Kaktüs çok iyiymiş. Plase pisagor kırmızı.

kaktüslü olan +1

kaktüs +1

Kaktüs

Dedicated sunucu kiralasanız olmuyor mu? Satın alıp barındırmak yerine her ay küçük küçük ödersiniz, sonuçta elinizde sunucu olmaz ama başlangı maliyetiniz yüksek olmamış olur. Ne tip bir sunucuya ihtiyacınız var bilmiyorum ama tavsiye olarak bunu yazmak istedim.

Dedicated sunucu düşünmüyorum. Belki bir sonraki upgrade zamanı.

www.hepsiburada.com

6 kullanıcı için bir server'a neden ihtiyaç duydunuz? günümüz sistemleri işinizi fazlasıyla görür özellikle sunucu aramanızın bir nedeni var mı?

Merhaba öncelikli olarak bütçe nedir? buna göre öneri sunmak daha mantıklı olur.

Normal bir pc işinizi görüyorsa ve bütçe sorunu varsa İş İstasyonu tarzı bir ürün veya giriş seviyesi bir sunucu tercih edilebilir, 7x24 çalışma ve bellek,depolama kapasitelerini artırmak için.
Mevcut kullanım senaryonuz için çok yüksek depolama, bellek kapasitesi, birden fazla işlemci gibi özellikler gerekmediğini anlıyorum, eğer ileride sanallaştırma yapmayacaksanız.

Özellik olarak aşağıdaki tarz bir konfigürasyon olabilir, network kartları kullanım senaryonuza göre eksiltilebilir.

2x16 gb Bellek
Xenon Silver serisi işlemci 8-10 core
10K 12Gbps SAS 2.5" HDD disk, ihtiyaç duyulan Raid ve disk Kapasitesine göre;
Çift Güç Kaynağı
4 adet Gb Ethernet(Bonding yapmak için), yedekleme olacak ise 10GB SFP+ portu

İkinci el sunucu alınabilir, teknik destek ve garanti kapsamının neleri kapsadığını ve kaç yıl olduğuna dikkat etmek gerekir.

www.dellsunucu.com

Cevaplar için çok teşekkürler.
Server ı dayanıklılığı ve bileşenlerin uzun saatler çalışabildiği için istiyorum aslında. Tabi muhasebe sistemimizi kuran firmanın ve teklif aldığımız diğer firmanın da yönlendirmesi var. Ancak @solo'nun dediği gibi yoğun bir ihtiyacımız yok. Buradaki amacımız başımız ağrımasın.
Bütçe olarak @kosun lan mevzu var'ın önerisi civarında. 6 kullanıcı yakın gelecekte 10-12 arasına çıkabilir.

Selam, ayda bir yenileniyor o, satın alman gerek yeniden.

Ayda bir ama bugün alsanız 1 ay geçerli değil, sezonluk.misal bu sezonun bitmesine 20gün kalmış. 1sezon 30 35 gün falan. Ödül ilerleme kısmına girdiğinizede yazar kaç gün kaldığı.

Benim alçım çıktıktan sonra bacağım, sağlam olanın yarısı kadardı. Kas erimesi mi artık ne bilmiyorum bayağı incelmişti. Birkaç gün yürümekte zorluk yaşadıktan sonra toparlamaya başladım ama birden bire olmadı

Alçıdan çıktığında bileğin diğerine göre ince olacak. Gördüğünde ürkeceksin hani o şekilde. Bir de o bileği hani normal bir şekilde oynatırsın ya normal hayatta, onu yapmaya çalıştığında it gibi ağrıyacak bir süre.

Yani fizik tedavi şart oğlu şart. O kaslar çalışacak, kireçlenme geçecek...

Bagaj havuzu al yoksa

Telefon koyma aparatı

3d paspas. kendi paspasları yer bezi gibi oluyor. 3d paspaslar çok kullanışlı. duasını alırsınız.

little trees marka araç kokusu, hindistan cevizi kokulu olanından...

2 tane kamp sandalyesi al decatlondan. yanına da bi stanley termos.

UGREEN cep telefonu tutacağı araç havalandırması yerçekimi araç cep telefonu tutacağı 360° araç tutacağı iPhone 13 12 11 ile uyumlu cep telefonu tutacağı Pro Max XR, Galaxy S21 S20 www.amazon.com.tr

bir depo benzin. 1000 lira'ya dolar mi bilemem tabii.

Aynı arabanın ufak bir modeli çok şık bir hediye olabilir. Lisanslı ürün olursa daha iyi olur. İnternetten araştırın modeli, hemen her arabanın belli ölçeklerle küçültülmüş oyuncak modelleri var.

tavsiye veren arkadaşlara ayıp etmek istemem ama eğer araba yeni model bir şeyse zaten bluetooth ile araca bağlanıyordur. carplay ve android auto da vardır. yani telefonu 86 model şahin gibi karşısına asmaya gerek olduğunu sanmıyorum. konuşma olsun, navigasyon olsun aracın kendi ekranından kontrol eder. o yüzden telefon tutacağını geçiniz. 2001 model clio'nun havalandırma ızgarasını ilk kullanımda kırdım ttec marka mıknatıslı b.k yüzünden.

1000 liralık öneri isteyene de araç kokusu gibi 5 liralık basit hediyeleri de geçiniz.

arabamı aldığımda "ben olsam kesin yaptırmazdım ama önceki sahibi iyi ki yaptırmış" dediğim şeyler var, ben de onları önereyim. hem araba için bir hediye, hem de konforu katlayan şeyler.

bunlardan birincisi söylenmiş, kauçuk bir bagaj havuzu ve 3d paspas takımı. çok kullanışlı ve evladiyelik, asla eskiyecek gibi durmuyor.

ikincisi ise kaliteli bir cam filmi uygulaması. kendim asla yaptırmazdım ama yazın yaşattığı konfor inanılmaz.

araba yıkamayı seviyorsa bakım seti alırdım. şampuan, ıslak cila, fiber bez vs.

araç içi süpürge, lastik şişirmek için elektrikli bir pompa, 12v minik soğutucu... bunlar aslında her araçta ihtiyaç olan ama sürekli ihmal edilen şeyler.

Özellikle pompa bir pazar sabahı her yer kapalıyken inik lastikle karşılaşan biri için hayat kurtarıcı. Çok hayır duası alırsınız.

cam filmi uygulaması hediye et.

nazar boncuğu al
yeni araba almak çok zor çünkü

pompa +1 mantıklı

www.hepsiburada.com

ya da mini süpürge olabilir yine xiaomi'nin , araba dışında da kullanır.

www.hepsiburada.com

araç süpürgesi. xiaomi nin güzel modelleri var.

Buderus dan çok memnunum ama karşılaştırma yapamam

Vaillanttan memnunduk, ta ki taşındığımız evde demirdöküm nitromix kullanana kadar. Demirdökümü sorunsuz kullanıyoruz, vaillant da öyle (ecotec plus sanırım o da)
Vaillantta şöyle bir sıkıntı var, bu firma kurulumda size ısrarla bakım ve garanti uzatma paketi satmaya çalışıyor. Sonraki senelerde bu ısrar katlanarak devam ediyor. Kombi zaten kaliteli, arıza çıkarmıyor ancak aşırı bir ısrar var, ben numarayı engellemiştim en son mesela :)

arçelik var bizde. dengesiz çalıştığını düşünüyorum. arçelik önermem

12. Gunde bile cikmadim. Ki aslinda semptom gostermeye baslayali 14 15 falan olmustu.

Ne zaman negatife döndüm bilmiyorum ama 10. gün yaptırdığım test de pozitifti

5.gün

14

7 ve 10 günlerde yaptırdığım testler pozitifti. 18. Gün yaptırdığım test negatif çıktı.

Ben de 5. gun butun semptomlari bitirmis olmama ragmen 12. gun pozitif ciktim. 20 gun sonraki testte negatif ciktim.

4. gün

Sagra Sagra iken severdim de uzun zamandır tadı kötü.

Şu en temel, kırmızı ambalajlı sade çikolata olanları bence Türkiye'nin en iyi çikolatasıdır.

