Ekşi Duyuru

Markette var.

bim ve a101 lerde var2-3 lira gibi

Tüm marketlerde var.

İngiliz karbonatı gibi bir şey arıyorsan, onu da eczanelerde bulabilirsin. Daha pahalı oluyor o ama.

Marketing diyorum.

Marketing

ik direktörünün aynı altyapı ve pozisyondaki marketing direktörünü maaş olarak geçme şansı çok çok çok düşük.

her şirketin gelirinin %5 ila %10unu marketinge aktardığını düşünürseniz, marketing direktörünün yönettiği bütçe açısından önemi anlaşılabilir.

iki birim karşılaştırırken daha direkt yoldan para getiren hangisiyse o daha çok maaş alır, özellikle kurumsalmış gibi yapıp aç gibi "para para para" diyen patronlara sahip şirketlerde. bu yüzden pazarlama daha çok kazandırır. haksızlık veya bi yanlışlık da yok tabii bunda, neticede tarz meselesi. özel sektörün geneli de böyle olduğu için genel ortalamada pazarlama diyebiliriz.

marketing...

ama hangisi nispeten rahat dersen, human resources.

Moso purifying bag alıyorsun dertlerin bitiyor. Ayakkabı yıkanmaz.

Elindeki ayakkabı için de yapacağın şey, tülbentin içine türk kahvesi doldur. Ağzını iyice kapat sonra. Ayakkabıların her birinin içine birer tane at. Öyle kurusun.

aynısı başıma geldi, buraya da sormuştum hatta. aldığım cevaplardan sonra ayakkabının içine karbonat döküp, bikaç gün öyle bekletip kurtulmuştum ben.

muhtemelen islek kaldigi icin kokuyordur.
balkona gunese koy iyice suyu buharlassin. yine devam ederse makinede yikamadan suyun altinda hafiften yikar gibi yap ve yeniden kurut. icindeki sular aksin, dik koy falan vs...

İç tabanı değiştir çıkıyorsa

İçlerine Utalk adlı pudradan dök, koku hemen geçmez ama bir süre sonra ortadan kalkar. Çoraplarının içine de dökersen ayakların da kokjmaz, mantar ve bakteri fazla olmaz.

(bkz: utalk )

www.cancer.org

ya çok komik baya güldüm ama içten içe de cringe geldi teşekkürler.

Öldürdüğü kadını bavula koyup turist gibi gezmesi ürkütücü. Yapılan araştırmalar sonucunda eğitimli kişilerin nitelikli suç işlemeye daha yatkın oldukları ifade ediliyor. Netten kimseyle tanışmıyorum ama dikkat etmek lazım.

Eğer olay buysa internetten biriyle tanışmaktan rahat bi 10-15 sene önce vazgeçmiş olman gerekirdi. İlk vak'a da değil son da değil internetten tanışma sonrası da, üniversitelinin cinayeti de.

Bir süre böyle devam eder, en fazla atalay filiz yakalandıktan 2 ay sonra normal yaşam tarzına dönersin. Türkiye standardı bu.

Internetten cok kisiyle tanistigimi soyleyemem ama soyle bi durum var ayni sinifta ayni isyerinde tanistigin biri de psikopat olabilir. Yakin arkadas olup ayni evde veya disarda tenha bi ortamdayken de benzer seyler yapilabilir. Engellenebilir bi durum oldugunu dusunmuyorum.

internette tehlikeli biriyle tanışma ihtimalin gerçek hayattakinden daha fazla değildir diye düşünüyorum çünkü artık herkes internete giriyor, 1998 yılında değiliz ki?

gercek hayatta karsilasma ihtimalim yok demedim ki, internetten tanisma daha korunaksız bi ortam,yalan söyleme potansiyeli daha yüksek olur vb

bence tam aksine, internette birinin izini sürebilmek ve nasıl bir tip olduğunu görebilmek çok daha kolay. sıkı bir araştırmayla adamın 10 sene önce ne yaptığını bile görebilirsin artık. benim mesela 14 yaşındayken mi ne girilmiş facebook durumlarım var, sevgilim terk etmiş, girecek kazığın boyutunu hesaplamaya çalışıyormuşum falan. bunlara kadar ulaşabilirsin.

ha sosyal medyada hiçbir şekilde var olmayan bir adamla da zaten çok samimi olma, neye dayanarak olacaksın ki. birinin seni kesip biçebilmesi için bayağı yakın olmanız, aynı ortamda bulunmanız falan lazım. internet üzerinden "tanıyamadığın", hayatına giremediğin biriyle ne işin olur. o açıdan beni hiç tedirgin etmedi yani ben öldürmeye ehm tanışmaya falan devam ederim, mesele değil.

tanışmak değil de, bu adam ev kiralayan birinin evinde bir gece kaldı. ev arkadaşı ararken dikkatli olmak lazım asıl.

Egitim nitelik kazandirir, nitelikli suclari isleyenlerin cogu egitimlidir. Kendini de egitmen lazim how to avoid a murderer seklinde. Tamamen senin yargina ve sezgilerine kalmis bir is ben de 'netten tanisip evlenmisler kiz eve bi gitmis yatak odasinda tabut var' hikayeleriyle dolduruldum bi ara ama erkek ve guclu oldugumdan mutevellit pek takmadim, pek de umursamadim.

Sizin icin sikinti tabi.

hayır. daha aksiyonlu ve varoş bir semtte büyüdüm. tipini beğenmediği için insan bıçaklayanların içinde. herhalde onun etkisi var.

yabancı erkeklerden çok korkmana gerek yok. kadınları en çok yine tanıdıkları erkekler (kocası, sevgilisi, abisi, babası) öldürüyor.

atalay filiz manyagı öldürdüğü tarih ogretmeniyle internette tanısmadı, iş ararken tanıştı ve ona guvenip kendi binalarından ev tuttular. olay beni internet degil genel olarak etrafımızdaki insanlardan neler cıkabilecegi konusunda ciddi etkiledi.
üstelik öldürülen ögretmen bi tanıdıgımızın arkadası, çok zor bi hayatı olmuş sonu da böyle acı. iyice kahroluyor insan.

www.eksiduyuru.com

en profesyonel ve şık duran bence europass. tüm dünyada geçerliliği var sonuçta, standart bir şey.

europass

her detayi gireceksen europass

Ben de kariyerden pdf alıp yolluyordum ama olumsuz bir intiba bırakıyormus karşı tarafta. İk'da çalışan bi arkadaştan duydum. Europass +1

Olur+cok yuksek ihtimal fark edilir zaten.

marmara üniversitesi'nde muhtemelen "iyi denemeydi, lola90." diye bir e-posta ile dönüş dahi alır ve kısa bir gerginlik yaşarsınız. :)

Adana'da ve Hatay'da evlerde dolma gibi yapılabiliyor. Eskiden bir kez yemiştim çünkü yapan kişinin temizliğine güveniyordum. Ama artık yemem sanırım. Yersek ölmeyiz ama yine de risk almak istemem.

yedim. kimyon ve pul biber ile çok güzel oluyor. temiz yerden yemek lazım ama.
hatta bi ara yapıp satıyorduk.

hataylıyım. bizim orada deli gibi yerler ama iğrençtir. yapılışı da iğrençtir. bide şırdan ne ki millet taşak falan pişirip yiyor afedersin lkfdjfgj

yedim ankara sakarya'da köşedeki adana dürümcüsünden. yenebilir, enteresan bir besin.

Yedim ama adana da yedim . Ordaki güzel. Adana dışında güzel yapamıyorlar pek

ya görüntüsünde ne var sanki, her erkekte bulunan ve her gün milyonlarcası sevilerek tüketilen bi şeyden bahsediyoruz ellaaam burda penisi itibarsızlaştırmayalım lütfen.

Bi' kez kafam trilyonken adanali kuzen yedirdi. Bir isirik aldim ve tukurdum. Insan isi degil. Tadi da goruntusu de cok kotu.

O gun anladim ki 1 buyuk raki icsen ayilmak icin ilac.

Profil fotoğrafı gri boş default fotoğrafa dönüyor.

profil fotosu, durum mesajı ve son görülmelerin hiçbiri çıkmıyorsa blok yemiş olma ihtimalin kuvvetli.

Son görülme tarihi çok eski bir zamanı gösteriyorsa da olabilir gibime geliyor. Ya da profil fotoğrafı hiç değişmiyorsa.

Seni engellendiğini düşündüğün kişi pp,durum ve son görülme gözükmüyorsa başka bir telefondan kaydedip bakın onda gözüküyorsa bu 3ünden birisi engellenmişsin ama şöyle bir durum var.baktığın kişi rehberde kayıtlı olmayanlara kapatmış olabilir pp,durum ve son görülmeyi. O zaman öğrenmezsin.

Mesaj atmak en kesin çözüm. Tek tik kalırsa engellemiştir.

verirler, en azindan asgari veriyorlardi eskiden. simdi asgari 1300 oldu, ne kadar variyorlardir bilmiyorum. uzun donem stajyerler icin bu, normal stajyere vermeyebiliyorlar.

Asgari verirler.

Ben de geçen uluslararası bir yere gittim staj görüşmesi için. Bana yazın asgari, okul zamanı da geldiğin güne böleriz demişlerdi. Aynı şekildedir.

Değişiyor ama asgari verirler. Bazı yerler kendisi vermiyor, işkura başlatıyor? Günlük 50 tl veriyor onlar

Yeri iyi olmazsa asla tutmaz . Modadaki mekanların yüzde 90 ı dopdoludur zaten .

Moda'nın en başta sakinleri Türkiye'nin en zenginleri arasında. İkincisi çok fazla yerli turist alan bir bölge. Öyle bir yer bulmanız gerekli.

senin verdiğin iyi örnek. aralarda şekil konsept, ve nutella krep'i alıp tatlıcıyım diye gezinen bi çok yer var. sorman gereken; diğerlerinden farkım ne olacak, beni neden tercih etsinler. güveniyosan kendine işe girmende zarar olmaz.

Çengelköyde bir yer var unuttum adını. Kebap tarzında çikolata tabağı yok değişik şeyler içinde çikolatalı bir şeyler sunuyor ve inanılmaz tutuyor ama tadını sorsan ne ben ne giden arkadaşlarım beğendi ama tıklım tıklım. Bilinmeyen farklı bir tatlı ya da sunum şekli bulman lazım önce.

farklı ve en iyisi olursa tutar tabiki de.

İlginçli sunumlar tarifler için pinterest cennettir bu arada.

O mekana gittim o iğrenç şeyin de tadına baktım. Tobleron benmari eritip üzerine krema koy aynı şey. Klasik Kadıköy Karaköy Beyoğlu Beşiktaş elitistliği. Third Wave Coffeeshop diye diye gezen tayfa. Mekana baksan çok bohem önüne atmışlar masa ne bedensel ne görme engelli oradan geçebilir. Şu tarz yerleri gördükten sonra avm'ye laf atanlara gülmeye başladım.

bu konuda çok bilgim yok ama tek bildiğim diş fırçalamanın çürüğü geçirmediği. çürük olduğunda dişçiye görünmeli

her gün düzgün fırçalarsan çürümeyi önler.

