haftasonları trekking, doğa gezileri var onlara katılın.

evet ama bugün için bi fikir lazım.. treeking için çok geç şu anda :)

lunaparka gidin...

maçka parkı

ya da çengelköy çınaraltı

Erkeklerden tavsiye alma, kafamız farklı çalışıyor, farklı şeylerden hoşlanıyoruz. Deneme yanılmayla bulacaksın. Seçenekleri sun, 3-5 tanesine burun kıvırır, "aaaaaaaa süper olur" dediği bir tanesini denk getirince zaten gerisi gelir. Bırak programı o yapsın, "ondan sonra da şuraya gider miyiz" diye kendisi yapar zaten programı.

farklı metodlarla sevişin

karting ve poligonda atış yapmak geldi benim de aklıma..

güzel bi mekanda içki içmek yerine boğaz'a gidin, mesela arnavutköy, bebek tarafı. sahile oturun için içkinizi, oh mis. çekirdek, cips falan da alın. illa mekan istersen bence galata tarafındaki mekanlara göz at, güzel oralar.

wii olabilir.

adalara gidin bisiklet turu atın piknik yapın

sigara, alkol falan kullanmasa belki endişelenmek gerekirdi ama. o da belki. o nedenle sakin ol yahu. yabancı dizilerde, filmlerde falan denk gelmişsindir. çoğu kişi gençken kullanmış bundan gençliğinde ama her meslekten insanlar olmuşlar büyünce.. bende kullandım, deli gibi ortamlar yaptık ot, cigara falan.. biraz aklı selim bi insansan zaten onun bataklığına girmezsin. sadece bir süreçtir o bence. tam da anlatamadım ama, neyse.

abartma atla deve değil ama diğerlerine geçişi kolaylaştırır.

yani öyle bi insan değil, düzgün biridir. daha önce denemiş heralde. öyle demişti. bi şey olmaz heralde.

2 fırttan bi şey olmaz

Ottan bir şey olmaz merak etmeyin.

kimyasal olmadığından bağımlılık yapmadığı ve zararsız olduğu düşünülür. olaya ise, "herşeyin fazlası zarar" dürtüsüyle yaklaşılabilir.

ot içmesindense ot içmeyi düşünmesi daha tehlikeli. ne gerek var ki? ben hiç normal karşılamadım.

ben aktif olarak aylarca ot kullandım üniversite öğrencisiyken, sigara içmekten delicesine zevk alan biriydim ki çok zaman sonra sigara içtiğim anlar hayatımda aldığım tek zevkli/mutlu anlarım oldu. yine o zamanlarda bira, vodka, cin, şarap gibi içkilerde gırla gidiyorduk ortamlarda olsun, tek başınayken olsun (parayı bulunca demek daha dorğu burada). ama aradan yaklaşık 10 sene geçti; şimdi sigara, cigara kullanmıyorum, o gittiğim rock, metal bar'lar çekici gelmiyor bile, şu an oturmuş rakımı içiyorum. şimdi bunları bana 0 7-8 sene önce söyleselerdi, siklemeyen bi tarzda gülerek "seektir lan" çekerdim. ama ilk yazdığımda dediğim gibi; az muz bi aklı olan otun bataklığına düşmez, korkmayın.

bu duyuru göte girebilir.

vala kendi içinizde nasıl bir romantizm sağlıyorsunuz bilemiyorum ama uygun ortamlar oluyordur muhakkak, öyle bir anda söyle işte...

Seviyorsan git konuş bence. Hissediyorsan niye tutacaksın yahu, zamanı mı olurmuş onun?

o heyecan mutlu etmez mi zaten insanı? bırak ne kadar geç oluyorsa olsun. geç kalmanda en kötü durum senaryosu nedir ki?

Bunun da bir ayarı yok ki neticede, 4 ay 2 hafta 3 gün olunca söyleyeceksin diye bir şart yok. Yani "Seviyosan git konuş abi bence". Bir de lütfen burçtan girmeyelim olaya ya, bunu yapmayalım lütfen.

kasma, hatta çıkart aklından bu konuyu. o an geldiğinde kendiliğinden dökülür. çok mu düz yaklaşıyorum bilmiyorum ama, sonuçta seviyosunuz ki sevgi sözcükleri kullanıyosunuz.

@fortisvita ama bu adam hakkaten tam ikizler ya. ben de hiç sallamazdım, hiç de alakam yoktur burçlarla ama baştan aşağı burcuna uygun biri. çok ilginç ama öyle.

söylemen gereken anın farkında bile olmayacaksın bence, bir bakacaksın söylemişsin.. ama "şimdi mi söylesem, ne zaman söylesem" diye düşünürsen bunu söylemek hep tedirginlik verecek sana ve belkide sırf bu tedirginlik bitsin diye söyleyeceksin. akısına bırak bence, düşünme bunu...

abi ikizler burcuysa siktr et ben bu kadar dengesiz insanı bir arada görmedim. benimkiler kız idi ama bunların hepsi böyle.

ha yok illa dersimi alayım diyosan, direkt sevdiğini söyle.

ikizler olacağına az bekleyip yengeç olsaydı bu sorunları yaşamazdınız:)
bana sorarsanız fazla uzatmadan söyleyin, hem onun ne hissettiğini de görürsünüz. kartları açık oynamak en güzeli.
kadın-erkek olan durumlarda kadın erkekten bekliyor, genellikle erkek demeden demiyor ama bu ilişkide dinamikler nasıl olur bilemedim.
bir buçuk ay kısa bir süre değil ideal bir süre.

aslında izlemedim ama "kosmos" olabilir mi?

(bkz: kosmos)

niye bağırıyormuş peki?

hayvanlarla iletişime geçiyo..

spoiler yapın beeeeeeeeeeee!

izlemediyseniz seven ve the usual suspects.

izledim ki bunları. bi de saklambaş vardı.

(bkz: primal fear)

(bkz: revolver)
(bkz: the usual suspects)
(bkz: shutter island)
(bkz: truman show)

bonus:

(bkz: flawless)
(bkz: inside man)
(bkz: matchstick men)

kuzuların sessizliği de izlendi.

@speculative fiction izledim ki. galiba tüm kültleri izlemişim ben ya:(

primal fear Edward Norton için izlendi:(

apocalypse now ve the shining

@uykusuz her gece izlemedim hemen araştırmalıyım :)

@speculative fiction flawless e de bakiyim o zaman

memento.

psikolojik gerilimde tek geçerim.

alfred hitchcock'tan psycho

celda 211.

izlemediysen, kesinlikle testere(ama ilk film)

Serinin ilk filmini izleyip de sonunda şaşlırmadım diyeni görmedim-duymadım...

aşiyan? süper manzarası vardır. evet gerçi biraz klasik oldu ama. kilyos'a gidin bu sıcakta güzel bir yerde yüzün. midye dolma yiyin falan.

adalara gidin. başta büyükada ve heybeliada. hem tarih hem doğa harikası.

Anadolu Kavağı

Oyuncak Müzesi, Anadoluhisarı'nın üst tarafındaki eski mahalleler.

dolapdere, sarıgöl anadolu yakasından da selamsız.

tarlabaşı. otantik ve macera dolu bir mahalle.

aşiyan'ı yıkıp yeniden yapıyorlardı bir ay kadar önce, şimdiki durumunu bilemem. çengelköy, kanlıca, beykoz tarafları iyidir.

spor yap, bol ye, düzenli bi hayata geç

geceleri bol bol yemeye çalışmalısın. Özellikle bütçe sıkıntın yoksa, kebap, dürüm götürmeye çalış. Sabahları börek, çörek. Ama iştah açıcı olanlardan.

Öğle yemeklerinin yanında hafif acı biber yemeni tavsiye ederim.

Bol bol yemek, sanıldığının aksine zayıflatabilir. Hızlı kilo almanın en kolay tarafı yemeği yiyip yatmaktır. Metabolizma hızınızı da düşürün biraz.

bildiğim kadarıyla fitness salonlarında kilo aldırıcı programlar var bi dene istersen.bir arkadaşıma bi karışım tavsiye etmişlerdi. 1 litre süt bal şeker dondurma muz ve bir sürü mevye bunları mutfak robotunda karıştırıp hergün içiyodu.1 ayda 5 kilo almıştı sanırım.
ayrıca bol bol makarna ve pilav yersen de işe yarar sanırım

çok abur cubur yiyip spor yapmak bir işe yaramaz en fazla yağlanma yapar ki o da sorundur. yeme ve uyku olayını düzene soktuğunuz zaman sorun kalmaz diye düşünüyorum ki askerde otomatik olarak bu durumlar düzene girecektir. genellikle insanlar askere gittiklerinde kilo verip dönerler ama sizin için durum farklı olacak gibi.

diyetisyene git, yardım al. ben de öyleydim, 54 kilodan 67 kiloya çıktım birkaç ayda. kesinlikle imkansız değil. kilo almak, vermekten daha kolaydır gerçekten sık yemek yersen.

bodye başla kilo alma programları falanda var onları uygula.supplementler,protein tozu falan ne varsa aban.

hep korkudan, heyecandan.

sorulan sorulara he, hı gibi cevaplar veriyorum ve karşılık olarak sormuyorum.
nerden geliyosun a cevabı veriyorum ama ona sormuyorum falan. bir süre sonra susuyor.

abi birisi denk geldi, gelmiş anlatıyor yok japonyaya gittim şuraya gittim buraya gittim. hiç cevap vermiyorum arada iyi güzelmiş diyorum yinede susmuyor dangalak orospu çocuğu ya.

onca uçak yolculuğu tecrübem oldu kimse ne soru sordu, ne laf attı, ne de sohbet etmeye çalıştı.

açın kitabınızı/derginizi, takın kulaklığı yol boyu rahat edersiniz. lakin yanınızdakini bir tartın önce, gözünüze de kestirirseniz baktınız konuşuyor değerlendirin. sokak ortasında yol soran adamla 5-10 dkkalık konuşma sonucu tanış ile sonrasında iş bağlanabilirken uçak seyahatleri networking adına hayli faydalı olabilir.

@9kuyruklukedi, o zaman bende böyle bi problem var yada benim gibi başka arkadaşlarda. genelde hep soruyorlar soru sormayanına hiç denk gelmedim bu güne kadar.

ilginç insanları gözlemlemekten keyif almak lazım buna katlanabilmek için. deneysel bir bakış açısı gerek :) incileri dökülmüyo insanın. adam bana dese japonyaya gittim diye oooohayoo gozaimas derdim mesela tepkisini ölçerdim bakalım nabıyı.

kulağa kulaklığı takıp ele de kitabı aldım mı biter aga

@kediebesi; asosyal olduğum için mi sevmiyorum aceba böyle şeyleri?:p yani kimsenin bi yere gitmesi beni ilgilendirmiyor. yani sangay falan oralara gittim diyo birisi e banane? yani beni ilgilendiren bi yanı yok ki bunun?. hele bazı lavuklar var hatunlara sarkan cinsten onlarıda gördüm uçakta. ak çocukları demek istiyorum onlara.

