Ekşi Duyuru

iar gram altin alin.

gramaltin.com

Malliktan. Korede ağzına maske takma kültürü var mesela. Hava kirliliginden degil direkt sekil olsun diye. Bu da onun gibi bir seydir. Kiz ne kadar ince sesliyse o kadar seksi kabul ediliyor heralde. Beyaz tenlilik gibi.

Maskülen (otokorashii) görünmek için yapıyor olabilirler. Kızlar da daha sevimli ve genç görünmek için yapıyorlardır. Bizdeki bebek gibi konuşan kızlar gibi düşünebilirsiniz.

Ama muhtemelen böyle düşünmemize sebep olan şey, kadınlar ve erkeklerin farklı konuşmasıdır. Kadınlar daha kibar Japonca konuşurken erkekler daha sert, erkeksi dili konuşur. Basit örnek, kadınlar "ben" derken "watashi" kullanır, erkekler "boku".
İki kelimeyi yüksek sesle söyleyince birinde sesinizin daha kibar, diğerinde biraz daha kaba çıktığını hissedebilirsiniz. Yani düşündüm de, Türkçe'de de arkadaşına "kankaa" diyen adamla "canıığğm" diyen kadın da yabancılara belki kalın ses/ince ses gibi geliyordur.

daha güzel oldugu için.
kadınlar narin, erkekler dominant işte, ne güzel
adamların kültürüne işlemiş

eksisozluk.com

yırtamazsın çünkü af mahkumlara çıkıyor, kanun kaçaklarına değil.
bankayı soyduktan sonra teslim olursan ve yatarken af çıkarsa (affın kapsamına da bağlı olarak) belki.

Abi yanlis yoldasin,sayisal oyna,bisi yap,kan alirlar.

Af her zaman belli tarihten öncesini kapsar

bukundugunuz bolgedeki aktif haycan koruma facebook gruplarina ulasirsaniz yardim edecek ve neler yapilacagini bilen insanlar cikcacaktir.

götürebiliyorsaniz üzerinden çok da vakit geçmeden yakındaki bir veteriner fakültesi hastanesine götürmenizi tavsiye ederim. zira köpeğin problemi yürütece vs.e kalmadan çözüledebilir. ihmal yüzünden kendi bacaklari yerine yürütece mahkum etmek çok sağlıklı bir karar olmaz. ama bunun için öncelikle muayene olmasi sart ve bir an önce ! yürüteç en kolayı emin olun. çok geçmiş olsun.

Hukukçu değilim ama mantık yürütüyorum: Banka soyup 10 sene sonra yakalnırsan; büyük ihtimalle çaldığın para için ceza almazsın çünkü banka onu aynen batık kredilerde olduğu gibi zarar gösterip vergiden düşmüştür falan. Ama kamu düzenni bozma vb. suçlardan alacağın suçlar baki kalır.

Suçu işlemiş oluyorsunuz ama aleyhinize kamu davası açılamıyor.

gelmeyen sonucun tarihi değil ki?

gelmemiş olan bimin indirim haftası, ama o indirim haftasına dair broşürler ve ona göre hazırlanmış anahtar kelimelerle ilgili sonuçlar gelmiş. sitelerin kurnazlıkları yani

18 Ekim 2019 yazan tarihi o sayfayı yapan adam yazıyor, google ileri tarihli çıkarmıyor yani.

O sayfanın başlığına 2050 de yazsan görüntülenecek ilgili aramalar ile.

Google aramalarda gördüğümüz bir sayfa, mutlaka o aramadan daha önce üretilmiştir.

o yüzden aslan da çekemiyor zaten. ip ortada duruyor farkettiysen. ip kırıldığı için kimse çekemiyor. daha doğrusu çekebilir ama düz ipi çekmek için 1 birim kuvvet gerekirse bunun için 2 birim gerekiyor. belki başka bir birimdir, 2 olmayabilir.

açı aldığı nokta önemli çizim yaparak açıklamak isterdim ama imkanım yok.

@basond doğru demiş düşününce. aslan ipi kaptırmamak için yana doğru çekmiş. o noktadan aslan rahat çeker ama insanlar çekemez. ip borunun içinde. aslan avantajlı, çakaal.

fatura yetiyor o belge işlevsiz.

fatura kaybolsa o belge tek işe yaramaz mı?

"firma yasal olarak bu isteğimi karşılamak zorunda mı?"
evet.

fatura yetiyor diyen kıçından uydurmuş. hüküm diyor ki;
"(3) Satılan mala ilişkin olarak düzenlenen faturalar garanti belgesi yerine geçmez."


diğer hükümlere ilişkin okuyabilirsiniz, kısa bir yönetmelik zaten.
www.mevzuat.gov.tr

Fatura üzerinde cihazın seri numarssi yazıyorsa kaşe aramayın.zaten cihazın onlardan çıktığı belli 2 ve üstü garanti için fatura itirazı yapacak amatör firma dahi tanımıyorum

Kendim ve aileminki kat kat ve de kat yuksekti.

Tr icin alim gucu simdikinden iyiydi evet.
Ama alim gucunun doviz kuru ile "doğrudan" iliskisi yok.

Lisede puma adidas nike millette ayakkabı vardı yillar 2004 2008 şimdi sen hesabını yap. Yalnız dünyada parasal genişleme varmış o dönem çünkü gelişmekte olan ülkelere para yağıyordu.

Parasal genişleme 2008 krizijden sonra basladi.

dünya bazında yakındı yani o zaman asgari ücret 350 dolar civarıydı hala o civarda ancak türkiyede vergi oranları arttı türkiyedeki alım gücü düştü denebilir.

Besond+1

Asgari ücret venzer dolar miktarındaydı fakat vergiler bu kadar mütecaviz değildi.

Hatırlıyorum, 2010'da hem okuyor hem de biri part-time gibi diğeri de online olarak yaptığım işim vardı. Öğrenci halimle ailemden hiçbir maddi yardım almadan geçiniyordum. Ayrıca gene para biriktirerek 2 hafta kadar İtalya'a tatile gitmiştim, tümünü de kendim karşılamıştım. O zamanki tahmini harcamamı şimdi hesaplamadım, kesinlikle o zamanki kadar rahat ve zahmetsizce yapmam mümkün olmazdı.

Biz bunlari yazarken kopru ve otoyollara %20 zam geldi bugun mesela.
Boyle bir enflasyon da yoktu ornegin.

lisedeyken adidas reebok falan giyiyordum, -duk. şimdi papuçkombinim 3 tanesi 109 lira aq.

Cahillik diz boyu. Kimse sizin alım gücünüzden bahsetmiyor, türk lirasının alım gücünden bahsediyor. Bir insan 10 sene önce zenginken iflas etmiş olabilir bu durumun türk lirası ile ilgisi yok.

Reel alım gücü akp’den sonra arttı bunlar istatistiktir. Ancak 2014 sonrası kişi başına düşen milli gelir azaldı ve potansiyelimizin altına düştük. Son zamanlarda iyice kötüye gidiyor. 2007 yılındaki harcamalarınızı ve şimdikileri düşünün.

O yıllarda öğrenciydim. Tek harçlığım aldığım burstu. İngilizce romanlar Türkçe çevirilerine göre daha ucuz olduğu için İngilizce romanlar alıyordum. Sevdiğim grupların CD'lerini amazon'dan getirtiyordum. İki kere cep telefonu değiştirdim o dönemde, sıkılınca parasını verip yeni bir Nokia alabiliyordum.

Şimdi maaşlı çalışmama rağmen bu bahsettiğim şeyleri öyle rahat rahat, düşünmeden alamıyorum. Hele telefonum bozulur diye korkuyorum.

