Ekşi Duyuru

Iste sikinti stoklarda sikinti olmasi. Buradan Istanbul'daki eczaci arkadaşlara sesleniyorum, elimde 4 kutuluk lustral recetesiyle kalakaldim. Bi yardım eli uzatin su kaygili garibe.

lustral stoklara girdi. istediğin eczaneden alabilirsin

Sosyal Güvenlik Kurumu nun altında
4A/4B/4C İlaç Kullanım Süresi Sorgulama var. onun içinde var her şey

Kisiden kisiye cok degisiyo. Bizim mesela az para harcayalim diye uc ogun mc donalds yedigimiz oluyodu.hostellere soyle bakip gecelik ortalama fiyat cikarabilirsin, yiyecek icecek de biraz sana bagli. Muzelere ne kadar agirlik vericeginiz de onemli. Bunun disinda uc haftaligina giden iki uc kere tanidikta kalan onun disinda sokakta yatan arkadasim da var. Cok degisken yani yine de gunde 60€ dan ucuza getirilebilir diye dusunuyorum

musluk bile damlata damlata mermeri aşındırıyor. tabii ki evet.

çırağan araç trafiğine kapalı demiş bi arkadaşım, yayalara açık bence

Sorun olmaz.

betonu kırmak mı?
Neredeki betonu? Yer altındaki duvardaki betonumu? yoksa Yerdeki betonlarımı?

olamaz çok saçma. bende mahallemde sinir olduğum yerlere kafama göre bişi yapayım olur mu ?

aslında dünyada bir sürü meydan var .meydanlarda yeşillik ve ağaç olmaz,parklarda olur. yerin beton olması çok kötü tabi daha estetik taşlarla güzel bir süsleme ile yapılabilirdi.
düşündüğün şey mümkün değil .

@ kafamıza göre değil, bir projelendirme yapılacak elbet.

guerilla gardening deniyor. direnişte ufak bir bostan yapma girişimi olmuştu parkta bi yere. doğrudan meydandaki betonların kırılması değil de bölgedeki akslar üzerinde müsait yerlere yapılabilir.

meydandan parka girişteki mermer zemine ise dokunulmamasını tavsiye ediyorum, o merdivenler falan. aslında prost'un planında öngördüğü iyi bi düzenleme o kısım (gezi'nin ilk planlandığı zamanlardan bahsediyorum). ama tabii eski metro girişlerinin olduğu alan, elmadağ tarafı falan neden olmasın.

@olivia ofrenda

çok teşekkürler, en azından aklımdan geçen şeyi bulmuş oldum. bana çok mantıklı geldi ama arkadaşlar pek beğenmediler sanırım. yani ufak çaplı bir park düzenlemesinden bahsediyordum. öyle bütün betonu kıralım, çamurlarda yuvarlanalım değil. mermer de orada gayet işlevli bir merdiven ayrıca. tabii ki hiç öyle bir düşüncem yoktu. ne bileyim bu haziranda böyle bir şey yapılsa güzel olur gibi gelmişti bana.

bence güzel fikir. bakma sen, arkadaşlar ak troll de olabilir. "kafama göre bi şey yapıyım olur mu" demişler mesela, sanki uygulanan kararlar katılımcı bi süreçten geçmiş gibi.

hatta biraz ekliyim. evet mahallenizde sinir olduğunuz yerlere müdahale etme hakkınız aslında vardır. eğer çoğunluk sinir oluyorsa gider belediyeye dilekçe verirsiniz. istediğiniz gibi yapmıyorlarsa eyleme geçersiniz. kentlilik bilinci öyle bir şey.

sarji somurmeyip notification'lari duzgun yollayabilse super uygulama.

eğlenceli, ama felsefede sürekli bir varoluşçuluktur gidiyor:(
bir de evet soruları ezberleyen tipler var, üstelik spesifik konularda soruları ezberlemek de kolay.
yine de insanın canı sıkıldığında eğlenceli.

anagramda (şimdiki adı word scramble) dünya şampiyonuyla oynamıştım baya. çok iyisin falan diye mesaj atmıştı mutlu olmuştum. quiz up ın adamı olabilir :) o kadar oynaması için hayatı olmaması lazım.. beni kazandırdı ama oyuna

bi arkadaş tavsiye etti ama daha yükleyemedim.

Ben baya beğeniyorum. Bi de aynısının Türk versiyonunu yaptılar ama bug'dan geçilmeyen bir uygulama.

ilk çıktığında çok oynuyordum uzun süredir girmedim. silmiyorum ama girerim illa ki. güzel bi uygulama.

QuizUp iyi ama yabancı dil tarafında pratik yapmak isteyenler için ideal. Türkçe olarak, CevAPP uygulamasına bakılmalı.

arayı iyi tutmakta fayda var ama iş kilitleme konusunda ihtisas yaptıklarını da unutmamak gerek.

Fakülte sekreteri daha taşşaklıdır.

En azından okuduğum 3 okulda da durum böyleydi. Tabii resmiyette durum nedir bilemeyeceğim.

Fakülteyi o adam çekip çeviriyor, nice proflar karşısında helak olmuşlardır :)

Rektore kafa tut ona tutma.

Bir dost

arş. gör.ler üniversitelerin köleleridir. her iş (idari personelin yapması gerekenler bile) bunlara kitlenir.

yeri gelir sen 657'ye tabi devlet memurusun Sabah 8 akşam 5 okulda olmak zorundasın derler lisansüstü eğitimine gitmenizi bile Kabul etmezler, yeri gelir sen akademisyensin diyip gece yarılarına kadar, haftasonları sınavlara sokarlar, iş verirler.

kısaca bırak fakülte sekreterini, sıradan bir idari personelden bile aşağıdadırlar, çünkü idari personelin işi garantidir, arş. gör.ün sözleşmesi her yıl yenilenir.

Fakülte Sekreteri ünvan isminden dolayı epey yanlış anlaşılıyor. Fakülte Sekreteri bir Fakültenin en üst idari amiridir. O fakültedeki tüm idari personellerin amiridir. Daire başkanlıklarından birine geçerse Şube Müdürü olarak geçer en az. Hafife almayın yani.

Araştırma görevlisi ise akademik kadronun en alt basamağındadır. Akademik Kadro ve İdari Kadro ilişkisi ayrı bir dünyadır. Saçmalıklarla, egolarla yoğrulmuştur.