- iletişime kapalı olduğunuzu daha koltuğa otururken belli edin.
- göz kontağı kurmayın.
- potansiyel sohbet kişisinin yüzüne bakmayın.
- laf atarsa tek kelimelik bir cevaptan sonra camdan dışarıyı izleyin veya dergi okuyun.
- saçma sapan bir şeyler anlatmaya başladıysa ve durmayacağını anladıysanız bağırma denemeyecek ama yüksek bir ses tonuyla -ki başkalarının bunu duyması onu susturur- "Kusura bakmayın ...... ......... ...... beni hiç ilgilendirmiyor" diyebilirsiniz.
- hostesten başka boş koltuk varsa yer değiştirmek istediğinizi söylemeniz ise soğuk duş etkisi bırakabilir o kişide.

sosyal psikolojide der ki, kişisel alanımıza (dokunma vs.) yabancıları istemeyiz bu yüzden otobüste, uçakta (insanların uzun bir süre dibimize kadar kadar girme zorunluluğu olan yerlerde) konuşma zorunluluğu hissederiz.

ben kısa net cevaplarla hallediyorum genelde ya da cok rahatsız oluyorsam. kusacak gibi bir iki kez öğürüyorum, adam bırak konusmayı hostese baska yer var mı? noktasına geliyor.

kulaklık+1

Alkışlama olayında da ben hiç Türk'lerde denk gelmedim. Hep yabancı havayollarında denk geldim.

otobüsü anlarım da uçakta konuşan insan daha hiç görmedim. türkiye içinde istanbul-izmir ve istanbul-antalya yolculuğu yapıyorum, belki başka şehirlere göre değişiyodur durum :) kısa cevap verirsin olur biter, ben ne berberlerle ne taksi şoförleriyle konuşuyorum. en sevmediğim şeyler.

alkışlama olayını ise türklerde değil, hep yabancılarda görüyorum. türklerle alakası yok.

bu konuyla alakalı olarak yılda 5-6 kez yurtdışı uçan biri olarak tavsiyem biletinizi cam kenarı alıp kendinizi 25 derece filan cama doğru çevirip camdan dışarı bakmanız olacaktır. genelde ben hep orta koltuğu tercih ediyorum millete tebelleş olmak için, hem kendimi güvende hissediyor hem de ya cam kenarı ya koridor tarafı konuşucak birini illaki buluyorum. dediğim gibi 25 derece açıyla sırtınızı dönmeniz ben ve benim gibileri engelleyecektir. iyi günler.

Ya neden böyle yabani olmuş ki millet? Yanımdakiyle - hele ilk o birşey demişse - illa konuşurum. İnsanlık yav ;)

konuşmamak isteyenleri çok iyi anlıyorum, ben sonuna kadar yabaniyim, çok zorda kalmadıkça hayatta konuşmam; sonuçta, o da siz de, parasını ödemiş bir hizmet almışsınız, bir ticaret fiilinin içindesiniz, derdiniz A noktasından B noktasına gitmek...X kişisiyle sosyalleşmek değil.

Benimki daha ekstrem boyutlarda---taksideyken sohbet açarsa şoför, çoğunlukla iniyorum.

Böyle--her ne kadar efendi/hanım olunsa da, yüzde yüz yabancıların arasında cici/sosyal/güleryüzlü olmama hakkımız var diye düşünüyorum.

Hasbelkader tanıdığım biri düşerse, çenem düşer o ayrı.

kemerimi takıyorum, kafamı yaslıyorum, uyku moduna geçiyorum.

xenophobe un taktik işe yarıyor. ek olarak, dinlemeseniz bile kulaklığı takın kulağınıza duymazlıktan gelin bieşy derse de. sormaz zaten insansa.

@nwnd haklı. acayip iş bağlanıyor o küçük sohbetlerin sonunda.

ayrıca konuşun yani ne var. çok ilginç/acıklı hayat hikayelerine rastlıyorsunuz.

abi çok boş konuşuyolar ya valla bak, genelde brüksele gidip geliyorum ama bıktım artık bu muhabbetlerden. nolur sizde konuşmayın başkasıyla yüz bulamasın ibneler.

13 saat uçup konuşmamaışlığım var,evet :)

çok acayip! burdan tanımadığımız insanlara paragraflar dolusu cevap yazarken, ya da biz tanımadığımız insanlardan cevap beklerken iyi de yüz yüze iletişime geçince mi nefret edilesi bir durum oluyor? kaçma şansı olmadığı için belki de..selamlaşmak, sohbet etmek kötü şeyler değil ki. hiç tanımadığınız için ona karşı ilk etapta nötr olmak gerek. belki de o kişi tanımaktan şeref duyacağınız bir kişi..illa ki bir çıkar ilişkisi üzerinden devam etmeye de gerek yok. yeni bir insan tanımak güzeldir. konuşarak anlaşmak güzeldir. tabii insan bazen sessizlik ister. o durumda da kabalaşmaya, tabiri de caizse göt gibi davranmaya gerek yok. karşındakini rencide etmenin hele ki seninle sohbet etmek istiyor diye aşağılamanın ne gibi bir açıklaması olabilir ki? kibarca sorusuna cevap verip uyuyor taklidi yapın yeter. ya da kulaklık takın işte...kabalaşmaya başlamadan önce sabrınızı biraz zorlayın. karşınızdaki insanın öyle davranılmayı hakettiğine emin olun derim. öküzleşmek ve cool olmak çook farklı şeyler...

çiğniyorum, asla şapurdatmıyorum, şapurdatan arkadaşlarada açıkca kız erkek farketmeksizin "o....u gibi çiğneme şu sakızı" diyorum.

hayır, ağzım kapalı çiğniyorum. rahatsız edici bi ses oluyor tabii, rahatsız olmanız normal.

Tabi ki hayır.Ama annemden biliyorum alışkanlık işte sesli çiğneme hali değiştirilemiyor.

bazen kendimi kaptırıp cak cak çiğniyorum ama farkedince toparlıyorum kendimi çünkü katlamıyorum o sese. hele bazıları nasıl çiğniyorsa ağzının içinde minik minik çıtlıyor ya deli oluyorum.

sakız çiğnemek bir sanat işidir. geviş getirir gibi ses çıkarmak normal değildir. en nefret ettiğim şey. çarpasım geliyor.

sakız çiğnemek sakız çiğnemektir, adabı ve üslübu yoktur.

senin de kulaklığındaki ses beni rahatsız ediyor belki; napalım yani?

@repins sessizlik olan biyerde kulaklıkla bişey dinleyeceksem sesi dışarı gidiyo mudur diye kontrol edip öyle dinliyorum desem?

Ben çiğneyeceğim zaman küçük bir sakız çiğniyorum, ağzım da kapalı oluyor, mümkün olduğunca dışarıdan farkedilmemesine gayret ediyorum. Ve evet biri sesli çiğnediğinde ağzına çarpmak geliyor içimden.

insan gibi çiğnerim, insan gibi çiğneyene de lafım yok. bazıları abartıp 110 desibelle ve hatta ağzını 15 cm açarak çiğniyor dalasım geliyor.

deli gibi çiğnerim. 3-5 sakız bir arada çiğnerim, en büyük balonları yaparım, hatta canımı çektirdiniz. ama bunu insanların yanında yapmıyorum tabi. :D başkasını da pek takmam sanırım, başka nedenlerle gıcık değilsem sakızı da beni germez.

anormal bir davranış. bir insanı sakız çiğnemek kadar itici yapan başka bir eylem-durum-davranış yok bence. alex ferguson hariç.

oha ne kadar hoşgörü sahibiyiz la. bırakın insanları size zarar vermedikleri sürece naparlarsa yapsınlar, hem bu altı üstü sakız yahu. hem bunun sonu yok, çekirdek çitlemek, ağzını şapırdatarak çorba içmek vs hepsi dayak sınırınızda olabilir bu gidişle. hiç olmuyorsa singapura yerleşmenizi tavsiye ederim, orda sokakta sakız çiğnemek yasak :)

hosgoruyle yada sakiz cineme adabiyla ilgisi yok bunun, ayrica pekala da ses cikarmadan cignenebilir. o cak cak ses benim midemi bulandiriyo ve beni rahatsiz ediyorsa hic de hosgorulu olmam gerekmez. he icimden yapanin suratinin ortasina bi tane koymak gelse de en fazla kibarca uyaririm. bunun nesi garip ki?

bunun hoşgörüyle değil ama saygıyla alakası vardır zannımca.
hele bir de telefonla konuşurken yapanlar yok mu?! o telefon hattının içinden geçip, o gırtlağı sıkarken görüyorum kendimi. ıyh.

anlamak istediğim biraz da şapırdatan kişinin, bunun etrafındakileri rahatsız edebileceğinin farkında olup olmadığıydı. ki farkındaysa ve devam ediyorsa birilerini rahatsız etme ihtimalini umursamamakta mıdır acaba? ki bu durumda kendisinin yanında ossurup hoşgörüyle karşılamasını bekleme hakkım doğuyor :)

Bendeniz bir erkek kişisi olaraktan sakızı şapırdatarak çiğniyorum kim öyle böyle şapırdatmak değil yani resmen sakızı toz etmeye çalışıyorum ağzımda;sakız çiğnemek demek sakızdan hıncını çıkarmak,bilumum ters giden her ne varsa bunun müsebbibini bir sakıza indirgeyerek onu ağzında yok etmeye çalışmak demektir.Vay ses çıkmış vay rahatsız olmuş ....

ortalıkta sakız çiğnemek bizdeki görgü kurallarına göre ayıptır. Ama yabancıların toplantılarda filan böyle vivident tipi sakızları çaktırmadan çiğnediklerini gördüm, belki onlar normal kabul ediyordur.
Ben sakız müptelasıyım, bir kaç kere bıraktım yine başladım o derece, ama ASLA evin dışında çiğnemem. Basit gösteriyor, karizmayı çiziyor.
Sorunuza gelince: siz normalsiniz, insanlar hatalı.

hava güzel olursa (malum, tuhaf bu aralar gene) büyükada'ya falan gidebilirsin bence. tabii yanında en az 1 kişi olursa daha güzel olur.

nerde oturduğunu bilmiyorum ama avrupa yakasındaysan bence anadolu yakasında gez. mesela gündüz fenerbahçe, kalamış civarında dolaşıp, çay falan içip, akşamüstü caddebostan sahilinde bi şeyler içebilirsin. çok keyifli olur.

