iki italyan misafir ile geleceksen yeni açığı tercih et. biletix.com'dan eski açığa bilet alman çok zor ama yeni açık bulabilirsin gibime geliyor.

ispanya'daki macin sonucuna göre burada bilet sorunu olur ya da olmaz. orada berabere kalirsak ya da yenersek bilet bulabilmek zor olur.
büyük ihtimalle eski-yeni biletleri 50 lira, kapali da 120 lira olur o macta. kapali alt'a gidebilecekseniz oraya gidin, yani hem eski acik i uzaktan izlemek hem de maci izlemek icin güzel bir yer.

sen nereye gidiyorsun derseniz ben eski acik'tayim, atmosfer orada :)
ama eski acik'in cogu kombine oldugu icin bilet satisa ciktiktan sonra 2 dakikada bitecektir muhtemelen.
yeni acik biletine abanmak daha mantikli.

fiyat-performans-atmosfer-tribün coşkusu korelasyonunu dikkate alırsak "eski açık" tek tercih olmalı. ama kombineli seyirci çok olduğundan bilet sayısı çok az oluyor. karaborsa dışında bulman çok zor gibi. eğer paramız var dersen "kapalı alt"a gidin hiç kasmadan. maç izlenebiliyor orada. o maç da atmosfer olmaması gibi bir durum söz konusu değil zaten.

tüm bunlarla birlikte sezonun bilet bulması en zor 2-3 maçı olacağı kesin. şahsi fikrim açıkların ikisine de biletix.com'dan bilet alabilmenin çok zor olacağı yönünde. kolaylıklar diliyorum ne deyim.

Tesekkurler arkadaslar, peki biletler ne zaman satisa cikar bir ongorunuz var mi? Fenerbahce - Lille macinin bilet satisi biletix'te gorunmekte. Bizimkiler bu kadar erken cikarmiyorlar sanirim.

biletler 1,5 hafta filan önceden gs bonus card sahipleri icin satisa cikiyor. daha sonra da maca 4 gün kala filan herkese acik biletler satisa cikar zannedersem.
maca 4-5 gün kala galatasaray.org a girip biletlerin ne zaman satisa cikacagina bakabilirsiniz.

aslinda bunu [email protected]'a mail atarak sorabilirsiniz. yani kisi basi mi 300 euro, kisi basi mi 900 euro depozito filan diye.
isterseniz ben mail atip size cevabini yazabilirim buraya.

marmarada da bir gün önce gitmen lazım fakat şu an çok yoğun olacağını sanmıyorum direkt verebilirler bence.. form doldurmana gerek olmuyor öğrenci kimliğinle alırsın;)

ben almiyorum zaten de, simdi bazi üniversiteler sey diyor; bize yazili kagit getir bir yerden, onun üzerine verelim filan.
marmara'da o yok yani?
direkt gidip istersek öbür gün kapali zarf icinde veriyorlar mi transkripti?

3 gun sonra veriyolar...
tabi fakulteden fakulteye de degisir...

bir gün sonra alırsın kapalı zarfla değil ama yine kimliğini-o da öğrenci numaran için- gösterip alırsın.

marmara hukukta form falan yok, dilekçe yazıp transkript talep ediyosun, 1 gün sonra çıkıyor

2-garantisi uluslararası.(olması lazım)

ps3 slim yeni cikti ve 299 dolardan satilacak abd'de. avrupa'da 299 euro'dan satilacak. en mantiklisi abd'den getirmek.
garanti meselesini bilmiyorum
edit; bu arada satislara eylül'de baslanacak

dubai diyorum orda elektornikler ucuz akrabalarım derdi

mantıken japon diyorum sony orda .

Ancak Amerika'dan getirecegin ps3 ntsc olacak ona da dikkat etmek lazim. Eylulde pslaystation store'un tr de acilma olasiligi var ve updateler avrupa versiyonu oyunlar icin sadece. Ha ABD deki store dan hesap acarim da diyebilirsin ama kredi karti zaman zaman sorun yasatiyor orada da.

yurtdışından alınan ps3'lerin türkiye'de garantisi yok maalesef, ama ince ps3 le beraber fiyatlar düştü baya, burda 1000-1100 lira civarında seyreden cihazlar orda 299 dolar, koy götüne garantisinin, taş gibi alet bişi olmaz. deve bağırtan yokuşuna sürsen bile bişi olmaz :)

ha burda ucuzlar mı, pek sanmıyorum, aynı tas aynı hamam devam ederler gibime geliyo.

ntsc ya da pal, bazı bluray filmler haricinde oyunlarda bi problem çıkarmaz.

ps3 de pal ntsc fark etmıyor. region free dir.

sözlükten çıkıp yapıcaksınız onu. sözlüğe girilmiş haldeyken entry numarası, sözlüğe giriş yapmadan ise entry linki gözüküyor.

basliga direkt link vermek icin o basligi sag tiklayip yeni sekmede acin, direkt linki cikar o zaman.
ama entrye direkt link nasil verilir bilmiyorum

başlığa link vermek için; sozluk.sourtimes.org

doğrudan entry'ye link vermek için; sozluk.sourtimes.org

tunnel vision?

tunnel vision evet

yemez , müsterih olun

videoyu izlerken zaten bilgisayarına kaydetmiş oluyorsun. bu nedenle de kotayı etkilemez.

sanırım geçici olarak bir yere kopyalanıyor o video. pcde dosyaları karıştırırken o gün içinde izlediğim bir videoyu bulmuştum ben. hatta izlediğiniz videoyu da indirmeye çalışırsanız 1 saniye gibi kısa bir sürede indiğini görürsünüz.

önbellekte veri tutmuyorsanız(browserınızın ayarlarından bu) videoyu tekrar tekrar indirecektir.

firefox ile izliyorsaniz 50mb cache ayirdigi icin kendisine, ff'i kapatip acinca cache temizlendigi icin tekrardan dl eder. kota yer. ie icinde ayni sey soz konusu olabilir.

opera bendeki

20mb opera .. izlediginiz sayfayi kapatmadiginiz surece sorun yok yani, ff ile gezinin bence, en azindan add-on( eklentileri) fazlaligi (her turlu media indirme yoneticisi) mevcut. opera da israrciysaniz, cache'i yukseltin ve video indirmek icin bi eklenti edinin.

fiyatı 100 euro'nun altındaki mallara gümrük ödenmez. en son öyleydi.

evet hala öyle, en son aldığım saat gümrüğe takıldı, ama 100 euronun altında olduğu için yüzde 10 vergi almadılar.. buarada alınan üründe indirim olsa bile indirimsiz fiyatı üzerinden işlem yapıyorlar.

hatta biraz daha bekleyip ramazan bayramina denk getirirseniz 300 euro'ya kadar vergi alinmiyor.
yani en son öyleydi

makat veya youtubejacker olabilir

bildiğim kadarıyla bu fişlendiğiniz anlamına geliyor. yani bu uyarı çıkıyorsa ipniz banlanmış artık youtube izleyemeyeceksiniz. bence ip'ninizi değiştirmein yolunu bulun nolur nolmaz.

ip'yi kendiniz elle ayarladiysaniz onu otomatik olarak degistirin, sorun cözülür büyük ihtimalle.

ben hergun ayni link'i vermekten biktim: www.eksiduyuru.com

4 2 2 6 ve 4 2 2 5 dns i de ise yariyor

uf olur. içmesin.

midesi bulanip kusabilir.

cırcır olabilir.

tamamen sallamasyon bir cvp yazacağım zira daha önce hiç köpek beslemedim. aç kaldıklarında bu hayvancıklar çöpleri kurcalayıp, oralardan beslendiklerine göre, mideleri bizimkinden farklı işliyor olabilir diye düşündüm. yani belki de zararı olmaz. (ama dediğim gibi şu anda salladım)

biz nasıl kokusundan ve tadından yiyeceğin bize zarar verecek ölçüde bozuk olduğunu anlayabiliyorsak onlar da anlayabiliyor; hatta kokuyu işlemlemek konusunda bizden daha iyiler.

ben evdeki bozulmuş yiyecekleri sokaktaki hayvanlara veriyorum, bazen yemedikleri oluyor ama çoğunlukla yiyorlar. sanırım bizim "bozuk" limitimizle onlarınki aynı değil.

kısaca hiçbirşey olmaz

Köpekler için bırakın bozuk sütü, teze süt bile önerilmez. Direk bağırsak enfeksiyonu sebebidir.Hatta daha ilerisi kanlı ishal ile ölüm kaçınılmaz olabilir. Bozuk süt Haliyle daha fazla zararlı olacaktır.
Midelerinin çok iyi çalıştığını düşünmeyin, sokakta gördüğünüz çoğu köpek sağlıklı ömürleri 12-15 sene civarında iken, en fazla 4 bilemedin 5 sene yaşıyorlar, özellikle yedikleri kemikler, bilhassa tavuk kemiklerini sindiremedikleri için bağırsaklarına saplanıp ölümlere yol açıyor.

@ aytaral
kemik de mi vermeyelim yani köpeklere? köpek dedigin kemik yer abi benim gözümde :)

sen bırak o pinpirikleri. köpek olsam kemik yemeden 15 sene yaşayacağıma hemen oracıkta intihar ederim.

Özellikle tavuk kemiği diye ekledim dikkatinizi çekerim :)

myworld.ebay.co.uk
belki bu fikir verebilir.

feedback'lerden pek bir sey anlayamazsiniz ama degerinin yarisina filan tekabül ediyorsa büyük ihtimalle fake bir üründür.
piyasa degeri nedir bilmiyorum, orijinal sitelerden filan bakarak anlayabilirsiniz.
cünkü bu tarz elektronik ürünlerde, eger ikinci el degilse veya herhangi bir sakatligi yoksa, piyasa degerinin cok altinda satis yapilmasi mümkün degil.

GENUINE SENNHEISER PRODUCT
NOT FAKE LIKE SOME ON eBay

demiş sayfada. eğer fake çıkarsa paranı sike sike geri alırsın.

edit: bir de "beğenmezsen geri iade etme" olayını kabul etmiş. sayfayı iyi okursan.

parani sike sike geri alabilmek icin eger türkiye'den siparis veriyorsan 20 dolar buraya getirmek, 20 dolar da kargoyu geri yollamak icin verirsin :)
40 dolar zararla alisverisi bitirmis olursun :)
piyasa degerinin cok altindaysa hic bulasma, sahtedir

iyi de o adam sadece türkiye'ye yollamıyor. ingiltere'den satıyor ve ingiltere içi kargo beleş. geniune olmasa sayfasına geniune ibaresi koyamaz. 1 kere birisi şikayet etse "bunu aldım sahte çıktı" diye, sayfadan geniune ibaresi kaldırılır. kaldırılmak zorunda.

daha önce kulaklık alışverişi yapan olmuş ve adamın feedback'i hala %100. piyasa değerinin çok altında olması çok garip ama sayfasında orjinal demiş. sahtesi için hem masrafı hem uğraşmayı göze alamaz.

satıcı ile görüştüm.

Dear xxx,

Hi, all my sennheiser are genuine, have sold so many now and nothing but good feedback from my customers, there are ebayers selling these headphones for half the price that i sell them for, i would possibly question there authenticity as i cant buy them wholesale for the price some ebayers sell these headphones for!
As for the price, these retail in toys r us, dixons for £39.99 - £44.99, so yes a good price but i dont pay there overheads.
If your unsure about these headphones they i would pay the hightstreet prices but as i said i do have 100% feedback and all happy with these headphones so far
Hope this helps in any way
regards sarah

böyle bir cevap aldım. özetle kesinlikle orijinal olduğunu iddia ediyor.

teşekkürler arkadaşlar an itibariyle ürünü almış bulunuyorum.

kargo dahil 90 liraya mal oldu.
turkiye satış fiyatı yaklaşık 190 lira
şimdilik kar etmis gibi görünüyorum ama bakalım ürün bi gelsin fake mi gerçek mi.

ürün eline geçtiğinde bilgilendirirsen sevinirim. birkaç tane de ben almayı düşünüyorum zira.

tabi neden olmasın
ben yinede yardımcı olması açısından bu linki veriyim
reviews.ebay.co.uk
belki sizin ve diğer arkadaşların işine yarayabilir.

bu arada zaten ürünün piyasa fiyati 40 sterlinmi$. cok cilgin bir fark yok arada tabii ki.

hakkaten lan sterlin üzerinden satılıyormuş. ben 30 dolar sanmıştım :/

haha. olsun gene ucuz.

Bulgur tat olarak ağır gelir pirincin yanına.Güzel olmaz bence.Zaten pişme süreleri vs aynı mı ?

gayet normal ve güzel olur. yapin. biz mecburiyetten degil, zevkten yapiyoruz onu :)

birazdan sorunun cevabı belli olacak...
edit: daha da bundan başka pilav yemem. brezilyalı güzeller gibi olmuş...

pirinci once, bulguru sonra at derim ben...

bence bulguru hafif yağda pişirip üstüne pirinci ekleyip pişirilirse daha güzel olur şehriye pilavı gibi.

tam hatırlamıyorum ama şu sıralar bir bira festivali olması lazım.
bir de şu meşhur koca atom u görebilirsin.

ühüü. bilet aldığım halde feribotu kaçırdığım için gidemedim 2 hafta önce. bizimkiler miniaturk muadili bir yerde minieuro mu ne öyle bişi adı pek bi eğlenmişler.

sanırım orada karar verilmesi en iyisi olucak.
bir kaç internet siteside buldum sayılır.
ilginiz için teşekkürler =)

brüksel'de bir kere atomium'u görmeden gelmeyeceksiniz, manneken piss var, orasi da brüksel'i gördüm demek icin görmeniz gereken bir yer. bir sey yok gerci, iseyen bir cocuk var :)
katedral kesinlikle görülmeli
van gogh'un yasadigi ev var
bir de katedral'den asagiya inip meydana ciktiginizda sag tarafa dogru gidin, orada bir tren istasyonu gibi bir sey var, onun önünde sokak sanatcilari sarki söyleyip müzik caliyorlar, bir videosunu cekip bize link atin :)

eğer gidilirde çekilirse neden olmasın =)

adlarını kesin yanlış yazıyorumdur ama grand plaza gibi bi meydanları var, atom ve yanında bizim miniaturk gibi bi yer, bir de bruge sanırım deniz kenarı, bu mevsimde iyidir ancak.

zaten küçücük bir yer, umarım gittiğinde hava güneşli olur ki nadirdir:)

bira seviyorsanız (bkz: delirium)

brüksel'i alkole indirgemiş gibi olacağım ama 2004 çeşit birasıyla Guinness Rekorlar Kitabı'na girmiş olan delirium'un tam karşısında floris de mevcuttur, çılgın absinth çeşitlerini tadabilirsiniz.

tenten müzesi var 2 büyük meydanından birinin yanında. Ben çok eğlenmiştim orda, çocukluğunu hatırlatıyor insana=)

japanse toren
türk mahallesinde nasrettin hoca heykeli var (:
ikinci dünya savaşı müzesi çok güzel kesin git.

a la mort subite'e gidip white lambic içilir bence. sadece orada bulunuyor. ve bence ortamı delirium'dan daha güzel.

