Ekşi Duyuru

ben sormuyorum ama sorulursa rahatsız olmam.

Elbette sorarım. Tabiki rahatsızlık vermeden, düzgün bir üslupla.

kesinlikle sorarım, ben bu duyumu törpüleyemiyorum sanırım. küçük inatçı bi' çocuk gibi, birşeyi istiyorsam(parfüm mesela, çok güzel geldi. ona sahip olmak istedim, adını öğrenmeden duramam) elde etmeden durumam. kafamda ''Lan nasıl yapsak da, yapsak'' tilkileri dolanır durur. ve o kadar gevezeki bu tilkiler anlatamam.

en son okuldayken bi' büyüğümle neden tek başıma kaldığımda derslere yoğunlaşamadığımı sorduğumda, sen yalnızken senin tutkuların çok ağır basıyor, senin beynin çok geveze demişti.

markette kasada, otobüste vapurda yanımda duran vb. kişinin çantasını kıyafetini beğendiysem nerden aldın diye bile sorarım :) sorar kabuğuma çekilirim. sonrasında bakıp daha fazla soru sorup rahatsız etmem.

Aynı şekilde bana da sorabilirler ama sonrasında soruların devamı geliyorsa bakışlarını üzerime dikerse rahatsız olur giderim veya hayırdır birşey mi var diye sorarım

Sorarım, hiç çekinmem, bana da sorarlarsa söylerim - ama çanta, ayakkabı, elbise gibi kadınlara ait şeyleri bir adam gelip sorarsa rahatsız olabilirim, başıma gelmedi bilmiyorum, ama parfüm soran adam oldu, sevgilisine/karısına alacaktır diye söyledim hiç de rahatsız/tedirgin olmadım. Hatta mağazada şurada burada - kadın/erkek farketmez, fikir soran da olur yardım ederim. Birşey deniyorsam, deneme kabininin dışındakilere de fikir sormuşluğum var-soranlara fikir söylemişliğim var..en kötü ihtimal insanı daha sosyal yapar, bence hiçbir zararı yok :)

Sorarım,bana da sorulduğunda rahatsız olmam.
Geçen sabahın köründe bir kız peşimden koşa koşa yetişip parfümümü sordu.
Çantamda ufak boyu vardı,gösterdim sıktım koluna vs.

sadece olumlu fikirlerimi söylerim başkalarına. "ıyy saçınızı ne biçim kesmişler, söyleyin de oraya gitmeyelim" demem yani.

bana soranlara da cevap veriyorum. Genelde dövmeler hakkında yorum yapıyor insanlar. Çok yakınıma gelip okumaya falan çalışırlarsa rahatsız oluyorum ve bunu söylüyorum, ama "kim yaptı, acıdı mı" vs gibi sorulara cevap veriyorum.

parfüm falan sormam da, bir müzik beni yakalamışsa kesin sorarım.

herhangi bir şey sorulursa da söylerim.

SOrarım. Sorabilirler.

parfüm sormadım, belki sorabilirim.
kulağa bir yerden çalınan müzik kadar tatlı çok az şey olduğundan, müzik sorduğum birçok kez oldu.

bana sorulmasından rahatsız olmam.

bazen cidden sorarsım geliyor. O dönem gündemimde olan bir şeyi ya da kafama takılan bir şeyi yapmış ya da kullanan birini görsem aklımdan sormak geçiyor evet ama daha yapmadım. bana sorulursa hiç rahatsız olmam.

Bana sorulmasindan rahatsız olmuyorum ama ben hiç baskasina sormadım; rahatsız edebilirim diye düşünüyorum.

Sorarım üslubunca, sormuşluğum vardır, bana da sorulmuşluğu çoktur. Yadırgamam, ters gelmez. Hoşuma bile gider.

Daha 5 dakika once kahve alirken kizin yakaliginda yazan adinin anlamini sordum.

Ayak ustu muhabbet de ettik hatta.

Sormaktan çekinmem de, ben pek insanlara bakmıyorum sanırım. En son 8-10 yıl önce sormuşumdur. Dışarıda kulaklıkla yürüyorum genelde, müziğe fazla kaptırıyorum. Hatta hayatım boyunca toplam 2-3 kere falan kendimi kaybedip elleri kolları kaldırarak dans etmişliğim ve sonra "Amanın, ben insan içindeyim şu an, unuttum" demişliğim var. Bir de insanlara pek bakmıyorum. Dışarıda ağaç, çiçek, kedi, kuş, bulutun koyuna benzemesi gibi şeyleri çok seviyorum. Geçen gün kaz gibi bir şey gördüm, ona baka baka yürüdüm mesela. O arada insan var mıydı, ondan bile haberim yok. Örneğin, yolda biri yiyecek gibi baksa veya laf atsa fark etmem çok yüksek sesli değilse. O yüzden laf atılmıyor mu, yoksa benim mi haberim olmuyor; hiçbir fikrim olmadı hayatım boyunca. İnsanlar baktığım en son şey oluyor. Biri benimle muhabbete başlarsa da 30 saat muhabbet ederim. Geçenler de şöyle bir şey oldu, biri kulaklığından çok yüksek sesle müzik dinliyordu, bende de kulaklık yoktu. Şarkıyı da çok seviyordum. Mırıldanmaya başladım yanında. Ağzımı görünce güldü, kulaklığın tekini çıkarıp o da söylemeye başladı. Biraz sesli sesli söyledik. İnsanlara dikkat ettiğim tek an tek başıma yürüyüp sapık ya da kapkaççı var mı diye kendimi korumaya çalıştığım an. O yüzden de kim ne giymiş, parfümü mü varmış; fark edemiyorum. Fark etsem ve beğensem sorarım. Arada karşıdan glen insanı kestiğim de oluyor bazen ama öyle sormalık şeyler pek görmüyorum.

ben soruyorum ama muhabbete kitlememeye çalışıyorum. bi tane amca beni metro durağında tütün sararken görüp yarım saat gençken içtiği anadolu tütünleri konuşması yapmıştı. durağa gelip inerken utanmıştım amcanın lafını kesecem diye.

soramam gelir burada sorarım.

prize su dokulurse carpilma olayini kenara koyarsak sigorta atmasindan baslar, sigortanin durumuna gore daha ciddi sorunlara varabilir. ocagin kapagi cikarsa bisey olmaz.

1- yoksa kaçak akım rölesi taktır eve. parmağını soksan sigorta gene atar. kısa devre olur sigorta atar. yangın çıkmaz, yanacak pek bişey de yok zaten.
2- oldu o kapak çıktı diyelim, hem patlamaz hem de düğmeyi çevirip kapatabilirsin.

madem korkun var, öncelikle indiksiyonlu ocak kullanmaya başla, tüp yoksa patlama da yok. ikincisi tekli ve kapaklı prizlerden(banyo prizi diye de geçer) kullan, su dökülme riskini sıfıra indir.

ocak gözü çıktımı bişey olmaz. çıkart kendin çak çakmağı. anormal bişey değil. diğerinde de sigorta atar muhtelemen.

prize su dökülürse hiç bir şey olmaz sadece ıslaklığa çıplak el ile dokunmaman yeterli.
yangın çıkma ihtimali sıfır.

ocağın gözünün kapağı da yerinden çıkamaz. bahsettiğin şekilde çıkması patlaması için özellikle kapağın altındaki hazneye uygun oranda gaz hava karıştırıp ateşlemen lazım ki o durumda bile hacim çok ufak olduğu için pof eder kalır kapak belki 5-10 cm fırlar. istesen uğraşsan yapamayabilirsin yani bunu.

elektikte yangın ihtimal yüksek enerji çeken radyatör, klima, elektrikli ısıtıcı gibi cihazların uygun olmayan uzatma kablosu ve prizle kullanılmasında var. bunun olması içinde dakikalar boyunca çıkan koku ve dumanı fark etmemen lazım. yani 5 saniyede alev alıp yanmaya başlayamaz.

gaz konusunda riskli durum gaz kaçaklarıdır. mutfağa bir gaz alarmı alabilirsin. gece yatarken gaz vanasını kapalı konuma alabilirsin.

akıl ve izan sahibi oldugunuzu düsünerek cevap veriyorum.

çüş.

sebebi şu: 2019 yılında muhalefet partieri oyunu %1 arttırırsa; ülkeyi tek adam rejiminde bugünün muhalefeti yönetecek.

1 gecenin sabahında; akp'li bakanlar, hakimler, bürokratlar mevfcut pozisyonlarını tek adamın sözüyle kaybedip yerlerine yenileri gelecek. muhalefet %1 arttırabilirse oyunu; çıkardığı kararnamelerle tüm polis teşkilatını dağıtıp, tüm eğitim sistemini silbaştan yenileyip ne kadar akp'li varsa bir gecenin sabahında temizleyebilecek.

öyle güzel bir yasa çıkardılar ki, tayyip erdoğan'lı akp, hile veya hilesiz anca %1 farkla kazanabildiği bu seçimi, yarın sabaha tayyip erdoğansız uyanırlarsa 2019'da %30 bile alamadan kaybeder.

ben size söyleyeyim. tüm akp teşkilatı şuan 3.5 atıyordur.
çünkü parlementer rejimde muhalefetin 20 yıl üst üste iktidar olsa yapamayacağı şeyi şuan oyunu sadece %1 arttırarak bir gecede yapabilirler.

@krem peynir: yahu ben siyasetten uzak şekilde, sadece istatistiksel olarak durumu soruyorum. yani akp yerine chp veya muz partisi diyelim, benim için hiç fark etmiyor. hemen nasıl bu kadar kolay niyet okuyabiliyorsunuz yav?

iktidar alanını genişletme açısından başarılı ancak matematiksel açıdan başarılı olduğuna katılmıyorum. mhp ile iş birliğine rağmen bazı illerde ak partinin oy oranının da altına düştü. 3 büyük ili kaybetti. oransal olarak gerileme var. ayrıca devletin tüm imkanları kullanılarak 4 koldan propaganda ve mitingler organize edildi. sarfedilen bunca kaynağın karşılığı %51 olmaz kesinlikle.

tchuck +1

Tchuck,

Hocam iste tam da o yuzden, yapilacak secimde arada derede kalan, bajsettigin kesime mensup insanlar vs erdogan'a ve akp'ye oy verecek ki duzen bozulmasin. Ayrica, hpd ve mhp secmeni hayirda bulusmus olabilir ama, hem bu secmenleri hem chp'yi hem de bir kisim akp'liyi toplayacak bir isim yok Turkiye'de.

Ben bugun cikan sonucta, muhalifler adina hicbir olumlu yaraf goremiyorum. Sadece, mhp muhalifleri icin, bahceli'nin etkisizligini ortaya koyan sonuclar oldu.

Tchuck sikertmis. Adamlar bindikleri dali kesme ihtimalinin belirmesiyle Sus pus oldular. Adamlara anlatamiyoruz ama Tayyipi olumsuz saniyorlar zaar

"tezekten terazinin boktan olur dirhemi" diye bir deyişimiz var bizim.

tribünler senin taraftarlarınla dolu, az sayıdaki rakip takım taraftarı hem fiziki hem pisikolojik şiddete uğruyor ve hem de daha büyük şeylerle de tehdit ediliyor. sahadaki güvenlik güçleri senden yana. yayıncı kuruluş da öyle. ve tabii hakem ve yan hakemler de... elbette onların bağlı olduğu federasyon da!

şimdi sen bu maçta faulün, haksız kararların/kartların dibine vurmuşsun. dibe vurmuşsun artık! ve skor tabelasına bakıp soruyorsun: "başarı değil mi bu?"

terazin tezektense eğer, evet başarı! tebrik ederim.

2019'a kadar cok seyler olabilir ulkede ama diyelim ki olmadi, rutin bir vaziyetre gittik, ben bircok hayirci secmenin sandiga dahi gitmeyevcehini dusunuyorum. Cunku insanlara gercekten bikkinlik gelmis vaziyette, RTE yasadigi middetce de bizi yoneten kisi degismeyevek.

Şu an yerel seçim olsa akp yine iktidar. Referandum sonucu "tayyip gitse kim gelecek?" sorusunun net bi görüntüsüdür. "Geniş yetkiyle donatılmasın ama ehven-i şer olarak kalsın"

erdoğan'ın sahip oldığu imkanlarla bir önceki diktatör %92 evet çıkarmıştı. bu seferki diktatör %51i hile hurda zor çıkardı.

buna rağmen üç büyük şehri kaybettiğini gizleyemiyor.

muhalefet nereye birleşip de başkan çıkaracakmış :)

mhp içindeki muhafazakar "ülkücüler" de tayyibe oy verdi ayrıca onu da unutmamak lazım.

bütün haksızlık, hukuksuzluklara rağmen %51 büyük başarısızlık. o da çalıntı olup olmadığı bile belli olmayan 51.

kavgada yumruk sayılmaz demişler.
adam istediğini aldı mı? aldı.
bugün seçim olsa tek başına tek başına iktidar mı? iktidar.
elinde açlıktan geberse bile oy verecek bir %40 ve isterse 3 milyon suriyeli oyu var mı, var?
e daha ne?

