Ekşi Duyuru

www.ted.com a takılabilirsin.

bence değil. ama gereksiz. dersim yerel ad sayılabilir. konstantin öyle değil. ama ikisinin ortak müştereki belli bir ideolojiye bakış açısına gönderme yapmaları.

bence bir farkı yok. cumhuriyete muhalif kesimlerin kullandığı bir kelime.

kime sorduğuna bağlı, bana sorarsan ben dersim diyorum..
siyasi görüş çok etkili burada..
konstantinopol ile bağdaştırmamak gerek sanırım, 38de Mustafa Kemal'in kendi ülkesine katliam yaptığı yerdir.. son dönem olayı...
sözde dersim mi desek? :)

hangi devrim kansızdır? Mustafa Kemal dönemin şartları dahilinde yapılması gerekeni yapmıştır. Çerkez Ethem'in üzerinden geçmekte de, Şeyh Sait'in sallandırmakta da, Dersim'i darmadağın etmekte de haklıdır. eğer yapmasaydı Cumhuriyet rejimi olmazdı. ama çok masum insan arada kurban gitmiştir ki, bu da dönemin şartlarında rejimin geleceği için gerekliydi.

gelelim Dersim ve konstantin olayına. Dersim'e artık ismini ve iade-i itibarını teslim etmek gerek. şimdilerde Cumhuriyetin gücünün kanıtlamaya ihtiyacı yoktur. ama sokayım konstantin'e.

Evet kansız devrim olmamıştır, ama asıl kan devrim yapılırken değil devrimden sonra akar.. Bir isyanı bastırmak için anneni babanı çoluğunu çocuğunu kaybetmek parçalarını görmek sana ne kadar mutluluk verirse, o halkı da o kadar mutlu etmiştir.

Ha ayrıca Mustafa Kemal'in yaptığına devrim diyorsanız şayet, isimlendirelim bunu burjuva devrimi olarak..


edit: Ayrıca düşünsene ne kadar acı, aileni kaybetmişsin bir isyanda hiç bir suçu yokken... Bombalayan da Sabiha Gökçen, sağına bakıyorsun şimdi Gökçen soluna bakıyorsun Gökçen... İçin acımaz mı? Benim acıyor da..

Dünya tarihinde yapılmış tüm devrimler burjuva devrimidir, zira burjuvazi bağlayıcı ara katmandır, elzem faktördür. Bugün diktatoryal rejimde de, monarşide de, otokraside de burjuva desteğini kaybettiği zaman devlet yerle yeksan olacaktır. O yüzden dünya savaşı sonrası döneme "burjuva devrimi" diyip küçümsemek faydasız ve manasız bir girişim.

Sorunun içeriği hakkında da şunu söyleyebilirim.
Benim dedem "ben Dersim'de doğdum" diyebiliyorsa, ki doğduğu zaman o yerin adı bu imiş, ondan gören benim de söz konusu ile Dersim demesinden doğal ne olabilir? Konsantinapolis meselesiyle arasındaki en temel ayrım budur, 600 sene önce el değiştirmiş bir şehre hala siyasal bakış açısıyla yaklaşmak bana şunu hatırlatıyor: s5.directupload.net

Standınızın ya da uygulama sorumluluğunu üstlenecek amatör ruhlu bir anlayışla tanışmak için...

türkçe mi? anlayabilseydim çevirecektim. anlam ifade edecek hale getirirsen yardımcı olurum.

Kurumsal kimliğinize odaklı 4 boyutlu fuar stand çözümleri. Standınızın tasarım ya da uygulama sorumluluğunu üstlenecek amatör ruhlu bir anlayışla tanışmak için...

Tam metin budur. Sanırım bir karışıklık oldu :/

sanırım bu bir başlık ya da slogan. şöyle bir şey yazdım ama bir slogan/başlık için çok uzun.

"4d fair stand solutions focused on your institutional identity. meet the understanding with amateur spirit that will commit to designation and administration of your stand."

"for a vision of amateur spirit which is ready to undertake the designing and application responsibility of your stand..."

illa birebir çeviri istiyorsan cümle "in order to meet a vision.." ile başlayabilir.

not: üstteki çeviride designation yanlış olmuş. bir de kurumsal kimliğin ingilicesi "corporate identity"dir.

metal ve radyasyon yayan cismi tamamen kaplıyor ise mümkün (bkz: faraday kafesi).

yok böyle birşey değil ise, şekli ve malzemesi ne olursa olsun yalan, düzmece ve dolandırıcılıktır. kanmayınız.

kaynak: akıl, mantık, fizik.

not: annem de nereden duyduysa kaktüslerin radyasyonu azalttığını, wireless modemimizin yanında bir adet küçük kaktüs besliyoruz. ham yapıyormuş radyasyonu...

buna benzer birşeyi ben de antalya'da bir avmdeki fenerium'da görmüştüm. nedir, ne nedğildir diye sorup bir de fiyatını sorayım dedim: herifçioğlu 120 tl demez mi! o göt kadar şey! "ya bi yürü git amcaoğlu bizi mi düdüklüyon? dedim- içimden- ve gittim. diyesim, bir boka yarayacağını tahmin etmediğim bir hede.

tamamen keriz avı başka bişey değil. bir arada cep telefonunun piline yapıştırılan bi sticker satıyolardı hikayeye göre pil %20 uzun gidiyormuş. hatta bu meret darty gibi zincir mağazalarda bile satılıyordu. utanmadan bide hikayeden çalışma prensibinide açıklamışlardı. okudu okudum bir sürü yazı yazıp hiçbirşey anlatmamışlar.

kısaca yok öyle birşey.

birde asıl zararlı olan nükleer radyasyon ile elektromanyetik radyasyon birbirine çok fazla karıştırılıyor.

faraday kafesi olursa cep telefonu sinyal alıp vermez ama?

emin olun o tarz şeyler gerçek olsa zaten üreticiler anında telefonlara koyar, üzerine de pazarlamasını yaparlardı. aynı benzin tasarrufu sağlayan katkı maddeleri gibi.

yüzüklerin efendisi battle of pelennor fields
kuşatma diyorsan kingdom of heaven
ayrıca 300'ün ilk savaş sahnesi.

saving private ryan

braveheart

orduların birbirne girmesi diyosan 300ün üstüne yoktur sanırım. eskilerden braveheart ki bunları izlediğini varsayıyorum. baska da aklıma gelmiyor.

gladiator da var

Diğerlerine ek olarak, SERGEİ BODROV'un Cengiz Han'ın hayatının ilk yıllarını ve ilk zaferini anlattığı MONGOL'u öneriyorum.

