de o aralarda fueses falan ne demiş tam acaba?

o fueras ile aynı, ola ki gecikirsen de mühim değil diyor.

niye internet uzerinden degil?

Aslında mekan bulduktan sonra iş tamam.
Eğer beş altı kişiyseniz ve düzenli geliriniz varsa hepinizin katkılarıyla yürütmeye başlarsınız. Bazı şeyler de yavaş yavaş, kalabalıklaştıkça eklenir. İlk bir çay ocağınız olur, sonra birkaç nmasa atar mini bi mutfak tipi bişy yaparsınız, sonra kitaplık eklenir... Zaten çoğaldıkça herkesin katkı yapması gerekne miktar da azalacak.

Yuzyuze bakmak asil maksat. Eskiden oldugu gibi.

Ogrenciyiz. Benim gelirim nispeten yuksek ama onumuzdeki iki sene riskli bi noktada olacagim icin harcama ya da yatirim yapamiyorum. Yani bazen yuksek bazen gidimi gidimina denk geliyor sorunum o.

zamanında ingiliz centilmenlerinin kurduğu, kahvehane tipi istişare kulüpleri gibi mi? nasıl yazılabiliriz buna?

Aynen onun gibi. Ne bileyim ortada daha birsey yokki :)

sağlık?

uyku

gençlik

daha pahalısı

sağlık.

aile.

Sevgi?¿

Gezegenler?

zaman

bi de böyle bir şey vardı paylaşayım dedim:

www.itusozluk.com

Eski sevgili.

göz. bütün vücudun yenilenir, bir tek gözün seninle beraber yaşlanır.

Andromeda takim yildizi

un lazım birde. tarifle editlerim birazdan

www.modagibi.com
annemineli.blogspot.com

un yoksa yapamazsın. bu malzemelerle anca çikolatalı yumurta olur.

süt ve un da lazım.

i.b öğrenci mutfağı hizmetleri iyi akşamlar diler.

sütle unu biliyordum ama belki onlarsız da olur diye şeyetmiştim ama şuanda yıkıldım :(

un olmadan hamurişi yapabileceğini mi düşündün cidden?

ananem ona akırtma derdi o gün bugündür krep lafını duyunca bi garip oluyorum. Fazla ince yapma yalnız, çok yoğurki sonra dağılmasın. gudbay.

guldurdun beni patos yumurtaya nasil bir islem uygulayip krebe cevirebilecegini dusundun? in al sut, un 2 dk.lik is nolcak
krep tavasiysa cok yag koymana gerek yok hatta peceteyle azcik yag alip peceteyi suruyorum ben tavaya..kalin yapma sakin cok kotu olur tadi. eger pismeden dondurmeye calisirsan parcalarsin, iyice pismesini bekle ama yakma da ..
ilk yapisinda kotu olabilir moral bozmak yok, yapa yapa ustalasiyor insan
bir de 2. linkteki kadar cok pisirme kahverengi noktalar olmadan alinca daha guzel oluyor
bir de sicakken ye tavadan alip nutellayi surup sarip hemen yemeye basla. 2 3 dk sonra sogudugunda igrenc oluyor

dubleks villada oturduğunuzu söylemeniz iyi oldu. zira hayvan teşhisi için çok önemli bir detay. bence o hayvan bir dinazor, evi satın.

dublex villa ne lan?

dublex villa faresi olabilir. çok esrarengiz hayvanlardır tahmin ettiğiniz üzere. bence villayı satıp triplex villa alın. ama orada da triplex villa fareleri olabilir temkinli olmak lazım.

faredir muhtemelen.

antonisyus faresidir. dublex villa demeseydiniz bilemezdim ama. çünkü antonisyus faresi sadece dublex villalara dadanan bi fare çeşidi. bizim gecekondudakilere sıçan diyoruz kısaca. antinosyus faresi için de (ne kadar banal olsa da) sıradan fare ile mücadele yöntemlerini kullanmanız kafi. biliyorum çok klişe ama altından fare kapanı yaptırabilirsiniz dublex villanıza uygun olarak.

bu arada eğer villanız triplex olsaydı antinosyus değil merkisipivua faresi dadanacaktı. onlar da triplex villaları tercih ediyorlar.

iyi akşamlar.

fakirler falan olabilir.

Villada oturmak icin okadar zengin mi olmak lazim illaki. Normal bi ev iste. Ne diye zengnlik fakirlik muhabbeti. Dublex demenin villa olduğunu soylememin sebebi bahceden nasįl gelir fare duvarın icine fikir yürütecek birini bulmak. Alemsiniz. aslında bende fakirdim bi zamanlar. Kucukken ekmegin arasina susi yırdıh. Oyle boyle degil seviyorum ben fakirleri. Adamlardaki hayal gücune bak. Hangi zenginde var bu yaraticılık. Villa üzerine cesitlemeler. Oyle cok zengin degilim la. Bilgisayar alamadim iphonedan yazıyorum. Düşün yani.

Yani villa genelde 2 katlı olur ya bilader dublex demişsin bir de biz ona takılıyoruz sen relax raadına bak.