şöyle bir şey geçiyor
answers.yahoo.com

hahah. onu okumuştum zaten ama o yüzden internette doğru bilginin olmadığını söyledim. beyoncé'nin web sitesinde "gene" olarak yazılmış çünkü. bir de şarkının sözüne bakınca iki tane erkekten bahsedilmesi tuhaf geliyor.

O adam nasıl biri ya okurken sinirlendim. Tescillendim filan deme böyle tiplerin lafıyla lütfen

Siktirsin oradan ezik tescil kurum başkanımıymış. Ezik ne ayrıca. İnsan için bir sıfat değil.

Come on hiçbir ekşici ezik değildir o yüzden cevap bekleme asdffafa. Sen kendini nasıl görüyorsun? Mesela ben ezik olduğumu düşünmüyorum demişsin o zaman neden insanlar öyle düşünüyor sence? Sebebi duruş şeklin mi?

@uyusam iyi olur: orada anlam bulanıklığı oldu zannedersem. çünkü "aslında düşünmüyorum, öyle olduğunu biliyorum." demeye çalışmıştım.


bilmiyorum ki. duruşumdan kaynaklı herhalde. ilk kez konuştuğum insanlar hep "öyle durma, rahat ol.", "ezilip büzülme." der hep. hatta bir gün yolda yürürken çingene kızlar "sen niye öyle yürüyorsun ya?" diyip güldüler.

her insan ezik doğar, ezik olarak yaşamını sürdürür ve sonlandırır. hepimiz eziğiz. aciziz yani. sence ezik olmayan hangi canlı var şu yeryüzünde. ezik olduğunu bilmen güzel.

Bunu zengin biri soyluyorsa siktir et..cunku onlarda asiri gereksiz bi ozguven ve kendini begenmislik oldugu icin biz normal insanlar onlara ezik geliyoruz

Oluyor işte öyle bazen. Bazı insanlar gereksiz yere kendini birşey sanarken bazı insanlarda böyle oluyor. Belki tipin çok yumuşaktır. Belki yetişme tarzın duruşunu etkilemiştir. Fazlasıyla mütevazi bir insan olabilirsin. Yırtık ya da kibirli durmaya çalış.
Sen bana bakma belki iyi öneriler veremedim, kendi söküğümü dikemeyip burdan öneri falan veriyorum.

Herkes zaman zaman ezik hisseder. Benimle bu şekilde konuşan insanların ise en ezik olduğunu düşünüyorum hep. Kendisi ile barışık, kendini olduğu gibi sevebilen insanlar mutludurlar ve insanları kırmaktan çekinirler.

Her şey yolunda gitmediğinde bir süre sonra dışarıdaki bu tarz parazitlerden daha kolay etkilenir hale gelebiliriz. Akılda en burnu havada yürüyen tiplerin kendi ezikliklerini bastırmak için böyle davrandıklarını tutmak gerekiyor bence. Benim yöntemim bu.

naif de denir ezik de. sen ezik değilin aksine baya girişken bi tipsin asıl ezik benim ben, yaşar usta.

Birinin sen görmeden seni videoya almasını sağla. Dışardan kendini görürsen kendin karar verebilirsin güvensiz görünüp görünmediğine.

bence türkiye'de doğup büyüyüp ezik olmayan 16 kişi falan vardır heralde

Bu kadar farklı kişi aynı konuda uyarıyorsa ciddiye almak lazım. Samimi olduğunuz bir kişiye duruşunuzda yürüyüşünüzde ne sorun gördüğünü sorun, biz buradan bilemeyiz sonuçta.
Kişiyi aşırı özgüvensiz gösteren davranışlar: Başını ileride ve aşağı eğik tutma alışkanlığı (kambur durma), biriyle konuşurken göz temasından kaçınma veya yere bakma gibi şeyler.
Çözüm için beden diliyle ilgili kitap vs. okuyabilirsiniz, psikologlar böyle konularda gayet yardımcı olabilir. Yakın dövüş eğitimi veren bir kursa veya spor salonuna gitmek de çok faydalı olur bence.

kontrayla karşılık verdin mi? bana öyle dese "fakir olmanın ezik olmakla alakalı olduğunu kanıtlayan bilimsel bi çalışman mı var sayın amına koyduğum?" diye cevaplardım. at yarağına bak ya.

cevap veremediysen eziksindir.

adam seni test etmiş. zarf atmış. verdiğin cevaba göre eziklik puanı vermiş.

Ezikçeyim. Aşmaya çalışmıyorum, kimsem oyum. Bununla gurur da duymuyorum ama öyleyim. İnsan kişiliğinin kilo vermeye karar verir gibi 'İrade göstereceğim ve kişiliğimi değiştireceğim' diye azmederek kendi başına değişeceğine inanmıyorum. Değişir de, bu biraz 'Evdeki kapıyı ben yontacağım' gibi bir şeye benziyor; marangozluk yeteneği ve pratiği yoksa o yontulmuş kapı her yerinden yamuk durur. İnsan da eğer eğitimli bir psikolog, psiyatrist, vb. değilse kendini zorladıkça ve kendini yontmaya kalktıkça bilemediği işe bulaşırmış ve bunlar içeri gömülmüş, varlığı reddedilen kompleksler olarak dönüyor gibi geliyor. Doğru mu değil mi, bilmiyorum. Hatta, kendi kendini ameliyat etmek gibi diyelim. İnsan kendini narkozla görüyor; hadi genellemeyeyim, ben kendimi narkozla görüyorum. O yüzden kendi ameliyatımı kendim yapamam.

İnsanı değiştiren ve geliştirenin zaman ve bu zaman boyunca edindiği deneyimler olduğunu düşünüyorum. Daha dün bir arkadaştan bahsederken 'Artık, 3. ev sahibinde depozitoyu bağışlamamış, koparabilmiş geri' dedik. İlk iki ev sahibinin verdiği deneyimle, üçüncü ev sahibinde yırtıklaşmış, depozitoyu kurtarmış. Böyle böyle tecrübelerle geçiyorsa geçiyor gibi geliyor bana.

lucy liu ile ben de yattım.

Hatırladığım kadarıyla bir arkadaş iddasını fotoğraflarla desteklemişti fakat bir diziden mi ne alıntıydı sonra geyiği yapıldı.

sız.

nedense ıslıklı olan daha kulağıma oturaklı geldi de dinleyince youtube'da ki olduğunu anladım, ama vocaroo'da ki de fena değil hani

@prens zuko: ben de ilk ıslıklı diye hatırlıyordum. ismini sonradan öğrenmiştim. ama ıslıksız halli daha yaygın nedense. demek ki orijinali oymuş.

bende ipek diye geçiyor bu melodi. ıslık yok.

şuan aradım da ios 10da var mı bu ? bulamadım, varsa adı ne ?

@hayati cozemeyen adam: ios 7 ama 7 sonrasında da vardır zannedersem. ipek diye geçebilir, geçmiyorsa da silk'tir orijinal adıyla.

O da olur, o da olur ama tek taş daha şık olur. Mücevher düşkünü değilim kesinlikle ama bu ayrı, anlamlı.

tektaş yüzük olmasına gerek yok ama evlilik teklifinin değerli bir taştan yapılmış kıymetli bir yüzükle yapılması gerektiğini düşünüyorum. sıradan bir yüzükle gelecek biriyle birlikte olmam. evlilik teklifi ve evlilik basit bir olay değil bence.

Sıradan yüzükle gelse aynı oranda mutlu olurum. Tektaş beklentim yoktu, eşime de söylemiştim bunu. Ama eşim yine de tektaşla teklif etti (önemli değil deyip deyip sonradan başına kakarım diye korktu sanırım:p). Şimdi takmıyorum bile, duruyor kutusunda. Boşa masraf bence.

Evlenmek gibi bi planım yakın bir gelecekte yok, ama evlenme teklifinin tek taş ile yapılması gerektiğini düşünüyorum. Öyle kocaman gösterişli olması gerekmiyor, minik de olsa tek taş olmalı.

bir erkek olarak, sevdiğim kişiye annemin 88 model yüzüğüyle evlenme teklifi etmeyi düşünüyorum. yüzükten dolayı redderse defolup gidebilir. hiç çekemem öyle yok beştaş olacak yok tektaş olacak muhabbetlerini.

2016 düğün maliyetleri başlığında bir kadın yazar vardı evli. yüzük konusunda sahte bir şeyler takmıştım kimseyi de sallamadım diyordu. bakınca bulamadım. bulursam eklerim buraya.

bir erkek olarak kahrolsun bu düzen diyorum. niye biz teklif edip tek taş yüzük alma derdine giriyoruz lan?

Tektas yuzuk sevmiyorum bunu daha once erkek arkadasima belirtmistim..evlilik teklif ettigi an benim icin daha onemli bisey..yani oyle buyuk alengirli bi organizasyonla degil ama basbasa olacagimiz romantik bi anda evlilik teklif edilmesini tercih ederdim..ama erkek arkadasim ben bir gun evde uyurken elinde tek tas bi yuzukle gelip 'bak yuzuk aldim sana hadi evlenelim' dedi..tam bi hayal kirikligi..odun odundur napalim

zarif bi yüzük beklerim de tektaş hele beştaş filan boku çıktı artık.

benim için hiç önemli değil ama bazı kültürlerde tek taş almanın erkeğin kafasına koyduğu bir şey için para biriktirebileceği, cesaret gösterebileceği, kendisinden bekleneni yapabileceği gibi yan anlamları vardır, bu mesajı hoş buluyorum.
bana evlenme teklif eden kişi tek taşla ya da sıradan bir yüzükle edebilir ve alınmazdım, fakat eski eşim sahte bir tek taşla etmişti ki o biraz eşeklik oluyor bence.

tektaş yüzük bir sembol. beyaz gelinlik nasıl bir sembolse, evlilik teklifinin de onla yapılması taraftarıyım bir erkek olarak.

Pırlantaya karşı antipatim var (zamanında izlediğim film ve belgesellerden dolayi), bu yüzden tektaş kesinlikle istemiyorum. Evlilik teklifi özel bir yüzükle yapılmalı evet ama o yüzük benim için pirlanta ve turevlerinden değil.

www.dailymail.co.uk

www.brilliantearth.com

en.wikipedia.org

Çok sömürgeci bir sektör olduğu için bana çok anlamsız geliyor. Biri bu şekilde gelse kafasız olduğunu düşünürdüm.

onemli olan ozenerek secilmesi.

Tek taş şart değil, yüzüğü kimin, hangi hislerle aldığı önemli olan.

önemsemiyorum. taşlı tuşlu şeyleri sevmiyorum çünküsü.

Ben istemem hayır. Afrika'da köle ticareti veya silah ticareti elmaslar yoluyla yapılıyor. Uğruna Afrikalı çocukların sabah akşam çalıştığı; ve bazı insanların güç gösterisinde bulunmak ve bunu herkese göstermek üzere dekoltelerinin üzerine kondurdukları bu maden dünyada birçok insanın kötü şartlar altında çalışmasına, hatta ölmesine sebep oluyor.

Daha buna benzer sebeplerle bir sürü ürün, markayı da kullanmıyorum.

Kadın erkek eşitliği yok oluyor bu süreçte sanırım.

hiç önemsemiyorum, umrumda değil. bana yüzüksüz evlenme teklif etti. sonradan almasını da istemedim. gayrı-insani şartlarla üretilen bi şey.

kadınların parmağının tamamını kaplayan alyanslarının yanına taktıkları son derece çirkin takıdır. evlilik teklifinin demirbaşı algısı yaratıldığından beri,modern zamanın başlık parası haline geldi. evlilikte yüzük,çiftler için sembolik bir detaydan öteye geçiyorsa, ileride mideler sıkça bulanabilir.

hiç

erkek olarak cevaplayacağım, dayanamadım. @ krem peynir aslında tam olarak düşüncemi yansıtmış. tektaş dünyadaki en iyi pazarlanan ürünlerden. insanlar ''neden bununla teklif etmek zorundayım'' diye düşünmüyor. iki aylık maaşıyla tektaş alanları görünce üzülüyorum. yüzüğün önemi anlamında, değerinde değil. kaliteli herhangi bir materyalden imal edilebilir.

çok alakalı değil ama şundan da bahsedeyim. nişan olayı mesela, illa törenle, ailelerle yapılacak diye bir genel kabul var. nişan bir işarettir. sen birlikte olduğun kişiyle başbaşa da yüzük takıp nişanlanabilirsin.

üstteki iki paragrafta yazdığım görüşleri arkadaş ortamında aktarınca uzaylı muamelesi gördüğümü de belirtmek isterim.

lafa gelince mangalda kül bırakmayan çok atarlı feminiz bacıların "tektaşsız evlilik teklifini kabul edemem :((" tavrı kadar mide bulandırıcı şey azdır sanırım. ben tektaş isteyen kadına ağzımı açıp da hiçbir söz söylemem, ben bu şekil geyinirim bu bayan şu şekil geyinir ama böyle toplumsal norm, kadın-erkek eşitliği diye vikvik kafa sikip de "tektaşsız evlenme teklifi olmaz!!" diye saçmalamaları çok komik bu tiplerin. şu dünyada tektaş yüzükle evlilik teklif edilmemesi gereken tek grupsunuz. ikiyüzlü sülükler.

bir arkadaşım evlenirken pırlanta tek taş yüzük ile evlenme teklifi almıştı. Fakat pırlanta pahalı bir şey olduğu için küçük bir taşı vardı. Kendi kendine "keşke pırlanta olmasaydı, normal bir tek taş olsaydı da daha büyük taşlı olsaydı" diyordu.

