Ekşi Duyuru

Adaptasyon diyelim. Mevcut sartlara alismak, katlanabilmek bu noktada cok da iyi bir sey degil yalniz. Bence gudusel davraniyoruz, uyum sagliyoruz. Hos deYil.

hele bu ülkede kadınsanız, yalnız yaşamaya çalışan bir kadınsanız çok çok daha fazla güçlüsünüz demektir. kesseler acımaz diye gaza getiriyorum kendimi kötü hissettiğimde.

böyle olmaktan başka seçeneğimiz olmadığı için böyleyiz.
yalnız sinirleri kontrol etme kısmından emin değilim kendimde.

bence gucumuzden degil bu ulkede yasayabilmemiz. kucuk bir gruba degil de genel ortalamaya bakarsan, iyi degil kotu ozeliklerimizden dolayi yasayabiliyoruz aslinda.
bi kere sosyal hafizamiz sifir, cok cabuk unutuyoruz herseyi.
cahiliz, ustelik de tembeliz. gercekleri arastirip bulmak ogrenmek yerine onumuze hazir ne konulursa onu dogru kabul ederiz.
suru psikolojimiz cok baskin, kimse de kral ciplak diyecek got yok.
sesi cok cikan kimse hemen onun pesinden gideriz.
kendi icimizde konusuruz, kizariz, soyleneriz ama birisi bisey sordugunda gik demeyiz.
kimse elini tasinin altina sokmaz, tevekkul ederiz. kismetse olur hersey.

Abartma ya sanki en fakir afrika ülkesinde yaşıyoz.tamam sinir bozucu çoğu şey de geçen kenyalı bi arkadaşın kardeşi tifodan öldü tifo lan..onlardan halliceyiz gene..

Ben guclu degilim. Beni yazmayin listeye.

Cunku yazarak calistigim icin elim felc oldu galiba. Parnaklarimi hissetmiyorum. 1 tl'lik plastik kalemle yaziyorum elim yoruluyo yine de!!!

sanki deney yapılıyor üstümüzde öyle hissediyorum bazen. insan ne olursa çıldırır, çıldırmada son nokta nedir? gibi. sonra rapor yazılacak gibi geliyor.

@ 00 08 afrikadakiler tifoyla aidsle filan uğraşıyor da bizim ülkemizde de veremin, aidsin filan az olduğunu söleyemeyiz. biz bi sürü trajikomik şeyle uğraşıyorz. orda adı belli doğa kanunu işliyor yemek bulamazsan, ilaç bulamazsan ölüyorsun filan...net.
bizde sağlık bakanı sana sadaka verir gibi para vermeye çalışıyor ilaç bulamadım diyince... ben kronik bir hastalığıa sahibim iyi biliyorum neler çekiliyor.. çok daha fazla dayanıklılık gerekiyor.
ha bi de evet, bu ülkede yalnız yaşayan kadınlar birleşsek yerküreyi oynatırız bence :)

arada kalmışlık nedeniyle bayağı renkli bir ülke olduğumuzu düşünüyorum ama milletçe her şeyi romantikleştirme sevdamız var.

gezi eylemlerinin destekçisi, histerik atatürkçü teyzelerden daha beter iktidar nefret edicisi olarak, yaptıklarımızın "devrim" sayılmasına falan götümle gülüyorum mesela.

eyvallah çok güzel şeyler oldu, tarih kitaplarında anlatılacak olaylardı hepsi ama sağda solda sen de görmüşsündür gezi romantizmini. ulan adam eyleme çıkıyor, gaz fişeği yedi diye "kafamızın üstünden fişekler uçuşurken... aşqq..." falan diye tribe giriyor.

dünyanın binbir türlü hali var, memleketi var. biz de diğerleri gibi bir şekilde yaşıyoruz. bu durumu romantikleştirmenin, dramatikleşmenin anlamı yok bence.

isveçli birine türkiye gündemini anlatırken acayip eğlenebilirsin ama gidip suriyeliye söylersen "siktir git lan" cevabını alırsın örneğin. biz çok güçlüyüz diyoruz da adamlar ne yapsın? ya da afrikalılar? falan filan.

dayanabildiğimizi kim söylüyor?

dayanmayıp da napıyoruz?

@niye ama ; haklısın o konularda sonuna kadar bıze ınsan muamelesi yapılmıyor bizi yönetilenler tarafından..ama onlara gerek tanrı diyelim gerek dünya diyelim hatta bizim tarafımızdan bile insan muamelesi yapılmıyor..bizde de ölenler var -olacak ama onlar kadar değil..adamlar bizim boşa akıttığımız suyu bulamıyor.doğal seçilim diyip geçiyoruz düşünsene..göreceli tabi bu ben orda mı sürünmek istersin burda mı deseler burayı seçerdim.bizde çok mutlu değiliz evet..ama biz yarından umut edebiliyoruz mesela ama onların umud edicek günleri var mı ki..

00 08 +1 pescador +1

abartmayin la o kadar da. tamam avrupayla kuzey amerika yla karsilastirinca cok kotu olabilir ama dogu avrupa dan afrikadan ortadogudan daha iyi turkiye. turkiye de yasamayi basarmak insanustu bir sey degil.

kadinlar insan degil lan arabistan'da. hayvan muamelesi goruyorlar, belki daha kotu.

yok.

hayır malız. ego tatmini yapmaya gerek yok, güçlü değiliz malız ki hala bu ülkede yaşıyoruz.

@00 08 benim kast ettiğim şuydu aslında
kıta afrikasında bi kadın olsan, 8 yaşındayken 60 yaşında bi adama satılmazsan, aids kapmazsan, yiyecek yemeğin, içecek suyun varsa musmutlu olursun..3 de keçin varsa kraliçesin hatta. dünyan o kadar çünkü.
ama biz o dünyada yaşamıyoruz oxford'dan mezun olup burda iş görüşmelerine giden bin lira bile teklif edilmeyen insanlar biliyorum. biz evet açlıkla uğraşmıyoruz ama o kadar çok şeyle uğraşıyoruz ki -afrikanın açlığını küçük görmüyorum yanlış anlaşılmasın- bizdeki tüm bu kaotik ortam da baya bi dayanıklılık- sabır- vs gerektiriyor diye düşünüyorum.

enerjimizi saçma sapan şeylere aktarıyoruz, birbirimizle didişiyoruz, gelin kayınvalide kavgası ediyoruz, tv izleyip onları tartışıyoruz, gittiğimiz dükkanın kazancını hesaplıyoruz falan. enerjimizi doğru yere bir kez yönlendirdik onda da vergilerimiz bize gaz, su ve mermi olarak geri döndü. en azından vergilerimizden yararlanmış olduk, bu da bir gelişme.

cok hafif muzik ac. ama kisik sesli. belki bir radyo programi olur. oraya odaklan ve bir bakmissin sabah olmus. ama sesi cok kisik olmali

üstad korkmana gerek yok. öğrenci iken bana cok oldu . sonra nedenini öğrenince korkmamaya basladım.

tr.wikipedia.org

tıbben açıklaması var yani kokrmana gerek yok.

duyuruyu nasil yazdin?

ermanen, sorumun 3. satırında bu duyuruyu nasıl yazabildiğimin cevabı gizli.

Bende yaşamıştım onu ve çok hoşuma gitmişti. O an, lan bu beden benim nasıl oluyorda itaat etmiyor diye düşünürken güldüm. Sonra çözüldüm işte çok eğlenceliydi :D

gozunle mi yazdin?

bi şey olmaz. yat uyu.

gözümü açınca uyanma başarıyla gerçekleşti ermanen.

alışacaksın. geçeceğinin farkında olup bedeninin uyanmasını bekleyeceksin sakince. panikledikçe daha kötü olur çünkü. rahatlamanı sağlayacak bir şeyler düşün o an, inanıyorsan dua et. ve kesinlikle sırt üstü yatma.

küçüklüğümden beri olduğu için belki bilmiyorum, benim de çok hoşuma gidiyor bu durum. bazen bilinçli olarak sırt üstü mü yatsam diyorum hatta, hatta bu gece yapıyım bunu evet.

karabasan göz açıkken de olabilir. uzuvlarını hareket ettiremezsin vs. bana öyle olmuştu. bi de genelde ergenlikte oluyor nedense.

sırt üstü yatma.

bunu oku keyfine bak sonra.
Nas Suresi

Okunuşu

Kul e'uzü birabbinnâsi. Melikinnâsi. İlâhinnâs. Min serrilvesvâsilhannâs. Ellezî yüvesvisü fî sudûrinnâsi. Minelcinneti vennâs.

Manası

1. De ki: sığınırım ben insanların Rabbine,
2. İnsanların Melikine [mutlak sahip ve hakimine],
3. İnsanların İlahına.
4. O sinsi vesvesenin şerrinden,
5. O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler)fısıldar.
6. Gerek cinlerden,gerek insanlardan(olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım!

uyanmak yerine uyumaya çalış.

(bkz: lucid dream)

lucid dream'e geçme tekniklerinden biri de bu karabasan- uyku felci durumudur. ilginç bir deneyim olur.

Yukarıdakilere ek olarak; karabasan aslında yok.

Karabasan diye paniklememizin sebebi hareket edememek. E uyurken hareketsizdik, şimdi çırpınmaya bağırmaya çalışmamızın sebebi neydi ki?

Hareket etmeye çalışmıyorum ben artık, ve karabasan falan kalmıyor. Hareket etmek isteyip de yapamama korkusu bu, ve kafamızın içinde.

orkide pis kokuyor, gülün de muhtar çakmağından hiçbir farkı yok gözümde. ama kadınlar ne der bilmem tabii.

Gül çok klişe. Orkide çok narin. İkisi de beni yansıtmadığı için hiçbiri.

gül sevmem pek, saksılı küçük ve çok açan türden değilse. Orkide iyidir, odanın havasını değiştirir, iyi bir bakımla yıllarca gider, neredeyse 6 ay falan durur çiçeği.
Ben sümbül severim mesela ama mevsimi kısadır. Demet çiçeklerden de kır çiçeklerini severim gül vs'den ziyade. Ama laleler de ayrı bir güzel oluyor.

Orkide çiçek bakmayı bilmeyen biri için mükemmel bir bitki.
Haftada bir suyun altından geçiriyorsunuz, güneş alan bir cama yakın perdenin arkasında takılıyor. Çiçekleri uzun uzun da kalır. Orkide candır :)

Papatya, hepsinden daha samimi.

Ben de papatyayı, bir de nergisi tercih ederim de illa bu ikisinden biri olacaksa orkide olsun. Gülün buruk kokusunu sevmiyorum, valla tipinde de pek bir şey yok bence.

orkide çünkü narin. gül ise klişe.

orkide çok overrated bence. iKisi arasından gülü tercih ederim. seçme şansım varsa papatya elbette.

@yesilimtrak eskiden öyleydi o malesef, şimdi güzel orkideler Koçtaş'ta falan 16-20 liraya satılıyor saksılı saksılı.

orkide

ikisi de değil lakin;

Roemeria hybrida subsp. hybrida - pıtpıtotu

uçuk pembe gül.

beyaz orkide.

başka bir nick, başka bir beden, başka bir suret ile aramızda.


malesef

ben de diyorum buralar niye boyle guzel hahaha

sözlükte "kayıp" olarak geçiyor.

İhtimallerden biri kesin olarak o. Başka bir ihtimal de olabilir.

Bu var :)
eksiduyu.ru

bombok

peki anlatayım. malı arap faik'ten alıyorduk karabük'te 2. yükleme yapılıyordu adana'ya kadar da ben kullanıyordum. onun dışında iyi her şey.

nolsun be ya aynı sende ne var ne yok.

benim de aynı :)

ülke bok gibi bende bok gibi

vimeo.com izleyin.

ne olsun be başkan.
memleketin hali biraz endişelendiriyor; temel hak ve özgürlüklerin "çat" diye yok sayılması üzüyor, korkutuyor; ama öfkelendiriyor da.
neyse, işlerim kesattı bu sıralar; ama o da bügün biraz açılır gibi oldu.
bu da sevindirici bir gelişme.
sen de ne var ne yok?

Qanqalarla meyhane qeyfi :)

çok politize oldum bu dönem. kafam sikildi. seçimler bitse şampanya patlatacağım.

yarın yenge adayınızla buluşuyom genşler, çok heycanlıyım mmnskym (:

nodrap, cool ol, hadi göreyim seni ;)

şans dileyin bırolar. zorlu olacak :/

bol şanslar :)

şans dilemeye dileyelimde nasıl zorlu olacak test mi yapacak seni?

detaya girmeyeyim de uzun zamandır olması için uğraşıyorum.

Zam yok... Gerisi hikaye.

