[]

Kent anayasasının gizli federasyonlaşma olmadığını kim söyleyebilir?

Aday Ekrem İmamoğlu'ndan bahsediyorum. (Yılmaz Özdil'in 12'den vuran yazısı hatırlatılır: "Guguk Kuşu Y-CHP": www.sozcu.com.tr)

CHP'yi anti-TC yapmaya devam, aferin. Atatürkçüleri disipline gönderip partiden attınız, kendinize parti kurmak yerine bu partiye sızdınız ki ülkenin en büyük muhalefeti bu bilinçsizlikle içinizde de erisin gitsin, "barış açılımı" vs tekrar hortlatmak mı dersin, Demirtaş Türkiye'nin kuyruğu elinizde kalır derken, Pervin Buldan bildiğin PKK teröristini ziyarete giderken, HDP'yi meclise geçirmek mi dersin, yönetim kadrona blok listenle sokadurduğun şeriatçısı etnik ayrılıkçı Kürtçüsü, tarikatçısı kim varsa alıp Atatürkçüleri ihraç etmek mi dersin, sözümona muhalefet partisi iken ve tüm Türkiye'yi halkçılık, milliyetçilik, inkılapçılık, devletçilik,cumhuriyetçilik, laiklik ilkeleri üzerinden temsil ederek muhalefet yapman programın ve orijinin gereği iken zaten meclise soktuğun HDP'nin klonu olmaya devam etmek mi dersin... halkı ülkeyi bölme önerilerini çeşitli adlar altında temcit pilavi gibi öne sürerken utanmadan, ısrarla sağın kucağına atmak mı dersin.... e sen sol değilsin ki zaten. Böyle TESEVci, Sorosçu, kendi ülkesi hariç her yerde etnik kışkırtma yaparken, başka ülkelere önerdiğini asla kendi ülkesinde yapmayı önermeyen Sosyal Demokratçı, Yeşilci falansın...

uzar gider.



sorular:

1. Kent Anayasası ne demek? Anayasayı dışlamayacaksa, özerkleşmenin önünü açmayacaksa adı neden "anayasa"? Yasalar vardır, bir de anayasa vardır. Bu söz oyunu neden? Bu ülkenin anayasası zaten her ilin anayasasıdır, ne saçmalıyorsun, Ankara'dan yönetilemez ne demek, millet meclisinde bir partidesin, meclisi mi reddediyorsun? TC'yi de redderdiyorsun?

2. Böyle bir şey olursa devamı başka TC bölgelerinde şehir-şehir veya bölge bölge neden gelmesin? Kanun anayasaya AYKIRI bir biçimde kent anayasasını tanırsa, bunun emsal olmasını ne engelleyecek?

3. 6 ok umrunuzda değilse, AKP'den farkınız ne? Herkes kendi derdindeyse farkınız ne? Neden bu halk sırf TC vatandaşı olarak Türk, köken olarak da Kürt olan halkımızın bir ksımını temsil etmek iddiasındaki 3-5 Osmanlıdan kalma şark kurnazı hacıağa tefeci bezirganın timsah gözyaşı için, herkes de çoktan Türkiye'nin her yerine yayılmışken bir o şehrinden, sonra da bir şu bölgesinden vazgeçsin?

Böyle anayasa teklifleri ekonomik özgürlüğünü kazanmış bir ülkenin insanı iseniz, yıllarca üzerinizde oynatılmamış oyun kalmamasının aksine, kendinizi (dolayısıyla) anayasanızı koruyabilmeşseniz, kısacası bir ulus bilinci zaten oluşturabilmişseniz yapabileceğiniz şeyler. Sizin hayaliniz neden Condoleeza Rice'ınki, Samuel Huntington'ınki, Woodrow Wilson'ınki ya? Sizin bağlılığınız bu ülkeye değilse neden vatandaşısınız bu ülkenin? Kimse kollarını açıp geleydin demediği, geleceksen önce benim için oranın anasını ağlatacaksın, bana sürdürülebilir kaos zemini yaratacaksın, bir doublespeak oluşturacaksın, muhalefeti içine sızıp kuşatarak etkisiz hale getireceksin dediği için mi?
Ki meclisteki her parti böyle ha, ben CHP'ye hesap soruyorum çünkü sizin bunları yaparak bu partinin adını taşıma hakkınız yok, sizi destekleyen tabanın kendine CHP'li deme hakkı yok.
Bu ülkeden başka gidecek yeri olmayan halk, ülkeyi bölüp suyunu toprağını tabii veremeyecek, çocuklarını göreve gitsin ölsün sonra ülkeyi tepsiyle versin diye göndermiyor insanlar.

Siz sizden başka herkesin pahasına bu kararları alma hakkını partinize verirseniz, partinizdeki şeriatçıyı, ayrılıkçıyı, tarikatçıyı en yüksek kadrolara blok listeyle getirdikten sonra -artık çarşaf da fark etmez bu olunca- Atatürkçüleri partiden ihraç ederseniz, pardon, neyin muhalefetini yapıyorsunuz ki? Tekrar söylüyor ve soruyorum: Halkçılıktan, milliyetçilikten, inkılapçılıktan, cumhuriyetçilik, laiklik, devletçilikten oluşan bir altı ok sembolü olan partide, "ok" deyip geçmenin rahatlığıyla olsa gerek, "altı ok geride kaldı" mealinde lafları geçmişte söylemiş bir genelbaşkanla, siz neden bu partidesiniz ve neyin muhalefetini yapıyorsunuz?

Halkı sağın kucağına atacak kadar halkın aleyhine politikalar güderken sizi kim besliyor?

Sizin partiniz var ve adı HDP zaten? Soktunuz da meclise, CHP'ye girip yaptınız bunları bravo. İki operasyon şak şak, ki Kenan Evren'i göz önüne alırsak CHP ile oynanmayan bir vakit yok zaten.

Neden Türkiye Anayasası ile oynayabilmek için her an, her saniye, artık halkın buna ifrit olduğunu ve sırf bu yüzden oyu azalan bir iktidar partisine tekrar oy vermeye başladığını görmüşken ve biliyorken inatla girişimde bulunuyorsunuz?

Neye güveniyorsunuz? Bu sorunun cevabının Türkiye içinde bir şeye güvendiğiniz olmasının imkanı olabilir mi?

Savunduğunuz şeyler kimler için uzun vadede temelli, prensipte yani anayasada garantib ir kayıp anlamına gelmiyor, kimler için geliyor? Bununla ne başarılacak?
Nasıl bir gerekçeyle? Hangi uzun dönem stratejisine dayanarak? Hangi önkabullerle? Hangi yuvarlak olmayan laf ve varsayımsal olmayan gerekçeyle?

Sırada ne olacak, anayasa varken her il kendine anayasa mı çıkartacak?

Federatifleşmekten bahsetmeden federatifleşmek başka nasıl olur, İmamoğlu'nun laf cambazlığındaki fonksiyonellik blincinizde mi* değil, umrunuzda mı değil?

 
@buraryu: TESEV'e gelen paranın %20'si Soros'tan.

www.timeturk.com

Soros'un şartlar dikte etmeyeceği ülkenin iş adamlarının örgütlerinden birine bu bağışı yaptığını aynı yerden biri söylerken siz konuşmaya devam edebilirsiniz buraryu kim tutar.

bunlar da Soner Yalçın'dan gelsin:

odatv.com
www.sozcu.com.tr
www.sozcu.com.tr
  • godoşu beklerken  (28.12.18 22:36:24 ~ 23:01:48) 
Ajdjskakd yahu bu standart yerel yönetim goygoyu niyet belgesi gibi bir şey işte. Ne alakası var federasyonla falan. Federasyon yerel seçim kazanılarak kurulur mu abi komplo teorisi okumanı azalt bi miktar toksisite yapmış sende.