Korur. Ama kalıtım da çok önemli. Dişlerin doğuştan çürümeye meyilliyse signal a.ş.'yi de yesen durduramıyor.

Ek olarak diş ipi ve ağız suyu da çok çok faydalı. Sadece fırçalamak yeterli değil.

Çürümüş dişe bir faydası olmaz.

Olusmus curugu gecirmez ama curuk olusmasini onler.
Ayrica sirf curuk degil, plak, dis tasi vb seylerin olusmasini da onler/yavaslatir.
Renk degisimini yavaslatir.

Cok ise yarar yani.

bence öyle aman aman etkisi yok. tabi ki korumaya yardımcı olur ama bir diş ipi değil. aslan payı ise genetiğin.

çürükten korumada diş ipiyle beraber en büyük etken. ama doğru bi fırçalama yöntemi var o şekilde ve düzenli(günde 2 kere) fırçalamak önemli. diş etini de korumak için önemli.

bittabi korur. tabi senin genetik olarak tükrüğünün tamponlama kapasitesi çok düşükse ve sen hayvani şekilde karbonhidrat alıp asitli şeyler tüketirsen etkisi çok az kalır. ve evet fırçanın ulaşamadığı o ara yüzleri diş ipiyle her gün temizleyecksin.

başlangıç çürüğü iyi bir fırçalamayla durdurulup dişin kendini bi nevi onarması sağlanabilir. başlamış çürüğün de gidişatını yavaştabilir. o yüzden günde iki kere en az 2 dk mutlaka diş fırçala

valla hiç ilginç gelmedi :/

O asamada artik bir SEN olmadigi icin onemi yok. Zaten oluleri gomme olayi da yasayanlar hastalik kapmasin deyu.

çok soğukta değilsen 2-3 gün kokmaya başlamana yeterli diye biliyorum.

Bana ilginç geldi. Yani ellerime, ayaklarima falan bakıyorum. Bunları bi tabutun içinde dusununce bi ürperme geliyor.

asıl ilginç olan; tüm hayatımızı adadığımız şeylerin bir saniye içinde yok olup gitmesi ve bedenimizin anında çürümeye başlaması.

onca plan, program, dert, hayaller...

garip.

Hiç cenazeye katıldın mı bilmiyorum ama kefen bayağı kalın, bu yüzden toprağın içinde bir süre bozulmadan kaldığını düşünüyorum bedenin. Nasıl uykuda sadece zihninden ibaretsin, ölünce de sana ait olan bir vücut kalmıyor.

O degil de olm max 100 yila yaslanmayi durdurmayi basaracagiz. Biz o sirada kemik tabi :(

yons'a artı 10.

100 yıl sonra şu dünya üzerinde şu anda yaşayan kimse olmayacak. bir kaç yaşlı nine, dede hariç.

banada çok saçma ve garip geliyor.

yakılmak daha mantıklı ve güzel sanki. gömülmeyi yine anlıyorum gerçi biraz da, mezar nedir ki? ölüp gitmişsin, daha ne taşı ne şekli...

açıkcası mümkün olursa ben olabilen tüm organları bağışlamak ve bedenimi kadavra olarak kullanın, posası çıkınca da yakın derdim heralde...

bir de aslında devletin ölen insanların organlarını alamaması garip geliyor bana hep. ölen insanın ardından arkada kalanlar nasıl söz sahibi olabilirler, kurtarılabilecek insanlar varken yararlı organları gömmek nedir...

@damdanakan; için rahatlayacaksa tabutla gömülmüyoruz.

bana da ilginç daha çok da korkutucu geliyor. kısa da olsa bununla ilgili bişey yazmıştım, o aklıma geldi. (bkz: #56574265)

@kurnaz; sen konsepti anlamamışsın, mezar senin için değil arkada kalanlar için. senin hatıranı somut olarak dünyaya bağlayan bir mermer parçası.

bir de o organ alma işi o kadar kolay değil.

@anti: ha tamam o zaman sfhkh

youtu.be

Bunu izlemelisin. Neler olduğunu anlarsın

Ortam ısısına ve nerede olduğuna bağlı. Vücut çabuk çürümeye başlıyor. Aslında öldükten sonra yapılabilecek en verimsiz şeylerden birini yapıyoruz. Onu gömüp, 4-6 m^2 arası hiçbir işe yaramayan alan yaratıyoruz. Gübre-kompost olarak kullanmak ya da yakmak çok daha mantıklı bence ama din falan işte.

www.youtube.com

bunun bir nedeni de islam dini ile ilgili..
islam dini, ölen kişinin herhangi bir engel yoksa bekletilmeden en kısa sürede gömülmesini söyler.

ben öldükten sonra ne bok yerlerse yesinler. isterlerse beni köpeklere yedirsinler, umrumda olmaz. hayır ilginç değil, ölen insanı ne yapsınlar? gömüyorlar ki doğaya sağlıklı bir biçimde dönsün.

kırılmadı.

Sol el bilegim kirildi.
Cok pis bir aci ama cok da tuhaf ayni zamanda.

Ama en cok rontgen icin duzlestirmeye calistiklarinda acidi. Ahh hala da ondan ala aci cekmisligim yoktu.

yerinde duramayacağın bir acı

kırılsa duramazsın.

Ayagim kirildi. Kirilinca aciyo ama sonra gecio. Zaten lafi var kiriksa iyi catlaksa duramazsin diye

Bilegim bi kac defa kirildi. kirikarim duzgun kiriklardi anladigim kadariyla ki oyle duzeltme yerine getirme falan filan olmadi, olduysa da oyle canim cikmadi yani.. Neyse asil mesele kiriklarin hicbirini rontgene kadar anlamadim yani sicagiyla anlasilmaz mevzusu dogru, zaman gectikce agri ve siame oluyo

kırılmış 1-2 ay sonra fark ettik. doktor bölgeyi bulup bastırınca acıdı, yoksa acımıyordu

ben de bisikletten dusup sag el bas parmagimla bilek arasindaki kemigi kirmistim. hastaneye kadar veya sonrasinda onunla ilgili hicbir aci hatirlamiyorum. asfalt yanigi cok feci bir sey asfalt yanigi varken baska yerinize canli dikis atsalar dahi hissetmezsiniz. ki onu da yapmislardi.

kırılan yere göre değişir. hareketli kemiklerin olmadığı bir yer (mesela burun köprüsü ya da kaburga) kırılırsa kemikler yerinden oynamadığı sürece acı hissetmezsin. ancak kaynayana kadar çok şiddetli ağrı çekersin. bu tür kemik kırıklarında kırılan kemikler sinirlere baskı yapmadığı için acı vermezler ama kaynama sürecinde ağrı yaparlar (her iki örneği yaşadım. ikincisinde kalp krizi geçiriyorum sanmıştım).
hareketli kemik kırılmaları ise acı yapar. bileği kırılan bir arkadaşımın acıdan haykıra haykıra ağladığını gördüm. düşman başına.

3 hafta önce kaza sonucu koprucuk kemiğim kırıldı, öyle bağırtacak kadar acı hissetmedim. Sızladi fakat bayaa

7 yaşındayken sol kolumu çok ciddi şekilde kırdım. öyle ki bilek dirsek arası kemik deriyi yırtıp çıkmıştı. 2mm yandan kırsam atardamarı keseceği için hayatımı kurtarmak adına kolumu kesmeleri gerekebilirmiş. kırdığımın hemen ardından kolum davul gibi şişti iç kanamadan ötürü. hastaneye götürdüler arabada tümsekten geçerken kolumun çok acıdığını hatırlıyorum ama normal şeyler bunlar. hastane doktor hemen ameliyat demiş babam güvenmeyip yedikule ermeni hastanesine götürmüş. doktorlar alçıya almış hemen. doktorun babamla konuşurken şunu dediğini hatırlıyorum: çok doğru kararla buraya getirmişsiniz o iç kanama geçiren kola neşter vurduğun an hayatını kurtarmak için kolunu kesmen gerekir kanamayı durduramazsın. babam o gün hayatımı kurtarmış kısaca..

geçen sene de yaklaşık 60km ile viraj aşağı sola eğimli yolda ilerlerken yerdeki kumdan ötürü sola düştüm ve sol omzumu çatlattım. ilk başta şoka girdiğim için idrak edemedim ancak kolumu yukarı kaldırmaya çalışınca ağrdığını farkettim ve doktora gittim. fizyoterapi ile sorun çözüldü

benim de sol el bileğim kırıldı. önce anlamadım, eczaneye gidip kas gevşetici krem aldım, sürüp yattım. ertesi gün kalktığımda bütün kolum simsiyah bi renge bürünmüştü. morarmıştı ama siyaha yakın bi mor.. korktum tabi, hastaneye gittim, kırık olduğu tespit edildi, alçıya alındı. herhangi bi acı hissetmedim, sırf o morarmasından tedirgin olmuştum bi de alçının durduğu süre boyunca işemek, giyinmek, saç toplamak, tırnak kesmek gibi eylemler oldukça zorlamıştı.

fakat ciddili kazalar yaralanmalar hariç, böyle küçük ölçekli acılar konusunda tırnak çektirmenin üstüne tanımam.

Motosikletten düştüm. Kalktım motorun hasarına baktım, var biraz hasar ama sürülebilecek gibi atladım arkadaşların yanına gittim. Meğer köprücük kemiğimi kırmışım onlar farketti.

Yani o an hiç acısı yoktu. Ama iki sene geçmesine rağmen hala şınav çekerken zorlanıyorum.

çok aşırı bi acı ağrı olmuyo ama görüntü hoş değil
kırık olsa duramazsın olayı da yalan, baya duruyosun
en dayanılmaz ağrı açık ara böbrek ağrısıdır

maşallah diyelim hiç kırılmadı.

Çok düştüm ama kırılmadı, nazar değmesin.

Hali saha macinda sol ayagimin en kucuk ikinci parmagi (soldan ikinci. baska nasil anlatilir ki lan bu!?) kirildi iki sene once. Parcali kirik vardi. Igneyle uyusturdu, botatel falan takti doktor. Aci hissetmedim kirildiginda fakat cok tuhaf bir sikinti duydum. Soyle ki, tek ayak ustunde sekince kirilan parmak cok fena sallaniyordu. Aradaki boslugu hissedebiliyordun yani.

Iki kolum da farkli zamanlarda kirildi. Tarif edilemeyecek kadar guclu bir agri. O yuzden tarif edemem.
Bu zamana kadar yasadigim en kotu aci kol kirilmasi, digeri de bobrek sancisiydi.
Dusmanimin basina gelmesin diyeyim kisaca.