Bu arada, ilişki dediğinizde aklımda duygusal bir ilişki canlandı. :) Çok pis dedikodusu olur bu işin :)

edit: İdari ve akademik personel arasında alt üst ilişkisi aslında yoktur. Biri akademiktir, diğeri idari. Akademik personel, idari personelin işini bilmez, yapamaz. İdari personel de akademiklerin işini yapamaz. Ama gerçek hayatta böyle gelişmiyor olaylar.

idemama.com
r10.net ve benzer web master forumları

üye olabilirsen r10.net

özel olarak grafik işi için değil ama genel olarak işi kovalamazsan iş kendisi sana gelmez.

freelancer.com
internetten çok iş çıkmaz bunun yerine çevreden bulabilirsin arkadaşlardan tanıdıklardan hocalardan filan

Cuma 17 ya da 23:59 ya da Pazartesi 00:001

İzmirdeysen Konak'ta el mikro cerrahi var, oraya git. İşlerinde uzmanlar.

Gümrük malesef bir haftaya kadar uzayabiliyor. Biraz sabırlı olmalısın.

@anonymice

siz de yaptınız mı bu şekilde bir alışveriş. amazon çarşamba günü eline ulaşır yazmıştı ama?

sorun çıkarsa haber verirler, daha dün yollamışsınız zaten. ya işleme almamışlardır ya da sistemde geç güncelleniyor olabilir.

hatırlatalım. gümrük, devlet dairesidir. acele etmeyin :)

amazon bizim gümrükçüleri tanıyor mu ki çarşamba diye gün versin :))

türk gümrüğünde bir haftaya kadar takılma normaldir. o kadar sürmez ama, en hafta sonuna kadar olur işin.

ben ps4 aldım amazondan siparişimden 1 hafta sonra elime ulaştı,gümrükte 1 gün işlem yaptılar. ups veya dhl ile göndermiş olmalı, gümrük işleriyle onlar ilgileniyor çünkü. ben 1 hafta bekleme gibi bir durum olacağını sanmıyorum

Breaking the waves miydi neydi.

Adını bir türlü hatırlayamadığım güzel bir ispanyol filmi vardı. Yük gemisinde geçiyordu, gemiye kaçak binen bir elemanın macerası şeklinde, cargo diyeceğim olmayacak ama hatırladığım canal+ filmiydi, biraz araştırırsan bulursun 2007 de izledim, o zamanların filmi

tamami olmasa da bir kismi geciyor: the usual suspects

eksiduyu.ru

@sahipsiz

www.imdb.com
bu muydu bahsettiğin?

öncelikle a6 gerçekten ufak bir boyut hatta intuosun a6ları nitelikli bir touchpadden farkı yok biraz bütçeni ayarlayıp daha büyük boyutlara geçmeni öneririm ben uzun süre a3 intuos5 kullandım özellikle ayarlanabilir tuşlar ve track pad kısmına alışınca işlerini o kadar kolaylaştırıyor ki sen bile şaşırırsın, hatta alırken ayarlanabilir tuşlara "ne gerek var" derken şu an onlarsız nasıl yapıyormuşum diye düşünmeye başladım.

saat geldi aklıma

dar sokaklarda tarlabaşında falan böyle çamaşır asıp takır takır çeviriyorlar ya o olabilir belki.

soru hatalı. güç kaynağı olmayan hiç bir şeyi hareket ettiremezsin. bisiklet tekerini hareket ettiren güç kaynağı bacağındır mesela. dönmeye devam etmesinin sebebi güç gerektirmemesi değil karşı bir kuvvete maruz kalmamasıdır. daha doğrusu çok küçük bir sürtünme kuvvetine maruz kalmasıdır, bu sürtünme kuvvetiyle enerjisi bitene kadar döner.

(bkz: newton beşiği)

ruh'a katılmakla birlikte, tarifine uyanlardan biri (bkz: newton beşiği) sanırım.

tabii enerjisi bitene kadar.

bilimsel olarak yazmamıştım. sadece bizim uyguladığımız güçle çalışacak işte...

salata kurutucu,
geriye çekip birakinca kendi giden oyuncak araba

yoyo, el mikseri, kahve öğütücü

ev kiralarken dolasmak istemeyince hala basvuruluyor.

@nicki martin

evet ama onlar olmasa bütün ilanlar internete konulacak zaten. nitekim şimdi de konuluyor. ha emlakçıya gidip evleri gezmişsin, ha internetten bakıp gezmişsin?

ev sahipleri her gelene evi gostermek icin nasil zaman ayiracak?

evini kiaralayan olarak düşün. tamam internetten veriyorsun ilanı daü, evle ilgilenecek olanları birinin gezdirmesi lazım değil mi?

komisyonculuk yapıyorlar.

havadan para kazanıyorlar yaptıkları şey bir iş bile değil aslında, ev sahibi götünü kaldırıp internete 3 tane ilan bırakmaya üşendiğinde bu şark kurnazlarına başvuruyor, sonra sen de gidip beğendiğin evi bu adamlar aracılığıyla tutuyorsun, parasını aldıktan sonra seninle hiç bir şekilde muhattap olmuyor.

elinde evin anahtarı, kapının kilidini açıyor, içeri giriyorsun ve seni dolandırmaya başlıyor, bunun karşılığında da genelde bir kira bedeli ücret alıyor.

kapının kilidini açıp 3-5 cümleyle evi övdüğü için 600 lira para verdim şuan oturduğum evi bana bahşeden bu dolandırıcılara, hiç de 600 lira edecek bir hizmet almadım.

ev sahibine bir, kiracıya iki geçiriyor, sonra da o parayla ailesinin karnını doyuruyor, senden yonttuğu paraya 'ekmek parası' diyor.

dolandırıcı gibi bir şey açıkcası, emlakcılara hiç bir şekilde saygı duymuyorum ve emlakcıları insan yerine koymuyorum.

o zaman komisyonu neden biz veriyoruz, ev sahipleri versin :D

bildiğim kadarıyla ev sahipleri de veriyor, kiracının vermesi zaten başlı başına saçma bir şeyken kiracı da veriyor.

yeryüzünün en boş beleş insanları bunlar, kan emiciler.

hava parası almak.
o değil de muhtarın ne işlevi var?

yani zamanında avantacılıkla aynı mertebede olan bir mesleğin şuanda nasıl olup da gerçek bir meslek gibi görüldüğünü anlayamadım ben de.

aynen muhtar da saçma da o en azından emlakçılar kadar illiğimizi sömürmüyor diye sesimi çıkarmıyorum.

adamlar bir malı satarken satıcıya 100 eder diyor 140 a alıcıya satıyor her iki tarafada kazığı atmaya birebir komisyonu da cabası işlevi batsın

ev sahibinin angarya işlerini yapmak, kiracının iliğini sömürmek, yanlış bilgi ve yönlendirmeler yapmak, nikah cüzdanı olmayan ve birlikte yaşamak isteyen farklı cinsten iki insana ahlak bekçiliği yapmak, öğrenciye ev yok deyip süründürmek, zenginin götünü yalamak gibi çeşitli işlevleri var.