Troll değil, anti-kemalist, anti-ulusalcı, anti-stotükocu vs. ne dersen de. Fikirlerini dile getiriyor. Katılıp katılmamakta özgür insanlar.

Her karşıt fikirliye troll yaftası yapıştırmamak gerek.

iyi de ben troll yaftası yapıştırmadım. merak ettiğim bir şeyi sordum.

abdurrahman dilipak'ın da bu minvalde tarih açıklamaları olmuştu. kurtuluş savaşına giden subaylar anadoluya giden gemilerde alkol alıyordu, çanakkale de ölüler şu kadar milyondu gibisinden.

sazan çekmek için değilse yığınla kaynak göstermez misin?

necef - çanakkale muhabbetleri benim için önemsiz. insan istediğine inanır, benim sorunum iddia öne sürünce bunu kanıtlamamakla.

zenci de aynı geyiği yapıyor yıllardır. pelin batu, beyaz türk örneklemeleri ama onu biliyoruz artık.

dediğim gibi soru sadece, art niyet aramayın.

tinyurl.com

bir de şu var tam sizin dediğinizi yazmış sanırsam, okumadım gerçi hepsini: (bkz: #16662930)

@dambil

birisi nickinin altına devamlı entry girdiği için bu kısımları kaçırmışım. bu yeterliydi teşkkürler.

troll değil, trollüğe kafayı takanlar trolldür (sana demiyorum genel anlamda önüne gelene troll diyen embesillere ithafen)

yazdıklarına kaynak göstermemesi kendi tercihi, çünkü alıntı yapmıyor adam, direkt ya da dolaylı alıntısı yok, anlatımı var, yorumu var. yani kaynak gösterme zorunluluğu hiç yok intihal olmadığı için. beğenemyen dediği spesifik olayları/konuları araştırır.

sazan konusu sözlük için çok saçma, bana da dediler zamanında sazan avlıyor, geyik çeviriyor diye. bu bilinmez bir şey, ne olursa olsun tek gerçek yazılanlardır, yazarın niyetini ölçmek boşa kürek çekmek.

@ alchemistt

iyi de yorum yapmıyor adam, iddia ediyor. bilinen bir olayı belirtmiyorsan, bilinmeyen yönlerini ya da bambaşka bir nedeni olduğunu açıklıyorsan bu iddiadır. ben hücre kanserleşmesinin nedeni p53 değil, mutajen ajanlar değil, cheeseburger'dir desem, buna kaynak olabilecek araştırma, makale vs... göstermek zorunda sayarım kendimi. ciddiye alınmak istiyorsan bu böyledir. yoksa gökten mi fısıldadılar bu bilgiyi kulağına denebilir ve buna karşılık veremezsin.

sorun "ben konuşuyorum!" mu, "ben sizlere farklı bir şeyler anlatıp, gözünüzü açmak istiyorum" mu? hangisini yapmaya çalışıyor. ikincisinin bilinen yolu anlatımını desteklemek, diğerini yaptığında benim algımda trollük ibaresi belirliyor.

kaynağımı/nı kanıtlamama/masına gerek yok demek, big bang theory'de sheldon'un bose-einstein yoğunlaşmasında "bilim adamlarının test yapmalarına gerek yok, benim dediğime inansınlar!" demesiyle aynı şey. sheldon azıcık kaçık ve delicesine özgüven sahibi biri. birini(opf) bu tanıma koymak ona troll demekten daha ağır bence.

senin dediğini çok iyi anlıyorum.
ama verdiğin örneklerde kaynak belirtmek gerekiyor, kaldı ki bence de kaynak gösterse hoş olur ama benim demek istediğim arkadaşın konuştuğu şeyler genel olarak bilimsel değil tarihsel ve kendisine göre bunlar yazılmış çizilmiş (burada bence de kaynak gerek ama işte..) konu kendisi kanıt gerektirmediğinden innce bir ayrımı var dediğin örneklere kıyasla. yani sen x biliminin çaresine y dersen kıçıyla gülerler ama adam atatürk x yaptı sanıyorsun ama y yaptı derse buna inananlar olmasa bile birileri yazmış olabilir, çok göreceli bir şey hele hele bizim karanlık tarih için çok uygun.
neyse baş ağrısından saçmalamış olabilirim, netice olarak kaynak göstermemeyi bu konuda ben anlayabilirim.

birde ikinci paragrafta dediğinde seçimim "ben konuşuyorum"dur, genelde öyle, arkadaşın yaptığı da o, yine de bu trollük emaresi değildir.

sözlük'te troll denilen ki$iler ucuk kacik, absürd fikirleri ileri süren ve hep ayni tarzda yazan kisiler.
sözlükte "troll bu troll bu eheh" diye dolasan embesiller var, baslik altina troll yazanlari sallamayin.
bana da troll dedi embesilin birisi gelip baslik altimda. hatta 3-4 kisi dedi. 6 tane baslik acmistim, baska herhangi bir entrymi okumamis adam, gelip baslik altina cosuyor, cünkü embesil.

ben bu kaynak gösterme muhabbetini de anlamiyorum acikcasi. yani, burada adamin okudugu onlarca kitaptan derledigi bir fikir var. her söyledigine kaynak göstermek zorunda degil, yani bilinmeyen bir sey iddia etmiyor, yalnizca bilinen seyleri yorumluyor. devrimleri yorumluyor, cumhuriyet'i yorumluyor. atatürk'ün samsun'A cikisini yorumluyor. senin örnek verdigin gibi kesin seyler degil üzerinde konusulanlar. sana göre süt bana göre cikolata kivaminda. yani, sen cikip "atatürk cok büyük adamdi" derken kaynak gösteriyor musun? diyorsun ki devrimler yapti, bizi cok güzellestirdi. o da diyor ki yaptigi devrimler- dikkat edersen ayni devrimler üzerinde konusuluyor- insanlari su su duruma soktu, yaptiklari demokratik degildi. yani hitler'in demokratik olmadigini anlatmak icin herhangi bir kitaptan kaynak göstermeye gerek yok. yaptiklarini degerlendirerek bu sonuca varabilirsin.

aslinda opf'nin savasmaya calistigi da tam olarak senin bu düsüncen. sen diyorsun ki "hücre kanserlesmesinin nedeni bu degil baska bir sey dersem kaynak göstermem gerekir" opf de diyor ki; üzerinde konustugumuz konular bilimsel, deneyle kanitlanabilen konular degil. resmi tarih, resmi ideoloji a diyor, opf ise b diyor. yani sen burada resmi ideolojiyi tek degismez ilahi gercek olarak aliyor ve opf'nin ileri sürdügü savlara yanlis, kanitlanmasi gereken veriler olarak bakiyorsun. opf'nin de bu durumda sana gelip "konustuklarin hakkinda kaynak göster" deme hakki var. yani, tarih, yazanin tarihidir aslinda. bu, genel kabul de görmüs bir sözdür.
zira bana göre osmanli cihad yapip bütün fethettigi yerlerde iyi davranirken sirp arkadasim andreja'ya göre belgrad'in icine sicmis, tas üstünde tas birakmamistir. cünkü benim tarihim böyle yaziyor, onun tarihi öyle yaziyor.
bu noktada opf cikip kaynak olarak kendi yazdigim kitabi gösteriyorum derse hicbir sey söyleyemezsin, cünkü bilimsel bir gercek yok ortada.

@zeykur valekov

doğrusu bazı entrylerinde ironiden trollüğe kaçtığını düşünüyorum. sazan avı için değil daha çok abartarak kendi bakış açını ortaya koymak amacıyla diyeyim. vu düşünce imhodur.

adam bilinmeyen bir şey iddia ediyor, sorun burda. bilinen, öğretilen, öğrenilen şeylerden farklı şeyler söylüyor. üstelik bunları "gözünüzü açın" tarzında ifade ediyor ve evet, bu kaynak gerektirir.

kaldı ki, hafıza güvenilir değil. defalarca okuduğum mafios toplumlar, otokratlarla ilgili kitaplar var. başucu kitaplarım olan bunlardaki yığınla olayı birbirinin içine geçiriyor hafıza. seğmenlerle atçalı kel mehmet'i sadece efelik kavramıyla eş tutuyorum, kitaba döndüğümde yığınla fark var.

tarih kitapları yığınla sav ileri sürer ve çoğu kez karşılaştırmalı bu bilgileri iletir. x vakanüvis'in naklettiğiyle y'ninki tezattır ve bunların olay sıraları içiçe geçebilir. karıştırmak ayıp değil.

resmi tarihi kaynak olarak almıyorum, niye alayım. çerkez ethem olayını, 33 askeri, dersim isyanını farklı kaynaklardan okumayı seviyorum. karşılaştırmalı tarihi ayrı kitaplardan karşılaştırmak oluyor ve zor oluyor ama zevkli.

atatürk çok büyük adamdı demenin altını doldurmadıktan sonra anlamı yok. ha adam gelir cumhuriyet'i, inkilapları ve devletçiliğini gösterir, hatta gider solidarist korporatizm'i beğenir, değişik bir libareldir ama öne sürdüğü savın net sonuçları görünüyordur. devrimler yapıldı, devlet destekli özel sektör kuruldu, devletçilik(çokça devlet kapitalizmi) yaşandı. kuruluşları görüyoruz, bunlar bizim bildiğimiz şeyler.

opf'nin iddiası kayıp bir uygarlıktan bahsetmek gibi. şöyle devlet yapıları vardı, şöyle bürokratik yapısı çöktü, kültürleri şuydu demek gibi. e kanıt?

septik değilim ve özellikle -üzerine alınma- dincilerle konuşurken bir yerden sonra saçma bir şekilde septikliğe bağlamalarına gıcık oluyorum. e kalemi de bilemezsin, hava da belki yalan, belki uykudasın geyiğine girmeyelim. atatürk'ün devrimleri gerçekleştirdiğini biliyor muyum? evet! sonuçları görünür. sol özgürlükçü biri olarak doğru bulmadığım yanları var mı? elbette! ama devrim yapmamıştır, bir gecede okur yazarlığı sıfırladı gibi abuklamalara girmiyorum.

sonra şu itham olayı var. resmi ideolojiyi ilahi gerçek olarak kabullendiğim. bu çıkarımı nasıl yaptın? işte sorun burda. inanma/inanmama ile ilgili bu durum bence. kendini mütedeyyin olarak adlandırabilirsin diye var sayıyorum. mütedeyyin kitlenin genel olayı bu. düşündüğünüz şeyleri gerçek olarak kabulleniyorsunuz. hakkımda sıfıra yakın bilgiyle bu çıkarımı yapıyorsun. kabullenimlerin çoğu inanmayla geliyor, opf de böyle diye düşünüyorum. bir sav öne sürüyor, sadece farklı olması onu gerçek kılıyor. çünkü o söyledi, buna inanarak söyledi. kanıtsız, şartsız şurtsuz gerçektir o zaman.

osmanlı belgrad'ın hakiketen içine sıçmıştır ayrıca. yunanistan, sırbistan, makedon ülkeleri fethedildiğinde heykellerin büyük bölümü istanbul'a taşınmış. osmanlı vakanüvislerinden 18 yyda ege marmara arasında çiftlik kurmuş bir fransız abinin ilettiğiydi bu. jüstinyen heykelleri ve camilerin büyük direkleri. bunları görüyoruz ve varlar. bu bilgi yeterli mi? hayır, değil! o tarihçi abinin adını hatırlayamadım ve sadece heykeller var. yarım yeterlilik diyelim.

şu iyi davranma olayı da ne cidden anlamıyorum. trabzon'u ve istanbul'u fethettiğinde şehrin yerli halkını şehir surları dışında yaşamaya mecbur kılmışsın. bu mu iyi davranmak? yağma kısmını geçtim, adamları sürmüşsün toprağından. yerine benim ataları koymuşsun, güzel türkçe konuşuyoruz, örfümüz adetimiz sağlam diye:P

atatürk demokratik değildi kısmı doğru. döneminde demokrasi yoktu, sonraki adnan menderes'te milli şef'teki gıdım özgürlük de yoktu(demokrasiyi geç bir kalem). istiklal mahkemeleri vol. 2'yi kurdu adam, ortada savaş hali yokken hem de.

yol göstermesi açısından adnan menderes demokratik değildi savım.

tahkikat komisyon'unu kurdu ve sözlükten kopi peyst ile aktardığım yetkilere sahipti bu komisyon.

" komisyon mahkeme ve dava yetkisine sahip olup istediği kişiyi tutuklayabiliyordu.

- komisyon, gazetelere ve matbaalara el koyup, gazeteleri kapatabiliyordu.

- komisyon meclis müzakerelerinin yayımlanmasını yasaklayabiliyordu.