Cengiz Han ile ilgili, güzel bir kaç film daha var. Onlara da bak istersen. Attila, Büyük İskender, Hannibal ile ilgili fimlerde de, istediğin gibi sahneler var. Seyretmediysen eğer.

300 diyorum. lotr'da da miğferdibinde gandalf ve ordusunun ortama dalışı güzeldir.

süt kardeşler

jason statham'ın ultra dandik ama görsel olarak güzel epik bir savaş filmi vardı 2-3 yıl önce gösterime giren ama adını hatırlayamadım şimdi. (jason statham ne alaka di mi)

gladiator başlangıç sahnesi+1,
kaç kez izlediğimi allah bilir.

www.youtube.com

akşamı için fikrim yok ama sabah kesinlikle yürümem. çünkü ben enerjisi öğleden sonra yerine gelen bir insanım. sizin en enerjik olduğunuz zaman dilimi hangisi? bence buna göre karar verin.

Arada sırada, güzel havalarda dönüşte yürünür de, giderken 1,5 saatin üzerine tüm gün çalışmak (yüksek tempoda çalışıyorsanız) yorar.

Bütün gün oturarak çalışıyorum. Grafik Tasarımcıyım. Yaş 29..?? :)

yürüdüğün ayakkbını işbaşı yaparken değiştirsen ayak sağlığın açısından iyi olur. iş yerinde giyeceklerin çantanda olsun. onun dışında haftada 3 günden fazla yürümek o mesafede yorar adamı ama kafadan bi 10 yıl ekle ömrüne :)

haftada 1-2 kez en azından dönüşlerde yürümeyi deneyebilirsiniz. baktınız bir problem yok sayıyı artırırsınız.

Bisiklet var ama bacaklarım zaten kaslı olduğundan şişsin istemiyorum. Yürüyüş konusunda ısrarlıyım..sağol.

erenköy-koşuyolu çok iddalı bir mesafe. göztepe köprüsü- erenköy daha bi mantıklı.

zaman kaybı. günde 3 saat yürünür mü kuzum? en iyi yol bisiklet, olmadı scooter, en olmadı elektrikli bisiklet miydi öyle bişiler vardı. hayır paten bile olur. ama sporcu idmanı gibi günde 3 saat ne oluyor? yemin ederim 3 ay sonra o mesafeyi hafif koşarak, bi 3 ay sonrada bildiğin at gibi koşarak gidip gelirsiniz bu idmanla. akan giden zamana yazık.

Güzel kardeşim,

Hayat dozunda güzeldir, her şey dozunda olduğu sürece anlamlı ve değerlidir. Yani zehir miktardadır...

Sen sabah vakti, fiziksel ve zihinsel enerjinin dorukta olduğu saatlerde tüm enerjini bacaklarına yoğunlaştirirsan gun icindeki zihinsel verimin ne halde olur bi dusun hele. Spor yapacagim diye yorgun bir sekilde ise gitmek ne derece anlamlidir kardesim?

Ha dersen ki sabah iki durak once iner is yerine yuruyerek giderim, acilirim, zinde olurum... "Eyvallah kardesim" der gozlerinden minciklarim. Yok ama ben 8,5 km yolu sabah vakti henuz tasaklarim bile serinlemeden yuruyecegim dersen de "Allah islaj etsin" der yoluma bakarim guzel kardesim...

Bunu boyle bilesin...

oha asla ve asla yapmayacağım bişey
ama sen "acaba?" demiş olduğuna göre yapabilme ihtimalin de var
e dene bi kere, baktın oluyo, devam edersin?

koşuyolundan - göztepe köprüsüne araçla, ordan yürümek +1 diyorum ben de, duruma göre değişir mesafe sorasında.

ben olsam ancak yarımşar saati yürürüm sabah-akşam. veya en fazla sabah otobüse biner, akşam yürürüm. sabah-akşam yürümek hem yorar, hem zaman harcatır. part time çalışsam belki...

koşuyolundan acıbadem caddesi, dörtyoldan hasanpaşa, ordan minibüs yolundan dersek... yürünür bu yol. sabah akşam değil ama. ya sabah ya akşam. iyi de gelir.

sabah yürümeyin de akşam olabilir. tabi ayakkabı değiştirmek şart. akşam da yürüyebildiğiniz kadar yürüyün. yorulunca binin otobüse.

motor al bi tane..kasma hiç

terler insan yahu. dönerken neyse de sabah terli terli takım elbiseler içinde hoş olmaz.

memlekette var mi bilmiyom ama benim oldugum yerde foot-spa denile bi aletler var. beyle icine su dolduyon, ayaciklari da icine sokuyon, tiresim, kizilotesi isik, isi ve hava ile (jakuzi gibi) masaj gibi bisey yapiyo. ucuz da biset alet. gunluk kullaniyorum isten geldikten sonra bi yarim saat. cok eglenceli, biraz fazla ses cikariyo ama deger. istersen icine sampuan, banya sonrasi yagi falan biseyler de atarsin, mis.

iş gereği bütün gün oturan bi insan olduğum için, akşam eve gidince önce spor yapmaya çalışıyorum iklim izin verdikçe kan dolaşımı artsın diye, bir de akşamları otururken ayaklarımı mutlaka yüksek bir yere koyarım. evet belki senin beklediğin tavsiyeler değil bunlar krem falan ama kan dolaşımı ihmal edilmemesi gereken bir konudur...

ayaklarını haftada bir iki kez tuzlu ilik suya sokabilirsin. günlük olarak da lapitak krem kullanabilirsin.

www.all-guitar-chords.com

tablolar da var, sanıyorum guitar pro da gösteriyordu.