Öğrenci olarak part time çalışıp aylık 500 lira alıyordum (2008'in parasıyla 400 küsür dolar yapıyor). O paraları biriktirip iPhone alabilmiştim.

2017 Ağustosta 10 bin dolar bozdurup aldığın arabayı 2018 Ağustosta 5.5 bin dolara aliyordun. Dolar 1.2 iken oturduğum evin kirasi 300 kusur dolara denk geliyordu, şimdi aynı yer 150 dolar bile etmiyor.

2007 ekonomi açısından altın yıldı. Yanlış hatırlamıyorsam 2000-2007 arasında türkiye'deki otomobil sayısı 2 katına çıktı. Bu büyük bir gösterge.

Bir açıdan da kırılma noktası. Eldeki sıcak ve değerli parayla, katma değerli ürün üretebilecek tesisler için yatırım yapmak yerine, arabaya ve inşaata yatırdık parayı.

şöyle bir örnek vereyim. 2007'yi filan geçiyorum bak.
2010'da evlediğimde eşimle beraber hiçbir şeyden geri kalmazdık, her istediğimizi rahat rahat yapardık.
şimdi o yıllara oranlar elimize kat kat daha fazla para geçiyor ancak yine de kemer sıkma politikası uyguluyoruz. bunda çocuğun da payı var. ama hanımın maaşını hadi komple çocuğa harcadık desem benim kendi maaşım bile o döneme göre kat kat daha fazla. yine de olmuyor.

istediğin win versiyonu yüklenir anakarta. mesela benim cihazda 2 adet windows kayıtlı. bir home bir de prof. versiyonu. çok alakasız farklı bir versiyon da yüklenip etkinleştirebilir. sıkıntı yok.

anakart değiştirdin veya aktarmak istiyorsun başka pc'ye lisansını. bu durumda microsoft bir kez taşımana izin veriyor. (bu biraz tartışmalı bir konu. açılmış davalar vs. var. ama en son uygulama bu yöndeydi)

yoo yüklenir

ilkokulda okulun mudurunun, kamisa su yurudu mu lan diyip malum organimdan makas almisligi var aga

adam bizi ailecek severdi sayardi. saka maksatli yaptigini da biliyorum yani. baska bi amaci yoktu.

kendi basima gelmese baskasinda bu olayi yadirgarim ama senin anlattigin seyde rahatsiz olcak hicbir durum goremedim

öğrencilerimi çok seviyorum, kardeşim çocuğum gibi sarılasım falan geliyor.koca koca adamlar kızlar bir de bunlar, liseli. ancak öğretmenlik formasyonu sırasında öğretilen bir şey var ''öğrencilerin baş üzeri ve omzu hariç vücudunun başka hiçbir yerine dokunmayın.''. bunu bildiğim ve hem kendimi korumak hem de kimsenin kafasında soru işareti bırakmamak adına her türlü temastan kaçınıyorum. buradaki öğretmenin de en ufak bir kötü niyeti olduğunu düşünmüyorum ama yine de yapmaması kendi adına daha iyi olur.

ana okulundan lise bitimine kadar öğretmenlerim hep yanağımı sıktılar. hiçbirinde taciz edilmedim ya da hissetmedim. ama dediğiniz gibi dünya pisleşti. dikkatli olmak gerek.

Bir öğretmen olarak (eğitim fakültesi çıkışlı, üstteki anekdota ithafen) bana göre gayet normal. ama rahatsız olduysanız öğretmenle özel olarak konuşabilirsiniz

şimdi nasıl sıkıyor?
cinsel taciz değil de nasıl desem.
ohoh yanaklara bak yanaklara yediğin bütün poğaçalar oraya gitmiş gibi şeyler falan söylüyorsa sıkıntı. çocuğun psikolojisi için sıkıntı.
yok düz yanak sıkmasından huylanmak da ne bileyim.
yani temas olmasa daha güzel olur malum kişisel alan diye bir kavramın olmadığı bir coğrafya burası.

Çocuğunuzun bedensel sınırları ve hakları var sizin gibi. Ne olursa olsun istemeden kimse bunları ihlal edemez. Akraba vb ya da iyi niyetli bile olsa yetişkinler buna saygı göstermeli, çocuk da bu sınırların bilincine daha iyi varacaktır.
Şu videoyu mutlaka izleyinyoutu.be

Bu konuda dernekler eğitim veriyor ama Meb'in zorunlu yapması lazım öğretmenlere

Cinsel taciz olarak değerlendirmem. Ama çocuğun kişisel alanını ihlal ettiği açık. O yüzden rahatsız olurum. Ayrıca @kaset +1 insanlar öyle her istediklerinde çocuğa dokunmamalılar. Öğretmeni kibarca uyarmalısınız. Belki sayenizde bilinçlenir biraz.

Size garip gelen bisey varsa gariptir. Bazisi kucaklar oper, hosunuza gider cunku iyi niyetini hissedersiniz. Az da olsa hosunuza gitmiyosa kesin dille durmasini soyleyin.

ben kotu dusunmem.

cocuguma sorarim rahatsiz oluyor musun bu durumdan diye. hayir derse israrla emin olana kadar sorarim.

rahatsiz oldugunu soylerse eger cocugumun da ozguveninin gelismesi acisindan bu konuyu ogretmeniyle konusmasini soylerdim. eger konusamayacak gibiyse ben konusurdum.

sorarim dedim ya oyle pat diyebde sormam cocuk urkmesin. evde otururken onun yanagindan makas alirim severim. ve derim mertcim bundan rahatsiz oldun mu yanagindan makas almamdan? o da cevap verir. sonra eklerim hani gecen gun ogretmenin de makas almisti ondan rahatsiz oldun mu? derim. konuyu boyle acarim ki cocukta bir korku yaratmayayim.

Bizde de öğrencilerimizle herhangi bir acil durumda ilk yardım müdahalesi ve örneğin kavga eden iki öğrenciyi ayırmak gibi şiddeti sonlandırmak amacıyla müdahale etmek dışında temas etmemiz yasak. Ayrıca öğrencilerin fiziksel görünüşleri ve kıyafetleriyle ilgili yorumda bulunmamamız gerekiyor.

Çocuğun yanağını sıkmakta bir alt mesaj var bence, "tatlısın, tombiksin, çocuksusun" vs gibi. Bunlar çocuğun zaten bildiği şeyler olsa da, başkasından duymasına gerek olmayan şeyler. Ben de çok zayıf olduğumun farkındayım ama biri bana "ne kadar zayıfsın" dediğinde "sorduk mu?" demek istiyorum. Bir insana sevgi göstermek için fiziksel olmayan bir sürü yorum kullanılabilir. "bu neşeli halini çok takdir ediyorum," "çok yaratıcı düşünüyorsun," "enerjine hayranım," "arkadaşlarınla çok iyi bir ilişkin var" gibi şeyler mesela.

Ayrıca birine (çocuk da olsa, büyük de olsa) dokunmadan önce "benim konumum, ünvanım veya başka bir özelliğim bu kişinin fikrini tamamen ve korkmadan söylemesine engel olur mu?" diye düşünmemiz gerekir. Öğretmen-öğrenci ilişkisinde yaşça büyüklük, konum farklılığı, öğretmenin not veren kişi olması vs bir çocuğun kendisine "bunu yapmayın" demesinin önünde engel olabilir. O sebeple yanlıştır. Aynı şekilde patron-çalışan teması, ünlü kişi- hayranı teması, fiziksel olarak diğerinden üstün iki kişinin teması vs bu sebeple taciz boyutunu da içerebilir. Dikkat etmek gerekir.

