Ekşi Duyuru

avrupa'da ve amerika'da bunların standardı var. mesela ebu r128 standardı var televizyon ve radyo için. bizde yine kimse sallamıyor çünkü denetleyecek güç kimsede yok memlekette. amerika'da özellikle sağlam cezalar kesiliyor.

ya da mesela youtube diyor ki "bana ne seviyede video yüklersen yükle ben onu kendi standardıma çekerim" diyor.

Browser eklentilerinde volume diye aratın. Her site için ayrı bir ses seviyesi ayarlamanızı sağlayan eklentiler var. işe yarayabilir.

youtu.be

Bence nezaketsizlik. En azından adamı götü 10 cm yukarı kalkabilirdi tokalaşırken.

Kadin el uzatmadan sadece basiylada memnun oldum diyebilirdi.

Erkekte az da olsa kalkip tokalasabilirdi.

Adamin yaptigini nezaketsizlik olarak görmem ama empatiden yoksun, insan iliskileri iyi degil diye düsünürüm.

Biraz da şeyle alakalı, kelime gelmedi dilimin ucuna, kast gibi diyeyim. Yani ondan önemsiz, değersiz biri için ayağa kalkmaması, bazı insanlarda var bu.

Rütbeyle alakalı biraz da, yani olması gereken bu demiyorum, böyle yapanlar bu kafada genelde.

Böyle durumlarda statü konuşur ama beli biraz daha kaldırması lazımdı nezaketen. Sadece kızın eline uzanmak için değil "ayağa kalkardım ama biliyosun statüm izin vermiyor" mesajı vermek lazımdı.

bu ortamda ayağa kalkması da garip olurdu. tokalaşırken hafif g.tü kaldırması yeterli olurdu

Genelde e-nabıza manuel giriş olmuyor, hastane kendi sistemine girdiğinde o otomatik gönderiyor e-nabıza. Kimileri gece gönderir, kimileri anında gönderir, bazen e-nabız çalışmaz sonra tekrar gönderilir. Gelir yani yakında :)

"come the end of the month" ya da year gibi bir kalıp var. Ayın sonlarına doğru, ya da ay sonunda gibi.

Ocak sonu geldiğinde.
www.ldoceonline.com:~:text=From%20Longman%20Dictionary%20of%20Contemporary,%E2%86%92%20come

Burada açıklaması var, o öyle bir kalıp. Ayların, yılların, günlerin vs. başına koyabilirsiniz.
Bizdeki "gelende"yi düşünün, kış gelende, bahar gelende, hep kitaplarda görürüm, hatta gündelik konuşma dilinde yoktur bile, ama o da öyle acayip bir kalıptır.

Kaspersky Safe Kids diye bi ürün var, onu alıp kurmanızı öneririm.

Sorunuza cevap değil ancak o yaştaki bir çocuğa bilgisayar alınması hiç mi hiç sağlıklı değil bana göre.

Sorunuza gelirsek uygunsuz şeylerle karşılaşabilecekleri o kadar fazla mecra var ki yeğeninizi her türlü uygunsuz içerikten koruyabilecek bir filtre kurmak oldukça zor. Bunun yanında hiç aklınıza gelmeyecek mecralardan bile gol yiyebilirsiniz bu konuda. Bunun en güzel örneği Youtube. Çocukların izlediği o kadar çok sayıda zararlı Youtube kanalı var ki porno siteler yanlarında oldukça masum kalır. Her türlü rezil, aptallaştırıcı içerik var. Bence en sağlıklısı o yaşta bir çocuğun Youtube'u aktif kullanacağı düşünülürse Youtube kullanımını kontrol altında tutmalısınız. Diğer yandan oyun oynuyorsa oynadığı oyunlara dikkat edin. Mesela birçok ebeveyn o yaştaki çocukların GTA V oynamasına müsaade ediyor ama GTA V'de o yaştaki çocuklar için uygunsuz,abartı kaçan bir sürü şey var. Keza yeni çıkan Cyberpunk 2077 daha da fena. Çocuğun böyle şeylerden korunması için sıkı bir denetim gerekiyor ve bunun da çocukla ebeveyn arasındaki ilişkiyi kötü etkilemesi ihtimal dahilinde.

soyle bir sey varmis, kullanalim bakalim www.guvenlinet.org.tr

www.youtube.com

burada vurgulanmak istenen kanadalilarin buz hokeyi aski, vatandasliginin nasil alindigi degil

kanadada buz hokeyi inanılmaz meşhur, bizde ki futbol gibi, ve bir çoğu hayatının bir döneminde oynamıştır.

o yüzden vatandaşlığa geçmek için bilmelisin gibi bir esprisi var.

Komedi mi?
La soupe aux choux geldi aklıma

@yarey yok bilimkurgu, ciddili, gerilim tarzi hatta, tum murettebat kel

Dante 01 olabilir mi?

Bazı diziler sadece Netflix de var çünkü, başka platformda yok.

Dün sinemaya gittim, şu filmi izledim demek gibi biraz. O film henüz başka yerlerde yok, nerede izledin sorusunun cevabını önden vermiş oluyor.

Genelde peşine Netflixte var mı diye soru geliyor

netflix neden zenginlik göstergesi olsun ki? bir paket sigara parası ile bir ay istediğin kadar şey izleyebiliyorsun.

Bazı yeni nesil ve bilgisayardan anlamayan insanlar için dizi ve film sadece netflix'ten izlenebiliyor çünkü. Öncesinde nereden izliyorlardı onu anlamıyorum bu ifade kullanılınca.

"Netflix üyesiysen sen de izle" alt metni var bence o söylemde. Bir görgüsüzlük vs. sezmedim ben hiç. Aylık 11 liranın ne zenginliği olabilir ayrıca?

Netflix kolaylık sağlıyor. Ben Netflix'e henüz gelmedi diye Better Call Saul'un son sezonunu izlemeye üşeniyorum. Oysa stremio ile netflix kadar izlemek kolay ama yine de netflix gibi olmuyor.

e dün show tv'de ibo show vardı onu izledik demiyor musun? hangi kanalda olduğunun bir önemi yok ama nerede izlediğini söylüyorsun işte. bir altmetni yok bunun. netflix'te dark var onu izledim diyorsun mesela. çünkü netflix'te izlenebilen bir şey.

Bence de kolaylık olsun diye. Youtube da şunu izledim demek gibi birşey. Zenginlik göstergesi hiç değil. Aksine hayatımızın içinde olduğu için fark edilmiyor bile.

Netflixden başka ortamlarda var çünkü

Netflix
Amazon
Mubi
Blutv

Neden oldu anlamında kullanılmış. Haber başlığı olduğu için böyle saçma gelen cümleler kurulur.

covid sebebiyle iptal edildi

daha once gordugum bir tabir degil, bu cumle anadili ingilizce olmayan bir ulkenin gazetesinden mi? bana biraz chicken translate gibi geldi.

çok kullanılmayan bir kalıp. anlamı yazılmış zaten. chicken translate değil. sanırım en yaygın kullanımı mesela işyerinde müdür veya askerde bir üstün "yapılmasını sağla" diyecekse "see it done" diyebilir. bu haliyle çok kesin bir emirdir. yapmazsan götünü keserler. :)

@catch the arrow haber basligi degil ya normal cumle iste.
@cooper Ingiliz gazetesi Metro'dan

got it cancelled'la aynı anlama geliyor herhalde. kelimenin ilk anlamına takılı kalmamak lazım.

şuna yakın olabilir mesela anlamı:

3 Experience or witness (an event or situation)
‘I shall not live to see it’

3.1 Be the time or setting of (something)
‘the 1970s saw the beginning of a technological revolution’

ya da:

6 [no object] Ensure.
‘Lucy saw to it that everyone got enough to eat’

şuradan baktım: www.lexico.com

Cozduk galiba. have sth done, get sth done lar vardi causative denen yapi. Onu See ile yapmis sanirim. Ertelettirdi gibisinden.

see'yi (MAKE CERTAIN) anlaminda kullanmis o dogru sanirim. see verb (MAKE CERTAIN)

C2 [ + (that) ]
to make certain that something happens:
The receptionist said he'd see (that) she got the message.
UK See (that) you're ready by five, or there'll be trouble.

su an bir avantaji yok cunku 5G altyapimiz ve dogal olarak bunu sunan mobil operator yok. 2 seneden once de gelmez bence.

telefonu 4-5 sene kullananlardansaniz tercih edilebilir.

avantaji 5G hiziyla internete girebiliyor olmak olacak (5G altaypimiz oldugunda)ama daha 4G hatta 3g hatta hic internet cekmeyen yerler var...

valla bi haftadır arkadaşıma telefon bakıyoruz ve ilk önceliğimiz kesinlikle 5g.
çünkü arkadaşım en az 4-5 yıl telefon kullanan biri ve 5g önümüzdeki süreçte telefonumda olmadığında eksikliğini büyük ölçüde hissedeceğim bir teknoloji. bunu sormak şey gibi "şu an neden 4.5g'li telefon alıyor ki insanlar?".

