[]

Kent anayasasının gizli federasyonlaşma olmadığını kim söyleyebilir?

Aday Ekrem İmamoğlu'ndan bahsediyorum. (Yılmaz Özdil'in 12'den vuran yazısı hatırlatılır: "Guguk Kuşu Y-CHP": www.sozcu.com.tr)

CHP'yi anti-TC yapmaya devam, aferin. Atatürkçüleri disipline gönderip partiden attınız, kendinize parti kurmak yerine bu partiye sızdınız ki ülkenin en büyük muhalefeti bu bilinçsizlikle içinizde de erisin gitsin, "barış açılımı" vs tekrar hortlatmak mı dersin, Demirtaş Türkiye'nin kuyruğu elinizde kalır derken, Pervin Buldan bildiğin PKK teröristini ziyarete giderken, HDP'yi meclise geçirmek mi dersin, yönetim kadrona blok listenle sokadurduğun şeriatçısı etnik ayrılıkçı Kürtçüsü, tarikatçısı kim varsa alıp Atatürkçüleri ihraç etmek mi dersin, sözümona muhalefet partisi iken ve tüm Türkiye'yi halkçılık, milliyetçilik, inkılapçılık, devletçilik,cumhuriyetçilik, laiklik ilkeleri üzerinden temsil ederek muhalefet yapman programın ve orijinin gereği iken zaten meclise soktuğun HDP'nin klonu olmaya devam etmek mi dersin... halkı ülkeyi bölme önerilerini çeşitli adlar altında temcit pilavi gibi öne sürerken utanmadan, ısrarla sağın kucağına atmak mı dersin.... e sen sol değilsin ki zaten. Böyle TESEVci, Sorosçu, kendi ülkesi hariç her yerde etnik kışkırtma yaparken, başka ülkelere önerdiğini asla kendi ülkesinde yapmayı önermeyen Sosyal Demokratçı, Yeşilci falansın...

uzar gider.



sorular:

1. Kent Anayasası ne demek? Anayasayı dışlamayacaksa, özerkleşmenin önünü açmayacaksa adı neden "anayasa"? Yasalar vardır, bir de anayasa vardır. Bu söz oyunu neden? Bu ülkenin anayasası zaten her ilin anayasasıdır, ne saçmalıyorsun, Ankara'dan yönetilemez ne demek, millet meclisinde bir partidesin, meclisi mi reddediyorsun? TC'yi de redderdiyorsun?

2. Böyle bir şey olursa devamı başka TC bölgelerinde şehir-şehir veya bölge bölge neden gelmesin? Kanun anayasaya AYKIRI bir biçimde kent anayasasını tanırsa, bunun emsal olmasını ne engelleyecek?

3. 6 ok umrunuzda değilse, AKP'den farkınız ne? Herkes kendi derdindeyse farkınız ne? Neden bu halk sırf TC vatandaşı olarak Türk, köken olarak da Kürt olan halkımızın bir ksımını temsil etmek iddiasındaki 3-5 Osmanlıdan kalma şark kurnazı hacıağa tefeci bezirganın timsah gözyaşı için, herkes de çoktan Türkiye'nin her yerine yayılmışken bir o şehrinden, sonra da bir şu bölgesinden vazgeçsin?

Böyle anayasa teklifleri ekonomik özgürlüğünü kazanmış bir ülkenin insanı iseniz, yıllarca üzerinizde oynatılmamış oyun kalmamasının aksine, kendinizi (dolayısıyla) anayasanızı koruyabilmeşseniz, kısacası bir ulus bilinci zaten oluşturabilmişseniz yapabileceğiniz şeyler. Sizin hayaliniz neden Condoleeza Rice'ınki, Samuel Huntington'ınki, Woodrow Wilson'ınki ya? Sizin bağlılığınız bu ülkeye değilse neden vatandaşısınız bu ülkenin? Kimse kollarını açıp geleydin demediği, geleceksen önce benim için oranın anasını ağlatacaksın, bana sürdürülebilir kaos zemini yaratacaksın, bir doublespeak oluşturacaksın, muhalefeti içine sızıp kuşatarak etkisiz hale getireceksin dediği için mi?
Ki meclisteki her parti böyle ha, ben CHP'ye hesap soruyorum çünkü sizin bunları yaparak bu partinin adını taşıma hakkınız yok, sizi destekleyen tabanın kendine CHP'li deme hakkı yok.
Bu ülkeden başka gidecek yeri olmayan halk, ülkeyi bölüp suyunu toprağını tabii veremeyecek, çocuklarını göreve gitsin ölsün sonra ülkeyi tepsiyle versin diye göndermiyor insanlar.

Siz sizden başka herkesin pahasına bu kararları alma hakkını partinize verirseniz, partinizdeki şeriatçıyı, ayrılıkçıyı, tarikatçıyı en yüksek kadrolara blok listeyle getirdikten sonra -artık çarşaf da fark etmez bu olunca- Atatürkçüleri partiden ihraç ederseniz, pardon, neyin muhalefetini yapıyorsunuz ki? Tekrar söylüyor ve soruyorum: Halkçılıktan, milliyetçilikten, inkılapçılıktan, cumhuriyetçilik, laiklik, devletçilikten oluşan bir altı ok sembolü olan partide, "ok" deyip geçmenin rahatlığıyla olsa gerek, "altı ok geride kaldı" mealinde lafları geçmişte söylemiş bir genelbaşkanla, siz neden bu partidesiniz ve neyin muhalefetini yapıyorsunuz?

Halkı sağın kucağına atacak kadar halkın aleyhine politikalar güderken sizi kim besliyor?

Sizin partiniz var ve adı HDP zaten? Soktunuz da meclise, CHP'ye girip yaptınız bunları bravo. İki operasyon şak şak, ki Kenan Evren'i göz önüne alırsak CHP ile oynanmayan bir vakit yok zaten.

Neden Türkiye Anayasası ile oynayabilmek için her an, her saniye, artık halkın buna ifrit olduğunu ve sırf bu yüzden oyu azalan bir iktidar partisine tekrar oy vermeye başladığını görmüşken ve biliyorken inatla girişimde bulunuyorsunuz?

Neye güveniyorsunuz? Bu sorunun cevabının Türkiye içinde bir şeye güvendiğiniz olmasının imkanı olabilir mi?

Savunduğunuz şeyler kimler için uzun vadede temelli, prensipte yani anayasada garantib ir kayıp anlamına gelmiyor, kimler için geliyor? Bununla ne başarılacak?
Nasıl bir gerekçeyle? Hangi uzun dönem stratejisine dayanarak? Hangi önkabullerle? Hangi yuvarlak olmayan laf ve varsayımsal olmayan gerekçeyle?

Sırada ne olacak, anayasa varken her il kendine anayasa mı çıkartacak?

Federatifleşmekten bahsetmeden federatifleşmek başka nasıl olur, İmamoğlu'nun laf cambazlığındaki fonksiyonellik blincinizde mi* değil, umrunuzda mı değil?

 
@buraryu: TESEV'e gelen paranın %20'si Soros'tan.

www.timeturk.com

Soros'un şartlar dikte etmeyeceği ülkenin iş adamlarının örgütlerinden birine bu bağışı yaptığını aynı yerden biri söylerken siz konuşmaya devam edebilirsiniz buraryu kim tutar.

bunlar da Soner Yalçın'dan gelsin:

odatv.com
www.sozcu.com.tr
www.sozcu.com.tr
  • godoşu beklerken  (28.12.18 22:36:24 ~ 23:01:48) 
Ajdjskakd yahu bu standart yerel yönetim goygoyu niyet belgesi gibi bir şey işte. Ne alakası var federasyonla falan. Federasyon yerel seçim kazanılarak kurulur mu abi komplo teorisi okumanı azalt bi miktar toksisite yapmış sende.


  • dox  (28.12.18 22:40:29) 
komplo teorisi mi?

ya yazık, en güzel öğrendiğiniz şey şu zaten. ilginç şekilde bana hangi konuda komplocu dendiyse yanılındı. yalnız daha da acayibi hiçbirisi yamulmuyor arkadaş. utanma falan yok. "ben öyle dememiştim ki" var. "ama ama" lar var.

ya beni geçtim,

kent anayasası lafını ciddiye alamıyorsan sende bir sorun var bence.

adamın bundan bahsettikten sonra dünyayı çekmek demesinden uyanmadıysan ona da tamam. neyse zaten anlatamayıp ehemeheleyene abstrakt sevgilerimi yolluyorum her türlü.
  • godoşu beklerken  (28.12.18 22:48:05) 
(okumadım)

"beylikdüzü'nden yazıyorum. imamoğlu geldi burada seçimi kazanınca anarko kominizan bir rejim kurdu. kendisi zaten neo-menşevik bir leninist olduğu için fraksyon çatışması çıktı. bizim evleri devletleştirdi. millet aç"

bu mektubu bir şişenin içinde balıkçılar bulmuş beylikdüzü kuzey kore gibi kapalı bir rejim olduğu için ancak böyle haber verebilmişler dikkatli olmak lazım gizli fedaratifçiymiş diyollar...
  • anon1m  (28.12.18 23:06:23) 
İmamoğlu'nun adaylığını savunuyor değilim ama eleştirileriniz yüzeysel.

1) Ben de size sorayım: Yerel yönetim ne demek? Kent konseyi? Ya da mahalle meclisleri? Fatsa'nın üzerinden 30 yıl geçti, Porto Allegre yerli yerinde. Ovacık da öyle...

Dünyada bir anti-kapitalist bir yerelleşme eğilimi var, yeni de değil elbet ama bizdeki yankısı Gezi ile birlikte arttı. Şimdilik üstüne ölü toprağı serilmiş Gezi'nin bağlanacağı olumlu geleceğin bir yanında belki de bu eğilim olabilir. TESEV gibi kötü veya iyi niyetiyle cehenneme giden taşları yolumuza döşemiş yapıların desteği ya da söz konusu yerelleşme eğiliminin merkezî iktidar hedefinden kopukluğu yine de onun kent yönetiminde bir model olarak benimsenemeyeceği sonucuna götürmesin bizi.

Meslek odaları harıl harıl yerelin kendi ihtiyaçlarını öne koymanın, bu ihtiyaçlarla özelleşen yönetim modellerini işaret etmenin peşindeler. Şehirlerin büyümesi; kapitalizmin ve dolayısıyla merkezileşme eğiliminin ifadesi olan ulus devletler için böyle zorlayıcı çelişkiler meydana getiriyor. Tüm bunlara gözümüzü kapasak bile "Yerel yönetim" meselesi, nicedir yap-boz muamelesi gören, yeşilinden olan, nufüsu 15 milyonu bulan, su için Melen'e kadar eli uzanan İstanbul için hayati önem taşımıyor mu?

2) Anayasalar "tarihsel"dir.

3) İmamoğlu'nun derdini kestiremiyorum. Yalnız birinci cevabın sonunda bahsettiğim yerel yönetim temalı çalışmalar CHP'nin etkin siyaset yapan kitlesinde -doğal olarak- bu yönde bu talep oluşturuyor. Üstüne İl Başkanlığı koltuğunda, -şimdi her ne kadar paramparça olsa da- Birleşik Haziran deneyiminden gelen Kaftancıoğlu oturuyor. Adaylığın böyle bir damga taşıması doğal.

Anlattıklarımdan sonra daha anlamlı sorunun şu olduğunu düşünüyorum: Aileden müteahhit olan biri, eleştirel, çevreci, insancıl bir "Kent Anayasası"nı nasıl hayata geçirecek?
  • hikmet iv  (28.12.18 23:06:40 ~ 23:09:37) 
anonim: çok tatlısın, yarı fabrikasyon olışumlarla dalgasını geçtiğin fraksiyonları değil de, etnisite bazlı on türlüsünü(fraksiyon) burada zamanında geliştirmiş olup 80 darbesinin mağdurlarının beyin hasadını da bir güzel yapan, sonra TKP'nin bile "he abi" moduna girmezse parti kimliğinden olacağı zannını yaşayacağı kadar solun otoritesi/ terim eşkıyası olmuş adamcıklardan bahsedeysin daha espirikli olurdu?

etnikçi faşo ağa sözde sol bluescularının arasında ne idüğü belirsiz bir tanesinin İstanbul'un zaten bir anayasası (TC anayasası) varken yasama yetkisi arzulayan bir tür belediye fantazisi yaşamasının dahi boyut değiştirmek olduğunu anlamayadur, "Ankara'dan yönetilemez" demek özerklik istemektir, oldu mu canikom. TBMM yönetemez, diyor, ağzından çıkmış, geç kaldın.
  • godoşu beklerken  (28.12.18 23:36:30) 
Ciddiye alınacak bir yazar değil. Chp ile ilgili dedikleri doğru ancak garip değil. Bağlamından çıkarılan ilk parti CHP değil, CHP'nin ilk farklı yöne direksiyon kırması değil. Kemalizm'e bel bağlamasından iyidir bence şu konjonktürde. Zaten AKP, MHP oraya oynuyor, bir partiye daha gerek yok. Topoş akımlar diyebileceğim yeşillerimsi, birleşik haziranımsı, gezimsi, (trans, lgbt, toplumsal cinsiyet geyikleri) modları ben de beğenmiyorum ama mecliste denge faktörü olması açısından bu tipleri kemalistlere an itibariyle tercih ederim.

Federatifleşme kendi başına iyi yahut kötü bir kavram değil. Kürdistan'ın kurulmasından çok korkuyorsanız federatifleştiğiniz halde de bunu engelleyebilirsiniz. Dünyada lokalizm trendi yükselişte ve ulus devletler bunu engellemek için ellerinden geleni yapacaklardır. Yalnızca bizim sorunumuz değil bu da. Tüm taraflar için sancılı geçecek bir süreç.

Kent anayasası kavramından bir komplo çıkarılması gerektiğini düşünmüyorum. İstanbul sözleşmesi diye tırt bi mevzu vardı ona selam çakıyorlar heralde. Gezi ruhuna. Bu kadar dertlenmenizi de anlamadım. Tüm bu bahsedilen olaylar da CHP teşkilatının içinde genellikle yasal sınırlar içinde gerçekleşen şeyler. Beğenmiyorsanız ya içerde mücadele edersiniz ya oyunuzu değiştirirsiniz. CHP kemalistlerle de kemalistlersiz de leş bir organizasyon an itibariyle.
  • Zeth  (29.12.18 00:27:53) 
hikmet iv, teşekkür ederim bir tane cevap geldi:

hikmet iv:

1. Bu biraz "Kobani-Stalingrad"(gülerler o doublespeak mucitlerine) hesabı oldu sanki,. Fatsa neresi, İmamoğlu ve İmamoğlu CHP'si neresi? Ben yaptıkları yapacaklarının teminatı olan ve fikir olarak en ufak bir halkçı endişe gütmeyen ama o role bürünen insanlar görüyorum.

Ama asıl fark o değil. Fatsa'ya girerseniz zaten mevcut devlet gücünü kullanmadan, dolayısıyla devlete ama iyi ama kötü bir sebeple karşı gelen gençlerin kendi denemelerinden, kalkışmalarından bahsediyorsunuz. Başarsalardı, adı devrim olacaktı. Ama çok geçerli, öngörülebilir sebeplerden başaramadılar.


Bu adam ise, gücü anayasa ile tanımlanan, TBMM'nin içinde yer alan partinin bir adayı olarak, henüz anayasanın belediyelere vermediği yetkileri kullanmaktan bahsediyor. Bu arada bu yetki anayasada tanımlanmadığı için (yanlış biliyorsam biri düzeltsin ama hiç sanmıyorum) ancak kanun düzenlenerek böyle bir yetki çıkarabilecek tek merci olan TBMM'yi de tanımıyor. Tabii şimdi Başkanlık sistemi yüzünden bu teklifi Erdoğan çok kolay verebilir ama adam İstanbul'u TBMM yönetemez diyor.

Yani sonradan tanımayacağı gücü şimdi tanıyarak yetkisini istiyor. Bunlar tabii CHP iktidar olur da yasa değişikliği sağlarsa o zaman girişeceği şeyler, önce o kanun değişikliğini onaylatması gerek ama daha oylaması yapılmamış şeyin kazanılmış sonucunu ilan ediyor.

Kaldı ki yerel çıkarlar devreye girdiğinde AKP'den de CHP'ye akışlar olacağını, HDP'ye ek olarak oylamayı pastadan pay umarak destekleyebilecekleri gayet muhtemel.


Anayasanın tabu maddeleri belliyken Türkiye'nin illerinin yönetimini yerelleştirelim mi sorusu bir ilin kaynaklarının ne kadar kullanılacağını belirlemek, hangi yatırımcıya nerenin gideceğini belirlemek vs. gibi aslında zaten özerklik elde edildi mi kazanılan hedefleri gizlemektir.

Bu özerkleşelim mi sorusu oluyor, her şeyden önce. Yani İstanbul'dan kocaman bir ırmak geçseydi, onun sınırları içerisinde nasıl kullanılacağına İstanbul
karar verecek, öyle mi? Ne kastediliyor sizce yerelleşmekten? HAangi yetkiler ne ölçüde genişletiliyor, hangileri yoktan var ediliyor, hangileri toplumun geri kalanının elinden alınıyor?

Meslek odalarının vesairin nasıl da bu fikre ısındığı ile halkın çıkarının ne olduğu alakalı olgular değiller. Birbirleriyle çelişebilirler de.

Yaptığınız eleştirinin her yanında insanların objektif olarak iyi niyetle ve bilgiyle karar verdikleri varsayımı var. Bugün moda olan önemli değil, en temel sorulara ne cevap geliyor o önemli.

Yerelleşme anti-kapitalist olmaz, kalabalığın çıkarına olan şey anti-kapitalist olur. Yerelleştiğini söylediğiniz devletlerden gelişmiş olan federe devletler bile kendileri ulus devlet gibi davranırken kendi ülkesini, özellikle eğitimi mahvedilmişken, devlet tarihinin en büyük borcuna batırılmışken, Atlantik tarafından sürekli haksız tavizlere zorlanıyorken kendilerinin bile uygulamadıkları şeyleri Türkiye'nin uygulamasını olumlu görmeniz bana mantıksız geliyor.

Bu devletler aslında politik kararlarına bakıldığında, gayet ulus devletleri:

i-Gerekirse 2008 krizinde olduğu gibi devlet, kamu kaynaklarını büyük şirketlere aktarmak suretiyle liberal ekonominin prensiplerini bir anda hiçe sayarak, halkı değil de batmış kapitalistleri kurtardı ve bunu halkın cebinden ödeyerek yaptı. Dünyada herkes böyle yapınca ne olmuş mesela, balonlar milletin sırtında patlatılmış. Bankalar da büyümüş olarak çıktı. Ve bu dalga dalga yayıldı. İzlanda'yı bile batırdılar. Dünyanın kişi başına düşen zenginliği en fazla olan ülkelerden birini.

ii-ABD federasyon olabilir ama Teksas kendi ekonomisini ne kadar istese de tek başına yürütemiyor, ayrılmak isteği kanlı bir şekilde bastırılmıştı zaten:
www.texastribune.org
"
The Fight

In 2010, the Obama administration passed the Dodd-Frank Act to avoid an economic collapse like the 2008 financial crisis. Title II of the reform law established the Orderly Liquidation Authority, which can liquidate large financial institutions, including the Texas Treasury Safekeeping Trust Company, which invests and manages assets for Texas agencies. Attorney General Greg Abbott filed a lawsuit in federal court challenging the validity of the new authority. Ten other states have also challenged the financial reform, and private plaintiffs include Texas' State National Bank of Big Spring.
"
Adamlar eyaletlere verdikleri rahatlığı kanunlar geçirip geri alıyor gerekirse.
Ha biz bunu da yapmayız, vermeye devam ederiz. Kafa kendi evini temiz ve rahat tutup sitenin içine çöp atmak bizde çünkü. O site herkesin ama.


iii. Almanya bütün bölgelerin iç yönetimlerini bağlayan yasaları meclisinden gayet rahat geçiriyor. Bu arada bu federe yönetimler üstü parlamento yasaları tabii çok ciddi süreçlerden sonra oluşuyor, adamın tekinin "özerklik teklif etmeden özerklik yaşatacağım"a varan sözlerinden bunun bir süreç değil oldu-bitti hayali olduğu da anlaşılıyor.

Ancak ters bir örnek de var, buyrun: www.ensonhaber.com (sınırsız yetkili Bavyera polisi yasasını eyalet meclisinin onaması)

Bir şehirde kimler en çoksa o yaşamı belirleyecekler. Zaten bizim durumda da biraz bu uyanıklık da var. Türkiye'yi kabile devletçiklerine çevirmek için harika fikir, şehirler ve kaynaklarını sömürmekten başlamak. O yetkiyi verdiniz mi, sömüreni de çıkacak zira.

İstanbul'a edilen muameleden ben hiç memnun değilim. Ancak bu adamın dediğini olanaklı kılacak yasayı bir gün biri teklif eder de geçerse, diğer tüm şehirlerin başına yavaş yavaş aynı şey gelecek.

Siyasi birlik diye bir şey var. Tekkeyi bekleyenin çorbayı içmesi bu ülke operasyonları ardı sıra yediği için mümkün oldu.

Bir de lütfen, bütün "ulus"lararası ilişkilerin "ulus"lar üzerinden yürüdüğü,
anayasanın ve ekonominin iç ve dış politikayı belirlediği bir dünyada, ulusun gerekliliği kabul olunduktan sonra etki alanı mı tartışılıyor?

2. Asıl ulus tarihsel. Ulus tarihsel bir olgu. Üzerinden atlayıp, dünyadan izoleymiş gibi bir sistem kuramıyorsunuz. Yönetim şekliniz, anayasanız, bir ulus olduğunuz için var. Anayasa tarihsel demek, biri gelir devirir başka bir ülke başka bir anayasa olur, demek. Ben halkla çıkarı bir olmayan adamların anayasayı geçmişin bir şeysi haline getirmesi girişimine devrşim değil operasyon derim. Devrim Fidel Castro'nun, Atatürk'ün yaptığı gibi olur. Arkasında bütün halk olur, temsili ele geçirmiş üç beş uyanık değil. Temsilin arkası dolu mu değil mi bir savaşta anlaşılır zaten. Ben TC'nin o yoldan zaten geçtiğini düşünüyorum. Birilerinin deneyselliğiyle değil, önce halkı eğiterek, sonra her şeyi yıllarca tartışarak, raporlar oluşturup kamuoyuna sunarak olur bunun samimi yolu. Bütün sözde muhalif gazetelerin aynı sıcak naneyi servis etmesiyle, çakma sivil toplum örgütleri yani paravan veya fon şirketlerin de bunları desteklemesiyle, gizlenen başka ülke vatandaşlıklarıyla olmaz. Yukarıda dönüşümünü özetlediğim bir parti bunu hiç yapamaz. Bunun aday edeceği adam zaten yapamaz, yapsa aday edilmez.

