Ekşi Duyuru

ikiniz eveyken kimle uyuyorsa ona aittir :)
kedi kişi seçer karşıdaki ne yaparsa yapsın, aynı davranın bazen ters tepiyor ilgi göstermemek, daha çok ilgi göstermeyene sarıyorlar.

Bence güvendiği kişiye. Mesela ben hayvanı çok sevdiğimden arada kucağıma alıp o sevdirmek istemezken sevmeye çalışıyorum. Bundan rahatsız oluyorlar. Annem ise yalnızca kedim sevdirmek istediği zamanlarda seviyor, mamasını suyunu çoğunlukla o koyuyor. Anneme deli gibi bağlı, benden nefret ediyor hayvan.

kedi bu hepsinin huyu suyu çok farklı. genelde güven duyduğu insana daha yakın olur. yemek veren, bakım yapana yakın olmak gibi bir huyları yok.

Tek bi sahip mevzusu tam doğru değil çok karışık bi dinamik oluyor. Bundan önceki kedim evdeki kimseye kendini elletmeyip benim tepemden inmezken aha evet tek sahip oluyo işte diyordum fakat şu anki arkadaş iki kişiye de benzer samimiyette. Kafasına göre iki kişiyle de uyuyor sırnaşıyor, bir kişi ortadan yokolunca canı sıkılıyor.

Biriyle samimiyetini nasıl bozarız ise olacak iş değil, kedi bu ne isterse onu yapar. Arkadaşınız yemek vermesin, çok arası yoksa sevmesin vs bundan öteye bir şey yapılmaz sanırım. Durduk yere su falan fıslayıp canını sıkmayın hayvanın bence :D

kedi sahip mi görür, kimin en çok sahibiyse nazı geçiyorsa ona işi düştüğünde yanaşır :D.

evde tek birisi varsa ona gitmeme gibi bir durum olmaz.

2 güne İstanbul'u sığdırmak zor

1. Gün ayasofya, sultanahmet, topkapı, kapalıçarşı, akşam bi yerde yemek
2. gün boğaz turu, dolmbahçe, bebek, ya da anadolu yakası sahilleri

üstteki+1 sadece anadolu yakasına hic bulaşmayın. gerek yok. boğaz turu ve ortaköy, bebek sahil iyidir

galataport-karaköy->sirkeci

1. Gün sultanahmet - ayasofya - sarnıçlardan biri - kapalı çarşı - sabah erkenden kalkarlarsa topkapı sığabilir

2. Gün sirkeci - karaköy - galata - taksim

E yemek yenecek, dükkana bakacaklar, kahve vs içecekler, sokaklarda keşfe çıkacaklar filan, boğaz turu vs zor olur. Bu kafidir.

herkesten sil secenegi aktifse silinir

otomatik galerisine kaydedilmiyorsa silinir.

Ön muhasebe, bordro hazırlama eğitimleri

20 yaşında bir gence o yaş ve çağda eğlenebildiği kadar eğlenmesini öneririm. İş hayatına atılmadan önce gezebildiği kadar gezsin, tecrübe etsin, insan tanısın, zorluğa düşsün. Hayatın zorluklarını tanısın, kendi ayakları üzerinde durmayı öğrensin. Kendini tanımaya, özgüvenini arttırmaya çalışsın.

İş hayatına en büyük katkıyı bunlar yapar, exceldir zırttır pırttır öğrenir okul bitince. Farkındalığı yüksek, kendini değerlendirip eksiklerini bilen ve bunun üzerine düşen bir tecrübesiz çalışan en gözde çalışan olur, girdiği her işte de başarılı olur.

İlla kurumsal bişey söyle diyorsan onu söylemek zor, mesleği belliyse o meslekte ne lazımsa onu öğrensin. Genelgeçer bir bölüm okuyorsa daha nerede çalışıp ne yapacağı belli değilse ne söylesek boşa.

Diksiyonunu güçlendirmek için kursa gidebilir, sosyal becerilerini geliştirmek için takım çalışmasına katkıda bulunacak bir spor yapabilir ya da kursa gidebilir. İş hayatına girince bol bol stresle mücadele edicek, kafasını dağıtmak için hobi edinmeye başlayabilir.

Yüksek lisans, kodlama, Temel muhasebe, ikinci yabancı dil

Okuduğu bölüm ne, ilgi duyduğu şeyler ne o gencin?

Problem çözme analitik düşünme yeteneği varsa tableau, excel, sql ve R bakınsın

Reddedilmeyi ve ikna yöntemlerini öğrenmek için herhangi bir satış işinde çalışmasını,
İnsanları daha iyi tanımak için garsonluk gibi hizmet sektöründe bir işte çalışmasını,
Farklı kültürler tanımak ve yabancı dilini kullanabilmek için turizm sektöründe bir işte çalışmasını öneririm.

Bu bilgilerin her türlü kurstan daha faydalı olduğunu düşünüyorum.

Mühendislik, doktorluk gibi bazı istisna teknik işler dışında özellikle de büyük bir ofiste çalışırken işin çok küçük bir kısmı iş, çok büyük kısmı ise imajını doğru göstermek, insanlarla iyi anlaşmaktır.

Herhangi bir büyük şirketteki ofis işinde 10 yıl deneyimli bir çalışanın yerine gelecek, aklı ve zekası ortalama ve özgüveni yerinde her bireyin 1-2 ay sonunda 10 yılık deneyimli ile neredeyse aynı performansı vereceğine inanıyorum.
(Çirkin bir şekilde söylersem çoğu işi maymuna göstersen 2-3 ayda öğrenir ve yapar)

O yüzden iş, kariyer telaşı başlamadan önce sosyal yönünü kuvvetlendirmesini ve farklı tecrübeler yaşayıp çevresini genişletmesini öneririm 20 yaşındaki gence.

Meslekle çok alakalı bir konu bu.

Öncelikle eğlence kısmına katılıyorum. Kendini zorlamadan eğlenmeyi unutmasın.
Ama bence üniversite çağı kendini geliştirmek için ideal ortam. Bir daha iş hayatı boyunca o kadar boş vakti olmayacak.

Meslekten bağımsız olarak:
-Kesinlikle düzenli spor. Şimdi ne alaka diyeceksin ama fit bir insan zinde ve kafası açık insandır. Bunu hayatının bir parçası haline getirmeli. bak alışkanlık bile değil hayatının bir parçası.

-İngilizce dışında bir dil. Ama bu meslekle alakalı. Atıyorum mühendisse almanca bilgisi türkiye'deki birçok alman firmasını düşününce büyük avantaj. Bir arkadaşım sırf rusça bildiği için rusya'ya çok iş yapan bir inşaat firmasında iş buldu mesela.