Emlakçı değilim de...
Yemeksepeti'nden sipariş verirken iyi müthiş fikir falan konu emlakçıya, değnekçiye gelince auvvv?

Komisyonculuk daha doğrusu, "işten anlamayan iki insanın arasına girmek" olması gereken bir şey. Bu adamlar dürüst çalışır çalışmaz orası ayrı.

Yeni bir şehire tayin çıktı, ev lazım. Ne yapacaksınız? Sokak sokak gezip perdesiz ev mi bakacaksınız? Komşulardan ev anahtarı mı kovalayacaksınız? Ev sahipleriyle anlaşacaksınız, adam on gün sonra kızım evlendi deyip anahtarı vermeyecek.(İnternetten ev bulunacağına inananlar hiç ev aramamış belli ki.)

Tam tersi. Babanızın evini kiraya vereceksiniz. Uyduruk sitelere ilan verdiniz. Aklına esen aradı. Adam sırf bi bakıyım lan şu eve mantığıyla kapınızı çalacak. 500 diyeceksiniz, 400 diyecek. Çakal birisi denk gelecek, elinizi sıkıp ortadan kaybolacak. Defalarca baştan başlayacaksınız vs. Hangi birisine yetişeceksiniz yani?

@nickini vermek istemeyen uye

kontrat diye bişey var yalnız, anlaşmayı meşrulaştıran?

evet mümkün. ancak televizyonlarda bu iş kapalı kutuda olur. yani ekran dışında ışık sızmaz kesinlikle kıyıdan köşeden. oda karanlık olursa görülebilir bir görüntü oluşur ancak arkadaki nesneler de görülür silik de olsa. oda aydınlıkken de normal bi ekranın verdiği lümen değerini yakalaman lazım o kalitede görüntü almak için.

tbk madde 347/3 e göre;
Genel hükümlere göre fesih hakkının kullanılabileceği durumlarda, kiraya veren veya kiracı sözleşmeyi sona erdirebilir.

yani taraflar aralarında anlaşarak sözleşmeyi istedikleri zaman sona erdirebilirler.

evet sözleşmenizin sona ermesine rağmen otomatik olarak uzar, yine aynı madde şunu diyor çünkü;
MADDE 347- Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır.

yine de bence ev sahibinizle aranızdaki sözleşme aktini feshettiğinize dair sözleşme imzalayın, sonradan sıkıntı olabilecek bir durum var ortada, size tamam dedikten sonra ev sahibi "bu adam benden habersiz evden çıktı gitti" diyerek evin boş kaldığı süre zarfınca sizden kira parası alabilir. ispat açısından zorlukla karşılaşmamanız için fesih sözleşmesi yapın, yoksa evden çıkmam diye tehtid edin, 10 yıl olmadıkça evden çıkartamaz çünkü sizi.

@trajikomix

çok teşekkürler cevabınız için. peki bu fesih sözleşmesini yaptıktan sonra evde kalabilir miyim/ne kadar süre kalabilirim? çünkü ben halen ev bulamadım ama bulduğumda da çıkabilmek istiyorum.

ev sahibi böyle kıl biriyse yasal yollarla çözüm de süründürür. bence son kirayı vermeyip depozitoya sayın, bir ayda bulursunuz herhalde ev.

şuan kira sözleşmeniz uzamış durumda zaten, yani isterseniz o sizi çıkartamaz, o isterse sizden söke söke kirayı alır. o yüzden evden çıkmadan önce fesih sözleşmesi yapıp çıkmanızı önerrim, oturduğunuz gün kadarıyla kirayı vermek zorundasınız tabi (20 gün oturdunuz, kiranın 20 güne tekabül eden karşılığını vermelisiniz) sonra çıkabilirsiniz.

ha ev bulduktan sonra adama fesih sözleşmesi yapalım dersen o da kabul etmezse yapacak bir şey yok, bildirim sürelerini kaçırmışsınız çünkü.

Koton'da vardı, çok az daha uzundu.

Bir kere o ATSO'daki pdfte yazan program tam kolpa. Zamanında iletişime geçtim ben o adamlarla, şaka gibi bi cevap geldi. Çek diz aut: forum.paticik.com

Gerisini bilmiyorum.

o programlarla ugrasacagina universitelerin master programlarina basvursan ya. Hollanda'daki guzel sanat akademilerine puanla degil de portfolyoyla giriliyo.
en.wikipedia.org:Art_schools_in_the_Netherlands burada Hollanda'daki okullarin listesi var. Okullarin websitelerinden master programlarina bakabilir/basvurabilirsin. Bildigim kadariyla sanat akademilerinde doktora olayi pek yok ama yaniliyo da olabilirim.

köpeği ve kediyi yavruluktan beraber yetiştirirseniz güzel anlaşırlar fakat istisnalar da var.

en iyisi ikisini aynı anda edinmek.

cinsi önemli değil, önemli olan yetiştirilme tarzı.

eğer ikisini de yavru alırsanız daha iyi olur bence.
kedi ve köpeğin birlikte yaşadığı evlerde sorun çıkaran genelde kedidir. köpeklere rahat vermez pek.
www.youtube.com

www.eksiduyuru.com

yalnız ayrıca belirtmem gerekli, kedi kendine yetebilen bir hayvandır, eğitime gereksinim duymaz, başka canlılara bağlı olarak hayatını sürdürmez, bakımı köpeğe nazaran rahattır o açıdan.

lakin köpek bambaşka bir dünya, köpek beslemek demek tam zamanlı bir iş demek, eğitimi, günlük sosyalleşme ihtiyacı, egzersizi, tüylerinin bakımı, sağlığı vs vs.

o açıdan eğer daha önce köpek beslemediyseniz önce köpekler hakkında bilinçlenmenizi öneririm, mesela neyle besleyeceksiniz, mama mı barf mı, kim eğitecek, alfa olarak kimi görecek, tuvalet eğitimi verebilecek misiniz gibi sorulara kendinizden emin cevaplar verebildikten sonra köpek almayı düşünebilirsiniz.