O nedenle böyle inşaatçı olur. Olmasa sivil toplumcu falan olurdu, yarısı Brookings'e varan, Rand ve benzerlerine varan, paravan şirketler üzerinden obfuscation yapan örgütler.

Yani kanla kazanılan zaferle kurulan ülkenin yasasını değiştirmek bedava değil,olay geç olsa da anlaşıldığında bir o kadar "tarihsel" olur. Kendisine verilen yetkiyi alıp, yetki veren müesseseyi aldığı yetkiyle inkar etmek hükümet değil bildiğin rejim değiştirmek, devirmek.

İstanbul'un bağımsız olarak yer aldığı fantazi ABD hariştasında Kürdistan ve Ermenistan da vardı. Nasıl bir anti-emperyalist tavırsa ulus küçültmek, bunu bizden emperyalistin feriştahı ABD istiyor zaten onyıllardır. Manidar.
Yönetim ulus büyüyünce küçülür:

Ulusları küçülterek değil birleştirerek yönetimleri çoğunluğa hizmet edecek şekilde küçültürsünüz. Derdiniz çoğunluksa tabii. O dönem başlayana kadar ne dense boş. Ben dini de kabul etmiyorum ama bu kavram şemasının yarattığı etkiler söyleyeceğim her laftan daha gerçek. Kendi realitesi oluşmuş durumda. Neyse ki artık pek çok ülkenin takmadığı ama ne yazık ki geri kalsınlar diye başka ülkelere onları laikken birden şeriata gömerek taktırdığı bir içtihadı var.

3. Biz homojen değiliz, çoklu etnik bir kültürümüz var. Dinin siyasi etkileri hissedilir boyutta. Zenginle yoksul arasında uçurum var. İç üretim bitirilmiş vaziyette. Borç gırla. İhracat köreltilerek sıfıra indirgendi. Açık veriyoruz. Bu durumlar altında yerelleşmek istemek "ben ayrıcalıklarımı korumak istiyorum,siz bokunuzda batın" demek,çünkü ancak ortalamadan iyi durumda olan ayrılmak ister. Yoksa bu adam yurtdışından yatırımlar getireceği İstanbul'da yok edilen florayı mı canlandıracak? Siz de dediniz. Adam müteahhit. Büyük yetkilerin verildiği yerler ve temsilcileri küçüldükçe keyfiyet artar ve engelleyemezsiniz. Adam ne söz verir, ne yapar bilemezsiniz. Yaptığında iş işten geçmiş olur. Kanunen o merhale aşılır geri alana kadar ülkenin canı çıkar vs vs.

CHP Batı'nın ekonomisini iyileştirmeye hizmet eden ideolojik bir aygıta dönüştürülmemiş olsaydı, bu güne gelen yollardan zaten geçmezdik.

Birileri Kılıçdaroğlundan önce halkı kine teşvik eden şiir yazdığı için ceza almış bir insanı hapisten çıkarmaya yardım etmezdi.

Sonra o birileri kasetle alaşağı edilip adam gibi ekranda konuşma süresi alınamayan bir zamanda, yerine, önceden Dengir Mir ve Melih Gökçek'i alt etmesi için eline verilen dosyaları kullanarak CHP başkan koltuğunu garantileyen KK'nu geçirmezdi.

Sonra bu adamın, herhangi bir "saflığı" olamayacak, işi kazandığı paraları politika değiştirmeye adamak olan, kurumsal varlığı olan, işi dünya ülkelerinin iç politikalarına kah spekülasyonla kah sivil toplum örgütleriyle karışmak ve yönlendirmek olan Soros'un fonladığı bir organizasyona üye olmazdı.

Bunlar masumiyet değil. Bunlar taraflar.

Daha sonra bu adam verdiği çarşaf liste sözünü bozup CHP2nin içini alayı anti 6 ok tiplerle doldurmazdı. Lanet herifler idealist birer komünist değiller zaten, adamlar bildiğin tarikatçı, şeyh-şıh, etnik ayrılıkçı kışkırtmacı falan.

Ağıclarından çıkan her şey ABD ve Avrupa'nın yapmamızı istediği şeyler. Hani dünyadaki 4 kıtaya yayılıp anasını ağlatmış, yerli nüfusu süpürmüş Batının vahşi kapitalizminden bahsediyoruz. O dönemde kim o kadar gelişseydi bunu deneyecekti, insanın hamuru adiliği iyilik kadar barındıran bir şey. Kimse melek değil. Şartlar olgunsa, her şey olabilir.

İşte bu adamlar kendi ülkelerinde adeta federasyonu hiç kılmış federasyon üstü parlamento yasalarını geçirmişken, kendilerinde var olan tabuları bizim silmemizi istiyorlar. Bizim anayasamız onlarınkine hiç benzemezken ve biz öyle bir ön hazırlık yapmamışken ve işin ilginci, sürekli false flagler düzenlemeseler, yapacağımız yokken, yapmak istemezken.

Bu nasıl olabiliyor. E her ülkenin haini var, haini bulup besleyen maçı alıyor. Biz şu zamana kadar bulunan ve beslenenlerle yönetildik ve CHP'nin bu ülkenin kurucu partisiyle zerre alakası yok, o partinin içi dahi sağcı ve padişahcı kaynamış osla bile.

Tüm bunlar nedeniyle, bana dünya gidişatını çok yüzeysel şekilde genelleyen sizmişsiniz gibi geliyor.
Şartlar kendi çözümlerini oluşturur, kalıptan çıkmıyor bu çözümler. Bir kere kendi toplumunun en önemli sosyal, tarihsel ve kültürel parametrelerini ve ulusun içinde bulunduğu realiteyi bu ülkelerinkiyle bir saymak gerekir, bunu varsaymak için; bu da tamamıyla yanlış olur.
  • godoşu beklerken  (29.12.18 01:51:40) 
Dostum @hikmet'e yazmışsın ama olur da genç bir arkadaş okuyup afili kelimelerden etkilenir diye yazıyorum. O kadar anlamsız konuşuyorsun ve kullandığın kavramların ne anlama geldiğini(anayasa, federal devlet, federe devlet, meclis, parti...) o kadar bilmiyorsun ki.

Bunu anayasa hukuku alanında doktora yapan biri söylüyor. Bence hakaret olarak algılama. Değerlendir.
  • Zeth  (29.12.18 02:15:51 ~ 02:24:45) 
Ben Gezi'ye de katıldım, LGBT gittiğinde de bulundum - hoş çok sağlam bir korsanlıkla Lice-Medeni Yıldırım protestosuna dönüşmüştü, elin gay pride'a da geldiği yer. Ne diyorlardı ona şimdi doğru mu söyledim hatırlamıyorum.

Kemalist derken Atatürkçüyü kastediyorsanız, ben Atatürkçü olarak, sizin gibi konuşan birinin CHP2nin yeni halini sevişini anlayabiliyorum.

Zaten etnik ayrılıkçılar AKP'den, rant var diye CHP'ye geçmeye çalışanlara bozuluyorlarmış. Yiyiciler bir tarafa dolunca, böyle bir spontan difüzyon gerçekleşmiş ahahah nediyeyim. Yok birbirinizden farkınız.

Ben bu soruyu soruda da belirttiğim gibi aslında CHP'ye, CHP'yi değiştirmeye çalışmadan, eski ilkelere sadık olan insanlar adına mücadele vermeden inanan, eskiden gelen CHP seçmenine çatıyorum. Şimdikilerin gaspettiği CHP'nin derdinin ne olduğu belli olan kitlesine değil.

O nedenle beni neyin gerdiği sizi germiyor yani. Germesin. Gerek yok.


2008 krizi trendleri yaratan ve trendlere inananların sıçıp batırmasının itiraflarıyla dolu bir krizdi(IMF, Dünya Başkanları veya danışmanları Stiglitz, Krugman, Piketty gibi adamlar veya serbest piyasa manyağı Fukuyama). Papağan gibi neyin in neyin out olduğuna değil şartlara göre sonuçların da değiştiği durumları anlamaya odaklanın bence. Modayı takip etmekle düşünebilmek pozitif korelatif olaylar değil.

Son olarak içeriğe ilişkin söylediğiniz her şeye dair: şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler.
  • godoşu beklerken  (29.12.18 02:39:24 ~ 03:15:44) 
ya zeth anayasa hukuku okuyorsun da ben de başka anayasa hukukçularını takip ediyorsam onlar da sana katılmıyorsa ne olacak?

yani ben süheyl batum'u ciddiye alırken osman can'ı hukukçudan saymam, saymak için hukukçu olmaya gerek duymam. yani süheyl batum'u da yeterince dinledim, sabih kanadoğlu'nu da ekleyebilirim.

hani atom fiziği okumamışsın, anayasa hukuku okumuşsun. söyleyeceksen bir şeyi söylersin, boş işler saptayıcısı trendy kişiliğin zorlansa da.

okuduğunuz bölümü söyleyerek otorite kurmaya çalışmayın düşüncenizi yazın. bir de, hani bunlar sosyal bilimler, daha yeni ekonomi kitapları yazan dünya bankası yönetmiş adamların özeleştirilerini yazdım zaten?

şunu da söyleyeyim. burası duyuru. ben akademik kuruluşlara sosyal bilimlerde veya sosyal ağırlıklı bölümlerde zerre saygısı olmayan biriyim, kendi beynim var. o yüzden ben bunların "batırdık" diyeceğini tahmine debiliyorum ama trendy çocuklar edemiyor. herkes kendi çıkarını sistematiğe kavuşturup textbook hazırlayınca, aynı müfredatı tüm ülkeye verince insan dinamikleri, enerji yasaları vs değişmiyor.

burada bana neyin benim hakkım olduğunu söyleyen şey sana ne öğrettikleri değil, benim vatandaş olarak söylenene baktığımda en kötüsünü düşünme yükümlülüğüm ve bunun doğuracağı sonuçları hem yaşayacak hem de seyretmek zorunda kalacak olmam. ben hakkımı doğrudan parlamentonun varlık sebebinden alıyorum.


cafcaflı bir kelime kullandığım yok, sana öyle geldiyse vay haline.

bu kadar cevap vereceğine düzeltme yapmıyorsan da bir yerlerden ses geliyor demektir yapacak bir şey yok. (bunu hakaret olarak algılama ya paylaş ya sus)

dostum falan da çok trendy bu arada. olur a bir genç arkideş okur.
  • godoşu beklerken  (29.12.18 03:09:42 ~ 03:25:22) 
@godoşu beklerken:

1) İmamoğlu'nun İstanbul'u bir Fatsa -ya da diğer örnekler...- hâline getireceğini söylemedim. Sadece konuşmaya, Şehir Anayasası gibi, yakın tarihteki yerel yönetim deneylerinin belki çeyreği etmeyecek ama şu canavarlaşmada kazanımımız olabilecek bir girişime federasyon kuruntusu ile karşı çıkan birine tarihsel örnekleri hatırlatarak başlamam gerektiğini düşündüm: Fatsa, Porto Allegre, Ovacık gibi örnekleri bu yüzden sıraladım. Çünkü bana kalırsa, en sonda da söylediğim gibi, İmamoğlu'na ya da Şehir Anayasası'na dair eleştirilen odağı mavcut anayasanın elden gideceğine dair bir telaş değil, İmamoğlu'nun ve partisinin neden daha fazlasını yapamayacağı olmalıydı.

Kentteki sorunlar ve yerel yönetimler üzerine yapılan çalışmaların bugünkü sıklığı "moda" gibi çoğunlukla ihtiyaca dayanmayan furyalara benzetilemez, üstelik burada benim "yerelleşme" diye andığım eğilimi zaten federasyonlaşma değildir. Bu çalışmalar ihtiyaçtan; şehir kaynakları kötüye kullanıldığından, hesap sorulabilirlik ortadan kalktığından, üçüncü köprü ve çevre yollarının yerleşime açacağı kuzey ormanları tarihe karıştığında soluyacağımız havadan, Kanal İstanbul gibi bir proje gerçekleşirse Marmara Denizi'nde canlılık sona ereceğinden dolayı filan yapılıyor. Karar süreçlerine halkı katma kaygısı keyfî değil, kopup giden, "temsilcisine" yabancılaşan iktidarı -ki bence bu teknik olarak tüm iktidarlardır, daha fazla yabancılaşan diyelim...- dengeleme girişimidir. Bu yüzden bu çalışmaların yakıtı tam da aradığınız "halkın çıkarı"dır. (CHP'ye ya da İmamoğlu'na iyi niyet atfediyor da değilim fakat STK'ları, meslek odalarını, buralarda söz konusu başlıklarla uğraşan bilim insanlarını "çoğunlukla" iyi niyetli buluyorum, bu da onların yüzü suyu hürmetine değil, yaptıkları çalışmalar sebebiyledir.)

Yerelleşme tam da "anti-kapitalist" olabilir. Bu garabet kavramı bilerek kullandım, bir eleştiri içeriyordu. Karşıt olduğu şeyin yerine bir alternatif koyamadan "anti-kapitalist" olabilir ancak: Ara sözlerden birinde de belirtmiştim, günümüzün yerelleşme hareketlerinin iktidar mücadelesi ile bağı zayıftır, şayet başarıya ulaşırlarsa çelişkileri azaltırlar, merkezî iktidarı alıp üretim ilişkilerini düzenleyemezler çünkü çoğunlukla, bu yüzden de "sosyalist" olamaz, düzen içi kalır. Ovacık istisnai bir örnek... Yine de bu arazlar, insanların kendi kentlerinde karar alma süreçlerine katılacağı bir yerel yönetim anlayışını savunmayacağım anlamına da gelmez.


2. Ulusun ve ulusal devletlerin etki alanı da, gerekliliği de tartışılabilir, bu siyaset ortamında bunlara karşı pozisyon alarak da var olabiliriz. Din için de bu geçerli... Tarihten, hiç yırtılmaz zannettiğimiz perdeleri yırtarak bugün bize düşünme biçimleri aramağan eden sayısız kahramanı tutup çıkarmak istemiyorum tekrar.

Ben "tarihsel" sözcüğünü, genelde özcü benimsemelere karşı olarak, bu örnekte ise değişmez sandığınız anayasanın geçiciliğini anlatmak için kullandım. 61 Anayasa'sı yürürlükteyken "İşçi Anayasanın Bekçisidir" yazılı bir pankart açmanız tutarlı olabilirdi. Bunu bir de bugün düşünün... (Bir devrimci olarak şunu söylemek isterim: Castro'nun ve Mustafa Kemal'in arkasında "tümüyle" halk yoktu. Bu isimlerin iktidarında pek çok değişiklik kalabalığa rağmen uygulanmıştır, eğer devrimi yalnızca bir "an" olarak değil öncesi sonrasıyla, "kültürel devrim" tarafıyla da anlıyorsak bunu kabullenelim. Girişte Devrimci Yolcular için "Yapsalardı devrim olacaktı" dediğiniz için, "Yaptılar ve devrim" oldu gerçeğini de göreceğinizi umuyorum. Her zaman meşru olan kazanamaz fakat kazanan meşrulaşabiliyor. Marks halkların tek değişmez hakkının "devrim hakkı" olduğunu yazarken, tüm burjuva iktidarlarının da devrimle başa geldiğini hatırlatırdı. "Tarihsel"lik, geçicilik işte bir devrim kadar yakın.)

Şehir anayasası taslağı bir tartışmayı öngörüyor. Fakat bu tartışmayı da biçimi, mecrası ve amaçları dolayısıyla beyhude görüyorsanız bir yerelleşme girişimine karşı çıkmanız garip. Halkı neden eğitip tartıştırıyoruz, yönetimi yerelleştirmeyeceksek? Sürekli eğittimiz kitlelerin varlık amacı nedir böyle bir durumda, iş gününü çalışarak geçirip düzenli olarak sandığa gitmekten başka?


3. Şehir anayasası girişimi "görünüşte" zaten halihazırda "adam ne söz verir, ne yapar bilemezsiniz" durumunda olan bizlere, mevcut durumdan daha fazla denetleme olanağı veriyor. Tekrar söylüyorum: Bunlardan şikayetçi iseniz neden daha fazlasını alamıyoruz diye sormak gerekir. (Fakat sizin bunun federasyon anlamına geldiğine dair varsayımınız buna engel oluyor.)

CHP'nin ideolojik aygıt olmadığı bir dönem yok, eğer atıf Althusser'e ise... En baştan beri aslında tüm Batı'ya benzeme eğilimlerinin, taşıdığı açık ya da gizli sömürü amaçları bir yana, üretici güçlerin gelişiminin doğal çelişkileri olduğundan bahsediyorum. Yerelleşme de bir ihtiyaç olarak karşımıza çıktı, kent insanına daha fazla yetki verecek. Böyle olumlu bir durumda bizim anayasamızın ya da kültürümüzün buna hazır olmadığı gibi tezler geçerli değil. (Federasyon için bunu söylüyorsunuz, biliyorum ama inatla yerelleşmeyi tartışmak istiyorum.) Şöyle bir kökümüz de var bu konuda: Biz İstanbul için Gezi pratiğinde bu tartışmayı başlatmadık mı zaten? Pratikte akamete uğradı, o güzelim mahalle meclisleri sönümlendi. Fakat bizim özellikle İstanbul'da yoğunlaşan bir "kent hakkı" pratiğimiz zaten var. Hiçbir şey öyle gökten gelmiş, emperyalistlerce buyurulmuş değil.

Son olarak hiçbir ülkenin kendi gerçekliğini diğerlerininki ile bir saymıyorum, eşitsiz gelişim yasasından haberdarım. Yalnız ülkeler arası etkileri doğru seyretmeye çalışıyor, değişikliklerin olumlu tarafını sahipleniyorum. Bu kadar. Sevgiler, selamlar.
  • hikmet iv  (29.12.18 04:33:24 ~ 04:36:26) 
1- İlk cevabımla alakalı bir otorite kurmaya çalışmıyorum farkettiysen. Zaten kahve muhabbeti üslubundan da anlaşılacağı üzere öyle düşüncelerimi özetle geveleyip geçmişim. Aksi düşüncelerle de herhangi bir sorunum yok. İkna yahut argümantasyonla çürütme gibi derdim olsa "gezi gibi topoş hareketler" demem. Daha net olurum. Yazdıklarımın içinde somut bazı bilgiler var örneğin CHP tarihi ile ilgili ancak açmamışım. O kısımda bi mutabık olalım.

2- Şimdi sorunu belirleyelim. Sorun senin anayasa hukukunun temel kavramlarının ne anlama geldiğinden haberdar olmaman. Bunu bir örnekle açıklayalım. Federal devlet.

Bir kere benim lokalleşme, hikmet'in yerelleşme diye bahsettiği şey federal devlet değil. Mahalle, köy, komün gibi. En yakın örneği isviçre kantonları olabilir.

Sen "Yerelleştiğini söylediğiniz devletlerden gelişmiş olan federe devletler bile kendileri ulus devlet gibi davranırken" derken örneğin tam bir kavram kargaşasındasın. Çünkü federal devlet, ulus devleti dışlamaz. Üniter devlet - federal devlet ayrımıdır o. ABD'de, Almanya'da ulus devlettir.

-Federal devlet anayasa ile kurulur. Bu anayasada federe devletler ile federal devletler arasında yetkiler bölüşülür. Genellikle bu anayasalar yazılı ve katı anayasalardır ve değiştirilmelerinde federe devletlerin çoğunluklu rızası aranır. Federe devletlerin federal devletten ayrılma hakkı yoktur.- Temel 1. sınıf bilgisi bu.

Dolayısı ile texas kendi ekonomisini yürütemiyor derken anayasada belirlenmiş olan bu yetki paylaşımı dahilinde gerçekleşen bir durumdan bahsediyorsun. Federal devletin anaysada var olan yetkisini aştığı düşünülüyorsa federal yüksek mahkemeye başvurulur. Zaten verdiğin link de texasın federal mahkemeye açtığı davaları derlemiş.

Almanya kolaylıkla tüm bölgelerin içişlerinde etkili yasa çıkarabiliyor diyorsun. Sanki bu federal devlete aykırıymış gibi. Halbuki federal devlet tam olarak budur.

Tersi bir örnek deyip bavyera eyalet meclisinin bavyera polisine sınırsız yetkiyi onayladığını belirten haber paylaşıyorsun. Halbuki federal devlet tam olarak budur.

Teksas ayrılamıyor diyorsun. Zaten federal devlet tam olarak budur.

Yazdığın hiçbişey sansasyonel yahut istisnai bir durum değil.

3- Tabii ki farklı hocaların belli konularda farklı görüşleri olabilir. Ama ben burada tartışmalı konuda görüş belirtmiyorum. Temel kavramı bilmeden kullandığını söylüyorum.

4-Sosyal bilimler hakkında senin görüşüne yatkınım. Bu yüzden akademiyi bırakmayı düşünüyorum ama bu konuda bile düşüncenin sığ olduğunu görüyorum. "Ekonomistler 2008 krizine yolaçtılar dolayısıyla iktisat is bullshit." Sosyal bilimlerin eksikliği ve kusurları gerekliliğini dışlamaz.

Sosyal bilimlerin doğası gereği hipotezlerin test edilmesinde faktörlerin izole edilememesi kaynaklı sorunları vardır. Sosyal bilimlerde yöntem dersini alan herkes bu kısıtlamaların bilincindedir.

Bu arada atom fiziğinde de faktörler izole edilemediğinden spekülasyon yapılır. quantum bayesianism, kopenhag okulu, bohmian yaklaşım vs.

Textbook bilgisi geliyor:

Kuram bir butun olarak gercekligi veya gercekligin belirli bir bolumunu aciklama; olay, olgu ve nesneler arasindaki düzenli iliskilerden genel sonuclar cikarma ve bu sonuclara gore gelecek ile ilgili ondeyilerde bulunma amaci guden, gecerliligi, temel aldigi varsayimlarla sinirli sistematik bilgi cercevesidir.

