aynen sırf ego.

Her katil, maktül öldü mü diye kontrole gelirmiş.

cevap yaz eşşeklik etme, olur böyle şeyler, zamanla işler gelişir belki, bi kız seni 10 kez de reddetse çevresinden ayrılmanı istemiyorsa ayrılmayacaksın, tabi seviyorsan geçerli bu.

pişman olmuştur belki.

Kız götünü kaldırmanı istiyor. Senden hoşlanmıyor. Onun istediğini verme ona sakın. O da sana vermemişti. Bunu hatırla.

erkeği peşinden koşturmak istiyor. suyuna gitsin bakalım ne istiyor kız öğrensin bir. bence hiç siklemesin ama en azından kızın amacının ne olduğu öğrenilebilir.

vericek ama uğraştırmayı seviyor

bana kalirsa seni oyle veya boyle seviyor, varligindan memnun, etrafinda olmani istiyor. sen de sevdigin insanlarin etrafinda olmasini istemez miydin? ama bu onunla sevgili olacagin anlamina gelmez. saygi gostermek lazim. bu sekilde yasamak sana gercekten rahatsizlik veriyorsa ve seninle iletisim kurmasini istemiyorsan bunu ona soyleyebilirsin. o da buna saygi gosterir.

@wilhelmwasmuss +1 bencede hiç heyecanlanma ve yavaşça telefonu yere bırak kısmet hayırlısı önümde daha uzun yıllar deyip yoluna devam et kardeşim.

cevap yaz ama ilgileniyomuş gibi de yapma. amacını anlamaya çalış. tekrar sms attığında hemen cevap yazma, bi 15 dk falan geçsin. onunla ilgileniyomuş gibi olma yani :)

Vicdan azabı ya da arkadaşlığın devamı ümidi

kafası karışıktır belki.

@yazaryan bulusmak istiyormus da, bulusup napıcaz acaba? konusucak bi sey kalmadı. gorussek ben yine onun egosunu sisirmekten baska bi ise yaramıycam. sonra tekrar bunalıma giricem falan. tam hayatımı duzene sokmusken hayatıma tekrar girmeye ne hakkı var ki? en fazla ona kızıyorum. en iyisi gidip son kez yuz yuze konusup bu isi bitimek olacak galiba.

gidip açıkça derdin ne diye sorcaksın o zaman.

hersey olabilir... hemen ani karar verme. bekle bi..ama yılısık da davranma.

hayatında bırı vardır onunla olmamımştr sonra bari bunu değerlendireym demiştr

yok sanırım böyle bi şansın....

acıbadem köprüsünün altından giden dolmuşlar ya da otobüsler vardır.

evet dört yoldan minibüsle gidilir.

küçükyalı'da sahaf mı? ben 4 sene yaşadım orda hiç rastgelmedim valla.

kadıköy'de vardır anca. maltepe'de fulya kitap varmış ama nasıl bi yer ve hala var mı bilemiyorum.

yaklaşık 1 ay kalacağım ama sahaf için başka yerlere gitmem pek mümkün değil.

yazın gittiğimde bostancı istasyonun arkasında bir yere gitmiştim ama öyle pek çeşit yoktu. daha çok sıfır kitap satıyordu. kenarda da eski kitaplar vardı.

küçükyalı'da doğdum, büyüdüm. sahaf görmedim :) 2 senedir hiç gitmedim ama. kadıköy en yakını.

hacı olay nedir bi anlasak keşke. sen kitap almak istyosan online satan sahaflar da var.
misal robinbook var ona sor o yardımcı olur sana.

önümüzdeki hafta istanbul'a gideceğim. 1 ay kadar kalacağım. kitap ihtiyacımı sahaftan gidermek istiyorum. kitapları görerek almak istediğimden ve şu sıralar sıfır kitap alacak bütçem olmadığından bulunduğum yer çevresinden sahaf bakıyorum.

1 kere kadıköye gidersin sahafları tararsın en kral sahaflar akmar ve paralel sokaklarında, istemediğin kadar kitap alır ve bi kerede işini halletmiş olursun. k.yalıda maalesef.

küçükyalıda doğdum büyüdüm yaşıyorum çoğu zaman da, kitap bile bulamazsınız ki sahaf olsun. Deniz Kırtasiye ve migros'ta populer olan kitaplar falan satılır, onun dısında bir yer yok. En iyisi minibüsle kadıkoye gitmeniz olur sahaf konusunda...

alphas
terra nova

the lost room

the lost roomu izledim

raising hope

(sitcom)

six feet under iyidir... biraz sıkıcı gibi başlar ama keyifli ve farklı bi dizi.

Breaking Bad hayatının dizilerinden biri olacaktır kesinlikle... 1. sezon 7 bölüm, geri kalanı 13'er bölüm. toplamda 4 sezon yayınlandı henüz. kanser olunca isyan edip uyuşturucu üretmeye başlayan loser bir lise kimya öğretmeni var başrolde.

battlestar galactica. bilimkurgu öğesi ağır basmıyor baştan söyleyeyim. önyargılı olmamanız açısından.

cevaplara teşekkür anlamında tik atsanız ya. benim takıntı da bu işte.

misfitsi öneririm

breakig badi 2-3 bölüm izledim çok övülünce pek şeedemedim sıkıcı geldi nedense(:

kadıköy-kabataş vapuruyla.

kadıköy-kabataş vapuru diye bi şey yok. kadıköy-beşiktaş vapuruna binin, iskeleden çıkınca sola doğru yürüyeceksiniz.

@yazaryan, dün bindiğim vapur bugün yok mu? yoksa kadıköy-kabataş'ın yanlış seçim olduğunu mu düşünüyorsun? yoksa beşiktaş'tan fındıklı'ya kadar 20 dk yürütmek mi istedin?

c1111.hizliresim.com

@bykush pardon karıştırdım ya. kadıköy-kabataş var tabii :)

Sağolun arkadaşlar. Kadıköy ve ya bostancıdan kabataş' ageçip ordan yürünecek demekki.

Herhalde inince Mimarsinan nerde desem yoldaki kör bile gösterir :)

kabataş'ta inince mimar sinan nerde diye sorma döverler :) vapur yanaşırken görürsün, koskoca mimar sinan sana bakıyor olcak :))

çalışmayı seven birisin ufak bir grip seni yıldırmamalı, kalk ders çalış bakayım

bu zamana kadar çalışmamış olsaydın hak verirdim de düne kadar it gibi çalıştıysan bence bi şey olmaz. bak benim 2 gün sonra arka arkaya vizelerim var ve daha ilk kez bugün baktım biraz. hala da duyuru'da geziyorum mal gibi. hastalık yorucu olabilir tabii ama yattığın yerden okumaya, tekrarlamaya çalış. yalnız olmak avantaj bile olabilir aslında. insanın kafası dağılıyor evde birileri olunca.

Bir klasik olarak "Boşver ağbi yea finallere kasarsın" var ama? Portakal suyu, ballı süt, vitamin, meyve, o suya atılan grip şeysinden falan içseniz biraz da uyusanız toparlarsınız bence.

üzerinize kalın bir şeyler giyip, mutfağa gidin. kendinize tavuk suyuna çorba yapın, hazır çorbası da var, limon, karabiberle birlikte bu çorbayı için. dinlenip bu gece şöyle güzel ter atın, bu arada ateşiniz çıkıyor mu kontrol edin. çalıştıklarınız heba olmaz korkmayın, ama bu çorbayı bu gece aralıklarla içerseniz, hem kendinizi daha iyi hissedeceksiniz hem de birazcık dinlenmiş olacaksınız.

yazaryan'ın dediği gibi, zaten boş durmayıp çalışmışsınız, çalışma kısmını dert etmeyin, olduğu kadar artık. Burnunuz akıyorsa sınava girmeden önce burnunuzu bir güzel yıkayın. Vitamini de ihmal etmeyin. Bol su, çorba için.

Ne hastalıklarla ne sınavlar atlattık, hiç korkmayın :)

bence öyle. hava açık olsa şimdi insan kendini dışarı atmak isterdi. en azından benim için hava çok önemli, ona göre psikolojim değişiyor :/

tanrı bile 6 günde dünyayı yaratıp 7. gün dinlenmiş. koalalık ezelden.

pazar günü tam evde kalıp film+dizi+kitap kombosu yapmalık hava.

gel gör ki vizeler var. peki bu beni etkiliyor mu? hayır.

Öncelikle geçmiş olsun, bir Meriç vakasıyla karşı karşıyasınız. Öyle bir derttir ki bu atsanız atılmaz, satsanız satılmaz. Kıskansanız aşırı baskıcı, kıskanmasanız ilgisiz, müdahale etseniz (çok afedersiniz) öküz, müdahale etmezseniz "mezhebi geniş" ilân edilirsiniz. Sonra da kararsız kalır, "ne haliniz varsa görün be" diyerek kendi kendinize Şener Şen'in Dolap Beygiri'ndeki karakteri Yakup'un bir repliğiyle "sonra kötü kişi ben oluyorum canım" dersiniz.

Şakası bir yana, buraya yazdığınız hiçbir detay, kız arkadaşınızla yakın arkadaşının arasındaki ilişkinin seviyesini anlamamızı sağlamayacaktır. En yakındaki adam olarak tek gözlemci siz olursunuz, çünkü her şeyi yakından ve ilk ağızlardan siz duyarsınız. Ne yapmanız gerektiğine dair kendinize sormanız gereken şu, "ben bu ilişkiye nasıl bir ciddiyetle bakıyorum?" Ciddiyetinizin seviyesini ona ilgisinin seviyesiyle ayrı kefelere koyun, ikisi de dengeleniyorsa sorun yok. Lâkin kefelerden biri ağır basıyorsa, yukarıda kalanla ilgili bir kararı siz vermeseniz de genleriniz verecektir, merak etmeyin.