Sixpackli kiz mi olur? Aman tanrim.

sixpackli kız zeki olsa bile, sadece zeki olanını tercih ederim :)

sixpacki komiklik olsun diye yazdım :))

Sixpackli erkek. <3 ahagah

eyvah sixpacklerimizi beğenmiyorlarmış, hemen yok edelim rock.

biz de siz seversiniz diye kola bacağa boğum boğum kas, karnımıza da baklava konduruvermiştik.

erkeğin metalaştırılmasına karşı olduğun için mi o duyuruda "yakışıklı olsun, zeka kısmını ben hallederim" yazmıştın?

"tatava yapma bas geç" ilişkilerini tasvip etmediğim, sadece bir şeylerin paylaşıldığı türden uzun soluklu bir ilişki istediğim için hem zeki hem de güzel olmasını isterim ben. birisi eksikse zaten aşık olmuyorum, öyle de metalaştırıyorum kadını, tam bi' şerefsizim.

yok illa seviştiricez, sadece muhabbet edip seks yapcaksınız, duygusallık gönül bağı falan pek olmayacak diyorsan yine ikisi birlikte olsun. mantıken, güzel ya da zeki bulmadığım birisiyle zaten bi şey yapmak istemem ki. meraba meraba.

kız mıdır kadın mıdır bilmem ama serratus kası iyiyse olur.

pescador o soruyu da eğlencesine cevapladım, ciddi değildim

"Akıllı kadın aramak kılıbıklık belirtisidir."
Baudelaire

Cevaplar çoğunlukla a cikti kilibikmisim

zekiyse six pack yapabilir, ama six pack i var diye zeki olanı görmedim.

umarım anlatabilmişimdir.

hangisinin memisleri daha buyukse o

sixpack deal breaker biraz ama.. cok zeki olmasi da deal breaker o yuzden son karari memisler verecek.

böyle abidik gubidik işlerle uğraşmadıkları için zeki hatun makbul yoksa işim olmaz zeki hatunla :D

zeki ve yuvarlak hatlısı makbuldur.

güzel kız.
zeka meka tırt banane lan zekasından. temel ihtiyacım falan konuşturmayın beni şimdi.

anlayamadım cesariocum :)))

zeka.

iq puanı 140 ve üzeri çıkanlar yeşillendirsin. ehe.

çok yuvarlak soru.

bak şu çok hoş duruyor mesela: 3.bp.blogspot.com

ama şu çok itici: www.funcrazyworld.net

şu güzel: cdn.acidcow.com

şu değil: i.imgur.com

kesinlikle göbekli olduğumdan veya kıskandığımdan değil. kim nasıl mutluysa öyle olsun.

kız arkadaşım çok zeki ve benden fit bu arada. vücudunu çok beğeniyorum.

sadakatsiz, fikrin doğru aslında ama biz o kadarını yapamayız ki.

heycan yapması panik olması kendine olan güvensizliktendir bu konuda özgüvenini sağlamalı ayrıca yükümlü olduğu insanlar yüzünden de böyle olabilir nedeni bilinirse daha iyi bir yaklaşım bulunabilinir

Biraz caninizin tatliligina bagli. Benim hic mi hic acimadi ve direk kemigin ustune yaptirmistim, bilek acimaz et cunku. Ama dedigim gibi aci esigiyle alakali.

ağrı eşiğin düşükse çok acır ama dayanılmaz değil kesinlikle.

acımaz çok, merak etme

biraz acıyor evet ama dayanılmayacak gibi değil. ben hiç acı yüzünden dövmeyi yarıda bırakan duymadım.

Dayanlımaz acı olduğunu söyleyen insanlara dayanamıyorum.
Dayanılmaz olsa kimse dayanamazdı, kimsenin dövmesi olmazdı. Sonuçta iğne ile derinin altına mürekkep işleniyor.
Bilek olduğu için biraz daha acır muhtemelen hassas bölge, ama bahsedilen kadar büyük acı yok. Bileğini hareket ettirmekten korkuyorsan adama anlat daha sıkı kavrasın.
Neye dayanarak söylüyorsun dersen, arkamdaki koltuğa dayanarak söylüyorum.

Devlet çare bulmalı (:

kaymakamlığa değil, esra erol'a gitmeliydi tuhaflık burada.
kötü espri yapmazsam çatlarım :))

50 yasinda gitseydi daha tuhafti.

ne açıdan tuhaf? seks yapamayacağını düşündüğün için mi tuhaf?

evlenemeyip, işi kaymakamlığa gitmeye kadar vardırması tuhaf

işte orası normal zaten. bara mı gidecekti :)

esra erol daha mantıklı :))

hep derim, allah kimseyi yalnız bırakmasın. ama esra erola gitseydi bi şansı olabilirdi hakkaten, sen de haklısın.

O da var bence

18-20 yaşındaki kızlar da 30 yaşında adam için saf ve kandırması kolay olur. 14 yaşın tek açıklaması pedofili.

Aslına bakarsan 14 yaş pedofilinin tam karşılığı değil. Çünkü 14 yaşındaki insan tamamıyla çocuk olmaz. Pedofili daha çok -12 yaşı kapsar. Ergenlik öncesi yani.

dediğin doğru. ama kadınlar erkeklerden her zaman olgun oluyor. yani dediğin 30 yaşındaki kadın ile 50 yaşındaki erkek için de geçerli. ama 30-14 olunca 30 yaşındaki adamın beklentisi farklı oluyor.

bence de pedofili kapsamına girmez. belki vicdansız ahlaksız piskopat köpekler olabilir.

edit: köpek dedim, türcüyüm. öz eleştirimi veriyorum.

tck'ya göre 15 yaş sübyan'ın sınırıdır.
küçük kızların elde edilmesi daha kolay göründüğünden, daha toy olmaları ve yetişkin birini yargılayacak duruma sahip olmamaları yüzünden, özgüven sorunu yaşayan, hayatta ipsiz sapsız olan insanların hedefi olabilirler. ben de çevremde gözlüyorum bunu. ilişkide yaş farkı olabilir ama kız daha çocuk adamsa yetişkin. bu etik ölçüleri zorluyor.

ben yıllarca bir kurumda çalıştım, orada benden on yaş küçük kızlar benden yirmi yaş büyük adamlara sırf iş ilişkisi kurmak için sırnaşıyordu. bana "abi" diyor ama benden yirmi yaş büyük adama adıyla hitap ediyordu. o zaman bu meselenin tümüyle erkeklerin yozluğuyla ilgili olmadığını düşündüm.
öte yandan Oscar Wilde after twenty-five everyone is the same age diyor, yirmibeşinden sonra herkes yaşıttır.
bugünlerde bu artık yirmiye düşmüş olabilir.

18 yaş altı - kız çocuğu olarak geçer. kandırmak ve korkutmak daha kolay olduğundan tercih sebebi. tamamen hastalıklı bir ruh hali. pek muhterem yasa koyucu ve uygulayıcılarımız sağ olsunlar her hangi bir yaptırım olmadığından ortalıkta cirit atıyor.
okullarda öğrenci taciz eden öğretmenlerden tutun - ki öğretmen öğrenci için putlaştırılmış bir kişidir çocuk bunu kötü/ art niyetli kişi olarak düşünmez bile.- bir milli eğitim ilçe müdürü vardı çalışanlarını taciz etti diye öğretmenliğe alındı. devletcek önünü bir açıyoruz pir açıyoruz sormayın.

ergenliğe girmiş olsa da, dışarıdan bakınca çok 'gelişmiş' görünse de, 14 yaşında bir kız çocuktur arkadaşlar. gayet de pedofilidir. zaman değişiyor, ben 14 yaşındayken ne saç bilirdim ne makyaj. şimdiki çocuklar çok küçük yaştan itibaren bunlara maruz kalıyor, o yüzden bizim 14 yaşımıza göre daha olgun görünmelerine kanmamak lazım. bizim gözümüz hala oyuncaklarda olurdu o yaşta ama şimdikilerin daha farklı oyuncakları ve oyalanma yöntemleri var.

sorunuza gelince bence buradaki ana fikir pedofilinin yanı sıra kızı 'gözü açılmadan' eve kapamak. kızı veren aile için de hem ekonomik bir yükten kurtulmak hem de yaşı büyüyüp aklı dışarı kaymadan 'namusuyla' bir an önce evlendirmek.

31 yaşındayım ,gecen hafta cuma gecesi machine de bir hatunla tanıştım 16 yaşında olduğunu pazar gecesi tesadüfen öğrendim.. tanıştığımızda bana 22 yaşındayım demişti , ne sübyancıyım ne de kandırdım vs . olayım belli , beklentim belli , aldığım belli verdiğim belli.. erkek olarak ben mi suçluyum şimdi bu kaşarla takıldığım için ??

30 yaşındaki adamın 18 yaşındakine yazması sadece kolay kandırmak değil tabii ki. Daha taze bir vücut ve cilt faktörü de var. Ekmek arası ekmek yiyen kızlarımız erken çöküyor maalesef.

arnold, ekmek arası ekmek yiyen kızlarımız hemen çöküyor, erkeklerimiz brad pitt olarak hayatlarını sürdürüyorlar. yani hayatımda senin şu cevabından daha saçma bir cevap görmedim. daha da söylerdim ama konumuz bu değil.
lucifer, 16 yaşında bir çocuğa kaşar demek nasıl vicdan onu hiç anlayamadım.

16 yaşında ama 22 yaşındayım diyor , tanıştığımız yer machine , çıkıp gittiğimiz ve iki gün takıldığımız yerde evim.. ben kızın yaşını tesadüfen öğreniyorum.. afedersin ama y.rr.k yemek için yaşını büyük söyleyen (sırf beni de değil aynı zamanda mekanı da kandırma söz konusu ) ondan sonrada barda tanıştığı erkeğin evinde sorgusuz sualsiz 2 gün sürreal takılan hatun kaşardır. eğitimsiz desen eğitimsiz de değil robert de okuyor , ama amerikan tarzı bitch'lik özentisi mi evet , kaşarlık sıfatını hak ediyor mu yine evet.

Bir insanın taze vücut beğenmesi için Brad Pitt fiziğine sahip olması gerekmiyor. Nice patatese dönmüş kız da Biscolata erkeklerini tercih ederdi neticede. Esas sen saçmalamışsın.

abi senin de gittiğin yer machine, sen de barda tanıştığın kızı evine götürüp iki gün saykodelik takılıyorsun. o kaşarsa sen ne oluyorsun?

bu arada 14 yaşında bir kızla ilişkiye girmek hoş karşılanacak bir iş değil ancak pedofili de bu değil.

rock... göreceğin üzere erkekler ayakları yere değiyorsa tamamdır demeye devam ediyorlar.

Benim ki de saflık derecesinde optimist. Napacan, he diyecen. yapıcak bir şey yok. Anne onlar, yirim.

idare etsin bu rock n roll kardeşimiz.

ana gibi yar olmaz
kabe gibi diyar olmaz
anasına karşı gelen
inan mutlu olamaz
inan mutlu olamaz

ana başa taç imiş
her derde ilaç imiş
bir evlat pir olsa da
anaya muhtaç imiş

ben şimdi camiye gidiyorum. çay ocağında arkadaşlarla oturacaz.

az önce tartıştık, üstüme yürüdün resmen diyor ama alakası yok. koltuğa yatmışım, göbeğimin üstünde laptop var düşünün yani, kaldı ki ben üşenirim zaten, laptopu bırakıcam, koltuktan kalkıp üstüne yürüyeceğim :))))

benim annem hiç cahil değil, üniversiteyi dereceyle bitirmiş biri. fakat huyu öyle, kötümser. ama çıldırtacak ölçüde kötümser. kalbi fesat değil, iyi kalplidir ama olaylara hiç iyi yönden bakamıyor, hep kötü sonuçlanır onun açısından.

Üstüne varmıycan, söylediklerine kendin bile inanmasan, tamam anne, hı hı , öyle diyip geçicen. Benimki saflığından kaç kere dolandırıldı, kiracısı dolandırdı, pazarlamacısı dolandırdı. beni dinlemiyo. Kıçımı da yırtsam değişmiyo. olan bana oluyo, sinire kesiyorum.

Kimse değişmiyor. O yüzen, polemiğe girme bence.

cahillik mutluluktur diye bir laf var. isviçreli bilim adamlarına göre de eğitimli ve zeki kişiler daha mutsuzmuş. yani annen okumuş etmiş, gözü açılmış, dünyanın gerçeklerini görmüş. evde her yeri çiçek böcek yap belki gördükçe içine işler.

evcil hayvan her türlü olumsuz düşünceyi ve negatif enerjiyi alır götürür. Just sayin'!

dessy, evcil hayvanda istemiyor, kedi diye ölüyorum. katiyen olmaz diyor.

