Ekşi Duyuru

Nasil olsa anonimim ovunebilirim. 2 kere uni sinavina girdim. Ikisinde de sifir yanlis, sifir bosla teslim ettim turkce bolumunu. Altini cizerdim ben okurken. Soruda onemli olan yeri daha kalin cizerdim. Siklarda da ayni teknik. Siklar arasinda kalmamak onemli. Kendine ve okudugunu anladigina guvenmelisin. Ilk okuyusta cozucen yoksa sure kaybi oluyor. Kitap okuma aliskanligim yoktu o zaman. Ama lise 1e kadar kitap kurduydum. Yardimci olmustur herhalde. Kitap okumaya da basla okumuyorsan. Ve matematik degil bu. Odaginin bozulmamasi lazim paragraf sorusu okurken. Odaklanma sorunun varsa bence onu da cozmelisin.
Her soruya bir dakika verirdim. Bazen bir soru yarim dakika, diger bir soru bir bucuk dk olabiliyordu. Ama totalde soru sayisi esittir dakikamdi. Bir de sorunun cevabini B'de mi buldun ben gerisini cok eminsem okumazdim. Az eminsem ilk dusundugum siktan diger siklari hizlica okurdum. Kendine guvenicen iste :)

Cevap çok basit: Çok okumak. Türkçe sorularını doğru ve hızlı çözmenin en basit yolu çok okumaktır. Az okuyanların ve okumayanların yaşadığı sorunları çok gözlemlerim ve ders çalışmakla çözülemediğini gördüm.

üniversite sınavında da ales sınavlarında da türkçeyi hep eksiksiz ve doğru yaptım. çok kitap okuyorum, hızlı çözüyorum sanıyorum bu nedenle.

Atama kaygısı gütmesin ve kararlarında daha bağımsız davranabilsin diye. Buna fazla diyorsanız abdde ömür boyu seçildiğini duymamışsınızdır muhtemelen.

Zaten 65de zorunlu emekli oluyorlar. Her atanan 12 yılı tamamlayacak diye bir şey yok.

Starbucks cool lime ın eskisi gibi olmadığını artık buzlu suya döndüğünü söylüyorlardı

Gerçek portakal suyu ile cappy portakal ayırt edilir

Risksiz içecekler seç madem, dışarıda ekstra parayı verecez zaten, favorim vişne suyu ve sodayı ayrı ayrı söyleyip birleştirmek

Gerçek portakal suyu güzeldir ama çoğu kafe taze sıkmıyor. Cam ya da plastik fanustan dolduruyor. Kim bilir ne zaman sıktılar. Sadece tadı için içersin.

Churchill iç. Maden suyu limon tuz. Hatta çoğu mekanda maden suyu isteyince limon da veriyolar yanında, masada tuz da vardır en kötü kendin yaparsın ki tuz koymayabilirsin de

Starbucks yerine kafelere gidilmesini söyleyip Starbucks'a gidenlere zengin ve israf yapıyor gözüyle bakan çomarlar olduğu sürece kafelerde daha çok adam .... öperler. Adam Starbucks'ta filtre kahve 50 lira, kafede 30 diyor. Kafede içtiği şey 3ü1 arada. Herhangi bir kafede istediğin taze sıkılmış portak suyu en iyi ihtimalle marketten alınan portakal sularıdır. Konsantrasyon/Nektar falan olan da vardır gerçi. Esnafa güvenenin başına gelen her şey mubah.

Bu arada genelde aromalı meşrubat aşağı yukarı böyle. Yani Dimes'in cool lime çıkınca bizim ülkede adettendir, millet bir anda coştu. Çevir içindekilere bak. Durum benzer. Bence en kötüsü alkollü içecekler. Çok ağır dolandırıcılık dönüyor. Bir kokteylin kadehine, ondaki baskın içkinin şişesinin 1/3'ü kadar fiyat belirliyorlar. Üstüne bir de kokteyl içine koymaları gerekenin 1/3'ü kadar içki koyup buzu dayıyorlar.

"Rengine kanıp..." Ben renge kanmıyorum. İçeceksem çay ya da kahve içiyorum.

Çay, kahve ve maden suyu dışında dışarıda bir şey içmemek lazım gerçekten.
Hiçbir şeye güvenemiyorum artık.
Hem dünya para hem içeriği bomboş hiç gerek yok.

Dışarıdaki ürünler çok kötü. Zorda kalmadıkça espresso ve filtre kahve dışında içmemeye çalışıyorum.

Maliyeti 10 lira olan kahveyi 120-140 lira civarına satmaya çalışıyorlar. Çıldırıyorum.

Diğer ürünleri varın siz düşünün.

kafelere gitmem. zaten gitmezdim, ekonomiyle, satın alma gücüyle, dolandırıcılıkla alakası yok. kapalı alanda duramıyorum. en güzeli ve en sağlıklısı kendin evde yapıp yanında götürmek. arabada 35lt cooler var. şu güzel bahar aylarında kafede, duman altında neden duracaksın. tüm sahiller, ormanlar senin.

Youtubeda " gıda dedektifi " sayfasına bak fazlasını gör.

Tavşanın suyunun suyu bile artık onlara göre daha orjinal.

yani dışarda da portakal suyu içme be. bunu evde yapmakta ne var.

Yüzde yüz meyve suları da satıyorlar özellikle nar onu alıyorum genelde.
Soğuk kahve çeşitlerinde malesef buz o kadar atıyorlar ki kahveyi koyacak yer kalmıyor

"Ülke için faydalı işler yapabilirim" diyorsan seçilme şansın sıfır.
Paran varsa, çevren varsa, siyasi bağlantılar iyiyse, seçilince tanıdığın veya tanımadığın yakın çevren ihya olacaksa biraz ihtimalin artar.
Ama onun için de, üyeliğin olacak, ilçe de görev alacaksın, bir sürü ayak işi yapacaksın, il yönetimi parti yönetimi şeklinde ilerleyeceksin.

Keşke dediğiniz gibi olsa. Eş dost, para, abi-dayı olmadıktan sonra listelere girmek zor gibi. Zaten halkın içinden, eşi dostu olmasan liyakata göre listeye giren sayısı oldukça az

sıfır

milletvekili olma şansını burada sorman, duyuru açman, teklif dahi edilemez.
öyle bir sansın yok.

Ülken için faydalı olacağını düşündüğün şeylerle ilgili bir blog sitesi açarak orada fikirlerini ileri sürmen, milletvekili olmandan daha uygundur diye düşünüyorum.

siyasi olduğu halde, para, alış veriş, kredi, kazanç gibi kavramlarla adeta işadamı gibi düşünmeyen neredeyse yok gibi.
Varsa da biz/toplum görmüyor.

yaşadığın şehir nedir? küçük bir şehir ise tanınan birisi olman lazım. büyük bir şehir ise parti yönetimi veya il başkanlığına yakın olursan listeye girebilirsin.
bence sıfırdan milletvekili olmanın en optimum yolu patlama yapabilecek küçük bir partiden aday olmaya çalışmak. örneğin 1999 seçimlerinde mhpnin ikinci parti olabileceği tahmin edilmiyordu. çok fazla talep yoktu bu partinin milletvekilliği için. hala anap, dyp'den falan aday olmaya çalısılıyordu. çok alakası adamlar milletvekili oldu mhpden bu seçimde. alt sıralardan bir şekilde listeye girebilirsen düşük de olsa bir şans var.

bağımsız adaylıkta yörede ciddi bir ismi cismi olmayan biri için 0 (sıfır). o yüzden bölgede vekil çıkarabilen bir partiden aday gösterilebilmen lazım. onun için de (ciddi bir ekonomik gücün veya makam mevkin olmadığını varsayıyorum) parti örgütlerinde çalışman uğraşman kendini göstermeyi denemen lazım. öyle bir niyetin varsa başla daha gençsin bugün çalışmaya başlasan 10 yıla belki şansın olur.

milletvekili olabilmen parti başkanının iki dudağının arasında. bunun karşılığıda yüklü bir yardım.
eğer paran yoksa olamazsın.
bu iş tüm sistem partilerinde böyle.
ülke için faydalı olabilirim, projelerim, hedeflerim var dersen kimse yüzüne bakmaz. kapıları açan tek anahtar para.
ancak küçük, seçilemeyecek partilerden aday olup kendini tatmin edersin.

Olur neden olmasın.

Sıfır bile değil.
www.youtube.com

sifir. seni biraz taniyorsak iki haftaya "a1 seviyesinde bulgarca ogrensem avrupada yuksek lisans yapma sansim artar mi" diye soracaksin. niyetin devami gelmez yani.

Hot potato +1
Abi ne yapacaksan yap ama kararı ver yani. Ben de çünkü tahminen 20nci farklı fikri okudum. Yurtdışı mi kendi işini mi yapmak ik mi muhasebe mi devlet memuru mu milletvekili mi yani birini seç ve baş koy yoluna.

Sıfır iyimser bir tahmin, arkadaşlar teveccüh buyurmuşlar

İktidar olabilecek bir partinşn gençlik kollarına girip, bir sonraki seçime kadar çevre yaparsan, partiye güzel paralar harcarsan. Açıkcası para saçarak 4 yıla mğmkün olabilir.
Salt para değil, çevre, adam kayırma, yalakalık, entrika, seks kasetide gerekiyor.

kubbealtı lugatı. şiddetle tavsiye ederim.
lugatim.com

Redhouse Osmanlıca sözlük
Kamusı türki

Bunlar fiziksel tabi, ve arap harfleri ile yazılmış kelimelerin anlamları için

Kesinlikle.

Bir de duyuruda arat. Bu soru 100 kez sorulmuştur. Çok iyi cevaplar bulursun muhtemelen

Bayramlarda hicbir yere gitmem ben, cok kalabalik oluyor her yer. Ben iznimden yeme pahasina bayram oncesi ya da sonrasi giderim hep, bos olsun diye. Mesela 23 nisan tatiline bozcaada’ya gidicem. Bazi arkadaslarim kurbana bozcaada ve bodrum planlari yapiyor, ben asla gelmem dedim :)

Kapadokya’yi bilmiyorum ama yine kayseri’ye gidenler de gider, ozellikle kapadokya’ya gidenler de olacaktir. Kalabalik olabilir sanki.

köye gidenlere selam olsun

2 gün kos adası, 2 gün bodrum. Tek kişi olunca daha ekonomik oluyor yoksa plan yapmak zor.

Evdeyiz, bayramda bir yerlere gidilmez +1 daha cok sinir stres sahibi oluyorum.

Evde geçireceğim. Umarım misafir gelmez, hiç hoşlanmıyorum misafirden.

Kozmik takvime göre düşününce daha iyi algılanıyor. 25 aralık gibi dinozorlar yok oldu. Biz yılın son günü ortaya çıkıyoruz.

Tahayyül edebileceğimiz şeyler değil. Sadece kendi aramızda oluşturdumuz kod sistemi sayesinde üzerinde konuşulur oluyor.

4 hanenin üstünü algılamada sorun yaşıyor insan beyni. 5 hanelileri sağ olsun para ve tribünler vs. üzerinden kafamızda biraz oturtabiliyoruz ama milyonlar kesinlikle yok. Yani "off çok uzak" diyoruz ama ne kadar uzak olduğunu hesaplayamıyoruz. Kozmik takvim konusunu popüler haliyle bizlere sunan Carl Sagan veya Cosmos serisini bir nevi remake'ini ya da devamını yapan Neil deGrasse Tyson da 65 milyon yılın ne kadar uzak olduğunu gerçekten 65 milyon yıl gibi kavrayamıyorlar.

Hatta milyon ile milyar arasındaki uçurumu anladığımızı sanıyoruz ama anlamıyoruz. 3 tane sıfır eklemeyi 1 cm daha uzaması gibi görüyoruz. Hani 1 ile 1000 arasındaki fark gibi yakın geliyor.

Manisa'nın nüfusu 1,4 milyon kişi ama Çin'in nüfusu ise 1,4 milyar kişi. hiç durmadan 1 milyona kadar saymak 12 gün sürüyor ama 1 milyara kadar saymak yaklaşık 32 yıl. Aradaki fark uçurum.

yok algılayamıyorum. bişeyi algılayabilmek için tümüne hakim olmak gerekir. hakimiyet yeterli oldukça da algılama yine yüksek olur. örneğin 2010'ları rahat hatırlarsın, çocukluğunu da çünkü tamamını yaşadın hakimsin. 1800 ile 1950 arasındaki farkı da bilirsin, yaşamasan da hemen her yılı olmasa da çoğu dönemi bildiğin için ayırabilirsin, savaştı sanayileşmeydi diye. bildikçe hakim olursun daha çok idrak edersin.

ama 300bin sene önce ile 40 milyon sene öncesi arasına ait bir bilgim yok şahsen, bilgi olmayınca hakimiyet de yok algı da yok.

evet. ben nesil olarak bakıyorum. 65 milyon yıl o kadar da uzun bir zaman değil.

evren belgeselleri izleyince ve evrenin tarihini öğrenince daha iyi idrak edilebiliyor. dünya'nın tarihini de bilmek faydalı. tabii bu kadar büyük zaman kavramlarını tamamen algılamak çok zor. ve uzay-zaman kavramına ve evrenle ilgili diğer ayrıntılara/teorilere girersek daha da karmaşık bir hal alıyor. bu işlerle uğraşan uzmanlar ve bilim insanları en iyi idrak edebilecek kişiler.

kendi yaşamımız ve hatta insanlık tarihi bile dünya'nın ve evrenin tarihi yanında göz kırpması gibi kalıyor.