  • dox  (28.12.18 22:40:29) 
komplo teorisi mi?

ya yazık, en güzel öğrendiğiniz şey şu zaten. ilginç şekilde bana hangi konuda komplocu dendiyse yanılındı. yalnız daha da acayibi hiçbirisi yamulmuyor arkadaş. utanma falan yok. "ben öyle dememiştim ki" var. "ama ama" lar var.

ya beni geçtim,

kent anayasası lafını ciddiye alamıyorsan sende bir sorun var bence.

adamın bundan bahsettikten sonra dünyayı çekmek demesinden uyanmadıysan ona da tamam. neyse zaten anlatamayıp ehemeheleyene abstrakt sevgilerimi yolluyorum her türlü.
  • godoşu beklerken  (28.12.18 22:48:05) 
(okumadım)

"beylikdüzü'nden yazıyorum. imamoğlu geldi burada seçimi kazanınca anarko kominizan bir rejim kurdu. kendisi zaten neo-menşevik bir leninist olduğu için fraksyon çatışması çıktı. bizim evleri devletleştirdi. millet aç"

bu mektubu bir şişenin içinde balıkçılar bulmuş beylikdüzü kuzey kore gibi kapalı bir rejim olduğu için ancak böyle haber verebilmişler dikkatli olmak lazım gizli fedaratifçiymiş diyollar...
  • anon1m  (28.12.18 23:06:23) 
İmamoğlu'nun adaylığını savunuyor değilim ama eleştirileriniz yüzeysel.

1) Ben de size sorayım: Yerel yönetim ne demek? Kent konseyi? Ya da mahalle meclisleri? Fatsa'nın üzerinden 30 yıl geçti, Porto Allegre yerli yerinde. Ovacık da öyle...

Dünyada bir anti-kapitalist bir yerelleşme eğilimi var, yeni de değil elbet ama bizdeki yankısı Gezi ile birlikte arttı. Şimdilik üstüne ölü toprağı serilmiş Gezi'nin bağlanacağı olumlu geleceğin bir yanında belki de bu eğilim olabilir. TESEV gibi kötü veya iyi niyetiyle cehenneme giden taşları yolumuza döşemiş yapıların desteği ya da söz konusu yerelleşme eğiliminin merkezî iktidar hedefinden kopukluğu yine de onun kent yönetiminde bir model olarak benimsenemeyeceği sonucuna götürmesin bizi.

Meslek odaları harıl harıl yerelin kendi ihtiyaçlarını öne koymanın, bu ihtiyaçlarla özelleşen yönetim modellerini işaret etmenin peşindeler. Şehirlerin büyümesi; kapitalizmin ve dolayısıyla merkezileşme eğiliminin ifadesi olan ulus devletler için böyle zorlayıcı çelişkiler meydana getiriyor. Tüm bunlara gözümüzü kapasak bile "Yerel yönetim" meselesi, nicedir yap-boz muamelesi gören, yeşilinden olan, nufüsu 15 milyonu bulan, su için Melen'e kadar eli uzanan İstanbul için hayati önem taşımıyor mu?

2) Anayasalar "tarihsel"dir.

3) İmamoğlu'nun derdini kestiremiyorum. Yalnız birinci cevabın sonunda bahsettiğim yerel yönetim temalı çalışmalar CHP'nin etkin siyaset yapan kitlesinde -doğal olarak- bu yönde bu talep oluşturuyor. Üstüne İl Başkanlığı koltuğunda, -şimdi her ne kadar paramparça olsa da- Birleşik Haziran deneyiminden gelen Kaftancıoğlu oturuyor. Adaylığın böyle bir damga taşıması doğal.

Anlattıklarımdan sonra daha anlamlı sorunun şu olduğunu düşünüyorum: Aileden müteahhit olan biri, eleştirel, çevreci, insancıl bir "Kent Anayasası"nı nasıl hayata geçirecek?
  • hikmet iv  (28.12.18 23:06:40 ~ 23:09:37) 
anonim: çok tatlısın, yarı fabrikasyon olışumlarla dalgasını geçtiğin fraksiyonları değil de, etnisite bazlı on türlüsünü(fraksiyon) burada zamanında geliştirmiş olup 80 darbesinin mağdurlarının beyin hasadını da bir güzel yapan, sonra TKP'nin bile "he abi" moduna girmezse parti kimliğinden olacağı zannını yaşayacağı kadar solun otoritesi/ terim eşkıyası olmuş adamcıklardan bahsedeysin daha espirikli olurdu?

etnikçi faşo ağa sözde sol bluescularının arasında ne idüğü belirsiz bir tanesinin İstanbul'un zaten bir anayasası (TC anayasası) varken yasama yetkisi arzulayan bir tür belediye fantazisi yaşamasının dahi boyut değiştirmek olduğunu anlamayadur, "Ankara'dan yönetilemez" demek özerklik istemektir, oldu mu canikom. TBMM yönetemez, diyor, ağzından çıkmış, geç kaldın.
  • godoşu beklerken  (28.12.18 23:36:30) 
Ciddiye alınacak bir yazar değil. Chp ile ilgili dedikleri doğru ancak garip değil. Bağlamından çıkarılan ilk parti CHP değil, CHP'nin ilk farklı yöne direksiyon kırması değil. Kemalizm'e bel bağlamasından iyidir bence şu konjonktürde. Zaten AKP, MHP oraya oynuyor, bir partiye daha gerek yok. Topoş akımlar diyebileceğim yeşillerimsi, birleşik haziranımsı, gezimsi, (trans, lgbt, toplumsal cinsiyet geyikleri) modları ben de beğenmiyorum ama mecliste denge faktörü olması açısından bu tipleri kemalistlere an itibariyle tercih ederim.

Federatifleşme kendi başına iyi yahut kötü bir kavram değil. Kürdistan'ın kurulmasından çok korkuyorsanız federatifleştiğiniz halde de bunu engelleyebilirsiniz. Dünyada lokalizm trendi yükselişte ve ulus devletler bunu engellemek için ellerinden geleni yapacaklardır. Yalnızca bizim sorunumuz değil bu da. Tüm taraflar için sancılı geçecek bir süreç.

Kent anayasası kavramından bir komplo çıkarılması gerektiğini düşünmüyorum. İstanbul sözleşmesi diye tırt bi mevzu vardı ona selam çakıyorlar heralde. Gezi ruhuna. Bu kadar dertlenmenizi de anlamadım. Tüm bu bahsedilen olaylar da CHP teşkilatının içinde genellikle yasal sınırlar içinde gerçekleşen şeyler. Beğenmiyorsanız ya içerde mücadele edersiniz ya oyunuzu değiştirirsiniz. CHP kemalistlerle de kemalistlersiz de leş bir organizasyon an itibariyle.
  • Zeth  (29.12.18 00:27:53) 
hikmet iv, teşekkür ederim bir tane cevap geldi:

hikmet iv:

1. Bu biraz "Kobani-Stalingrad"(gülerler o doublespeak mucitlerine) hesabı oldu sanki,. Fatsa neresi, İmamoğlu ve İmamoğlu CHP'si neresi? Ben yaptıkları yapacaklarının teminatı olan ve fikir olarak en ufak bir halkçı endişe gütmeyen ama o role bürünen insanlar görüyorum.

Ama asıl fark o değil. Fatsa'ya girerseniz zaten mevcut devlet gücünü kullanmadan, dolayısıyla devlete ama iyi ama kötü bir sebeple karşı gelen gençlerin kendi denemelerinden, kalkışmalarından bahsediyorsunuz. Başarsalardı, adı devrim olacaktı. Ama çok geçerli, öngörülebilir sebeplerden başaramadılar.


Bu adam ise, gücü anayasa ile tanımlanan, TBMM'nin içinde yer alan partinin bir adayı olarak, henüz anayasanın belediyelere vermediği yetkileri kullanmaktan bahsediyor. Bu arada bu yetki anayasada tanımlanmadığı için (yanlış biliyorsam biri düzeltsin ama hiç sanmıyorum) ancak kanun düzenlenerek böyle bir yetki çıkarabilecek tek merci olan TBMM'yi de tanımıyor. Tabii şimdi Başkanlık sistemi yüzünden bu teklifi Erdoğan çok kolay verebilir ama adam İstanbul'u TBMM yönetemez diyor.

