Şahıs da olsan, ticari işlemler için ticari hesabın olmalı. Fatura kestiğin ödemeler ticari hesabına gelse daha iyi olur, büyük sıkıntı çıkacağını sanmam ama madem ki şahıs olarak bireysel-ticari olarak hesaplarımız var, demek ki buna göre hareket etmeli.

Daha iyi açıklamayı mali müşavir arkadaşlar yaparlar, ama şahıs firmasında dediğin gibi para girdi çıktı sıkıntısı olmaz. Çünkü vergi dilimleri ltd gibi düşük değil, zaten yüksekten ödüyorsun.

Ben 8. gün test vermiştim tekrar ve negatif çıkmıştı. Başka bir hastaneyi deneyin olmazsa. Geçmiş olsun.

Bana da yapmadılar, özel hastaneye gitmek durumunda kaldım. 28 gün detayını bilmiyorum ama covid pozitifsen sonra bir daha test yapmıyorlar.

ocak ayinda covid oldum, 7. gunde hala pozitif cikmistim semptomum kalmadigi halde. olabiliyor.

istanbul bayrampaşa devlet hastanesinde izolasyon sonrası yeniden test yaptırmıştı babam. nisan'ın ilk haftasıydı sanırım, o günden bugüne değiştiyse bilemem.

her iki sitede de bizim yerimize bu işi yapan botlar var. u/savevideo veya @DownloaderBot gibi.

Fiyatlar değişiyor tabi. Öncesinde sözleşme imzalıyorsun yayınevi ile. Kafana göre çeviri olmuyor. Yani sonuçta bastırmak için orijinalin telifi gerekiyor ki o da yayınevi tarafından alınıyor. Eğer sözleşmeye madde koyulmuşsa her baskıdan bir yüzde de alınıyor. Neyse, kitap çevirisinin çok az para kazandırdığını belirtebilirim.

Ben parami yazardan aldim. Yayinevi bir sey vermedi.

Avustralya'ya gitmedim ama tropik bölge içinde kalan ülkelerde de var. Endonezya'da otele check in yaptık, odaya girdik, odada el kadar örümcek vardı.

Yakınım Melbourne de yaşıyor. Kentin periferisindeki bahçeli 2 katlı banliyö tarzı yerleşim bölgesinde. Zehirli karadullar ve el kadar büyük örümceklerden bahsediyor.

8 senedir avustralya'da yasiyorum, sadece 1 defa oha bu nasil bir orumcek dedigim bir orumcek gordum.

Avustralya'daki şehirleşme öyle çok eskiye uzanmıyor. Avrupa'ya, Anadolu'ya vs. baktığında mesela şehirlerde yaşayan haşereler, yerleşim yeri kıyılarındaki deniz canlıları ve büyük şehirlerin civarındaki kırsalda öyle aşırı büyük, ölümcül derecede zehirli ve tehlikeli haşerelere rastlayamazsın. Sarayburnundan denize atladığında vatoz çarpmaz mesela, ya da kırda gezinirken ölümcül bir ısırlıma vakası yaşamazsın, evde öyle büyük örümcek vs. çıkmaz, sıtma vb. ciddi hastalıklar taşıyan büyük sivrisinekler de görmezsin. Bunun nedeni bu bölgelerde insanların binlerce yıldır varlık göstermeleri ve doğal seçilim sonucu insanlar var olmaya devam ettikçe insan hayatına zararlı her tür varlığın elenerek yerini ufak ve zehirsizlere bırakmış olması.

Avustralya denilen bölge ise 18. yüzyılda kolonize edildiği tarihe kadar küçük ve dağınık yerli kabilelerin yaşadığı bir bölge olarak var olmuş. Oradaki büyük şehirler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar en fazla 200 yıllık bir tarihe sahipler. Bu da dev örümceklerin, yılanların vs. elenmesi için yeterli bir zaman değil. Bu yüzden heryerden çıkıp böö yapıyor bu arkadaşlar Avustralyalılara.

Sehrin gobeginde kolumdan kalin piton yilani, evimde elim kadar orumcek, bahcede 40 cm mavi dilli kertenkele, evin catisinda possum gormuslugum var.

sydney'in göbeğinde 1,5 yıl yaşadım, evin arkasındaki ufak yeşillikte onlarca elim kadar örümcek, ağının ortasında beklerdi geceleri. 20 metrelik yolu yürürken flaşı açardım birinin ortasından girmeyeyim diye. kiler falan gibi bir şeyden eşya alacaksan kesinlikle çok dikkatli olmalısın. güneş şemsiyesi falan çıkarırken içinden çıkmıştı fırlatmıştım yere.

evde de 2 kere karşılaştık.

devasa hamamböcekleri vardı bir de. iki kez evin içinde karşılaştım elektrik süpürgesiyle çektirdik neredeyse girmeyecekti borudan.

bu örümceklerin bir kısmı ölümcül bu arada. şaka değil. ben gittim ilk 1-2 ay yaz sıcağında cam bile açamadım korkudan.

elinizdeki cihazın kitapçığında beni ne ile besle diyor? 9 Voltu cart diye dayadıysanız yarıiletken arkadaşlarımıza zarar vermiş olaiblirsiniz.

Telsiz kaç wattlık? Bunu bilmeden yorum yapmak zor. Pille de çalışabilen bir telsizse mesela düşük voltajın zararı olmaz. Yüksek güçlü bir telsizse, telsizi düşük voltajla çalıştırmak yerine (eğer seçenek varsa) daha düşük çıkış gücüne ayarlayın. O zaman daha az akım çeker ve fan da hızlanmaz muhtemelen.

server güç kaynaklarının fanı sürekli olarak öyle deli gibi döner. 100w bir telsizin 12 volttan 20-25A çekmesi normaldir. o yükte de fanın delirmesi normal. o güç kaynağı anlık yükselen akımlara göre değil sabit ve sürekli akım çekileceği düşünülerek tasarlanmış. fan beslemesi modifiye edilerek ses azaltılabilir. bir de o kaynakların içindeki fanların çapı da çok ufak haliyle devir çevirmesi gerekiyor.

güç kaynağından daha risklisi o güçte bir telsizin çıkışında uygun anten veya yük yok ise birkaç mandal sonra çıkışlarının patlama olasılığı yüksek. yakın mesafe konuşuluyorsa telsizin ayarlarından çıkış gücünü düşürmek gerekir.

9 volt bağlı olduğu için telsiz bozulmaz ama yeterli çıkış gücü de üretemez.

anten bağlı değilken gönderme yaparsanız telsizin çıkışlarını yakabilirsiniz. halk bandı telsiz mı bu?

dual band bir telsiz, DC ile besleniyor. sanırım bendeki switch mode kalitesz.

13,8 dediğine göre araç aküsüyle de beslenebilen bir telsiz. 9 volta filan düşürmek hiç mantıklı değil, düşük voltaj kolay kolay kompenantlara zarar vermez ama cihaz da randımanlı çalışmaz.

Power supply olsun, cihaz olsun fanı çok çalışıyor diye yavaşlatmaya çalışmak tehlikeli. Isı elektronik cihazların baş düşmanıdır, fan çok ses yapıyorsa göbeğinden yağlanabilir, toz birikmiş olabilir.

Ya da en kötü ihtimal kaliteli bir fanla değiştirilir, bir seçenek de şu olabilir;

fana bir devre eklenerek, ısı sensörü ile içerideki ısı yükseldikçe hızı arttırılabilir.

sadece devlet hastanesinde sgk karşılıyor randevu bulabilirseniz

Devlet hastanelerinde Sgk karşılar. Özel hastanelerde fark ödersiniz.

Bir de tedaviniz sonrası Türkçe dersi de almak isterseniz Halk Eğitim’lerde ücretsiz o da.

soda/gazoz kapağı içi kullanmışlığımız var zamanında, ama sizin çap büyük.
Eşimin tavsiyesi (istanbul'daysanız) imes ya da karaköy'e gidip, istediğiniz boyda kauçuk kestirmek.

sanayiye git neoprene var mi diye sor. varsa ondan kestir.

Kavanoz, kahvaltılık kapakları olabilir belki.

kamyon lastikçisine gidip patlak şamyel sorun.