Çok severdim. 2-3 senedir tadının değiştiğini düşündüğüm için almıyorum.

Eskiden de sevmezdim, hâlâ sevmiyorum.

sekerli abur cubur, cikolata falan cok severim. tadelle de onume gelse 6-7 tane bayila bayila gotururum. ama kendi kategorisinde gayet kotu bence, hic bir zaman da iyi olmadi.

eskiden severdim, git gide çok bozdu, şu an sadece aşırı şeker tadı geliyor:

Beyaz çikolatalısı on numaraydı eskiden. Ama şimdi o da bozmuötur

Tadelle bence en iyi çikiletlerden. Ama pahalı. Fiyatları indirsinler demek kaliteyi düşürmek demek olması için, kendime torpil geçtiğim zamanlarda tadalle alıyorum.

en sevdigim cikolata.
king bana da fazla geliyor.
kirmizisi favorim.

Eskiden daha güzeldi +1
Birçok çikolataya göre yine daha iyi olduğunu söyleyebilirim.

Çikolata almamaya çalışıyorum ama almak zorunda kaldıysam ilk tercihlerimden biri oluyor.

eskiden çok severdim, ancak maalesef son yıllarda ara ara alip deniyorum ama eski tadından eser yok

Gitmek istediğiniz okuldaki sizin bölümünüzde bir erasmus koordinatörü olur. Ona bir mail atıyorsunuz. Erasmus ile gelmek istediğinizi bu sebeple bölümler arası erasmus anlaşması yapmanın mümkün olup olmadığını soruyorsunuz. Tabii bundan önce sizin bölümünüzdeki erasmus koordinatörü ile de iletişim kurmuş olmalısınız ve onda bu okulları onaylamalı. İki taraf da okey derse erasmus ofisine gidin durumu anlatın onlar karşı okulla iletişime geçerler. Ben bu şekilde 2 okulla kendi okulum arAsında anlaşma imzalattırmıştım. Bol şans.

farkediyor ya. 5-10 yere sorun en az.

İnternetten 22 ayar altının gram fiyatının alışına bak.
Kuyumcuya bileziği tarttır. Kaç gram geliyorsa onunla çarp.
Fazlasını veren kuyumcuya ver.
Gerçi fazlasını da kimse vermez.
Kuyumcular çarşısındaysan şu şekilde tabelalar da vardır. İnternetten bakmana gerek kalmaz, oradan bakarsın.

www.reksanreklam.com.tr

2 farklı ilçede 2'şer kuyumcuya, ve bir de bankaya götür derim. farklı ilçeler olması çok önemli.

Günlük hayatta kullanmıyorum hayır. Postacı çantası tipi çantalar estetik durmuyor bence. Yanıma laptop alacaksan thule laptop çantası alıyorum. Siz de bu tip laptop çantası kullanabilirsiniz.

Sırt çantasının tipine bağlı biraz da çocuk gibi gösterme meselesi. Mesela kanken, herschel gibi çantalar erkeklerde güzel duruyor. Çocuk gibi falan da göstermiyor. Bu tarz sırt çantalarına bakabilirsiniz.

sırt çantası takıyorum. tıpkı liseli gibi duruyorum. değiştirmeye karar verdim. muhtemelen deri nitelikli kahverengi veya siyah postacı çantası alacağım. daha klas, daha oturaklı durur. sırt çantası alırsam da daha nitelikli bir şeyler deneyebilirim.

Şu tarz bir çanta kullanıyorum. İçine laptop, kitap, dökümanlar, kablolar, termos vb. doldurup geziyorum. Hem kapasitesi yüksek, hem de şık duruyor:

(git: www.baypablo.com )

Kadınlardan çok fazla iltifat alıyorum, çok beğeniyorlar, ama tabi karşı cinsi etkileme şeklinde bir beğenme mi yoksa çanta kadınsı olduğundan mı tam emin değilim, henüz çantaya bağlı olduğuna kesin olarak emin olduğum bir sevişme yaşanmadı.

bence cevap günlük hayatınızda araba kullanıp kullanmamanıza bağlı. araba kullanmıyorsanız, toplu taşıma ya da işyeri/okul servisi kullanıyorsanız postacı çantası daha pratik olabilir. çantaya cüzdan ve telefon da girer, sık sık çıkartıp geri koyabilirsiniz. bana göre tek avantajı bu. (telefon ve cüzdanın yanında sigara, su şişesi vs gibi malzemelerinize sürekli erişim kolaylığı)

ama yürürken daha kolay taşınması, sağa sola takılmaması, sürekli düzeltmenizi gerektirmemesi ve genel olarak daha düzenli olması, daha fazla alan sunması nedeniyle sırt çantası daha mantıklı oluyor. araba kullanan, telefonunu ve cüzdanını daha az çıkartan birisi için sırt çantası çok daha mantıklı. ben sürekli olarak sırt çantamı yanımda taşırım.

3 yaş hiç bir şey değil, oyna devam.

3 yaş fazla değil. tamamen karşımdaki kişinin ciddiyetine bağlı, düşündürecek biriyse düşünürüm. 27k

Benim için problem olurdu ama problem yapmayan ve kendinden küçüklerle evlenen arkadaşlarım oldu, gençleştiklerini söylüyorlar :) 27 k

Sıcak bakmam ama oladabilir.
29 K

28-30 yaşlarında 3 yaş hiçbir şey değil. Yaklaşık 40'tan bildiriyorum.

İyi bi yatırım olur kadın açısından.

3 yaş hiç bir şey. Aynı yaştayız sayarım hatta

bu konu garip bi konu. tamamen kişiliklere göre şekillenebilecek bir uyum aranızdaki. ama erkeklerin bi tık daha geç olgunlaştığı, bazı konularda kadından 1-2 yıl geriden geldiği gibi bi durum da maalesef fact. buna cinsiyet-hormonel farklılık de, başka bir şey de, böyle bir şey var. ama yaştaş ya da senden büyük erkeklerin senden ya da kendisinden 5 yaş küçük bir hemcinsinden daha olgun olacağının bir garantisi de yok.

tecrübe, dolayısıyla bakış açısı olarak okey buluyorsan bence denenir.
bir de mesela normalde yaştaş ya da senden büyük bi erkekle herhangi bi tartışmanda ya da uyuşmayan bir durumda bunu kişilik farkına bağlayabilecekken yaşı küçük biriyle girdiğin tartışmada bunu yaşına vermek büyük bir hata ve haksızlık olacaktır. önünde sonunda yaşanarak, denenerek anlaşılabilir.

işin bir de senin daha tecrübeli olduğun konularda onun sana hissedeceği bağlılık da işin ballarından biri olabilir.

çıtırdır, gider. gönder gelsin

3 yaş yaş farkı sayılmaz bile

35 yaşındayım, benim için 30a kadar okey şu noktada.

Ciddiyetsiz ilişki de düşünmem.

Yeraltı konserine gittiğimizde biz biletliydik önden girdik, biletsizler baska bi sırada bekletiliyordu daha sonra alındılar. Bi iki ay önce hedonutopia konseriydi

İçiyorum

alkolü yalnızca sosyal ortamlarda tüketiyorum yani mutlulukla ilişkili. güzel bir sofra güzel bir muhabbet.. yani yalnızken hiç tüketmiyorum çünkü alkol, ciddi anlamda bağımlılık yapan ve de yaptığı bağımlılıktan da insanın kendi başına kurtulması imkansız olan bir madde.
sigaradan zor kurtulmuş biri olarak bağımlılığa çok yatkınım o yüzden yalnızken ve mutsuzken tüketmemeye dikkat ediyorum. siz de böyle çeşitli bahaneler uydurarak bu isteğinizi erteleyebilir belli ölçülere kadar kendinize izin verebilirsiniz. eğer daha ileri bir probleminiz olduğunuzu düşünüyorsanız profesyonel yardım almaktan çekinmeyin alkolle kurtulduğunuzu düşündüğünüz bugünün problemleri; yarın size çok daha farklı problemler yumağı olarak dönebilir.