Edit: Bir de kirilan yere ve kirilma sekline gore de durum degisiyor. Ilk kirildiginda aninda muthis bir agriyla kivranmaya basladim, acidan midem bulanip ogurmeye basladim falan. Diger kolum kirildiginda ise ilk anda bir sey hissetmedim, sonradan agrimaya basladi. Kipirtattigim an agriyordu.

12 yaşındayken iki ayağımın üstünde dururken kolumu kırmıştım. Hem çıkmış hem kırılmıştı. Büyük beceri. Düştüğüm yerden 10 dakika kalkamamıştım. Çok çok büyük bir acı değil ama tarifi zor. Ağrı gibi daha çok. Ama çok büyük bir ağrı gibi.

şükürler olsun ki hiçbir yerim kırılmadı.
hep korkmuşumdur bir yerlerim kırılacak/kırılır diye.

kalbim kırıldı. çok ağır bir acı. tarifi yok.

Hoca ayarı nasıl yapmışsa öyle olur.

Spor/beslenme diye katergori acilirsa daha bir suru kategori de acilmasi lazim. foruma doner ortalik.

Bi de eğitim kategorisi olsun. Gün içinde bi suru eğitim sorusu soruluyor, insanlar ÖSYM sınavlarını, yüksek lisans başvuru tarihlerini buradan takip ediyor

ben spor ve beslenme ile ilgili duyurularımı medikal kategorisinde açıyorum. bence medikal başlığı her ikisini de kapsıyor ve karşılıyor.

olsa güzel olurdu.

Marul
İceberg
Kereviz
Papaz eriği de sanırım düşük

Hatta kerevizi yerken bile yaktığın kalori aldığın kaloriden az deniyo

kabak
yesil fasulye
yumurta (47 diye biliyorum)

brokoli
kuşkonmaz
lahana
turp
kahve
greyfurt

www.health.com burada var bayağı.

Yoo.

Bugün iyi lola iyi duyuru yaptı :p

Yani, dusunmek bi şey değil. Fantezi bile sayılabilir, heyecanlandırır. Eyleme geçtiğinde tekrar konuşalım.

kaypak bir insanmışsın gibi geldi bana.

evet.

çünkü başkasının ahlak kurallarına uymayan kişi ahlaksız değildir, kendi ahlak kurallarına uymayan kişi ahlaksızdır. açık ilişki yaşayan ve sorun etmeyen kişiler için bunu diyemeyiz ama aldatma eylemi senin ahlakına uymuyorken bunu yapmakta beis görmüyorsan ahlaksız ve karaktersiz bir insansın demektir.

düşünmekten değil yapmaktan bahsediyorum tabi. düşünmek konusu biraz daha bulanık. düşüncelerinden dolayı kimseyi itham etmek istemem ama yaparsan yukarıda söylediklerim geçerli.

eksisozluk.com

Sizi böyle alalım

Aldatana kadar masumsun.
Herkesin o potansiyeli var ben de sokakta gördüğüm çok güzel bi kadına öff diye iç geçiriyorum.Karaktersiz olup olmadığın o insan da seninle ilgilendiğinde senin vereceğin reaksiyona göre belli olur.

Herkesin herkesi aldatma potansiyeli var bence. Kimse 'ben asla aldatmam' ya da 'o beni asla aldatmaz' dememeli. Asla asla dememeli hatta.

BENCE.

karşındaki kişiye bağlı derken hoşlanmadığın şeyler yapsa aldatmayı kendinde hak görürmüşsün gibi geldi bana.

Toplumun olağanlaştırıp insanlarn sorgulamadığı tek eşlilik klişesinden biraz. İnsan çünkü fiziksel olmasa da tekeşli bir ilişkide aklından, düşünceklerinden başkasını geçiriyor. BU da bir aldatma aslında.

Gençliğini yaşayamamışsın gibi geldi. Sanırım lan yaşım gidiyor, biriyle evlenicem, ilik gibi adamlarla sevişemeden ölücem diye düşünüyorsun. Bu da seni sadık olmayan biri yapıyor çünkü sadık olmak için ete doymak lazım. Bir de sende hiç aldatacak kız tipi yok ya. İleride olur da aldatırsan adam şok olur. Aldatmak karaktersizliklerin en büyüğü. Ama önce ayrılırsın sonra bir şeyler olur o başka.

dissendium tam olarak dediğin gibi değil aslında durum. Aldatmayı heyecanlı bi iş olarak görüyorum, bazen meşrulaştırıyorum filan. Evet aslında çoğu zaman yüzden kurtarıyorum,entrikacı bi yüzüm yok:D

evet. sev, gercekten sev. anlarsin.

evet

Ben çevremde hep aldatma potansiyeli olan biri olarak görüldüm. Kaldı ki aldatmaya bir anlam da yüklememiştim.

Şuanda 7 yıllık bir ilişkim var. Bu ilişkimde aldattım ve aldatıldım. Bir gün bütün bunları ıturup konuştuk. Bildiğimiz bilmediğimiz her şeyi anlattık birbirimize. Hayatımın en zor günleriydi. Sonrasında da nişanlandık.

O günden sonra hiç kimse bende aldatma potansiyeli göremez. Gerçekten aldatmak o kadar aşağılık bir şey ki.

Bence aldatmayı meşrulaştırma. Aldatabileceğin bir ortamda bulunmamaya çalış. Ben öyle yapıyorum çünkü. İnsan aldatma eylemini bilinçli yapmıyor çünkü. Aldatabileceğin bir ortama girersen aldatırsın.

almatmadığın sürece sorun yok.

Karaktersizsin.

Aldatmasan bile.

ne diyorsun, en yakın arkadaşım ki 11-12 yıl oldu tanışalı, sözlükten.
onu bırak, eşim sözlükten 8 yıllık evliyiz

Eskiden daha fazlaydı sanırım. 10-15 sene falan önce zirvelere katılıyordum, zirve düzenliyordum da.

Şimdi en son ne zaman katıldım ya da sözlük üzerinden birisiyle tanıştım hatırlamıyorum bile.

zirvelere gitmişliğim de var çok iyi dostlar da edinmişliğim.

ben hiçbir zaman sözlük yazarı olmadım ama biz 17-18 iken bilkent yurtlarında sözlük ve ICQ vardı :P
hepimiz birbirimizi biliyorduk, işte dutluktu buralar hep

Ekşi'de 3-4 senedir yazarım henüz hiçbir zirveye gitmedim ama Uludağ'da bayağı bi zirveye katılmış ve bayağı biriyle tanışmıştım. Halı saha maçı bile yaptık asdfsgs

zirvelere hiç katılmadım ama baya insanla tanışıp yüz yüze görüştüğüm oldu sözlükten.

Olur öyle.

4-5 sene önce filan parkormandaki eksifeste katıldım. cok sıkıldım erkenden de kaçtım. dursaydım potansiyel büüyktü. bi daha da kısmet olmadı :d

sözlük üzerinden çok az kişiyle görüştüm, buradan görüştüğüm kişi sayısı çok daha fazla. burası daha birebir ve interaktif bir ortam, sözlük kısıtlı bu konularda.

maziye saygi kusaginda 2015'de gelece donus zirvesine gelmistim, ona gelmemek zaten baya ayip olurdu. Yuz yuze de 1-2 kisi ile gorustum.

2008'e kadar pek çok insanla tanıştım ama sonrasında çok az, 1 ya da 2 kişidir.

2010'dan beri yazarım şu ana kadar hiçbir zirveye katılmadım ve reelde görüştüğüm kimse yok. arada hal hatır soran (ya da sorduğum) kişi sayısı ise 1.

Sözlük zirveleri görüp görebileceğin en kasıntı, samimiyetsiz ortamlardan biri; nefret ederim. Zaten birileriyle tanışmak İçin çok ideal bi ortam değil, çoğunluk sokakta görsen bi daha yüzüne bakmazsın tipinde olduğu için önyargı hat safhada oluyor. Mesajlaşıp mesajlaşıp aklında yücelttiğin insan çirkin çıksa da sorun olmuyor, en kötü "arkadaş" oluyorsun işte

En sonuncusu 10 yıl önce olan 4-5 zirveye gittim. İnsanlarla tanışmıştım da, zaman içinde kaydı gitti. 1-2'si ile ancak görüşüyorum sanal sanal. Yüz yüze buluşmalar nadir oluyor. Tabii, görüşenler derken, normal görüşmekten bahsediyorum. Birliktelik olaraksa bilemiyorum.

Burada çok insanla, yüz yüze birkaç kez gorussem de çok süper arkadaş olmadım. Ama 2008-2010 arası itusozlukte yazarken bayağı aktiftim. Cok yakın arkadaslarim, sevgililerim vs olmuştu. Hatta tek uzun iliskimi de oradan tanıştığım bi oglanla yasamistim. Bir de Elifcigim vardı. Beni bu dünyada tanıyıp anlayan, yanında kendim olabildigim tek insandı. Sonra hepsi mazi oldu. Buradayım, yalnızım.

hiçbir zirveye katılmadım, ortamın ekşici/duyurucu olduğu bir toplaşmaya gitmem. buna mukabil hem duyuru'dan hem sözlük'ten tanışıp yüz yüze görüştüğüm çok kişi var. zaten yüz yüze görüştüğüm 100 kişinin 90'ıyla tanışmam internet üzerinden gerçekleşmiştir sanırım.

nette bayağı görüşüp samimi olduğum biriyle buluştuğum zaman gayet rahat hissediyorum ama hiç tanımadığım 10-12 kişinin arasında çok yalnız ve suskun kalırım muhtemelen. o yüzden yanaşmıyom zirvelere hiç, "aa duyuruda 100 paragraf yazan adam bu muymuş aq" demesinler diye :(

Annemle babam asdf

sevgilim sözlükten. beni bu direniş dalgasına uçurdular. er kişisiyim.

Zirveyle değil ama mesajlaşma aracılığıyla bire bir tanışmalar da oluyor.

zirvelere katılmadım ama 6-7 sene önce tanıştığım herkesle (bazılarıyla hiç yüzyüze görüşmesem de) muhabbet ediyorum. artık çok zor. eskiden güzeldi her şey.

uğraşacak derken?

Ayda bir normal bence. Hadi evlenelim

bekar bi erkek olarak her gün sevişmedikten sonra evlenmenin ne alemi var. Haftada 2-3 çok az geldi bana ama bilemiyorum evliler buraya bekleniyor.

2-3 normal bence.

valla 35-36 yaşlarından önce haftada 2-3 bayağı düşük, hatta evlilikte problemin olduğunu falan gösterebilir.