IoT kapıda, bağlantı hızları/paketler falan hepsi 5g ye optimize edilecek önümüzdeki süreçte. bir çok servis yerel depolamadan çıkıp streaminge dönecek.
4g ile 5g farkı da 3g ile 4g farkından daha büyük gelecek.
bu miktarda verilen bu kadar kısa sürelerde çekilirken sanmıyorum ki veri kaynağı olan dosyalar/filmler/videolar falan şimdiki boyutlarında kalsınlar. onlar da yükselecek.

bu saydığım sebepler sebebiyle bu saatten sonra telefon alınacak ve servisler aktif kullanılacaksa 5g elzem olacaktır 1-2 yıl içerisinde. her yıl telefon alacak biri değilseniz göz önünde bulundurmanız faydanıza olacaktır.

5g'siz telefon almadın diye kimse ayıplamaz seni

iphone'larda bile 5g yeni geldi daha

Valla ben 4G nin zaten gündelik kullanım için yeterli olduğunu, 5G yi de insanların çoğunun hakkıyla kullanmayacağını düşünüyorum.

IoT'de falan hız ve gecikme şu anki halinden daha iyi olsa ne olmasa ne aklıma bişey gelmiyor.

Streaming olayı için fark yaratır hatta şart 5G fakat alacak olan kişi telefon şebekesi üzerinden oyun oynayacak mı, 8K görüntüler izleyecek mi? Sanmıyorum.

Temel kullanıcı ne yapacak yani reklamlarda gösterildiği gibi robot kol ile dünyanın diğer ucundan kamera ile ameliyat mı yapacak? Bırakalım büyük firmalar altyapılarını 5G ile güçlendirsin başımız üstüne de şimdiden 5G'li cihaz bana mantıksız geldi.

Kaldı ki avrupanın çoğunda olan ve herkesin rahatlıkla kullanabildiği sınırsız internet paketleri ülkemizde de ulaşılabilir olacak mı? 300 liradan aşağı olacağını sanmıyorum.

O yüzden daha çıkacak da, yaygınlaşacak da derken.. Zaten telefon değiştirilir diye düşünüyorum. Kaldı ki 9/2 G'miz bile yetecektir bence 5G siz telefon kullansa dahi.

Şuan aklıma sadece 5G'li alınmasının bir avantajı olarak, cihaz daha güncel bir donanıma sahiptir diye düşünüyorum.

Onun dışında ben şuan bile her G daha fazla güç harcıyor diye çok ihtiyacım yoksa telefonu 3G ye çekip kullanan bir insanım yani ille 4,5G olsun diye yanıp tutuşmuyorum.

5g alınıp alınmamasına yorum yapmayayım ama 5g yi çok yanlış yorumluyorsunuz bence.


5g sadece internetim daha hızlı olsun 100 cigolayt indireyim değildir. aynı zamanda daha az baz istasyonu ile daha fazla veri akışı sağlamaktır. 5g ye düzenli olarak geçişimizde bu baz istasyonları kurulup yayın verilmeye başlanır ve 4g sahipleri şu an 3g kullanıcılarının yaptığı gibi nal toplamaya başlar. yakın tarihte 5g ye geçeceğimizi düşünüyorsanız tabi ki güncel teknolojiye uygun cihaz almalısınız.


ha seneye bunu satar şunu alırım gibi bir telefon dönüşüm oranınız varsa tabi ki mevcut ihtiyacınızı giderecek bir ürün alabilirsiniz. insanların çoğu bir telefonu minimum 4-5 sene kullanıyor. siz de öyleyseniz mümkün olduğunca güncel bir telefon almak mantıklı.

5g'de tam tersi daha çok baz istasyonu kurulmak zorunda. Karşılığında minimum gecikme ve çok hız alacağız evet.

Türkiye'ye ne zaman gelir, gelse yine 10-20gb kotalı paketlerle mi gelir ne olur bilmiyoruz tabii. Upload için yüksek kota olsa 4g bile yeter bana mesela. Evde 3mbit upload hızıyla yetiniyorum, cebimde 20-30 mbps upload hızına sahip cihaz var ama onun internetiyle dosya göndersem kota hemen biter.

Batıda yaşayan biri kesin alsın ama Türkiye'de bilemiyorum. Şimdi aldığın telefonu 3 yıl kullanacak olsan, zaten anca gelir gibi geliyor bana. Akıllı evler, "internet of things" şeyleri güzel ama bu ekonomiyle Türkiye'de onlara sahip olacak insan sayısı da kısıtlı. Ben akıllı ampülde kaldım.

Kendimden biliyorum: Olmuyor.

Okurum diye kindle aldım. Süs gibi duruyor hala.

yüzde yüz arttı diyebilirim. 2 yıldır kindle kullanıyorum, almadan önce birkaç kitabı bir arada okuyup yarım bıraktığım olurdu, kindle ile birlikte bitirmeden geçmiyorum başka kitaba. bir gün dahi elime almadığım olmadı. parasını kat ve kat hak edenler sıramın en tepesinde her daim.

ilk aldığımda deli gibi kitap okumuştum. günde 400 sayfadan aşağı düşmüyordum. zaman ilerledikçe azalıyor tabi. şimdi 2-3 günde 100-150 sayfa falan okuyorum. bence faydalı alet.

Hem de nasıl, cidden bu alete çok şey borçluyum.
2015'ten bu yana kobo kullanıyorum.
2015 öncesinde ne yalan söyleyeyim her hafta bir kitap alacak kadar para geçmiyordu elime.
Kobo beni her an yanımda taşıyabileceğim inanılmaz bir kütüphane ile tanıştırdı. Hala hayatımdaki en faydalı alet gözüyle bakarım kendisine.
Öncesinde kitap alacak para bulamazken, kobo ile birlikte kitap seçer oldum. Ve elbette okuma hızımı da artırdı, metroda, yolda izde, gece zifiri karanlıkta uykuya dalmadan önce.
O yüzden 2015 yılı, kitap okuma alışkanlığım için dönüm noktasıdır.
O zamana kadar arıyorum yılda 15-20 kitap okuyorsam kobo'dan beri 45-50'nin altına düşmedi.

Eğer internetten pdf/epub indirmekle (kısacası korsanla) bir sorununuz yoksa e-reader parasını hayli hayli çıkartan bir cihaz.


Şimdi, elime geçen sınırlı harçlıkla kitap almaya çalıştığım lise günlerimi düşünüyorum da gülerek hatırlıyorum. Keşke diyorum eskiden de yaygın olsaydı da kobo ile çok daha önce tanışsaydım.

201ı'de kindle aldım. Toplam 10 kitap okumamışımdır. Papirüse devam.

Evet. İngilizce kitaplar çok pahalı olduğu için her istediğimi alamıyordum. Şimdi atıyorum hepsini koboya istediğim her kitaba ulaşıyorum çok mutluyum.

Hafiflik ve yer kaplamaması da benim için çok önemliydi.

Okuma eylemini kolaylaştırıyor ve okuma sıklığını arttırıyor. Yatakta, karanlıkta, sıkış tepiş takılırken. İnanılmaz zevkli.

Bana çok faydası olmuştu, tavsiye ederim.

Abi olayı şu, selamunalykum günaydın diyorsun o da sana günaydın diyor, bugün hava kaç derece diyorsun oda sana diyor ki bilmem kaç derece. Radyoyu aç diyorsun açıyor vs vs yani mükemmel bir devrimmiş gibi lanse edilip bir cacığa yaramayan bir nane bence. Ha evin komple bu sistem ile bağlantılı olur o ayrı ama oda yok tabi. Piyasa şişirmesi bir ürün

alexa saat kaç?
alexa falan güne alarm kur
alexa alışveriş listeme domates ekle
alexa kombiyi 45dereceye getir.

bunları algılayıp yapabilen cihaz. sana lazım olduğunu zannetmiyorum.

evin smarthome ise ise yarar yoksa pek esprisi yok. perdeni isiklarini kapinin kilidini vs. kontrol edebiliyorsun bunlarla mesela konusarak. diger yaptigi seyleri telefon da yapiyor.