Sana özel bir davranış şekli mi bu, umarsız ve şikayetçi tarzı yoksa genel olarak herkese karşı böyle bir adam mı? İlki gibi hissediyorsan 1 saniye bile beklememek gerek. Ha ikincisi olsa bile yanında değersiz hissettin bir insan kendine olan saygını, hayata olan umudunu da tüketir. Yani herkese karşı böyleyse bile, sanane sen mi çekmek zorundasın? Erkek olarak yaşadım böyle bir ilişki, toleransı düşük, hoşgörüsüz insan ömür törpüsüdür, neşeni alır götürür.

belli ki devamlı şikayet eden, negatif, enerji emen biri.
kendi de mutlu olamaz, seni de mutsuz eder.
sal gitsin.

Sorunlarının tamamen maddi kaygılar olduğunu söyledi..

Spora başla. Her gün bir süre koş. Zaman içinde kendiliğinden düzelir.
İnternetten güzel bir antrenman programı da bulabilirsin.
Sadece koşun değil, varsa bir bozukluk postürün de düzelir.

yapabiliyorsaniz bi 20 metre kosunuzu videoya ceksin birisi, sonra internetteki kosu posturu anlatimi videolariyla kiyaslayip bu yontemi tekrarlayarak gelistirebilirsiniz.

kostukca duzelmeyebilir, ayaginiz ice/disa basiyorsa ortopedik bir sorununuz olabilir vs vs.

Valla sorunun sebebini bilmek lazım.

Duruş bozukluğu varsa ve çok ilerlememişse sporla düzeltmek mümkün. Benim de yürüyüşüm garipti mesela ama ufak tefek egzersizlerle düzeldi.

Böyle bi sorun yoksa bile mesela koşmayı bilmiyorsundur, o da mümkün, o zaman onu öğrenmen lazım. En kolayı birinin göstermesi olur.

Kendi basiniza duzeltmeniz zor cunku bu motor sinir sisteminiz, kas grubu aktivasyonunuzla alakali bir durum, bir sebepten hep nasilsa oyle kosmussunuz vucudunuz boyle kosulur saniyor ama imkansiz degil. Pek cok tutorial bulabilirsiniz internette ancak bir hocanin sizi takip edip duzeltmesi daha kolay olur. Kostukca falan duzelmez.
Cogu insanin yanilgisinin aksine kosmanin ozellikle uzun mesafe kosuculugunun bir teknigi vardir. Misal kilo vermek icin kosayim diyen ama normalde kosmayan insanlar sakatliga muazzam meyillidir falan filan.

@wallcan

Heh böyle bir şey. Herhangi bir sakatlığım ya da benzeri sebepten bozulan bir koşuşum yok sadece komik koşuyorum :) ve bunu düzeltmek istiyorum

belli bir yaştan sonra aile evinde yaşamaya devam eden herkesin başına gelecek bir şey bence. ayrı eve çıkıp bir hayat kurmalısınız. ne sıklıkla görüşeceğiniz size kalmış ama bireyselleşmek önemli.

şu kitaba da bakmanı öneririm bir ara. (bkz: hayatı yeniden keşfedin)

Evet benzer durumdan dolayı psikologa gittim, hala gidiyorum. Terapi sonrası baya kafam rahatladı. Aile aynı aile ama artık beni etkilemiyor. Annem deliriyor mesela suratına bakıp başladık yine diye gülüyorum sinirlenemiyorum bile.

İlla ayrı bir eve çıkmanıza gerek yok ama yapabilecek fırsatınız varsa yapın.
Kendi adıma ayrı bir eve çıkma fırsatım yoktu. Hem biraz maddi hem biraz yetim yok.

Önemli olan net olmanız gerekir ailenize karşı. Ben bunu yapacağım demeniz lazım büyük bir dirençle. Kendi adıma ben bunu yaptım. Özellikle anneme karşı, epey kısıtlayıcı durumda olacaktım ama anneme karşı saygımı bozmadan haddimi bilerek karşılık verdim.


@jazzabel +5. Psikoloğa gittim, ben de epey faydasını gördüm ama tabii benim gitmemin sebebi farklıydı. Kısaca psikoloğa gitmenizi ve terapi almanızı tavsiye ederim.

Dedim anne, ben bunu bunu yapıyorum bilgin olsun. Anne geç kalacağım anahtarım var. Anne yurtdışına gidiyorum tek başıma haydi görüşürüz.

@Mossy
evet geç kaldım farkındayım ama maddi durumlar. Aslında ailemin durumu kötüydü onlara yardım edebilmek için kaldım. Yoksa pandemi başlarında çıkmayı düşünüyordum.

@jazzabel
psikolog ile ilerleyemiyorum. Bir de hayatım bunun kavgasını etmekle geçti ama çözülmedi. İntihar edeceğimi bilseler durmazlar. Psikolog çok denedim ama ilerleyemiyorum çözülmüyor. Çözülmeye yaklaşmıyor sonra geçmişten bahsetmek daha çok moral bozduğu için psikologu bıraktım.

@put in
Denedim ama özellikle annemin psikolojik rahatsızlığı var aşırı takıntılı ve başka birçok şey var. Yıllar önce onu psikiyatriste götürmek için baya uğraştım ikna edemedim.

@black mamba
İyi hissetmek kitabını okumuştum başka sorunlarımı çözmüştü. Bunu da deneyeyim.

Teşekkürler herkese.

steam'den ya da epic games üzerinden satın alman gerekiyor. rasgele sunucuya girip online oynayabiliyorsun fakat arkadaşlarla daha keyifli olur.

arkadaşlarla keyifli oluyor. rastgele sunucu önermem ama discord sayfaları oluyor hala oynayan var mı bilmiyorum ama ben 1,5 - 2 ay ekşiden bulduğum bir discord sayfasıyla oynamıştım gayet de eğlenceli olmuştu.

among us başlığında discord diye aratırsan ekşicilerin kurduğu veya dahil olduğu discord kanalları var oralarda keyifli gruplar çıkabiliyordu, halen oynayan vardır diye tahmin ediyorum.

zaten bu oyunun keyifli yanı sesli olarak oynamak. arkadaşlarla daha keyifli olur ama arkadaşın yoksa discord gruplarında ortak oyun odaları oluyor, herkes o odaya girip sesli olarak oynuyor oyunu.

CA kullanılmıyor.

en.wikipedia.org

California

bugün iki yere 13,5cm tuğla fiyatı sordum, 2,8-3₺ dediler. diğerleri hakkında bilgim yok.

Benim kullandığım cihazda 3 tane filtre bir de aroma filtresi var. Hindistan cevizi aroması. Zannedersem bütün arıtma cihazlarında aynı aroma var, çünkü filtreler suyun tadını değiştiremez, sadece bakteri ve istenmeyen partikülleri temizler. Suyu damacana su tadına çevirmek için az miktarda hindistan cevizi aroması eklenir, o hafif şekerli tad oradan gelir.

Ya kurulum sırasında o filtreyi tam yerleştirememişlerdir, ya da filtre arızalıdır. Bir haftadır kullanılıyorsa ve filtrelerin hepsinde sorun varsa zaten anlamıştınız şimdiye kadar. İshal falan yaşanmadığına göre sorun aroma filtresinde olmalı.

300 sayfa 20 kuruştan 60 lira para yapar. Diyelim ki x mevkinde 15 kuruşa var(ki bence 20 kuruş epey iyi) git ge yol masrafı buna değecek mi? 2000-3000 sayfa olsa neyse de…
Bu arada Kızılay kök çarşısında alt katta olabilecek en ucuz fotokopiciler mevcut. Şu an ne kadar bilmiyorum…

dögol'de kampüs girişi karşısında ufak bi fotokopici var. kağıdı mürekkebi çok kaliteli olmadığı için ucuz oluyordu. fiyatını bilmiyorum ama çıktının kalitesi çok önemli değilse düşünülebilir.

ben apogee jam kullanıyorum çok memnunum ama bunun da yenisi eskisi falan var. hani bilgisayarına işletim sistemine uygun olan varsa ikinci el araştırabilirsin.

bir de ses kartları ikinci elde ciddi fiyat kaybediyor, sahibinden de param güvende özelliği ile alıp deneyip sorun yaşarsan iade edebilirsin aklında olsun.

bu dediğin iki kartı da kullanmadım bilmiyorum.

arka plan gürültüsü dediğin şey eğer arkadaki sesleri çekmesiyse bunlar mikrofon değil, arka plandaki sesleri almaz. çakma irig gibi de aşırı noise olmaz ama her preamplinin de bir noise seviyesi var tabi.

gecikmenin latency denilen ayarları var logic pro içinden garage band da var mı bilmiyorum.

bunların dışında gitarın manyetikleri manyetiklerin karakteri verdiğin efektler vb bunlarla çok alakalı feedback, cızırtı, noise yapması falan.

gitar verilen efektler dolayısıyla gürültülü bi alet zaten. millet o yüzden noiseless veya humbucker manyetik kullanıyor.

gitar marka model ne?