~ www.ultimate-guitar.com

bu sitede akorların isimlerinin üzerine geldiğinde şema olarak çıkıyor ayrıca perdelerde.

bir akoru onlarca farkli pozisyonda calabilirsin gitarda ayrica.

birbirine yakın pozisyonlarda olur genelde. gitarcıdan gitarcıya değişir. ayriyeten parçada sesi duyarak da fikir edinebilirsin. mesela bence dediğin akorlar hangi parçada geçiyor bilmem ama birinci pozisyonda çalınıyor muhtemelen.

Ben bunaldığım zaman spor yaparım, işe yarar genelde.

kendi sikintilarini unutturmasi icin buyuk sorumluluklar al. baskalarinin derdiyle yan biraz.

spora ben de katılıyorum. bunaldığın zaman hans zimmer'larını telefonuna, mp3player'ına falan at, çık şöyle bir 40-45 dakika koş (ya da yürü). ne sıkıntı kalır ne stres.

eski usül çizgi film seyret. tom ve jeri gibi.

isteyin. ben dnr tipi yerlerden aldım birkaç tane. mediamarktı bilmiyorum ama farklı olmasa gerek bu konuda.

rica ederseniz mağaza müdürlerine falan soruyorlar eğer onun orada durma süresi varsa ya da eleman kılsa alamazsınız. ama uzun süredir orada duruyorsa zaten onun kalkma vakti gelmiştir. sorun ne zaman kaldıracaklarını, o aralar gidip alırsınız.

@orange coffee

ya onlar koskoca heykeller, dev action figure'ler. kartondan değiller ki. nasıl alıyorsunuz? parasız vermeleri imkansız. fiyat biçseler de dünyanın parasını isterler muhtemelen.

@ Survivorman

büyük ihtimalle toplu dvd alınca vermişlerdir media markt'a eşantiyon olarak. optimum'a haftada bir-iki kez işim düşüyor, bir daha gittiğimde sorarım yine de.

Korku hikayelerinin üzerine tanımam.

Yaprak piştisi oynayın.

Doğal koşullarda oynanabilecek en şahane oyundur efendim.

Nasıl birşey bu yaprak piştisi :)

sayko oynayın sayko dan şaşmayın

sayko iyidir, o olmazsa vampir köylü oynayın. ama kaynaşmak için sayko :)

once -varsa- kompresor ile guzelce sagina soluna hava verilerek temizlenir cogu yeri. sonra klavye tekrar takilabilecek sekilde sokulur, tuslari, kasasi, gorunur neresi varsa bir dis fircasi ile guzelce fircalanir. sonra tekrar kompresor ile efil efil temizlenir. kuru bir bez (mumkunse iz birakmayan, gozluk silmek icin kullanilan turden) ile guzelce silinir, tuslari takilir vs.
daha ne olsun?

eskiden taekwondo yapmış biri olarak tavsiye edebilirim. temel kısmı uzun sürüyor vücudu forma sokuyor. refleksleri hızlandırıyor. bize mavi kuşaktan sonra yakış dövüş teknikleri de göstermişti hocamız ama her salonda aynı mıdır bu durum bilmiyorum. onun dışında şuanda bir uzak doğu sporlarına başlayacak olsam juijitsu seçerdim. çok hoşuma gidiyor. :D

krav maga'ya da bakmanı tavsiye ederim (: onun dışında wing chun'u öneririm yumruk yumruğa savunma için =) ya da hem vuruş hem tutuşlar içeren bi dal olarak jiu jitsu iyi olabilir =)

jiujitsu yu bilmiyorum. aikido ve wing chun diyicem ama yaş epey ilerlemiş.. boks un llah ne verdiyse dalınan versiyonuna kickboks la tekvando deniyor.. yani siz bilirsiniz ama tekvando ile kickboks olabilir..

Merhaba,
Şimdi birileri muhakkak ayar verecektir ama ben doğru bildiğimi yazayım:

Uzakdoğu savunma sporlarının hiç biri doğrudan sokak döğüşü için değildir, böyle bir amaçları da yok zaten. İddiaları "sağlıklı bir ruh ve vücut" şeklinde özetlenebilir. Sydıklarınız içinde Kick box haricinde hepsi savunma sanatıdır, kick box'un ne olduğunu ben anlamadım zaten bunca yıldır.

Eğer sabrınız varsa ve sahih bir şey istiyorsanız iyi bir salonda iyi bir eğitmenle kick box haricindeki hepsi sizi forma sokar, kendinize güveninizi arttırır, iyi hissettirir. Yok eğer "sabrım yok ve ben kafa göz dalacağım" diyorsanız en kısa yol krav maga'dır. Krav Maga savunma sprou filan değildir, bence spor da değildir. Ancak en kısa zamanda en etkili döğüş tekniklerini öğretebilir.

Bir de Jet Kune Do var, ben krav sonrasında bir müddet iyi bir hocadan çalışma imkanı buldum. JKD krav kadar sert değil, ve diğerlerinden daha fazla döğüşe odaklı. JKD Bruce Lee'nin tekniği ve Bruce Lee kesinlikle bir sadece sinema oyuncusu değildir.