Bütün eğitimlerini Almanya vermiş, yıllardır orada yaşayıp çalışıyorlar. Bildiğim kadarıyla 3-4 yaşındayken Almanya'ya gitmiş Uğur Şahin.
Benim için Alman'dır, birilerinin başarısıysa Almanlar'ındır.

Haberlere baksan, sanki Bağcılar'da geliştirildi aşı da gurur duyuyoruz.

Kafalarina gore yontmus millet. Bizim gurbetcilerin cogu misafir isci statusunde ekonomik gocmen olarak gittiler. Kactiklari veya sigindiklari bir baski veya savas yoktu. Refugee demek hatali ama migrant denilebilir.

@burfak katiliyorum, ama soru o degil

Tahminen refugeelere olan tepkiyi azaltmak icin kelime oyunları.
Yoksa refugee falan değildi eger oraya çalışmak icin gitmiş ailedenlerse.
Ha darbe zamani kacip gidenler var, iste onlar refugee olarak gidiyordu bir nevi, siyasi siginmaci vs diye.

Ben türk denilen linkin altinda türk değil Kürt diyen de gördüm. Ama önemi yok, almanya sayesinde bu haldeler.

Ben hic refugee dendigini gormedim, herkes Immigrant diyor twitterda ama yine de kimin ne dedigine pek aldirmamak lazim. Nedense herkes kendince bi yere cekmeye calisiyor, Immigrant scientist diyen, Turkish scientist diyen, Muslim scientist diye. Sacma sapan bir olay. Yine Aziz Sancar olayina donecek, Kariyeri boyunca adamin ismi bir kere duyulmamisken, bir anda tepeye oturunca herkes kendi tarafina pay cikartmak icin pesine dusecek.

almanya'daki türklerin mülteci olmadığını bilmeyen en iyi haliyle cahildir.

"Alevilerdi diye ovunen alevi vatandas tweetleri de gordum bir kac yerde."

Alevi ise multeci olabilir. Tabi ben her yerde "immigrant" (=gocmen) diye okudum. Refugee (=multeci) diye bahsedildiklerini ilk defa bu baslikta gordum.

Sjw kokusu aldim.

Anne baba göçmen, çocuklar 2. kuşak Almanyalı Türk deniyor genellikle. Doğumda Alman vatandaşlığı alıyorlar o kuşak, şimdi değişmiş olması lazım.

evet.

izlenme sayısı evet izlenme süresi farklı bir şekilde kaydediliyor dediğin olayı kullanıcı göremiyor kanal sahibi görüyor.

yanlis bilmiyorsam ve degismediyse 30 sn izlenme +1 olarak sayiliyor. bu parametre 1.

2. parametre ise toplam izlenme süresi, o kisim sadece video sahibine acik.

www.bbc.com

Yarin Biden (veya daha dusuk ihtimal trump) landslide ile (+%10) kazanmazsa ve Trump Trumpligini yaparsa Amerika cok pis karisabilir. O yuzden bilmesi guc. Carsamba sabahina bitmis de olabilir, Araliga kadar uzaya da bilir, cok belirsiz durumlar var.

@eileengray himmetin linkinde 10;30 diyor hocam

kalenin yerini karıştırmış gibi davranıyor. kendinde göre kaleyi biraz daha solda bekliyordu. bir bakıyor hayal ettiği gibi değil.

kalecilik tecrübesi olan birisi olarak bana daha çok golü atan oyuncunun uzak köşeye bırakamayacağını, yani ya üstüne ya da dışarı vuracağını ümit ederek kendi köşesini kapatmayı tercih ediyor gibi geldi. Bu tercihi yaparken de anlık olarak diğer yönden gelen rakip oyuncunun da kendi defans arkadaşları tarafından kapatılabileceğini varsayıyor. Neuer gibi kalecilerin farkı bu tip pozisyonlarda açıyı vücuduyla optimum kapatıp (bu maçtaki kalecinin kale çizgisine doğru gerilemesinin aksine) el-kol ve ayaklar ile de olası yakınına gelecek topu çıkarma şanslarının yüksek olması.

geri geri kalesine yöneliyor ve arkasına bakmadığı için açı/mesafe hesabını yapamıyor. kaleyi ortaladığını düşünüyor, gelen şutun da dışarı gideceğini düşündüğünü için hamle yapmıyor ve gol.

...defear OF ... dediği için Almanya'nın yenilgisine atıfta bulunuyor.

Mexico's defeat against germany olsaydi dediğin gibi yenilgi anlamına geliyor

Ama Mexico's defeat of germany "yenme, alt etme" anlamı içeriyor

Partner reklam ajansları aracılığıyla alıyorlar, normalde aktif değil zaten.

@angelus nasil? anlamadim.

Twitter ile partner olan iş yapan ticari bağlantıları olan reklam ajansları var, ki çok yok 3-4 tane vardır, normalde mavi tik başvuru formu herkese açıktı, sonradan kapattılar sadece partnerlere açık hale getirdiler, partnerler de başvuruda bulunup mavi tık alıyor, bu tip hesaplar da bu ajansların aldığı mavi tik hesapları.

Kanallara satıyorlar onun yerine yoksa kanallar almaz YouTube geliri onlar için ne ki

@olaylar kanala gene satsın ne olacak? Kanal almazsa keyfi bilir, rating den mahsur kalır. Olmadı 4,5 saat sonra yükle ertesi gun yükle youtube a madem o kadar korkuyorsun, e kendi sitesinden yayınlıyor, kanallar alıyor demek hala

Onlardaki beyni kuşa taksak kuş ters uçar. Bu yüzden

demek ki öyle 3-5 kuruşa satmıyor kanala ki vazgeçemiyor. bi kere bu zihniyet öyle aç gözlü ki dediğin gibi olsa durur mu sence?

@ olaylar bein kendi sitesine atiyor mactan yarim saat sonra falan ozeti, goruntuleri. O sikinti olmuyor demek satin alan kanallar icin, youtube'a konunca niye sikinti olsun?

15 senedir medya sektöründe çalışan birisi olarak söylüyorum.
Teknik ekibin çoğu zaman eli kolu bağlıdır bu durumlarda
Copyright ekibi, reklam satış ekibi, yönetim ne derse o olur

senin burada aklına gelen bu muhteşem fikir, o kötü dediğin sitenin yazılım ekibinin de aklına gelmiştir, en kötü trafiği yönetmeye çalışan it ekibi söylemiştir.

Hem ek server maliyetine girip, sistemi iyileştirmiyordur yönetim
hem bu tip önerileri red ediyordur
iş dediğin şey, kullanının en rahat şekilde içeriğe ulaşmasını sağlamak değil malesef
en fazla parayı kazanmak.

az para koyuyordur server maliyetlerine
reklam parasını youtube ile paylaşmak istemiyordur
bir de internetten beleş izleyen de az dert çeksin, beğenmiyorsa kutu alsın diyordur
senin gördüğün sorunlar/çözümler zaten biliniyordur yani
hepimizin aradığı muhteşem iş analisti değilsin, yeni fikirler değil bunlar

@ Corc kardes orjinal fikir, ilk benim aklima geldi diye sormadim zaten. Cok bariz bir sey bu, cagin niye gerisinde bunlar diye sordum. Elalem Asya'da Cinde liginin reklamini yapmaya calisiyor, bizimkilerse kendi insanindan bile ligi sakliyor resmen.

ulkenin vasatligiyla dogru orantili.

federasyonun da sosyal hesabi yok bile mesela. yil olmus 2021. insan bir lig icin youtube hesabi acar degil mi? ligin resmi bir twitter hesabi olsa fena mi olur? olmaz ama adamlarda bunlari yapacak cap, bilgi, birikim ve vizyon yok.

bu adamlar anelaka'nın belgeseli için istenen görüntüleri telif hakkı isteyip vermemiş adamlar. vizyon bu yani. ne kadar saklarsak o kadar değerli sanıyorlar. halbuki koy internete tüm dünya izlesin yayıncısı oldugun ligin tanınırlığı bilinirliği artsın ama yok.

sözde dünya derbisi fenerbahce gs maçı. o gün türkiyede böyle maç oynandığını bilen yabancı kaç kişi var dünyada acaba? ama belki koysa dünyada trending'e girecek. vizyon eksikliği

bu bir marketing kararı. milyonlarca kullanıcı datası var, video öncesine bazen anket koyuyor bazen reklam.. herkesten data topluyor ve muhtemelen bunu satıyorlar. futbol izleyen kitleden bahsediyoruz, en ham ve doğru verileri sağlayacak düşük zekalı kitle bunlar. muhtemelen bunun içindir. yoksa adamların aklına gelmiştir elbette böyle bir "hizmet".. uluslararası bir şirketten bahsediyoruz, her boku bilen ekşici kitleden değil..