Duyuruya ekledim gitarı. Noise, cızırtı falan kabul edilebilir seviyede olduğu sürece sorun yok. iRig HD 2 gereksiz olacak gibi şu an. Apogee zaten çok pahalı.
TC Helicon Go Guitar fena değil gibi. Onu bir deneyeceğim. Güzel değilse iade ederim zaten.

Helicon inceleme videolarında irig'den farksız. Arkadaşımda irig vardı, getirdiğinde denemiştim. Yani işini görür ama maddi durum elveriyorsa ve bunu hobin olarak görüyorsan bu aleti aldıktan sonra 2. el Yamaha THR (ilk seri) gibi bir amfi için para biriktirmeye başlamanı öneririm. Bayağı fark ediyor.

himmet dayı, gönderdiğin "ses kartları" benim bildiğim kadarıyla laptop'a bağlamaktan ziyade cep telefonu/tablet gibi cihazlarda kullanılsın diye yapılmış. halbuki aynı paraya daha derli toplu masaüstü ürünler alınması mümkün.

1-2 hafta önce ben de kendim için baktığımda, behringer'in uphoria serisindeki ürünlerin bana yeterli geleceğini görmüştüm. bir satış noktasında deneme yaptık, en ucuz modeli um2 bile gecikme olmadan insan gibi tepki veriyor (kulaklık ile kullanınca sıfır gecikme gibiydi)

www.upwork.com

Ödemeleri Payoneer üzerinden alabilirsin. Malum ülkemizde Paypal yok.

Her platformun belirli ödeme yöntemleri vardır. Sayfalarında yazar. genelde payoneer kullanıyorlar artık. Payoneer güzel debit card falan da veriyor.

Bu platformlarda iş bulmak hele ilk işi bulmak zordur. Ama müşteri memnun ederseniz gerisi gelir.

Minik bir tavsiye, en güvendiğiniz özelliğinizin üzerine oynayın. Her şeyi koymayın cvnize

Ben müşteri olsam, SEO, Grafik Tasarım, Dijital Pazarlama ve Python konusunda aynı anda yetenekli olduğunu söyleyen birine iş vermem mesela.

@anten + 1

yurtdışında bizimki gibi her işi sana yaptıralım ama bir maaş verelim anlayışı yok. Hepsini yazarsan dolandırıcı gibi olursun.

whattomine.com

11-12 ayda parasını çıkartır da eth'e pos güncellemesi gelince mining yapamayacak o kart. bu yaz gelecek diyorlar, ertelene ertelene bu noktaya kadar geldi, yine ertelenir mi bilinmez.

eth geçince diğer coinlere de yönelme şansı var tabii ama ne kadar sürede amorti eder, eder mi bilinmez.

2miners.com

hasta değilken yaptırıp düzenli ödüyorsun, ileride ev sattıracak kötülükte bir şey (Zeus korusun) başına gelirse hayatın kurtulmuş oluyor.

Ayrıca devlete gitmeyip anlaşmalı özel hastaneye gidip 500 liralık muayene ücreti vb. şeyleri ödemiyorsun veya dediğin gibi 50 lira olarak ödüyorsun.

Bence 30'larda yaptırıp yaşlılıkta işe yarayacak bir şey bu. Her sigortanın içeriği farklı olabilir iyi okumak lazım.

Bizimkinde soyle oluyor mesela. Yillik 1500 sigortaya veriyorsun. Doktor muayenesinde 350 yerine 70 veriyorsun. Kan testlerinde 1500 yerine 300. (1/5i yani) ne kadar doktora gittigine gore avantaji degisiyor. Bir yil hic gitmedim. Bu yil simdiden 6-7 kere gittim coktan parasini cikardi. Bazi hastanelerde hic odeme almiyorlar onu anlamadim ben de. (Mesela koru)

iyi bir hastanede apandis ameliyati oldum ozel saglik sigortasi sayesinde mesela. basina ne zaman ne gelecek belli olmaz. devlette de ameliyat ederler tabi ama sartlari ayni olmaz.

vallahi devlette sıra beklemeden gidip muayene oluyorum. cebimden 5 kuruş çıkmıyor.

pazar gecesi bi sorunum oldu mesela, ertesi güne hemen randevu aldım. doktor tahlil verdi hepsini toplam 30-40 dk içinde hallettim. hiç sıra beklemedim herhangi bir yerde. cebimden de 5 kuruş çıkmadı.

devlet olsa kim bilir ne zaman randevu bulabilecektim.

2018 den beri kanserle uğraşıyorum.Devlette çektiğim eziyetin haddi hesabı yok,özelde de harcadığım paranın.
Keşke sağlamken özel sağlık sistemine girseymişim:((

Ailem 3 haftadır bi ultrason çektirecek, uygun bölümden randevu bulup çektiremediler. Uygun bölümden randevu bulsalar bile ultrason için en az 2 hafta bekleyecekler.

Ben bu gün randevu alsam yarın doktora gidip, ultrasonumu çektirip, yorumlatırım, öğleden sonra da işe dönerim.

Tamamlayıcı sağlık sigortası vardı bende. Cebimden de devlet hastanesinde ödeyeceğimden 1 kuruş fazlası çıkmaz.

daha önceden yaşanmamış çok ciddi bir hastalığa denk gelirsen özel sağlık sigortası gerçek manada hayatını kurtarır. iki arkadaşım şirketin sağladığı öss ile anadolu sağlık gibi olağanüstü pahalı bir yerde kanser tedavisi yaptırabildiler

laba ödeme çıkmaması çok normal, çünkü kafana göre test yaptırıp sigortaya kitleyemiyorsun. doktora gideceksin, doktor talep edecek, o zaman ödeniyor (covid dahil)

öss'yi bir yaptıran, bir de yaptırmayan pişman.
yaptırmayanların sebepler malum, randevu bulamama, kalitesizlik, ilgisizlik.
yaptıranlar da, ciddi bi problemin çıktığında baksalar bile (istisnalara yakalanmadan), primlerini yükseltip sana yavaş yavaş ödetirler onu.

Odediginiz sigorta ayaktansa, ameliyat durumunda sadece indirim alirsiniz, ameliati odemez

sigorta temel anlamda hasar anında devreye giren ve sigortalıyı ani ve beklenmedik durumlara karşı koruyan bir sistemdir.

Sağlık sigortası dediğimiz şey de aynı şekilde beklenmedik ve ani durumlarda kullanılmak üzere tasarlanmıştır. TSS dahil hiç bir sağlık sigortası ciddi sağlık durumları ile karşılaşmadığınızda kullanabileceğiniz bir araç olması için tasarlanmamıştır. Ayrıca hiçbir sigorta parasını ödedim, ödediğimin karşılığını kullanmalıyım diye satılan bir ürün değildir ayrıca.

Hatta özel sağlık sigortalarında verilen ayakta tedavi limitleri de yatarak tedavi için gerekli olan doktor muayene işlemlerini başlatmanız için hazırlanmıştır. aksi halde 2.050 TL ayakta+ sınırsız yatarak tedavi limitini 2.500 tl ye satmaları size de saçma gelmiyor mu?