Kullanılmayan kauçuk araba paspası olabilir

plastik nihale

araba paspasi demeye gelmistim denmis. yani membran da olabilir. ya da kendin dokecen. serit makinesinin ambalaj ipinden al. yuvarlak yap. bas icine mastik ya da silikonu.

www.teksenkaucuk.com

sanayide nalburlar, teknik hırdavat satanlarda böyle çeşit çeşit oluyor.

5mm- 6mm-8mm görmüşlüğüm var da 1 cm görmedim ama iki kat üstüste de kullanabilirsin.

silikon, kauçuk vb değişik malzemelerden var.

bu siyahların iplisi ipsizi var ona göre ipsiz alırsan daha kolay kesersin maket pıçağı ile.

biz bunları 100 derece 110 derece gibi sıcak su, buhar tahliye vanalarında, bağlantılarında kullanıyorduk, basınçlı boyama kazanlarının çok sağlam malzemedir.

Herkese ayrı ayrı teşekkür ederim. Bugün vakit ayırabilirsem buradaki tavsiyeler ile çözebilirim

Spor ya da kamp matı diyecektim ama hava geçirir mi acaba onlar?

1- ilkokul ve lise. Bombos bir ergen olarak surekli oyun, ingilizce muzik ve sinema tuketerek.

2- hic yapmadim. Sadece soylenenleri anlamaya calismak icin sozluge bakiyordum.

1. En çok hazırlıkta geliştirmişim, geriye dönüp baktığımda. Ama farkında olmadan. Akan bir suyun sünger tarafından emilmesi gibi, bilinçsizce. Yaş 10-11.
Sonradan bilinçli gelişmesi, üniversitedeyken, orta-lise öğrencilerine özel ders verirken. Öğrettikçe neyin neden öyle olduğunu daha iyi anladım.
2. Kelime ezberlemiyordum ama yazları canım sıkıldıkça yabancı ansiklopedilerden maddeler çevirirdim (evet sıkıcı bir çocukmuşum galiba). Bir de çok bütünlemeye kalırdım orta-lisede, İngilizceden değil ama, müfredat İngilizce olan diğer derslerden. Çalışırken yanımda sözlük bulunduğu için, sözlük karıştıra karıştıra etimoloji merakım olduğunu keşfettim ve çalışma görüntüsü altında, bayağı bayağı sözlük okumaya başladım.

Ama şu durumun hakkını teslim etmek lazım. Bahsettiğim orta-lise yılları, 80 ile 87 arası, yani İnternet yok. Okul da sırf kız okuluydu, yani dikkat dağıtacak sevgili falan da yok. Şu anda olsa, İnternetli bir ortamda okuyor olsaydım, İngilizcem asla şu an memnun olduğum bir seviyede olamazdı (en azından kendi tahminim bu yönde, yaşamadan bilinmez, belki de daha büyük bir aydınlanma yaşardım, çok daha iyi bile olurdu, ama sanmıyorum, o yaşlar dikkat dağılmaya müsait yaşlar, oyun ya da karşı cins aklımı çelerdi online ortamlar olsa idi).

Çok uzun yazdım ama bir ilave daha vereyim.
Yabancı dizi seyrediyorsanız, İngilizce seyredin ve alt yazıyı da İngilizce seçin. Çok faydası olacaktır. İspanya'da bulunduğum iki sene süresince bu şekilde derdimi anlatacak hale getirmiştim İspanyolcamı.

1.) Oyunlar İngilizce'ye aşina olmamda epey yardımcı oldu.

2.) Direkt kelime çalışması yapmıyorum ama İngilizce kitap, gazete okumaya çalışıyorum. Bilmediğim sözcükler, deyimler, tabirler varsa İngilizce anlamıyla yazıyorum. Her sözcülüğü yazmıyorum tabii.


Kelime listelerim var, eğer istiyorsanız paylaşayabilirim.

Yabancı dizi seyrediyorsanız, İngilizce seyredin ve alt yazıyı da İngilizce seçin. +1

1. Liseyi özelde okudum. Hazırlık vardı ve baya yoğundu. Sıfırdım kafama vura vura öğrettiler. Hazırlık sonrasında da tüm dersler İngilizceydi. Bu yüzden üniversite sınavında çok zorlandım çünkü soru kalıplarını ve çoğu şeyin Türkçesini bilmiyordum.

2. Liseden sonra hiç eğitim görmedim ve hiç çalışmadım. Ama hep ing kitap okurum, şu an işim aktif ingilizce gerektirdiği için kelime ezberlemeden de aklıma bir yerlerden giriyor. Bir de üniversite zamanı bedava turist gezdirmişliğim çoktur. Onlardan da baya öğrenmiştim.

Ben kendimi kelime konusunda eksik görüyorum ama. Sürekli geliştirilmesi gereken bir şey zaten.

1. yds'ye (üniversiteye giriş olan) hazırlanırken çok kelime ezberledim, fakat kelimeyi görünce tanımakla, lazım olduğunda kendin kullanabilme farklı seviyeler. recognition seviyesinden production seviyesine üniversite yıllarında çıktım.
2. üniversite sınavı öncesi kelime çalışması yaptım 25% kadar vakit ayırmışımdır. ama bence grammar açısından geliştikçe kelimenin önemi azalıyor.

Erasmusa gittim A2
Döndüm C1
Süre: 10 Ay.

Tabi üstünden 4-5 sene geçti. Bu süreçte unutmamak için yabancıların olduğu ortamlarda takılmaya gayret ettim. Dizileri ingilizce altyazılı izledim.

Hiç kelime çalışması yapmadım. Kelime kullandıkça akılda kalıyor.

başlık versiyonların eklendiği yerde aramalısınız eklemek istediğiniz sütunu. göremiyorsanız sistemciye ekran görüntüleriyle iletin bir baksın.

2. tabloda yeni bir sütun açıp, GameX+"_"+Country+"_"+Platform gibi birleştirmen lazım.

Ama sende country ve platform birebir eşleşmediği için çok varyasyon yoksa bunları IF'le dönüştürebilirsin.

yeni başlayan için imkansıza yakın. bu bahsettiğiniz skala kıdemli müfettişler için geçerli.

güvenilir mi bilmem ama:
www.kariyer.net

cıks o kadar almaz. 15 max.

15'e yakındır, bankaların çoğunda bu civarda.

Eksper değil de raic değeri önemli. Raic değerinin az yukarısında işlem yapılırsa sorun olmama ihtimali büyük (hiç bir şekilde kesin konuşulmaz:) )

200ü elden nakit verirsen sorun olmaz. O evin rayic bedeli 500 600dur zaten.

(Ha en guzeli satisi normal bedelden yapmak ama adam satmiyor sizin senaryoda)

hiç bi sorun olmaz bahsettiğiniz senaryoda.

niye bu fiyata sattın/aldın diye bir soru serbest piyasada olamaz. isteyen istediği fiyata satıyor. belirtildiği gibi, belediyeden alınacak rayiç bedeli altında olması sıkıntı.

Bildiğim kadarıyla kredili ev alımlarında çekilen kredi miktarının altında satış göstermek sıkıntı oluyor. eksper evi 1m değerledi ama siz 700K kredi çektiniz ve satış fiyatını tapuda 700 ve üstü gösterdiniz sorun değil. Ama 700 kredi çekip 650 gösterirseniz ilerde sorun yaşama ihtimaliniz var.

Kredili alımlarda, 500 bin lira üzerindeki evler için %20 peşinat zorunluluğu var bildiğim kadarıyla. Yani satış bedeli 800 görünecekse, sizin 160 bin lira peşinat vermeniz gerek. Çekilebilir kredi miktarı 640 bine düşüyor yani.

Çektiğiniz krediden sonra gelir idaresi sen 500lük ev alıp 800 kredi kullanmışsın diyor. Açıklamasını yapamazsan aradaki farkın vergisini ve cezasını istiyorlar.
arkadaşımın başına geldi. 3 yıl sonra 8.000 civarı bir bedel ödedi. Ayrıca satıcı da ödedi.
Kredi rakamını rayiç bedel civarında göstermeniz gerekir.