Biraz karışık oldu ama:
1. JKD, hem vücudunuza hem ruhunuza iyi gelir.
2. Krav Maga: Sadece vücudunuza iyi gelir. Biraz gerer adamı, öyle "iç huzuru" iddiası yoktur. Ama sokakta çok etkilidir.
3. Diğerleri (bence) birbirinden çok da farklı değil sokak döğüşü dediğiniz şey için. Sabır gerektirir.

Not: Sokak döğüşü nedir tam bilmiyorum, son on yılda sadece bir sokak kavgasına karışıp temiz bir dayak yemiştim. 10 yılda bir işime yarayacak bir şey için haftada 2-3 gün bir dojoya zaman/para yatırımı yapmak çok anlamlı değilmiş. Şimdi böyle düşünüyorum. Bir dayak daha yeyip 10 sene bekleyebilirim. Ama vücüt sağlığı çok önemli. O yüzden sizi döğüşte değil de hayatın genelinde zamanın etkilerinden koruyacak disiplinlere yönelin bence. O da sizin ruhunuza hitap edecek olandır. İzleyin, hangisi hoşunuza giderse onunla başlayın. Daha da önemliisi bırakmayın, bırakmayın, bırakmayın. Yarım bıraktığınız her şey kendinize güveninizi azaltır. Yurdumda iki ay minderde zıplayıp sokağa "Bruce Lee" pozlarında çıkan ve temiz dayak yeyip oturan tiplerle dolu.
Dayak atmak yemek mesele değil bence, 50 yaşında sağlıklı bir kalp ve vücutla girebilmek önemli, ki herhangi bir uzakdoğu disiplininde sabretmeniz bunu %90 garantiler.

Bu konuda ahkam doğrayacak kadar vakit geçirdim minderde. Zamanın etkilerini hissedecek kadar da yaşım var. Hakkaten, bir noktadan sonra kavga döğüş anlamını yitiriyor, ama bu vücut hep sizinle kalıyor. Ona iyi bakmak lazım.

kraw maga yı gördük mavi marmara baskınında=) traş maga o salla onu bence=) wing chun rulez=) ip man styla

ving çun derim. güce dayanmaz, seri yumruklara dayalıdır. aikido'daki gibi zilyon tane eklem bükme hareketini ezberlemeye gerek yoktur. aikido bunlar içinde kesinlikle sokak dövüşüne en az uygun olanı. felsefesi var, estetik, güzel spor vs. tamam ama amaçsal açıdan uzmanlaşması çok uzun sürüyor ve aikido'daki bir hareketi yapana kadar ving çuncu onu yere sermiş oluyor zaten. bir de ving çun öğretilen yerlerde bıçağa karşı ve bıçaklı (eskrima) dövüş de öğretilir. ving çun'da belli bir seviyeye gelmek 1-1,5 gibi kısa bir zaman alır. hadi işin doğrusu, kik boks ve boks bilen adamlar da karşısındakini hemen yere serebilirler, kabul. ama ving çun'daki keyif, sportif açıdan faydaları vs.? üstelik kik boks'taki gibi ekstrem tekmelere vs. gerek yok. hem ving çun'da diğer dövüş sporlarının aksine 5 farklı konumda birden dövüşmeyi öğretiyorlar. yani bu şu demek: diyelim kimi sporda sadece ayakta dövüşü öğretir (boks), kimi ayaktan alıp yere sermeyi öğretir (jiu jitsu) vs. ving çun yere düştüğün anda bile savunmayı öğretiyor. ama dediğim gibi boks ve kik boks da adamı donanımlı kılar. yine de ben ving çun derim.

muay thai ve k1 kick boks maçlarına çıkan bir sporcu olarak naçiz önerim:

öncelikle wing tsun denilen saçmalıktan uzak dur. (bkz: wing tsun/@tekosin) havalara sokarlar adamı sonra kepaze olursun sokakta.

jiu jitsu ve judo iyidir, ancak sokakta işine yaramaz. asıl güçlü tarafı yer dövüşüdür ve sokakta birden fazla kişiyle kavga ederken yere yattığın anda iptal olursun.

aikidoyu öğrenmen çoooook uzun yıllar alır.

kick boks fena değildir ama diz ve dirsek vuruşu olmadan eksik bu bir, ikincisi de boksu zayıf öğretiyorlar çoğu klüpte, o yüzden sıkıntıya girersin. camiası da çakal çukala doludur.

tekvando iyidir ama bizim milli tekvandocu arkadaşlar kavga ederken komik duruma düşüyorlar, daracaık yerde birbirlerine tolyo falan çıkarmaya kalkıyorlar, rezillik. yanlış anlaşılmasın, ben tekvando idmanlarına hala seve seve katılırım boş vaktimde ama salt tekmeye dayalı bir spor profesyonelleşmedikçe çok işini görmez.

krav maga'yı öğren diyen arkadaşlar iyi diyor hoş diyor da, türkiye'de krav maga öğrettiğini iddia edenlerin hepsi balon ve inanamayacağın kadar pahalı veriyorlar dersleri sanki çok büyük ustalarmış gibi. üstelik spor değil, o da aklının bir köşesinde olsun. keza ninjutsu da öyle japonya'daki gibi falan öğretilmiyor türkiye'de, üstelik iyi ustaları da hiç duymadım türkiye'de.

muay thai ayakta yapılan dövüşler için en iyisidir, ancak bu yaştan sonra ciddi olarak yapacaksan bol hasar alabilirsin. ne seçersen seç, en azından muay thai'nin diz ve dirsek tekniklerini öğren, dar yerlerde yapabileceğin en düzgün teknikler bunlardır.

savate da temizdir ama türkiye'de öğreten aktif olarak tek spor klübü bartın'da.