sorunuza daha detaylı cevap vermem gerekirse, @innerbliss'in de dediği gibi genelde kediler sıkıntı verir köpeklere zira biraz 'enteresan' hayvanlardır kediler, o açıdan pasif davranışlara sahip bir kedi edinirseniz uyum sağlarlar, bir diğer nokta ise ilk defa hayvan besleyecekseniz kediyi de köpeği de dişi edinmelisiniz, zira erkek hayvanlar daha aktif ve daha başına buyruk oluyorlar, özellikle köpeklerde dişiler çok daha rahat ve verimli eğitiliyor, lakin sağlam bir eğitim verilmezse erkek köpek size kafa tutabiliyor.

otorite kilit nokta bu konuda, taviz vermemek çok önemli, köpek eğitimi hakkında yazılmış onlarca kitap var, köpek edinmeden önce mutlaka okuyun zira köpek beslemek cidden özveri ve bilgi isteyen bir şey.

ilerleyen günlerde kafanıza takılan noktalar olursa mesaj atabilirsiniz, elimden geldiğince yardımcı olurum.

kedinin cinsiyle ilgisi olan bir durum değil.

illa yavruyken almanıza da gerek yok.
önce köpek alacağınızı varsayarak yazacağım.

eğer yetişkin kedi alacaksanız:

bazı kediler kendi kendilerine köpekleri severler.
eğer köpekten korkan bir kedi alırsanız, onu eve aldığınızda bir hafta boyunca bir odada izole edeceksiniz.

bu süre içinde zaten parazit aşıları vs de etki eder, piresi varsa döker falan.

kedi o sırada köpeğin varlığına alışıyor.
kokusuna, sesine, havlamasına aşina oluyor.

dışarı çıktığında da çok fazla tepki vermiyor.

burada önemli olan, öncelikli olarak köpeğin kediye zarar vermeyeceğinden emin olmak.
eğer köpek kediye bir şey yapmazsa sorun yok.
kedi en fazla köpekten uzak durur ya da gider iki kere kabarıp, patisiyle vurur.
ama sonra köpeğin zararsız olduğunu öğrenince alışır.

--

eğer yavru kedi alacaksanız:

yavru kedilerin tırnaklarını belli bir yaşa gelinceye kadar kesemezsiniz.
dolayısıyla tırnakları biraz batabilir.
köpekle ilk alışma süreçlerinde başlarından ayrılmamanız tercihen daha iyi olur, genelde köpeklerin burunlarına falan batıyor tırnakları çünkü.

eğer köpeğiniz kedileri seviyorsa zaten sorun yok.

tanıştırma sürecinde yavru kediyi serbest bırakmak yerine, önce elinizde tutup köpeğinize yaklaştırın.
köpek kuyruk sallayıp, yalamaya çalışacak, heyecanlanacaktır.
kedinin tepkisine göre bu şekilde alıştırma yapmaya devam edebilir ya da direkt yere bırakabilirsiniz.

yavru kediler de içgüdüsel olarak (kendinden büyük ve farklı olduğu için) köpeklere karşı kabarıp, saldırabilirler.
ama yetişkinlere göre daha kolay alışırlar.


bunun dışında bilmeniz gerekenler:

- kediyle köpek çok iyi anlaşıyor olsa bile, kedinin tırnaklarını "mutlaka" düzenli olarak kesmek gerekir.
yoksa oyun oynarken bile (yani kötü niyetle olmasa bile) köpeği kör edebilir.

- evde köpekle yaşamaya alışık olan kediyi dışarıya arada bir de olsa bırakmak yanlıştır.
kediler arkadaş oldukları köpekle diğer köpekleri ayırt eder.
mesela bir köpekle yaşıyor olsa da, eve başka bir köpek girdiğinde ona karşı alanını savunur ve saldırır.

ama bazı kediler bunu ayırt edemez ve gidip tanımadığı köpeklerle de arkadaş olmaya çalışabilir.
sonucunda da ölür maalesef.
bunu, kedi başka köpekle karşılaşıncaya kadar anlayamayacağınız için en iyisi kediyi evden çıkarmamaktır, çünkü dışarıdayken kediyi köpek gibi kontrol edemezsiniz.

-birbirine alışık olmayan bir kedi ve bir köpek birebirken, yüzde 90 ihtimal kedilerin kazanacağını unutmadan hareket edin.
köpek eğer gerçekten saldırgan ve tecrübeli değilse, kedi köpeği her türlü paralar.

---

köpeklerin de kedilerin de cinsinin değil, karakterlerinin önemi vardır.
pitbull da, golden da, sokak köpeği de kediyle yaşayabilir.
bu tamamen yetiştirmeyle, ortamdaki enerjiyle ve huyla ilgilidir.

eğer uysal ve sevecen bir köpeğiniz olursa, zaten muhtemelen kedilere alışır.
kedileri kovalama eğiliminde olan köpekler de kedilere alışabilir.
yani bir kere kedi kovaladı diye "kedi sevmiyor" demek yanlış.

benim köpeğim 5 yaşına kadar kedileri kovalayıp, 5 yaşından sonra 8 kediyle yaşamaya başladı mesela.

ikisinin de yavru olması alışma açısından iyi olabilir, ama aynı anda iki yavru hayvana bakmak çok çok çok çok zordur.
o yüzden arkadaşların tersine ben öyle yapmamanızı tavsiye ederim.

kedi, üzerine gelen köpeği kabul etmez.
etmeme ihtimali çok çok çok yüksektir.
evde büyük olay çıkar.
ama ev köpeğinse, üzerine kedi getirmenizde sakınca olmaz.
köpekler o konuda daha olgundur.
çünkü kedi alanını korur, köpek sahibini.

ikisi de yavruyken tuvalet eğitimleri falan filan derken çıldırabilirsiniz.
çünkü özellikle köpek büyütmek/bakmak çocuk bakmak gibidir.
köpek alıp, onu yetiştirip, onunla yaşamaya alıştıktan sonra kedi almanızı tavsiye ederim.

bizim ilk kedimiz köpeğimin sokaktan arkadaşıydı mesela.
dolaşmaya çıktığımızda kendi kendine peşimize takılırdı.
siz de kendinize öyle bir şey bulabilirsiniz.


bir de not ekleyeyim:

bu alışma süreci en fazla 1 haftadır.
ondan sonra, birbirine alışmış ve aynı evde yaşayan kedi ve köpek hiç kavga etmez.
ederse de çok nadirdir.
mesela birkaç kediniz kediniz olsa, kediler oyun da oynar, kavga da eder.
ama kedi ve köpek öyle değildir.
birbirlerinin farklı olduğunu bilirler.
bir kere arkadaş olduktan sonra bir sorun olmaz yani.

yetişkin kedilerimin yanına minimum 5 yaşında köpek getirdim. yetmedi köpekten sonra biri 10 biri 7 aylık iki kedi geldi. on günde alıştılar, bir ayda beraber yatmaya başladolar mutlu mesut yaşıyoruz.

kedilerin ortama uyum sağlama yeteneği çok yüksek. o yüzden bana sorarsanız kedi ırkındansa üzerine getireceğiniz köpeğin ırkını düşünmeniz daha uygun olur.

arkadaşımın bildiğimiz tekir kedisi 8 yaşından sonra köpeğe alıştı. üstelik köpek de yavru değildi 5 yaşındaydı.

tabi istisnai şekilde alışamayabilir de...

geçen tekzen internet sitesinde görmüştüm. bayaa bi çeşit var. fiyatları da uygun.