- komisyonun aldığı kararlar kesindi, başka hiçbir mahkeme ve mercinin de itiraz hakkı yoktu."

demek, ki bu adam despottu. savımı ileri sürdüm ve destekledim. sadece bir kitap cümlesiyle değil adamın yaptığı fiili işi gösterek. ha deseydim ki bu adamın basına yansımayan ama var olduğu bilinen gizli planları vardı. onları da bir zahmet kanıtlardım.

becherovka, absinth, çek kristali, ıvır zıvır turistik hediyelikler

karlov most civarında hediyelik eşya dükkanları var. onların içine girdiğinde milyonlarca şey göreceksin zaten.
köprü resimli kupalar var, tişörtler var, buzdolabı için mıknatıslı aletler var filan.

sehrin her yani hediyelikci dukkani zaten. en fix hediyeler: kafka tsortu, absinthe, becherovka, kukla, (para varsa) bohemya kristali

ilginc birsey istenirse: bira sampuani, bira sabunu, sarap sabunu (tesco'da satiliyor)
futbol seviyorlarsa: bohemians, sparta prag tsortu

oteli deneseniz

oha

moralinizi bozmak gibi olmasın ama samsunda biraz zor o istediğiniz..

gelmez. maalesef.

gelir mi gelmez mi bilemiyorum ama gelse de sana bi faydası olacagını (iliskinizin devam edecegini) sanmıyorum

5 kere terkmiş baska bırıne yaklas sen bence zaten üniv. hayatına giriyorsun,arayıpta kızı kendini üzme bence...

Deli misin? arana sakın. salla gitsin.

baskasını bul abi vaktin mı bol sadist mısn nesin.

gelmez büyük ihtimalle ama benim anlamadığım şey seni bu kadar çok terk eden birine göre hayatını şekillendirmeye çalışman.üniversite seçimi önemli bir karardır az çok gelecekte ne olacağına karar vereceğin bir yerdir. hadi sen kendini düşünmüyorsun bari ondan isteme sana göre üniversite seçmesini. yaptığın bencillikten başka birşey değil bence.

yepyeni vakıf üni, yepyeni insanlar.. arama, ara diyene de aldanma. ararsa da sallama. nefis fırsatlar çıkacaktır, karşına. falım manisi gibi oldu ama kendine hakim ol derim.

Ya benim için hiçbirşey yapmıyor zaten o yine istediği yere gidiyor zaten benimde istediğim yerde istanbuldu isteklerimiz paraleldi kimse birbirine bağlı bir seçim yapmadı yani.

universitede yeni, taze bir baslangic yap, ayagina kafana dolama bu kizi. bize arama demeyin diyorsun, iyi de diycek baska bir sey yok ki. hayat 17'sinde zor olmali.

not: bir sure gelmez, okula baslayip, gonlune gore birini bulamazsa gelir ama.

Lütfen bunu gören herkes cevap versin 11 kilo verdim lan bu dertten.

buna çok yakın bişey yaşadım yıllar evvel.

kız gelmez, gelse de hayır gelmez.

:) sevgilinle aynı üniversiteye gidersen BOK yemiş gibi pişman olursun. her boka karışır. hayattan bezersin

aramadan haber vermenin yolu yok mu?

ortak arkadaş olur facebook olur,msn de kişisel iletine yaz bişey yap anlasın madem..hem direk sölemeyince daha darbeli olur(gerçi darbesi mi kalmış artık nese)

ama arama yapma.

not: kilonun hiç bir faydası yok zaten sana=)

herkes cevap versin diyorsun da vereceğimiz cevabı da sen seçiyorsun gibi? arama. o ararsa da ilgilenme. okul tercihini bir başkasını düşünerek değil tamamen kendine odaklanarak yap.

gelip gelmeyeceğini bilemem ama senin iyiliğin için gelmemeli. bu takıntı hiç iyi değil.

gelir.
desem mutlu olacaksın ama gelmez. gelmemeli. sen de aramamalısın. hayattaki vereceğin belki de ilk önemli kararda birbirinizi yönlendirmeyin. ikiniz de ileride büyük ihtimalle çok pişman olursunuz. yapmayın etmeyin, çocuk oyuncağı değil bu. hem gönül hem de yerleştirilme işiniz.

ararsan gelir ama ARAMA, yaz vakıf üniversitesini git istanbula, istanbul küçük nasıl olsa karşılaşırsınız. sonrasına da o zaman kendin karar verirsin

ara, muhtemelen gelir. fakat aramadan önce ne istediğine karar ver. anlattığın kadarından belli zaten bu ilişkinin yürümeyeceği. zira buna benzer bir ilişki yaşadım, aynı şehirde de buluştuk, sonu hüsran. seni epey yıpratır. bana kalırsa git istanbul'a, yeni ufuklara yelken aç. hiç kendini heba etme sonu olmayan bir ilişki için.

kilon ideal kiloya ulaştıysa ara. daha ulaşmadıysa az daha ver öyle ara.

Msn ve facebookda engelledi beni.

gelir sonra yine terkeder. sonra yine gelir, yine terkeder. istediğin bu mu gerçekten?

istanbul yaz nevizadeye ak.ne hatunlar gelip geçecek bi taneye takılmamanı tavsiye ederim.

enayi demicem de deli misin yahu? bu kadar laçka olmaz bi ilişki, 18inde bile olsan. sil msnden facebooktan falan. hangi üniversiteye istiyorsan oraya git.

gelir mi? soruna cevap olarak da zaten gelmesin diyorum. hele aynı üniversitede falan ooff ömrünü yer bu kız senin. tabi başka birini bulup sana tekmeyi basmazsa. ağlak ağlak geçmez üniversite, keyfini çıkaracak şekilde yaşa.

kiz gelmez.

ama sen illa istanbul'a gelmek istiyorsan bana mesaj at arada gelir döverim seni. psikopatlik olsa gerek.

ara kesinlikle istanbulda okuyabileceğini söyle. eğer sana bu sayede yaklaşabileceğini düşünüyorsan elinden geleni ardına koyma. onu tekrar kendine ısındırt ve sonunda yaptığı şeyi yani sen istanbul da kalamayacağını söylediğinde terkettiğini ama asıl şimdi bu sebeplerden onu terkettiğğini söyle. ölsende kararından vazgeçme. her zoru gördüğünde seni terkeden birisine yapabileceğin en güzel şey budur. ayrıca doğru cevaplara da tik koy.

uzmanlar sizin için düşündü ve karar verdi: arama!

gönlün neyi nasıl isterse onu yap.bu şekilde tecrübelerinle ilerdeki ilişkilerine yön verebilme yetisini kazanırsın.

seni defalarca terkeden birinden ilerisi için nasıl bir umut beslemektesin çok merak ettim arkadaşım. tut ki geldi, sonra bir daha gitti, sonra bir daha aradın ve yine geldi. bu kişiyle ciddi bir ilişki düşünecek olursan-ki orası muhakkak- ilerde evlenince gitmeyeceğinden nasıl emin olabilirsin? hadi çocuk da oldu diyelim, nasıl güven içinde bir hayat sürebileceksin? bak sana arama demiyorum ama; aradıktan sonrasını da hesap et biraz. mazoşizme kayan bir aşk hayatın var bana göre...

yahu hayatının en güzel yıllarını yaşamaya başlayacaksın yakında aman ha böylesine bir kız için ziyan etme üniversite yıllarını, biliyorum şimdi çok basit ve anlamsız gelecek ama emin l daha ne aşklar yaşayacaksın. aman ha böyle 5 kez habersizce seni terk eden bir kız için olası en güzel yıllarını bok edeyim deme, yazık olur...

yahu msn ve facebook'ta bile engellemiş diyorsun. daha da bu kızdan bir hayır beklemen mantıklı mı sence? zorla güzellik olur mu? boşver işte. bak ne güzel yeni bir okula başlıyorsun. yeni insanlar, yeni fırsatlar.
panik olma. başka birini bulursun yakında. bol şanslar.

gelir. ama biraz daha kanını emmeye gelir. gelmesin daha iyi. gönül ferman dinlemiyor herhalde ama ne yap et dinlet yazık yahu gençliğine.

gelmez. hem zaten üniversite demek yeni insanlar yeni fırsatlar demek. mühendislik okumayacaksan yeni kızlar demek hatta

gelir gelmez bırak onu bi kenara. onun yerine 17-18 yaşında bu kadar saf olmak sağlıklı mı onu düşün bence.

(abla nasihati; kızın yerinde olsam diil istanbula cennete gitsen gelmezdim zaten. sıkı dur biraz, piç severiz o yaşlarda, unutma bunu)

Ah lise a$kları ah !! Yaz a$kalarına ne kadar benziyorlar değil mi?

kusura bakma ama şu duyuruda da ne enayi aşıklar var lan. aşın oğlum bunları artık. kız vermiş işte sana yolunu, sen de ufak ufak yollan. dönüp bakma arkana. yani anlayamıyorum açıkçası o kız nasıl terkedebiliyor seni 5 kere_? gurur yok mu oğlum sende_? biliyorum ağır laflar bunlar ama akıllan biraz. zaten ayrı şehir ilişkisi zor iş. neyse cık kızılaya git ssk'ya dağıt biraz kafanı. arasan şu an geri gelmez. biraz yaşar hayatını 2-4 sene arası bir sürede döner sana. siktir et bırak bu saf aşık işlerini. az kendini düşün, gururlu ol.

ne yalvarıyon yav? bak evladım şimdi sen maksimum 18 yaşında falansın ya... abi niye bu derece kafayı taktın bu kıza 5 den sonrasını saymadım ne demek. bi yazdıklarını oku bi oku senin bu kızı tanımadan önceki haline şu yazıyı okutsaydık kendin bile sopayla döverdin sanırım kendini. hayır hani baban istanbul falan diyince az sevinmişsin ya.. abi bu kızla tekrar orda görüşsen nolur görüşmesen nolur? kızlar böyle ezik ezik şeyleri sevmezki? sana neden böyle davranıyor neden bunlara maruz kalıyorsun düşün bi düşün? cok sevdiğinden mi? valla sanmıyorum. kendin demişsin msn den facebookdan sildi engelledi diye. daha ne üstüne gidiyorsun dünyada kız mı yok?? yav bak şu hayatta karşılıklı sevilmek gibi güzel birleş yok ko g.tüne bu tarz takıntılı şeylerin, sizi sevmeyen hatunların. üniversiteni de adam gibi seç ilerde ağlarsın ha zira bikaç aya bu kız hikaye olacak üzülmeyeceksin bile belki ve o zaman işte tek başına kalacaksın o üniversitede. şimdi sececeğin bölüm hayatını belirleyecek ayağını denk al nereyi SEN istiyorsan orayı yaz. aklını başına topla kendine gel!

istanbulda hayatini yasa kafayi mi yedin.

gelse bile ki bence gelmez, üniversite bu bir ton yeni insanla tanışacaksınız ilk kendisine birini bulduğunda seni terk eder!
üzgünüm ama böyle...

manyak mısın lan istanbulda hayatını yaşa.

hepsini boşver,izmir'e gel..

kesin gelir sonra kesin gider

valla ben olsam ilk başta yaklaşır, tekrardan ilişkiye başlar ve sonra terkederdim. o kıza yapılacak en güzel olay budur. hatta bu konudaki obsesifliğimi kullanıp kızın gittiği okuldan bi kızla çıkarak ara sıra kampüsüne gider gözünün önünde takılarak beni defalarca terketmesinin acısını çıkarırdım. daha yapılacak bir sürü şey var da, neyse susayım ben.

aramaya kararlısın madem ara o zaman. ya kötü davranacak, ya telefona bile cevap vermeyecek ya da gelecek ama kısa süre içinde yine terk edileceksin. bu gerçeği daha kolay kabullenmeni sağlayacaksa ara.

yalnız babanın seni özel üniversiteye göndermesi konusunda biraz daha düşün. ankara biraz boğucu olabilir ama izmir çok güzel ve rahat bir şehir mesela. ille de istanbulda okumak için ailene o kadar yük olmana gerek var mı? üstelik de bunun seninle olmak istemeyen bir kız dışında geçerli bir sebebi yokken. istanbulun daha masraflı ve pahalı bir şehir olduğunu, babanın okul taksitleri dışında da bir sürü para harcamak zorunda kalacağını düşün. üstelik oldu da okulu uzattın, sınıfta kaldın kendini çok kötü hissedeceksin.

bence vakıf üniversitesine gitme kısaca.

anlaşılan dengesiz birinden bahsediyoruz. gelip gelmeyeceğini belli olmaz bence; ama gelse bile 3 vakte yine gider. sonra yine aynı şeyler.

Bunların hepsi kırıcı ama realist cevaplar,cevapların hiçbirini yanlışlayamayacağım veya doğrulayamayacağım için hepinize tik attım atamadıklarım varsa kusura bakmayın yeni cevaplarda bekliyorum ve hepinizin durumumu az çok anladığınızı tahmin ediyorum herşey için sağolun duyuru tayfası.

sonuç ne şimdi ben merak ettim????

2 yil önce giren bir arkadasim var ve "ögrenci kimligi" dedi. sinav kagidina ögrenci numarasi filan da yaziliyormus zaten

ben yüksek lisans için sınava girmiştim. sınava girmeden verilen kağıtla gittim. baktılar mı hatırlamıyorum, ehliyeti de masaya koymuştum sınavda birileri geldi ama baktılar mı hatırlamıyorum.

siz de nüfus cüzdanı veya ehliyet, yanında da varsa öğrenci kimliği ile girin. olmadı marmaranın öğrenci işlerini bilmiyorum ama öğrenci belgesi alın. bizim ünide hemen veriliyodu.

zeykur, mesele şurda sınava girdiğin zaman öğrenci kimliği çıkmış oluyor mu emin değilim, ben de marmara da öğrenciyim bizim zamanımızda nasıldı bilemedim, en iyisi sanırım öğrenci işlerine sormak yine

tabi tabi cikmaz olur mu. kayda gittiginde veriyorlar ögrenci kimligini zaten. sinav da kayitlardan sonra olduguna göre kimligin elinde oluyor

yanılıyorsun verdikleri şey öğrenci kimliği değil geçici öğrenci kimliği bir buçuk iki ay kadar en az öğrenci kimliğin çıkmıyor benimki taaa bahar yarıyılında çıkmıştı

satis vergisinden muaf urunlerin oldugu gunler oluyor.

abd'den alinan mallarda tax free uygulanmiyor. yani magazadan form doldurup havaalaninda bunu geri alamiyorsunuz.
avrupa icin gecerli tax free shopping

and'de kdv yok, sales tax var. onun icin de vergi iadesi olmuyor. ben oyle biliyorum yahut. ama colombus day falan yakalarsan vergisiz satis olyor.

doğal olarak
(bkz: otostopçunun galaksi rehberi)
(bkz: dan brown)

(bkz: ince memed)

örneğe uymadı ama seri olması açısından değerlendirilebilir.

spinoza-ethica

şu sıcak yaz günlerinde mayışmayı engelleyecek bi başyapıt çok ciddiyim

ursula le guin, tüm kitapları :)

ince memedi okumştum otostopçunnu galaksi rehberine yarın başlıyorum:) illa seri olsun demedim "bi kitap ismi veya serisi" dedim:)

teşekkürler öneriler için:)

alacakaranlık serisi olabilir.. vampirler falan..