özet geç lan dersen: tavsiyem boks. en kralıdır, öğrenmesi daha kısa sürer ve sokakta öyle saçma salak wing tsun hayalleriyle, kafaya atamayacağın tekmelerle, adamı yatırmayacak kaval vuruşlarıyla uğraşmadan tertemiz sopalarsın. üstelik vücudu ciddi olarak en forma sokan spor da budur ki ben de ilk boksla başladım, hala o idmanlardaki zorluğu hiç birinde görmedim. son olarak da boks camiası genelde çok temizdir.

disiplin kuruluna.

ahaha, ne de olsa sozlukte degiliz; kotuleyemezsiniz de bu yazdigimi. nihaha

Her şeye rağmen aikido derim, tam manasıyla öğrenmek uzun zaman alır.
aikido da yaş, boy, cinsiyet gibi etkenler sorun olmaz

hdd olsun,sony olsun.

evet yüklenebilir. hatta direk snow leopard bulup indirin internetten onu yükleyin bişey olmuyor.

dreamveawer veya benzeri bir programla under construction resmini html sayfasının içine koymak lazım. gerçi notepad'le de yaparsın ama hiç tecrübesi olmayan için dreamveawer daha kolay. adını da default.html koyman lazım dosyanın.

sonra filezilla gibi bir ftp programı indirip kur. filezilla ile sana verilen ftp şifreleriyle hosta bağlan. resmi gömdüğün html dosyasını upload et. tamam.

index.html yap
içine bu resmi koy
hem resmi, hem index.html i upload et

Boyle sorarsan, evet, benziyor o dedigine...

subliminal reklam olabilir pekala :))

hiç dikkat etmemiştim evet benziyomuş

kadınlar için tasarlanan bir objenin fallik olması neden şaşırttı ki sizi?
hep böyle bu.
hatta sanıyorum tasarımda, reklamcılıkta öğretilen bir konu.. değil mi yoksa?
japonlarda bayramı bile var.
moneypennydd.files.wordpress.com

www.genderads.com

(kediebesi yine baltalık yaparken yakalandı :P)

reklamların olayı bu. aslında sadece reklamların da değil günahını almayalım yani. koca gökkafes gibi bir örnek varken bunlar bana çok çarpıcı gelmiyor :)

evet sasırtmasın, kediebesinin söylediği gibi reklamcılık derslerinin hepsinde öğrendiğimiz, reklam projelerinde de uyguladığımız şeyler bunlar.

ama erkekler için olanı?

www.rexona.com.tr

"hiç de memeye benzemiyor" - kibritsuyu, 2010

@kibritsuyu
fallik objeler sadece kadınlar için çalışmaz. :)
o zaman calvin klein niye büle reklam yapsın deel mi ama?
www.parfiumionline.com

ayrıca rexona erkekte de ince bel durumu var. direkt kadın bedenine gönderme bu fallik değil.

Önerim .mkv olan ve belirli grupların yaptığı ripler eğer filmleri söylersen belki alternatif link bulabilirim

Eğer m-1080p ise biraz kısılmış halleri olur.
Normal 1080p'ler 8 küsür gb çünkü.

Robocop 1987

Braveheart 1995

Gladiator Extended 2000

Aradıklarım bunlar...Avatarı indirdim ama büyük de buğulu buğulu görüntü bilmem anlatabiliyormuyum?

arada bende kaynayayım izninizle.

avatarı ben de indirdim 1080p olarak 20 gb üstü ses öndenmi arkadan mı geliyordu anlamadım bi dandik olmuştu filmin orjinali böylemi?

her 1080p bluray olmuyor. mkv uzantılılar "rip" oluyor. Bluray yazıyolar cunku rip yapılan kaynak bluray oldugundan. Bir full bluray film 8gb falan da olmaz, en az 25gb civarıdır 50 e kadar yolu var.

bu m2ts bluray uzantısıdır. dvd nasıl .vob ise.

@rahmi pinkfloydoglu

senin başına gelen olayın sebebi de sisteminin yetersiz kalması. orjinalinde tabi ki öyle değil.

@Saiko Teşekkürler ;)

mitolojiden (özellikle yunan) ve doğadan esinlenebilirsiniz.
mesela regina (kraliçe arı gibi)
bombus desen karizmatik olmüyür.
hem üretken hem cesur bir hayvan düşünün, aklıma ilk olarak arı ve karınca geliyor. sonra bunun en karizmatik şekilde söylenişini bulun :)
dişil mi eril mi olmak istediğinize karar verin filan mesela... daha oturaklı bir isim olur.
bişi önermektense madem reklamcısınız size beyin fırtınası yolları açmak istedim.
kültüre önem veriyorsanız daha bu topraklara yakın durun
ama yurtdışı ile iş yapmak istiyorsanız onlara manasız ya da küfürlü filan gelmeyecek isim seçmek lazım filan.
yoksa aklıma ilk gelen isim "zort" idi :)

"ajans megafon"

megafon yüksek sesle duyurmak eylemini akla getiriyor. müşteri çeker bence.

"Kendine isim bulmakta zorlanan ajans benim markama ne katar ki"

madem alabildiğine dinamik, atak bir isim düşünüyorsunuz ve madem reklam şirketisiniz, kapitalizm ve tüketimi çağrıştıran ukala bir isim bulabilirsiniz. "more and more" diye bir ajans duymuştum yıllar önce (mağaza olan değil), gayet güzel bi isimdi bence. dikkat ettiysen aklıma bir isim gelmedi, sadece seni oyalıyorum :)

bu arada mitolojik isimler bence bir reklam şirketi için çok hantal kalır.

eheheh ben olsam bi tek plainwalker ın cevabına tik atardım hehehhehe cuk

Reklam ajansları fikirleri kendileri bulmuyorlar, genelde "bulduruyorlar" :))

Sizden de birkaç öneri gelse şu yoğunlukta kötü mü olur ayrıca?