çocuğun gay olma ihtimalini hesaba kat. kız arkadaşı falan var mı? ya da olmuş mu? bunları öğren. samimiyetlerini bilmiyorum, senin abartman da olabilir. ama çok samimilerse böyle bi şey olabilir. kendimden biliyorum. benim de çok yakın kız arkadaşım var öyle, sevgilisine gay olduğumu söyleyince rahatlamıştı çocuk.

bu arada bişeyi farkettin mi hacı "facebooktan birisini göstereceğim diye şifresini vermiş" senin tamamen çemberin dışında kaldığın,,sevgilin ve o çocuğun arasındaki birisi, nasıl bi ilişki içindesin olumm sen
o birisi erkek ise bu çocuktan zarar gelmez hacı,fakat sevgiline nie başka bi erkekle ilgili bişey göstersin, sevgilinde şifreyle mifreyle ilgilensin .
o birisi kız ise bahsettiğin yalaka çocuk sevgilinden arasını yapmasını isticek..bu durumda bu çoçuk tehlikelidir hacı, dier durumdan daha tehlikeli, kurtul
yani bu olayı bi arştır derim

@cok sey hakkinda az sey bilen adam
evet nasıl dengeleyeceğimi bilemiyorum bazen ama en iyisi bu beni rahatsız etse de ona güvenmek ve bu olayı büyütmemek gibi geliyor.

@cigerdelen
güvensizlikten ziyade kız arkadaşıma yapılacak bir hareketin onun doğru yorumlayamayacağı yönünde bir düşüncem var, çocuk gelir kız arkadaşımın hareketlerini yanlış yorumlar, saçma sapan şeyler söyler. zaten bu olaylar olduğunda sakin kalmaya çalışarak ifade ettim, asla küfür ya da aşağılayıcı şeyler söylemem, söyleyemem zaten. o da benim rahatsız olduğumu bildiği için sadece hoşnutsuzluk belirtme olarak karşılıklı alttan almalarla sorunlar halloldu belki ertelendi.

@yazaryan
yok çocuk gay değil, sevgilisi vardı.

babuş, dost acı söyler. bende zamanında buralara çok dert yandım, hatta senin düştüğün duruma düşmemek için kızı daha başlamadan kaybettim falan filan. ama gel gör ki şu an daha mutluyum. ben diyeceklerimi madde madde söyleyeyim.

1-bunu istemiyorsan, daha en başından diyecektin. şu saatten sonra "meriç" i çok zor pasivize edersin.
2-buna rağmen, o olayı kısıtlamak istiyorsan; bu hayatım şunu yapma, bunu yapma ile olmaz. koca koca adamlarsınız. prensip sahibi ol, de ki ben o kişiyle görüşmeni istemiyorum.
3-bir önceki maddeyi uygularsan da kız giderse, bırak gitsin. dönerse senindir.
4-sevişiyor dahi olabilirler.
5-sevişmiş te olabilirler.
6-çocuğun gay olma ihtimali sıfıra yakın.
7-sen ayrıldıktan sonra, sevgili olacak, sevişecek olabilirler.

velhasılı kelam, ilişkiler "yakın erkek arkadaşlarla" yürümez. bunun bir de evliliği var bu kadar seviyorsan. o zaman da mı omzunu yaslayacak sağa sola? ek olarak, özgürlüğü kısıtlamak demişsin. kardeşim aşk zaten, o özgürlükten gönüllü olarak vazgeçmektir, ne özgürlüğü.

sonuç:ya o adam gidecek, ya sen gideceksin.

@dianen: "çünkü bir erkek ile bir kızın o kadar da yakın arkadaş olamayacağı kanaatindeyim."

Sana + kaç versem azdır.

Öyle bir arkadaşlıkta belli bir yakınlıktan sonra genelde erkekte duygular da karışmaya başladığı için hiç gerek yok öyle arkadaşlığa.

1. Hanımkız o arkadaşta sevgili potansiyeli görseydi size böyle her şeyi anlatmazdı.
2. Sizi bir gün birileriyle aldatmak isterse ruhunuz bile duymaz.

bir meriç vakası daha
4.bp.blogspot.com


kesin bi karara bağlayın olayı

sevmem bu tür konuları, ama sakın kısıtlama! sakın!

bunu entel veya geniş olduğundan değil kendi özgüveninden yap. ben de aynı yoldan geçtim, ne kadar uzak tutmaya çalışırsan o kadar yaklaşacaktır onlara. muhabbetini bile etme, yüz göz de hiç olma ne hali varsa görsün takıl.

bu seni daha bir "sağlam" yapacak, daha bir vazgeçilmez yapacak. açıkçası hiç bir kadın sağlam adam varken meriç'e gitmez. giderse salla, yenisini bul o iş zaten olmayacaktır.

konuyu konuşma vakti geldiğinde senin durumunu ters senaryo ile ona göstermen gerek. yani yakın bi kız arkadaşınla beraber alışverişe gitsen, sen başını onun omzuna koysan, arkadaşın sana facebook şifresini verse, sevgilin ne hissederdi? ne yapardı senin durumunda? ona yaşadığın durumu böyle anlatmalısın. aranızda ne kadar güven duygusu olursa olsun, bu tür durumların sizin için ilişkiyi kanser gibi sarıp kemirdiğini görmeli.

kuja'ya katılıyorum diğer arkadaşı yokmuş gibi davran muhabbetini etme.ben lisede yapmıştım o salaklığı, bu adam sana başka bakıyor fazla muhabbet etme dedim hatta zorladım etmesin diye, o benim abim gibi olmaz öyle şey demişti. biz ayrıldık sonra ensest bir ilişkiye başladılar :/

Buradaki yazıları okuyup okuyup gaza gelme sakın. İlişkine kalıcı zarar bırakacak şeyler yazmış adamlar resmen.

Bak simdi şöyle düşün. Sen bir kızla çok yakın arkadaşsın. Onu arkadaş olarak çok seviyorsun. Sonra biri geliyor o kızla sevgili oluyor ve aranıza mesafe koyuyor. Sinir olursun di mı? Sen de kendini o Sonradan gelen sevgili gibi düşün. Sen simdi bu olayin üzerine gittikçe o eleman da sana sinir olabilir (kesin sinir olur demiyorum). Bu da yine sevgilin üzerindeki gizli baskıyı arttırır. Bu aşamada yapacağın en iyi şey, kendine guvenen bir duruş sergilemen. Sevgilin kentindeki güveni gördükçe içten içe sana saygı duyacak ve daha çok bağlanacak. Kendimden biliyorum. Sevgilimin çok cins ve ucuz (baya baya Mehmet Ali Erbil kıvamında) arkadaşı vardi arkadas ortamında. Sevgilime, kendisine güvendiğimi ve geri kalan hiçbir seyin umurumda olmadıgını hissettirdim (söylemedim, hissettirdim). Zamanla zaten seçim yapması gerektikçe o arkadaşı gözden çıkardı.

sen kendine güveniyor musun? peki kız arkadaşına güveniyor musun? bu sorulardan birinin bile cevabı hayırsa o ilişkiden bir cacık olmaz. "ben kız arkadaşıma güveniyorum ama işte diğer çocuğa güvenmiyorum" ile gelmesin kimse. Kandırmayın kendinizi. Ne yapacak çocuk; ilaç mı atacak kızın gazozuna?

@elxa
tamam da sadece yakın arkadaşlar, bazı duyguları tatmin edebilmiş birisi bulduktan sonra o yakın arkadaşın ağzına sıçıyım ben.

@dergus
meriçi bundan sonra ben pasivize etmicem, bir yasak koyarsan onu daha da aşmaya çalışıcaktır kesinlikle. şunu yapma bunu yapmadan ziyade şunu yapmandan hiç hoşlanmadım deyip diğer yorumu kendi getirmesi daha mantıklı, eğer getiremiyorsa zaten bir sorun vardır.

@jesterdvine
evet bir yerden sonra duygular karışmaya, yanlış yorumlamaya başlıyorsun, kendimden biliyorum.

@duyuru var dediler geldik
aynen aynen hep öyle yavşak yavşak isimler oluyor topunda. bir diğer çözüm ise o yakın arkadaşlara gözdağı vermek gibi geliyor ama tehlikeli bu.

@ardaron
ya ne kadar senden vazgeçemem dese de bir insan daha bir zorlukla karşılaşmadan bunu yapıp yapamayacağına karar veremez ki.

@cosmicstring
ilk söylediğine kesinlikle katılıyorum, öyle bir arkadaşını saklamak isteseydi rahatlıkla saklardı. şimdi hoşnutsuzluğumu da belirtiyorum ama sonradan bu çocuk bunlardan hoşlanmıyor ben en iyisi bu yakın arkadaşımdan hiç bahsetmiyim demesini de istemiyorum işte.

@kuja
evet ben de hiç sevmiyorum, bir yakın arkadaşının sevgilisi oluyorsa bir sınır koyman lazım, empati kurman lazım, değil mi?

@hyu
evet zaten bunu konuştuğumuzda empati kurmasını söylüyorum her zaman. hak veriyor ama bu sefer de bana onunla yaptığı şeyleri anlatmamasından korkuyorum.

@gaza gelen
+1

@deckard
ahaha hayır tabi ki de, ciddiye alınabilecekler belli oluyor zaten.
tamam sinir olurum ama onun yakın arkadaşı olarak ona sadece kısıtlı şeyler verebilirim, ne biliyim eğleniriz ederiz ama bir sevgi ya da şevkat cinsinden duyguları yakın arkadaştan bir yere kadar bulabilirsin. umarım o seçim aşamasına kadar düzgün bir duruş sergileyebilirim.

