kaynamaya başladıktan sonra sıcaklık farkı olmaz(olur da az bir şey olur). buharlaşma hızını artırırsın.

Ne kadar büyük ateşe koyarsanız koyun o su zaten 100 derecede kalacak.Fark yok yani.

kaynadığı sürüce olmaz çünkü kaynama noktasındaki sıvıların sıcaklığı sabittir. Yani makarna iki durumda da 100 derecelik bir ortam içinde olur. büyük ocağın verdiği fazla ısı daha hızlı buharlaşmaya sebep olur sadece ve makarnaya etki etmez.

@grgn

yanlış biliyorsun dostum, sıcaklığı 120 dereceye çıkartan kombiler var. 100 derece suyun kaynamaya başladığı alt sınır sadece.

@blackmail

o kombiler suyun içinden geçtiği tankın basıncını değiştirerek 120 dereceye çıkartıyordur muhtemelen. yoksa öyle bir şey mümkansız.

teoride farketmez gibi ama pratikte kesin farkeder, o da büyük ocağın ısı kaybını daha çabuk telafi etmesinden olabilir

juusto +1

ortam sıcaklığına göre var olan ısıyı koruyabilmek için büyük ocak elbette fark edecektir. bu deneyin aralık ayında sivas ve antalya'da yapıldığını düşünün mesela. ayrıca suyun saflığı ve bulunduğunuz yükseklik de suyun kaynama ısısını etkiler.

valla soruyu okumadım desem yalan olmaz. öyle 100 derece falan görünce direk atladım, bi anlık oldu her şey:)

saf su olmadığından sıcaklığı kaynama noktasından sonra da artar diye hatırlıyorum ben lise kimya konularından.

illa kombiden örnek vermeye gerek yok. suyun sıcaklığını 120 dereceye çıkaran tencereler de var. adına da düdüklü tencere diyorlar. içindeki basıncı arttırarak yapıyorlar bu işi. ama konumuz da bu değil, soru da bu değil.

açık hava basıncı altında ocağı az da yaksan, çok da yaksan kaynama sıcaklığı sabittir. 100 derecedir demiyorum, sabittir diyorum zira suyun saflığı, havanın basıncı bu sabit olan değeri etkiler. ankara'da çeşme suyu 96 derecede kaynar mesela. ama ocağın altını açarak aynı suyu 100 derece yapamazsınız.

Biri yazmadan ben yazayım Skyrim :)
The Run çok sıkıcı ve kolay geldi bana da nedense.

ya onu oynadım da yarıda bıraktım pek sarmadı beni :)

prototype ve stres atmak için bulletstorm

(bkz: prince of persia the sands of time)
(bkz: prince of persia warrior within)
(bkz: prince of persia the two thrones)
Bu üç oyunu baştan başlayıp bitir, kesinlikle pişman olmazsın.

NFS yerine test drive unlimited 2'yi oynayabilirsin. beni baya sarmıştı. harita da serbest dolaşma da var.

prince of persia serisini
mafia II'yi de bitirdim
test driveı da baya oynadım da bitirmişmiydim hatırlamıyorum

Splinter Cell Conviction

splinter cell conviction ve bulletstorm u aldım listeye

elma vs. armut şu an karşılaştırman. bari bir kriter verseydin?

revenge of the sith eheh

yapma dostum, star wars mutlu filmlerin tontoş amcası sayılır. ben gerçek kötülükten bahsediyorum. dark side'ın ortalığın mına koyduğunu düşünün. güzel olmaz mıydı :)

--- zpoiler ---

infernal affairs, braveheart, 3:10 to yuma, seven pounds.

seven

sweet november

Remember Me

let the right one in

film değil de dizi olarak game of thrones diyorum. :)

la vita e bella

-- spoiler --
-- spoiler --
-- spoiler --


the perfect storm

dancer in the dark

the mist

se7en

One Flew Over the Cuckoo's Nest

million dollar baby

hachiko a dog's story

primal fear

brazil

matchstick men

braveheart

american history x

a walk to remember

oldboy

the bucket list

the green mile

my sisters keeper

titanic

cloverfield

reservoir dogs

sunshine


-- spoiler --
-- spoiler --
-- spoiler --

A dirty carnival
oldboy
no mercy for the rude

çekik gözlü abilerimiz bu konu da iyidir. filmin sonu genel bi şekilde mutlu olarak bitmez. üzülürsün.

awakenings
american beauty
the road
million dollar baby
dancer in the darks

yurtdışında hele de etrafında hiç türk yoksa o yüzden el mahkum kalırsan çok hızlı öğreniliyor dil. İçgüdüsel bir şey galiba. Sonuçta düşünürsen, dünya, kültür, dil hakkında hiç bir şey bilmeyen, dil bilmeyen, zeka seviyesi çok düşük olan tüm insan bebekler, eğitimsiz bir kaç senede olayı kapıp konuşmayı öğreniyorlar dille birlikte. Yetişkin bir insan için çok daha kısa sürüyor bu süreç.

bence siz hiç rusça bilmediğiniz için arkadaşınız size acaip konuşuyormuş gibi geliyor. 1 yıldır fransa'dayım, her hafta 2 ayrı kursa gidiyorum. (1'i özel ders, diğeri grup dersi) etrafımda neredeyse hiç türk yok, tüm bunlara rağmen hala hararetli bir muhabbet esnasında ortama dahil olamıyorum. Ben cümleyi kurana kadar muhabbet değişiyor.

Erasmus vs.'ye gidip dil öğrendim diyene de inanma, pratik yaptıkları için daha akıcı konuşurlar o kadar.

geçeceksiniz o davayı hacım. bildiği kelimeleri yan yana diziyordur. konuşan kişinin de ağzından kelime seçiyordur.

3 aya derdini anlatacak kadar diye tabir ettiğimiz seviyede gramersiz falan gayet güzel anlaşılır da konuşulur da.(karışınızdaki kişi yeni öğrenmeye çalıştığınızı biliyor olup ona göre telaffuz edecek ama) ama bu süre zarfında yoğun olarak dili kullanma zorunluluğu lazım. artık yurtdışında mı yaşar, yoksa ruslarla dolu otelde animatörlük mü yapar orası kişiye kalmış.

insanların yatkınlıkları da önemli tabi bunda. kimisi 10 yılda bi ingilizceyi sökemez kimisi de 6 aya geyik yapacak kıvama gelir. hayat adil değil.

erasmusa gidip dil öğrenenler 300 kelimeyle konuşuyor. aklınızda bulunsun. arkadaşınız da varoluşçuluk ve jean paul sartre konulu bir konferans vermediğine göre...

rusça konuşmayı öğrenmek basit,rusca okumak sıkıntı,yazmak daha sıkıntı padej madej

Öteki cevaplara katılıyorum, oluru yok o iş kurs olmadan.

6 aydır benim etrafımdaki insanların çoğu Yunan ama 20-30 kelimeden fazlasını bilmiyorum. Özel bir gayretim olmadı öğrenmek için ve İngilizce kullandım iletişim için ama kurs olmadan çok fazlasını beklemek imkansız gibi. Ha, arkadaşın dahidir filan, ya da internetten kurs filan takip etmiştir, orasını bilemem.

ben belli bir seviyeye kadar kursa gidilmesinden yanayım ama o seviyeden sonra kurs murs hikaye gideceksin yurtdışına çevrende hiç türk olmayacak bak nasıl öğreniyosun tabi gayret de şart

fiyat veremiycem ama cağaloğlu, bab-ı ali yokuşunda ve onun hemen çıkışında bir iki oldukça ucuz yer vardı.