Ama tabi ki pırlanta olmayan bir tek taş almış olsaydı "keşke ufak da olsa pırlanta olsa" diyebilirdi.

Ben ise şuan hiç umurumda değil açıkcası. Umurumda da olmayacağını düşünüyorum. Ama o biraz ortamla alakalı. Evleneceğim zaman gelir tek taş triplerine girer miyim? belkide girerim.

Tek taş önemli ama küçücük varla yok arası tektaşla teklif edecekse, pırlanta almasın safir falan alsın daha iyi, safir bile küçük olacaksa beklesin bütçe elverince teklif etsin. Duyurunun maddiyata değer veren tek kadınıyım, herkes düşünceliymiş kıymetini bilin bu hanımların <3 :D

pırlanta takmam. tektaş beştaş fark etmez, daha önce verilen cevaplardaki ideolojik sebeplerden dolayı takmam. gösterişin simgesi haline geldiği için de alelade buluyorum bu yüzükleri.

ben teklifimi siyah taşlı gümüş bir yüzükle aldım. dünyanın en değerli şeyi benim için.

buradan anladık ki taş önemliymiş hacı

Bizim tarafta alyansla teklif edilir kadınla erkek de beraber yüzük seçer. Artık tek taş mı olur beş taş mı olur elmas mı gümüş mü tamamen kadının zevkine ve maddi durumlarına bağlı.

Klasik eski zamanlardan kalma evlilik yüzüklerini beğeniyorum ben. Bunlar gibi www.brilliantearth.com Kaldı ki illa böyle olacak pırlanta isteyen iki yüzlü feministtir, normal taş isteyen kendini ucuzdan satar muhabbetlerine katılmıyorum. Annemle babam yüzük takmazdı, alyansları bile yoktu sembollere inanmadıkları için ne oldu boşandılar ahahahah. Bu kadar anlam ve anlayış kasmaya gerek yok.

evlilik teklifi olayı komple garip geliyor bana. biriyle evlenecek noktaya gelirsek muhtemelen teklifsiz falan konuşarak zaman içinde karar vermiş oluruz buna, gider yüzüklerimizi de birlikte seçeriz paramız neye yetiyorsa. tektaş değil ama çok zarif değerli başka taşlarla üretilen yüzükler var, onlardan falan alırım sanırım. her şeyi planlamışım bi damat eksik sdfkjsldk

hiç önemsemiyorum. yüzüğe bile gerek yok.

arkadaşım 3k maaş alan biriyken evlendi. eşine alyans taktı sadece, evlenmeden önce de, beni zora sokacağını bile bile ille tek taş diyen birisiyle birlikte olmam zaten. evlilik teklif etmişsem zaten böyle biri değildir, derdi. şimdi bu arkadaş ceo, hayvan gibi zengin. aynı düşüncedeyim. evlilikte kazanç ortak, yüzüğe bütçenizin olduğunu düşünüyorsanız alınır zaten. adam kendi cebinden almıyor aslında.

Tek taş isteyen kadın kırodur, varoştur, gösteriş meraklısıdır.
Sömürü düzenine katkı sağlar ve bunu yaparken içine romantizm katar.

Ben de alyans seviyorum. Tek taşı hatta hiç sevmiyorum. Sevgisini ve bağlılığını nereden geldiği, nasıl yapıldığı bilinmeyen, kalem ucu kadar olan bir şey için servet ödemesini istemesi salaklıktan öte bir şey değil.

not: kadınım.

Kadınların bir çoğunun bunu önemsediğini düşünüyorum.

Burda böyle yazdıklarına bakma sen.

Zerre onemsemem. Dilimiz muhabbetli gonlumuz huzurlu olsun yeter.

der meister+1 lafa gelince yok kadınlar şöyle eziliyor böyle eziliyor diyip de, evlililk teklifini illa erkek hem de tektaşla yapmalı aşağısı kurtarmaz, yoksa da para biriktirsin öyle gelsin tavrı çok ikiyüzlüce

Kadın tek taş istesin veya istemesin o topa hiç girmeden o tek taş alınmalı.Kadınları o kadar gözünüzde büyütmeyin.Bütün yüce duyguların zorunlu temsilcisi olmak zorunda değiller siz öyle istiyorsunuz diye.

ben takıseverim. yüzüğe de ayrı düşkünlüğüm var. o yüzden bu konuda olmasa da olur falan diyemiycem. ama teklif için bence tektaş şart değil. değerli bir taş ve zarif bir tasarım olması tercihim. safir, zümrüt, yakut olur etrafı pırlanta,elmasla süslenmiş olur o kısmı işte bütçeye bağlı. tutup da 3000lira maaş alan birinden 10binlik yüzük beklenmez o kadar da değil. önemli olan şık olmalı. minimal tasarımları da beğeniyorum ama bazıları pazarlarda satılan imitasyon yüzüklere benziyor sevmiyorum. bana kalırsa teklifte bi yüzük, düğünde tektaş, çocuk doğunca veya bi evlilik yıldönümünde de beştaş takılabilir. bu tamamen benim fikrim tabiki.

Düşes Kate'in nişan yüzüğünü her zaman beğenirim: www.hellomagazine.com

bu instagram sayfalarının da yüzüklerini beğeniyorum: www.instagram.com
www.instagram.com

bi de şuna acayip ayar oluyorum. teklifte yüzük isteyen varoştur, para düşkünüdür, koca avcısıdır istemeyen kız en iyisidir, süperdir, mükemmeldir. herkesin zaafları vardır. bazı kadınlar takı sever bazıları sevmez. sizin için bu kadar önemliyse eşiniz olacak kişiyi ona göre seçersiniz ama bu kadar genelleme yaparak milleti yerin dibine sokmak da abes. bu kötü söylemleri üzerime alınıyor muyum elbette hayır. ben yüzük seviyorum, değer veriyorum. karşımdaki kişinin de benim beğenilerime göre evlilik teklif etmesini isterim. olur olmaz orası ayrı konu.

hayattaki tek derdimiz tektaşsız evlenme teklifi olsun nolcak sanki.

old possum +1
bol kepce + 1

Yüzüğe gerek bile yok, o ayrı. Pırlantaya verilen paraya acıyorum. Cimri değilim, aynı oarayı alsın ve çatıdan aşağı insanlara fırlatsın daha iyi. Aldıysa heves etmiş diye bozmam o an için ama çok üzülürüm. Kanlı elmas mı, çocuk mu çalıştırdılar, kaç kişinin kanı elimde diye kafayı yerim. Uygun bir ara da sevgiliyle sakin ve tatlı bie şekilde konuşup iade ederiz edilebiliyorsa, edilmiyorsa ne yapılır bilmiyorum. Başka çareler ararız.

Teklif olması olmaması da çok fark etmiyor. İlişkinin nereyee gittiğini genelde herkes biliyor zaten. Hani, ömrü birlikte geçirme niyeti varsa insan içinde yutamayıp söylüyor zaten.

tek taş 5 taş şu bu değil. ben pırlantaya ideolojik olarak karşıyım, takmam.

Zaten bana evlenme teklif edecek biri olsa o kadarını bilir gerizekalı değilse- gerizekalı birinden tek taşla teklif alırsam oturup ağlayabilirim. sinirlerim bozuluyor böyle durumlarda (teklif kabul etmemişliğim bir kaç kere var, saçma salak bir durum).

şöyle de şey var: benim kızkardeşim nişanlı mesela . bu nişan-düğün sürecinde bir sürü şey göstermelik olarak yapıldı. bunun içine tek taşla teklif de dahil :) nişanlısı almış bir tek taş, eyvallah da. benim kardeşim 34 beden parmakları 11-12 numara bile büyük gelecek şekilde...çocuk bunu zerre kadar düşünmeden sanırım 13 numara filan yüzük almış yani zorlasa kız o yüzüğü bilezik olarak takar...açıkçası ben tek taş istemem ama parmak genişliğini düşünmekten bu denli aciz olsa adam, herhalde deliririm.
ama klasik türk kızı mmodeli için bu önem arz etmiyor. yeter ki tek taşı olsun :)

İdeolojik sebeplerden dolayı asla takmam, tektaş bekleyen insana da göşteriş meraklısı ve maddiyatçı derim.

bos isler...

Ben tek taş istemediğimi baştan söyledim, bana tam tersine itici geliyor. Sırf adet yerini bulsun ve başkalarına hava atabilmek için boşa giden para gözüyle bakıyorum. Onun yerine benim seveceğim zarif başka tarz yüzük alsa daha güzel olur benim için, hem severek takarım hem de paramız çöpe gitmemiş olur. Tabi bu durumda kendi yüzüğümü kendim seçsem daha iyi olacak galiba adsdsd :D

Bu konuda tam bir düzen insanıyım.

Şuan için onemli. Sıradan bir yüzük aldı diye adamı bırakmam elbet ama beklerim. Bir de taş kalitesi boyutu vs önem veririm.

Tabi biri gelir ezberimi bozar bilemem.

Pırlantanın elmasın kullanıldığı herhangi bir takıyı ne sebeple olursa olsun kullanan ya da beklentisi olan biri bana göre insanlıktan nasibini almamış, kendi dünyası dışında ne olup bittiğinin farkında olmayan entelektüel seviyesi yerlerde sürünen köylü kezban kıro ya da ne bileyim bunun gibi bir şeydir benim için. Açın bikaç kitap okuyun ne biliyim okumuyorsanız izleyin bu pırlantalar elmaslar nasıl geliyiyor parmaklarınıza ne yollardan geçiyor, hala mideniz kaldırıyorsa yine takın bir şey diyemem onun için ama "Benim için önemli değil ama evlilik teklifinde de insan bekliyor" diye düşünen canlıların cehaleti karşısında insan ürpermeden edemiyor.

Ha bir de tektaş yüzük bekleyen kişileri, kültürsüz vs vs tanımlayan bolca giydiren insanları anlamıyorum.

Iyi ki bir kanlı elmas filmi vardı da herkes kültürlendi yoksa ne olurdu halimiz. Çok seviniyorum en son ne zaman belgesel izlediği bilinmeyen belgesel diyince aklına aslanın ceylanı kovaladığı görüntüler gelen ahmet mehmet bile kültürlendi.

Son çıkan iphone u almayı biliyor herkes. Ya da eskimeden yeni telefon almasını samsung da olur fark etmez. Google a yazın bakayım o bataryalar hangi şartlarda üretiliyormuş.

Aldığınız deri çantalar ayakkabılara bakın sonra.

Ona da gerek yok. Azıcık marka bir elbisenin ne şartlar altında yapıldığını biliyor musunuz?

Gittiğiniz yunus gösterisindeki yunus eğer bir filipin burunlu olmasaydı hunharca demir çubuklarla delinerek önünüze ton balığı eti diye servis edileceğini biliyor musunuz? Peki o ton balığı konservelerinin içindeki civa miktarını.

Geçen yıl kaç tane canlının nesli yok oldu hangi hızla yok oluyor biliyor musunuz? Dünyanın en büyük ses kütüphanesindeki seslerde bulunan kaç canlı yok oldu biliyor musunuz?

Geçen yıl kaç tane gereksiz eşya aldığınızı bunların kaç canlıya mal olduğunu biliyor musunuz? Veya bir insan için bu rakamın ortalama kaç olduğunu.

Satın aldığınız oyuncak silahların ne anlama geldiğini biliyor musunuz?

Herkes bir şekilde ipin ucunda tutmuş olabilir. Sadece tektaşla olmuyor o işler. Peki siz bu denli rahat eleştirirken ne denli ipin ucunu tutuyorsunuz?

Biraz okuyun. Saygılar.

ben daha altını sorguluyordum, bu pırlanta nanesi ne ara geldi girdi hayatlarımıza bu kadar? bi de insanlar kesinlikle onsuz olmaz falan diyor. her turlu somuruye, toplumsal cinsiyete vs karsı bir insan olarak ne yüzük isterim ne bişey. gerçi ben hesap bile odetmeyen biriyim. böyle olunca da en kural dısı yasiyorum diyenin bile gozunde degeriniz olmuyor ama olsun.