bunlar kesmediyse boğaziçi her zaman iyi bi tercih. hiç yapmadıysan eminönü'nden veya kadıköy'den kalkan boğaz turu vapurlarına binip 1 buçuk saatlik bi gezi yapabilirsin. ortaköy'e gidip biraz gezdikten sonra yürüyerek bebek tarafına gidebilirsin. hem temiz hava, hem yürüyüş olur. orda da bi şeyler yiyip içersin.

tabi bunların hepsi hava güneşliyken daha güzel olacaktır.

annem taş düşürürken eve fıçı fıçı efes alıyoduk. o zamanlar ilaç kullanıyo muydu bilmem ama baya zaman geçti.

taş düşürürken de dayımın "düştü be oh kurtuldum" naralarından kişinin hissettiği sonucunu çıkartıyorum.

ilaç kullanırken alkol almasın.

böbrek taşı düşüren biri olarak size tavsiyem, aktarlarda satılan sıvı, litrelik gülaburu diye bir içecek var. ondan alın. 15 tl falan. 1-1.5 litre. günde 3 bardak içsin. aç karnına. böbrek yollarını genişletiyor bu içecek. bir haftada kurtuldum ben.

ağrılar çok şiddetlenirse, eczanede, sağlık ocağında kalçadan kaş gevşetici iğne vurdurun. baya rahatlatıyor.

hangi ilaçlar isimlerini yazarsanız fena olmaz.

ilaçlardan biri buscopan ama diğerini hatırlamıyorum şu an. sanırım v'yle başlıyodu.

rowatinex taş düşürme için birebir. o diğer ilaç voltarendir herhalde
doktor biranın ekstra fayda sağlamadığını söylemişti. su içmekle aynı şey yani.

taş düşerken anlamayabilir ki ben annamamıstım. ikinci soruna gelince bira yerine su icmesi daha faydalarır.

uzun süredir gazetecilik yapıyor. benim bildiğim en son boxer dergisinde çalışıyordu.

2-3 ay önce kanal 7 haberde görmüştüm ben de. ama pek bilinmiyor galiba.

ben bilmiyorum valla. nasıl bi tip ki? adı ne?

kıbırcık saçlı, hafif tombul. eyüp sultanda iftar açanlarla ropörtaj yaparken adını ekranda görünce kahkahayı basmıştım neden bilmem. adını başkası yazsın ben yazmam. temiz yüzlü bi çocuk ama, hayatta peder zikler demezsin görsen yani.

niye yazmıyosun ki adını? adam televizyona çıkmış zaten. gizli bi şey yok ki.

Gaziosmanpaşa'ya giden otobüsler geçer Balat'tan. Taksim'den 55T'ye binebilirsiniz mesela.

taksim'den 55t'ye binmek en mantıklısı. mecidiyeköy ve beşiktaş meydandan aktarmalı gidersiniz çünkü.

balat zaten yokuştan oluşan bi yer. demir kiliseyi görün mutlaka, onun karşısından ara sokaklarda dolaşın işte. kırmızı liseyi mutlaka fotoğraflamak isteyecektir, bi de ortodoks ekümenik patrikhanesi var tabii fener'de. gezerken görürsünüz zaten hepsini.

Balat beni büyülemişti doğrusu. Bütün sokaklarını görmek istedim desem yeridir. İnternetten de araştırın ve arkadaşınızla beraber ortalığı iyice bir karıştırın derim. Kırmızı lise (taş mektep) bence de görülmeye değer, o yokuşta öyle bir bina nasıl yapılmış hayret doğrusu.

Ara sokaklar falan çok güvenli değildir, dikkatli olun derim, ayrıca beşiktaş'tan taksiyle 10 lira falan yazar maksimum.

bi ağrı kesici alın yapacak çok bişey yok. 9a kadar toparlarsınız. mide bulantısını da zaman ve yemek yemek çözer.

Bugun olabildiğince kahve(öğütlmemiş) yemeye çalış çok iyi geliyor.hem baş ağrını alıyor hemde mideni toparlıyor biraz

şu an için bi şey diyemem ama bi daha bu kadar içince yatmadan önce bi bardak su için.

miden için alka-seltzer iç, eğer fırsatın olursa.

minoset bulup içtim bir tane şimdi.. öğütülmemiş kahve yok ama malesef..

sade bir soda iç, pencereden de bi açık hava al.
soda çok iyi geliyor.

en yakında eczaneden bir adet parol tablet, bir adet metpamid tablet al. birer tane iç. birer tane de otobüse binerken iç.

sabah işe gelmeden limonlu bir soda içtim.. şimdi de dediğiniz üzere sade soda içiyorum (maden suyu oluyor galiba)

suda eriyen c vitaminli aspirinlerden iki tane için. ohh ne mide kalır ne baş ağrısı

asprin ve adında asprin olan ilaçları tüketemiyorum malesef.. komalardan koma beğeniyorum.

habire duyuru cevaplama, gözün dinlensin biraz :))

sedergine yarıyor mesela bana suda çözülen.

temiz hava, soda, çubuk kraker, yolda da uyursunuz yahu pat diye biter 4 saat.

@mahnita: sesli güldüm, ne yapayım zaman geçmiyor..

aynı fikirdeyim

dediğin şey doğru ancak bence boyut da önemli bir etken. yani üzümün çöpünü, kirazın çekirdeğini tutup da çöpe atma ihtiyacı hissetmem, ama karpuz kabuğu da bırakılmaz mesela. o bariz çöptür.

elmanın koçanı da örnek olarak bence çöp. doğaya müdahale etmiş oluyoruz zira. normalde o elmanın mantıken amasya'da yere düşmesi gerekirken sen onu ayvalık'ta bırakınca doğal dengeye mikroskobik de olsa zarar vermiş oluyorsun. kaldı ki doğal ortamda o kadar çok besin bırakılması faydalı birşey değil diye düşünmekteyim.

sir gawain'le aynı fikirdeyim

domates ağaçta iken doğanın bir parçasıdır...
kendinizi saksıda düşünün, meyve mi vereceksiniz? hayır.

ben 1000 kisinin 300 metrekare alana biraktigi organik atiklardan gorsel olarak rahatsiz olurum. sonucta hepsi hemen bozunup topraga karismiyor. o yuzden olabildigince, ne goturduysem yanimda getirmeye calisiyorum.

yaratacağı görsel kirliliği, aynı mekanı sizden sonra gelenlerin temiz bulması mevzusunu gözardı edin demiştim sorumda. o başka bir tartışmanın konusu. öyle düşünürseniz her şey çöptür. öyle düşünmeyin. doğa açısından, çevre kirliliği açısından düşünün sadece. çöpe bile atsan bir tane pil doğaya zarar verir diyoruz ya hani, o hesap düşünün. doğa açısından düşünün. insanlar görür, çirkin görüntü falan diye düşünmeyin.

insanlar acisindan degil sadece doga acisindan dusunursek, kocan vb issiz ormanda birakilir. hem daha az dolu cop kutulari, daha az insan gucu (copculer), cop ogutme merkezlerinde daha az islem demek.

ben karpuz kabuğu çöp elma koçanı değili mantıksız buldum açıkçası.

bence meyve sebze artıkları çöp değildir, gerisi çöptür.

mahnita yla aynı fikirdeyim ben de.

peki arabada sigara içince izmaritini dışarı atma konusunda ne düşünüyorsunuz?

üçüncü keredir söylüyorum: "herkesin görebileceği" hadisesi başka bir tartışmanın konusudur. mevzu o değil. mevzu doğa.

hiç kimsenin belki bir daha göremeyeceği dev çöplük alanındaki bir adet pili düşünün. kimse görmüyor onu, ama doğaya zarar veriyor. onun gibi. doğaya zarar, genel olarak çevrenin kirlenmesi vsvs.

arabada tatile gidiyorum. afyon'da kuş uçmaz kervan geçmez yollardayım. araba sürerken elma yedim, koçanı elimde. camı açıp dışarı, yandaki boş araziye sallasam çöpümü sokağa atmış, çevreyi kirletmiş olur muyum mesela? bence olmam. karpuz kabuklarını atsam bile olmam.

Duymuşsunuzdur belki, evsel organik atıklardan "kompost" diye adlandırılan bir nevi organik gübre yapılıyor zaten, evde filan da yapabiliyorsunuz. Görüntüyü geçersek, organik atıklar çöp değildir, ama kompost yaparken çok yıllık bitki tohumlarını kullanmamanızı, gübre ile doğaya yayılacağını söylerler, doğa dengesini korumak açısından. Ama her türlü meyve kabuğu vs. rahatlıkla kullanılabilir.

eartheasy.com

Bu daha anlaşılır:

berceste.blogspot.com

kibritsuyu,

son yorumundaki "afyon'da kuş uçmaz kervan geçmez yollardayım" sorundan baslayarak cevap vereyim. evet, o elma kocani coptur.

cop sadece dogayi kirletmesiyle tanimlanmaz. o yuzden "elma kocani dogayi bozmuyor, dogal olarak yok oluyor" dusuncesi elma kocaninin cop olmadigi yonunde bir arguman olmuyor.

cop su: "Yararsız, pis veya zararlı olduğu için atılan ufak tefek şeylerin hepsi"

dolayisiyla piknige gittiginde orada organik de olsa biraktigin her sey coptur. kimse gormese de coptur. cevre negatif yonde etkilenmese de coptur.

agactan dogal olarak dusen bir elma doganin bir parcasidir. dolayisiyla cop degildir. kimse onu oraya atmadigi icin cop olmaz yani.

(konuyu uzatmak istersen "agactaki elmayi tam dusmeden once elimle alip onu dusecegi yere birakirsam o cop mudur?" diye sorabilirsin)

çöp, çöptür. ne kadar doğalda olsa fark etmez. fakat bir pil'i yada pet şişeyi toprağa gömmekle, bir mısır koçanını gömmek farklıdır.

ben doğada yere bilimum çekirdek, kibrit, ufak kâğıt veya diğer UFAK biber sabı gibi, çürük erik gibi şeyler atmaktan çekinmem.

ama yenmiş elma atmaktan çekinirim, kötü görünür çünkü, oraya ait değildir.

Sen o ıssızlıktan geçtiğine göre, başkası da geçebilir.