Yanak sıkmak bu bağlamda taciz olmasa da hadsizliktir. Ben olsam çocuğumun öğretmenine de iş arkadaşıma da "fiziksel temas kurmayalım lütfen" derdim.

Ludacris geldi aklıma nedense badem bıyık diyince.

Ja rule da eski biyiklilardandir.

Ar-ge, nanoteknoloji ve inovasyon ve ayrıca patent.

bu arada samsungun kendi islemcisi var, exynos, huawei de kirin mi vardı neydi.

çok çok çok karmaşık ve komplike bir süreç.ayrıca şu an yapacağın bir yatırımla bugün o teknolojiyi elinde tutan firmalar ulaşmak imkansıza yakın.üretim yapabilsen bile maliyet açısından kesinlikle yarıştırmazlar kendiler ile.o yüzden yeni oyuncu o sektöre şu anda çok zor.

patent patent patent. exynos kirin vs denmiş fark etmiyor hepsi amerikan patentli.
huaweinin bu son abd olayları yüzünden kirin üretiminin de sekteye uğrama ihtimali vardı. o derece. kirin huaweinin falan değil yani. temelde gene abd'nin patentlerini kullanıyor. onun üstüne kendi tasarımını kurup işlemci üretiyor. aslında gerçek manada sahibi değil yani o işlemcinin

ayrıca en büyük gpu üreticisi de gene nvdia değil intel sayı olarak. işlemcilerdeki dahili gpulardan ötürü.
son bir ek konuyla ilgili: www.log.com.tr

arm mimarisi bahsettiğim. o da softbank in alt kuruluşu o da japon şirketi olarak gözükse de gene çalışmaları patentleri vs. çoğunluğu abd toprakları içersinde.

buyuk baliklar kucukleri yutarak ilerliyor.

cyrix ve Via mesela. Once Via Cyrix'i satin aliyor, sonra AMD alayini.

bir baska ornek de nexgen, direk amd satin almis.

ne veriyim abime?

yok cidden hangi dil için istiyorsun?

Aynı zamanda kökü yabancı dil olan bir programlama dilini zaten türkçeye çevirmek imkansız, sen basit komutları ve ingilizce değerlerini öğrenmeye kassan?

komutlardan bahsetmiyorum. dil de değil bahsettiğim. kodlama nedir, dil türleri, bu diller nereye yazılıyor, bunlar işlemciye nasıl komut olarak gidiyor (elektriğe dönüşüp mü gidiyor), dil seçip onun derinlerine inmek en son iş.

tamam. Bak basit olarak dilim dondugunce anlatayım.

Makine dili diye bir dil var, Baba yani evin reisi.

Compiler var yani derleyici, ANNE bu da

bu pitonlar C plus pluslar falan hep elti kayınço falan. yani kısaltma aslında. Compiler bunları derleyip Makine diline çeviriyor.

yanlısım varsa düzeltin lütfen.

nezle olmuşsunuz, ateşiniz var, düşürmek için ıslak bez alıp alnına koyuyorsunuz, işinizi görüyorsa sıkıntı yok.

eğer işinizi görmüyorsa, iyi gelmiyorsa bu sefer ateşin vücutta nasıl oluştuğunu, fizyolojisini, mekanizmasını bilen doktora başvuruyorsunuz, o da bilgi birikimi ile gerekli ilacı yazıyor vs.


kısaca; ateşin mikrop ile yükseldiğini bilseniz yeter, "prostaglandin e2" nedir bilmenize gerek yok
programlama için ise türkçe iyi bir kaynak bence; (bkz: geleceği yazanlar)
gelecegiyazanlar.turkcell.com.tr

abi nasıl yok? belgeler.yazbel.com var mesela? bir sürü blog var, kitap var.

yaz google'a tasarım pattern'leri falan diye dünya kadar kaynak çıkar sana. belgeler.org'u oku mesela.

cimer?

ilçe belediyesinin beyaz masası üzerinden şikayet kaydı açın.

yine bir başlığı okuyup soruyu okumama vakası galiba.

adam diyor "yazılı şikayet yapınca kimliğimi paylaşıyorlar, zor durumda kalıyorum ne yapayım", gelen cevaplar cimer, belediyenin beyaz masası.

canlar o dediklerinize kimlik bilgisiz başvuru yapılmıyor. hele cimer'e e-devlet'iniz üzerinden başvuru yapılıyor. ve evet, şikayet edilen kişi, kimlik bilgilerinize ulaşabiliyor. belki bizzat "bu şikayet etti" demiyorlardır ama 1-2 araştırmayla ulaşabiliyorlar, gizli kalmıyor.

benim önerim yine cimer, ama kendiniz yapmayın. tercihen farklı şehirde ikamet eden ve sizinle ilişkilendirilmeyecek birisi yapsın şikayeti. kimliği öğrenilse bile "bu da kim lan" derler en fazla. interpol gibi farklı şehirdeki adamı tespit edip sıkıntı vermeye çalışmazlar.

Dis hekimine gitmeli demek ki hassasiyet olusmus. Curuk baslangici vs bir suru sey olabilir ihmal etmeyin.

Diş raşı temizliği bir de Bir şey yapıyorlar flor mu neydi, işe yarıyor.

Geç kalırsan kanal tedavisine dönüşür. Çabuk git.

bu ülkede kurumsal hiç bir firmaya bir şey olmaz dert etme.

Kargo firmasının KVKK metnini okuyun, orada ilgili yönergeler vardır buna göre bazı bilgileriniz silinecektir muhtemelen.

ne kvkk si arkadaslar.
agustos ayinda vatan bilgisayara gittim. bir malzeme aldim fatura bilgileriniz var mi dediler. 10 sene onceden almistim adimi soyledim fatura bilgileri cikti..adim adresim telefonum hepsi kayitli ve kimsenin silecegi de yok.

Bence oyle sanmiyor, oyle sansa itaat etmezdi bence. Seni master olarak kabul ediyor hayvan, kopek sansa oyle yapmazdı diye düşünüyorum.

Sanmıyorum. Dışarıda gördüğü köpeğe ve insana verdiği tepki çok farklı.

Surunun lideri gibi goruyor diye duymuştum.

kendi türünden sanıp sanmaması gibi bir şey yok. köpekte tür algısı olmaz. ancak sürü hayvanı olduğu için sürüsünden biri ve (olmazsa olmaz) sürü lideri olarak görmesi gerekir.

sahiplik sadece bizim kafamızdaki mülkiyet algısından dolayı var olan bir konsept.

köpek senin köpek olmadığını bilir ama ayrımcılık yapmaz. sürüde alpha(sürü lideri) pozisyonundaki hayvanın kurduğu otoriteyi kurarsan seni alpha olarak görür ve sever, sayar, korur, takip eder...vb otorite kuramazsan sadece sever. itaat etmez.

kedilerin sahiplerini buyuk kedi sandigini nereden cikardiniz? :)
Kopeklerin sahiplerini "suru lideri" olarak gordugunu iddia edenler var, ama bu dusunceyi temelsiz bulan ve elestiren pek cok uzmanin (biyolog, zoolog vs) goruslerini okumustum. Kaldi ki, kopek yetistiricileri icinde bile oyle bir fikir birligi yok.

Nacizane: kediler de kopekler de (ve atlar da) insani insan olarak goruyorlar. bir havyanin evcillesmesi dedigimiz sey biraz da "insanla ozel bir iletisim kurabilmesi" olsa gerek. 20 yildir kedi beslerim, kedinin insana davranisi bir kediye olan davranisiyla katiyen benzesmez, temel farkliliklar bulunur.

Köpekler insanlarin kıçlarını koklayarak iletişim kurmaya çalışmadıklarina göre, köpek olmadığımızı anlıyorlar.