Bilimsel yasa gözlenen olayların sıniflandirilmasi sonucunda, değişmez, her zaman ve her yerde geçerli neden-sonuç ilişkilerine varılmasıdır.

----

Düzeltme yapmamamın sebebi neredeyse her kavramı hatalı kullanmış olmandı.

Eski forumculardan olduğumdan uzun yazışmalara zaafım var. Bu yazdığımı da senin döşediğin paragraflara harcadığın emeğe saygımdan yazıyorum.good old days

Bence bu azmini başka yere kanalize et. Bu alan pek yeteneklerine uygun değil gibi.
  • Zeth  (29.12.18 04:54:02) 
illuminatiyi unutmuşuz evet o da var.

ayrıca imamoğlu seçilirse kuran iptal olacakmış: www.youtube.com
  • anon1m  (29.12.18 05:10:04) 
Ben söyleyebilirim.

www.cambridge.gov.uk

şehirlerin zaten belediye meclisi adı altında bir meclisi var. bu meclisin çalışmalarının esaslarını düzenleyen metnin adı pekala şehir anayasası olabilir. Bunun federal yapı ile bir ilgisi olması şart değil.

kaldı ki federal yapı uygulayan devletlerde (rusya federasyonu, federal almanya cumhuriyeti, amerika birleşik devletleri) federal hükümetlerin birer anayasası yok. bunların içinde kendi ceza kanunu olanlar var (özellikle abd) ama hiçbirinde anayasa yok.

edit: olm siz ne konuşuyorsunuz lan? insan okuyacak onları insan... biraz konuya odaklanın.
  • babilbaligi  (29.12.18 05:35:54 ~ 31.12.18 10:29:21) 
Hikmet:

Kocaman bir cevap yazmıştım, üstelik ilk girişimim de değildi ve gönderdikten sonra yok oldu. Arrrrgggh.

Bu sefer kısa geçeceğim:

1. Yakın geçmiş, CHP'nin özerkleşmeleri destekleyen teklifleri, Yerel Yönetim Şartnamesi, dünyada 40 yıldır dolaştırılan Türkiye haritaları benim dediğimi değil sizin dediklerinizi kuruntu yapıyor.

2. Mecliste sağlayamadığınız demokrasiyi yerel yönetimde sağlayabileceğiniz zannı neye dayanıyor, anlamadım.

3. Sırf devolüsyondan bahsetmek için bile geçilmesi gereken yasal aşamalar anayasanın yeniden hazırlanmasını gerektiren bir kurucu meclisi de lazım getiriyor. Ha bu adam çekinceleri kaldırarak yetkileri de kendinde toplayarak ülkeyi her an patlayabilecek bir bomba haline getirdi de, başkanlık güçle elde edilmiş bir şey, meclisin yaptığı oylamanın bir ehemmiyeti yok.

4. Tam da benzer şekilde buna olumlu bakan aklın başkanlık sistemine de olumlu bakan akıl olmasını beklerim. Tamamen aynı mantık. Sağlık özelleştirmesini de iyi bir şey zanneden kafa olmasını beklerim. İyi bir şey olur temennisinden başka, ya anakronistik kıyaslamalar ya da benzeşmeyen örnekler üzerinden tarihi, ekonomipolitik ve sosyokültürel şartların tamamen farklı olduğu ve farklı bir insan yapısı ve atalet yarattığı ülkede bu kıyaslara benzer sonuçların doğacağını varsayımı var, hiçbir dayanak yok.

5. Mecliste yaşanan kanunsuzluğu en alt birime geçirmek, belediye düzeyinde bürokrasden halkı geri teptirmek, statükoyu korumak için mükemmel.

6. Fatsa anti-kurum bir oluşum ve kurum dışında. Ovacık'taki düzenlemelerin adı yerelleşme falan değil. İstense her belediye başkanı aynı şeyi yapabilir ama bu halk böyle insanları seçmiyor, onu seçemiyorken nüfusu 10 küsur yıl önce 16 milyon olan bir şehre yetjkileri artmış başkan seçecek, o da daha yetkilerin ne olduğu açıklanmadan, yuuvarlak laflarla ve anayasal dayanak olmadan.
O insanı seçecek bir kumaş kalmadı, bu 60 yıllık Batı uğraşısıyla yok edildi ve yeniden inşa edilmek zorunda.(Marshall Planı, NATO, PKK'nın kuruluşu, Kontr-gerilla, Komünizmle mücadele, darbeler, eğitimin imam hatipler ve müfredatla kötüleştirilmesi, 80'den beri ülkenin en önemli konumlarına hilekarların gelmesi,JITEM, Çevik Kuvvet,Gümrük Birliği ve Uluslararası Tahkim ve Barış Süreci ve özgürlük adı altında tarikatları ve etnik kimlikleri öne çıkaran, vatandaşlık bilincine saldıran, solun her yanını işgal etmiş sızıntı, besleme bir güruh)
Konudaki örneğe gelirsek. Daha tasarı teklifi bile yokken verilen bir vaat var; kim neye söz vermiş de bu adam bunu vaat ediyor, ne hakla? Kurumun içine girip kuruma karşı hareket etmek kuruma, kurumu yıkmak üzere sızmaktır.

7. En iyi niyetli durumda bile münferit ve bir sonraki başkanla geçicileşecek yamalı bir bohça olan çözüm görünümlü sorun için aynı hastalığı tüm illere sirayet ettirecek şekilde prensibin ta kendisine saldırılması şaka gibi. Bugün anayasaya aykırı KHK çıkarmaktan bahsedebiliyorsunuz, bunu yaptığınız zaman artık ondan da bahsetmenizin önemi olmaz.

8. Yerelleşmenin merkezi iktidardan uzaklaşması bir iddia. Bunlar "adı üzerinde" kavramlar değiller çünkü dinamikler. Bugün iktidar olamadığı için yerelleşmeden yararlanan yarın her yere yerleştiğinde iktidar da olur. Bu opportunizmle alakalı bir olay. Kafa farkı olmayan adamların parti farkı var sadece.

Bu da bir bilim değil. Çıkara göre terim anlamlarının sürekli değişime uğratıldığı bir alan. Politika.

9. Temsil, üstelik işlemeyen demokrasilerde yerelleşmenin de bir güç tekeli oluşturmayacağı zannı nereden geliyor? Kimin çalışmalarından bahsediyorsunuz? Bizde teklifleri yapan adamların spesifik yol haritasını dahi daha bilmeden bu benzetmeleri yapma rahatlığı ve özgüveni nereden?

Bakın ben makul sorular soruyorum. Daha da uzar yani, sorun yok. bu çok çok uzun bir şeydi anca bu hale geldi. Ama şu geçersiz, bu geçersiz demek için iddialarınızın dayanaklarını, bu konjonktürde nasıl geçerli olduklarını, varsayımlarınızı yaparken neye güvendiğinizi ve bunun ne kadar objektif olduğunu söyleyebilmek gerekiyor.

Şu an değişmesi gereken şey en üstte. Siz en üstteki hastalığı en alta kadar indirmekten bahsediyorsunuz.

Sizin iyi niyet gördüğünüz yere baktığımda, yakın tarih bana Türkiye Gladio'sundan başka bir şeyi göstermiyor.

Sivil toplum örgütleri için Sivil Örümceğin Ağında'ya veya Bir Ekonomik Tetikçinin İtiraflarına bakabilrisiniz mesela. Bu teorik bilim değil, pratikler bütünü. Bir teorisi varsa pratik desteklemediği sürece boşa konuşuluyor. Konjonktürden boşanmış saptamalar yapıyorsunuz ve iyi niyete kanıtlar aksini gösterirken inanmak adı üzerinde sadece inançtır ve başkalarının inanmasını istediğinizde sorumsuzca oynanan bir kumardır.
  • godoşu beklerken  (31.12.18 01:15:59) 
Zeth:

1. Birisi gelip 10 tane sıfat sıralayıp "uzmanıyım güven bana" demek için iki kere zahmet ettiğinde ve uzmanlığını söyleme gereği duyduğu yerde kahve muhabbeti yaptığını da eklediğinde çok garip bir ortam oluşuyor, ne bileyim hem karnım doysun hem pastam dursun, kasap havasına varyasyon tadı.

2. Yahu yerelleşme sizin iddianız. Siz kimin adına konuşuyorsunuz ki, neye dayanarak?

-İsviçre federal bir devlet. Kantonları çok eskiden vardı, kuruluşunda da federal devlet olduğu tanımı var.

-Bence siyasal bilimler(!) ve uluslararası ilişkiler yaşıyor o kavram karmaşasını-(bunların tanımlarını sabitlemiş uluslararası konvansiyonlar varsa adamlar kendileri kendi dediklerine uymuyor o zaman):

*Ulus-devlet üzerinde bahsettiğiniz gibi bir konsensüs yok. Ağırlıklı olaraksa kültür, tarih ortaklığı içeren topluluklar ve özellikle bunların üniter olanları var. İlginç şekilde buna mukabil devlet-ulus gibi bir terim ortaya atılmış bir Hintli tarafından. İçinde çok farklı kültürlerin olduğu ancak üniter olarak yönetilen bir devlet olmasından hareketle bu tanımı ortaya koyuyor.
*Birleşik Krallık ÜNİTER bir devlet olarak geçiyor. Koca İskoçya, tüm yasamasıyla yine de bir devolüsyon örneği. Şimdi Westminster'ı hiç saymasak, tam bağımsızlık ilan etsek diyorlar. Yasaları var.
Hakeza Galler ve Kuzey İrlanda.
Hepsi ayrı ulus hatta ülke olarak tanımlanabiliyor ama yasa olarak sonuçta tek bir yere bağlı oldukları için üniter olmuş oluyorlar.
Kısacası aslında "üniter devlet" bile anlam olarak karşılamıyor durumu. BK'da kendi krallığa ulus-devlet diyeni de var bu arada, çok uluslu devlet diyeni de var.

Öte yandan Federasyon olan ABD federal hükümerin kendi devletlerine müdahalelerine bakılırsa ve her azınlığın dil ve kültür olarak büyük ölçüde asimile oluşuna bakılırsa neredeyse üniter davranan ve uluslaşmış bir devlet.

Bunlardan gücünüze bağlı olarak kendi kategorilerinize bile aykırı davranabildiğiniz görülüyor zaten.

* Bu kadar akışkan constructlar yaratıp bunları işine geldiği gibi kullananların koyduğu terimler burada beni ve eylem kapasitemi ben istemedikçe bağlamaz. Bağlamak zorunda değil. Bu adamların anlayışı kitaplara yazılmış diye uygulanmak zorunda değil. Azınlığın hükümranlığının barem olmadığı ve hileye yer olmayan bir demokraside çoğunluğun istediği bağlayıcı olur. TC kurulurken belli bir şekilde kurulduğu, kaynaklar belli yerlere, insanlarsa her yere dağıldığı için örneğin İstanbul'un kaynakları sömürülürken ve nüfusu neredeyse 30 milyona varmışken devletin tipini tanımlama anlamında çoğulculuk için artık çok geç. O iş başta olacaktı. Ayrıcalık tanınmış kendine de mağdur diyen azınlıklar ülkenin tüm kaynaklarını ele geçirdikten sonra bu uyanıklıktan başka bir şey olmaz. Zaten öyle kurulmuş ülkeleri rejim değiştiren veye değiştirtilenlere eş tutmak saçma. Biz çokkültürlü olsak da çokuluslu olmaktan çoktan çıktık. Kültürler de izole olarak varlık göstermiyorlar zaten.

*Federe devletlerin federal devletlerden ayrılma hakkı yokken hangi gerekçe gösterilerek SSCB dağıtıldı, hani o en merkezi, daha ziyade "birlik" olan federasyon nasıl kendini feshetti, görülmemiş bir örnek derken hangi ayrımı yaparak söylüyorsun bunu?
Aynı gerekçeyle neden ABD dağılamıyor? BK dağılmıyor?

Ben zaten eyaletler üstü federal bir anayasanın varlığından bahsettim, yokluğundan değil. O nedenle, demeye getirdim ki, kendi adına bakmadan senin sözde üniter ve ulus (ikisini birleştiriyorum BK'ı unutarak) devleti yaptığında karşı çıktığı şeyleri kendisi kendi ülkesinde yapabiliyor.Ve dedim ki kendi anyasası olan Texas, hani bundan federe bir devlet olduğu için bahsedebiliyoruz, federal anayasaya uymak zorunda. Ama bu adam, bu federasyonlaşmayı bırakalım yerelleşmeden bahseden adam emirleri TBMM'den almamaktan bahsediyor. Nasıl olacak o? Diğer iller ne olacak? Diğer iller işin içine neden giremesin, tanınmasın? Ülke genelinde yönetimi değiştiren bir durum anayasada uygulama sınırları ve denetim anlamında tanımlı değilse yürürlüğe nasıl konacak? Konamazsa o anayasa değişikliği talebi olmadan değişiklik gerçekleşmişçesine "yerelleşme" beyanı nasıl oluyor? O anayasaya değişecekse kurucu meclis nerede?


Bu işi bırakalım desentralizasyona girişmenin bizim ülkemizde neden benzer sonuç vermeyeceğini ben zaten hikmet'le yazışırken cevapladım. On kere tekrar etmek istemiyorum.

Bakın bu temel birinci sınıf bilgisi falan değil. Ne olursa, neyin olabilirliği varsa o da tanıma sokuluyor bu kadar. Bana federal devlet sessesyon hakkı tanıyamaz diyen genel bir uluslararası kanun gösterebiliyorsanız, sözümü geri alayım. Gözleme dayalı istatistiksel bilgi veriyorsanız, o zaman ben de bunun nasıl da böyle olmadığını gücünü kaybetmiş ülkede başkalarını oynattığı atlarla kan dökülmeden, federe devletlerini bağımsızlaştırıp 2 yıllık süre zarfında kendini de fesheden SSCB'yi hatırlatırım. Demek ki ülke güç kaybedince o muhabbeti ülkenin kendisi değil, başkalrı çıkartıyormuş derim.

Yoksa Irak 1993'te federalleşmeden Kürdistan'a göz yumacak "yerelleşmeyi" birden vahiy indiği için kabul etmedi. 2005'te federasyonlaşmaya giden dalavereyi kendi kendine düzenlemedi. O hurmalar, Orta Doğudaysanız tırmalar. Bu arada bunu tanımayanlar ülke içinde de dışında da var.

Ben zaten tam da işin lafta değil güçte bittiğini ama lafın güce yasama yoluyla zemin hazırladığını, özellikle bu dönem için bunun geçerliolduğunu söylüyorum. Siz on araba laf etseniz Kuzey Afrika, Balkanlar ve Orta Doğu'daki paterni değiştiremezsiniz. Süslü kelimeler olguları anlatmayıp örtüyorsa o kelimelere ihtiyaç yok.


- Yazı sıranızla gidiyorum, Teksas'tan bahis olmuş. Evet ben zaten aynen bunu söylüyorum. Ancak bize dayatılan yerelleşme modeli -AB'ye müthiş bir eziklikle girmeye çalışırken çekince konularak kabul edilen şartnameden evvel Türkiye'yi böyle bir kavram germiyordu ne de olsa- o çekinceler kaldırıldığında, ilginç bir şekilde bir federasyondan bile fazla merkezi devlet tavizi içeriyor. Ah ne güzel, tam da bunları söylüyorum hey allahım.

- Hayır ben bir ikiyüzlülükten bahsediyorum, kendinizi size bunu yenilik gibi dayatan ülkelerle onların koşullarına sahip olmadan bir tutup böyle tavizleri tüm ülke adına vermek için propaganda yapamazsınız, diyorum. Bu adamın, tahminim o ki yerel yönetim şartnamesine dayanarak isteyeceklerini (ki bununn yasal zeminini kabul edenler tabu maddeleri nasıl 1988'den beri çiğnemediklerini açıklasınlar, bölünmez bir bütündür derken, ekonomik olarak bölünebilir, yerel yönetimleri uluslararası yerel yönetimlerle anlaşmalar yapabilir de demiyor ama şartname diyor) Alman federe devletleri Almanya'dan isteyebiliyor mu, bunu diyorum. Ben hep aslında aynı soruyu soruyorum.

- Tersi örnek diyorum zira haberlerde bütün ülkede tepkiyle karşılanan bir yasadan bahsediyor. İddiaları bu. İlginç bir şekilde derken dalga geçiyorum. hiç ilginç değil. Sözümona bu federal devletlerde milliyetçilik öyle arttı ki, muhtemelen içten içe eyaletlerin hepsinin aynı yasamayı çıkarmasını diliyorlar, federasyona bok sürülmesin diye. Burada diğer her şeyi dikte eden güç ülkenin bağışıklığı ve varlık refleksi. Biz de özellikle yıpratılan bir olay. Tam da bununla dalga geçiyorum. Cidden bunları yazmak zorunda kalacağımı bile düşünmemiştim. Şekilde iddia ve hissiyat olarak zıt, olgusal olarak aynı şeye hizmet eden örnekler.

- Ay lanet olsun, Teksas ayrılamıyorken, daha resmi olarak federasyon bile olmayan ülkeler önce "yerelleştiriliyor", sonra alavereyle "federasyon"laştırılıyor, sonra da geretiği zaman kopartılıyor. Of.


-Bana kalırsa dünyanın yuvarlak olduğu 1400lerde bile sansasyonel değildi ama yine de insanlar engizisyon mahkemelrinde yargılandı.

Benim görevim size sansasyon sağlamak, duygularınızı stimüle etmek değil.
Ben zaten gösterilen hukukun altında uluslararası olarak üstünlerin hukukunun varlığından bahsediyorum.
Siz aynı hukuku uygulamayı "ama onlar sarışın hadi biz de esmer kafamızı kömür suratımıza bakmadan sarıya boyayıp duralım" tarzı düz mantık kopyacı bir öznefretle düşünebilirsiniz de, yeter ki kendinizi üstünlerle aynı kulvarda zannedip olası sonuçları karıştırmayın.
  • godoşu beklerken  (31.12.18 03:00:54) 
[]

Guttag'ın kodu Python'da neden SyntaxError veriyor?

x = 3
ans = 0
itersLeft = x
while (itersLeft != 0):
ans = ans + x
itersLeft = itersLeft - 1
print(str(x) + '*' + str(x) + ' = ' + str(ans))

John Guttag "Introduction to Computation and Programming Using Python
with Application to Understanding Data" adlı python 3.5 için yazdığı kitapta iteration'lara girizgah yaparken böyle bir örnek kod yazmış ama bu bendeki 3.5'ta çalışmıyor.

nedeni ne olabilir?

concatenationları çıkarıp sırf virgülle falan denedim, olmadı e başka hata olma olasılığı olan bir yer de göremiyorum print argümanından başka?

 
while altindaki satirlar tabla saga atildi di mi? (intend edilmesi gerekiyor)


  • cedex  (16.09.18 15:03:35) 
evet evet indentation yaptım


  • godoşu beklerken  (16.09.18 15:04:06) 
bende calisti siz ne hatasi aldiniz?


  • cedex  (16.09.18 15:07:50) 
cedex, düşündüm de, şu an python'u kaldırdığım ve anaconda yüklüyor olduğum için test edemiyorum- ama indentation'ı space'le, tab'le vs ile yapıp yapmadığımız önemli mi?


  • godoşu beklerken  (16.09.18 15:08:03 ~ 15:09:02) 
fark etmez, hepsi ayni hizada olmali sadece


  • cedex  (16.09.18 15:09:57) 
tamam, çok teşekkür ederim denediğiniz için. keşke kaldırmadan önce sorsaymışım. en azından büyük ihtimalle hizalama hatası yaptığımı düşünüyorum şu an, sağ olun.


  • godoşu beklerken  (16.09.18 15:14:08) 
[]

python'da interpreter solunda editor'ı nasıl ekliyoruz?

python sitesinden win 10 ve 64 bit için indirdiğim hiçbir 3.x python versiyonunda sitenin tekindeki bir öğretmenin kullandığı cinsten execute etmeden command'i okuyan editor tarzı bir şey görmüyorum.

bu nasıl indiriliyor veya eklemlendiriliyor? (hiç alakam yok kastırmadan anlatırsanız sevinirim)

yani sol yan yok.

 
teşekkür ederim, bruce mclaren.IDLE'ı kastediyordum da, hatunun kullandığında doğrudan yapışık iki pencere gibi bir UI var, hafiften MatLab gibi.

3.5 kullanılmış, ben de 3.5 ve rc versiyonlarını indirdim, aynı kullanım kolaylığı olsun istedim, ancak IDLE ise olay, tamamdır.

tekrardan teşekkürler.
  • godoşu beklerken  (07.09.18 22:18:57 ~ 22:23:18) 
[]

apartmanlarınızdaki hayaletleri saptamak için seçmen listesine bakmak

anlaşılan ülke çapında yapılması gereken bir iş. bu aslında duyuru nitelikli bir şey. kimseye bir sorum yok. ama duyuruyu seçersem siteyi yanlış kullanmış olabileceğimi hissettim.


Bunların Türkiye çapındaki ederi genel anket ortalaması ile kazanılan oy arasındaki fark kadar veya daha fazla. yüzde 35'ten yüzde 51'e nasıl çıkıldığı bizi ilgilendirmiyorsa bu çile de bitmez.

ağzı çok laf yapan tembel sözde muhalefetin(anında yaratılan sahte akşener muhalefeti de dahil hepsi) -avrupacılık, etnikçilik, eşdeğer bir peşkeşçilikten ve ekonomik bağımızlığı hedefleyen bir milliyetçiliğe ve ulusal bütünlüğe Kemal Derviş derecesinde duyduğu alerjiden, anti altıokçuluktan ve gizli atatürk düşmanlığından muzdarip olduğu için- olan bitene göz yummaması için ne gibi bir farklı sebebi olabilir?

farklı davranan bir tabandan başka?

viva Suriye halkı. viva Beşar Esat. Baas sizi daha çok çatlatır. iyi günler.

 
bence herkesin kontrol etmesi lazım bunu çünkü böyle bir şey yapmışlar gerçekten. arkadaşımın kaldığı apartmanda tüm daire numaraları kaymış, üst katlarında kaç yıl önce ölen adam ikamet ediyor gibi gözüküyor şu anda. tüm mahalle aynı durumda. nüfustan düşen adam apartmanda ikamet ediyor olarak gözüküyor, hiç isimlerini duymayan kişilerle aynı apartmanda gözüküyor. bu hafta düzeltecekler. aynı durumda olan kişilerin muhakkak zaman dolmadan düzeltmeleri lazım.