Yani sonradan tanımayacağı gücü şimdi tanıyarak yetkisini istiyor. Bunlar tabii CHP iktidar olur da yasa değişikliği sağlarsa o zaman girişeceği şeyler, önce o kanun değişikliğini onaylatması gerek ama daha oylaması yapılmamış şeyin kazanılmış sonucunu ilan ediyor.

Kaldı ki yerel çıkarlar devreye girdiğinde AKP'den de CHP'ye akışlar olacağını, HDP'ye ek olarak oylamayı pastadan pay umarak destekleyebilecekleri gayet muhtemel.


Anayasanın tabu maddeleri belliyken Türkiye'nin illerinin yönetimini yerelleştirelim mi sorusu bir ilin kaynaklarının ne kadar kullanılacağını belirlemek, hangi yatırımcıya nerenin gideceğini belirlemek vs. gibi aslında zaten özerklik elde edildi mi kazanılan hedefleri gizlemektir.

Bu özerkleşelim mi sorusu oluyor, her şeyden önce. Yani İstanbul'dan kocaman bir ırmak geçseydi, onun sınırları içerisinde nasıl kullanılacağına İstanbul
karar verecek, öyle mi? Ne kastediliyor sizce yerelleşmekten? HAangi yetkiler ne ölçüde genişletiliyor, hangileri yoktan var ediliyor, hangileri toplumun geri kalanının elinden alınıyor?

Meslek odalarının vesairin nasıl da bu fikre ısındığı ile halkın çıkarının ne olduğu alakalı olgular değiller. Birbirleriyle çelişebilirler de.

Yaptığınız eleştirinin her yanında insanların objektif olarak iyi niyetle ve bilgiyle karar verdikleri varsayımı var. Bugün moda olan önemli değil, en temel sorulara ne cevap geliyor o önemli.

Yerelleşme anti-kapitalist olmaz, kalabalığın çıkarına olan şey anti-kapitalist olur. Yerelleştiğini söylediğiniz devletlerden gelişmiş olan federe devletler bile kendileri ulus devlet gibi davranırken kendi ülkesini, özellikle eğitimi mahvedilmişken, devlet tarihinin en büyük borcuna batırılmışken, Atlantik tarafından sürekli haksız tavizlere zorlanıyorken kendilerinin bile uygulamadıkları şeyleri Türkiye'nin uygulamasını olumlu görmeniz bana mantıksız geliyor.

Bu devletler aslında politik kararlarına bakıldığında, gayet ulus devletleri:

i-Gerekirse 2008 krizinde olduğu gibi devlet, kamu kaynaklarını büyük şirketlere aktarmak suretiyle liberal ekonominin prensiplerini bir anda hiçe sayarak, halkı değil de batmış kapitalistleri kurtardı ve bunu halkın cebinden ödeyerek yaptı. Dünyada herkes böyle yapınca ne olmuş mesela, balonlar milletin sırtında patlatılmış. Bankalar da büyümüş olarak çıktı. Ve bu dalga dalga yayıldı. İzlanda'yı bile batırdılar. Dünyanın kişi başına düşen zenginliği en fazla olan ülkelerden birini.

ii-ABD federasyon olabilir ama Teksas kendi ekonomisini ne kadar istese de tek başına yürütemiyor, ayrılmak isteği kanlı bir şekilde bastırılmıştı zaten:
www.texastribune.org
"
The Fight

In 2010, the Obama administration passed the Dodd-Frank Act to avoid an economic collapse like the 2008 financial crisis. Title II of the reform law established the Orderly Liquidation Authority, which can liquidate large financial institutions, including the Texas Treasury Safekeeping Trust Company, which invests and manages assets for Texas agencies. Attorney General Greg Abbott filed a lawsuit in federal court challenging the validity of the new authority. Ten other states have also challenged the financial reform, and private plaintiffs include Texas' State National Bank of Big Spring.
"
Adamlar eyaletlere verdikleri rahatlığı kanunlar geçirip geri alıyor gerekirse.
Ha biz bunu da yapmayız, vermeye devam ederiz. Kafa kendi evini temiz ve rahat tutup sitenin içine çöp atmak bizde çünkü. O site herkesin ama.


iii. Almanya bütün bölgelerin iç yönetimlerini bağlayan yasaları meclisinden gayet rahat geçiriyor. Bu arada bu federe yönetimler üstü parlamento yasaları tabii çok ciddi süreçlerden sonra oluşuyor, adamın tekinin "özerklik teklif etmeden özerklik yaşatacağım"a varan sözlerinden bunun bir süreç değil oldu-bitti hayali olduğu da anlaşılıyor.

Ancak ters bir örnek de var, buyrun: www.ensonhaber.com (sınırsız yetkili Bavyera polisi yasasını eyalet meclisinin onaması)

Bir şehirde kimler en çoksa o yaşamı belirleyecekler. Zaten bizim durumda da biraz bu uyanıklık da var. Türkiye'yi kabile devletçiklerine çevirmek için harika fikir, şehirler ve kaynaklarını sömürmekten başlamak. O yetkiyi verdiniz mi, sömüreni de çıkacak zira.

İstanbul'a edilen muameleden ben hiç memnun değilim. Ancak bu adamın dediğini olanaklı kılacak yasayı bir gün biri teklif eder de geçerse, diğer tüm şehirlerin başına yavaş yavaş aynı şey gelecek.

Siyasi birlik diye bir şey var. Tekkeyi bekleyenin çorbayı içmesi bu ülke operasyonları ardı sıra yediği için mümkün oldu.

Bir de lütfen, bütün "ulus"lararası ilişkilerin "ulus"lar üzerinden yürüdüğü,
anayasanın ve ekonominin iç ve dış politikayı belirlediği bir dünyada, ulusun gerekliliği kabul olunduktan sonra etki alanı mı tartışılıyor?

2. Asıl ulus tarihsel. Ulus tarihsel bir olgu. Üzerinden atlayıp, dünyadan izoleymiş gibi bir sistem kuramıyorsunuz. Yönetim şekliniz, anayasanız, bir ulus olduğunuz için var. Anayasa tarihsel demek, biri gelir devirir başka bir ülke başka bir anayasa olur, demek. Ben halkla çıkarı bir olmayan adamların anayasayı geçmişin bir şeysi haline getirmesi girişimine devrşim değil operasyon derim. Devrim Fidel Castro'nun, Atatürk'ün yaptığı gibi olur. Arkasında bütün halk olur, temsili ele geçirmiş üç beş uyanık değil. Temsilin arkası dolu mu değil mi bir savaşta anlaşılır zaten. Ben TC'nin o yoldan zaten geçtiğini düşünüyorum. Birilerinin deneyselliğiyle değil, önce halkı eğiterek, sonra her şeyi yıllarca tartışarak, raporlar oluşturup kamuoyuna sunarak olur bunun samimi yolu. Bütün sözde muhalif gazetelerin aynı sıcak naneyi servis etmesiyle, çakma sivil toplum örgütleri yani paravan veya fon şirketlerin de bunları desteklemesiyle, gizlenen başka ülke vatandaşlıklarıyla olmaz. Yukarıda dönüşümünü özetlediğim bir parti bunu hiç yapamaz. Bunun aday edeceği adam zaten yapamaz, yapsa aday edilmez.

O nedenle böyle inşaatçı olur. Olmasa sivil toplumcu falan olurdu, yarısı Brookings'e varan, Rand ve benzerlerine varan, paravan şirketler üzerinden obfuscation yapan örgütler.

Yani kanla kazanılan zaferle kurulan ülkenin yasasını değiştirmek bedava değil,olay geç olsa da anlaşıldığında bir o kadar "tarihsel" olur. Kendisine verilen yetkiyi alıp, yetki veren müesseseyi aldığı yetkiyle inkar etmek hükümet değil bildiğin rejim değiştirmek, devirmek.