National Geographic 'in evrenin tarihi ile ilgili özet video'su bir nebze fikir verebilir:
www.youtube.com

Dunyanin bir cok yerine istinaden;

Para kazanabilecegin duzgun uluslar arasi okullar, Native speaker + Ogretmenlik diplomasi olanlari ise aliyor. Zamaninda bu uluslar arasi ogretmenli cok suistimal edildi. Bu yuzden bu okullar artik ozel guvenlik sirketleri ile ise alacaklari ogretmenlerin kimliklerini, sertifikalarini, diplomalarini tek tek dogruluyor. Bu okullarda is bulman imkansiza yakin. Genelde Amerika'da, Ingiltere'deki is fuarlarina gidip ordan ogretmen aliyorlar. Ya da search associates gibi sadece referansli ogretmenlerin is bulabildigi platformlari kullaniyorlar. Buralarda cok yetenekli ogretmenler var.

Cin gibi ulkelerde eh iste uluslar arasi okullar var. Ustteki iyi okullarin yarisi maas veriyorlar. Bu okullar TESOL sertifikali yabancilari ise alabiliyorlar. Yalniz Turk pasaportuyla ve tecrubesiz isin bur da da zor. Amerika'nin pedikurcusunu, manikurcusunu ise alir, tesol sertifikasiyla ogretmen yapar ama Turk pasaportlu tesol sertifikali Ingilizce ogretmenini biraz zor alir.

Mesela bildigim icin Kanada ornegi vereyim. Burda TESOL ile kadrolu ogretmen olma sansin sifir.

Turkiye'ye istinaden:

MEB'de kadrolu ogretmen olarak calisamazsin. 4 yil ingilizce ogretmenligi okuyan, kpss puani almis adamlar bir kac ayda alinan online sertifikali adami ogretmen diye calistirtmazlar. Ozel dil kursu falan bir ihtimal olabilir.

Sen muhendissin, ingilizce STEM dersleri verebilirsin, yalniz bunun icin bile okula geri donup, 1 yillik ogretmenlik egitimi alman gerek.

bence burada sektor farkliligi devreye giriyor. ben it'deyim, sertifikasyonun onemi var. ama ben daha cok kisisel hedeflerimi tutturmak icin sertifika aliyorum. yani aslinda kendim icin kasiyorum ve isime yariyor. mesela en son aldigim sertifika 500$, ondan bir onceki 1600$. insanin yapacagi en iyi sey kendine yatirimdir. bu yuzden:

baslik > psikolojik sinirim 2000$. ama cok hosuma giderse ustune de cikabilirim.
1 > verirdim.
2 > sanmiyorum. excel'de master olmak sertifika almaktan daha onemli.

1)Veririm. Getirisi olacak ise 100bin de veririm. Alan değiştireceksem karşılayabildiğim en üst sınırı zorlarım.

2) Excel veya online ücretsiz eğitim ile öğrenebileceğim bir konu için 100 lira bile vermem.
Sertifikasının kariyerimde önemi varsa, vereceği fayda oranında gelirimden artana/birikimime göre para veririm.

Halihazırda işin içindeysem ve eğitim büyük kapsamlı, işe yarayacak eğitim ise öne geçmek için şansımı denerim. Cv falan için eğitim falan almam. 2 için ise iyi okuldan belge vs anlamı yok yine benim için ama bazı eğitimleri kurs kapsamında almak faydalı oluyor benim için düzenli takip hoca - öğrenci ilişkisi vs’den dolayı.

İnstagramda boğaziçinde lisans okumuş gibi bir algı yapmayacaksan dürüstçe 30bin verip bir eğitim aldığını belirteeceksen boşuna o eğitimi alma. Excelde de belgeye gerek yok. Bi şey yap derler ya yaparsın ya yapamazsın.

şimdi eğitim var eğitim var sırf cv de görünsün diye hiç para vermem ama aldığım eğitim bana hak yetki vs veriyorsa ve işimde kullanacaksam acımam her parayı veririm. şu sıralarda da zaten iyi paralar harcayıp ek yetkiler için eğitim alıyorum.

siteye girdiginizde sorulari bulacaksiniz diye anladim.

bu sorular hazırdır, sitede portalda falan oluyor genelde. bi kurcalayın etrafı. siz kafadan soru bulup cevaplamayacaksınız tabi ki de.

Hayır, soruları interview sırasında onlar sorcakmış.
Spam ya da dolandırıcı maili olmadığına emin misiniz? Bana da aynısı geldi geçen gün. Üstelik benim bir yere başvuru yaptığım da yok.
Şimdi maili aradım da silmişim ama aşırı tanıdık geldi, dikkatli olun.

hayır yahu siz niye bulasınız. sitede vardır.

Dolandırıcı değil. O net. Sadece video kaydetme seçeneği var. Yönlendirdiği linkte soru yok. Mülakat değil. 3 soruyu cevaplayıp göndereceğim.

cevabini soylemisler ama bi sey dikkatimi cekti.

bu maili hazirlayan gercek bir sirketse bos bir sirkete benziyor. cunku chatgpt'ye yazdirilmis bir script. degistirme geregi bile duymamislar.

buenosdias +1.

Hazır bir metin bu çok yüksek olasılıkla.

Template bu. Seninle interview yapacaklar.

çok güvenme.

bu bir mulakat degil, seni mulakata davet edip etmeyeceklerine karar verecekleri bir on eleme. phone screening yerine bunu yapiyor bazi firmalar. cok bir sey bekleme.

genelde bos behavioral question sorarlar veya bana denk gelenler oyleydi. siteye girince soruyu gorursun. sorular gozukmuyorsa linke girdim login oldum ama sorulari goremiyorum diye donus yap.

mailde sorun yok, chatgpt mi bilmem ama zaten hr departmanlari boyle templateler yazar.

Bu konuda uzman değilim ama az uyumak iyi değil bence. Hem fiziksel hem de zihinsel olarak dinleniyoruz uyuduğumuz zaman. Ben az uyuduğumda hasta gibi hissediyorum kendimi.

Yaş önemli. Belli bir yaştan sonra ters etki yapar. Lisede yapılır bence.

Trilyon dolarlık bir şirketin CEO'su gece 12'ye kadar aktif çalışır, 12'de yatıp, sabah 4'te kalkıp koşar ve sabah 6'da toplantı yapardı. Bunu en az 25 yıl yaptığını bizzat biliyorum. Yani mümkün.

Ancak aynı kişi, hayatımda gördüğüm ve duyduğum en hırslı kişiydi.

Bu soruyu sorduğunuza göre, o kadar hırslı değilsiniz sanırım. Değer mi başarı için?

(sadece uykusuzluk değil, iş ve hayat dengesi, ailevi ilişkiler, vs. vs.(

tabii ki hayir. yani gununu %100 verimle pur 16 saat calisarak dolu dolu geciriyorsun da 2 saat daha uyku mu sikti. para biriktirmek icin sadece patatesle beslenmek gibi.

Tabii ki zararı olur herşey kararında güzeldir.

27 yaşıma kadar ben yaptım, yaradı. hem okulda hem de işimde çok başarılı oldum.

üniversitede 86 saat uyumadığım olmuştu. çalışma hayatı da ilk beş sene izin kullanmadan (sıfır tatil), hustle kültürü içinde geçti.

eksisozluk.com

Ben denedim, başarılı oldum. Muhtemelen denemeseydim de başarılı olurdum. Günde 7 saat uyku ve disiplinli çalışma yeterli. Keşke maloş gibi az uyumasaydım diyorum şimdi. Az uyumak sağlıklı değil.

uyku standart bir olay değil. kişiye göre uyku toleransı farklılık gösterebilir...

benim tempomda ve beslenmemde bir birey için günlük 6 saat uyku yeterli olabilirken bir başkası için bu daha az veya fazla olabilir. bunun genel geçer bir yolu yok. kimi insanda az uyku bağışıklık sistemini çökertir ve bu başlı başına çeşitli sıkıntılara yol açar uzun vadede. kiminde ise sürekli ve çok sık uyumak çeşitli sorunlara sebebiyet verir.

yani şu adam şu kadar saat uyuyarak şunu başarmış hemen ben de aynısını deneyeyim bakış açısı kesinlikle doğru değil. kişinin kendi yaşam dengesindeki optimum düzeni sağlaması önemli burada. kişinin kendisini tanıması ve bilmesi anahtar rol bu konuda.

dönemsel ve geçici olarak kişi ortalama düzeninin altında veya üstünde bir uyku saatine maruz kalabilir. bu dönemsel bir süreç olduğu için kısa vadede etkilerini gözlemlemek de oldukça güç olur ve akabinde vücut normal düzene geçtiğinde bunu tolere eder. ama bir rutin şeklinde bunu bir hayatın parçası haline getirmek veyw uzun vadeli bir şey denemek kişiye ve onun sağlık öyküsüne uygun değilse hayatını olumsuz yönde etkilenesi de çok olası. uyku diyip geçmeyelim. vücut yeterli uykuyu alamazsan kullandığınız ilaç bile etkili olmuyor bazı durumlarda..

Yaş 32 olacak bu sene, ne zaman az uyusam sonraki gün işte tam kapasite bulamıyorum kendimi. Bu sebepten 1 senedir falan cok dikkat ediyorum uykuma. Önceden misal is varsa aksam yapardim ama şimdi uyumam lazım diyorum gerekirse ofise erken giderim diye bakıyorum.

Ha 10 saat uyumuyorum tabi. Kendi deneylerim sonucu (yatiyorum ve hiçbir şey olmazsa 7.5 saat sonra kendi kendime uyanıyorum max) 7.5 saat ideal, sporda falan cok yorulduysam 8+ iyiysem 7 ve bir iki gün az uyuduysam akşam 10.30 gibi uyuya kalıp 7.30 uyanıyorum. Yani aslında kişinin o anki durumuna da bağlı.

Ha bu arada ben daha çok az uyuyan çok başarılı insana çok denk gelmedim. Misal sabah 5-6 gibi uyanan arkadaslarim var ama aksam 10 da yatiyorlar. Emea tedarik zinciri vp'si adam 6 gibi email atmaya başlıyor çünkü öncesinden uyanıyor, spor yaparken başlıyor email atmaya. Peki maaşı ne kadar? Tahminen aylık 30 bin eurodur. Bu adamin para derdi yok, en sağlıklı besini alir, senede 7 hafta tatili var vs. Yani bu adam yapar. Sabah 7de yola çıkıp 8de iş başı yapip aksam 19.30 eve giren kişi yapamaz.

Neyse yani bilimsel olarak da hiçbir şekilde iyi değil az uyumak. Kaniti olan varsa da koysun bilelim. Az uyumaktan kastım 7 saatten falan az uyumak.

Toparlarsak kişinin günlük hayatinin yorgunluguna, stresine, hayat kalitesine, yaşına, efor seviyesine göre değişir. Türkiye'de çalışırken akşam bayiliyordum çünkü sabah 6.15 uyanıp 7de servise binip aksam 19.30-8 eve variyordum, bu hayat değildi.

Bu arada bunu atlamisim; donemsel olarak yapilabilir tabi ama kesinlikle zarari olacaktir. Dene gör yani 5 gün arka arkaya 6 saat uyu sonra beyin fonksiyonların nasıl olacak gör. Belki sende sorun olmaz. Ama bilimsel olarak tabiki zararı var.

7 saatten az uyumak sen hiç farkında olmasan da, kendini mükemmel hissetsende beyin fonksiyonlarını etkiliyor ve en iyi, verimli halinde olmanı engelliyor.

Hiç bir eksiklik hissetmesen de en iyi halinde olmuyorsun beyinsel performans anlamında. Araştırmalar bunu gösteriyor.

Full performans, iyi bir uykuyla, bir saatte 10x lik zihinsel çıktı üretebiliyorsan, uykundan kıstığında bu 8x e düşecek sen hiç farketmeden. Kendini yine çok iyi hissedeceksin alıştıktan sonra. Ama zihninin keskinliği bir miktar azalacak.