@kky
güveniyorum, evet haklısın ama ne biliyim onun söylediği bir şeyden saçma sapan etkilenir diye korkmuyor değilim ama bu dediğim bile sanırım biraz daha güvenmem gerektiğini gösteriyor sanırım :/

Meriç'le mesafeni koru, yüzgöz olma zaten o da çekinip uzaklaşacaktır. konu hakkındaki serin duruşunu koru. Kız eğer ilgini çekmek için yapıyorsa sonuç alamadığı için vazgeçecektir.

bildigim kadariyla, "isa mesih senin gunahinin diyetini pesinen cektigi acilarla odedi. sen ne halt yersen ye, ama kendini isa'ya teslim et" gibi bir anlayislari var...

isa'ya küfretmek mesela.

neyse cevap yaramadı bari upupupup olsun.

protestanlıkta özellikle günah olan farklı bi şey yok. ama katolik ve ortodokslardan farklı olarak azizlerden şefaat dilemezler. yani onlara dua etmezler. hatta azizlere inanmazlar. meryem'e kutsallık atfetmezler. bu yönden katolik ve ortodoksları bir anlamda (islam ağzıyla konuşursak) "şirk koşmak"la suçlarlar.

protestanlik dedigin meshep kendi icinde de bir suru ana dallara ayriliyor. birinin ak dedigine digeri kara diye biliyor. protestanliktan kastin nedir? misal lutheranlar var, calvinciler var, var oglu var. ayrica din anlayisi ve gunluk hayattaki uygulamalar kiliseden kilise gorede degisiyor. inanc kilisenin papazi/piskopozu dini nasil yorumluyorsa ona gore sekilleniyor. sana abd, detroit'ten fantastik bir ornek vereyim; detroit'in fakir mahallelerinden birinde buyuyen siyah bir arkadas anlayiyordu (herif simdilerde los angeles'da zengin hayati yasiyor). ayinin sonunda papaz diyorki "benim arabam cok eskidi, tanri karsisina fakir olarak cikmam cemaatimiz adina bir utanc olmakla birlikte gunah da." adam kendi arabasini yenilemek icin gotten gunah uyduruyor. simdi boyle deyince saka gibi geliyor ama adam cidden bunu deyip kendine yeni bir spor araba almak icin fakirlerden bagis toplamis. dedigim gibi kiliseye bagli bir durum bu gunah anlayisi.

@rm, "oha! oha!" diyerek okudum yazını. ben de sanıyorum ki protestanlık saf hıristiyanlığa en yakın mezhep falan. daha spesifik olmak gerekirse, calvinistlerle ilgili bilgi daha çok işime yarar.

iibfdergi.kmu.edu.tr

eskidergi.cumhuriyet.edu.tr

home.uludag.edu.tr(2)/M5.pdf

www.imap-institut.de


dusuncetarihi.files.wordpress.com

tez.sdu.edu.tr

bonus:

www.hurriyet.com.tr (bu linkteki sayfanın dibinde bir rapor linki var, merak edecek olursan)

www.esiweb.org

kapıyı kitleyince rahatım. ama bi gün açık bırakmışım mal gibi. bütün odaları gezdim bıçakla. bıçağım durur zaten başucumda.

ben de yalnız yaşamıyorum ama yalnız kaldığımda korkmuyorum. sanırım korkacak bi şey olmamasıyla ilgili bu. yani ruhani, şeytani şeylerden falan bahsediyosan insan inanmadığında zaten sallamıyor ve rahat oluyor :) ama hırsızlardan falan bahsediyosan onu bilemem :) yeterince korunaklı olduğumuzu düşündüğüm için o da konu değil.

alışıyorsunuz zamanla.

alışıyorsun zamanla.

alış zamanla.

Bende yanlız yaşıyorum. benim korkum kombiden gaz sızması,elektrik çarpması vb. durumlar onun dışında acil durumlarda kolay ulaşılabilecek bir cisim,bıçak vb şart.

tek başıma kalırken korktuğum hiçbir şey yok benim de. üstte de dendiği gibi, soyut kavramları sallamamaktan kaynaklanan... ama şu kulaklık mevzusunu ben de yapamıyorum. hani kapı çalar belki, yada ne bileyim, yangın çıkar da haberim olmaz gibi düşüncelerden o da..

ben yazlari genelde tek basima kalirim. yatagin altinda ulasabilecegim bi yerde bicak bulundururum. bisey olsa kullanacagindan degil ama en azindan gozdagi verirsin.

niye korkmak gereksin ki?

hem ışığı açık bırakmak işe yarayacak bir yöntem de diyil.

"eğer cidden korkulacak bi' durum olsa, evde bir başkasının olmasının faydası ne olacak? birden fazla kişinin korkması neye yarayacak? diğer kişi/ler korkmuyorsa bile korkunç bi' durumda korkmamaları size ne fayda sağlayacak?" şeklinde soruya soruyla cevab vermeyi denedim.

kulaklık ben de takmam. biri gelir bişey olur duyamam diye.

ben asama asama korkmamaya basladim. eskiden evde biri varken bile koridor isigi acik uyurdum, simdi tek basima karanlikta uyuyorum. kapiyi kitledigim anda da korkmaktan ziyade her seyi arkamda birakmis gibi rahatlama duyuyorum. yine de gaz vs. durumlari icin yatmadan mutfak kapisini hep kapatirim, bir de kapinin yaninda el altinda cekic bulundururum.

Sürekli sakin bi müzik çalıyor evde, gece de yatıp uyuyorum normal. En korkutucu şey hayati tehlike yaşadığın anlar. Kafamı çarpmıştım bi kere dolabın kenarına, görüntü falan karardı hep yere çöktüm bi 5-6 dakika kalkamadım, bilincim gider gibi olunca resmen yaşam mücadelesi vermiştim yani :)

biraz da kafanın meşguliyeti ile alakalı. çok yorgunsam ve düşünceliysem kütük gibi yatarım. işim gücüm yoksa aklıma türlü korkunç şeyler gelir korkarım. hırsız dan korkmam.

gazdan elektrikten de korkmam ama bir tanıdık anlatmıştı apartmanlarında bir kadın tek başınayken banyo da düşüp boynunu mu kırmış, kafasını mı çarpmış ne, yardım eden olmadığı için ölmüş gitmiş..

cinden, hayaletten fln korkarsam da dua okurum, uyuyamıyorsam tespih fln çekerim. ya da tv karşısında akıllı tv açıkken uyurum.

kapıyı bıle kılıtlemeden uyuyorum senelerdir. guvenlıgı olan bı yerde oturuyorsan korkulacak bı sey yok.

insani şeylerden korkmam, hırsız benden korksun asıl. cindir falan inanırım, herhangi bişey yaşamadım ama yaşadığımı sandığım oldu(belki de yaşamışımdır, sonuçta bilemen); ses duyma falan gibi. e normal yani yapacak bişey yok ben varsam o da var düşüncesiyle sakinliğimi korurum hep. inanmıyosan sorun yok, inanıyosan duanı sureni okuyup rahatlayacaksın. ışıkta uyunur mu yahu, hem çok rahatsız edici hem sağlıksız.

valla kendiliğimden korkmuyorum..kırk yılda bir içimi bir ürperti kaplarsa da korksam da biiir korkmasam da diyorum kendi kendime :)
kabus falan görürsem de bu durumun yalnız olmakla alakası yok zaten, eş, dost, akraba herkes evde de olsa kimsenin yanına gitmeyeceğime göre bu durumda da yalnızlık bir şeyi değiştirmiyor.
zemin kat, arka cephede evim, pencerelerde demir parmaklık var diye genelde panjuru ve camları da kapatmıyorum, aklıma bile gelmiyor :)

eski ev iki katlıydı alt kattan bi haber oluyodun uyurken ben de yatağımın baş ucunda pompalı tüfekle yatıyordum bıçak ne lan pıhırt bi bok yapamazdım adamla karşılaşsam o bıçakla stresten

hepinizi takdir ettim, demek ki alisiliyor.

Yalniz sunu farkettim, ne cok yalniz yasayan varmis :)

kapını düzgün kapattıktan sonra korkmana lüzum yok. korktuğum zaman ışık açıyordum, fazla yapacak birşey yok. neden korktuğuna bağlı bir de.

cinlerle hayaletlerle ilgili şu düşünce beni çok rahatlatmıştı zamanında:

"ulan cinin perinin işi yok gelip beni mi korkutacak? ne işi olur benimle. bunlar dur milleti korkutayım da biraz eğleneyim diyecek varlıklar değiller ki"

diye düşünürdüm ve rahatlardım böyle düşününce.. aklıma geldi :)

eve müzik sistemi döşet hem daima müzik hayatının her alanında olur hemde yanlızlıgı hissetmezsin ama 400 kişilik yurtta iki hafta yanlız kalmıştım işte o biraz sıkıntılı olmuştu

pdf olarak kaydedip daha sonra metin dosyasına çevirmeyi denesen?

nasıl kaydedicem ki pdf olarak?

ne kadar küçültmek istiyorsun fontu, zaten küçük gibi, sayfada %157 zoom yapıldığı için büyük görünüyor.

ben pdf'e çevirdim,

dl.dropbox.com

yani biraz daha küçük olsun da, az sayfa olsun. çünkü bu şekilde çok sayfa var...

dl.dropbox.com

tüyap ta kitap fuarına gitmeyi düşünüyorum şahsen

efruz bende düşünüuorum ama metrobüs çalışması yüzünden son gidişimde rezilleri oynamıştım avcılardan igs ye 25 dakikada gidememiştim cebitin son günü

sinema tiyatro spor

istanbul'daysan ortaköy'den bebek'e doğru yürü, sıcak bi şeyler iç, kitap oku, müzik dinle, arkadaşın varsa onunla sohbet et, denizi seyret. ders çalışmam gerektiği için yapamıyorum ama boş zamanım olur olmaz yapacağım ilk şey bu.

hayvanat bahçesine git..

belediye çalıyor şu anons yaptıkları apollerden :D

okullardan falan da geliyor :)

sivil savunma ve savas hali icin ikaz sirenleri de var kimi bolgelerde. onlardan da yayınlanıyor.

www.ido.com.tr

tarih olarak 12 kasım'ı seçerseniz saatleri çıkacaktır.