-Kendini düzgünce anlatabilmeli. İster mühendis olsun, ister pazarlamacı, ister muhasebeci, ister yazılımcı... Fikirlerini, yaptığı işi, planlarını iyi anlatabilen insan her zaman avantajlıdır. Bu biraz özgüven, biraz kişisel yapıyla alakalı. Ama bir yandan da öğrenilebilir. Nasıl iyi sunum yapılır? nasıl iyi konuşulur? Nasıl iyi giyinilir (kimse kusura bakmasın bu çok önemli:).

-Temel seviyede teknoloji bilgisi. Yazılım öğrenmek şart değil ama birçok iş kolunda avantaj sağlayabilir. Ama işin ne olursa olsun teknolojiyle aran çok iyi olmalı. Yani eskiden mahallede format atmayı bilen insanlara nasıl bill gates gözüyle bakılıyordu. Bazen ofislerde de atıyorum bir programda basit bir ayar yapmayı bilen adam mekanın kralı oluveriyor.

-Bunların ötesinde sosyal beceriler her şeyden önemli. Teknik becerileri her zaman kapatabilirsin. Ama sosyal beceriler, bilgi ve görgü bu yaşlarda ediniliyor. Yani sergi gezsin, iyi yerlerde gücü yettiğince yesin içsin vs.

-Finansal okuryazarlık ve kişisel para yönetimi.

Hala var mi bilmiyorum ama iTools ile yapılıyordu bi ara.

Kaçınganla kaygılının ilişkisi çok yıpratıcı olabiliyor fakat iletişimle çözülebilir

Kaygılı bağlanan kişi haftanın 7 günü yanyana olmak istiyor anlamına gelmez, birlikte olmadığınız zamanlarda da iletişimde olmak güven duymak istiyor olabilir, sen ona bu güveni gösterdikçe onun da kaygısı azalır, ben böyle her gün konuşamam diyorsan karşındakini yıpratma

Kaygılı bağlanma kontrolcülüğü beraberinde getirebilir, dediğim gibi aranızdaki güven ve stabil iletişim bu kontrolcülüğü makul düzeye düşürür, burda senin gözlemlemen gereken bu insan gerçekten kontrolcü mü yoksa kaygısından dolayı mı bu şekilde ortaya çıkıyor

Ezcümle kaygılı bağlananların isteği ve ilacı stabil bir iletişim, paylaşım

aynisini cok yasadim. dusman basina… her seferinde bunaldim ve ilgisiz biraktim.

İlginç olan şu ki kaçıngan olanlar kaygılı olanları çekiyor. Ya da tam tersi.

Benim deneyimlerimde kaygılı olanla konuşmak, iletişim kurmak, durumu izah etmek hiç işe yaramadı, koşarak kaçtım her seferinde.

Bence yok ben de bağlanma sorunu var onda kaygılı bağlanma var ne olacak bizim iş diye düşünmeyin. Bir ilişkinin oluru olmazı bunlar değil bana kalırsa. Başka şeyleri sorgulayın düşünün.

Bu kadar kurcalamaya gerek yok. Başlayın mutlu musunuz devam edersiniz

Süt verme. Laktoz kedilere zararlı. Su ve mümkünse yavru kedi maması bırakabilirsin. Biraz pahalı gelebilir tabii ama Royal Canin'in şu mamasını baya seviyorlar: www.trendyol.com

Belediye ilgilenmez muhtemelen. Yakında bir veteriner varsa, sokakta bulduğunu söylersen onlar bi göz temizliği yapıp, damla damlatıp ilgilenirler. Ücret isterler mi bilmiyorum ama isteyeceklerini sanmıyorum.

1. instagram vs. üzerinden ilçedeki hayvanseverler ile iletişime geçmeye çalışın. Belediye ilgilenmez, belediye barınağına verirseniz hemen ölürler.
2. En sağlıklı çözüm süt anne bulmaktır. eğer 1-2 aylık iseler mama yemeye başlamışlardır, yavru kedi maması verebilirsiniz. ama süt emme dönemindeyseler veterinerlerden yavru kediler için süt tozu vs. alıp verebilirsiniz. sık sık beslenmeleri gerekebilir, yine yavru kedi bakımından anlayan birileri olsa iyi olur, çiş yaptırılması falan gerekebilir.
3. Gözünde ciddi sorun olabilir, mama ile 1-2 güne size alışabilir. yakalayıp gözlerini çayla ıslatılmış peçete ile temizlemeye çalışın temizlenmiyorsa yine veteriner görmesi şart, aksi takdirde kör olma ihtimali yüksek.
4. kediler yabani olduğu için tecrübeli bir hayvanseverden destek alsanız iyi olur. yakalanacak kadar yaklaşıyorsanız bi ihtimal yakalamak için belediyeden destek isteyebilirsiniz, kepçe vs ile yakalayabilirler, ama asla belediyeye teslim etmeyin, box'ınız hazır olsun yakaladıklarında kediyi onlardan alın ve hayvansever bir veterinere gösterin. sokak kedisi olduğu için birçoğu makul yaklaşıyor. muayene ücreti almazlar, gözünün damlası falan da ucuz ilaçlar.

hic anlamiyorsaniz bakamazsiniz. cok ufaklar ise surekli beslemek, tuvaletlerini yaptirmak lazim. gozleri iltihaptan kapanmistir, ozel ilacla silip temizlemek lazim. yani kisaca anlamiyorsaniz facebook gruplarina fln yazin birileri cikar umarim gelir alir.

Hoşlandığın biri olduğunu laf arasına sıkıştırmak olabilir.

Eğer flörtleşmeler bariz hale gelip açık seçik romantik sebepli görüştüğünüz kesinleşmediyse hoşlandığınız biri varmış da tavsiye istiyormuşsunuz gibi sorun.

Açık seçik flörtleşmeler olduysa bunların hiçbiri uygun olmaz, insan gibi konuşun. "Bizimkiler bizi böyle buluşturuverdi ama benim hayatım şu anda bir ilişki için uygun değil" deyin.

Görüşme ve mesajlaşmayı kesmek 16 yaşından sonra bırakmanız gereken bir davranış.

Mesajlaşmayı kesmek tam bi medeniyetsizlik örneği. Belli ki sizi başgöz etmek için tanıştırmışlar ve ikiniz de ortalama her insan beyninin algılayabileceği gibi durumun farkındasınız. Seni tanıdığım için çok mutlu oldum fakat maalesef aramızdaki ilişkiyi daha ileriye götürmek istemiyorum, yanlış anlamanı istemem ama açıkça belirtirsem ikimiz için de zaman kaybı ve soru işaretleri olmamış olur gibisinden bir mesajla bitirin gitsin.

tanıştıran kişiiyi aracı yapabilirsin
buna rağmen açıklama isterse açık açık ifade edersin

neden hayir demeyesiniz ki, demek istediginiz sey o? eger 16-17 yasinda degilseniz bu olgunlugu ve pratigi kazanmaniz gerekir bir yetiskin olarak.