@zombikanı ethicayı da alıcam yarın bakalım:)
@kediebesi en sevdiğin bir ve ya 2 kitabını söylersen sevinirim:)
@pongiyen alacakaranlık ı pek sevmedim ya ben ama yine de teşekkürler öneri için:)

Adam farwer olasılıksız

1984 ve hemen arkasına hayvan çiftliği muhteşem olur..

son tapınak şövalyesi.

ihsan oktay anar. *

ben bir de yaşar ne yaşamaz'ı okudum çok keyif aldım. her gece merakla açtım kitabı. bu tür komik kitaplar da yazın iyi gider. zoşçenko var mesela bulabilirseniz bir kitabını.

panait istrati okuyun nolur, yalvariyorum, ehhe.
yani bir arkadas, bir sokak kizi, bunlar okunmasi gereken kitaplar.
niye kimse panait istrati okumuyor yeaa :(

amin maalouf un kitaplarini tavsiye ederim.

yerdeniz büyücüsü ile başlayabilirsiniz.

Buket Uzuner-Kumral Ada Mavi Tuna (Duygusal)
Adam Fawer-Olasılıksız
Jean Christophe Grange-Kurtlar İmparatorluğu

(bkz: erguvaniler)

Dan Brown'un kitapları oldukça sürükleyiciydi ama ben en çok Adam Fawer'ın Olasılıksız kitabını beğendim bir de jean cristoph grange 'in kitapları var fakat birini okuduktan sonra diğerlerinde katili tahmin edebiliyorsunuz...genelde polisiye türü verdim ama benim önerebilceklerim bunlar

ihsan oktay anar'ın tüm kitapları.

bitmeyen kavga-steinbeck
ademden önce-jack london
demir ökçe-jack london

Öncelikle Charles Bukowski tüm kitapları :)
Kumral Ada Mavi Tuna+1
Ayn Rand Hayatın Kaynağı
Uçurtma Avcısı
İtalyanca aşk başkadır

İhsan Okay Anar, büyücü (bkz: john fowles)

margaret weis'in dragonvarld üçlemesi olabilir mesela

Aydın Boysan - Şerefe :D

bunu yazdiktan sonra sözlükte birisi yazmis buna cevabi; (bkz: #16522159)
varmis demek ki

whatsafterthecredits.com
moviestinger.com

x-men'de de vardi can alici bir goruntu.

hmm... valla 10 saniyeden sonra da devam ediyor ama zack snyder'ın yeniden çevirdiği dawn of the dead'de yazılar geçerken gelen görüntüler sağlam bir "hasssktiiir" çektirmişti bana.

akıllıca bir jenerik intikamı

(bkz: last chance harvey)

-nikotina diye bir meksika filmi vardı onda vardı böle dişe

3 yıl ikamet etmiş olmak gerekiyor yutdışında diye biliyorum bedelliden faydalanabilmek için..

onlar bedelli askerlik degil yalniz, dövizli askerlik.

(bkz: dövizli askerlik)

3 yıl ikamet değil, çalışmış olman gerekiyor yararlanmak içün.

sagolun arkadaslar fiyat 5112 euroymuş bu arada.

3 yıl çalışmış olmak ve her yıl için en az 6 ay+1 gün yurtdışında ikamet etmiş olmak gerekiyor. Benim kuzenim yararlandı bu yasadan. Birliğindeki biri 3. yılında 5 ay 28 gün yurtdışında ikamet etmiş olduğu için alıp er yapmışlar 15 ay.

(bkz: yaran entry'ler)
beni yaran pek cikmiyor buradan ama birileri yarildigina gore, sizi de yarabilir.

keşke şu koptuunuz entry nin no sunu da yazsaydnz bi de kopsaydık.

(bkz: #176334)

@blackdog: bu da bana hiç komik gelmedi mesela. neden böyle oluyür?

@ rentts
aklima gelmedi kusura bakma...
#16494558

@cro magnon: e tabi herkesin kendine göre bir espri anlayışı var. ben manasız, gereksiz, absürd şeylere çok gülüyorum misal. direk okuyanı güldürmek maksadıyla yazılmış bir şeye gülemiyorum.

(bkz: acik kalan televizyonun uykuda bilincaltina etkisi/@depeyi)

@cro magnon, katılıyorum şahsen bana da komik gelmedi. "yarma, yarılma" mevhumları gayet göreceli oluyür, o nedenle sanırım.

hayvan ara > yazar ara > güzel entryleri > random olsun > cyrano ve depeyi. aralara kris ve eyco da serpiştirirsiniz.

depeyi - ciandio - days - gerrain - diagnost - mervan - gofret beyin ve plase olarak rocko'nun başlıkları diyorum.

nuage'nin o counter entrysi efsane olacak bana göre :) ben 45 dakika güldüm ona.

gercekten yha gozlerimden yas geldi nuage nin entrysinde :)

herhalde counter strike oyunundan anlamadığım için bana da o komik gelmedi. gene de şukela verdim şimdi o kadar insanı yardırmış, hayır işlemiş adam.

(bkz: 2004 yılının en beğenilen entryleri)

başta yazan yılı değiştirip oku derim :)
birde "geçen haftanın en beğenilen entryleri" var tabi, onuda haftalık hiç birşey okumasam bile sözlükte onlara bakar yarıldığım çıkar benim 1-2 tane.

bu entry yazılırken öyle aşırı komik olsun süper olsun amacıyla yazılmamış olabilir ama ben olay budur diyorum:

(bkz: #16622783)

alayını sipariş ettim. 10 kitap kargosu kaç olur acaba kitaplarda ilgimi çekti.

ben 6 tane almi$tim, 5,5 lira mi ne vermi$tim. en fazla o civarlarda tutar yine

Siteye bişey mi olmuş. Açmıyor.:( yani kitap seçme gibi bir şey çıkmıyor yayınlar başlığında.

siteyi yenilemi$ler.
old.boell-tr.org
bu adres hala aktif sanirsam

gönderebiliyor olmanız lazım. her ihtimale karşı ilgili alışveriş sitelerine mail atıp sormakta fayda var.

gönderirsiniz ama kargo masrafi da size ait olur. amerika'dan aldiysaniiz 30 dolar filandir sanirim kargo ücreti. geri gönderme arti onlarin bir daha size geri göndermesi 30 dolar, 60 dolar kargo ücreti de fazladan ödersiniz.
15 gün icerisinde yasal hakkiniz var oralarda geri göndermek icin.

eastbay--zappos--footlocker...bunlardan alışveriş yapmışlığın varsa batuhanboz at hotmail car curt buraya dönersen...fakiri fukarayı büyük sevindirmiş olursun..

ahırda silahları kuşan. bir hafif ve bir de ağır silah edin. mermiler full olsun. druganov ve türevi sniper silahların varsa at onları kullanma. süre çok az olduğu için bölüm zor. uçakları yardıma çağırdıktan hemen sonra bölgeye hızlıca akmazsan kaybediyorsun.

şöyle yap: ahırdan çıkar çıkmaz sol taraftan ilerle. bir kulübe ve patlamış bir tank olacak. bölgeye doğru ilerlerken uçakları yardıma çağır. uçaklar ortamı dağıtır dağıtmaz karşıdan ve sol taraftan saldırı olacaktır. uçağın bomba attığı yerlere de tabii yakın olman lazım. uçaklar bombalarını bıraktıktan hemen sonra sol tarafa ve karşıya el bombası at, sağ tarafı tara ve ilerle. 2 saniye bekle ve ateş ederek tankın yanındaki kulübeden sola inmeye devam et. sol tarafın az ilerisine bir uçak daha yolla, aynı anda bölgeyi silahla tara ve sağ tarafına mutlaka dikkat et.

solda birkaç tane daha milis olacaktır. onları indir ve bir uçak da aşağısına yolla çünkü rpg'lerle geliyorlar aynı anda. yani hemen aşağıdan milisler gelmeye devam ediyor olacaktır. dikkatle ve hızla, çöke kalka (zeybek modunda) saldır, karşıya geç çalıların arasından ve üst tarafa bir uçak daha yolla.

bölümü ayrıntılı olarak hatırlayamıyorum ama, gözüpek'in de dediği gibi bombardıman seçeneğini kullandıktan sonra oluşan boşluktan yararlan. ahırdan çıkışta hem sağda hem de solda küçük su kanalı gibi yerler olması lazım, siper açısından güzel ve geçmede yararlı yerler oralar :)

evet evet o su kanallarindan karsidaki evlere kadar gitmede sorun yok, down the hill dedigi andan sonra sorun basliyor. ates cemberi resmen :)
15 dakika sonra gözüpek'in talimatlarini uyguluyorum, sonuclari burada paylasirim :)

yardımcı olması açısından bir de şöyle bir şey var eheh;
www.youtube.com

link'teki videoda olduğu gibi bu bölümü geçmeye çalışırsan işin zor...
en iyisi tarla'dan depara kalk yolun olduğu yere doğru.yol'un orda el bombası ses bombası ne bulursun sol alt'taki evin oraya at..sonrada aşşağıda sizi almaya gelen uçağın oraya doğru koş...seni yolda bekleyen şerefsizlere aldırma ortalığı tara bombala ama en önemlisi seni vursalar bile koşmayı unutma...

edit=en güzel yanı uçağa bindikten sonra aşşağıdakilere bütün silahındaki şarjörü boşaltırarak hepiniz ..mına koyum lannn diye zafer nidalarıyla bağırmak:)

gözüpek ve video taktiklerini uygulayarak burayi gectim, gecis o gecis bir daha takilmadan oyun bitti. hey gidi koca price

reklamcılıkta yaratıcı ekip/departman =)
departmanlarını bilemicem ama mimarlarlık, grafik tasarımı vs.

pazarlama derim ben direk

kafadan mühendisler olmali bence. sonucta bunca $eyi tasarlayan adamlar bunlar. hayalgücü olmazsa bulu$ olmaz, yenilik olmaz. oyumu miyendis beyden yana kullaniyorum.

reklamcilik birinci siradadir sanirim populerligi de dusunursek..
onun disinda, mimar, dekorator, modaci, fotografci, video oyun tasarimcisi, web tasarimcisi, ressam, heykeltras, yazar falan geliyor aklima...

televizyon muhabirlerinin de yaratıcı olmaları beklenir. sıradan bir haberi öyle bir işlemelisin ki seyirciler vay anasını demeli. montajı nasıl ilginç hale getireceğini bilmelisin. bir haberde ne tür müzik kullanabileceğini kestirebilmelisin. bütün kanallarda giren rutin bir haberi öyle yazmalısın ki seyirciler farklı bir haber izliyormuş gibi olsun.

reklamcılık/yazarlık-çizerlik/mimarlık/aşçılık(böyle otellerde büyük mekanlarda falan)

www.dogrutercih.com

tercihrobotu.kursunkalem.com

dersanelerin rehberlik öğretmenleri yardımcı olur giderseniz,öğrenci seçmiyorlar genelde.daha sağlıklı bilgi için şansınızı deneyin bence.

bu puanla bilgi üniversitesi'nde burslu bir bölüm seçiip bir sene okuduktan sonra başka bir bölüme bile geçebilirsin

bölümü falan siktiret. soru çözerken düşünmeye vaktin olmadıysa sorman gereken şu "ben ne iş yapmak istiyorum arkadaş?" şimdi.
olabildiğince buna konsantre ol, bölüm faktörünü takmadan bunu araştır cevabını (cevaplarını) bul. sonra illa bir bölüm bulunur o puanla yapacak.

abi yeni bir akim baslatabileceginin farkinda misin? bugune kadar hep abd'den iphone getirme duyuralarina alismistik, ve dahi bundan bezmistik. ama sen cok farklisin hedeflerin buyuk. sapka cikarttim.
soruna gelince hic bir teknik, burokratik bilgim olmamakla beraber bu isin astarinin yuzunden pahaliya patlayacagina dair kuvvetli bir his var icimde. gel sen vazgec bu sevdadan, iphone getir.

taşıma bedeli astronomik olacaktır.

kaldı ki tasıma bedeli yanında o arabayı ülkeye soktugunuzda sizden vergisi zaten alınacak.

bedelsiz getirmek için yurtdışında uzun bir süre ikamet etmiş olman gerekiyor.
bununla ilgili detaylar.. (www.gumruk.gov.tr


yok bu kriterlere uymuyorsan...
gelecek araç 3yaşından küçük iken senin üzerine geçmiş olmalı.ust sinir yok. 2000cc ye kadar %160 2000cc üstü %210 maliyeti var bu işin.

bunlarin disinda bir yerden alinti. direk cevap aslinda..