Birçok anne aynı şeyi söylüyor, sonrasında o evcil hayvanı başkasına bırakmak istemiyor. :D Fikir değişenkendir. Ancak çok katıysa, renkli çiçekler alabilirsiniz eve. Sosyal hayatına da ağırlık vermek gerek.

pek muhterem rock n roll kardeşim,
anne profilimiz aynı sanırım. üniversite mezunu, farkınalığı yüksek, çok okuyan, çok bilen, genelde olumsuz düşünen, fesatlık bilmeyen bir annem var benim de.
benimkisi emekli. uğraş bulmada sıkıntı çektiği için bana sarıyordu. biz de didişmeli günler geçirdik.
şu an haftada 2 kitap alıyor kütüphaneden ama bildiğin tuğla. deli gibi örgü örüyor, özellikle gündemi takip ederken. 3-5 de arkadaş edindi pek görüşmese de idare ediyor.
ben ise takmıyorum. duymuyorum. he tamam diyip geçiyorum. bi de arada kızıyorum bu kadar alttan alma herkesi, iyi niyetli olma diye. bu kısım genelde ikinci tartışma nedenimiz. ilki de evlilik kısmındaki baskıcı tutumları. ben susunca ikinci nedenden tartışmıyoruz ama o aklına geldikçe evlen diye beni didikliyor. ortadan kayboluyorum, ruhsal dengem açısından.
özetle he de geç ve gerektiğinde sihirli güçlerini kullanıp görükmez çocuk ol. şahsen 30 olsam da hala çocuğum, bana gelince üstümü falan örtüyor geceleri. seninki de öyle olabilir belki.

yapmak isteyip de yapamadığı, içinde kalan bir şeyler varsa, onları gerçekleştirmesi için destek olabilirsin belki. atıyorum resim yapmaya başlamak, bisiklete binmek vs. o da kendini daha iyi hissedebilir o zaman. bir de, evdeyken boş zamanlarınızı beraber aynı ortamda geçirmemek de sıkılmamak açısından ek bir çözüm olabilir.

yaş kaç

29

Bilimsel açıklamasını bilmem ama bildiğim bir şey varsa insanların her şartta yaşamaya devam edebildikleri. Hayatta en sevdiği/tek sevdiği insanın ölümünü izlemiş bir tanıdığım bile şuan hayatına normal normal devam ediyor. İnsan her şeye alışıyor, her acı hafifliyor. Bazıları geçmiyor ama hafifliyor, illaki yaşıyorsun.

alaimisema, anlıyorum ama ortada yok, kaybolmuş, akıbeti belirsiz. ölürdüm anlamında hayatım biterdi demiyorum, mutlaka yaşardım ama normal bir şekilde yaşayamazdım, sürekli onu arardım, evlenemem, çocuk doğuramam.

işsiz olmadığım dönemde evde annem tarafından zorla müge anlıya ya maruz kalıyorudum.
orda insanlar uzun süredir kayıp olan yakınlarının ölüm haberini alınca rahatlıyor ve nerdeyse seviniyorlardı.
başta yadırgadım ama sonra anlamaya başladım. bir insanın kayıp durumda olması çok zor olmalı. dediğin gibi aç mı, susuz mu, işkence mi görüyor.. o yüzden ölüm haberini alınca insanlar anca huzura eriyorlar.

en fazla bir yıl sürer, yirminci asırlarda ölüm acısı.

Karıma Mektup (Nazım Hikmet)

bilimsel yegane insan gerçeği insanın doğasında survival olduğu. başına ne gelirse gelsin, senin veya çevrenin. yaşamak zorunda insan. böyle kodlanmış.

ölmesinden daha iyi bence, en azından hayatta olabilme ihtimali var görmesem bile.

şöyle oluyor. ilk bir hafta taptaze umutlar oluyor. aramalarla geçiyor falan filan. teoriler ortaya ayılıyor falan. sonra 8. gün oluyor ve gelen giden yok. polisin ceset araması vs. sonuçsuz kalmış. sonra kaybolanın ardında bıraktıkları ortaya çıkıyor. örneğin yüklü borç. ya da başka bir eş ya da bir şey işte. ilk bir yıl onu aramakla, politikacılara ulaşmakla, borçlarını temizlemekle, boşluğunun yarattığı sıkıntıları gidermekle geçiyor. sonra o birinci yıldönümü geliyor ya o zaman zaten azalan umudun tamamen bitmiş oluyor. o öldü. öldürüldü. hiçbir zaman geri gelmeyecek. normal hayata devam etmek için ölüme kıyasla daha uzun bir süre geçiyor.

Yok.

muhabbetini baya sevdiğim biri var ama ifşa etmem tabi.

var ama üçüyle de benden başka kimse arkadaş olmasın diye yazamam buraya, çok gısgancım :(

duyuru arkadaşım bile yok :)

Yok. İnsanların tanıştıkları kişi ben değilim, liste daraldı, ona göre düşünebilirsiniz.

var, biri ile minarenin tepesinde güneşin doğuşunu selamlamışlığım, türlü güzel eyleme imza atmışlığım var. Bir diğeri ise duyuruda daha az takılıyor. O da neredeyse özel her şeyimi paylaştığım biri.

ifşa etmiyoruz

benim 2 kişi var burdan

var ama evde.

evet var.

edit: hatta hayatımda aldığım en güzel hediyelerden birini bana buradan edindiğim bir arkadaşım almıştı.

Mümkün mü öyle bir şey, ee kimse bir şey demedi :))

lengerius +1

lengerius +1

duyuruda bile arkadaşım yok.

sene olmus 2014, internetten arkadas mi olunurmus hic.

hatta duyuruda ilk defa birileri bana katıldı ve "lengerius +1" yazdı.

lengerius -1 :)
Önyargılı olmayın illa sevişecek değiliz, iyiliksever insanlarız çoğumuz, saygılar.

var. ama ifsa yok.

Yok.

var. ama artık duyuruya girmiyorlar.

lengerius+1

lengerius +1 yazmak için geldim

gerçek hayat sayılmaz ama arkadaş olup sevdiğim saydığım bir insan var. ifşa etmem tabi ki.

var var, çok iyi arkadaş olduk kendisiyle. hatta topluca kızlı erkekli memleketimi ve ailemi ziyarete gittik bu haftasonu. ifşa etmem. çatlayın.

henüz daha tanışmadığımız ama her daim hal hatır soran, babamı merak eden, beni merak eden iki kişi daha var. onları da ifşa etmem, kaparsınız. :)

her hafta mütemadiyen görüşüyoruz ama buradaki nickini hatırlamıyorum desem çok mu komik olacak lan?

arkadaşlaaar, ifşa edin. ne olacak sanki? çok sevdiğiniz, arkadaş olduğunuz kişileri soruyorum, söylemeniz sıkıntı olmaz. sevmediklerinizi sorsam, o da bana bir laf söyler muhattap olmayım şimdi diyebilirdiniz onu anlarım da bunda bişey yok :))

böyle içim kıpır kıpır gibi, nedensiz.

bir kış günü spor çıkışı hayvanlar gibi hasta olduğum için (2 hafta yataktan kalkamadım.) 1,5-2 ay önce spora mola vermiştim. havalar güzelleşti gibi, tekrar başlamak için motivasyonumu toplayamıyorum. 1-2 kez gitsem olcak da...

bir haftaya proje yetişirse bir maaş ikramiye alacağım. lakin bu gündemde yoğunlaşmak çok zor. çok stress yaptım. bünyem yıllık izin için yalvarıyor resmen.

Hayat bana güzel, bahar geldi ya içmeye bile gerek yok :)

ağustostan bu yana mutlu hissettiğim 1 gün yok ve sanırım bu sıkıntı sayılır.

yaramazlık yok emeklilik için gün saymaya devam. 40 yılım falan kaldı işte.

sevgılım yok, ıstedıgım gıbı bırını bulamıyorum... ısle ılgılı sıkıntı var. 3 mayıs gelmelı artık ..

işsizim sevgilim yok param yok babamdan nefret ediyorum, ha bi de kullandığım telefon dokunmatik değil, hatta kamerası bile yok. müzik de çalmıyo. ama şarjı 15 gün gidiyo. toplum içinde cebimden çıkarmaya utanıyorum...

@kabardinka,

toplum senden utansın. samsung e1180'di benim eski telefonum da. ondan önceki htc chacha idi, fotoğraf çekiyordum evet ama sonra bakıp bi boka benzemediğini, hiçbir şeyin anlaşılmadığını görüp üzülüyordum. bunda çekemediğim için hiçbir sıkıntı yok. üzgünlük yok dert yok tasa yok.

her şeyi içine doldurup, çok şey vaat edip tekini bile yapamayan telefonlardan da değil. az şey vaat ediyor evet, ama dediklerinin bir tekini bile %1 eksik yaptığını bile görmedim.

arkadaşlar arasında da değişik bir havam vardı. arada bi çıkartıp arka kameradan selfie çeker gibi yapıyorduk falan. hiç de utanmıyordum. aklıma bile gelmedi.

şu anda s4 zoom var, şu arkası kabarık hayvan gibi telefon var ya o. ipodum da olduğu için şimdi utanıyorum işte toplum içinde çıkartmaya. arkadaşların eşin dostun yanında sıkıntı değil de otobüste falan kulaklık ipod hayvan gibi telefon vs. utanıyorum.

sözün özü, pişir aşı siki kaşı bro. raad ol.

edit: hehe benimki 3 haftaya yakın gidiyordu.

ben default yalnızım.

ibrahim erkala benzetirler beni bazi bazi

rose byrne denilen hatun. arkadaşlar filmde fln rastlayınca beni arıyolar sen çıktın diye.
hatta bir kere facebooka bu kadının fotosunu koymuştum, küpelerin yakışmış falan diye yorum yaptılar ben zannedip.

biscolota carlos derler ama bilemedim B|

Halil Sezai'ye benzetildiğim oldu saçların hafiften uzadığı zamanlarda.

beni çizgi film karakteri olan dora'ya benzetiyorlar ünlü sayılır mı bilmiyorum. diğerlerinin kimlere benzetildiğine baktım da moralim bozuldu.

Kimse dalga gecmezse soyluyorum. Kendim benzetmiyorum ama en son kurstan bi cocuk bön bön bakıyordu sonra benle tanisti falan derken kurdugu ilk cumle suydu "Sen DEMET AKALIN'A benziyorsun!!" Kafami siraya koyup agladim. Ondan oncede 2-3 kisi benzetmisti.

O kariya bi tek konusma stilim benziyo, hizli konusuyorum falan cene yapimdan herhalde. Yoksa alakam yok kesinlikle.

Bi de cok alakasizca, Çağla şikel'e ve Cansu Dereye benzeten oldu. Cansuya da benden hoslanan kisi benzetti, çıtayı yukseltti.

Nerde sopar kadinlar varsa beni layik goruyolar.

ünlü değil de standart sivaslı malatyalı herkese benzetiliyorum :( -sivaslı malatyalı değilim!
3 yaşında veletler bile benzetiyor...Zara'dan tut Göksel'e kadar ne kadar kara kaş kara göz kadın varsa benzeten oldu.

bi boka benzemiyorum ama yakında ünlü olurum herhalde.

bi kız götüme benziyosun demişti ama allah' ı var götü çok güzeldi. iltifat olarak almıştım.

var, biracı cemil'e benzetırım kendımı.

Hadise kiloluyken benim de saçlarım karamel rengiyken benzetmişlerdi

jason momoa, he he diyoz napak.

Göksel'e benzetiyorlar. Daha güselim aslında. Öhhm.

Ben George Clooney'e benzediğimi sanıyodum ama birbirini tanımayan 5 ayrı kişi Mr. Bean'e benzediğimi söyleyince, gerçeklerlen yüzleşmeye karar verdim.

Biri de, biraz Al Pacino'yu andırttırdığımı söyledi ama biraz yağ çekiyodu kaliba...

Melis Birkan'a benzetmisti uc dort kisi beni ama alakam yok bence

Bi coklarinin ust komsusu, sira arkadaşi, halasinin gelininin eltisinin biraderine benziyorum aslinda ama bir tane suraya yazacak, sifa niyetine unluye benzeten olmadi. Dertlendim.

Till Lindemann'a benzetenler olduydu, kısmen haklı bulduydum arkadaşları ama daha çok fiziksel benzerlik var, geçen günlerde birisi Burak özçivit dedi, tanımıyordum, netten baktım, bıyıklı bir adam, alakam yok dedim, bıyıksız hali de ucundan benziyor. karizma açısından Lindemann tercihim olur:)

benide genelde mirandaya benzetiyorlar ama ben hiç benzetemedim.

tom cruise diyenler oluyor bazı bazı.

sırf sakallar benziyor diye mehmet günsur'a benzetenler oluyor ama alakamız yok, sakalkardeşiyiz biz. :)

Lostun lost olduğu dönemlerde çok fazla sayıda insandan Evangeline Lilly'i duymuştum da alakamız yok, kendisi bayıldığım bir kadındır, keşke gerçekten benzeseydim.

iki kişi cristiano ronaldo iki kişi christian bale demişti. bu kadar.

daniel osvaldo: static-secure.guim.co.uk

o kadar erkeğiz bi kıvanç tatlıtuğa benzetilen çıkmamış.

benzettiğim değil ama benzetildiğim var bi tane; şebnem ferah :(

brad pitt

myheritage.com ile siz de bir ünlüye benzeyebilirsiniz arkadaşlar. hatta yüzde bile veriyor.

bu arada duyuru da maşallah manken ajansı gibiymiş ahaha.

saçlardan dolayı zaman zaman fenerbahçeli salih, puyol, valderrama ve gullit. kısayken salih, uzayınca puyol vs. değişiyor.

orhan pamuk'a benzetiyorlar ama bazıları stephen hawking'e de benzetiyor. konuşmamı da bazıları serdar kuzuloğlu'na benzetiyor, bazıları kadir çöpdemir'e.

yandex reklamındaki ergen. ben benzetmiyorum, çevremdekiler diyor.

kevin spacey

filiz akın' a benzetirler beni, bilhassa saçlarım kısayken.

mert nobre

evinden 7 gün gitmez derler bizde.

kerbee, yok ruhani anlamda değil, görme yetisi, öldükten sonra birkaç saat devam edermiş. sonra bitermiş.