Bugune kadarki zamanin ve esligin icin cok tesekkurler ama bir baska randevu/aktiviteye devam etmek istemedigimi fark ettim. Senin de vaktini ve enerjini bosa harcamamak icin net olmak isterim, sevgiler, falan gibi bir seyi kendi mesrebinizce soyleyin iste.

Boyle durumlarda zaten dort secenek var: gorusmeye devam etmek/gorusmeye hic devam etmemek/ taraflarin digerine yalan soyleyerek gorusmeye devam etmesi/ortalama arkadaslar olarak devam etmek. Karsinizdaki bunun 25% bir ihtimal oldugunu bilmiyorsa da ogrenmis olur, ne guzel.

gormezden gelmek tam bir medeniyetsizlik ornegi +1

sizi baskasi tanistirmis, cok gorusmemissiniz zaten. kirici olmayan bir dille daha ileri gitmek veya gorusmek istemediginizi soyleyebilirsiniz. karsinizdaki de sacmasapan birisi degilse anlayisla karsilayacaktir. oyleyse bile siz kendi sorumlulugunuzu yerine getirmis olarak o noktadan sonra gonul rahatligiyla gormezden gelebilirsiniz.

anliyorum boyle seyleri yapmak zor geliyor insana ama karsi tarafi tamamen karanlikta birakmak, iletisim kurmayi reddetmek cok ayip. yetiskin insanlarsiniz, "ya kusura bakma ben istemiyorum, ugurlar ola" diyeceksiniz. korkunuz karsi tarafin uzulmesiyse emin olun insan yerine koyulmayan birisi daha cok uzulur. sonuc olarak siz istemiyorsunuz ve her turlu bitireceksiniz. kendinizi dusunun. birisi bunu dile getirip iliskinizi guzelce bitirse mi daha kotu hissedersiniz yoksa size hic var olmamissiniz gibi davranip, cekip gitse mi?

Onun konuşma tarzını öğrenip samimiyetini ortaya koyan kelimeler de kullanarak düşüncelerini açıkça anlatmak. Çok yakın zamanda başıma bu anlamda bir hadise geldi, bilseydim olaya hiç başka (bana gösterildiği ama öyle olmayan) türlü yaklaşmazdım, beklentiye girmezdim mesela... olan bana oldu. Sırf tanıştırıldığım kişinin keyfine uymadım diye resmen ağır hırpalandım yani.

Karşınızdakinin size sadece insan değeri vermesi bile çok üzülmesine sebep olabilir, ki bende olan da o. Bence açıkça konuşun, onun dilinden konuşun, kendi samimiyetinizi de ortaya koyun. Bırakın üzülürse üzülsün, üzmemek için gereken her şeyi yaptıktan sonra üzülmesi sizin suçunuz olmaz. Ama açık olmak sizin sorumluluğunuz.

nasıl balık mevsimi değil? akdeniz bölgesinde levreğin tam da mevsimi. ha buralardan kadıköye kadar levrek getirirler mi bilmiyorum.

avlanma yasağı yok mu?

buzhane levreği vardır ya da çiftlik

fıtık

Sürekli ağrıyorsa kas spazmı olabilir. Birkaç güne geçer.

Hareket ettikçe ağrıyan hareketini kısıtlayan bir şeyse belde fıtık atmıştır. İlk olduğunda bir hafta süreyle zorunlu haller dışında hiç kıpırdamadan nispeten sert bir kanepe ya da yatakta yatarsan geçer derler. Bel fıtığı zordur.

Aklıma gelenler bunlar

Şurada yazıyor: www.sehirhatlari.istanbul

Üstünden çok zaman geçti ama ben köpeğimle binerdim hep, ağızlık ya da kafes gerekmeden, özellikle adaya giden vapurlarda evcil hayvan olur hep.

ağızlık gerekiyor demiş ama pratikte de öyle mi gerçekten yoksa köpeğin tipine, ırkına, davranışına göre mi davranıyorlar?

Spieltag?

jubeltag, yıl dönümü
geburtstag, doğum günü

40 a yaklaştım ufak şeyleri göremiyorum artık, bi arkadaşım da aynı şeyden muzdarib

Yaklaşık 40'tan bildiriyorum, bir dahaki göz kontrolümden yakın gözlüğüyle çıkma ihtimalim çok yüksek. Özellikle az ışıkta sıkıntı olmaya başladı.

42 yaşındayım.6 yaşımdan beri uzak , 35imden beri de yakın gözlüğü kullanıyorum.İki ayrı çerçeveyle uğraşmamak için tek cama hem yakını hem uzağı(progressive cam) yaptırıyorum ,rahat oluyor.

Kafein bağımlılık yapar evet. Benim kahve içmediğim zaman başım ağırır mesela. O an kahve bulamasam, kafein içeren başka bir içecek içerim. Ama uykuma bir etkisi yok, sert bir kahve de içsem, enerji içeceği de içsem uyurum.

Sigara vb. bağımlılığının yanına bile yaklaşamaz, bağımlılık demek bile fazla olur. Ben de khve içmediğim zaman başım ağrır bir süre ama kafein de kafein diye elim ayağım titremez. O an kahveye ulaşamıyorsam da birkaç saat içinde geçer gider kahve isteği.
Abi ben kafein bağımlısıyım yeeaa mevzusu tamamen show.
Dipnot: 12 yıldır kahve sektöründe olan ve günde minimum 3-4 fincan kahve içen biriyim.

Kahve bağımlılık yapar evet ve sürekli içtiğinizde uykuyu açma özelliği giderek azalır. Benim de başım ağrıdığında iyi geliyor. Kahve bağımlılığımı kan değerlerimi düşürdüğü için mecburen 1,5 büyük kupaya düşürdüm. Tavsiyem giderek miktarı azaltıp bir kupaya düşürüp bunu da ayılmaya en çok ihtiyacınız olduğu zamanda içmek

Akşam decaf için.
Her gün 5 10 kupa filtre kahve içiyorum ben, uykumu pek açmıyor artık ama çalışırken iyi gidiyor.

Evet var. Ama daha çok aliskanlik gibi bu sanki. ben de normalde her gün en az 1-2 büyük fincan tuketirdim. Ramazan ayı münasebetiyle oruc tutuyorum. Bu surecte ilk 3 gün yokluğunu Cok hissettirdi. Ardından azalarak ihtiyaç duygum minimize oldu. Şu an hiç aramıyorum.