Sen uykudan kıstığın vakti tamamen verimli geçirirsen, gün içinde 8 saat boyunca 10x performansla çalışıp 80x çıktı üretmek yerine 11 saat boyunca 8x (az uyuduğun içim düşük) performansla çalışıp 88x çıktı üretirsin. Overall da daha fazla çıktı üretirsin ama daha düşük performansla ve gereğinden daha fazla vakit harcayarak.

Zihinsel performans bu şekilde lineer ölçülebilecek bir şey değil tabi ki, ama performans ve çıktı arasındaki ilişkiyi anlatabilmek için konuyu basitleştirdim biraz.

lise üniversite boyunca bunu yaptım sonra da alışkanlık oldu sanırım hiç 8 saat uyumuşluğum yok neredeyse. gençken hergün mutlaka bir film izleyip biraz kitap okuyup biraz gitar pratik yapardım, bir günüm boş geçse kötü hissederdim. işe yaradı tabi normalde insanların bir ömre sığdıramadığı pratiği birkaç seneye sığdırabilirsin. ben bir zararını hissetmedim ama tabi uzman değilim. ayrıca sabah ayrı gece ayrı işte çalışıp günde 2-4 saat uykuyla geçirdiğim dönemler de oldu.

başarı için tek kriter uyanık geçirilen zaman olsa haklı olurdun. ama az uyumana gerek yok. 6-7 saat verimli uyku ile bilişsel performasını ölçülebilir derecede arttırabilirsin. bu fark da uyanıklık süresinin getireceği avantajı kat kat kapatır.

uyku konusunda huberman routine araştır. spor-iyi beslenme 22.00-05.00 arası 7 saatlik bir uykuya vucudunu alıştırırsan hedeflediğin farkı yakalarsın.

einstein günde 8-9 saat uyuyoru duyduktan sonra o işlere hevesim geçti. günde 16 saati değerlendiremiyorsak 18 saati de değerlendiremeyiz

Vücudunuzdaki kaşıntıların deterjandan olduğu teorisini destekleyecek doktor raporu olduktan sonra elbette dava açabilirsiniz. Şöyle ki, "dermatolojik olarak onaylanmıştır" ibaresi pazarlama amaçlıdır ve belli kriterlerde küçük bir grupta yapılan çoğunlukla gönüllü testlerin sonucudur. Sağlık Bakanlığı onayı olmadan bu ifade ve benzerleri tıbbi bir kesinlik içermez. Yani dava açtığınızda "ürünümüz sağlıklı cildi tahriş etmez. 'dissendium' alerjik reaksiyon göstermiş, bizlik bir durum yok" denilebilir.

Memlekette dünya kadar deterjan alerjisi olan insan var.
Yalnız değilsin.
Sakin ol.
Şunları dene.

www.e-bebek.com

Not: Espiri değil. Deterjan alerjisi olanlar bunlardan kullanıyor.
Bir de ürünün taklit ürün olma ihtimali var.

Merak edip baktim; sikayetvarda bütün deterjan markalari için denmiş bu.
Ki zaten dermatolojik test edilmiş demek "bu kimseye alerji yapmayacak" demek değil. O imkansiz bir şey. Bugün dermatolojik kremlerde bile yan etki olabiliyor.

Yani şirket yasalara uyduysa (misal o fake yazi fake değilse ve sirket içinde yasakli madde falan kullanmadiysa) bir şey olmaz. Ne ilk ne son olacak bu tarz üründen alerjik reaksiyon olan kişi.

Dermatolojik test ibaresi tamamen fiyasko hepsi için. Ben mesela çok ünlü markanın çok az kimyasal içerdiği için daha “temiz” bir şampuanını kullanmıştım ve kafamda kocaman yağ bezesi oluştu ömrümde böyle bir şey olmamıştı neredeyse ameliyatla aldıracaktım neyse ki geçti. Sonra şikayet maili aldım “ı mırın kırın telafi edelim filan” bedava ürün yollamak istemediler cevap dahi yazmadım. Bunların üstüne para verilse kullanılmaz çoğu marka çöp gibi üretim yapıyor.

Dermatolojik onay hiç alerji yapmaz anlamına gelmez. Bu kriteri koyan otorite (devlet) de bunu beklemez. Bu ifade yüzde bilmem kaç oranının üstünde olmadığını ifade eder. Bu ifade de sizde allerjik reaksiyon yapmaz demek değil.

İlk girişimde 89 almıştım.

Denemedeki sıralama neyse o şekilde çözmüştüm.

Türkçe’ye maksimum 30 dakika veriyordum.
Matematikte anlamadığım ya da cevabını bulamadığım soruyu ikinci kez okumadan bir sonraki soruya geçiyordum, onda da 30 dakika harcıyordum.
Son kısmı da 30-40 dakikada çözmeye çalışıp artırdığım dakikaları matematikte kullanıyordum.

Zayıf olduğun ders hangisiyse ona çalış, ben sıfırdan tarih öğrenmiştim. Yine en çok yanlışım tarihten çıkmıştı. Türkçe 2 yanlış, mat 1 yanlış 1 boştu.

Soru bankası, deneme ne bulursan çöz. Ama en etkilisi süre tutarak deneme çözmek olur.

2020 kpss 91 point önerileri geliyor. Ben sınavda Türkçe matematik başlayıp süre yetişmeyince diğer kısmı bitirip matematiğe dönmüştüm yine de yetişmemişti. 90 üstü hedefliyorsanız Süreli çözme konusunda deneyimli olmalısınız bunun tek yolu da hunharca deneme çözmek. Soru bankası çözmek kötü değil pratik kazandırıyor ancak iyi yayınlardan şaşmamak lazım Soru yazacağım diye a**** a**** şeyler öğrendim nitelikli Yayınları birkaç test çözmek dandik şeylere yönelmekten iyidir.Ben sanıyorum 200'e yakın deneme çözmüştüm onlarca soru bankası da çabası. Benim konu bilgim sıfır olduğundan ve pandemi nedeniyle sınav ertelendiğinden kitaplar ve denemeler fazla olmus olabilir, dogru teknikle bu kadar abartmaya gerek yoktur diye düşünüyorum. Nasıl bir düzeniniz var bilmiyorum ama en iyi nasıl öğrendiğinizi tespit etmeniz ve belli programlar yapıp uymaya çalışmanız sizi süreçte tutar. her gün az da olsa çalışmayı alışkanlık haline getirip bu süreci hayatınızın tam ortasına koyup rutinler belirlerseniz planlı oldugunuz icin diğer yasantılardan da geri kalmazsınız. Planlı olunca yarım kalmıslık hissi olmuyor nerede ne yapacağınızı biliyorsunuz. Kendi eksikleriniz üzerine çalışmanın yanı sıra rakiplerinizin eksiklerini bilmeniz iyi olacaktır sonucta sıralama sınavı. Yorucu bir süreç bence en zor kısmı da psikolojik olarak kendini motive ve sağlam tutabilmek. Hızlı baslayıp sonlara doğru elenenler böyle gidiyor bence umutsuzluğa anlamsızlığa kapılıp. Napıyorum ben hissi üzerinde epey calısmam gerekmişti, motivasyonu iyi bir zemine oturtmak gerekiyor yoksa 25 30 yasında ve sonrasında kpss falan yıpratıcı seyler gercekten. Ama kendinizi bu süreci stratejik çözümleyen herkesin ben Max 6 ayda bile 90 üstüne çıkabileceğini düşünüyorum, çünkü yeni soru tipleri gelmiyor Konular aynı mantığı anlamak ve süreçte kalmak pratik etmek gerekiyor. Ösym diğer sınavları cok daha acımasız ordan biliyorum

96 aldım ilk 50deydim. Mat-türkçe-genel kültür olarak çözdüm. Sınavın yarısından fazlasını genel yeteneğe ayırdım. Matematikte bazı basit sorulara çok vakit harcamıştım kendime kızdım baya sınavda. Genel kültür 20 30dkda bitti ama :D

Matematik Türkçen çok iyi değilse şimdiden onlara çalış. 1 2yanlış yapacak seviyeye gelmeye çalış olabildiğince. Yazarak çalışmak, çok çok kısa hatırlatıcı kelimeler, cümleler bende işe yarıyordu sende de yarayabilir. Birden fazla kaynağın olsun. Tek yayından çalışma, her yayında hatalar oluykr. Bol soru çöz. Bi soru tipi gördüğünde hemen kafanda bir şeyler belirecek seviyeye gel. Tarihte falan zaten habire aynı şeyler. Ezberliyorsun bi yerden sonra. Soru bankası olsun. Olabildiğince farklı soru tipi görmeye çalış. Son 1 2 ay deneme tipinde gidip hız kazanmaya çalış bence.

Türkiye birincisi olarak sana defalarca taktik yöntem verdim panpa hiçbirini umursamadın.

bol soru çöz deneme çöz başka da bir şey yok

google keep

alışabilirseniz notion

PDF okuma için readera

Kabul edilmeyecek bir şey göremiyorum ben şahsen. Ortada bir prosedür varsa buna uymak durumundayız. Bunun yaşla cinsiyetle eğitim durumuyla vb ilgisi de yok, sonuçta sizi sınava tabi tutan kişi sizin karakterinizi, ahlak ve etik anlayışınızı bilemez.

İş hayatında ahlak yok artik. Cok donanimli biriyseniz posta koyup gecin. Yoksa eziyet cekmeye devam.

yaşla ne alakası var bunun? herkes hile yapabilir.

yapıyorum.

Yaşla ilgili bir şey yok, yüksek lisanstayken sınavlarda gözetmenlik yapıyordum, ben 22 yaşındaydım. Sınavlarda en çok kopya çekenler lisans öğrencileri değil benim yaşı sebebiyle kopya çekiyorsunuz diye uyarmaya utanacağım MBA öğrencileriydi

ben kopya çekerim yani eğer kontrol mekanizması yoksa. Kontrol mekanizması varsa ve atlatabiliyorsam da çekerim. Sınavın amacı bir şeyi bildiğini ölçmek değil, o sınavı geçebiliyor musun ona bakmak. İngilizce bildiğimi ölçmek istiyorsa otursun benimle konuşsun ya da önceden yaptığım işlere baksın. Bana sınav yapıyorsa ve bir kontrol mekanizması koymadıysa boş boş işlerle uğraşmamak için kopyamı çekip işi bitiririm.

Böyle bi sınav gelse ve zorunluysa girerim sınava ama zorunlu değilse kamera açık işle uğraşmam. Kopya çekemeyeceğim için başarısız olmam sınavda ama önemsiz bi iş için o çabayı sarf etmek istemem yani

sorun kurallarin olmasi degil, herkese farkli uygulanmasi ile ilgili olmali bence. boyle bir durum yoksa sizin karakterinizle bir alakasi yok kurallarin. yoneticiyim is hayatinda bu tavrin bana verecegi mesaj, daha hic tanimadigim, kendisine ve karakterine iliskin hicbir bilgim olmayan bir insanin prosedurleri kisisel algilamasi, prosedurlere uyma ve takip etme yetisinin olmadigi olurdu sanirim. dolayisiyla da kurumsal bir sirkete uyum saglayamayacagini dusunurdum. bir de burada arkasinda durmaya calistiginiz prensip nedir? onu da anlamadim.

yurtdisinda master doktora sinavlari da boyle yapiliyor.

Yaparım. Prensibine aykırı geliyorsa söylersin. Ama alacağın cevaplara hazırlıklı olman gerekiyor.

Yaparım ben. Çekmiyorsanız zaten sorun yok bu şahsınıza bir hakaret değil başvurduğunuz firmanın size babanız gibi güvenmesini beklemeyin. Bir adaysınız işte.

kesinlikle şikayet et

Uğraşmazdım. Bugün büyük boy parası verdiğim duş jeli küçük boy gelmiş. Ona harcanacak efor ve zamanla başka şeyler yapılabilir.

yoğun bi mesai olduğu için gözden kaçmıştır. reisödeki gibi gelmedi diyerek şikayet edebilirsiniz gelip 1 çiçek daha eklerler

et bunlara mustehak, 12'sinde baktim ciceklere. 12'sinden 14'une %50 zam yapti adim adim uyaniklar, baktilar gecirebiliyoruz. fiyati her dakika kontrol edeceklerine hizmetlerini etsinler.

Mantıklı olabilir ama 2 yılı doldurmamış ehliyetle kiralama yapıyorlar mı ona bakmak lazım. Dakikalık kiralama yapan şirketlerden saatlik paket almak da mümkün (ehliyet sınırına takılmazsanız).

23 yaş ve 2 sene ehliyet şartı var genellikle. Bu sınırlara takılmasanız bile acemisiniz, kaza durumlarında hele ki merdiven altı ve dakikalık kiralık olan araçlar başınızı çok ağrıtır. Suçun sizde olduğu durumlarda o kurumsal firmalar dünya masraf çıkarır.