İstanbul'un bağımsız olarak yer aldığı fantazi ABD hariştasında Kürdistan ve Ermenistan da vardı. Nasıl bir anti-emperyalist tavırsa ulus küçültmek, bunu bizden emperyalistin feriştahı ABD istiyor zaten onyıllardır. Manidar.
Yönetim ulus büyüyünce küçülür:

Ulusları küçülterek değil birleştirerek yönetimleri çoğunluğa hizmet edecek şekilde küçültürsünüz. Derdiniz çoğunluksa tabii. O dönem başlayana kadar ne dense boş. Ben dini de kabul etmiyorum ama bu kavram şemasının yarattığı etkiler söyleyeceğim her laftan daha gerçek. Kendi realitesi oluşmuş durumda. Neyse ki artık pek çok ülkenin takmadığı ama ne yazık ki geri kalsınlar diye başka ülkelere onları laikken birden şeriata gömerek taktırdığı bir içtihadı var.

3. Biz homojen değiliz, çoklu etnik bir kültürümüz var. Dinin siyasi etkileri hissedilir boyutta. Zenginle yoksul arasında uçurum var. İç üretim bitirilmiş vaziyette. Borç gırla. İhracat köreltilerek sıfıra indirgendi. Açık veriyoruz. Bu durumlar altında yerelleşmek istemek "ben ayrıcalıklarımı korumak istiyorum,siz bokunuzda batın" demek,çünkü ancak ortalamadan iyi durumda olan ayrılmak ister. Yoksa bu adam yurtdışından yatırımlar getireceği İstanbul'da yok edilen florayı mı canlandıracak? Siz de dediniz. Adam müteahhit. Büyük yetkilerin verildiği yerler ve temsilcileri küçüldükçe keyfiyet artar ve engelleyemezsiniz. Adam ne söz verir, ne yapar bilemezsiniz. Yaptığında iş işten geçmiş olur. Kanunen o merhale aşılır geri alana kadar ülkenin canı çıkar vs vs.

CHP Batı'nın ekonomisini iyileştirmeye hizmet eden ideolojik bir aygıta dönüştürülmemiş olsaydı, bu güne gelen yollardan zaten geçmezdik.

Birileri Kılıçdaroğlundan önce halkı kine teşvik eden şiir yazdığı için ceza almış bir insanı hapisten çıkarmaya yardım etmezdi.

Sonra o birileri kasetle alaşağı edilip adam gibi ekranda konuşma süresi alınamayan bir zamanda, yerine, önceden Dengir Mir ve Melih Gökçek'i alt etmesi için eline verilen dosyaları kullanarak CHP başkan koltuğunu garantileyen KK'nu geçirmezdi.

Sonra bu adamın, herhangi bir "saflığı" olamayacak, işi kazandığı paraları politika değiştirmeye adamak olan, kurumsal varlığı olan, işi dünya ülkelerinin iç politikalarına kah spekülasyonla kah sivil toplum örgütleriyle karışmak ve yönlendirmek olan Soros'un fonladığı bir organizasyona üye olmazdı.

Bunlar masumiyet değil. Bunlar taraflar.

Daha sonra bu adam verdiği çarşaf liste sözünü bozup CHP2nin içini alayı anti 6 ok tiplerle doldurmazdı. Lanet herifler idealist birer komünist değiller zaten, adamlar bildiğin tarikatçı, şeyh-şıh, etnik ayrılıkçı kışkırtmacı falan.

Ağıclarından çıkan her şey ABD ve Avrupa'nın yapmamızı istediği şeyler. Hani dünyadaki 4 kıtaya yayılıp anasını ağlatmış, yerli nüfusu süpürmüş Batının vahşi kapitalizminden bahsediyoruz. O dönemde kim o kadar gelişseydi bunu deneyecekti, insanın hamuru adiliği iyilik kadar barındıran bir şey. Kimse melek değil. Şartlar olgunsa, her şey olabilir.

İşte bu adamlar kendi ülkelerinde adeta federasyonu hiç kılmış federasyon üstü parlamento yasalarını geçirmişken, kendilerinde var olan tabuları bizim silmemizi istiyorlar. Bizim anayasamız onlarınkine hiç benzemezken ve biz öyle bir ön hazırlık yapmamışken ve işin ilginci, sürekli false flagler düzenlemeseler, yapacağımız yokken, yapmak istemezken.

Bu nasıl olabiliyor. E her ülkenin haini var, haini bulup besleyen maçı alıyor. Biz şu zamana kadar bulunan ve beslenenlerle yönetildik ve CHP'nin bu ülkenin kurucu partisiyle zerre alakası yok, o partinin içi dahi sağcı ve padişahcı kaynamış osla bile.

Tüm bunlar nedeniyle, bana dünya gidişatını çok yüzeysel şekilde genelleyen sizmişsiniz gibi geliyor.
Şartlar kendi çözümlerini oluşturur, kalıptan çıkmıyor bu çözümler. Bir kere kendi toplumunun en önemli sosyal, tarihsel ve kültürel parametrelerini ve ulusun içinde bulunduğu realiteyi bu ülkelerinkiyle bir saymak gerekir, bunu varsaymak için; bu da tamamıyla yanlış olur.
  • godoşu beklerken  (29.12.18 01:51:40) 
Dostum @hikmet'e yazmışsın ama olur da genç bir arkadaş okuyup afili kelimelerden etkilenir diye yazıyorum. O kadar anlamsız konuşuyorsun ve kullandığın kavramların ne anlama geldiğini(anayasa, federal devlet, federe devlet, meclis, parti...) o kadar bilmiyorsun ki.

Bunu anayasa hukuku alanında doktora yapan biri söylüyor. Bence hakaret olarak algılama. Değerlendir.
  • Zeth  (29.12.18 02:15:51 ~ 02:24:45) 
Ben Gezi'ye de katıldım, LGBT gittiğinde de bulundum - hoş çok sağlam bir korsanlıkla Lice-Medeni Yıldırım protestosuna dönüşmüştü, elin gay pride'a da geldiği yer. Ne diyorlardı ona şimdi doğru mu söyledim hatırlamıyorum.

Kemalist derken Atatürkçüyü kastediyorsanız, ben Atatürkçü olarak, sizin gibi konuşan birinin CHP2nin yeni halini sevişini anlayabiliyorum.

Zaten etnik ayrılıkçılar AKP'den, rant var diye CHP'ye geçmeye çalışanlara bozuluyorlarmış. Yiyiciler bir tarafa dolunca, böyle bir spontan difüzyon gerçekleşmiş ahahah nediyeyim. Yok birbirinizden farkınız.

Ben bu soruyu soruda da belirttiğim gibi aslında CHP'ye, CHP'yi değiştirmeye çalışmadan, eski ilkelere sadık olan insanlar adına mücadele vermeden inanan, eskiden gelen CHP seçmenine çatıyorum. Şimdikilerin gaspettiği CHP'nin derdinin ne olduğu belli olan kitlesine değil.

O nedenle beni neyin gerdiği sizi germiyor yani. Germesin. Gerek yok.


2008 krizi trendleri yaratan ve trendlere inananların sıçıp batırmasının itiraflarıyla dolu bir krizdi(IMF, Dünya Başkanları veya danışmanları Stiglitz, Krugman, Piketty gibi adamlar veya serbest piyasa manyağı Fukuyama). Papağan gibi neyin in neyin out olduğuna değil şartlara göre sonuçların da değiştiği durumları anlamaya odaklanın bence. Modayı takip etmekle düşünebilmek pozitif korelatif olaylar değil.