"Merhabalar arkadaşım.Amerikadan araç getirmek biraz zor bir meseledir.Ama imkansız değildir.Bahsettiğin gibi 25 yaş altı 2. el otolar getirilebilir şahıs adına.Ticari amaç güdüyosan zaten bir distrübütör olarak getirebilirsin.Bunun için bir Amerikan oto firmasının distrübütörlüğünü lman gerekir.Neyse konuyu dağıtmadan mevzuya gelelim.5000 dolarlık bir Camaro getirmek istemişssin.Bunun sana maliyeti kargo dahil.20000 dolar civarında olur.O yüzden pek mantıklı değil.Ama değer olarak yani burada satmayı düşündüğünde iyi bir paraya satabileceğin bir araç getirmek istersen oldukça karlı olacaktır.Örneğin Bir Mustang.Kargo ücreti her araç için hemen hemen aynıdır 4000 dolar.Getirebilmek için gerekenleri sıralayım.İlk olarak parayı bir banka aracılığıyla transfer etmen gerekir aksi taktirde elden ödem şeklinde yaparsan.Türk hükümeti 1000 dolar gibi saçma bir ceza keser.Sonra aldığın kişiden proforma fatura diye bir fatura alman gerekir.Bu fatura aracılığıyla işlemleri başlatabileceksin.Aslında arabayı almak çok kolaydır.sadece ödemeyi yapıp bir belge imzalarsın araba senin olur.Türkiyedeki gibi notermiş trafikmiş muayeneymiş vizeymiş uğraşmazsın.Her neyse.Proforma faturayı aldıktan sonra kargo şirketine aracı verirsin.Araç yola çıkar.Ama bundan önce işlemleri en az 20 gün önce başlatman gerekir türkiyede.Çünkü aracın buraya gelmesi 1 ay sürer.Ve işlemleri tamamlaman yaklaşlık 50 gün sürer.O yüzden arabayı alır almaz işlemleri Türkiyede başlatacaksın ve aracı 20 gün sonra kargoya vereceksin.Diyelimki 16 bin dolara bir 66 Mustang aldın.4000 dolar kargo ödersin.Artı olarak aracın kargo ücreti dahil fiyatından yani 20000 dolar üzerinden %84 bir gümrük vergisi ödersin.Daha sonra ödediğin vergi toplamlı ücret üzerinden %20 bir vergi daha öderisn.Bu vergi de aracı türkiyeye kaydederken.Sonra bir gümrük müşaviryle anlaşırsın o da işlemleri senin için burada halleder.Maliyeti 3000 dolardır hemen hemen.Sonra muayene yaptırırsın vize alırsın üzerine alırsın derken 700 doların daha gider.Toplamda sana kargo dahil 20000 dolara malolan araç,vergiler ve prosedür dahil.45-50 bin dolar arasında bir fiyata mal olur.Daha sonra bu aracı 60-70 bin dolara rahatlıkla okutursun.yaklaşık 15-20 bin dolar kar edersin.Ama getireceğin araç gerçek ve sevilen bir klasik olmalı.Bunun içinde türkiye şartlarını iyi araştırman gerekir.Ununtmadan araç işlemler hallolmuş bir şekilde ülkeye girmelidir aksi taktirde gümrükde beklediği gün başına ücret ödersin ki o da başa beladır.Aklına takılan her hangi bir şey olursa bu işi benden daha iyi bilen ve şu anda getirdiği 66 Mustang kobra gümrükte olan bir arkadaşa seni yönlendirebilirim.Hoşçakal.."

bence kargoyu ucuza kapatman için, doğu asyadan gelmen mantıklı olur gibi. dünya turu da atarsın. olaki gelirsen o şekilde tc ye yaz bi duyuru daha.

yukseltemezsin. bir kere nick'teki bosluktan kaybediyorsun benim gibi.

daha yüksek olup olmaması iyi bir şey mi, onu bilmiyoruz=) onu öğrendikten sonra yapın bence.

sözlükteki karma hakkında daha çok şey biliyoruz resmnen. dharma dediğin gizli olur zaten, peh..

boşluktan dharma'mı kaybedilir, nasıl bir algoritma bu? eheh

nickteki boşlukla ne ilgisi var bu işin? ben bu dharma'yı anlamadım yahu. düşüğü mü makbul yükseği mi?

yükseği makbulse topumu verin gidiyorum.

he ben de anlamadım o boşluk niye ama dharma puanım süper, odtü ya da boğziçi diyorum.

edit: ohho bi yattık kalktık dünyanın puanı gitmiş.

nick'te bosluk varsa dusuyor biraz ahah compumaster'in fikriydi ben de ekledim.

oha ilk defa duydum bu olayı. nickin yanındaki şeye tıklayınca çıkıyormuş yuh bana.

benimki 900küsür ne ola ki?

dharma 1200 üzerine çıktığı vakit ekşi duyuru'da moderatörlük veriyorlar ve yazarların profilini inceleme şansınız oluyor. kız mı değil mi bakabiliyorsunuz.

cevap sayısı 76 olan ve cevaplarının yalnızca yüzde 34'ü tiklenmiş olan üyenin dharma'sı 1011 iken benim 455 cevap ve yüzde 51 tik oranıyla 62 dharma'm var. ekşi yazarı da değil bu arkada.

bence kafa bulunuyoruz. bulunuluyoruz. yiyorlar bizi. 1011 nerde 62 nerde lan?! onun da nickinde boşluk var?

rasgele 50 başlık.

hahah, bu kadar kolay ve bu kadar basit miydi? halbuki ne hayaller kurmuştum ben o butonla ilgili. asdasdads.

(bkz: eksi sozluk hayvan ara sazanlari kulubu)
edit: kendine de tick atma arkadasim. dharma'ya saygi. namaste.

ayrıca dikkat edin, o harfler sürekli değişiyor. sabit harfler olmadığı için başlığı da yok sözlükte..

onu yemedim yalnız, onu çözdüm. ayrıca assert h'nin yazdığı, soruma cevap olmadığı için tik koymuyor ve dharma'sını düşürüyorum, asdadsads.

edit: tikimde değil hala seviyorum, tikimde değil unutamıyorum. düştü dharmam yükseltmek istiyorum, nolursa olsun aaah sevgilim kalacaksın

edit: ayrıca, kendi koydugum tiki kaldıran yönetime de sansürcülüklerinden dolayı tepki gösteriyor, tüm tepkili duyuru kullanıcılarını bugün saat 14.00 te galatasaray lisesi önünde protestoya bekliyorum.

Oyun oynamak ve kitap okumak bana çözüm olmuştu. Öyle hızlı bir yöntem bulamamıştım ben.

film izlemek de tabi. oyun derken daha spesifik olarak adventure tarzında oyunlar da denebilir. diyaloglar filan geçer de bakarsın bu ne demekmiş filan diye. ama en etkilisi müzik dinliyip de sözlerine filan bakmaktır bence.

Yabancı dil sınıfında okuyan biri olarak;

genelde kelimeleri tahtadaki yerlerine göre hatırlıyorum.

"sue" kelimesi tahtanın sol üstündeydi" gibi

Resimleme yöntemi olarak geçyor sanırım ama kelimeleri yazdığınız kağıdı iyice taratırsanız beyninize 3-5 sn içinde hatırlarsınız.

anlamlarını bulmakta sıkıntı yaşamıyorsanız, bolca şarkı dinleyiniz ama sözleri anlaşılan=) rap filan değil.

anlamlarıyla birlikte ezberlemek filan için kelimeyi 5-10 kere yazmak bence süper bir yol. onu okumanıza gerek bile kalmaz..

bir de mega hafıza'nın teknikleri vardı. internette dolaşıyor setler onları da kullanabilirsiniz..

bir kelimeyi ezberlemeye çalışırken, o kelimeyi aklımdan o an geçirdiğim bir şey ile ilişkilendiriyorum. çok alakasız bir şey de olabilir fakat daha sonra hatırlarken çok işe yarıyor.

hangi yöntemleri kullanıyorsun dersen, ondan da kısaca bahsedeyim;
okunuşunun türçedeki karşılığı olsun, yazılışı olsun ya da direkt türkçe anlamı olsun aklıma gelen ilk şeyle ilişki kurduktan sonra gerçekten de hatırlaması kolay oluyor.

mesela atıyorum, ingilizce "car" kelimesinin anlamını ezberlemek istiyorsun diyelim. car, türkçe olarak kar diye okunur. anlamı araba. hmm... arabamın üstüne kar yağdığını düşünüyorum. buradaki kar kelimesinden de araba olduğunu anlıyorum ve ne zaman bir arabanın üstünde kar görsem, bu olayı hatırlıyorum. göz yaşlarıma hakim olamıyorum. :(

bu şekilde... ama tabii kelimeyi ezberlemek istiyorsan, o anda düşünüp bi kerede karar vermen gerekiyor. mesela sözlükten bi kelimeye baktın diyelim. anlamını hiç düşünmeden okuyorsun. oturup o kelimeyi ezberlemeye de üşeniyorsun diyelim... halbuki 10-15 saniyeni bu işlem için ayırsan hem daha fazla kelime öğrenmiş olursun, hem de aynı kelimenin anlamına daha sonradan defalarca bakma zahmetinden kurtulup, zaman kazanmış olursun ;)

Benim Almanca ögrenirken izledigim yollardan birincisi kartlara yazmakti, otobüste gidip gelirken bile yüzlerce kelime ezberleniyordu o $ekilde.

Ama madem onu istemiyorsunuz, ikinci bir yol olarak da bir ajandaya kelimeleri ve anlamlarini yazip calisiyordum. Alacaginiz ajanda sözlük gibi sag tarafinda alfabenin tüm harflerini iceren ajandalardan olsun. Akliniza gelen, ögrenmeniz gereken, kitapta gördügünüz kelimeleri oraya yazin. Yani kendiniz sözlük yazmis olacaksiniz, piyasadaki sözlüklerden farki kullanacaginiz ve ögreneceginiz kelimeleri barindirmasi olacak. Bu ajandayi da gittiginiz yerlerde yaninizda tasiyin, kitap gibi acip okuyun, tekrar edin, yerlesecektir.
A harfi cabuk dolacak, bunun icin ya yeni bir ajanda alin, ya da j gibi az kullanacaginiz fakat ayni sayida sayfa ayrilmis yerlere de a harfiyle baslayanlari yazin :)

Ve elbette ki kelimenin kafada yer etmesi icin cümlenin icinde görmeniz gerekiyor. Bunun icin de eger dile yeni basladiysaniz cocuk kitaplari, hikaye kitaplari, yani ilk seviye kitaplari alip okuyun, dilde ileriyseniz gazete, internet sayfasi filan okuyun.

kuzenim cebinde su ufak sozluklerden tasiyordu. ara sira acip acip bakiyordu, cinsini, anlamini bi kagida yazip sonra oradan ezberliyordu.

bir de su megahafiza yontemi de cok yardimci oluyor. bak hala hatirliyorum; posterity, chasm, sue, revenue, dungeon falan filan.

kelimeyi akılda tutmanın ennnn güzel yolu bence o kelimeyi kullanmaktır sürekli..

kullanılmayan kelime unutulup gidiyor..

bi de şu melik duyar isimli nev'i şahsına münhasır kişilik sayesinde çocukluğum yandı..
hala unutamıyorum o posterdeki punkçı gence bakıp da surat ekşiten o yaşlı amcayı (bkz: posterity)

bu mega hafıza yöntemi ile kaç tane kelime ezberleyebilirsin ki.. hadi böyle "bi karikatur ile kelime ilişkilendirme" yöntemiyle kafana 200 tane karikatur soktun.. sonra karikaturleri karıştırmaya başlarsın yahu..

(bkz: bilgimatikzede)
karikaturlerin hikayesini karıştırıp, morsel'in lokma anlamına geldiğini değil de, "mor bir sel" olduğunu sanmaya başlarsın.. vs. vs. vs.
çünkü 5 harfli bir kelime ve anlamını ezberleme dışında kafaya bir de karikatürde geçen hikayeyi sokuyorsun..

daha once de benzer bir soru sorulmustu. kelime ezberlenmez, ögrenilir. ögrenmenin en kolay yolu da kullanmaktir. konusun, yazmaya calisin (günlük tutmak, chat yapmak gibi), okuyun bol bol. her kelimenin ancak ait oldugu cümlede anlamli oldugunu, baska bir cümlede cok baska bir anlama gelebilecegini, her kelimenin her yerde kullanilmayacagini ve collocation ve preposition gibi ayrintilar oldugunu unutmayalim.

anlamaya çalışarak türkçe altyazılı film izleyin
sonra inglizce altyazıya çevirip tekrar izleyin

1- Şart,

2- Edebilirsin tabii ki,

3- Havuzda öğrendiğin yüzme ile denizde çok daha kolay yüzersin,

4- Normal şartlarda bir ay içerisinde öğrenebilir.

1 tabiki şart yeni havlu almak zorunda değilsiniz ama sonuçta kurulanmanız için ıslak gezmemeniz için havlu gerekli, terlik de doğal olarak duştan havuza gidene kadar ve havuzdan soyunma kabinlerine kadar gerekli bir aksiyon... zaten çıplak ayakla dolaştırmazlar sanırım
2 yüzme harbiden iyi kilo verdiriyor yani vücut geliştirmeye kıyasla
3 havuzda yüzmek denizde yüzmekten daha zordur, havuz sulu tatlı klorlu bir su, yoğunluğu düşük, dolayısıyla sizi daha az kaldırıyor. deniz suyu ise daha tuzlu ve suyun üzerinde kalmanız daha kolay. yani denizde yüzersiniz muhtemelen.
4valla çocukken 1 haftada on günde öğreniyorsunuz ama geliştirmek falan gerekir yetişkin olarak bilemiyorum

her sorunuza cevap veremeyeceğim ama birkaçı için şöyle söyleyebilirim:

2. yüzme ile kilo verilir ama ciddi bir şekilde devam ederseniz göğüslerde, omuzlarda, kollarda ciddi kas yapabilirsiniz. herkes sevmeyebilir bunu, dikkat derim.

3. bence denizde yüzmek tuzlu suyun daha büyük kaldırma kuvveti olmasından dolayı daha kolay, ama tabii hiç yüzme bilmeyen biri çok açılır, akıntıya kapılır vs ise mazaallah boğulabilir. o anlamdaa biraz daha tehlikeli. havuz daha güvenli hiç yüzme bilmeyen biri için. bi de subjektif olacak ama denizde yüzmek çok daha zevkli. sonuçta havuda yüzme öğrenen denizde de yüzer. hatta tam tersi de geçerli.

5. sakın göbek üstü atlamayın suya, çok fena yanarsınız.:)

4. ne bir ayı yahu? gayet 2-3 günde öğrenilir istekli olunduktan sonra..

5. kramp girebilir, kasılıp kalabilirsin havuzun ortasında. panik yapma, öylece sabit dur. batma diye bi olay yok zaten hareketsiz durursan.

1. soru biraz abest olmus. islak insanin kurumasi icin en pratik yol havlu oldugundan bittabiki goturun.

2. butun vucudun calistigi tek spor yuzmedir. sahsen zorunlu bisiklet kullanimindan 12 kg verdim ama hala gobegim var. bacaklar gogus kafesim inceldi sadece. kilo vermek icin yuzme 10 numero spordur.

3. havuzda yuzmek denizde yuzmekten daha zordur. cunku tuzlu suyun kaldirma kuvveti daha fazladır. dalgali denizden bahsetmiyorum.

4. gayret onemli tabi ama ilk seferde yutulan su miiktari azminizi kirabilir. bu soru cok degiskenli oldugundan birsey soylemek yanlis olur.