Ramazan sonrası da tüketimi sınırlamayı planlıyorum. Çünkü artık güne başlayabilmek için kahve tüketmesi gereken bir bireye dönüştürmüştü neredeyse, bu da güzel bir his değil

Ideal olarak uyandiginizdan 60-90 dk kadar sonra ilk kahvenizi icmeniz iyi olur. Vucudunuzdaki adenosine o zamanlarda azalmis oluyormus.
Sonra da uyku saatinizi dusunup en az sekiz saat oncesinde kahve icmeyi birakmaniz gerekiyor. Yani bircok yetiskin icin saat ikiden sonra kahveyi kesmek en iyisi.

Ben de her gun 2-4 kupa arasi icerim, bagimlilik demem ama icmezsem ariyorum tabii. Ama icmeyince de olmuyorum veya kontrolumu kaybetmiyorum. Haliyle saat ikiden sonra icmiyorum. Kendimle savasmama gerek olmuyor.

Kahve içmeyince başım ağrıyor +1 bazen migreni tetikliyor. Ama sıkıldım ve kahve içmekten keyif almamaya başladım bir süredir. Günde bir küçük americanoya kadar azalttım. Sigarayı bırakmış insanım, kahveyi mi bırakamayacağım!

Edit: Bırakamadı.

bağımlılık değil de alışkanlık oluşuyor bence de ama kötü bir şey değil. abartmadıkça kahve sağlıklı bir içecek. yani bırakmak yerine belli sınırlar içinde tüketmek mantıklı.

bağımlılık yapıyor. ben de günde 2 fincana düşürdüm. akşam 6 dan sonra ne çay ne kahve içerim çünkü içersem kesinlikle uyuyamıyorum. rahatsızlık duyuyorsanız kendinize böyle saatle sınırlama koyarsanız işe yarar diye düşünüyorum

Kesin çözüm sanıyorum kahve aletlerini evden yok etmek. French press, espresso makinesi artık evde ne varsa ya kırın ya da bir yakınınıza verin. Yoksa durdurmanız mümkün değil, bir anda kesin bir karar alıp bu aletleri uzaklaştırmanız lazım.

bence bagimlilik, resmi bir veri varsa bilmiyorum. ben kendimi bagimli hissetmiyordum aslinda ama yaklasik iki sene once biraktim hic yoksunlugunu da hissetmedim belki de bagimlisi bile degildim lol :) cat diye biraktim hic de canim istemedi.

www.bizevdeyokuz.com

Ben İsviçre'den aldığım schengen için TLS Contact'a 1700 tl ödedim üç gün önce. 80 eur + hizmet bedeli.

Ayrıca hesabınızda gideceğiniz gün sayısı kadar para göstermelisiniz. Ben 8000 tl koydum 4 gün için, yetti o para. 3 yıllık verdiler.

Fransa vfs 80vize+40 hizmet.

Almanya 80 euro + 320 tl + kargo 75 tl ( zorunlu)

en son pandemiden önce vize aldım o yüzden güncel olmayabilir bilgim ama aracı firmaya falan gerek yok pek şengen için eğer istanbuldaysanız. 5-6 sefer almışımdır. sadece ilk seferinde bir firma ile çalışmıştım avantajı olur belki diye. baktım ki firmanın temsilcisi de benimle beraber vfs'de sıra bekliyor, sıra gelince hadi gidelim diyor, dedim bunu ben de yaparım. yaptım da. firma ile çalışmaktan tek farkı ne evrak getireceğim diye firmaya sormaktansa web sitesine girip kendiniz öğreniyorsunuz. zor bir evrak da yok açıkçası. vakti olmayan iş adamları için falan belki avantajlı olabilir ama sıradan vatandaş için bana anlamsız geldi aracı firma kullanmak.


verdiğim para da toplam 80 euroydu. 60 euro zaten vize ücreti, 20 euro da vfs'ye ödüyoruz galiba. zam gelmediyse 80 euro yani.

Konu daha geniş izah gerektiriyor ama kısaca söylemek gerekirse
eskiler:
bir şeyin şükrü kendi cinsindendir.
Örneğin insanın maddi durumu iyi olduğunda sadece çok şükür demesi değil ayrıca o maddi imkanla durumu zayıf olanları gözetmesi ve yardım etmesidir.. der

sahip olduklarımızın kıymetini onları kaybedince anladığımız gibi, sahip olmayanları gördüğümüzde de anlıyoruz. şükretmeyi kıymet bilmek gibi düşünebilirsiniz.

birisinin şükür etmek için daha kötü durumdaki birini "görmesi" gerekmez diye düşünüyorum. az biraz canlandırmayla veya geçmiş deneyimlere dayanarak da şükredilebilir.

aradığınız şey bir kelime veya tanım sanırım. şükretmek az çok karşılıyor bunu sanki. zira şükretmek minnet duymak gibi bir şey. çok kötü durumdaki biri görülüp de, "yatıp kalkıp haline şükret" dendiğinde aslında "bu halde olmamanın sebebi sensin, her ne yaptıysan buna minnet duy, kendine teşekkür et" anlamına geliyor. bence. yani bu bir mutluluk değil sizin dediğiniz gibi, ama bir "rahatlama", "iyi ki" deme durumu. mutlu olana göd derdim ben olsam.

bahsettigin sey icin turkce'de direk bir kelime yok sanirim. almanca'da meshur "Schadenfreude" sozcugu dedigin seyi karsiliyor.

en.wikipedia.org

katarsis denir.
aristoteles-poetika falan bakabilirsiniz.

edit: benim bildiğim, insan şükretmek için "öteki" nin varlığına ihtiyaç duymaz. yani bir kıyas söz konusu değildir. varlığa da şükreder, yeri gelir yokluğa da şükreder..

esasında şükür Allah'a yapılır, düşünmek; tefekkür etmek amaçlı
haline kalpten razı olmak, hoşnut olmak hayatın için

alıntı: Erva
"örneğin insanın maddi durumu iyi olduğunda sadece çok şükür demesi değil ayrıca o maddi imkanla durumu zayıf olanları gözetmesi ve yardım etmesidir.. der"

daha fazlası için emek vermek, insanlara yardım etmek bağlantılı emirler

kötü durumda bir insan görünce kendim için mutlu olmam
o kişi ahirette burdaki dezavantajların dikkate alındığı bir adalete tabi olur diye inanırım
kendim için de aynı şekilde, ahiretteki karşılığı mutlu eder

şükretmek, başına gelen şeyin iyi mi kötü mü olduğunun ölçülmesiyle başlayan bir şey. bir şeyi ölçebilmek için de birden fazla kere var olması gerekiyor, o yüzden ötekinin varlığı olmadan şükretme eylemini gerçekleştiremeezsin.

başkasının ya da kendi kötü haline bakarak şükretmekten ziyade sahip oldukları için mutlu ve müteşekkir olmak bence şükür. zorlayarak yapılacak şey değil, insan mutlu olacak ki içinden şükretmek gelsin.

bendeki tanım böyle.