Esas soru neden sevişmek istemiyorsun? Türk kızları neden böyle ya...

beslenme programi gibi soru olmus. makinesi saglamsa adamin, kadin da ... bizlere bok yemek duser.

duyurucuların belli standardı yok ki. haftada ne kadar sevisilirse sevisilsin, bi isin doğru olarak yapilip yapilmadigi ayri bir konu.
evlilik salt bir sevişme alanı değil, birlikte yaşayabilme becerisidir.

2-3 az gibi geldi bana yeni evliler için. bilemedim bi de evlenince bakarız. bunun bi normali yok hayat temposuna bağlı olabilir.

seksin kalitesine bağlı. libidoya bağlı. hepsi 1 saatlik seks olmak zorunda değil. yeri gelecek hızlı bi sabah seksi atacaksın 10 dakika. yada karşılıklı hızlı bi oral seks. yeri gelecek romantik sevişeceksin uzun uzun. seks hayatının kötü olduğu bi evlilik yürümez. minkin değil

canın ne kadar istiyorsa normali odur.

biz mi belirleyeceğiz senin sevişme istatistiğini anacım :D

canın günde 10 kere ister, ayda 1 kere ister normali odur. sevişmeyen ölmüyo :D sevişen de

Yoo evlenmeden önce haftada en az 3 kere sevisecegine dair yemin ediyorsun,noter taaçıklıyor. Aksi ispat edilirse nafaka oduyorsun. Sakin evlenme, çok korkunç şeyler dönüyor.

Benim mi libidom çok yüksek sizin mi içiniz geçmiş? :/

Evli falan değilim ama bahsettiğin sayı bana az geldi.

Her gün seks yapmayacağım (hadi en az haftada 5 gün diyelim) kadınla evlenmem.net

libidoya bağlı. haftada 5-6 normaldir benim için.

haftada 2-3 iyidir bence de ya abartmaya gerek yok.

1 tane de evli adam yazmamış, aydınlanalım:D

Evliliği geçtim sevgililikte beraber yasarken bile ılk 1 2 aydan sonra sıklık azalıyor. Maksat haftada 2 3

Benim eski hatunla aynı evde yaşamayı düşünürken bunun hesabını yapıyorduk, şöyle olur böyle olur diye ama iş faaliyete gelince o kadar sık olmadı, düşündüğümüz kadar gerçekleşmedi yani o kadarını söyliyim.

@gazoz +1

Evliliği legal seks alanı, kadını şişme bebek olarak kullanacak adamlar evlenmesin zaten. Normal insanların evlenmeden önce de düzenli bir cinsel hayatı olduğu için evlenince "her gün sevişmezsem" ölürüm sendromu olmuyor.

Adam evlenince sevismediği günler için kapıları kemirecek kadar abaza ama "türk kızı" diyor. Enteresan tabii.

bunun normali anormali mi olabilir? hormonlara bakar. birbirini istedikten sonra periyotların ne önemi var. asıl istememek sorun bence.

Saatlerce sevişmiyorsun artık. Evlisin, tatmin vs derdi yok karşı tarafı. 5-10 dakikada bitiyor (tahmin ve gözlem).

Haftada 8-9 1 saat ayırmak lazım meditasyon gibi oluyor.

bu işin yok öyle ideal bir standardı. o kadar çok faktör var ki.
* günde 8 saat çalışan adam var 12 saat çalışan adam var
* kendine iyi bakan var sigarayı içkiyi tavan yapan var
* gece yarısına kadar uyumayan çocuk var
* sabah erken kalkmak var
* evlendikten sonra kendini salan adam/kadın var
* libido tavan yapmışken saçma salak bir konu üzerinden tartışıp geceyi pas geçmek var.

daha benim aklıma gelmeyen neler var. lan bekarlar hayat ve hayaller size güzel.

evli insanlar sevişmez. erkek homini himini çıkar kadının üstüne, tepişir biraz, iki kasılır, suyunu döker, kadın da tatmin olmuş numarası yapar. sonra bizler doğarız. yani kendinizi çok strese sokmayın diye söylüyorum bunları.

Açılın evli erkek geldi.Öncelikle kavram kargaşasına mahal vermeyelim birim kullanalım.

2-3 yada 5-6 derken boşalma sayısını değil birliktelik yaşanan geceyi kastediyoruz varsayıyorum.

Arkadaşlar cinsellikte sorun yaşamayan çiftler adına rahatlıkla konuşabilirm ki her gece birlikte olmuyoruz biz evliler.Evliliğin ilk yıllarında belki her gün olabilir ama 4-5 yıl geçtikten sonra her gün birliktelik yaşayan çift duymadım ben.Yapan varsa da bu da anormal değildir ama gene de ortalamayı yansıtmaz.

Bunun normali falan yok üstte açıklandığı gibi ancak haftada 3 defa küçümsenecek bir rakam değil uzun vadede.

Ha bir de önemli olan sıklığı değil kalitesidir.Tavşan gibi 2 dakika sürüyorsa her gün 10 defa yapsan ne olur.

evliydim.
2-3 günde bir olurdu ama eskiden sevgiliyken günde 4-5 oldugu zamanlar vardı ve neredeyse hergün sevişiyorduk.
evlenince normale döndü. sonra boşandık ama olsun.

3.

Karbonhidrat önce, protein sonra

Ben de 4.30dan sonra spor yapıyorum. Aytaç ve adını unuttuğum bir markanın(macrocenterlarda var) hazır kuru et paketlerini alıyorum. İnanılmaz güzel gidiyor.

Yemelisin zaten, ama protein.

movie maker yapar bunu.

peggo.co

Daha guzeli mahkeme gecerli bir neden olarak kabul etmeyebilir. Babamdan nefret ediyorum soyadini tasimak istemiyorum sanki daha kolay ve guvenli olarak sonuca goturebilir.
Not: bilgim yok fikrim var.

kanun "haklı sebepler" diyor. yargıtay kararlarına bakmak lazım, ne tür şeyler haklı sebep sayılıyor. sizinki biraz zor gibi.

18'den küçük olsaydın direkt olurdu ama 26 yaşındasın, birkaç yıla evlenirsen yine değişecek, o yüzden uğraşma derim.

v.i.p üyelere geliyor

victum +1

bildiğim kadarıyla vip üyelerden de, gold seviyesi ve üstündekilere geliyor.
silver ve altı yok yani.

vip üye filan sacmalamayın ya, bisi sorduk surda

Duyuruya girince görüyoruz.

Yok öyle bir özellik ama keşke olsa :/

Hatta sözlükte mesaj gelince de telefona/tarayıcıya bildirim gelse :(

yillar once (2008-2009 gibi) duyuruda bir sey sordugunda birisi cevap verdiyse eksisozlukte mesajiniz var yesili yanip eksiduyurudan mesaj geliyordu "xxx kisi sorunuzu yanitladi" diye veya "xxx kisisi size mesaj gonderdi" ama o ozelligi yillar once kaldirdilar

rengi çok hoşuma gidiyor. çoğu zaman ekşi duyuruyu 2. sekmede açıyorum,1. sekmeden mesajı okuyorum 2.sekmeden de yeşil yeşil yanan "mesajlarım" a bakıyorum, bir kaç dakika sonra kapatıyorum

Merak uyandırıyor kim bana mesaj atar ki diyorum

Aynı senin gibi hissediyorum.

Mesaj atsana bana. <3

muhabbetler genelde azalarak bittiği için ''meh'' hissediyorum

öyle bir yeşilden haberim bile yok

Atmamışsın :(((

seninle mesajlasmayi noktaladik hatirlarsan yirmisantim:))

genelde gülen smiley ya da random gülücük gönderiyorlar, benim de çok hoşuma gidiyor. alıştım artık yeşili görünce sırıtıyorum :D

ciddili şeyler yazanım yok neredeyse asdfghf

Yaza kadar hafif göğüs-kol yapmak isteyen biriyle daha konuşacak olmaktan dolayı içim içime sığmıyor.

baya önce görmüştüm hatta
reis pazaRTEsi yi sırf adın geçiyo diye sevdik gibi geyikler de dönüyodu.
Bende bir his uyandırmadı.

Altta da olsun yazsaydı daha anlamlı olurdu.

"Hayırlı RTE olsun"

Şimdilik hayırsızıyla idare ediyoruz.

Kafalar komple gitti.

Bu gerçek mi?

Resmi hesap mi?

Bi fantastik beyan değil.

cuma namazını da pazartesi'ye alırlarsa daha güzel olur bence.

Hayran hesabi

şimdi bu akp kafası bi başka cidden. Napolyon Bonapart'tan örnek vereyim. Normalda napolyonu sevenler napolyon der sevmeyen muhalifler bonapart der. Ya da sevmediğin bir adama göbek adıyla hitap edersin. Lan "rte" kalıbını benim gibi sevmeyenler kullanıyordu. Adamlar marifetmiş gibi bunu da sahiplenmişler.

cumartesi için de uyarlanabilir bu, onda da bayağı akşamdan kalma bir tipi olsa fena olmaz.

sonuçta kendisi tüm türkiye'nin şeysi, sadece %50'nin değil.

barkpost.com

Titus Andronicus'un garip kafalı ama sağlam kadrolu versiyonu var "titus" diye. Anthony Hopkins var.

Romeo ve Juliet için Leonardo DiCaprio'lu versiyonu vardı.

ran - king lear
throne of blood - macbeth
west side story - romeo & juliet

benim bildiklerim bunlar

Laurence Olivier'in yönetmenliğini, yapımcılığını ve oyunculuğunu yaptığı Hamlet (1948) filmi var. Aslına sadık kalarak Shakespeare'dan yapılmış en iyi uyarlamalardan biridir bana göre.

en.m.wikipedia.org

daha birkaç ay evvel macbeth çıktı

Tempest var ama bok gibi.

Her hafta, yaptigin hareketlerin sayisini vs. not et ve surekli o sayilari gecmeye/ artirmaya calis. kisacasi kendi performansina odaklanip kendinle yarisirsan, her ilerlemende acayip gaza gelir ve mutlu olursun.

Ben 1.5 yildir duzenli yapiyorum bu isi ve gunumden 1.5 saat ayiriyorum her gun.Cok acayip bayiyor beni ilk basladigim gunden beri.1.5 saat agirlik kaldir indir ne alaka yani ne bu simdi? Sonuclari icin katlaniyorum sirf yoksa tas tasi amelelik yap ayni sey benim kafada bu fitness olayi.

stüdyo (grup) dersleri yok mu?

ben de sadece onlara giriyorum.
bosu, zumba, tae-bo, pilates, bootcamp, step, hiit, bokwa, oryantal vs..

tüm hafta bunların hepsine girince, salonun ağırlık ve makine kısmına hiç ihtiyaç kalmıyor zaten (bence)... üstelik daha eğlenceli.. (haftaiçi her gün iki derse giriyorum)

salonun alet kısmını neredeyse bir yıldır hiç kullanmıyorum, kullandığım zamanlarda da sıra beklemekten çok sıkılıyor, sinir, stres sahibi oluyordum.