Çekilen kredi, veya bankadan ödenen tutardan daha düşük satış bedeli göstermeyin asla. 5 yıl dolmadan ceza yersiniz maliyeden, kesin olmasa da kesine yakın ceza yeme ihtimaliniz.

Hatta çekilen krediden bi çıtır fazla gösterin satışı garanti olsun. Kredi 800 ise 850 tapu satışı yapın, 800 kredi + 50 bankadan havale + 150 elden ödersiniz.

bir milyonluk ev seneye daha fazla edecek ama bir milyon o kadar fazla etmeyecek

ev. faiz enflasyon karşısında hergün eriyecek ama ev daha da kıymetlenecek.

ev tabii ki. bu enflasyonda parayi tutmanin, faiz beklemenin manasi yok. ev bos yatsa bile her turlu uzun vadede daha degerli.

Ben ev almakla uğraşamam. Faizi seçerim. Evin yeri önemli bir de. Her evin değeri çok artmıyor. Ev alırken İstanbul ve diğerleri diye ayırmak lazım.

1 milyon tl'yi peşinat olarak kullanıp alabileceğim max en uzun kredi ile tl bazında 1.29'dan konut kredisi çekerim.
bu arada kira getirisi 5 bin olan 1 milyonluk ev bulduysan iletirsen çok sevinirim :)

bi kere mevduat faizi = paranın erimesi demektir.
bu seçeneği unutun.

konuta gelirsek, artık konut fiyatları reel olarak ve dövize karşı pahalı. konutu peşin almak bu acıdan zarar ettriri.
eğer aylık ödeme gücünüz varsa 250bin peşinat verip 1 milyonluk evi kredi ile alırdım.

geri kalanı ile de eğer hisse ile ilgileniyorsanız sağlam sanayii hisseleri + altın. ya da komple altın alırdım.

edit: paraya uzun süre dokunmayacaksanız eurobond ta değerlendirilebilir.

1 milyon TL'lik çöp almak >>>>>>>>>>>> 1 milyon TL'yi bankaya faize yatırmak. Ev de bu arada artık yatırım aracı değil. Yani kredi ödemeyeceksen yine bir nebze de oradan gelecek 3 kuruş için kiracıyla uğraşacağına konuya çalışıp borsaya at kendini. Ha diyorsan ki ev kira getirisi için değil, al sat için. O başka.

İnancım gereği faiz haram olduğu için, ev alırdım.

ikiside paranızı çöp eder.
dünyada modern ülkelerde ev alayım kiraya vereyim diye bir yatırım yok. bunu yapan binde bir bile değil.
size tavsiyem abd borsasından sp 500 etf alın (hisse sepeti fonu).
son 17 senede dolar bazında %11 kazandırmış (dolar enflasyonu düştükden sonra).
türkiyede ev arsa borsa faiz hiçbir yatırım aracının bu kadar stabil ve uzun süre getiri vermemiş gelecektede verme ihtimalini görmüyorum.

Kafa rahatlığı >>> her şey

Faize at. Paran çöp falan olmaz, TL olarak şu an her şey tavan yapmış durumda zaten.

şu anda işten anlayanlar parayı bankaya yatırır gibi ev alıyor.
abd’de enflasyon %6 olarak açıklandı, avrupa genelinde keza 3-5 aralığında enflasyon var
yani paranı dövizde tutsan da her sene yüzde 6 eriyecek aslında (tl nin değer kaybı dışında konuşuyorum)
o yüzden şu an için mantıklı olan şey ekstra paran varsa ev almak.

ayrıca 1 milyon 15 bin faiz getiriyor diyelim 1 senede o para ne olacak 1.180.000
faizi hiç yemediğinizi düşünerek söliyorum.
sene sonu dolar kuru 16-17 tahmin ediliyor. yani bu faizin bir kısmı dolar karşısında erimiş olacak bile.
peki 1 milyonluk ev alsan 1 sene sonra kaçtan satılır en az 1.250 deno da en az yani.

el conquerador +1

bu dediğin olmaz, en azından jailbreaksiz olmaz.

android de olur. yapamayız mı yani bunu (

Böyle bir şey daha önce yapmıştım. Bir uygulama kamera uygulamalarından birini açmak istiyordu selfie çekmek için fakat ben o an müsait değildim. E çekmem de lazım zorunlu. Galeriden başka bir selfie seçmem iş görecekti.

Uygulama kamera uygulamasını çağırırken altta soruyordu hangi uygulama ile açılsın diye. Dedim ki bu kadar kamera uygulaması var madem, kameraymış gibi davranan ve aslında galeriyi açıp, galeriden seçtiğim fotoğrafı, aslında kameradan çekilmiş gibi göstereni de kesin vardır..

fake camere gallery falan yazarak bulmuştum fakat şuan bakındım hangisini yüklediğimi bulamadım.

android dışında ios'da zor gibi ama.

Böyle bir zorunluluk yok ama bildirmek faydalı olabilir. Belki çıkmak ister ve ona göre vaziyet alır.

yazılı şekilde bildirirseniz iyi olur. sms olur, mail olur. en temizi ihtarname :)

bildiğim kadarıyla kira başlangıç yıldönümünden önce, otuz gün içinde bildirmeniz gerekiyor.(1 ağustos'ta kiraya başlamışsa 1 temmuz - 1 agustos arası zam talebinizi iletmelisiniz)

sözleşmede bildirilmesine gerek olmadan yasal oranda artış yapılır gibi bir madde yoksa kesinlikle bildirmek gerekir.

madde olsa bile hatırlatmak iyi olur.

Aslında hiç gerek yok, çünkü zam oranını ne mal sahibi ne de kiracı belirliyor. Oran yasal oran zaten, günü gelince bu orandan zam olacağını bilmeli kiracı doğal olarak.

Ama yine de temmuz kirasını yolladıktan sonra, "önümüzdeki ay senemiz doluyor, yasal oranda zammını yapar yollarsınız" diye bir mesaj yollamakta fayda var.

20000 derim.
İşe gidip gelmenin de maliyeti var ve üzerine de bir fayda sağlaması lazım

En az %35-40 fazlasını isterim mevcutun.

Ayrıca evden çalışmayla alakalı sorunun yoksa eski usul ofise git gel bir süre sonra yorabilir.

Benzer bir durumda 45 dk yol gözümde büyüdü işten vazgeçtim maaşı şimdikinden %30 daha fazlaydı.

Evin rahatlığını bırakmak için 2 katını isterim. 25 de bence rahatlıkla. Yarım saat dediğin az bi süre değil.

Yazilimciyim 2 katina bile gitmem.

Gecenlerde denemek icin gittik cekilecek dert degil.
O gun arabayi surttum masraf, akbil 20 tl falan, dunyanin yemek parasini odedim(yemek isi astronomik olmus), en adi tisort ayakkabi pantul dizsen 1500luk oluyorsun.

Ofisin gurultusu tum gun sandalye tepesinde oturmak da cabasi.

minimum 20bin

Ofisten çalışmayı zorunlu tutan zihniyetle mutlu olamazsın. Kesin bilgi.

Şu kriz ortamında 16 ve üstüne ok derdim.

fiziksel özelliklerine (olumlu ya da olumsuz) takıntılı derecede düşkün olanları nedense anlayamıyorum. bana çok gereksizmiş gibi geliyor. bak sevgili konusunda bence şanslısın. hiç takmıyormuş kafasına. ne güzel. sen de takma bence. esasen bizi biz yapan karakterimiz,kültürümüz,olaylara ve insanlara bakışımız değil mi? şimdi olmasa bir süre sonra böyle olacaktı zaten.

ustteki yorumu salla oncelikle. takintili duskunlukle alakasi yok gayet rahatsiz olunabilir bir sey. doktor saglik acisindan bi durum olmadigi icin mi kovmus acaba? estetikle halledilebilir bence cildiye yerine estetisyen (?) plastik cerrahi doktoruyla gorusun. caresi olmayan bi sey olmasi imkansiz. imkaniniz varsa yaptirin bence baya fark eder

@demirr, birbirinin kopyası gibi insanların türemesini biz de eleştiriyoruz fakat bariz derecede ortalamanın dışında bir estetik bozukluk ile çok barışamıyorum.