@mobydick +1

Foxconn fabrikalarında üretilenler elinizden düşmez ki işçi şartları ve intiharlar belli. Brezilyadaki işçi çocukların yaptığı elbiseleri giy, Türkiyede üretilenlerde de 5 yaşındaki Suriyeli çocuklar çalıştırılsın ellerinden büyük iğnelerle kot diksin ama bir pırlantayla elmas kullanmıyorum diye kendini rahatlat başkalarını cahil, kezban, kıro ilan et ne güzelmiş. İçtiğin her starbucks kahveyle aldığın her palm yağı içeren yiyecekle, dışardan yediğin yemekle yağmur ormanlarının yok olmasına katkıda bulunuyorsun. Öyle pırlanta almayarak rahatlamayla bitmez.

valla kendi adıma
telefonu 2010'da filan aldım akıllı da değil laptop da 2007 filan olması lazım başka elektronik eşyam yok.
starbucks bulunduğum şehirde yok zaten, dolayısıyla pek gittiğim de yok. yemeği evde yapıp yiyorum. hayır yemek bu, açsam dışarıda da yerim, öleyim mi kapitalist değilim diye?
azıcık marka elbisem yok, herhangi bir elbiseye 100 liradan fazla para vermedim. 9 saat otobüste haşat oluyorum diye ortopedik tabanlı ayakkabı aldım geçen gün, aldığım en pahalı ayakkabı da odur. spor. lazımdı aldım. alıp kullanmadığım bir şeyim yok zaten.
dünyada kaç canlı ne olmuş bırakın bileyim, biyoloğum. yunus gösterisine gitmem için IŞİD'in gitmezsen seyircilerin ortasında canlı bomba patlatırız filan demesi lazım.
oyuncak silah? wtf?
eyvallah, tek taş almam/takmam diyeni de eleştirin, eleştirmeyin demiyorum da bunlar nedir Allasen, tamamen saçmalık.

Bende 1-2 ay içinde bir karar belgesi gelmişti. İstekdışı bir servise üye edilmiştim. Telefonla da sorulabilir.

@puc: arıyorum ama bana sırayı göremediklerini söylüyorlar.

Sıradan kastını anlayamadım, yine de sürecin ne aşamada olduğunu söylemeleri gerekiyordu diye düşünüyorum.

batarya olayının onunla bir alakası yok. elektrik elektronik mühendisi değilim ama batarya içindeki şeyler her neyse deforme falan oluyorlar, ömürleri bitiyor.

devridaim makinesi gerçek olsaydı, atıyorum araba kullanırken 1 lt benzin kullanarak bir enerji elde ettin. 1 lt benzin diyelim ki sana 100 birimlik bir enerji vermesi gerekirken, 1 lt benzini enerjiye çevirdiğin motorun yapısından dolayı kayıp yaşadın ve 40 birime düşürdün. sonra oradaki enerjiyi tekerleklere aktardın ve yine bir kayıp yaşadın ve 30 birim kaldı. bir motorda en büyük kayıp motordayken ayrıca diğer kayıplarda aktarma sırasında olur.

halbuki enerji kayıp olmasaydı, 1 lt benzinle 100 birim gidecektin fakat şimdi 30 birim gidiyorsun.

hayaller termodinamik birinci kanun gerçekler ikinci kanun.

Entropi, düzensizliğin bir ölçüsüdür. Bataryalarda entropi ile ilgili bir durum söz konusu değil. Piller, yükseltgenme ve indirgenme olaylarıyla telefona elektrik akımı sağlarlar. Bir element elektron alıyorsa indirgeniyordur, elektron veriyorsa yükseltgeniyordur. Yani bu olayda iki element arasında elektron alışverişi söz konusu. Lityum iyon pillerinde elektriğin sağlanması da bu şekilde gerçekleşir. Yani pillerde aslında kimyasal reaksiyon gerçekleşiyor. Pillerin tasarımlarına ve kimyasal reaksiyonun doğasına göre zamanla iyon akışı yavaşlıyor ve iyon akışı yavaşlayınca da batarya verimini kaybetmeye başlıyor. Devridaim makineleriyle bataryaların ilişkisini kuramadım.

yunus çengel'in türkçe termodinamik kitabını pdf olarak bulabilirsen kitabının sayfalarının yanlarında günlük dilde anlatmaya çalışmıştır.

@dissendium: sadece okuyordum. sonra termodinamik kanunlarına denk geldim, merak ettim. kanunları okurken birinci ve ikinci kanunu pratikte tam oturtamamıştım kafamda. batarya örneği aklıma geldi. madem enerji yoktan var edilemez ve yok edilemez, o zaman neden bataryalarda böyle verimsizlikler oluyor diye düşünmüştüm. meğer termodinamik kanunlarıyla batarya arasında benim sandığım gibi bağlantı yokmuş :)

@meb, anladım. Birinci kanunu iyi anlamak lazım. Enerjinin korunumuna göre aslında bir kayıp olmuyor. 100 Joule'lük bir enerji var elinde diyelim. Bunun 80 Joule'ünü sen kullanıyorsan 20 Joule'ünü ısı enerjisi olarak dışarı atıyorsun. Sonuçta toplamda yine 100 Joule enerji var elinde ama o 20 Joule'lük enerjiyi kullanamadığın için tam verim alamıyorsun. Birinci kanun batarya için de geçerli.

www.youtube.com

yarım saattir şu videonun türkçe altyazılısını arıyorum aslında kendisini de bulamıyordum ama sonunda buldum.

videonun sonunda adamın üzerinde yaptığı deneyi izle. adam hiçbir hız vermeden topu bıraktığı yer tam çenesinin dibi, hız verseydi yüzü dağılacaktı fakat vermeseydi de yine çenesinin dibine gelmeliydi enerji korunumu ile ama gerçekte görürsen çenesinin dibinden de aşağıda bir yerden geri dönüyor top.

devridaim gerçek olsaydı, o deneyde de o top adamın çenesinin dibine gelirdi bir nebze. ama dediğim gibi gerçekler başka, hayaller başka.

bedava sunulan telifsiz sarkilara benziyor.

Joakim Karud - Rock Angel

tava ya da mikrodalga

yemeyin öyle işlenmiş sağlıksız şeyler normal tavuk göğsü falan alın atın buzluğa bölüp.

@orange coffee + @kveldulv: duyurunun tamamında sorduğum şey başka.

pişirmeden önce oda sıcaklğında biraz bekletmenin faydası var.

Hazır nugget değil ama kendim yapıyorum.

Kızgın tavaya atıp, attıktan sonra altını kısıyorum.

Az yağ koyuyorum, sonra tavaya döküyorum tüm nugget'ı.

O kendini pişiyor.

(Yalnız yaşadığım için ben bu kadarını yapabiliyorum)

çiğ nugget mı pişiriyorsunuz?

yüksek ateş, çok kızgın yağ. dışı kızarınca içi de yeteri kadar pişmiş olur zaten çok kızgın yağda, çiğ kalmaz ki?

@kibritsuyu: marketlerde, paketlerde satılıyor ya, ondan diyorum.
www.onurmarket.com

ama yağ bu sefer de yanıyor gibi kokuyor.

marketlerde satılanlar pişmiş zaten. öyle paketini açıp soğuk soğuk da yiyebilirsiniz. yani içi çiğ diye bir şey olamaz, zaten pişmiş ürün. kızgın yağa atın, dışı kıtırlaşınca çıkarıp yiyin.

orta ateşe koy arada döndürerek pişir sıkıntı olmuyor. bide eğer tost makinen plakaları çıkıp yıkanabilir bişeyse tost makinesinded oluyor zaten pişmiş ürün onlar güzelce ısıtırsan sıkıntı yok.

ayrıca yeme öyle şeyler.+1

Rezalet olmuş ama takmayacaklar tabii insanları. Alışmak zorunda kalacağız.

ben beğendim. eskiden sadece başlıklar olurdu, entry'yi görmek için basmak gerekirdi. şimdi entry'ler gözüküyor zaten.

o yönden iyi gibi ama hani bazı web sitelerinde özellikle de sıkça sorulan sorular kısmında soruların yanında soruları açıp kapamak için artı tuşu olur ya, burası da öyle olabilirdi.

düzgün çalışan bir şeyi kurcalayıp işlevsiz hale getirmek nasıl olur? işte bu soruya verilebilecek güzel bir yanıt, ekşi kullanıcı profil sayfası değişikliğidir.

ÇOK KÖTÜ

anlamsız olmuş da çok tepki gösterecek kadar ciddi bir değişiklik değil bence. tasarımları yapan ekip kimse aşırı başarısızlar.

önceki daha derli topluydu sanki bu biraz daha kötü olmuş

ben ekşisözlük'ü çok kullanan biri değilim, ama benim açımdan çök kötü olmuş. zaman zaman kişilere girip eski yazdıklarına falan bakıyordum. şimdi anladığım kadarıyla öyle bir şey uygulamada neredeyse imkansız.

+bir de kişi nedir ne değildir, bir konuda bilgili midir, kafasından mı sallıyor diye kontrol etmesi daha kolaydı. eski eskide kaldı ama artık ekşisözlük iyice anonim insanların anlık ileti paylaşımı yaptıkları bir site haline geldi.

++başta dediğim kısım değişmiş (ya da, sanmıyorum ama, ben fark edememiştim). çünkü artık mümkün.

insanları soğutmak için daha ne yapabilirler çok merak ediyorum

sarsıntı eğer ssd yoksa harddisk yüzünden hasar verir. Ramleri vurarak yerinden çıkarmak pek kolay değil.

ram çıkmış aynısı bana oldu . arka kapağı sökün ram i oturtun

ram'i sonuçta tırnaklar tutuyo. bir tanesinin atmasına sebep olmuşsun sanırım.

Açıkken tabi ki

kapak açıkken diyorum

açıkken. hatta içine üflerseniz veya yelpaze ile hava akışını artırırsanız daha çabuk soğur.

"bu çok az bir fark yaratsa da hangisi geçerli?" açık olması çok az değil baya çok fark yaratır ayrıca. Yoğunlaşma demişsiniz orada bir kavram karmaşası olmuş sizin

Newtonun soğuma yasası gereği kapak açıkken daha çabuk ısı kaybeder.

annem kapağı açıp havadar bir yere koyar soğutmak için. anneden daha büyük otorite olmaz herhalde bu konuda, taş oluruz mazallah.

@tekila shot bardağı: kapak kapalıyken o kadar buharın kapak yüzeyinde yoğunlaşacağını ve damlalar halinde yemeğin içine geri ineceğini düşünmüştüm de.

çevre sıcaklığının yemek ve tencereden daha düşük olduğu kabulünü yaparsak.

tencerenin kapağını hiç açmadan soğutursan içindeki sıcak havayı da soğutmak zorunda kalacağından kötü bir seçim olacaktır, öncelikle o kapak açılacak bu kesin.

ayrıca newton'un soğuma kanunu sadece ısı transferinin sıcaktan soğuğa doğru gerçekleştiğini söyler bize, yani sorunun direkt bununla ilgisi yok.

edit: hayde bre haklı, newton soğuma kanunu geçerli.

Yahu okundu bilgisini kapat, hatta son görülmeyi de kapat.

Sadece okundu bilgisini kapatırsan mavi tık olayı kalkıyor işte.

Aynen son görülmeyi kapa bitsin gitsin ne uğraşıon

Ya onu ben de biliyorum zaten. Ben o şekilde yapmak istiyorum ama sonuç istediğim gibi olmuyor. Diğerlerinde sorun yok gibi ama bende oluyor. Bunu soruyorum.

@gunesibekleyen: ben de denedim defalarca ama bende ikisi de değişiyor. İnternetimi açtığım an son görülme tarihim zaman eski olsa da mavi tike dönüşüyor kesin olarak.

Ben de arkadaşlarla denedim, mavi tik de çıkmıyor, son görülme saati de değişmiyor. Hatta arkadaşta sizde olduğu gibi oluyormuş, onun üzerine denemiştik, bende tam tersi.

adam deli.

@bimekan: WhatsApp adam mı seçiyor, anlamıyorum :)


@bonisnocet: Android kullanıyorum. Bildirim ekranından okuyabiliyorum kısaysa. Ama bazen birden fazla kişiden mesaj geldiğinde tamamı okunmuyor doğal olarak.

Bir stalk uğruna nelere katlanıyorsunuz he.

Bence wifi ile beraber telefonu kapatıp üç dakika bekle öyle aç mobil veriyi. O zaman kesin mavi tik gitmez. Yine de kontrol ettirmek amaçlı kankalarına haber sal. Seni teyit etsinler.

@ruhen hastayim ben: gelen mesajı gizli okumak mı stalk yapmak? :)

Onu da denemiştim ama sonuç aynıydı.

sevmedim maalesef. what makes you beautiful'u sevmiştim ama.

beğenmedim pek. videoyu 7 milyon izlenmeye taşımaya çalışan bir directioner gibi geldin bana :)

@karlmarx: ağırbaşlı geldi ve üzdü biraz da, ondan sevdim zannedersem.
yoksa bu grubu hiç sevmiyorum cidden. ergen kardeşim yüzünden bunları internetten engellemek için duyuru da açmıştım hatta. :)

ikisi de var. arada bir yavşaman da gerek tam kanka muhabbetine girmeden. ama paran veya tipin yoksa genelde arkadaş olarak görülürsün. çok çok nadir seni sen olduğun için sevecek biri çıkar karşına. artık şans tabi.

Tip maalesef :(

Malesef zor o iş. Tipin olacak.

Sıla - İmkansız.mp3

Tip +1

Tip ya da para maaalesef

Yav erkekte tipe bakmıyor bu işler. Çenen olacak, girişken ve zeki olacan.