Konu en başından belirttiğim gibi grip, nezle vb. doktor ve hastaneyi sık sık kullanmaya çalıştığımız konular üzerine bir sistem değil.

son 3 yıldır özel sağlık sigortamı sadece 1 kez ayakta tedavide kullandım, son 5 yıldır 1 ayakta 1 yatarak tedavide kullandım. Toplamda 5 yıl içinde ödediğim prim 10bini geçmezken toplamda aldığım hizmet bedeli 100bin'in üzerindedir. sağlık sigortaları işte bu tip durumlar için var. ömür boyu yenileme garantisi olduğu sürece de sigortaya konu yaşadığınız rahatsızlıklara muafiyet koyamıyorlar. bu sebeple sağlık sigortası önemli ve ciddi bir konudur. Her sene yaptırıp, her gripte, her aklınıza geldiğinde dur şurama da baktırayım bir kan tahlilime baksın vs. diye son limitine kadar kullanırsanız hem primleriniz gereksiz yere artar hem de ömür boyu yenileme garantisi kapsamına alınmanızı engeller ya da geciktirirsiniz.

İşin en başındaki beyan kısmına gelince, doktor tarafından teşhisi net olarak konup tedavisi uygulanmayan hiçbir konuyu sigorta şirketine bildirmekle yükümlü değilsiniz. Doktorlar genelde tanılarında birden fazla konuyu gündeme getirip sizi bilgilendiriyor ancak bu lafı geçen rahatsızlıkların sizde olduğu kesin değil. çoğu zaman tüm tarama yöntemlerini uygulayıp konuyu netleştirmeden siz tedavi sürecinden çıkıyorsunuz. bu tip durumlarda net teşhis yoksa sigorta şirketine bunu bildirmenize gerek yok. onlara ilettiğiniz her bilgiyi onlar teşhisi netleşmiş ve tedavisi uygulanmış bir rahatsızlık olarak görüyor ve konuyla ilgili muafiyet konabiliyor.

işin özü sağlık sigortası bizim gibi ülkelerde özellikle en önemli konulardan biridir. keşke herkesin bir sigortası olsa ama ne yazık ki sigorta bilinci düşük ve yaygın olmadığından çok az bir kesim bu sigortalara bütçe ayırıyor ya da şirketi tarafından yaptırılıyor.

naçizane tavsiyem sigortaya ödediğiniz paradan çekinmeyin, kat ve kat fazlasını kullanacağınız bir gün gelir, gelmese bile ömür boyu sağlık sorunlarından korkmadan yaşamak gibi büyük bir konfor sağlıyor insana.

Ayrıca sağlık sigortalarınızı kendiniz yaptırıyorsanız harcadığınız parayı çalıştığınız ya da sahibi olduğunuz şirkete masraf olarak gösterip gelir vergisinden düşülmesini de sağlayabiliyorsunuz. bu da bonusu olsun :)

3 senedir eşim ve çocuğuma tss (tamamlayıcı sağlık sigortası) yaptırıyorum. Eşim geçen sene özelde ameliyat oldu, zorunlu pcr testi ücreti hariç beş kuruş ödemedim.

Oğlum zaten hastalandığında direkt özelde.

İşyerim de bana tss yaptı. Hastanedeki benzer semptomlara sahip bir adam gördüm, benimle aynı testleri vs istediler. medical park'a sadece 15tl katılım payı ödedim, benimle aynı şikayeti olan ama özel sağlık sigortası olmayan adam 1800tl ödedi.

Bütün hepsini geçtim, devlet hastanesinde gidip sıra beklemekten, randavu almaya çalışmaktan, tahlil koşturmaktan, tahlil sonucu koşturmaktan sinir krizi geçirmiyorsun. Sonuç gösterme dahil aynı gün halledebiliyorsun her işini. Üstüne ücretsiz kontrol muayenesi var..

Benim için artık gücüm yettikçe vazgeçilmez.

şuanki ülkede yapabileceğin en iyi şey özel sağlık sigortasıdır.

başına gelene kadar "boşa para harcıyorum" dersin, ama bir rahatsızlığın olur, 1 hafta hastanede yatman gerekir veya kanser olursun. o an anlarsın yıllarca bu parayın iye ödediğini. çünkü o an, o şey başınıza geldiğinde, çoğu zaman arabanızı satsanız dahi parayı yetiştiremezsiniz.

göz için, doktora alerji tanısı girdirmekten başka çare yok

buradaki beyanları anladım, herkese teşekkür ederim ve hasta olanlara da acil şifalar ve sabırlar olsun. ancak aklıma takılan, anlamadığım bir nokta var:

sigorta şirketi bana "kontrol amacıyla yapılan muayeneler ve tetkikler teminat dışı" diyor. ben doktora gittiğimde doktorun yaptığı şey de zaten neyim var, neyim yok onun kontrolü amaçlı muayene değil mi? doktorun kontrolü esnasında orada büyük bir hastalık teşhisi koyduğunda, teminattan nasıl yararlanacağım? bu bir tezat oluşturmuyor mu kendi içinde? sigorta şirketinin "bu teşhis sana konulmuş ama sen doktora kontrole gitmişsin, bunu saymam" diyerek beni red etmesi olası mı? yani o zaman bu sigortadan yararlananlar ancak acile vs gidip kontrol dışı bir teşhis olunca mi bu avantajı sağlıyorsunuz?

check-up niyetine tüm branşları gezdirmemek için o madde de

merak etme uygulamada kontrol amacıyla tetkik diye yazmıyorlar doktorlar da. şikayetle geldi diyor sigorta da ödüyor.

ben 2020 yılı 15 haziranda başvurmuştum başvuru kapanması gibi bir durum söz konusu değil.

Başvuru kapanmaz +1

iki ailenin tanışması zaten iki tarafın da niyetinin evlilik olduğunu gösterir. teklife gerek kalmaz :) bence aileler tanışmadan teklif etmeniz daha doğru olur.

aileyle tanismadan veya tanistiktan sonra evlilik teklifi yapmak arasinda bir fark yok. ikisi de yapilabilir. kiz isteme icin randevu alip da taa ondan sonra teklif etmek sacma olmus tabi arkadasinizin yaptigi.

kameraya cekilmeli mi?
bence anlattiklariniz isiginda kesinlikle cekilmeli. sart degil tabii ki ama tum cevreniz arkadas grubunuz oyleyse sizin cekim olmamasi falan cok goze batar. "Bizimkisi öyle şova, gösterişe çok düşkün değil" falan demeyin. bunlari ceken eden senaryo isini halleden instagram videosu hazirlayan yerler var, profesyonel yardim alin.

Hayatınızdaki örneklerden de gördüğünüz gibi her ilişkinin gidişatı farklı.

Siz ne zaman etmek isterseniz o zaman edin. "İşleri hızlandırma kararı aldık, aileler tanışıyoruz" demek karşılıklı olarak evlenmeyi kabul etmek demek zaten. Benim mantığıma göre evlilik teklifi sinyalleri alıp bu aşamadan önce yapılmalıydı, ondan sonra evliliğe yönelik muhabbetler başlardı.

Ama işte herkes farklı, ana fikir bu.

İlk önce teklif sonra tanışma daha güzel oluyor. Önemli olan bir anda sürpriz olması.


Şova gerek yok baş başa yaptık biz kimse bizi çekmedi izlemedi. Teklif etti evet dedim öpüştük, güzeldi.

Usül diye birşey yok, kızın kesin olarak kabul edeceğine eminsen ve sen de kızla evlenmek istediğine eminsen, istediğin şekilde bir yüzük de bulduysan patlat gitsin. Hatta evlilik teklifinden sonra aileyle tanışma daha idealdir aslında, sonuçta aileler girince artık karar verilmiş gibi olduğu için teklif olayının pek sürprizi kalmıyor. Ama önemli değil o kadar, önemli olan anısıdır sonuçta.