Barışsam bile.. göz çok odak noktası ve yorgun, halsiz, dalgın, yaşlı gösteriyor.

O yüzden bir çözüm arıyorum.

@aydonno, böyle gerdirme olaylarını falan sormuştum kaşın sonundaki düşüklüğü kaldırma, ışık dolgusu vs. ama daha yaşın geç ne gerek var böyle şeylere.. zaten gersem içeriden ip çekmem lazım senin kasların güçlü ve genç olduğu için koparır hiç bulaşma bu yaşta falan dedi gönderdi geri :/

Göz çevrende sabun kulanıyor musun? Bir dönem kullanmıştım, ciddi şekilde yıprattığını fark edince fazla ilerlemeden bıraktım.

Hayır bir şey kullanmıyorum, normal yıkıyorum.

Sadece gün içinde çok bastırarak kaşıdığımı fark ettim. Onu azaltmaya çalışıyorum. Fazla elimi götürmezsem düzelir diye bekliyorum ama çok bir değişiklik olmuyor. Yine de düşününce, yıllarca hep öyle yapmışım. O yüzden olabilir mi?

Aydın - Muğla taraflarında doktor tavsiyesi olan var mı? veya İstanbul.

istanbul'dan huseyin guner, ilker bilgiç.
izmir'den şeyda atabay.

baska estetikciye git. cildiyelik bir durum degil bence, ameliyatla biraz deri kesip alacaklar muhtemelen. instagramda falan cok ornegi var.

bir de cok asiri bir degisim hedefleme, yoksa hayal kirikligi olur. neticede yuzunun genel bir sekli var.

Allah rahmet eylesin.
E devlet şifresi varsa hemen silinmiyor 1 2 gün duruyor, ordan kontrol edebilirsiniz. Noterden veya sulh hukuk mahkemesi nden verasetname çıkarın, çoğu yer talep edecek. Mahkemeden alırsan rica et birden fazla versinler aslı gibidir vursunlar. Emeklisi maaşını anneniz alır ama yüzde 75ini alıyor galiba.

size hastaneden ölüm belgesi verecekler.
cenaze işlemlerini falan da bu belgeyle gerçekleştireceksiniz.

ölüm belgesini aldıktan sonra bir notere gidip veraset ilamı çıkartacaksınız.
cenazeden sonra gidebilirsiniz, sanırım 2-3 ay süresi var bu işlemleri yapmak için.
ancak aile kayıtlarınızda bir sorun varsa mahkemeye gitmeniz gerekir, artık noterden çıkartılıyor veraset ilamı.

birkaç tane çıkartmanız ve ölüm belgesinin de fotokopisini çekseniz iyi olur.
digiturk falan gibi abonelikleri devretmek ya da iptal etmek için ölüm belgesi yeterli oluyor genelde.

banka gibi kurumlara veraset ilamıyla gideceksiniz, size oradan bilgi verirler.
eğer büyük bir varlık, birden fazla kardeş falan varsa işinizi avukatla halletmeniz daha iyi olur.

bütün bu işlemler bittikten sonra da annenizin babanızdan maaş alması için gerekli kuruma başvuracaksınız, maaş kendiliğinden bağlanacak.

başınız sağ olsun.

benim babam vefat ettiğinde hastane ölüm belgesini sisteme düzgün girmemiş, 3-4 defa hastaneye git gel 1 ayda çözmüştük.
bir türkiye klasiği olarak her kişi ve kurumun yaptığı her işi doğru yapılmışmı diye kontrol edin.

birde veraset vergisi ödeyecekseniz 2-3 sene faizsiz taksit yaptırma hakkınız var. memurlar yok öyle birşey diyor, sonra müdürle konuşup durumuzu yok peşin ödeyemeyiz falan müdür onaylarsa taksitle ödüyorsunuz.

Başınız sağolsun.

Öncelikle cenaze işlerini halledin en önemlisi o.

Sonra yapacaklarınız notere gitmek ve verasetname almak. Bazı durumlarda noter diyor ki ancak adliyeden alabilirsiniz. O zaman oradan alırsınız. Birkaç nüsha rica edin.

Evdeki doğalgaz, su, elektrik gibi şeyler babanızın üstüneyse onları üstünüze almanız lazım yoksa kesilir. E-devlet üstünden kolayca çözülür.

Annenizle SGK'ya gideceksiniz. Veraset ilamını verip dul aylığı bağlatacaksınız. Bu arada merhumun kızları varsa evlenene kadar yetim aylığı alabiliyor. Onu da sorarsınız.

Ev, arsa, mal mülk nakit para gibi şeyler varsa bunlar için tapuya gideceksiniz. Tapuda tüm mirasçıların olması gerekiyor. Tek başınıza üstünüze alamazsınız. Babanızın üstüne olan tapular mirascılar adına hisseli tapu olarak düzenlenir verilir aksi bir vasiyet yoksa.

Babanızın kullandığı bankalara veraset ilamıyla gidip hesapta para varsa çekin. Bu arada buralara diğer mirasçılarla gidin sonradan kardeş bile olsa insanlar şüpheye düşebiliyor. Açık olsun her şey. Borçları var mı diye sorun. Ama bilmediğiniz başka bankalarda varsa onu bilemem nasıl oluyor.

Bazı kredilerde hayat sigortası yapılıyor. Vefat durumunda krediyi sigorta öder. Böyle bir durum var mı onu da kontrol edin.


Son olarak,

Hangi bankalarda mevduatı olduğunu öğrenmek için bddk’nın e devlet ile entegre ettiği, veraset ilamı ile çalışan bir çalışması vardı. Oradan bakabilirsiniz. Adınıza kalan taşınmazlar için de web tabu üzerinden kendi adınıza giriş yaparak yine veraset ilamı bilgileri ile bilgi alabilirsiniz

aynı durumda 5-6 ay çalıştım bir sorun yaşamadım. sonrasında firma türkiyede şirket kurdu sorun çözüldü.

vergi kısmını halletmek için şahıs şirketi kurup ilgili şirkete düzenli fatura kesmeniz gerekiyor. şahıs şirketi kurduktan sonra aylık cüzi bir miktara da muhasebeciyle anlaşabilirsiniz.

Resmi hali: Şahıs şirketi kurup fatura keserek.
Esnetilmiş hali: sizin yerinize fatura kesecek birisni bularak.
Riskli hali: para hesabınıza yatsın, yurtdışından gelen paraya belki birşey demezler, zaten sürekli değil diye durumu geçiştirerek.
Fazla iyimser hali: şirketin kurulması kesin ve kısa sonra kurulacaksa, sizin kuruluş tarihine kadar olan bütün ödemelerinizi güzel bir faiz ile işe başladığıızda prim olarak alarak. (Bunu hayatta yapmazdım sanırım.)
İnovatif hali: ilk aylarda paranızı kirpto para olarak alarak.

Zira bu dediğiniz başka bir seçenek olan gider pusulası ile halledilmesi zor bir durum. Zaten karşıda da gider pusulasını kesebilecek bir şirket de yok.

vergiden muaf yıllık kazanç sınırı olması lazım. 22bin civarıydı sanırım. birkaç ay çalışacağını düşünürsek ve senelik banka hesabına bu şekilde giren miktar bunu aşmaz ise şahıs şirketi filan kurmaya gerek yok. ama sigorta nasıl olur bilemiyorum. gss olacak ancak bir miktar gelir girişi de var. yine vergiden muaf kazançlarda sigorta nasıl ödenir diye araştırılmalı.

aksi halde evet şahıs şirketi, fatura kesme ve muhasebeci tutarak vergi beyanı ve ödemeleri. şirket kurulursa sigorta da kendi ödediğin bağkur.

6 katlı apartmanda*

60 haneyi ortak noktada birleştirip o siteyi yenilemek baya büyük bi kaos.

90 m2 arsa payı çok yüksek bir rakam bir daire için, bir kere bu 90'dan emin miyiz? Pay payda oranları ile ilgili bir sayıyı karıştırmış olmayalım?