Sonuna /İstanbul gibi klişe bir şey koymayın da ne koyarsanız koyun hocam. Bi de yaban ellerde, Mesela Amerika'da hiçbir ajansın ismi havalı ve yaratıcı değil. Ortaklar soyadını koyuyorlar isim olarak. Soyadlarınız Şahabettinoğlu filan değilse bence soyadınızı koyun. Ya da Alametifarika örneğinde olduğu gibi işinizle ilgili bir şey koyun.

kardeşler reklam ajansı :D

bostanci e5'e yakin sporium var, kucukyali'ya dogru giderken (tunele dogru) yanyol uzerinde.

sporium iyidir güzeldir piyasadır bu dediğiniz erşey içinde vardır. ücreti yıllık 1500 tl civarıdır.

caps ler kurbaga olmus, onu duzelt bi bakalım.

kalıbı diske yazdır diyip, rar dosyasını hedef gösterin direk.

Sonunda yazdırdım diske. Ancak restart ettiğimde neden kurulum başlamıyor? Boot etmiyor olabilirmi? Ne yapmak lazım?

kalıbı diske yazdır/burn image ile yazdırıyorsun. sonra restart ederken f12 ya da f8 mı ne boot menuye gecmen gerek. orda cd/dvd rom dan boot et diyorsun o zmn baslıyor kuruluma.

ya da vista boot etsin, bilgisayarım ->cd/dvd rom a tıklayınca kurayım mı diye soran ekran cıkacaktır.

Winrar ın başlığına bakarsan zaten rar dosyası değil iso. Anlatılmış zaten kalıbı yazdırıp kuracaksın.

en sağlamı(orjinal almak dışında) git korsandan bir win7 cd si al.

mesaj attım.

adı biography of a corpse: the body farm
örnek video : www.youtube.com

yok yanlis hatirlamiyor, curumeyi ele alan bir belgeseldi ve survivorman'in belirttigi seylerin tamami yapiliyordu.

en berbati da; ormana salinan adamin kulak delikleri, burnu, agzi vs her yerinde milyonlarca beyaz kurtcukun kaynamasiydi. boghh

Ben izledim o programı.
Bir araştırma kurumuydu galiba. Kocaman bir bahçesi vardı, bahçenin çeşitli yerlerinde de çürümekte olan cesetler. Her ceset için değişik şartlar hazırlamışlardı. Tam katırlamıyorum ama kimi nemli toprakta kimi ağaç yapraklarının üzerinde filan. Özellikle adli tıp uzmanları faydalanıyordu. Bir ceset hangi şartlarda ve ne kadar zamanda ne değişikliklere uğrar diye. Ölüm zamanının tespit edilmesi için. Genellikle kimsesiz kişilerin cesetlerini kullanıyorlardı. Aslında cesetleri fazla detaylı göstermiyorlardı. Bir tanesi hariç. O cesedin sahibi ölmeden önce vücudunu bu kuruma bağışlamış ve her türlü kullanım için izin vermişti. Tüm çürümeyi tüm detaylarıyla göstermişlerdi. Hatta işleri bittikten sonra iskeletin kafasını ayırıp (ki bu sahne çok bence çok acıklıydı, bir kadın geri kalan dokuları kesiyordu unutmak mümkün değil) aynen anlattığınız gibi kaynatmışlardı(üzerindeki doku kalıntıları temizlensin diye). Sonra o kafatası merhumun isteğine uygun olarak bir tıp fakültesine öğrenciler faydalansın diye hediye(!) edilmişti.
Ölüm tarlaları değil de ceset tarlaları diye hatırlıyorum.
Öff! Amma çok ceset dedim bir paragraf yazıda.

Kesin hatırlayabildiğin bir yer olursa iyi olur çünkü yer aramakla zaman kaybetmek istemiyoruz. O nedenle biraz da acil oluyor.. tarif edebilirmisin?

Biz geçen hafta gittik, otellerden iyi hizmet alırsınız. Zaten küçücük yer, paranız çoksa gidin. Öle çatur çutur da mangal yaptırmazlar. Eti alıcan ordan masa donatıcan. Sev beni seveyim seni durumları.

paranız varsa gidin adım başı istediğiniz yerlerden var:)

www.navige.com

olabilir mi?

Dns ayarlarına girin ve siz Dns lerden 1.sine " 4.2.2.1 " yazın tamamdır.Her site açılır ondan sonra.

(bkz: zıpçıktı cafer) olabilir.

American white shepherd.

erenköy'den sadece kadıköy'e otobüs var sanırım. kadıköy'e gelip, metrobüsle şirinevler'e kadar gelebilirsiniz. şirinevler'den de güneşli otobüsüne binebilirsiniz. ya da minibüs veya taksi yapabilirsiniz bu noktadan sonra.

hızlı versiyon

bostancı - bakırköy (deniz otobüsü)
bakırköy'den taksi (20 lira civarı yazar)


veya

kadıköy- yenibosna (metrobüs)
yenibosna'dan taksi (20'den az yazar)

veya mecidiyeköy'den otobüs güneşliye

metrobüsle yenibosnaya geldikten sonra minibüs de kullanabilirsiniz çok yazmasın derseniz.

sadece gecikme zammı uygulanır.

canının istediği kadar geciktirebilirsin. arabayı satmaya çalışmadığın sürece problem olmuyor. ama 610 liraya iyi faiz biner.

(bkz: ahmet şerif izgören)

linuxler icerisinde en kullanici dostu en bi rahatidir. wireless disinda herhangi bir sorun cikardigini gormedim. sizin sistem de masaustu olduguna gore herhangi bir sorun cikacagini zannetmiyorum.

oyunlarla alakan yoksa iyidir.

ubuntu kur, sonra compiz-fusion filan. birkac ay sonra hevesin gecer zaten.

o sisteme yazık ama.