Burda genelde triplex villalar. Neyse bea. Bu ne hayvanı. Ya kartonpiyeri kemiren bir böcek. Ya da elektrik hattinda gezen bir fare. Bulamadım. Bu elektrik hatti tavani boylu boyunca sarar mi. Bide hic duvardan cikmiyor. Fare olsa cikardi sanki?

detaylı bilgilendirme ıcın tesekkur ederım gercekten, bir yere not aldım yazdıklarınızı.

o tarz bir sitenin maliyeti en az 4000 dolardır.
Açılış işlemleri en az 1000 tl'dir (şirket kurulumu)
ofis ve depo kiran toplamda en az 3000-4000 tldir.(200 metrekare bir depo)
Kargo anlaşması şirket bazında 500-1000tl'dir.
Sanal posların zaten sisteminle birlikte gelir ancak hesaplarının açılışı için en az 2000 tl gerekir.
Depolayacağın ürünler için en az 10.000 tl sermaye gerekir.
Lojistik tedarik zincirini ayakta tutmak için her ay en az 2000 lira giderin olur.

isinizinternette.com.tr adresinden vergi levha numaranız varsa 50 ürün ekleyebileceğiniz eticaret sitesi, sanal pos domain ücretsiz 1 yıl boyunca.

bu konuyla ilgili Derin15 ile görüsebilirsiniz. (bkz: http://www.derin15.com)

Bu konuyla ilgili Solem Teknoloji ile görüşmeni tavsiye ederim.

solemtech.com

eksisozluk.com

Usta çok uyku getirir diyorlar, uyumayıp vize projelerini yapmam lazım.

nefes alamiyor, basi agriyor, kic catalindan ter damliyorken 20 saatte yapacagin projeyi bunlar yokken 5-6 saatte yaparsin herhalde.

güneş yüzüme vurduğunda diyorsan, saman nezlesi olabilir. alerji yani.
kolunu niye kaldıramadığına da bağlı durum. kas ağrısı mı yoksa alerji mi yorgunluk yaptı...

alerji de olsa grip de, theraflu işe yarar Agnahie dediği gibi.

ne olduğunu öğren bir an önce bari. alerjiyse histamin iyi geliyor. theraflu sürekli kullanılmıyor çünkü.

Ben petburada'dan çok memnunum. Hemen kargoluyorlar, ilgililer, her siparişe küçük hediyeler koyuyorlar.

biz sülalecek www.temizmama.com kullanıyoruz. hem çok uygun fiyatları, hem de çok ilgililer.

Ben de şimdiye kadar;


www.juenpetmarket.com
www.otuz.com

gibi sitelerden alışveriş yaptım, ikisinden de memnun kaldım.

Nehirpet.com

pet alışveriş sitelerinin hemen hepsinden alışveriş yaptım ve hepsinden memnunum.
türkiyede, herkesin işini iyi yaptığı tek sektördür pet alışveriş siteleri.

petburada.com

canpet tavsiye etmem. sikayetvar.com'a bakabilirsin
ayrica devamli spam posta gonderiyorlar

sık sık kampanyalı ürünler girmekte...

www.bulabilirim.com

1) web tasarim icin genelde photoshop tarzi bi programda cizilip sonra html + css + javascript'e aktarma yapiliyor. daha degisik yontemler mevcut sanirim ancak temelde bu. tabi html + css + javascript icin cesitli kutuphaneler ile hayat kolaylasabiliyor. bootstrap, sanirim en bilinenlerinden biri.

2) chrome veya dengi bir tarayici, gelistirici araclari olmazsa olmazlar arasinda. ben intellij idea kullaniyorum (tabi asil isim degil web uygulamalari) html/css/javascript icin guzel kolayliklar saglayabilir.

3) kendin wordpress veya benzeri bir blog kurarak ustunde kurcala yapabilirsin ancak php/mysql ogrenmek gerekebilir (wordpress icin en azindan)

o verdiğin linktekiler ile hiçbirşey yapamazsın. html dediğin olayı çok kısa sürede aşıp css öğrenmen lazım. kaynak olarak da w3schools.com u öneriyorum. ayrıca basit güzel templateleri indirip kodlamalarına bakabilirsin. kolay yoldan tasarlıyım diyorsan photoshop arayüzünde sahip adobe muse kullanabilirsin.

Web tasarım 3 temel aşamaya bakar. Sırasıyla gelirsek,

1- Interface Design yani arayüz tasarımı ki bu basitçe sitenin tasarımı denebilir. Bu tasarımı photoshopta ya da paintte yapabilirsin kullandığın platforma göre tasarımın kalitesi elbet ki değişir. Evet tasarımını Photoshopta hazırladın ve artık diyorsunki bunun kod tarafına geçeyim.. Ama yine de yapacakların bitmedi, önce ps üzerindeki tasarımını kodlanabilecek hale getirmen lazım. Lak diye çıkış alırsan site tek bir parça resim olarak görülür. Bu yüzden onu "kesmelisin". Evet sitenin fonksiyonlar ve statik alanları vardır. Atıyorum logo bir statik alandır ancak butonlara daha sonra CSS ile bazı efektler verebilirsin buna da ister dinamik ister fonksiyonel alanlar de, sen bilirsin. Bu yüzden kesme işlemini (slice tool ile yapılır genelde) yaparken her bir piksele bile dikkat etmen gerekir.

2- Front Ent Coding yani Önyüz kodlama. Burada ise yapacağın şey css ve html veya php kullanarak resimlerden oluşan siteni kodların imajları yönettiği bir hale getirmek olacaktır. Kısacası photoshopta mouse ile yaptığın işi kod alanında kodlarla yapacaksın. Bu da senin kod bilgi düzeyine ve yaratıcılığına göre değişir (yaratıcılık, zira artık native languages denen bişii var)

3. Kısım ise Backend Coding'dir. Yani tasarım ve ön kodlama işlemleri biten sitenin arka planda bazı işlemleri yapmasını sağlayacak kodlamadır. Örnek vermem gerekirse; veritabanına bağlanma, kayıt olma, diğer sitelerle etkileşim, iletişim formların vs gibi en basit örnekler.
Yani sen siteyi tasarlarken bir login alanı da çizdin, front endde login alanını kod ile sitene yerleştirdin yani sitenin neresinde olacağı belli ancak o an için fonksiyonel değil. İşte backend'de bunu gerçekleştirirsin. Önceden tasarladığın bir veritabanından siteyle alışverişini sağlayacak olan interface i efendime söyleyeyim bu şekilde kodlar ve siten üzerindeki login alanıyla ilişkilendirirsin. Bu biraz daha profesyonellik isteyen bişi. Ya da bilgi isteyen bişi. Evet.