Beyaz kaplama atan, patlayan yeri tamir için diyorsan, rölyef pasta ile doldurabilirsin.
Veya yumurta kabuğunu havanda dövüp toz haline getirip patlayan yeri onunla doldurup üzerine capon yapıştırıcı damlatarak onarabilirsin.
Veya ahşap zımpara tozunu dolgu verniğiyle veya ağaç tutkalıyla karıştırıp macun yapıp onunla doldurabilirsin.

Ama görüntüyü nasıl kurtarırım diyorsan onu bilmiyorum.

Arka plaka yeterli sıklıkta çivi kullandıysan bombe yapmaması lazım. Yine de yapıyorsa gönyede bir bozukluk olduğu akla gelir. Gönyede bozukluk yoksa bombe yerine bir çivi daha çak gitsin.

Modüler mobilyada arka plaka yapıştırılmaz.

O plakaya kontrplak diyoruz. Kabarma var ama kaplama çıkmadıysa birak, elleme. Kaplama ciktiysa beyaz ahsap macunu ile kapatabilirsin. Bosluklara gelince, civiler arasi 15 cm civari bosluk normal. Yapistirma olmaz. Dolabin gonyesini ayarlayip kontraplagi koselerden cakacaksin ki dolabin iskeleti duzgun dursun ve kapaklar sorun cikarmasin. Bombe varsa zaten pek düzgün gonyede degildir. Bir su terazisi ile yanları kontrol et. Ama bunlar normal, cok da takma.

www.ikea.com.tr

milyoncu, ıvır zıvırcıya git sor bunu. şeffaf ince zımbırtılar var metre ile kesilen. ucuz baya

british shorthair

s23 ultra kullandığım için harici kaleme ihtiyacım yok. Özellikle fotoğraf üstünde karalama yapıp bir şeyler çizecekseniz oldukça kullanışlı, onun dışında ekran alıntısı, alıntınan resimdeki yazıları metne çevirme gibi işler için kullanıyorum.

Telefona sokacak bir yer olmasa gidip kalem almazdım.

Telefonda kalem kullanmıyorum ama iPad Pro (11 inç) ve iPad Mini’de (8,3 inç) kalem kullanıyorum. Genel kullanımda iPad mini boyut açısından mükemmel olmasına rağmen kalemle kullanım kolaylığı açısından Pro daha iyi. Sonuç olarak küçük (daha doğrusu dar) telefon ekranında kalem kullanmak rahatsız eder gibi geliyor. Telefonun klavyesi daha pratik olur. Bir mağazada denemeden almayın bence.

eskiden note 3 kullanmıştım, geçen ay da s24 ultra aldım kalemli olarak. Telefonun kendi kalemi varsa bence kullanışlı ama öyle her gün kullandığım bi şeyden ziyade işime yaradığında kolaylaştırıcı özelliği olan bir şey. Normalde kalemi olmayan telefonlar için kalemler bu kadar işlevsel olur mu bilemiyorum. Bundan 10 sene önce böyle eşantiyon kalemler vardı ve çok dandik oluyordu onlar. Daha iyi versiyonları çıkmıştır belki ama onu da taşımak problem gibi geliyor bana da. Tablet kılıflarında kalem yeri oluyor genelde de telefon için kalem koyacak yer bulmak daha zor gibi.

s24 ultra aldım kendinden kalemli. 20 gün oldu olmadı bu kalem neymiş ne işe yarıyormuş diye kurcalamak dışında hiç çıkarmadım. kamerada uzaktan deklanşör olarak kullanılabiliyormuş sadece o hoşuma gitti.

Ben telefonu masa başındayken kalemle kullanıyorum.

Kalem olarakta esantiyon olarak verilen kalemler var tepesinde yumuşak bir dokusu olanlari kullanıyorum

images.app.goo.gl

Sen bayağı tüm şişeyi boşaltmışsın ya :D Genelde uzun süre havalandırınca gidiyor. Ya da kedin falan varsa iyi, güzel kokulu bi kum da kokuyu emiyor. Hatta aktif karbonlu olanlar iyi ama onlar bi tık pahalıdır.

Hipoklöröz asit denilen bir şey var, hem zararsız hem de etkili, kokusu böyle havuzdaki klor gibi ama çamaşır suyundan bile etkili bazen.
Bence son yılların en underrated şeyi.
Biz de fakir in hypoclean diye bir aleti var, evde kendimiz Yapıyoruz ama hazırı da satılıyor, bir dene bağımlısı olacaksın.

Saç kurutucuyla küf temizlediğiniz yerleri kurutun. Sonra da Türk kahvesini tabağa koyup, tütsü gibi yakmayı deneyin.

Kullandığım şey zaten çamaşır suyu gibi bir şey. Elimi tahriş etti. Eşofmana geldiği kısımların rengini açtı.

Şeker bagimlisisiniz. Ortada ciddi bir sorun yok, dünyanı çoğu böyle zaten.

Ne yapmaniz gerekir? Direkt kesmek yerine normal şekilde yemeniz lazım. Herhangi bir sağlık sorunu ya da kilo sorunu olmayan bir bireyin hayatin zevklerinden birini kesmesine gerek yok.

Ben genelde bir şey çok canım isterse ve yememem/icmemem gerekiyorsa kendime challange gibi yapıyorum "ulan bunun bitchimiyim ben" diyorum kafamda. Belki işe yarar.

Şey istanbuldaysan gel bana katıl 2 tane çok iyi yer biliyorum. Ama bizi kim durdurur bilmiyorum :D

azaltsan iyi olur. boyle olunca ne kadar yesen doyum almazsin. ama mesela haftada/ayda 1 falan yesen daha lezzetli gelir.

Aynı durum bende de vardı, çikolata ile yatardım, yastığımın alti dahil her yerde çikolata vardı. Ben bilinçsiz olarak bir dönem keçi boynuzu özü yedim her gün 1 kaşık ve sonrasında çikolata istediğim bitti.

Bu isteği kakao ile dizginleyebilirsiniz bence. Çikolata krizi tepe yapmadan bir kupa süt ısıtın, içine granül kahve, kakao ve şeker koyup afiyetle için, çikolatalı bir şeyler isteğini güzel dizginler.

Carb bağımlılığı diyebiliriz sanırım. Yoksunluk çekmiyorsaniz, (selülit yapacağı gerçeği ile okeyseniz) devam edin elbette afiyet olsun. Cikilat güzeldir severiz

Erkeğim. Selülit yok. :d

Kisa cevap verecek olursam üçüne de evet diyorum. Ama bu bana aldatma gibi gelmiyordu pek.

Hayır, hayır, bilmiyorum yaşamadım. Birini aldatmamak çok da zor bir şey değil.

Birlikte olduğu kişiyi aldatan insanların yaşadıklarını hepimiz duyuyoruz. Konu fark edilmesin diye oluşan yalanlar zinciri ve bundan kaynaklı stres, eğer aldatma durumu ortaya çıkarsa yaşanan rezillikler...

İnsanlar, birlikte oldukları kişinin sebep olduğu çok daha az stresten dolayı hemen ayrılığı düşünebiliyorken yabancı biriyle kısa süreli ya da kaçak göçek bir şeyler yaşamak için tonla strese katlanabiliyorlar. Çok yorucu bence. Kişi kendinden bilir işi kaynaklı diğer insanlara güvensizlik de cabası.

Birine rahatça "ben böyle şeyler yapmam" demenin lüksü ve rahatlığı çok az şeyde var.

asla, o düşünce oluşmaya başlıyorsa zaten ayrılırdım.
aldatmadım, aldatmam.

1- Hayır. Öyle bir ihtiyaç gütsem ayrılırım, kimle ne yaşamak istiyorsam yaşarım. Bazen insanlar her türlü fırsatı değerlendiriyorlar. Eldekinden de olmak istemiyorlar. Söylemiyorlar, gizliyorlar vs. Fakat ben daha önce organik olarak aldatıldığım için kimseye aynı acıyı yaşatmak istemem. En kötü, aldatma olayı olursa bile o gün ayrılırım zaten bitmiş demek oluyor çünkü bir şeyler.

2- Evet. Üniversite yıllarımda ilk uzun ilişkim sırasında hollandaya yalnız gittiğimde, red light ı gezerken meraktan girmiştim. Pek bir şey de yapmamıştım çekindim falan, 2. cinsel münasebetimdi. Fakat teknik olarak orada bulunmak zaten aldatmak oluyor. Ama neden yukarıda organik dedim, çünkü ben bu unutmak istediğim ve kendimden nefret ettiğim olayı yaşadıktan 4 sene sonra yine aynı ilişki içindeyken kız arkadaşım iş arkadaşıyla beni aldatmıştı. Olayları iki taraflı ele alınca onun yaptığı bana daha organik ve ağır geliyor. Yani bir süreç olmuş, hoşlaşma, şakalaşma, beraber yürüyüş, mesajlaşma, eve çağırma vs. vs.. uzun bir periyot var. (ve burası çokomelli) İki taraflı bir karşılıklı arzulama var. Ayrıca bunu bana itiraf ettikten sonra ilişkimiz bitse dahi o insanla aynı iş yerinde çalışmaya devam ettiğini bilmenin psikolojik bir yükü var falan. O yüzden kendi yaptığım hatanın karşı tarafa acısı ile benim yaşadığım arasında dağlar kadar fark olduğunu düşünüyorum çünkü benim olayımda ne duygusal bir şey var, ne tekrar denk gelebilme gibi bir durum var, ne de başarıyla sonuçlanmış bir iş var. Bu konu zamanında burada da tartışılmıştı. İyi olmuş hak ettiğini yaşamışsın allahından bul aynı şey işte falan diyen çok olmuştu fakat ben kavramsal olarak kavuşsalar da, aynı şey olduklarını hala düşünmüyorum. Benim için duygusal faktörler daha önemli.

Ama neyse 20 yaşındaydım sanırım, bu olay dışında başka bir aldatma olayım olmadı, aldatmayı da düşünmem ne duygusal ne de fiziksel. O yüzden aldatır mısın a cevabım hayır ama daha önce aldattım mı, evet.

3- Aldatma itirafı karşıdan gelince ben de itiraf etmiştim zamanında böyle böyle bir şey yapmıştım madem sen olgunluk gösterdin itiraf ettin benim de içimde kalmasın demiştim. Belki biraz yaptığı şeyden oluşan pişmanlığı azalmıştır. Ama ben de etki-tepki sebebiyle canını yakmak istemiştim sanırım.

Nereden baksan toyluklarla dolu bir ilk uzun ilişki serüveni işte.

Hayır. Hayır. Naturally hayır. Eşini aldatan herkesi aldatır. Eşini aldatana güvenilmez.

Hayir hayir hayir. Esimde olmayip da başkasında aradığım bir sey yok sukur ki. 2 günlük baska bir insan icin de ne kendime ne esime böyle bir saygisizlik yapmam.

Hayır. Başka birine ilgi duyuyorsam ayrılırım.

hayır, hayır, söyleyecek bir şey olmadı, olmaz.

aldatmadım. "aldatırım" demem çünkü yapmak isteyeceğim bir şey asla değil ama "aldatmam" diyemem. hani şey gibi düşün "sigarayı bıraktım" demek insana güven verir, ben zaten o işi bitirdim diye düşünüp ara sıra arkadaşlarının yanında filan içmeye başlarsın ve öyle geri başlarsın, o yüzden daima geri dönebileceğin ihtimalini düşünerek hep mesafeli yaklaşmak daha iyidir. o hesap, "aldatmam" demek istemiyorum, bunun ne kadar kolay olabileceğini göz önünde bulundurmak ve daima bu bilinçle yaşamak bana daha doğru geliyor. aldatırım, o kapasite var. ona karşı koyacak gücü bulurum kendimde umarım, öyle söyleyeyim.

aldatırsam kesinlikle söylerim ama, öyle şeyleri içimde tutamıyorum ben. hiçbir şey olmamış gibi devam edebileceğimi sanmıyorum, kafayı yerim.

latin harfleriyle okunuşu da yazan herhangi bir elifba. internette bir tane buldum:
disk.yandex.com.tr

daha teknik bir şeyler arıyorsanız:
en.wikipedia.org

bu konuyu önceden açıp itirazları dinlemek istemiyolar bence.

Oldu bittiye getirmeye çalışıyorlar, belirlenip hesabına yattıktan sonra kafasındaki rakamla aşırı fark yoksa çoğu kişi itiraz etmiyor. Çoğu şirket maaş zammını sona bıraktığı için, zamdan memnun olmayıp ayrılacak personelin yerini doldurmak için gereken aday havuzunu da genişletmiş oluyor.

neden açıklasın ki?
yukarıdaki cevaplarda da yazılmış oldugu gibi açıklayınca maaşı beğenmeyenler çıkacak, işyerinde huzursuzluk çıkacak. yattıgı zaman görürler sesleri çıkmaz diye düşünüyor.