Gece ulaşım için..bostancı taksim sarı dolmuş,taksim bakırköy sarı dolmuş

ben de bayramda izledim kuzenlerimin çocuklarıyla, çok tatlı buldum ben de 27yi bitirmek üzereyim. henüz takip etme aşamasına gelemedim ama bizim dönemimizdeki çizgi filmlerden farklı hakkaten ben de bilmiyorum neden bu kadar beğendiğimi

ben bizim velede izletiyorum. türklere has tepkileri barındırdığı için biraz daha ilgi çekici. ama yine de zorunlu olmasam bir yetişkin olarak boş vaktimde onu izlemek tercihim olmaz. ama anlıyorum.

pepenin mavileri çoğalıyor pepenin mavileri çoğalıyor :))))

bide karate yapmayaydı iyiydi :)) 2 yaşındaki yeğenim ağız burun dalıo valla

edit : yeğenim2 ben 31 oturup gayet güzel izleyebiliyorum bizim zamanımızda oğretici bi tek susam sokağı vardı ama ne öğretici (:

selena'yı izlediğimi itiraf ettiğim an geldi gözümün önüne :) pepee konusunda çalıntı mı esinlenme mi bi karar versem... izleniri var gibi duruyo ama. bayramda fotoğraf çektiği bölümü gördüm. ses kapalıydı. ama bi transa bağlattı kısa süre. yaş 31 :/
bildiğim kadarıyla baya bi uğraşıyolar o iş için. çocuk psikologları, uzmanlar fln.

biz de sevgilimle izliyoruz görünce. çok tatlı lan. gerçek olsa çok şeker olur o çocuk.

yaş 21.

ben kalktım, alarmı kapayıp geri uykuya daldım.yani uykuya meyilin var ise işe yarayacağını pek sanmıyorum

bir süre kullandım, gerçekten işe yarıyor ama bir süre sonra alarm sesleri baymaya başlıyor. ses kütüphanesi sürekli güncellense daha iyi olabilir.

bence işe yaramıyor. baya gaza gelip indirdim ama sonra sadece uyku istatistiklerine bakmaktan keyif aldığımı anladım. uyandırma açısından kolaylık sağladığını düşünmüyorum. psikolojik olarak o güzel melodileri etkiliyor olabilir yalnızca.

ekşide yazılanlara göre yarıyor ama sorun şu.

bunu yatakta nereye koymak lazım? telefon uçup gider düşer yere falan, kimsenin başına gelmedi mi böyle şeyler?

ben zamaninda bu olayi kullanmabilmek icin burda sormustum.

bir boka yaramiyor, ben sert yatakta ölü gibi yatiyorum

daha da bi sefer olsun hadi sen kalk artik demedi

bok gibi bir yalan yani.

O başlığa entry olarak yazmıştım onu okuyabilirsin. Onun dışında, hiç düşmedi benim telefon, enteresandır.

basitce sesi dinliyor ve uyanma saatine yakin kiprasmaya basladiginda (uyku pozisyonunu degistirince) otmeye basliyor. Kiprastigin zaman uykun hafifliyor veya uyaniyorsun ve tam olarak uyanmak daha kolay oluyor varsayimiz ile calisiyor ancaaak kurdugun saate 5 - 15 dakika kala caldigi icin bakip acik daha uyim diyosun sonra siciyosun, eger yapmazsan caldigi gibi kalkarsan fena diil.

belediyenin verdiği yetkiye dayanarak seni troll ilan ediyorum. hayırlı olsun.

kendisine niye sormadın :/ bana genelev soran elemana "pezevenge mi benziyorum birader.." deyip yol vermişliğim var mesela.

tipinizi bilmiyorum ama bu ortamcı bir tip, bilir herhalde gibisinden düşünmüş olabilir.
arkadaşlarıyla gay bar sorarım soramazsın gibisinden bir iddiaya da girmiş olabilir.

tamam işte belki gaydi seni tokmakçı belledi :) ilgilensen al götür olacaktı :)))))

"erkek görünmek" ne demek bilmiyorum ama heralde gaylerin hepsini fatih ürek gibi olduğunu zannediyosun. sakalla bıyıkla ilgisi yok cinsel kimliğin. kaldı ki sana göre gay bi tipin olmayabilir ama o arkadaş gay ise senin için öyle düşünmüş olabilir. kendince sebepleri vardır. gay olmadığın için sen bilmezsin bunu.

her neyse, soruda bi anormallik yok. rahatlıkla, rahatsızlıkla ilgili bi şey de yok. "bilmiyorum" deyip geçmek zor değil. adam sana "gel benimle seks yap" demedi, normal bi soru sordu.

@yazaryan

bilmiyorum dedim zaten , adama girismedim terslemedim.

vay babanun kemüğüne. ne diyon la ibne deyip kafayı çakmadın mı ?

ibne olduğunu değil de ibneleri yargılamayacak bi tipin olduğunu düşünmüş olabilir belki öyle hümanist bi görünümün vardır.

polisler bilmiyordur station wagon sanıyorlardır geçersin
ama yakalarlarsa öperlerr öperler

belkide öpmezler götürürler merkeze öptürürler herkese

ama sen ilk dedğime inan

polis yoksa ceza gelme durumu olmaz di mi ? yani ne bileyim kameradan,plakadan vs. bu arada plaka 34 degil,bilmiyoduk ayagina yatsak

olmaz daha hız sınırına gönderemiyorlar 10 sene sonra o işler
bak trafik varken bile polis varken bile panelvan ile geçme yöntemi var otobüsün soluna yanaşacan ama kesinlikle önden görünmemen için büyük bi arabayı arkasında kalcan yavaş yavaş gidecen senn oyle bi şey yapmana gerek yok bas geç soldan

ben bile sw sanıyordum onu o derece yani

Bir kere yakalandın mı yırtamazsın da, polis görmezse bir şey olmaz zaten.

çok cahilim ya. neden geçemiyor? hiç bilgim yok

polis yoksa diye düşünmeyin polis köprüde her zaman var saklanarak geçmeyi deneyin sağ ön tarafına servis aracı alıp geçebilirsin

canı sıkılan herkesi süngere çağırdım bugün. eskişehir'de misin?

sağ memeni emmeye çalış

dirseğini yala.

(bkz: p90x)

Aile buyuklaerini ara mutlu et.

1) Kıroluk degil, zevksizlik. Şu "kıro" lafını kullanmayın artık.
2) Farketmez.
3) Elbette ayakkabı ile. Bu en temel giyim kuşam kurallarından biridir.

bir numaralı kıro geldi

1- birileri bir şeyleri kaka sayıyor ondan sonra trend takipçileri ıyyy demeye başlıyor. umrumda olmaz içimden geldiği gibi giyinirim. ha hatun kaldırmak gibi bir niyetin varsa ikisinden de uzak durmak gerekiyor.
2- rolon daha rahat geliyor bana, iş görüyor
3- lise bittiğinden beri takım elbise ve kravatla işim olmadığından yorum yapamiciim.

1) Zevksizlik
2) Roll*on
3)Ayakkabı ile.

1. kıroluk da değil, zevksizlik de değil. bu bir iç çamaşırı. neymiş, gömlekten gözükürmüş yivrançmış. üşüyorsan veya terliyorsan, nasıl rahat ediyorsan yani, giy. kıro diyenin de ağzını bürerim. ben de giyiyorum, çok memnunum. buna kıro diyen kadınlar ne zaman beyaz gömleğin içine sütyen giymeyi bırakır (o da gözüküyor atlet kadar), o zaman saygı duyarım belki dediğine.
2. ben pudralı sprey kullanırım. roll-on da bana pek pratik gelmiyor.
3. her ikisine de uyması gerekir aslında. yani zaten ayakkabı ile pantolonun rengi de uymalı. siyah pantolona beyaz ayakkabı giyip de bu soruyu sormuyorsundur elbette di mi. ama iksinden birisiyle de uyumlu olabilir. pantolon lacivert, ayakkabı kahve ise ben kahve yerine lacivert çorap tercih ederim. veya gri pantolon siyah ayakkabı ile siyah çorap giyerim ama gri çorap giymekte de pek sakınca görmem.

1) kıroluk değil, zevksizlik değil. nasıl rahat ediliyorsa öyle giyinmeli kanımca. bana beyaz don rahatsız geliyo. seneler önce kadın kısmı beyaz dona iğrenç dedi, erkekler boxer giymeye başladı. geçenlerde görmüştüm bi başlıkta; şimdilerde de boxer'a laf ediyolar, "trunk diyin" diyolardı. işin özü nasıl rahat geliyosa.

2) deodorant daha pratik gibi.

1- kıroluk falan değil, kim demişse halt etmiş.

kıroluk diyen bi dallama gördüm tvde ama adamın tipi zaten kırıktı o yüzden sallamadım bile.

2-en iyisi kremli roll on hatta overkill oluyor biraz ama niveanın kremli artı püskürtmeli deodorantını beraber kullanıyorum, muhteşem oluyor

3- ayakkabı.

1- beyaz donu sadece giyecek bi şey olmayınca giyiyorum. ama sevişeceğim zaman asla giymem :) trunk boxer'ları seviyorum ben, onlardan alırım hep.
2- deodorant tercih ediyorum ben.
3- bilmiyorum ama ayakkabı gibi geldi bana.

ben genelde pantolonlan aynı renk giyyom çorabı?

ben bitisik yazilir diye biliyorum.
otuz bir diye yazinca sanki otuz tane bir varmis gibi algilanabilir.
bunun yanisira otuzbir sayi degil, bir bitisik yazilan bir kavram.