4.sü de var aslında ama bunlar basit olarak ftp (file transfer protoco- dosya transferi) ile siteni sunucuya gönderme ve basitce yayınlamak. Bu kısım sana kalmış.

eğer 1800-2000 liralık bir netbook olmayacaksa israf.

netbookların dönemi geçti, ultrabooklara bakmalısınız bence

netbook var bende iyi...onla calisiyorum. ama ultrabook butceniz varsa daha iyi. evet demode oldugu kesin. ama ise yariyor.

sakın alma hoca bende vardı hibrid ultrabook'a geçtim rahatladım.

netbook öldü.

Fusion APU'ya sahip, HD medya çözebilen bir netbook olursa ve uygun fiyatlıysa neden olmasın? Tabi tutup da N2600 işlemcili, denize düşse kendini kurtaracak kadar işlem yapabilen bir şey için 700-800 lira insaf olur.

1000 liraya da giriş seviyesi ultrabook alabilirsin. Netbook hafifliğinde, 10 netbook gücünde.

surekli pc im bozuldu vs vs diye is cikar ipnelere

Ha bir de mac bilgisayara microsoft logolu klavyeler koymuşlar :D arel üniversitesidir sözünü ettiğim bu arada. gülün

rektore ne diye sikayet etmisler? hakkinizda sorusturma acilmis mi?

Bilgisayarlarda yetkisiz işlemler yapıyor diye. Açılmış sanırım ama daha bana bişi söylenmedi. Haberim var sadece

peki zarar vermek istediginiz kisiler bilgi islem elemanlari mi yoksa okula mi zarar vermek istiyorsunuz? direk network'e mudahale edebilirsiniz mesela. hacettepe universitesinde serverlar okulun kutuphanesinde bulunuyordu mesela. lol

abi aslında mevzu zarar vermek de diil ego yaptı herhalde birileri ki kulağıma böyle bi laf geldi yalan söylemicek biri tarafından. E haliyle zoruma gişdiyor 2007'de açılmış okulda bir bilgisayara font bile atamıyoruz. Ben yaptım oldu deyince şikayet ediliyorum. Nasıl iş lan bu? Ona canım sıkkın benim

siz de rektore sikayet edin butun gerzekaliliklarini. her turlu yontemi denediginizi islerinizin aksadigini...hizaya gelirler

Yazın bir ay değil 3 ay yap o işi ama yap mutlaka. Ben sana açıkça söyleyeyim, ezilebilirsin, (müşterilerden ve patronundan) kötü muamele görebilirsin. Ama kendinden ve karakterinden emin olduktan sonra bunlar vız gelir tırıs gider. Aynı zamanda insanların yüzsüzlüklerinden, kimilerinin yüce gönüllülüğünden çok daha güzel haberdar olursun. Bunun yanı sıra bu genç yaşında bu işi yapacak olman, ilerisi adına, okulun adına kamçılanmana sebep olacaktır. Ve emin ol bu işi bıraktıktan sonra ömrün boyunca garsonlara samimiyetle teşekkür etmek, oturduğun bir restoranı objektif bir gözle analiz etmek, tabağını çatalını masanı düzgün bırakmak gibi güzel alışkanlıklara sahip olarak ve daha güçlü bir karakterle yoluna devam edeceksin.

edit: acil bir ihtiyacın yoksa da kazandığın paralarla bir yabancı dil öğren ve sonraki sene dilini kullanabileceğin daha iyi yerlerde, farklı bir sektörde çalış.

18 yaşını doldurmadan hatta bir ara 21 gündemdeydi alkollü mekanlarda garsonluk yapamazsın. 1 ay için işe almaz kimse (alır da onlar da ne sigorta yapar ne doğru düzgün maaş verir.) zira işin portor muayenesi, sigortası vs var.

mc donald's ve burger king bildiğim kadarı ile part time olarak eleman alıyor. yaza girmeden başvurursan daha iyi olur sanırım. ve tahminimce hizmet sektörünün en zor işlerinden birisi garsonluk.

greenpeace yüzyüze projesi de olabilir (evet gönüllü değil onlar). 18 yaşından küçük alıyorlar mı bilmiyorum ama alıyorlarsa eğer insanlarla iletişimin falan da baya gelişir.

eğer başka bi özelliğin varsa geliştirebileceğin, ilgi alanın vs. onu yap. neden diye sorarsan, en başta 1. sıradaki arkadaşımızın dediklerini benim gözümle bak,

- insanların yüzsüzlüklerine zaten günün her anı tanık oluyorsun, otobüste, sokakta, ve olacakısn da. hele bir gerçekten işe başla.. bunları şimdiden tanımak sana bişey katmaz. hayattansoğutur. ilişkilerine güvenin sarsılır, eleştirel bakacam diye vs. oturduğun restoranın garsonların vereceğin tepki onların sana vereceği hizmetle orantılıdır. eğer iyi hizmet ederlerse sen de emir vermez rica ile ya da kibarlıkla siparişini verirsin. üstelik garson olursan, ki tecrübesiz olduğun için oldukça ezileceksindir her iş sana yaptırılacaktır, en çok sen yorulacaksındır ve ciğeri 5 para etmez adamlar sana emir verecektir; üstüne üstlük tiplerini (bahşiş) çalacaklardır. oturduğun restoranda benzer tipleri gördükçe onların da senin gibi insanları nasıl ezdiğini hatırlayacaksın, bu sebeple hiçbir zaman kibar davranmayabilirsin garsonlara karşı. ayrıca, kimse tabağını çatalını nizami bırakıp gitmek zorunda değildir.

benim tavsiyelerime gelince, yazları yorulman kesinlikle tavsiye ettiğim bişey değil. git basket oyna, yüz, koş, bisiklet sür, akşamlara kadar iç, gez.. eve geç gel, gül, eğlen.. bunları yap. garsonluk sana günlük 20 ila 30 lira arasında bir para verir bahşişlerle 35'i geçmez ve tüm gün pestilin çıkar. böyle yapacağına git bir halısaha maçına gir iddiaya gir, iddialı olduğun şeyler yap.

garsonluk bir bok katmayacak sana.

benim kuzenim yazın beni burger kingte işe sokacaktı ona güvendik iş aramadık yer bulmadık.
yaz geldi :

18 i doldurmayan olmuyormuş işte 1 aylık almıyorlarmış gibi bahaneler ile kıvırdı uğraşmadı.
böyle bir hataya düşme eşşeğini sağlam kazığa bağla.