Botoks yaptırarak

o bendede var ve 40 yaşıma geldim, default olarak kaşlarım çatık takılıyorum. farkettim ki bu benim kendimi koruma içgüdümün yarattığı psikolojik bir durum. bundan kurtulabileceğini sanmıyorum.

botoks +1

Bende de var. Üstüne bir de tek kaşımı kaldırıyorum genelde. Birisi bir ara çok suphecisin biraz sal demişti. Haklıymış. Duygular çok etkiliyor mimikleri. Uzun vadede daha kalıcı bir çözüm olabilir duyguları yönetmek sanırım.

kaş çatmasından kurtulmanın tek yolu aklına geldikçe kaş çatmamak. bir zaman sonra artık kaş çatmadığını fark edeceksin. ama takıntı da yapma. tike dönüşmesin.

Gozun bozuk olabilir mi? Oyleyse ve gozluk takmiyorsan istemsizce gormek icin de catiyor olabilirsin.
Boyle bir sey yoksa sirf aliskanliksa da hep aklinda tutucan. Ben hic catmiyorum, hep kirismayayim diye sjskd
Kendime hatirlata hatirlata duzene soktum :p

Paraya ihtiyacınız varsa terste kalmak kötü yoksa terste kalmak diye bişey yok doğru hissedeysen. 17 TL ile yeotkdeyim mesela. 300 TL'yi gördü. En az 5 defa terste kaldım. Her defasında satsaydim bu kazancı elde edemezdim 18 ayda. Sayas i 37 den aldım 130 u gördü 60 lara düştü.simdi 95 TL. Bu terste kalmak değil biraz daha sayas almak için
fırsat sadece. Hedef fiyatin ve hedef lot sayın olacak hisse aldığında. Ona ulaşmadan fiyatın ne olduğu bir detay sadece.

Herkesin temel analize sarıldığı aşamalar bunlar işte. İnsanların en çok hataya düştüğü zamanlar trend başlangıçları ve bitişleri. Düşüş trendinin ya da durağanlığın bitip yükseliş trendine girildiğini anlamak çok güç.

Haber akışlarına ve ekonomik takvimlere bakın. Borsa neden yükselmeye başladı sorusuna cevap olacak noktaları görmeye çalışın. Örneğin JP Morgan birkaç ay önce tl'nin değerinin altında işlem görüyor olduğunu söyleyip tl için alım tavsiyesi vermeye başlamıştı

www.ntv.com.tr

Daha sonraları Morgan Stanley de dahil tl ile ilgili olumlu haberler düşmeye devam etti. Yakın zamanda Goldman Sachs da bu kervana katıldı. Bugün de IMF Türkiye için büyüme tahminini yükseltti.

Demek istediğim bazı kaynaklar ülke ekonomisinin pozitif yönde ivmeleneceğini öngörüyor diye elbette böyle olmak zorunda değil, ancak bu kaynakların bu yorumları yapıyor olması bir beklenti geliştirmeye ya da daha doğrusu kendi beklentilerinizi "check etmeye" yardımcı oluyor.

Tabi yine de bu beklentinin ne denli büyük olduğu, ne denli stabil kalacağı ve ne denli uzun süreceğini ön görmek imkansız.

Amacım sadece basit haber akışı takibi yapmanın yorumlamada size nasıl kolaylık sağlayabileceği hakkında fikir uyandırmak.

işletmeye kaynak bulmak demek, kredi vb enstrümanlar veya sermayedar bulmak demek. kurstaki anlatılan borsa halka arz demek oluyor.

normal şartlarda bir şirket borsada hisse alıp satmaz. herkes faaliyetini yapar. faaliyeti borsada hisse alıp satmak olan şirketler borsada hisse alıp satar.

Yaparsa yapar ama çok riskli ve anlamsız bir hareket olur.

@gabe h coud da demiş, her şirketin bir bir esas faaliyet alanı var. Şirketin başarısını gösteren de bu.

Yani siz birey olarak borsaya yatırım yapıp birikiminizi değerlendirebilirsiniz kimse de bir şey demez. Ancak kar amaçlı kurulmuş bir şirket neyden kar amacı güdüyorsa bu karı o işi yaparak elde etmelidir.

Örneğin perakende şirketinin satışları zarardaysa, ancak borsadan yüksek karlar elde ediyorsa haklı olarak kendine yatırımcı bulamaz. İnsanlar "hocam siz harcanıyorsunuz, yanlış işe girmişsiniz keşke menkul kıymet yatırım ortaklığı şirketi açsaymışsınız" derler.

Bu yüzden çok anlamsız olur. Zaten yatırımcıların yanıltılmaması adına bu tip esas faaliyet dışı gelirler gelir tablosunda ayrı bir başlıkta gösterilir.

Nadiren hisse alsalar da finans birimleri hem finansal getiri hem hedging için hisse alımı, emtia alımı, yabancı para birimi cinsinden kaldıraçlı veya kaldıraçsız işlemler vs yapabilir.

Şirketten şirkete değişiyor yaklaşımları ama gördüğüm kadarıyla patron şirketleri biraz hedging dışında pek bu işlere girmiyor. Kurumsal şirketlerde şirketin faaliyet alanı ile ilgili riskleri varsa hedging yapıyorlar mutlaka. Ayrıca bilançodaki diğer durumlara göre de hedging yapabiliyorlar ya da farklı yatırımlar yapabiliyorlar.

borsa gurusu değilim ama satıs emri gerceklestikten hemen sonra o blokeli para ile yeniden hisse alabiliyorum. alım fırsatı dediğiniz bu ise burada bir sorun yok ama hesaba geçmesi evet her bankada t2 gerçekleşti, bir çözümü varsa öğrenmek isterim ben de

t+2'lik bir şey yok ki. gün içinde sınırsız kere al-sat yapabilirsin. paranın nakite geçmesi 2 iş günü. hisse alıp satmakta sıkıntı yok.

Kullandığınız bankanın bir trader uygulaması ya da eşdeğeri bir sistemi vardır. Orayı kullanarak valörü beklemeden al-sat yapabilirsiniz. Ana prensipte orada bir toplam bakiye görürsünüz, o bakiye sizin o sistem içerisindeki toplam bakiyenizdir. Yani elinizdeki hisselerin toplam değeri de orada görünür ve pazar fiyatına göre bu miktar artar veya azalır. Siz bir hisseyi sattığınızda bu bakiyeden satış miktarı kadar bir eksilme görmezsiniz çünkü o para hala sistemdedir ve başka bir hisse alımında kullanabilirsiniz.

t+2 sadece paranı çekemiyorsun. hisse senedi almanı engellemiyor. satıp aynı gün hisse senedi alabilirsin. satıp aynı gün paranı çekemezsin.

Kabul almayı çok büyütme, burssuzsa, para senden çıkacaksa TR’de yüksek kabulü almaktan kolaydır. Bir olmazsa biri kesin olur. Kazandım diyen arkadaşlar oluyor öss mantığıyla ama değil para verip geliyorsun.
Ama ingiltere falan çok yüksek ücretli olduğu için almanya’da uyandı ve harçlar yükselebilir.
1000-1500 harcarsın min.
120 gün.

almanyada yuksek lisans icin;

- populer okullar icin rekabet fazla. o nedenle profilinize uygun okula basvurmak onemli.
- lisans ortalamasi onemli. ama bazen kontejyan dolmadiginda basvuru sartlarinda belirttikleri ortalamanin altinda basvurulari da kabul edebiliyorlar.
- almanca bircok okul icin sart degil ama basvuran icin buyuk avantaj. ingilizce bolum olsa dahi a2 almanca olmasi kabul ihtimalini arttirir.
- daha onceden buyuk alman sirketlerinden birinde calismis olmak, staj yapmak ve bununla ilgili referans mektubu olmasi ciddi avantaj saglar.
- bircok okul gre, toefl gibi sinav sonuclari istiyor, bunu saglamak onemli.
- referans mektubu onemli.

tum bunlar saglanirsa kabul almak mumkun.

harcama olarak net birsey soylemek zor cunku sehirden sehire degisiyor ve en buyuk harcama kalemi kira olacaktir. buyuk sehirlerde kisi basi kira 700euro olabilir. kucuk yerlerde 100euro da olabilir. Ama devlet her sene hesaplama yapip ortalama ogrenci masrafina gore burslari belirliyor. son yillarda kisi basi 800 euro civari belirliyor bu rakami.

ogrenci icin 90 tam gun, 180 yarim gun calisma izni veriyor (bu degismis olabilir, ben yaparken bu sekildeydi). ama okul kutuphanesi veya okul icinde bir tesiste is bulunursa calisma izni almak gerekmiyor. kacak calismak da bir opsiyon olasa da genelde guvenilmez isverenler oluyor, guvenilir isverenler cezalar buyuk oldugu icin kacak calisma isine pek girmezler.

Almanya'da egitim iyi ve harclar sifir (parasini verince nasil olsa kabul aliyorsunluk bir durum yok, o ingiltere, isvec falan icin gecerli). Dolayisiyla kabul almak icin rekabet yuksek. Senden beklenen yasam masraflarini karsilaman, onun icin de belli bir birikim sart.

Baktiklari seyler:
1. Ingilizce skoru (ne kadar yuksek olsa iyi, programin sayfasinda yazan en dusuk skoru yapinca kabul aliniyor diye bir sey yok)
2. Lisans ortalamasi ve derslerin uygunlugu
3. Basvurunun genel olarak duzgunlugu. Transkript, motivasyon mektubu, referanslar falan hepsi onlarin istedigi sekilde duzgun ve eksiksiz hazirlanmali.
4. Vize alabilmek icin bankada para gostermek ve 1 yillik yasam masrafini (en son baktigimda oyleydi) banka hesabinda bloke ettirmen lazim.
5. Oradayken yuksek lisans suresince calisan cok arkadasim vardi (yani 4 tane vardi ve hepsi de calisiyordu), gerek alanlariyla alakali gerek alakasiz islerde.

Eksi sozluklerdeki basliklarda cok bilgi vardi.

sartlari minimum sagladiktan ve parayi gosterdikten sonra kabul almanin bir olayi yok.
sartlar bolume gore degisiyor ozellikle de dil, kontrol etmelisin. ama makinada probem olmaz, daha cok sosyal bilimlerde almanca veya cok iyi ingilizce bekleniyor.
300 euroya da kira var, 1000 euroya da. harcamani en cok bu etkiler. okulun yurdu icin bekleme listelerini bir kontrol et.
harclar sifir degil, 100-300 euro degisir. eyalete gore degisiyor, nrw'di galiba onlar baya bir fazla oduyor.
eksisozlukte sallama bilgi cok var, kendi durumuna gore arastirmalisin.

ne zaman almanya'da master konusu acilsa bu 100 euro mevzusu geliyor. bu "harc" degil, yani egitim ucreti degil. universitelerin egitim saglamak icin yaptiklari giderler vergilerden gelir, bu miktardan degil. bu, genelde ogrenci birligi uyelik ucreti gibi bir sey. zaten avrupa'nin genelinde senelik 15000+ euro harc oldugunu dusunursek 100 euroluk alakasiz ucretten "harc" diye bahsetmek abes.

ahahaha,
10 euro olsun olmasin, onun adi harc, giderlerini soran insan icin masraf. odemezseniz de kaydin yapilmaz, silinir vs. vs. bilginize :D

kabul çok dert değil, biri etmezse diğeri eder. mesele orada yaşayacak paranın olması ve dolayısıyla vize alma kısmı. özetle sen okula başvuracaksın, onlar "tamam gel" diyecek, sen o belgelerle konsolosluğa gideceksin. çoğu kişi için asıl sıkıntı konsolosluğun talepleri oluyor.

yakın zamanda arkadaşım gitti başka bir alanda yüksek lisans için. yalan olmasın aylık €900 civarı bir meblağa denk geliyordu sanırım senelik göstermen para. yaklaşık 11 bin euro blokeli hesapta olacak yani, bundan her ay 900 çekebiliyorsun. kabulün ve bu para olduktan sonra çok dert değil, gidersin.

benim arkadaşım berlin'de €650'ya oda bulmuştu. beş kişi kalıyorlar, mutfak-banyo ortak, herkesin tek odası var. pahalı geldi ona, pek memnun değildi, oraya yerleştikten sonra araştırıp soruşturdu, daha ucuza tek başına kalabileceği bir şey bulmuştu sanırım ama detaylarını konuşmadık.

oraya yanında €1200 civarı ek parayla gitmişti. gittiğinin üçüncü haftasında filan iş buldu. haftada ofise bir kez uğruyor, veri girişi tarzı görece basit bir iş, fena da kazanmıyor. orada kafası rahat yani geçim sıkıntısı olmadan devam ediyor şimdilik.

burslu okumayacaksan en kritik şey para. para varsa olur. onun durumu da senin gibiydi zaten 2-3 sene çalışıp biriktirmişti, iş güç sahibiyken gitmişti. olur, olmayacak şey değil.

alanlarınız farklı, o yüzden mühendislikte nasıldır tam bilemeyeceğim ama temel prensip aynı olsa gerek.