Bence geride bırakılan ve daha önce orda olmayan her şey çöptür. Felsefe şu olmalıdır: Geride hiç bir şey bırakmamak, yanımıza hiç bir şey almamak.

kimsenin görüp görmemesi konusunda olay biraz vicdaniyete bakıyor. biz doğayı üzerinde piknik yapılan yer olarak algılarsak eğer afedersiniz mokunu çıkarırız. doğa bize değil biz doğaya muhtacızdır. doğa, koskoca devletin adi osmanli lan'dan, kibritsuyundan daha önemlidir.

ben de sana katılıyorum genel olarak. tabii ki domatesin hıyarın elmanın artanını ormanlık bir yerde bırakmakta bence sakınca yok. aksine çöp kutusuna atmaktansa ormanlık bir yerde bırakmak bir şeylerin onlardan nasiplenmesine bile neden olabilir.

küçükyalı'dan hemen sonra idealtepe var. çok sessiz sakin, güzeldir. 10 dakikada yürüyerek sahile de inilir. 1000 tl'yi geçmez kiraları normal bir binada.

kadıköy civarında caddebostan, suadiye, göztepe tarafları güzel ve nezih tabii ama 1000 tl'ye güzel bi ev bulabilir misiniz onu bilemiyorum.

göztepe, sahrayıcedit, erenköy, kozyatağı.
hem küçükyalı kadar uzak değil, hem de 1000 liraya illaki ev bulursunuz. ama mecidiyeköy de çalışıp anadolu yakasında oturmak eziyettir, demedi demeyin. bi daha düşünün derim.

üsküdar ın arka tarafları kirazlı bi semt ismi vardı geçen sene cidden süper bir eve 700 lira istemişti emlakçı. üsküdar ın arkalarını tavsiye edebilirim kısaca. ama ben anadolu yak. oturmadım, dediğim gibi mahalle- semt ismi veremiyorum

kadıköyde çok rahat 800 liraya bile ev bulabilirsin.ben 3.katta oturuorum önüm denize bakıor arkam ağaçlarla kaplı 600 lira kira veriom.araştırırsan bulursun

feneryolu. bagdat caddesi tarafindan degil de caddeyle minibus caddesi arasinda kalan tarafindan bahsediyorum. hem nezih hem de fiyatlar cadde kadar ucuk degildir.

mecidiyeköy'de çalışacağım diyorsanız, metrobüs güzergahı tavsiye ederim. "altunizade" olarak aratın, fiyatları bilmiyorum ama ulaşım açısından en rahatı budur.

kuzguncuk yada salacak hocam :) başka yere bakma bile :)

türkiye'den alınca türkçe bir isim almak zorunluluk yasalarca. mert nobre, mehmet aurelio falan örnekler.

Yok öyle değil, ben şu an Türkiye vatandaşıyım. Adım soyadım da A b olsun. Birkaç sene sonra ABD vatandaşlığı alsam, X Y gibi alakasız isim alabiliyor muyum?
edit: gerçi evet, verdiğin örneklere göre de, isim değişiyor ama soyisim aynı kalıyor olarak çıkıyor. ama ABD de böyle mi peki? Mesela Esra Erol için diyorlar ya Dana Flynn olarak biliniyor yurtdışında diye? O da resmi olarak mı öyle yoksa ünlü olduğu için sallamış falan öyle bir şeyler mi?

haha o sallamıştır olm, sanki amerika'da ünlü mü esro erol.

Türkiye'de soyisim de değişiyor gerektiğinde. Aurelio, Nobre falan yazıldığı gibi okunduğundan değişmemişler. Misal Elvir Baljic Türk olunca Balic oldu. Türkiye'de yazıldığı gibi okunma kuralı var bir tek.

hayır. normal şartlar altında değişmiyor. bkz. ingiltere.

ismim; annemin türk olmasından olayı y.b. idi ve doğum nedeniyle türk vatandaşıydım.

babam dolayısıyla ingiltere (birleşik krallık) vatandaşlığını ekletirken tr'de doğduğum doğum belgesi/pasaport (özetle resmi kimlik) ismim baz alındı. lakin ben başvurmak suretiyle a.y.b. oldum.

yani özetle değişmiyor. sen talep/başvuru yapmadığın sürece. sadece isminin okunması açısından o dilde (ör. ingilizce) bulunmayan karakterler varsa okunuşu düzeltebilmek için onları değiştiriyorlar mesela.

aylin isimli bir abd vatandaşı arkadaşımın abd pasaportunda ayleen yazmışlar mesela... gerçi burada karakter sorunu yok :) ama ünlüler üzerinden ilk aklıma gelen alman vatandaşı sahra meryem uzerli (hürrem); alman kimliğindeki ismi okunuş açısından düzeltilmiş; meriem sahra userli...

ülkenin kanununa göre değişir. topu topu 100 sene yaşıyoruz, uğraştığımız işlere bak.

ben de merak ettim ve araştırdım. şöyle bir şey varmış:

answers.yahoo.com

sadece okunuş açısından sorun çıkmaması için ingilizceye uyarlayabilirler belki. mesela türkiye'deki ermenilerin isimleri de aleks, karolin, mıgırdiç gibi türkçe'ye uygun şekilde, okunduğu gibi yazılı kimliklerinde.

rusya vatandaşlığı alırken yetkililer benden "rica" etmişlerdi ismimi değiştirmemi ya da yeni bir isim ekletmemi. başka yerleri bilemiyorum :)

trenle yaklaşık 40 dk filan sürer.
pendik istanbulun asıl merkezlerine uzak, kendi içinde yaşanacaksa idare edecek bir yer. marina filan baya sahili canlandı ama bir kadıköy değil.

genelde ortalama 50 dakika sürüyor, babam pendik'de oturuyor, çok gelmiş gitmişliğim var kadıköy pendik arası. Sahil ( her yerde denize indikçe etrafın güzelleşmesi yukarı çıktıkça boktanlaşması ) şeridi fena değildir, yani yemek yiyebileceğiniz hoş mekanlar, hoş pub ve cafeler vs. Yani maltepe sahili nasılsa mesela onun gibi işte. Bir kadıköy vapur iskelesi yanı, denize karşı balık ekmek yerkenki ruh halini pendik'ten beklemek bence yanlış =) Uzun lafın kısası, sahil güzeldir, mesafe + 10 - 10, 50 dakikadır.

trenle 40-45 dakika, minibüs caddesinden giden otobüslerle (17) 90 dakikadan fazla, 16 falan gibi sahilden giden otobüslerle 60-70 dakika, e-5ten giden otobüs minibüslerle 60 dakika falan olmalı.

şehir merkezine oldukça uzak ve sıkıcı bi yer. hiçbi şey yok sahil dışında. her yerde olduğu gibi burda da göç mahvetti burayı.

abi anadolu yakasında bostancıdan sonrasında pek birşey beklemeyeceksin. ancak en merkez olan bölgeler nispeten iyidir.

kadıköy meydan pendik numune hastanesi arası 16A ile 1 saat 10 dakika sürüyor. ulaşımı sıkıntılı bir yer. kadıköy meydandan son araç 16d 00:10 da kalkar. karşıdan geç bir vakitte pendiğe gitmek zulümden hallicedir.

ikisi çok farklı diziler.
kafayı çok yormadan güzel bir dizi izlemek istiyorsan behzat ç. derim.

behzat

behzat iyidir

ezel forever.

behzat ç.

akasya durağı

tabiiki behzat

behzat seyretmedim ama ezel'in ilk sezonu lost'un ilk sezonundan güzel.

ezel in başları çok güzel aga.

behzat ç.

behzat ç izle. ezel herkesin dediği gibi 2. sezonda çok bozdu. sırf final yapıcaklar diye yarım bırakmamak için zorla izledim açıkçası.

ezel aslında biraz prison break gibi. ilk sezonu enfes, sonrasında o lezzetin dozajı düşüyor. prison break ise 2. sezonda düşüyor, 3. sezonda boka sarıyordu iyice. ama ben sorana yine de ilk sezonunu izlemesini öneririm.

ezel'in ikinci sezonunu eksiksiz izleyemedim, fırsat buldukça yakalayabildim. ama en azından prison break'teki kadar vahim değil durum.

bana göre, ikinci sezonu ilk sezonun gölgesinde kaldığından bu hayal kırıklığı :)

Ezel siker, doggy style Ccc

bnde behzo diorm

behzat ç tabi ki.

ezel bugüne kadar yapılmış en iyi iş. başka söze gerek yok dostum.

behzat amirimi izlemek için mad-man'i bile feda ederim.

var ama polis gelir dağılın diyebilir. bir adalı olarak söylüyorum. çok gördüm. ada halkından birinin şikayetine bakıyor çünkü.

pansiyon fiyatları hakkında fikri olan var mı?

çadır kurmak yasak diye biliyorum ben.

pansiyon fiyatları geçen yıl iki kişi kahvaltı dahil 80 lira mı neydi. ama haftasonu, bayram gibi sebeplerle kafalarına göre yükseltebilirler. mümkünse haftaiçi gidin.

sultanahmet, kapalıçarşı, beyazıt civarlarında.

koton'un istanbul serisi var 20 TL civarında sanırım.
bunun dışında istiklalde tünele doğru giderken demirörene varmadan solda bir yer var,orda da 15-20 Tl arası.
mavi'nin de vardı sanırım bir istanbul serisi ama ne kadardır bilmiyorum.

istiklal'de halep pasajı, sultanahmet'te kapalıçarşı

lcw de istanbulsuzunu bulamıyorsun.

tiffany colins vb yerlerde de bolca var

mavi'ninkiler güzel. ama 25 tl civarı.

izmir istanbuldan sonra 2. şehir. o kadar çekimser olmayın bence. hem tatil beldeleri çok güzel hem de yakın. foça çeşme filan.

Valla babanın elinde eskisinden daha çok para kalır.
Sen de şimdikinin yarı parasına aynı hayatı yaşarsın. -istanbul kadar çok alternatif yok-
Güzel insanlar tanır komşuluklar edinirsiniz.
Trafik ise yokmuş gibi gelecek.

nasıl bi şehir yaşantınız olduğuna bağlı. izmir kültür-sanat gibi konularda istanbul'a göre sıkıcı kalıyor. aynı zamanda istanbul'da arkadaşlarla çıkıldığında yapacak çok şeyiniz olur ama izmir de o kadar alternatif olmaz. dolayısıyla "istanbullu" biri için izmir sadece güzel bi şehirdir, fazlası değil. ama ortalama birine göre izmir her zaman doyurucu ve keyifli bi yer. ben taşınacak olsam ilk tercihim izmir olurdu.

ailenden sosyal ortama karışırken herhangi bir baskı görmüyorsan izmir de güzel istanbul da izmirde birçok şey daha bi kastırmadan işliyor sanki hayat daha bi yumuşak akıyor hava sıcacık ayağının dibi deniz evler balkonlu ama iş bulmak, kariyer fln derdin varsa ist. daha iyi bi de eğer paran varsa konserler için fln atlar gelirsin istanbula nolcak ki ayrıca ege üniv.de bahar şenliklerinin tadı bi başka

İstanbul artık doldu taştı, kaosun şehri İstanbul. Hani ipini koparan geldi hesabı. Son yıllarda özellikle artık yaşanacak değil herkesin hemfikir olduğu arada gidip görülecek, gezilecek şehir. Hem tebdil-i mekanda ferahlık vardır derler. Yeni mekan, yeni arkadaşlıklar, yeni keşfedilecek yerler. Hani bir şans aslında, kendini yeniden gerçekleştirmek bir bakıma. Hem İstanbul'dan bir köye, kasabaya bir anadolu şehrine gitsen o zaman hak veririm tak kafana ama İzmir'e gidiyorsun yani. Tek zorluğu özlemen olacaktır eski yaşanan evi, arkadaşları, sokakları vs. Ama gidersin nostalji olur, keyfi çok ayrıdır. Eğer denizsiz bir şehre gitseydin çok daha fazla koyardı sana bu durum, o açıdan da şanslısın. Benim için arada atla git Dikili'ye ( yazlık vardı orada harikadır ).