Bu arada öyle halka açık yerlerde, balonlu, kurdeleli bilmemneli sürpriz evlilik tekliflerinden yapma, bazı kadınlar bunlardan aşırı rahatsız oluyorlar, o videoya çekmeler falan da ayrıca rahatsız edici olabiliyor. Sen de zaten öyle birşey istemiyormuşsun ama sonradan aklın kayarsa diye söylüyorum. Güzel bir restoran bul, rezervasyon yaptır akılda kalıcı güzel bir tarihe, gidin iki kadeh birşey için bir yemek yiyin, sonra çıkar yüzüğü ver, en ideali budur bu işin. Kız sürpriz seviyorsa ve kalabalık içinde olsun istiyorsa zaten orada restorandaki diğer müşteriler mevzuya uyandıkları zaman alkış malkış yapacakları için hoşuna gider, o duyguları da tatmin eder, hem de başbaşa olursunuz.

Videoya çekme değil de her kadın böyle anların bir belgesi olsun ister. Ama zaten verdiğin yüzük yeterli olacağı için sıkıntı olmaz, elinin fotoğrafını çekip story atar, yeter de artar bile :)

Nişandan hemen önceki hafta evlilik teklif ettim. Kız isteme filan olmuştu. Sadece ikimiz vardık. Tek bir fotoğraf karesi dahi yok tekliften. Bana manasız geliyor. Benim o an hissettiklerim daha önemliydi.

Kızın ailesi nasıl insanlar?
Eğer parmağında tektaş ile geldiğinde babası kim bu dallama ben onay vermeden sana yüzük alır demeyecek insansa teklifi yap ama dediğim gibi olabilecek ortam varsa aileler tanışıp isteme günü belirlenip istemeden evvel yapılabilir teklif.

Kayıt da geline bağlı. Anı kalsın senelerce bakalım mı ister yoksa gözlerini kapatıp o anı tekrar tekrar düşünmeyi mi.

Evleneceğinizi düşünüp ailelerle tanışma faslına geçtiyseniz evlilik teklifinde geç kalmışsınız.

Evleniriz kafadına girmeden ailelerle tanışıyorsanız o zaman ailelerle tanıştıktan sonra da edilebilir.

Ama artık aramızdakiler ciddi diyip sizin ailenizle tanıştıysa, siz de planlı bi şekilde onun ailesiyle tanışıyosanız zaten evleneceğiniz ortada, çoktan evlenmeye karar vermişsiniz. Bence geç kalınmış.

hahah valla ben de aynı sıkıntıdaydım ve evlenme teklifi yapamadan olaylar gelişti. eşim hala makarasını yapar bu konunun. konu ciddiye bindiyse bir an önce aradan çıkar. çok özel bişi olmak zorunda değil.

Use, usage olcak gibi. in the contex yerine within the contex daha iyi olabilir. türkçesine göre contact yanlış kelime seçimi gibi duruyor, interaction olabilir.

Ray Cooney'nin böyle bir tiyatro oyunu var. Haydi Karına Koş türkçe çevirisi. Baktım da, filmi de çekilmiş. Run For Your Wife.

Çok teşekkürler

gideceginiz ulke=x

"responsible hosting in X" diye arayin google'da, airbnb makalesi cikacak. orada host sizden ne isteyebilir hepsi yazar.

Ayrılma durumu her ne olursa olsun eğer yaş 35'in altındaysa lisansüstünden mezuniyet/ayrılma ardından 1 yıl tecil hakkı var.

... Diye biliyorum kendi zamanımdan (2019), ülkede herşey hemen değişiyor, ama bu o kadar hızlı değişmemiştir herhalde.

izmirpsikoloji.com

İşinde oldukça iyi bir arkadaştır. Yalnız bireysel terapi ücreti 350 TL olarak görünüyor.

kedilerin dişleri düşebilir, muhtemelen çürüme veya diş taşı gibi başka bir sorun vardı.
böyle gezecek, bir sorun olmaz.
veterinere gittiğinizde ağzını kontrol ettirin, başka çürük veya diş taşı sorunu varsa ona göre dişleri çekilir olmazsa.

siz de nefesini koklayabilirsiniz mesela.
kötü bir ağız kokusu varsa başka dişlerde de sorun var demektir.

şu anda sağlığını etkileyen bir şey yok, hatta diğer dişten dolayı ağrısı veya bir rahatsızlığı varsa o geçmiştir, rahatlamıştır.

kedilere uygun diş fırçası alıp dişlerini fırçalamaya çalışın mümkün mertebe.
tercihen her gün fırçalamak lazım ama o biraz ütopik bir düşünce tabii.
en azından diş fırçalanmasına alışsın.

otomatik rapor veriyorlar, bir şekilde iptal ettir yoksa maaşından kesilir. sgk'dan ayrıca almak zorunda kalırsın, tam maaşını alamazsın vs.

nasıl iptal ettiriyorum ki?

rapor otomatik verilmiyor. kendin istiyorsun. en son öyleydi yani ben iki kere karantinaya girdim, ikisinde de raporu kendim istedim, yoksa yazmıyolardı. kaldı ki sen çalışan mısın, emekli misin, boş musun nereden bilsinler ki.

işverenle konuş, maaştan kesmiyorsa rapora gerek yok. eğer maaştan keseceklerse rapor il ya da ilçe sağlık müdürlüğünü arayıp rapor talep edeceksin, sonra e devlete girip sgk ödemeleri için iban kaydedeceksin, raporun bittikten sonra hesaplanan tutar hesabına yazacak.

kimi iş yeri (mesela benimki) maaşını tam yatırıyor, sen de sgk'dan yatan parayı iş yerine gönderiyorsun.

yani şu durumda senin iş yerin ile konuşman lazım.

Rapor için; filyasyon ekibi aradığında soruyor çalışıyor musun, rapor istiyor musun diye. İstersen yazıyorlar, e-devlete düşüyor 3-4 saat içinde. Aramazlarsa eğer, kendiniz il veya ilçe sağlık müdürlüğünü arayıp söylersiniz. Maaşın çalışmadığın gün kadar eksik yatar, bazı işverenler kesmeyebiliyor. Tamamen işverenle alakalı bir durum. 7 günlük rapor için 5 günlük ödeme yapıyor sgk. 2 günü ödemiyor. Maaşında kesintili yapılırsa da, sgk nın ödemediği 2 günü ödeyip ya da ödememek yine işverenin inisiyatifinde. Geçmiş olsun.

Yakıt borularındaki ve karbüratör/enjeksiyon sistemindeki eski benzini boşaltın. Bujiyi söküp bi gözlemleyin durumunu.

Gerekiyorsa depodaki tüm eski yakıtı boşaltıp yeni yakıt doldurun. Büyük ihtimal eski yakıt tortuları vs birikmiştir, benzin filtresine de bakın.

@john bunu kendimiz yapabilir miyiz? tamirci skill'lerimiz henüz yok:)

Bunlar hep kullanıcının yapabileceği işlemler aslında, ama daha önceden tecrübe etmediyseniz sağı solu bozmayın iyice.

İsterseniz youtube'dan o model motorun bu kısımlarını izleyin.

Hey gidi, eski bilgisayarım. Çok da iyi bir bilgisayardır aslında, hem oyun oynadım, hem InDesign, Photoshop ve Illustrator'de tonla iş yaptım, hatta 3D programları bile kullandım, bana mısın demedi.

Harddisk'de sıkıntı olabilir. Yavaşlığı herkes RAM'e işlemciye yüklerken bu kısım unutuluyor hep. Harddisk'e bir health check yapın, internetten araştırın Hard Disk Sentinel vb. programlar var bu işi yapan. Eğer Harddisk sorunu yoksa belki RAM değiştirmek gerekiyor olabilir. Bu ikisinin dışındaysa yapacak birşey yok çünkü işlemci ve anakart bütünleşiktir, bütün aleti değiştirmek lazım.

Disk eski HDD ise ve bu aleti kullanmak istiyorsanız mutlaka SSD alıp takın, gündüzle gece gibi fark edecektir.

İşletim sistemi ne bilmiyoruz ama
Win 7 ile Firefox kullanın.
Güncel uygulama ve işletim sistemleri eski bilgisayarlar için zorluk çıkarabiliyor. Ayrıca ram burada önemli bir etken.

ssd takılacak
ram artırılacak
ve güncellemelerin tamamlanması beklenecek.

görev yöneticisinden bir kontrol edin hdd kullanımı %100'de mi kaliyor hep.