  • dedimmidemedimmi  (21.04.18 14:31:59) 
[]

selman öğüt adlı bir "akademisyen"den ders alan canlıların hali

hayır yani "diploma dağıtacağız dediler, geldik"çi bile olsanız, bu "adam"daki üslup nedir, altyapı nedir, o quantum parçacığı gibi kararsız altyapıyla babası yaşındaki adamların okuma seviyelerini sorgulaması nedir? yani babası yaşındaki adamların politik eğilimleri ve kimliklerinden bağımsız olarak soruyorum bunu.

bu kimseleri kimler çağırtıyor? birtakım yerlerden lafı alıp da "tamam abi çağıralım" diyen ortacının tam teknik karşılığı nedir bu durumda, genel yayın yönetmeni falan mı?

bu adamdan ders alan kişinin beyninde hasıl olan kimi kimyasal reaksiyonun güne vurulmuş dalgalanma istatistiğini merak etmiyor değilim. tabii kızarmaktan geriye bir beyin kaldıysa.

dünyanın tehlikeleri nedir diye sorsalar, mesela insanın burnundan beynine girip de beyin sıvısını yutan amip gibi şeyler yanında böyle güzide akademisyenler de yer alabilir mi acaba?

müthiş bir terbiye var adamda. hani ümit zileli'nin baransu'ya belki de kafa atmak isterken "sus, şerefsiz seni, alçak adam" diye bağırması anlaşılır. adam çıldırmıştı orada artık, sonuna kadar da haklıydı yani.

ama varsayılan hali çoluğun çocuğun da izliyor olabileceği bir programda "bırah ya git kitap oku, bilmiyon atıyon, böyle cahilleri programa çağırıyorsunuz" falan olan bu "adam"ın terbiyesi anlaşılmayacak kadar harika, örnek alınası.

hakikaten merak ediyorum. bu kişiden ders almış ve hala sağlıklı olan birini gören var mı, diye.

 
Netçede hilal kaplanın kayınbiraderi. Gerisinin hiç önemi yok.


  • red g  (08.03.18 01:57:27) 
Ne desem gg tabirini kullanacağım bana da sürpriz oldu


  • freebird5406_2  (08.03.18 01:58:55) 
[]

afrin'de ne saçmalıyoruz?

afrin'de suriye'ye rağmen bulunma hakkını kendimizde nasıl buluyoruz?


tayyip erdoğan Türkiye Cumhuriyeti'ni ne hakla egemen bir devletin topraklarına, o ülkeye ve ismini deforme ettiği başkanına yardım etmek üzere, o ülkenin ordusunun yönetimi altında işbirliği amacıyla değil de ülkenin iradesine karşı gelerek sokuyor?

tabii ki kendimizi korumak istiyoruz, tabii ki topraklarımızın bölünmesine karşıyız.

ama bu başkalarının topraklarına göz diktiğimiz anlamına gelmiyor.
onların ülkelerine babamızın çiftliği gibi girebilip onları sırtlarından vurabileceğimiz anlamına da gelmiyor.



abd ile görüşüp durmak, ay beni harcama halla kullanabilirsin onursuzlukları şahsen benim vatandaş olarak boğazıma kadar geldi.

öso'yu istenilen her yerde kullanırız kaygısıyla hükümet artık her ama her açıdan biz de dahil bölgenin her insanına, yani ortadoğu'ya ve çıkarlarına aykırı davranmakta ısrar ediyor.

yok mu bu ülkede suriye'de savaşa da, kendi ülkesinin barış zart zurt denerek bölünmesine de karşı bir siyasetçi, abd'ye, ab'ye yaranmayan, doğu'nun egemen devletlerini de tanıyan, onları parçalayacak pazar olarak görmeyen, ülkesini de yönetecek bir şirket zannetmeyen bir siyasetçi?

hadi aldım yine başıma belayı ama bıktım artık ya. nedir bunlardaki beşar esat nefreti? adam çakı gibi duruyor orada, savunuyor ülkesini, aynı Atatürk'ün yaptığı gibi?

bu mu dokunuyor size? kendine saygılı, ülkesine saygılı, insanlarını da seven bir siyasetçi?

abd ile ne anlaşması yaptınız gene? utanıyorum abi sizden. hiçbir şeyden utanmadığım kadar utanıyorum. artık sadece iktidardan bahsetmiyorum. bu halktan da bahsediyorum. kimseden ses çıkmıyor : (((((((((((((((


EDİT: Bu öfkeli soru dünyaya dağılan "Suriye Ordusu'nu Afrin'de vurduğumuz" yönündeki, şimdi YPG vs provokasyonu olduğu söylenen yalan olma ihtimali yüksek haber yüzünden burada var.

Konuyla ilgili önceki cevaplarımı bilenler sadece bizim değil, sömürü tehlikesi altındaki her ülkenin egemenlik haklarını şiddetle savunduğumu bilir. Yani TSK'nın Suriye'de olması bana dokunmuyor. Suriye Ordusu ise çok başka. Anlatmaya çalıştım ama insanlar okumadan cevaplıyorlar, edit farz oldu.

 
türkiye o izni SAA'yı çiğnememek kaydıyla aldı ama.


  • godoşu beklerken  (20.02.18 19:11:34) 
Halk sindirilmiş durumda, sesini çıkardığı anda vatan haini ilan ediliyor o nedenle kimsenin sesini çıkarmaması normal. Onun dışında Türkiye Suriye'ye girerken Rusya'dan izin aldı o nedenle girebildi, yoksa zaten giremezdi, bunun için nasıl anlaşmalar yapıldı bilmiyorum, zaten bu olay için savaş değil de bölgedeki terörist yapılanmalarına karşı bir harekat diye yumuşatıldı olay, durum böyle biraz.


  • angelus  (20.02.18 19:11:56) 
attila insanlar ölürken espri yapmaya devam et, evrim senin genlerini doğruluyor, ghaklısın aynı bir tek hüceliyi de galip kıldığı gibi bu adaptasyon savaşında.

"tomom" ay ne şirinsiniz allahın cezaları.
  • godoşu beklerken  (20.02.18 19:13:44) 
kimsenin toprağına göz diktiğimiz yok. sınır güvenliğimizi sağlamamız gerekiyordu. Dibimizde kürdistan kurulmasına izin verecek değiliz. Muhalefet olmanın da bir sınırı var. Akp'ye bir kere bile oy atmadım ancak bu politikada erdoğan'ın yanındayım.


  • kompisko  (20.02.18 19:16:17 ~ 19:16:38) 
Sınırımızda devlet kurma derdine düştüler, topraklarımıza bomba düşüyor siz ne işimiz var orda diyosunuz:) hadi kardeşim yallah afrine orda savun topraklarını.


  • England  (20.02.18 19:17:35) 
ırak'ın kuzeyi gibi olmasın suriye'nin kuzeyi diye saçmalıyoruz!

esad çakı gibi duruyor orada, ülkesini koruyor aynı Atatürk gibi mi :)) ülkede bilmem kırk türlü grup, millet, ülke var ve bunu diyorsun.

utan diyeceğim ama yok, nafiledir.
  • attila  (20.02.18 19:18:02) 
öncelikle hükümet yanlısı değilim çoğu siyasetini de doğru bulmuyorum ancak bakış açını yanlış buluyorum. Terör dış kaynaklarca besleniyor bu gerçek, bu desteği insanlıkla güzel sözle kırmak bu noktadan sonra mümkün değil, adam silahlanıp gelip beşiktaş'ta, havalimanında bomba patlatıyor hepimizin ailesinden insanlar ölüyor, çoğu terör örgütünün kaynakları yuvaları belli bunları bertaraf etmezsek daha büyükleri ile mücadele etmek zorunda kalacağız.

Bu sebeple afrine yapılan operasyonu ben geç kalmış bir hareket olarak görüyorum. Hatta aynı hareket kuzey ırakta pkk kamplarına da uygulanmalı diye düşünüyorum.
  • basond  (20.02.18 19:21:48 ~ 19:22:29) 
attila, tc'de de kırk türlü grup vardı ama yine de istiklal savaşımızı verdik.

mesele, olay bu zaten. suriye ise bu mirası bizden daha iyi devraldığını gösterdi.

utanması gereken sensin ama farkında bile değilsin.



diğer herkese:

bugüne kadar ki her türkiye girişimi suriye'de rusya'nın da aracılığıyla denetim altındaydı.

abd'yle görüştükten sonra eset eset diye gezindiklerinde ortada başka bir numara döndüğü ihtimalini göz önüne almanız gerekir.

yoksa bu muhabbeti herkes tersine konuşuyorken yapan bendim zaten merak etmeyin. rus haberlerini takip ediyorum zira, o jeti bunlar vurmadı diyen de bendim mesela, darbe girişimi sahne değil diyen de bendim.

lütfen dikkatli okuyun ve anlattığınız şeyleri zaten hesaba kattığımı görün. onu gördükten sonra "sana katılmıyorum bence durum aynı ilerliyor" derseniz anlarım. belki anlaşmayız ama cevap vermiş olursunuz.
  • godoşu beklerken  (20.02.18 19:25:05) 
Afrin mafrin umurumda değil de yahu Suriye de adam olsun da sokmasın başka ülkeyi o zaman, bu işler böyledir. Şimdi diyelim bizim canımız Yunanistan'a girmek istedi, girebilir miyiz? Giremeyiz. Suriye'ye niye girebiliyoruz? Çünkü ülke mülke yok ortalıkta, güçlü değilsen girerler de dalarlar da.


  • i was made for you  (20.02.18 19:27:10) 
kompisko ben senin aklının almayacağı kadar vatanı sevmesini bilen biriyim hiç merak etme. kendi vatanımı sevdiğim için suriye'yi de sevebiliyorum. emperyalistlere karşı savaşan her ülkeye sempati falan duyabiliyorum. çalış üzerine bence. oldu mu kompişko.


  • godoşu beklerken  (20.02.18 19:28:06) 
@doxanikee, senin suriye'de olmamızı beğenmeme sebebin nedir peki, kürtçü olman dışında? gerçekten merak ettiğim için soruyorum. niye girmemeliyiz yani, güneydoğu sınırı hallaç pamuğuna dönüp de bütün teröristler istedikleri gibi girebilsinler ve hatta abd destekli ülke kursunlar, sivil-asker demeden binlerce türkü öldürüp başımıza bela olsunlar diye mi?

"hayır ben türkiye cumhuriyetini ve bu ülkenin insanlarını düşünüyorum, bu yüzden yanlış diyorum" diyorsan fikirlerini paylaş lütfen, gerçekten dinlemek isterim çünkü. farklı bir bakış açısı.
  • der meister  (20.02.18 19:28:10 ~ 19:28:48) 
Suriye kendi topraklarini koruyamadigi icin olabilir mi? Elin amerikalisi, rusu bile kaygi duyuyor gidisattan mudahale ediyor. Sen en buyuk dusmanin pkk ypg ye sinirina kadar müsaade edersen bi 5-10 sene sonra guclenirler kafana roketi yersin.


  • imelih  (20.02.18 19:34:54) 
92, ben o ulusalcı tiplerdenim, görüşlerine de aşinayım, hiçbirine de katılmıyorum.

benim derdim kendi ülkemin toprak bütünlüğünü önemsediğim kadar suriye'ninkini de, her devletinkini de önemsemek.

ben ülkeme ne olmasını istemiyorsam, başkasına da olmasını istemiyorum ve toplumumuzda bu vicdanın olmayışını yadırgıyorum.

yoksa maalesef, kürtleri temsil ettikleri iddiasıyla kukla ülkenin sermayedarları olmayı planlayan abd silahları ve armalarıyla biji obama diye dolaşırken, ışid'in kırım yaparak boşalttığı yere, zımni anlaşma içerisinde demografi değiştirmek için dolduran bütün bunları yaparken che guevara ayaklarında cemo söyleyen tipleri insan yerine bile koymuyorum.

onlar ortadoğunun lanetidir. üç otuz paraya ortadoğunun rönesansını satan adamlardır. yüzyılalrdır böyle.
  • godoşu beklerken  (20.02.18 19:36:55) 
esad'a öyle hitap edebilmek için gerçek bir abd sevici olmak lazım. israil sevici. istediğini sev de ben de istediğimi sevmeyeyim.


  • godoşu beklerken  (20.02.18 19:38:39) 
ayrı ayrı cevap vermediğim arkadaşlara sorum şu: bu sefer ki girişimde fırat kalkanı'ndan farklı olarak başka -alttan alta- ilerleyen gizli bir gündem sezip sezmediğiniz?

ben bu sefer korktum. öncekilerde korkmamam için her sebep avrdı. ama bus efer alarm oldum.
  • godoşu beklerken  (20.02.18 19:41:23) 
@imelih, suriye'ye suriye topraklarını korumak için giriyoruz. bu gülünç bile değil acınılası düzeyde facia bir şey. üstte bahsettiğim zırvalıklardan bile zavallıca.


  • doxanikee  (20.02.18 19:41:44) 
sınır güvenliği tehlikeye girerse yunanistan'a da gireriz. zamanında kıbrıs'a nasıl girdiysek her yere gireriz. sizin gibilere rağmen hem de. bu ülkeyi küçümseme huyu da yeni peydah oldus anki emperyalist devletmişiz gibi. demek ki 1936'da yaşasaydınız ne gerek var canım hatay suriye'nindir onlarda kalsın diyecektiniz. babadan oğula nesil bunlar dedikleri bu olsa gerek.


  • kompisko  (20.02.18 19:44:12) 
kompişko neyi anlamıyorsun biraderim sen? benim gibiler ne demek ya?

ben bu seferki giriş diğerleri gibi değil, diyorum. bir şey biliyorsan onu söyle, tüm dikkatimi vererek okuyacağım.

bu sefer işin içersinde abd ile anlaşmış olma ihtimali var. yani kendimizi korumakla kalsak tamam ama başka bir ülkeyi parçalama eylemi söz konusu olabilir.


çünkü suriye ordusu'nun ta kendisini vurduğumuz söyleniyor. bu farkı anlayabiliyor musun?


haber kaynağı olarak yalanlayan bir şey varsa inan bana içten bir gönül rahatlaması umarak okuyacağım.
  • godoşu beklerken  (20.02.18 19:47:43) 
bu bir ajan provokasyon haberiyse bu arada, o zaman uluslararası şekilde başarılı olmuş bir haber denebilir.


  • godoşu beklerken  (20.02.18 19:49:03) 
bana vatan haini diyenlerinin alnını karışlarım, provokasyon yapmayın.

haber SURİYE ORDUSUNUN VURULDUĞU yönünde.

ne sınır koruması ya? haber yalansa yalan deyin de bana sakın yafta yapıştırmaya kalkmayın. kimsiniz lan siz?

yurtta sulh cihanda sulh ne demek süşündünüz mü, the right to sovereignty ne demek biliyonuz mu? nesiniz lan siz? aaaaaaa
  • godoşu beklerken  (20.02.18 19:53:49) 
HAH alın şimdi haber geldi:

"halep'ten gelen terör unsurlarının REJIM BAYRAĞI çektiği" düşünülüyor.

oldu mu?

yani bu son haber doğrusysa bizim askerlerimizin hepsi Esad'a çatmadıkları için kiminize göre vatan haini. abi nasıl insanlarsınız ya.
  • godoşu beklerken  (20.02.18 19:57:48) 
bu harekata karşı çıkanlar yarın ülkeye sınır ötesinden saldırı olduğunda 'devlet nerede' diye bağırmaya başlayacak ama -teröristte insandır diyen- aynı kitledir. hiçbir şeyi beğenmeyen, memnun olmayan; pkk tarafından güdülen kitle tam bu kitledir. kötü huyludur.


  • attila  (20.02.18 20:00:11) 
Hiçbir güç beni rte'nin bu operasyonda sınır güvenliği denen, 10 küsür yıldır folloş olmuş, folloş okurken kimsenin sesini çıkartmadığı, yol geçen hanına izin verilmiş bu tabiri ilk plana koyduğuna inandıramaz. Yahu bu adam dış politikada bu ülkenin yararına ne yapmış? Hangi askeri müdahale ülkenin lehine sonuçlanmış ki bu seferkinden umutlusunuz?

3-5 teröristi vurup milliyetçi gruba gaz vermekten başka hiçbir stratejik artısı olmayan bu eylemi desteklemek için çok naif olmak lazım. Afrin'i teröristlerden "temizleyince" terör sorunu çözülecek mi, cidden inanıyor musunuz buna?
Yapılacak ilk hamle bu mu yani?

Kanayan parmağa kan dursun diye tütün basmak gibi. Kan durur belki ama o yaranın mikrop kapması, sonrasında tütünün temizlenmesi gibi işi daha zahmetli hale getirecek. Sorsan mehmetçik de mehmetçik, bu kadar kolay mı askeri ölüme göndermek. Savaş karşıtlığı değil bu, ülkeyi kafasına göre yönetenlerin karşısında durmak.
  • Bruce  (20.02.18 20:01:20) 
attila beni konuşturtuyorsun.

sen bana 2007'de pkk ile oslo'da gizli anlaşma imzalayanın kim olduğunu bir söyle, ben de sana vatan öyle sevilmez böyle sevilir demek zorunda kalmayayım.

kim diyarbakır'ı star yapmaktan, eşbaşkan olmaktan bahsetti?

insanlara sonsuz kere kandırılma hakkı tanıdığınızda ülke mi sevmiş oluyorsunuz?


bizim Afrin'deki faaliyetimiz Suriye'ye rağmen olmamalı. Suriye ile beraber olmalı.

yoksa bir gün Suriye de bize rağmen davranır.


bakın ilk haber doğruysa biz suriye'yi sırttan bıçaklamış oluyoruz.
eğer provokasyon ve yalan bir haber olduğu doğruysa, biz suriye ile beraber ordayız demektir, sorun yok.

bu nüansları önemsemeye başlasanız iyi olacak çünkü bunlar nüans bile değil dev çizgilerle ayrılan, farklı niyetler belirten durumlar.

kendini koruymakla işgalcilik arasındaki fark öyle dev bir fark ve ben haklıyım ki bunun provokasyon olduğu haberlerini veriyorlar şimdi. sizin gibi gazlamacıların aslında kim olduklarını bazen merak etmiyor değilim.

mesela ben ortalığı bölmek isteyen biri olsam aynı ülke korumayı senin yaptığın gibi başka ülkeyi parçalamaya falan eşitler ve millete tiksinti saçarım. ayrılıkçı bir troll olarak işimi tam manasıyla yapmış olurum.

hani 70lerdeki sözümona ülkücü ajanlar gibi. sonra yaşar okuyan 2000lerde gelir günah çıkarır falan. zamanında böyle trollere inanmıştır çünkü.
  • godoşu beklerken  (20.02.18 20:09:44 ~ 20:11:07) 
@Bruce+1


  • Amaranta ursula  (20.02.18 20:12:08) 
Aslında Fırat Kalanından bağımsız düşünmemek lazım bunu. Hala Fırat'ın batısındaki oluşumlara müdahale ediliyor. Menbiç de keza öyle. Henüz oraya müdahale olmamış olması, olmayacağı anlamına gelmiyor. Kaldı ki burayla da kalmayıp, Fırat'ın doğusu da var daha. Kuzey Irak'ta yapılan hata Suriye'de yapılmamalı.

Bir başka devletin topraklarına, o ülke askeri dışında bir birlik ile operasyon düzenlemek kağıt üzerinde gözüktüğünden çok farklı bir eylem. Öncelikle müdahaleyi birlikte gerçekleştirdiğin birlik, yerel. Yani yabancı bir unsur ile işgal değil, yerel halka destek. Haline eğer işin bitince çıkarsan, ister iç savaş çıkarmak de ister terör de işgal kategorisine girmiyor. Ne olarak tanımlanacağı ise nasıl sonuçlanacağına bağlı. Tarihi kazananlar yazar. Atatürk başarısız olsaydı, Mustafa Kemal isyanı adıyla o tarihi işleyip, dahili bedhah olarak anlatacaktık.

Bir diğer konu ise müdahale ettiğin grupların Suriye devletine bağlı olmaması ve asker yığdığın bölgelerin Suriye kontrolünde olmaması. Durumu meşrulaştıran bu. Mesela bundan yıllar önce yine PKK Suriye'de yapılanma içinde ve Türkiye'ye saldırılar düzenliyorken, Abdullah Öcalan orada gizleniyorken yine aynı şekilde girmek istesen, aynı şekilde güçlü elin olmazdı. Çünkü aynı örgüt, aynı yerden saldırıyor olsa da o yer, o sırada bahsettiğin egemen devletin hakimiyeti altında. Yaptığın müdahale Suriye devleti ve ordusu ile koalisyon içinde olmazsa savaş oluyor. ABD ya da Rusya değilsen paçanı kurtarabileceğin bir şey değil o. Tabii o da çok karşı çıktığım bir şey değil. Benim ve vatandaşımın güvenliği, tehlikeyi engelleyemen ya da engellemeyen ülkenin egemenlik haklarından daha önemli. Örnek vereceksek Kıbrıs harekatı.

Şu harekatı Suriye ile ortak yürütüyor olmak daha mantıklı geliyor ilk bakışta. Eğer yanlış anlamadıysam, senin de takıldığın operasyonun yapılması değil, öso ile yapılması. O da şurada sorum teşkil ediyor. ABD ve Avrupa ülkeleri genel olarak Esad'ın zamanının dolduğu kanaatindeler. İŞİD'e yönelik ortak bir harekat var ama bu sorun ortadan kalkınca, Esad da gitmeli diye düşünülüyor. Rusya sadece Esad'a yakın duruyor diyebiliriz onun da yakınlığı tartışılır. Türkiye de gerek küresel politikalar gerek Esad'ın YPG/PYD ile olan tutumu gerekse mezhepsel sorunlar var o sorunlara bağlı sorunlar sebebiyle Esad ile aynı safta değil. Haliyle ortak operasyon güdülmüyor. Muhtemelen Esad devrilmiş ve yerine Türkiye'yi de (öncelikle ABD ve Avrupayı tabii ki) tatmin edecek biri gelmiş olsaydı, şu an aynı harekatın Suriye ordusu ile birlikte yapıldığını izliyor olacaktık.