Herşey iyi güzel de.. Bir de kariyer yönü var, 3 sene sonra iş hayatına atılmam gerekecek.Alanım da grafik tasarım.İzmir'de bu işi yapabilir miyim ki?

doğma buyume izmirli bir arkadaşım istanbuldan tekrar izmire dönmek zorunda kaldı,günlerdir ağlıyor yapamıyorum bu şehirde çok ufak ve dedikodunun biri bin demekte,ha not arkadaşım rahattır hostesdir kendisi..

üniversite hayatını izmirde yaşa, sonra biraz yurtdışında gez, sonra istanbula gel, az sürünüp işe girersin..

Zamanında kuzenim İzmir'de grafik tasarımcı olarak çalışıyordu, bunun dışında internette baktım şöyle bir ve elemanın biri 2007 senesinde 1-2 ay içerisinde 4 cevap almış sorusuna karşılık, bundan sonrada zaten zaman aşımına uğramış,
www.grafikerler.net
2010 yılında şöyle bir tasarım festivaline ev sahipliği yapmış;
www.grafiktasarim.org
Buradada şu an işinize yaramasa da geleceğiniz için fikir vermesi açısından, İzmir'de grafik tasarımcı arayanlar;
www.careerjet.com.tr
Sonuç olarak kendinizi iyi yetiştirir ve iş mülakatlarında bunu gösterebilirseniz, değil İzmir Uganda da branşınıza uygun iş bulursunuz. Bu arada dedikodu "insan"la alakalıdır. Bazen "yaz sıcakları" belki kafaya vurur biri çekiştirilir bazen "muhit" kaldıramaz bazı şeyleri ama genelde "boşluktan" can sıkıntısından yapılır dedikodu. Sizin çevrenizin kültür seviyesi önemli bu bağlamda siz yaratacağınızdan bunu takmayınız, yaşayınız, korkmayınız, Türkiye'nin en "modern" şehirlerinden biridir sonuçta...

93T taksim-zeytinburnu otobüsüne bineceksiniz sanırım. en basit yol bu olsa gerek. ne kadar sürer onu hiç bilmiyorum. zaten meydanda kazlıçeşme'ye, abdi ipekçi'ye hangisi gider diye de sorabilirsiniz görevlilere yardımcı olurlar.

ineceğiniz durak da kozlu oluyor galiba. onu da otobüste sorarsınız muavine ya da şoföre.

çünkü dile takılıyor :)

ben de anlayamıyorum. böyle saçma sapan video-resim-söylemler efsaneleştiriliyor falan. bilmeyene de cahil muamelesi yapmalar bilmemne. çok da s.kimde serkan.

bi numarası yok aslında. konuşuldukça değeri artıyor sadece. ben de dinledim 10 saniye sonra kapattım.

yazaryan'ın dediği gibi dile takıldığından millet şaapıyor heralde. bi cümle daha söylese bu kadar tutulmayacaktı sanırsam.

the life of david gale

bana da yeni önerildi:)

en iyisi:

the shawshank redemption


ondan baska:

goodfellas
monster
catch me if you can
the bank job

(bkz: perfume the story of a murderer)

Ted Bundy?

"in could blood" gerçek bi olay olması bakımından..

(bkz: American History X)
(bkz: primal fear)

donnie brasco

primal fear güzel. psikolojiyle de ilgili aynı zamanda.

21 gram olabilir mi, kenarından

biraz bilim kurguya kaçacak ama "the cell" izleyebilirsin =)

ted bundy tam aradığın film ;) bi ara tv8'de vermişti sanırım.

www.imdb.com

çakal:ismail hacıoğlu.of nefis filmdir

a clockwork orange

ne zaman "ulan nefesim mi kokuyor acaba?" dediğin zaman bileğinin içini hafifçe yala (ciddiyim). 15-20 saniye sonra falan yaladığın yeri kokla. kokuyorsa sorun var.

çare olarak da bilimsel bir şey diyemem de günlük hayatına nane şekerini entegre edebilirsin. fisherman's friend falan, kuvvetli şeyler yani. sorun varsa bile kökten çözer.

@resistance is futile: nasıl kokması gerekiyor bu işlem sonunda? ya da nasıl kokmaması gerekiyor?

@ya ben lan neyse kötü kokması gerekiyor.

ağız spreyi kullanılabilir kendini rahatlatırsın en azından.

@latios: abi klasik tükürük kokusu olur ya. öyle bir şey oluyor işte. hani öpüşürken burna gelen koku gibi.

bu arada ne iğrenç oldum lan. tükürük, ağız kokusu falan.

happydent sakızı (açık mavi olan) ikiye böl yarısını at ağzına, 4-5 saat boyunca gezdir ağzında. ciddi anlarda dişinle yanağının arasına koyarsın, hem yarım sakız olduğu için büyükte olmaz. ben bir kutu alıyorum içinde 200 adet oluyor, 4-5 ay idare ediyor beni.

hem için rahat olur hemde ağzından hoş kokular yayılır etrafa, ama tek dezavantajı sürekli 'sakız varmı hacı' sorusuna maruz kalman olacaktır.

diş taşı sorunun varsa ağız kokusu da vardır mutlaka. onun için diş fırçalamak yetmez, diş ipi veya arayüz fırçası da kullan mutlaka.

onun dışında ben de seninle aynıyım, insanlarla konuşurken çekiniyorum uzaklaşıyorum. bunun için yanımda sürekli sakız bulunduruyorum. en azından konuşurken geçici olarak bunu önlüyor.

aynı sorun bendede vardı bi ara ama benimki daha beterdi, konuşurken ağzımı kapatıyodum sanki yemek yer gibi millet beni duymak için kulağını elime dayıyodu nerdeyse zaten ses soluk az çıkıyo abi bide elle kapatınca iyice dert tasa ama ciddi anlamda düzenli diş fırçalamaya başlayınca niyeyse bi özgüven geldi eskisi kadar düşmüyorum üstüne. bir de sabahları direk hissediliyor zaten açlık fln derken resmen kendimden tiksiniyorum.

bende agiz kokusu sorunu yok ama yediklerinden/az su icmekten filan insanin her zaman potansiyel olarak olma ihtimalinden dolayi agzimda her daim sakiz olur ve ayni zamanda bu rahatlaticida birsey,cignemem genelde sadece durur orda.en guzeli,rahati budur bence.

%100 çürük diş vardır, gözükmeyen yerdedir vs, günlük fırçalarsan koku kalmaz

bileğini yalama testini uygulayacaksak herkesin ağızı çöplük gibi çıkar, tükürük kuruyunca kokan bişeydir..

dişlerinizi fırçalarken dilinizi de fırçalayın veya dil temizleyicisi kullanın. dişlerin çürük olmadığı durumlarda ortaya çıkan ağız kokusunun çoğu dilden kaynaklı.

gün içinde ara sıra su için, sakız çiğneyin, maksat tükürük üretimi tetiklensin, ağsınız kurumasın.

her akşam ağız duşu yapabilecek misin? sorun burada başlıyor..
hmm bir de arayüz fırçasını denedin mi? bir de ben de ip gibi olan diş iplerini kullanamıyorum ama naneli jel gibi olanlar var, onlar kullanışlı.

ağız duşunu her akşam kullanmaya kullanırım da biraz pahalıymış galiba. ben 40-50 tl sanıyodum, daha da fazlaymış sanırım. arayüz fırçasını denicem heralde.

evet. hıristiyanlık bunun üzerine kurulu zaten. protestan, katolik ve ortodoks mezhepleri meryem ana, azizler, kilisenin rolü, ruhban sınıfı gibi konularda birbirinden ayrılır ama tanrı'nın algılanışı konusunda üçü de aynı fikirdedir.

www.hristiyan.net
www.hristiyanforum.com

bu siteler yardımcı olur yeterince.

benim bildiğim o mezheplerden biri baba oğul kutsal ruh olayını kabul etmiyor, şimdi kaynak linki atmaya üşeniyorum ama wikipediadan-katolik, ortodoks ve protestan mezhep başlıklarından birinde- okumuştum.

en.wikipedia.org

yahova sahitleri kabul etmiyor

bi de suna bakiniz
en.wikipedia.org

iki seçenek var diye hatırlıyorum, ya isa tanrının oğlu ya da tanrının kendisi.

kadıköy-beşiktaş vapurundan 15 dk bir yolculuk arkasına beşiktaş-tarabya minubus hatlarını kullanabilirsin o da 30-35 dk arası sürer.

kadıköy'den beşiktaş vapuruna bin. ordan ya minibüse ya da otobüse bin sarıyer'e giden. kabataş yönünden 40 veya 25e geliyor olsa gerek.

vapurla beşiktaşa gel.Beşiktaştada otobüs durağında 29C ye bin

Akp 'lilerin çok sevdiği bir laf vardır. (bkz: bindirme kıtalar)

Ayrıca İzmir'de varoş da çok. Varoşlardaki cahil kesimin aklını kandırmak kolaydır. Bi çeyrek altını al, mitinge gel.