5. su ustunde ilerlemek yuzme degildir. "ben ogrendim" demeyin. gelistirmeye calisin. teknigine yogunlasin bi sure sonra.

annemle aramda gecen dialogla ornek vermek isterim;

-oglum theli, kiz arkadasin yuzme biliyor mu?
-evet anne.
-ne kadar biliyor, yani köpeğide atsan suya o da yüzüyor.

1 eevet
2 neden olmasın?
3 yoğunluk vs. nedeniyle havuzda yuzmek zordur ama deniz daha risklidir, dalga vs. yuzunden de daha yorucudur, 3-4 sene havuza gidip de abana'da yuzerken açılan sonra da geri dönemeyen çok insan tanıyorum. denize gittiğinde kendine fazla güvenme
4 ilk yarım saatte su üstünde durmayı öğrenirsin 2. saate doğru suda istediğin yöne ilerlersin. max. 3. günde yüzmeeyii öğrenmiş olursun sonrasında da tekniğini geliştirir, kondisyon yaparsın
5 havuza işeme, gözlüklerin buğulanırsa korkma

söylemeyi unuttum denize ancak 2010 yazında gidebilirim oda bir ihtimal.

gabircik // erkek olarak kas yapmayı sevmeyen birisini görmedim :)

deckard // geceleri baldırlarıma girerdi ona benzer kramplarsa sorun yok demektir.

Aklıma bir şey daha düştü şu an yazılacağım zaman dilimi olarak haftada 2 gün birer saat havuz da kalacağım ve iş çıkışı olacak masa başı iş yapıyorum.Aşırı yorgunluk yapar mı ?

birinci yapacagin şey suda nefes kontrolünü düzgün yapabildinmi istesende batamazsın,hava dolan ciğerler seni su yüzeyinde tutcaktır ve sende istemesende yüzmeyi öğrenmiş olacaksın,havuz tatlı su olduğu için su üstünde durması denize oranla daha zordur,yani havuzda yüzen okyanusda da yüzebilir,sen zoru başarmış olabilceksin havuzda yüzersen.yuzmek ayrıca 1 gunde oğrenilir bana göre,boyunu geçen bi yere attılarmı seni mike mike yüzüceksindir..
ha bide yuzme çok yorar adamı,klor da halsizlik yapar bu durumda uyku gelmemesi imkansızdır.

havuz 4 tarafı kapalı ufacık bir alan. bu yüzden rahat rahat derin kısımlara gidebilirsin ama deniz uçsuz bucaksız. mazallah bir gazla fazla açılırsan yardıma hemen gelemeyebilirler ters bir durumda. yüzmek baya da yorucu bir iş dalga olunca. bu yüzden denize ilk girdiğin zamanlar nolur nolmaz insanlara yakın kal. yüzme biliyorum nasıl olsa diyip açılmamak gerek.

sirincem'in dediği gibi mecbur yüzeceksin. herkes anne karnından yüzücü doğmuyor ya. atıyorlar derin bir yere öğreniyorsun. öğrenme aşamasında birilerinin yardımcı olması avantaj tabi ki.

ilk 1 ay kollarin, bacaklarin hep agriyacak, kendini ölü gibi hissedeceksin. yüzme bilmemenin verdigi stres, bogulmayayim aman stresi ile kendini daha fazla yoracaksin. ögrendikten sonra stres kismi ortadan kalkacak ama yine yorulacaksin. 1 saat araliksiz gidip gelecegim diyorsan o günün sabahi i$ten, o günün ak$ami e$ten fazla performans beklenmeyecek :)

sürekli havuza gidip yüzen biri olarak cevaplayayım hepsini.

1. hepsi şart. taşımak için çanta da olur. migros poşetine de koysanız olur da çirkin olur. havlu şart mı demişsiniz. şart. niye? çünkü havuzdan çıkınca duş alacaksınız ve giyineceksiniz. giyinebilmek için kurulanmanız lazım. ben şahsen havluyu sadece çıkışta duştan sonra kullanıyorum. havuza girerken duş yaptım, ee nie kurulanayım ulan zaten gidip havuza girecem. e çıkınca niye kurulanayım, zaten duşa giricem. hepsinde kurulanınca havlu öküz gibi ıslanır, son kurulamada işe yaramaz. yani duştan çıkınca kurulanmak için şart. ben beklerim kendim kuruyana kadar derseniz bilmem. terlik de öyle. milletin saçının kılının döküldüğü soyunma odasında falan yalın ayak gezmeyi midem kaldırır derseniz yalın ayak gezin. zaten her yer komple fayans. ayrıca ıslak. yalın ayak kayıp düşerek pekmezi akıtmanız gayet mümkün.

2. çok şahane kilo verdirir ve kas yaptırır. yüzmediğim zamanlarda oluşturduğum göbeğime rağmen, yüzdüğüm zamanlarda oluşturduğum geniş omuzlarım var, göbeğimi az da olsa kamufle ediyorlar.

3. bu söylenmiş zaten. önce denizde fazla kaldırma kuvvetiyle öğrenince, havuza giren aynı derece rahat su üstünde kalırım zannediyor, hafiften batınca panik yapıyor. tam tersi gayet kolay olur. havuzda öğrenen denizde çok rahat yüzer.

4. ayak çırparak, kulaç atarak ilerlemeyi 2 günde bile öğrenirsiniz. ama crawl stili için biraz daha çalışmanız gerekiyor. en zorlayan tarafı da kafayı yandan çıkarıp nefes alma kısmı. ben sadece kulaç atıp ayak çırparak ilerleyen kişiye kafayı suya gömüp yandan çıkararak nefes almayı da 2-3 günde öğrettim.

5. tok karnına gitmeyin. suyunuzu (içme suyu) eksik etmeyin. çıkınca maden suyu için. insan deli gibi terliyor aslında ama suyun içinde olduğu için fark etmiyor. kaybedilen suyu, minerali yerine koymak lazım. kramp girerse panik yapmayın, çırpınmayın. olduğunuz yerde durup kulvar iplerine tutunun. kramp geçirici hareketler yapmaya çalışın. su falan yutarsanız da nefes alamayınca paniklemeyin. sakince bir yerlere tutunup öksürün. suda paniklemek olayı daha beter hale getiriyor. bir damla su yutan adam panikleyince daha çok yutuyor.

Suyun içinde ilerlemek için farklı teknikler kullanılmaktadır. Bunları kısaca şu şekilde sıralamak mümkündür:
• Serbest yüzme tekniği
• Sırtüstü yüzme tekniği
• Kurbağalama yüzme tekniği
• Kelebek yüzme stili
Bu tekniklerin resimli anlatımları ve nasıl uygulanacağına dair bilgileri sitemizde bulabilirsiniz. Yüzme sporunun daha da teşvik edilmesi amacını taşıyan sitemiz, bu noktada insanların aklındaki bütün soruları cevaplamak adına faaliyet göstermektedir.

şirketin amerikadaki yetkilisyle irtibat kursun.aksi halde vize iptali söz konusu olabiliyor.daha doğrusu amerika iptal etmiyor.senin çalışmana falan bakmıyo adamlar.şirket yetkilisi iptal ettirebiliyor diye biliyorum.birde DS2019 belgesini kimseye vermesin.belki tekrar çalışmak ister.

söylemisler de bir daha söyleyelim; eger kovan sirket gidip de vizesiyle ilgili bir islem yapmazsa sorun cikmaz. gidip baska bir yerde daha fazla paraya is bulup calisabilir bile.

iş değiştirilebilir. bir arkadaşım 3-4 farklı iş bulup çalışmıştı.

www.tineye.com

:)

ulan niye hic bir sey bulamiyorum ben ya, bir kac kere yeltendim bir sey icat edeyim, herkes rahata ersin diye, hep yapilmis hep yapilmis. kendimi kesecegim sonunda.

innovation ile uğraş, yeni bir şey bulmak zor. link kullanışlı gibi.

yok i$im olmaz inovey$in filan, kendi halinde bir internet kullanicisiyim, istedigim $eylerin hali hazirda bulunmu$ olmasi i$ime geliyor zati :) ben de denedim 3 te 2 buldu resimleri. idare eder, ama aslolan zor durumlarda, gerekli zamanlarda i$e yaramasi tabii. ki, beta sürümlerin de bu zamanlarda genelde i$e yaramadigini da tespit etmi$tim zamaninda :)

mesaj olarak atıyorum dediğiniz kişilere duyurunun linkini..

ssg dahil olmak söylediğiniz yazarların hepsine mesaj attım. elçilik görevimi yaptım=)

bunların alayı kimsenin bilmediği bir köşkte yaşıyormuş. kapıda 500 güvenlik görevlisi varmış. zor yani, hiç uğraşma bence.

74 yazından beri iyi bir anket doldurmuyordum, bu iyi oldu.

dizilere katlanamıyorum. lost izliyordum, baktım fazla heyecanlı olmaya başladı, bıraktım. sonunu bile merak etmiyorum. prison izledim biraz, onda da adrenalin fazla olunca onu da bıraktım. önce sağlık. how i met you motherfucker gibi bişiyden bahsediyorlar, mimar falan varmış. mimar görmeye katlanamadığımdan onu da izlemiyorum. keşke cevaplamasaydım ilk soruyu.

müzik grupları olarak, 2000 öncesi son 50 yılın rock gruplarının hepsini seviyorum. 2000den sonra lavuk çok oldu. numetalli, hardcorelu zımbırtılara katlanamıyorum. ama en iyi 5 grup desen: the beatles, led zepp, nirvana, radiohead, camel, creedence clearwater revival, opeth, haggard, redd ve yaptığı işe inanıp ona saygı gösteren herhangi grup diyebilirim. aslında, serdar ortaç dışında ses çıkaran her şeyi seviyorum.

badi kısmını atlayım, herkesi okumaya çalışıyorum.

favori 3 film sorusu acımasız olmuş: back to the future'ları tek saysam olur mu? lotr, starwars saga, before sunrise&sunset, 400 blows, modern times, the fountain, the fountainhead diye başlar gece yarısına kadar listelerim. sonunda dünyayı kurtarmak, bombayı imha etmek, yara bere-kan revan içinde olup, asıl kızı öpmek gibi yarrakkürrek aksiyonların olmadığı, samimi diyalogların olduğu her şeyi severim. komedi filmlerinden nefret ederim ve istesemde gülemem.

başucu kitabı olarak yine bin tane kitap saymak istemiyorum. tüm zamanlarımı kitap okuyarak geçirecek şekilde düzenlemek isterdim. fantastik edebiyat iyidir. "on the road" kutsal kitabım diyebilirim. aşk romanlarından, aşk filmlerinden ekseriyetle uzak dururum.

aşkın her türlü abartılı temsilinden, aynı teraneyi 50 senedir anlatmalarından, tek dert aşkmış gibi kafa sikmelerinden midem bulanır.

aslolan, insanın hayat içerisindeki yalnız yolculuğunu yansıtmaktır.

bu anket ruhuma iyi geldi, başka varsa onlara da yazayım.

@dambil: teşekkürler.
@mahallenindelis: sorudan bağımsız cevaplar hoş karşılanmıyor diye biliyorum.
@deckard editi: :))) tamam sen de doldur anketimi
@rectoa: peki :(
@mies: çok çok teşekkürler. başka sorum var tabi de onlar özel hayata giriyor. bu kadarla yeterli olsun bakalım :)

-takip ettiğim bir tek "the office" var, onun haricinde bölüm bölüm izlediğim bir şey yok. geçmişte yayınlananlardan en fazla sevdiklerim OZ, The Wire, Sopranos, Battlestar Galactica, Carnivale, Stargate SG1. Dizi olmasa da "who's line is it?" süperdir.

- Led Zeppelin, Black Sabbath, Deep Purple, Replikas, King Crimson, Megadeth, Sneaker Pimps, Pink Floyd.....

- Badilerin hepsini buraya yazmayayım, zira epey fazla sayıdalar. Çoğu eski arkadaşlardan oluşmakta zaten.

- favori 3 film yazmam zor yahu hakikaten. neyse en harikalardan aklıma ilk anda gelenleri yazayım: Dersu Uzala, In Bruges, Brazil, Pi, One flew over the cuckoo's nest, shichinin no samurai, kung pow, Das Boot, Star Wars serisi...

- başucu kitapları olaraaaak... hmm... Cien Anos de Soledad, The Passion, Beyaz Zenciler, Kitab-ul Hiyel.

neyse umarım yeterli olmuştur :)

@kermitker; alakasız olan cevabı sildim.

*bana da dambil mesaj atmi$ sagolsun, i$te geldim buradayim :)

- ek$i sözlük yazari olup "lost" izlemeyeni dövüyorlar diye duymu$tum, onun icin lost'u izliyordum. hala izliyorum gerci, 5.sezon bitsin 3 gün icinde bitirmeyi dü$ünüyorum yine. her hafta her hafta izlemek zor oluyor :)
bundan ba$ka "friends"i daima izlerim, ne zaman canim sikilsa acar bir bölüme bakarim. favori dizim friends, acil cantamda 5 sezon friends dvd'si var. bunun yaninda house m.d filan da izliyorum tabii ama öyle saatlerce oturup dizi izleyecek vaktim olmuyor acikcasi :) ama house m.d'yi de ba$tan sonra bitirecegim bo$ bir vakit bulunca. prison break izledim, ilk iki sezonun lost'tan daha kaliteli oldugunu her yerde iddia ettim, cok hirpalandim, bokunu cikardiklari icin tepki koydum, bayadir izlemiyorum onu da.

-müzik gruplari icin mies'ten kopya cektim. serdar ortac ve hande yener haric her ses cikarani dinliyorum ben de :)
ama müzik calarimda en cok neyi bulunduruyorum dersen; rammstein, dream theater, king crimson, led zeppelin, guns n roses, baba zula, bir de grup degil ama bushido dinliyorum. almanca rap farkli bir tad veriyor :) bir de ne$et erta$'i yazmazsam kendime ayip etmi$ olurum :)
buraya tabi türkleri yazmadim baba zula ve ne$et baba haric, yoksa onlardan da dinlediklerim var ama ben genelde 3-5 $arkisini dinlediklerimi "dinledigim" olarak saymiyorum. buraya yazdiklarimin bütün $arkilarini dinlemeye cali$irim.