Ucuzmuş bile. Daha ucuzunu bulman zor.

kaç sayfa?

(bkz: atletizm)

atletizm'i bi ara düşündüm ama malum okul falan derken yaş 25 oldu. bi de bi ara araştırmıştım sanırım çok yaygın olan bi spor dalı değil türkiye'de. pek imkan tanınmıyor sanki. gibi gibi. ??

avrasya koşusunda koş bari.

bi ara ciddi ciddi düşündüm koşmayı fakat boğaz köpürüsüne ulaşım ve maratonun erken saatte olması ve ikamet olarak boğaza az biraz uzak olmamdan ötürü ve de şahsıma ait litresine 4.65 lira verebilecek bir aracım olmadığı için :) gerçekleştiremedim. yoksa düşünmedim değil ama işte şartlar öyle :(

Atletizm.Okulu boşverin, sporcu olun.Herkesin doktor,avukat,mühendis vs. olması gerekmiyor.Söylemesi kolay tabi.Ekonomik durumunuz elveriyorsa sporcu olun.O da olmadı hobi olarak başlayın,sonra hem çalışır hem koşarsınız bir de bakmışsınız profesyonel olmuşsunuz.Sonra istifa edersiniz.

atletizme, spora başlamak için 25 yaş maalesef çok geç. bu saatten sonra fiziğinizi maddi getirisi olacak bir işe verebileceğinizi sanmıyorum açıkçası. türkiye'de her şey olur o ayrı da, yine de zor.

@anonim yazar'ın dediğini saçma bulmamakla birlikte katılmıyorum.Geç değil başlayabilirsiniz.

atletizm bencede. git derece yap hatta.

Önce bir cooper test yap. Sonucu yaz buraya. Süre/Hız eğimini görelim, ona göre konusalım.

cooper test mi? hemen araştırmaya başlıyorum onu tabi ki yapıp yazarım.

şu durumda zaten en mantıklısı atletizm oluyor.

mental sorunlarım olabilir evet katılıyorum ama yok yahu manyak falan değilim :)

(git: www.imdb.com)
bu filme konu olan sporu yapabilirsin. sanırım adı freerunning gibi birşey olsa gerek. tam bilmiyorum saçmalamayım yine de.
bu spor muhteşem bir sey. sahsen benim çok hosuma gidiyor.
28 yas olmasa biraz daha genç olsam baslardım bence.

ivit.
limit artırım talebinde de bulunabilirsin.

örneklendirirsek senin 500 liralık başlangıç kart limitin var ise ve an itibariyle limitin 300 ise senin bankaya 200 lira borcun vardır. bu 200 liranın içinde taksitli işlemlerde, dönem işlemleride bulunabilir. sadece taksitli olanları banka taksitler oranında ilerdeki ekstrene yansıtır.bu 200 liraya ödersen bankaya borcun kalmaz

@sahterolex Peşin öderseniz kapatırlar, sorun olmaz. Hatta taksitleriniz bitene kadar bakiyenizin artıda olduğunu gösteren ekstreleriniz de gelmeye devam eder.

Yalnız kapatma sürecinde müşteri temsilcileriyle yapacağınız "nolur kapatmayın" temalı konuşmalara hazırlıklı olun.

peki nasıl yapıyoruz bu gelecek taksitleri ödeme olayını? bankamatikte öyle bir seçenek göremedim.

aklımda kaldığı kadarıyla tüm borcunuzun ilk ekstrenize yansıtılmasını isteyebiliyorsunuz müşteri hizmetlerinden. ama nerden duydum, kim söyledi hatırlamıyorum bu nedenle atıyor da olabilirim; yine de denemekte fayda var.

Vereceğin para hazırsa, onu önden kart hesabına yatırarak limitini esnetebilirsin.

itunes'a senkron işi halleder gibime geldi ama hiç kullanmadım ben onları :)

hiç kullanmadım iphone ama mantık yürütürsek itunes üzerinden yaparsın bence.

itunes yapar. ama yapmamaya da çok müsait. başıma geldi ondan biliyorum.
my contacts backup diye bir program var. onunla e-mailinize yedek alıp yeni telefondan aynı emaili açarsanız tüm rehberinizi aktarmış olursunuz. bir yedeği de mailinizde kalır.

yok yahu 2 metreden bir şey olacağını zannetmiyorum.

ram takınca garanti gümlemiyor merak etme. windows için de aynı şekilde kesinlikle bir sorun olmaz.

e adamları arayıp sormuştum(pc depo) dışardan ram takarsam garanti gider mi diye gider demişlerdi?

yok ya mümkün değil, dalgınlıklarına gelmiş diye düşünüyorum. laptop üreticileri alta özel kapak koyuyor, kullanıcılar kolayca ram takabilsin diye.

bende ram li aldım ordam ram takmak garanti sorunu çıkarmamaktadır ve pcdepo çalışanlarıda ramlari ithalatçılar takıyor biz deil ve garanti sorunu olmuyor dediler

Ucuza dersen İktisat Ek bina'nın arkasındaki köprünün altında ezme mezmeli bir yer var, uygun.

@hicunutmam
çok ucuza kaçıp motoru bozmayalım yalnız?

sirkeciye kadar inebilirsen balkan lokantsaı var ucuz ve güzel seviyede. etli bir yemek yememeye dikkat edersen çok güzel doyarsın 5 liraya ama sen de kebap demişsin.

Eğer 16:00 dan önce İse tramvay durağının deniz tarafındaki kenarında deniz büfe var. Görünüşüne bakmadan girip et donerinizi yiyin.
Yarım 5
3 parça 7,50
Durum 8 lira.
Yeşil biberi cikarttirmamaniz tavsiye olunur.

@skywalkeremre Hiç yemedim. Ama her geçişimde full'e oynuyor orası. Bayağı da öven vardı.

beyazıt tramvay durağının orda aslı börek var. aslı böreğin yan tarafında da tantunici var. gayet lezzetli yapıyorlar. hatta bende o taraflarda olacağım ısmarlarsan gelirim.

Bahsedilen bölgedeki kebapcilarin tamamını denedim hic de bisi olmadi rahat olun :) ama durum kebap icin o kadar uzaklaşmaya gerek yok. Tramvay durağının deniz tarafındaki 3 bankadan 2 sinin arasından girin hotel padova levhasını görüp oraya dogru ilerleyin otelin yanıbaşından iğrenç bır kısık var o kırıkta pinar kebap var.
Bı de gediklisi üzerinde sagda bır börekte var. Birseyoglu adı ama tam bilemiycem orada cok lezzetli olmasa bile cok doyurur.

çemberlitaşta şeyhmus var
fiyatı çok ucuz değildir ama şişi ye sonra fiyatı değerlendir
beğenmedim dersen bizzat şişin ücretini ben vericem

beyazitta yenebilecek yegane sey 1tl'ye tavuk doner yaninda ayrandir (50 kurus).

edit: deniz bufeden et doner de olur, ettir hakikatten.

kapalıçarşı aynen dürüm diyorum daha da birşey demiyorum, ayaklı borsanın yanı.

şehmuz diyen arkadaşa da + 10000 diyorum, ama yaralayabilir cebi, bilginiz olsun. he karşılığını alırsınız kesinlikle.

Kuru fasulye. beyazit meydandan ünv. nin arkadasına dolanınca orada işte.

ha bi de çarşı da dönerbank var oranın döneri de şükeladır
bi dönerci daha vardı ama adını unuttum

çemberlitaş, raif usta, kebap
halkgurmesi.wordpress.com

www.iyiyemek.com
Favorim, ama ucuz diyemem.