şöyle bişey de var mesela (bkz: #23880547) ne kadar doğru onu bilemem.
ama evet varoşlar da var ve hatta bundan faydalanmak için yerel seçimlerden önce bazı belediyeleri yeniden oluşturdular varoşları birleştirip filan ama yine de istedikleri olmamıştı. yani bunu yaparak amaçladıkları belediyeleri yine alamamışlardı. ama izmir kalabalık bi şehir ve oran olarak akp daha az olsa da bu insanları mitinge getirebildiğin takdirde yine de bir miktar kalabalık oluşur. ve bunlara diğer illerden gelen insanlar da eklenirse böyle şeyler olması çok anormal bi durum değil.

neden olmasın ki? izmir de bi türkiye şehri. büyük şehirlerin aldığı göçün etkisi de var ama "şehirli insan akp'li olamaz" diye bi şey yok. hep söylüyorum, nazlı ılıcak'ı sokakta görsem chp kadın kolları üyesi zannederim. politikayı bu şekilde algılamak çok sorunlu bi şey. geçen gün ntv'de konak meydanında bi program yapıldı, insanlar geldi konuştu etti. ve o "şehirli" insanlar arasında deli gibi akp'yi savunanlar vardı, chp'yi savunanlar gibi. artık şu ezberleri bozmak lazım. umarım izmir ve türkiye'nin geri kalanı gericilikte birbiriyle yarışan chp'den de akp'den de kurtulur, son olarak temennim bu olur.

izmir'in chp'nin kalesi oldugu, cumhuriyetin yikilmaz bekcisi falan oldugu külliyen uydurma. son bir kac dönemdir chp vardi ama ondan once anap ve dyp li belediye başkanlari vardi ki burhan özfatura'nın mesela lakabi takunyali hoca idi, iktisat fakültesinde paçalari sivayip koridorlarda abdest almaktan dönerken gördük diyenler var.

tamam izmir modern sehir, kizlari güzel, havasi gevsek falan ama bir laiklik sigortasi, atatürk'ün emanetini sirtlanmis falan yok böyle birsey. varoslar son 20 yilin meselesi, tuzu kuru kesim, bostanlidan narlidere ye uzanan sahil kesimi işi kime düserse ona oy veriyor. bununla ilgili ege iktisattan bir hocanin yaptigi bir arastirma var, yerel secimlerde televizyona cikip anlatmisti.

izmir de ne yazik ki gizli, hic konusulmayan bir fasist kitle var. cem uzan gibi bir demagog'un en yüksek oyu izmirden almasi, canan aritman gibi bir ucubenin izmir topraklarinda yetismesi, dogu perincek'ten, osman pamukoglu'na tüm fasistlerin adaylik icin izmir i secmeleri tesadüf degil. bence izmir icin endiselenecek ise insanlar, bu fasist kafalari ne yapacagiz endisesi icinde olmalilar.

akp gelen her aileye 150 lira vermiştir. ailecek geldiğinde 150 lirayı aldın demektir. ayrıca eski kültür bakanı günay izmirden aday olduğu için tüm muhtarlara kese içinde saat, tüm varoş kesime de flash bellek dağıtmıştır. gülben ergen akp için halk konseri verecek. bunlara kanan çok. siyasetten akpden hiç haberleri yok.. ama izmiri alamayacak. kadın ve gençlik kolları pasaporttan başlayıp tüm kordondaki barlarda broşür dağıtmıştır. ama okumayacağını söyleyen kişiler akp şerefine kadeh kaldırmış ve "biz cahil değiliz demişlerdir" :)

romaya gitmedim ama venedikten 2 günden fazla harcama, tek başına gez murano ve lidoya git. floransaya 3 gün yeterli, ufizzi ve mikalenjelo tepesi muhteşem. muhtemelen aç kalacaksın domuz yemiyorsan, makarnaları da güzel değil, pizzaları da bize pek hitap etmiyor, bol bol dondurma ye, özellikle venedik in arka sokaklarında, harika oluyor. mozerella alıp ekmeğin arasına doldur ye derim, turla gitme tek göreceğin yer venedikte san marco olur adam akıllı, floransada müzeler. al fotoğraf makinanı tek başına gez

www.eksiduyuru.com


şurada yanıtlamıştım benzer bir soruyu uzunca.

turla gitmek vizeyi falan ayarladıkları için o açıdan daha kolay oluyor. turla gittiğinde turla gezmek zorunda değilsin. biz floransa'da bi gün kaldık, turla gezdik ve çok sıkıldık. kendi başınıza gezebilirsiniz, zaten küçük. roma'da direkt kendi başımıza takıldık. tek yapmanız gereken harita edinmek. onu hallettikten sonra kolay. ama bana kalırsa turla gidecekseniz de çok kısa bi tur olmasın. açıkçası ben roma'ya doyamadım, 2 buçuk gün gezebildik. floransa'da o kadar görecek bi şey yok, 1 gün yeterli. venedik'i bilmiyorum.

yazın gitme. nemden ölürsün. baharda git. turla git ama serbest zamanlarda kendin gez bence. aktarma yapmak zor olabilir tek başına.

ata demirer: www.superpoligon.com

steve jobs bırakmıştı galiba diye hatırlıyorum.

news.stanford.edu

Basaridan kasit nedir?

michael dell

ssg

steven spielberg

bülent ecevit

Orhan Pamuk; hatta biçok romanının karakteri, üniversiteyi bitirememiş entellektüel adamlar.

Sezen Aksu. ege üniversitesi'nde ziraat mühendisliği okurken bırakmış, şarkıcı olmaya karar vermişti. ama onun üzerine de 6 yıl türk sanat müziği eğitimi aldı, vs.

bill gates ve mark zuckerberg unutulmuş, olmasın bi daha.

evet zamanında bir makalede vardı, dünyanın en zengin 10 kişisinden 9'u okurken okulu bırakıp iş hayatına atılan insanlar. bill gates, steve jobs falan dahil bunlara hep.

nuri bilge ceylan. mimar sinanda sinema bölümünü yarıda bıraktı türkiye'nin en önmeli yönetmeni oldu.

nuri bilge ceylan mimar sinan a girdiginde zaten bogazici mezunuydu. mimarsinan da yuksek yapiyordu. yanlis opmasin.

hayırdır bülent ecevit'e inanmadın mı?

aynştayn da ilkokuldan kovulmamış mıydı?

kovulan einstein değil edison.

"Yedi yaşındayken ailesiyle birlikte Michigan'daki Port Huron'a yerleşti ve ilköğrenimine burada başladı. Fakat başladıktan yaklaşık 4 ay sonra algılamasının yavaşlığı nedeniyle okuldan uzaklaştırıldı."
tr.wikipedia.org

www.youtube.com

öyle özel turlar akşamları kabataştan var, yemekler eğlenceler dansözler vs. boğazda hareket ederken devam eder. ama öyle idonun götürdü eminönünden boğaz turları 1 saat falan sürüyo yanılmıyorsam 5 tl olmalı en fazla 7,5 tl. her gün her saat var

eğlenceli derken müzik çalabiliyor ama öyle millette "eller havaya" durumu pek yok. insanlar manzarayı, yalıları, yeşilliği izliyor sonuçta.

eminönünde "bosporuss turr bosporuss" diyerek müşteri avlayan elemanlar var. ortaköyde gündüz vakti her saat başı boğaz turuna çıkan tekneler var. bostancıdan her gün saat 18'de kalkan tekneler var. idonun boğaz turu var bir de. şu ana kadar en mantıklısı bostancıdan kalkanlar ve ido gibi geldi bana. bostancıdan kalkanlar kişi başı 15tl. fiyat olarak bir onu biliyorum.

Şehir hatlarında 3 çeşit oluyor.

*Uzun (nostaljik) Boğaz turu: Her gün oluyor. Saat 14'e kadardı galiba. Çift yön 25, tek yön 15 ti.

*Kısa Boğaz turu: 2 saat sürüyor. Her gün var. 10 lira olması lazım.

Şu resimde güzergahlar verilmiş:
www.yukleresim.com

*Mehtap turu var birde. Akşamları oluyor. Gece 1'i buluyor bitmesi. 20 liraymış. Hiç gitmedim. Canlı Müzik var. Geçen sene tanıtım broşüründe her hafta farklı bir müzik teması oluyor diye yazmışlardı. Haftada bir kere C.tesi günleri oluyor.

www.yukleresim.com


Bunlar haricinde tek jetonla gidebileceğiniz boğaz'a gidiş ve ve boğaz'dan dönüş diye günün belli saatlerinde seferler var. Bildiğin şehir içi vapur seyahati. Eminönü nden başlıyor A.Kavağına kadar gidiyorsun. Senede bir kaç defa kullanırım bunu. Burada biraz bahsedilmiş : (bkz: boğaz hattı)

ayrılsak ölürüz biz - taner kaya

yanmış kısımdaki iplikleri biraz kesin. en azından bej üzerinde siyah iz olmamış olur. dibine kadar yandıysa da geçmiş olsun

bej oje tek cozum. bi de big lebowski izle bunun ustune tam olsun

halının kenar kısımlarından kestiğiniz aynı renk tüyleri yanık yere yapıştırın, ciddiyim...

@elbar neyle, japonla mı yapıştırıcam? halıya hepten zarar vermeyelim. tai'nin dediği gibi biraz kestim üzerinden renk açısından dikkat çekmiyor pek ama bu sefer de kesildiği anlaşılıyor, az da kessem belli oluyor bi şey olduğu. :)

oje+1 :iz küçükse en temizi aynı tonda ojeyle kapatmak. çukur olsa da renk olarak örtüşünce pek belli olmaz. kıl tüy kısmını da halledeyim derseniz yukardaki önerideki gibi kenardan alınan iplik, tüyleri halıya dikebilirsiniz. serttir yüzeyi dikmesi kolay olmaz ama mümkün. eliniz yatkın değilse becerebilcek bir arkadaşınızdan yardım alın. en kötü ihtimalle ojeyle kapatırsınız sadece.

onu bilmiyorum ama ben genelde türkçe şarkıysa şarkının adı+söz+müzik şeklinde aratıyorum, çıkıyor.

sen sor ben söylerim.

türkçe ise mesam'ın sitesinden öğrenebilirsin.

www.songfacts.com

belki.

@insect
morcheeba - public displays of affection mesela.

tam da istanbulun içinde, sarıyerde, atatürk arboretumu var. git kafanı dinle, çık sarıyer börekçisinde de bir porsiyon börek patlat. canım çekti hatta benim için de yap :)

Guzel fikir, boyle bir yerin varligindan bile haberdar degildim

tuh haftasonlari uyeler haricinde giris yokmus oraya...

rumeli kavağı, anadolu kavağı.

anadolukavağı iyidir. ama bence büyükada zamanı tam :) sınavlarım biter bitmez adaya koşucam, resmen gün sayıyorum :)

değilim pek. ali ahmet gibi kolay bir çırpıda söylenen bir isim olmasını tercih ederdim. adım abdulmuttalip. şaka lan şaka o değil.

ben gayet memnunum. yani ailem daha iyi ne ad koyabilirdi bilmiyorum.

memnunum sanki ben.

ismimden memnunum ama ismimin bilinmesinden hiç memnun değilim.

evek, az bulunan bir isim. memnunum yani.

Memnunum...
Daha kötüsü olabilirdi :) abdülkadir gibi :)

ekin. bayılıyorum ismime.

ikinci bi isim robert güzel olurdu,walla bak,xxx r. xxx diye de cakardim oyle olsa,amerikan baskani gibin.
bruce ismide guzel aslinda batman yuzunden degil,guzel isim

memnunum ben de fatih' ten.

adımı sevmiyom soyadımdan tiksiniyom amk

Adım Mert. Tam tiki ismi. İşin kötü tarafı tip de tam tiki tipi. İtirazım var!

nadir isimlerden birine sahibim ve çok memnunum. eğer doğruyu söylüyorlarsa güzel bir ismim varmış :)

gayet memnunum sadece karaibrahimgilmi esprisinden yoruldum.

tolgahan olmadığıma o kadar seviniyorumki. tolga'dan gayet memnunum çocuğum olsun yine tolga koyarım adını.

pek degil. kendisinden degil cagristirdiklarin kaynakli ama.
ablamin ve kiz kardesimin isimleri daha güzel.