Vücut ağırlığınla dışarıda çalış. Calisthenics

Eğer uzun süredir spor yapıyorsanız ara vermeden bi sıkılma olduğu doğru 1-2 hafta ara verin tekrar spor yapmayı özleyeceksiniz muhtemelen.

Onun dışında spora motive olmak için olmak istediğiniz vucut tipindeki insanların fotoğraflarına bakabilirsiniz o da baya bi motive ediyor.

Spor yaparken müzik dinlemiyorsanız güzel bir playlist hazırlayıp müzik eşliğinde spor yapabilirsiniz.

Ya da yaptığınız hareketlere alternatif hareketler bulup antrenman programınızı değiştirebilirsiniz.

Ben de çok sıkılarak yapiyordum biriyle beraber çalış ya da kendine meydan oku şu kadar sürede bitirecem diye

ben her ne kadar istediğim gibi sonuç alamıyor gibi hissetsem de 6 aydır motivasyonumu kaybetmedim hiç. onun etkisiyle gidiyorum spora. yani evde oturup hiçbir şey yapmamanın, gerçekten hiçbir güzel şeye neden olamayacağını bildiğim için gidiyorum. yazın plajda güzel vücutlu insanların arasında utanmak istemiyorum. bu motivasyonu canlı tutup, bir de spor yaparken güzel müzikler dinliyorum, pek sıkıcı olmuyor. bazı günler canım hiç istemiyor, o günlerde de kendimi zorlamıyorum, her zaman modu yüksek olmuyor insanın.

(bkz: fit in time) 'a bak. sıkılacak kadar zamanın olmaz.

Yüzmeye donebilirsin, bir sorun yok. Ya da dag, bayir, cadde kenari ucarak gecmeceli koşu :)

Koşu bandı ve bisiklet bana da çok sıkıcı geliyor. Aletlerin üstünde tıkır tıkır yürüyüp koşturuyorken kendimi laboratuvar faresi ya da hamster gibi hissediyorum. O yüzden bir playlist hazırladım, müziği kökleyince o kısım iki üç dakikaymış gibi geliyor bana. Müziği diğer aletlerde de köklüyorum. Fitness salonunun kendi müziğini her zaman sevmeyebiliyorum, tamamen sevdiğim ve spora uygun şarkılardan bir liste hazırladım. Şarkıyla ilgilenirken, tempoda yüksek olduğu için hareketlerin de temposu düşmüyor.

Zumba, oryantal gibi sınıf kursları daha zevkli oluyor, göbek ata ata kardiyo yaptırıyorlar, bayağı yerletiyor. 40 yılda bir cross fit sınıfına giriyorum; popomdan soluduğum için sıkılmak aklıma gelmiyor.

Eliptikte kindle okuyorum sıkıcı olmuyor.

Neyi seviyorsan onu yap. Önemli olan devamlılık.

Bahar döneminde başvuru yapacaksınız o zaman.

Edit: bir an aklım karıştı, 2. dönemi kastetmistim.

Mezun olacagina dair okulundan belge isteyip basvurabilirsin, bazi okullar kabul ediyor ama yine de sor sen. Su anki basvurular guz donemi icin zaten.

ben de 4. sınıfta mezun olmadan başvurdum mesela. odtüde oldu bu olay, başvuruyu da güz dönemi için yaptık. sanırım aynı okul olduğundan ekstra bir şey istemediler. belki diğer okullar transcripttir, mezun olacağına dair belgedir isteyebilirler.

hesabı buraya da yaz, takip edenler olur mutlaka.

takip ediyor bırakıyor veya ödül veriyordur, beğenenlere kek yanına çay bedava.

Bunu sağlayan ajanslar var, belli bir ücret karşılığında ya tanıtımla ya da panelden size takipçi sağlıyorlar.

Ya bisi ne tatli bi kelimedir ya cildiricam ya kendimden geciyorum bunu duyunca bisi bisi bisi muhtesem ya muhtesem.

2 menu tek fiyatina iki jr whooper ye lola.

burger king ve mcdonaldsla isim olmaz:) butiklere varim

koftesi yaklasik 150 gr yagli kiyma (170kcal/100gr) e bu bir de yagda pisecek +100kcal
ekmegi ona da 100 gr desek, (175kcal/100gr)
icindeki ivir zivir sos ve sogan gibi seylerden de biraz ekliyoruz 50kcal

sonucta yaklasik 250+100+175+50kcal= 575 kcal



afiyet olsun

daha fena çünkü içindekileri kontrol eden bir mekanizma yok.

bence bir hamburger 1.500.000 kalori civarıdır, yani 1500 kcal.

lifeframe in hesabı yalnış biraz.

100 gr kıyma + yağ+ bilinmedik garip şeyler sadece eti 150 gr üzeri, muhtemelen 600-700 kcal.

ekmek 100-150 gram arası o da 450-600 kcal arası.

soslar en dandikleri olur genelde 100 er kcaldan, 2 sos- 200

yaklaşık 1500 kcal e yakın olur.

bu arada mcdonalds diğer fast food şirketlerine göre en sağlıklılardan biri buna göre düşünün :)

bunu söyleyen de sen miydin lola doğru söyle,

(bkz: bence hamburger sağlıklı çünkü içinde et var)

butik ya da değil, bildiğimiz klasik hamburgerler arasında pek fark olduğunu sanmıyorum. hamburgerin kendisi öyle ölümüne zararlı bir şey değil ama evet. mekdanılzda asıl kaloriyi kızarmış patatesten ve içecekten alıyorsun. köfte, peynir, ekmek, marul, soğan... bence de hamburgerde çok sıkıntı olmaz ama neticede o da yağlı. az yemek lazım.

ek olarak örnek amaçlı, tgi fridays butik olmasa da klasik mcdonalds hamburgeri gibi değildir, onlarda yazan kcal değerleri

standart burgerleri 1000 kcal üstü. çoğu burgeri 1500 kcal civarı:)

www.tgifridays.com

ya ben mc ve burger king icin kalori acisindan degil, butiklerden sonra lezzetli ve kaliteli olmadiklarini dusundugum icin yemiyorum.

yanında diyet kola iç bişey olmaz.

sağlıklı mıdır bilmem ama buradaki naberabi'nin şu duyurudaki (git: 1071139) tarifini barbekü sosu ile yaptım, güzel oldu.

krema+mantar en basiti. geçen hazır hollandaise sosu buldum, küçük bi paket içinde, ısıtıp tavuk üzerine döktüm güzel oldu.
yine baharatlar ve biber, domates, salça filan da atarsan hem biraz sulandırır hem güzel tad verir.

tavuğu salataya karıştırmak da güzel bir çözüm, diğer şeyler için üşendiğinde :d

ben genelde saf domates suyu katıyorum. güzel oluyor tavsiye ederim.

ben biraz ekşi yoğurt ve minik bir parça salça ekleyip bekletiyorum. baharat da ekleyince bir şeye benziyor.

ben de çok sık tüketiyorum. tam da dediğiniz sebepten göğüs alıp kuşbaşı kesiyorum kendim. tereyağında acı toz biber, kırmızı biber, mantar ve domatesle pişiriyorum biraz su katıp. tavuğun kendisi çok su salarsa hiç eklemiyorum.

www.gimmesomeoven.com
üşenmezseniz şu tarif harikalar yaratıyor.

www.youtube.com benim bildiğim en güzeli bu. yarım kiloyu tek oturuşta rahatlıkla yiyebilirsin.

videoda süte koyup dolapta bekletme ve maden suyu dökme falan var, onların ikisi de gereksiz. direkt olarak önce un sonra yumurta sonra pane harcına batırıp kızartabilirsin. çok lezzetli oluyor, pane harcı her markette var, kalorisi de baya düşük. kesinlikle denemeni öneririm.

lotus karamelize bisküviler var, biraz speculaas gibi ama değil gibi de. favorim <3
yine anna's markasıyla kapüçinolu, portakallı zencefilli incecik ve vegan bisküviler mevcut.

Lotus candır, hele sürülebilir olanı kaşık kaşık yenir.

Leibnitz.

Cikolata kapli potibor yapiyolar. Harika. Minileri var sanirim makromarketlerde.

Pepperidge farm in cookieleri, cok tatli ama basarili baya.


Oreo demeyin, negro bence oreo yu dover baya.

leibnitz cikolata kapli portakalli, dark chocolate olan da iyidir ..

mcvities cesitleri..

Deans scottish shortbread..

Narns stem ginger oat

almanlarin lebkuchen'i var, onu da severiz...<3

ismini hep unutuyorum ama kutusunu görünce alırım, nyakers peppar kakor. zencefilli

Marks n spencer'inkilet

hayatımda yediğim en güzel kurabiye olan milka chococookie var ama ithal edilmiyor. keşke dışarıdan gelen biri bana getirse :(
www.international-chocolates.com

dünkü 90 lar gecesindeki arkadaş borcunu sorgulattı 13 yılda 1200 tl gibi bir rakam faiz gelmiş korkma yani

Haciz falan yok korkma. Faiz biner biner, 3-5 seneye af çıkar onu da yapılandırırlar zaten. İşe girince de ödersin..

bişe olmaz diyosunuz da KYK ödemeleri vergi dairelerine aktarılmadı mı artık? dolayısıyla o parayı senden söke söke almıyor mu artık devlet babamız? vergi dairesi bu KYK değil.

Hemen vergi dairesine yansımıyor ama yansıdıktan sonra da pek farketmiyor. hemen haciz gelmiyor gelse bile banka hesabına haciz gelebilir ama o da hamen olmayacaktır.

panik yok, yüksek lisans yapıyorsan erteletme dilekçesini yaz gönder, 1 ay sonra 2 yıl ertelendiğinin bilgisi paylaşacaklar seninle.

1 - 1,5 yılda bir af geliyor takip et ilerde ödersin

Su içtikten en fazla yarım saat- kırk dakika kadar sonra insanı çişe götürür. Çok normal tuvalet ziyaretlerinin sayısında artış.

Hiç

2 litrenin altina inmemeye ozen gosteriyorum. Gun icinde tukettigim siviya oranla tuvalet sikliginda sikinti duymuyorum. kac litre su icerken 2,5 litre icmeye basladiniz?

1 litre anca iciordum önceden.

Vucut agirligi x 30ml su icmek lazimmis. 50 kiloysaniz 1.5 litre mesela. Cok sik tuvalete gitmek gerekiyor ve bu da iyi bir sey cunku vucudunuz ariniyor

valla susadıkça içiyorum saymadım ne kadar
gereğinden fazla içiyosan wc ye çok gitmen normal

son birkaç aydır zorlaya zorlaya da olsa 1,5-2 lt içmeye çalışıyorum. hedefim 3 ama imkansıza yakın. ondan öncesinde haftada bir ancak 1 lt su içen insanım sonuçta. tuvalet sıklığı çok normal. ne içersen onu işersin (ıyy :S )

min 1,5 max 3

4-5 litre rahat. Taşınma normal.