Beyin bilgiyi işlemedikten sonra görsen ne işe yarayacak ki? Buna en yakın şey Kafa vücuttan tek darbeyle hızlı bir şekilde ayrılırsa 1 saniye kadar görüp duyabiliyorsun.

benim bildiğim o görme değil işitme duyusu.
www.thenakedscientists.com

değil.

çin işkencelerinden birinde kafayı kesip kızdırılmış metal bir şeye koyunca kafadaki kan dolaşımı devam edip insan bedenin kafadan ayrılmış halini birkaç saniye de olsa görüp algılayabilirmiş gibi bir şey okumuştum.

- ölen insan erkekse ereksiyon oluyor
- ölen insan altına sıçıyor

bahsettiğin şey şu; işkence yöntemi olarak bilinen bi yöntem. adamın yanında kızgın bir sac bekletilir. akabinde çok hızlı şekilde kafası kesilip kızgın saca bastırılır. sıcaklığın etkisiyle birkaç saniye daha dolaşan kan kendi gövdesini görmesini sağlar.

doğru mu değil mi bilmiyorum ama bahsettiğin şey bu şekilde anlatılır. bilen varsa açıklasın.

fringede de yapıyorlardı böyle birşey de mi, walter ölüye bağlanıp mı görüyordu neydi?

tırnakları ve saçları da uzamaya devam eder derler, o doğru mu peki, bunu da açıklayın. batuhanolabilir korkma sen :)

boyu da uzuyor.

evet tırnaklar ve saçlar bi süre daha uzamaya devam eder.

görmek, duymak, koklamak ya da her ne olursa olsun hiçbir işlevin organı beyin fonksiyonları tamamen durduğu sürece işlevini yerine getiremez ki. tek başlarına bir şey ifade etmediklerinden göz organı birkaç saat boyunca işleyişini sürdürebilecek kalitede kalsa dahi beyne sinyal gönderemediğinden ona görmek denmez.

yalnızca kafa kopmasında değil, her türlü ölümde birkaç saniye boyunca olan biten algılanabilir, kan dolaşımı vs. ölümün salisesinde kesilebilen bir şey değil çünkü.

tırnak ve saç uzaması, ölünün götünden bok çıkması (sıçması demiyorum bak, kişinin eylemi değil bu) falan da beyin fonksiyonlarıyla alakalı değil zaten.

of elektrikler de gidip geliyo yok öyle şeyler korkutmayın:( direkt ölüp organizma oluyolar işte. bitti.

takma kafana çokta ya, en nihayetinde böcüklere yemek oluyorsun ham yapıyorlar seni ve ekolojik sisteme karışıp gidiyorsun ve ağırlığından 21 gram eksiliyor öldüğün anda...

lazarus refleksi
www.youtube.com

gözlük reçeteleri 3 gündü sanırım.

ilaç 3 gün
gözlük 1 ay

edit: değişmediyse bu şekildeydi, gözlük proteze girdiği için ilaçtan farklıydı yine de araştırmak lazım

kitap tozlanınca daha anlamlı oluyor, buna inandırın kendinizi. kesin çözüm.

şu şarjlı el süpürgelerinden alın, ben kütüphanenin derinliklerine ondan tutuyorum, oldu oldu aldı bence bütün tozları dersiniz, devam edersiniz hayatınıza :)

e-kitap kullanın.

evden dışarı çık, ne diye evde oturup temizlik yapıyorsun anlamadım :)

çık bir kafede otur, avm de gez, sinemaya git.

mea maxima culpa, temizlik yapılır ama ben titizimdir. ama çok hapşırıyorum temizlik yaparken, alerjik rinit var bende. o biraz zorluyor. yine de temiz ev gibisi yok. böyle heryeri temizleyeceksin, sonra çayını, kahveni alıp kitap okuyacaksın, ayaklarını uzatıp. huzur bu :)

şu an hem çalışma odam, hem de yatak odamın her yerine fotokopiler ve kitaplar serilmiş durumda. toz konusuna girmiyorum bile.

kedilerle geçinip gidiyoruz. yaşasın dağınıklık. :)

kitaplarını ya camlı dolaplarda saklıycaksın, ya da kitap biriktirmeyeceksin. okuduklarını, okumadıklarınla değiş tokuş yapçaksın papillon'un yaptığı gibi.

ama bi listen olacak, dar bi liste. o listedeki kitapları elden çıkarmayıp, her beş senede bir tekrar okuycaksın.

ansiklopedileri de, köy okullarına bağışlıycaksın.

ben de dağınıklık ve toz içinde yaşıyorum ve alerjik rinitim, üstelik diğer ev arkadaşımda da astım var, diğerinde de rinit var. biz napalım? :D ha bizim ev bahçe katı ve çok tozlu bir yerde, bir gün temizliyorsun ikinci gün tozlar evin içinde uçuşuyor. ben aslında titizimdir ama artık umursamıyorum, ev arkadaşlarım da aynen benim modumdalar şu anda, ev hallaç pamuğu gibi atılmış halde. daha komiğini söyleyeyim: ev o kadar dağınık ve kirli ki, dün eve hırsız girdi ve bir şey çalmadan çıktı -ben evdeyken hem de- muhtemelen evi görünce "olm bizden önce biri girip soymuş burayı lan!" dedi :D rinit için ilaç var, kullanıyorsundur muhtemelen, ayrıca toz o kadar da kötü bir şey değil, biraz toza da ihtiyacımız var, öyle düşün.

bir de hakkaten kitap tozlu güzel. hem bence insanların pislikleri varken -maddi manevi- kitabın tozundan hiç iğrenmem, ki dediğim gibi rinitim, şu anda da ilaç alıyorum zaten :/ böyle de çok duygusalımtrak bitirdim ehuehuheuheue

pasp, iyi ki hırsız çıkarken not bırakmamış. şu evinizi en azından bir toparlayın, dip köşe istemiyorum, ayıptır ya diye :))

valla yaa, aslında ben çıkarken evi temizlemesini de beklemiştim de neyse -yüzsüzlükte son nokta! :D - . ayh bi de polisler geldi eve bir utandımmm, bi utandımmmmmmmm!! neyse yani artık pazar falan temizleriz herhalde -ev arkadaşlarım pazar dönüyorlar ve hiiiiiç ellemiycem bu sefer, hep ben temizliyorum çünkü :( )

haklısın.
bende merak ediyorum bu sorunun cevabını.

abi o zaman sana bana oy kullandırtmazlar ki :) diego dur şimdi eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürme. Yarın bunu uygulayıp ülkedeki bütün muhaliflere akli dengesi oy kullanmaya elverişli değil raporu vermeye kalkarlar.

godsparticle; işgüzarlık yapmamalıyım :))

para ve mülkiyetin korunması, kapitalist düzende her şeyden önce gelir. bunu da beylik bir laf olarak söylemiyorum. gerçekler bunlar. ysk ile bddk'yı karşılaştırınız.

Mulkiyet hakki dokunulmaz bir hak degildir, sinirlandirilmis bir hak olarak kabul edilir.

Genel oy hakki sinirlandirilamaz bir haktir. Bir iki istisna haricinde bu hakka dokunulamaz. Bu istisna sayisi ne kadar artarsa siatem o kadar bozulmus demektir.

# teoridir.

bu arada teoriden ve idealden değil kapitalizmin pratiğinden bahsediyorum. kapitalist sistemlerde, mülkiyetin korunması her şeyden önce gelir. ısrar ediyorum. :)

bulaşmaz.

kayınvaldem egzamalı, ne eşinde ne çocuklarında ne de torunlarında egzama var. anlayacağınız bulaşmaz.

kalitsal olabiliyor. lakin 10 yildir egzamam var, daha birine bulastirmisligim yoktur.

çamaşır makinasına paspas atarsanız o sesleri çıkarması normal.
çamaşır makinası için bakım vardı, geçen evdeki bozulunca anneye kılavuzu okuduğumdan hatırladığım kadarıyla;
makinanın deterjan gözüne 1 çay bardağı kireç sökücü dök. başka hiç bir şey koyma. pamuklu 90 derece programda içi boş çalıştır.
bunu bir yap bakalım. değişiklik olacak mı?
çok doldurma makinayı, doldurunca elini içeri sok ve elini dik bir şekilde tavana daya. çamaşırlar elini aşmasın.

nasıl alıştırırsan öyle gidiyor, şeker bağımlığı gibi düşün.

olay tam olarak şöyle karbonhidrattan zengin beslenmek= glisemik indeksi yüksek gıda

ve fazlaca insülin salınımı

daha sonra fazla insülin nedeniyle hızlı düşen kan şekeri ve yine aynı şiddette belki daha fazla acıkma ve sık acıkma, şekerli şey yeme isteği gibi bir döngü bu.

karbonhidratı kesmek bu yüzden ilk 2 gün bildiğin zorluyor ama sonrasında canın çekmiyor çünkü insülin seviyesi normale dönüyor.

bir de normalde sağlıklı beslenen kişinin ekstradan dışarıdan karbonhidrata ihtiyacı yok, makarnaya , ekmeğe, şekere ihtiyacı yok.

meyve,sebze ve hayvansal gıdalarda da karbonhidrat grubuna giren şeker grupları var onlar yetiyor da artıyor bile.ihtiyaç kesinlikle değil.

Bağımlısın. İraden zayıf değilse kırarsın. Esansiyel yağ asitleri ve amino asitler var. Ama vücudun dışarıdan alması gereken bir karbonhidrat türü yok.

ben de senin gibiydim, makarnayı dahi ekmekle yerdim ama neferkitty'nin dediği gibi birkaç güne alışıyorsun. 1-1.5 yıldır kahvaltı haricinde ekmek aramıyorum artık, yemeye başlarsam yine devamını istiyorum tabi ama bunun bir sonu olmadığı için olabildiğince uzak duruyorum.

karbonhidrat alışkanlığı,aile-çevre yemek kültürü ile ağırlık kazanıyor bir yandan, diğer yandan ise çok kolay ulaşılabilmesi (kahvaltı yerine simit-poğaça-börek alma, evde birşeyyokken makarna yapmanın kolay gelmesi vs.) Türkiye'nin her bölgesinde karbonhidrat tüketimi hatırı sayılır derecede var elbet ama, bir İç Anadolulu olarak söyleyebilirim ki, çocukluktan itibaren hem evde hem de misafirliklerde falan karbonhidratlı ürünler ön planda oluyor, bu bölgede çok çok ön planda. buna ayıkıp ne kadar çabuk beslenme düzenini değiştirirsen o kadar iyi edersin. Ayrıca, çok hareketli olmayacağınız-yemekten sonra devamlı oturacağınız zamanlarda karbonhidratı hiç almamak sağlık ve kilo almama adına anlamlı olur. Başka duyurularda da bahsettiğim gibi illa ben bu karbonhidratı alacam, kafama koydum derseniz, 1-1,5 saat sonra spor yapmanız iyi olur. Son olarak karbonhidratı günlük beslenmenizde en çok kahvaltı ve öğle yemeğinde alacak şekilde ayarlamak da faydalı olur.

İğne kullanan insanlarda (doğum kontrolü için) bebek olmama riski çok yüksek, o yüzden tüp bebek tercihi var. Bunu açıkça belirtmiyor insanlar haliyle. Çoğu çiftte tedavi sürecindense tüp bebeği tercih ediyor.

ben de düşündüm, acaba sevişmeye mi imtina ediyorlar. siniri bozulur insanın :)
zafere çiçekli yollardan gidilmez, çaba sarfedeceksin.

şaka bir yana sağlık sorunu olur ama şaşırtıcı bu kadar yaşın düşmesi.