Seninki gibi bi sisteme gerek yok kasıldıgını sanmıyorum ama windows 7 hızlı cevap veren bi sistem olmus ona geç daha iyi olur . Ubuntunun görselligi ayrı tabi yapabildikleri . Ubuntu biraz ugraştırır bi film izlicek olursun codec bulcanda yüklicende ugraşırsın. Her şeyde bişey çıkartır sürekli kodlarla ugraşmak zorunda kalırsın. fakat görsellik istiyorsan geç tabe hele compiz-fusion oyna çok zevkli :)) ben 2 işletim sistemi kullanıyorum. İnternette dolaşırken müzik dinlerken sırf görselligi yüzünden ubuntu yu kullanıyorum .

windows uğraştırır sinir eder ama kullanıcıyı da rahata alıştırır...
ubuntu'ya geçince bunu unutmaya hazır olmalısın, yok sürücü yüklenecek, iki ayar verilecek; hop aç komut satırını, yaz babam yaz...

windows'ta iki tıklamayla halletmeye alışmış bünyelere göre değil pek.

Vista yerine çadır kursan olur. Yani öyle ya da böyle Vista'dan kurtulmak en güzeli. Ama mesela Vista yerine neden Ubuntu kuruyoruz? Yani buradaki sıkıntı, sorun, amaç ne tam olarak? Bir de böyle bir donanım benim bildiğim kadarıyla ya profesyonel amaçlarla (render'dir, video işlemedir, DAW'dır vs) ya da oyun oynamak için kullanılır. Ubuntu bu iki amaç için de dert demek.

gecikmis bir cevap olacak ama ilk once virtual olarak kurun bi deneyin. eger ihtiyaclarinizi karsiliyorsa, sorun cikarmiyorsa ve begendiyseniz normal olarak kurarsiniz. yada dual boot yapin ikisini de kullanin

ben ales için hiç hazırlık yapmadım. zaten zor bir sınavda değil. çok ters koşullar bir araya gelmedikçe 70in altına düşülmüyor. yaş sınırı da yok. istediğin yaşta girebilirsin.

bence ales hazırlık kursuna gitme. gecen senelerin çözümlü çıkmış sorular kitaplarından al ordan çalış boşuna para verme.

tasari yada karacan fiyatlarina bakip karar verebilirsin.

Selamlar,
Özel ders almayı düşünürsen 0555 5644930
İyi çalışmalar

herşey şurada gördüğün gibi: www.youtube.com

mario portuguez, dave lombardo, romain goulon dinle.

bir de şu var: www.youtube.com

dinlediğim en hasta davul riffleri;

death - destiny
slayer - season in the abyss
Suffocation - Infecting The Crypts

batı ataşehir palladium cinebonus u tercih edebilirsin. burger king'ten menü ve sinema biletini 17 lıraya alıyorsun.
salonuda oldukça geniş ve güzel.

nautilus da iyidir

nautilus real3d, istinye park'tan daha iyi olduğu söyleniyor.

cinecity trio (hillside), gözlükler süper, gözü yormuyor, koltuklar rahat..

paladium iyidir iyidir

wordpress dene superdır

burda gördüğüm kadarıyla dini birşeyler yazmaya korkuyor birçok kişi.
alaya alınma korkusuyla; ki bu yüzden bende yazmadım birçok soru, neyse..
musallat muhabbeti var arkadaşım, tabi bunu inandığım için söylüyorum; inanmayanlar binbir türlü taşak geçer tabi.
cinlerde de müslüman olmayanlar musallat oluyor; ha nasıl oluyor dersen onu mutlaka daha yetkili birine sor derim. -bir kaç bildiğim ve kuzenimin yaşadıkları var da, uzun biraz-
cin çağırma seansında imana gelenler için şöyle birşey diyebilirm, inananların söylediklerinin doğru olduğunu görünce o seanslarda, yıllardır taşak geçtiği olayların gerçekleştiğini görünce inanıyorlar tabi ne olabilir ki.
bu seanslarda uydurma düzenekler de var, olmayanı da. ama gerçek şu ki öbür dünyanın kanıtı; niye mi? bir kitap ve o kitapta ne yazılıysa o var çünkü.
çok yardımcı olamadım biliyorum,
kafan karışıktı bende karışık cevapladım, taşak geçenler buyursunlar :)

Uğraşmayın böyle işlerle onlar farklı alem biz farklı alemiz. Rahatsız etmenin ne anlamı var.

Musallat dediğimiz şey ruhsal bunalımdır aslında. Panikatak mesela. :) O ruh çağırma seansları da bildiğin Deyvid Kapırfiıld numaraları aslında. İlizyon hepsi.

aslında bu kadar kafaya takarsanız halüsinasyonlar görebilir, gerçek olduğunu zannedebilirsiniz.

cinler Kuran'da birçok ayette geçiyor, mesela enam suresinde, araf suresinde... cin çağırmanın gerçek olduğu söylenir, hiç çağırmadım, çağırmam, çağırandan da uzak dururum, çağırmanızı da tavsiye etmem. beşerin şerri bana yeterken bir de görmediğimin şerriyle uğraşmak mı Allah korusun...

Yaşanılan daha doğrusu yaşanıldığı iddia edilen bu tip hiçbir şeyin doğru olmadığını garanti ederim.

cin demeyin 3 harfli diin o zaman musallat olmazlar=) (şakamızı yaptk şimdi ciddyet öhöm)
bi kere müslümansanz ve inanmıyorsanız cinlere, zaten imanınızı sorgulamanız gerekir. kuran da cin suresi diye bişi var, bırakın diğer ayetleri, hadisleri. bunlara rağmen inanmıorm ööle şeylere dien ve müslmanım dienler bi sktrsin. ateistseniz zaten hiç bişiden korkmanıza gerek yok naslsa bişeye inanmıyosunuz. sizi ancak elektrk çarpar=)
ha bu arada "yek yaa ööle şeyler cemaaat bilmem ne" diyenler de kendilerini ne sanıyo acaba? yani algılarınız çok mu yüksek de her canlıyı her olguyu algilayabileceğinizi sanıyosunz? ulan köpekler sizden daha iyi koku alıyor, şahinler daha iyi görüyor vs vs. algılarımız her trlü canlıyı algılayablcek kadar açık diil.