"otuzbir çekmek" bir deyim olduğu için. sayı anlamına gelmiyor orda.

sayı olursa, otuz bir olarak yazılır.

tdk'nin sitesinde ayrı yazılması gerektiği yazıyor. "otuzbir" yanlış olmalı. dediğim gibi, çocukluğumdan beri böyle bilirim zaten. yalnızca faturalarda falan bitişik yazılır para miktarı.

@ermanen deyim olmasıyla bağlantısını çözemedim. kelime ya o şekilde yazılır, ya da bu şekilde. deyim olması bi şeyi değiştirmez ki. "her şey" kelimesi her yerde, her zaman "her şey" olarak yazılır, "herşey" diye bi kelime yok. "otuzbir" diye de bi şey yok.

neresini çözemedin anlamadım ben de. durum böyle. daha ayrıntılı nasıl açıklanır bilmiyorum. kısa cevabı kalıplaşmış olması. kelimeyi farklı yazma durumları değil yani.

otuzbir ve otuzbir çekmek başlıkları da var. hepsinde birleşik.

ayrıca otuz bir diye başlık da var sözlükte. o da sayıyı ifade ediyor.

bunun dışında "otuz bir çekmek" diye kullananlar da var. sözlükte öyle bir yölendirme de var. ama kalıplaşmış olduğu için birleşik yazılması doğru bence.

türk dil bilimciler de gelsin cevaplasın o zaman :)

işte ben kelimenin asıl hali ayrı olarak yazıldığı için kalıplaşırken de ayrı olması gerektiğini düşünüyorum. tdk'nin sitesinde böyle bi ayrım yok çünkü, bana saçma geldi :)

"31 tane elma" diyorsanız ve bunu yazıyla yazacaksanız "otuz bir tane elma" yazarsınız. sayılar ayrı yazılır.

lakin buradaki kavram bir sayıdan ziyade, bir deyim. "otuzbir" olarak kabul görmüş bir kelime. o yüzden bitişik yazılması uygundur.

ben hala tdk hatali olabilir diye düsünüyorum.

karsilastiriniz:
elli sekiz
elliseiz

hadi tdk dogru diyelim, sayilir ayri yaziliyor.
sayi olarak "otuz bir" ile "otuzbir cekmek" de ayri yazilimini sanirim "on bir" ve "ilk onbir" farki ile de karsilastirabiliriz.

hayır buradaki hatanın sebebi uygunluk değil, o kalıbın genel kullanımı. yani o bir video'nun adı ve öyle konulmuş. örneğin benim bir başlığım var "ırkçımısın kürtmüsün" burada refere aldığım yer soru eklerini ayırmadığı için başlıkta o haliyle. bu açıdan değerlendirmek gerekiyor.

25e, 40, 22, 40t ve 22re kabataş ve rumelihisarı'ndan geçiyor. yani emirgan, yeniköy, sarıyer yönüne giden bi otobüse bineceksiniz.

yine aynı şekilde kabataş'a dönüp tramvayla gidebilirsiniz. veya 40 numaralı taksim otobüsüne binip taksim'e dönün, ordan çapa'ya giden otobüse binin. orada sorarsınız hangisinin gittiğini. saatini bilmiyorum otobüsün ama taksim otobüsleri sık geçer sahilden, sanırım rahatça binersiniz.

kabataştan gidiş için 25e

tanım evet. saçmalık olmuş.

"bu video nedir?" diye düşünmen lazım. gizli video tanım kapsamına girmiyor.

yazi halinde okuyun, linki gormeyin:

"bu videoda gorulebilen pantolondur."

... adresinde bolca gorulebilen demis olsan problem yok.

@unbeknown the black, cevabınız için teşekkür ederim ama sadece "bolca görülebilen bir pantolon" bile bir tanım değil mi 'bu videodan bağımsız olarak"?

bu videoları "şuraya tıklayarak girebilirsiniz" diye gömerek değil normal link olarak yerleştirin lütfen bu oldukça uyarıldı önceden. unbeknown the black'in de dediği gibi "bu video" tanım kapsamına girmiyor ama bir örnek oluyor aslında, o yüzden silinmemesi lazımdı. dediğim olaydan belki esip silmiş olabilirler. silinmemesi lazımdı derken sanki moderasyon ekibindenmişim gibi bahsetmişim, başka bir sebepten de silinmiş olabilir gayet.

enteresan geldi bana da. şu video'yu gömme olayına rast gelmemişim demek ki ama, bence link olmasa bile entry legal gibi geliyor, 'bu video' ne olduğunu göstermek zorunda değilim ki. linksiz bir şekilde "bu videoda görülebilen pantolondur" legal bir entry değil mi? benim video anlayışım başka belki, ya da bu video diye bir yerde yaşıyorum. o kadar saçma sapan entry'nin döndüğü bir yerde buna takılmış olması garip geliyor bana.

gözden kaçan olan biten duyurusu buymuş;
www.eksisozluk.com

bu video tamlaması kağıda döküldüğünde anlamsız kalıyormuş.

Link'i "bu" kelimesine gizlemeyip direkt verseydiniz silinmezdi ama bu şekilde legal olmuyor ne yazık ki. Entry kağıda basıldığında, bu videoda bolca görülebilen pantolon, dediğiniz zaman, hangi videoda, diye sorulup cevap alınamıyor gördüğünüz gibi.

legal. gözden kaçmıştır. o duyuruyla da ilgisi yok, zira:

"bu durum, sadece link içeren ve yer aldığı başlık açısından legal sayılamayacak ifadeden ibaret olan ve/veya başka bir legal unsur da taşımayan entry'ler için geçerlidir."

kulakları temizlet, çözülür sorunun

e tıkanmış işte kulağın, kir var. kulak burun boğazcıya git, muhtemelen önce damla verir kirin yumuşaması için. 1 hafta sonra da vakumlayarak temizliyolar, 10 dakika bile sürmez. bi de kulak çöpü kullanma ama parmağınla temizle duştayken.

O damla denen şey gliserin. Önceden birkaç gün kullanıp kiri yumuşatman lazımdı - ki kulağı berbat yapıyor o sürece - ki doktor kiri alabilsin, fakat bazı doktorların aletlerinde buna gerek yok. önce doktoruna danış, kulağın tıkanmış. bana da oluyor ara ara, kişisel ufak bir sorun.

dostlar gerekli şeyleri söylemişler..
bir kaç ekleme yapabilirim..

kulağındaki kirin adı "buşon" olabilir.
kir olduğu kesin değil. buşon kahverengi gibi olur genelde.. kırmızılık patolojiye işaret edebilir..
hiç bir şey yapmadan kbb polikliniğine git.. derdini anlat.. doktor kulağına bakacaktır.. (otoskopik muayene)

mantar - iltihap varsa ilaç başlarsın.
buşon varsa yumuşaksa temizlerler, büyük ve katıysa gliserin damla verirler..
aspiratörle ya da suyla temizlerler sonrada..

geçmiş olsun, ihmal etme sakın orta kulak iltihabı falan olur maazallah geri dönülmez işitme kaybı yaşarsın.. Allah korusun..

doktora gitmeden once gliserin al eczaneden 4 5 gün damlat o kirleri yumusatır hatta bi kısmını akıtır. sonra doktor geri kalanı ceker. bu arada kulagına su ve sabun kacırma hiç iltihaba donuyo ve agrı yapıyo..

gliserin damlatmadan git, kulak zarinda deliklik varsa gliserin zararli diye biliyorum. doktor verirse damlatirsin.

Bozulmaz. Zulalamak mantıklı, buyur yap.

mantıklı evet. yılbaşında tekrar zam gelebilirmiş, akrabam phillip morris'te çalışıyor. 2 lira daha zam gelmesi mümkünmüş :)

nemini kaybetmediği sürece içilir

bozulmak değil de, kurumak deniyor bunun bozulmasına. evet bozulur.

fenerbahçe'ye gidin hazır havalar güzelken. kalamış falan dolaşın işte, oh mis.

çengelköy

kireçburnu

kireçburnu +1

kesinlikle harika bir yer. o sahili. sessiz sakin. gezmelik tozmalık yerler.

akustikhane olabilir.

SiriusXM. bundan bahsediyosunuz heralde.

yok akustikhane değil dediğim yabancı grupların gittiği böyle koltuklu kalite ses kaydı ve vidyo çekimleri olan bi studyoydu. bilemedim. yazaryan siriusxm de güzelmiş bak ama o da değildi dediğim

indie olarak, kexp radio'nun var.

ya sayenizde güzel siteler falan öğrendim de bunlar değildi :/

www.fromthebasement.tv ?

bu da değil di ama fromthebasement şahaneymiş

www.abbeyroad.com

late night with jools holland?

bbc radio 1 live lounge

kıyıda kalmış mı kalmamış mı bilmiyorum da köstebek pasta diye bir şey var ki tek başıma bitirebilirdim bir oturuşta.

çikolatalı mus seviyorum ben.

panna cotta'sını seviyorum ben. kıyıda köşede mi kalmış bu bilmiyorum ama tadı güzel bence :)

köstebek pastası akıllara zarar mmhh :)
panna cotta ben pek hoşlaşmadım,kardeşim hastası

-panna cotta
çaklıt trüf (goo.gl)

macaronu kadar harika bir şey daha yemedim.