Ne sağlıklı ilerliyor ki evliliklerde normal olsun, gidemedik zaten uruguaya :)

bence değil, şöyle ki 20 li yaşların başında evlenenler, 2 sene boyunca çocuk sahibi olmak için bütün çabayı gösterdikleri halde hamilelik gerçekleşmediğinde kaçınılmaz olarak doktora gidiyorlar, doğal yolla hamilelik gerçekleşmesine engel bir çok rahatsızlık ve anomali var, kadında da olabiliyor bu erkekte de. öyle olunca da ilaç tedavisi uygulanabilen bir şey değilse, tüp bebek en garantili yöntem. ki kuzenim tüp bebek için onca uğraşmalarına rağmen, tutmadı yerleştirilen yumurtalar, daha 20 li yaşlardaydı ilk tüp bebek tedavisi denemeye başladıklarında. sağlıksız ya da acaip değil, yeni evlisin, çocuk istiyorsun, ve doğal yollarla 10 sene de denesen olması düşük bir ihtimal, ne yapacaksın?

tüp bebek ile cinsiyet belirleme illegal.

yapanlar elbet vardır ama ortalığa düşecek kadar çok sayıda değil
6 ay-1sene içerisinde normal yolla gebe kalmıyorsa tüp bebek denenir. kaldı ki tüp bebek başarı oranı da yaşla beraber azalıyor

belirlenmesi mümkün tabi cinsiyetin, ancak tek bir yumurta yerleştirilmiyor denemelerde, en azından 3-4 tane döllenmiş yumurta konuluyor ki içeri, bunun kaç katı da kenarda dondurulmuş bekliyor bir sonraki deneme için ki birinden biri tutsun. hatta o yüzden ikiz üçüz bebekler tüp bebek yönteminde daha yaygın. yani sadece erkek dna sı olan spermleri seçip onlarla dölleyin yumurtaları demek yasak, etik de değil.

@cigerdelen

bilinse bile aileye bilgi verilmez. sonuçta amniyosentezde de kromozom analizi yapılır fakat bebeğin ciinsiyeti rapora yazılmaz ve aileye soylenmez.

Doğurganlık giderek düşüyor. O da bir etki.

Dişi bünye misiniz? Hamilelik olabilir mi? Eczaneden hemen bi test alıp yapın.

hamilelik değil

tansiyonun düşmüştür, tuzlu ayran iyi gelir

bu sıralar çok duyulmaya başlanan şikayetler bu rock n roll,
hatta ben de ara ara böyle hissediyorum diyebilirim,
doktora giden bikaç yakınımda strese bağlı vertigomsu bişiler çıktı,
ben o yüzden gitmedim doktora, stresimi düşürmeye yöneldim kendiliğinden geçti.
öneriler üzerine bu süreçte çok hafif beslendim, bir de bir vitamin takviyesi aldım. bana iyi geldiğinden öneride bulunayım istedim,

geçmiş olsun,

(bkz: vertigo) ??

midenin bulandığından kesinlikle eminsen gastroenterolojiye git. ya da başka semptomların da varsa dahiliyeye git, gerekli görürse ilgili branşa yönlendirir zaten.

tansiyon çıkmış olmasın? baş ağrısı da var mı?

baş ağrısı yok

şimdi de sıcak bastı.

herkes, benim başıma gelmez diye düşünüyor. bir şeyi bilmekle içselleştirmek ayrı şeyler.
yani aids ne kadar yaygın, etraf cinsel yolla bulaşan hastalık dolu biliyoruz ama yine de riskli ilişkilere giriyoruz, riskin var olduğunu bariz olduğunu biliyoruz ama bize olmazmış gibi geliyor.
alkollü iken araba kullanmanın ne kadar tehlikeli olduğunu biliyoruz, hepimizin çevresinde bu sebeple ölen en az bir kişi var, ama ben dikkatli şöförüm şahane şöförüm benim başıma gelmez diyoruz.
en basitinden bunca insan sigaranın kendini öldürebileceğini kanser edip süründürebileceğini biliyor, ama kendisinin başına gelebileceğinin tam bir farkındalığına sahip değil.

ciddi ciddi mi soruyorsun bunu?
o zaman afrikada yaşayanlar direkt ölsün

dafuq; kimse ölmesin diye soruyorum.

çocuk yapmak mantık ile yürümüyor ki.
içgüdüsel bir şey ve soyunu sürdürme isteği.
dünyada hayatta kalma arzusundan daha kuvvetli bir şey yok.

Soyları devam etsin diye belkide içgüdüsel :S

soyları devam etmese dünya için kayıp mıdır bu yani? millet soyunu ne zannediyor ve neden abartıyor. genleri sürecekmiş, soyundan Einstein mi çıktı, bilim adamları, sanatçılar mı çıktı? dünyayı kurtarırlar belki diye mi düşünülüyor?

bazen sadece yaparsın :(

hahaha

doğurma isteği içgüdüseldir. yani soyun devam etmesiyle ilgili söylenenler de içgüdüsel gelişen durumlar. mesele kendi soyunu abartmak değil, çocuğunun einstein olmasını istemek falan hiç değil, yalnızca içgüdü. ve annelik, babalık daha çok duygusal anlamda sahiplenilen bir şey. ayrıca dünya ne durumda olursa olsun, benim en temel annelik içgüdüme neden engel olsun? bu dünya 2 tane acı dolu yas dolu dünya savaşı geçirdi, yine de yaşama, doğurma içgüdüsüne engel değil bunlar. dünyada yeni gelen bebeklere de yer var, su var, ihtiyaçlarını karşılayacak her şey var. ama tabii paylaşan yok, kirlilik çok. şimdi suç, benim bir kadın olarak gebelik sürecini yaşamak istemem mi? emzirmek istemem mi?
ayrıca dünya kötü diye çocuk yapmamak, dışarıda araba çarpabilir diye sokağa çıkmamak gibi bir şey. niye çıkmayayım ki sokağa?
yeni doğan bir bebeğin hayatına gerekli olan o 5 kuruşluk değeri annesi verir zaten. yoksa bin yıllardır insan köle olmaktan ileri gidemedi.

çocuk yapmamak gibi bi seçenek olduğunu düşünmüyor bile bazı insanlar. yani hayatın akışı bu şekilde olmalıdır gibi bi yargı var ve sorgulanmıyor bile: oku, iş bul, evlen, çocuk yap. çocuk nasıl bi yere gelecek neler yaşayacak düşünmüyorlar bence. düşündüğü halde sadece "anne olmak istiyorum"- "baba olmak istiyorum" mantığıyla yapanlar da var. ben bunu bencilce buluyorum ama tartışılır.

biz vazgeçtik örneğin.
türkiye'de yaşamaya devam etmek durumda kaldıgımız sürece çocuk yapmayacağız.
içgüdü,soyun devamı vs iyi hoş da ben şu saatten sonra şansla çocuk büyütüp paranoyak olamam.

ya bi de sadece içgüdülerimizle yaşamadığımız bir dünyada içgüdülerin öyle istiyor diye çocuk yapmak mantıklı değil ki. insan içgüdülerine ve doğaya bu kadar ters düşmüşken bu konu bu şekilde değerlendirilmemeli.

insan bugün, öğrenilmiş davranış ile içinden gelen davranışın ne olduğu konusunda karışıktır. ama içgüdü konusunda değil. yani dişiysen pembe giymek içinden mi geliyor yoksa sana öğretilen bir şey mi, bunu bilmiyoruz, ayıramıyoruz.
gelişen dünya elbette ki insanın, hayvan yanına sırt çevirmesi sonucunu getirdi. doğallığını yitirmesine sebep oldu. ama yaşama içgüdüsü devam ediyor, en zor koşullarda bile kalsak, açlıktan ölecek olsak yine de kurtuluş yolunu panik içinde ararız, tek sebebi de yaşama içgüdüsüdür.

çocuk yapmayı isteyebilirsin, mesela hayatta benim kadar anaç bir kadın yoktur. mükemmel bir anne olurum, ama o isteğini bir şekilde dizginlemelisin. yok çocuk kıymeti yok bu ülkede. çocuğunun gittiği kreşte üzerine lavabo düşebilir, oyun oynarken açık bırakılan çukura düşebilir. bir de üstüne çocuğunu suçlu çıkarırlar. çocuğunu pisi pisine kaybedebilirsin. insan hayatının çok önemli olduğu bir ülkede yaşasaydın doğur istiyorsan.

Uygun yaşama koşulları olmasa bile insanın içine bilinci pasif bırakan bir üreme iç güdüsü yerleştirilmiş ( çünkü dünyaya bolca köle lazım ) Eğer insan oğluna bu iç güdü verilmeseydi insanlar bilinçli şekilde ürer ve dünya bu kadar rezil bi halde olmazdı

türkiye'de yaşamaktan ne kadar nefret ettiğimi her yerde yazıyorum. ama "türkiye'de yaşadığını bildiği halde çocuk yapmak" kalıbı da bana çok garip geliyor açıkçası.

çocuğun çok daha medeni bir ülkede 3 yaşında hasta olup da ölebilir. sadece toplumun genel sağlığı nedeniyle, ihtimal türkiye'ye kıyasla daha azdır.

kaynakların azlığı, dünyanın daha fazla insanı taşıyamayacak olması gibi sebeplerden dolayı "biz yetiyoruz, başkasını yapmayalım" derseniz anlarım. ama "ya bi şey olursa?" diye düşünerek çocuk yapmaktan kaçınanların paranoyak olduğunu düşünüyorum. neden çocuk yapılmalı ya da yapılmamalı konusunda sağlıklı bir düşünceden ziyade çok karamsar bir dünya koyuyorlar ortaya.

ben "içgüdülerimizle yaşamıyorum"a katılmıyorum açıkçası, bal gibi de içgüdülerimizle yaşıyoruz. şu şartlar altında evlenmek olsun, çocuk yapmak olsun benim de çok korkacağım şeyler. ama baba olabilecek seviyeye geldiğimi hissettiğimde, şartlar el verecek olursa niye istemeyeyim?

soyun devamını çok basit düşünüyorsun. kimse "ben süperim, 100 sene sonrasını da göreyim" diyerek çocuk yapmıyor. size hiç öyle gelmiyor olabilir ama 3 yaşında, bana benzeyen, sevdiğim kadınla ortak çalışmalarım sonucunda dünyaya getirdiğim apayrı bir can bana acayip sempatik geliyor. evet şu an türkiye'de bunu yapmam, ama "çocuk yapmak tü kaka" da dememek lazım.

her insan bir şeylere ihtiyaç duyar. kimisi gurur ihtiyacını "aslan gibi oğul"la karşılıyor, kimisi başka şeylerden. evladın özellikle de bir kadın için ne ifade ettiğini göstermesi açısından oğullar ve sevgililer şahane bir roman, bu vesileyle önermiş olayım okumadıysan. git morel'e de bakiyim "niye yaptın bu kadar çocuk" diye, saçını başını yolsun senin.

neyse, çok karıştırdım. çocuk yapmak çok acayip ve "güzel ortam" sağlandığı sürece güzel bi şey bence. yapmak isteyenleri anlamak o kadar zor olmamalı. öyle ya da böyle bir şekilde yaşıyoruz. herkes evladına daha iyi bir gelecek sağlamak ister ama allah değiliz biz de yani, "çocuk sevecem" deyip pat diye çocuk yapıyolar, acayip acayip işler.

söylemek istediğim şu; çocuğa, insana değer yok. lavabo örneğimde, sallanan bir lavabo var, yerine sabitlenmemiş. orası kreş, küçük çocukların olduğu bir yer. buna rağmen önemsenmemiş. çocuk bu lavabonun altında kalır ölür dememişler, kısaca bana ne ölüyorsa ölsün denilmiş. ya da çukur kapatılmamış, çocuklar oynarken buraya düşer bişey olur denmemiş, umursanmamış. bir de üstüne adli tıp raporunda çocuk hatalı gösterildi. çocuk öldükten sonra o lavaboyu tamir ettiler, o çukuru kapattılar. bunlardan başka örnekler de var. sorumlular hiç sıkıntı yaşamadılar.

çocuk sahibi olmak elbette güzel bir sey ama sorulan Türkiye'de çocuk sahibi olmak sanıyorum.
Ortalama standartları olan bir ülkeye göre burada çocuk sahibi olmak her anlamda büyük risk diye düşünüyorum.
Devletin sağlayacağı sağlık hizmetinden tutun da sosyal hayat içinde yaşayacağı her türlü olay bir tehdit.
Anne-baba adayı olarak da bunları düşünmek gerekir.
Yoksa allah verir rızkını diyip tüm bunları görmezden gelmek kolay kısmı.
Benim çocuk sahibi olmayı düşünmem için insana değer veren medeni bir ülkede,uygun ekonomik koşullarda yaşıyor olmam ve çocuğumun geleceği ile ilgili endişe duymuyor olmam gerekir.
Bunun paranoyaklık değil,mantıklı bir insan isteği oldugunu düşünüyorum.

dünyanın en güzel yerinde en iyi imkanlarıyla dahi yaşasan o çocuğun hastalıktan, kazadan saçma sapan bir nedenden yine de ölme ihtimali var. Türkiye de yaşamak bu oranı arttırıyor olabilir ama dünya üzerinde bunun sıfıra indiği bir yer yok o yüzden böyle düşünmek biraz abartı oluyor. ama şu var "bu koşullarda çocuk yetiştirmek istemiyorum" diyebilirsin senin tercihindir.

birazda çocuk yapmanın dışında bir şey bilmedikleri için böyle. adam öğrenmiş zaten okul, iş, evlilik, çocuk, torun-emeklilik, mezar. bunun dışında bir yaşam tarzı bilmiyor. bu yüzden bu halkanın dışına çıkamıyor, çıkarsa kendini anormal hissediyor. kendi çocuklarına da bunu öğretiyor.

kendi bi halt yemiş çocuk yapmış, çocuğuna da ona göre "ne zaman evleneceksin sen?" diye baskı yapıyor, evlenince "torunum ne zaman gelecek" diye soruyor. arkadaşlarıyla bir araya gelince tek konuşup övündükleri konu çocukları ve torunları çünkü. 'benim çocuklar, çocuk yapmak istemedi' demek onun için utanılacak bir şey.

konuşan hayvan beslemek istedikleri için, sevimli geliyor sanırım.