Beklenebilir de beklenemez de, muhtemelen kadınlar sokakta okulda işte taciz gibi durumlarda olayın nereye varabileceği konusunda senden benden daha deneyimliler, ses çıkarmak her zaman kolay değil

Ben de olsam, "kapıyı kilitlemiş olabilir" diye düşünüp telefona hamle ederdim.

Bir de koridora çıksan yine yabancı, çoğunluğu erkek bir grup, belki sesi duyup yarıdım bile edemeyecek. O noktada resepsiyonu "dost kuvvet" gibi görürdüm. Gerçi vaziyete göre tezgahın başında zaten resepsiyon varmış, bu olay rutin yaşanıyormuş bu otelde.

@freebird5406_2 hocam bu otobusteki kasitli mi kasitsiz mi oldugu belli olmayan bir dokunma degil ki? Haksiz yere karsi tarafi linc ettirme olmasin, rezalet cikmasin falan diye insan kendini dizginleyebilir. Ama bu Bildigin haneye tecavuz. Karsi taraf silah, bicak gosterir seni tehdit eder o baska bak. Adam Nurbanu falan diyormus, hemen cesaretini toplayip tepki verebiirsin gibi geldi bana. Nickler de iyi denk gelmis free'den

Dedim ya deneyimler farklı, bizim karşılaşmadığımız düşünemediğimiz şeyleri de hesaba katabiliyor kadınlar önceki deneyimleri üzerinden

karşındaki kişinin psikopatlık derecesini bilemezsin, kapıyı kilitlemiş olabilir, yanında bıçak,silah, bayıltıcı bir sprey olabilir.

saçma bir tabir belki ama banka soygununda veznedarlar ilk anda bağırıp çağıramazlar. o anlık karar belki hayatının kurtulmasını sağlar.

ayrıca malesef kadın cinayetlerinin her gün gündeme geldiği bu topraklarda her kadın bir şekilde tacize uğramış ve bu konuda yine maalesef toplumun bakış açısını deneyimlemiştir. bağırdığında başına bir şey gelmese bile toplum onu “ yollu, kesin bile isteye gelmiş, kesin aralarında bir şey var” gibi akla hayale gelmeyecek erkeği kollayan, kadını ise damgalayan yorumlar yapacak.
Bence de en doğru tepkiyi vermiş hanımefendi. Allah kimsenin başına kan donduran, böylesine tüyleri diken diken eden bir olay getirmesin.
Çok üzülerek söylüyorum ki her şeye rağmen hayatta kalan şanslılardan biri olarak ömrü boyunca bu olayı yaşayacak:(

Olayın tamamını okudum twitterda. Her insanın karakteri, ruhî yapısı, hadiselere tepki verişi aynı olmayabilir. Hanımefendi belli ki soğukkanlı bir insanmış.
Kendimden örnek vereyim. Askerde ani müdahale manga çavuşu iken bir nöbetçi intihar girişiminde bulunuyor ve kendini hafif yaralıyor tabii mevziden silah patlama sesi gelince herkes o yöne koştu (alâkasız istirahat hâlindeki erat dâhil) soğukkanlılıkla mangayı toplayıp yeterli mühimmat ile mevziye yetiştiren ben oldum. Sonraki süreçte ben bile kendime hayret etmiştim. O anki koşullarda nasıl böyle davrandım diye.

bir kadın olarak hayal ettim de kesinlikle ne bağırabilirdim ne de yerimden kımıldayabilirdim. inanılmaz korkutucu bir olay. yine kadın bir şeyler yapabilmiş yani. ben mal gibi kalakalırdım eminim.

ayrıca otobüste yaşanan tacizle asla kıyaslanamaz. otobüste birileri oluyor illaki, genelde gündüz vakti yaşanıyor, sonuç olarak sokaktasın, yardım edecek birileri var vs. çok rahat tepki gösterilebilir. ancak gece ikide, karanlıkta, bilmediğin bir odadasın, kimse yok. dehşet bir şey.

kırıkkale'deki mevzuda bile polis sapıkla kadını barıştırmaya çalışıyor.

daha önce barışıp öldürülen binlerce insan var.

öğretmene doktora saydırılır ama polis işini yapmıyor kardeşim.

polis insanı çok sevdiğinden mi barıştırmaya çalışıyor?

derdi "iş çıkmasın."

yahu 1 değil 5 değil 20 değil... o kadar çok hikaye duydum ki polisin müştekiyi vazgeçirmeye çalıştığına dair.

kırıkale'deki olayda bile "rüya görmüşsündür" diyorlar kadına.

gaspa uğrarsın "kaçmıştır şimdi o" derler, darp edilirsin "mahkemeye giderse sen de ceza alırsın." derler, taciz edilirsin "adın çıkar" derler.

çocukken hepsini süper kahraman sandığım adamlarla ünv. yıllarında muhatap olmaya başlayınca (evrak, kimlik vs işleri) bunların konuşma tarzını duyduğumda şok olmuştum. trt spikeri beklerken bambaşka bir şey çıktı.

milleti sivilde dövüp tehdit etmeleri falan ayrı konu.

ben de vatanseverim, polis askerin yeri bende de özel ama yozlaşan kurumu eleştirmezsek nasıl düzelecek? polisin caydırıcılıktan başka işlevi var mı ülkede?

@ya ben lan neyse

kırıkkale üniversitesinde okudum. o dönem il emniye müdürlüğünün belki de tüm kademeleri fetöcü polislerden oluşuyordu. şu anda da çok farklı olduğunu sanmıyorum.

Guve sinegi, psychodidae, ingilizcesi drain fly ya da sink fly

Tabeladaki yazı "öğrenci indirme yeri". Yanında rögar kapağı var. Pennywise fa "It" filmi ile alakalıymış. Sanırım filmdeki palyaço çocukları rögar kapağından falan çekiyor. Aynen. Trailer izledim, kanalizasyon muhabbeti var.

-----spoiler

www.youtube.com

IT adındaki korku filminde yer altında çocukları yiyen bir palyaço var, çocukları balonla fotoğraftaki kaldırımın altındaki su giderine çekerek kandırıyor sonra da mağarasına götürüyor.

i.insider.com

Bence düşmenin kaldırılması zaten saçmaydı ama buradaki mantık süper ligden düşmüş takımların da seneye süper lig'de oynama hakkı olmamasına rağmen oynayabilecek olması, Bursa ve Akhisar'in ise en azından playoff oynayabilecek başarıyı elde etmesine rağmen süper lig'de oynayamayacak olması.

cok basit, "bizi de al abi" diyorlar, hic bir mantigi yok, sadece agliyorlar, hani bir aracin kapasitesi 20 kisidir, biri kostura kostura gelir "abi o kadar kisi aldin beni de al ne olur ki" diye aglar o hesap..
ha, kume dusmenin hersey bittikten sonra kaldirilmasi ayri bir sacmalik ama o bu duyurunun konusu degil

küme düşmenin kaldırılma gerekçesi neydi? covid yüzünden takımlar etkilendi, normalde düşmeyecektik, bu yüzden düştük. dünyanın en saçma gerekçesi ama dünyanın en mantıklı ülkesi olduğumuz için kabul edildi elbette. e şimdi bu bahsi geçen takımlara uyarlamak niye zor geliyor size? bursa diyor ki covid olmasa ben çatır çatır yükselecektim süper lige. madem öyle beni de alın, adalet sağlanmış olsun. kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne mi inanmıyorsun derdi nasrettin hoca olsa.

Adamlar haklı. Olumsuz şartlardan bütün takımlar etkilendiği halde muhtemelen normal şartlar altında küme düşecek takımlar kurtarıldı. Bir kısım takımlar durumdan zarar görürken bir kısmına piyango vurdu. Ortada bir haksızlık var yani.