Şimdi hatırlamıyorum nerde gördüm ama bir istatistik koymuştu bir sayfa:

-Eğer bu metni okuyabiliyorsan, dünyada okuma bilmeyen 1 milyar insandan daha şanslısın.
-Bugün sağlıklı uyandıysan ve 1 hastalığın yoksa, bu hafta bir hastalık yüzünden ölecek milyonlarca insandan şanslısın.
-Eğer iyi kötü bir sağlık güvencen varsa, hasta olsan bile doktor bulamayan milyonlardan şanslısın.
-Şu an bir savaş, kıtlık, susuzluk, esir düşme gibi riskin yoksa, özgürce gezebiliyorsan 500 milyon insandan şanslın
-İstediğin siyasi görüşü destekleyebiliyor, özgürce ibadet edebiliyor, istediğin tarzda yaşayabiliyorsan, dünyadaki 3 milyar insandan daha şanslısın.
-Buzdolabında yemeğin, dolabında giysilerin, ve başını sokabileceğin sıcak bir evin varsa dünyanın %75'inden daha zenginsin.
-Bankada biraz nakitin, yatırımın bile olsa dünyanın en varlıklı %8'lik dilimindesin.

O yüzden bu elindekiler için şükret, değerini bil ve bu imkanları olmayan insanlarla imkanlarını paylaş gibi bir metin. İstatistikler ne kadar doğru bilemem.

Bence kimse kendinden kötü durumda olanları görünce mutlu olmuyor. Yoktur böyle bir insan. Ama kendinden kötü durumda insanları görünce elindekinin değerini anlıyordur.

Şöyle düşünüyorum, daha büyük ev istiyorsun mesela, daha iyi araba istiyorsun. Alamayınca üzülüyorsun. Arkadaşların yurt dışına çıkıyor sen üzülüyorsun bu sene bütçen olmadığı için. Ya da herkes iphone 13 alıyor sen ortalama bi android kullanıyorsun memnun değilsin bundan içten içe.

Ama mesela evine internet bile bağlatamayan çocuğu görünce, diyorsun ki "yahu öyle böyle benim internet erişimim var". Ya bu da olmasaydı?

Arkadaşın yeni lüks bir araç almış. Senin 2. el mütevazı bir araban var. Özeniyorsun, ama başkasına bakmana bile gerek yok. 2 sene önce soğukta 45 dakika otobüs beklediğin günleri düşünüyorsun, şükürler olsun diyorsun. En azından sağa sola gidebilmeni sağlayan bir aracın var.

babam mesela vefat etmeden önce ömrünün son 1 senesini kısmi felçli geçirdi. Balkona kadar gitmek, orada 1 saat oturmak bile büyük olaydı onun için. Bu tarz durumları düşününce, bırak tatile gitmeyi şöyle sahilde bir oturmak, çay kahve içmek bile ne kadar değerli olabiliyor fark ediyorsun.

Şükretmek sanıldığı gibi aza tamah etmek değil. Elindekinin kıymetini değerini bilmek. Bir karikatür görmüştüm, senin normalin, başkasının hayali olabilir diye.
Yolda ortalama arabada giden bir adam, yandaki lüks 4x4'e bakıyor hayran hayran.
Hemen yanda da tekerlekli sandalyede bir adam o mütevazı arabadaki adamın arabasını kullanabildiğini hayal ediyor kafasında düşünce balonunda. Tam olarak bu durum.

Elindekinin kıymetini bilmek önemli. Elbette daha iyisi için mücadele etmeli insan. Hayal kurmalı. Ama son yıllarda o kadar materyalist bir yaşama geçtik ki, hayallerimize kavuşamayınca elimizdekinden bile nefret ediyoruz.

Çocuklarda çok olur bu, eğer değer bilmeyi öğrenmediyse görürsünüz. Oyuncak ister atıyorum. Evde var ya bir sürü oyuncağın dersin. Onları beğenmez. Öbürünü almadığın için gider onları da kırar falan...

evet, sizin bildiğiniz doğru.
"ben x'ten iyi durumdayım" diye şükredilmez.
şükür şartlara bağlı olmayan, içten gelen, bireysel bir şeydir.
yani olan hâle, dış koşullardan bağımsız olarak şükredilir.

sabah uyanırsın, bugün de uyandım diye şükredersin.
"başkası uyanamadı, aman ben uyandım çok şükür" dendiğinde o şükür olmuyor.

Şükür kelimesi benim islamiyetle öğrendiğim bir kavram. Allah diyor ki "şükredin ki size nimetimi artırayım". Demek ki şükür denen şey çoğaltıcı, artırıcı bir şey. Bu sebeple de içinden geçirerek veya telaffuz ederek yapılan bir şey olmadığını düşünüyorum.

Bir şeyi ne artırır diye düşününce de ilk aklıma gelen, o şeyi temiz kullanmak, iyi bakmak, onu sağlam/sağlıklı kılmak için gerekenleri yapmak gibi şeyler geliyor. Bildiğin "kıymet bilmek" hatta Doğan Cüceloğlu'nun tanımladığı haliyle "sevmek" yani.

Onun için bana göre şükretmenin Türkçesi kıymet bilmektir, sevmektir. Her konuya da uyarlanabilir diye düşünüyorum.

şükrettiklerimiz, kendi hakkımızda razı olduklarımızdır. etrafta hiç insan olmadan da şükretmek mümkün ise; diğerlerine bakınca yaşadığımız, ancak ve ancak o insanlarda kendi geçmişimizden yansımalar görüp bunları geride bırakmış olma konusunda kendimizi takdir etmektir.
bilinçli ve farkındalığı olan birey, egodan ve materyalden her ne kadar uzaklaşsa da bazen diğerlerinin bu aşamaya gelememiş olmasını hor görebilir. yeterince berrak görebilirse, aniden bu durumun da egosunun başkalarının üzerinden rayonel ilişkilendirmelerde bulunduğunu fark eder ve halen arınmadığını ayrımsar.

2 yemek kaşığı yaklaşık o kadar eder sanıyorum

Yarım çay bardağı yulaf 30 gr etse de bu 30 gramın tamamının lif olduğu anlamına gelmiyor

Fatsecret a göre 30 gr eti lifalif 3.9 gr lifmiş (fiber)

direkt pismez. cozulmesi lazim. mikrodalgada ya da firinda cozdurebilirsin. bonus olarak bir tencerenin icine koyup onu da sicak su dolu bir kabin icine konazarak benmari usulude cozdurebilirsin.