şimdi olay karışık biraz, boş bardağın içindeki havayı nasıl vakumluyorsun?(ağzı açık) eğer terazinin bulunduğu ortamın da komple havasını vakumluyorsam farketmez, aynı çıkar. ama mesele bir kavanozu ağzı kapalıyken tartıp sonra kavanozun içindeki havayı vakumlarsan biraz daha hafif çıkar.

ilk durumda içinde havanın yaptığı bir ağırlık yok. tamam 76 cm Hg açık hava basıncı var ama diğer durumda da aynı basınç var. bence aynı

içi boş bardak yerine kapaklı kavanoz diyelim kapağı da kapalı ve içinde vakum yok.

bu durumda kavanozun ağırlığına hava basıncı da eklenecektir ancak terazinin kefesinin altı açık ise buraya da etki eden aynı başınç yukardan gelen ve eşit yüzeydeki basıncı sıfırlayacaktır. kavanozun içindeki havanın ağırlığı kavanoz tabanına etki edeceğinden bir ağırlığı olacaktır.

ikinci durumda aynı kavanozun içindeki havayı vakumladık. 1 atmosfer basınçta o kavanozun hacmi ne kadar ağırlıkta hava alabiliyorsa kavanozun ağırlığı o kadar azalacaktır.

yani özetle sorunun cevabı evet.

sen bardağı tartarken, bardağın üzerinde bardak çapında yukarı doğru 100 km kadar giden bir hayali bir boru var, içi hava dolu. çünkü gezegenimizin bir atmosferi var.

bardağı vakumlayıp ağırlıksız bir kapakla kapattık. az önceki 100 km'den hava sütunun dan 10 cm'lik bir dilim çıkarmış oldun. işte o kadar daha hafif gelecek.

orası 15 nisana kadar sizin mülkiyetiniz değil mi? sözleşme kopyasında böyle bir şart yok. tamamen emlakcının paragöz olması ile kaynaklanıyor bu durum. siz evi boşalttığında 5-10 gün zaman kaybetmemek için yapıyor bunu. ben olsam inatlaşır kilidi dahi değiştirirdim. ev sahibinde yedek bir anahtar oluyor genelde.

yok böyle bir hakkı tabiki.
ancak siz de bu konuda emlakçıya/ev sahibine yardımcı olmakla yükümlüsünüz, sizin uygun olduğunuz zamanları belirleyin ya da gelmeden 2 3 saat önce arasın siz de ona göre müsait olmaya çalışın.

ben yardımcı olacaksam o da yardımcı olsun hacı durduk yere kıllık yapmak değil amacım mesela faturalar da bu adamın üstüne biz ona veriyoruz parayı evden çıkıcaz dediğimiz zaman "ben sizden az para alıyordum fatura için çıkarsana borçlu bile kalırsınız" gibi laflar etti ben böyle bi cinse neden yardımcı olayım?

nisan mart kira mevzusunu tam anlamadım, ilgilenmedim ama esas diğer kısım:

kira bittiği son ana kadar mal sizindir. evi açmazsanız açmazsınız.

ama nedir iki taraf da birbirine kıllık yapmamalıdır falandır filandır, nedir bunun ortası:

sizden randevu alır, ev bakmak 2 dakika, sonuçta odalara bakıp çıkıcak.

ama anahtar yaptırmak olmaz. daha neler?

kardeş değmez çünkü kıllık yapmaya. adamla ilişkiniz daha bitmemiş, alacak verecek meselesini bitirin, ondan sonra git ensesine sıç istersen.

yanlış hatırlamıyorsam kırtasiyeden aldığım kontratta öyle bir şey vardı. Son 1 ay evi kiralamak isteyenlere göstermeniz gerekiyor evi. Tabi anahtarı vererek değil siz evdeyken kapıyı çalıp gelirler.
Bak şu sayfada şöyle bir şeye rastladım
"Kiracı, kira sözleşmesinin sona ermesi veya satılığa çıkartılması halinde, kiralananın gezilmesine ve incelenmesine izin vermek zorundadır."

www.1iki.com

anahtarı kesinlikle vermeyin. bigman'in dediği gibi uygun saat verin getirsin. faturalar için de asıl siz onu tehdit edin gerekirse. nasıl olsa onun üstüne faturalar.

tabii ki anahtarı vermek zorunda değilsin (sonuçta bin türlü insan var, sen yokken kimsenin evinde işi yok) ama ev sahibiyle uzlaşıp belli zamanlarda evi gezdirebilirsin. ev sahibin nasıldır bilmiyorum ama hiç iyi kiracısı olmamış bir ev sahibi olarak boş eve ödediğim aidat paralarını ben bilirim, yeni kiracı bulduğumda zaten kafadan kaç kira aidatı kapatabilmem için gidiyordu. çıkan kiracıyla "temiz verelim temiz bırakın" diye tertemiz boyalı ev vermiş olmama rağmen mutfak dolaplarının içindeki rafları, avizeleri söküp götüreni mi dersin, en kalite klozeti almış olmama rağmen klozeti kıranı mı dersin, neler neler.. anlattıkça içim sıkılıyor. bir de zaten daha kiracı sezonu açılmadı, ev çok merkezi bir yerde değilse aylarca kiracı bulamayacak o insanlar da. hem gelirlerinden olacaklar hem ceplerinden oturmadıkları evin aidatını ödeyecekler. o yüzden anahtarı verme ama biraz ılımlı davranmanın zararı da olmaz.

@kayranin kedisi şu kadarını diyim ev sahibinin balkon camından kafayı uzatıp ev arkadaşımı azarladığını biliyorum "bu oda ne kadar dağınık söyle toplasın çıkartırım evden" diye. mağdur durumda değiller hiç bi şekilde evden çıkmamızın sebebi bunlar zaten her fırsatta ağzımıza sıçtılar pek yardım edesim yok bu yüzden.

@karmarulez:

pardon da ne azarı falan yahu?

çapa'da bizim ev de kirada. 3 erkek hukukcu. 2 sene bitecek:

- merhaba kombi arızalandı bız de yaptırdık bu ay 200 kesicez
- peki

2 senedir annemle en uzun telefon konusmaları bu oldu. zaten ayrı şehirdeyiz falan azar mazar düşünemiyorum.

gelibolu'daki eski kiracımız "tüm apartman kablo tv'ye abone oldu biz izlemicez ama parasını da ev sahibi olarak siz verecekseniz" bile demişti. kabul etmedik tabi.

bizim kiracılar bu durumda anahtar yaptırıp bize verse, biz kabul etmeyiz. bir şey çalınır bir şey olur falan.

bence durdugunuz hata hatta bu kadarı oldugu ıcın sizde de hata var.

yasalar çerçevesinde minimum yardım et. tipe bak la.