önceden çikolata şelalesi vardı, çoookk güzel bir sufleydi kendisi. şimdilerde sufle adı ile çıkarmış, çok kötü. yarım bıraktım resmen :(

bulursan çikolata şelalesi :)

otobüs falan geçmiyor galiba ordan. daha kolay yol varsa yardımcı olurlar ama vapurla beşiktaş'a geçip taksiye binebilirsiniz paranız varsa.

veya taksim'den kalkan sarı dolmuşlara binin, harbiye'de inip yürüyün.

110 a binip, Taksim'de in. Oradan 8dklık bir bir yürüme yoluyla Hilton Otelinin oraya gelin ve içeri girin. İçerisi Muhsin Ertuğrul'a çıkıyor zaten.

seinfeld'da kramer var, o olur heralde.. it's always sunny in philadelphia'da da dediğiniz tipte karakterler var.

house da öyle bi tip.

the big bang theory'nin sheldon'ıyla tanışsan aramazsın öyle karakter.

@benceböyle sheldon asosyal takılıyor
@black sabath house daha çok ukala gibi geliyor bana
@yazaryan dexter verilebilecek en yanlış örnek :)

yani iyimserlik anlamında mı söylüyosun tam anlamadım ama dexter da öyle bi karakter. daha çok duyarsızlık, duygusuzluk ondaki.

charlie harper

Freaks and Geeks o zaman. James Franco efsanedir bu konuda.

kürdistan bölgenin adı derler, işin içinden çıkarlar. hiç olmadı iran kürdistan'ından ( ki eyalettir kendisi ) ya da ırak kürdistan özerk bölgesinden bahsediyordum der. yani kürdistan diye bir yer var aslında.

onun dışında elinde apo posteri olan biri hakkında şikayette bulunursanız, yanılmıyorsam suçu ve suçluyu övmek şeyinden bişeyler olabilir. olmayadabilir.

ama kimse bunla uğraşır mı, uğraşmak ister mi, uğraştırırlar mı bilmem.

o cenazelere katilan binlerce insanla ayni tanimlari kullanmiyor olabilirsiniz. dünyaya ayni pencereden bakip ayni tanimlari kullanmak gibi bir zorunluluk olmadigi gibi, sizin gibi düsünmeyen ve hissetmeyen insanlarin tutuklanmasi ya da susturulmasi gerekmiyor. yoksa cok elestirilen rte'den ne farkiniz kalir, öyle degil mi ama?

hakaret suçtur, başbakana da yapsan bana da yapsan ya da bir başkası sana yapsa farketmez, suçu işleyen kişi de hapse girebilir tabi ki.

pkkyı destekleme kısmı da biraz karışık, işin içinde düşünce özgürlüğü diye bir kavram var. suçu ve suçluyu övme olayı da biraz göreceli.. örneğin; deniz gezmiş.. zamanında yargılandı ve suçlu bulundu ve hatta idam edildi.. ama bugun hemen hepimiz övüyoruz bu adamı.

"neden bu itlere bir şey yapılmıyor?"

bence sizin dünyadan haberiniz yok. kck operasyonlarında ne kadar insanı saçmasapan tutukladıklarından haberiniz yokmuş gibi yapıyosunuz ya da hepiniz... yok hükümet bölücüymüş de falan filan. kürt siyasetçilere yapılan baskılar gün gibi ortadayken bu kadar açık yalan söylemeyin bari. akp kürt hareketi'ni zayıflatmak için elinden gelen faşizmi uygulamaktadır.

pkk'lilerin cenazesine katılmak da kişisel bir tercihtir. kimse kimseyi böyle bi şeyden alıkoyamaz. o insanların da anne babası, kardeşi, arkadaşları ve seveni var. istesek de istemesek de böyle.

ama cidden hükümeti pkk ile bağdaştırma çabalarını bırakın artık. onlar da aynı şeyi ergenekon üzerinden chp için falan yapıyor. yok pkk'yle ergenekon birlikte hareket ediyomuş falan filan. ohh nasıl olsa ortada belli bi düşman var, kim fikrini meşrulaştıracaksa pkk üzerinden birbirine bok atıyor.

moda parkı birde çengelköy sahilinde bi park var tabi biraz geç saatte gitmenizi isterim aile yeri saygılar

moda, caddebostan, bebek sahilleri. beyoğlu'nun ara sokakları, kadıköy... kimse rahatsız falan etmez tabii ki. ama buz gibi havada ne kadar mantıklı olur bilemem, pek kalmadı artık öyle dışarıda oturulacak hava.

boğaziçi üniversitesi kampüsü, petek olabilir mesela..

@toshiro
öğrenci değiliz muhtemelen giremeyiz oraya.

yakuza sil entry ni bence insanlar okumadan bırak öğrenciler bali özgür yaşasınlar :) ben öğrenci değilken bile oralarda ceviz kırdım ama herşey yerinde güzel herkesin bilmemesi gerken şeyler var

ne moda ne caddebostan haftanın her günü tekin değildir ama caddebostan cumartesi akşamları dolup taşar it kopuk fazla dolaşmaz. hoş kışın ilgi azalıyor tabi velhasıl hafta içi gitmemekte fayda var

niye kimse cihangir merdivenleri dememiş? garib. orası denize karşı şişeden şarab içmek için yaratılmış bi yer. Yalnız, bazen pek tekin olmayabiliyor. Bazen tabi..

içinde seks olmayan film pek kalmadı. kadın, erkek seks hakkında konuşamamak, film izleyememek ilginç durumlar artık. boşverin yani keyfinize bakın, herkes sevişiyor.

Benim için sorun yok ama başı örtülü arkadaşlar var aramızda. Zaten dediğim açıklık öpüşme/fazla abartma olmadan sevişme sahnesinden öte şeylerin olması. Mesela El Secreto de sus ojos'ta direkt penisi göstermişlerdi falan. Ne bileyim rahatsız olmuşlardır diye düşünüyorum.

midnight in paris, net.
bu da imdb sayfası, 8.0 puanı var. 27bin küsür kişi oylamış :)

behzat ç

seviyorsan aynı t-shirt'ten giy bence.

gidip konuşsam mı? diyorsun. git konuş bence.

sevmiyorsan git konuş bence (:

saldır babuş.

merhaba ben bora de, gerisi gelir.

amacın arkadaş olmak sanırım. git konuş ama çok dikkat et yavşamaya çalıştığını sanmasın. baştan niyetini belli et. ''Naber kankiii'' diye koş üzerine.

git konuş kanka ol

sevişmek istiyorsan git konuş bence

bence de tişörtten girmek en mantıklısı gibi. sürekli görüyorum seni bende severim böyle tişörtleri fln diye girebilirsin. neden ingiltere oldgunu sorabilirsin, ne biliyim sonra devamı gelir muhabbetin. amacın arkadaş olmak olduğu için hareketlerine çok daha fazla dikkat etmen gerekecek bence

sen: ne zamandan beri britanyanın köpeğisiniz?
kız: anlamadım, ne demek istiyosun?
sen: tasmam var diyorum, takar gezdiririm istersen:)
kız: hav hav :)

"kraliçenin köpeği misin de ingiliz bayraklı tişört giyiyosun?" diye sor. pozitif cevap gelirse oldu bu iş.

edit: vallahi yerebakan'ı okumamıştım :P

"prens harry'yle üçlü yapalım mı?" diye sor, muhabbet devam eder zaten. dörtlü isterseniz haber edin.

kızlarda oluyor, daima yakından kollanmaları gerek ne yazıkki, yoksa meriçler kapıyor.

haksızlık ama yakında ayrılacaksın zaten, oturduğun şehirden birini bulacaksın gibi

Haksız olan kısmı erkek arkadaşınıza karşı dürüst olmamanız. Onun dışında bir sorun yok bence.

hayret, kadın olduğunu söylemişsin ve hala bunun üzerinden saldıran olmamış. ahlakçılar uyudu herhalde.

arkadaşım böyle şeyler olabiliyor. ben de yaşıyorum bazen (erkeğim, 1989 eşcinsel modeli) bunun sevgilini sevmemenle bi ilgisi yok da işte bazen insanın kafası gidiyor... önemli olan bunu o aşamada bırakabilmek. yani baktın işler çığrından çıkacak, başka birini istiyosun, o zaman en iyisi sevgilinden ayrılman. onun dışında çok problem yok bence. herkes yaşar öyle şeyler fazla büyütme :)

Erkek ya da kadın farketmez herkes karşı cinsin kendisiyle ilgilenmesinden hoşlanır. Her kadın yakışıklı bir erkekten, her erkek güzel bir kadından hoşlanır.

Duruma birçok bahane üretilebilir, erkek arkadaşınızın sizinle az ilgilendiğinden, sizi sevmediğinden, sizin onu sevmediğinizden vs.. gibi milyon tane sebep üretilebilir ama esas sebep yukarıda bahsettiğimdir.

Burada irade işin içine giriyor. Beden ve ruh otomatik kontrole geçene kadar iradenizi zorlamalısınız kendinizi bu yönde telkin etmelisiniz. Yok arkadaş ben yapamıyorum, yapamam diyorsanız da sizi seven birine bu şekilde haksızlık etmemelisiniz.

sevgilinizden ayrılmanızı tavsiye ederim en azından saygınızı kaybetmemiş olursunuz.@jugador yazdıklarına katılıyorum.Cevap yazanlara değilde hoşunuza giden cevaplara tik atmanız da ilginç geldi.

sevmenin, ilişkinin, dürtülerin, insanın binlerce farklı şekli olur.
ve evet hayat süreçlerden oluşur. şu anda içinde bulunduğun süreç çapkınlık sürecin olabilir. geçer belki. belki de geçmez hiç.
erkek arkadaşına haksızlık yapıyorsun ama elden hiçbir şey gelmez.
bıraksan sabaha kadar konuşabilirim ama uykum geldi.
yapabileceğin tek şey sanırım ona her şeyi olduğu gibi anlatmaktır ama bence anlatma hiç adamın kafasını karıştırma. takıl devam et daha hala devam ederse o zaman tekrar sor.

ayrıl o çocuktan. yazık.

neymiş ? tekrarla.

ayrıl o çocuktan. yoksa harbiden bulurum seni. üzerim.

neymiş burcun ne? koç, yay veya aslansan normal, içgüdüsel bişi.