Hocam eğitim olayıyla hiiç gitmeye gerek yok. Sırtında kambur olur. Şöyle örnek vereyim kuzen almanya'da doktora yapıyor, maaşı falan var. Öte yandan almanya'da işçi statüsünde olan tanıdıklarım çok daha mutlu. Hem okul hem iş hem gelecel belirsizliğine hiç gerek yok. Gittiğin yerde illa mühendis olacaksın diye bir şey yok. Kaynakçı senden üstündür mesela

almanyada egitim vizesi icin bloke hesap gosteremiyorsaniz ve orada bir tanidiginiz varsa ondan "verpflichtungserklärung" belgesi alabilirsiniz. bu bir teminat belgesi. bu belge varsa bloke hesap gostermeden de ogrenci vizesi alabilirsiniz.

almanyada master yapmak sizin maddi olarak iyi bir durumda yasayacaginizi, veya is bulmanizi garanti etmez. ama bircok kritik avantajlari da var. oncelikle is bulmak icin avantaj saglar. tabi almanyada is bulmak calisabileceginiz anlamina gelmiyor, calisma izni de almaniz lazim. eger master yaparsaniz calisma izni almaniz cok cok kolay olur. ilerde suresiz oturum almaniz kolaylasir. vatandaslik almak isterseniz de dil sinavi gibi onemli zorunluluklardan muaf olursunuz.

20 dk sürüyor damarları kurutma operasyonu yapıyorlar ameliyat kapalı yürüyerek çıkıyorsun hastahaneden lokal anestezi ile yapılıyor

çok iyi araştırın, özel hastanelerin amacı önce insan değil, önce paradır bunu unutmayın. Yani özel bir hastene hemen ameliyat edelim diyecektir, aceleci davranmayın iyice araştırın.

Birden fazla doktora danışın mümkünse , devlet ve araştırma hastanesi olsun. Aynı şeyi en az 3 devlet doktoru öneriyorsa o zaman dikkate alın ve araştırma yoluna gidin.

Diş ipi ve dil temizleyici de kullanmak; diş taşı, çürük, diş eti iltihabı, bademcik taşı, reflü veya ağız kuruluğu olmadığından emin olmak; çok fazla karbonhidrat tüketmemek.

Ağız bakım suyunun kokuyu önlediğine dair bir uzlaşma yok.

Bende de bir dişin arasında diş ipi ile geçince koku oluyor ve dişçi baktı etti ama sorun yok. Yani bazen gecmeyen şeyler olabiliyor böyle.

Yüzde yüz onleyemeyebilirsiniz yani. Ama dışarıdaki insanlar ne kadar fark ediyor o belli olmaz.

Koku ağız ve diş hijyen ve sağlığından kaynaklanabileceği gibi diğer sebeplerle de olabilir.

Örneğin, şeker hastalığı, uzun süreli açlık, ketojenik diyet, kanda üre yüksekliği vs.de nefes kokusuna neden olurlar.

bazen diş aralarında kalan yiyeceklerdende kaynaklanabiliyor eğer böyle bir durum varsa, ağız duşu, veya diş arası temizleyicilerden kullanmak koku sorununu çözebilir.

Eğer ağızda çürük veya dişeti problemi yoksa 2 sebep olabilir

En son ne zaman diş taşı temizliği yaptırdınız? En büyük sebebi bu ağız kokusunun. Eğer bir yılı geçtiyse yaptırın.

2. Sorun da diş ipi kullanmamak. Dişlerinizi ne kadar fırçalarsanız fırçalayın diş aralarındaki artıklar çıkmaz. Bunun için diş ipi kullanmalısınız.

Şu an çürük yok. En son en küçük çürük dâhil bütün çürükleri yaptırdım. Diş taşı temizliği de yaptırdım. Diş ipi de kullanıyorum. Şekerli şeyler yedikten sonra oluyor.

yarı gömülü yirmilik diş varsa, çürük olmasa bile o da koku yapabilir.

artık yok ama oral b genius pro 9000 kullanıyorum 6 yıldır, çok memnunum. güncel modelleri alınabilir.

Oral B pro 3 3500 aldım. Daha üst modellerdeki bluetooth ile uygulama bağlantısı ve yapay zeka! destekli fırçalama gibi özellikler fevkalade hikaye gibi geldi.

Bu segmentte karar kıldım. Zaten amazon listelemelerde her ilan altında segmentler ve ne var ne yok bir grafik oluyor.

oral-b dairesel hareketle temizliyor. philipsler aşağı yukarı hareket ve titreşim ile temizlik yapıyor.
ben 6-7 yıldır oral-bnin bir önceki serilerinden kullanıyorum çok memnunum.
ilk serilerde temel fark modellerdi ki devir sayısıydı. son çıkan İo larda ise bluetooth,yapay zeka, dijital ekran falan eklendi. bence bunlara gerek yok.
plak temizleme işini yapsın yeterlidir.

www.resmigazete.gov.tr

tarihli resmi gazetede belirtildiği üzere imza ismin üstündeki boşluğa atılır.

@sumash'ın belirttiği resmi yazışmalar için geçerli. özel sektörde referans alınabilir, ancak bağlayıcılık teşkil etmez.

adınızın altına attığınız imza geçerli kabul edilecektir. Türk borçlar kanunu madde 15, imzanın borç altına girenin el yazısı ya da elektronik imzasıyla atılması dışında başka bir şart belirtmemiş.

Çok değişken bi soru. Net yanıt vermek imkansız. Vivenseden model beğenip onu online arayarak başka siteden daha ucuza alabilirsiniz genelde. Yorumlara bakmak için böyle yapıyorum ben

çok başvuran var. her cvye bakmıyorlar.

hem avantaj hem dezavantaj.

deneyimli arıyorlar genelde. junior ilan yok gibi bir şey.
ama çalışmayanla da daha iyi pazarlık yapabiliyolar.

Temmuz-Ekim arası çok canlıydı. Şimdi biraz azaldı ama yine de durgun denemez. bir kaç haftaya tekrar hızlanır. Çalışıyor olmak aksine avantaj.

Bence de durgun. İlan düşmüyor pek. 1-3 aya canlanır bile diyemiyorum anlamıyorum nedenini. Maliyet desem değil gibi geliyor. Herkes bi temkinli gibi geliyor.

Borsadan beklenti, uzun vadede, hissesini aldigin sirketlerin yarattigi degerin hisse fiyatlarina yansimasidir. Apple olsun veya isbankasi olsun ornek. Bunlar kar amaci guden sirketler ve surekli olarak urun satmaya, musteri kapmaya, yenilik cikarmaya falan calisiyor diyelim. Iste buradan olusan karliligin hisse fiyatlarina yansimasindan faydalanmak hedefimiz. Bu yuzden de yatirimcilar istikrarli bir sekilde buyuyecek sirket arar genelde.

TL'nin euro karsisindaki durumu (ne var ki durumunda?), brezilya borsasi daha mi uygun falan bunlarin hepsi cok sacma geldi yatirim gostergesi olarak, veya ben anlamadim. 1 euro 30 tl mi diye mi bunu soyledin, periyodik tabloya bakip kutlesi 150 olan metal 30 olandan daha degerlidir demek gibi, ne alaka yani. Ayni sekilde, Brezilya'daki sirketlerden ne gibi bir cikis, verimlilik atagi falan bekliyorsun?

@hot potato

1. Yatırım anlayışım senin yazdığın şekilde değil. Uzun süre beklemiyorum. Uzun süre beklemeyi sevmiyorum. Bir hisseden 100 tane alıyorum. Hisse 1, 2 TL artınca satıyorum. Kâr olan 100, 200 TL'yi satın aldığım hisse sayımı artırmak için kullanıyorum. Ana paraya eklemiş oluyorum. Bu nedenle büyüyecek şirket aramıyorum. Şirket değeri ve hisse değeri bağlantısını mantıklı bulmadım. Tüpraş hissesi 140 TL'yken Aselsan hissesi 40 TL. Aselsan bana göre Tüpraş'tan daha değersiz bir şirket değil. Aselsan'ın araştırma, geliştirme, yeni ürün konusunda Tüpraş'tan önde olduğu ve önde olacağı bir gerçek.

2. Dolar, euro fiyatının 30 olmasından bahsettim. Bu seviyede ABD borsalarına girmek zor. Bir Apple hissesi için vereceğim parayla birden fazla BİST hissesi alabilirim. Dolar, euro karşısında TL ile aynı fiyatta olan borsa sormuştum varsa. Brezilya'yı örnek olarak söyledim. Çin de olabilir. Brezilya'yı hacim olarak büyük olduğu için söyledim. BİST'ten daha büyük bir hacme sahip.

Dissendium sen konuyu hiç anlamamışsın. A şirketi %15 oranında borsadadır, 15000 hissesi vardır tanesi 140tl’dir. B şirketi %40 borsaya açılmıştır 4000 hissesi vardır, hisse değeri 200 tl’dir. Sadece 200 ile 140’ı karşılaştırıp B daha değerli diyemezsin.

Küçük yatırımcı olarak kısa vadede her seferinde 100-200 kar edersin, sonra bir gün terste kalırsın ya 3 sene beklemen gerekir ya da tüm karları bırakıp çıkarsın. Bu yatırım yapmak değil speculative trading olur.

garanti maaş ve tek kredi kartı
fibabank günlük faiz TL makasta az fx market ile dolar alımı yapıyorum
ing günlük faiz $ dönem dönem kullanıyorum aylık yüksek faiz verip sonra indiriyor
denizbank anne maaş (değiştireceğim güvenim kalmadı artık yüklü miktar parama eft bloke koydu)
işbankası dedenin maaşı günlük faizi çok düşük eft talimatı verilemiyor düzenli bu çok sıkıntı
ziraat anane maaşı kullanımı göreceli kolaymış, video ile bağlanabiliyor müşteri temsilcisine

vakıf ve teb kredi kartı
burgan günlük faiz
ing Swift Muafiyet

Enpara
KuveytTurk
Akbank
QNB
Garanti

15 bankada hesabım var aktif kullandıklarım

burgan-faiz için
yapıkredi-maaş ve kredi kartı
akbank-kredi kartı ve kampanyalar
iş bankası-kredi kartı
enpara-günlük işlemler, fatura ödeme, bazen faiz

Atayatırım- Yatırım işlemleri
Oyak yatırım- Yatırım işlemleri
İng- Hesap
Akbank- Hesap
Yapı kredi- Maaş hesabı, kredi kartı
İş - Maaş hesabı, kredi kartı, yatırım işlemleri, kredi kartı
Ziraat, Kredi ve kredi kartı
Enpara- Kredi kartı ve günlük işlemler, fatura ödeme
Halk- Kredi kartı
TEB- Hesap

Enpara: otomatik odemeler, kk, birikim, doviz hesaplari, kisaca her seyin
Is bankasi: kredi kartim (2.) ama milleri az veriyor artik
Ziraat: kredi
Finans: hesap, ekkart
Akbank: maas hesabi, kredi karti (kullanmiyorum)
Odea: yatirim hesabi

aktifbank tüm işlemler için kullanıyorum;
- n kolay bono günlük vadeli için (şuan oran 44)
- gram altın ve gümüş alımı için (makası diğer bankalara göre bir tık uygun)
- halka arzlar için hisse senedi bölümünü (ata yatırım üzerinden sade ve basit bir trader programı var)
- sınırsız her atmden para çekme ve yatırma özelliği var (bu en güzel özelliği)
- pasolig maçlar vb. etkinlikler için

enpara kredi kartı tek kredi kartım yıllardır kullanıyorum sonradan taksitlendirme olayı çok iyi oluyor.

ıng kredi için en uygun oran hep ıngde olduğu için hesabım hep açık hesap kartını da eşim alışverişler için kullanıyor.

yapıkredi maaş hesabım var faturalar otomatik ödemede maaş yatınca faturalar için bir miktar çekip hemen aktifbanka gönderiyorum.

akbank maaş. maaş geldiği gibi işbank'a transfer. tüm işlemlerim işbank'ta.
yurt dışından tr'ye döviz transferi için cepteteb döviz hesabı.
aracı kurum tacirler ve iş yatırım.