@del piero10 valla bunlarin cikmak istemesi hala sacma geliyor. Kume dusme kaldirilmis bana gore de kaldirilmasin ama oy birligi muhabbeti var kulupler birliginin ustelik. Hani olagan ustu bir karar alindi kaldirildi kume dusme diyelim bir derece mantigi var cunku yuzyilin olayi cunku bu virus. Ama sen dersen yukselme de yok, bu dunyanin en sacma isidir. Bu sefer herkes itiraz edebilir, tff sonuncusu bile itiraz etsin eyvallah. Ama adamlar cikacaklara sen cikamiyorsun demiyor ki sonucta. Hak kazanmis adam cikacak gene super lige. Hak kazanamayan adamin yaptigi koylu kurnazligi baska bir sey degil.

@freedonia, ikidir yüzyılın olayı bu virüs, o yüzden küme düşen takımlar kötü etkilendi bahanesini dile getiriyorsun. halbuki yüzyılın olayı o virüs yüzünden ligdeki 18 takımın hepsi kötü etkilendi. belki şampiyon trabzon ya da galatasaray olacaktı, ki galatasaray'ın ara öncesi ve sonrası performansını kıyaslarsan uçurum gibi fark var arada, virüs olmasa ben şampiyon olacaktım dese, saçma olur değil mi? o yüzden virüs yüzünden küme düşmenin kaldırılması dünyanın en saçma olayı, çünkü tüm takımlar etkilendi, birileri düştü, birisi şampiyon oldu. bu ligi oynattıysan herkes sonuçlara katlanacak. e şimdi yüzyılın olayı virüsü kabul edip küme düşmeyi geçersiz kılarsan, bursa da der ki virüs yokken ben ligde 2.'ydim, çok rahat bir şekilde süper lige çıkacaktım, yüzyılın olayı virüs beni vurdu, darmadağın oldum, o yüzden benim de hakkım yükselmek. bence arada hiçbir fark yok. virüsü bir şeye bahane edersen başka şeylere de etmemen için bir sebep olmaz kısacası.

Bunu kartvizite yazmak için soruyorsan purchaser diyebilirsin.ama purchaser bize vida lazım dediğinde perşembe pazarından alan adamdır.eğer kontratlı sözleşmeli uzun dönem alımları yapıyorsan orada nüans farkı var.onun procurement olması gerekiyor.bu satın almayı sen palnlıyorsan mrp ler erp ler havada ucuşur filan.özü buyer/purchaser detay farkıyla aynı anlamı taşır.

Mesela bir marketler zincirinde atiyorum Migrosta merkez ofiste satin almaci adam. Unileverden tut, Tamekle, Ulkerle muhattap oluyor. BUnun icin hangisi uygun olur?

türkçede satın almacıyım mı diyor ki? böyle bir pozisyon yok bu argo gibi bir şey. satın alma departmanındayım falan derler genelde. I work in purchasing falan denebilir.

Argo degil. Biz buyer diyoruz çoğu firmada da buyer duydum, purchaser kullanımını duymadım hiç.

procurement departmanı
purchasing specialist pozisyonu olur

Buyer yok diyenler baksın. Bizim firmalarda herkes "specialist" olduğu için insanlar argo sanıyor bunu. 2 senelik adam "specialist" oluyor.


www.glassdoor.com

yav argo diye buyera demedim satın almacıya dedim. kim mesleğini resmi bir yerde satın almacı diye tanıtır?

bizde procurement olarak geçiyor. procurement specialist, manager vs..

purchaser diye bir sey ben de hic duymadim. purchase officer, buyer, bunlar daha yaygin. purchaser ne punisher gibi.

prompter. Hazirlamis konusmalari caktirmadan okumaya yariyor. Bizimde bazi siyasetcilerimiz promptersiz konusma yapamiyorlar :)

aynen prompterpeople.com

taş yemek zorunlu kuralı olduğu için bence zevkli, akıl işi.

Checkers denen Türkiye'de Çin Daması diye biliniyor. Bence de tatsız tuzsuz.

Turkish Checkers/Draughts diye geçen Türk versiyonu daha keyifli bence.

Diyelim ki o uluslararası şirketin çeşitli ülkelerde fabrikaları var, o fabrikalarda sadece üretimle alakalı çalışanlar oluyor, muhasebe finans ekibi ya hiç olmuyor ya da çok ufak bir kadro oluyor. Sonra shared service center-scc adı altında bir ofis kuruyorlar, genelde iş gücü ucuz olan Polonya Portekiz gibi ülkelerde, ve burada çalışan ekipler tüm fabrikaların işlerini yapıyorlar, genelde çok yetenek istemeyen hamaliye işler bu merkezlerde ucuza çalışan kişiler tarafından yapılıyor, örn polonya ofisteki adam pzt fransa fabrika salı almanya çarşamba italya fabrikanın faturalarını işliyor sisteme. Bu sadece muhasebe değil insan kaynakları satınalma vb fonksiyonlar içinde olabilir. Temel mantık ucuz işgücünün olduğu yerde kurulu merkezlerde katmadeğeri düşük günlük operasyonel işleri yaptırmak.

oynamayalı baya oldu, ama muhtemelen şu tarz cevaplar gelecektir ki bence de doğru, pozisyona göre değişir. yeri gelir feda edersiniz avantaj sağlarsınız.

Kalenin, atın, filin o anki değerlerine göre değişir bence.

Normal puanlandırmada at ve fil 3'er puan, kale de 5 Puan sayılıyor.

Oyun sonunda kale aktif hale gelmişse kale feda edilmez. Ama oyun başındaysa ve iki tarafın da kaleler henüz pasif durumdaysa ben at ve file karşılık kaleyi veririm. Oyunu devam ettirirken de kalemi daha erken aktiflestiririm.

youtube'da queen sacrifice diye aratırsan oyuncular oyuna göre veziri bile gözden çıkarıyorlar.

oyunun gidişatına göre yapılabilir.

eşit olması gerekmez, gidişata göre vezir bile çok rahat feda edilir. yerse daha kötü sonuçlar doğursun diye.

duyurukullanıcısı ve jelly bear+1 şu oyunu izlemelisin. satrançta gerekirse vezir bile feda edilir.

www.youtube.com

Ya oyuna göre pozisyona göre değişir tabi de oyun başında değişilmez. Oyun sonuna doğru üstün durumdaysan o kale alınır.

Pozisyona göre Oyun basinda da degisilir, sonunda da degisilir. Hatta pozisyona gore kale-at veya kale-fil takaslari yapilabilir.

Ust seviye oyunlarda kale vs fil+at takası fil ve atı veren için cok dezavantajlı kabul ediliyor. Amatör duzeyde cok farketmez bence zaten kimse ne yaptığını bilmiyor.

herkesin dediği gibi pozisyona göre değişir.
rakibin atı ve fili çok iyi yerdeyse bazen vezir bile feda edilir.

For the damaged coda -blonde redhead

1

Muallak değil bence, dediğin gibi özneyi düşürebiliyorlar arada.

1 tabii ki de

kaçakçı başı

görüşmeye girdikten sonra cvyi uzat sonra karşındaki zaten onu bir yandan inceleyecek bir yandan seni dinleyecek

Nerede okuduysan 90'larda kalmış orası. Hadi götürdün, uzatıp verirsen çok tuhaf olur. Davet edildiği bir mülakat için gereksiz çünkü ik'cı hem sana verdiği başvuru formunu hem de önceden gördüğü cv'yi çıktı alıyor.

İş için direkt önemli sertifikaları, resmi onaylı belgeleri, yani cv'nin eki olanları yanında götürmen mantıklı olabilir; bazen orijinal belgeyi görmek istenebiliyor. Onu da istemedikleri sürece vermeye çok gerek yok ama cidden seninle ilgili fikri etkileyecek bir şeyse mülakat öncesi verilebilir.

ben her zaman çantama cv'yi koyup gidiyorum bu güne kadar 1 kez bile sormadılar, zaten az biraz ciddi bir firma ise onlar kendileri çıkartmış oluyorlar.

yanında cv var diye artı puan verileceğini hiç düşünmüyorum. sizin cv'nin çıktısı onlarda olur zaten. sizin önünüzde kendi cv'nizin durması tuhaf olur. onun yerine tecrübelerinizi aktardığınız dolu bir cv daha önemli.