Sade ve rahat için Ikea Poang'i tek geçerim ayak uzatma kısmıyla birlikte. Düz modelleri çok pahalı değil.

ted ankara koleji baya anlatıyordu, ama ilgi sahibi olanlara.

Açı okullarının ve darüşşafakanın planetaryumları var. Normalin üzerinde çalışmalar yapılıyor.

78.25

üç.

55-60

30a/m?

DT1/DT2

ıhlamur üzerinden 26a var.

ah bi bilsem, 6 ay indim çıktım o yokuşu

tahminimce bu 3 ayakkabının kalıbı da dar. Fiyat biraz pahali olabilir ama camper'ın biçimsiz ayakkabıları bizimki gibi biçimsiz ayaklara daha güzel oluyor.

direkt linke atladık tabi, koşu ayakkabısı demişsin. :) camper'la kosamazsin :)

Camper

Durumunuzla ilgili tibbi bir bilgim yok ama giydigim en rahat ayakkabi Nike-Roshe Run,en azindan denemenizi oneririm.Hem sade ve tarz bir ayakkabi.

lepra?

olabilir ama sürekli pansuman yapmayı gerektirecek kadar ilerlemiş ve tedavi edilememiş olabilir mi?

hayır bağlılar diye biliyorum. taksim ea taksimde alman hastanesinin yanı, kızılkayalardan aşağı inince.
leventteki levent metronun orada. yalnız metin sabancı olan da baltalimanı hastanesi olmalı.
levent polikliniği de mi metin sabancıymış.
bence biraz karışmış. siz polikliniği arayıp sorun hangi yere gelmeliyim diye.

ikisinin de levent semt polikliniği diye ayrı binaları var leventte ama ikisinin de adresi aynı olduğuna göre aynı bina diye düşündüm. ana binalarını biliyorum zaten yalnız taksim artık gaziosmanpaşa'da.

air pegasus olan

bence ayağının özel durumu da olduğu için denemeden alma derim. resimde duruşuyla ayaktaki hissi çok farklı olabiliyor.

bende de diz problemi olduğu için her modeli giyemiyorum. kendi tecrübeme göre nike önermiyorum. skechers ya da puma al bence. pumanın alt tabanı hava yastıklı bi modeli var sanırım "faas500" onu öneririm en rahat ayakkabım. ayak oyuğunu falan komple destekliyor.

bi de geçen skechersin bi modelini aldım uzun zamandır takip ediyordum 200 dü kampanyadan 108 e mi ne aldım. direk o modeli bulamadım ama mesela şunun gibi içinde taban kısmında "memory foam" yazan modelleri acayip rahat alt tabanı yumuşacık içine özel bir şey koymuşlar.
www.zizigo.com

tavsiyem gidip bir mağazaya denemen.

edit: buldum aldığım modeli şu
www.yalispor.com.tr

aynı sorun bende de var, dediğiniz gibi genetik oluyor genelde, ve ameliyat ne yazık ki çözüm değil. ama ihmal ederseniz ağrılar çok üst düzeye çıkabiliyor. ayakkabı markası bilemiyorum, şahsen o konuda pek dikkat etmiyorum, ama topuklu ayakkabı ve babet çok kötü yapıyor. o nedenle asla tavsiye edilmiyor. düz taban olması iyi değil alt kısmın, ortopedik olmalı en uygun ayakkabı koşu ayakkabıları, ama tabii bunlarla da işe gelinmiyor.

ben yaklaşık iki yıldır parmak arası makara (silikondan) kullanıyorum tek ayağımda, tavsiye ederim, her ayakkabıda giyiyorum, topuklu giymem gerektiğinde dahil. çok rahatlatıyor ve artık ağrıdan yürüyemez uyuyamaz hale gelmişken neredeyse tamamen yok etti ağrılarımı. en azından ilerlemeyi önlediği kesin.

www.hepsiortopedi.com

eczanelerde bulabilirsiniz.
geçmiş olsun.

onitsuka tiger den başka spor ayakkabı giyemiyorum bir onlarla rahat ediyorum yumuşak oldukları için. sende bir bak istersen.

üniversitede çalıştığım için spor ayakkabı problem değil, koşu ayakkabılarından da önerebilirsiniz yani.

@kaputt, @bal dok yala çok teşekkürler.

o zaman giyerseniz bahsettiğim modeller bunlar ya da bu tarz ayakkabılar. ayak için gayet sağlıklılar. alt kısmın eğilip bükülmemesi sert olması gerekiyor demişti doktor. ama sert da tahta gibi değil, iç kısım destekli işte ortopedik gibi oluyor bu modellerde ama taban kısmı sert.

www.sportive.com.tr

benim de 2 yıldır aynı durumda. ağrılar başlayınca ayakkabı seçimlerimi komple değiştirdim. botlarımı beta dan almaya başladım. daha geniş kalıplı ve deri olduğu için çok rahat oluyorlar. spor ayakkabısı olarak da adidas sl72 kullanıyorum ve bayadır ağrı yaşamıyorum. new balance fazla yumuşak gelmişti. ama rahat onlar da. babetleri, sandaletleri ve özel günler dışında topukluları unuttum gitti

doktor bana geceleri atel takmamı tavsiye etmişti.

Ayakkabı tavsiyesinden ziyade kullandığın ayakkabının tabanına ortopedik tam tabanlık alman daha uygun olur. Çünkü bu bozukluk ayakkabıdan çok ayağınızın yapısıyla ilgili. tabanlık ayağınızı destekleyecek, ilerlemenin önüne gececektir.

Eve neden gidemiyor onu ogrenmek lazim once sanki.

dekana gittiğine göre üniversitede okuyor herhalde, gidip "niye eve gitmiyosun lan" demek gerekmez mi en başta? 10 yaşında çocuk değil sonuçta, gidip kendisiyle konuşsanız, ne derdi olduğunu öğrenseniz? ona göre kalacak yer sağlanabilir bir şekilde. minik bir burs ayarlanabilir, bir yurda yerleştirilebilir vs.