Son olarak içeriğe ilişkin söylediğiniz her şeye dair: şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler.
  • godoşu beklerken  (29.12.18 02:39:24 ~ 03:15:44) 
ya zeth anayasa hukuku okuyorsun da ben de başka anayasa hukukçularını takip ediyorsam onlar da sana katılmıyorsa ne olacak?

yani ben süheyl batum'u ciddiye alırken osman can'ı hukukçudan saymam, saymak için hukukçu olmaya gerek duymam. yani süheyl batum'u da yeterince dinledim, sabih kanadoğlu'nu da ekleyebilirim.

hani atom fiziği okumamışsın, anayasa hukuku okumuşsun. söyleyeceksen bir şeyi söylersin, boş işler saptayıcısı trendy kişiliğin zorlansa da.

okuduğunuz bölümü söyleyerek otorite kurmaya çalışmayın düşüncenizi yazın. bir de, hani bunlar sosyal bilimler, daha yeni ekonomi kitapları yazan dünya bankası yönetmiş adamların özeleştirilerini yazdım zaten?

şunu da söyleyeyim. burası duyuru. ben akademik kuruluşlara sosyal bilimlerde veya sosyal ağırlıklı bölümlerde zerre saygısı olmayan biriyim, kendi beynim var. o yüzden ben bunların "batırdık" diyeceğini tahmine debiliyorum ama trendy çocuklar edemiyor. herkes kendi çıkarını sistematiğe kavuşturup textbook hazırlayınca, aynı müfredatı tüm ülkeye verince insan dinamikleri, enerji yasaları vs değişmiyor.

burada bana neyin benim hakkım olduğunu söyleyen şey sana ne öğrettikleri değil, benim vatandaş olarak söylenene baktığımda en kötüsünü düşünme yükümlülüğüm ve bunun doğuracağı sonuçları hem yaşayacak hem de seyretmek zorunda kalacak olmam. ben hakkımı doğrudan parlamentonun varlık sebebinden alıyorum.


cafcaflı bir kelime kullandığım yok, sana öyle geldiyse vay haline.

bu kadar cevap vereceğine düzeltme yapmıyorsan da bir yerlerden ses geliyor demektir yapacak bir şey yok. (bunu hakaret olarak algılama ya paylaş ya sus)

dostum falan da çok trendy bu arada. olur a bir genç arkideş okur.
  • godoşu beklerken  (29.12.18 03:09:42 ~ 03:25:22) 
@godoşu beklerken:

1) İmamoğlu'nun İstanbul'u bir Fatsa -ya da diğer örnekler...- hâline getireceğini söylemedim. Sadece konuşmaya, Şehir Anayasası gibi, yakın tarihteki yerel yönetim deneylerinin belki çeyreği etmeyecek ama şu canavarlaşmada kazanımımız olabilecek bir girişime federasyon kuruntusu ile karşı çıkan birine tarihsel örnekleri hatırlatarak başlamam gerektiğini düşündüm: Fatsa, Porto Allegre, Ovacık gibi örnekleri bu yüzden sıraladım. Çünkü bana kalırsa, en sonda da söylediğim gibi, İmamoğlu'na ya da Şehir Anayasası'na dair eleştirilen odağı mavcut anayasanın elden gideceğine dair bir telaş değil, İmamoğlu'nun ve partisinin neden daha fazlasını yapamayacağı olmalıydı.

Kentteki sorunlar ve yerel yönetimler üzerine yapılan çalışmaların bugünkü sıklığı "moda" gibi çoğunlukla ihtiyaca dayanmayan furyalara benzetilemez, üstelik burada benim "yerelleşme" diye andığım eğilimi zaten federasyonlaşma değildir. Bu çalışmalar ihtiyaçtan; şehir kaynakları kötüye kullanıldığından, hesap sorulabilirlik ortadan kalktığından, üçüncü köprü ve çevre yollarının yerleşime açacağı kuzey ormanları tarihe karıştığında soluyacağımız havadan, Kanal İstanbul gibi bir proje gerçekleşirse Marmara Denizi'nde canlılık sona ereceğinden dolayı filan yapılıyor. Karar süreçlerine halkı katma kaygısı keyfî değil, kopup giden, "temsilcisine" yabancılaşan iktidarı -ki bence bu teknik olarak tüm iktidarlardır, daha fazla yabancılaşan diyelim...- dengeleme girişimidir. Bu yüzden bu çalışmaların yakıtı tam da aradığınız "halkın çıkarı"dır. (CHP'ye ya da İmamoğlu'na iyi niyet atfediyor da değilim fakat STK'ları, meslek odalarını, buralarda söz konusu başlıklarla uğraşan bilim insanlarını "çoğunlukla" iyi niyetli buluyorum, bu da onların yüzü suyu hürmetine değil, yaptıkları çalışmalar sebebiyledir.)

Yerelleşme tam da "anti-kapitalist" olabilir. Bu garabet kavramı bilerek kullandım, bir eleştiri içeriyordu. Karşıt olduğu şeyin yerine bir alternatif koyamadan "anti-kapitalist" olabilir ancak: Ara sözlerden birinde de belirtmiştim, günümüzün yerelleşme hareketlerinin iktidar mücadelesi ile bağı zayıftır, şayet başarıya ulaşırlarsa çelişkileri azaltırlar, merkezî iktidarı alıp üretim ilişkilerini düzenleyemezler çünkü çoğunlukla, bu yüzden de "sosyalist" olamaz, düzen içi kalır. Ovacık istisnai bir örnek... Yine de bu arazlar, insanların kendi kentlerinde karar alma süreçlerine katılacağı bir yerel yönetim anlayışını savunmayacağım anlamına da gelmez.


2. Ulusun ve ulusal devletlerin etki alanı da, gerekliliği de tartışılabilir, bu siyaset ortamında bunlara karşı pozisyon alarak da var olabiliriz. Din için de bu geçerli... Tarihten, hiç yırtılmaz zannettiğimiz perdeleri yırtarak bugün bize düşünme biçimleri aramağan eden sayısız kahramanı tutup çıkarmak istemiyorum tekrar.

Ben "tarihsel" sözcüğünü, genelde özcü benimsemelere karşı olarak, bu örnekte ise değişmez sandığınız anayasanın geçiciliğini anlatmak için kullandım. 61 Anayasa'sı yürürlükteyken "İşçi Anayasanın Bekçisidir" yazılı bir pankart açmanız tutarlı olabilirdi. Bunu bir de bugün düşünün... (Bir devrimci olarak şunu söylemek isterim: Castro'nun ve Mustafa Kemal'in arkasında "tümüyle" halk yoktu. Bu isimlerin iktidarında pek çok değişiklik kalabalığa rağmen uygulanmıştır, eğer devrimi yalnızca bir "an" olarak değil öncesi sonrasıyla, "kültürel devrim" tarafıyla da anlıyorsak bunu kabullenelim. Girişte Devrimci Yolcular için "Yapsalardı devrim olacaktı" dediğiniz için, "Yaptılar ve devrim" oldu gerçeğini de göreceğinizi umuyorum. Her zaman meşru olan kazanamaz fakat kazanan meşrulaşabiliyor. Marks halkların tek değişmez hakkının "devrim hakkı" olduğunu yazarken, tüm burjuva iktidarlarının da devrimle başa geldiğini hatırlatırdı. "Tarihsel"lik, geçicilik işte bir devrim kadar yakın.)

Şehir anayasası taslağı bir tartışmayı öngörüyor. Fakat bu tartışmayı da biçimi, mecrası ve amaçları dolayısıyla beyhude görüyorsanız bir yerelleşme girişimine karşı çıkmanız garip. Halkı neden eğitip tartıştırıyoruz, yönetimi yerelleştirmeyeceksek? Sürekli eğittimiz kitlelerin varlık amacı nedir böyle bir durumda, iş gününü çalışarak geçirip düzenli olarak sandığa gitmekten başka?


3. Şehir anayasası girişimi "görünüşte" zaten halihazırda "adam ne söz verir, ne yapar bilemezsiniz" durumunda olan bizlere, mevcut durumdan daha fazla denetleme olanağı veriyor. Tekrar söylüyorum: Bunlardan şikayetçi iseniz neden daha fazlasını alamıyoruz diye sormak gerekir. (Fakat sizin bunun federasyon anlamına geldiğine dair varsayımınız buna engel oluyor.)