Soruya gelirsek, hali hazırda 60 daire varsa ve yıkıp yenilediğimizde 120 daire yapabiliyorsak, maliyet ve müteahhit karı ile alakalı olarak evinizi bedelsiz yenilemiş olabileceğiniz gibi, bir miktar üste para vermeniz de gerekebilir.

Çünkü son 2 yıldır maliyetler çıldırmış durumda, eğer yapılacak sitede daireler 4-5 milyon edecek bir yerse üste para da alabilirsiniz, 1 verip 2 daire de alabilirsiniz.

Daireler zar zor satılacak bir muhit ise üste para verme olasılığınız çok yüksek.

onumuzdeki gunlerde hayatini ciddi sekilde etkilemeyecekse salla gitsin.

hayatıma etkisi 0 olacak ancak moralim kötü durumda

Sakın sakın sakın, kaybettiğin 40 bin lira zararı çıkarmak için tekrar asla kumar oynama.

Daha dün 25-26 yaşında genç bir hemşire kumar borcundan intihar etti, bir gün önce de kumar borçlarından dolayı ortadan kaybolan genci annesi arıyordu, öldürüldü diye aranıken herkesten uzağa kaçıp gizlendiği ortaya çıktı.

@john kaybettiğim 5 bin lirayı misliyle çıkarmak için bu işe giriştim hayatımın dersi oldu.

Uzak dur.
Kumar, özellikle sanal ortamda büyük oynayanı kaybettirmeye ayarlıdır.

Yapılacak bir şey kalmamış. Tam tersi hemen geçmesi iyi değil. Hemen geçerse kafanda hep "acaba" olur. İçine öküz oturması lazım ki tövbe et, bir daha Kazı Kazan bile alma.

ben de benzeri bir şey yaşadım, zamanla geçer. mühim olan ders çıkartmak.

4 ay ot gibi yaşayacaksın başka seçeceğin yok. Hızlı kâr ederim diye tekrar bahis işine bulaşma.

40bin çok çılgın bi para değil. Tabi ki iyi para, her kuruşa emek verip kazanıyoruz ama yapacak bi şey yok gitti artık. Senin hayatını etkileyecek bi para olmadığından unutup geçeceksin torunlarına anlatacağın bir anı olarak kalacak.

40 bine yapacak bir şey yok ama bu seni yeterince üzdüyse bir daha böyle bir şey yapmazsın dostum. 40 bine ciddi bir tecrübe satın almış olursun.

ancak para kazanma hevesini bastıramadığını hissedersen yatırım araçlarına odaklanabilirsin. borsa, altın, kripto vs. orda da kaldıraçtan uzak duracaksın çünkü orda da kaldıraç borsanın kumarhanesidir, yine paranı sıfırlar. yatırım araçlarında zarar etsen de paran sıfırlanmaz tecrübe edine edine büyürsün.

belki moral olur sana ben de 5.38 bitcoin kaybettim zamanında 249 bin tl yapıyordu o zaman.(şuan 3.2 milyon tl) çok zor bir durum, saçlarım falan döküldü. psikolojik rahatsızlıklar yaşadım. seninki 4 aylık birikimmiş. ben o bitcoinleri en az 3-4 senelik emeğimle almıştım. sakın geri kazanırım diye devam etme. 40 bin tlyi 80 bin yapsan emin ol hiç bırakamazdın. kolay para çok tatlı. hep hırs yapıp daha fazlasını isteyecektin. çalışmadan kazanmanın keyfi başka tabi. geçen arkadaşımın polis kuzeni de beylik tabancası ile intihar etti bahis yüzünden. aman diyeyim uzak dur.

40bin kazanmak icin 40bin mi riske ettin?
Seninki kumar bile degil karşim, kumarbaz adam bile boyle girismez.
bu islere bir daha bulasma.

Kriptoda vadeli işlem batağı gibi geldi bana. Aynı boku ben de yedim, hatta dur kaybettim madem geri kazanayım hissi de oldu ama kendimi frenledim. 2 güne unutursun kafanı dağıt yeter ki.

40binle hayatin degismez. Ama ne yaptiysan bir daha asla yapma. Yanindan bile gecme.

Bu sekilde "zararimi kurtarip birakacagim" diyen tum tanidiklarim 5 yildir kredi oduyor, hayatlari mahvolmus durumda. 40binden bir sey olmaz. Salla.

bu olayı anlattığınızda size destek olan anneniz ve kardeşiniz varsa geri kalanı düşünmeyin. hayat bu tip şeyler için çok uzun. pahalı da olsa cok iyi bir ders almışsınız.
yapacağınız en iyi şey bu olayı unutup temiz bir sayfa açmak.

biraz ilginç gelebilir ama morali düzeltmek için para harcayın. imkan varsa tatile çıkın, yeni bir şeyler alın yapmak istediklerinizi yapın. yani kısaca tüketin. o zaman daha iyi anlaşılıyor paranın değeri. para bazen kullanıldıkça, harcandıkça işe yarıyor, siz de işe yaratın.

kabullenmesi zor biliyorum, yenilmeyi kabullenmek lazım. 10 gün sonra unutursunuz bile.

Her şeyden önce, kumarda kâr edemeyeceğinizi kabullenerek, YouTube 'bağımlı kafalar' grubuna bekleriz.

Ben bırakalı 2 sene olacak, huzurum geri geldi. Dönüp arkama baktığımda şunu diyorum; 'ne malmışım'.

elbet yuzde yuz degil. yanilma payi vardir. muhtemelen biri test etmistir. bence cok fazla kafaya takma uyku olayini. daha kotu oluyor cunku. sabah eger yorgun, uykulu uyanmiyorsan iyi uyudum de gec. obur turlu yok %69 cikti. kotu uyumusum falan demek insani strese sokuyor.

%100 çok hassas bir ölçüm vermese de göreceli olarak doğrudur. uyku süresinin %11inde derin uyudunuz diyorsa, %13 ya da %9 olabilir. Yani 2 birim sapma olabilir. Ama yine de bu uzun uzun derin uyumadığınızı gösterir.

Derin uyku süresini iyileştirmek için yapabileceğiniz şeyler var: Mesela haftasonu-içi farketmeksizin her gün aynı saatte yatıp, aynı saatte kalkmaya çalışmak. Mümkün olduğunca erken yatağa gitmek. Kafanızı yastığa koymadan önceki 1 saat ekrana bakmamak gibi.

Çeşitli markaların stres çayı/relax tea/papatya çayı gibi insanı bir parça gevşeten çayları var, uyumadan önce bir tane içebilirsiniz.

Ayrıca, yine önemli bir detay: Kafanızı yastığa koymadan en az 4 saat önce her türlü yeme içme işini bitirmiş olmanız gerekiyor. 11'de uyuyacaksanız, saat 7'de kalori alımını durdurmanız gerekir. Alkollü içkiler de kalorili, bunu atlamayın :)

Kahve önemli bir uyku kalitesi bozucu. Kafayı koyduğum gibi uyuyorum deseniz de kahve derin uykuya dalmayı etkiliyor ve dinlenememiş kalkıyorsunuz. Ya da kalkamıyorsunuz :-) —15:00'ten sonra kahve içiyorsanız, bunu da terketmeniz gerek.

Bütün bunları yapmanıza rağmen iyileşme olmuyorsa, gelin bir daha konuşalım^^

bir hastanenin uyku merkezine gidip orada cihazlara bağlanıp o gece orda uyumanız lazım.
bağlanan cihazlaroı görünce zaten bu işin bandtla telefonla olmayacağını anlayacaksınız.

uyku kalitesi için mavi ışık filtrelerini kullanın.
melatonin desteği alabilirsiniz.
odanız zifiri karanlık olmalı, en ufak ışık kaynağı olmamalı.
horlamanız varmı diye hporlama ses kaydedici uygulama ile 3-5 gün kendinizi takip edin, varsa kbb'ye gidip ameliyat olun.

saatin yaptığı şey hareketliliğine bakmak. derin uykuda kaslar iyice gevşeyip hareket çok azaldığı için buradan hesap ediyor.

genel olarak uyku kalitesini arttırmak için yapılması gerekenler belli. burada olay aslında çok basit görünen doğruları gözden kaçırmak. 12den sonra kahve içme, her gece aynı satte yatağa gir, uyku hijeni vs.

solunum, uyku apnesi sorunun varsa bunları da çözmen lazım. balık yağı, b12, d vitamini, demir eksikliği gibi uykuyu-yorgunluğu direkt etkileyen faktörleri de gözden geçirmek iyi olur.