CV ile girmeyi bırak, gelirken CV getir diyen şirket ilk baştan gözümde değer kaybediyor. Zaten başvuru için CV alıyorlar, bir zahmet çıkartıp yönetici önüne koysunlar

aşırı saçma bir olay. bence götürme.

bazı ikcılar beceriksiz oluyor, önlerinde cv olmuyor, yahut saçma salak kariyer net cv si oluyor vs, bu tarz durumlarda onlara uzatıyorum. Zaten onlarda varsa aynısı, senin önünde olmasının bir anlamı yok. Çantamda oluyor benim. Fakat bir not defteri ve kalemle giderseniz, 3 5 not tutarsanız + olabilir.

Hayatımda hiç böyle bir şey yapmadım. Görüşmeye gittiğin yere CV gönderiyorsun, seni ona bakarak çağırıyorlar zaten. Bir zahmet çıktısını alıp gelsinler.

CV'yi onceden gondermiyor musun zaten? cv'ne bakip da cagirriyorrlar zaten. neden tekrar cv goturesin ki?

Normalde goturmem ama son 2 gorusmeye goturdum, birinde aa supersin cok iyi vs dediler ama korona patladi donus olmadi digerinde ise alindim ama cv goturmus olmam ne kadar etkilidir bilemem.

Anlam bile yok diye anladım ben. Ama çok zorlarsan sanli L harfini A'dan hemen sonra söylediği için Allah bile yok diye anlamanı normal karşılarım. Ama son harf kesin M. o yüzden Allahım bile yok daha mantıklı. Yine de dediğim gibi Anlam bile yok diye anlıyorum ben.

Oğlun bile yok diyor ama sözleri bilmeden dinlesem sizin dediğiniz gibi anlayabilirdim

Bence Cem Karaca zaten yuvarlak konuşup bize bırakmış orayı.

allahta dersin, anlamda, ağlayan, oğlun da

NightBringer+1
Arastirmaci gazeteci olarak simdi baktim oglu 1976 dogumlu, sarki 77 yilina ait gozukuyor. Evlat sahibi olduktan sonra bunu sarki sozune yansitmis, en degerli varligindan bile yoksunsun diye katmis olabilir. Sonraki yillarda Ogluma diye bir sarkisi daha var, burdan sanatcinin evlat hassasiyetini anliyoruz. Sonraki dizelerde
"sevdiğin kadını taptığın oğlunu aldılar elinden
ayırdılar seni dünyadan" diye yer de var. Oglun anlamli yani.

Ote yandan Markist-Leninist bir cizgisi de var sanatcinin. Bir tasla 2 kus vurmus olabilir Allah bile yok ile, asiri bir vurgu katiyor hem sarkiya. Sozlerde bunu acikca Allah olarak dile getirse toplumsal lince ugrayabilirdi, bunun da onune gecmek istemis olabilir.

genelde domuz sosisle yiyorlar. etle de olur.

Sandviclere de yakisir

Cavdar ekmegi uzerine sauerkraut uzerine jambon ya da roastbeef ya da fume hindi uzerine cheddar ya da kasar peyniri mis

www.delish.com

Ev yapimi cok iyi oluyor, sizin elinizdeki kaliteli ise yenilebilirligi vardir.

Size hic tanidik gelen bir tat degilse, cok az tüketerek baslayin. Benim en sevdigim sekli evde yaptigim firinda tatli patatesin yanina tahin sosu dokmek ve onun yanina iki kasit kadar sauerkraut.

Normalde bol yagli domuz yemeklerinin yanina konuyor.

yiyeceğin kadar yemeği kavanozdan tabağa koy, süresi mikrodalganın gücüne ve tabağa koyduğun yemek miktarına göre değişir, önce bi 30 saniye dene, yemek ısınmamışsa bir 20-30 saniye daha denersin gereken süreyi böyle bir kaç denemede anlarsın

@freebird5406_2 mikrodalga gucu 700w, yemek 500gr

@freedonia deneye deneye bulacaksın işte bu kadar zor olmamalı :)

@ freebird5406_2 yok sen oyle yazinca o bilgileri soruyon sandim:)

2,5 dk yeterli. ama tabaktaki yemek derin olmasın.

2.5 dk bence çok fazla :)

ben de yeni izledim sayılır bu filmi. ben tuvalete girdiğini düşünmüştüm ldkgjdf.

@tepedeki ustu basi yirtilmis bogusmus gibi duruyor hocam. Ama dedigin gibi tuvalet de olabilir hic sasirmam yani, oyle degisik bi film:) Bir onceki sahnede bir kadin bir erkek yerlilerden rehin alma gibi olay da var gerci. Belki de esir yerli kadina tecavuz ediyor. Secenekler gittikce artiyor. Tam bi: ne izledim la ben filmi:)

yerliler aklıma gelmemişti. bence en mantıklısı o ama şimdi düşününce.

Valla seneler oldu izleyeli. Wikipedia’dan plotu okudum hatirlayim filmi diye.

Orasi tuvalet. Soylu sisko hakkinda soyle diyor: Soon afterwards he is found strangled near the raft's outhouse. Outhouse dedigi tuvalet. Bu sahnede goruldugu gibi outhouse'in yaninda olmus adam youtu.be

Yerlileri esir alma yok, orda oldurmusler aninda. An indigenous couple approaching peacefully by canoe are captured by the explorers, and when the man expresses confusion when presented with a Bible, Brother Carvajal kills them for blasphemy.

Aguire in kizina nereye dokunuyon, oyar adami. Diger esmer kadin da yarali sevgilisin yaninda surekli, cazgir bir sey zaten, moral olarak cokuk olsa bile izin vermez o siskoya

Adamlar o sartlarda bile yapmislar tuvaletlerini

Evet. O çubuk derine girmezse sonuclar doğru cıkmıyor. Hem agızdan hem burundan alınıyor.

Evet test böyle de cidden böyle bir acısı olsaydı defalarca konuşulurdu sosyal medyada. Ben daha geçenlerde böyle olduğunu öğrendim. Yanaktan tükürük yoluyla alınıyor sanıyordum. (swap deniliyordu sanırım)

vidyoyu izlemedim ancak test yaptirdim. burnumdan degil resmen beynimden aldilar ornegi, 2 gun normale donemedi burnum. alinirken gozumden baya yas geldi.

3 defa test yaptılar (son 2'si negatif çıktı.) 3 testte de ağzımdan kal geldi, videodaki olaya benzer uygulamaya maruz kaldım.

Bunu kamu spotu yapsalar. Ne virus kalir ne bir sey. Silah zoruyla insanlari cikartmazsin disari. O adam ordudan bi de sen ben gibi hanim evladi degil

hele ben diye anladım

Hele benimki diye anladim

hele benim ki

Para tuzağı. Doğru diş fırçalama tekniği bu değil. Diş etinden ucuna doğru süpürme şeklinde olmalı.

mükemmel bir şey. ben kullanıyorum. ama "uzun vadede" diş etini çektirdiğine dair bilgiler de var bilmiyorum ne kadar doğru.

ama özellikle timerlı olanları diş fırçalama konusunda baya etkili oluyor. örneğin seni uyarıyor artık yer değiştir vs. şeklinde. optimal süreler dolunca titriyor falan.

eski tarz fırçalar baya amelelikmiş diye düşünüyor insan. her dişe daha rahat ulaşıp daha fazla ilgi gösterebiliyorum bu şekilde.

manuel arabadan inip otomatik vitese binmek gibi bir şey.

Para tuzağı falan değil. Elektrikli diş fırçası ile bir de doğru teknikle fırçalarsan manuele göre çok daha iyi sonuç alırsın.