Gerçekten tipsiz olup çok güzel karısı/sevgilisi olan instagram linkleri vermek isterdim fakat rencide etmek istimiyirim.

senin durumundaki kişilerin tek çaresi para ile ilişki ama onun da türlü riskleri var ailenden istesen onlar bulana kadar andropoz olursun. sadece tiple değil karakterle de alakalı diye düşünüyorum sen kıza amiyane tabirle yavşayamıyorsan friend zoneda kalıyosun. dediğim gibi pek yollu yok ama sen şanslı adamsın kolay bir yolunu bulursun :)

Yolumu değiştirmem ama gardımı alırım her türlü.

açıkçası duvardaki tabloyu merak ettim.

Ben tatmin oldum...

@kosun lan mevzu var: sanatsal bir şey değil. o yüzden, söyleyince hayal kırıklığına uğratabilir.

hüsrana komşu bir halin var.

galeri.uludagsozluk.com

Korktum :O

ben seni her gördüğümde şaşırıyorum.

Meslek oto teyp hirsizligi mi?

@elorelia: niye ki? yüz ifadem mi değişiyor acaba?

@england: nö. tinercilik.

En son ifşadan hatırlıyorum. Sakal +10 yaş eklemiş

tinderci sandım bir an :)

Biri başlatsın :D

barış atay'a benziyorsun biraz

Saçları kestirdigin iyi olmuş. Zihnindeki sen bu değildi.

Şimdi tam yoldaş havasındasin :)

yolda görsem korkarım
edit:bu arada böyle daha karizma olmuşsun, iyi olmuş

güldüm tinerci yorumuna

ben sıkılıyorum, güzel olabilir ama ifşa yapmam, baştan söyliyeyim

Yapın hadi.

ifşanın kuralıdır; "biri yapsa?" denmez, yapılır. öyle başlar. yoksa herkes birbirini bekler.

@ der meister, yap lan o zaman, cevap yazacagın kadar

@balpolen, yoo yapmam. ben mi istedim ifşayı, alala

cuma gecesi saat 11 ifşa için gayet uygun bir saat.
biri başlarsa herkes peşinden gelir.
istiyorsanız başlayın efenim

ifşa yapan olursa ben de yapıcam bu sefer.

Der meister +1

Başlayın net katılırım.

başlattım. bir başıma koymayın beni.

milyon örnek vardır, orta tempo ne bilmiyorum ama ben öyle elektronik filan dinleyemiyorum, yoruluyorum.

şuna sardım şu aralar,
www.youtube.com

şuda güzel
www.youtube.com

bunlardan başka genelde klasik ya da film müziği dinlerim ama pop dinlersem adele, amy wine filan.

çare spotify...

tam istediğin gibi değil ama:

open.spotify.com

şarkılar arasında bağlantı kuramadım ama i feel it coming için daft punk'ın something about us, game of love, beyond şarkıları ya da random access memories albümünün tümünü dinleyebilirsin.

ya da Stephane Pompougnac'ı denemeni önerebilirim. şu albümle başlayıp beğenirsen devam edersin diğer albümleriyle:

open.spotify.com

www.youtube.com
sanki

maalesef değil. benim aradığım daha elektronik altyapıya sahip.

bir ağaç var yüzyıllar geçse de kokusu geçmiyor. adını unuttum ardıç ağacı diyesim var.

@cekilmis gayfe: sandal ağacı olabilir mi? parfümlerde de kullanılıyor.

Naftalin?

Zaten naftalinden bahsetmiyormuşsun pardon:)

Chloe- love diye bi koku var bi kokla istersen. Kesinlikle sandık kokusu. Sabun gibi.

Uluslararası ilişkilerle, dış ticaretin ne alakası var ki?

Biri diplomasi, diğeri ticaret.

Senin gerçekten mesleğin ne? Dış ticareti biliyorsan meslek olarak tabi ki Dış Ticaret yaz.

@birşeylersoracağım: uluslararası ilişkiler bitirdim.
ikisinin farklı olduğunu elbette biliyorum ama ona göre iş yok ki. tamamen "uluslararası ilişkiler uzmanı" aranan yerlere mi başvuru kabul ediyor sadece?

"şurda paylaşım yapıldı" gibi bir bilgi gelmiyor.

entry'nin favoriye alınma sayısında beklenmedik bir artış olursa anla ki o entry paylaşılmış.

twitterda haber geliyordu. hesabına twitterı tanımlaman gerek. fb'dan haber gelmez.

gayfenin dediği gibi twitter hesabını sözlük hesabınla eşleştirirsen twitterdan sana bildirim geliyor yazın paylaşıldı diye. sözlükten mesaj gelmez ama.

spoiler mı verdin bilmiyorum ama spoilersa verme, okumadım ben

hayır ya, spoilerden korkan birisi neden spoiler versin?
duyuruda sorduğum şeyin olayların gidişatıyla ilgisi yok.

demirkubuz'un tüm filmlerinde olan bir geyik. spoiler'la alakası yok. çektiği filmlerin birinde,hangisi olduğundan emin değilim, bir sahnenin çekimi esnasında plandaki kapı durduk yere açılıp duruyormuş, demirkubuz'un da bi şekilde hoşuna gitmiş bu. sonra öyle muhabbet olsun diye her filmine koymaya başlamış.

Yönetmenin imzası gibi bi şey, ibnelik olsun millet bunun anlamı ne düşünsün diye de koyuyorlar

evet pratisyenlerin eline kalırsın. normal devlet hastanesine git

evet üniversite hastanelerinde öğrenciler iş yapabiliyorlar. genelde muayeneleri onlar yapıyorlar bir sorun olursa hocalarına danışıyorlar. açıkçası ben kars kafkas üniversitesi hastanesine gitmiştim doktor adayı bana kalp kapakçık zayıflaması teşhisi koymuştu. başka hastaneye gittim sağlamsın dediler

Aslında fakülte hastaneleri çok daha güvenilir, öğrenci yapsa da sürekli asistanı (yani uzman hekim ya da hoca) denetler ve denetleme mekanizması vardır. Ancak devlet hastanelerinde bu derece sıkı denetleme mekanizması yoktur, artık şansınıza ne çıkarsa.

peki bu yüzden daha ucuz olması gerekmez mi?

neferkitty+1
Bir de devlet hastanesindeki bezgin amcalar yüzüne bakıp teşhis koyarken üniversite hastanelerinde öğrenciler daha çok uygulama görsün, pratik yapsın etsin diye daha çok tahlil, daha detaylı muayene yapıyorlar ya da bana hep öyle denk geldi. (Bir devlet hastanesi ve bir özel hastane acilinden "bir şeyi yok, iltihap kapmış" diye göz damlası verilerek gönderilen ve bu arada gözleri görmeyecek kadar şişen anneanneme fakülte hastanesinde gece vakti göz doktorunu çağırarak bakıp zona teşhisiyle yatırdılar, 10 günde ancak toparlandı kadın. Ondan sonra daha çok güvendim üniversitelere.)

Üniversite hastaneleri her 3. Derece sağlık kurumudur. Normal bir sağlık sisteminde önce aile hekimine gidilir, o sizi muayene eder eğer basit bir şeyse ilaci verir yoksa devlet hastanesinde uzman doktora yönlendirir. Devlet hastanesi 2. Derece saglik kurumu oluyor. Orada tetkikler yapılır hala bulunamazsa universite hastanesine yonlendirilir. Universite hastaneleri en detayli tetkiklerin yapılabildiği, en uzman doktorlarin olduğu hastanelerdir. Öğrenciler de sizi muayene eder evet ama karari onlar vermez, her zaman en azindan uzman doktor kararı verir, o da veremezse zaten profa kadar yolu var.

doktor değilim, arkadaşlar doktor ise eğer haklılardır ancak babam doktor onun aktardıklarıyla konuşuyorum. acil bir durum yoksa devlet hastanesine gitmeyin, parasını verin özele gidin(ki bunlar şehir şehir hastane hastane inanılmaz farkediyor). acil bir durum varsa tamamen şans. hatta devlet hastanesinde acile kaldırıldınız(umarım olmaz) uzman gelene kadar ölme ihtimaliniz %80. özel hastanelerin acili noktasında fikrim yok.

babamı kalp krizi yüzünden bir özel hastaneye kaldırmışlardı mesela(haftasonu), doktorlar(yaş 24) onun yönlendirmesi olmasa babam şu an yoktu.

biraz abartır her şeyi emin konuşamıyorum.

Sevgilim dışında kimseye demem.

yakın arkadaşlarıma derim arada. "seviyorum la seni" şeklinde oluyo genelde.

Hayatım boyunca hiç kimseye demedim.

En yakın arkadaşıma. Durup dururken seni çok seviyorum sen benim en yakınımsın dedim, gözleri doldu şapşiğin.

oğluma.

ikiz kardeşime yazdım birkaç gün önce.

Arkadaşıma.
Doğuma giriyordu ve yanına gidemedim. Kendimi çok kötü hissettim ki annesine bile ömrü boyunca şu cümleyi söylememiş bir insanım, zamanında bu sebepten terkedilmişliğim bile vardır.

sözlükte hackintosh başlığında hakkında detaylıca bilgi veren birine mesaj attım.

Funny Jumps

@teknikekip: teşekkürler. şimdi baktım da bu, markanın adıyla özdeşlemiş ürün mü? zıplayan ayakkabı diye aradım ama hep bu funny jumps şeklinde çıkıyor.

kangoo jumps genel adı olabilir. ama markayla özdeştiği için funny jump ilk aklıma gelen oldu.

türkiyede kangurubik diye çıktı reklamlara sonra kayboldu gitti.

kangaroo shoes ya da jumps

Benimde ayaklarim yaz kış isinmaz pandufla gezerim sürekli arkadaşlar güler hep.ama yapcam bisey yok gitmediğim bölüm kalmadı bisey bulamadılar.ellerimde kışın ısınmaz.

akdeniz anemisinin tedavisi var mı ki? ben de taşıyıcısıyım ama ne hastalığının ne de taşıyıcılığının kalıcı bir çözümü yok diye biliyorum. sürekli ilaç kullanman veya kan yapıcı besinler tüketmen gerek. bir zamanlar geçirmiştim şu an sorun yok denemez yani bu durum için. bence kansızlıkla ilgili %90

akdeniz anemisi ise geçici bir hastalık değil, genetik hastalık.

ozellikle soguk havalarda ellerde morarma, yaralar falan olmuyorsa sadece usumeden ciddi bir sey cikmaz, bosuna doktora falan gidip kendinizi yormayin derim. Akdeniz anemisi gecmez, kansizlik da usume yapabilir. cok kafaya takmayin. sigara varsa sigarayi birakmaya calisin.

@isimsiz uye + @doxanikee + @fayfim: valla bilmiyorum ki. raporumda hem akdeniz anemisi hem de demir eksikliği anemisi yazıyordu. ikisi de kansızlığın farklı türü oysa.
kırmızı küçük tüp ilaçlardan içiyordum hastanede yattıktan sonra.


bir de sadece kışın morarmaya yakın renge bürünüyor tırnaklarım.

gitar öğreniyorum, kursa gittim özel ders aldım.(3 aydır) fransızca öğreniyorum 8 aydır, ilk kursa gittim intermediate seviyesinden sonra evde kendim calısmaya basladım. 4 ay önce dağcılık eğitimlerine başladım, birkaç ay içinde 3000 rakım üzerine ilk tırnamısımı gerçekleştireceğim.

işaret dili kursuna başlayacağım, heyecanlıyım.

spor konusunda geliştirmeye çalışıyorum. bedenime iyi bakmak istiyorum bunu hayat standartı haline getirip spor yapmayınca strese girmek istiyorum. salona gidiyorum işte, ilgilenen hocanın bilgisi iyi gibi bakalım.

İleri boyutta bir anksiyeteye sahip olmamak için artık bazı şeyleri s.klememeye gayret ediyorum," üç günlük dünya koy g.tüne gitsin" felsefesine adapte olmaya çalışıyorum.

Sosyal medya ve işletme üzerine geliştirmeye çalışıyorum

ruby on rails öğrenmeye çalışıyorum

Çok özel, çok zeki sandığımız insan canlısının aslında bilinçaltı tarafından yönetilen doğaya ait bir hayvan olduğunu kabulleniyorum. İnsanlığımla tanışıyorum. Hayatım boyunca aslında neyi niye yaptığımı keşfediyorum. Aydınlanıyorum, şaşırıyorum, büyüleniyorum, yıkılıyorum, toparlanıyorum...

Siklememe ve tahammül sınırımı genişletme üstüne kişisel çabam var ama bi halta yaramıyor.

Yogaya başladım.

steve aoki

o muydu hatırlayamıyorum ki. sanki o değildi gibi.

Çok vardı onlardan, azalarak bitiyorlar neyse ki.

Animal?

belki de karşısındaki kişinin ancak göklerden gelen bir kararla şifa bulabilecek bir allahlık olduğunu henüz anlayamamış iyi niyetli bir arkadaş idi. çok üstüne gitmemeli bence.

"blog yaz" da vardı. "spor yap, blog yaz" şeklinde tavsiye verilirdi. herkes yazıyordu bir ara ama..

Benim o. Buradayız. Bir ölür bin spawn oluruz.

animal a ne oldu peki, lan ne güzel bir cocuktu o.

Música del intro: Ajda Pekkan - Arada Sirada yazıyor. Bence de öyle.

arada sırada aklıma geliyor - ajda pekkan

www.youtube.com

ya kendimi çok salak hissettim şu an. normalde burada şarkı soranların paylaştığı videonun bilgisine bakıyorum genelde orada yazıyor diye. kendimde neden yapmadıysam, bilmiyorum. :))


çok teşekkürler.