Hangi okuldasiniz bilmiyorum ama bizim okul içinde burs veren bir sube gibi bisey vardi. Ya da bolum baskani sonuçta bir yurttan yer ayarlasa nasil olur? Kac kisisiniz koca okul ogrenci evine bile alinir simdilik yer ayarlanana kadar aslinda.

eve neden gitmediğinden size ne kardeşim. bu özel birşeydir. üretebileceğiniz bir çözüm varsa söyleyin. konaklama sorunu çözülsün daha sonra bunun nedeniyle ilgili yardıma ihtiyacı olup olmadığı sorulur. kabul ederse yardımcı olunur.

tek çözüm konaklama ihtiyacını karşılayacak burs sağlamak. onun için de hali vakti yerinde iş adamı, öğrenci babası(tanıdğınız babası işadamı, sanayici öğrenciler kesin vardır), veya dekanlığın veya rektörlüğün yerel kontaklarıyla belediye veya bölgesel işadamlarından burs sağlanması olabilir. dekan veya rektörlük isterlerse kesinlikle yapabilirler tekrar söylüyorum.

bu olay özel bir üniversite'de oluyor. çocukla karşılaşabilsem soracağım, okula nasıl devam edecek, parası var mı yok mu diye. bir insanın bir gece kalacağı bir arkadaşı olmaz mı diye de kafamı kurcalıyor. ama çocuk da samimi geliyor, gerçekten zor durumda olduğu belli.

ankaradaysa , 5 marta kadar bende kalabilir , boş bir odam ve cekyatım var paylaşabbileceğim.

@the imp

İstanbul'da malesef. Teşekkürler teklifin için.

2 tane belge var iki tarafın imzalaması gereken. siz karşı taraftaki bölümle anlaştıysanız erasmus ofisine paslayın gerisini onlar halletsin, görevleri bu.

bir de hangi ülke (ve sakıncası yoksa üniversite), merak ettim.

Bu işlemler ne kadar vakit alıyor. Bizim bölümün erasmus koordinatörü, en az 1 dönemde sürer 2'li anlaşma yapması diyip beni başından savmıştı,o yüzden soruyorum.

bu sefer sökmek sorun olabilir belki.

bu tür prizler yok
ne fark edecek ki? mıknatıslı olunca da fişi elle çekeceksin.

çıkarmak değil problem. ince fişler priz oynayınca hemen çıkıveriyor ya, dert o.

bence sen yürü bu fikrin üzerine patentini al. böle zengin oluyor insanlar. kimse sallamıyor onları uğraşmak istemiyorsun falan. sonra bi bakmışsın tarihin altın sayfalarında adın var:)
Not: yazdıklarım laf sokar gibi olmuş. Ama ciddiydim:)

Gerginlik kaynaklı gibi duruyor. Sana stres çözümü lazım. Spor, şehirden uzaklaşma, psikolog gibi...

bende de aynı sorun var

evdeyken eldiven giyiyorum ama işte durduramıyorum kendimi. bir de parmak uçlarına bant takmak da yararlı ama psiko gibi görünürsün

kırtasiyeden bulursunuz. benim abi matbaacı. masasında var.
urun.gittigidiyor.com
24 lira demişler ama sanırım bu ürün bu kadar pahalı olmamalı...
bence bir matbaacıdan rica edin.

seçici kurul daha bi manyakmış :)

gülben ergen? asdhahdaddflasdkas

İğrendim.

21 Mart Down sen. günü. bence bahsedilen polis değil.

harbiden çok trajikomik. yani seçici kurulun vasıfsızlığına gülsem mi? polisi o kadar yaptıkları şeyden sonra paklamaya çalışan zihniyete üzülsem mi bilemedim.

doğru, dürüst, işini hakkıyla yapan tüm polisleri tenzih ederim. ama ben bu yarışmada kasıt ararım arkadaş.

seçici kurula gel; burak özçivit, gülben ergen, ayşe özyılmazel, tolga karel.

@female demon,

ortada yer alan küçük fotoğraflara dikkat et. down sendromu ile alakasız, polis ile alakalı.

e bi de zaten katılım 20 şubat, 21 mart da alakasız.

bir de okullara yollamışlar, okulun panosuna asmak zorunda kaldım bunu.

bu ne lan harbiden.

"o da bir insan" slogani down sendromlular icin kullanilmissa -ki oyle duruyor- rezalet ama polis icin kullanilmissa anlamli, polislerin insan oldugu konusunda cogu kisinin suphesi var.

@himmet dayi, soruyu açan arkadaşın bana tik atmaması ne kadar ironik :) evet iğrenç diyenlere tik atmalar falan.
son katılım 20 şubat diyor, ne zaman incelenir sonuç ne zaman çıkıyor belirsiz. bu soruyu açmadan önce daha iyi araştırılıp, sorulmalı.

@female demon

"istanbul emniyet müdürlüğü 2. ulusal polis fotoğrafları yarışması" başlığı sana bir şey ifade ediyor mu? iem'in istesinde de şu açıklama var:

İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından bu yıl 2. düzenlenecek olan fotoğraf yarışması, kamuoyunda toplumsal güvenlik sorumluluk kültürünün oluşturulması Fotoğraf sanatı yoluyla Polis-Halk İlişkilerini geliştirmek, polisin kültür ve sanat alanında faaliyetlerini topluma yansıtmak ve fotoğraf sanatçılarını teşvik etmek amacıyla düzenlenmiştir.

Daha nereyi araştırmam gerekiyor emin olmam için?

Adamların internet sitesinde bu var. Down Sendromlu çocuğu da insanların vicdanını kullanmak, yumuşatmak için koymuşlar. Bu kadar basit bişey.

www.iem.gov.tr

Edit: Bunlar da yarışmayla ilgili tüm önemli tarihler:


Son Katılım Tarihi : 20 Şubat 2014
Seçici Kurul Değerlendirmesi : 01 Mart 2014
Sonuç Bildirimi : 10 Mart 2014
Ödül Töreni ve Sergileme : 02-10 Nisan 2014

gençler sakin.