Ayrıca bazı modellerinde olan bir özellik bu: ağzın her bölgesine aynı baskıyı uygulayarak fırçalamanı sağlıyor. Diş etine ve dişe zarar verecek şekilde fazla bastırarak fırçaladığında uyararak aşınmaları engelliyor.

ve de diş etinden ucuna doğru süpürmek ise bir tür diş fırçalama tekniği fakat her hastaya uygun olan bir yöntem değil.
Diş eti çekilmesi yaşayanlar ve periodontal sorunu olanlar bu şekilde fırçalayabilir. Herkes bu şekilde fırçalamalı diye bir şey yok.

bi kere kullan bir daha normal fırça kullanmazsın. o kadar.

para tuzağı değil, bana doktor önermişti, öyle kullanmaya başladım. elektrikli diş fırçası kadar dişlerimi hiç bir şeyle temizleyememişim, kullanmaya başladığımda onu anlamıştım, baya iyi temizliyor.

beyazlatmakla ilgili bir derdim olmadığı için o kısmını bilmiyorum ama temizleme konusunda baya iyi bence. plağı gidermede iyi olduğu ve uzun vadede ağız sağlığını koruduğu üzerine de sanırım çalışmalar var, ben de şimdi meraktan google'dan baktım. aratırsanız bulabilirsiniz.

tercih meselesi biraz ama gerçekten bağımlılık yapıcı. çok daha az efor sarf ediyorsun diş fırçalarken ve çok daha plaksız dişler elde ediyorsun. yalnız en son aşırı pahalıydı o paraları hak etmediğini açıkça söyleyebilirim max, en kralı en üst kalitesi 100 liradır ederi. o yüzden para tuzağı da diyebiliriz ama çok güzel namussuz herhalde bozulsa gider yine alırım.

ha şu da var tabii bozulmuyor meret. 5 senedir falan kullanıyorum hala taş gibi. gayet de giriş seviye model.

sayesinde artik dis macunu bile kullanmiyorum. memnunum yani.

Manuel fırçayı en son çocukken falan kullanmışımdır herhalde. Kesinlikle para tuzağı değil.

Diş etlerimde problem vardı. Diş eti uzmanının tavsiyesiyle basit bir model aldım. Çok memnunum. Keşke daha önce alsaymışım.

hayir
yani cok ozurlu bir versiyon
ornegin outlookta sadece mail alacak gonderemeyecek
2010 devam

evet..
google'a ''office 365 Crack'' yazman yeterli. onlarca sitede anlatılıyor nasıl yapacağın.

Zaten tam olarak 60-60 bölemezsin, C için 50 gb aıyr kalanı otomatik D ye atar sistem küsüratlı olarak.

120'yi bölmeyin bence. Zaten bölmenin getireceği büyük bir artı yok artık. Hatta Windows yavaşça şişeceği için böldüğünüz miktar yetmemeye bile başlayabilir.

120 ise hiç bölme +1

hic bolme nedir ya? Yarin obur gun adamin bilgisayari coktugunde kisiel dosyalarini geri getirecek misiniz?

kişisel dosyaları koruma yöntemi hala diski bölmek ise zaten hiç bölmesinler.

yaklaşık olarak yarı yarıya böl.
d sürücüsü yedek ve arşiv yeridir.

duz kullanici icin yari yariya da olur, ama biraz daha C agirlikli yapardim ben 70 50, 80 40 vs. 120 gb sana yetmeyecekse sen duz kullanici degilsindir zaten, agir programlarin vardir. Bu arada ssd ler harika, c dolsa bile bilgisayar kolay kolay yavaslamiyor

gerekmedigi icin.

fotograf cekmek icin kullanmak imkansiz. tek amaci goruntulu gorusme, onda da zaten goruntuyu internet uzerinden yollamak gerekiyor. o zaman da yuksek cozunurluk dezavantaj. yani kisinin surati taninabilecek cozunurlukteki kamera laptop icin yeterli.

720p bana baya yeterli geliyor.

O paraya alacağın her bilgisayar istediklerini yapar. Asus iyidir, ince hafif modelleri var. Ram'i 8gb olsun, işlemcisi 7. Nesil intelden aşağı olmasın yeter.

edit: ssd'si olsun, min 256 gb. amd işlemci de olur.

Bu fiyatlara alınabilecek piyasadaki en iyi model şudur:

www.hepsiburada.com

Bu arada yüksek fiyatlı her bilgisayar iyidir diye bir şey de yok. 10 bin liralık bilgisayar bile özellikleri mükemmel olmasına rağmen saçma sapan driver sorunlarından yaka silktirilebiliyor insana. O yüzden Thinkpad gibi belli kalite aşamalarından geçirilmiş, iş için üretilen, sağlam kasalı bilgisayarları almak en mantıklı tercih.

benim icin herhangi bir butce icin alinabilecek en stabil makina thinkpad'dir. Su an dediklerinizi 8 yillik bir thinkpad'de rahatlikla yapiyorum.

www.eksiduyuru.com

burada benzer bir konu işlenmişti. @synthetic a priori+1
şayet bir tık daha iyi donanımlısını almak istersen ryzen7 işlemciye ve 512ssd'ye çıkabilirsin 400tl farkla 4100tl'ye, ryzen7'nin dahili vega10 gpu'su harici nvidia mx150'ye yakın puanlar alır. www.hepsiburada.com

www.epey.com donanımı iyi bir asus, ryzen7 + mx250 harici kartlı.

almışken, yüksek-orta ayarda sağlam oyunları da oynayayım dersen gtx1050ti veya gtx1650 kartlı makine 5000tl:
www.epey.com
www.epey.com

yok 5000tl'ye çıkamam ama yine de oyun oynasam iyi olur dersen düz 1050'li makine 4700tl:
www.epey.com

şahsi kanaatim 5bin tlye çıkıp önerdiğim oyun makinelerinden birini alman. 4bin tllik makinelerle arasında performans olarak uçurum var.

sesi yazıya çevirdiği için yanlış çevirmesi çok normal.

Cidden. Diğer cümleleri bu kadar net cevirirken oraları böyle çevirmesi ilginç. Biri trollemis olabilir.

auto generate altyazıya biri nasıl karışabilir? adı üstünde.

almanya'da 50+1 kuralı var. yani kulübün en az %51'i taraftarlara ait olmak zorunda. dışarıdan yatırımcı gelip de kulübü satın alamaz, arka bahçesine çeviremez. kulüp kontrolü daima taraftarların üye olabildiği kuruldadır. çok uzun yıllar kulübü desteklemiş firmalar için bu kural esnetilebilir - örnek olarak wolfsburg (volkswagen) ve leverkusen (bayer) söz konusu. bu kulüpler çok uzun yıllardır şehirle özdeşleşmiş firmalar tarafından desteklendiği için bu kuraldan muaf tutuluyorlar.

hoffenheim için de aynı durum söz konusu ancak hopp, hoffenheim'ı tek başına yürütüyor. şirket ya da organizasyondan ziyade tek adamlık durumu söz konusu. bu yüzden leipzig ve hoffenheim'dan çoğu alman futbolsever nefret eder. niye? çünkü bu durumun alman futbolu için zararlı olduğunu, taraftar odaklı anlayışla uyuşmadığını düşünüyorlar. özetle futbolu TAMAMEN kapitalizme teslim etmek, doğup büyüdükleri şehrin takımı üzerinde hiçbir hak iddia edememek gibi durumlarla karşı karşıya kalmak istemiyorlar.

türkiye gibi kraldan çok kralcıların olduğu, taraftar denen kitlenin %90'ının başarı peşinde koştuğu ve hayatında üç kez gördüğü şehrin takımını desteklediği bir ülkede bu tarz protestolar fazla anlaşılmıyor tabii ama şahsen sonuna kadar arkasındayım ben bunların. rostock'tan tut da nürnberg'e kadar futbol seven insanların tek bir isteği var: kulüplerimiz bizim kalsın, biz bu şehirde yaşayıp bu takımları seven insanlar olarak sahip olduğumuz bu değeri sırf para uğruna başkalarına peşkeş çekmek istemiyoruz, buna mecbur bırakılmak istemiyoruz. hoffenheim ve leipzig gibi örnekler bu anlayışla zıtlaştığı için insanlar doğal olarak nefret ediyor bu kulüplerden.

bazen taraftarlarla klüpler uyuşmaz. önreğin göztepe şahısa satıldığında tüm taraftar karşı çıktı. karşıyaka satılacağı zaman tüm taraftar engel oldu, ancak taraftarlar şu an pişman. klüp yönetimleriyle taraftarlar uyuşmayabiliyor.

@der meister +1 çok düzgün açıklamış. hoffenheim bayer leverkusen rb leipzig gibi takımlar 50+1 kuralı ile satılan takımlar. bu tarz takımlar alman taraftar grupları tarafından sevilmediğinden tepki var.

bayern münich yönetimi neden taraftarına kızdı? Dietmar Hopp bayern münichin sponsorlarından biri de ondan. taraftar için görüş değişmez. ben de Karşıyakalıyım ancak takımımın göztepe gibi satılıp yeni futbol düzenine uymasını istemiyorum. taraftarlık amatör bir ruhtur saflıktır. göztepelilere her zaman satılmış göztepe diyeceğiz. bu da onlara ağır gelecek. taraftar bakış açışı böyle.