CHP'nin ideolojik aygıt olmadığı bir dönem yok, eğer atıf Althusser'e ise... En baştan beri aslında tüm Batı'ya benzeme eğilimlerinin, taşıdığı açık ya da gizli sömürü amaçları bir yana, üretici güçlerin gelişiminin doğal çelişkileri olduğundan bahsediyorum. Yerelleşme de bir ihtiyaç olarak karşımıza çıktı, kent insanına daha fazla yetki verecek. Böyle olumlu bir durumda bizim anayasamızın ya da kültürümüzün buna hazır olmadığı gibi tezler geçerli değil. (Federasyon için bunu söylüyorsunuz, biliyorum ama inatla yerelleşmeyi tartışmak istiyorum.) Şöyle bir kökümüz de var bu konuda: Biz İstanbul için Gezi pratiğinde bu tartışmayı başlatmadık mı zaten? Pratikte akamete uğradı, o güzelim mahalle meclisleri sönümlendi. Fakat bizim özellikle İstanbul'da yoğunlaşan bir "kent hakkı" pratiğimiz zaten var. Hiçbir şey öyle gökten gelmiş, emperyalistlerce buyurulmuş değil.

Son olarak hiçbir ülkenin kendi gerçekliğini diğerlerininki ile bir saymıyorum, eşitsiz gelişim yasasından haberdarım. Yalnız ülkeler arası etkileri doğru seyretmeye çalışıyor, değişikliklerin olumlu tarafını sahipleniyorum. Bu kadar. Sevgiler, selamlar.
  • hikmet iv  (29.12.18 04:33:24 ~ 04:36:26) 
1- İlk cevabımla alakalı bir otorite kurmaya çalışmıyorum farkettiysen. Zaten kahve muhabbeti üslubundan da anlaşılacağı üzere öyle düşüncelerimi özetle geveleyip geçmişim. Aksi düşüncelerle de herhangi bir sorunum yok. İkna yahut argümantasyonla çürütme gibi derdim olsa "gezi gibi topoş hareketler" demem. Daha net olurum. Yazdıklarımın içinde somut bazı bilgiler var örneğin CHP tarihi ile ilgili ancak açmamışım. O kısımda bi mutabık olalım.

2- Şimdi sorunu belirleyelim. Sorun senin anayasa hukukunun temel kavramlarının ne anlama geldiğinden haberdar olmaman. Bunu bir örnekle açıklayalım. Federal devlet.

Bir kere benim lokalleşme, hikmet'in yerelleşme diye bahsettiği şey federal devlet değil. Mahalle, köy, komün gibi. En yakın örneği isviçre kantonları olabilir.

Sen "Yerelleştiğini söylediğiniz devletlerden gelişmiş olan federe devletler bile kendileri ulus devlet gibi davranırken" derken örneğin tam bir kavram kargaşasındasın. Çünkü federal devlet, ulus devleti dışlamaz. Üniter devlet - federal devlet ayrımıdır o. ABD'de, Almanya'da ulus devlettir.

-Federal devlet anayasa ile kurulur. Bu anayasada federe devletler ile federal devletler arasında yetkiler bölüşülür. Genellikle bu anayasalar yazılı ve katı anayasalardır ve değiştirilmelerinde federe devletlerin çoğunluklu rızası aranır. Federe devletlerin federal devletten ayrılma hakkı yoktur.- Temel 1. sınıf bilgisi bu.

Dolayısı ile texas kendi ekonomisini yürütemiyor derken anayasada belirlenmiş olan bu yetki paylaşımı dahilinde gerçekleşen bir durumdan bahsediyorsun. Federal devletin anaysada var olan yetkisini aştığı düşünülüyorsa federal yüksek mahkemeye başvurulur. Zaten verdiğin link de texasın federal mahkemeye açtığı davaları derlemiş.

Almanya kolaylıkla tüm bölgelerin içişlerinde etkili yasa çıkarabiliyor diyorsun. Sanki bu federal devlete aykırıymış gibi. Halbuki federal devlet tam olarak budur.

Tersi bir örnek deyip bavyera eyalet meclisinin bavyera polisine sınırsız yetkiyi onayladığını belirten haber paylaşıyorsun. Halbuki federal devlet tam olarak budur.

Teksas ayrılamıyor diyorsun. Zaten federal devlet tam olarak budur.

Yazdığın hiçbişey sansasyonel yahut istisnai bir durum değil.

3- Tabii ki farklı hocaların belli konularda farklı görüşleri olabilir. Ama ben burada tartışmalı konuda görüş belirtmiyorum. Temel kavramı bilmeden kullandığını söylüyorum.

4-Sosyal bilimler hakkında senin görüşüne yatkınım. Bu yüzden akademiyi bırakmayı düşünüyorum ama bu konuda bile düşüncenin sığ olduğunu görüyorum. "Ekonomistler 2008 krizine yolaçtılar dolayısıyla iktisat is bullshit." Sosyal bilimlerin eksikliği ve kusurları gerekliliğini dışlamaz.

Sosyal bilimlerin doğası gereği hipotezlerin test edilmesinde faktörlerin izole edilememesi kaynaklı sorunları vardır. Sosyal bilimlerde yöntem dersini alan herkes bu kısıtlamaların bilincindedir.

Bu arada atom fiziğinde de faktörler izole edilemediğinden spekülasyon yapılır. quantum bayesianism, kopenhag okulu, bohmian yaklaşım vs.

Textbook bilgisi geliyor:

Kuram bir butun olarak gercekligi veya gercekligin belirli bir bolumunu aciklama; olay, olgu ve nesneler arasindaki düzenli iliskilerden genel sonuclar cikarma ve bu sonuclara gore gelecek ile ilgili ondeyilerde bulunma amaci guden, gecerliligi, temel aldigi varsayimlarla sinirli sistematik bilgi cercevesidir.

Bilimsel yasa gözlenen olayların sıniflandirilmasi sonucunda, değişmez, her zaman ve her yerde geçerli neden-sonuç ilişkilerine varılmasıdır.

----

Düzeltme yapmamamın sebebi neredeyse her kavramı hatalı kullanmış olmandı.

Eski forumculardan olduğumdan uzun yazışmalara zaafım var. Bu yazdığımı da senin döşediğin paragraflara harcadığın emeğe saygımdan yazıyorum.good old days

Bence bu azmini başka yere kanalize et. Bu alan pek yeteneklerine uygun değil gibi.
  • Zeth  (29.12.18 04:54:02) 
illuminatiyi unutmuşuz evet o da var.

ayrıca imamoğlu seçilirse kuran iptal olacakmış: www.youtube.com
  • anon1m  (29.12.18 05:10:04) 
Ben söyleyebilirim.

www.cambridge.gov.uk

şehirlerin zaten belediye meclisi adı altında bir meclisi var. bu meclisin çalışmalarının esaslarını düzenleyen metnin adı pekala şehir anayasası olabilir. Bunun federal yapı ile bir ilgisi olması şart değil.

kaldı ki federal yapı uygulayan devletlerde (rusya federasyonu, federal almanya cumhuriyeti, amerika birleşik devletleri) federal hükümetlerin birer anayasası yok. bunların içinde kendi ceza kanunu olanlar var (özellikle abd) ama hiçbirinde anayasa yok.

edit: olm siz ne konuşuyorsunuz lan? insan okuyacak onları insan... biraz konuya odaklanın.
  • babilbaligi  (29.12.18 05:35:54 ~ 31.12.18 10:29:21) 
Hikmet:

Kocaman bir cevap yazmıştım, üstelik ilk girişimim de değildi ve gönderdikten sonra yok oldu. Arrrrgggh.

Bu sefer kısa geçeceğim:

1. Yakın geçmiş, CHP'nin özerkleşmeleri destekleyen teklifleri, Yerel Yönetim Şartnamesi, dünyada 40 yıldır dolaştırılan Türkiye haritaları benim dediğimi değil sizin dediklerinizi kuruntu yapıyor.