Kısık ateşte çözülür ve direkt pişer.
bildiğimiz kuşbaşı et gibi değildir zaten

Buzdolabı poşetiyle ılık su (sıcak değil) dolu bir kaba koyunca çabucak çözülür. Geç kalmış olabilirim ama alternatif olsun :)

direkt ızgaraya atarsan dışı yanar içi çiğ kalır miden bozulur.

mikrodalga ya da sıcak suda 4-5 dakika çözdürmen gerek.

köfte dediğin dışarıda yarım saatte salar yav. kısık ateşte falan yapınca içine de çeker, sorun olmaz. bir dahaki sefer öyle yaparsın :D

herkese teşekkür ederim. marketten tekrar kıyma alıp taze yapıp diğerleri de buzluğa koydum. benzer durumda tekrar buraya bakarım =)

Direkt ızgaraya atabilirsiniz. Ama 200 derecede değil 180'de pişirin. Biraz daha uzun sürecek.

Emin defilim ancak muhtemelen bilgisayara uygulamasını kurup bilgisayara indirilebilir. Sonra da direkt telefona ya da Androidsd Google Photos a atılabilir gibi

stokta varsa hemen teslim. 13lerin stoğu kötüydü en son. 13 mini olabilir ama.

tamamen şans olmakla birlikte varsa alırsınız. mesela ben 12 mini almak istemiştim yoktu. 13 mini almak istemiştim o da yoktu. teşhir vardı sadece.

başka mağazanıza da sorabilir misiniz dersiniz en kötü.

Yetkili bayilerin elinde olabilir ve telefon açıp var mi öğrenebilirsiniz. Troy gibi yerlerden bahsediyorum.

bionluk gibi sitelere parasını verip yaptırabilirsin.
ya da 150dkyı sitelerin süresine böl. birkaç seferde yap.

bu soru çokça soruldu, aratıp verilen cevaplara bakabilirsiniz.

www.eksiduyuru.com

do you remember me +1

geçen hafta vardı benzet duyuru, ses kaydını yazıya çeviren diye aratabilirsiniz.

hiç bir şey yapamazsanız , açın google docs'u falan, yanında da başka bir bilgisayardan yüksek sesli bir şekilde açın dosyayı, o şekilde dikte edilsin.

Bağımlılıklarda en temiz tedavi (bkz: cold turkey) bence. Hayat kalitesini etkiliyorsa güm diye bırakmak en temizi. Sigara, alkol gibi direkt ilişiği kesmek çözüm oluyor, ilk etapta azaltmak çok mümkün olmuyor.

Buna doomscrolling diyorlar, böyle aratınca internette çözümü de vardır

Bence de cold turkey. Az bakayim gunluk dakika siniri tutayim falan bir ise yaramaz.

Valla oncelikle matrixten 'olayin benimle ne alakasi var' tepkisinin geldigini soyleyeyim. Onun disinda ben de direkt birakmanin en temizi oldugunu dusunuyorum. Birkac gun bakmazsan zaten gider yavastan.

Tespih çekin, örgü örün, yoyo, stres çarkı :) alay etmiyorum kesinlikle, siz konunun düşünsel tarafına da odaklanarak sormussunuz sorunuzu ama bir sebeple fiziksel olarak o el/parmak hareketini yapmaya ihtiyaç duyuyorsunuzdur belki de.

- girdiğiniz instagram, facebook, twitter her neyse onların telefon uygulamalarını silin.(hepsini)
- bu sitelere girmek istediğiniz zaman bir web tarayıcı üzerinden (telefondaki web tarayıcı) girin.
- bu sitelerin şifrelerini uzun ve karmaşık yapın, web tarayıcının hatırlatma özelliğini kullanmayın. her giriş yapmak istediğinizde şifreyi yeniden girerek giriş yapın. işiniz bitince çıkış yapın, ve web tarayıcıdaki sekmeyi bile kapatın. yeniden girmek istediğinizde site adresine kadar yeniden yazmak zorunda kalın.

bir süre sonra ehhh bu ne lan diyerek elinizi sürmeyeceksiniz. :)

Anadolu sigorta

HDI nin doğrudan bir ürünü var cep telefonları için

sağ tık görsel ara demediniz mi ? tam boy derken daha yüksek çözünürlük mü, fotoğrafın tamamını mı ?

edit: yandex görsel aramada googledan daha iyi.

pbs.twimg.com ?

i.hizliresim.com

bulabildiğim en büyüğü bu
i.hizliresim.com

Sayende ben de aldım fotoğrafi teşekkür ederim

evde kalmaktan daha fazla riskli
biriyle temas etmekten daha az riskli.

evde kalmaktan daha fazla riski olacağını sanmıyorum. Her ihtimale karşı kapı kolunu ve direksiyonu dezenfekte edin. Direksiyon neyse de kapı koluna biri dokunmuş vs. olabilir.

beşiktaş sahil şeridi hiç boş kalmıyor
cep trafikten ne zmana baksam

ben riskli olduğunu düşünmüyorum. hiçbir şeye dokunmadıkça ne riski olabilir ki?

arabayı nasıl dezenfekte edebiliriz. özellikle deri döşemeye zarar vermeden?

arabamın evimden bir farkı yok. evde de ben yaşıyorum, arabaya da ben biniyorum. asansörle arabaya geçiş ve arabadan eve geçiş veya benzinlik işleri dışında bence 0 risk.

ben risk olduğunu düşünmüyorum. eğer içeri bir yabancı almıyorsanız tamamen izole bir ortam. hatta bence yolda yürümekten daha güvenli.

abartmayin yav arabanin icini ve ellerini surekli temiz tutuyorsan riskli degil tabii ki

Valla ben yapıyorumm onu da yapmasam kafsyi yiyecegim. Evde kalmaktan daha riskli oldugunu falan dusunmuyorum. Tenha yerlerde arabadan cikip hava alip tekrsr biniyorum. Hatta ev daha riskli arabadan.

Sudoku kitaplari alabilirsiniz.

Kare karalamaca var ama sever mi bilmiyorum.

home -> rules -> create rule ->

from: X
Move to folder: Y

done!

Eğim değil de, rüzgarın her mevsim ve her gün olduğunu duyduğum için tura katılmamıştım.

Google görsellerde en büyük boyut olarak ayarlayıp aratınca 1200*673 çözünürlükte çıktı.

Yabancı dillerde de aratıp denemek lazım, belki birisi direkt fotoğrafını çekip yüklemiş olabilir bir yerlere.