-badilerim: spinapubica, elcezire exclusive, jormungand, the beatles, ibn i batuta, otisabi, silencer, jimi the kiwl, rectoa, feyerabend, itaatsiz, gofret beyin, aethewulf, gerrain, pink floyd hasselbaink, orhan perver floydian, master of puppets, brick top.

-favori filmimin ba$inda mortifera'da yazmi$ "in bruges" geliyor. bu filmi izleyip bruge'e gittim, filmin cekildigi yerleri gezdim. o derece favorim, beni bu kadar icine alan ba$ka bir film izledigimi zannetmiyorum. onun yerini de ba$ka filme birakmam kesinlikle. sonraki ikili degi$ebiliyor, birinci belli ikinciyle ücüncü kim durumu yani. boondock saints var bu aralar ikinci olarak da. ücüncü de lotr serisi.

-kitap adi degil de yazar adi verebilirim. panait istrati ve cehov hastasiyim denebilir.

deckard pre-editi; nedense deckard badilist'imde yok ama adamin yazdiklarinin cogunu okuyorum sanirsam. yani en azindan kendi alaniyla ilgili yazdiklari filan gayet ilgi cekici :)

anketten beni haberdar eden Dambil'e, anketi düzenleyen kermitker'e ve diğer ilgililere sevgi ve saygılarımı sunuyor, cevaplarıma geçiyorum:

- lost ve damages’i seviyorum. Gerçi damages’in sadece ilk sezonunu seyrettim ama hakkaten çok iyi. Ikinci sezonunun dvd box’ını da çıkınca alacağım. Nip tuck’ın ilk üç sezonu çok iyiydi. Sonra cıvıtttılar. Üçüncü bir dizi pek yok yani… ama denk geldikçe 30 rock, the office ve curb your enthusiasm’ı seyrediyorum. Dizi dediğin “twin peaks” gibi olmalı diye de bir vecizem var, ilgilenirseniz.

- valla şimdi müzik işi biraz karışık. Ecm records diye bir firma var, evde çalışırken falan hep bu firmanın çıkardığı sanatçıların eserlerini dinlerim. Manyakça ama bu firmanın kötü album çıkartmayacağını düşünüyorum. Grup olarak guns n' roses’ı severim, hatırası vardır bende. Bu anket işlerinde verdiğim cevaplarım kulağa “lame” gelmesinden çekiniyorum, o yüzden hemen şunu ekleyeyim: evimde bol miktarda cengiz kurtoğlu full mp3, müslüm albümleri, orhan gencebay mp3’leri ve cd’leri vardır. seviyorum arabeski de. Ama müzik işinde çok dağınım. telefonda ya da bilgisayarda Blonde redhead’in ya da puressence’ın ardından ümit besen ya da ajda pekkan gelebilir. Şarkı düzeyinde düşünmeye eğilimliyimdir. “adam kolpacı ama şu şarkısı da güzelmiş lan” gibi. Bir de müzikle ilgili olarak roll dergisini çok severim. En büyük korkum da şu: bu dergide her ay birileriyle müzikli röportaj yapıyorlar. Işte böyle şarkı dinletip bu kim falan diye sorup, adamı konuşturuyorlar, o da “aa tom waits değil mi bu?” falan diyor. En büyük kabusum bu işte. Benle röportaja gelseler ve şarkı dinletseler bilemezsem diye çok gerilirim. O yüzden de müzik konusunda herkesten bir şey öğrenmeye çalışırım. Her an kapı çalacak ve roll dergisinden geleceklermiş gibi hazırlıyorum kendimi:)

- valla bu soruya cevap veremeyeceğim. aklıma ilk gelenleri yazsam diğerlerine ayıp olacak. o yüzden geçiyorum bunu.

- üç film zor. Gene de ilk akla gelenleri söyleyeyim: the shining, the godfather 1 ve 2, oldboy, idi i smotri, there will be blood, the fall… ve tabii ki the big lebowski.

- ben de zeykur gibi yazar ismi vereyim: dostoyevski, tanpınar, oğuz atay ve john fowles. Sadece onların yazdıklarını değil, onlar hakkında yazılan pek çok şeyi de okurum.

Selamlar,
Te$ekkur ederim ilginiz icin. $oyle cevaplamaya cali$ayim.

-pek dizi takip etmiyorum. Takip ettigim bir Futurama vardir. Ha bir de Kaygisizlar'i hala severim ,sayarim. Diziden sayilirsa eger, $u aralar Alaska:The last Frontier adli belgesele e takmi$ durumdayim. Bir de yine diziden sayilirsa, Future Weapons ve Human Weapon'u kacirmam.

-Muzik olarak Bluegrass,Turk Sanat Musikisi ve Klezmer dinliyorum %80 oraninda. Bill Monroe, Dolly Parton, Earl Scruggs, Cheva Alberstein, Theodore Binkel'i severim. Pickin' on diye bir seri vardir, ce$itli gruplari banjo ve three finger ile yeniden soylerler onu severim. Turk Sanat Musikisinde ise Bezmara'yi severim grup olmasa da. Padi$ahlardan Selim'i severim, Abdulmecit'e mesafeiliyim:)

-Badim tabi ki var, lakin en bir badim Diadra'dir.

-Ba$ucu kitabi eger ki cokca okunan donup donup uzerinde cokca cali$ilan kitap demek ise iki-uc tane sayabilirim. Bunlardan biri A$ikpa$azade'nin Tevarih-i Al-i Osman'idir. Eski yazi Ali Bey basimi mevcut bende. Tevarih'in elyazmalarini kar$ila$tiriyorum. Aslinda bir suru not birikti, ama kim yayinlayacak? Hem daha onceden boyle bir cali$ma yapilmi$tir saniyorum. Nihal Atsiz'in vardi bir te$ebbusu misal. Bunun di$inda, Suleymanname'nin tipki basimi mevcut bende. Minyaturler ile bezeli:) Acip onu okurum, ozellikle yer adlarinin etimolojik degi$imlerini inceliyorum. Ho$ bu kitabi da yeni harfler ile bir sozluk yazari yayinlayacak yakinda bildigim kadari ile, hayir ben degilim:) Son olarak Sumer dili ve Grameri, Akadca serileri mevcut. Onlari acip kar$ila$tirmali etimoloji ile kelimeleri olabildigince uzun bir tarih boyunca takip etmeyi seviyorum. En son olarak ise Ilber Ortayli'nin Turkiyenin Idari Tarihi'ni ve Halil Inalcik'in dogu-bati makaleler ikinci cildini okudum. Ayrica Norman Davies'in Europe'unun uzerinden de bir iki $eye bakmak icin ayrintili (ba$tan okuma denilebilecek bir $ekilde) bir gectim. $u anda ise Linux Kernel Architecture ve The Canterbury Tales'i okuyorum.

-Valla favori filmim sanirim cok. O yuzden sayamam. Lakin aklima ilk gelenler Casablanca, Papillion, The Deer Hunter, The Savage Innocents vsvs. .Bir de zombie fimlerine bayilirim:)

Selamlar,

jil sander-sun

bruno banani.

davidoff - adventure

Fahrenheit. Bildiğin hıyar kokuyor ama afrodizyak etkisi var.

sansiro diye bir parfüm markasi var, bu parfümleri yapiyorlar ve 1-2 gün kalicilik sagliyor, istersen ilk onu dene.

olmadi; 3 numarali issey miyake iyidir, hafif bir parfümdür ama herkese gitmez, cidden cok riskli :)

simdi bunlardan rochas man'i kullandim. kis sezonu kullandigimda genelde herkes cok begenirken, yaz icin "koku biraz agir" dediler genelde.

dolayisiyla cok severek kullanmis olsam da hazirana girecegimiz su gunlerde rochas'i onermiyorum nacizane.

ben Aqva Bvlgari kullaniyorum ki tenime uyan, tam olarak butunlesebildigim kokum bu.

Bi de DG Light Blue var ama onu soylemem, herkes kullanmasin : p

biraz ağır bir kokudur, ama sırf bu kokuya tav olduğumu bilirim. hey gidi hey.

(bkz: roma)

kadın olarak konuşayım, 212 kullanan bir erkek her zaman gönlümüzde apayrı bir yer tutar. tüm kadınların ortak noktada birleştiği tek kokudur diyebilirim. açık parfüm elbette teninizde durmaz ama orjinali her tene oturur hiç endişe etmeyin. başka önereceğim bir parfüm yok çünkü alternatifi yok gözümde.

212'nin orjinali kalıcıdır. Issey Miyake ve Fahrenheit keza.

esmer tene rochas ve bvlgari blv çok uyum sağlıyo,şiddetle tavsiye olunur.. ;)

erkeklerde tatlı değil de, böyle daha kekremsi(?) ve ağaçsı(ya da odunsu) kokular çok çekici duruyor bence, daha erkeksi. mesela st dupont noir, burberry london,kenzo homme.

kalıcılık içinse, gidin sevil ya da tekin acar a test edin seçeneklerinizi, dolaşın biraz, bikaç saat sonra hangisi kaldıysa ve hoş kokuyorsa teninizde onu sipariş edin strawberryden.

dedıın gıbı ten uyumu ayrı mevzu ama alacagın orcinal parfum öle kolay kolay ucmaz bende eskiden 3-4 şişe acık parfüm kullanmiştim şimdi paco rabanne nin orcinalini aldim baya kalici o yüzden orcinalden şaşma derim

Yaz için L'eau Par Kenzo, kış için Jean Paul Gaultier2 tavsiye ederim.

hmm tekin acar ya da turevi olan bir yere gidip bir kuple koklamanda fayda olabilir..bahsettigin kokular guzel olmakla birlikte herkeste ayni durmuyor zaten orada bu isi askla yapan ablalar tipe gore koku bile oneriyorlar onlara guvenebilirsin..ha bir de cok populer kokular alirsan kalabalik bir yerde birden fazla kisiden ayni koku geleceginden sansin azalabilir..en guzelinden feromon hep galip olagelmistir..boyle ise yaramayan bir cevap oldu mukadderat :)

Yaşınıza uygun olarak "YSL Kouros"

Amerikana prim vermeyin, fransızdan şaşmayın, parfüm dediğin fransız işidir.

texas hold'em poker var?

@zeykur valekov

sıkılmış durumdayım ondan. daha basit şeyler arıyorum esasında.

gülmeyin ama pet society. bir süre sonra hastalık oluyor gift magic box alırken kendinizi kaybetmiş bir halde bulabiliyorsunuz. gerçi ondan bi süre sonra da sıkıyor insanı. bi süre idare eder.

word challange, pet society falan guzel bunlar.

facebook okey

kız olmadan başlamayan tiplere alıştıktan sonra zevkli biraz.

mindjolt games. application'ın içinde eğlenceli ufak oyunlar var.

Bubble town a hastayım ben. Facebook üzerinden de oynanabiliyor, oyunu bitirene kadar rahat etmemiştim :)

word challenge'ı filan yapan firmanın güzel oyunları var (adını unuttum). diğer kişilerle rekabet filan sarabilir..

MindJolt Games
bir sürü oyun var, seç beğen oyna :)

warbook oynuyordu bir aralar millet.

bejeweled blitz, scramble, ve tabii ki bubbletown. öf ki ne of.

might of many
warbook
pet society
yoville
mafya savaşları mı mob wars mı ne öyle bir şey daha vardı

1)Yurtdışına öğrenim için gidecek olan vatandaşlarımızın, Milli Eğitim Bakanlığından alacakları durumlarını gösteren belgeyle müracaat etmeleri halinde, umuma mahsus münferit pasaport almak için gerekli olan diğer belgeleri de ibraz etmeleri kaydıyla harçsız "Öğrenci" meşruhatlı pasaport verilir.

ek;Yurt dışına bilimsel, sosyal, kültürel ve spor etkinliklerine katılmak veya eğitim amacıyla yurt dışına çıkış yapan üniversite öğretim elamanları ile öğretmenler ve öğrencilerin yurt dışına çıkışlarında; Üniversite öğretim elemanları ve öğrencileri yurt dışına çıkışları için üniversitelerinin onayları ve yurt dışında kalacakları tarihleri ile ilgili yazıyı üniversitelerinden alacaklardır.Milli Eğitim Bakanlığından ayrıca bir yazı almalarına gerek kalmayacaktır.

[Buradan anladigimiz, üniversite'den "bu adam amerika'da bilimsel calisma yapacaktir, doktora yapacaktir" diye bir belge aldiginiz takdirde milli egitim müdürlügü ile filan ugrasmiyorsunuz, o belge yetiyor.]

www.egm.gov.tr

Yani; evet, bele$ :)

2) Zaten bele$ oldugu icin 5 yil alip gitmek en mantiklisi olsa gerek :)

3) Bütün belgeleri toplayip size en yakin ilce emniyet müdürlügü pasaport büro amirligine'ne "meraba ben geldim" diyorsunuz. Sabahtan gidip ögleden sonra alma ihtimaliniz yüksek. Bankaya para yatirma diye bir durum yoktu en son. Zaten pasaportu aldiginiz yerde sizden harc parasini aliyorlar, ki siz ögrenci pasaportu alacaginiz icin harc parasi da vermeyeceksiniz. Sadece pasaport alacaksiniz.

*Tüm bu sorular doktora'nin da ögrencilik kapsaminda olabilecegi düsünülerek cevaplanmistir. Yok öyle degil ise lütfen 9'u tuslayiniz :)

Sevgili zeykur valekov
Dogrusun vallahi. Yalniz soyle bir sey sozkonusu, benim zaten hali hazirda bir lacivert pasaportum bulunmakta, o yazida ise ""Öğrenci" meşruhatlı pasaport verilir." ibaresi var. o nedenle yeniletme olayinda da milli egitim bakanligindan yazi alarak kurtarabiliyor muyuz emin olamadim.

Amerika'da pasaport uzatmak hem cok ucuz hem de buradan daha kolay. Eger burada bedava yaptiramazsan 1-2 sene uzat sadece, sonra orada 5 senelik uzatirsin.

eğer kültürel faaliyet veya eğitim için gidiliyorsa okula bu durumunuzu gösterip harç ücretinden kurtulabilirsin.geçenlerde 1yıllık da ben aldıydım ücretsiz.

başka nedenlerden dolayı gidecekseniz harcı paşa paşa ödersiniz.