Ayrıca muhalif olmak salt düşmanlık yapmak demek değil. Deniz Baykal stili hükümetin Her ak dediğine kara demek ya da AKP stili ile muhalefetin her an dediğine kara demek akik bir ülke yönetim sistemi değildir. Çok saçma beklentileriniz var. Bir diğer şeye de ülke içini temizleyip, sonra dışına bakma isteğine yönelik olarak değinmek istiyorum. Sivrisinek problemini sivrisinekleri öldürerek değil, bataklığı kurutarak çözersin. Sen istersen 1 milyon sivri sinek öldür, evin tertemiz olsun. Yandaki bataklığı kurutmazsan, 1 ay sonra bir 1 milyon daha öldürmen gerekir.

"RTE'nin ülkeye ne faydası oldu, o zaman sorgusuz sualsiz buna da tamamen karşı çıkalım" bakışı da komik. Yani bu bir argüman olmamalı. Bu bir fikir, bakış açısı sadece. "İnsanların dişleri var, kedilerin de dişleri var. O zaman insanlar kedi." demek ile aynı felsefik derinliğe sahip. Evet ben de RTE'nin ülkeye faydası olmadığını, hatta ülke itibarını ve dış politikasını Bu hale düşürmeseydi şu operasyona belki ihtiyaç duymayacağımızı ya da duysak da farklı şekilde gerçekleştiriyor olacağımızı düşünüyorum ama Suriye'deki operasyona yönelik bakışım bundan ibaret değil. Yukarıda yazdım mesela bazı fikirlerimi ve sebepleri. 3 5 milliyetçi gazı almak ya da 2 3 oy almak için sınır dışına, ABD ve Rusya'nın arasına ordu sokup elini kolunu sallayarak keyfi operasyon yapabileceğimizi düşünmek işe bambaşka bir şey. Merak etmeyin o kadar güçlü değiliz. Zaten kafamıza göre öyle operasyon yapabilecek kadar güçlenseydik bu 15 yılda, ne kadar başarısız dış politikamızın olduğuna dert yanmak yerine, ders veriyorduk.
  • nawar  (20.02.18 20:37:03) 
Nawar, bataklık tam olarak afrin mi? Değilse başka hangi kentlere girilmesi lazım? Türkiye'nin o bataklığı askeri operasyonlar ile temizlemesi mümkün mü? Eğer o gücü varsa bile o bölgedeki teröristlerin tamamını öldürmek için sırf yerel yönetim kuvvetsiz diye o bölgelere operasyon yapmasının politik açıdan faydalı olacağını düşünüyor musun? Tüm bunların tamamen Türkiye'nin kontrolünde yapılabileceğinden emin misin?

Tayyip'e güvenmemek çok net bir argüman, hatta en temel argüman. Yapılan eylemi tamamen meşru olsa bile desteklemem çünkü ilk bakışta ülkeye faydası görünse bile eminimdir ki o fayda sayesinde bu adam güçlenecek ve fırsatı kendi için kullanacak. Bunun gibi normal şartlarda ülke için faydalı olabilecek bir sürü fırsat tayyip tarafından suistimal edilmiş, neticede ülkenin zararına sonuçlar doğmuştur. Bu seferkinin de farklı olabilmesi için hiçbir sebep göremiyorum.
  • Bruce  (20.02.18 20:56:18) 
@nawar: ya ilginç şekilde yaptığım ayrıma dikkat eden çok az insandan birisiniz ama o zaman da son iki paragrafı yazmanıza gerek duymanız için ne yapmış olduğumu sorguluyorum.

"Yaptığın müdahale Suriye devleti ve ordusu ile koalisyon içinde olmazsa savaş oluyor."

Bu söylediğiniz benim bütün soruma temel olan kabuldür zaten.

Fırat Kalkanı'nın devamı gibi gördüğüm bir operasyon için bugün bir-iki saat evvel yapılan ve dünyaya servis edilen provokatif haberi sanırım fark etmediniz.

Ben normalde bu haberleri yemem ve önce bir beklerim. Ama Suriye Ordusu da bölgede hakikaten bulunduğundan bizimkilerin Suriye Ordusu'na saldırdığı haberi epey gerçekçi göründü.


Ama bakın mesele şu. Sonuç itibariyle pratikte şu an için bir değeri kalmasa da ilerisi için alarm edici cevaplar almş oldum.

Sizin yazdığınıza gelince. Konjonktür çözümlemenize yarı yarıya katılmıyorum:


Sadece Esad değil, Türkiye'nin doğusunda olup Avrasya Paktı vb. örgütlenmelere dahil olan hiçbir ülke Beşar Esad karşıtı değil.

Bu gördüğünüz ABD'nin süregelen anti-Baas operasyonlarından sadece bir tanesi.

Esad'ın diktatör olduğu hikayesi ise daha önce başka isimler için duyduğumuz aynı yalanın lacivertleri içinde bir ton yalnızca.

Buna katılın katılmayın, sonuç olarak kendi bütünlüğünü isteyen bir TC Beşar Esad ile, sandığınızın aksine, anlaşmak zorunda.

Çünkü kaçırdığınızı düşündüğüm nokta şu: Zaten bu bir yeniden hizalanma savaşına dönüştü.

Rusya, Çin, Suriye, İran ve artık içine Almanya'nın da kısmen bile olsa katıldığı ülkeler, çoğu eski Bağımsızlıkçılar harekerine ait Asya ülkesi Esad'ın yanında ve Atlantik'in karşısında.

Zamanı gelince bizden atmamızı bekledikleri diğer adım NATO'dan çıkmamız. Doğru bir zamanlama ile yaparsak harika olacak zaten.

Yani TC ittifakları değiştiriyor şu sırada ve bu tarz dezenformasyonlar yüzünden durum gizli bir gündemimiz varmış gibi okunuyor ve zaten haber doğru olsaydı durum aynen bu manaya gelecekti.

Kürtçülerin faşo demeye bayıldığı ulusalcı bir şahıs olan ben kendi insanıma eylemlerin diplomatik düzeyde ifade ettikleri farklılıkları anlatmaya çalışırken bu kadar düşman gibi algılanmamalı, bu kadar zorlanmamalıydım.

Olabilir. Ancak Esad'ın gitmesi savaşı ABD ve İsrail tarafının alması demek. Bu alttan alta üçüncü dünya savaşının ta kendisi zaten. BM'den IMF'ye, AB'ye bütün ittifakların ve kurumların bir Asya karşılığı oluşturulmakta.Sanıyor musunuz ki bu ittifakın bir de ordusu olmayacak, NATO gibi?

Bir kuklalıktan diğerine koşmaktansa, aksine, yeniden bağımsızlığımızı elde etmenin bir fırsatı doğmakta. Yalnız bu fırsat komuşu ülkelerle çıkar ittifakları kurmaktan ve sınırlara saygı duymaktan geçiyor.


Yunanistan'dan bahsediliyor ya. Burada bunun reklamını yapan adamlar o adaları gidip tek tek verenler zaten. Biz aslında başımıza ördükleri bu çorabın onda birini geri söktükleri, onu da kendi çıkarları adına yaptıkları için bu adamlara müteşekkir olmamalıyız. Bu bir yana, ben elbette söz konusu kişi Erdoğan bile olsa kendi ülkesini koruyan insanı desteklerim ama bu doğru bir şekilde olmak zorunda.

Ben dayanamadığım bir insanı böyle savunmak zorunda kaldım zaten. Darbe girişimi sırasında bana AKP'li muamelesi yapan vardı, örneğin. Yahut iç politikasını desteklemesem de Suriye'de iyi gidiyor dediğim olmuştur.

Ancak ABD ile görüşmeden sonra Eset Eset diye çıktığı zaman siz artık bunun ancak birkaç anlama gelebileceğini anlıyorsunuz.

Sizin anlayacağınız şu an Suriye'de doğru yaptığı şeyler varsa istediği için değil, köşeye sıkıştığı için. İşte acıklı gerçek bu. Şu an bu ülkenin şansı yaver gidiyor yani, yoksa gerçek bir sahip çıkanı kesinlikle yok. Zira meclisteki her ama her parti başkanı bu oyunun içinde. Slotlar muhalif görünümlü olup muhalif olmayan (kastım salt hükümet değil, 1950'den beri hizmet ettiğimiz ülkeler) adamlarca işgal altında.

Burada kaçan şey bir farkındalık momentumu. Suriye'de durum haberdeki gibi olsaydı, halkın Kuvayi Milliye reflekslerinin çok yıpranmış olduğuna delalet olacaktı bu. Benim öfkemin, korkumun altında yatan şey bu. Çünkü biz Suriye ile itediğimiz kadar reddedelim, aynı toprağın ülkesiyiz ve bir anlamda kader ortağıyız ve aynı bağımsızlık hareketlerine imza attık zamanında. Halkın Suriye'ye daha fazla kalıcı zarar ihtimalinden korkması lazım geliyor yani, örneğin zamanında yaptıkları gibi, oradaki camide namaz kılmak gibi korkunç fetih heyecanlarının aksine.

eklemeyi unuttum: Evet ÖSO başat güvensizlik sebebidir ama Tayyip Erdoğan'ın diplomatik görüşmelerindeki karışık sinyaller ve Esad'la uzlaşamaması asıl endişe verici unsurdur. TSK ise Suriye toprağında Suriye bize kastetmediği sürece ki etmedi, SAA yani Suriye'nin kendi ordusu ve Suriye Hükümeti süpervizörlüğü altınd aolmalıdır. Yoksa ben elbette bir vatandaş olarak güvenimi kaybederim.
  • godoşu beklerken  (20.02.18 21:04:07 ~ 21:21:23) 
@godoşu beklerken, nick vermedim ama son iki paragraf zaten size yönelik değil. Yukarıda cevap veren başka kullanıcılara. Aslında konu şundan ibaret: "Sizin anlayacağınız şu an Suriye'de doğru yaptığı şeyler varsa istediği için değil, köşeye sıkıştığı için. ".

Türkiye tam bağımsız ve güçlü bir ülke değil. Katılıp, katılmama konusuna ve kar/fayda analizine girmeyeceğim. Taraf değiştirme Batı'dan, Doğu eksenine yönelme konusunda düşündüğünüzden çok daha kötü sonuçla ayrılırız. NATO ülkesiyiz. Ülkemizde ABD üstleri var. AB ile dirsek temasındayız. Politikalarımızın yıllardır o yönde olmasının yanı sıra, komşu ülkelerimizin de bu şekilde evrilmesine izin verdik, destek olduk.

Bu durumda tavır koyacak ya da taraf değiştirecek ne ekonomik ne de politik gücümüz var. Herhangi bir eylem yapabilmek için elimizden gelebilecek tek şey bir yandan denge politikası izlerken diğer yandan gerek yaşam standartları, gerek askeri güç olarak güçlenmek lazım. Aksi takdirde bir bakmışsın çeşitli terör örgütleri ülkemde bombalar patlatıyor ya da bir sonraki Suriye biz olmuşuz.

Bunları geçtim Rusya, İran ve Çin ile herhangi bir çatı yok altında birleşebileceğimiz. En fazla ABD kucağından kalkıp, Bu ülkelerin kucağına otururuz. Öte yandan Rusya ve İran ile sırasıyla siyasi, etnik ve dini sebepler temelli olan ayrışmalarımız varken, ABD ile ortak katıldığımız savaşlar bile var. Tabii ki ülkelerin dostları yoktur. Hepsi temelde çıkar ilişkisidir. Türkiye, ABD ve Avrupa için, Ortadoğuya kalkan ve bir üs. Hangi kart ya da koz ile o saydığın masada söz sahibi olabileceğiz ki?
  • nawar  (20.02.18 23:04:46) 
şu ara sıra alevlendirileduran israil karşıtlığı/düşmanlığı? beyanları ortalarda savrulur durduğu dönemlerden birinde; demir-çelik fabrikasında çalışan bir arkadaşım söylemişti: "daha bugün tonlarca demir kütüğü gönderildi israil'deki falanca firmaya, ne diyo bunlar" diye. mevzu para ticaret ekonomik dengeler ilh.

ama amaç olan kısım bize herhangi bir şekilde aktarılmadığı için durum karmakarışık anlaşılmaz halde görünüyor. tak diye anlaşılabilir bir hali olduğunu söylemiyorum ama demek istediğim haberimiz olmayan ve bize bilhassa bize tek bir bilgi kırıntısı dahi sızdırılmayan tarafları da var bu işlerin.

kendimce bir kısmını da söylemeye çalışayım, geçen sene suriye sınırında askerdim, ve diğer taraflarını bırakırsak sadece sınır güvenliğini sağlamak amacıyla türkiye'nin buna mecbur kaldığını rahatlıkla söyleyebilirim.

yani bir olay, ya da böyle bir olay, öncesiyle etraflıca ele alınmalı derim ben ama biz sen ben o; o verilere erişemiyoruz. benim tek diyebileceğim, her ne kadar söylenileduran böyle olmasa da; türkiye afrin'e mecbur kaldığı/bırakıldığı için müdahale etti ediyor. mecburiyet kısmı, önceki siyasi hamlelerden kaynaklanıyor diye düşünüyorum ben. bir nevi tutarlı olma kaygısı.

ek olarak da bir alıntı yapayım meçhul:
- savaşta önce gerçekler ölür.
  • dafaisss  (21.02.18 00:15:45 ~ 00:16:52) 
[]

doğrusunu öğrenmeden önceki yanlış telaffuzu inadına sürdürdüğünüz örnekler

geçenlerde eski bir tanıdık geldi. "ben anadolu çocuğuyum" modunda bir abi.
aslında büyüklerin de okuyabileceği sembolizmi, alegorisi bol çocuk kitaplarından bahsediyorduk.

bir şey dedi yeminlen başta anlamadım. "galivır". çünkü ben güliver diyorum hala. hata benim de, zevk de alıyorum. o benim için güliver yani. ve pitır pen de benim için gizliden gizliye peter-pan.

eheh genelde bu iş tersine olur, abi de arada benim telaffuz gayretimle dalga geçer, o nedenle oluşan komik an bana bayağı sempatik geldi.

merak ettim; teleffuzun kapılarını böyle çocuklukla falan mühürlediğiniz şeyler var mı?

 
python'ı hala ara sıra "piton" diye okuyorum. doğrusu "paytın" biliyorum ama öyle alıştım uzun süre. çocukluk bile değil bu. maykrosoft'a mesela kaçımız çoğu zaman mikrosoft demiyoruz ki.


  • olkol  (20.01.18 02:13:06) 
gibson(cipsın) - gibsın.
fender(fendır) - fender

edit: gibson "gibsın" diye okunuyormuş. (en azından gitar markası olanı)
  • brakgn  (20.01.18 02:19:15 ~ 21.01.18 02:41:03) 
Ben de hala Knight online'a knayt onlayn derim. Tek bu böyle ama, başka bir durumda knight kelimesi olunca düzgün okurum fakat o oyun oldu mu 11 yaşına dönüyorum ve knayt demeden duramıyorum.


  • Haldamir  (20.01.18 03:06:09) 
Jules verne diye okuyorum ben hala. Ayni sekilde gigabyte, Microsoft vs.


  • baldur2  (20.01.18 08:44:51) 
Bende de çok bu tür kelimeler. Peter Pan, Güliver, Gibsın, Mikrosoft...
Yabancı dili olmayan insanlarla konuşurken galivır desen anlamaz, yabancı dili olana Güliver desen anlardan yola çıkıp değiştirmeye çabalamıyorum da açıkçası.

Dil bilimciler bile bu işin nasıl yapılacağını bulamadılar. Türkçe kurallarına göre mi yazalım böyle mi kalsın... tartışıyorlar hali hazırda.
Özel isimleri o dilde okunduğu şekilde söylemek lazım ama yabancı dilin yaygın olmadığı bi ülkeyiz. Anlaşabimek de lazım.
  • hayat aklini konusacak bir filozof uret  (20.01.18 16:39:23 ~ 16:59:21) 
yabancı terim ve kelimelerin türkçe cümle içinde kullanımı türkçe'ye uygun olmalı, onun için bir şeyin doğrusu sizin nasıl rahat söylemeniz ile alakalı

knight'a kınayt demenin utanılacak bir tarafı yoktur aksine doğru telaffuzu bu şekilde olmalı, avrupada euro için milletlerin telaffuzlarına bakın kimisi euro, yuro kendi dilinde nasıl rahat ediyorsa öyle telaffuz ediyor.


Sonuç olarak olayın doğrusu bu kelimelerin orijin kökenindeki telaffuzları değildir, o dilde konuşuyorsanız orijin şekilde olabilir ama türkçe konuşurken türkçe okunduğu gibi yazılan yazıldığı gibi okunan forma çekmek gerekir, tüm dünya dillerinde böyle sadece bizim gibi özenti ülkelerde orijin hali ile söyleme özentiliği var açık söylemek gerekirse türkçe konuşurken microsoft için maykrosoft diye insanlara, ne diyo bu değişik, gözüyle bakıyorum.
  • gezegen olan pluton  (20.01.18 16:59:11) 
[]

besleme, homeless gibi yakıştırmalarla ilgili edepsiz olmayan soru

bir sevgi pıtırcığıydım ve moderasyon dayanamadı öptü. jet gibi öpüldük, biraz daha cevap alsam bir daha sormazdım.

bir daha sorayım: başlıkta geçen ifadeleri kullanırken ne kadar düşünüyorsunuz?

bir ifadeyi kullanırken etik sınırlamalarınız yok mudur? başka tanımlar kullanmayı neden düşünmüyorsunuz?

(besleme ve homeless gibi kelimeleri insanın dış görünüşünü tasvir ederken kullanabilip tekrar sansür yememek için burada yer veremeyeceğim küfürümden** alınabilenlerin terbiyeleri kadar bilinçleri olsaydı veya genel insana saygı anlayışı, bu soruyu da sormamış olurdum zaten. iyi birşey yapmadım ama tamamen bilerek yaptım, beyan ederim. )

 
Eski bir evsiz olarak homeless lafını hakaret olarak kullanamam, geldiğim yer belli sonuçta. Ama parmak ucu kesilmiş eldivene hala homeless gloves diyorum. Seksist değilim ama kolsuz atlete de wifebeater diyorum mesela.


  • bos gezenin bos ustasi  (03.01.18 13:33:14) 
homeless hakaret değil ama besleme kullanıldığı yere göre küçümseyici bir aşağılama ifadesi olabilir.


  • pinkpeony  (03.01.18 13:38:18) 
hiç düşünmüyorum açıkçası, hakaret içerdiğini de düşünmüyorum. homelesslık kadar beslemelik de bir gerçek, başka sözcük pekala seçebilirim fakat kolayıma bunlar geliyor. kimse için homeless dememişimdir ama besleme saç stili demişimdir, hatta dün dedim bir duyuruya cevaben. sorun görmüyorum, bariz bir aşağılama ibaresi yoksa rahat rahat konuşsun insanlar ya. her şeye bu kadar dikkat etmeyelim bence.


  • evde liyakat kalmamis  (03.01.18 13:52:06) 
pek çok kelime konunun içeriğine bağlı olarak hakaret yada övgü olabiliyor.

Besleme biraz daha hizmet için bakılan, yerine ikame kişileri ifade eden, kölelik döneminden gelen bir kelime olduğundan kullanmam, ben bu kelimeyi ilk defa birisi için duyduğumda şaşırmıştım, bu gün kullanan biri olsa yine şaşırır öyle deme derim.

evsiz yada homeless ise yukarıdaki konudan bağımsız bir şey, kişinin sabit bir yerinin olmamasını ifade eden kelimeler, hakaret yada aşağılama değil durum bildiriyor sadece.

Tabii ki hakaret amaçlı kullanım farklı bir şey.
  • selam  (03.01.18 13:54:40 ~ 13:55:54) 
@liyakat: login etmeden geziniyordum, tam cevabınızı görünce damladım. tahmin edersiniz nedenini, hani kaçırmayayım dedim:

sorum aslında kelimelerin temsil ettiği kavramları kullanmak üzerine.

yani tam da boş gezenin boş ustasının anladığı gibi soruyorum. evsizler ve "besleme" diye tabir edilen insanlar adına soruyorum yani. besleme zaten nasıl bir lafsa, halkımız sağolsun...

ne bileyim dazlak görünce de lösemi hastalarına benziyorsun falan demek gibi bence bu. bu insanların somut durumlarını birinin halini beğenmediğinizi anlatmak için kullanıyorsunuz. canlı bu insanlar. hayatları var. başlarından geçen şeyler var.

rahat konuşmanız rahatsızlık veriyor. bu kelimeleri kullandığınız bağlamda doğrudan pejoratif bir içeriğe bürünmelerinde bir sakatlık yok mu, rahatsız olmayalım mı bundan. özgürlük, rahatlık bu mudur yani?

yani hitap ettiğiniz kişiyi geçtim, hitabet içeriğinden bahsediyorum ben artık. bakımsız görünüyorsun, pespaye vs bir sürü sıfat var, şart mıdır bu?


@selam: bir insanın dış görünüşünden onun seyyah veya seyyah ruhlu olduğunu anlamak mümkün olsaydı dediğinizi anlayacaktım. yani ben böyle bir örnek gördükten sonra bu soruyu yazdım. boş gezen'in söylediği de o açıdan pek geçerli olmuyor, konsept olarak düşünülse zaten çok genel bir kalıp var bunun için: sokak modası. ek olarak evsizlik çoğu zaman mecbur kalınan bir hal. wifebeaterlık örneği ise mecbur kalınan bir hal değil.
  • godoşu beklerken  (03.01.18 14:09:06 ~ 14:24:58) 
[]

diplomasi: hastanede engel atlama ve tetkik koparma ipucu verir misiniz?