Gözden ırak olan gönülden de ırak oluyor hakikaten. Oluyor böle şeyler. Ama yazdıklarına bakılırsa o ilişki hakikaten yürümeyecek gibi, zaten uzak mesafe ilişkisi çok zordur.

yazaryan'ın yazdıklarına hak vermekle birlikte elimzideki verilere bakarak bence durum budur. Bunun haricinde bu davranışından hissettiğin suçluluğa burç gibi saçma sapan şeylerle bahane bulmaya çalışma, neysen osun. Ya değiş ya da kendinle barış.

neymiş; üzerinde en sevdiğin kazağın varken, vitrinde gördüğün başka bir güzel kazağa baktığında, hemen içeri dalıp, o kazağı deneyip, ayy üstümde olan mı yoksa bu mu, alsam mı, satsam mı, üstümdekini hemen çıkarsam mı v.b. demiyorsan, sadece ya güzel bi kazakmış, rengi de süper deyip geçiyorsan, aklın o kazakta kalmıyorsa, sorun yok.

erkek veya kadın ayrımı olmadan, insana dair bir şey bu. boşver fazla idealize edenleri. ama bir şekilde, bir sohbet esnasında, sevgiline şaka yollu da olsa bundan bahset. zira eminim kendisi de böyle şeyler yaşıyor.

caddebostan tarafında olsan gelirdim lan kıyamam :/

libertaya git aga. 50liğe 3.5 yerine 4.5 verirsin ama her daim kalabalıktır, bulursun birilerini elbet.

aga la liberta iyi güzel ama tek gitmek istemiyorum sorun orada. insanların masasına kaynamak biraz nahoş oluyyo.

baştan ataydın duyuruyu kalırdım hisarüstü taraflarında. libertadan çıkıp eve geldim bu akşam la.

hiç bir şey yapamazsın. eve erken gitmek dışında tabii.

ben senin yerinde olsam, alırdım dergimi, çökerdim "ada"ya ooh mis.

aslıhan pasajına falan git. pasajlarda, kitapçılarda dolaşmak zevkli benim için. tek başına fazla bi seçeneğin yok. paran varsa git galata kulesine falan çık çıkmadıysan.

sabaha imam olursun panpa,
Girme böyle riskli işlere

beynin zaten uyurken tekrarlıyo onları sen çalış yeter.

bilemiyorum o kadar aydınlanma yaşar mısın ama dinleyerek öğrenmek işe yarayabilir. tabii bunu psikopatlığa vardırmamak önemli. ama özellikle ezber yapılacağı zaman duyarak öğrenmenin daha mantıklı olduğunu düşünüyorum. şarkıları akılda tuttuğumuz gibi pekala bilgileri de akılda tutabiliriz bu şekilde. okumaktan daha faydalı gibi.

O sorduğun şeyin adı (bkz: hypnopedia) öncelikle.

en.wikipedia.org burada o dediğine olmaz diyorlar.

Çok kurulan bir hayal bu ama gerçekliği yok. Bütün gün kulağında kulaklıkla gezmek sana çok ilginç kulak hastalıkları olarak geri dönebilir. Hayır bir de kafanın içinde o seslerle nasıl uyuyacaksın onu da merak ediyorum. Bunları halletsen de zaten bir işe yaradığı yok. Delikanlı gibi oturup ezberlemenin suyu mu çıktı?

O öyle birşey depil dostum. Alanında uzman bir adam seni hipnoz durumununa sokuyor, sonra sana diyelim 5 sayfa kitap okuyor. Uyandıgında ezbere biliyorsun, dinlerken kendinden olmadıgın halde. Ha sen uyurken kendi kendini hipnoz edebiliyorsan ne ala.

objektifini bulmanız biraz zor. sonuçta bakış açısıyla ilgili bu. getiri, götürü gibi kavramlar zaten objektif olmayan kavramlar. bir liberalle bir sosyalistin getiri ve götürü anlayışı başkadır. sorunuzun cevabı değil bu tabii ama fikrimi söylemek istedim.

aslında getiri götürüden ziyade sadece neler olup bittiğinin değerlendirmesini istiyorum. iktidarı sadece yeren ya da sadece öven bir yazı olmasın yeter.

emeklilik yaşı ileri atıldı, sosyal güvenlik açıkları biraz azaltıldı. devlet bütçesi faiz dışı fazla vererek toparlanmaya başladı. bu sayede enflasyon ve faizler düştü. ekonominin dışa açıklık oranı arttırıldı. Dogrudan yabancı yatırımları 10-15 katına çıktı. TL değerlendi. ithal mallar çok kolay alınır oldu. kayıtdışı ekonomi küçülmeye başladı. vergi barışlarıyla asla vergi ödemeyenlerin yurtdışındaki paraları geri getirildi, az da olsa vergisi alındı. bunların yan etkileri ise: dışa bagımlılık oldu. ithalatsız üretim yapılamaz oldu. cari açık fırladı. yurtdışında olan bitenlere göre şekillenen çok dalgalı bir ekonomik yapıya dönüşüldü. kriz zamanlarında işsizlik ve borçluluk hızlı artar oldu. gelir dağılımındaki eşitsizlikler pek de düzeltilemedi. hükümete yakın ekonomik aktörlerin yolu açıldı. muhalefetten olanların ekmeği kesildi.

özet: Risk arttı, getiri de arttı.

parking
run!
harbormaster
trainconduct
temple run

özellikle son 3 tanesi çok eğlenceli oyunlar vakit geçirmek için :)

reckless racing
robotek hd
superlaser
cc ninja
temple run
contre jour
stupid pro

reserve :)

traffic rush.
müptelası oldum.

şuradan bir baksın, ödenmiş görünüyor mu.

www.kyk.gov.tr

iletişim: Yüksek Öğrenim Kredi Ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü (Kıbrıs Cad. No:4 Kurtuluş/ANKARA Santral:0 312 430 17 80(20 Hat))

yok, ödenmemiş.

Arada olur öyle. bir kere benim 5 gün gecikmişti, sonra yatırdılar. Bir kereye mahsus olmuştu. Süre uzarsa kyk ile irtibata geçmenizi öneririm.

@cervuetta mezun değil de bir üniversiteden kaydını sildirdi, yeni bi üniversiteye kayıt oldu. tekrar başvuru yapmıştı kyk'ya.

Sözleşmesi bitmiştir. Benim bi ay yatmamıştı, öteki ay 2 adet yatmıştı mesela öle bişey de olabülür.

sordum arkadaşlar, "bi daha başvurmamla alakası yok, o bitmedi henüz. okuldan atılsam dahi verecekler, senet imzaladım, 2012 bitiş tarihi" dedi.

hocam bir üniversiteden kaydın sildirip yeni üniversiteye geçtiyse, kaydını başarısızlıktan dolayı sildirmediğini gösteren transcripti kyk'ya göndermesi gerekiyor. ararsa muhtemelen alacağı cevap şu olacak: size transcript isteyen yazı göndermiştik ulaşmadı mı? transcript getirin yatırırız.

edit: bitiş tarihi 2022 de olsa fark etmez. transcript mesele.

benim bildiğim kadarıyla dideral, kalp çarpıntısını geçirmek için. kız arkadaşım kullanıyor oradan biliyorum. sanırım passiflora daha uygun ihtiyacınız için

evet bebek bezi alır gibi alabilirsin. 5-6 lira bi şey olması lazım en fazla.

bende biraz yorgunluk hissi yaratmıştı, bi de bacaklarım falan güçsüzleşmişti sanki. bilemiyorum onunla bi ilgisi var mıydı ama sadece günümün uykulu geçtiğini hatırlıyorum :) doktor akrabaya sor tabii ama yarım içmeni tavsiye ederim, ben de bu şekilde tavsiyeyle içmiştim çünkü. herkes öyle demişti :)

yazaryan +1 yarım içmek en mantıklısı. bi tane içince feleğin şaşabilir(bende öyle olmuştu)

o proflar çatır çatır zıçıyor tuvalette. bi de ımmh ahh diye sesler çıkarıyorlar. uyurken osuruyorlar, burunları tıkandığı zaman rahat nefes alabilmek için burunlarından sümük çıkartıyorlar. kurufasülye yedikleri zaman osurmak için uygun mekan bakınıyorlar. yarısının da ziki kalkmıyor.

bunları düşün.

dideralden once passiflorayi tavsiye ederim. daha az yan etkisi olacaktir.

dideral'den öte tensinor 100 mg öneririm. mülakattan en az 2 saat önce almalısın.

bence yan etkisini öngöremeyeceğiniz bir ilacı ilk kez içip gitmeyin. daha önce denediğiniz ve yan etkisini görmediğiniz bir şey kullanmanız daha mantıklı. kullanmadıysanız da kullanmayın gitsin.

mülakatın ingilizce olması harika, çünkü bu bir şekilde kusurlarınızı örtecektir. (adamların da türk olduğunu ya da ingilizcenin anadilleri olmadığını varsayıyorum) ingilizce sunumları bu yüzden çok severdim, çünkü anlık olarak aklınıza bir şey gelmediğinde hemen topu taca atabileceğiniz bir dil. hemen passive uygulayabilirsiniz mesela, ya da "well.." ile başlayıp soruları geçiştirebilirsiniz. biraz geç ama 2 gün boyunca sıklıkla ingilizce cümleler kurmaya çalışın içinizden. "buzdolabı da bomboş" diyecekseniz ingilizce söyleyin mesela..

boşverin ilacı falan; düşünün ki ishal falan oldunuz ya da başınız dönüyor mülakatta, heyecansız olsanız bile kesinlikle daha kötü hissedeceksiniz. öte yandan heyecan iyidir, yaratıcı cümleler kurmanızı sağlar..

dideral heyecan taşikardisine çok iyi gelen bir ilaç, zaten sosyal fobi tedavisinde de kullanılıyor ama özünde bir anti-hipetansif. o yüzden doktor önermediği sürece kafana göre kullanmanı önermem. ayrıca passiflora şişesini kafana diksen de bir boka yaramaz onu da belirteyim.

maltepe üniversitesinde ücretli. yeditepe'de de öyle olsa gerek.
maltepe üniversitesi başıbüyük'te, ormanın içinde. en yakın merkez maltepe oluyor (15-20 dakika uzaklıkta). ücret 1,5 tl. yabancı öğrencileri bilmiyorum ama hocalara ve çalışanlara ücretsiz.
ayrıca okulun içine kadıköy'den gelen 19b otobüsü ve maltepe'den kalkan minibüs giriyor. minibüsün ücreti de 1 tl.

hmm. en azından kadıköyden otobüs olması iyi. :) çok teşekkürler bilgiler için.

ankara'da çankaya üniversitesi'nin yeni kampüsü (şehre 20km uzaklıkta): herkese ücretsiz.