EN az 2-3 litre. içerken de yaymaya çalışıyorum. Bİr anda yarım litre su içmiyorum. 10 20dakikada bir yudum almaya çalışıyorum. Organlara taze su lazım çünkü. Hem de böbrekleri fazla yormamış oluyorum diye biliyorum.

Vücudum genelde susamıyor hiç çünkü içiyorum sürekli az az , sık sık.

Merkezlere gitmen lazım

Hattin sahibinin gitmesi lazim. Orn. Sizin hattin sahibi anne-babanizdan biriyse o gitmeli ancak

4. leventten zincirlikuyuya metro otobüs ya da minibüsle
sonra metrobüsle söğütlüçeşme

ya da 4. leventten beşiktaşa otobüs ya da minibüsle
oradan vapurla vınnnn kadıköy

uleeyyynn editi: kadıköy diye okumuşum :)

metroyla şişhane'de inip tünel'den karaköy'e inmek en kısası.

minibüsle beşiktaş ordan topkapıya giden otobüse bin karaköyden geçer.

şişhane + tünel en güzeli

Kabataş otobüslerine bin, kabataştan ister yürü istersen tranvay istersen de kabataştan geçen beşiktaş- topkapı, beşiktaş- edirnekapı otobüslerine binebilirsin.

Metro ile şişhaneye gidip şişhaneden de karaköye yürüyebilirsin. Olmadı tünel'e biner oradan yürürsün.

Telefondan hangi uygulamanın ne kadar data kullandığına bakabilirsin.

www.quora.com

bir pulsarın toplu iğne başı kadar kısmının dünyada 1 milyon ton gelmesi. aklım almıyor.

zaman kavramının aslında olmaması bunu(zamanı) para gibi insanların uydurmuş olması.

Vogonlar aslında o kadar da kötü değiller! Tamam çok kötü şiir yazıyorlar ama yine de sevimli bi şapşiklikleri var :) Sanırım sebebi de ilk Vogon'un denizden karaya çıktığında evrimin Vogonlar için pes etmesi ve gelişimlerinin yarım kalması.

Uzay ile ilgili bana ilginc gelmeyen bir sey yok ki.

Bir galaksideki yildizlarin sayısının akil almaz sayilarda olması, ve bunun gibi galaksilerin de evrende akil almaz sayida cok olması. Ustune bu yildizlarin herbirinin arasindaki mesafenin akil almaz buyuklukte olmasi. Tum bunlari hesava katarak evrenin ne kadar buyuk oldugunu dusunmeye calisinca, dusunemeyecek kadar buyuk oldugunu gormek...
Zamanin surekli gecip giden birvsey değil, her aniyla surekli var olan bir olgu olmasi...
Kutlecekimi...
Dunya'da yasami mumkin kilacak bu kadar cok seyin bir arada var olması konusuna hic girmeye kalkismiyorum bile...

Bir atomun cekirdegini dusundugunde eltrafinda dönen elektornlarin coook uzakta olmasi ve atom denen seyin neredeyse tamaminin bosluk, yokluk olmasi. Dolayisiyle gordugun, duydugum, dokunduğun her seyin %99.999999....'unun tamamen bosluk olmasi....

Elektromanyetik dalgalar...
Zaten birkac sey dusununce beyinden dumanlar cikmaya basliyor evrenin muazzamligi dusunmeye basladiginda.
Evren, dusunebilecegimiz, tahayyul edebilecegimiz, anlayabilecegimizin cok otesinde.

Voyager 1'in 1977'den beri saniyede 17 kilometre (yaklaşık 60000 km/h) hızla güneş sisteminin dışına doğru gitmesine rağmen daha birkaç sene önce güneş sistemini terk edebildi.

Şu an dünyaya uzaklığı 20 milyar kilometre.

sözlükte şu başlık var: eksisozluk.com

uzayın eğilip bükülebilen bişey olması bence yeterince ilginç. hatta hayal etmesi en ilginç şeylerden biri bana kalırsa. özellikle 4+ boyutta şahane.

Romantizmle aram iyi. Kendimi romantik olarak tanimlarim. Sevgilim yok. Oncekilerin hicbirini romantik olarak tanimlamam ama. Romantizm benim icin 5/10 onemli.

derin hislerin adamıyım. buna karşılık evin kapısından yemek masasına ya da yatağa kadar mum dizmeler, yok efendim etrafı gül yapraklarıyla donatmalar falan bana yapmacık gelen şeyler. eski kız arkadaşımın doğum gününde ne yapsam diye düşünürken bi arkadaşım demişti ki "olum bak kumsala bir tane masa koy, pizza şarap olsun masada. mum ışığında onları yiyin. bir tane de bişey sal denize iple, üzerinde mumlar falan yansın. ALLAM NE ROMANTİKS" affınıza sığınarak hassiktir demek istiyorum. bunun gerçekçilikten süper uzak bir fikir olmasını bir kenara bırakıyorum, saçı sakalı birbirine girmiş eşşek kadar adamın ağzından bu çıktıktan sonra o adamı ciddiye alabilir misiniz? olmaz.

aşık olunca şair olurum ama normalde mantık insanıyımdır. romantiklik> sırnaşıklık> cıvıklık karşısında "ehe." diye kalıyorum.

Dişiyim cıvık insanım daha çok :D
Karşımdaki insandan böyle şeyler gelse güzel olur tabi ama daha denk gelmedim. Diğer şeyleri güzelse neden romantik deyil :( demem. O da öyle bi insan napalım

benim romantikliğim hep laftadır. mesela bir ortamda erkek arkadaşıma nasıl davranacağımı bilemem, elim ayağım birbirine dolanır. şimdi öpüyo muyduk, sarılıyo muyduk, napmamız gerekiyor diye sorular kafamı kurcalar, temas kurmam istesem de kuramıyorum maalesef. karşı taraftan beklerim o yüzden.

Hiç romantik değilim. Ters gibi hayatıma giren bütün erkekler romantikti. Duygusallık tamam ama romantizm devreye girince "ay ben gülerim" moduna geçiyorum.

romantık degıl ormantıgım..

İyi
Kendim romantigim, sevgilim yok.
Romantizm yemekteki baharat gibi bi şey benim için.

değilim. bir aralar öyleydim de, baktım bizim hatunlar romantizmden anlamıyor. ben de bıraktım.

romantik erkek sevilseydi, her gün kadına şiddet haberleri duymazdık. hayvan olmak lazım demek ki.

Sevmiyorum, çok darlıyor. Filmlerdeki 2 dakikalık romantik sahneler bile sıkıyor.

romantiğim. sevgilim de oldukça romantik. romantizm benim için ilişkide çok önemli. yüzde elli felan.

İstemem. Planlarımda hiçbir şekilde yok.

Ben istiyom. Evlilige de kafa olarak hazırım. Ama sadece bi dusunce bu cunku istiyosun diye hadi olsun denilecek bir sey degil. Bakamama kaygim cok buyuk. Maddi manevi yetememe korkusu.

24k

Şu hayatta en istemediğim şey çocuk sahibi olmak sanırım. İçimde en ufak bir çocuk sevgisi veya çocuk sahibi olma isteği yok. Seyahat etmeyi, uyumayı, kendimle vakit geçirmeyi, istediği an istediği şeyi yapmayı seven bir insanım. Sabırsız biriyim ve fedakarlığa elverişli bir mizacım yok. Bir kere geliyor herkes hayata ve ben tüm hayatımı kendime ayırmak istiyorum. Günde 3 saatlik uyku ile kaka ve sümük temizleyerek ömrümü heba edemem. Hayatım boyunca tek isteğim sessizlik ve huzur.

27/K

Ben bakma asamasindan cok korkuyorum.kendi hayatinin bitmesi tek olayin artik cocuk olmasi korkunc geliyor.sadece duygu olarak merak ediyorum.anne olmadan anlayamazsin durumunu yani.hamilelik dogum falan cok merak ediyorum isterim yasamak ama sonrasini degil :/ 23 K

Planlarımda yoktu ve hiçbir şekilde evlenmek-çocuk vs istemiyordum. Sonra bir adamla birlikte oldum, her baktığımda "bundan bi çocuk yapsam ne güzel olur" diye geçiriyordum kafamdan. O da istiyordu zaten. Ayrıldık, kafamdaki çoluk çocuk, evlenme fikri tamamen silindi. Olsa bi tek onunla olurdu. Yaşım 24.

çocuk en kötü yatırımdır.ama ben isterim.

ben de senin gibi düşünüyorum;
evlilik bir ihtimal; ama çocuk olmasın.

bi yeğenim var çok tatlı çok seviyorum ama çocuk gürültüsüne tahammül edemiyorum. uğraşmak istemiyorum çocukla falan. üstelik büyük sorumluluk, ona sunmam gereken bir geleceği düşündükçe ulan diyorum ya yeteri kadar iyi imkanlar sunamazsam diye kaygılanıyorum, kendi hayatıma birinin ortak olması (bkz: evlilik müessesesi) bile gözümde büyüyor (bkz: yalnızlığa alışmak). bunun yanında milyonlarca milyarlarca insan bunu düşünmeden ürüyor buna benim ailem de dahil. bi şekilde işler yürüyüp gidiyor. yani mevcut durumda benim çocuk sahibi olma isteğim tam tersini bastırmıyor. evleneceğim kadının(!) tutumu belirleyici olur diye düşünüyorum. 31e

yaş 37. bekarım. deli gibi istiyorum artık. anneliğe ait tüm duygularım kabardı son 1 yılda özellikle. inşallah Allah nasip eder...

Yaş 25, cinsiyet erkek. Şu an bırakın çocuğu, kendimi çocuk gibi görmekten çıkamadım. hatta çevremdekileri de. Arkadaşlarım yavaştan evleniyor ama onlar benim için 13-14 yaşında tanıştığım ergen çocuklar gibiler. Nası değişir bu görüşüm bilemiyorum.

21 yaşındayım, erkeğim. her şekilde sürdürebileceğimden emin olduğum bir mesleğim, sağlıklı bir evlilik yapma şansım olsa aha bugün çocuk düşünebilirim. eşinle ortak olarak bir şaheser getiriyosun dünyaya. süt kokan agucuklu gugucuklu bir eşşoleşşek. bazı insanlar bebeğe "ağlayan bok makinası" gözüyle bakıyo, hatta çocuk yapmayı bencillik kabul ediyo falan ama ben seviyorum ya. isterdim öyle bi şey yapabilmeyi. bence efsanevi bi şey. çok isterim. özellikle buz hokeyi oynayan 10 yaş altı bebelere bayılıyorum. hepsini rinkten kaçırıp kucaklayasım geliyo. öyle bi tatlılık olamaz. benim de bebem olsa öyle fena mı olurdu.