@ebabil: www.ntv.com.tr

en.wikipedia.org

aradığın kronoloji üstteki linkte. ama tr de wiki kapalı olduğundan göremeyeceksin. o yüzden alttaki linki ekiyorum. muhtemelen birkaç saat aktif kalır:

webpagetopdf.com

Wiki tr de "w"dan önce 1 koyunca okunabiliyor:)

www.wikizeroo.org

Thomson tarafından elektron keşfedilince anlaşıldı. Yük olabiliyorsa bunun eksi yüklü bir parçacıktan kaynaklanması gerektiği fikri zaten ortaya atılmıştı. Deneyle de kanıtlanınca atomun en küçük parça olmasının mümkün olmadığı ortaya çıktı.

iki sene sonra da artı yüklü parçacık (alfa) keşfedilince olaylar gelişti. Rutherford tarafından.

Demirdöküm nitromix. Para bolsa buderus.

Hayatta bundan daha önemli şeyler var kardeş. Örneğin; 3 yakın arkadaşımın soyadları;

ezik
emanet
oral (bu bi de kız)

Kendimi bildim bileri de bunlarla dalga geçeriz lakap gibi kalır, kıza oralcı dediğimiz zamanlar bile olmuştu, Allah bizi kahretmesin ama 10 sene sonra neler neler olur.. emin ol ismine takılmazsın artık ;)

İsmin asaf ya da hamza mı :) bu yıl çokça duydum da.
Bence iş güç oturduysa 30 dan sonra gereksiz yorucu bir iş olur.
Bir de; ya zeynepler ne yspsın? Yer gök Zeynep oldu

bende bunun akpli versiyonu var, zahmetli iş, yapamayacağım herhalde değişiklik.

fiziki yas 30+ ama zihin yasi 8'de kalmis gibi. ortaokuldan beridir hic isim/soyisimle dalga gecildigini gormedim duymadim. kim ne yapsin senin bir suru velet de oldugunu. turkiyede'lki her 10 kisiden birinde benim adim var. dogal olarak bunlarin yarisi dedigin tipteki ebeveynlere sahip. simdiye kadar hic de bir sorun olmadi.

tamamen uygulamaya bagli.

salliyorum 10 bin indirilmis ve 2 bin abonesi olan bir app 10 milyon indirilmis ama kullanilmayan bir appe göre cok daha fazla getirebilir.

normal sartlarda dersek ama cogunlukla kullanan düzenli kullanan kisi sayisi arttikca gelir artar. 1 milyon indirilmede bu cok daha olasi.

Ev alacaksanız çok az da olsa ev kredisi almak lazım. O tarz işlerde sıkıntı olursa banka zaten kredi vermiyor. Kendinizi güvene almak için kredi çekmekte fayda var sonra satarken başınız ağrımaz en azından.

Ev beyan edildiği gibi projeye uygun yapılmış demek

Yapi ruhsatı var demek istemiş.

Bir yanlış anlamaya engel olalım, iskanı henüz alınmamış yeni daireler için kredi çekebilirsiniz. Onlarca daireyi henüz iskanı çıkmadan kredi ile sattım, iskanları hep sonradan çıkıyor bürokrasiden dolayı.

Satılık ilanında iskan belirtiliyorsa bina yeni yapılmıştır, "iskanını da aldık bak müteahhitle ortak su elektrikle vs uğraşmayacaksınız" anlamı çıkar.

İskan yoksa tek dezavantaj iskan alana kadar elektrik ve suyu tüm bina ortak kullanır.

Halk arasında kısaca iskan denilir ama asıl adı "yapı kullanım izin belgesi"dir, asıl adını söyleyince işlevi de tam olarak anlaşılıyor aslında.

çam ağacı ney arkadaş, hiç bi fonksiyonu , özelliği olmayan son derece gereksiz bir ağaç ve evet çıra gibi çok yanıcı ve kozalakları da 200 metre uçup yangınları yayıyor.

ben şahsen meyvası yenmeyen hiç bir ağacı dikmezdim bu saatten sonra. niye dikeyim ki? kime ne faydası olcak? meyva ağacı eksen, meyvasını yersin, yemezen reçelini içkisini yaparsın, oda mı olmadı konu komşuya dağıtırsın, çocuklar gelir toplar yer, hiç bişey olmasa börtü böcek kuş yer. yine ekosisteme çam ağacından çok daha faydalı olur.

bu tip teoriler iyi niyetle paylaşılsa bile bana '' bunlar amariganın oyunları'' sığlığında fikirler gibi geliyor. doğrudur yanlıştır onu bilemem ama '' işte ben dış güçlerin oyununu bozdummm'' tipi açıklamalar destekli olmalı yoksa belli bir azınlığa hitap ediyor gibi oluyor.. ayrıca ben çam ağacının kokusunu, fıstığını, soymuğunu seviyorum. zorunda mıyım zeytin dikmek ya da başka meyve dikmek sanki çok geliri varmış gibi. konu uzun tartışılabilir..

facebook teyzesi olarak yaşamına devam etmesi gereken "Gazeteci ve televizyoncu ünlü Gülgün Feyman Budak" ın bu konudaki fikirlerini neden umursayalım?
14-15 satır yazı her satırı ayrı saçmalık.

okudugum en saçma şey.

bak güzel kardeşim lafım sana değil o metni yazana: ülke'deki tüm çaml ormalarının dikilerek oluşturulduğunu zanneden gerzeğe. alplerin devamın da yer alan dağ silsilerinde bu çam ormanları doğal vejetasyondur ve öyle iki tane ebleğin dikerek yapabileceği bir şey değildir.

bunu yazan sırf ameriga demek için yazmış bence. madem biz geldik oyuna alplerin etrafındaki yerleşik ülkeler nasil geldi bu oyuna?

yanan ormanın yerine de ağaç dikmeye gerek yoktur. kendi tohumundan kendisi 3-5 sene içinde yeniden büyüyecektir. kozalağı uzağa atarkende aslında bir nevi savunma mekanizması çalıştırmaktadır. bir de evet bizim açımızdan (görsel olarak) olumsuz olsa da kendi yanan orman aslında gençleşmektedir. evrimsel süreçte çamlar şuan zaten yok olma eğilimdedir.

her toprakta her ağaç yetişmez. genel bir bilgi ile onu dikin bunu dikmeyin demek genel olarak hatalıdır. diktiğiniz ağacın (ormana döneceği gerçeği ile-yoksa bahçeye dikilen tek tük ağaçları demiyorum) bölgeye etkisini bilimsel bir çalışma yapmadan kestirmeniz zordur. sizin bir ağaç gibi gördüğünüz çam ağacı aslında bünyesinde minik bir çok organizma besler.

çamı da kavağı da severim. çam hakkında zaten gerekli cevaplar verilmiş. kavak hakkında da ben bir şey söyleyeyim; hayatımın 1 yılını ığdır'da geçirdim. şehirde kavak dışında ağaç yok gibi bir şeydi. kavakları denklemden silince koca şehir + ilçeleri çölden farksız oluyor. zeytin falan yetiştirebileceğin bir iklim de yok. gülgün feyman bol keseden atıp tutacağına bir botanikçiyle falan ropörtaj yapsaydı işini yapmış derdik.

Çam çok faydalı değil evet. Çam ağacı olan bir yerde yerlere bakarsan hiçbir yeşillik göremezsin mesela, yaprakları sürekli dökülür ve içindeki azottan dolayı toprağı öldürür, orada bişey yetişmez. Çam ormanı, alp dağları tarzı bir manzarada güzel durur da Türkiye'de olmaz bence de. Sürekli etrafında kuru yaprak ve kozalak olması da olası bir yangında çıra görevi görüyor tabi

Meyve ağacı bakımsız bir işe yaramaz hocam, dağa taşa zeytin ceviz dikip kendi haline bıraksanız alacağınız meyve çok az olur, öyle bir ek gelir yaratmaz. İlla orman yapılacaksa kestane güzel olur mesela, ama o da yavaş büyüyor.