-bence bende x olabilir, x'in varlığı veya yokluğu için kesin teşhis adına baştan aşağı gereken tüm testleri istiyorum,

gibisinden tartışan değil, talepte bulunan bir şey deme niyetim var. doktorun 5 dakikalık muhakemesine falan da kalmak istemiyorum zira bu zamana kadar üsye hastalıklarını normalde yaşanandan çok daha ağır yaşamışsam ve anormal bir şeyden şüphelenilmemişse, ekstra hiçbir soru sorulmadan hemen ilaç yazılmışsa buna hakkım olmalı.

kendime koyduğum teşhisi iki doktor kabul etmezken üçüncüsünün kamera görüntüsüyle doğruladığı durumları da yaşadım yani. artistliğe hiçbir şekilde gelemeyeceğim, bazı doktorlar bir insanın kendi vücudunda bir şeyin anormal gittiğini anlayabildiğini kabul etmek istemiyorlar.

doktor tarafından yanıltılmış üstüne üstlük bu olurken kabaca davranılmış olanlarınız varsa dediğimi anlar. lütfen tartışma olmasın, okuyup gıcık olan doktor varsa cevap vermeden geçebilir, bu bir genelleme olmayıp önlem almaya ihtiyaç duyuracak bir deneyimdir sadece. zaten soruma hastalar cevap verirse daha iyi olur.

bir doktorun doktorluğunun sorgulandığını falan zannettiği bir moda girmesini engellemek için nasıl bir prosedür izlemeli de bir an evvel olaya girişebilmeli?

x hastalığına ilişkin en karakteristik, ayırt edici semptomu çok sık yaşamamama rağmen -ama yaşıyorum-, süreğen bir derdimmiş gibi anlatsam doktor zokayı yer de testi ister mi? çok mu yanlış olur etik olarak?
başka aklınıza gelen bir şey var mı? (bir iki kere doğrudan tetkik isteğinde bulunmuştum ama kötü sonuçlanmıştı)

 
gir güvendiğin bir özel hastaneye. "bana şununla ilgili tüm tahlilleri yapın" dediğin anda seni sırtlarında taşımaya başlarlar zaten.


  • nrmnm  (11.12.17 14:22:32) 
@raydingoz:

zekanızı kendinize saklasaydınız ortalama düşmeyecekti ihih yani saklamaya çalışmadınız demiyorum, eminim denemişsinizdir.

ya başıma ne gelmesin istiyorsam önden uyarıyorum, tam da o geliyor pes ya.

gocunan tıpçılar içlerinden gocunsunlar.

zaten ne hastası olduğumu da sormadım. sivri esprilere girişirken soruya da cevap verseydiniz bari.

gerizekalı doktorlar yüzünden kulağımda delik olduğunu 3. kez aynı şikayetle doktora gidince öğrendim. çok tatlı doktorlar hipokondriyak olduğumu sanarak rahatlıyorlardı gün içinde. ben olmasam naparlardı, acaba.

aynı şekilde burnumdaki deviasyon ve sol burun deliğinin iyice derininde et olduğunu da öğrendim. önceki bilmem kaç tane doktora göre, yukarı sokmaya erindiklerinden lanet kameraları, hiçbir sorun yoktu.

özel ve devlet hastaneleri dahil.

o nedenle allah aşkına cevap vermemeniz rica edilince denilene uyun. doktorsunuz diye hatadan muaf değilsiniz. başka tarafa. sinirim tepemde zaten.
  • godoşu beklerken  (11.12.17 15:13:31 ~ 15:14:11) 
ya burada hasta olan sizsiniz bence. ne zamandan beri wireless teşhis koymaya başladınız?


ne sanıyorsunuz ya kendinizi? ben siz kendinizi bir şey sanacaksınız diye bir tedaviyi alabilmek için 3-4 doktor dolaşmak ve birkaç yıl mahvetmek ve o sırada sorunu ilerletmek mi zorundayım?

kitaba tıpa tıp uymakmış. siz teşhis koyar, muayeneler yaparken sizi de denetleyen doktorlar olsa keşke.

olmuş şeyler üstüne sağlıklı korku paranoya değildir, her şeye teşhis koyuyorsunuz, kendinizinki eksik kaldı.

size sorduğum soruya cevap vermeyecekseniz rica ediyorum yazmayın, taciz artık bu.
  • godoşu beklerken  (11.12.17 15:49:06) 
@hayırsız: çok geçmiş olsun. işte departman departman süründürülmek, zaman harcatmak, bir dooktorun gerekli gördüğü testi diğerinin talep bile etmemesi ve teşhisin o tetkikten gelmesi, öykü bile almamak, söylerken susturulmak, vs...

ya sanki dünyada hata yapılmayan bir meslek varmış gibi turist gibi tepki vermiyorlar mı, benim dedem yanlış teşhis yüzünden on yıl almaması gereken bir kalp ilacını aldığı için böbrek iflasına geç müdahale yapıldığından ölmüş, biz de kitaba uyuyoruz! yaka silktim artık, yemin ediyorum. hastalardan azıcık saygı görmek isteyen insan bunu yapmaz. devletin sağlık politikalarındaki iğrençlik ayrı bir konu, bu bambaşka bir şey.

neyse. aynen. benim derdim zaten şu zamana kadar tetkikler bana hep verildiği, ben talep ederek yaptıramadığım için bu işin benim akıl edemediğğim bir yolu olabilir mi diye düşünmeye başladım. çünkü bunu yapabilenler var.
  • godoşu beklerken  (11.12.17 16:11:54) 
[]

windows'dan hemen sonra firefox da güncellenince kaybolan yer imi, klasör v

Windows güncellemesinden sonra firefox da güncelleme istedi. Eski verilerin kaybolacağı belirtilmiş, tabii. Ancak önceki güncellemeler gibi en kötü bookmark, folder vs import edilecek şekilde firofox alt dosyalarında duruyordur varsayımını yapmıştım.

Galiba hata etmişim?

Şu anki firefox quantum 57.0 adlı sürüm. Belki de yeterince iyi karıştırmadım ortalığı. Bir fikri olan var mı? Firefox dosyalarına gidip baksam eski datayı bulur muyum dersiniz? Bir de araç çubuğuna nasıl geri taşırım?


Edit: Ya bir de başlık atarken karakter sınırına takılmayan insanlar var, ben hala bilmiyorum bunun nasıl yapıldığını. Benimkinden uzun başlıklar tam çıkıyor da.

 
Tamamen atmakla birlikte gizli dosyaları görünür hale getirip şurayı bir yoklayın derim.

C:\kullanıcılar\kullanıcıadı\appdata\roaming\mozilla\firefox\profiles
  • wrench  (05.12.17 20:55:29 ~ 21:26:45) 
wrench: teşekkür ederim, girdim oraya bir bookmark backup'ı oluşturulmuş gerçekten, güncellenme tarihinde.

ancak onu nasıl çağırırım ben adres çubuğuna? ya nasış desem bu işi halletmek için kullanılan arayüz mü değişmiş, ne olmuş, ben bunu import edemiyorum.

bunu halledersem klasörlediğim bookmarklar beraber geliyordu değil mi? daha önceden yaptım bunu ama nedense şimdi yapamıyorum.
  • godoşu beklerken  (05.12.17 21:11:40 ~ 21:12:36) 
Görmezsin diye buraya yazayım.

Firefox kullanmıyorum ama firefox'un içinden import bookmarks from diyip o dosyayı seçince kabul etmiyor mu?

Ayrıca evet hepsinin geri gelmesi lazım.
  • wrench  (05.12.17 21:26:34) 
işte o seçenek bookmarks sekmesi altında yok, zaten anlamadığım şey o. yanlış yerde mi hatırlıyorum diye tools vs'e baktım, nanay, bakarkörlük mü yapıyorum nedir, üçüncü kez bakacağım.

edit: baktım, valla yok.


edit2: buradan da teşekkür edeyim, cevaba ilişkin olmadığı için teşekkür girim silinebilir zira.
  • godoşu beklerken  (05.12.17 21:30:31 ~ 21:45:16) 
  • wrench  (05.12.17 21:34:44 ~ 06.12.17 01:36:17) 
edit: support.mozilla.org

2014'e ait bu cevap, support'a kendim başvurmak zorunda kalmadan, işime yaradı.

bookmarklarım kurtuldu. buna göre firefox update sonrası bookmarklarınızı import edemez hale gelirseniz:

1. wrench'in paylaştığı directory'deki uygun tarihli .jsonlz4 uzantılı istediğiniz bookmark dosyasını kopyalayıp

2. firefox'ı kapatıp

3. profiles klasörü içindeki places.sqlite'ı places.sqlite.old olarak değiştirip
4. profiles içine ama bookmark klasörü dışına önceden kopyaladığınız bookmarkjsonlz4 yapıştırıp
5. bu dosyayı places.sqlite olarak yeniden adlandırıp
6. firefox'ı yeniden açtığınızda

bookmarklar geliyor.

wrench'e beni destek sayfalarına yönlendirdiği için teşekkür ederim.
  • godoşu beklerken  (05.12.17 21:43:35 ~ 22:38:16) 
[]

şöyle bir durum olduğunda moderatör yaklaşımı nedir?

- kişi çevirmen
- çevirdiği kitapları satan bir kitap sitesi var
- duyuruya geliyor, çeviri amaçlı soru soruyor (çeviri yaptığını belirtmiyor)
- "şu konu hakkında hangi kitabı önerirsiniz?" diyen birine kendi sitesinin linklerini atıyor

daha doğrusu kişi büyük olasılıkla bu sitenin domain'ini almış, kendi kurmuş veya kurdurmuş ve ya kendisi ya kullandığı çevirmenler (ya da kendisi çevirmense ve yayınevi işine girmek istiyorsa ikisi birden de olabilir) siteyi bu şekilde popülerleştirmeye çalışıyor. *

bu durumda, en azından silinme gerekçesinin meşruiyetini ortadan kaldıracak türden reklam yapmış oluyor, değil mi?

 
yo eder demedim zaten. reklamdan bahsttim dikkat ederseniz. bugün başka bir soruda da reklamla ilişkilendirilen ancak amacı piyasayı bilmekten ibaret olduğu belirtilen bir sorunun silinişinden bahsedilmişti. sanırım kişisel kazanç sağlamak bir faktör oluyor falan.

şu reklam denen olayın sınırını anlamaya çalışıyorum. hepsi bu.
  • godoşu beklerken  (27.11.17 17:39:42 ~ 17:45:44) 
her halükarda moderatörün kısmen keyfine kısmen durumu algılayışına bağlı olan bir tarafı var diye düşünüyorum bunun. çünkü reklam denilen şey çok dolaylı da yapılabilir. sizin bahsettiğiniz de bu dolaylılık durumunda reklam amacı güdülüp güdülmediğinin nasıl anlaşıldığı ve neye göre karar verildiği galiba doğru anladıysam; silinme gerekçesinin meşruiyetini ortadan kaldıracak türden dediğiniz.

diyelim ben kardiyologum (kardiyolog olup olmadığımı bilmiyosunuz, mesela bu da dolaylı bir reklam olabilir:) ) ve buna binaen spesifik ve istisna içeren bir hastalık/tedavi süreci ile ilgili sorulan bir soruya cevap verdim. durum da o kadar ince ki (bu mümkün mü bilemem ama uyduruyorum zaten) bir kardiyologun o istisnayla karşılaşması olsa olsa ömründe bir kere olur. e ister istemez soruya cevap vericeksem o geçmişteki hastamdan ve yaptığım müdaheleden bahsetmem gerekicek soruyu soranın gönlünü rahatlatma kısmını da sağlamak için.

e ama reklam yaptın sen şimdi denilebilir mi denilebilir buna. çünkü sorusuna cevap verdikten sonra duyuru başlığında ya da özel mesajla "hangi şehirdesiniz, madem tecrübelisiniz gelip size muayene olsak, muayenehaneniz nerde" dese e söyler, söyleyebilir.

başka meslekler için de böyle örnekler olabilir. zaten burada mesleğinizi belirttiğiniz anda bile, mesleğe göre değişmekle birlikte bir bakıma kendi reklamımızı yapmış oluruz.
  • dafaisss  (27.11.17 19:14:25) 
Her ne kadar ispiyon gerekçelerinde reklam maddesi yer alsa da, reklam sebebiyle duyuru/cevap silinmiyor alınan karar gereğince. Tabi burada da sınır ayda en fazla 3 kere olması. Takibinin kolaylık ve zorluğu tartışılır orası ayrı.


  • kaymaktutmayansicaksut  (27.11.17 20:33:44) 
@dafaisss: evet, evet çok doğru anladın. böyle bir şey sorduğum için de, moderasyon kurallarına link verilmesin diye veya aynen alıntılanmasın diye bir tane vaka koymuş olayım dedim. cevaplarken verdiğin dikkat için teşekkür ederim.

benimkinin verdiğin örnekten tek farkı işte bir e-ticeret sitesine doğrudan link atmak ve o sitenin linki atan kişiye ait olması, ama elbette linkin kişiye ait olduğu çıkarsaması veya teyidini sadece modun yapabilmesi.
online kitap satışı yapan sitelerden aranan özelliğe uygun tek kitabı satan bu siteyse o zaman link mecburen konur herhalde. ancak durumun genelde böyle olmadığı varsayımını yaparak sordum (yayınevlerinin e-ticaret siteleriyle anlaşmalarından bağımsız olarak az satılan kitaplara olan ticari yaklaşımlarını düşününce o genelleme mecbur oldu, yoksa e-tic sitesi endeksler kitabı, olur biter)

@kaymaktutmayan: teşekkür ederim cevap için ama biraz ayrıntılandırabiilir misin. belli ki moderasyon arada hatalar yapıyor, ki dünyanın en normal olayı. işler ne zaman karışıyor da "ben reklam yapmadım ki neden bu gerekçeyle sorumu sildiniz?" gibi bir tepki doğabiliyor mesela. yanlış ispiyon yapmak olsa, denetiminizden yüksek ihtimalle geçtiği için o kadar sorun olmaz gibi geldi. herhalde dolaylı çıkarsama yapılmak zorunda kalınıyor, diye düşündüm. sezgi var mıdır işin içinde ve iş tanımı gereği? bir yere kadar mecburen varmış gibi geldi.
  • godoşu beklerken  (28.11.17 13:25:52 ~ 13:53:36) 
moderatör tutumunu bilmiyorum ama devaml ıreklam yapıyorsa silinmeli, arada bir iki kez atmışsa problem yok şeklinde bakıyorum. çalışmalarını paylaşmak istemesinde problem yok, para kazanma amaçlı siteyi kullanıyorsa orada problem oluşur gibi.


  • pinkpeony  (28.11.17 13:50:40) 
[]

stüdyo kulaklığı olmayıp flat'e yakın frequency response veren kulaklık?

overhead, taçlı işte ne deniyorsa, ondan.
uçuk fiyatı olmazsa sevinirim, nasılsa fiyatına nispetle kısa zaman sonra kablosunun iki yanından biri pert oluyor.



 
uçuk fiyatı biraz daha açman lazım, kimileri için 1000 lira uçuk değil.

fiyat performans açısından en başarılılardan bir tanesi audio techinca m50x.
www.amazon.com
  • Bruce  (24.11.17 23:16:34 ~ 25.11.17 09:47:08) 
uzun -birkaç yıl- kullanabileceğimi bilirsem taş çatlasa 1000 veririm.
bir iki senede yamulacaksa bütçe veya bütçenin biraz üstü kulaklık olur. 150-200 max.
benim kulağım seslere eğitimli bir kulak değil. sadece frekans aralığının sağladığı hassasiyete ek hatta ondan önemlisi "neyse ne" aktaran bir kulaklık istiyorum, basslara doğru kayan bir response istemiyorum. nasıl aldığını değil veriyi nasıl okuduğunu umursuyorum yani.
  • godoşu beklerken  (24.11.17 23:20:41 ~ 23:22:49) 
www.amazon.com

1000'i accuk geçiyor.
  • alperz  (24.11.17 23:47:18) 
elinde freqency response grafiği olan ve band aralığı yeterli herhangi bir kulaklığı flat yapabilirsin.


  • orpheus  (25.11.17 00:10:19) 
@orpheus:

o nasıl oluyor?

soruyorum zira bilgim yok. ne aradığımı, yani aradığım şeyin soru başlığımda geçen terim olduğunu anlayabilmek için 1-2 saat bakınmam gerekti. sonra da genel araştırmama ek olarak 2 gün bu grafiklere ulaşmaya çalıştım. satıcı sayflarının grafikleri her zaman doğru yansıtmadığını okuyup, rusça-ingilizce bir siteden marka marka dB vs Hz, işte ohm vs Hz grafiklerini içeren bir katalog buldum ama her marka veya markaların her modeli yok tabii.

bir de diyelim ki buldum, o iş nasıl oluyor. bruce sürücü ayarlamaktan bahsetti, sağolsun özel mesajdan bilgilendirdi beni. ama konumuz kişinin bunu kendi başına yapıp yapamayacağı olmadığından sürücülerin nasıl ayarlandığı ayrıntılı konuştuğumuz bir şey değildi- tabii kastınız buysa. onun zamanını aldım, biraz da sizinkini alabilir miyim, ayıp olmasın?

edit: kasıt belli ki sürücüler değil, onlar fabrika ayarlıymış (bruce'a pek çok teşekkür)

ben kulaklık olayımı hallettim bruce sayesinde ama ayarlama işi ilginç, orpheus bunu açarsanız güzel olur. (sanıyorum bilmek isteyen tek ben değilim, tabii size kalmış)

herkese çok teşekkür ederim.
  • godoşu beklerken  (25.11.17 00:16:54 ~ 01:16:59) 
şimdi kulaklığın responce eğrisi flat olmayabilir. bu ne demek değişik frekanslarda giren enerjiye karşılık ürettiği ses şiddetinin değişmesi demek.

burada ilk kırılma insan kulağında başlıyor. insan kulağı da aslında flat değil ve kişiden kişiye değişiyor. yaş arttıkça yüksek frekansları duyma yetisi kayboluyor.

ama mecburen flat gibi düşünelim. bu durumda freq. resp. flat olmayan bir kulaklığın eğrisini biliyorsa bunu parametric equalizer ile kompanze edebiliriz. yani kulaklık 7 khz de -3 db ise sen equalizerda 7 khz +3 db yaparak kompanze edebilirsin.

ancak burada da bazı sorunlar var. mesela kulaklığın yüksek veya düşük band ucundaki eğrisinde bazı alanları istediğin kadar aç almak istediğin ses yerine bozulma elde edeceksin sadece. yani bu kompanzasyonu her ferekans için yapamazsın aslında. çünkü kulaklık içindeki sürücünün fiziksel limitleri var.

çok dağınık anlattım biliyorum ama kabaca böyle.
  • orpheus  (25.11.17 03:22:28) 
yukarida yazilanlara katilmakla beraber, flat kulakligi ne icin istiyorsun? muzik dinlemek icin istiyorsan aslinda flat kulaklik istemiyorsundur, o yuzden sordum.


  • robokot  (25.11.17 03:26:06) 
@orpheus: hah tamam onu da okuduydum ama dediğiniz gibi kısıtlı bir çözüm ve okuduğum şeylerden anladığım kadarıyla bunun dB - rezistans ilişkiyle de alakası var.

@robokot: aşağı yukarı öyle bir sonuç çıkmış oldu zaten. daha doğrusu piyasadki normal kulaklıkların bass ağırlıklı grafikleri sadece insan kulağı algılayabilsin diye yaptıklarını, tizi zaten duyduğumuzu teyit ettikten sonra kullanıcı yorumlarındaki "tizler iyi değil", "son sesi kısıtlı" vs eleştirileri çok sallamamaya karar verdim. zaten yorum sayısı genelleme çıkaracak kadar çok değil bizim sitelerde. amazonda aksine çok ama orada da "kulaklık bozuk geldi" veya "iki ayda bozuldu" gibisinden şeyler okuyunca -belki gereksiz sayıda şey okudum- sorayım dedim. arada daha başka çekincelerim de vardı da, meğer onlar da sorun değilmiş.
  • godoşu beklerken  (25.11.17 05:53:57) 
kulaklıkta belli bir parayı geçtikten sonra ve belli markalardan şaşmadıktan sonra sıkıntı yaşamazsın. en fazla renk değişiklikleri olur. işte kimi biraz daha parlaktır. kimi biraz midlidir falan. orada artık tamamen senin zevkin devreye giriyor. deneyeceksin, yorum okuyacaksın falan.

orpheus usta mevzuyu anlatmış bir ek de ben yapayım. bu eq ile düzeltme işlemi şu aralar çok meşhur. ancak benim dinlediğim faz problemleri var o mevzuda. hele abartı gain'ler işin içine girince bir anlamı kalmıyor. yani gidip de 10 dolarlık kulaklık alıp ondan düzgün ses almak mümkün değil.
  • alperz  (25.11.17 09:17:00) 
[]

cinsiyetsiz çekicilik hakkında ya da çekicilik cinsiyetsiz olur mu?

soru okuyan sabırlılara şimdiden teşekkür. bu biraz da türkçe sorusu bu arada.

şimdi bence olur da "dipten dibe" ne olduğu konusunda emin değilim.

dave navarro bir söyleşide kedilerin, arabaların da seksi olabileceğinden bahsetmişti. kelimenin bu kullanımı bana cazip geldi. cazip demişken, aslında cezbetmek tam da bu durum için kullanabileceğim bir kelime iken "şu olanaklar beni cezbetti" mealindeki kullanımın diğer anlamları ezecek şekilde artış göstermesinden, bu kelime sanki yetmiyor. albenisi olmak da yetmiyor. size yetiyor mu, merak ettim. ya da belki aklıma gelmeyen bir karşılık söylersiniz.

geçenlerde videolu bir soru koymuştum. benzer bir durumu anlamaya çalışıyordum. başlık biraz tıklatma tuzağı içeriyordu ama yine kimse acayip sorumu sallamadı. sıfır cevap, öyle diyeyim. hayır işi yapan insan neden yok burada onu da anlamıyorum. ben de bayılmadığım sorulara cevap veriyorum bazen. neyse.

herif dansçı. mevlevi kıyafetiyle dönüyor da dönüyor ama koreografisi var. herif o hareket içersinde seksi bence. yani ben o kişiyle ilgilenmiyorum, yaptığı şey "büyülüyor", içine çekiyor diyeyim. seksi olmayan bir seksi hal söz konusu. dave demiş işte.

ne kullanıcam ben bu durumda ya? albeni sönük ötesi geliyor, kullanıma sokarak kelime algımı falan mı değiştirmem lazım?

 
resmen fular eksikliğinden cevap veremiyorum.


  • Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir  (20.11.17 19:56:43) 
abi şu fuları zigicem artık bu fular faşizmine karşıyım arkadaş okudun mu ki ya? bi trollemeyin cevap istiyorum!