Hırstan olmasın sakın.Bu kadar duygusal varlıktan mantık beklemeyin.Herkes yapıyor ben de yapayım ne değişecek der ve yapar.

24 yaşına kadar sevgili yapmamış, 30'a kadar evlenmeyi aklından bile geçirmemiş bir kadın olarak ben çocuk için ölüyorsam kesinlikle içgüdüsel.
yoksa bana kimse ne çocuk yaptırabilir, ne Türkiyesi kalır bunun.
O değil ben istesem gider başka bir ülkede de yaşarım -ki zaten yaşadım- ama hayır, ben burda doğurmak burda büyütmek istiyorum.
Niye herkesin sizin açınızdan baktığını düşünüyorsunuz ki? dünyadaki tek laik müslüman ne kadar sorunlu da olsa demoktatik ülkeyiz mesela, çocuğum ana dilinin konuşulduğu ülkede büyüsün istiyorum mesela en azından ilk okulu bitirene kadar.Dede-nine, kandil-bayram, nevruz-hıdırellez bilsin istiyorum mesela.
Çocuk büyütmek nerede olursanız olun zor. Başka ülkede olsam ya azınlık olacam ya memlekete uzak ya da bambaşka detlerim olacak kaçış yok bundan.. Sadece pozitif çocuk ölüm oranı istatistiği mutlu çocukluğun garantisi olsaydı istatistik bilenlerin hepsi o ülkede doğum yapardı...

Yanına gelince ne yapıyo?

esrar mı kullanıyorsun?

kabak çekirdeği, sahibi bıraksa öldürür, saçımı başımı yolar. ben ondan uzakta yürüyorum, es kaza yanında olsam öldürür yeminle.
basond, alakası yok, herkese karşı öyle sayko. geçen markete gidiyorum, kafamı çevirdim, camın önünde, kapalı camın arkasından atlıyor, havlıyor.

trumanshow, sevesim gelmiyor hiç.

ha ufak tefekse biraz boğuş köpekle bi alaşşa et şöle belki sana bulaşmaz sonra.
ha gözün kesmiyorsa bükemediğin eli öpeceksin.

Böyle durumlarda köpeğin hoşuna gidecek bi yiyeceği elinde tutup sana doğru hamle yaptığı anda kendinden emin bi şekilde gel komutu vercen. Kuyruğunu sallayıp yavşak yavşak geliyosa plan işe yarıyo demektir. Zaten elindeki yiyeceğin kokusunu alır, bişey yapmaz. Yiyeceği verirsin, bi dostluk bağı oluşur :) zaten evde bakılan köpekler genelde ıssırmaz. Plan işe yaramazsa en fazla havlar dibinde. Burda en önemli unsur hayvanın karşısında nasıl durduğun bence. Kendinden emin, dik durucan. Korktuğunu belli etmeyecen. Yemi bi kereliğine verecen tamam :))

şunu yap bi daha ki sefere. Bi daha seni görünce yolunu değiştirir: www.capsverlan.com

böyle hayvanlara bende gıcığım ve şunu yapıyorum her gün geçerken hayvan havlamaya başladığında biraz bekliyorum, zamanla daha az havlamaya sonrada hiç havlamamaya başlıyor, havlamayı azalttıkça biraz daha yaklaşıyorum ve konuşuyorum, 1 ayda en arsız hayvanı seviyorum böyle duvarın ardından falan, arada bisküvi falan da vermek işi hızlandırıyor. bir daha bana havlamıyor bu da bana yetiyor.

soguk terledin mi? bende de olmustu mde bulantisi haric. yuksek tansiyon cikti

tansiyonuna baktir.

gecmis olsun

teşekkür ederim, terleme yok.

şekerin düşmüş olabilir, tansıyon düşünce olur, yediğin birşey dokunmuştur...

sağlıcakla ?
sıhhatler olsun ?

bilal'e anlatır gibi

insan101

kullanım klavuzuymuş gibi.

gengym. spor salonu adı gibi oldu :)

adacayi ic ya da adacayi ile gargara yap.

(bkz: umca)

geçmiş olsun.

meyveyi blender'dan çek içine süt ve bal kat sıvı olsun ve bunu iç.

kekik suyu ve de sirkeyi karıştırıp gargara yapabilirsin. mikropları öldürür, rahatlatır anında. (en hızlı çözüm bu ama kekik suyunu marketlerde bulması zor olabiliyor ve de çok keskin bir kokusu oluyor sirkeyle karıştırınca) öksürük falan başlarsa da ballı ılık süt iç. yumuşatır oraları.

(bkz: nurofen)

nurofen i tavsiye ederim.
bir de bağışıklığı güçlendirmek için imuneks.
ama malesef bu aşamaya gelince mecbur hasta olunuyor. ilaçla 1 hafta, ilaçsız 7 gün demişler.

evde neler var? markete gidecek vakit var mı?

markete gideceğim

tavuk kaynat. suyuna pilav yap. yanına da çorba.

tavuk sote yap, tavuk baharatı falan al, domates falan da koyar çevirirsin tencerede biraz.
yanına da pilav ve bir de hazır çorba.
bir de salata yaparsın.

fırında makarna, köfte.

bunu yapın: www.igloturk.com
yanına da patates salatası, mis.

fırında levrek

zamanın ötesinde yani şu an anlamlı değil belki 3000-5000 sene sonra yapılsaydı anlamlı olurdu gibi.

"Zamanının ötesinde" doğrusu

"Şu anda değerini bilemediler, kötülediler de kötülediler" gibi bir anlamı var. Yani doğrudan "Bacım, kimse beğenmedi. Kötülediler bunu işte" demiyor da "Şu anda değerini bilen yok, ne edersin. Ama bak ileride değerlenebilir. Öldükten sonra değeri anlaşılır" diyor. Hani ressamların resimlerini kendi zamanlarında kimseler beğenmez, fakirlikten ölürler de öldükten 100 küsur yıl sonra birileri keşfeder, sonra da iade-i itiberını verirler. Bu da öyle.

çekilir. boşluk kalır. diş köklerini hareket ettirmenin ortodonti dışında bildiğim bi yöntemi yok.

duzelmez ve oyle disler bir suru dis sorununu beraberinde getiririr. curuk dis eti sorunlari vs. bi dis hekimine danisin ya da direk ortodontist e gidin.

(bkz: laminate veneer)

dişiniz nasıl bilmiyorum ama düzeltilebiliyor genelde. diş kesimi yapılıyor ( köküne dokunmadan) daha sonra ölçü alınarak uygun bir diş yapılıyor. bu size uygun mu bilmem dişçiye görünüp bilgi almalısınız.

www.clearaligner.co.uk

fareler korkar kaçar. sıçanlar ki sen onlardan pek göremezsin, aç kalırsa, ne bok yiycekleri belli olmaz.

ben bir zamanlar yurtta kalırken en alt kattaydım. sıçarken, sıçan götüme sürttürerek şöyle bir tecavüz akiyonuna girişmiştir. fareleri bilemeyeceğim ama, sıçanlar derin yaralar açtı bende:(

sıkıştırırsanız son çare olarak üzerinize atlar, sizi korkutup kaçabilmek için.

Hem fareler, hem de sıçanlar şaşırtıcı derecede iyi zıplayabilirler. Ancak kaçma ihtimali varsa asla insana saldırmayı düşünmezler, kaçarlar. Saldırmak için çok zorda kalması lazım. Sen 20 metre boyunda bir dev görsen saldırır mısın yoksa kaçar mısın?

Zarar vermek ıcın sıcrayacaklarını sanmıyorum. Ama daha once ortaboy bır fareyı kovalarken koseye sıkıstırmıstım.oda kacmak ısterken uzerıme sıcramıstı. Yanı kacmak ısterken sıcradıgı yer sız de olabılırsınız. Ama oyle teke tek dovuselım dıye bır fıkırlerı yoktur bence.

bir kere apartmanda vardı. annem evden çıkamıyordu korkusuna. şerefsiz de bizim kapıda bekliyor. dedim sopayla aşağı doğru kovalayayım. sanki evinden kovuyormuşum gibi savaştı benimle. hem bağırıyo hem zıplıyo bana doğru. lan yörü git di mi? yok...

yani üstüme atlamadı ama sanırım korkutmak için zıplıyor yerinde. yani merdivendeydik, 2-3 basamak atlayabiliyor.

uyurken insan üstüne çıkabilirler.

supergirl, ablam küçükken okul dönüşü apartmana girmiş, atlamış bişey üstüne. pençelerini hissetmiş, kedi büyük ihtimal ama, ses çıkarmaz mı kedi. sessiz sakin atlamış, fare olabileceğini düşündük biz. fare ses çıkarmaz gibi geldi bize.

farenin çıkardığı ses belli. viiyk!

kedidir kedi.

acile gitmeyeecek kadar vahim değilse bepanten sürün.

yoğurtla

şu ana kadar deneyip başarılı olduğuna inandığım tek koca karı ilacını önereceğim: limon artı karbonat. karbonatı çay tabağına dök bir tatlı kaşığı, üzerine limon sık. korkutucu bir reaksiyona giriyorlar ama kesinlikle acı ve yanma hissi vermiyor yanık bölgeye. köpürecek bu karışım, o şekildeyken yanan yere sür. köpükler gidip kuruyunca tekrardan bi karışım yapıp sür. iz bile kalmadan geçiriyor, en az 4 kere denedim %100 çalışıyor.

İlk yapmanız gereken elde ki sıcaklık geçene kadar musluğu (soğuk suyu) açıp elinizi tutmak, uzun süre tutunca yanma geçicektir. Artık bepanthen sürebilirsiniz. Bu uygulama acilde anlatıldı bana.

anestol pomad + silverdin

bu iki kremi karistirip sabah/ogle/aksam sür. herhangi birsey ile sarma. koca kari ilaci falan kullanma.

silverdin +1. kardesimin ayagi yandi hala yatiyor. 2 haftadir aglayip durdugundan, pansumana gittiginden vs. biliyorum. koca kari ilaclari asla!!

Bir yerde soğuk unun iyi geldiğini okumuştum.

çorba, bitki çayı tarzı bişey yapıp al fincanını geç bilgisayarın karşısına saatlerce dizi izle. yeterki dışarı çıkma soğuğa ve zararlı gıdalara, içeceklere maruz kalma.

Ağrı kesici de çak. Kas gevşeticiyi hap olarak da almak daha iyi etki yapıyor. Becerebildiğinde yavaş tempo yürüyüş yap, oksijeni bol bir ortamda.

1 hafta dwevam eder sonra azalir normal yani doktorluk bi durum yok bence

kas agrisi ve kemik agrisi farkli seyler.
eger kemiklerin agriyorsa = bir sorun var = muhtemelen hareketleri yanlis ve bilmeden yapmak = doktor.

kaslarinin agrimasi cok dogal. her gun agriyor olmasi iyi bir sey. calismayan kaslar calismaya baslamis. zorlanan kas abuk subuk ve yamuk yumuk hareketler yapilmasidigi surece, kaslarin iyi bir sekilde zorlandigini gosterir. ve nasil bir egzersiz / spor yapiyorsan, ya da trainerin varsa o, seni iyi calistirmis demektir. no pain no gain calisir. kaslarin hayirli olsun. devam.

edit: kemik demisim ama eklem yeri agrisi olacak o. lksjdflkasd kemik degil.

ilk günden sonra ağrıyor diye spor yapmadıysanız, hamlık daha zor geçer. 2. gün bile hafif zorlasaydınız kendinizi, öyle öyle çözülüp alışacaksınız

ağrı geçene kadar dinlen, geçecektir ;)

yarın da git, bacaklarınla ağırlık çalışma. ödemler yıkılmaya başladı ufak ufak, ondan hep bu ağrılar.

büyüyünce unutursun.

en iyi ihtimal kas gevşetici sıcak duş, ama bence bünyeye ilaç göndermeye değicek bir durum değil. 3-5 güne alışır bünyen toparlar.