Ben yaptıklarımla var olacak biri değilim. Yaptıklarım benimle var olsun.

valla yazma ve yabancı dil konusunda çok iyi olduğumu söylerler ama kime göre, neye göre... evet ingilizcem ortalama bi türke kıyasla çok daha iyi ama amerika'da yüksek lisans yapmış bi adam varken benim ingilizcemi kim ne yapsın mesela. önemli olan yetenekten ziyade yeteneğin uygulanabilirliği, ifade ettiği anlam. benim tutunacak dalım yok. hiçbi alanda "çok iyi" değilim, parmakla gösterilecek hiçbi özelliğim yok. gelgelelim, bu şanlı yaşıma kadar (22) sanırım doğru zamanda doğru yerde olmayı ve kendimi "bi bokmuşum gibi" pazarlamayı az buçuk becerdim.

başarılıyım demiyorum. aksine, gayet başarısız, somut hiçbi tecrübesi ve yeteneği olmayan sığırın tekiyim. buna rağmen geleceğe ümitle bakabiliyorum ve hala açlıktan ölmüş değilim. bunun tek sebebi, gödümü doğru zamanda doğru yere yaslamış olmam. iyi yapamadığım bi iş varsa, o işi kimsenin yapamadığı bir ortama girip "BEN SÜPERİM" diyerek kendimi pazarlayabilmem.

ve samimiyetle inanıyorum ki dünyada "başarı" dedikleri şey için yapılması gereken tek şey budur. yoksa her zaman senden daha iyi birini bulabilirsin eğer çok spesifik bi şeyle uğraşan çok çok özel ve yetenekli biri değilsen. ne bileyim messi kadar özel sporcu bulamayabilirsin ama senden daha iyi bi doktor veya mühendis muhakkak vardır bi yerlerde. önemli olan, kendini bulduğun deliğe sokup orayı işgal edebilmek, park yerini süzüp pat diye dalabilmek.

eyyorlamam bu kadar. belki de özelliksiz bi sığır olduğum için kendimi teselli etmek için böyle söylüyorumdur, bilmiyorum. onu bi 10 sene sonra düşünürüm, şu an karar vermek için çok genç olduğumu hissediyorum.

var. bu konuyla ilgili de "yuh" ya da "evladım sen robot musun" gibi tepkiler almaya da alıştım.

pek bir işime yaradığı ya da bana kendimi daha iyi hissettirdiği yok bu durumun.

çok güzel menemen yaparım. öyle böyle değil. menemen demezsin. yapmadan önce beklentileri de düşürmem. bak sen bi benim menemenimi ye, daha önce ben hiç menemen yememişim falan diyerek beklentiyi de yükseltirim. yine de oha çok iyiymiş tepkileri alırım. bazen ben bile şaşırıyorum.

bu donemde kimsenin oyle bi durumda olabilcegine inanmiyorum acikcasi. hep daha iyisi, daha ucuza calisani, daha hizli yapani cikar bir sekilde.

Düşündüm de bir tek şey bile gelmedi aklıma. İyi olduğum hiçbir şey yok galiba benim.

çaydan anlarım. memleket ve yılların çaykoliği olmamdan ötürü. bir yere gidersem ve çay bayat olursa adama sorarım hayırdır diye biz de bayat çay olmaz derse adam mı düdüklüyorsun sen derim.

2- bir iş vardır, yapılacaktır. arkadaşına tembihlemişsindir yapmasını çünkü sen yoksun, günler sonra gelir ilk iş ona bakarım yapılmış mı yapılmamış mı diye. yapılmamışsa arkadaşımı da itin götüne sokarım.

3- freelance değil de öğlen arasını bana bıraksalar ne zaman yiyeceğime ben karar versem ve öğlen mesaisi 12'de bitecek ve benim 1 saatlik daha işim varsa önce işimi bitiririm sonra yemeğe giderim. işimi bitirmedim mi sanki bir şeyim yarım kalmış gibi hissederim.

var nasıl oldu 25 senelik ilgi, alaka, tecrübe ile.

Kemer tokası,çatal-bıçak, hatta emniyet kemeri ile şişe kapağı açabiliyorum. Ortamda açacak yokken gözler bana çevriliyor.

Acikcasi hayattaki en cok uzuldugum sey tam da bu soruya verebilecegim bir cevap olmamasi.

aga ben kendimi bildim bileli bilgisayarı ve teknolojiyi severim. hobim de bu, sonra işim de bu oldu, o yüzden bu konularda tuttuğumu koparırım.

Tavuk mantar soteyi güzel yaparım.

Başarısızlık konusunda çok başarılıyım.

ben varım tecrübe.

yok ve olacak gibi de değil gelecek biraz umutsuz gözüküyor buradan tek diyebildiğim
Aaah yanmışım ben (yanmışım). Aaah sönmüşüm ben (sönmüşüm)

Kaybetmekte üzerime yok.

Ders almayarak elde ettim.

karar nedeniyle fazla yüklenilmiş olabili:)
i.sozcu.com.tr

Zaten memleketin en çok ziyaret edilen sitelerinden biri olmasına rağmen son zamanlarda çok fazla çöküş yaşıyor. Ekstra olarak maç yoğunluğu olabilir bugün.

Özet olarak sözlük iyi yönetilmiyor bence.

aynı şey kardeşimde de var, birileri yanında yemek yerken çok sinirleniyor ama kendisi de aynı şekilde yiyor. mesela ben bir şey yerken bilerek abartılı sesler çıkarmıyorum ama benden bile rahatsız oluyor, "abi cipsleri o kadar sesli yemek zorunda mısın" diye bağırıyor :))

tr.wikipedia.org

"Tırnak kesme, diş fırçalama, yemek yeme, nefes alma, koklama, konuşma, hapşırma, esneme, yürüme, sakız çiğneme, gülme, horlama, ıslık, televizyon sesi veya öksürük gibi sıradan sesler Misophonia sahibi insanların en çok rahatsız olduğu, hatta öfkelendiği seslerdir. "

@hayirsiz: çok teşekkürler. bu durumun misophonia olduğunu biliyordum da ama nasıl baş edilir, onu bilmiyorum. ayrıca benimki bu kategoriye giriyor mu, onu bile bilmiyorum.
beni rahatsız etmesin diye sakız çiğneyen biri varsa ben de çiğniyorum, cipsi ben de yiyorum vs. normalde uykum çok ağırdır ama sakız çiğneyen olursa hemen uyanıyorum.

valla ben de bilmiyorum, görünce yazayım dedim. bunun yüzünden kardeşimle aynı odada cips vb yemiyorum ben artık, başka yere gidiyorum. öfkeleniyor hemen, tutamıyoruz valla. parlıyor :))

bunu bir problem olarak görmemeye çalış. mesela geçende çalışıyordum, annem de yan odada evlenme programı izliyordu. ortamda ne sessizlik var ne de televizyonda ne oluyor belli değil, uğultu duyuyorum resmen. bir yandan zor bir problemle uğraşıyordum, epey sinirlendim. odaya gittim, televizyonun sesini açıp geri geldim. yalan söylemiyorum, 20 dakikada çözdüm problemi, hatta belki de normalde yapamayacağım şekilde farklı bir yaklaşım geliştirdim.

bazen gürültü iyi bile gelebiliyor, o yüzden bununla yaşamaya çalış.

bu kardeşimde işe yaramadı gerçi ama belki sende olur. birisini öyle yerken duyduğun zaman sen de öyle yeyip olayı içselleştir, aslında o zaman o kadar da saçma olmadığını farkedersin belki.

(bkz: kafaya çok takmayacaksın diyen psikolog) gibi oldu ama benden bu kadar, kusura bakma :)

Benim de hayatta en tahammül edemediğim şeylerdendir bu sesler. Genellikle yapan insana bir şey de söyleyemiyorum, oturduğum yerde kafayı yiyorum kendi kendime sese takılmaktan.

Otobüste böyle sakız çiğneyen bir adam oturmuştu bir kez yanıma. O gün içimde birikenleri, kendimi strese sokup sinirlenişimi çok net hatırlıyorum. O Üsküdar-Kadıköy otobüsünde dünyanın en uzun yolculuğunu yapmışım gibi hissetmiştim.

İyi duymuyorum, sapirdatmamaya calissam da duymadigimdan sapirdatabiliyorum. Gel öldür beni.

asla tahammül edemem aynı masaya oturmam

bende de var aynı şey. annem ve babamla özellikle cinnet getirecekmiş gibi hissediyorum. çoğu zaman napıyosunuz?! diye soruyorum patlıyorum ama üzülüyorum sonra onlar üzüldüğü için. ama elimde değil.

Bende de var aynı durum ama abartılı yapılmadığı sürece çok farkında olmuyorum. Ama özellikle takma dişli olanlardan çıkan o şapurdatma sesi (tabi görgüsüzlükten yapnlarda dahil) beni çok rahatsız ediyor. Ortamda tv vs. Varsa sesini şapurdatma duyulmayacak seviyeye çıkartıyorum. Ya da uyarabileceğim biri varsa onu uyarıyorum kızım sana diyorum gelinim sen anla hesabı.

yılların mizofonilisi olarak, bi çözümü yok.
banyoda tırnaklarını kesti diye sevgilimi boğuyordum az kalsın, ama uykumdan tüylerim diken diken olarak böyle başımdan aşağı kaynar sular dökülerek uyanıyorum tırnak kesme, diş fırçalama, şapırdatma ve fısıltı seslerini duyduğumda. bir de ablamda tirkotilomani var, çıt çıt çıt çıt saçlarını kopardıkça, ayy yazarken bile kötü oldum.
insanlar aile bireyleri, sevdiği insanlar vs tarafından yapıldığında daha da tahammülsüz oluyormuş daha da aşırı tepkiler vermiyormuş, bana çok ilginç gelmişti.

@denizgonen: benim de bir kulağım sağır, diyaloglarda kaçırdığım şeyler bile oluyor konuşmada. şapırdatmanın duymakla ilgisi yok zannedersem. zira kulağımda kulaklık varken bir şey yediğim hariç hiç uyarılmadım çevremden "şapırdatıyorsun, lıkırdatıyorsun" minvalinde.
@çakıstes: işte, bir de o var. annem veya babamı uyaramıyorum. sadece anneme "babam çok şapırdatıyor anne, bu yüzden sofradan erken kalkıyorum." dediğimde annem dikkat etmeye başlamıştı ama yine aynısı oluyor işte.
@bir nick var benden iceri: içecek reklamlarında filan da o lıkırtı sesi var ya, adamın boğazına bıçak saplayasım geliyor.

@j r r tolkien hayrani: en azından artık sakız çiğnemiyor annem evde :)

bu bende de var. ve çok rahatsız edici bir şey. inanılmaz sevdiğim, çok saygı duyduğum birinin yüzüne tükürüp boğazına sarılacam bir gün diye çok korkuyordum.


neler yaptım neler bu durumu değiştirmek için. telkinler, başka şeye konsantre olmaya çalışmalar, kendim de şapırdatmaya çalışmalar falan ama olmadı.

bir de bir iş arkadaşım vardı eskiden. katı yiyecekleri bile ağzına götürerek değil, çorba gibi vakumlayarak yerdi hüüüüp diye. ulan pirinç pilavından her kaşık alışında hüüüpppp diye ses çıkarıyor. bir gün dayanamadım abi şu pilavı içme adam gibi ye dedim, ağzımın ayarını sikeyim herif pardan dedi ama inanılmaz şapırdatarak yemeye başladı. neyse sonra işten ayrıldı herif de rahatladım.


evde sevdiğim biriyleysem ben de yemek yerken bazen farketmiyorum. ama misal ben televizyon seyrediyorum evde biri çekirdek yiyorsa aha o zaman sıçtım. bütün dikkatim çekirdekten gelen çıtı çıtı çıt çıt çıtı sesine kayıyor.


bir gün birine fiziksel bir şiddet uygularsam (hayatımda ilk olacak) sebebi bu olacaktır. muhtemelen de toplu taşımada kulağımın dibinde sakız çiğneyip, şap şap şap diye ses çıkaran birine olacaktır.

@m e b: farkli farkli isitme kayiplari var. Sensonöral benim kaybim. Evet yan odada sehpada duran telefon titrediginde duyarken sapirdatmayi duymuyorum.

Adam benim için mesaj gönderip kod almış, birisini arayıp öğrenmiş ya da bir tikten fazlasını hak etmiş ise ne gerekiyorsa yaparım.

Burada yaptığım bir photoshop çalışması için birisi çok teşekkür edip ne yapabilirim demişti bende çydd ye bağış yapmasını istemiştim bunun gibi güzel şeyler oluyor tabi.

beklemiyorum. tick de beklemiyorum. ne ki tick? yenir mi?

Tikimi versinler yeter, tik atilmayinca adeta baharatsiz bir yemek, meltemsiz bir yaz gibi eksik duruyor soru.

yoo. birine yardım etmekten çok kendi merakımdan araştırıyorum.

bi de tik atmayan epey kullanıcı varken tik almak bile ayrıcalık :D

Minnettarlığımı göstermek adına mesaj atarım arada ama kimseden mesaj beklemem.