çalıştığında yaptığın işin hakkını versinler ne iş olursa git.

garsonlukta biraz boylu poslu olman gerekiyor galiba , biraz olgun göstermen gerek alıyolar.

nerde oturuyosun sen

önce büyükte sonra küçükte çalışması gerek. ilk büyükte çalısırsan kafanda milyonlarca soru işareti olacak. daha sonra küçüğe geçtiğinde bu cevapları bulmaya calısacaksın ve canın da sıkılmayacak küçük yerde :)

yemek yaparım, temizlik de yaparım ama 130 kiloyum kabul mü?

@thracian caktirmadan iyi laf sokus

sana kabul.gel başla.

good girl @thracian

Yok yok aman diyim, sen mümkün değil kesemezsin. Kedileri veterinerler bile tıraş esnasında hafifçe uyutup etkisiz hale getiriyorlar. Bir veterinere falan sor soruştur bakalım ne fiyat verecekler. 50ğ-60 lira civarıdır diye tahmin etmekteyim.
Bir de tüy toplayıcı taraklar var ama bir boka yaradığını söyleyemem.
Şu ara bir de tam mevsim dönümü, bizim ev de tüy içinde boğuluyoruz. Ben de tıraş ettirmeyi düşünüyorum. Veterinerimiz 5 ay falan idare eder dedi bir kere tıraş oldu mu.

Görünen o ki gerekeli ekleme: Kendi veterinerim kendi kedilerini yılda iki kez tıraş ediyor. İlk etapta tıraşı bana tavsiye eden kendisi oldu. Ha siz doktor değil allah şifa verir diyenlerdenseniz o kadarına ben karışamam.

uzun tüylü kediler bazen beslenmeye bağlı, bazen de mevsimlik tüy dökerler. furminator kullanılabilir fakat bahar-yaz aylarında tüylerini kestirmekte yarar var, hayvan da çok rahatlar, zaten öyle sıfır numaraya da vurmaz kuaförler. daha önce de dediğim gibi ben veterinerlerin bu işi yapmasına karşıyım, kedi köpek kuaförleri çok daha tecrübeli, bayıltmadan da yapıyorlar. ben senede 2-3 kez traş ettiriyorum, kışın ettirmiyorum tabii.

ya kardeşim ben zaten hayvanın otuna bokuna razıyım, tırnakalrını da hiç kestirmedim şuan sadece evde tüy içinde boğuluyorum yemeğimden bile tüy cıkıyor diye kestirmek istiyorum.

kedi traş etmek için anestezi verecekler hayvana. her anestezi bir ölüm riski, aldığı kimyasallardan da karaciğeri zarar görecek. bu yüzden benim veterinerim önermedi, bizim kız da deli tüy döküo.
eğer tüyleri yumak yumak dolanmışsa ve tarayarak açamıyorsanız o zaman traş lazımmış yalnız, dolanan tüyler cildi haşat ettiği için traş öneriyorlar.

tüy dökümünü azaltmak için kullanılan vitaminler ve özellikle de balık yağı kapsülleri var, bi nebze azaltıyolar tüy dökümünü.

yilde 1 defa (yaz donumunde)tras ettiriyorum hayvan da rahatliyor. eger ki kediniz sakin ise anesteziye gerek kalmiyor. (benimki gayet sakin oturuyor) pet kuaforune gidin ve isinin ehli bir yer bulun istanbuldaysaniz onerebilecegim yer var. 50 tl ucreti

Veterinerler 20-30 liraya traş ediyorlar. Ev ortamında olduğu için yaz gelirken tüylerini kestirmeniz çok iyi olur.

avukata verirler. bir sure sonra adiniza icra takibi baslar. once tebligat yapilmasi icin ugrasilir. size, aile uyelerinize, ayni evde yasayan birisine, calistiginiz yerdeki bir calisana veya muhtara tebligat yapildiktan sonra siz hala odeme yapmamis durumdaysaniz haciz asamasina gecilir. once eve vs gelmek yerine maas haczine bakilir. calisiyorsaniz maas haczi yapilir. ustunuze bir tasinmaz veya arac varsa onlara haciz konulur.

vs vs.

banka sizin dosyanızı avukatlara satar,sonra avukat sizi arar,ve borcunuzu ödeyip ödeyemeceğinizi sorar.sizde evet derseniz bir kısım peşinatla borcunu taksitlendirir.

Hayır yani evde yokken falan gelip evden mal araklamalar oluyor mu? Eskiden oluyordu diye biliyorum

mal kaldirma olayi cesitli sartlara bagli. siz evde degilken girmeleri hala mumkun.

Minimumunu ödemeye bak.
Ya da kredi kartı borcunu ödeyip donra seni taksitlendiren oluşumlar var, galiba faiz bakımından bankalardan daha merhametliler...
Banka-avukat-haciz sarmalından kurtulmak için hiçbir resmi kurumda kayıtlı olmamam gerekir (ssk, muhtar, okul, vs). Zor yani.

prozac candır eczaneden 10 tl ye alabileceğinz mutluluktur=) yeşil reçeteye ihtiyacın yok dostum.. hadi iyi günlerde inşallah=)

Bu tarz ilaclari illaki doktorun yazmasi gerek. Bazi aci deneyimlerim var ordan biliyorum.

reçetesiz alabilirsin ama ilk defa kullanıyorsan doktor tavsiyesiyle almanı şiddetle öneririm. çünkü ilaçtan ilaca değişen etkileşimler, etki süreleri, dozları, durumuna göre kullanım süreleri vs. var.

kullandığın şey şeker değil, ilaç.
kafana göre ilaç alıp da hem kafanın hem bünyenin içine etme.
adam gibi doktora git, gerekiyorsa o verir. gerekmiyorsa da durduk yere antidepresan bağımlısı olma.
şu antidepresanları fitil olarak yapsalardı da gerçekten ihtiyacı olmayanlar kullanmasaydı keşke. bir modadır gidiyor. herkes kafasına göre antidepresan içiyor. ruh ve sinir hastalıkları hekimine gitmekten çekinmeyin arkadaşlar.

anti depresan için reçeteye gerek yok. paran olduğu mütdetçe elini, kolunu sallayarak alabilirsin.