Çam ağacı dikilmesi bir seçenek değil, zorunluluk. O kadar az bakım isteyen ve 4 mevsim yeşil kalan başka bir ağaç yok. Üstelik görece hızlı da büyüyor, bi halta yaramadığı için de kimse gelip kesmiyor zaten. Çam ormanlarından tiksinirim ama ülkenin iklimi ormana çok uygun değil, Akdeniz, Ege, İç Anadolu adam gibi yağış almıyor, başka napıcaksın?

KALT

cenk erdem, kalt,kamusal mizah, kurcala.

webcomic olarak oglaf.com var.

frank sinatra - dean martin ikilisine mi baksan?

youtube da one hit wonder yaz.

kedi bu :3

kedi :3

www.ugrad.math.ubc.ca
docs.oracle.com

aradığın kelime syntax

İde özellikleri onlar , yazılım dillerinin değil

onun sıkıntısı retina ile. retinada henüz tam nakil olmuyor galiba, kök hücre vb. ile bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. doktorlar daha iyi bilir tabi.

Bu modeli bilmiyorum da daha önce uzun süreli LG monitör ve TV kullandım gayet kaliteliydiler ve bir kere bile sorun çıkarmadılar

www.vatanbilgisayar.com bunu almıştım ben, epey de memnunum. fiyatı normal yani.

zaten LG marka olmayan çoğu markanın ekranını bile LG üretiyor. Oled işini ilk ve en iyi kıvıran marka da oydu diye biliyorum. (bu ekran led tabii ama teknoloji açısından diyorum) Yani panel olarak gayet iyiler, fakat ürettiği her üründe "yazılım"dan sıçıyorlar telefon tablet televizyon vb. (gerçi son tv'lerinde webos fena değil gibi)

Monitörde yazılımlık pek iş olmadığı için, alınır diyorum. Yalnız 1ms IPS biraz zor, çeşitli yazılım hileleriyle yapıyor olabilir o işi. TN veya VA panel tazeleme hızında daha iyi, IPS renk olarak daha iyi.

kedi köpek yaygın ve sokakta bulması daha kolay olduğu için olabilir, benim de inek ve eşşekle selfi çekmişliğim var ama bu lüks herkesde yok :d

çünkü insanların en yaygın evcil hayvanları kedi ve köpek, ne demek niye koyun değil de bunlar, anlamadım neresini anlamadığını.

olayın instagram kızlarıyla ya da güzellikle alakası yok, çirkinlerin de var fotosu. benim de var, erkeklerin de var yani. kedi ve köpek bakması, sevmesi, izlemesi eğlenceli hayvanlar. internetin temel fonksiyonlarından biri kedi-köpek foto ve videosu görmek zaten.

Bu sorunun icerdigi temel konu-bahsini ettiğin ya da edebileceğin hesaplardaki- çok basit: Neden bir cafede fotoğraflari varsa o yüzden. Yani ekonomi ile alakali bir durum, temelleri hep aynı; bu fotoğraflar hatira niteligi taşısin diye değil cazibe merkezi olmalarina katki sağlasin diye varlar. Nasıl ki yolun ortasinda taytla çömelmiş poposunu dışarı cikartmis fotografin "işte bu da benim götüm" temasi taşımadigı gibi.

Bu tür konularda cok konusmaya gerek yok, bunlar ikiyüzlü insanlarin çiğ kaldığı konular ve temelde şu mekanizmayla çalışır; "eden kurtulur diyen kurulamazmış"

Ekmeginizi sessizlii içinde yiyin, ve onları destekleyin.

Sevdiğin bir şarkıya video çek. Yanlış hatırlamıyorsam youtube'da bunu yapanlar vardı.

"bizim bi faruk var o da böyle komik" cümlesindeki faruk ile aynı kaderi paylaşıyorsunuz. kamerayı elinize alınca "faa faaaa" diye kalırsınız. bu işler sandığınız gibi olmuyor zira.

pc açıksa teamviewer çalışıyor. neden çalışmasın ki?

Team viewer icin pc basinda birinin olmasina gerek yok.

Chrome remote kullanabilirsin ayrica.

Evet. Güç ayarlarından ayarlayın otomatik uyku moduna almasın. Ağa bağlı olduğu sürece kullanılabiliyor.

dostlar, t.v.de birinin pc başında olup kod girmesi gerekmiyor mu? öyleyse telefonun internetinin sürekli açık olması gerekmeyecek mi? (çünkü 2 cihazı bağlayıp dışarı çıkacağım ve şarjım yetmeyecek.)

teamviewer'da bir ayar var. onu yaparsan bilgisayar başında kimsenin durmasına gerek yok. telefonunun internetini teamviewer kullanmak istediğin zaman açarsın.

teamviewerda hesap açıp bilgisayardan ve telefonundan aynı hesapla login olursan şifre sormuyor.

Piksel nasıl öldürülüyor? Bilmiyorum...

Arkadaşıma dizüstü bilgisayar almak için gittiğimizde ses konusunda hassas arkadaşım "ses yapmaz diye satıyorsunuz, ses yaparsa getirir iade ederim!" diye kesin bir dille konuşunca ona garanti veremem... burda deneyin, olursa almayın. İade almak gibi bir politikamız yok demişlerdi.

elektronik eşyayı dükkandan almayın. al ma yın !

dükkandan aldığınız şeylerde iade hakkınız yok (mağaza bu hakkı vermedikçe) ama internetten alırsanız sorgusuz sualsiz 14 gün iade hakkınız var.

Ben aynı marka modelin 4. monitörünü almak zorunda kalmıştım.

Ankara vatanda almak istediğiniz monitörü basit bir renk programıyla teste tabi tutup bildiğiniz gözleriyle ölü pixel arıyorlar. Benimle ilgilenen eleman baya ilgili ve dürüstçe yaklaşmıştı ve 3 monitörün ikisinde benim asla göremeyeceğim ölü pixeller bulmuştu. Eğer farketmeseydik ve eve götürseydim o haliyle, dikine ve enine ekranı toplam 4 bölgeye ayırıp, her bölgede bir ölü pixel olmasını bekliyorlar veya 4 ölü pixel de alt alta olmalı! 1920x1080 çarp ve ne kadar mümkün hesapla istersen :D Aksi bir durumda garanti kapsamında kabul edilmiyor. @mr.goodcat dediği gibi eğer mağazadan alırsan cayma hakkını iptal ediyorlar. Çünkü bu vatandaş bunu görerek aldı oluyor.

Ayarlar-> soldan gelişmiş -> gizlilik ve güvenlik -> site ayarları -> bildirimler -> göndermeden önce sor seçeneğini kapat -> engelli

nickinizi okuyun, cevap orda.

E nabızda bu işlem bana ait değil gibi bir buton vardı. Belki işe yarar.

Azıcık bürokrasi gören biri olarak diyebilirim ki hiç uğraşmayın. Çözmesi bu kadar basit bir sorunu bile çözememişler bu saatten sonra da ancak sizin psikolojinizi bozarlar. Sgk falan çıldırtır sizi. Sizin içim sorun yoksa uğraşmaya değmez sadece muayene ücreti çıkmıştır size. Ama bu bakış açısı doğru olmayabilir olmaz, uğraşırım derseniz de saygı duyarım.

Kutulu değil mi

satıcı kim? hb mi?

evet hepsi iç içe.