Bana aynisi oldugunda sicak suyla dus aliyorum iyi geliyor sanki

ben de ayni durumdayim, oturabilirsem kalkamiyorum, kalkabilirsem yuruyemiyorum.
ufaktan esneme hareketleri, mumkunse hafif tempolu kosma veya yuruyus iyi geliyor. kaslar isindikca acisi azaliyor sanki. bugun hafif egzersizler yapabilirseniz, yarina daha cabuk gecer.
sonrasinda da sicak bir dus, kas gevsetici.
cumleten gecmis olsun.

bol su bol uyku

dinlen ve bol protein tüket.

Spora git. Antrenanın üstüne bacaklarına soğuk su tut, buz koy. Protein alımını arttır, havalandırılmış bir odada uyu. Kas gevşetici kullan.

benim annem kedilerden nefret ederdi hatta komşuyla kavga etmişti o derece ben hiçbir şey demeden getirdim evime ''Sadece benim odamda kalacak o yüzden karışmanız gereken bir şey yok''dedm ilk 1 ay yavruyken sıkıntı çıkmadı ve hep odamda kaldı sonra yavaş yavaş kapık açık kaldı vs bahanesiyle dışarı çıkarttım baktılar ki korkulacak bir durum yok hafiften alıştılar.
sonra bir gün anneme ''bugün gelemicem çalışmak zorundayım sadece yemini suyunu ver bana yeter'' dediğimde ''zaten kendi kendine dolanıyor bize zararı yok ama dokunmam sevmem '' dedi o gün bugündür alıştı annem.

hatta şimdi eve gelince direkt buna bakıyor hala tüylerine dokunmuyor ama uzaktan seviyor ve rahatsız olmuyor topunu atıp oynatıyor vs.

asla razı olmazlar direkt getireceksin başka türlü alışmıyorlar.

şans eseri sahaftan bulup aldığım yavru kediyi kutusuyla beraber annemin kucağına verip "al hediye" dedim. Açınca "aaa olmaz mırın kırın" dedi. 9 yıldır ayrılamadılar, ben evlenince vermedi bile.

whoosie +1 başta mırın kırın yapıyorlar fakat bakıyolar ki bebekten farkları yok sürekli iletişim halinde bir canlı var karşılarında hemen annelik iç güdüsü ile alışıyorlar sanırım.

evdekilerin istememe nedeni nedir? yani ay alerjim var diyorlarsa kesinlikle alma derim cunku "iyy ilirjim vir, cok rihitsiz olyrumm :S" diye diye o kediyi veya kediyle seni sepetleme riski olustururlar. ailenle falan yasiyorsan ve ben bakamam, oraya buraya iser diyorsan sadece benim odada oturur, kumunu yemini benim odada tutariz falan de, kedi geldikten sonra zaten ortam yumusar, diger odalara akar kedi. ben korkarim diyen biri varsa yine ayni sekilde yap, sonra bakmissin en iyi arkadasi kedi oluyor.

yalnız kararlı duruş sergilemen lazım , ''onu sokağa atarsan ömrüm boyunca ben de sizinle konuşmam o da benim evladım'' diye ciddiyeti belirtmek lazım ki hakkaten kedimi sokağa atsalardsı konuşmazdım cidden ömrüm boyunca.

hasta olur, ölür üzülürüz diyorlar

hasta olursa veterinere götürürsün iyileşir, benim kedim duyurulardan da hatırlayanlar olur 2 aylıkken ölümden döndü neredeyse resimlerinde bile boğazlarının şişliği yumru kadardı ve tüm gece uyumadan başında bekledim.
ciğer yiye yiye toparladı resmen.
iyi bakılırsa ve bu ciddi virütik hastalıklar bulaşmazsa yavruyken, aşıları yapılırsa hiçbir şey olmaz.
ben kumunu kendi odama koymuştum ve tuvaletini yapınca resmen leş gibi kokuyordu ama arkasndan hemen temizleyip çöpe atınca bir şey de kalmıyor, odada bakması başta zor değil.

edit : yalnız gelirin yoksa hiç bulaşma.

masrafı var bu işin ve ailen karşılamak istemezse mırın kırın yaparlar.

tüm masraflarını kendin karşılayabilmelisin.

mama, kum ve aşı masrafı.
çok pahalı olmasa da kısmi az bir gelirin olması lazım.

ben evde sırf benim odamda duracak diye almıştım, sonra evi açtım herkes sevdi alıştı vs.

ama sonra öldü, çok üzüldüm doğruya doğru.

şimdi evde bir kör bir de sağır kedim var dfsfsdd.

sokakta bulduğun bi kedi olsun yavru da olsun, gaddarlığın kitabını yazmadılarsa bişy demezler biraz da ajitasyon yaparsan. sonra alışırlar bi süre sonra.

bi arkadaşının kedisini alıp bi kaç gün deneme yapabilirsin belki

damak zevki. ben de nutellali peynir yerim mesela. tatlilara limon sikarin. pilava ayran dökerim. igrenc diyen sevmeyen elbet olur. ama sürekli tatli yerseniz bayar arada tuzlu ceker canin sonra o da bayar tatli ceker. niye bu sirayi kisaltip bir tatli bir tuzlu yapmayalim lokmalarimizi? niye her rengi bir arada tatmayalim. ona bir tatli bir eksi süprizler yapip dilimizi sasirtmayalim. her defasinda alistigi tattan uzaklastigi icin o farkli tatlari daha yogun yasamayalim?

bence direkt zevk. elbet ihtiyac dönemi vardir ama sürekli yapan adam varsa onun ki de zevktir.

ben de öyle tatlı hiç çekmez canım, ekşi acı tuzlu yerim. annemse tatlı krizleri vardır o kadar tatlıcı. sürekli bu durum geçerli olduğu için zevk işi bu bence de. mineral, vitamin eksikliği de arada canımız çekince var olan bir şey gibi geliyor.

sebebini bilmiyorum ama bildiğim tek şey var ki ben düzenli olarak maden suyu içmeye başladıktan sonra abuk yemek yeme isteklerimi dizginleyebildim. bardağın içine ince ince elma, armut vs, evde ne meyve varsa dilimliyorum, bir de muhakkak limon atıyorum yuvarlak bir-iki dilim. mineral eksiğini de tamamlıyor vücudun. dene istersen.

bir de vakti zamanında dilin yapısı ve algıladığı tatlarla ilgili bir yazı okumuştum. orada ısrarla bahsedilen şey, ara tatlara sahip besinleri tüketmekten kaçındığımız ve bunun dildeki hücrelerin gelişmesini körelttiği yönündeydi. mayhoş ve ekşi tatlardan kaçınmamamız gerektiğinden, sadece tatlı, acı ve tuzlunun alt ve üst dozlarını deneyimlemememizden bahsediyordu tekrar tekrar. belki damak tadı meselesinden ziyade bedeninin ihtiyacı var ve bunu sana anlatabileceği tek şekilde anlatmaya çalışıyor.
hamile bir tanıdığımız, hayatımda armut sevmedim ve armut yemedim ama hamilelik boyunca devamlı armut çekti canım ve armudu ilk defa o zaman bu kadar severek yedim demişti. sonra doktoruna sorduğunda doktoru armudun bir kalsiyum deposu olduğunu söylemiş. düşün, daha önce belki sadece bir kere deneyip sevmediği ve yıllarca ağzına sürmediği bir şeyi, vücut tanımlamış, hafızasına kaydetmiş ve gerektiğinde istemiş. :)

seni bilmem ama benim canim donemsel olarak cok spesifik seyler ceker. bu spesifik seyleri cektiginde de yemeye calisirim, cunku belki vucudum istiyor diye dusunurum. ama bu obezce "canim bunu cekti, hemen yiyecegim" seklinde olmaz. her saniye canim bir sey cekmiyor. (ama ort. her gun bir seyi ceker canim sanirim.)
ben lahmacunu min. 1 limonla yerim. onun icin canim lahmacin cekiyorsa eksi bisey yemek istiyorum demektir, arada yerim.
ya da pasta, hastasiyim. dunyadaki en guzel sey. canim cok cekince yerim.
ya da aci mesela, omletime karabiber koyarim, sebzelerle karistirir, yerim.

sagliksiz boyutlara varmadikca, caninin cektigi seyi yemek lazim.
ve yemek yemekten keyif almayan bizden de degildir. canin sektiginde sapir sapir yicen.

Gotun gobegin bagimsizligini ilan ettiginde gorurum ben seni.

hemen doy! zaten 14dk önce doydun sen, haberin yok! tamam yeme daha, serdar ortaç gibi yığılacaksın sonra oraya...

şeker olabilir dikkat et

burda vakit mi kaybediyorsun hala? bulduğunu göm! ben gece 2'de 3 kek, 1 bardak kola, 1 tane de çikolata götürdüm.

devam et, yakında tek amacı yemek yemek olan ve götünü kaldıramayan sağlıksız, çirkin insanlar olarak göbek tokuşturup kebap yeriz. pislik.

der meister, sence de ağır olmadı mı bu sözlerin yuh artık

ha sen terbiyeli demişsin, kusura bakma. etkilen, üzül, kendine gel diye sert gittim ben.

gözüm doldu

boşver ye gitsin. kocaman gobegınle de cok guzel olacaksın bence...

bahse konu yazar sorulara alaycı ve zehir zemberek cevap veriyor. kimsenin böyle tavırlara ihtiyacı yok. insanlar uğraşmak istemediğinden yaşından vuruyor.

yaşını söylemeden tavrınız çok olumsuz, alaycı ve itici dese de olur aslında ama böyle yapınca tartışma devam ediyor, anında iğneli cevaplar geliyor. yoksa yaşlı olmak normalde saygı uyandırır. durup dururken kimse yaşlısın keşke ölsen demez.

yaşa hiç girmeden, çok zekice bir cevap verirsin ve bir daha bişey diyemez.
sen yaşlısın, yok menopoz teyzesin yok bilmem nesin o kadar komik oluyor ki benle alakası olmadığı halde dalga geçiyorum ben bile.

haklisin.

Olayı merak ettim.

çok gençsiniz keşke ölseniz :P

çok komik argümanlar :) seviye süper. 45 yaşında menapoza giriliyor. bir de ölmek gerekiyor. neden? douchebag öyle istiyor çünkü. canı sıkılıyor :)

yani menapozlu teyze diyince ben banyoya girip ağlıyor muyum? öyle mi zannediyor insanlar?

sayın @arnold arkadaşım. olayın evveliyatı var. ticari amaçlarla 8-10 tane fake hesap alan bazı troll arkadaşlar ve onların kankaları var konunun içinde.

seviye de 45 yaşındasın, menapoza girdin sus otur. biz genciz. hep biz konuşacağız.

Duyuru ortalamasının üstündeyimdir herhalde ben de. Tabii ki menapoz teyze denmesini istemem ama küçüklere de ergen, bebe, vb. de denmesin. Bunu da sevmiyorum.

Edit: Lafım kişisel değildir. Ortada olup biten bir şey varsa ondan da haberim yok.

Ek olarak, aynı yaştaki insanlar birbirine mal, gerizekalı, vb de demesin istiyorum.

mea maxima culpa, ben sana "yaşlısın keşke ölsen" demedim ki. sana yaşınla ilgili takınılan tavır bu yönde duyuruda. sadece özetledim yaşanan durumu.

douchebag kimsin, nesin bilmiyorum ama desteklediğin ve güç aldığın glori ve benzer troller. her şey ayan beyan ortada.

benim kim olduğum ortada. yaşımı bilerek yazdım ben. yaşımla ilgili takıntım olsa hayatta yazmazdım. hatta yaşıyla ilgili takıntısı olanlar için burası ideal ortam. al kanka ver pampa diye yazarak bir ömür geçirilir bu ortamda.

45 yaşında olduğum için ve menapozlu olduğum için (çok doğal bir şey bu da olabilir-ama değilim- ancak menapoz da hayatın sonu değil) susmam mı gerekiyor? bu utanılacak bir şey mi? sizinle ve benzerlerinizle hemfikir olup yalakalık yapmam mı gerekli?

yok öyle bir şey.

mea maxima her cevabında başkalarıyla alay ediyor. biraz önce bana 5 yaşında olduğunu sanırlar dedi. rahatsız oluyorsa cevap yazmasın. sorunu ne millete bu kadar takıyor anlamadım.

beni en çok sinir eden, eğer yanlış hatırlamıyorsam, geçen gün böyle menopoz teyze falan diye atlayanların çoğunun kadın olduğunu bildiğim (veya zannettiğim) kullanıcılar olmasıydı. hem ağlarlar patriarka, erkek egemenliği, bayan değil kadın vs diye sonra en önce başka kadınların kuyusunu kazmaya uğraşırlar. mea'nın haşin ve laf atmalı cevaplar yazdığını düşünüyorum evet, ama hepimiz aynı prototip olmak zorunda da değiliz. ve bunu dile getirmenin başka yolları da var elbet. zekasını bir gıdım bile kullanamayan insan belaltı vurmaya çalışacaktır çok normal.

troller dökülüyor.

konuyla ilgili değil diye silinebilir :)

fimlere henüz bakamadım ama süper bir sayfa

onedio.com

ben douchebagin trollüyüm meacım nasıl bildin? ne zeki şeysin sen öyle afferin sanaaaa :) (mea gibi cevap verme denemesi)

ben de yaşından, menopozda olmasından vs dem vurarak cevap verilmesine karşıyım.

mea maxima culpa, ben sadece tavrının itici ve olumsuz olduğunu ve tartışma yaratmaktan çekinmediğini söylemek istiyorum. yaşında bir şey yok.