Supre
Arti 1 gargano

adamın şekline şemaline, kollarına, tişörtün modeline bağlı. david beckham yapsa karizmatik durur, sabri sarıoğlu yapsa apaçi denir. böyledir bu işler.

Bir tekstilci olarak diyorumki, ibnelikten baska bişi diil. Boşuna mı kollara reçme yapıyoruz lan biz o zaman?

coluk cocugun cool gorunmek icin sececegi yegane yol

Gosterecek kol varsa, ilgiyle takip edilir.
Gosterecek kol yoksa pisss, ergen derler adama.

O eğitimi iş yeri sahibi olarak disk bana bedavaya vermişti ve sertifika dağıtmıştı herkese. Bence böyle şeyleri kovala.

Temel Düzey İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Programı
K / 3G / 18S
450TL
İleri Düzey İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Programı
K / 5G / 30S
750TL

fiyat ÇASEM den alınma yanı orda bu fiyata özel kurum hele İSG kabul görür bence ama yinede fiyat farkı fazla yinede

sadece bu olay degil de bundan bagimsiz.

niye sinirleniyosunuz ki? böyle sacma bir sey yapan adam/kadin eziktir, bos beles adam/kadindir.

niye takiliyosunuz ki böyle seylere?

Yav takılma böyle şeylere.

bir ara apaçi deme modası vardı. kısmen azaldı. bu da zamanla geçer. takma kafana

kezban kelimesi, çıktığı andaki kapsadığı anlamıyla, bütün erkeklerin kendisini cinsel açıdan istediğini sanan, çok makyaj yapan, modayı kendine yakışıp yakışmasına bakmaksızın takip eden, erkek parası yemeyi kendi hakkı olarak, hatta cinselliğinin bir karşılığı olarak gören kadındır. bunun dışında, adam kızı uzaktan kesmiş kesmiş gitmiş seni seviyorum demiş, kız ben seninle ilgilenmiyorum/erkek arkadaşım var demiş hoop kız kezban ya zaten. kız bara tek başına gitmiş iki bira içip evine gidecek, adam yanaşıyor tanışabilir miyiz, kız diyor hayır teşekkür ederim, hemen aaa kezban herkes beni sikmek istiyor sanıyo işte zaten bokum gibiydi koca götlüydü türk kızı işte, ruslar öyle mi falan.kimse sizin badak tanışma/kaynaşma girişimlerinize cevap vermedi diye kezban olmaz arkadaşım o başka bir şey diye anlatamıyorsun da bu adamlara.

mesela kız seni kesiyor kesiyor. gidip konuşuyorsun yok olmaz kem küm. siklemiyorsun kızı gelip tekrar yapışıyor bok sineği gibi. selam vermesen gelip selam veriyor. tekrar gidiyorsun. seni tekrar reddediyor. acayip aptal, kısır bir süreç yaşıyorsun. gel-gitleriyle, ağır kız olmaya çalışma zihniyetiyle senin hayatının içine ediyor.

bence kezban denilen şey tam olarak budur.

Cevap için Teşekkürler ben buğday muğday yemem valla. Yarın döner yerim artık.

evet. doner kesmez iskender ye. neyse bisey demiyorum.

sen yemek nasip olmasın diye dua et lan önce. dümbük. millete ne senin yemek tercihinden

Tamam o zaman siz de ömrünüzün geri kalanını buğday, hoşaf yiyerek geçirin.

Çanakkale Savaşı'nda şehit düşen atalarımızın tamamına yakını cepheye katıldıktan sonraki ömürlerinin geri kalanını buğday hoşaf yiyerek geçirdi. Yarın zıkkımlanırken bunu düşün yeter sana.

ulan size ne adamın ne yediğinden. çanakkale şehitlerinin ayağında da ayakkabı yoktu, yalınayak mı gideceksiniz her yere yarın?

bırakın şekilciliği artık be. ülkenin ağzına sıçmışlar ses çıkaran yok, "buğday yemem" diyene vatanseverlik taslıyorlar. bsg bi zahmet

ye dönerini kardeşi. buradaki şekilcilere de takılma sen. sanki sen buğday yiyince ülke refaha kavuşacak. adamlara bak.

bu bir anma, bu bir birliktelik. şekilci diyenler katogorize etmeyin kimseyi

gel ben ısmarlıycam sana dürüm kol gibi.

bu bir anma değil saçma bir dayatma. anma fatiha ile olur. o da inancın varsa.

+1 @lancelot du lac gerçekten bizi savaş değil şekilcilik öldürecek.

sadece kayda geçsin diye söylüyorum, ben de ateistim. müslüman olsaydım fatiha okurdum, katolik olsam ne yapardım bilmiyorum. aç olsaydım o yemeği yemezdim, ondan eminim bak.

buğday yemek istemediğim için bi kaç küfürlü mesaj aldım. tavuk döner yedim ben. çok da güzeldi valla :) at mıyım ben buğday yiyecem.

pixel art falan değilse eğer, daha iyi bir versiyonunu yükleyin ki yorum yapabilelim. 1 mp bu... bir de ne için yapıldı bu logo?