%50+1 kuralını son yıllarda delmeye çalışıp kulüplerin içine eden Hannover ve 1860 Munich örnekleri var bir de. 1860 bu yüzden dördüncü lige düştü.

Ayrıca Hoffenheim'ın düzgün yönetildiğini ve Leipzig'den farklı olarak A takıma oyuncu yetiştiren aktif bir akademisinin olduğunu kabul ediyorum ama bunu yapmak için bir para babasına gerek yok. Dışarıdan yatırımcı almadan da bunları yapan ve uzun yıllardır Bundesliga'da oynayan Mainz ve arada bir gidip gelen Freiburg gibi takımlar var.

Bir de, taraftarları asıl çileden çıkartan ırkçı ve seksist tezahüratlara ve pankartlara ses çıkarmayan futbolcuların ve yöneticilerin Hopp için oyunu durdurmaları ve taraftarlardan pankartı indirmelerini istemeleri. Bochum taraftarlarının "bir orospu çocuğu için bunları yapıp onca ayrımcılığa ses çıkarmıyorsunuz" minvalinde bir pankartı vardı.

Bütün bunlar ve Pazartesi akşamı maçları üst üste gelince bütün ülke çapında olay oldu.

bildigim kadariyla kendisi bayer munih'in direkt sponsoru degil, ancak sap bayer munih sponsoru, hopp da sap'nin kurucularindan biri.

Kültür farkı. Bu ülkede 50 milyon cemaatçi Ertuğrul'un takımını destekledi, şampiyon yapılsın diye kırk takla attılar. Hala daha Bursa hakkıyla şampiyon oldu diyebilecek tipler var hem zeka, hem fanatiklik seviyesi bakımından. Avrupalı bakıyor ortada bir kayırma, adaletsizlik gördüğü an çat tepkisini koyuyor

Seeing the birthday cake, the children got excited - bu olur mu olmaz mi tam bilmiyorum. Muhtemelen gecmiste olmus bitmis bir olay oldugu icin having seen demelisin. Seeing the birthday cake, the children are excited olabilirdi mesela.

Seen the birthday cake, the children got excited. - Boyle bir sey yok.

Perfect Participle olayı crystal clear yapıyor, biri bitti, diğer başladı gibisinden. Present participleda iki olay arasında bir birliktelik, simultaneously muhabbeti var. Olaylar aynı anda oluyor genelde. (Ama olaylar sıralı da olabilir, adama diyemezsin ulan mal perfect participle kullanman lazımdı yanlış yaptın diye ). Cümle cause effect ile ise ikisi de aynı denilebilir anlam olarak.

Past participle fazla kullanılmaz zaten, onun olayı pasif cümlede, bu tarz cümlede absürt olur.

Bu konuyu ve reduced relative clause oturttun mu İngilizcede olay bitmiş demektir (gramer açısından tabi)

hahahah koskoca cambridge yanlış yazmış. Arabistan'da yani Yemen, Middle-East demesi lazımdı

edit: dictionary.cambridge.org hemen doğu komşusu Umman için Western Asia demiş. Yemen'e de öyle demeli o zaman

yarısını falan anladım. terör olayı var, üzerinde patlayıcılı yelek olabilir, burdan çıkın şuraya gidin falan diyor, en azından bu kadarla hayatta kalabilirim herhalde :)

hepsini anladim neredeyse british english boyle ne yazik ki. anlatiyoruz ama iste ingilizce biliyorum diye dusunenlere bunu izletmek lazim.

bir de bu konusma oldukca clear onu da soyleyeyim. ben gun icinde nelerle ugrasiyorum.

İlk yarısında hiçbir şey anlamadım. Telefon mikrofonuna yakın gürültü var, elemanın İngiliz olması da eklenince öeeh dedirtiyor. Normalde B2-C1'im.

%70-80

terorist ve half an hour kismini anladim sadece, ama kayitli ses yerine direkt orada olsaydim bir iki sey daha anlardim.

Terorist vakasi var, bolgeyi kapatıyoruz diyor, kadin zaman isteyincr de hemen surda bir terörist vuruldu, ustunde de bomba olabilirmis falan. Kelimesi kelimesine anlamadim, genel olarak olayi anladim iste.
Ingilizcem iyi degildir pek.

Adam günlük İngilizce değil gazete dili gibi düzgün kelimeler seçmiş (evacuate, incident). Guardian, Independent, BBC sitelerinin Facebook sitelerini beğendim, önüme düşen haberlerin başlık ve spotlarını gün içinde okuya okuya bu tip kelimelere aşina oluyorum. Tavsiye ederim.

Ben sadece genel olarak yanda bi' shop mhop bi' yerde terörist olduğunu varsayabildim. kadının dediklerini zaten hiç anlamadım, duyması da zordu.

turning white area gibi de birşey yakalayabildim.

ben sınavlarda b1 filan çıkıyorum, keza zamanında da italyanlarla aktif çalışmıştım, ama iş hayatında ingilizce böyle birşey değil. o yüzden çok takılmıyorum böyle şeylere.

Bu ingilizceyi anlayabilmek için sanırım maruz kalmak lazım. maruz kalmadıkça zor, çok zor.

@kaset Reading de sıkıntı yok hocam. O konuşmanın transkripti herkese aynı anda yazılı olarak dağıtılsa hatta inan o kafeden ilk çıkanlardan biri ben olurum koştura koştura. Bizim yabancı dil eğitimimizdeki en büyük sıkıntı o zaten. Readinge çok fazla yüklenip, speaking, listening ihmal ediliyor.

@freedonia size şöyle katılmıyorum, reading demek ders mantığında bir ezber değil, bahsettiğim şekilde günlük İngilizce haber önünüze 2 cümle düşecek, bir dizi izleyeceksiniz altyazıyla vb o kelimeye aşina olacaksınız. Yoksa dinlerken ne olduğunu çıkaramazsınız.

Adamın apır bir aksanı yok dedşğşm gibi. Youtube'da Etkili Pratik İngilizce sayfasına mutlaka bakın. Bir mail serisi yaptı, onda da yazdıklarıma benzer şeyler söylüyor.

yuzde 80=90 gibi anladim. kadin just give us half an hour diyor. mal galiba:)

%70'ini anladım; biraz konuşmalardan biraz context ten. Ki konuşma ve dinlemede pek iyi değilimdir. Çok problemli konuşmuyor polis.

Adam anlaşılır konuşuyor aslında. Bol bol İngiliz medyasına maruz bırakırsanız kendinizi daha rahat hissedersiniz, muhtemelen bu zamana dek hep american english ile haşır neşir olmuşsunuzdur.

Reading kelime dağarcığınızı geliştirmede büyük ölçüde yardımcı olacaktır fakat listening yapmadan bu bildiğiniz kelimeleri farklı contextler içerisinde yakalamak zorlaşır.En basit ve kolay şekilde british dizileri ingilizce altyazısı ile izlemeyi deneybilirsiniz. Kelimelerin telaffuzlarını ve kelimenin yazılışınıı da göreceğiniz için (yuh bunu böyle mi sesletmiş diyebilirsiniz?) faydası dokunacaktır.
Genel ingilizce seviyenizi bilmediğim için diğer eksik kalan bölümleri kendinizin teşhis etmesi gerekebilir. (grammar&vocab)

Anladığım kadarı ile yazıya döktüm tabii bazı kısımları (özellikle konuşmanın sonunu anlayamadım. ama zaten artık hadi çıkın gidin dediği için çok elzem gelmedi ama netleştirecek arkadaşlar olacaktır.) Bazı net olmayan yerleri de kendimce soru işareti bıraktım.



-Sorry guys we’re gonna have to close. we’ve got to evacuate I’m afraid
-What?
-everyone has to go, I’m afraid.
It’s been a terrorist incident down there. we close everything around the corner If you guys want to stay safe, you listen to me..

- xxxxx 

-Pardon?
-Just give us half an hour xxxxx (?)
- A terrorist has been shot back just down there they got a possibly İD.. vest on them (??) which is a bomb If you wanna slow us half an hour, you wanna put these lives in danger , be my guest.
if not please listen to me and please make your out the shop ….. that way and making your way to the area.……..

@kucukne

Tam da ben de Boyle anladim. Ielts'i overall 7, 7,5 olanlar bunun yuzde 80 90'ini anlar.

%80

bir polisin please listen to me demesi güzel şey,

bizde olsa,

boşalt! boşalt! boşalt!