Değilim aq.

memnunum. genelde iltifat alırım.

memnunum. ama türk kökenli bi isim olsaymış daha iyi olurmuş . cenk ,hakan kağan, alp er tunga gibi.

Şebnem. Çok seviyorum. Seçme şansım olsa, yine Şebnem olurdum.

yunus. çon naif bi isim amk, halbuki ben teeey.
değilim

seviyorum da. ne burcu? sorularından tiksiniyorum.

ekincan. valla memnunum ismimden, hatta liseye kadar tek bende var zannediyodum

nadir ismi olanlar isimlerini de söyleseler ya? hem nadir hem de gizli mi acaba isimleriniz?

bi yerde okumuştum çoğu kişi isminin,koyulabilecek en iyi isim olduğunu düşünürmüş.bana sorarsan bende memnunum

değilim. birbiri arkasına iki tane arap kökenli isim olunca pek de iyi olmuyor. üstelik iki isim arasında ünlü uyumu bile yok. fonetik de değiller.

ben küçükkene 18 me gilince ilk iş ismimi değiştircem diyodum ama sonra ismimi sevmeye başladım kendi kendime çok nadir rastladıgım bı ısım hatta o kdr nadırkı ılk okul hacamın ısmıydı bıde bır sanatcının ısmı yanı 3 kısıyız bıraz yaslı ısmı hatta ama güzel bence yaa anlamı güzel bikere :)isminle yasamayı öğren sevmiyosan eğer :)

memnunum, soyadımla da uyumlu ve az bulunur bir isim.
çekinecek ne var; gündüz mor

değilim aq

benim ismim de çok havalı. gayim ama kızlar duyunca direk aşık oluyolar.

memnun değilim, cok genel bir isim zaten aile büyüklerinden. yani düşünülmeden konulmuş bir isim. amma velakin insanda tip olmayınca ismin falan da pek önemi olmuyor, bunu anladım. çok süper manyak bir adım olsa da bir anlamı olmazdı.

çoook memnunum. ama son zamanlarda bazı popüler dizilerde görünce sinirim zıplıyor.

ismimi eskitiyor ipneler.

türkiye de ismimin kullanım oranı binde 1 den çok az fazlaymış. burada yazıyor:

www.ismididikle.com

isim güzel de hoşgeldin harun abi espirileri ben de heyecan uyandırıyor. :)

ahmet iyidir ya kısaltılıyo uzatılıyo sonunda d konabiliyo cennetin kapısında yazıyo daha ne olsun.

tapıyorum. (cem)

markasını sktimin sigarası yüzünden ortaokul yılları biraz sıkıntılı geçse de, ben de çok seviyorum ismimi.

Memnunum ben. Daha iyi olabilirdi ama fena değil. Tufan.

kendi ismimi severim, babaannemin ismi olan ilk ismimden nefret ederim. bana da adımı değiştirerek "nazım hikmet misin sen leleoleo" esprisi yaparlar. değiştirir misin dersen üşenirim, kalır öyle.

ilgili başlığa girip, başlık içinde ara kutusunun altındaki "taşı" tuşuna bastığınızda açılan kutuya yukarıda yazdıklarınızı yazarsanız taşınabilir.

ama o dil bilgisi hataları için yapılmıyo mu? yani "istanbul'da" yazılacakken "istanbulda" yazıldığı zaman düzeltiliyor mesela. onun için değil mi?

sadece onun için değil. puro doğru söylemiş.

erkek yerine bay denilmediği için. "evet erkekler böyle böyle yapıyor, bayanlarsa şöyle şöyle" gibi kullanımlar var. sanki kadın demek ayıpmış da bayan denilince onu kibarlaştırıyormuş gibi davranıyor çoğu insan.

baağyan muhabetinden herhalde. ben saçma buluyorum. bağyanım

bir de kendisine bayan diyen kadınlar var ki düşman başına :)

bişeye takayım da, itirazım olsun da çok akıllı görüneyim demek için.

türkiye sakatlar derneği varken, sakat değil özürlü diyeceksiniz deniyordu.
özürlüler vakfı var, bu sefer de engelli diyeceksiniz çıktı.
görme engelliler vakfı var mesela, bi kısım insan şimdi engelli değil kısıtlı diyeceksiniz diyor.

politically correctliğin dibine vurmaca.

kadın dediğinde kükreyen bayanlar var, bayan dediğinde ben kimi baymışım diyen kadınlar. ha bi de ben kızım diyenler var, ona hiç girmiyorum.

hızımı alamadım devam ediyorum editi; ve hatta sen bana bunu dedin, hayır o yanlış bu doğru vs gibi tartışmaları çıkaranlar da bu kelimeyi ve tartışmasını kullanarak vicdan mastürbatörlüğü yapmaktalar. nasıl ki yürüyüşe katılmayıp, eylem yapmayıp, sözlükte yazarak devrim yapanlar, sansüre karşı olanlar, hayvan haklarına sahip çıkanlar ve nükleer santrallere karşı çıkanlar varsa; bu tartışmayı yapanlar da oturdukları yerden " feminist " oluyor, kadın haklarına ve kadına sahip çıkmış oluyor.

bazen öyle ortamlar oluyor ki hanımefendi kelimesi soğuk kalıyor. ben orada seslenirken;

"kadın" mı dicem. "bayan" derim abi..

@elalemin derdi, mesele hitap ederkenki kullanım değil. kadın denilmesi gereken yerde bayan denilmesi. erkek sözcüğünü rahatça kullandığımız yerde kadın da diyebilmek. yoksa hitap ederken kimseye "hey, erkek!" veya "adam!" diye de seslenilmiyor. ama "erkekler bunu böyle yapar" denilen yerde "bayanlar da şöyle yapar" diyorsan sorun vardır.

(bkz: bayan değil kadın/@boshi)

Kadının cinsel kimliğini göz ardı etmek adına bayan dendiği gerekçesiyle. Ben dişi bir insan olarak pek katılmıyorum. Zira eğer bu kadın/erkek kelimeleri cinsel kimliği vurgulayıcı olarak kullanılıyorsa ben resmi ortamlarda kadın diye anılmak istemiyorum. Niye? Çünkü insan ve bireyim, cinsel kimliğimden ziyade insan/birey kimliğimle ve profesyonel kimliğimle anılmak isterim. O yüzden bu argümandan da hiç hazzetmiyorum açıkçası.

Ayrıca da cinsiyeti erkek olan ve sevgilim olmayan bi insana da erkek/kadın karşılaştırmalı konseptinde bakmam yani. O benim için "X bey"dir veya sadece "X"tir duruma göre. "Bay"dır yani. Niye? Çünkü daha kibar.

Nası bu duruma geldi anlamadım da "bayan" kelimesi benim bildiğim normalde saygıdan kullanılır. Aynı "bay" kelimesi gibi. Bana "bayan" diyen kimsenin de kötü niyeti yoktu. Şovenist falan değilim belirteyim. Şu halde bile bu takıntıyı buluttan nem kapmak gibi görmekteyim.

duyuruda belirli aralıklarla sorulan bir soru bu.aramaya inanarak bolca gereksiz tartışmaya ulaşabilirsiniz.

repins'e katılıyorum.
ayrıca "erkek" kelimesinin karşıtı "dişi"dir.bunu bilir bunu söylerim arkadaş.

edit:

buf-e kür ;

dişi

sf. 1. anat. Yumurta oluşturan veya yavru doğuran (birey). 2. Erkeği tarafından döllenecek biçimde oluşmuş (hayvan veya bitki): Dişi kedi. 3. a. Kadın. 4. Girintili ve çıkıntılı olarak bir çift oluşturan nesnelerden girintili olan: Dişi klişe. Dişi kalıp. 5. Yumuşak, kolay işlenen (maden). 6. mec. Verimli, doğurgan. 7. mec. Şuh, işveli, çekici.

erkek, -ği

a. 1. İnsan, hayvan ve bitkilerin dişiyi dölleyecek cinsten olanı. 2. biy. Sperma oluşturan organizma. 3. Yetişkin adam, bay, er kişi, kadın karşıtı: �Erkekler gelince buraya, karılar işte böyle kaçar.� -O. C. Kaygılı. 4. Koca: Kadın erkeğini uğurladı. 5. sf. mec. Sözüne güvenilir, mert. 6. sf. Girintili ve çıkıntılı olarak bir çift oluşturan nesnelerden çıkıntılı olanı. 7. sf. Sert, kolay bükülmez: Erkek demir, erkek bakır.

------------------

dişilik, -ği

a. 1. Dişi cinsten olma durumu: �Ne istediğini bilen iradeli bir kişiliği ve dişiliği vardı.� -H. Taner. 2. Cinselliğin özelliklerini ön plana çıkarma ve bundan yararlanma durumu. 3. mec. Kadına özgü olma durumu.

erlik, -ği

a. 1. Erkeklik, yiğitlik. 2. ask. Er olma durumu.


gördüğün üzere dişiliğe karşı erlik(erkeklik) kullanılır ama dişi kelimesinin karşıtı erkektir.dişilik ve dişi sözcükleri farklı anlamlara sahip olduğundan dolayı,erkek kelimesinin karşıtı dişiliktir diyemeyiz.erlik kelimesinin karşıt anlamlısı dişilik olur,doğrudur.
ben dedim ki; "erkek" kelimesinin karşıtı "dişi"dir.burada mutabıkız sanırım...

*kaynak: TDK

TDK kaynaklı:
''bayan'': 1.Hanım yerine kullanılan bir unvan.
2.Kadın özel adları yerine kullanılır. (Bunu da Türkler için kullananı daha pek görmedim, ''Miss Smith'' tarzı bir kullanım bizde yoktur. Nurullah Ataç'ı okurken rastlamıştım sadece.)

Kısacası gereksiz bir kullanım. Kadın veya hanımefendi tercih edilmeli. Rahatsız olunacak kadar da seksist bir yaklaşımı var.

Düzeltme: @patriot dişiliğe karşı erlik kullanır.