(bkz: ya ben, lan neyse bir şey demiyorum)

HB depoda yazılım stajı yapıyorum, elektronik eşyaların çoğu değerli alan denilen kısımda ve raflarda düzenli bir şekilde duruyor kendisiyle aynı olan ürünlerle. Kendi kutusu varsa kutusundadır da zaten. IKEA'dan hallice depo. Ama siparişler toplanırken hepsi bir yere koyuluyor, o sırada ister istemez temas edebilir. Ne olduğunu özelden söylerseniz gittiğimde daha detaylı bakmaya çalışırım.

Led ile ips karşılaştırabilecek şeyler değil. Led aydınlatma teknolojisi, ips aydınlatılan panelin tipi.

Ips al, her ihtiyacını karşılar.

Bizim köydeki bahçede bir ıhlamur var, artık ıhlamur mevsiminde altında olamıyorum ama kokusu aklımdadır hep.

Altında oturması en keyiflisi ise söğüt. Hafif rüzgar da varsa çok güzel oluyor dalları izlemesi.

Kavakların rüzgarda çıkardığı sesi dinlemeyi de çok severim.

Görsel olarak ise sarıçam ve manolya.

Salkım söğüt

Dünya çapında sekoya
Türkiyede ise toros sediri

Koku olarak ıhlamur
Altında oturmak ve yaslanmak için meşe/ çınar
Ama budanmış olmayacak böyle özgürce kolları her yana uzanmış sarılmış olacak.

salkım söğüt +1
www.ruyadagormeknedir.com

Salkım söğüt +1

Sedir

Limon çamı

bizim ülke sorunlu.
tr'de 1 doktor günde bazen 100den fazla hasta bakıyor. Belçika'da yaşıyorum ve buradaki doktorumla geçen konuşurken bu konu geldi ve bana hayatında günde 20 hastadan fazlaya bakmadıgını söyledi. bizim doktorlarımız gerçekten iyiler. bizim insanımız anormal. başı ağrıyanın, çocuğu yemek yemeyenin acile gittiği bir sağlık sistemi var. ilgi görmek isteyen ev hanımlarının da normal klinikleri doldurduğu da ayrı bir gerçek.

Başka ülkeden doktor getir 2 aya hastaneyi tarar. Ülke çok kalabalık, herkes hastalık hastası. Milletimiz özellikle kadınlarımız sıkıntılı. Her şeye hastaneye gidiyorlar. Yoldan 10 kişiyi çevir en az 1inin 2 hafta içinde doktor randevusu vardır. Doktorların arasında ağır egolu tip de çok açıkçası ama yapacak bir şey yok

ciddi bir kısmı egolu. türkiye'de kim insani şartlarda çalışıyor ki? o yüzden doktorların 1500 hasta bakması bu üsluplarını haklı çıkarmaz. öğretmenler de 50 bin çocukla uğraşıyor onlar da o üslupla takılsın o zaman?

tıp fakültesi türkiye'de ciddi anlamda sınıf atlama aracı. hayatında doğru düzgün para, itibar, saygı görmemiş insanlar bunu elde edince götü başı dağıtıyor. üstelik ergenlikleri test çözerek geçmiş ve insan ilişkileri yeteri kadar gelişmemiş. başka açıklaması yok. ha tek boyutu yok tabii ki bunun. hastalar da sorunludur ama bu kadar kalabalık bir kitle doktorlara ayarsa bir sorun vardır onlarda.

ayrıca bu çoğu sağlık çalışanı, memur tayfada böyle. öğrenci işlerindeki kadın, hastanedeki hemşire neden suratsızsa doktorlar da o yüzden böyle. bu insanlar için hayatta gelebilecekleri en iyi yer buralar. onlar için doktor, polis, memur olmak çok itibarlı. o yüzden ciddi bir kısmı kendilerini bir şey elde etmiş zannediyor üstüne bunu kaldıramıyor. o yüzden sadece doktor değil hastanedeki başka bir çalışan da bu üslupta olabiliyor.

Bizim doktorlarımız bir kısmı pek bi havalı bence. Aldıkları paradan, daha fazla okumalarından, okullarının zor olmasından vs. Yine bence hasta sayısı az bile olsa bir kısım doktorun hastalarına davranış şekli yine kötü olacaktır.

Kanser hastası anneme gerekli bilgiyi vermediği için ısrarla bilgi almaya çalışırken carlayan doktor da gördü bu gözler, acilde bana bebek gibi bakanı da. İnsanın içinde olmalı bazı şeyler. Bu her meslek grubu için aynı bence. Belli bir psikolojik testten geçmeliler ki ona göre diplomaları verilmeli. Doktor olmak isteyen de türkiye şartlarını biliyor ve yapamayacaksa da bu işi seçmemeli diye düşünüyorum. Ağzımı bozmadan söylüyorum gereksiz kafa yapısına sahip döl israfı çok doktor var

Hala bunu bakılan hasta sayısı ile ilişkilendiren var. Pes. Kendini yetiştirmiş, insan ilişkilileri ve mesleki bilgisi üst düzey doktorlarımız acaba kaç hasta bakıyor? Hayır örnekleri olmasa inanacağız. Sen iğneyi kendine hiç değdirme ama çok hasta bakıyorum yeaaa de.

Kimse videoya ilişkin cevap vermemiş, söz konusu doktor terör sevici olabilir. Yoksa bir gaziye öyle davranmaz bence

doktorun sıradan, genelgeden haberi olmak zorunda değil. Bu işin sekreteri var, sıranı alırken belirtirsin zaten önden sıra verir, doktor da kimin geleceğini önemsemez.

Muhtemelen sistemde başkasının adı varken ben gaziyim diye öne girmeye çalıştı ilgili kişi ve böyle bir durum oldu.

ayrıca burdan doktorlara sallayan kişilerin gerçek meslek hayatında pek farklı tutumda olduğunu düşünmüyorum. Ülkede genel olarak herkes sorunlu. Doktorların şanssızlığı direkt insan hayatı üzerinde olan bir meslek sahibi olmamız. Ülkedeki manav da, pazarcı da, insan kaynakları da, mühendis de aynı havaya, egoya sahip ve aynı kendini beğenmişlikle davranıyor; ben ülkedeki doktorlardan çok ülkedeki esnafların iletişim problemi olduğunu düşünüyorum ama kimse manavlarla ilgili rereroro konuşmuyor.

Doktorlar direkt insan sağlığı üzerinde çalıştığı için en ufak bir iletişim sorunu insanların gözüne batıyor. Ayrıca toplumda doktorlara dair genel bir kıskançlık olduğu da yalan değil. Böyle olunca durmadan eleştiri ve kazanılan para vs üzerinden saldırı oluyor.

Ego değil bence. Doktorlarin sosyal zekasi cidden cok düşük. Bunun sebebi de ağır eğitimlerden geçmeleri. Kesinliklr empati yapamıyorlar, yapmıyorlar demiyorum yapamıyorlar. İletişim sorunu yaşıyorlar o tedrisattan gectikten sonra bi 20 sene de sosyal hayata uyum sağlamak icin yalpaliyorlar.

Ayriyeten, aile hekimliği sistemi iletisim sorunu yaşayan doktorlar için rehabilite oluyor.
Ben ufak tefek sağlık sorunlarimda aile hekimini tercih ediyorum, ilk geldiğinde kazma oğlu kazma olan hekim bi kaç seneye o mahalle kültürünü yiyince pamuk gibi oluyor. Geçen gün annemin sinoplu oldugunu ogrenince teyzecigim bir gün mantı yap da yiyelim hep beraber demiş mesela bizim aile hekimi :) ne kadar hoş şeyler bunlar.