İşbankası, kuveyt, vakıfbank, yapıkredi = kredi kartları için.

denizbank= yatırım ve kredi kartı için.

enpara= bedava havale yapılıyor diye kullanıyorum. ve günlük faizden yararlanıyorum.

TEB: Maaş bankam, aktif kullandığım kredi kartım da burdan

Halkbank: Önceki çalıştığım kurumdaki maaş bankamdı. Eski kredi kartım duruyor hâlâ ama hiç kullanmadım 6 aydır.

Akbank: yazın konut kredisi çektim burdan onu ödüyorum. Bi de az limitli bi kartım var. Onu da hiç kullanmadım.

Ünide öğrenciyken kyk için ziraat, öğrenci kredi kartı için Garanti kullanmıştım.

Yatırım vs şu sıralar yapmıyorum konut kredisi ile uğraştığım için. Borsa zaten nasıl girilir bile bilmiyorum. Aktif kullandığım bir kredi kartım ve konut kredim dışında bankayla işim yok pek. Birden fazla kredi kartını aktif kullanmanın mantığını da anlamıyorum pek

TEB- amiral gemim; vadeli-vadesiz hesap, döviz hesabı, 3 kredi kartı, yatırım,fon hesabı
Denizbank- yatırım hesabı, genelde boş.
Akbank- Maaş hesabı, yatırım hesabı
Enpara-bireysel kredi
Vakıfbank- şu anda boş, genelde de boş.

aktif kullandığımı iki tane yani. Onlardan da TEB % 90 Akbank % 10

TEB maaş ve kredi kartları, döviz alımı için.
İş Bankası İşCep ve yatırım için.
Enpara günlük faiz ve ücretsiz para transferi için.

Bütçe sorun değilse çerçevesiz modeller için Silhouette'e bakabilirsiniz.

Çerçeveli, özellikle kemik seviyorsanız Persol'e bakabilirsiniz.

Gecenlerde kendim icin arastirmistim.

www.youtube.com

BU elemanin birkac videosunu izle derim.Ben JFREY siparisini az evvel verdim :)

hugo boss'un gözlük modelleri güzel.
kemik seviyorsanız persol modelleri de çok şık.

Kemik sevmiyorum.

Kaliteli ve uzerine dusunulmus seylerse tutar tabi ki. Uretim ve patent kisimlari yorucu olabilir.

Vip ahmet diye bi firma var, bakabilirsiniz.

Abi şimdi ilk olarak ne yapacağını bul.
Sonra bunu fason urettiricem demissin; kime, hangi malzemeler, kaç tane, kaç para.
Sonra piyasada bak bakalım, gireceği piyasada farkin olacak mi, aldigin fiyat ile satabilecek misin?

Bir de internetten satacaksin, bu siteler sureclerini öğren. Misal iadeler vs yani bunlara bakacaksin.

Bir de çoğu ürün drop ship aslında. Çin'den falan filan ki Türkiye'nin maliyetleri de çok yüksek. Çin'den bir palet getiren adama karşı pazar payın nasıl olacak bakman lazim.

Bu arada başarılı olma ihtimalini kimse soyleyemez. Bana ben bunu yapıp pazarda falan saticam desen daha başarılı olur derdim de internet dünyasında ben misal senden ürün almam, gider yorumlu vs alirim. Bu kısmı geçmek en zoru herhalde.

Satabileceksen tezek bile yapsan olur. Önemli kısım satmak.
Bir üstteki arkadaş bir çok farklı noktaya parmak basmış. Bence hepsini tek tek değerlendir.
Ayrıca internetten tek tek satarım diye başlama, çok üzülürsün. atıyorum migrosla anlaşıp 1000 tane satarım diye başla neye başlayacaksan.

E zaten üretilmiş olan şeylerden alıp sat. Onları satabiliyor musun önce onu dene

çok oturmuş pazarlarda fark yaratıp gelir elde etmek zordur. mesela meyve soyacağında victorinox diye bir marka var muhtemelen en iyisi budur. bundan daha mı iyi olacak veya daha mı ucuz olacak ? acaba türkiyede yılda kaç tane yüksek kalite meyve soyacağı satılıyor. peki bir ailenin ortalama meyve soyacağı değiştirme periyodu kaç senedir ?

girişimcilikle ilgili güzel bir laf var. ideas are nothing, execution is everything.

bu yüzden fikrini değerlendirmemiz aslında anlamsız olur. çünkü senin bi fikri nasıl hayata geçirdiğin asıl konu.

düşün twitter dediğin nedir ilk günleri için konuşuyorum bir web sitesi 140 karakter yazıyorsun gönderiyorsun bu kadar. ya da instagram dediğin nedir bir resim çekip bir sayfaya atıyorsun. temelde ne kadar basit işler. ortalama bir ekibin 1 haftada yazacağı projeler. peki bu projeleri kimse düşünmedi mi ? binlerce insan düşünmüştür hatta benzerlerini hayata geçirmiştir. ama büyüyen ve tutulan bir tane oldu. fark fikir değil o fikri nasıl hayata geçirdiğin.

bir mühendise vereceğim öneri. bir iş kuracaksa mühendis gibi düşünmeyi bırakması gerekiyor.

Ortanın üstü bir konumda diye düşünebilirsin. İlk 6da sayılmaz hiçbir zaman, alanına göre yıldız, Hacettepe gibi ünilerin sonuna Bahçeşehir sayılır.

online bir eğitim alacaksan biraz daha paraya kıyıp yurt dışındaki prestijli bir kurumdan alabilirsin.

Eğitime bağlı kurs bazlı birşey anladığım kadarıyla, teknik falan birşeyse yüksek ihtimalle çöptür(düşük ihtimal kalitelidir) değilse eh işte denebilir

fistikthecat, neresi olabilir hocam? Fiyat uygunsa yurt dışı da değerlendirebilirim.

basond, kurs denebilir. Online ücretli eğitim. Teknik değil.

üniversitelerin online eğitimleri ve onların sağladığı faydalar aşağı yukarı aynıdır bana göre. nereden alındığının major ölçüde bir şey değiştireceğini sanmıyorum. daha çok verdiğiniz paranın ve zamanın karşılığında yeni ve işe yarar bir şeyler öğrenmiş olarak çıkmak daha önemli bir husus. salt prestij için yapılacaksa daha fazla ödeyerek koç vs düşünülebilir.

bahçeşehir genel olarak iyi bir üniversite benim nazarında. duyulmamış olması imkansızdır. hatta benim için kimi alanlarda hacettepe ve ytü'den daha prestijli bile diyebilirim.

Az göbek varsa bunun genel yolu ağırlık antrenmanidir. Misal benim kuzenim baya zayıf biri ama kas yok haliyle göbek var azıcık çünkü yok yani kas adamda.

Yüzmenin faydasi olur mu; olabilir de yüzücü vücudu illüzyonu diye bir olay var. Yüzerek o vücutlar yapılmıyor yani.

Eğer kilolu biri degilseniz diyetisyene gidip ne yapacaksiniz bilmiyorum. Az göbek ne kadar az sorusu var tabi ama harbiden zayif ve az göbekli biriyseniz bunun kas yapmaktan başka çözümü yok.

Göbek eritmek mutfakta olur. Çaya kahveye şeker atıyorsanız atmayın, ekmek, hamur işi, cips vs. yemeyin. Alkolü azaltın. Akşam 7'den sonra bir şey yemeyin.

Ben yag oranimi %7'ye kadar dusurdum. Daha sonra iyi hissetmedigim icin biraz daha yukariya cikardim. Bu surecte bel cevremdeki yaglar en son gidenler oldu. Surec biraz uzun suruyor.

Gecmiste kardiyo ve diyet ile de, agirlik calisip kas kazanarak ve kalori hesaplayarak da kilo verdim. Kardiyo ve diyet yaptigim zamanlarda hayattan zevk almiyordum. O derece keyifsiz bir surec. Agirlik calisarak kas yaparak, kalori hesabi yaparak kilo vermek ise tam aksine oldukca eglenceliydi diyebilirim.

Gunde alman gereken kaloriden 500 kalori daha az alarak haftada yarim kilo kadar veriyordum. 20 haftada 10 kilo kadar verdim bu sekilde.

Diyetisyen kilo verdirir ama diyet ile kilo verenlerin %85'inin kisa sure icerisinde kilo aldiklari ile ilgili bir dolu istatistik var. Bence bu yuzden kendi hayatina uygun bir program yapman gerek. Yani lahana corbasi icmiyorsan, lahana corbasina abanip kilo vermeye calismanin bir anlami yok. Cunku diyet biter bitmez, kilolari geri alirsin. Hem zaten hemen hemen ihtiyacin olan tum bilgi internette var artik. Ama ihtiyacin olan disiplin yok :)

Yuzme faydali olabilir. Tabi nasil yuzdugune bagli. Benim Navy seal bir arkadasim hic durmadan olimpik havuzda ayni hizda yuzuyordu. Oyle yuzebilirseniz faydali olur. Yoksa 2 dakika yuzayim sonra biraz sirt ustu dinleneyim... seklinde faydasi beklediginizden az olur.

Salona gitmek istemiyorsaniz Youtube'dan calisthenics for beginners videolarina baslayarak ve kalori hesabini ogrenerek baslayabilirsiniz.

Bu arada kas yapmak için illa spor salonuna gitmeye gerek yok. Tabiki belli bir noktada gelişim duracak yeterli gelmeyecek ama vücut ağırlığı ile ağırlık antrenmanı+düzgün beslenme (denildiği gibi bazal metabolizma -500 kalori) ve kilo *1.2 gr protein ile de gider.

Ama yüzme ile falan öyle kaslı olmaz. Bu yüzücü vücudu illüzyonu. Tabiki kalori yakarsiniz da bunun için de sağlam yüzmek lazım. Misal benim iş arkadaşım haftada 5 gün 1.5 saat falan yüzüyor, ek olarak yarışmalarda hakem falan. Ama gidip 20 dk havuzda kalmak ile hiçbir şey olmaz.
Burada kadınlar üstünde araştırma var;
www.ncbi.nlm.nih.gov

"Prolonged aerobic training (12 weeks of swimming) caused no significant change (decrease) in body weight of the tested women. The applied training resulted in an insignificant decrease in body fat tissue, with a concurrent an insignificant increase in lean body mass, (including muscle mass)."

Haftada bir gün bir saat yüzme ile amaciniza ulaşamazsiniz.

Çok zor değil dediklerim;
Tdeecalculator'dan kalori bul.
-500
Protein alımı 1-1.2*kg kadar.
You are your own gym pdfini al, yap.

logisticsmanager, erkeğim bu arada.

Abi erkek olduğunu biliyorum da yani kadınlarda bir işe yaramıyor bu egzersiz ama erkeklerde çok yararlı diye bir şey olamayacagina göre ve erkekler için yapılmış araştırma bulamadigim icin attim.

Zaten sonra haftada bir günü okudum, gerek bile yok konuşmaya araştırma falan.

yüzme istiyorsanız genelde ilgili tesiste öncelikle kan ve idrar tahliliniz yapılacak. kısa sürüyor genelde bu işlemler ama öncelikle bunlara da hazırlıklı olun.

Diyetisyene giden oldu çevremde. Hepside faydasını gördüler. Ancak bu iş uzun soluklu bir iş. Verdikten sonra, dikkat etmezseniz göbek tekrar çıkar.

Diyetisyensiz, sporsuz en kolay yolu: ekmek ve şekeri kesmek. Şeker kullanmayın, tatlı tüketmeyin, ekmek yemeyin.


.

Erkekleri bilmiyorum, kadinlar icin gobegi eritmenin yolu gece ac uyumak ya da diger deyisle uzun sureli acliklar olusturmaktir. Yediklerini de abartmamali tabi.

Kotun kemerini göstermeyecek şekilde giyiyorum ben.

pispinti, kemer zaten gözükmeyeyecek. Alt kısmı soruyorum.

Tamam işte orada bitiyor tişört :)

Ben anlatamadım. :) Özel bölge kısmının gözükmesini soruyorum.

Komple alt kısmı kapatsa fazla uzun görünür gibi geliyor bana.

bence bir tık kemerin altı olmalı, elini kolunu kaldırdığında üstün açılmamalı

my fault+1
iki kolunu havaya kaldırdığında göbeğin açılmayacak, tişörtün eteği kemer kısmına kadar kalkacak

Ben pandemide örgü örmeye taktım ama sonra bitti hevesim.
Lego çok isterdim ama pahalı.
Boyama yaptım bir müddet sayılarla boyama diye bir şey var ya ona sarmıştım o da iyi gelmişti bana.
Yeni tarifler deneme, mutfakta bir şeyler yapma dışında pek bi hobim kalmadı artık.

Çocuk olunca tek hobi boş zamanın olabilmesi. En büyük hobi zaman.