ÖTE YANDAN, çok akıllı ve bilinçli birisi olduğum için (ehe), sanırım hiçbir zaman çocuk sahibi olmayacağım. çünkü daha kendime bile yetemiyorum - muhtemelen her zaman böyle gerizekalı biri olacağım. çocuk benim için inanılmaz büyük bir sorumluluk. ömrünü adaman, temiz bi' 20-22 sene boyunca ilgilenmen gereken bi şey. bak benim babam adımın birleşik mi ayrı mı yazıldığını bile bilmiyor. o kadar muhabbetimiz yoktur. buna rağmen ben sırf babama benziyo diye bikaç tane oyuncuyu sempatik bulurum. halbuki sorsan babamı sevmiyorum bile diyebilirim. baba/anne olmak böyle bi şey. aranızda hiçbi şey olmasa bile, sadece dünyaya getirmiş olman bile onda bi iz bırakıyo. ben kendi babam gibi olmak istemiyorum. o yüzden sanırım baba falan olmıycam, çünkü ben maç izlemek dururken 3 yaşında bi veletle parka gidemem. bir giderim iki giderim, sonra "bela mısın olum sen, sktir git kendi başına takıl" derim. olmaz yani. iyi bi ebeveyn olamam.

özetle çocuk sahibi olmayı çok isterim ama iyi bi ebeveyn olamayacağımı bildiğim için sanırım asla yapmıcam böyle bi şeyi.

hepsinden önce birinin benimle evlenip sevişmesi lazım lan bunun için. ohooo komple bitti gitti çocuk şeyi :(

şunu izleyip hala çocuk istemeyen biri olabilir mi yahu,

www.youtube.com

düşünsene bebe kan ter içinde gelmiş "baba bi sağa yatırdım bi sola çaktım golü, allahlarını şaşırdı pezevenkler" diye anlatıyo yiğit özgür karikatüründeki ağzı bozuk çocuklar gibi. fıtı fıtı banyoya falan yürüyo amk ashfajklfa çok tatlı. ama işte çocuk yetiştirmek bundan ibaret değil maalesef. keşke öyle olsa.

3 sene sonra evlenip 5 sene sonra çocuk mıncırma hayalim var. ama arada bir tane de anne adayı bulmam lazım. çocuk bakmaktan daha zor olan kısmı bence bu kısım.

yaş 30; valide sıkıştırıyor torun diye.

ilerde bir gün olsun isterim ama henüz çok erken, yapacak çok şey var. 25/k

dünyaya katabileceğim tek somut şeyin iyi yetişmiş çocuk olacağını düşünüyorum. ben olamadım, muhtemelen olamayacağım ama çocuğum bi tesla olabilir. her çocukta bu potansiyel var. akademik olmasa bile ahlaklı kaliteli bir insan yetiştirirsem dünyaya gelme amacımı gerçekleştirmiş olurum. bu yüzden maddi-manevi ihtiyaçlarını karşılayabileceğim kadar çocuğum olsun isterim. bu konuda gerekli tüm fedakarlığı da yapmaya hazırım, aksi çok büyük bencillik olur. dünya mirasına ihanet olur.

Kesinlikle istemiyorum, planlarımda ve hayallerimde hiçbir şekilde yok.

İstiyorum. Başkalarını çocuk yetiştirme konusunda hep eleştiririm, sırf yapmak için yapmışlar gibime geliyor. Kendi yetiştireceğim bireyi merak ediyorum. Maddi ve manevi yönden hazır olduğumda olsun isterim. 22K.

Yas 28, erkek. Turkiye'de olsam simdiye coktan evlenir cocuk sahibi olurdum. Bir aile kurmak, coluk cocuk sahibi olmak bence cok guzel bir duygu. Insallah tadariz bir gun.

Çocuk ve evlenme durumları için fazla bireysel ve bencilim. İlerde birini çok severim yukarıda dendiği gibi çocuğumuz olsa nasıl olur acaba diye düşünenebilirim. Anne olunca anlarsın falan diyorlar ama bilmiyorum nasıl olacak.
23K

"google'a baksana kardeş!!1!!"/"aramaya inansaydın yha.s.s.s" tipleri benim için zirvede.

meb +1
insanlar bazen sadece cevap değil yanında yorum da istiyor, duyurunun güzel tarafı bu.
bide; bu adam troll, geçende böyle cinsellikli soru sormuştu, cevap yazmayın şuna diyenleri sevmiyorum. duyuru silinmediği müddetçe bilgi değeri taşıyor. aramaya inanarak faideli bilgilere her zaman ulaşılabiliyor buradan. saçma soru da olsa ciddi cevap verenler her zaman var. soru başkası tarafından da merak edilebiliyor ve gugulda arasak bile duyuru en başta çıkıyor

soru troll'lerine uyuz oluyorum. sanalda ve gerçek hayatta trollüğü severim, hatta çeşitli sözlüklerde trollük yapmışlığım da vardır ama buranın tarzı trollüğün her tipini kaldırmıyor. cevaplarda sorun olmuyor benim için, yerine göre troll cevaplara anırarak gülüyorum bile. ama soru formatında flood'lu flood'suz trollük yapanlara fena gıcığım.

gel gelelim; bunlardan daha uyuz bir kullanıcı tipi varsa onlar da troll olduğu 50 metreden belli olanlara cevap verenler. troll olduğunu anlamaz cevap verirsin eyvallah, kimseyi salak olduğu için suçlamam zaten. asıl troll olduğunu bile bile cevap verenlere uyuzum. isteyen istediğine cevap versin ama sorun trolleri beslemeleri ve daha fazla trollüğe sebep olmaları. troll ismi vermiycem çünkü nicklerini gördükçe hoşlarına gidicek ipnelerin, kıs kıs gülecekler biliyom.

onun haricinde; troll'lük yapmadığını düşünüp uyuz olduğum tipler de var, freetakilir mesela ilk aklıma gelen. acemi var, devilred var, diffarensiyel var, cekilmis gayfe var ted var(isimleri toparlayabilmek için bakınmam gerekti biraz tabii). arada ciddi takılıp genelde troll'leyenler de var bi de, onlar de çok ipne, gözümden kaçtınız sanmayın!!

troll haricindekilerin sorularına cevap vermemezlik etmiyorum ama, biliyorsam kesin cevap veririm. öyle işte, cat fight çıkarsa buradan çıksın işte al sana malzeme.

birkaç sene önce vardı ama şimdi hiç yok.
genelde anlık bakıyorum uzun süre vakit geçiremiyorum o yüzden duyuru ve cevapları genelde kaçırıyorum onun etkisi de olabilir. sorudan bağımsız laf sokma için gelenlerin cevaplarını görünce de ''ay ne kadar saçma bir tip'' deyip geçiyorum ama uyuz olmuyorum. bir de onu mu dert edineyim kendime, yazık canımıza.

her duyuruya kuyruk acısıyla yaklaşıp (olayı kendi hayatıyla bağdaştırarak) saldıran tipler. biri taktıydı geçen sene bana, sonra gitti şükür ama belki başka nick almıştır.

normalde biraz soğuk bir tipim.Erkek arkadaşım ve iki yakın arkadaşım dışında kimsem yok. Onlar da erkek arkadaşımı da bildiklerinden cinsel hayatla ilgili kimseyle bir şey paylaşamıyorum. Burada cinsellikle ilgili soruları rahtça sordum, sildim. Bunların bazıları kadınlar tarafından çok sorulamayacak şeylerdi. Nickini hatılamaıyorum ama biri mesajdan dalga geçti, biri de "bu tuzağa düşen var mı hala ya, cevaplamayın şunları" gibi bir şey yazdı. Bayağı üzülmüştüm. Bazen trollleri yanlış tespit ediyorlar. Olan ciddi soru sorana oluyor. Bu iyice gözlem yapmadan, karşılarına çıkan ilk kalıba uymayan kişiye troll diyenlere uyuz oluyorum.

satır arasından sürekli kendi reklamını yapan yavşaklar var mesela, bunlara uyuz oluyorum.

komik olacağını düşünerek "entry nick ;)" diyenler. oysa yine aynı entry nick konseptiyle güldüren yazarlar yok değil.

bir de nickini vermek istemiyorum ama bir hanım yazarımız geçenlerde soru sormuştu özelden. cevap verince de kaba saba konuşup gitmişti. mimledim onu da. nerde görsem uyuz uyuz cevap veriyorum.

troll olanları söylemeye gerek bile yok. herkes biliyor. aşırı muhafazakar birkaç yazar da canımı sıkmıyor değil.

bunlar dışında hiç görmediğim ama sempati beslediğim yazarlar var. onlar çok şükela.

Bi tane kamil var burada beni seviyo musunuz, nasıl biriyim diye başlık açıp duruyordu bi ara. o zamandan gıcık oldum elemana, onun sorularına bilsem de cevap vermiyorum.

son zamanlarda gönül işlerinde türeyen, örnek olayı yabancı isimlerle "jack, mary, hans, helga vs" anlatan tiplere uyuz olmaya başladım.

hayatı çözmüş aşmış bitirmiş havalarında kendinden çok emin, kesin ve büyük konuşan, haddini aşan akıllar vermeye çalışan 20'li yaşlarının başındaki kardeşlerimiz.

mal fazlası alırlar. mesela 7 kutu ilacın parasını öder 10 kutu alır. bazen 8-2 bazen 5-5 bile olur bu oran. oradan da mala vururlar.

dewlet+sigorta desteği nedenıyle bir şekilde herkes ilaç alıyor, eczacılar da dewletten oyle ya da boyle alıyor mewzu bu.. hasta çok, tuketım çok

bunu ben de hep merak etmişimdir en küçük bazda mahalledeki eczane düşünüldüğünde açıklaması zor fakat dünyanın en büyük ilaç çöplüğü, ilaç harcaması olan ülke tabii ki ülkemiz. örneğin evinizde kesinlikle minimum 15 çeşit ilaç vardır. bu konudaki ekonominin büyüklüğü bir şekilde tekil eczanelere yansıyor olmalı. cekilmis gayfe'nin verdiği bilgiyi de bilmiyordum. o da iyiymiş.

ilaçların fiyatları yüksek. yüzdeyle çalıştıkları için karları artıyor.
ve rakip çok yok.

bütün olay budur.

ayrıca artık eczanelere sadece ilaçcı gözüyle bakmayın.
birçok kozmetik ve dermokozmetik ürünleri bulunduruyolar ve bunların karları da hayli yüksek oluyor MF(mal fazlası) minimum %40 dır karları.

ilaç fiyatları yüksek değil

türkiyede en büyük ilaç alıcısı devlet ve deli gibi indirim yaptırtıyor, eczacının payı da ödemesini kaç ayda alacağı da herşeyi de devletin keyfinde. biz batılı tüm devletlerden daha ucuz ilaç bulunan, halkın dünyadaki tüm milletlerden daha fazla ilaç tükettiği, sürümden deli gibi kazanılan ve şehir nüfusunun çok yoğun olduğu bir ülkeyiz. yani kar payı atıyorum %3 filandır belki ama adetler çok yüksek. tek merkezliliğin + ve - lerini yaşıyorlar.