1996 yılında, polis haftası için düzenlenen şiir yarışmasında birinci olmuştum. ne kadar gerizekaalı bir adammışım.

fotograf yarismasinin jürisinde sadece iki tane fotografci var, bunlardan biri de özer kanburoglu. fotografla ciddi bir sekilde ugrasan her hangi bir türk genci, özer kanburoglu ismini gördükten sonra listenin gerisini okumaz.

bence şu kareyi göndermek lazım

www.bianet.org

tam işte iyice yorulmuş ve bunalmışken iyi geldi, çok güldüm, teşekkürler @nilmiye.

aynı değil pişiriyorlar.
tarif/malzeme aynı olabilir.


başka yerdekine benzemeyen brownie için bknz: divan.

Salliyorum, belki de hani deniz suyu mesela sabah daha soguk olur da gece daha sicak olur ya, butun gun gunesten aldigi isi aksama kadar birikir cunku (galiba?) Bunun havaya uyarlanmis hali oluyordur.

gündüz zamanı, gece boyunca ısı ve ışık almamış kara parçasında soğuk hakimdir. fakat akşama doğru gün boyunca ısı ve ışık alan karadaki ısı birikimiyle daha ılık bir hava olur.

sorunun tam cevabi isima ya da ayaz.

gunduz havada bulut yokken isima denen yeryuzunden isi kaybi daha yuksektir. aksama dogru isi dustukce havanin tutabilecegi su buhari miktari da azalir derecesi dustukce ve gun icinde buharlasmayla birlikte aksama dogru bulutlanma artar (her zaman degil) bu tur durumlarda yer yuzunden kacan sicaklik bulutlar tarafindan utulur ve havanin daha ilik olmasini saglar.

Tatlı şart değil ki. Severse kuruyemiş alınabilir, içiyorsa taze kahve alınabilir mesela. Hatta çiçek de olabilir.

şekersiz tatlı

meyve goturebilirsin

canli cicek olabilir

saatin onerisi de guzel turk kahvesi goturebilirsin boyle teneke kutuda www.kahvedunyasi.com

tuzlu kurabiye

diabet hastalarına sadece "şeker" değil, kuruyemiş (özellikle işlenmiş olanlar, işlenmemiş olanlardan da birkaç taneden fazlası), tuzlu kurabiye, börek vs gibi glisemik endeksi yüksek yiyecekler de sakıncalıdır

çiçek, kitap, dvd gibi kalıcı bişeyler daha iyi bir alternatif olur

fular, dergi, kitap, hoş kutular, kokulu çiçekler vs. görmekten ve kullanmaktan mutlu olabileceği pek çok şey yani. dün evimize gelen bir yakınımız çaydanlık seti getirmiş. bugün severek onunla yaptık çayımızı, her kullandığımızda anacağız.

şeker hastası diye niye ayırımcılık yapıyorsunuz? hediyeler insanı mutlu etmek için verilir. o insanı düşünmeniz yeterli, kişiye özel olması yeterlidir.

not. çay içmeyi seviyoruz.

Hangi meyveyi goturebilirim. Kitap ve dvd pek uygun degil halam icin.

Ev ziyareti hediyesi pesindeyim. O nedenle fular vb düşünmüyorum. Ben de kişiye uygun bir hediye götürmek istiyorum zaten.

diyabetik ürünler var, onlardan alın o halde. ilk defa mı gidiyorsunuz evine?

Borcam, vazo, tablo

100 e yaptırırlar gibime geliyor fazla para vermeyebilirler.

ama yani doğru düzgün yapacağım, öyle dandik dunduk değil. ayrıca referansımdan aldığım ücrete eşdeğer olmalı. yine saat ücreti alayım desem de müşteri tedirgin oluyor.

Beyaz eşyada 9 taksit ile sınırlandırılacak idi, değişmediyse.

Edit: Evet Televizyon da sınırlamalara dahil ve maksimum 9 taksit olacak.

teşhis konulduysa siyami ersek iyidir.
konulmadıysa veya soru işaretiyse üniversite hastanesi.

Ben kocaeli'de yaşıyorum, istanbul'da bulamazsan kocaeli üni. tıp fak. hast. iyidir kardiyoloji konusunda.

siyami ersek, kartal koşuyolu kalp araştırma

sadece kalp için özelleşmiş hastaneler bunlar var mesela. bunlara gitmek iyi bir tercih olacaktır

kartal koşuyolu'nda kapakçık konusunda üst düzey doktorlar var. Özellikle Mehmet Özkan'a randevu al.

tanıdık doktor.
kolay kolay rapor vermiyolar yoksa.

Kişiden kişiye değişiyor aslında bu, bizim aile hekimi veriyordu daha sonra atanınca yerine gıcık bir kadın geldi vermemeye başladı. Bende ihtiyacım olan zamanlar özel poliklinikten gün başı 30-40 tlye almak zorunda kalıyorum.

Heyet Raporu falan yazdırmak istersen 300-500 tl arası değişiyor.

doktor komşun varsa aile hekimi olarak onu seçiyorsun, sonra gelsin raporlar.

dün de ilaç yazdırmaya gittim, yıllardır her ay vurulduğum penadur'u yazmak istemedi. "doğru bi tedavi almıyorsun, Florence Nightingale'e gitmen lazım, sistemde muayenen raporların da görünmüyo ama hadi bu seferlik yazıyorum" falan diye.

halbuki daha bu yaz muayene oldum Baltalimanı hastanesinde. E sisteme girmemişlerse o da benim sorunum mu? ona da şöyle diyor: "orda kardiyolog var mı ki? orası kalp hastanesi değil, güvenme. orda kim bilir nası eko çektiler sana. Florence Nightingale'e git." iyi amk, diğer bütün kardiyologlar boşuna çalışıyo o zaman.

ben değiştireyim dimi aile hekimimi, çok uyuz oldum kadına.

hastayım rapor verirmisin diyorum veriyor kadın

doktor olsam ben de regl sancısına rapor vermezdim..

tamam mutlaka zordur ağrısı da regl sancısı için rapor nedir artık lütfen ya...

bazısı hemen veriyor, bazısı çok zor. doktor olsam gerçekten hastaysa veririm. öbür türlü ben mesleğime saygı duymuyorum demektir.

bakın ama benim asıl sorunumu anlamadınız sanırım. herkes çatır çatır hiçbir hastalığı yokken rapor alıyor. ben gerçekten gidemeyecek durumdayken doktor bana "ağrılı regl dönemi hastalık belirtisi olabilir, bunun tedavisi var, git tedavini ol" diyor. e tamam kadın hastalıkları uzmanına gideyim de bugün şuan işe gidemeyecek durumdaydım, yine de rapor verebilirsin bu duruma. yani regl sancısı da gayet çalışmama engel olabiliyor, illa yalan söylüyor olmak zorunda değilim. kadın ama bana bilmişlik yapıyor "regl her kadının yaşadığı bir süreç..." filan diye.