Is yükü+asosyallik diyorum ben bu problem için.

B sınıfı;

1200TL kurs ücreti
80TL sınav harcı
110TL direksiyon sınavı harcı
810TL ehliyet harcı

2200TL

www.hepsiburada.com

Nahto nun tavsiyesini vermeye gelmiştim :) geçenlerde 1260 a verdiler satıcı da hb di istersen bekle

note 7 32 gb alan yetmez dersen note 6 64 gb bak derim. o fiyat aralığında xioamiden başkasına bakma.

honor 10 lite.

Fark eder, değiştir bence.

hocam gerçekten bayağı fark ediyor. sizin için sorun olmayacak bir miktar ise değiştirin.

ama fazla da kullanmıyorsunuz. hani sadece haritaya bakmak için fark eder sizin için öyle söyleyeyim.

s3 mini 2014 yılı telefonu, bunun üzerine ne alırsan al çok şey fark eder.

bende general mobile android one 4G var. temiz kullanılmış
250 TL'ye vereyim her işini görür fazlası ile

S3 mini'nin ekranı amoled, lcd ile değiştirirsen üzülürsün.

sadece 2018'de yapılan patent başvurusu sayısı bütün 19.yüzyılın beş katından fazla. o zaman 100 yılda yaptıkları patent başvurusunu bugün 2 ayda yapmışız.

hesabını ona göre yap.

edit: bu konuda iki problem var, onları yazmayı atlamışım. birincisi bilimin sınırlarının sıradan insanın anlayabileceğinin fersah fersah ilerisine taşınmış olması. yani bak üzerinden 60 sene geçmiş, sıkıysa Yozgat kent meydanından birini çevir anlat hadi DNA'nın bulunması ne demek. Mesela yarıiletken teknolojisi kuantum mekaniği ile el ele bütün hayatımızı değiştirdi, tüm sektörleri alt-üst etti. ama biz bunu o kadar anlamadık ve o kadar hızlı tükettik ki, hiç olmamış gibi hissediyoruz.

insanlar günümüzde sırtlarına bir çanta takıp uçabiliyorlar, bilmem farkında mısınız? ya da iki karadelik çarpışması gözleyip hayal bile edemeyeceğimiz kadar uzaktaki bir nesnenin fotoğrafını çekmeyi başardık. ar-vr meselesi aktı geldi, cebimizde aya gidenden daha güçlü bilgisayarlar taşıyoruz, gen daktilosu yaptık ulan, daha ne yapalım...

ama bunların ne kadar büyük teknoloji olduğunu anlatmak zor, anlayan insan bulmak zor.

yani teknoloji daha da hızlı ilerliyor, ama insanlar o kadar hızlı geliştiremiyor kendini. sıkıntı da burada başlıyor... bu yüzden siz, bilim ve teknolojide devrim olmadığını, daha yavaş ilerlediğini sanıyorsunuz.

19. yüzyıldakinin niteliği devrimsel ağırlıklıydı, şimdikinin niteliği niceliksel yoğunluk ve gelişimsel ağırlıklı. Devrimsel nitelikte olanları da oluyor. Niceliksel yoğunluk da totalde devrimsel niteliğe dönüşüyor/dönüşecektir diyebiliriz.

Bunun tek sebebi iletişim.

O zamanlar tv icadı 1 günde olmamıştı 15-20 senelik uğraşlar ile olmuştu ve ürün ilk olarak ortaya çıktığında yayılmıştı. Ee tabi halk şok! Oha ya bi kutudan başka yerdeki insanları mı göreceğiz! Diye millet kafayı yemişti şaşkınlıktan.

Onu bir de şöyle düşün. Bi haber var bi şirket ses iletişimi üzerine çalışmaya başlamış, başka bir şirket bilmem ne üzerine çalışıyor falan filan diye. İnsanlar aşamalardan habersizdi.

Şu an bile muazzam işler dönüyor. Dna’sıyla oynanmış insanlar, marsa koloni kurma, lab’da yeni çok güçlü yaratıklar falan. Ama bunların her ama her adımını takip edebildiğimiz için şaşırtıcı gelemeyebiliyor

siz bilimsel gelişmeleri takip etmiyor olabilir mısınız acaba

21.yy ilk 20 senesi ike 19.yy ilk 20 senesini kıyaslarmısınız?

21.yy ilk 20 senede internet, akilli telefonlar, akilli teknolojiler, endüstri 4.0, giyilebilir teknoloji, nanoteknoloji, tıp alanında gelişmeler yaşandı.

19yy ilk 29 senede ne gelişme yaşandı? ki o dönem devrim ve savaş dönemiydi, daha fazla gelişme olması beklenir

O yillar mekanik agirlikliydi simdi bilisimsel olarak ilerliyoruz. Amacimiz komurle calisan tren yapmak degil daha hizli, guvenli, ekonomik, cevreye etkisi az, sesten hizli, surucusuz, internete baglanabilen, diger trenlerle kendi kendine iletisim kurabilen trenler yapmak.

elektronikçi ve mahalle bilgisayarcısı. ama pahaliya gelir

Avrupa'da değil de Asya'da evet kızlar teklif ediyor. Hayatım boyunca Türkiye'de bana yazan kız sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, asya'da kaldığım dört ay boyunca bana yanaşan kızları saysam vücudumdaki parmak sayısı yetmez. Tam bir big in japan durumu :) Hatta ofiste beraber çalıştığım bir eleman yakışıklısın, burda ayarlayamayacağın kız yok demişti. Ki ben yakışıklı falan değilim. Çok sıradan bir tipim var.

Şu an Avrupa'dayım, burda gelen giden yok. Avrupa'lı erkekler genelde yakışıklı zaten. Bizim gibi kara kuru adamları ne yapsın buranın kızları.

Bir aydan fazla kaldığım yani insanları az da olsa tanıyabilecek kadar zaman geçirdiğim Avrupa ülkeleri: İsviçre, Fransa, Litvanya, İsveç ve Romanya. Ortalama üzeri bir fiziğe ve yüze sahip olduğumu düşünüyorum ama hiçbirinde teklif almadım. Bizde nasılsa orada da önce tanışıp şartlar uygunsa flört ve ötesi şeklinde oldu ilişkiler. Tabii ki orada iletişim kurmak daha kolay, bizdeki gibi "Ay bu bana aşık galiba" tribibe girmiyor kadınlar ama. Kimsenin de yanıma gelip "Selam yabancı, çok yakışıklısın. şeftalimi emcüklemene kolaylıkla müsade edeceğim." Dediği de yok. "Bira sudan ucuz" geyiğinden çok da farklı değil aslında bu. Dediğim gibi, iletişim kurmak kolay ama sonrası, burada nasılsa öyle. Senden hoşlanması ve sana güvenmesi gerekiyor ki bazı ülkelerde Türk olmak, güven konusunda sorun yaratabiliyor. Türk olduğunu öğrendiklerinde çekinceleri oluyor.

Öyle bir şey yok ama inanın kendinize partner ayarlamak çok kolay. Evet çok. Kollarını açıp bekliyorlar demeyeyim ama hadi 1.gün olmadı, 2.gün birisini bulamazsanız yuh derler.

Evet, teklif ediyorlar.

Gerçi Avrupa sayılmaz ama bir gün Ukraynadayım.. Zaten rusya ve ukrayna dışında bir yere gitmedim :D Neyse ya, Üşendim yazmayaaq. Evet, ediyorlar aga. Ben türk kızlarının beğenmediği ama ukrayna-rus kızlarının gayet beğenip mekanlarda yanaştığı çocuklardan biriyim.