Bu arada Depozito varsa adama kırayı yani 15 günlük kısmı verme ve benim anladığım böyle bir adam Depozitoyu geri vermez en azından yarısını kurtarmış olursun. Adama anahtarı verme tabii ki ancak, su günler su saatler vs yardımcı oluruz diye mutlaka belirt. Anahtar konusunu Ustelerse kusura bakmayın daha fazla yardımcı olamam de, kestir at. İşim var de git.

trol denizin dibindeki her şeyi öldürüp yüzeye çıkartan balıkçılıkta kullanılan bir dinamit.

trolle avlanmak o. çocukluğu olduğu için her yerde yasaktır. aynen böyle ortalığı karıştırıp anuna koymaya çalışan tiplere de o.ç yerine troll deniyor.

bu fake gibi başlıklarda troll müsün olum sen gibi cevaplarda veriliyor orada hangi anlamda kullanılıyor???

ortalığı karıştıran tip misin olum sen manasında.

sırf dalga geçmek, alay etmek yada piçlik yapmak için bir şeyler yapan elemanlara troll deniyor internette. mesela bir maç başlığı olduğu zaman sahte skor mesajları yazan tipler var. bu kalitesiz bir trolluk tabi.

sazan avlama veya insanların damarına basarak sinir olmalarını amaçlayan kişilerdir.
mesela biri gelir başlık açar, "otobüse sağ ayağıyla binenlerin salak olması" diye, altına sazanlar atlar "yaaa olur mu öyle şey" falan filan..

konuyla pek alakası yok ama yıllar yıllar önce knight online vb oyunlarda troll karakteri vardır.
www.google.com.tr
resimde de göreceğin üzere öküzün önde gideni. Günümüzdeki trollünde buna göre uyarlandığını düşün

"Troll, İskandinav Mitolojisi'nde rastlanan bir yaratık türüdür (jötnar). Trolleme (trolling) ise balıkçılıkta kullanılan bir yöntem olup, ava aşırı zarar verdiği için tavsiye edilmez. İşte bu iki anlamın bileşiminden "internet trolü" terimi türetilmiştir. Troll, bilerek ve isteyerek, bir topluluğu rahatsız etmek ve/veya ilgi çekmek [Bkz. İlgi Fahişesi / Attention Whore] amacıyla kışkırtıcı mesajlar yayan kişidir

Troll, genellikle amacını zeka seviyesi düşük ve kışkırtıcı olmaya çalışan mesajlarla gerçekleştirmeye çabalar. Yine genellikle anonim kimlik taşır, ama bu bir kural değildir. Gerçek ismini kullanan çok sayıda Troll vardır; bu sonuncularda ilgi fahişeliği baskındır.

Kolay tanınır. İlgi göremeyince ilgisini kaybeder ve başka bir hedefe yönelir. Gerçi bu da bir kural değildir. Tüm varlığını trollüğe adamış troller vardır. Daha çok sosyal medyaya özgü olan bu tür belirli hedeflere takıntılı bir şekilde yaklaşır; bu hedeflerle ilgili komplo teorileri üretir [Bkz. Komplo Teorisi / Conspiracy Theory]; ve bu teoriler çevresinde hedeflerine ve onları çevreleyen kitleye süreğen bir saldırı tutumu içinde olurlar. Kendi troll kimlikleri yetmez, sahte hesaplar [Bkz. Sahte Hesap / Fake Account] üretip, saldırılarının etkisini bunlarla yaymaya, hatta sosyopat şizofrenik bir kimlik bölünmesiyle kendini destekleme, meşrulaştırma çabası içine girer. Ama her durumda kolay tanınırlar.

Trollerle ilgili ünlü slogan, aynı zamanda yararlı tek tavsiyedir: "Troll'ü beslemeyin" (Do not feed the Troll). Onlarla ilişkiye girmeyin. Kendi kendilerini yok etmelerini bekleyin."

güzel bir açıklama. nette buldum. yeterli mi?

"Troll nerede yaşar? 4-5 yaşındaki sarı saçlı çocuklara sorsanız bu soruyu, “ormanda” diye cevaplarlar. Türkçede bir başka anlamı daha var mı bilmiyorum ama Avrupa dillerinin en azından kuzeyde konuşulanlarında internetten önce de vardı bu kelime. Ormanda yaşayan, pis, paspal, kısa boylu, tüylü yaratıklar…

İlkönce telefon, sonra da bir web 1.0 enstrümanı olan maillerde birebir iletişen insanlar, versiyonu 2.0 a değiştirince bir anda tüm kültürler, ekonomiler ve sınıflar arası iletişimin herkesin gözleri önüne serilmesi, trollerin yaşam alanlarını ormanların dışına yaymasına sebep oldu.

Trollerin en sevdikleri ve üredikleri ortamlar, forumlar, bloglar, facebook, friendfeed gibi açık, havalandırması ve transparansı bol mekânlar. Gerçek mikroplar daha çok kuytuları, karanlıkları ve kapalı ortamları severken, en havadar ve göz önünde olan yerlerin bu epidemiye yakalanması aslında biraz garip değil mi?

Aslında hayır! Çünkü troll, emdiği kanı, aldığı enerjiyi, hedef seçtiği kişi, profil, konu veya platformlardan almıyor. Onun bu kadar enerjik ve hevesli olmasının başlıca nedeni, tanıklara olan amansız ihtiyacı. Bütün sahne ve oyun, troll’ün sanatına tanık olacaklar için. Yoksa yazısı beğenilmeyen blog yazarı, paylaşımı tartışmalar çıkaracak sosyal medya profili, troll’ü besleyen unsurlar değil.

Troll seyirci ister… Yoksa beğenilmeyen bir yazıya veya paylaşıma mail veya özel mesaj ile yapılan ağır bir eleştiriyi “trollemek” diye nitelendirmiyoruz, değil mi?

Herhangi bir entelektüel ajandası, yapıcı bir projesi, fikri yoktur troll’ün. Varsa planlanmış bir amaç, kalabalığın enerjisini, dikkatini çekerek şovu çalmaktan başka bir şey olmamalı bu.

Peki, troll’ün de bir fonksiyonu, işlevi, faydası olamaz mı? “Hadi canım oradan!” demeyin. Pekâlâ olabilir, bana kalırsa.

Düzene, harmoniye sekte vuran, bir amacın etrafında toplanıp fikir üreten insanların tekerine çomak sokan, varlığını ispatın tek yolu olarak sabotajı seçen troll, aslında bir suçludur. Ama bu onun bir şey üretmediğini, yararsız olduğunu göstermez.

Filozof fikir üretir, şair şiir, yazar yazı, çiftçi mısır. Suçlunun ürettiği ise suçtur.

Üretilen, yalnızca suç mu? Düzeni sağlaması düşünülen kanunların çıkarılma sebebi de suç, suçlu değil mi? Ceza hukuku profesörlerinin varoluş sebebi kim? Suça karşı alınan önlemlerin inovasyona olan pozitif etkisi tartışılabilir mi?

Hırsızların varlığı kilitlerin gelişiminde rol oynadı. O kilitler değil mi, 13 yaşındaki kızların pembe kaplı günlüklerini annelerinin meraklı gözlerinden koruyan? Yetenekli kalpazanlar olmasaydı, banknotların içine bin bir zahmet ve teknik ile Atatürk’ü koyabilir miydik? Anti Atatürkçüler olmasa, aydınlarımız insanları ışığa tutarak içlerine bakma yöntemini geliştirebilir miydi?

Avrupa’nın bazı büyük şehirlerinde görebileceğiniz seks ve erotizm müzelerinde ilginç aletler var. Çok eski zamanda tanrıya, daha yeni zamanlarda da devlete ve düzene karşı gelenleri mahzenlerde cezalandırmak için geliştirilmiş aletlerin miyadlarını doldurduktan sonra insanları zevkin doruklarına çıkarmak için kullanılmış olması, kafamızda bazı lambaları yakmalı bana kalırsa.

Pislikten pisliğe konan bokböceği misali troll’ü de bu bağlamda değerlendirmek çok da mantık dışı değil.

Kendi çemberimizi kırmak, hiç bilmediğimiz şeyleri keşfetmek için çıktığımız sanal dünyada belli bir süre sonra yine kendimiz gibi düşünen, bizim bildiklerimizi bilenlerle kümeleşiyoruz. Tıpkı 20 haneli bir köyde doğup, dış dünyadan habersiz kalan, akraba evliliği çocukları gibi mutlu ve huzurluyuz.