Belim ağrıyor diyorum her seferinde veriyor :)

aile hekiminle iyi muhabbet kurarsan rica edersin yapar ama seni ilk defa görüyorsa bi de regl sancısı için işten kaytarmak istersen bunu kabul etmeyebilir ki gayet normal. ağrı kesici al git işine der. dediğim gibi samimiyet kurman lazım.

yukarıdaki yorumunun üzerine anladım ki aile hekimin puştluk yapıyor. sen onu değiştir.

regl sancısına rapor alınır mı diyenler regl sancısından bayılan kadın görmemişler muhtemelen. regl sancısı diye küçümsediğiniz şey bazen çok ağır olabiliyor.

aile hekimini değiştir bence. rapor vermediği için değil ama özel hastaneye git diyip durması yüzünden.

ben raporun r'sini söylemeden benimki raporu veriyor. odaya girerken "merhaba" diyorum cevap vermiyor, masaya kafasını dayayıp uyuyor filan. raporu aldıktan sonra teşekkür edip odadan çıkıyorum yine ses etmiyor. hiç yalan söylememe gerek kalmıyor o yüzden. ama ben de bu adamı sevmiyorum işte, tamam rapor veriyor da insan bir selam alır ne bileyim geleni insan yerine bile koymuyor adam.

regl sancısı gerçekten işe gitmeni engelliyorsa bir jinekoloğa git bence. altında yatan başka bir sebep olması ihtimalini düşündün mü?

ishal oldum dersen oluyor. beni hiç sektirmemişti doktorlar öğrenciyken.

şimdi kötü söz kullanmak da istemiyorum. tutayım kendimi.

rapor vermeyen doktor = çok bilmiş?

nasıl bir bağlantı?

bir de herkese veriyormuş da bilmem ne. 50 yaşında okuma yazma bilmeyen teyzeler de geliyor "dohtor beeey, ama kaynımın gızına verdiydiniz :((" diye, onların cehaletine veriyorum ama sizin neyinize vereyim bilemedim.

ağrı kesici iğne yaptırmak gibi bir ilk yaklaşım varken niye rapor yazsın? beğenmiyorsanız değiştirin aile hekiminizi. hiç kimse keyfi için usulsüzlük yapma hakkına sahip değil. önce rapor verip kadın doğuma görünün dese hastaların %1'i bile gitmez jinekoloğa. iyi yapmış.

ben geçenlerde ilk defa rapor aldım üniversitede. çok yoğunlardı, malum salgın vs, tek doktor vardı. 2-3 saat bekledim içeri girebilmek için, girdim ama o kadar hasta insanı görünce de vicdanım sızladı vs. neyse.

girdim, merhaba, çok yoğunsunuz ben de meşgul ediyorum ama... dedim. buyrun ne vardı dedi doktor, 1 saat sonra sınavım var dedim. rapor verdi

doktor her isteyene rapor veriyor - normal kabul edilmiş, sorgulanmamış başlangıç noktası
bu mantıkla sen isteyince de rapor vermeli çünkü hiçbir arızan olmasa da alabilmelisin
ama sana rapor vermedi hem de arızan var.
bu durumda doktor hatalı, yanlış

son iki kısımda derdini paylaşan bir insan var da temelde sorun olduğu için ne desem bilemedim herkesin çatır çatır rapor alması argümanı sana niye yarasın? sen de derdim yok bana da rapor verin diyebilirsin. belki alırsın hem.

kafa çok güzelmiş

bu kadar azarlanacak bir şey söylediğimi düşünmüyorum. bilmişlik derken doktorun tavrından bahsettim, ve doktorun tavrında ve davranışında bir sıkıntı olduğu bence açık. diğer açıklamalarımda da bahsettiğim gibi bir çok konuda fazlaca seçici davranıyor ve benim mağdur olmama neden oluyor.

tabii ki beni yargılayıp "herkese veriyor bana da versin" diyormuşum gibi benimle dalga da geçebilirsiniz ama bu ülkedeki düzensizliklerden menfaat sağlayan bir tek ben değilim. ben de kendi işimi görmeye çalışıyorum yalnızca. ki kimseye zararı olan bir davranış da sergilediğim yok.

O tür elbiseyi denemeden alman doğru olmaz. Nişantaşı'nda bir dünya butik var, bir gün ayırıp gezip beğendiklerini denersin, uygun olanını alırsın.

Çırağan'lık zengin değilim ama, 150 liraya kadar bir şeyler arıyorum.

forever new

www.forevernew.com.tr

www.olegcassini.com.tr

para hiç olmaz. gitmez o para başarısız olduğu bilgisi gönderen kişiye gelir.

para hiç olmaz. geri döner. dönmezse de az bişey uğraştırabilir.

cumhuriyet çok patırtılı gelmişti bana çalgısı çengisi, yakup ise ortam olarak çok keyifliydi, tabi üst katından bahsetmiyorum. zorla inatla yazın dışarda masa ayarlattık 2 kişi ve çok güzel vakit geçti gecenin ilerliyen saatlerinde müdavimleriyle muhabbet döndü vs. keyifli bir geceydi ama mezereri açıkçası öyle aman aman değildi benim için. taksimde meze konusunda tatmin eden tanasia diye bir yer vardı ama kapandı sanırım.
eleos var manzarası güzel diyorlar mezeleri de iyi olsa gerek. öyle patırtılı değilmiş ortamı. bizzat gitmedim bilmiyorum.

kesin adı sanı bilinmeyen ama mezesiyle ortamıyla hakkını veren bir yerler vardır ama heralde.
bakırköy'de "bizim dünyamız" olması lazım ismi, öyle bir yer duydum bildiğin meyhane ama sevgili ile gitmeye de müsait bir yermiş. daha deneme şansım olmadı bir araştır isterse.

Fıççın'ın belirli kısımları güzel olabiliyor. Bir 35'lik içip 2 fasıl dinleyip ucuza kalkabilirsiniz.

cavit ya da yakup derim ben. çiçek'i boşver. illa klasik olsun demezsen; en sevdiğim yerlerden biri latife hanım.

hani okuldasın? üniversite kütüphaneleri üyedir o databaselere. kütüphaneden öğren.

mimar sinan'dayım.

herhangi bi kuaföre git tavsiye istemiyorum saçımı kes de. tarif ettiğin kuaför henüz açılmadı.

iyi bişey istiyosan akg ve sennheiser.ama kulaklık görüşmesi olanlar bunlar kdr tecrubeli deil.creativelerde var mı bilmiyorum bakarsın

re-animator olabilir mi?