"resimdeki her piksel için 1 lira alacak olsaydım sadece 20 liram olurdu."

acayip hayvanlara benziysen

font güzel ama okunmuyor
kuş çok büyük ve yakın genel bir proporsiyon hatası var.
değişik alternatif duruşları çalışmak renksiz halini görmek gerek.
logo çalışırken ilk önce renksiz üstünden gidersen rahat edersin.

bence değil.

ayrıca birazz etrafında boşluk bırak ney layn bu. 300 dpi cmyk çalış.

acayip gözüküyo hatta gözükmuyo ne desem yalan olur

komik duruyor.

Tamam büyüğünü de koydum

kanka, yazıyı ve görseli aynı desenlerle yapma. ya yazı sade olsun ya da desen siluet olsun. bence ikincisi hatta.

kötü
komik olmuş
art niyetli söylemedim hakikaten beğenmedim.

rengi bok rengi, bok gibi, rengini de değiştir

vardır ama 100 liralık olur :)

Ulkemin tasarimcilari cok iyi kazaniyor demek ki, 100 tlyi az bulduklarina gore. Bence vardir ama bizim insanimizda yaraticilik olmadigi icin calinti logo olur, yabanci forumlara bak bence.

aaa logo ile kendin tasarla paran cebinde dursun. kolay bir program.

@cumsav, arçelik şu logoya 4 milyon dolar'a yaptırdı. www.google.com.tr

logo yapmayı paintle iki çizik mi sanıyorsun?

@Cumhuriyet Savcısı

Hangi milletin insanında yaratıcılık var onlara başvuralım(?) Bizimkiler hep hırsız anlaşılan.

Amerikalilara basvurabilirsiniz mesela. Ayrica arcelik o logoya 4 Milyon dolar vermedi, magaza giydirmesi, imaj, urun cizgileri, reklam vs dahil her seye 4 milyon verdi. Kimse bir logoya 4 milyon vermez.

Ayrica evet bizim ulkemizin yaratici insanlari paintle iki cizik atarak logo yapiyor, ben oyle zannetmiyorum yani.

Crowdsourcing yap bulursun babuş.

Hırsız vs diye konusanlar; Twitter'în logosu 6 dolara tasarlandı. Haberiniz olsun.

R10.net e bak

gösterişten başka bir şey değil.kesinlikle katılıyorum.

sahiplendirme daha etik görünüyor. en azından bir nedenle çiftleştirmiş olanlar (belki sağlık sorunu bile olabilir) yavruları elden çıkarmak (?) istiyorsa sahiplendirme doğru bir metod. ama eş arama konusuna katılıyorum. eş aramanın sonu yine hayvan satışına çıkıyor. çünkü marka ırkları çiftleştirmenin sonucu o yavruları "para ile satmak"tır.

hiç ifrit falan olma. nasıl insanın çirkini varsa hayvanında çirkini güzeli var.

nasıl ki çirkin insan mutlu olamıyorsa çirkin hayvanında cins olanlar kadar mutlu olmaması normal.

madem o kadar iyilik meleğisin git çirkin bi adamla evlen bakalım hadi göreyim seni.

taşlayın hazırım...

ben bazen sataşıyordum gördükçe, ama artık uğraşmıyorum.
başa çıkılmıyor çünkü.

yani cins hayvan arayanı bir nebze olsun anlamak istiyorum.
anlamaya çalışıyorum.
çünkü işin komiği cins hayvan da bulunuyor barınaklarda.
5 aylık golden yavrusu gördüm ben geçenlerde mesela ilanlardan birinde.

bu sefer de cins hayvan kötü bir şeymiş gibi bir ayrımcılık yapmak da istemiyorum.
ama dediğim gibi, sokaktaki çomar'ı da beğenmesin, barınaktaki golden'ı alsın.
barınaktaki beagle'ı, sibirya kurdunu, kangalı, rottweiler'ı alsın.

yani yeter ki üretmesin, ürettirmesin.
artık buna bile razıyım.

çiftleştirme ilanlarından resmen tüylerim diken diken oluyor.
çünkü hayvan beslediği halde hayvanları düşünmeyen ya da kapasitesi düşünmeye yetmeyen insanların var olduğunu görmek hepsinden kötü.


@vur joker vur:
evde beslenen hayvanı evlenilecek adamdan ziyade evlat edinilecek çocuk ya da doğurulacak çocuk kategorisine koyman daha mantıklı.
çünkü evcil hayvan insan psikolojisinde bakıma muhtaç canlı olarak, çocuğumsu bir yerde bulunuyor.

kimse evlat edindiği köpeğiyle sapık olmadıkça cinsel ilişkiye girmiyor.
evleneceği adamla giriyor ama.
kaldı ki, çirkinlik göreceli bir kavram.

bunun dışında diyelim ki çocuğun engelli doğdu, yüzü gözü yamuk; sevmiyor musun o zaman?
benim kedilerimden birinin gözü yok mesela.
görmüyorum bile.
hatta geçen gün kendi kendime düşündüm, insanın demek ki engelli/sakat/görüntüsünde sorun olan çocuğunu sevmesi de böyle bir şey oluyor dedim.

yani madem kıyas yapılacak, bari doğru şekilde kıyas yap da tartışmanın bir temeli olsun.

golden retriever cinsi köpekler artık sokak köpeği oldu ki! bebekken alınıp 3-5 aylık olunca barınağa veya sokağa atılıveriliyorlar, keza dalmaçyalı cinsi köpeklerden de çok sayıda sokakta yaşayan var, ha bir de terrier cinsi köpeklerden de her gün onlarca sokakta bulunup sahiplendirme yapılmaya çalışılan ilanlar görüyorum. sokağa veya barınağa düşecekse bari üretmesinler zavallıları, sokakta doğup büyümüş hayvanlardan çok daha zor onların durumları :(

@vur joker vur düşünceni belirttiğin için tik attım cevabına ancak sokak hayvanlarını otomatik olarak çirkin, cins hayvanları güzel olarak algılaman çok hastalıklı bir düşünce. Dolayısıyla argümanı baştan yanlış kurduğun için devamına cevap vermeyeceğim.