Bir de magnezyum çok önemlili. Uykudan bir saat önce alabilirsiniz.

Kan degerlerimde bir sorunum yok dediğim gibi yakın zamanda kontrolleri yaptırdım.

Psikolog olduğum için uyku sorunu yaşayan danisanlara yukaridakilerin hepsini öneriyorum ya da yönlendirme yapıyorum. Ama kendim hepsini uyguluyor muyum, bir kontrol etmem gerek. Horlama sorunum vs hiç olmadı ama alerji sorunum var; belki ondan kaynaklıdır.

Burada öğrenmek istediğim akıllı saatlerin güvenilir olup olmadığıydi esasında; boşu boşuna uyku laboratuvarina gitmeye gerek var mı, emin olamamistim. Sanırım bir gidip oradan fikir alsam daha doğru olacak.

%100 güvenmeyin. gece 12de yatıyorum, 3te yatmış gösteriyor. deliksiz uyuyorum, gece 3 saat uyumuşum gösteriyor.

Bu abinin analizine bakabilirsiniz;
youtu.be

Ben de mi band kullanıyorum. Ölçüm ayarlarını hassasa getirince fena değil ölcmesi. Ben memnunum.
Ekstra olarak derin uykunuz az ise derin uykuda salgılanan melatonin takviyesi alabilirsiniz. Uyku kalitesine etki eder mi bilmiyorum ama en azından eksikligini kapatirsiniz bu hormonun. Onun yerine ceviz de yiyebilirsiniz yatmadan.

hesaplanır.

hatta şöyle;

1- (999^1000/1000^1000) ~0.63

tüm olasılıklardan gerçekleşmeme olasılığını çıkardım. Bir kişi için bu olayın gerçekleşmeme olasılığı 999/1000'dir.

yaparsın ama yüksek hassaslıkla ölçemezsin.

Mesela 1000 kişi hepiniz cebinizden bozuk para çıkarıp yazı tura atsanız, 498 defa yazı, 502 defa tura gelse, yazı gelme oranı 0.498 olur. Tam doğru ölçemedik. Gerçekte 0.5 olmalıydı.

1000 kişi piyango bileti alsanız, hiçbirinize çıkmasa oran 0 olur. Halbuki gerçek olasılık 0.00000001 yine biraz hassasiyet problemi var.

Bayes teoremi

@kanepeee "tam doğru ölçemedik" yorumu biraz tehlikeli. Aslında tam olarak doğru ölçtünüz ama teorik olarak elde edilen sonuç ile deney sonunda elde edilen sonucun farklı olması normal ve beklnen bir durum. Frequentist ve Bayesian statistics arasındaki tartışma yapılan işin felsefesi boyutuna kayıyor.

mesele gluten değil buğday demişsiniz ama çavdar ve darı unları içerisinde de buğday unu bulunuyor genelde. pirinç unu, mısır unu ve karabuğday unu hamur işleri için müthiş. pirinç unu tatlılarda, mısır unu tuzlularda karabuğday unuysa hem tatlılarda hem tuzlularda muazzam.

Yulaf unu da kullanabilirsiniz ama yine buğday unu bulaşmış olabiliyor, glutensiz olanları tercih etmek lazım. Arpa zaten hayvan yemi çoğunlukla, unu yoktur alabileceğiniz. Çavdar da bir buğdaygildir bu arada; buğdaya alerjisi olup çavdar tüketmenin makul olduğunu sanmıyorum.

İlk defa duyuyorum. Buğdayın nesine alerjisi varmış? Birbirinden farklı buğday çeşitleri de var. Buğday zor da olsa bırakılabiliyor ama alternatiflerde pizza pide vs olarak aynı performansı beklemeyin.

Duyusal akademi

Duyusal Akademi'nin Ataşehir'de MeFirST şubesi var

mümkün. müşteri hizmetlerini ara ve dolar ekstresi talep et.

mumkun. Is bankasi icin aramaya bile gerek yok maksimum uygulamasindan ekstreyi o sekilde ayarlayabilisiniz. Garantide de benzer uygulama vardir diye dusunuyorum.

finansbankta ben o şekilde kullanıyorum.
kreid kartınızın dolar ektresi opsiyonu açmalısınız

Çok az kar payı koyabilirsin. Taksit yapamayacağın için almak istemezler.

almadan önce seri numarası ile apple destek üzerinden türkiye'de garantisinin olup olmayacağını kontrol etmen gerekli. ayrıca klavye'de türkçe karakter olmaması bir handikap olacak. arada ciddi bir fiyat farkı olmadan kimse gidip apple yerine senden almaz. aynı ürünün ikinci elinden biraz daha yükseğe satman gerekli. ve türkiye'ye girişte gümrükte de sıkıntı yaşayabilirsin bu arada aklında olsun.

bayaaa bir fiyat farkı yok. nere bakıyorsun bilmiyorum ama. yurtdışından almak çok avantajlı değil. en azından macbook air mesela amerika ile aynı fiyat.

artık eskisi gibi bavulda eşya getirilmemesi için yılbaşında yeni bi genelge çıkardılar, şüphelenirlerse ülkeye girişte vergisini isteyebilirler: ticaret.gov.tr:~:text=Yolcu%20beraberinde%20getirilen%20e%C5%9Fyan%C4%B1n%20bu,tek%20ve%20maktu%20vergi%20uygulan%C4%B1r.

1500 euro üstünü zaten normal ithalat yapar gibi vergi ödüyorsun. 1500 altında ise ab dışına %20 ek vergi var. satmak için cihaz getirtmenin hiç bir manası kalmadı artık.

bir kere satış fiyatı senin aldığın fiyata göre belirlenmez. ülkedeki piyasaya göre belirlenir. sen istediğin kadar 65 birime al eğer türkiyede o ürünü kampanyayla indirimle vs. 70 birime alabiliyorsa insanlar öyle alır. alıcı bulamazsın, elinde patlar, zararına satarsın. araştırmanı iyi yap.

gençlik parkı lunapark açık

Soru sahibinin yüksek müsaadesiyle,
@kablelvuku şuan jeton/bilet fiyatları ne kadar acaba bilginiz var mıdır?

Arkadaşım 2 gün önce gitti 15 lira dedi.

@black holes in the sky teşekkürler.

Çok kişi yaşıyor bu sorunu. Ben de araştırdım çözüm bulabilen yok.

O sütten lor yapıyorlar da, sütü komple tüketmiyorlar. Mideyi bozarsız bence. Tadı da hoş değildir zaten kesildiyse.

support.google.com

Değerlendiremezsin, zaten kayıt yaptırmazsan kilitlenmesinin nedeni de değerlendirmeni engellemek. En fazla wi-fi açıkken whatsapp falan kullanabilirsin.

@ksf: onu yapmak bile benim icin degerlendirmek. bos duracagina wifi uzerinden kullanilsin.

ipod touch vardı eskiden onun gibi kullanabilirsiniz wifi aracılığıyla

wifi varken, ses sistemin varsa evde ona bağla, akıllı hoparlör gibi kullan. hey siri hareketli bir şeyler çal de mesela.

fed başkanları her zamanki gibi piyasayı manipüle edip para yapıyor. başka da bir olay yok. biri çıkıyor 75 puan artırıcaz diyor öteki yok yok şaka yaptık 50 iyidir diyor. böyle alttan alıp üstten satıp servetlerine servet katıyorlar. bütün olay bundan ibaret.

Bence hem haksız hem haklısınız.

Flörtöz olmak bir karakter meselesi sanırım. Bazı insanlar ufak çaplı flörtleşmeleri seviyor, kendine güveniyle ilgili görüyor vesaire. Bu sadakatsiz olacağı anlamına gelmiyor, tabi bahsettiğim flörtten kasıt tutup karşılıklı romantik vakit geçirmeler değil. İltifat almayı ve kendilerine iltifat edenlerle ayaküstü laflamayı sevebiliyorlar, ancak karşılarındaki kişi aktif olarak yürümeye başladığında mesafeyi koymayı biliyorlar.