Oysa bir insan kendine meydan okunmasına ihtiyaç duymalı. Her an fikirlerini, çözümlerini, hayat felsefesini yeni argümanlarla savunacak, daha da güçlendirecek, bunu yaparken inandıklarını, düşündüklerini tekrar sınayacak, ya da gittiği yolda kafasında soru işaretleri çakmasına sebep olacak meydan okumalardan bahsediyorum.

Trollü bir internet, interneti ve sosyal medyayı gerçek hayattan ayırmaya hevesli olanlarımız için bile iyi bir antrenman sahası.

Stand up komedyen olarak çalıştığın kulübü dolduran seyirciler arasından yapılan sana yapılan bir sataşma, arkadaş grubunda kur yapmaya çalıştığın kızın önünde seni küçük düşürmeye çalışan embesil… Bunların hepsi, seni daha iyi bir komedyen veya aşık yapma fırsatı değil mi?"

www.mesgulsinyali.com

üni. öğrencisiysen niye sınava giriyorsun git kayıt yaptır aöf'ye

ygs tek oturum, 160 dakika. yanlış hatırlamıyorsam sabah saat 9 da oluyor. 4 yıllık istiyorsan ygs sonucunda gerekli barajı aşınca lys ye girebiliyorsun. lys ye girip oradan aldığın puanla tercih yapacaksın. adres sadece daire değiştiyse hiç sıkıntı olmaz. Zaten artık adrese hiç bir şey gelmiyor, internetten açıklıyorlar sonuçları falan.

üni öğrencisiyimde sınava girip kayıt yaptırdığın zaman dönemlik 100-200 ucuz oluyomuş hrcı daha doğrusu sınava girmeden kayıt yaptırırsan pahalı oluyomuş bu işin 14 döneme 15 döneme kadar yolu var bi para yapıyor yani ondan

age of empires 2 yi kurarsan oyunun klsöründe bütün ses dosyaları mp3 olarak mevcuttu yanlış hatırlamıyorsam. orada her türlü oyun sesini bulabilirsin.

freesound.org

worms'ün ses paketleri var internette istersen onları kullan

Değişir

kart hariciyse değişir. yoksa anakart üzerinden gpu'yu sökmek falan peh peh

ati hd6470m işte harici galiba. bi'de intel mobile var içinde :d

45-50 dk falan sürer aktarmayla beraber.

sadece aksaray-havalimanı hattı 35-40 dakika civarında suruyor. daha karakoy'den aksaray var, arada yapacağınız aktarma var, yurume mesafesi var. Bir saat 15 dakika surer tahminimce.

tahmini 75 dakika.

75 +1

artık yeni post eklerken onu seçebiliyorsun eğer istersen tabii. Ancak bence görselliğin içine eden bir şey.

post u eklerken seçiyorsun olsun mu olmasın mı diye.

uykusuz dergiyi arayın direk?

uykusuzderi.com

o yolları denedik, tükettik. doğrudan ulaşabilsek güzel olur...

site de bir aydır yenileniyor zaten, oradan ulaşmak da imkansız

ben bu mail adresinden kendisine bizzat ulaşmıştım; [email protected]

yolladığım mail geri döndü yahu... adres kullanılmıyormuş

derginin ofisine gidin, yada mektup yollayın?

alpay erdem'e filan ulaşın twitter'dan. onun aracılığıyla olur bence o iş.

ben o mailden kendisine ulaştığımda 2006 yılı falandı. üzüldüm.

son çare dergiyi basmak olacak galiba

filmin sonuna umut sarıkaya'ya teşekkürler yazın gitsin. ferdi tayfur gibi size dava açacak değil ya. umut sarıkaya'dan bahsediyoruz burada :)

tabii orası öyle de, saygı, sevgi, hoşgörü... :)

ben varım.
limangoda vardı sanırım, oradan alıyordum ben.

sürekli yapıyorum, farklı sitelerden. Hiç sorun yaşamadım.

ben varım. pegasus'tan uçak bileti gittigidiyor'dan kitap almışlığım var.

zehirleyebilir. tütün ürünü değil nihayetinde. ot.

zararı neyse de, faydası ne olacak ki? yani dumanı keyif falan mı verecek? anlamadım.

boğazın yanar.

sakinleştirici özelliği var sonuçta. belki duman halinde beyne daha çok etki eder diye düşündüm. divinorum olmasa da o da bir salvia sonuçta :)

ada vapuru çarpmışa dönersin.

duman yerine buharını dene bence.

tahminimce cok fena bas agrisi yasarsin.

5a nın karesi + 8a nın karesi=25+64 =89a =5,3 ün karesi =28,09 burdan a yı bulursun 0,31 civarı bi şey yani 1,57 ve 2,52 cm civarı kenarlar

edit:yakuza haklı

kelepir ufak bir yanlışlık yapmışsın: 5a nın karesi artı 8a nın karesi 89 akare eder 89a değil. burada a 0,56 geliyor, kenarlar da 2,8 ve 4,5.

graph.tk adresinde fonsiyonu girip grafiğini çizdirebiliyor, istediğin yerine zoom yapabiliyorsun.

Matlab ile yapabilirsin.

valla rakamları tam hatırlamıyorum ama şöyle düşün, türkiyede doların ettiği para ile iran gibi kapalı bir ülkede ettiği para çok farklı birbirinden. ve parayı alan aile çok çok fakir. para da kanunda yazan net bir rakam değil, pazarlıkla anlaşıyorlar.

Genelde altyazı çevirilerinde rakamlar yanlış olabiliyor. Bunu da göz ardı etmeyiniz.

özkütle ile alakalı olabilir, neticede ağır olan birşeyin çok fazla hareket edip dağılmasını beklemezsin.

yüzey gerilimi
(bkz: #3834278)

tamam sürtünme etken olabilir (viskozite olayları), fakat sürtünmeden daha etkili bir kuvvet yok mu? sonuçta benim anlatmak istediğim stabil durması değil, bir tesirde bulunduğumuzda da aynı formda durmak istemesi.

@yakuza123,

bunları o formda tutan kuvvet pekala yüzey gerilimi ama suya dokundugumuzdaki etkiyi civada gözlemleyemiyok dimi? orda bi nüans var dile getiremedim belki de olaylar bu kadar kompleks değil bilemedim uykumu actı amk fiziği.

çok büyük ihtimal ile aradaki fark civanın yüzeyler tarafından emilememesi ve tutulamaması.

yüzey gerilimi oluşması için sıvının üzerinde durduğu yüzey tarafından emilmemesi gerek su ahşap yüzeye az da olsa tutunuyor ama civa tutunamaz.

seramik bir yüzey üzerinde civa da su da benzer tepkiler verecektir. civanın özgül ağırlığı çok daha yüksek olduğundan damlatıldığında veya eğimli bir yüzeye konulduğunda farklı tepkiler vermesi normaldir.

civanın üzerinde durduğu yüzey ile yaptığı temas ve suyun teması bir değil. aradaki fark ise viskozite.

civa her ne kadar sıvı özelliğide gösterse manyetik bi madde bu sebeple suya göre daha az serbest atomlara sahiptir diye düşünüyorum

o zaman bu terminatördeki civadan bozma orospu çocuğu, dağda bayırda nasıl bu kadar rahat koşuyor arkadaş civa değil mi bu adam diye mallarmışım şaka bi yana tek tek sağolun gençler, iyi geceler.

tr.wikipedia.org

@raist, hidrofobi ı ıh, sıvıdan ziyade yüzeyden kaynaklı bir özellik, ve benim sorum, böylesi oluşumların pozisyonlarını nasıl koruyabildiği.

ayrıca hidrofobi, su ve yüzeyde bulunan hidrojen bağlarının etkileşimi ile oluşuyor, benzer bir durumun civada geçerli olduğunu sanmıyorum neticede civa element halde ve apolarlık gibi bir özellikten bahsedilemez.

hidrojen bağları dışında farklı atomlar ve moleküller arası bağlar mevcut. bu topaklanmanın sebebi de bu bağlar.