2. Mecliste sağlayamadığınız demokrasiyi yerel yönetimde sağlayabileceğiniz zannı neye dayanıyor, anlamadım.

3. Sırf devolüsyondan bahsetmek için bile geçilmesi gereken yasal aşamalar anayasanın yeniden hazırlanmasını gerektiren bir kurucu meclisi de lazım getiriyor. Ha bu adam çekinceleri kaldırarak yetkileri de kendinde toplayarak ülkeyi her an patlayabilecek bir bomba haline getirdi de, başkanlık güçle elde edilmiş bir şey, meclisin yaptığı oylamanın bir ehemmiyeti yok.

4. Tam da benzer şekilde buna olumlu bakan aklın başkanlık sistemine de olumlu bakan akıl olmasını beklerim. Tamamen aynı mantık. Sağlık özelleştirmesini de iyi bir şey zanneden kafa olmasını beklerim. İyi bir şey olur temennisinden başka, ya anakronistik kıyaslamalar ya da benzeşmeyen örnekler üzerinden tarihi, ekonomipolitik ve sosyokültürel şartların tamamen farklı olduğu ve farklı bir insan yapısı ve atalet yarattığı ülkede bu kıyaslara benzer sonuçların doğacağını varsayımı var, hiçbir dayanak yok.

5. Mecliste yaşanan kanunsuzluğu en alt birime geçirmek, belediye düzeyinde bürokrasden halkı geri teptirmek, statükoyu korumak için mükemmel.

6. Fatsa anti-kurum bir oluşum ve kurum dışında. Ovacık'taki düzenlemelerin adı yerelleşme falan değil. İstense her belediye başkanı aynı şeyi yapabilir ama bu halk böyle insanları seçmiyor, onu seçemiyorken nüfusu 10 küsur yıl önce 16 milyon olan bir şehre yetjkileri artmış başkan seçecek, o da daha yetkilerin ne olduğu açıklanmadan, yuuvarlak laflarla ve anayasal dayanak olmadan.
O insanı seçecek bir kumaş kalmadı, bu 60 yıllık Batı uğraşısıyla yok edildi ve yeniden inşa edilmek zorunda.(Marshall Planı, NATO, PKK'nın kuruluşu, Kontr-gerilla, Komünizmle mücadele, darbeler, eğitimin imam hatipler ve müfredatla kötüleştirilmesi, 80'den beri ülkenin en önemli konumlarına hilekarların gelmesi,JITEM, Çevik Kuvvet,Gümrük Birliği ve Uluslararası Tahkim ve Barış Süreci ve özgürlük adı altında tarikatları ve etnik kimlikleri öne çıkaran, vatandaşlık bilincine saldıran, solun her yanını işgal etmiş sızıntı, besleme bir güruh)
Konudaki örneğe gelirsek. Daha tasarı teklifi bile yokken verilen bir vaat var; kim neye söz vermiş de bu adam bunu vaat ediyor, ne hakla? Kurumun içine girip kuruma karşı hareket etmek kuruma, kurumu yıkmak üzere sızmaktır.

7. En iyi niyetli durumda bile münferit ve bir sonraki başkanla geçicileşecek yamalı bir bohça olan çözüm görünümlü sorun için aynı hastalığı tüm illere sirayet ettirecek şekilde prensibin ta kendisine saldırılması şaka gibi. Bugün anayasaya aykırı KHK çıkarmaktan bahsedebiliyorsunuz, bunu yaptığınız zaman artık ondan da bahsetmenizin önemi olmaz.

8. Yerelleşmenin merkezi iktidardan uzaklaşması bir iddia. Bunlar "adı üzerinde" kavramlar değiller çünkü dinamikler. Bugün iktidar olamadığı için yerelleşmeden yararlanan yarın her yere yerleştiğinde iktidar da olur. Bu opportunizmle alakalı bir olay. Kafa farkı olmayan adamların parti farkı var sadece.

Bu da bir bilim değil. Çıkara göre terim anlamlarının sürekli değişime uğratıldığı bir alan. Politika.

9. Temsil, üstelik işlemeyen demokrasilerde yerelleşmenin de bir güç tekeli oluşturmayacağı zannı nereden geliyor? Kimin çalışmalarından bahsediyorsunuz? Bizde teklifleri yapan adamların spesifik yol haritasını dahi daha bilmeden bu benzetmeleri yapma rahatlığı ve özgüveni nereden?

Bakın ben makul sorular soruyorum. Daha da uzar yani, sorun yok. bu çok çok uzun bir şeydi anca bu hale geldi. Ama şu geçersiz, bu geçersiz demek için iddialarınızın dayanaklarını, bu konjonktürde nasıl geçerli olduklarını, varsayımlarınızı yaparken neye güvendiğinizi ve bunun ne kadar objektif olduğunu söyleyebilmek gerekiyor.

Şu an değişmesi gereken şey en üstte. Siz en üstteki hastalığı en alta kadar indirmekten bahsediyorsunuz.

Sizin iyi niyet gördüğünüz yere baktığımda, yakın tarih bana Türkiye Gladio'sundan başka bir şeyi göstermiyor.

Sivil toplum örgütleri için Sivil Örümceğin Ağında'ya veya Bir Ekonomik Tetikçinin İtiraflarına bakabilrisiniz mesela. Bu teorik bilim değil, pratikler bütünü. Bir teorisi varsa pratik desteklemediği sürece boşa konuşuluyor. Konjonktürden boşanmış saptamalar yapıyorsunuz ve iyi niyete kanıtlar aksini gösterirken inanmak adı üzerinde sadece inançtır ve başkalarının inanmasını istediğinizde sorumsuzca oynanan bir kumardır.
  • godoşu beklerken  (31.12.18 01:15:59) 
Zeth:

1. Birisi gelip 10 tane sıfat sıralayıp "uzmanıyım güven bana" demek için iki kere zahmet ettiğinde ve uzmanlığını söyleme gereği duyduğu yerde kahve muhabbeti yaptığını da eklediğinde çok garip bir ortam oluşuyor, ne bileyim hem karnım doysun hem pastam dursun, kasap havasına varyasyon tadı.

2. Yahu yerelleşme sizin iddianız. Siz kimin adına konuşuyorsunuz ki, neye dayanarak?

-İsviçre federal bir devlet. Kantonları çok eskiden vardı, kuruluşunda da federal devlet olduğu tanımı var.

-Bence siyasal bilimler(!) ve uluslararası ilişkiler yaşıyor o kavram karmaşasını-(bunların tanımlarını sabitlemiş uluslararası konvansiyonlar varsa adamlar kendileri kendi dediklerine uymuyor o zaman):

*Ulus-devlet üzerinde bahsettiğiniz gibi bir konsensüs yok. Ağırlıklı olaraksa kültür, tarih ortaklığı içeren topluluklar ve özellikle bunların üniter olanları var. İlginç şekilde buna mukabil devlet-ulus gibi bir terim ortaya atılmış bir Hintli tarafından. İçinde çok farklı kültürlerin olduğu ancak üniter olarak yönetilen bir devlet olmasından hareketle bu tanımı ortaya koyuyor.
*Birleşik Krallık ÜNİTER bir devlet olarak geçiyor. Koca İskoçya, tüm yasamasıyla yine de bir devolüsyon örneği. Şimdi Westminster'ı hiç saymasak, tam bağımsızlık ilan etsek diyorlar. Yasaları var.
Hakeza Galler ve Kuzey İrlanda.
Hepsi ayrı ulus hatta ülke olarak tanımlanabiliyor ama yasa olarak sonuçta tek bir yere bağlı oldukları için üniter olmuş oluyorlar.
Kısacası aslında "üniter devlet" bile anlam olarak karşılamıyor durumu. BK'da kendi krallığa ulus-devlet diyeni de var bu arada, çok uluslu devlet diyeni de var.

Öte yandan Federasyon olan ABD federal hükümerin kendi devletlerine müdahalelerine bakılırsa ve her azınlığın dil ve kültür olarak büyük ölçüde asimile oluşuna bakılırsa neredeyse üniter davranan ve uluslaşmış bir devlet.

Bunlardan gücünüze bağlı olarak kendi kategorilerinize bile aykırı davranabildiğiniz görülüyor zaten.