Bu tipi iyi tanıtorum çünkü yakın arkadaşlarımdan biri böyleydi, hala öyledir belki bilmiyorum işten güçten dolayı uzak kaldık zamanla.

Dolayısıyla evet, sevgiliniz bu kişilere kibarca sınır çekebilir haklısınız. Yani kimse iyilik olsun diye biriyle flörtleşmek durumunda değil, öyle bir dünya yok. Ayıp eden kişi sınır çekildiği halde bu tavrını sürdüren kişi olur, sevgiliniz değil.

Ama haksız olduğunuz kısımsa bunlar zorlamayla ısrarla olacak şeyler değil. Siz neyi doğru neyi yanlış bulduğunuzu anlatırsınız, baktınız olmuyor ya kendi yolunuza gidersiniz ya da bir süre gözlemleyip güvenebileceğinizi anlatsanız bu meseleyi kafanızdan atarsınız. Ancak böyle bir sorun bir çözüme kavuşmadan ilişki sürmez bana göre.

akhenaten, kesinlikle kısıtlamaya girişmiyorum. İçten yapılmayan hiçbir eylemin benin gözümde anlamı yok. Ben dediğiniz gibi yanlış bulduğumu, müthiş bir öngörüye sahip olmaya gerek olmadığını, bu tavırlarla ilişki sürdürmenin mümkün olmadığını dile getirdim. Ona empati yaptırdım, aynı olayı yaşasaydım sen ne yapardın diye, hem sana hem o kişiye sinirlenirdim dedi mesela. Ben de bana olan sevgini sorgula bence dedim, buna çok sinirlenip üzüldü, sevgimi sorgulayamazsın falan dedi konu kapandı öyle. Ama içten davranasım gelmiyor benim şuan, trip yapmak değil bu, içimdeki heves söndü.

Sürekli odadan çıkması da bir tepki. Müdürün odasında iki saat oturan kadının kafası normal değil bence.

dissendium, ya bunu elbet ben de düşünüyorum kafamı bu karıştırıyor zaten fakat iletişim karşılıklı olan bir şey. Kadın eski evliliğinden bahsederken kalas gibi karşısında durmamıştır ki o diyalog 2 saat sürmüştür bence. Ya ben insanlara güvenmemeye yer arıyorum zaten elime böyle malzeme verince de direkt soğuyorum. Yine de yargısız infaz yapmak istemiyorum, ancak bence insan isteyince tavrını çok net belli edebilir karşı tarafa.

Kendisi ben sinirlenirdim dediyse bence konu kapanmış aslında. Kendi kızacağı şeyleri kendisi de yapmamalı. Başkasına ayıp olmasın diye size ayıp etmesinin pek bir açıklaması yok. Başkasının minneti sizinkinden kıymetli olmamalı. Bir insan hayır demeyi bilmeli. Bu sefer bu kadar katı yaklaşmamın sebebi kendisinin buna sinirleneceğini açıkça söylemesi oldu.

Diğer taraftan benim gördüğüm kadarıyla bir insana "bana olan sevgini sorgula", "sen aslında beni sevmiyorsun", "bu yaptığın bana değer vermediğini gösteriyor" gibi sözleri birkaç defa sarf ederseniz bu kişi bunu gerçek olarak kabul edip gerçekten size olan sevgisi azalabiliyor.

Bence empati yaptırıp o böyle yaptığında sizin o anda ne hissettiğinizi söyleyip konuyu burada bırakıp onun fikrini almanız ve cevabını dinleyip konuyu üç nokta koyarak kapatmanız bence daha sonuca ulaşan bir tutum gibi.

Her ilişkinin dinamiği farklı tabi, kendiniz için en iyisini siz bilirsiniz.

sevgilinin kolaylıkla başa çıkabileceği bir şeyken izin veriyor, hoşuna gidiyor gibi anladım. bu arada kibarca terslenmez. kadının sınırlardan anlaması lazım. demek ki sınır konmamış. insan istediği zaman öyle dümdüz business bakar ki, ben burada sadece iş için duruyorum ya da biz arkadaş değiliz hissini karşıya yansıtır.

burada "work spouse" gibi bir durum oluşmak üzere.

@Akhenaten in iki cevabına da +1 +1

gabe j coud +23

ben iş yerinde olan ve söylemese gerilmeyeceğiniz bu şeyi size nasıl ve neden anlattığını hiç anlamadım. yani aklıma ilkel bir takım şeyler geliyor ama...

Öncelikli bilet satışı ev sahibi logolu passokart'lılara.
Şayet bilet kalmış ise maç günü diğer takım logolu passokart'lara bilet satışa çıkıyor.
Kapasite dolmamış ise maç günü uygulama üzerinden bilet alabilirsin.

sertifikanin suresi olup olmadigini bilmemekle birlikte ulkelere gore farkli duzenlemeler olabiliyor. Misal Litvanya ikinci dozdan sonra 270 gun gectiyse PCR istiyor asisiz muamelesi yapiyor. Ama booster varsa sure kisitlamasi yok, gibi .

evet ulkeden ulkeye degisir. italya da @wallcan'in dedigi gibi son 9 ay icinde 2. dozu olmus olmani ya da herhangi bir zaman booster olmus olmani bekliyor.

2 hafta once lizbon'a gittim. hicbir sey print etmeden sadece pasaport ve telefonla girdim. telefondaki sertifikanin resmini gosterdim sadece ustunkoru bakip gec dediler.

m giyer. markasına göre s bile olabilir.

M

Asla L değil, genel olarak M olur ama denildiği gibi markaya ve kalıba göre S de olabilir.

Bol kalıp modelde S rahat olabileceği gibi, dar kalıp bir model (skinny mi deniyor?) M tam oturabilir vucuda.

m bile büyük gelebilir.

169 boy 72 kg olarak S giyiyorum, M bol geliyor.

Small genelde.

small giyer

S ve M arası gidip gelir. Her tişörtün kalıbı aynı olmadığından bazı S'ler iyi oturur, çok yakışır. Hafif bol seviliyorsa M de iyi gider, sadece boyu uzun gelebilir, onu da giyip denemek lazım.

slim fit m yada normal s beden giyebilir vücuduna göre.

Akım derken bokum demek

Özrü kabahatinden büyük olmak.

Burada kıpti, başka toplumların hoş görmediği davranışlarla öne çıkan bir kesimi ifade ediyor.(ayrıca egypt kelimesi buradan gelir)

Dolayısıyla bu tür olumsuz davranışları hayatının her anında normal görenler bunu büyük bir meziyet, yetenek gibi anlatır. Mesela
- Herkes yalancı ise en dürüst/mert olan, ben yalancıyım diyendir.. gibi bir ifade üstteki söze yakın anlam ifade eder.

Muadil bir atasözü için ise sayfaları karıştırmak, ya da bir Edebiyat/Türkçe hocasına danışmak iyi olur.

Bastan akim derken bokum demek mantikli gibi gozukse de aslinda degildir. Buradaki kipti kisisi hirsizligini soylerken yanlislikla yapmaz. En mert kipti bile kendisini overken hirsizligini anlatir. Irkci bir deyim gibi gorunen bu tabirde huyu bozuk bir gurubun en basarili ozelliginin bile ne kadar olumsuz oldugu anlatilir.

www.besir.org.tr

genelde ev araba ve borclar harici birikimin 81 gr gecerse 40 da birini vermelisin ihtiyac sahiplerine

80,18 gr. altın veya bunun tutarında paran var ise ve üzerinden 1 yıl geçmişse, 40ta 1ini zekat vermek farzdır. Örneğin 400000 TL paran var bankada ve 1 yılı geçmiş, 10000 tl zekat vermek zorundasın.