ışık: kampüsten taksim-kadıköy-maslak 8 TL

bilkent ücretsiz.

Bilgi Üniversitesi de ücretsiz.

kemerburgaz'da okumuyorum fakat oranın da ücretsiz olduğunu biliyorum :)

ben de hayvan gibi korkarım dişçiden, senin gibi ağzım gözüm yamuluncaya kadar bekleyip öyle gitmiştim, kanal tedavisi oldu ve hiç acımadı, bi bok hissetmedim sadece ağzına girip çıkan alet edevatın yarattığı psikolojik sıkıntı var, onun dışında anestezi dünyası gerçekten gelişmiş merak etme.

diş doktorundan korkmamak tuhaf bi şey, o yüzden o kısmı dert etme. herkes korkuyor yani.

kanal tedavisinin iğrençliği ise kişiden kişiye değişiyor. doğrusunu söylemek gerekirse benim canım çok kötü acıyor, çünkü dişlerim kolay kolay uyuşmuyor. o koltuktan acısız kalktığımı hatırlamam nerdeyse (epeyce gittim diş doktoruna).

fakat biçok insan da theos ek mekhanes'in dediği gibi hiç acı hissetmeyebiliyor. hatta şaşırıyolar acıyor dendiğinde. o yüzden doktora iyice uyuşturmasını, korktuğunu falan söylersen ona göre tedavi yapar heralde.

korkudan dişçi koltuğunda bayılmış biri olarak, korkumu yenip en az 10 tane dişi tedavi ettirdim. ne kanal tedavisi ne dolgu, hiç bir şey hissetmeyeceksiniz. koltuğa oturunuz, gözünüzü kapatın, iğneyi vurduktan sonra ne olup bittiğinden haberiniz bile olmayacak. ağrı yok sızı yok. çekilecek dert değil boşa beklemeyin.

arkadaşlar, bu mağara gibi(ortası artık olmadığı için devamlı yemek artığı kaçan bir diş) olan ama ağrımayan diş için kanal tedavisi mi yapılır yoksa dolgu mu?

saygı duyulmalı abi apple bu kadar biliniyosa onun sayesindedir bence

marketing ve dizayn konusunda gerçekten bi dahi kendisi benim gözümde.. kimse hiç bi seyi tek başına yapmamıştır ama apple bugün bu haldeyse, bunun en büyük nedeni steve jobs bence..

NeXT var mesela araştırmak istersen..
en.wikipedia.org

pixar'ı 10 milyon dolara alıp 20 yıl sonra disney'e 7.4 milyar dolara sattı mesela..
en.wikipedia.org

en.wikipedia.org

(bkz: amerikan rüyası)

adam 0'dan başlamış, sonra tekrar işinden olmuş, tekrar başlamış, kovulduğu şirkete CEO olarak dönmüş. Bütün bunların ötesinde bugün kullandığımız bir çok teknolojik aletin fikir babası lan bu herif.

ayrıca bi arkadaşım demişti ne kadar dogru bilmiyorum ama,bill gatesin yanındaymış eskiden sonra kovuluyo oda gidip apple'ı kuruyo. gercekse ibretlik

negri ve hardt'ın empire'ını okuyunca çok iyi bilmem. bugün teknoloji üzerinden bağımlısı ve mecburcusu yapıldığımız bir ekonomik imparatorluk düzeni var ve bu adam bunun başatlarından. umrumda değil ölmesi kapitalist ezicinin tekiydi.

(bkz: good artist copy great artist steal)

www.youtube.com

hala izlemeyen varsa...

kimse kusura bakmasın da bu ülkede gerçekten zenginlere ve zenginliğe hayranlık duyuluyor. bu hep böyle oldu, hala da böyle. elinde para varsa güçlüsün, onunla bi şeyler yapıyosun ve bunun için bi şeyler ilan ediliyosun. kendisine deha falan denmesini komik buluyorum. yaptığı iş alanında başarılı bir insan olabilir, pazarlama anlamında olsun, vs. ama benim "deha" kriterlerime göre kendisinin hiçbir özelliği yok. sadece işini iyi yapmış başarılı bir adam, yani dünyadaki milyonlarca insan gibi. bu adama dahi diyeceksek karl marx falan ne oluyor bilemedim.

yeniköy sahilden dolmuş veya otobüsle beşiktaş, beşiktaş'tan vapurla kadıköy, kadıköy'den de kozyatağı'na giden dolmuş. gibi geldi bana. daha hızlı nasıl olur bilemedim, epey uzak yani.

kas gevşetici verir gönderirler.

doktor "bel fıtığı olabilir, beyin cerrahi'ye muayene olsun." dedi. ağrı kesici+kas gevşetici iğne yaptı, bi de reçete yazdı işte.

pazartesi beyin cerrahisi polikliniğe gidecek. ama korkuyor, ameliyat falan derlerse diye. bel kaslarını güçlendiriciegzersiz falan önerdiler işte.

acile gidicez.

"korkunun ecele faydasi yok"

* gitmis gelmis biri (323.donem)

yok lan.
Gönüllü yüksekova

ürkecek ne var? Tek derdiniz terör mü? Askerde niyazi olma ihtimaliniz de var, nöbetteki arkadaşınızın namluyu götünüze sokma, ya da burnunuza sokmaya çalışma durumu (başıma geldi) sırasında silahın patlaması ile gayet niyazi olabilirsiniz.

Hatta eğitim zaiyatı bile olabilirsiniz, Manisa'da olan var kısa dönemlerden, 335. kd yim bu arada.

Korkarak elinize birşey geçmiyor, yapıp geleceksiniz, hayırlısıyla

335 kd

ben değil sevdicek gidecek, ama korkan benim..

@seyduna6687
aha ben de 321'im. astek ama, personel astek.

yapcak bişey yok.

ölümden kaçamazsın, bir de tersini düşün ya sen askerde iken şuan olduğun yerde deprem olursa?

herkesin ömrü saniyesine kadar belli. tut ki biri tehlikeli bi yerde askerlikten kaçınmak için torpil falan yaptı ve kaldı memleketinde, güvende sandığı bir birlikte. adam o gün çarşı iznine çıkar ve araba çarpar, kafasına bişey düşer ama illa ki ölür. onu değiştiremezsin.
ben de asker yolu gözlediğim için hiç kolay olmadığını biliyorum. sabır gerek.

1-2 yılım var daha. korkuyorum. gitmek istemiyorum. insan öldürmeyi öğrenmek de istemiyorum. hapsedilmek de istemiyorum. mevzu ölmek değil yani. orada kapalı kalma ve birkaç zavallıdan emir alma fikri beni ürkütüyor.

249'um. O zaman da terörün alası vardı. askeri kıyafetle çarşıya çıkmak yurt genelinde kaldırılmıştı öldürülmeyelim diye. Üstüne bir de kardak krizi vardı. sıram geldi gitmek lazım dedim. yanlız benimle aynı dönem askerlik yapan kardeşim, kura Diyarbakır'a çıktı diye şaka yapınca zavallı anamın yüzü düşmüştü. şaka yaptığına inandıramadı kadıncağıza.

istiklalde bir çok tükanda var hacı onlardan.
ayrıca galata kulesininin içinde de satılmaktadır ama pahalıdır.

turistik yerlerde bulursun kolayca. beyoğlu ve sultanahmet'te mesela.

ortaköy'de incik boncuk satanların orada bi amca var. ahşaptan birebir maket yapıyor bu tür şeyleri. yoksa bile özel istekle yapabilir belki.

olayin esas nedeni yapman gerekenleri sevmemen, sirf zorunluluktan yapmak sanirim. ben sefa pezevengi keyfine sahip oldugum icin o problem ben de son bir yildir var. buyuk ihtimalle sen de pek farkli degilsin. cozum olarak; sanki yapman gereken seyin son gunu, acil yetistirmen gerekiyormus gibi dusunursen biraz yardimci olur. bir de sucluluk duydukca isten daha da soguyorsun, yapma. olursa olur, olmassa yapariz bir ara deyip o ara da bir hisimla yapmak sonra da tekrar mola vermek en iyisi. bilmiyorum anlatabildim mi?

kendini ödüllendir, küçük sürprizler yap. mesela şimdi 2 saat çalışıcam sonra çikolata yicem, 3 saat çalışıcam yarım saat internete giricem gibisinden.

(bkz: procrastination)
(bkz: ertelemek yaşamı kaçırmaktır)