Evet görev yöneticisi disk kullanımı sürekli %100. Benim sorun ettiğim şey bı tarayıcı bile calistiramayan PC mi olur?

bu ssd olmayan pc'lerde kasım 2021 update'i sonrası ortaya cikan bilinen bir sorun. ilk olarak 21H2'ye yükseltmeyi deneyin. disk kullanımı düzelmezse sıfırdan kurulum yapmanız lazım.

tarayicinin calismamasinin nedeni disk kullanimin %100 olması.

Anangilin ev merkezi bi yerde değilse, bahçeli falansa tozlanma daha az olur. 1+1 ev cadde üzeri falansa camı açar açmaz toz dolar.

kumaş olan yerlerde çok toz oluyor benim gözlemim. mutfakta mesela hiç olmuyor bizim, banyoda ve benim odamda çok oluyor çünkü çamaşır asarken falan havalanıyor hep tüyler. ya da halıdan geliyor. banyoda da havlular olduğu için.

mesela evden 2 hafta gidince hiç toz olmuyor geldiğimde, ama ben evdeysem sürekli bir sirkülasyon olduğu için hep tozlanıyor.

Gereksiz eşya varsa at. Çok eşya çok toz demek.

Yaşadığın semtin hava kirliliği böyle anlaşılıyor işte. Ben de Şişli'deyken ev sürekli toz olurdu ama yeni taşındığım yer daha ufak bir yer ve o kadar toz olmuyor. Yakınlarda inşaat çoksa mesela o da yapar. Sineklik gibi pencereye takılacak ve ev havalanırken içeri toz girmeyecek bir teknoloji icad edilene kadar çekeceğiz bunu ne yazık ki.

Ev eskisehirde ise yapacak cok bir sey yok :)

Hava temizleme cihazları kısmen de olsa tozlanmayı önlüyor.

evin lokasyonu ve bulunduğu kat çok çok önemli.

çare az eşya + robot süpürge.

18,50 € idi en son, zaten eu olduğu için pek değiştiğini sanmıyorum.

bu işlerden çok anlamam ama, 25 yıllık değil gibi de duruyor, neyse diyelim ki öyle, yarın bir gün kentsel dönüşüme girerse m2 olarak oldukça küçülür diye tahmin ediyorum.

masrafı çok olur gibi geliyor. almazdım.

Yasamak icin kucuk. 75 m2 iki kisi icin yetersiz bence.

Odalardan biri o kadar küçük ki fotoğrafını koymaktan kaçınmışlar diye düşündüm, bu m2 ile 1+1 olur ama 2+1 için odaları fazla küçük olur tahminimce.

arsa tapulu ev.
kredi çıkmaz. dairenin kendine ait tapusu bile yok aslında daire kaç sadece size arsadaki payınız kadar bi tapu verilecek.

ileride kentsel dönüşüm için alınabilir.

deprem öncesi yapıldığı için oturum için almazdım.

Evde sorun yok gibi, semt de fena değil, ama yaşayacak kişiye göre değişir yapılacak yorumlar.

Ben bekarım ve bu ev hem semti, hem fiyatı, hem genişliği açısından benim için gayet iyi. Bir odayı yatak odası, diğerini home office yapsam, salonu da salon gibi kullanırım. Çocuksuz karı-koca ya da evli olmayan çiftler için de gayet iyi. Ama tek çocuklu çiftseniz ve iki odadan biri çocuk odası olur vs. diye düşünüyorsanız olmaz ne yazık ki. Bu boyutta bir evde çocuklu aile olmaz, hayat zehir olur.

Edit: Binanın yaşını şimdi gördüm, depremden önce yapılmış kale olsa oturmam İstanbul'da, uzak durun, hiç düşünmeyin bile.

arsa tapulu demek aslında ortada bir daire yok demek sen 800 bini arsanın bir köşesine veriyorsun demektir.bina da iskan yani oturma izni yok.muhtemelen kaçak yapıları çok kentsel dönüşüm e giderse zor o kaçak yapılar da düşülerek gider.
şimdi baktım en üst kat muhtemelen kaçak olan bu üst kattaki yapılar.

5.kat ve asansör yok. Bu benim açımdan almamak için yeterli.

Arsa tapulu ev mi kaldı?
Son imar affından yararlanmadıysa ya arsa hissedarları kanlı bıçaklı durumda kavgalılar. Ya da çok daha büyük bir sorun var.
Kafa bile yormadan uzaklaşırım olay yerinden.

o ev 25 yillik olamaz oncelikle.
ve 800k boyle bir eve asiri.

Çok alakasız iki alan.

Yazılımcı kişi mevcut işine devam edip aynı anda freelance iş de yapabilir. Hatta kendi yazılımlarını yapıp pazarlayabilir. Tıpa talep azalmaz tabii ama tıp doktorlarının da durumu ortada. Sağlıkta şiddet, düşük ücretler, hasta bakma sayısı vs. vs. bir sürü problemleri var.

Ben gönlümden geçeni değil ama mantıklı olanı söyleyecek olursam yazılım derdim.

Tıp ve yazılım herhangi iki meslek gibi kıyaslanamaz. Atıyorum yazılım mı inşaat mühendisliği mi dersin ama tıp başka.

Çünkü mental olarak da uygun olmayı gerektiren bir alan. Kadavrayla karşılaştığın anı bir düşün. Buna hazır mısın? İnsanın en ummadık halleriyle karşılaşabilirsin bu meslekte, miden kaldırmayabilir.

Ben yazılımı seçerdim. Bence diş hekimliği daha mantıklı olabilir tıp yerine.

yazilim her yerde her ulkede her sart altinda yaparsin, doktorlugu her ulkede yapman icin tonla ugras tabi ki yazilim

Tıp mezunuyum. Tıp şu an 18 yaşında bile yazılmaz bu ülkede. 33 yaşında hiç gerek yok. Hem çok uzun bi bölüm hem de mezun oldum bitti yok uzmanlık yapmayınca bi şekilde eksikliği hissediliyor, 40 yaşınızda tus çalışacak, 45 yaşınızda uzman olacaksınız. Bence hiç gerek yok bu durumda bu ülkede tıp okumaya.

Yazılım okuyun geçin illa bu ikisinden biriyse

tabii ki yazılım sektörde hala çok büyük açık var ve sektör gittikçe genişliyor.

Tıp okurdum. Dursun kenarda.

turkiye'de doktorluk yapmayi tercih etmem. yurtdisi ise ve doktorlugu sevebilecegini dusunuyorsan neden olmasin.

yazilimi kisa zamanda is olarak yapmaya baslayabilirsin. birkac aylik bir code camp ve kendin birkac proje gelistirmen is bulman icin yeterli olur. yurtdisinda is bulmasi kolay. turkiye'de issiz kalmazsin. diger sektorlere gore de her yerde daha iyi para kazanabilirsin.

33 yaşından sonra tıp eğitimine 6 yıl boyunca motivasyonu sürdürmek çok zor. özellikle bir yandan güzel para kazanmıyorsanız, ki bu eğitim esnasında başka şeylere çok zaman harcayamazsınız.
sonra bunun tus'u var, uzmanlığı var yan dalı var, 24 saat nöbetleri var o yaştan sonra çekilecek şey değil.

yazılım derim.

abım tus ta turkıye 20.sı oldu hacettepe tıp mezunu. 42 yasında kardıyolojı profu ve kardıyolojı bolum dalı baskanı, aldıgı maas 15000 tl, ablam 44 yaşında,30-40 bın kazanıyor ozel sektorde kadındogumcu. o da ankara tıp ı besıncılıkle bıtırdı. ancak canı cıkıyor son 20 yıldır. sureklı rısk altında, en ufak bısey olsa hastalar dava acıyor. ikisi de karıyerının top noktasında iki doktor ornegı sana. ne bu ulkede ne de baska yerde ınsanla ugrasılmaz. ınsandan uzak duracaksın. tabıı kı yazılım. ben siber guvenlıkcıyım ve sımdı bana ozenıyorlar ve almanya ya gıdersem hepsı pesımden gelmek ıstıyor, almanca ogrenmeye bu yasta hazırlar. var gerısını sen dusun.