@alıntı Survivorman Basit bir anlatımla, hiçbir halta inanmayan bir adam cin çağırma seansına katılıp yaşadıkları karşısında imana gelebiliyor..

Ama mesela kuran'da cin,büyü vs. gibi işlerle uğraşanların yatacak yeri yok gibisinden ayetler var. Diyelim ki bu insanlar bu işlerle uğraşıyor ve bunları bizden daha iyi biliyor, o zaman neden hala bile bile bunu yapmaya devam ediyorlar? korkmuyorlar mı? Neye güveniyorlar?

www.lahuti.com detaylı bilgi için buraya bak ama bence inancın ne olursa olsun bu konulara ucundan da olsa bulaşma.

müslümansanız sizin için cin vardır. yoktur demek dinden çıkarabilir adamı bunu yazın bi kenara.

ben inanan bir insanım. ben çocukluğumdan beri ,ilk hatırladığım 7-8 yaşında belki de daha ufaktım, klozete tuvaletimi yaparken tüpün üstünde oturan kafası babamın yakın bir arkadaşının kafası olan bir çocukla konuştum iki cümle. sonra o kayboldu. bunu izleyen dönemlerde yılda bir iki kere hep böyle şeyler gördüm. babam çok dindardır. hep dualar okudu, bana da ezberletti. bundan iki yıl önce gördüğüm şeyler arttı o kadar ki haftada bir görmeye başladım. genelde ufak çocuklar görüyorum ama kafaları tanıdığım insanların kafası şeklinde oluyor. sonra başka sebeplerden ötürü psikoloğa gittim ve bana paranoid şizofreni tanısı kondu. şimdi günde 3 posta ilaç yutuyorum. bahar ve yaz zamanı sınırlarımı zorlayacak şeyler görüyorum. şimdi ben 7-8 yaşından beri halüsinasyonmu gmrüyorum_? başka bir deyişle ben 7-8 yaşından beri şizofrenmiyim_? elbette hayır. bu hastalık genelde 40 yaş üstü bireylerde çıkan bir hastalık. ee o zaman o gördüklerim neydi_? cinmiydi gerçekten_? açıkçası bilmiyorum.

ters ayak falan ben o muhabbetleri ilk defa lisede duydum. gördüğüm şeylerde de öyle bişi yoktu. bilmiyorum insan neden korkarsa o şekilde gözükür die biliorum ama ben küçük çocuklardan korkmam pek :D.

musallat olabilirlermiş insana. şöyleki bizim şarlatan dediğimiz cinci hocaların bir kısmı bunlar ile iletişime geçebiliyorlar. bu sadece adam istediğinden değil, cinin kendisi de istediğinden olabiliyor. cinler insanlar gibi değil deniyor kuranda. onlar istedikleri yere anında gidebiliyorlar, geçmiş hakkında her türlü bilgiye ulaşabiliyorlar.zaten bu şarlatanlar, falcılar geçmiş hakkında böyle bilgi sahibi oluyor deniyor. geleceği bilmesi mümkün değil. off musallattan nereler geldim. neyse musallat olması cinleri hareket ederken melek gibi düşünün. istediklerini yapabiliyorlar. ama düşünce biçimi olarak insan gibi. kendi iradeleri var. ve insan gibi aşık olabiliyor, kızabiliyorlar. musallatın temelinde bu iki his yatıyor genelde. cini kızdıracak bir hal veya hareketiniz, aşık edecek güzelliğiniz onu başınıza sarıyor.

bunlar kuran kurslarından, babamın, dedemin anlattıklarından aklımda kalanlar. daha başka soru varsa bildiğim kadarı ile cevaplamaya çalışırım.

mpeg den emin değilim ama Minton işini görür en son 70 lira filandı. disk pek seçmez

ahanda link buldum sana (mpeg4 uyumluymuş)
www.efirsatci.com

vestel dv serisi en sorunsuzu piyasadakilerin. minton da superdir. ikisini de kullanmaktayım, fakat altyazı sorunu bir tek vestel de yok. midsl 1.svi dosyasının altyazısı a.srt olmazsa gormuyo digerleri. vestelde tum videolar ve altyazilar gorunur, istedigin altyaziyi secersin oynatirsin.

fiyat olarak minton 60-90 arasidir, vestel biraz daha pahalidir, 120-150 arasi. ama degerdir.

Peki o seriden hangisi?

her siki destekliyor diye arkadaşa aldık o minton dan hakkın rahmetine kavuştu iki sene olmadan. ne cd yuvası açılıyor ne usb okuyor ne bişey haberin ola.

sny soundforge

yapma yaziktir

Çizilir ve teflon teflonluğunu kaybeder diye.

Gerçi ilk aldığınızda nasıl temizleneceğiniz anlatan bir açıklama vardır ama ben sizin şu sorunuzdan sizin bu konularla pek ilgili olmadığınız sonucuna ulaşıverdim birden. İsterseniz, eğer bilinen markalardan falan değilse, çok para vermediyseniz, atın makineye gitsin.

yıllardır makinede 70 derecede yıkarız, hiçbir şey olmadı. hem elde süngerle ovalaya ovalaya yıkamak daha çok çizer. sıcak tazyikli suyla yıkamak niye zarar versin. anne hurafesi bunlar.

deterjan yerine arap sabunu, parlatıcı yerine sirke -tercihen elma daha az kötü kokar- deneyin. nefis sonuçlar çiziksiz teflonlar pırıl pırıl çevre.

ek bilgi: bu teflon denen nanenin çizilmemiş halinin bile çok zararlı olduğunu, avropa'nın da elde kalmış teflonlarını bize kakalamaya başladığını, teflonu tarihin tozlu sayfalarına göndermeye başladığını biliyor muydunuz?

(bkz: psylocke)