üstüne kanser vs. gibi çok pahalı ilaçlar var evet ama devlet ödüyor. Devletin ödemediği kremdir, vitamindir, spreydir gibi şeyler de bebek ürünüdür, kozmetiktir de satılıyor üstelik geri ödemeli ilaçlarda vergi kaçırma şansları yok ama böyle şeyler genelde kaçırılıyor. büyük şehirde; x marka cilt bakım günü düzenliyor. küçük şehirde; tüy dökücü krem alacak olsan eczaneden alıyorsun zira başka dükkan olsa bebeğe ayrı, prezervatife ayrı, güneş kremine ayrı, diş ipine ayrı kim dükkan açacak? 50 ayrı dükkanın malını satıyor adam. bizim eczacılar bi ilaç yapmıyor ! onun dışında ne halt ararsan var.

yahu arkadaş bu hatayı yapmak zorunda mısınız?
ilaç fiyatları yüksek değilmiş.
kime göre, neye göre ? alım gücü yüksek, parası değerli batılı ülkelerle karşılaştırırsan düşük gibi gözükebilir ama reelde düşük mü?
ayrıca binlerce liralık ilaçlar var, yurtdışına göre "ucuz" diye, e gerçekten "ucuz" mu?
sonuçta eczaneler milyon liralara varan cirolar yapıyorlar ve yüzdesiyle kazanıyorlar.

* ayrıca bir ilacın ücretini devletin ödemesi o ilacı ucuz yapmaz. iskontolu da olsa karını alıyor eczacı. burada konu devletin ödeyip ödememesi değil eczacının ettiği kar.

@ titraprap
seninler tartışmaya girmeyi sevmiyorum çünkü çok cins bir kafan var ama yine de yazalım:

yüksek değil çünkü
1-biz ilaç üretmiyoruz ithal gelen başka şeylerin fiyat politikası nasıl ilacın nasıl bakalım: hemen herşeyde ekstra vergilerle fiyat artarken, ilaçta aksine devlet zorla indirim yaptırıp alıyor ve tr'de ilaç fiyatları düşük. yani ucuza sattırıyor devlet ilacı. ayrıca sektör raporlarını da oturup inceleyebilirsin tr ile benzer seviyedeki ülkelerle de kıyaslayınca biz ucuz kalıyoruz (ithal eden ülke olarak)

2-peki bu fiyat yıldan yıla artıyor mu bakalım: devletimizin SUT'u var ve SUT fiyatları çoğu kalemde 2008'den 2014 ekime kadar HİÇ güncellenmedi mesela buna göre yüksek değil. 2008'den beri başka şeylerde fiyat ne oldu, sadece enflasyona göre ne oldu bi otur bak istersen? 2014 güncellemesini her kalemde tek tek incelemedim ve taban ilaç geldi uygulama değişti ama senelerin tüm farkını yansıtmadıklarından da eminim bazı kalemlerde fiyatlar düştü hatta çünkü ucuz muadil geldi... çok ilaç firması var ki türkiyede kar etmediği için bıraksak mı noktasında. bazı ilaçlar gelmiyor. insanlar bireysel olarak çözüm buluyor. muadil, jenerik vs. ilaçlarla idare edip gidiyoruz şu anda.

eczacı kar etmiyor da demedik ama öyle ilaçta sanıldığı gibi %30 kar filan yok paylar düşe düşe kuş kadar kaldı. ancak ne oluyor onu da söyledik X ilaç moda oluyor, her doktor onu yazıyor- doktor da yazmasın komşu tavsiye etsin, o da olumlu, 50 satması gereken ilacı 500 satıyorlar. bu oluyor , buna sürümden kazanmak dedik zaten.

"bir ilacın ücretini devletin ödemesi o ilacı ucuz yapmaz." ucuz yapar diyen olmadı..eczacının parasını her halükarda almak gibi bir garantisinin olduğunu söylüyoruz sadece zira devlet ödüyor. eczacı hem kozmetikçi market gibi iş yapıyor hem indirim, kampanya, reklam vs. yapmak zorunda kalmıyor ilaçta devlet ve eczane tekel olduğu için bunu anlatmaya çalışıyoruz. ha yakında devletin ödemediği ilaç sayısı ödediğini geçecek ama bu ayrı konu.

@niye ama, cidden senin bir anlama problemin var. aynı şeyleri madde madde ve uzun yazarak kendini haklı çıkaramazsın. yazdığın şeyler alakasız.

öncelikle, ilaç tr'de pahalı mı ucuz mu ? düz fiyat olarak karşılaştırırsan ucuz ama reel olarak karşılaştırırsan pahalı. yukarıda açıkladım git oku. zaten asıl konu da bu değil. (senin iddia ettiğin gibi) ilaç yurt dışından ucuz olsa bile, bu, ilacın ucuz olduğu manasına gelmez.

genel olarak ilaç pahalı mı? ilaç her yerde pahalıdır. hastaların her ay kullanmak zorunda olduğu onbinlerce liralık ilaçlar var. bir ilacı geliştirip, piyasaya sürmek çok uzun çaba ve masraf gerektirir. ilaç şirketleri ona göre fiyat koyarlar. eczacılar da bundan nemalanır.

en.wikipedia.org

+18

bomba patladığında çok güçlü bir basınç dalgası yaratıyor. (bkz: blast wave) Basınç farkından iç organlar parçalanıyor ve buna bağlı iç kanamadan ölünüyor.

ikinci olay bilye, şarapnel vb parçalar yüzünden.

içim kıyıldı şunları yazarken.

ic organlarin patlamasi. kritik bolgelere isabet eden civi, sarapnel parcalari.
insanlar parcalaniyor aga birak da olsunler.

Ayrı duyuru açmayayım, bomba nasıl basınç dalgası yaratır? Birşeyler mi sıkıştırılmış?

Büyük bir enerji küçük bir alanda açığa çıktığında blast wave oluşturur. Akışkanlarla alakalı. en.wikipedia.org

olayin vuku bulmasindan bir önceki safha:

www.kpl.pol.tr

yok yaa. güzel de özellikle yemeye gitmem ben. bir numara bayramoğlu döner bence ette. iki de erzurumda yediğim cağlar.

yediğiniz yere göre ve kullanılan baharata göre tadı değişebilir fakat gerçekten yemeye değer bir lezzet. imkanınız varsa kasaptan bonfile alıp temizletip, istediğiniz baharatlarla evde kendiniz yapın.

Lokum ismini nusret koymuş, bildiğin bonfile. En yumuşak et. Senin için hangisi önemli ona bağlı. Bana göre mesela yumuşaklıktan ziyade biraz yağlı olması daha önemli o yüzden antrikot tercih ederim.

bence değer

küşleme olmasın o ?

lokum da iyidir, kuzu küşleme de.

istanbul'daysanız günaydın'dan ziyade şazeli'nin küşlemesi ve lokumu daha iyi.

Elazığlı çiğköfteci ahmet usta

bir seferinde etli cig koftenin kiymalari tam olmemisti ve o sekilde denk geldi agzima. o gun bugundur yemem.

üsküdar sahile yakın horhor durağının karşısında var adını unuttum.

Çiğköfteyi sevmiyorum, çiğköfteye adeta tapıyorum. Dışarıdan yemeyi çok sevmiyorum, bizzat ellerimle yapmayı tercih ediyorum, etli etli ohşş. Dışarıdakiler aynı zamanda ya çok isotlu ya da böyle sulu sulu oluyolar ya iğrenç geliyor. Her gittiğim yerde önce çiğköfteci ararım ve bu arayışlarım sonucu İstanbul'da bulduğum en güzel çiğköftecinin adını veriyorum. Pangaltı'da Şehmus çiğköfte :D

Ben cok seviyorum. Genelde tatlisesden alip evde yiyoruz.

armoni park çiğ köftem harika.

etsiz sevmiyorum. etli yapan bir yer de yok izmirde bildiğim kadarıyla.
not: etli yapan bir yer varsa yeşillendirsin sevabına

çok severim. yumurtalısı da güzel oluyor.

Geçen gün bir arkadaş Nakkaş Kebap'tan (Göztepe şubesi sanırım) çiğ köfte getirtmişti. Tadına bayıldık. Etli olup olmadığından çok emin olamadım.

@rakicandir Ataşehir Develi ve Sahan etli yapıyor.

İzmir'i şimdi gördüm. Bunlar İstanbul için :)

evde yapılanından nefret ederim, hazır olanını da nasıl desem severim ama öyle her gördüğümde "aaa çiğ köfte varmış" deyip yemem. tam anlamıyla mod yiyeceği benim için jsfskl. bazen hayvan gibi yiyorum veya durduk yere canım çekiyor, bazense alındığı halde elimi bile sürmüyorum.

pizza öyle değil mesela. on dakika önce dünyaları yemiş olsam da pizza varsa bir dilimcik bile olsa yerim her türlü.

etsiz çiğ köfte vücuda eziyettir sevmem. etlisine taparım.

sevmiyorum. etli/etsiz farkını dahi bilmiyorum.

Arsamisea'nin cig koftesi favorimdir.

Komageneyi bi turlu sevemedim mesela.

etli hiç yemedim herhalde. etsiz olanını da kendim almam, ofise arada bir birileri söylüyor o zaman yiyorum. onun dışında kendim gidip almam.

Kpss matematiği zaten basit matematik. 1.5 senede o kadar net her türlü yapılır.

düzgün çalışırsan 1.5 senede full çekecek seviyeye gelirsin. (temel olmadan hem de!)

antrenmanlarla matematik 4 ciltlik seti alın.size uygun konuları çözerek girin yetecektir.

Antrenmanlarla matematik +1 bu seriyi düzgünce bitirince temel biraz düzelir.

öğrenciliğin devam ediyorsa yeninden yapılandırılıyor bildiğim kadarıyla. ben mezun olana kadar ödeme yapmamıştım.

2013'ten bu yana bir değişiklik yapmadılarsa ögrenci olsan da işsiz olsan da ödemeler başladıktan sonra yapılan itirazları kabul etmiyorlar.

bir de ödeme geciktiği için artık maliyeye devredilmiştir vergi borcu olarak. bundan sonra vergi dairesine ödemen gerekecek borcu.

Icra filan gelir mi ya? Korktum simdi.Ziraat bankasi gosteriyor odeme yerini.

Anadolu Yakası / Ümraniye / Unutmaz Tıp Merkezi / Nevzat Unutmaz

Kirmizilik yok olucak.

kılın çıkış yönüne doğru keserseniz sıkıntı olmaz.

ne geçirir = talk pudra.