Nisab miktarını hesaplamada kişinin sahip olduğu ama kullandığı/kullanmadığı mal/arazi/ev ve eşyalarının nisab miktarına dahil olması veya olmaması gibi bir çok ayrıntı bulunduğundan işin ehli biriyle bunlar hesaplamak daha yerinde olur. Kaynak kitaplarda daha akla gelmeyen bir çok ayrıntı bilgi vardır zekatla ilgili. Bazı örnekler verecek olursak bir yerde bulunan alacağımız zekâta dahil olur mu?
Nisab miktarı kadar zekat verecek zenginin, bu zekatı (bölmeden) tek bir fakire vermesi uygun mudur? gibi..

Yine nisab miktarı altının ağırlığında çeşitli sayılar verilmekle birlikte öğrendiğim 96gr olduğudur.
Ayrıca kişinin tabi olduğu mezhebe göre farklı bilgiler söz konusu olabilir.

Bankalardaki ve kasamdaki tüm nakiti hesaplıyorum (altın, döviz vs toplamı)

Sonra elimdeki satışa hazır ticari mallarımın değerini topluyorum.

Sonra ileri tarihli çeklerim, kredi kartlarım, ve diğer borçlarımı düşüyorum.

Kalanın 1/40 hesaplayıp parça parça dağıtıyorum ihtiyaç sahiplerine.

Tüm birikiminiz altın/dolar gibi yatırımdaysa değerini hesaplayıp o değeri bir şekilde ödemeniz lazım, elinizde ödeyecek tl yoksa birikimi bozdurup ödemelisiniz, ya da direkt o birikimi bölebilirsiniz.

200 gram altınınız varsa 5 gram altını vermelisiniz.

10.000 dolarınız varsa 250 dolarını vermelisiniz.

Bindiğiniz arabaya zekat düşmez, ama araba alıp satan bu ticareti yapan biriyseniz tezgahınızda satılığa hazır bekleyen arabaları hesaplamanız lazım.

Oturduğunuz eve, yazlığa zekat düşmez. Ama bunlar haricinde elinizde satılık evler varsa ticari olarak onlar da zekata tabi.

Ama kiradaki evler zekata tabi değil, kiradan gelen gelir harcanmayıp biriktiyse o gelir zekata tabii.

Aslında bu kadar basit bir konu değil, her malda zekat oranı aynı değil, her malda/gelirde 1/40 değil yani.

Yağmur suyu ile sulanan tarım arazisinde oran farklı, taşıma suyu ile sulanan arazide farklı mesela.

Sonra hayvanda da farklıymış, ben zekat konusunda bilgime çok güvenirdim ama bu sene Nursaçan hocayı izlerken yeni bir şey öğrendim. Hayvan beslerken oran kırkta bir değilmiş tam olarak.

Yani 40 koyundan 1 koyunu ver, 80 koyundan 2, 120 koyundan 3 koyun ver değilmiş.

Alıntılıyorum;

"40 koyundan azına zekât yoktur. Saime 40 koyun üzerinden 1 yıl geçince bir koyun zekât verilir. 120 taneye kadar hep tek koyun verilir. 121'den 201'e kadar iki koyun, 201'den 400'e kadar üç koyun, 400'de 4 koyun zekât verilir. Sonra her 100 adet için, bir tane koyun artırılır. Keçinin zekâtı da koyun gibidir."

Allah her sene bir önceki seneden daha çok zekat vermemizi nasip etsin, enflasyon artmadan ama :)

max. 2,5 değil min 2,5 olarak düşünmek lazım

senelik hesabın dışında
her ay 500-1000 arası yardım yapmaya çalışıyorum

Ada vizesi sadece ada için,kullanıyorsun ve bitiyor.

İtalya bir haftada sonuçlanıyor.almanya yı kısa sürede alnda oldu iki aya yakın bekleyen de.yunanistan dan alan arkadaslar mevcut o da bir hafta gibi sirede sonuçlanıyor.

ispanyadan aldım en son, mart son haftası nisan 1 için randevu aldım ve vizem de 7 nisanda kargoya verilmişti.

silikon ve plastik tıkaçlar var iş görüyor ama çoğu tekrar kullanıma müsait değil hijyen açısından. kullan at bir şey olursa daha kolay olur sizin için. evde yağlı, kremli, gliserinli pamuk yapıp bone altında kullananlar duydum ama denemedim.

yılların müzmin kulak dertlisi olarak o tıkaçlar hiç işime yaramadı. son zamanlarda yeni bir şeyler çıktıysa bilmiyorum. o nedenle vazeline bulanmış pamuk en iyisi diyorum.

öncelikle kesinlikle youtube incelemelerine ve özellikle oradaki seslere güvenmeyin. oradaki sesler çoğunlukla dijital ortamda kaydedilip daha iyi piyano sesleriyle değiştirilip bize dinletiliyor.

burada en güzeli, bir piyanist arkadaşınız/büyüğünüzle gitmek. bırakın tuşelere, teknik her şeye onlar baksın. (do-re, zuhal, cangöz vs. gibi yerlerde deneyebilirsiniz bu piyanoların çoğunu)

size kalan ise, önerdikleri arasından sesi size en güzel geleni seçmek olsun.

kimi mat sever, kimi parlak ses sever. ben çok parlak ses sevmiyorum mesela dijital piyanolarda.

casio px serisinin piyanolarını beğenmemiştim ben. hele ki eski serileri cidden çok kalitesizdi. ama bu casio'lar kalitesiz anlamına gelmiyor.

diğer modelleri hiç çalmadım. yamaha kullandım evde ve işyerlerinde.

----

para olayına gelirsek.

fiyat konusunda şunu yapın. diyelim do-re beşiktaşta beğendiniz piyanoyu. orada son fiyatını sorun. sonra diğer do-re'lere ve diğer markaların kimi ilçe şubelerine de son fiyatı sorun. sonra kolejlerde çalışan müzik öğretmeni arkadaşlarınız varsa, okullarına alır gibi liste fiyatlarından alabilirler belki. hatta telefon edip "biz önden bir piyano alacağız ama daha sonra çok malzeme alacağız toplu" diyin ve olabilecek en iyi fiyata satmalarını sağlayın.

kaz gelecek yerden tavuk esirgemezler böyle durumlarda.

Dostum ilk olarak buradan "şu model iyidir, mutlaka bunu al" demek çok doğru olmaz. Gidip aklında olan, bütçene uygun modelleri kendin kıyaslamalısın. "Ben anlamam" diye düşünme. Örneğin Zuhal'e git. Oradaki personel zaten işini biliyor. Teknik konularda sana bilgi verirler. Önemli kısım ise senin çalarken hangisinde daha rahat olduğun ve iyi hissettiğin. Bu modeller zaten birbirine çok yakın özellikleri barındıran ürünler. Ancak birinin tuşesi daha ağırdır diğerine göre. O açıdan sen kendini hangisini çalarken iyi hissediyorsan onla devam edersin.

2 hafta önce arkadaşım kızına PX 870 aldı. Aklındaki diğer model de Kawai KDP-120'ydi, bir de Roland'ın bir modeli vardı (muhtemelen RP-102). Bu işi yıllardır profesyonel yapan başka bir arkadaşa danıştık. "Üçü de 'keşke bunu almasaydım' denecek şeyler değil. Hepsi çok memnun eder. Al kızını tek tek piyanoları denet. Hangisini istiyorsa onu al. Çünkü çalacak olan o. Piyano başına hevesle geçmeli." dedi. Arkadaşın kızı da Casio'yu seçti.

Sadece şunu belirteyim. Dijital piyanolar aynı zamanda mobilya da olduğu için KDP-120, PX 870'e nispeten daha piyano gibi piyano. Casio biraz daha kompakt bir tasarıma sahip.

ben yamaha ydp144 kullandım tuşlarından tak tak ses geliyordu, forumlarda okuduğum kadar kawai'nin tuşları daha sessizmiş. Bencede ikisinide deneyin. Casio vb. ultra üst seviyede olsa öneremeyeceğim. bu arada yeni başlayan biri olarak yamaha ydp141 ile ydp144 arasında ses gücü hariç bir fark anlayamadım. piyanoyu çalacak kişi kendini geliştirdikçe farklı ihtiyaçları olacak o yüzden ikinciel değer kaybetmeyen yamaha veya kawai öneririm.