Bahsi gecen kullanici donanimli bir kadin gozlemlerime gore. Dikkat edilesi cevaplar verirdi. Evveliyatinda da uzun sohbetlerimiz de olmustur.
Saygimi ve sevgimi kazanmisti.
Fakat simdilerde, bi alayci tavir, gereksiz ayar verme calismalari, bu boyle di mi yaa diyen mini mini tatli cocuklara duyurunun seviyesine bak bee diyerek antipatimi topladi. Ki bunu tek yapan da degil. Birkac tane mea benzeri kucumseyici tavirda insan var. Meanin farki mutemadiyen burada ama mutemadiyen kucumseyici .
O zaman en primat tepki off gelme be o zaman dedirtiyor icses olarak.
Tabi mea bu esnada tartisma ortamina dusuyor ve nasil ki cocukken uzuuuun diyerek bile dalga gecebilirsek ayni basitlikle apla diyoruz, derim, dedim.

Ayrica 55, 52 ve 40 yasinda 3 tane duyurucu yazar taniyorum. Ve bu adamlara yaslisiniz olseniz meeaah demedim aksine neden bu kadar gec kaldim dedim gerek saygidan gerek sevgiden.

Bu sacmalik sonlanmayacak. Cunku boylesi bir toplulukta var olan ahenk kendini kontrol eder.
Nasil, sozluk bozdu ya dedim buraya kactimsa burasinin da bozdugunu dusunursem kacacak yer bulurum.
Yani munferit olarak saygili olun ulan demek faydasiz.

Velhasil, olum bence dunya duz yuvarlak olsa duserdik, bunu da aciklayin ateyizler diye bir soruya seviye nerde yaa demek kadar eblehce bir davranis yok.

Unutmadan , duyuruda herkes her konuda fikri mutabik degil, arti sonsuzfan eksi sonsuza kadar cevaplar sorular goruyoruz. Yani bahsi gecen yaxarin surekli soyledigi gibi herkes bir fikirde aksini iddia edenin de yuhalandigi yok.

Tavir yanlis, yanlis tartismalarin icine suruklenilir boyle.

Kimseyle derdim yok.
Troll olacak en son kisiyim, sanirim.

Koy muhtari gibi cevap yazdim, idare edin artik.

## alttaki cevaptan sonra, o zaman tavriniz buysa size takilacak kulplara razi olmalisiniz.

hiç sevmem böyle konuşmaları. madem laflar bana geliyor cevap vereyim.

45 yaşıma geldim diye süper olgun davranmak zorunda değilim. kimseyle hemfikir olmak zorunda değilim. ara sıra aklı başında cevap vermek geliyor içimden, ara sıra da gıcıklık olsun diye.

birçok arkadaşa özel mesajla elimden gelen yardımı yapıyorum, daha iki gün önce bir arkadaşa yüksek lisans sınavlarına nasıl hazırlanması gerektiğini anlattım 1-2 saat bir kafede. bunları anlatmak zorunda değilim, övünülecek şeyler değil zaten.

ara sıra mahsustan gıcık cevap veriyorum, çünkü duyuru ortamında herşeyle hemfikir olmak için ağır bir baskı var. aykırı fikir beyan ettin mi yandın. bir çok duyuru kendi fikrine onay almak için açılıyor. ben böyle böyle düşünüyorum sizce de öyle değil mi diye soruyor adam? adam duyuruyu açıyor, sadece beğendiği cevapları tıklıyor.

ek: birkaç hafta sadece kahvaltı edeyim de zayıflayayım eki eki eki diyen insana 5 yaşında mısın, troll müsün derim :)

ama o lafı yazmadan önce kilo vermek değil, o kiloyu nasıl verdiğin ve geri almaman önemli diye yazmıştım. onu da hatırlatırım.

meacım bak, senin bana "5 yaşında mısın eki eki" demenle başkalarının sana "45 yaşında menapozlu teyze" demeleri arasında bir fark yok. önüne gelene "trollsün yeaaa git trolll" demen de aynı tavır. kimseye yaşıyla, görüşüyle, aptalca sorularıyla laf iğneleme hakkını kendimde görmem, ama sen görüyorsun madem sana da menapozlu teyze demelerine katlanıcaksın.

şu caps'i paylaştıktan hemen sonra vereceğim. aslında daha önce yapmamıştım ama kanımca cuk oturuyor ve size göre saçmalık olacaktır diye kabul ediyorum. so:
i.hizliresim.com

Bahsi gecen duyurularda cevap verenlerden biri de bendim, depresyon teyze dedim ama bunu yaşına degil moduna istinaden soyledim.

O duyurunun altına benzer cevap yazmistim. Buraya gelip cani sıkıldı diye insanlara saldiran biri iticidir. Yorum yapmakta elbette ozgurdur ama bunu saygi çerçevesi içinde yapsa isterse 90 yasinda olsun severek dinlenir. Bu haliyle 20 yasinda da olsa depresyon teyze modundadir.

Saygidan soz etmek istiyorsanız once karsi taraftakilere saygi gostermelisiniz.

Duyuruda boyle bir tartışmanın icine girmek istemezdim ama durumu aciklamak icin yazdim, yasla ilgili hicbir zaman takintim olmadi aksine her zaman kendimden büyük insanlarla iyi anlasmisimdir. ayni seyi 20 yasinda biri yapsa ona da depresyon teyze derim.

bu arada yaşımı 45 yazdım diye birkaç saat içinde troller beni 50 yaşına getirmişler :) yarın 60 yaparlar, öbür gün de 75, sonra cenazemi kaldırırlar.

üzülecekler ama 43.5 yaşındayım :)

teyze amca abla vs hitapları aslında içinde saygıyı da taşır(dı). açıkçası yaşça büyük brinin kendisinden küçüklerin abla abi tayze şu bu diye hitap ettiklerinde alınmalarını garipsiyorum.
aslında vurmaya çalışan kendi kompleksini ortaya koymuş oluyor.

ama yaş mevzusu da azınsanmayacak kişinin kompleksi haline gelmiş. 30 geçti diye karaları bağlıyorlar :) durun lan hayat daha yeni başlıyor!!

Çünkü bu bizim kültürümüzde bir saygı belirtisi. Çocukken demediğimizde ayıplanırdık, arada bir iki yaş dahi olsa abla, abi vs. diye hitap etmemiz istenirdi karşımızdakine. Mesela benim çocukluğumdan beri tanıdığım dünyalar tatlısı bir kadın var, kızıyla yaşıt sayılırız. Çocukken teyze derdim kendisine, ama o kadar yaşam dolu ki benden genç sanki, şu an teyze diye hitap edemem kendisine; ama ismiyle de hitap edemiyorum. Böyle de tuhaf bir durum..
Bir de Eminönü'nde mendil satan çocuklar abla diye yaklaşıp, mendili almayınca teyze diyip pis pis sırıtıyorlar, işte bu ayıp olan.

o yüzden hep yaşıtlarınla takılacaksın.

söylemek istediğim şu, hani karşı tarafa sen yaşlısın mesajı vermeye çalışıyorlar ya, onun bir sözüne bir hareketine gıcık kapıyor yaşından vurmaya çalışıyor. zekice bir laf söyle karşındakinin yaşına laf söyleyene kadar, o şekilde mat et.

ben bildiğin ak sakallı 70 yaşındaki adama abi diyorum lan. taşak değil ciddiyim.

yaş 26

Laf dalaşı zaten temiz yapılmaz. Ne bekliyorsun ki?

Olabilir, benim de kasim da cikiyor hep. Kasimda ciktigi zamanlar kendimi sansli hissediyorum, kamufle oluyor en azindan.

Kasten yaralama sucu sikayete tabi degildir esasen. Savcinin direk iddianameyi hazirlamasi lazim.

savcı bunu zaten yapar mı? şikayetçi olmak istiyorum.

Şikayete tabi bir suç değil ki bizim şikayet etmemiz hicbir ise yaramaz. Dava acilacaktir zaten.

kasten yaralamadan öte işkence resmen. şaka yaptım diyor bir de. o babaya zaten diyecek bir şey bulamıyorum.

yalnız bu çok saçma bir soru olmuş. çok fazla farklı sebepleri olabilir. doktora gitmemekte neden ısrar ediyor?

neden gitmiyor bilmiyorum. saçma maçma sorduk işte.

yanlış anlama, saçma dememin sebebi arkadaşın hakkında hiçbir şey bilmeden böyle bir sorunu nasıl tespit edebileceğimizi düşünmen. anket gibi sebep sıralamamızı istiyorsan ben söyleyeyim bir tane;

kan basıncının yükselmesi sonucu burundaki kılcal damarların patlaması olabilir.

burun damarlarında çatlak olabilir en basiti.ama baktırmasında fayda var.

bence karıştırıp kanatıyor ama karıştırıyom demeye utandığı için doktora gitmiyor yıh yıh

Sebepleri sıralıyorsak lösemi de bunlardan biri.

nedenini öğrenince n'olcak?
google amca icat olmuş... nedenolur.net

Sorgulayıcı zihinlerin şevkini kırmayalım lütfen. İnsanlığın bütün gelişmeleri, sorgulayıcı, merak eden zihinler sayesinde oldu. Gelmiş geçmiş en meraklı, en sorgulayıcı zihin olan Leonardo ustanın, nerdeyse 500 sene önceki tasarımlarını görüyosunuz. Lütfen daha meraklı olun, lütfen daha çok sorun, araştırın, öğrenin.

Himmet dayı'ya ilaveten, damar duvarı "gevrekliği", kırılganlığı da sebep olur burun kanamasına...

livaneli, nedenini öğrenmek istiyorum, canım öyle istiyor

solfej bilgin varsa öğrenmen çok rahat olur bence. asıl zor kısım geliştirmek, o da çalışmaya ve isteğe bağlı biraz.

Bence çalması en kolay müzik aletlerinden biri. Çünkü o notayı çıkarmanın bir zorluğu yok, bilgisayar klavyesine nasıl basıyorsun onun gibi normal bir şekilde basıyorsun.

Ama kendini geliştirmen zaman alır diye tahmin ediyorum. Başarılar.

mantığını anlaman kolay notları öğrenip parmaklarınla doğru notları doğru zamanlarda basman lazım amaaaa bunu pratiğe dökmek çok çalışmak ve sabır isteyen bir iş.

bir çocuk parçasını bile adam gibi çalmak için en az 10 kere çalmak lazım.

emek verirsen olur, emek lazım.

saatlerce bikmadan calisabileceksen kolay. ancak gercekten bir parcayi calisa calisa yuzlerce kez tekrar etmek adam usandiriyor (komsulari ve evdekileri de usandiriyor).

nota okumak, el koordinasyonu zor degil. sadece "practice makes perfect" felsefesi lazim.

benzer sorularda öğrenci adaylarıma şu soruyu soruyorum.

şu an buna başlamazsan, 3-5 sene sonra pişman olacak mısın?

eğer cevabın evet ve evet üzerinde ne kadar derinse o kadar çabuk başlamalısın...

şöyle de bir şey var ama;
bir enstrumana başlamak, başlamayı çabalamak, o enstrumanın zorluğunu araştırmayı gerektirmemeli...

(bkz: kalbin böcüü)
(bkz: atilla atalay )

İçeriden Ölmek - Robert Silverberg

Frank Schatzig - Sürü
Haruki Murakami - Zemberekkuşu'nun Güncesi
Arundathi Roy - Küçük Şeylerin Tanrısı

oblomov - (meb basımı-1945)
cyrano de bergerac- (sabri esad siyavuşgil çevirisi)

çok klasik kitaplar oldu ama bu iki kitabı bu çevirilerle okumadıysan zaten okumamışsındır önkabulüyle şeyettim.

giovanninin odası-james baldwin

Tutunamayanlar

martin eden - jack london

puslu kıtalar atlası - ihsan oktay anar

ahmet hamdi tanpnınar - huzur, saatleri ayarlama enstitüsü

charles baudelaire - paris sıkıntısı

william shakespeare - kısasa kısas

Şu an Millenium serisini ikinci kez okuyorum. Tavsiye ederim.
www.idefix.com

Makamların dizilerine melodik olarak aşina olduğunuz takdirde o makamda bir şarkı veya melodi duyduğunuzda "aa bu melodi şu makamda!" diyebilmeniz çok kolaydır. (Tabi müzik kulağınızın da olduğunu varsayarak söylüyorum)

Başlangıç için daha kolay bir yol ise, duyduğunuz melodinin size çağrıştırdığı bir x şarkısının makamı ne ise melodi de o makamdadır.

www.genckolik.net

bu siteye bir bak istersen