@buff

ben mi öyle algılıyorum sadece? neden o zaman millet cins köpek peşinde koşturuyor. ayrıca evet cins köpek daha güzel, sende kandırma kendini. iki tane resim atarım şimdi sana görürsün aradaki farkı.

hea onlar hayvan, güzellik çirkinlik nedir bilmezler, ikisininde duyguları aynı dersen o zaman tamam haklısın derim ama görünüş farklılıkları var ve o da artık şanslarına kalmış bir şey.

kimisi bilerek çirkin geliyor belki, bilerek sokaklarda yaşıyor. insanlar yardım edecek mi etmeyecek mi test etmek için, bu dünya sınav dünyası, sonuçta birilerinin test edilmek zorunluluğu var...

bu kadar sert çıkma. tamam haklı olduğun noktalar var ama biraz örnek veriyim kendimden;

french bulldogum vardı ve eş aradık yine french bulldog,bultukta. eş aramamızın sebebi french bulldog zaten ender ve değerli bi tür,neslini başka bi cinsle karıştırarak yakmıyalım diye. sonuçta değerli hayvanların nesli tükeniyo(van kedisi vs) ve french bulldogda o tehlikede diye biliyorum. ayrıca yavrularından 1 tanesini bile parayla satmadık,aynen dediğin gibi eşe dosta kara kaşına kara gözüne bakarak verdik. hepside büyüdü,hiçbiri atılmadı,satılmadı.

genelleme yapıcaksan daralt biraz perspektifini

Cins fanatiklerini böylesine taşlamak zaten faşizmin ta kendisi. Cins köpek almak, çiftleştirmek isteyen adamla aynı fikirde olmayabilirsin ve ifritte olabilirsin ama böyle bir genelleme hakkın yok.

Hele ki bu tarz çıkışmaya hiç hakkın yok, tercih meselesidir.

Ayrıca geneli için konuşursak kedi ve köpeklerde cins hayvan ile sokak köpeği/kedisi arasında huyu ve suyu bakımından da bariz fark oluyor.

Madem konuyu çocukla özleştirdik o zaman sokakta büyüyen çocuk ile evde ailesiyle büyüyen çocuk arasındaki fark gibi bu da.

cins kedi aranmasına uyuz olurken cins köpek aranmasını o kadar yadırgamıyorum.
kedilerin cinsine bağlı olmadan bir karakterleri varken köpekler onlara göre daha genellenebilir çünkü.
evde pitbull ya da kangal besleyemezsin en basiti.

bahsettiğim tamamen cinsin fiziksel özelliklerinden bağımsız, sizin hayatınıza uyum sağlayıp sağlayamayacağıyla ilgili.
aman cins olmasın diye sokaktan köpeği alıp iki üç ay sonra "ay bunla da evde yaşanmıyo" diye hayvan size alışmışken geri sokağa atmaktansa barınaktan, tekrar söylüyorum barınaktan, yaşam tarzına uygun bir köpek cinsi alması daha uygun olabilir eğer köpekleri bir süre gözlemleyip karakterleri hakkında analiz yapmaya imkanı yoksa insanın.

eyyorlamam bu kadar.
kedim var.
cins değil.

selam bu hikayede bahsedilen kişi benim. evet oğluma bir dişi arıyorum ve evet bunu yeni yavru sahibi olmak için istiyorum. ama sorun bi neden istiyorum.

şaka lan şaka öyle sıradışı amaçlarım yok. tek derdim oğlumu kısırlaştırmadan önce babalık duygusunu yaşamasını sağlamak. evet hiç bir hayvanda annelik duygusu kadar ağır basan bir duygu değil belki babalık duygusu ama en azından takımı taklavatı askıya asmadan önce kendisinin ne olup olmadığını öğrenmesi gerektiğine inanıyorum.

neden peki aynı ırktan olması gerekiyor. sıradışı örnekler hariç her ırkın kendine ait özellikleri mevcuttur. nasıl ki kişi bir şeye sahip olmadan önce detaylı olarak araştırıp kendisine en uygun olanı seçebiliyor ise bu durum kişinin sahipleneceği bir yavru için de olabilir. sonuç olarak edindiği yavru ile ortalama olarak 15-20 sene vakit geçireceği düşünülürse.

british tercih etmemdeki temel etkenleri de şuradan söyleyeyim de meraklı genşler rahatlasın. öncelikle doğası gereği sakin bir hayvan. yanımda zıpır zıpır bir şeyin olması beni huzursuz eder arkadaş. ikinci olarak az tüy dökmesi ki dökülen kılların düşüncesi ile hayvan sahibi olmaktan vazgeçen yeterince insan var. nedenleri burada fazlasıyla uzatabilirim ama tatlı su romantiklerince olayın sonu "sen hayvan sevmiyosun reklam yapıyorsun"a varacağından daha da uzatmaya gerek görmüyorum.

ama ölümcül saçma bir durum var ki iki kelam etmeden geçmek istemiyorum. neymiş hayvan beslediği halde hayvanları düşünmeyen insanlar çiftleştirme ilanı veriyormuş. vay arkadaş köyün aynştaynına bak sen. eee ömrün boyunca uğraş dur ki sonunda bir evliliğin, şansın yaver giderse bir çocuğun olsun. ama nedense sokakta yatan çocukları göz ardı edip hala çocuk sahibi olacam diye yardır dur. bu ne perhiz bu ne şakşuka mk. en azından bi rispekt lan. hayatın boyunca kötü örneklerle karşılaşmış olabilirsin ama bu hepsinin kötü olduğu anlamına mı gelmeli? bu kadar mı sığırsın lan. o zaman insanlar da üremesin (aslında sonuna kadar bu fikrin yanındayım). sokaklar dilenci, selpakçı, tinerci çocuklarla dolu. yurtların artık insan alacak yerleri yok. zira çocuğa şiddetin sınırlarını bile kestiremiyoruz. o yüzden saçmalamanın sınırlarını belirli aralıklarda tutalım.

plizz.


sevgiler lebraaam.

kedilerin babalığı-analığı tatması gibi dünyanın en saçma düşüncelerinden birine sahip olan insanların bu tip bir şeyi anlamasını zaten beklemiyorum.

kedilerin "baba" olduklarında yavrularına babalık yapmamalarının yanı sıra, zaten anneleri de sadece 2 ay bakar.