* Bu kadar akışkan constructlar yaratıp bunları işine geldiği gibi kullananların koyduğu terimler burada beni ve eylem kapasitemi ben istemedikçe bağlamaz. Bağlamak zorunda değil. Bu adamların anlayışı kitaplara yazılmış diye uygulanmak zorunda değil. Azınlığın hükümranlığının barem olmadığı ve hileye yer olmayan bir demokraside çoğunluğun istediği bağlayıcı olur. TC kurulurken belli bir şekilde kurulduğu, kaynaklar belli yerlere, insanlarsa her yere dağıldığı için örneğin İstanbul'un kaynakları sömürülürken ve nüfusu neredeyse 30 milyona varmışken devletin tipini tanımlama anlamında çoğulculuk için artık çok geç. O iş başta olacaktı. Ayrıcalık tanınmış kendine de mağdur diyen azınlıklar ülkenin tüm kaynaklarını ele geçirdikten sonra bu uyanıklıktan başka bir şey olmaz. Zaten öyle kurulmuş ülkeleri rejim değiştiren veye değiştirtilenlere eş tutmak saçma. Biz çokkültürlü olsak da çokuluslu olmaktan çoktan çıktık. Kültürler de izole olarak varlık göstermiyorlar zaten.

*Federe devletlerin federal devletlerden ayrılma hakkı yokken hangi gerekçe gösterilerek SSCB dağıtıldı, hani o en merkezi, daha ziyade "birlik" olan federasyon nasıl kendini feshetti, görülmemiş bir örnek derken hangi ayrımı yaparak söylüyorsun bunu?
Aynı gerekçeyle neden ABD dağılamıyor? BK dağılmıyor?

Ben zaten eyaletler üstü federal bir anayasanın varlığından bahsettim, yokluğundan değil. O nedenle, demeye getirdim ki, kendi adına bakmadan senin sözde üniter ve ulus (ikisini birleştiriyorum BK'ı unutarak) devleti yaptığında karşı çıktığı şeyleri kendisi kendi ülkesinde yapabiliyor.Ve dedim ki kendi anyasası olan Texas, hani bundan federe bir devlet olduğu için bahsedebiliyoruz, federal anayasaya uymak zorunda. Ama bu adam, bu federasyonlaşmayı bırakalım yerelleşmeden bahseden adam emirleri TBMM'den almamaktan bahsediyor. Nasıl olacak o? Diğer iller ne olacak? Diğer iller işin içine neden giremesin, tanınmasın? Ülke genelinde yönetimi değiştiren bir durum anayasada uygulama sınırları ve denetim anlamında tanımlı değilse yürürlüğe nasıl konacak? Konamazsa o anayasa değişikliği talebi olmadan değişiklik gerçekleşmişçesine "yerelleşme" beyanı nasıl oluyor? O anayasaya değişecekse kurucu meclis nerede?


Bu işi bırakalım desentralizasyona girişmenin bizim ülkemizde neden benzer sonuç vermeyeceğini ben zaten hikmet'le yazışırken cevapladım. On kere tekrar etmek istemiyorum.

Bakın bu temel birinci sınıf bilgisi falan değil. Ne olursa, neyin olabilirliği varsa o da tanıma sokuluyor bu kadar. Bana federal devlet sessesyon hakkı tanıyamaz diyen genel bir uluslararası kanun gösterebiliyorsanız, sözümü geri alayım. Gözleme dayalı istatistiksel bilgi veriyorsanız, o zaman ben de bunun nasıl da böyle olmadığını gücünü kaybetmiş ülkede başkalarını oynattığı atlarla kan dökülmeden, federe devletlerini bağımsızlaştırıp 2 yıllık süre zarfında kendini de fesheden SSCB'yi hatırlatırım. Demek ki ülke güç kaybedince o muhabbeti ülkenin kendisi değil, başkalrı çıkartıyormuş derim.

Yoksa Irak 1993'te federalleşmeden Kürdistan'a göz yumacak "yerelleşmeyi" birden vahiy indiği için kabul etmedi. 2005'te federasyonlaşmaya giden dalavereyi kendi kendine düzenlemedi. O hurmalar, Orta Doğudaysanız tırmalar. Bu arada bunu tanımayanlar ülke içinde de dışında da var.

Ben zaten tam da işin lafta değil güçte bittiğini ama lafın güce yasama yoluyla zemin hazırladığını, özellikle bu dönem için bunun geçerliolduğunu söylüyorum. Siz on araba laf etseniz Kuzey Afrika, Balkanlar ve Orta Doğu'daki paterni değiştiremezsiniz. Süslü kelimeler olguları anlatmayıp örtüyorsa o kelimelere ihtiyaç yok.


- Yazı sıranızla gidiyorum, Teksas'tan bahis olmuş. Evet ben zaten aynen bunu söylüyorum. Ancak bize dayatılan yerelleşme modeli -AB'ye müthiş bir eziklikle girmeye çalışırken çekince konularak kabul edilen şartnameden evvel Türkiye'yi böyle bir kavram germiyordu ne de olsa- o çekinceler kaldırıldığında, ilginç bir şekilde bir federasyondan bile fazla merkezi devlet tavizi içeriyor. Ah ne güzel, tam da bunları söylüyorum hey allahım.

- Hayır ben bir ikiyüzlülükten bahsediyorum, kendinizi size bunu yenilik gibi dayatan ülkelerle onların koşullarına sahip olmadan bir tutup böyle tavizleri tüm ülke adına vermek için propaganda yapamazsınız, diyorum. Bu adamın, tahminim o ki yerel yönetim şartnamesine dayanarak isteyeceklerini (ki bununn yasal zeminini kabul edenler tabu maddeleri nasıl 1988'den beri çiğnemediklerini açıklasınlar, bölünmez bir bütündür derken, ekonomik olarak bölünebilir, yerel yönetimleri uluslararası yerel yönetimlerle anlaşmalar yapabilir de demiyor ama şartname diyor) Alman federe devletleri Almanya'dan isteyebiliyor mu, bunu diyorum. Ben hep aslında aynı soruyu soruyorum.

- Tersi örnek diyorum zira haberlerde bütün ülkede tepkiyle karşılanan bir yasadan bahsediyor. İddiaları bu. İlginç bir şekilde derken dalga geçiyorum. hiç ilginç değil. Sözümona bu federal devletlerde milliyetçilik öyle arttı ki, muhtemelen içten içe eyaletlerin hepsinin aynı yasamayı çıkarmasını diliyorlar, federasyona bok sürülmesin diye. Burada diğer her şeyi dikte eden güç ülkenin bağışıklığı ve varlık refleksi. Biz de özellikle yıpratılan bir olay. Tam da bununla dalga geçiyorum. Cidden bunları yazmak zorunda kalacağımı bile düşünmemiştim. Şekilde iddia ve hissiyat olarak zıt, olgusal olarak aynı şeye hizmet eden örnekler.

- Ay lanet olsun, Teksas ayrılamıyorken, daha resmi olarak federasyon bile olmayan ülkeler önce "yerelleştiriliyor", sonra alavereyle "federasyon"laştırılıyor, sonra da geretiği zaman kopartılıyor. Of.


-Bana kalırsa dünyanın yuvarlak olduğu 1400lerde bile sansasyonel değildi ama yine de insanlar engizisyon mahkemelrinde yargılandı.

Benim görevim size sansasyon sağlamak, duygularınızı stimüle etmek değil.
Ben zaten gösterilen hukukun altında uluslararası olarak üstünlerin hukukunun varlığından bahsediyorum.
Siz aynı hukuku uygulamayı "ama onlar sarışın hadi biz de esmer kafamızı kömür suratımıza bakmadan sarıya boyayıp duralım" tarzı düz mantık kopyacı bir öznefretle düşünebilirsiniz de, yeter ki kendinizi üstünlerle aynı kulvarda zannedip olası sonuçları karıştırmayın.
  • godoşu beklerken  (31.12.18 03:00:54) 
1
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.