Link şu;

i2.cnnturk.com

İnstagrama reprodüksiyon yazıp etiketlerde aratın bisuru atölye var bunu yapan.

assistive touch'mi?

www.youtube.com

ayarlar > genel > erişilebilirlik > assistivetouch en üstteki ayarı on konumuna getireceksiniz.

www.techadvisor.co.uk

superb; sorduğum bu değil

community.spotify.com

şu işinize yarar mı?

edit: "adım aratılınca" diyince spotify'da kayıtlı bir müzisyensiniz ve eserlerinizin görünmemesini istiyorsunuz diye yorumluyorum. eğer böyleyse yukarıdaki link işinizi görecektir.

cemil

optimum avm'de bu işi çok iyi yapan bir dükkan var.
ilk otopark katında.

büyük ihtimalle.

videoyu izlemediğim için net bir şey diyemiyorum ama kanamalarda ilk yardım dediğin şey kanayan yere bası uygulayıp, kanayan noktayı yüksekte tutmak. fakat arter kesilerinde bunu uygulamak daha zor. üstelik boğazı kesilmiş bir insandan bahsediyoruz, çeken kişi kalp damar cerrahı bile olsa yapabileceği şeyler sınırlı.

Adamın dönüp karıma neden dokunuyorsun diye bıçaklama ihtimali bile varken, kimse bilemez sonucunu. Ben iki kere ilk yardım eğitimi aldım kızılaydan, güncel yani belgem, ama atardamar kesigine nasıl müdehale edeceğimi bilmiyorum açıkçası. Zaten kursta da söylüyorlar, basiniza bir olay denk gelirse bişey yapama yabilirsiniz, normal diye.

in this world?

Degil :/ daha geri plandaki sarkilardan..

youtu.be
youtu.be

şuradan da albüm albüm bakabilirsin
www.whosampled.com

'in my heart' olabilir mi?

Natural Blues: www.youtube.com
Honey: www.youtube.com

Buldum, cevaplar icin tesekkurler su sarkiydi:

one of these mornings

youtu.be

sample'da bu şarkıdanmış;

www.youtube.com

evet

GBT, gözaltı, polisin yapabildiği her şeyi yapma yetkilerine sahipler.

www.lawtudent.com

odatv.com

türk kahvesi makinesi
tost-waffle (ikisi bir arada) makinesi

(bkz: borcam)

kelepçe(fantezi için)

fileto bıçağı

mermer sunumluk

demlik

döküm tava

Kahve mak+1

Ağız yokla, sonra sen alır gidersin bi bakmışsın bi gün önceden hepsiburada'da bilmem ne günü indirimi vardı tost makinası aldık füt çok güzel sana bir tost yapalım mı derler, sen elinde hediyenle kalırsın. Hayır senin kalman bişi değil hediye aldığın kişilere de eziyet olur. Sormadan bizede bir yığın hediye geldi anlamsız aletlerden 2-3 olunca ne yapsak bilemedim, hayırdan çok eziyet oldu.

ben son zamanlarda bu riske girmeyip mağazaların hediye kartını veya gram çeyrek altın alıyorum.

ama illa karavana olmasın diyorsanız nevresim takımı alın her eve mecburen lazım. fazla olması da önemli değil bir gün mutlaka ihtiyaç duyuluyor.

ursula'nın bilim kurgu romanları (mülksüzler, karanlığın sol eli vs.) distopya sayılabilir mi bilmiyorum. çok gerçekçi değil, mesela 1984 veya cesur yeni dünya daha gerçekçiydi bana sorarsanız, ama aşırı güzel romanlar, mutlaka okuyun.

Murathan Mungan şairin romanı

Yeni atlantis, güneş ülkesi, ütopya

Bu kitaplar orta çağda ütopya olsun diye yazılmış olabilirler, amma ve lakin ki öyle değildir. Okursan/okuduysan görürsün. Gerçekten ütopya olarak düşünülüp yazılmış olmaları gerçeği okurken tüylerin diken diken olmasına ekstra katkı sağlıyor.

Gülliver'in Seyahatleri

distopya utopya denmis ama thomas more bir kere bile anılmamış. püü.

Thomas More UTOPIA derim (iki o lu da olabilir)

ps: adam katolik kilisesince AZİZ ilan edilmiş bir adam.

1984 ve cesur yeni dünya ile karşılaştırınca ursula le guin bana daha ağır geliyor.

direkt mülksüzler ya da karanlığın sol eli yerine rüyanın öte yakasından başlayabilirsin. daha hafif, yine de dolu bir kitap, daha kolay sindirilebilir. tam distopya olmayabilir ama.

yine okumadıysan yevgeni zamyatinden bizi okuyabilirsin.

Ron dennis + 1 . Dünyaya orman denir i de okuyabilirsin , yok ya ursula’nın bütün romanlarını okuyabilirsin

hayır, eğer birine telif verilecekse ismi 'her şey çok güzel olacak' olan filme ismini veren şahsa verilmesi gerekir.

fodera; orada filmden bağımsız bir diyalog var?

evet ama bu bi film ismi? çocuk icad etmemiş.

bu cümle bir temenni sözü. filmle bağlantısı düşünülmeden, tamam başka örnek verelim,

"mayısı kim sevmez!" diye bir söz söyleniyor, kitlelerce çok seviliyor ve seçim sloganı yapılıyor. bu seçim sloganını bulan kişinin bunda bir hakkı var mıdır?

sözü bir sanat eseri olarak önce notere, sonra eğer varsa ilgili kurumu mesam gibi bir yere kaydettirmiş mi? oradan kabul almış mı? hayır? o zaman?

Fikirler korunmaz. Fikirler tescillenmez. İsteğe bağlı kayıt-tescil işlemleri de, fikirler üzerinden değil, fikirler sonucu meydana gelmiş fikir ve sanat ürünleri yani eserler üzerinden yapılmaktadır. Bu işlemler, korumaya yönelik olmayıp, sadece meydana gelen eserin eser sahibini belirlemeye kolaylık sağlayan beyana dayalı işlemlerdir.

Mesela aklına bir söz geldi, söyledin. Sonra insanlar bunu çok sevdi. Burada bir koruma yok.
Ama bu sözden yola çıkarak şiir şarkı türkü yazdın. Vey kitap yazdın. Alenileştirdin ve duyurdun. Bu halde alenileşmesiyle birliktr hak sahibi olursun. Tescile de gerek kalmaz. Ölümünden sonra 70 yıl geçene kadar hakkın korunur.

yine de halk tarafından çok sevilmesinin ötesinde, alınıp bunun seçim sloganı olarak "kullanılması" bence etik olarak çocuğa bir şey ödenmesini gerektiriyor. bize seçim sloganı bulun diye PR'cılara gitseler tonlarca para isterlerdi. belki de yapmışlardır bir güzellik bilemiyoruz, sadece aklıma takıldı

her şey para mı ya ekremin kazanması o bebeye en büyük ödül.