Adezyon senin dediğin.

bir cep telefonunu ararsan numarası çıkar, istediğin gibi ara sonra

gta da oluyor valla

dışarıdan arama alamasın diye de bir ayarı var. dışarıdan aramaya kapalı olanları da gördüm sonuçta.
kışlada olanlar sanırım dışarıdan aramaya açıktır.

bazıları aranabiliyor, bazıları aranamıyor.

" dışarıdan aranma " özelliği aktifse aranır, değilse aranmaz. eğer askeriye veya hapız gibi biyerlerdeyseniz kurum amirine bildirirseniz telekom'a yazı yazarlar açılması için. veya kendiniz bir telekomcu denk getirirseniz yapışın koluna.

Bazıları da aranıyor fakat zili aktif değil.

işte üniversiteli kredi kartı ve banka kartı var. aidat alınmıyor. benim bir şikayetim olmadı şimdiye dek, üniversite hazırlıkta aldığımda 700 limit vermişlerdi kredi kartı için.

iş bankası çok iyi bence. hesap ücreti falan almıyorlar, limiti eh işte, interaktif bankacılık çok iyi (özellikle işcep çok işime yarıyor), elemanlar ilgili, vesaire.

peder beyin kredi kartı ile bankamatikten para çektim dün 50 tl ve katı çekebilirsiniz zırvalıyordu neyse 100 çektim başka bankamatiğe gittim orada da 20 tl ve katı çekebilirsiniz diyordu. bu ne saçmalıktır çok küfür ettim.

is bankasi candir ya.. 5 yildir hesap, 3 yildir falan da iste universiteli kullaniyorum herhangi bi aidat vermedim simdiye kadar.. limit artirimi istedigimde hemen artirdilar falan.. internet bankaciligi ve iscep kullanimi da gayet iyi..

olaguer'in dedigi olay tamamen bankamatikte kalan banknotlarla alakali.. 10'luk ya da 20'lik kalmadiysa haliyle cekemiyorsun 10 ve 20 katlari.. is bankasi'na ozgu bi durum degil yani..

maximum kullanıorum bilmiyorum alışveriş ettiğim yerlerdenmi kaynaklanıyor ama kesinlikle daha çok maxi puan verior bonustan falan.. iş bankası daha elit geliyor bana kullanma açısından, musteri hizmetlerine daha kolay ulaşıyorum bişey olduğunda..

en iyi banka iş bankasıdır. güvenilir ve samimidir. çok alışveriş yapıyorsan da garanti fena değildir.

android market'te o uygulamanın sayfasına git, geliştiricinin web sitesine giden bi link göreceksin. bazıları o sitede doğrudan paypal'la ödeme alıyor. veya o uygulamayı paypal'la alabileceğin başka bir uygulama marketine yönlendiriyor. appcenter, sociomall gibi...

mobilism market diye bir uygulama var, applanet kadar geniş bir arşive sahip ve offline olmuyor.

torrent. en kralını beleşe bulursun.

rootlu ise market enabler ile bölge değiştirildiğinde alınabiliyor. Ben öyle yapıyorum eğer çok hoşum agiden bir uygulama olursa

fallout 1-2
arcanum
oblivion
morrowind
planespace torment
lionheart
divine divinity

fallout 3

dövüşmeli, çiçek ot toplamalı, maden kazmalı, dragon kesmeli seviyorsan skyrim oyna.

questten ve ayak işinden bol bir şey yok oyunda.

Mafia

skyrim oynarsan dağ tepe gezersin
the witcher var o da fena değil

kotor1 ve 2 biraz eski ama kaptırınca seversin.

yurt, otel, şirket tarzı tek ip arkasından birden çok bilgisayarın bağlandığı bir yerden giriyorsan ve aynı yerden senin dışında kişiler de youtube a yükleniyorsa verebilir bu hatayı.

yok 3 yıldır bi ben kullanıyorum. :)

ya superonline veya kablonet kullanıyorsanız bunu yaşayabilirsiniz yakuzanın söylediği nedenden. bu ikisi adsl'den farklı mantıkla çalışıyor. o nedenle. kodu girin. bi de modemi kapatıp açın düzelir.

ttnet kullanıyorum. :D bu ne ya bütün terslikler mi beni buldu. kodu da kabul etmiyor bir türlü.

proxy kullanıyorsan yapar bunu.

444 1 500'ü arayıp bir dürtükleme etkisi yap istersen.

benzer bir durum bana olmuştu, ancak 3. başvurumda geçebilmiştim aveaya. zorl bence, eninde sonunda alıyorlar=)

insan bi rica eder be arkadaşım. yuh ya

edit: :)

kustomieren heisen
kontinuen wellen
totale participieren
zosiale wirkschaft

totale qualitat managieren

Kundenorientierung
Kontinuierliche Verbesserung
totale Beteiligung
soziale Verantwortung

Total-Quality-Management (Total-Qualitaetsmanagement)

@dehri o nasıl bi' sallamaktır yau :)

hangisi doğru ?

last bi tesekkür eder insan.

dehri dogru ama hollanda taraflarindaki alamanca o.

nacht des todes daha doğru almanya için

yokmus demek ki, bi senın aklına gelmıyor heralde bu ıhtımaller ?

ki kadavradan olması dolayısıyla ciddi ilac ullanacagını sanmıyorum antikor uretmeyecektır muhtemelen.

uğurun o yüzü, şu an sayısını bilmiyorum ama belki de onlarca ameliyat sonunda elde edilebilmiş bir yüz. Daha önce vucüdunun çeşitli yerlerinden parça alıp yüzüne yerleştirmişler ve plastik cerrahiyi sonuna kadar kullanmışlar. Bunu son çare olarak denediler galiba. Uzmanı falan değilim ama, kendi yorumum bu.

uğur acar'a yapılan transplantın sonucu bence çok başarılı. eminim zaman içinde daha da iyi olacaktır. burada amaç güzelleştirmek değil; hastaya sosyal hayatında kullanabileceği bir yüz, ifade vermek. o şekilde düşünmek lazım, yani, uğur'un yüzünün durumunu diğerleri ile kıyaslamak yanlış.

daha önce bir dizi estetik ameliyat geçirmiş zaten, kaç tane bilmiyorum ama.

Plastik Cerrahi'de benzeri benzerle onarmak esastır. Tüm yüzü yanmış ve yanık skarına bağlı doku kalitesiz bir hal almışsa, kontraktürler oluşmuşsa ve hasta sayısız ameliyat olmuşsa, benzeri benzerle onarmak alternatifi kalmamışsa daha büyük ameliyatlar düşünülür.

yabancı sitelerde şimdilik çok başarılı göründüğünü, sorunsuz iyileşirse dünyadaki en başarılı yüz nakillerinden biri olacağı konuşuluyordu geçen haftalarda. + empati kurunca ben yüz nakli yaptırırdım. ruh güzelliğiyle işlerin yürümediğini 19 sene boyunca tecrübe etti adam.

suyu her gun degistirmen gerek, filtre kullanmiyorsan. o klasik bogulma hareketi gibi geldi bana.