  • godoşu beklerken  (20.11.17 19:57:36) 
türkcesini hatirlayamadim entelligi ile hemen cevap vereyim soruna.

intoxication (a strong excitement or elation) ya da enchantment. ikisinin de etimolojik kökünde büyü ve iksir var ve ikisi de tam olarak yduygu durumunu karsiliyor.
ota boka seksi demekten de vazgecelim lütfen. söyleyecek kelime bulamayinca yani / sonucta diyen ergenlerden farki kalmiyor konusan kisinin.
  • eriksatie  (20.11.17 20:07:33) 
@eriksatie: ençentmınt veya intoksikeyşın dersem beni it kıçlarında dolandırırlar click-bait yazdık diye neler oldu. yani türkçesini hatırlarsan buraya bir daha uğrarsın umarım :)

ya millet, böyle tarzanca yazmak zaten dili kötü kullanmaktır, övünülecek hiçbir tyarafı da yoktur ama duyurudaki özensizliği gördükten sonra ben takmaz oldum ve bu uzun zaman önceydi. bunu bu kadar umursuyorsanız modlara istekte bulunalım, tarzanca yazmamak kural olsun. ama cevabınız salt bu yönde bir eleştiri olursa soruya cevap alamam. neyse teşekkür.

yine de editleyeceğim soruyu, yabancı sözcükler yerine bir şeyler koyacağım.
  • godoşu beklerken  (20.11.17 20:12:45) 
ya sanırım anladım ama ifade sorunu olan bir mevzu bu. cinsiyetsiz derken kastımız gender role ya da cinsel yönelim olan aseksüellik değilse cinsiyetsiz ifadesinin karşılığı yok diye düşünüyorum ben.

böyle birkaç sorunuza denk gelmiştim, cinsiyetsiz bir çekiciliği var sorularınızın benim için evet, biri böyle bir soru sormuş olsa keşke diye siteye giriyorum ^^

eril-dişillik üzerinden gitsek yine sıkıntılı ifadeler. ama sıkıntı cinsiyet dediğimizin biyolojik konsepte hapsedilmiş olması.

zaten dediğiniz durumun ifadesi için ne kelime düşünsek ya sönük ve alakası kalıyo - albeni gibi- ya da konu başka yere gidiyo.

aklıma gelenler
tahrik: tahrik unsuru tabirinden ötürü isabetsiz
arzu uyandırmak: duruma göre haddinden fazla soyut
müşevvik kılmak-şevke getirmesi: ikinci meşrutiyet döneminde miyiz?

ama yine de tam değil işte. ama tarif etmeye çalıştığınız şeyi anlıyorum.
  • dafaisss  (20.11.17 20:13:48) 
fularim yok ama yazayim: ben problemi anlamadim. anladim da anlamadim.

seksi demenin nesi problem? ben heteroseksuel bir erkegim, bir erkege "seksi" demekte bir problem gormuyorum. birinin seksi oldugunu farketmek icin o kisiyi cinsel anlamda arzulamak gerekmiyor, insan empati yapabilen bir hayvan. bir erkek icin seksi dedigimde "bence bu kisinin seksapeli var" demek istiyorum. yani insanlar ozellikle alicilari bu kisiyi gercek anlamda seksi bulurlar, veya ben o kisinin yerinde olsaydim kendimin erkek sever kisiler tarafindan arzulanacagini dusunurdum. bir kisiyi seksi bulmak icin o kisiyi cinsel anlamda sahsen arzulamak degil o kisinin senin yazdiklarini okuyacak kisilerin hatri sayilir bir kesimi tarafindan arzulanir oldugunu dusunmen, bunu algilayabilmen, gozlemleyebilmen yeterli.

ki bahsettigin sey bir nevi dans yani. hayvanlar aleminde sayisiz canli dansi karsi cinsi kendine cekmek ikna etmek icin kullanir; bence seksi kelimesini kullanmakta bir problem olmamali.

arabanin seksi olmasi ise bir benzetme. bir arabanin dizayni sesi senin aligdan sorumlu organlarini tipki cinsel olarak arzulayacagin bir insani gordugun zaman olabilecek seviyede mesgul ediyor, kendine cekiyor demektir. arabayi cinsel olarak arzulamak bu durumun cok direkt bir yorumlamasi olur, oyle olmak zorunda degil ki? ben bir arabaya seksi diyorsam, goruntusu, sesi, hareket edisi tipki cinsel olarak arzulayacagim birinin goruntusu, sesi, hareket edisi kadar algimi cezbediyor demek istiyorumdur (parafili tecrube eden biri farkli yorumlayabilir.) Bence kelimenin kullanilis sekli bu fikri iletmeye yetiyor o yuzden yerine baska bir sey aramak nedendir bilemedim.
  • robokot  (20.11.17 20:28:29 ~ 20:31:10) 
@dafaisss: ooh teşekkür ediyorum valla duyurudaki yalnızlığımı aldınız biraz. "kimse bu sorularıma cevap vermiyor, böğğğ" halet-i ruhiyesinden sıyrıldım azıcık.

aslında bence tahrik müthiş uymuş. ama dediğiniz gibi onun kullanımı da sınırlanmış halde. fakat tarif ettiğim şey cinsiyetsiz bir tahrik olma, kapılma hali.

merak ediyorum: "ben bu kelimeyi burada uygun görüyorum, millet ne anlarsa anlasın, kullanmak istediğim sözcük budur," diyerek alışılagelmişin dışındaki kullanımlara kaydığınız oluyor mu? alınası bir inisiyatif gibi geliyor bana. siz hem tarihle hem edebiyat çevirisiyle alakalıydınız, yanlış hatırlamıyorsam, bulmuşken sorayım dedim.
  • godoşu beklerken  (20.11.17 20:28:48 ~ 20:37:13) 
@robokot: işte kişiler değil de şeyler için kullanıldığında kelimenin uygunluğundan emin olamadığım gibi kişiler için kullanıldığında da haklı bir karmaşaya sebebiyet vermiş olabiliyoruz biraz sanki. resmi bir anlatımda kullnılabilecek bir ifade değil en azından. hani emoticonsuz iletişimin sebep olduğu gibi yanlış anlaşılma olabilir. mesela bu dansı beğenen bir erkek seksi dese "neden, ibne misin?" diyecek olan birisi, homoseksüelliği değerlendiriş biçimini kenara koyarsak, durumu böyle zannettiği için algısı kıt mıdır? yoksa bu kişinin, diğer kişinin homoseksüel ya da biseksüel olduğunu sanması normal mi olur? hani bağlam zengin değilken, metinden anlam çıkarmak zorken bu kelime işi zorlaştırıyor sanki.

tabii ki tanımladığınız o hissi anlatmaktan bahsediyorum bu arada. anlama açısından sorun yok. o eşdeğer meşgul oluş, etkileniş durumu.
  • godoşu beklerken  (20.11.17 20:36:35 ~ 20:39:40) 
:))

kullanıyorum ama yakın arkadaşlarım dışında pörtleyen gözlerle karşılaşıyorum "höö ne diyo bu sapık" gibisinden, bilhassa tahrik ve arzu kelimeleri için. şevk-müşevvik'i algılayabilene denk gelsem sarılır öperim zaten.

ya dediğim gibi burdaki ifade kısıtlayıcının senden benden ya da bizden ya da onlardan kaynaklandığını düşünmüyorum. yaygın-gündelik dili medya aygıtları üretiyor, tahrik hareketin failidir. mesela yağmurlu havalarda içim kıpır kıpır oluyo demek yerine birebir aynı anlamı kastetmese de yağmurlu havalar beni tahrik ediyor; diyebiliriz.

böyle medya dışında kullanılmadığı için anlamı işgal edilmiş kelimelerden yani bu ifade kısıtlılığı. yoksa kelime bol da, ne desek başka bir yere çıkıyomuş gibi.

taciz tecavüz kelimeleri de böyle mesela, sırf medya haberlerinden ibaret olduğu için kullanımı muhtevasındaki diğer anlamları ölmüş nerdeyse. o yüzden kafa sikmek tabirini çok severim; eylem kafama tecavüz edilmesi olmasına rağmen böyle dile getirince tepki "höö ne diyo la bu" olmasına rağmen yine aynı anlamı kabasaba da olsa karşılayabildiği için.
  • dafaisss  (20.11.17 20:38:56) 
anladim, o zaman (ozellikle daha formal kullanimda) albeni degil de, dedigin gibi buyuleyici sozcugu karsilar bence. buyuleyici + tabu olan seyler = seksi, tabuyu cikarirsan buyuleyici kalir bence. belki sen daha nuansli bir sey istiyorsun ama benim icin yeterli olurdu bu.


  • robokot  (20.11.17 20:46:48 ~ 20:47:06) 
Bastan cikarici/etkileyici/cekici de diyebilirsin belki.


  • kuehles blondes  (21.11.17 01:50:26) 
[]

yabancı ninni derlemece

spirited away - www.youtube.com
(dün sorulmuştu, iyi ki sorulmuş, ben unutmuşum parçayı)

Song of the Sea - www.youtube.com (asıl versiyon: www.youtube.com veya www.youtube.com )


gibi örnekler verebilir misiniz?

ninni olmasa da anladınız siz.

 
ari im sokhak:
www.youtube.com

suo gan:
www.youtube.com

şu ikisi filmlerden. geleneksel değiller, ama ninni kıvamında;
the innocents filminin başından:
www.youtube.com

rosemary's baby'nin başındaki sözsüz ninni:
www.youtube.com

bunlar da modern ninni sayılabilir:
the cure - pirate ships
www.youtube.com

clinic - goodnight georgie
www.youtube.com

ek: ermeniceyi yabancı derleme arasına dahil etmişim. 2 hafta sonra da olsa utanarak bu eklemeyi yapmak istedim. yabancı derken türkçe harici olarak almıştım soruyu. cevabımı görmüş olan ermeni varsa özür dilerim.
  • misterturist  (20.06.16 18:48:31 ~ 04.07.16 02:03:01) 
@misterturist: çok güzelmiş bunlar, teşekkür ederim. son ikisi de gayet güzel bence.


  • godoşu beklerken  (20.06.16 19:00:00) 
youtu.be

Ninni diyorsan Brahms.
  • babilbaligi  (20.06.16 21:32:06) 
-g.co (bilmem ne kadar yabancı sayılır; azam ali'den bir albüm boyunca, from night to the edge of day.)

-youtu.be (reem kelani'den, galilean lullaby.)

-youtu.be (ninni niyetine; secret garden, song for a stormy night.)
  • olanlaolunmaz  (21.06.16 02:10:25) 
[]

izlyecek dizi

bitmiş olsun. sonu kaçak olmasın. yani cliffhanger. romantik veya komadi olmasın. mystery olsun iraz veya thriller, sci-fi vesair.

şimdi başlayacağım. online yerlerden falan. fringe izledim. true detective, the mentalist, breaking bad, lost, prsion break, alias, numbers kötü, csiny, dexter, biraz bones, cold case (izledim kıesmen veya sonuna dek). mad men house tarzı şeyler genre dışı.


edit: yatcem ben cevap veren olursa sağolsun.

 
1 haftadir deliler gibi izliyorum: six feet under


  • mukrime  (17.06.16 22:58:57 ~ 22:59:20) 
o dram değil miydi yav


  • godoşu beklerken  (17.06.16 23:00:54) 
fringe


  • KaraSakall  (17.06.16 23:17:01) 
en.wikipedia.org(1959_TV_series)

yenilerden mr. robot olur
  • whimsical  (17.06.16 23:33:22) 
çok kısa ama 11.22.63
ve daha da kısa And Then There Were None bence kesin izlemelisin 3 bölüm ve art arda izlenince vay be dedirtiyor.

  • tiredpanda  (17.06.16 23:34:46) 
  • late viper  (18.06.16 00:11:07) 
twin peaks


  • bir sevgi faresi jamal  (18.06.16 01:39:48) 
battlestar'ı da izlemiştim, unutmuşum. öneriler için teşekkürler.


  • godoşu beklerken  (18.06.16 08:02:56) 
aa şey de olur bak: doctor who


  • whimsical  (18.06.16 10:46:29) 
Six feet under dram ama izledigin dizileri okuyunca bu diziden de hoslanabilecegini dusundum


  • mukrime  (18.06.16 21:50:29) 
(bkz: the x-files)


  • nughun  (18.06.16 22:00:00 ~ 22:00:24) 
[]

progresif müzik

ama şöylesi:

çiçek gibi açılacak, tek bir ağaç gövdesi dallanıp budaklanacak her yere, o fraktalımsı şeyi hissedeceksin hem kaotik gelecek hem de uyumu algılayacan ve bu piyano ağırlıklı olacak, gitar da biraz olabilir, bu sesleri veren bir org falan da olabilir.

ama altyapıyı ve onun üzerine kurulan ve büyümeye devam eden dünyayı duyumsayacaksınız.

etrafınızda dönerken kendinizi kaybedeceksiniz.

işte ööle bi şey.

bekliyorum önerileri.

 
Genesis ve Porcupine Tree dinlemeni salık ediyorum acilen.

Genesis'in soundları eğer eski gelmezse Jethro Tull da dinleyebilirsin. aralara Rush da atabilirsin ama ben vokallerini beğenmiyorum kendilerinin.

edit: kıssadan hisse: progresifte dünya markası İngilizler. İngilizden şaşmayacan.
  • eys of speyds  (11.03.15 16:02:18 ~ 16:03:36) 
  • kargn  (11.03.15 16:04:29) 
@kargn & speyds: p rock konusunda az biraz bilgim var, speyds'in bahsettiği gruplar + king crimson, eloy vs dinliyorum ama gömülü değilim bunlara, mesela eno'ya gabriel'a rağmen genesis'i az dinledim, oradan çıkacak şey daha çok uyar. porcupine tree'ye bakmadım çok, iyi oldu öneriler.

teşekkürler cevaplar için.

new age ve psychedelia unsurları olan şeyleri de merak ediyorum.
  • godoşu beklerken  (11.03.15 16:09:24 ~ 16:11:03) 
Pink floyd diye bi grup kesfettim super. Senin istedigin tarz icin de division bell geldi aklima bayadir dinlemedigim icin cat diye album soyleyemedim baska.


  • proletarier aller lander vereinigt euch  (11.03.15 16:11:26) 
@dünyanın proleterler birleşsin(onu diyosun herhalde)

şimdi niye trollüyosunuz ki abi bunu soruyosam pink floyd dinliyom zaten di mi*.

"ama şölesi" diye ondan koyduk oraya.
  • godoşu beklerken  (11.03.15 16:13:14 ~ 16:24:21) 
van der graaf generator ve belki shpongle'yi deneyebilirsin.

ha bi de hawkwind ve ozric tentacles var tabii.
  • tepedeki psychedelic adam  (11.03.15 16:32:07 ~ 16:37:58) 
hacı baba troll'lemiyom ya divison bell albümü senin istediğin şeyleri sana verir diye dedim ya işte.


  • proletarier aller lander vereinigt euch  (11.03.15 16:33:23) 
@proletarier: "keşfettim" falan:). tamam peki, teşekkürler o zaman.

anlamıyorum terimlerden umarım yanlış anlatmıyorumdur: majörden minöre gidilince daha haz, mutluluk veren kafa yapan bir şey oluyormuş müzik. majör gama değil minöre gitmek istiyorum artık ekseriyetle.
  • godoşu beklerken  (11.03.15 16:40:18 ~ 16:40:57) 
mars volta önerimi yapıp gideyim.


  • gibicibicis  (11.03.15 17:13:17) 
Şunla başlayalım önce ;)

Caravan - Nine Feet Underground
  • hakmut  (11.03.15 21:07:28) 
Ardına bir de bunu ekleyelim

Yes - The Gates of Delirium
  • hakmut  (11.03.15 21:30:43) 
  • jaaaccckkk  (12.03.15 08:47:16) 
  • bazi insan  (13.03.15 22:44:12) 
çok teşekkür ederim herkese verilen öneriler ve zaman için.

daha yorum gelir mi bilmiyorum yalnız bir ekleme yapmak istedim: ben sadece progressive rock'tan bahsetmedim, progressive olan müzikten bahsettim, new age tınısı içerirse şahane olur dedim.

öneriler başka şekillerde işime yaradı ne var ki, unuttuğum bir iki grubu hatırladım, hiç dinlemediğim bir tanesiyle tanıştım, iyi de oldu. sağolun.
  • godoşu beklerken  (16.03.15 14:18:20) 
keser mi bilmiyorum ama: five point 0 - aspire inspire

beni çok etkilemişti vokalin de enstrüman gibi kullanılıp progressive ilerleyişi.
  • givemesomesubstance  (13.04.15 15:00:42) 
[]

müzik videoları

Chili Peppers'ın otherside'ı gibi yoğun sembolizm içeren ve gerçekten de hani "sanat bu" diyeceğiniz müzik videolarından aklınıza gelenleri şuraya bir listeler misiniz?

otherside'da elemanı aşağı çeken karganın bağımlılığı simgelemesi, hani sözleri* fark ettiğiniz an bunun dank etmesinin verdiği "aha" anı ve hazzı var ya, onu yaşamak istiyorum ben.



do the evolution, fitter happier gibi şeyler ama semboller o kadar bariz olmasa. sözler kriptik olsa ya da hiç olmasa, sonra o söz ve görüntü böyle lönk diye bulmaca parçası gibi örtüşse, yerleşse. anladınız işte.

* it's not my friend, i tear it down, i tear it down and then it's born again (yıldızlı bkz sadece cevaplarda mı verilebiliyor)

 
Hah, soru haline gelmiş :)

Öncelikle tam bir örnek vermeyim de, önden aperitif olarak şunu önereyim. Devamı dandik çünkü.
listverse.com

"Acaba melekler kefaret ödeyip hayata yeniden başlamak anlamına mı geliyor" kadar sembolizm yok ama Cranberries'in Zombie videosundaki birtakım şeylerin anlamları varmış, sonradan okumuştum.

November Rain, Don't Cry ve Estranged'i birleştirince ortaya çıkan hikayeye her seferinde şaşıyorum.

Tam dediğin gibi değil de Alanis Morisette'in Hands Clean'i klip ile şarkı sözleri birleşince anlam kazanıyor. İlk başta "Hmm, evet", kısa bir süre sonra "Aaa, vaay" diyoruz.
  • aychovsky  (05.03.15 13:49:41) 
o dedikleriniz de olur. ayılma anı içeriyorlar. daha geniş tutabilirmişim soruyu aslında. teşekkürler. ilk top ten listenizden başlayacağım, teşekkür ederim (şimdi quiz gibi oldu, zombie'yi açıp önce tahmin yürütmezsem olmaz :D )


  • godoşu beklerken  (05.03.15 14:03:45) 
valla sözü kriptiği bilmem ama acayip bikaç klip var, onları vereyim belki seversin.

www.youtube.com

www.youtube.com (bu istediğine uyuyor aslında)

vimeo.com

www.youtube.com

www.youtube.com (çok subliminal)
  • bruceandwayne  (05.03.15 14:07:20) 
spiderman'i tarifinin ardından pencereden gelen yine kendisi. aslında kendi zihni yiyor kendisini.
www.youtube.com

fate up against your will'le ölümü çağrıştıran biri geliyor görüntüye.
www.youtube.com
sonlara doğru soğuyor ortam. ay ortadan kayboluyor. ölüm (ya da yaşam heh) klibi de alıp gidiyor.

bu sembolikten ziyade metaforik:
www.youtube.com

öyle doğrudan doğruya sözle bağdaşacak imgeler yok, ama şarkının (hatta albüm için çekilmiş kısa filmin fragmanı gibi bir şey olduğundan albümün de denebilir) duygusunu içeren metaforlar var. tabii bu klip ve kısa film içime siniyor mu emin değilim. yakın bir arkadaşımın ailesi ırak kökenli. daha önce hiç görmediği kuzeni lösemi olmuş. istanbul'a getirildi geçenlerde. başka bir ülkede tedavi olmak zorunda kalıyor. bir başka kuzeni daha gelmişti kanser tedavisi için. o yaşayamadı. bunu onlara izletsek ne düşünürler? tabii bunda amerika kıtasında doğan bir çocuğun suçu var mı bilmiyorum, ama o çocukların suçu neydi diye düşünüyor insan. neyse bunlar benim kendi dertlerim. insanların kafalarını dağıtmak için girdiği bir sitede, belki de kimsenin elinden bir şey gelmeyecek konularla moral bozmak doğru olmayabilir.

şunda da öyle yoğun bir sembolizm yok, ama dinleyince muğlak olan şeyler izleyince yerine oturuyor:
www.youtube.com

şunlar da geldi aklıma söz ve simgesel görüntülerin uyumlu olduğu, ama bunlar daha bir "makinalaşmak istiyorum / tik-tak" doğrudanlığında. o yüzden altta verdiğiniz örneklere dahil edilebilir ancak:

www.youtube.com

www.youtube.com

soruya tam cevap olamadılar ve genelde izlenmiş olması muhtemel örnekler geldi aklıma, ama soru güzel geldi. belki başka birisi de yanda görüp cevaplar diye soruyu hoplatmak istedim.

soruya cevap değil ama bir de şu geldi aklıma:
www.youtube.com
"can't"ı dudak biçiminde yapıyorlar eheh.
  • John Finn  (06.03.15 03:46:09 ~ 03:51:28) 
önceki cevaplarda verilmiş linkleri açıp bakamadım, aralarında chemical brothers var ise üzgünüm.

uzun zamandır video klip izlemiyorum açıkçası ama izlediğim dönemlerde tekrar tekrar bu abilerin videolarına dönüp duruyordum. the test favorim. let forever be, believe, out of control hakları yenmeyecek diğer videoları.
  • givemesomesubstance  (13.04.15 14:22:24) 
[]

çocukken kitap okuyanlar

NOT: Lütfen cevaplarınızı silmeyin. Not ediyorum unuttuklarımı. Hem arada ekleyen olur falan, onlar da görür hatırlar.

En sevdikleriniz nelerdi?

O zaman aldığınız tadı bugün alabiliyor musunuz? Sihir var mı hala?

Mesela Peter Pan'di, Pal Sokağı Çocuklarıydı (her ne kadar Küçük Prens gibi biraz da yetişkin kitabı olsa da kimisi), Kaptan Grant'ın Çocukları, Hayvanlar Toplantısı, Şişkolarla Sıskalar... hatırlıyor musunuz bunları?

Yalvaç Uralîn bilmeceleri falan?

Küçük Kara Balık, Kurnaz Tilki, Aesop, La Fontaine :))))

benim en sevdiğim burada saydıklarımın bir kısmı ve başka şeyler. siz neler severdiniz?

 
  • ron dennis  (09.02.15 23:15:53) 
Akıllı pireler, başını vermeyen şehit.