Bir de bizim bi arkadaş vardı adamın burada hiç sevgilisi olmamıştı, dalga geçerdik herifle. Bir gün Londra'ya okumaya gitti. Gittikten 4 ay sonra instagram'a manitasıyla fotoğraf atıyordu :D Bara işe girmişti orada her milletten birileriyle takılıyordu. Buraya geleli 1 sene oldu ama hala yalnız, geçen içiyoruz yalnızlıktan isyan ediyordu :DDD

ukrayna'da the prodigy konserinde bir kadin (konserden once cakmagini istemistim, aramizdaki tek iletisim buydu) kiz kardesinin benden hoslandigini ama ingilizce bilmedigini ve utandigini soylemisti. yasadigim en absurt sey olabilir bu, ufkum 838448 katina cikmisti. sevgilim vardi o ara, kiz da acikcasi pek yetiskin gibi durmuyordu, o yuzden bagirarak 3-5 kelime etmek disinda iletisim kuramadik, kaldi oyle. bilmiyorum belki beni skmeye calismislardir. onun disinda 8484 kere gitmeme ragmen ukrayna'da hic oyle bir sey yasamadim. hicbir mekanda yanasip bir sey demediler.

sadece bir kere bir restoranda tuhaf bir sekilde fazla samimi olup yemegi begendim mi diye sormustu ama bunu hoslantiya yormak ayilik olur sanirim. cunku istedigim sey menuye yeni eklenmisti. herhalde deneyenlere nasil bulduklarini soruyorlardi. yine de masadaki kimseyle o kadar ilgilenmeyip bana bissuru soru sormasi, "begendin mi" demesi ve benimle konusurken bariz daha gergin gorunmesi uuuu beybi gari bana asik

kadın olduğum için teklifle ilgili tecrübe değil gözlemimi aktarabilirim. Türk kızları kadar naz yapmıyorlar, görüşecekse ilk günden “evet” diyor.
Ben asıl şunu söylemeye geldim, durakta tanıştığın abi ile ilgili; erkekler kadınlarla ilişkileri ile ilgili çok yalan söyleyebiliyor. Şu bana asıldı, bu platonikti vs gibi. Çoğu yalan veya kadının sıradan bir lafından çıkarılmış yanlış anlamlar.

Dostum tipine göre dünyanın her yerinde kızlar teklif ediyor olabilir. Ben avrupada kızların teklif ettiğine şahidim ancak türkiyede de kızlar teklif ediyor yani. Global bir şey bu sonuçta.

Ukraynalilarin teklif etmesinin nedeni tipiniz olmayabilir, sizin onlari ukrayna'dan cikarip duzgun bir hayat sunma ihtimalinizi sevmis olabilirler. Asgari ucretin 150 usd oldugu bir yerden bahsediyoruz.

Avrupa'nin bircok yerinde bulundum.
Abi soyle soyleyeyim, kizlae ustune falan atlamiyor, kasina gozune hayran falan degiller senin benim.

Ama durup dururken gelip muhabbete giren kiz olayi tr'de imkansiz gibi bir seyken Avrupa'da oluyor, oldu da cok kez.
Bir kiz senden hoslandiginda aksiyona girebiliyor buradakilerin aksine. Avrupa'nin geneli icin söyleyebilirim bunu. Bazen harbiden sirf muhabbet olsun diye de yapabiliyorlar duruma gore. Tr'de bu imkansiz gibi, bir kiz senden hoslanmadigi surece gelip sana parkta orada burada lap diye bir espri yapip muhabbet acmaz.


Ukrayna'yi karistirmiyorum, orasi tamamen farkli. Avrupa sosyal dinamiklerinden konusurken orayi ayri tutmaliyiz, Ukraynali kizlarin olayi farkli. Neyse o uzun hikaye ona girmeyecem.

Toparlamak gerekirse, Avrupa'da kizlar teklif ediyor olayi yok ama tr ile kiyaslayinca cok avantajlari var.
Ayrics tr de single kiz bulmak cok daha zor bana sorarsan. Avrupa'da tas gibi manken gibi ates atan dehset bir sey gayet single olabiliyor.
Tr'de hakki bulut'a peruk takip ruj sur, birileri aninda yurur kolay kolay bos birakmazlar. Fazla single kalmaz.
Bizim erkekler ortamlarda soyle guzel kiz ayarladim, boyle tas gibi kiza caktim diye anlatir, çıkar disarida nefes alan, olmadi fotosentez yapan her seye yurur.
Boyle konusmak da pek hos degil ama, bunla sevisecegime omur boyu otzbir cekerim diyecegin kadini yataga atmak icin deli dana gibi etrafinda donen tipler var.
Bununla birlikte bizim kızların da duygusal acligi avrupalı kizlardan cok daha fazla. O yuzden orada single bulma ihtimali biraz daha fazla benim sahsi gozlemim.
Neyse lan konuyu cok dağıttım.

patlıcanı duman formunda ciğerlerine çekmiyorsun. sigaradaki kimyasalların bir bölümü tütün üzerindeki işlemlerden geliyor, bir kısmı da üretim aşamasında ekleniyor. topraktan aldığın ve koparıp yediğin sebzede 4 bin çeşit zehir yok o yüzden. olsa bile yiyip sindirmek ve ciğerlerine çekmek tamamen ayrı şeyler, o kadar zararı olmaz.

Abi yanlış anlama lütfen ama gözden ziyade endişe bozukluğu yaşıyorsun gibi geldi. Muhtemelen tatlı bi obsesiflik durumu var. Gözü hallettikten sonra psikoloğa gitmeni de öneririm.

@takıl +1
önceki duyurularınızdan da anladığım kadarıyla psikolojik bir durum var belli ki. bir psikologa görünün.

@tabir: önceki duyurularımda ne var hacıt :). deli ettiniz la beni.

şaka bir yana endişe bozukluğu olmasını mikrop kapmaya tercih ederim.

göz muayenelerinde gözü daha iyi görmek için bir damla damlatıyorlar merceği büyütüor.
ama sonrasında o göz bir süre bulanık görüyor. o damlayı herkese özel açmıyorlar elbette :)

benzer birşey bende söyliyeyim.
Tek gözümde alerji sorunu ile gittim. Doktor gözüme bir kağıt parçası ile o bahsett8gin damlaan damlatiyor hijyenik tek kullanımlık ambalajından çıkarıyor fln sonra aynısını diğer gözümde kullandı yani sağ gözümdeki enfeksiyonu sol gözüme değdirdi gibi oldu ama hiç bisey olmadi verdiği damlayida her iki gözde kullan demişti sanırım bir gözde olunca diğerinde otomatikman bulasiyor

iyi de o tüp kimsenin gözüne değmiyor ki????

göz damlasından hepatit kapan ilk insan olarak literatüre geçersiniz en kötü..

Söylediğin cümle senin diğer hareketlerinle, ona yaklaşımınla, genel üslubunla tutarlıysa farklı anlaşılma vb herhangi bir sorun teşkil edecek bir cümle değil. Ama kızla öncesinde yeterli muhabbetiniz, yeterli samimiyetiniz olmadan söylendiyse kendisinin senin radarında olduğunu düşünmüş olabilir pek tabii. Kadınlara sanılandan çok daha fazla sayıda pervasızca yürüyen hemcinsim olduğu için bu tip savunma mekanizmaları geliştiriyor çoğu kadın ki olay ileri boyuta taşınmasın.

Türk kızına öyle her şey denmez, az kültürel arkaplanı göz önünde bulundurmak lazım.
Yollu iması gibi olmuş bence. Bu bağlamda kız haklı görünüyor.

sen kıza "istediğini tavlar yatağa atarsın" demişsin ki konu ile alakası yok, heyecandan deyimlerimi karıştırdın acaba?