üstelik dişiler çiftleşmek zorunda kalsın diye bulduğu yavruları öldüren erkeklere sahip bir hayvandan bahsediliyor.
ki aynı davranışı dağ aslanlarında falan da görebilirsiniz, yani direk olarak genetik mirastan bahsediyoruz.

üstelik köpek falan deseniz anlarım, çünkü köpeğin yavrusuyla anneyi ayırmadığın zaman bazen ömür boyu anne-çocuk ilişkileri olduğunu bilerek yaşamaya devam ediyorlar.

ama kediler resmen yavrularını götürüp başka yere bırakıyor ya da kendileri gidiyorlar, ki zaten köpeklere göre daha ilkel ve farklı oldukları bilinen bir şey.
böyle bir hayvanın "babalık" duygusunu tatmasını istiyorsanız bence üremeden evlat edinmesi gereken kişi siz oluyorsunuz.
çünkü bahsettiğiniz "babalık" duygusu özellikle kedilerde sadece nesli devam ettirmek üzere görev olarak yapılan ve unutulan, yılda birkaç kez tekrarlanan çiftleşme isteğinden ibarettir.

ya da yılda ortalama 3-4 kere kızgınlık dönemine giren kedinizi her seferinde çifleştirip birkaç yıl içinde binlerce yavrunuzla mutlu mesut yaşamak da bir seçenek.

siz bir (1) kediden yola çıkarak konuşuyorsunuz, biz (kendi adıma ben) bugüne kadar kurtardığı, sahiplendirdiği, beslediği, baktığı, geçici evlik yaptığı, pansiyoner olarak ağırladığı vs vs olmak üzere binlerce kediyi baz alarak konuşuyoruz.

ve evet, sizin gibi kedisi babalığı tatsın(!) isteyenler yüzünden bugün hay-sev'in facebook sayfasına baktığınızda bile evlatlık verilen-sokakta bulunan bir sürü british shorthair yavrusu da var.

hâlâ hayatın boyunca kötü örnekle karşılaşmış olabilirsin diyorsunuz.
biz kötü örnekle karşılaşmıyoruz, ülkedeki sokak hayvanı sayısı belli, barınakların durumu belli, toplumun hayvana bakışı belli, sokaktaki hayvan belli.

biz de isteriz mükemmel bir denetim olsun, cins hayvanlar sadece çiftliklerden alınsın ya da böyle ev kedilerinin çiftleşmesi sonucu doğsunlar, sahiplenilsinler.

biraz ufkunuzu genişletin lütfen.
elalemle köyün einstein'ı diye dalga geçeceğinize, tecrübeye saygı duyun.
en azından nedenini, nasılını araştırın.
kendinizi isviçre'de amerika'da zannettiniz herhalde.

Yeni okudum duyuruyu ve cok sasirdim, insanin cins kopek istemesini niye yadirgiyorsunuz kardesim? Bir hayvanseverlik tutturmus gidiyorsunuz, her seyi en iyi bilen sizsiniz. Sokaktaki kopekleri alsaymis, cins secmeseymis vs kime ne yahu? Sokaga mi atmis kopegini yoo, sokak kopegini beslemek zorunda mi yoo, size ne oluyor burada onu anlamiyorum. Sizin bu sacma mantiginiza gore ben de derim ki niye doguruyorsunuz, cocuk esirgeme kurumundan cocuk alin onu buyutun, sokaga atilmis bir suru yavru ne olacak?

Zarar vermedikten sonra kimseye size ne? Nerede goruyorsunuz kendinizi de sokak kopeklerini insanlar almak zorundaymis gibi baski yapiyorsunuz? Resmen iki yuzluluk denir buna.

Valla benim kedim tekir. Ama ben de isterdim bi british shorthair olsun bi american shorthair olsun nebliim bi van bi ankara olsun. Kısmet bu işler. İnsan kedi bakmak için ya da köpek bakmak için almıyor o hayvanları. Güzel bir hayvan beslemek veya sahiplenmek için alıyor genelde. Boş laf ediyorsunuz. Sokaktaki çomarı evde bakamazsın ayrıca.

inatla hala her şeyin en iyisini ben bilirim, tecrübe desen benden gırla akar, yaşasın hay-sevin verdiği yavrular diye tutturmuyor musunuz, işte o zaman "ifrit" kesiliyorum. neymiş deneyimden faydalanalımmış da arkadaş duvar kabuğundan çıkmadık ki biz de. bu saate kadar yaşanılan, görülen şeylerden elbette ders aldım. en basitinden elimde olan kediyi bir pet shoptan ya da sahibinden gidip milyarlar vererek almadım. sahibi adı altındaki yavşağın elinde yeterince bakılamadığı için, depresyonlardan depresyon beğenmeyip başkasını seçmek zorunda olduğu için dayanamayıp aldım. ama bu değildir ki kedi sahibi olacak herkes yavruya bakamayacak, onları sokağa atacak. eğer gördüğümüz örnekler üzerinden genelleme yapacaksak eğer aynı şekilde tersten de düşünebiliriiz mevzuyu. " aaaa geçen birini gördüm- ki kendi adıma konuşmam gerekirse kız arkadaşım olur- sokaktan kedi aldı bakmak için(6 sene önce), o zaman insanlar çooook iyi. yakında sokakta sahipsiz kedi kalmayacak". ne farkı var şimdi bu cümlenin sizin verdiğiniz örnekten. hatta ukalaca davranıp ben bunu gördüm o yüzden tecrübeye saygı diye mi bu satırları sonlandırsaydım? bilemedim şimdi.

saygılarla

lebraaam.