@yakuza123 aldığım adam 5 günde 1 haftada bir değiştirsen yeter demişti, ondan esnek davrandım

suyu hergün değiştirirsen ölür gider hayvanlar. ben aylardır üç tane besliyorum öyle, 10 günden önce değiştirmedim suyunu hiç. değiştirdiğim anda bile yapıyorlar o hareketi suyla ilgisi yok. yem istiyorlar sanırım. ama aç olmayınca da yapıyorlar. hatta daha çok ben fanusa yaklaşınca yapıyorlar yem atacağımı sanıyorlar bence saflar biraz :)

havasızlıktan yapıyorlar. hava motoru alman gerek yada hergün suyunu yenilemen lazım,değiştirdiğin suyun sıcaklığıda bi öncekiyle aynı olsun ve dinlenmiş su olsun.

Balıkların bulunduğu odada sigara içiyorsan balıklar fokurdatma işini yapıyorlar gerçekten. Odayı havalandırman yeterli. Ben de ev sahibimin balıklarına 1 hafta bakmıştım. Su değiştirme açısından, her gün fanustan 1 bardak su alıp 1 bardak kaynatılmış su ekliyordum. Bir sabah 10'da bir de akşam 10'da balık sayısı kadar yem atıyordum. Ölmeden teslim ettim balıkları. Hatta ev sahibim balıkları geri aldığında "canlanmış sanki bunlar" dedi. İyi baktım demiyorum ama yaptıklarım sadece bunlardı.

butun suyu degistirirsen olurler evet, her gun suyun yaklasik yarisini ayni sicaklikta ve kaynatilip sogumaya birakilmis su ile degistirmelisin.

vay be benim balıklar 10 günlük suyla iyi yaşıyorlar desenize :) peki ben fanusa yaklaşınca niye yapıyorlar bunu o zaman? belki de suyu değiştir diye yalvarıyorlar ama ben anlamıyorum, belki de saf olan benim ha?

benimkiler de ben onlara bakınca veya yaklaşınca bu hareketi yapmaktan vazgeçiyorlar, utangaçlar sanırım biraz :D son olarak en fazla 3-4 güne bir suyun yarısını değiştirmek en doğrusu olacak sanırım.
teşekkür ederim:)

dilekçe yazıp dava aç, mahkeme %99 kapatılması yönünde karar ver. kararın yazdığı o belgeyi google'a faksla.

Nasıl açıcaz. Prosedürü nedir ?

adliye onunde arzuhalci denir, parayla dilekce yazan dayilar olur.

şikayetçi olurken blogspottan şikayetçi olma ama, sonra bütün blogspotu kapatıyor salaklar. xyz.blogspot.com'tan şikayetçi ol.

Bence baştan başla, hikaye birbirinin devamı olmasa bile eski oyunlrar göndermeler, espriler vs. olabilir COD serisinde(bkz: captain price). Zaten oyunların SP süreleri çok da uzun değil, tadı daha güzel çıkar diye düşünüyorum.

mw2'den önce 4ü (mw1) oynamak lazım senaryolar bağlantılı. black ops'u bilmiyorum yalnız.

Black Ops bağlantılı değil. Onu istediğin zaman oynayabilirsin. Başka bir ekibin oyunu zaten o.

black ops ayrı bi oyun. ben black ops, cod4, mw2 ve mw3 sırasıyla oynadım ki olması gereken de bu. (: cod4 oynamadan mw2 ve mw3'e sakın bulaşma. çok çok şey kaçırırsın... öyle böyle değil yahu.

mw, mw2, mw3 aynışahıslarla geçiyor. arada bi de dünya savaşı oynuyla black ops ama onlar bağıntısız

black ops world at war ile uzaktan baglantili. sen mw1-mw2-mw3 oyna.

konuştuğunuz kızın türkçe ile ciddi problemleri var lakin sizin anladığınız şeyi demeye çalışmış bence.

e olabilir. neye takıldın anlamadım ki? çivi çivi hesabı söker atarsın taktikleri de kapınca :P

kız, erkek arkadaşı ile pek mutlu değilmiş, bu duruma da o bahsettiğin en yakın arkadaşı baya üzülüyor olmalı ki sana böyle söylüyor. bu yakın arkadaş demek ki kızın seninle daha mutlu olacağını düşünüyor ve bu sebeple yardım ediyor.

erkek arkadaşı değil. resmen platonik yaşıyor sevdiğim kız bildiğim kadarıyla.

kizin yakin arkadasi kizin erkek arkadasina(eski?platonik?) gicik oluyor. seni oraya daha uygun buluyor.
ama tek sebep o unutsun diye degildir yani. sizi iyi bir cift olarak da goruyordur bence..

ne zaman sorsam "sana değil ona yardım ediyorum." diyordu. ya zaten özgüveni gerçekten 0'ın altında bir insanım. üstüne sevdiğim kız da çevremdeki en güzel kız diyebilirim. ne biliyim klasik müziğe tiyatroya kitaba ilgisi, üstüne üstelik bir de dünya güzeli gibi olması falan. bunu dedikten sonra tekrar "sen kimsin ki amk. bi kendine bak bi de o kıza bak. ne demesini bekliyordun ki ? çok bile onun çevresinde dolaşman." gibi bir psikolojiye girdim.

ya ne diyecekti sana bayılıyorum ondan yardım ediyorum mu? zaten öyle olsa kıza değil kendine saklardı seni :P

insan birinden hoşlandığında karşısındakini kendisinden hep daha yüksekte görür zaten sen de bunu yaşıyorsun. hiç takma bunları kafana hele ki en yakın arkadaşını almışsın yanına bas gaza.

art niyet aramayın bence, sizin onu daha çok mutlu edeceğinizi düşünmüştür.

ya tamam da bu bildiğimiz "kullanmak" olmuyor mu ? herkes devam falan demiş anlamadım ki. ha sevdiğim kız beni, başkasını unutmak için kullanmış, ha arkadaşı aynı sebepten beni ona yamamaya çalışmış. bir fark var mı ya ?

şöyle bir fark var, kızın en yakın arkadaşının sizi ayarlama sebebinin pratikte hiç ama hiç önemi yok. Kızı sevmeyebilirsin, bu niyeti beğenmeyebilirsin ama sonuçta sevgili olmak istediğin kız da o değil. duygularının bir önemi yok o yüzden. yardımı sonuna kadar kullan, güzel bir şans yakalamışsın, harcama. Önemli olan sevdiğin kızın samimiyeti, seni samimi bir şekilde sevdiği sürece bütün dünya ilişkinizden çıkar sağlasa önemi yok.

tamam hocam haklısın da resmen sevdiğim kızın duyguları resetlensin diye kullanılıcam işte olay bu. konuştuğumun zaten buradan bir çıkarı yok olamaz da.

resetlenince siktiri çekmeyecekse ben bir problem göremiyorum. bir taşta iki kuş.

Bu da güzel oldu teşekkür ederim. Fakat yok edebi bir eser değildi. Baya düşüncelerini söylüyordu benim dediğim şahıs.

mehmet akif'in de sanki o tarz bir lafı vardı. hiç emin değilim ama "avrupalının işi bizim dinimiz, bizim işimiz avrupalının dini gibi olmuş" tarzı bir laf olabilir.

Yazdığınızdan yola çıkarak sözün doğrusunu buldum. Bu da çok güzelmiş, fakat aradığım değil. Ersoy bu sözde Osmanlı'da yaşanan İslam'ı yerinde görmüş.