şahsen, sikimde bile değil dostum.

Tiki de beklemiyorum, yardımcı olduysa ne güzel, olamadıysa da en azından denedim. Zaten Bildirimler'de geri çıkmadığı sürece hatırlamıyorum da yazdığım cevabı. Duyuruyu silerse de önemli değil.

"kuru tik"ten fazlasını beklemiyorum. tik demek ben senin cevabını okudum, cevabın işime yaradı, eyv. demektir benim için. bu da yeterli. ayrıca özel mesaj gelirse falan mutlu oluyorum ama tabii ki. bekliyo muyum? hayır. o kadar efor sarf etmemi gerektirecek kompleks sorulara cevap vermiyorum zaten, uğraşamam hehe.

beklemiyorum sanıyordum ama bekliyor da olabilirim. fazlasını yapıyor gibi olduğumda hemen her seferinde bir "çok teşekkürler" mesajı geliyo zaten sağolsunlar, doğrusu bu gibi gelmeye başladı o yüzden aynını ben de yapıyorum.

ancak teşekkür mesajını alınca ben onlara geri ne yazacağımı çok bilemiyorum ondan eminim bak. "eyv. ne demek zevkti" gibi şeyler yazıyorum.

Bi halta yaradıysam "evet dediğini yaptım oldu" demelerini bekliyorum. Birine verdiğim moralle gitti kıza açıldı mesela. İki gün adamı iteledim. Umudum da yoktu başta. Üçüncü gün "abi oldu" dedi. Adını bile hatırlamıyorum. O da beni hatırlamaz. Marsa pathfinder indirmiş nasa kıvancı yaşadım.

ben nadiren soru soruyorum, onlarda çok aman allahım ne büyük meseleyi çözdüm türünden önemli konular olmuyor. öyle bir durum yaşamadım ama illa mesaj atıp teşekkür ediyorum, nokta atışı bir cevap almışsam.

sanmıyorum ki ben verdiğim cevaplarda, insanların çok büyük bir sıkıntısını çözmüş olayım? ama bir beklenti içine girmiyorum.

"deniz toprak" olabilir gibi geldi, ama bu şarkıyı söylediğini hatırlamıyorum.

@koskoca kirpi: babam da onun olabileceğini söylemişti ama deniz toprak'ın sesi daha tiz sanki, ona ihtimal veremedim bu yüzden.
@tncserap: evet, gülbeyaz'dan sonra patlamıştı zaten bu şarkı. ama kimin söylediğini yazmıyor ne yazık ki.
@nobody: o da değil ya :(

neslişah

@gargamel: öyle bir sonuç alamadım ama?

ya illa youtube da olması mı gerekiyor, youtube doğrulama aracımı :)) ses benzerliğinden gittim.

google'da baktım zaten ama sonuç alamadım :(

Evrenin sırrını keşfetmiş olmanın verdiği heyecan, ateist olmanın getirdiği sözde karizma o kişilerin maalesef bu kadar saçmalamalarına neden oluyor. Biri kedi, köpek bile adını öğreniyor yazmış. afsgfsbd. Sanki o eylem çocuğa adını öğretmek için yapılıyor. Dini bir ritüel işte. Şu kadar basit bir olaydan ateizm reklamı yapmak çok boş bir hareket.

ateistlikten ziyade milli kültürsüzlüğümüzle alakalı bir durum. yobaz dinciler de aynısını yapıyor, ateistler de, çaya şeker atmayanlar da, veganlar da vs vs... kendileri için değil başkaları için yaşayan arkadaşlar bunlar.

Çünkü insanlar sizin gibi düşünmüyorsa eğer ya köylü ya da cahil olur Ekşi'de. Burada mutlaka lümpen takılman lazım. Adama desen ki yahu sen öyle yap tamam olmaz, sende onun gibi düşünmek zorundasın çünkü onun dediği doğru.

Halbuki onun dediğinin ömrü de kendi ömründen daha kısa. 2.bp.blogspot.com Şurada 18.yüzyılda Fransız Kralını görebilirsin mesela o dönemin doğrusuydu o, şu anda götünle gülüyorsun muhtemelen.

Not: Atayızspor.

caps or gtfo

bana hiç denk gelmedi, iyi kötü vakit geçiriyorum duyuruda böyle genelleyecek kadar sık olsaydı bilirdim diye tahmin ediyorum.

dediğiniz olay ancak abuk subuk bin defa sorulmuş sorularda olmuştur, sakız çiğnemek orucu bozar mı? gibi gibi...

@üğpoıuy: aptallık derken?

@nickimin hakkini veremedim: ben de burada çok vakit geçiriyorum. dini sorular zaten o kadar da çok olmuyor ya da salt dini içerikli olmuyor. ama defalarca denk geldim. en son örneği hala mevcut zaten. bebeğin kulağına isim okumakla ilgili olan duyuru. nick'leri tam olarak aklımda tutmuyorum ama denk gelirsem özelden atarım.

www.youtube.com

şöylesi hakaretlere maruz kalınca doğal olarak tenhada yakaladıklarını cezalandırmak istiyor olabilirler.

çünkü burası anonim bir yer ve insanlar içlerinden gelen şeyleri çok daha rahat söyleyebiliyorlar. söz konusu da din gibi toplum içinde konuşulması hele hele sorgulanması çok hassas bir konu olunca içlerinde birikiyor burada patlıyorlar. arada benim de yapasım geliyor sonra diyorum lan dur kendine gel sanane. ondan sanırım.

burada verdiğin örnekleri esas alırsak haklısın, saçma bunlar.

ama ben bunun genelde aksi şekilde vuku bulduğunu gördüm m e b. bunlar dindarları kendi aramızda çekiştirirken söylediğimiz şeyler. zaten nasıl oruç tutulacağına ateist neden cevap vermeye kalksın. pek görmediğim, duymadığım bir şeyden bahsediyorsun. (hani aman abi nasıl tutarsan tut, ben yemeğimi yiyorum ve canın çekiyor diye beni dövme yeter, der, bunu çok duymuşuzdur mesela)

benim gördüğüm bu muhabbet x var mıdır, yok mudur, inanç nasıl bir şeydir vb şekillerde önce dindarlardan ateistlere "tavsiyeler" oalrak geliyor, sonra olay tartışmaya dönüyor, sonra da dindarlar ateistlere biraz kızıyorlar.

yani mesela mikroskopik bir canlıyı maksroskopik bir "ara form", başka genustan bir fosil olarak sunma türünden tatışma kazanmak için gerçek çarpıtmayı vs ateistlerde ben pek görmedim. bu, verilen cevaptan çok, dışlama derdi açısından tasvirini yaptığın davranışa benziyor diye örnek verdim bunu.

ateist olmakta karizma da göremiyorum. bunu karizma meselesi vs gibi algılamak dünyadaki tartışmalara gerçek çarpıtan bir dinci(harun yahya dindardan ziyade dinci olsa gerek) kadar zarar verir. ya öyle saçma ki elma yere düşerken sen de bunu gözlemlerken ne kadar karizmatik olabilirsen inançlara prim vermiyorken de o kadar karizmatiksin. karizmanın konuyla alakası bile yok.

çek cumhuriyetinde ateizm %85 oranında diye biliyorum. burada ateistler sürekli tehdit edildikleri için "ateist" olmak belki bu tür algılara neden oluyordur.

ben doğrudan konunun kendisi değil de ibadetlerle uğraşan ateist -kurban bayramı sanıyorum genel olarak tartışılan bir şey- görmedim. bu zihniyeti daha ziyade dindar kesimde görüyorum ben. argümantatif değil de totolojik konuşma tarzından bahsediyorum.

İnançla inatlaşan şüphecinin hali biraz sıkıntılı evet :(
Gerçek ateizm bu değil ama, valla bak.

sizin dininizde nasıl "inanmayanları bulduğunuz yerde öldürün" emri varsa, bizimkinde de "inananlarla bulduğunuz yerde dalga geçin" var. bence bizimki yine de daha ılımlı.

saygı duyacaksın bize. biz nasıl beş vakit ezan gürültüsü çekiyorsak, siz de beş vakit "bırak yaa kaçıncı yüzyıldayız" tıngırtısı çekeceksin.

(bkz: kısasa kısas)

böyle cevap verince saçma mı oldu? :D

Saygıyı sadece kendilerine duyulması gereken bir şey olarak düşünüyorlar çünkü.

@godoşu beklerken: bir tek benim mi dikkatimi çekmiş, anlayamadım. bundan böyle caps alsam iyi olacak zannedersem :) ayrıca ikimizin de yaptığı algıda seçicilik mi bilmiyorum ama aksiyle karşılaşıyorum. bu örnek olarak verdiğim konular ve cevaplar hatırladığım kadarıyla olanlar üstelik. hatta duyuruyu silmiş ama @devilred'in bir duyurusu vardı akademik hırsızlıkla iilgili. devilred de duyurusnu "allah belalarını versin mi?" diye bitirmişti. cevaplardan biri de "allah yok. bla bla" yazmıştı. işte bu tarz cevaplardan da bahsediyorum.

@harzem: açıkçası evet :)

saygısız olmak bence. neden takılıyorsun ki?

mezarın içine girince de aynı ukalalıgı göstermelerini isterdim:))

meb, kusura bakma, uzun yazımı tamamen editledim:


kendi adıma özet geçeyim:

genellemedeki eyleme ilişkin değerlendirmem: bu şekilde cevap veren ateistlerin tavırları bana göre saçmadır.

genellemeniin ne kadar doğru bir genelleme olduğu kanısındaki kanaatim: a: din iddiaları, b: ibadetler c: kişilerin söyledikleri ve yaptıkları arasındaki uyuşmazlık

ateist soruda bahsedileni en çok a ve c durumlarında yapar bana göre genellenebilecek olan budur, "ekmek" değil "örnek" söz konusudur. oruç da ne saçma şey canım"ı mı daha çok duyuyoruz, "oruç tutup da etrafa çatmak ne saçma canım" mı daha çok duyuyoruz?

soruya cevap kadar genelleme üzerinde durdum çünkü bana göre de temsil sorunu var biraz.


neden editledim: bu soruyu defalarca kontrol ettim, soruda değil de cevaplardan birinde kaşıma olduğunu düşünüyorum, bilinçli yapıldığını düşünüyorum, buna başta açıklama yapma girişimimin safça kaldığını düşünüyorum ve bahane vermemiş olmak için editliyorum.

Soruna biraz farklı bir cevap olacak ama;

Birazcık düşünen bir insanın, bak birazcık diyorum, dinlerin insan uydurması olduğunu bulması bence çok kolay. Yaratıcı var mı yok mu belki arada kalırsın da, dinler için çok az düşünmek yeter.

Bu azıcık düşünmeyi yapmayan, inandığı kitabı okumayan, çelişkilerini ortaya koyduğumda bana boş boş bakan insanlarla dalga geçiyorum ben. Ha, o da benle dalga geçsin sorun değil benim için. Geçebiliyorsa tabii lol.

@godoşu beklerken: öncelik bu denli uzun ve açıklayıcı cevap vermeye çalıştığınız için teşekkür ederim. fakat dinin eleştirilebilir olması ile dini ritüellerin uygulanışı hakkında bilgi alınmasını neden aynı kefeye koydunuz? benim eleştirim (duyurumda açıkça belirttiğimi düşünüyorum ama sizin vardığınız noktayı görünce şüpheye düştüm) dini eleştiren ateistlerden ziyade "şu ibadeti nasıl uygulayabilirim?" sorusuna alakasız şekilde "allah diye bir şey yok, niye kasıyorsun ki?" diye cevap veren ateistlere yönelik. yani bu tür cevaplar, vegan birinin "dana bonfileyi nasıl pişirmeliyim?" sorusuna "et yemek katilliktir! et yemeyin!" demesi kadar gereksizdir. yani veganlar istediği kadar et yemenin yanlışlığını kendilerince bir şekilde izah etmeye çalışabilir ama onun yeri o soru değildir. işte, benim bahsettiğim de bu şekildeydi tam olarak. dini, dini görevleri, ritüelleri, gelenekleri eleştirmek normal bir şey elbette ama o tip soruların altı değil en azından.
hatta çok güzel bir örnek daha geldi ikimizin de gözünün önüne:
@humblebirth'ün cevabı. şimdi, benim eleştirdiğim kısımla, sevgili @humblebirth'ün dile getirdiği kısım arasındaki bağlantı nedir? aradaki tek bağlantı din ama içerikleri farklı. umarım anlatabilmişimdir.


bu arada görsel de şu:
i.hizliresim.com :)

işte haklısınız, diyorum ki, bu soruyu bir genelleme gibi sorduğunuz zaman değerlendirmenize katılıp genellemenize katılamıyorum çünkü ateist genelde din eleştirisi soruları sorar ve dalga geçerse -benim bildiğim- bunlarla geçer. stereotip dediklerinizden ziyade bunların üzerine odaklanıyor sanki demeye çalıştım.

yani bunu yapan insan saçmalamıştır ama başlığınızdaki kadar genellenebilir bir profil göremiyorum, diyorum. o genellemeyi şu konularda yapabiliyorum, diyorum.