Bana göre zaten o çocuk artık İmamoğlunun kanatları altındadır çoktan o çocuk ile her türlü bağ kurulmuş ve sahiplenilmiştir. Mesela eğitim olanakları açısından gibi.

zararını görmediğin sürece süper bence

Balık burcumusun ? Kendi kendine konuşup yorulmuyorsan sorun.yok sanki

16 saatte 3-4 saat ise zaman kaybı olabilir. bunun dışında hayal ettikten sonra gerçeğe döndüğünde vay aq diyip üzülüyorsan zararlı, değilse bile çok iyi değil 3 saat hayal kurmak nedir reis? o süreyi biraz kontrol et sen.

yazıya geçir düşündüklerini, kağıda yazmak zor gelir dersen blog aç. rahatlarsın cidden.

@dismainpula; bundan rahatsızlık duymuyorum, yani bu kanalize ya da ifade etmem gereken birşey gibi değil, bu böyle bişey sadece. elimi çeneme koyup hayallere dalma gibi bişey de değil bu arada :D kafamın o an bulunduğum yerde olmaması belki? tek kaçırdığım şey "anı yaşamak" olabilir. cevabı kendim buldum.

zihinsel olarak bunun tek iyi tarafı şu sanırım, odaklanmak istediğim zaman hayatımda çok extrem bir durum söz konusu değil ve rölantideysem çok rahatlıkla odaklanıp soyutlanabilip kendimi o şeye, işe, rapora vs verebiliyorum ve güzel şeyler çıkabiliyor.

Bende de var bu.
Çocukluktan beri var aynı şekilde.
Sanki kendim yazmışım gibi okudum :) Fazlası vardır eksiği yoktur.

Bazen daha olası şeyler düşünürken bazen inanılmaz uçuyorum.
Hafıza problemi de yaşadığım için en büyük korkum ileride alzheimer falan olup bunları birbirine karıştırmak.

en fazla o esnada yüzün biraz şapşik olur, etraftan da garip görünür doğruya doğru :) onun dışında daydreamer'lık işte ne zararı olacak.

İzlemediysen The Secret Life of Walter Mitty'yi kesin izle.

O yapıştırılan bantlar genelde 3m oluyor. 3m in de kendi bant sökücü bir sıvısı var satılan. Onu kullanabilirsin. Ya da bazıları benzin ve saf alkol de kullanıyoruz diyor ancak bulunduğu yerdeki boyaya da zarar verdiği bir gerçek.

zeytinyağı ile çıkıyor genelde

wd-40 , geçen birisi daha sormuştu. Yapışık şeylerde oldukça işe yarıyor. ( wd-40 pazarlamacısı gibi oldum ama ) muadili ucuz markalarda iş görüyor.

Kimlikle birlikte kontrol ediliyordu

Geçen hafta kendi müze kartımla Ayasofya'ya girdim kimlik sormadılar. Hatta karta bile bakmadılar. Düz bir şekilde okutarak girdim.

Riskli biraz, almaya değer risk mi bilemiyorum.

müze kartı akbil gibi okutup geçiyorsunuz.
ayasofya'ya girerken öyleydi. topkapıyı bilmem.
ayrıca ayasofya'nın önünde oluşan kuyruğa girmesine gerek yok yandan en öne geçsin müzekartlıların girişi ayrı. sıra beklemesine gerek yok

arkeoloji muzesi de ayni sekilde. kontrol eden yoktu, turnikeye okut gec

Bu akşam erkek kızı yakalar. :)

Sonra erkek kamyona binerse erkek şampiyon. Kamyon yeterince hızlanırsa şampiyon 8taş :)

İmza: kralsaray

Hahagsjjs

Beşiktaş'lıyım, şampiyon olmamız için gerekenler :

galeri13.uludagsozluk.com

bjknın şampiyonluk ihtimali yüzde 10sa bile taraftar şampiyonmuş gibi havaya giriyor, herşeyi uçta yaşıyorlar. her şeyleri uçta hep en mağdur ve en çok çeken takım olarak kendilerini görürler.

Besiktas basaksehir’in olasi bir puan kaybinda tum maclarini kazanirsa sampiyon oluyor. İhtimal %10 falan degil yani.
Ben yine dusuk goruyorum sansimi ama kimsenin uclarda yasadigi yok. Bos konusmayin ezbere.

Beşiktaş kalan maçlarını kazanır Başakşehir kaybederse şampiyon olabilir ancak. Kamyon hızlanır bize çakarsa hamile bırakır 8taş diyenlere bakmayın...

besiktas galatasaray'i yener, galatasaray da basaksehir'i yenerse 3unun puanlari esit oluyor. besiktas ve basaksehir'in ikili averajlari ayni, bu haftaki maclar sonunda da normal averajda da yakaladi ve attigi daha fazla yani basaksehirin ustune cikiyor., ve besiktas ikili averajda galatasaray'in onunde olmus oluyor. yanlis hesap yapmadiysam uclu averajda da besiktas birinci oluyor(4 macta 3 galibiyet).

yani kisaca geri kalan maclari ihmal edersek, besiktas galatasaray'i yenerse, galatasaray da basaksehir'i yendigi takdirde sampiyon besiktas :) cok da dusuk bir ihtimal degil bence. besiktas sampiyon oldugu iki senede de galatasaray'i deplasmanda yenmis. gecen sene yense yine sampiyon olurdu. bu sene de yenerse yine sampiyon olur.

bjk'nin şampiyon olma ihitmali çok düşük. geçen seneki fenerbahce gibi. o kaybedecek o olacak dıdısının dıdısı yani.

encrypted-tbn0.gstatic.com

Beşiktaş'ın şampiyon olması için dıdısının dıdısı gerekmiyor aslında. Beşiktaş kalan her maçı kazanırsa şampiyon oluyor. Tamamen kendi elinde ama GS deplasmanı olması problem biraz tabi

www.offsidesign.com

www.offsidesign.com

bunun gibi retro ürünler olur mu?

bu sekiz numaradaki forma çakma o fiyata forma olmaz.

Nike resmi sitesinde var bazı takımların

candan erçetin - nar çiçeyim

Badem - kara Değil mi

ayna - yalnixam

www.youtube.com

alan parsons project
infected mushroom

balthazar'ı yazdığına göre michelle gurevich (chinawoman'ın solisti) ve marissa nadler gibi isimler de yazılabilir sanırım.

Mayısta Morcheeba var. Heyecan dorukta

temmuz'da manowar var.

manowar geliyor olm 20 temmuzda, daha büyüğü olamaz bence şu an için.

yarin sepultura konseri var.

döndür döndür dinliyorum sabahtan beri. territory tadında olmuş.

ben de takipteyim.

Bakirkoy'de vardi sanki, emin degilim ama oyle hatirliyorum bir arastirin.