Bahsettiğim Osmanlılı, devletin İslam anlayışının gericiliğe dönüştüğünü ima ediyor, yükseliş devrinde sahip çıkılan değerlerin, molla, ulema sınıfı elinde oyuncağa dönüşmesinden dem vuruyordu.

Bahsettiğiniz söz şuymuş: www.eksisozluk.com

Ve gerçekten bu da güzel, teşekkürler :)

Fakat aramam devam etmekte, daha 12'den vuran bir yanıtı olana kapımız açık.

Windows 7 ye geçin derim ben.

Windows 7 daha da yavaşlatmaz mı? Bilgisayarın kaldırabileceğinden emin değilim? Tek isteğim bilgisayarın sürekli donmaması özellikle internette gezinirken, bilgisayarın biraz daha hızlı açılması ve kimi programlarda sorun çıkarmaması açıkçası.

vista ile çalışıyorsa 7 ile hayli hayli çalışır.

çalışıyor eğer buna çalışmak denirse. çok çok yavaş. ayrıca windows 7'yi nereden bulacağımı bilmiyorum.

aşağı yukarı bütün bilgisayarcılarda korsan windows dvd si vardır. orjinal alıcaksan her yerde satılıyoru zaten, internetten de alabilirsin. Onun dışında dvd yazıcı varsa bilgisayarında internetten indirip dvdye yazabilirsin.

windows 7'yi yükleyip defender gibi işine yaramayacağını düşündüğün tüm servisleri kapatırsın, indeksleme gibi, aero'yu da kapatırsın. işte o zaman hızlanır.

herkes 7 diyor demekki var bir kerameti. korsanı da sorun çıkarmıyorsa(netten onaylatmak vs. gerekmiyorsa, benim photoshop bile kendini bulup onaylatıyor) deneyelim bakalım. Önce nasıl format çekiliyor ve uygun sürücü var mı onu araştırayım. inheritance, yakuza123 ve f2dx'e teşekkürlerimi sunarım.

teknik olarak mumkun degil. adam gider monitorun fotografini ceker yine alir gerekirse. dusuk cozunurluk + watermark ikilisinden baska cozum gelmiyor aklima.

düşük çözünürlük kalite kaybı yaşatır beğenmeyebilirler, riskli. bence yapıştır eşek kadar bir watermark.

www.eksiduyuru.com

mümkün değil

umut sarıkaya'nındı sanırım bu. aramanda yardımcı olur belki.

link bilmiyorum ama karikatur umut sarıkaya nın eminim. Onun adıyla google da ararsan çıkar belki.

galeri4.uludagsozluk.com
burada. geçenlerde benim de aklıma gelmişti bu :)

annene soyle tatlandırıcı kullansın şeker yerine tatlı yaparken, bir de eğer kesecekse seni tatlı yerine meyve ye, o da şeker ama lifli falan işte.

ekmeği kesmeyin ama azaltın,ekmek vücuttaki şeker dengesini koruyormuş diyette,duyduklarımın yalancısıyım ama halamda gayet de işe yaradı,aslında şu simit olayı da dar düşük belli kotlar yüzüne,ya da külotlar.

elinin altında kayısı kurusu hurma ve altın çilek tarzı atıştırmalıklar bulundur. altın çileği çok yeme. kayısı da çok yersen cır cır olursun. bunları sadece canın çok tatlı çektiğinde at 1-2 tane.

daha çok istersen dondurma ye 1 top. o da kesmezse ufak bir kase sütlü tatlı ye. baklavadan profiterolden uzak dur.

yanlız kendine çok işkence etme. öyle aşırı bir kilon yok. haftada bir kendini ödüllendir. ne tatlı istersen ye. kilo kaybetme hızına hiç bir zararı olamaz.

tatli konusunda ben de ayni durumdayim. galiba tek caresi hafif tatlilar icat etmek. mesela balli cornflakesli yogurt yiyorum, bazen o ihtiyaci bastirmak icin cola zero iciyorum zararli oldugunu bilsem de. illa yiyceksem tatli dondurmayi tercih ediyorum.

ama zor hakkaten insan bi yere kadar yapabiliyo bunlari da.

diğer yolu hiç duymadım ama havadan macbook pro geliyorsa üşenmeden bir cd bulmaya bak, temiz temiz kullan riske de girme.

servisine falan git, kız gibi aleti harcama durduk yere ben ağlarım burda

herhalde bütün kurumların başvuruları geçmiştir, seneye artık...

ben nvu kullanmıştım (internette zibil gibi şablon var)
file zilla kullanarak da upload ediyorsun.

bunların isimlerini google lasan, türkçe anlatımlarını bulursun. nasıl yapılacağına dair filan

joomla yı da düşünmeni öneririm

sonuncu ayar twitter.com

tam da benim içimden geçmekteydi bu soru, benim profilimde o sayfada facebook yazısının karşısı bomboş, hiç bir şey yok.
img35.imageshack.us

sanırım hesap kartlarını kredi kartı gibi kullanamıyorsunuz.

ama internetten sanal kart oluşturbilirseniz sanal kartınızı kullanırsınız.

3d secure sistemiyle çalışan websitelerinde normal banka kartınızla alışveriş yapabilirsiniz. örneğin hizlial.com'da var bu sistem.

(bkz: #24527300)

sanal kart olayına gelince, ziraat banka kartıyla online işlemlerden sanal kart açamıyorsunuz, çünkü banka kartına, yani normal vadesiz hesaba sanal kart veren tek banka garanti bankası.

çok istiyorsanız garanti bankası'nda bir vadesiz hesap açtırabilirsiniz, online işlemlerden de sanal kart oluşturabilirsiniz. fakat hesap işletim ücreti aldıklarını da söyleyeyim.

genelde yurtdışı işlerde kullandığım için maestro kullanamadım. Türkiye'de gitti gidiyordan denedim sanırım çalışmadı.

garantiden hesap açarsanız internet şubesi üzerinden bir sanal kredi karı oluşturup her türlü işleminizi çok kolay halledersiniz. ben de aşağı yukarı sizin durumunuzdaydım, garanti her derdime deva oldu.

ziraat bankası'nın bankamatik kartı e-ticaret işlemlerine de açık. aşağıda yazdığına göre internetten alışverişlere açık olması lazım.
www.ziraat.com.tr

yalnız bu kartın şöyle bir problemi var: provizyon alırken ya da ortak atm'lerden para çekerken paranızın karta tanımlı olan ana hesapta olması gerekiyor. kartın üzerinde hesap numarasından sonra gelen ve genellikle 5001 olan hesabınızda tutuyor olmanız lazım.

ağ kablosuyla bağlayın birbirine, bunu bile üçüncü araç sayıyorsanız bluetooth kullanmayı da deneyebilirsiniz. daha yavaş olur sadece.

ikiside aynı ağa bağlıysa ftp ile yapılabilinir. yok zor dersen aynı ağda olduğu için msn üzerinden de gayet hızlı veri aktarımı yapılabilinir.

ag kablosu normal ag kablosuyla olmaz cros olması gerek. ikisini de modeme kabloyla ya da kablosuz bagla. sonra da almak istediign dosyaları paylaısma ac ordan cekiver.

internete aynı ağdan bağlanıyorsanız kabloya gerek yok. bilgisayarıma girdiğinizde çalışma grubu isimlerini aynı yapın iki bilgisayarın da. sonra paylaşmak istediğiniz dosyaya sağ tıklayıp, özelliklerden paylaşıma açın. diğer bilgisayardan o dosyaya erişebilirsiniz bu şekilde. isterseniz kopyala deyip o bilgisayara kaydedin. ben evde bu yöntemi kullanıyorum.