Siyah tema olmalı. Ben o sürümü kullanmıyorum ama son zamanlarda hemen hemen her programda bu şekilde enerji tasarrufu sağlayan siyah tema kullanılıyor. Design değil de View'dan falan bakın, tema değiştirmeye çalışın.

i.imgur.com

buradaki buton ile değiştirebilirsin.

Belli bir bilgi varsa zaten konuşmak zorunda kalınca konuşursun. Aynısını ben de yaşadım, ilk kez yurtdışına çıkana kadar hiç İngilizce konuşmamıştım ama İngilizcem iyiydi, okuma ve duyma anlama becerileri yüksekti. Başta biraz bocalarsın ama hemen alışırsın, çünkü herkes seninle o dilde konuşuyor olacak ve kulak alışkanlığı sayesinde sen de konuşabileceksin. Dil böyle birşey, teorideki şeylerin çoğu pratiğe uymaz, burada konuşamaman seni yanıltmasın.

Meksika, Küba, Porto Riko'dan hiç İngilizce bilmeyen yüz binlerce insan Amerika'ya kaçak olarak gelip garsonluk falan yapıyor, hepsi de bir iki ay içinde anadili gibi konuşuyor. Sorun olacağını sanmıyorum.

Gitmeden ciddi bir hazırlık yaparsanız gerisi başlarda zorluk yaşasanız da orada gelecektir.

1. Ben çok olası görmüyorum yaşayabilmeyi. İletişim kurmadan yaşamak sorun değil. Garson olacağım diyorsun. İletişim kurmayan garson mu olur? anca bulaşıkçı falan olursun o da olursa tabii.

2. Asla gitmezdim. Yeni Zelanda'yı geçtim Norveç'te bile garson olarak çalışmayı düşünmezdim. Hayat standartların artmayacaksa ülkeden gitmenin iyi yanı ne ki?

Önerim, gitme işi ciddiye binmeden önce bir yerde garson olarak 1-2 ay çalışıp o hayatı sevip sevmediğini görmen. Ama yine de ingilizcen olmadığı için ya da iletişime geçebilecek kadar konuşamadığın için diyelim, kim niye seni garson yapsın?

İçerikten bağımsız;

Belli bir bilgi varsa zaten konuşmak zorunda kalınca konuşursun +1

work and holiday galiba. senin gibi cok var rahat ol.

1 yılda orada öğrenirsin zaten. Güzel bir deneyim olur. Garsonluk zor ama getireceği deneyime değer.

kebaba düşersin ya da bulaşıkçı olursun. belki otel ya da temizlik işleri de olur. ingilizcen kötüyse kolay kolay garson yapmazlar. garsonluğu küçümseme öyle. o ülkelerde türkiye gibi suratsız takılmana izin vermezler, sohbet etmeni isterler.

garsonluğu örnek olsun diye verdim. sıradan işler yapacam yani. ayrıca gitmeyi düşünme sebebim para kazanmak değil. ne olacak bu 1 yılda diye meraktan

is bulma giriskenligine yirtikligina bagli genel olarak. bunlar sorun degilse kotu ingilizceyle de bulursun, imkansiz degil.

eger muhendislik yapmam lazm gibi bir takintin yok ise ne kadar az ingilizce, ne kadar az kualifikasyon o kadar iyi. cunku commonwealth mavi yakayi cok sever, ayak isi yapacak adam ariyorlar surekli.

soyle bir ornek vereyim, bir tanidigim var ingilizceyi birak, adam turkce yazmakta zorlaniyor, boyacilik yapiyor. Gecenlerde bizim konsolosluga bir email yazmis, bana gosterdi bir baksana sikinti var mi diye. Turkce bir paragraf ama ben ne demek istedigini anlamadim hahah, adama sordum abi tam olarak derdini ne anlat ben yazarim dedim, sildim bastan yazdim. Ben muhendislik yapiyorum, benden cok daha iyi takiliyor.

"ne olacak bu 1 yılda diye meraktan" kafasi super mesela, yardir diyorum.

hiç yurt dışına çıkmadım yazmışsın.önce tatil için bir ülkede 15-20 gün kalmayı denemeni öneririm.

bir tanesini karşılıyor da hangisi olduğunu unuttum. ilk gittiğim doktorum günlük 400 mcg olduktan sonra marka farketmez demişti bana. gebelikten sonra takip eden doktorum folidoce reçete etmişti.

bu arada folik asit'in gebe kalmak açısından bi faydası yok, yanlış anlaşılma olmasın. gebelikten sonra bebeğin gelişimi için önemli. o sebeple erken başlanıyor.

Doktorum beni hamileliğimin başında Assos Folic-İod'a başlattı, içinde folik asite ek iyot da olduğu için (tiroidle ilişkili olarak o da bebeğin gelişimi için önemli).

ben de folidoce kullanmistim. bazi cesitleri bazilarinda bulanti yapabiliyormus bende bulantiya sebep olmamisti.

Sgk geri ödemesi olan tek folik asit folbiol. Ama dozu 5 mg, 400mcg değil. 400 mcg olarak Solgarınki 101 lira 100 tablet, venatura'nın var daha uygun fiyata.

Bizim sitede 2 farklı hesaplamayla toplanıyor. Güvenlik, personel vs giderler daire sayısına eşit bölünüyor, diğer giderler de metrekareye göre hesaplanıp bu ikisi toplanıyor. Aşırı bir fark yok ama en azından aynı değil.

Sadece giriş kat asansör için ödeme yapmayabilir. Onun dışında metrekarenin önemi yok.

valla biz ev büyüklüğüne göre veriyoruz.

(bkz: kat mülkiyet kanunu)

Aşağıda ilgili madde 20'yi ekliyorum. Burada belirtilen başka türlü anlaşmanın yönetim planı olduğunu sanıyorum. Bu yönetim planını da yönetimden isteyebilirsiniz.

Anagayrimenkulün genel giderlerine katılma :
Madde 20 – Kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça:
a) Kapıcı, kaloriferci, bahçıvan ve bekçi giderlerine ve bunlar için toplanacak avansa eşit olarak;
b) Anagayrimenkulün sigorta primlerine ve bütün ortak yerlerin bakım, koruma, güçlendirme ve onarım giderleri ile yönetici aylığı gibi diğer giderlere ve ortak tesislerin işletme giderlerine ve giderler için toplanacak avansa kendi arsa payı oranında;
Katılmakla yükümlüdür.
c) Kat malikleri ortak yer veya tesisler üzerindeki kullanma hakkından vazgeçmek veya kendi bağımsız bölümünün durumu dolayısıyla bunlardan faydalanmaya lüzum ve ihtiyaç bulunmadığını ileri sürmek suretiyle bu gider ve avans payını ödemekten kaçınamaz.

Aslında metrekarenin şöyle bir olayı var:

1+1 binalar genelde giriş katlarda olur.
daha büyük daireler ise üst katlarda.
Üst katlara su pompalamak, gaz iletmek daha maliyetli olabilir.

Ama asıl mesele, 1+1 evlerde daha az insan yaşayacağı varsayılır.
4+1 evlerde ise daha fazla insan yaşayacağı varsayılır ki bu büyük oranda doğrudur.

Bu şu demek, mesela 4 kişinin yaşadığı bir ev=her şeyin 4 kat fazla kullanılması ve aşınması.

Atıyorum binada havuz varsa 1+1'de yaşayanlar 2 kişi olarak kullanıyor.
4+1'dekiler 4 kişi olarak.

Ya da otoparkta 2 araçları bulunuyor.

Sen asansörü hem daha az (alt katlardasın ve 2 kişi yaşıyorsun) kullanıyorsun, 4+1'deki adam daha fazla (üst katta ve gün içinde 4 kişi kullanıyor) gibi gibi.

Metrekareye göre aidat alınmasının mantığı budur.

Bu arada yasal statüsünü site planından bakabilirsiniz. bunlar tapuda kayıtlı olur.