@aileena siz hiç "bıyık bırakmak bayların çoğuna yakışmıyor" veya " meclisteki bay nüfusu çok fazla" gibi bir kullanım gördünüz mü? ayrıca konunun karşındaki kişiyi cinsiyetiyle görmekle ilgisi yok. kadın veya erkek demek zorunda kaldığınız yerde birey mi diyorsunuz? konuyu karıştırıp bambaşka bir yere götürmüşsünüz. bununla ilgisi yok.

kadın kullanılması gereken yerde (yani hitapta falan değil) bayan sözcüğünün kullanımı aslında bilinçaltını yüzeye çıkarır. erkek sözcüğünü gönül rahatlığıyla kullandığınız bağlamda kadın diyemiyorsanız bu saygı aslında kadın sözcüğünü kaba bir kullanım olarak gören mide bulandırıcı bir "kibarlık"tır.
sağlaması da çok basit. bayan kullandığınız cümlelerde bayanı bay ile değiştirin, bakalım oluyor mu?

kadın demenin ayıp olarak algılanmasının sebebi kız-kadın ayrımındandır ki bu yüzden bekarete kadar uzanır konu. bayan demek bu ikilemden kurtarıyor insanları, bu yüzden de kadınlardan tepki görüyor.

duyduğum en saçma tartışma ve inatlaşma.

çok basit. kadın kelimesi "seks yapmış kız" anlamına geliyor. kız-kadın ayrımı mevcut. bu cinsiyetçi bi bakış açısıdır. kadın kelimesine olumsuz bi anlam yüklenmiş durumda. kibarlık adı altında da dilde seksizm normalleştiriliyor. türkiye'de zaten kadınlara yönelik bu aşağılayıcı tavırlar hep kibarlığın arkasına saklanılarak yapılıyor. mesela dolmuşa kadın biniyor, hemen erkek kalkıp yer veriyor. bunun arkasındaki düşünce ne? "ben erkeğim, kadınlar ayakta duramaz ben durabilirim". o sırada erkek kişi bunu düşünmüyor ama o hareketin ardındaki mantık bu. kibarlıkla, nezaketle ne ilgisi var ki yoksa. böyle işte.

@microfiction Ben öyle kullanıyorum gerçi de genelde kullanılmadığı doğru. Kadın/kız/bayan tartışmasını hala anlamsız bulmamı engellemiyor bu. Yani her dilde var bu en nihayetinde. En basitinden "miss/madam/mam" gibi mesela. Fransızlarda da var(matmazel, madam). Avrupa'nın ahlaksızlığını almışız gibi bir durum da olmadığına göre ortada, bana cidden saçma geliyor. Kız/kadın muhabbeti daha ziyade yaşla ilgili gibi bi de. İngilizce'deki "girl/woman" muhabbeti gibi. Biz de elbette kız gelimesi bekaret işareti ama sonuçta bu kelimenin üstündeki etiket "Bayan değil kadın diyin"le geçecek bir şey değil. Kadın kelimesi için de aynı şey geçerli. Toplumsal bilinç oluştukça değişir bu tip şeyler. Bence bu tartışma da gerilim yarattığı için çok da faydalı değil. Yani sonuçta bi dünya insan var hala "bayan" kelimesini kullanan ama bunu kız/kadın cinsellik içerdiği için değil de karşısındaki insanla arasındaki mesafeden dolayı yapan. Ben bay kelimesinin kullanılmamasını da hoş bulmuyorum mesela. Yani diyeceğim o ki "bayan" kelimesinin kullanımı değil de "bay" kelimesinin kullanılmaması benim için rahatsız edici. Kediden bahsetmiyoruz sonuçta.

Tabii ki kız/kadın ayrımı bir toplumun cinselliğe bakış açısında bir etken ama bu kelimeler çok uzun yıllardır kullanılıyor ve artık cinsellikten ziyade yaşı ifade eder duruma gelmiş.

Beni dediğim gibi bayan kelimesinin kullanımı değil bay kelimesinin eksikliği rahatsız ediyor. Sebebi de tamamen kişisel. Bay deyince gözümün önüne son derece centilmen ve sofistike bir insan gelirken erkek kelimesi kediden bahseder gibi bi tuhaf. Yani şöyle bir durum var erkek kelimesinin karşılığı kadın değil de dişi benim gözümde. O yüzden kadın/kız/bayanlar için farklı kullanımların olması benim için sorun değil. Erkekler için de olsa güzel olur bence. Kişisel görüş tabii. Sorun tamamen benim bakış açımda da olabilir ama -belki de ben çok şanslı bi insan olduğumdan- hiç kadın demek ayıp olduğu için bayan diyen insan görmedim. Görmediğim için belki bana tuhaf gelmiyor. Görsem rahatsız eder tahminen ama görmediğim için insanların bahsedilen sebepten bayan dediğine inanasım gelmiyor.

bay kelimesinden türetilmiş olması bile yeter.

kadınlar erkeklerin yan ürünü değildir, bu yüzden kadına hitap ederken erkek unvanının yan ürünü olan bir unvanla hitap edilmesi kadına saygısızlıktır.

@aileena miss/madam/mam kullanımı bambaşka bir şey. bunlar zaten bayan karşılığı. ama gavuristanda kimse bunları kadın sözcüğü yerine kullanmıyor. madamlar geliyor, missler gidiyor demiyor. kadınlar geliyor vb. diyor. aynı biçimde mistırlar şöyle etti falan da denilmiyor. miss/mister vb. bunlar hitap biçimleri ve kişinin adıyla birlikte kullanılıyor. bayanın kadın sözcüğü yerine kullanımasıyla ilgisiz yani. yoksa kimsenin bayan brown, bay carver veya ayşe hanım, hüsamettin bey vb. şeklindeki bir kullanımla derdi yok.

Ben de bayan kelimesinden fazla hoşlanmam. Saygılı bir kelimeymiş gibi görünüyor ama nedense bana bu şekilde hitap edildiğinde bir dışlanma, küçümsenme hissediyorum. "Abla" deseler bu kadar alınmam doğrusu.

Ancak bir de şu var. Bu aralar bir grup da işi iyice abartttı, hiç bir şekilde "bayan" kelimesinin kullanılmasını istemiyor. Ben buna da karşıyım. Bazen bir ortamda "şuradaki adamlar" "şuradaki erkekler" diyemiyoruz,özellikle duyabileceklerse "şuradaki beyler" dememiz icap ediyor. Bu tür durumlarda "hanım" veya "bayan" kullanılabilir bence.

Erkek kelimesinin dildeki karşılığı dişi, bu kelimenin yalnızca hayvanlar için kullanılıyor gibi algılanmasının nedeni de dişilerin gereksiz hassasiyetidir. Kadın kelimesi İngilizce'deki "woman" kelimesine karşılık gelmektedir ki bunun erkekteki dengi "adam"dır. Cinsiyet sorulan formlarda vs. erkek kelimesinin karşıtı olarak dişi sözcüğü kullanılmalıdır.

repins +1

politik herhangi bir etkisi yok. dini açıdan da azizlik mertebesi en üst seviye oluyor. ekstra özelliği ise 2. jean paul barış adamıydı, döneminde pekçok barış gelişmeleri yaşandı. ortodokslarla yakınlaşma oldu, hristiyan dünyasında mezhepler arası gerginlik azaldı diyalog güçlendi, savaş karşıtı propaganda yapıldı barış desteklendi.

zaten aziz ilan etmek çok zor bir şey değil. teklif yapılır oylamaya sunulur, ruhani meclis onaylarsa aziz ilan edilebilir. tabi resmi olarak belli başlı şartları da tam olarak vardır ama okadarını bilemiyorum.

en az 2 mucize göstermesi gerekir. ve bir de ölümünün üzerinden en az 5 veya 7 yıl geçmesi gerekiyordu sanırım, tam hatırlayamadım.

"extra ne gibi özeliği varda diğer papaları aziz ilan etmedilerde bunu edecekler"

çünkü ölmeden önce alınan bir miktar kanın hasta bir rahibeyi kurtardığına dair onaylanmış bir mucize var elde. yani şu an 2. mucize daha yok ortada onu da en kısa zamanda bulacaklardır diye düşünüyorum, aziz ilan edilmeden önceki basamakta kendisi.

uluslararası olarak daha girişken bir papa olmasının yanında katolik bireyler tarafından daha fazla sevilen bir papaymış bu mucize olayıyla farkettim ben de. bu açıdan bakıldığında sevilen biri üzerinden sempati üretmek olarak bile açıklanabilir.

belgrad, balat. ilk aklıma gelenler. ama o kadar fazla yer var ki.

rumelifeneri sarıyer

emirgan korusu falan güzeldir. ortaköy'den sarıyer'e doğru gidin işte sahilden. aşiyan, bebek civarı da güzel. rumeli hisarı'nın oralar.

Ezel'in bazı çekimlerinin yapıldığı "Molla Aşki".. Hem istanbul ayaklarınızın altında, hem de oldukça sakin.
www.mollaaski.com

www.youtube.com

Epica - Quietus

bunun başka bi versiyonu heralde. olmaya da bilir emin değilim.

edit: yok yok değil bu. shazam yanılttı.

-kadikoy barlar sokaginda masal evi.
-bagdat caddesinde bir yuruyus, bostanci da cunda balik restaurant'taki caaanim mezelerden tatma.
-caddebostan parkinda cimlerde yayilmaca, piknik hesabi. bedava :)

ayrica : beylerbeyi sarayi : ogrenciye beles turist 10 tl
kiz kulesi - 5 tl veeee cengelkoyde cay :)

bağdat caddesi, caddebostan sahil, çamlıca tepesi, palladium avm, kadıköy (barlar sokağı, balıkçılar falan) kanlıca sahili ve devamı, beykoz.

kanlıca

kanlıca'da sahilde oturmalı bence. yoğurt falan yersiniz.
bağdat caddesi alışveriş için uygun olabilir. hareketli hem.
caddebostan sahilinde bi şeyler yiyip içersiniz, çok keyifli olur. tabii akşam saatlerinde bira içmenin tadı daha başka, baya hareketli oluyor haftasonları sabaha dek.
kadıköy'de gezdikten sonra moda'ya da yürüyün bence. çay bahçesinde oturmak da güzel.

arabam yok malesef. beylerbeyine gitmeyi bilmiyorum.

kadıköy moda keser mi sizce?

kadıköy moda falan güzel yerler tabii. kesebilir. beylerbeyi, kanlıca tarafını bilmiyosan o zaman kadıköy rıhtımda boğaz turu yapan vapurlar var. onlara binin. en azından denizden şehri görür, boğaz havası alır. evet evet mutlaka yapın onu.

aklında moda gibi bi yer varsa ordan devam et kalamış a in. oranın daha tropical havası var

nakkaş tepe, kız kulesi

GG olur mu bilmiyorum ama ayıp olur.

bahsettiğim kişi "bir de nickaltınızda orospu çocukları mantar gibi bitebilir buna da hazırlanın. " gibi bir şey yazabiliyorsa ayıp olmaz bence ya.

olur bence.

gg yazarlara yönelik oluyo mu ki? ben sadece ünlü şahıslar falan söz konusu olunca gg'den siliniyo diye biliyorum. sözlükte yazara hakaret etmek serbest. bilindiği gibi mesajla bile küfretseniz bi yaptırım yok. kişi dava açabilir tabii, o ayrı bi mesele.