  • Tears of Devil  (09.02.15 23:18:44) 
demiryolu çocukları
dev şeftali
bi de enid blyton'un serilerini severdim
ama en çok harry potter
  • littlejack  (09.02.15 23:19:19) 
Şeker Portakalı
Küçük Prens

  • balekmek  (09.02.15 23:24:02) 
kucuk prensti. hala oyle


  • shotgunwoman  (09.02.15 23:24:03) 
Yeniyüzyıldı galiba, her günbir ktaip veriyordu bir ara. Dünya klasiklerinin çocuk versiyonlarını onun sayesindeo kudum diyebilirim.

Hayal gücüme büyük katkısı olan Jules Vernenin kitapları, aya yolculuk ve Jack Londonunkiler favorimdi ve David Copperfield teki o duygusallık. Define adası. Pinokyo. Ömer Seyfettin hikayeleri. Kaşağı özellikle. AĞlamıştım.
  • Cursed Chico  (09.02.15 23:27:51) 
Muzaffer İzgü'nün Anneannem serisi, Rifat Ilgaz'ın Bacaksız serisi, Cahit Uçuk'un Herte Verte Pitte serisi, Samed Behrengi elbette, Enid Blyton'un serüven serisi (soluksuz okurdum), Küçük Vampir serisini de çok severim, Pıtırcık serisi tabi ki, Dört Kafadarlar'ın korku kitapları vardı onları çok severdim, bir de resimli Hint Efsaneleri ve mitoloji kitaplarım vardı bayılırdım.

Saydıklarının hepsini hatırlıyorum, Yalvaç Ural'ın bilmeceleri vardı bende de:)
  • buff  (09.02.15 23:36:49) 
cevap arası derlemesi; şu ana kadar geçenlerden tanıyabildiklerim: jules verne, gülten dayıoğlu, muzaffer izgü, enid blyton, r.l. stevenson, vasconcelos, dickens romanları; Seyfettin öyküleri, j.k.rowling

harika harika döktürün durmayın

@cursed chico: david copperfield duygusaldı da iki şehrin hikayesi vardı bi de dickens'ın o da çok fenaydı ya

london'ın vahşetin çağrısı di mi her klasikte vardı

çocuk kalbi vardı aklıma vasconcelos'tan geldi ne alakaysa :)
  • godoşu beklerken  (09.02.15 23:40:54 ~ 23:44:58) 
Ökkeş serisini hatırlıyorum.severek okurdum.


  • nickimi yermisin  (09.02.15 23:41:05) 
Kimse yazmamış ama bir de Gülten Dayıoğlu vardı. Çok okudum çocukken ama lanet ediyorum şimdi o ucuz dramlara. Daha şanssız bir çocukluk geçirmiş olanlar Kemalettin Tuğcu falan da okumuş olabilir.


  • buff  (09.02.15 23:42:52 ~ 23:43:55) 
kara elmas vardı. ah ulan 38 defa okumuşumdur. gururlu bir aygırın hayat hikayesi. sarı vardı sonra sefil bir köpek. demiryolu çocukları, robinson, Huckleberry Finn, mercan adası bir çırpıda saydıklarım.


  • cizgilerebasancocuk  (09.02.15 23:47:29) 
@buff: benim okulda sınıf kitaplğında kemalettin tuğcu, gülten dayıoğlu, ömer seyfettin vardı zaten kitaplığı biz oluşturuyorduk.

dayıoğlu'nun ucuz dramları vardı belki ama Türkiye'nin gerçeği ucuz olmaya mahkum edilmiş dram ki. Tuğcu'da da durumun bu olması tesadüf değil. Yapacak şey yok, alın işte benim şansım ailemin abim ve bana çocukken çocuk klasiklerinden iki seri alması.

edit: Mark Twain geldi, evet yav huck finn ve kedüsü :)
  • godoşu beklerken  (09.02.15 23:48:27 ~ 23:49:11) 
@godoşu beklerken hiç mi hiç katılmıyorum sana. Dram sündürülüp cıvıtılarak ucuzlaştırılabilir de ya da misal Sait Faik'in öykülerindeki gibi olduğu haliyle alınıp basitliği içerisinde bir kıymetle sunulabilir. Gülten Dayıoğlu bokunu çıkarmıştır işin, kullanmıştır dramı. Çocuk bünyesi için de fazladır ayrıca o kadar ucuz dram. Biraz hayal gücü açıcı şeyler yüklemek gerekir çocuğa. Her neyse.

Ülkü Tamer'i ekliyorum listeye. Günışığı Hoşça Kal diye bir kitabı vardı mesela, kaliteli dram nasıl olur mük-kemmel bir örneğidir. Hala duruyor bu kitaplar kütüphanemde, olmayanları da alıyorum kendi çocuğum olursa okuturum diye.
  • buff  (10.02.15 00:04:32) 
@buff

Doğru diyorsunuz. Denecek çok şey var aslında. Ben şöyle özetlesem işin bana nasıl göründüğünü: Bize Arabesk hayatımızın her alanında değişmeden ayak uyduralım ve yetinelim diye öğretildi sanki... Size katılıyorum ama nasıl desem şimdi koyduğum başlık bile duyarsızlığın daniskası gibi geliyor. Kitap okuma şansınız oluyorsa Dayıoğlu'nu bir süre sonra eliyorsunuz zaten. Ama okulun tek rafına biri gidip Dayıoğlu koymuşsa, 50 cm kara bata çıka falan km uzaktaki okula yürüyen çocuğun başka şansı yok...

Ülkü Tamer'in anca bazı şiirlerini bilirdim, şahsen not ettim, teşekkür ederim.

Alexander Dumas geldi aklıma ek (Siyah lale)
  • godoşu beklerken  (10.02.15 00:13:58 ~ 00:14:33) 
Çocukken hayvan gibi okurdum 1. Sınıfın sonunda 3. Sınıfın Kitaplarını okumaya başlamıştım.

Kemalettin Tuğcu Gülten Dayıoğlu filanda okudum. Sevmiştim ben çok mükemmel olmayabilirler ama b.k atmaya gerek yok bende kötü bir etkisi olmadı lisede Yüzüklerin efendisini okudum. O zamanlar filmi yoktu çok sınırlı bir kitlesi vardı. İlk ve orta okulda Jules Verne, küçük Çaplı klasikler, bolca çizgi roman ve küçük çocuk Edebiyatı okudum. Çocuk kalbi sokak Çeteleri, Robinson Cruise, filan falan.Lisede Türk ve dünya klasiklerini okudum. Komple 1 2 eser Hariç. Üniversite'de ise çok daha fazla okudum.

Inanılmaz faydasını gördüm. Evlenince tv almak yerine salonu kütüphane yapacağım tv izlemek yerine evleneceğim kişiyle kitap okurum diye düşünüyorum. Çocuklarımı da Kitaplı ortamda büyüteceğim.
  • efrasiyab87  (10.02.15 00:18:51) 
Monte kristo kontu ilk oduduğum ve sonra her 2 3 yılda 1 tekrar okuduğum klasiktir en Sevdiğim kitap.

Insan ne ile Yaşar ise beni en çok etkileyen kitaptır. Hala Yön verir bazı konularda.

Harp ve sulh geç okudum iyi ki öylr olmuş tadını öylr aldım.

Sefiller , suç ve ceza sonraki favorilerim. Mükemmeller
Faust ayrı bir deha.
Beyaz geceler aşk için birebir.

100. Ad, Afrika'lı Leo, ve Semerkand okumadan geçilmemeli

Ve tabii Agatha Christie. Mükemmel dedektif hikayeleri
  • efrasiyab87  (10.02.15 00:22:06) 
bi dakka bi dakka.

faust'u mu okudunuz çocukken, anlamadım :D
  • godoşu beklerken  (10.02.15 00:26:44) 
Ortaokul dönemi çocukluğa giriyorsa evet


  • efrasiyab87  (10.02.15 00:30:50) 
@kbkb: yav teşekkürler, ben bunu da merak ediyordum tam.

bazı çocuk kitaplarını oturup tekrar okusam mı diye düşünmüyor değilim de :) nasıl olur acaba.

kitabın güzelliği yıllar geçtiği gerçeğini bastırsa, ben yine çocuk olsam.
  • godoşu beklerken  (10.02.15 00:45:27) 
Küçük Vampir serisi, Küçük Prens, Anneannem Serisi, Ökkeş Serisi, Harry Potter serisi, Bilgi yayınlarından çıkan birçok adını unuttuğum ve hâlâ kütüphanemde duran çocuk kitapları (diğerleri de duruyor), Aziz Nesin'in Şimdiki Çocuklar Harika'sı, Enid Blyton'ın serileri...

Çok severim okurum bunları arada bir hâlâ :)
  • mutlusismankedi2015  (10.02.15 01:01:02) 
Muzaffer izgü, gülten dayıoğlu, ezop, lafontaine, can yayınlarının bi serisi vardı tümünü okumuştum, vasconcelos, aziz nesin aklıma gelenler
Oliver twist, çocuk kalbi vs
Bir de il kütüphanesinden aldığım bir seri vardı, miço diye bir karakter ve arkadaşları. Gemideydiler onların başından gecen maceralar. Çok istiyorum hatırlayamıyorum yazarını falan

o micolu seri galiba afacan besler di
  • kucukharfler  (10.02.15 01:56:48 ~ 16:27:02) 
yukarıda yazanların çoğunu okumuş ya da az çok göz gezdirmiş olmakla birlikte

dört kafadarlar takımı
tübitak çocuk serisinden kitaplar
aziz nesin hikayeleri sizin köyde eşek yok mu, fil hamdı... (valla açık saçık şeyler de vardı ama okuyordum ben)

bunlar benim en beğendiklerimdi.

dünya klasiklerinin kısaltılmış versiyonları olurdu onları da severdim.
  • mistreated  (10.02.15 05:17:00 ~ 05:19:09) 
Tam Enid Blyton'ın adı hiç geçmemiş diye şaşırıyordum ki, mutlusismankedi yazmış, Gizli Yediler ve Afacan Beşler en sevdiğim çocuk kitaplarındandı.


  •   (10.02.15 05:43:31) 
soru mükemmel :) geç de olsa cevaplıyorum, ilkokuldaki favorilerim:

jose mauro de vasconcelos - şeker portakalı. bunu okuduktan sonra gaza gelip bütün vasconcelos kitaplarını okumuştum. yalnız diğerleri çocuk kitabı değilmiş onu bilmiyordum ama yine de okumuştum.

henri charriere - kelebek. nefes nefese okumuştum bazı yerlerini. hey gidi :)

jules verne - iki yıl okul tatili, denizler altında yirmi bin fersah, seksen günde devrialem, ama en çok sevdiğim esrarlı ada. hatta kapağı şu: www.maxkitap.com dinozorlara çok ilgim vardı o yüzden büyülenmiş gibi kapağını seyrederdim.

samed behrengi - küçük kara balık.

ayla kutlu - merhaba sevgi.
ecx.images-amazon.com
bunu çok kez okudum, hala da özenle saklarım. sınıfın kitaplığından almıştım. bir kolunu kaybetmiş ufak bir taşralı kızın hayvanlarla olan güçlü bağıyla ilgili.

ufak, ciltli bir halk hikayeleri kitabım vardı. devler, tepegözler, dere tepe düz giden kahramanlar vs. tipik türk hikayeleri vardı içinde.

100 ünlü türk :) bir ara her evin demirbaşıydı sanırım.

yalvaç ural kitapları.

ezop, lafonten, ve de andersen denen herifin bunalım 101 temalı masalları. kibritçi kıza çaktırmadan ağlamıştım :)) bu üçünü tekrar tekrar okurdum.

hala sakladığım bir başka kitap 'dolu dolu anadolu', anadolu mitolojisini masallar şeklinde anlatan bir kitap.
  • lily briscoe  (23.02.15 18:14:25) 
iskandinav masalları çok güzeldi hatırladığım kadarıyla


  • docrivers  (23.02.15 18:16:51) 
o dönem aldığım tadı gençliğimde sadece martin eden'i okurken alabildim. kitap okumayı hala çok seviyorum, hoşuma giden bir kitabı okumaktan çok keyif alırım ama çocukluktaki gibi o saf, bol hayal dünyalı, büyülü okuma işini sadece martin eden'de yapabildim. onun sebebi de yazar olmak istemem. herhangi bir roman olarak okusam, çok kaliteli bir iş olmasına rağmen martin eden'de de hissetmezdim.

çok küçükken neler okuduğumu hatırlamıyorum ama 12-13 yaşındayken okuduğum ve çok sevdiğim kitaplar şöyle,

* açlık. ben 6 yaşımdan beri iskandinavyacıyım. sırf norveç'te geçiyor olması bile muazzam kılıyordu kitabı benim açımdan. okudukça karnım acıkırdı, mutfağa gidip peynir yerdim sürekli. yemek de yemiyorum ha, peynir yiyorum. ben de fakirim çünkü, öyle oyun oynuyorum aklımca.

* yüzbaşının kızı. puşkin'in olması lazım. general vardı, subay vardı, kız vardı. çok detay hatırlamıyorum romandan ama çok sevimli, samimi gelmişti bana.

* beyaz zambaklar diyarı ya da öyle bir şey. yengemlere giderdik bir dönem misafirliğe. evleri kötüydü ve kötü bir yerdeydi. orada canım çok sıkılırdı. onlardayken okurdum bu kitabı. rusların fin trenlerine tükürdüğünü hatırlıyorum. veya finler ruslarınkine tükürüyordu emin değilim.

* tom sawyer. kitapla ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum ama bir oturuşta bitirdiğim tek kitap budur. 203 sayfa mıydı neydi sanki. 20 yaşındayım, edebiyat öğrencisiyim ve ben şu an bile bir oturuşta 200 sayfa okuyamıyorum. gerçi fontu falan büyüktü herhalde.

* çocukluğum. tolstoy'un olması lazım. bu kitaptan hiç unutamadığım büyülü bir kelime var: habarovka! tolstoy'un annesinin arazisiydi sanırım. satılacak mıydı neydi... çocuk aklımla çok sevmiştim bu kelimeyi. kitabın her yerine yazmıştım. o yaşta nerden öğrenmişim bilmiyorum ama kiril alfabesiyle de yazmışım XAbAPOBKA diye.

* denizler altında yirmi bin fersah. dayılarım denizci, o yüzden denizli şeylere falan ekstra ilgim olmuştur hep. bu da çok hızlı okuyup bitirdiğim kitaplardandı, bayılmıştım.

***

böyle. pek ezop, la fontaine okumadım ve işin açığı sevmiyordum da. hatırlıyorum sürekli okuturlardı bize. okurdum ama çok keyif almazdım yani, aklımda onların hikayelerine dair hiçbir şey yok diyebilirim şu çok klasik birkaç şey dışında.

benim anam ilkokul mezunudur ama şükürler olsun ki böyle bir kadın anam varmış. daha ilkokulda, ortaokul 1. sınıfta bu saydığım kitapları okuduysam, suç ve ceza'yı "anlamadım ben bunu" deyip defalarca tekrar tekrar okuduysam, şu an iki düzgün cümle kurabiliyorsam anam sayesinde. kitap da okumasaydım, az biraz dil işlerine yatkınlığım olmasaydı şu an çok daha kötü bir durumda olurdum.

çok duygulandım ağlıycam
  • der meister  (23.02.15 18:28:29) 
[]

müzik önerisi, piyano, alto vokal ve diğer

My immortal'ın başındaki gibi hoş bir melankolisi olan çıplak piyano partisyonunun olduğu, tamamlayıcı olmayıp aksine yarışan bir enstrumanla kirletilmemiş müzik önerileri alabilir miyim?

vokalsiz olur, vokal varsa amy lee'nin ki gibi yahut london grammar'ın solisti gibi insanın içini yıkar temizler ve dindirir cinsten alto bir ses de olabilir. Yani öyle bildiğiniz başka hatunlar varsa onları da -müziklerinin söz ettiğim türden bir piyano kısmı içermediği ihtimalinde- ayrı olarak belirtir misiniz.

erkek sesi chris martin gibi olabilir, dindirici, zaten coldplay dediğimi biraz yapıyor, sadece müziklerinin bazı yerlerde daha çıplak olmasını dilediğim oluyor.

Ya loopçular bilir, duymadıkları müzik yoktur ama az albüm bilirler, zaten o albümlerdir başkalarını adamakıllı baştan sona dinlettirmeyen vs. ben de onlardanım. Evanescence'a hiç adamakıllı bakmadım (iten sebepler vardı) Hata yapmış gibi hissediyorum. Bakayım mı evanscence'a? My immortal'daki kendilerine haslık tüm müzikleri boyunca devam ediyor mu?

önerileriniz?

 
  • Tulga  (31.01.15 19:30:08) 
www.youtube.com

www.youtube.com

bunlar geldi aklima öyle melankoli melankoli.
  • kurnaz  (31.01.15 19:32:30) 
bir de unutmusum, amerikan dizi sezon final sarkisidir, bu sarkiyla sezon finali yapmamis dizi yok gibi.

benzer melankoli

www.youtube.com
  • kurnaz  (31.01.15 19:34:12) 
@tulga: hatunu sevdim, piyano biraz sıradan geldi, toplam efekt benim açımdan güzeldi, şanslıyım. Epica not edildi.
@kurnaz: işte o ilkindeki piyano çok güsel yav, ikinciden uzak dururum sanırım, jeff'i ben de çok severim,

he he insert anı: annem ben grace'i son ses çalmaktayken jeff'imi samimi bulmadığını/hissetmediğini söyler(ing. bilmiyor pek)
bir 10 küsur yıl sonra aklıma gelir, aynı odadayız, sırıtır sinsice corpus christi carol açarım: oha oha bu kim ya, kim bu çocuk, bu ne böyle der, benim sırıtma jokere dönüşür grace'i açarım ardından "anne bilmem hatırlar mısın bir genç var idi..." hahahah ya affedin anı işte aklıma geldi.
  • godoşu beklerken  (31.01.15 19:45:50 ~ 19:46:17) 
65daysofstatic _ radio protector


  • bruceandwayne  (31.01.15 21:06:30) 
@bruceandwayne: harikaymış, teşekkür ederim.


  • godoşu beklerken  (31.01.15 22:13:58) 
Cok guzeldir tabi ki, bir de mono_kanata dinle.


  • bruceandwayne  (31.01.15 23:02:23) 
[]

Melodic Death Metal grupları

Metal pek dinlemem. Aşırı isim bilgisi ve sıfır müzik bilgisi durumundayım. Yani zaten genre manyaklığım da olduğu söylenemez. O nedenle sorasım geldi. Ne Obliviscaris

www.youtube.com ,

bunun gibi başka bir grup var mı ama gerçekten benzeyen? Hasta bişey ya bu.

Bir de Be'Lakor, Crematory, Saturnus, Avenie gibi gruplara benzeyen şeyler de önerebilirsiniz ehe ama aslolarak yukarıdakini soruyorum.

edit: nedense youtube url'i görünmüyor şu an.

 
"Cradle of Filth" olur mu?


  • delifaruk  (06.12.14 01:12:22 ~ 01:14:46) 
Bu mesela
www.youtube.com

  • delifaruk  (06.12.14 01:14:53 ~ 01:15:05) 
(bkz: Eternal Tears of Sorrow)
Bu gruba bi bak derim. Gayet iyiler.

  • rodriguez2  (06.12.14 01:22:38) 
@podrostok: yok diyorsunuz yani, bende portal of I var, diğerleri var ancak ulaşım dışı şu an(yeni çıkanın olduğu flashdiskim kayıp). yeniden bulucam o albümleri. ben de seven biri gördüğüme sevindim, nedense metalcier bile bu grupları pek beğenmiyorlar galiba...

@deli faruk: sağolun, iyiymiş cradle of filth. growlunu sevdim. bu diğer gruplara biraz daha benziyor, olsun.
@rodriguez2: evet evet senfonik de olur, güzelmiş bu da. sağolun.

power akorların çok kullanıldığı şeylerdense (yani o da olur da) şöyle progresif bir yapısı olan growl'lu, story tellingli çılgın şeyler, keşfe açığım umarım daha cevap veren olur(900lü metal hattı gibi oldu). şöyle insanı beyninden vuran şeyler.
  • godoşu beklerken  (06.12.14 01:31:02 ~ 02:16:49) 
www.youtube.com

istediğiniz gruba benzer spesifik bir şey olmasa da; melodeath by countries diye bir kanal var linkte. trilyon tane şarkı mevcut. mutlaka denk gelir sağlam bir şeyler.
  • doktor bey  (06.12.14 02:24:21) 
at the gates, zaten biliyosunuzdur ama nazar boncuğu olsun
bir de
between the buried and me. tam olarak melodic death değil ama her bi şey var içinde.
not: ilk iki albümleri pek açmayabilir, sonradan güzelleşiyorlar.
  • paradoxical  (06.12.14 02:27:50) 
@doktor bey: sağolun liste bakmışlığım var ama bu kadar kapsamlı değildi baktıklarım. (aynı zamanda industrial olan crematory'yi aratırken gördüğüm listeyle başladı olayım)
@paradoxical: tam olarak melodeath olmasa da olur, zaten melo diye girdiğim listelerin bazıları başka janrlara ait (neo aslında progresif black metal diye geçiyormuş).

be'lakor'da da bence progresiflik var (seveni varsa onun da benzerlerini önerebilir mesela)

teşekkürler bu bağlantıları not ettim (wi-fi yavaşladı nedense, bakamadım rodriguez2'den sonraki müziklere). dinleyici kitlesinin hazır engin bilgilerinden yararlanmak güzel oluyor, sağolun :)
  • godoşu beklerken  (06.12.14 02:55:22 ~ 02:56:12) 
Ornek olarak verdiginiz sarkiyi disarida oldugum icin dinleyemedim ama Draconian dinlerdim ben eskiden, oneririm :) Hatta Death, come near me diye bir saekisi vardi, onu severdim. Nasil bir buhran icindeysem...


  • ruhi mucerret  (06.12.14 08:52:39) 
in flames


  • oharro  (06.12.14 13:06:43) 
[]

Guybrush'ın mail adresi lazım, başka mod da olur

Sözlükteki hesabımı birkaç ay önce kapattım ve back up link'ine tıklayınca "olmaması gerekenler oldu" deyip dururken şimdi "ohoo çok sular geçti canım benim" modunda.

Soru da sormam lazım, lütfen biriniz modlardan birinin mail adresini mesaj olarak atabilir mi?


 
buradan sorabilirsiniz


  • guybrush threepwood  (27.02.12 04:35:33) 
1
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.