öyle uzun bir cevabı okuduğunuz için teşekkür ederim. kısmen katıldığım bir şeyin katılmadığım yanını anlatmak sanırım tamamen katılacağım veya katılmayacağım bir şeyi anlatmaktan daha zorlayıcı geldi bana, ayrıntıya girme ihtiyacı duydum. bilemiyorum şimdi hala alakasız geliyor mu size söylediklerim?

(yani o yıldızların hepsi birer örnek, tartışalım diye koymadım, bunu ben de belirttim aslında başlıktaki gibi "ateistler" diye genelleyeceksem bunları genelleyebilirim sanırım, diye)

not: resme güldüm. ama veganlığa nazaran söz konusu küme daha tehditkar bir ortamda yaşadığı için sözel ve yazılı ifadeye ağırlık vermezse çatlayacak hissi olması beklenen bir durum olur sanırım :D

özel mesaj üzerine editliyorum:

vatandaşlık kimliğinden ötesini zerre umursamayan bir insan olarak geçmişteki gibi galeyana gelmenin aksini savunuyorum, yukarıda yazdığım şeylerden biri sadece bir örnek olup o örnekleri de "stereotip sanırım bu şekilde" diyebilmek için verdim.

bu nasıl böyle anlaşıldı, bilemiyorum ama ülke diken üstünde, olabilir. fakat tam da bu nedenle, madem, bir daha olması için değil de tam da bu aralar olmaması için hatırlayabiliriz bunu. o tufaya bir daha düşmememiz için. neyse, üzüldüm.

Yobazlar da o yüzden.

bizim ülkenin insanlarının çapsızlığıyla alakalı. ülkemizin er sektörü kötü olunca ateistleri de kötü. hele ekşidekiler dünyanın en çapsız ateistleri. dediğin gibi her dini soruda fırlamalık yaparlar. karşısındaki ile dalga geçilince o işten vaz geçeceğini sanıyorlar. dalga geçmek onu daha çok dine bağlar bilemiyorlar.

@tncserap ben orada dinlerden bahsettim Tanrıdan değil. Bunu da açıkça belirttim zaten :) Tüm inananlar ya düşünmüyor, ya da düşünüyor ama eyleme geçmiyor/geçmekten korkuyor bana göre.

@meb farklı bir cevab olacak dedim zaten :(

Bence klavyeden çıkıyor o ses. Üzerinde oynanınca öyle oluyor.

skko synth sesleri işte. büyük ihtimalle dijital. sanal enstrüman olma ihtimali yüksek.

birincisi hafiften rhodes gibi. diğeri pluck synth.

dagobah.net

pirinç hiç açılmayan htcyi normal çalışır duruma getirdi ama 1 hafta falan bekletmiştim ben. en azından 48 saat falan dursun bence

o telefonun acilen son vidasina kadar sokulup dis fircasi ve tiner ile detayli temizlenmesi lazim. icinde sivi temasi var, kapasitif flexi gormuyorsa komple kapanabilir her an.

düzelmez nemi geçici olarak alır telefon açılır ama 2-3 ay sonra mutlaka o telefon bozulur.

youtube dan video izleyerek içini açın ve pirince koyun.
içme suyuna (saf suya) düştüyse sorun olmaz, ancak düştüğü su temiz değilse (mesela klozet ise) oksitlenme yapacaktır bir süre sonra. bunun önüne geçmek için icim urperiyor+1

bataryasını vs çıkarın ve bir süre kullanmayın.

belki başka birinin de başına gelir, tecrübemi kısaca anlatayım:
yukarıda söylediklerime ek, @icim urperiyor ve @dahinnotha'nın dediklerini yaptık. yani telefonun her yerini açtık, çıkmayan bataryasını da çıkardık. bataryayı, telefonun iç donanımını ve ekran kasasını da bir gün pirinç içinde beklettik. sonra yeniden montajını yaptık ve telefon eskisi gibi çalışmaya devam etti, şarj soketini gevşek yapmış olacağız ki şarj edilirken sabit tutmak gerekiyor. bunun haricinde hiçbir sorun yaşamıyoruz.

Kılıcı seçerdim. Büyü yapmak işin kolayı.

mürver asa tabiiki.

sonik tornavidayı alabilir miyim ben, tam bir tembel ihtiyacı.

excalibur tabii ki.

@postmodern rh:
1. yüzüklerin efendisi - gandalf'ın asası
2. star wars - ışın kılıcı
3. excalibur
4. doktor who'nun sonik tornavidası.
5. harry potter - mürver asa.

not: silinmiş bir soru vardı da "bunlar ne anlama geliyor?" diye.

Arkadaşın dinden bağımsız sağlam bir ahlak anlayışı varmış, sonra da tanrı kavramını sorgulamaya başlamış bence samimiyet konusunda sıkıntı yok. Hatta kaynak sorması, okumak araştırmak istemesi "ergen isyanı" ateizmiyle ilgisi olmadığını gösteriyor sanki.

ergen isyanı tandansında kabul edilmesi gereken düşünceleri ilk başta bahsettiğin dini eğilimleri bence. çocuk mantıklı bir çıkarım yapmış bence.

@kobuzçu kız'a katılıyorum.

ben arkadaşın davranışını samimi ve mantıklı buldum.

Ben burada çıkarcı bir inanç anlayışı görüyorum. Çıkar açısından kişi tatmin olmayınca inancı sarsılıyor. Yapılan çıkarım tamamen mantıksız. "Bütün kurallara uyuyorum, öyleyse isteklerim yerine gelmeli ve mutlu bir hayatım olmalı" Böyle bir şeyin olmasına imkan yok.

@godoşu beklerken: işte, samimilik dediğim de bu bağlamda zaten. ateist olmadan önceki davranışlarını, dini gerekçelerle anlamlandıran, ateistlere göre "tutarsızlıklar" olarak adlandırılacak her türlü dini ritüel, olay ve olguyu müslüman/teist biriyken en üst mertebede bir açıklamaya oturtan birinin, bir anda ateist olduktan sonra, yaşadıklarını bir anda saçma bulan birisinin bir olay sonrası "tüm bu dini olgular anlamsız, adaletsiz" seviyesine gelmesi şaşırtıcı. çünkü bu, richard dawkins'in bilimsel anlamda cevap veremediği bir soru görüp bir anda "ben artık teistim" demesi gibi. ve bu da @harvey'nin yazdığı cevaba götürüyor bizi. ben bu nokta için samimi olmadığını düşündüm.
yoksa diğer ateist arkadaşım ateist olurken pat diye değil de anlamlandıramadığı şeylere cevap aradıkça ateist oldu. o yüzden yadırgadım bu arkadaşı.

Hani sokak sanatçıları var ya, bir açıdan baktığın zaman boyutlu bir resim görüyorsun ama başka bir açıdan baktığında saçma sapan bir görüntü oluyor. O bahsettiğin reklamlar da kamera açısına uygun şekilde tasarlanmış, yere serilen reklamlar. Direk zeminin üzerinde. Dikkatini çekmiştir belki, futbolcular üzerine basabiliyor.

@ben ne dedim: Evet, dikkatimi çekmişti ama ben teknolojinin çok ilerlemiş olduğunu düşünüp gömülü, gerçekçi reklam sanmıştım filmlerdeki gibi. :)

kaleci vuruşlarında kaleci üstüne çıkınca anlıyorsun. baya bildiğin halı gibi bir şey o.

Laylon o.

Sadece belli bir açıdan bakarsan 3d gibi görünüyor, şurada güzel örnekler var:
www.noupe.com

bizdekiler gerçek, branda gibi birşey. hollanda ligindeki bir maç özetinde denk gelmiştim sanaldı orada, fark etmek imkansız ancak, pilot harici kamerada o reklamı orada görmeyince farketmiştim bende.

Evet, cortladı.

Edit: Parça parça giriyor, bir iki sayfa sonra yine cortluyor bende.

aimp3'yi tek geçerim

korse. (corset diye arayınca böyle aksesuar olanları daha çok bulunuyor.)

bu resmen korseden daha alımlı bir kıyafet ama?
kadınlar bu şekilde kullanabiliyor mu ki?

Sağlık ya da zayıf göstersin korsesi değil bu fakat adı hâlâ korse. Şunlar hep korse:
www.google.com

anladım. ben de diyorum bu, bildiğimiz korselerden çok daha şık bir kıyafet.
teşekkür ederim :)

mayo.

@nbilgesahan: mayolar o şekilde de mi oluyor? desenli, kalın kumaşlı filan?

yüzme için kullanılanlardan bahsetmiyorum, bu sene hatta çok moda oldu H&M gibi de birçok marka çıkardı.
Şu tarz şeyler bahsettiğim www.gardrops.com
tabi beyonce olunca konu daha şık ve kaliteli olanlarını giymiş.

sahne kostümü mayosu

insanin öz koruma ile ilgili hareketleri reflekstir, kimseyi boyle bir sey icin (beni tutamadigi icin) sorumlu tutmam. kendimin ayni durumda ne yapacaginin garantisi yok. cok sevdigim, sen ölmezsen o ölecek dendiginde kendi ölümümü sececegim biri var hayatimda mesela ve onu refleksimi aşıp tutabilecegimin garantisi yok.

robokot +1, üzülürdüm ama böyle bir şey yüzünden onları sorumlu tutmazdım. kaldı ki beni kurtarmak için üç kişinin birden benimle düşüp ölmesini de istemezdim mesela... bundan korkmalarını anlayışla karşılarım. bu benim için dostlukta ve arkadaşlıkta kesinlikle var olması gereken şeylerden biri değildir. yani hiçbir dostumun benim için ölüme gitmesini beklemem. bunlar çok ekstrem şeyler. ben gider miyim? bilmiyorum. bunlar anlık şeyler. ne sözde kahramanlar var iş başa düştüğünde toz olan, ne "mıymıntı" adamlar var en tehlikeli anda sorumluluk alan. bunlar yaşamadan bilinmez. o yüzden ben tabii ki birazcık üzülürüm, hani sonuçta insan kendisi için ölüme gidebilecek birileri olduğu zaman kendini sevildiği için daha iyi hissedebilir ama çok da şeyapmam yani.

burada yardım istemeyi kesin koşul olarak sunmuşsunuz, yardım istememek gibi bir seçenek yok yani. benim düşüncem, kesinlikle düşecek gibi bir durumdaysam kimseyi çağırmamak olurdu.
bir anlamda, sizin söyleminizle onları denememeyi istemekle eşdeğer olarak görebilirsiniz. ancak kendisi de düşecek duruma gelip beni bıraktıysa iyi/yakın olup olmadıklarını sorgulamama sebep olmaz.

durum tanıdıklarınızın sizinle olan kan bağı ve/veya yaşıyla/hayatıyla da alakalı. benden genç veya daha çok yaşamasını arzulayacağım birinden bahsediyorsak zaten sorun yok, bıraksın hayatına baksın, çağırmam. benden yaşlı biriyse durum kendisine bağlı, çok fazla değişken var. mesela ebeveynlik gibi bir misyonu olan birini çağırmakla hata etmiş oluruz. düşünürsek benzer bir çok faktör çıkabilir sanırım.

yani bana el uzatıp çekmekle onları yargılayamam sadece, gerçek hayatta bu kadar basit değil bence.

Hayır. Bana ellerini uzatmış olmaları bile yeter. Robokot +1

ben insanın önceliğinin kendisi olması gerektiğine inanıyorum. deneyip de öleceklerini anladıkları anda vazgeçmeleri onları kötü yapmaz.

denememiş olsalardı sıkıntıydı benim için.

sürdürürdüm.

"bir arastirmaya gore" diye girmek istemiyorum, ama en az bir arastirmaya gore beraber kazalar atlatan ciftlerin ayrilma oranlari digerlerininkine nazaran daha yuksek mi neydi.

bir eylemde polis saldirisina kendisini birakip kacarak tepki veren sevgilisini anlatmisti biri.

baska bir eylemde eski sevgilimin yeni sevgilisi gelip yuzumu antiasitle yikadi mesela, kadina hurmetim baska turlu artti.

sarhosum; yazamadim, ama siz biraz anladiniz...

ekran paneli ömrünü dolduruyor hocam panelin yenilenmesi lazım diyecekler.
düşürmüşsün zaten mutlaka içindeki devrelerde bazı elemanlar arızalanmıştır. Kondansatör diyot transistör gibi. bu şekilde kayıplara neden oluyordur o elemanlarda.

Tamir edilmesi için tek tek araştırılması gerekir hangi eleman arızalı diye kimse o işe girmez direk paneli değiştirmeni isterler.

@basond: bu panel dediğim de çerçeve kısmıydı. hatta dirsekler var ya ekranı bağlayan, işte orası ayrılmıştı.

zaten donanım olarak dandik bir bilgisayardı. herhalde yenisini almam gerekecek çalışınca. tam anlamıyla bozulana kadar idare edeceğim anlaşılan:)

benzeri başıma geldi ama ben düşürmemiştim darbe de almamıştı, önce ufacık 1-2 nokta olarak başladı sonra yavaş yavaş yayıldılar, birikenlerin sağına soluna baskı uygulayıp çerçeveye doğru sürmüştüm, akışkandı.