@gimbal,

bu ek gözden kacmasin arada; "Yurt dışına bilimsel, sosyal, kültürel ve spor etkinliklerine katılmak veya eğitim amacıyla yurt dışına çıkış yapan üniversite öğretim elamanları ile öğretmenler ve öğrencilerin yurt dışına çıkışlarında; Üniversite öğretim elemanları ve öğrencileri yurt dışına çıkışları için üniversitelerinin onayları ve yurt dışında kalacakları tarihleri ile ilgili yazıyı üniversitelerinden alacaklardır.Milli Eğitim Bakanlığından ayrıca bir yazı almalarına gerek kalmayacaktır."

Hali hazirda bulunan lacivert ve icinde bir sey yazmayan pasaport yerine size yine büyük ihtimalle rengi lacivert olan :) ve icinde "ögrencidir" gibi bir ibare bulunan pasaport verecekler. Yalnizca okula gidip "5 yil boyunca a.b.d'de egitim göreceginizde dair" bir yazi, belge almaniz yeterli burada yazanlara göre. Bunu alip en yakin ilce emniyet müdürlügüne ugrayip, "hafiz bu olur mu?"diye sormak en mantiklisi :)

Benim bildiğim eğer pasaport daha önce harçsız olarak alınmışsa "tek seferlik" öğrenci belgesi ile süresi uzatılabiliyor.

sizi korkutmak istemem ama ciddi bir şey olabilir,belki endoskopi bile yapabilirler,midede polip olabilir ya da gaz da çıkabilir.

geçmiş olsun.

hamilelik diyecegim de eheh

kısa vadede bana yardımcı olabilecek tavsiyeleriniz var mı ?

erkeğim ha bu arada....

Sabahları uyanınca bişey yemeden zorla da olsa yarım çay bardağı hakiki dut pekmezi için. 10 gün bunu devam edin, hiçbişeyiniz kalmaz. Katı olduğu için
içemezseniz sulandırın biraz. Üzüm değil, dut pekmezi.

Herhangi bir ilaç terkibi olmadığı ve yan etkisi olduğuna rastlamadığım için öneriyorum. Ben dahil birçok kişi tarafından tecrübe edildi.

dut pekmezi ? bir zararı olmayacağı kesin de sabah o bulantı varken yiyebileceğimi sanmıyorum pek.

Benim karnim agriyordu gece, onu ic, bu agri kesiciyi yut, gel masaj yapiyim, uyu gecer vb. bir ton sey soyledi tum tanidiklarim.

Iki gece sonra dayanamayip hastaneye gittim, apandistimi aldilar. Karin agrisi aslinda cok ciddi bir uyaran, bir cok rahatsizligin dogrudan belirtisi. Haftayi bekleme, kendin bir sey yapmadan doktora git.

Gecmis olsun.

kusma ve ishal de var ise (bkz: amipli dizanteri) eğer bunlar yok ise (bkz: reflü) muhtemelen doktor reçete ile satılan reflor adlı ilacı yazabilir.ama önce bir doktora görünün mide ağrısı nedir iyi bilirim(tedavisini değil tabi).

Cevaplar için çok teşekkürler haftaya perşembeye randevu aldım bakalım ne çıkacak. Bugün gene sabah mide bulantısından ölecek gibiydim :)

reflu bulantı yapmaz. sakın ha doktora gidip de apandisitini aldırma. apandisit ameliyatlarının yuzde 65i yanlış ameliyat. çok iyi tetkik yaptır, kesinlikle apandisit diyorlarsa bile bi daha düşün, başka doktora git. bagırsaklarında bir sorun olabilir, ona baktır derim ben. huzursuz bagırsak sendromu gibi bişey örneğin. hem mideni etkiler, hem de karın agrısı yapar bu.

doktor olan arkadaşlar kızmasın ama bir çok yerde bu tip karın ağrıları yuzunden insanları boş yere telaşlandırıp saçma sapan şeyler yapıyorlar. kendimden örnek vereyim hatta hastane ismi de vericem, bilinçli olsun diye herkes. karın ağrısıyle gece yarısı başkent hastanesine gittim, acile. mr çektiler tahlil yaptılar saatlerce. önce "kontrolsüz hücre büyümesi" olabilir dediler, yani kansersin demeye getiriyorlar. daha sonra bu gece burda kalacaksınız sabah apandisitinizi alacagız dediler. tabi ki hemen çıkıp başka bir yere gittim, ve irritabl bagırsak sendromu oldugumu, bunun da fibromiyaljiyle baglantılı olduguna dair yarım saatte teşhis koydular. ilaç verdiler ve iyileştim. konuyla çok bağlantılı değil ama aynen senin yaşadıklarını yaşadığım için söylüyorum, ki ben bir iki gün değil 2 hafta falan çektim o agrıları, bulantıyı. diyeceğim odur ki ne yap et, iyi bir doktora git.

likeinme tavsiyelerin için çok teşekkürler :)

Benimde bu ağrıları çektiğim 2 hafta falan oluyor ilk mesajda da yazdığım gibi, gayet iyi anlıyorum seni :)

Perşembeyi bekleyeceğim bakalım sonuç ne olacak , yardımcı olan herkese çok teşekkürler.

bozulmuş. olur olmaz log out ediyor.

hepimize oluyore öyle. galadnikov bug var demişti ama aylar geçti onun üzerinden hala aynı. yönetimin hain planlarından biri olabilir.

ben reklam $eysinden $üphelenmeye ba$ladim ciddi ciddi :) bi yetkili aciklama yapsin, devlet buna bi$ey yapsin.
günde 5 kere en az ben offline-online döngüsündeki yerimi aliyorum. benim gibi 5bin ki$i disen, nolur gari?

reklamlaaaar.

girerken ''unutma bunları sorucam'' sana şıkkını işaretle.

isveç'den aldığın red damgalı pasaport ile, schengen vizesi alabilmişsen sorun olmaması lazım. bu ülkelerin bir şekilde pasaport'a red damgası koyduktan sonra, o pasaportla diğer ülkelerden de vize alamıyorsun diye biliyordum, sen zoru başarmışsın zaten.

schengen zone'dan schengen zone'a gecen ucaklar gordugum kadariyla pasaport kontrolunden gecmiyor ic hatlar gibi islem goruyor. bu bilgiler isiginda dusunulurse kimse size birsey sormayacaktir muhtemelen.

İç hatlar gibi gidersin hiç bir problem olmaz.bakmıyorlar bile.ki çok zor bir ihtimal olsada baktılar diyelim, isveç schengen içinde oldugu için cok rahat gecersin.

maalesef daha once aldigin red olayi basini agritabilir zira trende kontroller yapiliyor ve bu kontroller sirasinda daha once aldigin red cevabi her ne kadar su anda schengen vizen olsa da buyuk ihtimal geri gonderilmene neden olacaktir. eger polislere arkadasimi gormeye geldim ya da turistik gezi falan dersen bunlarin ispatini isterler. bunu denemeden once konsoloslugu ara danis.

herkes demi$ ama peki$sin diye yaziyorum. schengen ülkeleri arasinda pasaport kontrolü yok zaten. istanbul-izmit arasinda gitmekten daha kolay schengen ülkeleri arasinda gitmek.
ucaktan inince direkt ülkeye giri$ yapiyorsun zaten :)

balık malzemeleri satan yerlere sorunuz veyahut buyuk yapi alisveris merkezlerine. cok kolay bence bunu bulmak.

veyahut direk netten siparis
www.balikmarketim.com misal

---

Karaman Balıkçılık Ve Deniz Mlz Ltd Şti Hasırcıbaşı C N 8/a Kadıköy / İstanbul diyor google ya da..

karaköyde 6-7 tl fiyatlara neredeyse her dükkanda bulursunuz. motor, çay, çaktırmadan sigara keyfi de bonus :)

kadiköy'de yer cikmazsa eminönü'nde balikcilar bile satiyor, galata köprüsünde takim taklavat satan adamlarda var

bauhaus'a bakın bi de.

bir arkadaşını al, parka git. önce basit mekanlardan başla bence. çok güzel mekanlara gidersen, kendini fazla kasmıyorsun fotoğraf çekmek için. basit bir mekan olsun, dediğim gibi park olabilir. arkadaşını önce ön plana al, sonra park ön planda kalsın, arkadaşın geride flu bir görüntü olsun mesela. uğraş işte. tek başına çıkarsan sıkılırsın.

Ben amatörün amatörüyüm diyebilirim. Elimde öyle dslr felan da yok.
Makro çekmeye bayılıyorum. Sen de öyle başlayabilirsin.
Öyle konsept fotoğraflar çekmek gerçekten çok zevkli. Hem kadraj, kompozisyon gibi şeyleri de yavaş yavaş kendi kendine öğreniyorsun.
Renk, ışık, pozlama derken boza boza feyz alıyorsun makineden =)

$imdi bu i$igiydi, gölgesiydi, pozlamasiydi bunlari deliler gibi forumlardan, internetten okumak mi mantikli, binlerce fotograf cekerek bulmak mi? Bir de bu soru var.

makineni al ve dışarı çık dersem sanırım en iyi tavsiyeyi vermiş olurum. tabi kompozisyon anlamında, teknik anlamda püf noktalar var fakat sen önce bir çekmeye başla bence.

ha bir de, çekerken çok düşünme, rahat hissedince deklanşöre bas, çektikten sonra bol bol düşünürsün.

yalnız hatırlatmak gerekir ki yurt sathında martı, sümüklü çocuk, yaşlı insan portresi çekmek yasaklanmış. alıp götürüyorlar vallahi.

@hellguard
eheh ne cekelim o zaman? sümüklü cocuk bile cekemeyeceksek :) konu verin bize, hedef gösterin. vur de vuralim

ahah o işin esprisi yahu ne canın istiyorsa onu çek. yalnız zamanında pro fotoğrafçı söylemişti bu lafı "kendi çevresinde güzel fotoğraflar çekemeyen insandan afrika'daki muhteşem doğadan iyi fotoğraflar çıkarmasını beklemek aptallıktır!"...

sonuna ben müdahale ettim sert oldu biraz ahah=)

kompozisyon konusunda şöyle bir görsel kaynak var bence gayet yeterli.

photoshopcafe.com

bunu bulabilirsin. internetten satın alabilirsin. bulabilirsin de ama. anladın dimi?))

eheh buluruz buluruz :)

2photo.ru

manuel yerine "a" veya "s" ayarında çekerek başla önce. işin yarısını makineye bırak. elin alışınca, ayar yapacak kadar ışık/enstantene bilgin olduğunda manuel çekmeye başlarsın. (nikon d40la tanışmadım, aynı ayarlar vardır tahminiyle yazıyorum) fotoşop kullanmak şart değil ama raw formatında çekip renkleri/ışığı kendin belirlemek istediğin zaman bir programa ihtiyacın olacak. biraz contrast, biraz saturation ile oynasan yeter zaten. gözünde büyütmene gerek yok yani. bedava bir dolu program var bu iş için. gimp kullanıyorum ben.

ayrıca ne istiyorsan onu çek. hatta ne bulursan çek, seçici olmayı sonraya bırak. (aynı kare içinde kedi, kayık, yaşlı amca, sümüklü veled yakalama çabalarım sonuç vermedi henüz. sen başarırsın belki. ha gayret :))

şu yazıyı güzelce bir hatmetmek de iyi gelir

www.fotoritim.com

ben de sözlükten gördüğüm, www.fotoatolye.com adresindeki videoları izlemeni tavsiye ederim.

(bkz: fossil)

(bkz: guess)

(bkz: movado) diyecegim ama biraz daha cikma yapmaniz lazim :)

içi boş şeylere 500lira verceğine al bi protrek canavar gibi verdiğin parayı hak etsin en azından. nasıl hak etcek dersen şöyle;
altimetre(yükseklik ölçümü)
barometre(basınç)
termometre(sıcaklık)
pusula
5 alarm
kronometre (ileri-geri)
dünya saatleri
güneş enerjisiyle çalışma
darbelere karşı dayanıklılık
mineral cam (çizilmiyo oraya buraya vursam da)
otomatik zemin aydınlatma (gece herhangi bi düğmeye basmana gerek kalmadan saati kaldırıp baktığında ışığı kendiliğinden yanıyor)

www.sicaksatis.com
siteyi değil ama bu modeli tavsiye ederim.
Mineral Cam
100 M Su Geçirmezlik
12 / 24 Formati
5 Alarm
Kronometre
Geri Kronometre
Günes Enerjisi
Pil Seviye Göstergesi
Tam Otomatik Zemin Aydinlatma
Dünya Saatleri
Isi Ölçümü
Düsük Isi Derece Dayanikliligi
Pusula
Yükseklik Ölçümü
Barometre Ölçümü
Dublex LCD Ekran

gc:gucci collection.... ben kullaniorumm harika bi saat tavsie ederimm beğendiğin modalini gönül raatliyla al..güle güle kullan

abi mrtksn bu markafoni davetiye ile alıyormuş herhalde, davetiyem yok.. iş bu vesile ile davetiye de alırsam çok hoş olur.. onun dışında link atsanız süper olur abi.. örneğin ben bu saati beğendim, nasıldır bilen var mıdır acep:

www.saatkuz.com

gerçi bu kadar paraya elbete iyidir de diyorum acaba bu paraya çok daha iyi saat var mıdır veya asıl önemlisi aynı kalite ve güzelliği daha ucuza bulabilir miyim?

www.alisverissaati.com

mesela bu da var.. neyse bu aralıktaki ürünleri fiyat - kalite açısından en iyiyi bulmak için değerlendiriyorum, buna yakın şeyler söyeleyebilirz msela.. bu arada demir çelik olmasın, deri kayış olsun..

ben starck in fossil e yaptigi tasarimlara bayiliyorum, saat cok kisisel bisey sever misiniz bilmem tabii de, bi bakin
www.fossil.com

@annemadamolgeldedi : gc gucci degil guess collection..

Yanlış hatırlamıyorsam alışverişsaati sitesinde şu sıra kampanya var. Geçen cebime bonus karta %20 indirim gibi bir mesaj gelmişti. Ancak ödeme sayfasında indirim görüntülenebiliyor. Karar vermenizde etkisi olabilir.

yaz sonunda her yerden alabilirsin de şu sıra zor gibi.