1/12 maket yapıyorum özellikle dakar ve ralli araçlarını. 1.5 metrelik bir akvaryumum var bir yanda. Bir de eski bir otomobil ve motosikletim var vakit buldukça onları söküp takıyorum.

rc model olabilir. 20 küsür senedir sıkılmadan ara ara çıkar oynarım, eskiden içten yanmalı modeller vardı (hala var gerçi) ama ayarlaması temizlemesi çok uğraştırıyordu, belki bu sizin için olumlu bir durum olabilir. elektriklileri de programlamaya uygun oluyor, her halükarda win-win.

türkiye’de modeli bulmak zor oluyor, parçaları daha da zor ama yurtdışından temin edilebiliyor. traxxas tavsiye ederim marka olarak. bende bir tane model kaldı, o da traxxas maxx elektrik. buradan hareketle araştırın belki hoşunuza gider.

3d ile ilgileniyorum mutluyum tavsiye ederim

çok anladığım bir alan değil ama arduino ile çok fantastik şeyler yapanlar gördüm internette. programlama, elektronik diyorsanız bence iyi bir alternatif olabilir. ama yapacağınız şeye göre parça maliyetleri çok mu yüksek olur onu bilmiyorum.

Benimkiler:
- Gaming (en uzun soluklu hobim)
- Spor (simdilik gym sadece. Daha once bisiklet manyakligi da vardi. Bisiklet sevince mekanigiyle de ugrasiyosun)
- Muzik etkinlikleri

Elle ugrastigim hobim yok gibi. Puzzle almistim, 1 senedir yapmadim.

bende olanlar senin söylediklerinin hepsi; 3d printer, laser, 3d çizim, tasarım, model uçak (uçan şeyleri seviyorum), yazılım zaten mesleğim ama bir makineyi programlamak ile bir web servisi yazmak arasında çok fark var. bilmediğim şimdiye kadar hiç aklıma gelmeyen detaylar var ve zevk veriyor.


Hobi dediğin şey biraz seninle ilgili hocam, 3d printerdan lasere 3d çizimden diğer zamazingolara bulaşmama neden olan aslında model uçaklar.

model uçaklar da 10 yaşında izlediğim bir videodan.


yani sen kendine ait bişi bulacaksın, biraz onunla ilgileneceksin ki sonra ya burasını printer'dan basayım, burasını kendim programlayayım diyesin.

birde tüm bunları proje olarak kullanmak var.şimdiye kadar edindiğin bilgi ve tecrübeyi kullanabileceğin bir proje yapmak belki 1 sene sürecek bir iş ama amaç tamamen kendini tatmin etmek.

örn: metal 3d printer yapmak (almak değil) yada ne bileyim hebelip makinesi yapmak ama tamamen kendi tasarımın kendi yazılımın vs. ile open source bişiyler yapmak. bir sürü insanla tanışırsın baya bir hareket gelir hayatına.

34 yaşındayım hobim örgü örmek. Kıyafete ihtiyacım olunca bazılarını kendim yapabilmek güzel bir şey. Bazen küçük objeler de yapıyorum eğlenceli oluyor. Mesela bir sonraki projem için malzemeleri aldım ve büyük bir tespih böceği yapacağım.

Nerdforge kanalında Martina ve Hansi'nin Blender öğrendiği bölümü ilginizi çekebilir belki:
www.youtube.com

merkez bankası bankaya veriyor. banka da yatırımcılara veriyor. kredilerden de faiz geliri sağlıyor.

banka o 1000tlyi daha önceden verdiği kredilerden aldığı faizden veriyor

Bankada öylece duran paranız kredi olarak başkasına veriliyor, faiziyle geri alıyor. Sonra bir başkasına tekrar veriyor. Tekrar faizi ile geri alıyor. Banka devlet tahvili de alabilir. Verdiği kredilerden, yaptığı yatırımlardan kazancının bir kısmını da siz vadeli mevduata yatırıp parayı bağladığınız için faiz olarak öder.

En basit haliyle daha pahalıya kredi verip daha ucuza size faiz ödediği için banka kârda.

bankalar müşterilerinin yatırmış olduğu mevduat hesaplarının belirli bir kısmını zorunlu olarak ayırır. buna zorunlu karşılık ayırma denir. ve bu oranı merkez bankası belirler. bu ayırdığı oran dışındaki tutarlar ise bankaların çeşitli işlemlerinde kullanabildiği paradır. bankaların kendi aralarındaki işlemler, merkez bankası ile olan reseskont ve repo işlemleri, açık piyasa işlemleri, arbitraj, kredi uygulamaları vs tüm bu ve benzeri işlemler sonucu banka bir gelir elde eder ve bunu yine müşterilere satar yani kredi veya faiz verir. bu bir döngü. bankaların varoluş amacı kar elde etmektir zaten. başka bir yerden aldığını başka bir yere kullanım sağlar. ve bunu yaparken ne kadar kar olacağını bilir. ve arka planda mevduatları kullanır.

somut bir örnekle pekiştirelim;

benim elinde vadesine bir yıl olan 100 birimlik bir çek olsun. bunu bankaya gidip vadesinden önce yani hemen bozdurmak istediğimi söylüyorum ve banka bunun karşılığında bana sana bu çeki 80'e bozarım diyor. okey diyorum ve banka benden 80'e aldığı bu çeki merkez bankasına 90'a satıyor. (bana 80 verirken merkez bankasına 90'a satacağını biliyor yani bu oranlar belirlenir öncesinde ve ona göre işlem yapılır) böylece bu işlemden +10 birim kar elde ediyor. ve bunu da sana kredi olarak satıyor. sen de bu 10 birim için 15 birim bankaya ödüyorsun. senden gelen +5 birimi de bir başkasının faiz ödemesini yapıyor.

işte bunun gibi çok sayıda işlemler var bankaların yaptığı. bu çok küçük bir örnek. döngüyü anlayabilmek için.

Bankaların işi paradan para kazanmaktır, yani özetle para alıp para satarlar, aradaki fark ise onların karıdır.

Örneğin , size mevduata aylık 3.5 i faizle para yatırırken, bu parayı kredi kullanmak isteyenlere 4 ve üzeride satarak bir nevi ticaret yapar.

Burada arkadaşların belirttiği gibi zorunlu karşılıklar vardır, yatırılan paraların zorunlu karşılığını ayırıp kalan parayı kanunlar çerçevesinde satarak para kazanırlar.

parça parça satmayı dene. hedef fiyatına ulaşınca yarısını sat, kalan için hissenin durumunu sıfırdan yeniden değerlendir.

Kağıdı almadan önce şu fiyata düşerse veya şu fiyata çıkarsa satacağım diye karar veririm. Alır almaz da süreli, şartlı emir veririm.
Teknik analizini yapmadan da Aaaa yükseliyor falan deyip emirlerimi revize yapmam.

ben aşırı satım bölgesine yakın olan, piyasa değeri aşırı dehşet yükselmemiş, hisselerin en fazla %40'ı dışarıda olan, spek olup tavan tavan tavan gitmemiş, bist 30 ya da ona yakın iyi iş yapan firmaların hisselerini alıyorum.

bunun yanı sıra biraz da tabloya bakıyorum gidişat nasıl.

sonra da bekliyorum.

şimdi gidip adel ile thy aynı değil yani.

Sıfır maliyete ulasana kadar satmam. Sıfır maliyetleri en az beş yıl satmam sadece başta koydugumu satarim

önceden hedefini belirlediğin bir excelde takip et. fiyatını buraya elinle gir dönemler itibariyle ve hedefine ulaşınca sat uyarısı veren bir formül falan koy. yani olayı duygudan uzaklaştır. matematik haline getir.

Mantıklı miktarlarda yatırım yapıp yapmadığınız da önemli. Eğer kaybının sizi ciddi zararlara uğratacağı bir miktar paradan bahsediyorsanız kimse sakin olamaz.

Eğer makul bir miktar yatırımınız varsa ve buna rağmen sakin kalamıyorsanız kendinize bir zarar payı da belirleyin. 90'a çıkacak diye düşündüğünüz gibi 60'a da inebilir gibi bir alt limit koyun.

hocam trend sürme ile alakalı notları okuyabilirsin. en azından yükselişin bozulduğunu görüp ona göre satarsın. bu tür stratejiler genellikle trend çizgisini aşağıya kırma, yakın vadeli ortalamaların birbirini aşağıya kesmesi, bir önceki mumun altına inmesi ve benzeri yöntemlerden oluşur. bu stratejilerin bazılarında belli noktalarda parçalı kar alma hedefini de güdenler var.

btc düşerken her ay 2 3 bin tl lik aldım. avax falan da aldım. yatırdığım 25 30 bin, şu an hesapta 120 bin var.

şimdi satsam satarım ama ne gerek var, isterse 50 bine düşsün.

özetle ihtiyacınız olmayan veya 1 2 sene unutabileceğiniz parayla yatırım yapın ve çok bakmayın.

düşerken alın, çıkarken değil

falan falan.

Algoritmik trading yapıyorum, bot kullanıyorum.

hocam zaten buz nasıl kokar, okyanus nasıl kokar ki? yani kokusu olan bir şeyle denesek bunu, limon yazıp çilek kokuyorsa o sıkıntı.

adam okyanus kokusunu vişnemsi hayal etmiştir belki. ya da senin vişne kokusuna benzettiğin şey adamın hayal ettiği okyanus kokusudur, vişneyle ilgisi yoktur.

geçen gün sokakta burnuma yeni araba kokusu geldi, meğer sosismiş. pişen sosis kokusunu yeni araba kokusu gibi algılamışım.

Zamanında satılan korsan CD lerin içinde başka tür şeylerin çıkması gibi bir durum.

Okyanus kokusu mevzusunda, Dünyada nerenin okyanusu veya sahil bölgesini esas alıyorlarsa artık bilmek lazım.
Bir de kokunun formüle edilmesi vs derken sonuçta vişneye doğru uzanan bir süreç düşünüldüğünde hissini almak istediğimiz esas koku, hala okyanustan gelmiyor.

Ikisi de visne gibi kokuyorsa, sizin burunda sorun olmasin hocam?

Bu bahsettikleriniz oldukça ucuz üzerinde ciddi çalışma olmayan kokular. Misal tom ford deseniz farklı olurdu. Bu sebepten net bir yorum yapmak zor.

Kokularda notlar söylense de insanlarin ne kokladıgi degisebiliyor. Yani x kokusu bir insana farklı gelebilir çünkü o kokuya ulasmak için içinde bir sürü not oluyor.

Ve gene denildiği gibi okyanus ve buz çok net kokular değil. Misal tobacco vanille size çilek gibi kokarsa o zaman sorun var :)

Kovid olmuş gibisiniz bence. Koku bozulmuş ama yerine gelir endileye mahal yoque.

Peynir, hindi füme, salatalık, marul, mısır vb koyup altık olarak da biraz krem peynir sürüyordum harika oluyordu.

Pastırmada sarımsak olduğu için problem olabilir. Onun yerine kuru/füme et daha iyi olur. Fakat bunlar çok tuzlu. Kırmızı et kadar kalorili olmasa da çok daha az yağ ve tuza sahip hindi füme bence en iyi tercih olur. İçine biraz marul, çok az fesleğen, zevkinize göre peynir (kaşar olur, mozzarella olur) konabilir. Çok az zeytinyağı da gezdirebilirsiniz.

Işe ne götürüyorum; is yerinde buzdolabi varsa normal yemek yap götür.
Yoksa yemeği uzun süre soğuk tutan kaplar var.
Böyle sürekli sandviç ile hayat geçmez.

Yani çözüm istersen en sağlıklısı bu.

pastırma yersen terledikçe terle birlikte etrafa çemen kokusu yayarsın, bir de sevip 3-4 gün üst üste yersen o kokuyu çözemezsin derinden

Ben sandviç yapacağım zaman akşamdan ekmeği son haline getirip poşetliyorum. İçine koyacağım salatamsı malzemeleri ve peynirleri de streçle dolaba koyuyorum. Sabah da hemen ekmeğin arasına arasına atıp çantaya koyuyorum.

Ama ton balıklı sandviç yapacaksanız zaten ekmeğin arasına koymanıza gerek yok ki. Sabahtan süzüp ufak bir kahvaltılık kutuda yanınıza alın yemek vakti sandviçin geri kalanına eklersiniz.

Etli sandviç seviyorsanız kepekli sandviç ekmeğinin arasına tütsülü peynir koyun, üstüne nemlendirecek kremamsı bir peynir sürün üstüne de kuru et koyun. Çok iyi.

Tavada mantar, kabak gibi birkaç şeyi 5 dakikada pişirip mikkemmel sandvicler yapabilirsiniz ve pastirma kokusu da olmaz.

Bu de humus, tahin pekmez, salcali cevizli acuka gibi bi seyler filan pratik olur, hemen de bozulmaz.